01.05.2013 Views

atatürk'ün sosyal ve kültürel politikaları - Atatürk Araştırma Merkezi

atatürk'ün sosyal ve kültürel politikaları - Atatürk Araştırma Merkezi

atatürk'ün sosyal ve kültürel politikaları - Atatürk Araştırma Merkezi

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

162<br />

SEDA BAYINDIR ULUSKAN<br />

Herşeyin İçişleri Bakanı’nın gazeteyi arayarak halledildiği bir<br />

dönemde, İçişleri Bakanı Şükrü Kaya da kimseyi şaşırtmayan bir<br />

yaklaşımla “Eleştirme özgürlüğünü <strong>ve</strong> çerçe<strong>ve</strong>sini saptayacak <strong>ve</strong> sınırlayacak<br />

olan, yazarın irfanı, vicdanı <strong>ve</strong> sağduyusudur” tarzında<br />

yorumlar yapmıştır. Görünürde söylemde basına bir denetim getirilmiyordu,<br />

hatta iktidarın gözünde basın aslında hürdü. Kısıtlanan,<br />

denetlenen, belli bir kalıba sokulmak istenen <strong>ve</strong> sansürlenen basın,<br />

gazeteciler değil, aslında Ş. Kaya’nın dediği gibi gerçekte gazetecilerin<br />

irfanı, vicdanı <strong>ve</strong> sağduyusuydu. Yani kısacası iktidar yanlısı<br />

basın şanslı, muhalefet yanlıları ise her zamanki gibi denetimden nasiplerini<br />

almada başarılı idiler.<br />

Türkiye’de basın-iktidar ilişkisi aslında Avrupa’da da aynı paralelikte<br />

bir gelişim göstermiştir. Örneğin İtalya <strong>ve</strong> Almanya’da iktidar<br />

basını sıkı kontrol altına almıştır. Francis Bacon’un “Bilgi iktidardır”<br />

düşüncesini âdeta ana fikir haline getiren iktidarlar, basını<br />

denetim altında tutmayı bilgilenme açısından görev edinmişlerdir.<br />

İtalya’da 1926 yılında Benito Mussolini’ye yapılan bir suikast girişimi<br />

sonrası tüm İtalyan basını denetim altına alınmış, bir müddet<br />

sonra da “Basın <strong>ve</strong> Propaganda Bakanlığı” kurulmuştur. Hatta 1928<br />

yılında Mussolini yaptığı bir konuşmada dönemin özetini şu cümlelerle<br />

yapmıştır: “Totaliter bir rejimde, bir devrimden doğan her<br />

muzaffer rejimde olduğu gibi, basın devletin elinde <strong>ve</strong> hizmetinde<br />

olan, olması gereken bir güçtür. İşte bundan ötürü tüm İtalyan basını<br />

faşisttir”. Bütün ifadelere rağmen yine de Duce İtalyasında gazeteler<br />

kapatılmaktan ziyade iktidar saflarına çekilmeye çalışılmıştır. Aynı<br />

doğrultuda Nazi Almanyasında da basın pasifize edilmiştir. Basını<br />

önemli bir propaganda aracı haline getiren Adolf Hitler de Duce’den<br />

geri kalmamıştır. Öyle ki, Almanya’nın propaganda bakanı Goebbels<br />

1933 yılında Alman Basın Federasyonu’nu kurmuş <strong>ve</strong> bu vasıtayla<br />

gazetelerin tüm personelini istediği gibi tayin etmeyi başarmıştır 309 .<br />

Türkiye’de de Hükümete basın üzerinde denetim kurma <strong>ve</strong> her<br />

türlü yayını takip etme şansını tartışmasız yeni çıkan Basın Kanunu<br />

<strong>ve</strong>rmiştir. Temmuz 1931 tarihli yeni Basın Kanunu’nun özellikle de<br />

50. <strong>ve</strong> 51. maddeleri Hükümete geniş yetkiler sunmuş, âdeta senelerce<br />

“Demokles’in kılıcı gibi sallanarak” uygulanmıştır. İktidarın eline<br />

309 Yalçın Kaya, Çağlar Boyunca Kitap Kıyımı <strong>ve</strong> Basın Özgürlüğü, Tiglat<br />

Matbaası, İstanbul 2001, s. 133-135.

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!