01.05.2013 Views

atatürk'ün sosyal ve kültürel politikaları - Atatürk Araştırma Merkezi

atatürk'ün sosyal ve kültürel politikaları - Atatürk Araştırma Merkezi

atatürk'ün sosyal ve kültürel politikaları - Atatürk Araştırma Merkezi

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

160<br />

SEDA BAYINDIR ULUSKAN<br />

laylaştıracak <strong>ve</strong> onları cesaretlendirecek olanların da yine bu yeni<br />

zihniyetteki basının olacağını ifade etmiştir 307 .<br />

Cumhuriyetin ilk günlerinde basının hiçbir sebeple baskı <strong>ve</strong> denetim<br />

altında tutulamayacağını söyleyen <strong>Atatürk</strong>, çıkan isyanlar <strong>ve</strong><br />

muhalefetin sesinin arzu edilenin üstünde duyulması üzerine 1925<br />

yılında artık kendilerini tamamen destekleyecek yeni zihniyetteki<br />

Cumhuriyet devri basınının arayışı içine girmiştir. Fakat bütün bu<br />

açıklama <strong>ve</strong> uyarılara rağmen devlet başkanı, basın özgürlüğü konusundaki<br />

düşünce <strong>ve</strong> taleplerini ifade etmekten hiçbir zaman vazgeçmemiştir.<br />

<strong>Atatürk</strong>’ün basının önemini <strong>ve</strong> basın özgürlüğünü dile<br />

getiren ifadelerine, basın mensuplarıyla yaptığı görüşmelere <strong>ve</strong> hatta<br />

ittifak arayışlarına rağmen Hükümet bu konudaki tavrını hiç değiştirmemiş<br />

<strong>ve</strong> kaldığı yerden çalışmalarına devam etmiştir. Böylelikle<br />

Cumhuriyet’in ilân edildiği <strong>ve</strong> hilâfetin kaldırıldığı dönemde kısa<br />

süreliğine de olsa rahat bir nefes alan gazeteciler, bu kısa özgürlük<br />

döneminden sonra daha sıkı kontrol edilmeye başlanmıştır. Tabii ki<br />

bu süreçte çıkartılan <strong>ve</strong> Hükümet tarafından keskin bir kılıç gibi kullanılan<br />

Takrir-i Sükun Kanunu’nun, basın hürriyetini rafa kaldırdığı<br />

<strong>ve</strong> ülkede demokrasiyi yaraladığı gerçeğini de unutmamak gerekir.<br />

1925 sonrasında yaşanan iki olay iktidar-basın arasındaki buzların<br />

erimesinde son derece etkili olmuştur. Bunların ilki 1930 Serbest<br />

Cumhuriyet Fırkası deneyimi, ikincisi de İkinci Dünya Savaşı’dır.<br />

1930 yılında Serbest Fırka’nın kurulması ilişkilerin biraz olsun normale<br />

dönmesine fırsat <strong>ve</strong>rmiştir. Ülkede yapay <strong>ve</strong> güdümlü bir demokrasi<br />

deneyimi olarak tanımlanan Serbest Fırka, herşeyden önce<br />

muhalefetin sesinin çıkmasına zemin hazırlamıştır. Bugünlerde Yarın,<br />

Son Posta, Halkın Sesi gibi gazeteler Serbest Fırka’yı destelemişler<br />

<strong>ve</strong> dolayısıyla uzun bir aradan sonra eleştirilerin tekrar başlamasına<br />

neden olmuşlardır. Fakat basın dünyasındaki bu rahatlama<br />

her zaman olduğu gibi kısa sürmüş <strong>ve</strong> Aralık 1930’da çıkan Menemen<br />

Olayı bu yumuşamanın da sonunu getirmiştir. Menemen’deki<br />

hadise sadece partilerin değil, her türlü muhalefetin susturulmasıyla<br />

sonuçlanmıştır. Kurulan İstiklâl Mahkemelerinde isyanın elebaşları<br />

haricinde bazı gazeteciler de yargılanmıştır. Yapılan yargılamalar sonunda<br />

başta A. Oruç olmak üzere çok sayıda gazeteci tutuklanarak<br />

307 1 Kasım 1925, İkinci Dönem Üçüncü Toplanma Yılını açış konuşması, ASD,<br />

C. I, s. 356-357.

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!