01.05.2013 Views

3.Ulusal Hidrolojide İzotop Teknikleri Sempozyumu - DSİ Genel ...

3.Ulusal Hidrolojide İzotop Teknikleri Sempozyumu - DSİ Genel ...

3.Ulusal Hidrolojide İzotop Teknikleri Sempozyumu - DSİ Genel ...

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

T.C.<br />

ÇEVRE VE ORMAN BAKANLIĞI<br />

DEVLET SU İŞLERİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ<br />

Teknik Araştırma ve Kalite Kontrol Dairesi Başkanlığı<br />

III. HİDROLOJİDE İZOTOP<br />

TEKNİKLERİ SEMPOZYUMU<br />

13-17 EKİM 2008 İSTANBUL


III. HİDROLOJİDE İZOTOP<br />

TEKNİKLERİ SEMPOZYUMU<br />

13-17 EKİM 2008/İSTANBUL<br />

<strong>DSİ</strong> Teknik Araştırma ve Kalite Kontrol Dairesi Başkanlığı<br />

06100 Yücetepe/ANKARA<br />

Tel: 0 312 399 27 96<br />

Fax: 0 312 399 27 95<br />

e-posta:<br />

takk@dsi.gov.tr<br />

izotop@dsi.gov.tr<br />

Copyright © Bu kitabın Türkiye’deki yayın hakları <strong>DSİ</strong>’ye aittir. Her hakkı saklıdır. Hiçbir bölümü ve paragrafı<br />

kısmen veya tamamen özet halinde, fotokopi, fax veya başka herhangi bir şekilde çoğaltılamaz, dağıtılamaz. Normal<br />

ölçüyü aşan iktibaslar yapılamaz. Normal veya kanuni iktibaslara kaynak gösterilmesi zorunludur.<br />

Bu kitapta yayınlanan bildiriler bir kurum veya kuruluşun resmi görüşü olmayıp tamamıyla yazarların kendi<br />

görüşleridir.


Dünyada herşey için, medeniyet için, hayat için,<br />

başarı için, en hakiki mürşit bilimdir, fendir.<br />

1924


HAKEMLER<br />

Doç.Dr.Alper BABA Çanakkale 18 Mart Üniversitesi<br />

Prof.Dr.Serdar BAYARI Hacettepe Üniversitesi<br />

Prof.Dr.Zeki ÇAMUR Orta Doğu Teknik Üniversitesi<br />

Prof.Dr.Mehmet ÇELİK Ankara Üniversitesi<br />

Prof.Dr.Mehmet EKMEKÇİ Hacettepe Üniversitesi<br />

Prof.Dr.Nilgün GÜLEÇ Orta Doğu Teknik Üniversitesi<br />

Prof.Dr.İbrahim GÜRER Gazi Üniversitesi<br />

Prof.Dr.Ünsal GEMİCİ Dokuz Eylül Üniversitesi<br />

Doç.Dr.Türker KURTTAŞ IAEA<br />

Prof.Dr.Halim MUTLU Eskişehir Osmangazi Üniversitesi<br />

Doç.Dr.Suzan PASVANOĞLU Kocaeli Üniversitesi<br />

Uğur SÜRAL Devlet Su İşleri<br />

Prof.Dr.Şakir ŞİMŞEK Hacettepe Üniversitesi<br />

Prof.Dr.Gültekin TARCAN Dokuz Eylül Üniversitesi<br />

Doç.Dr.Levent TEZCAN Hacettepe Üniversitesi<br />

DÜZENLEME KURULU:<br />

Haydar KOÇAKER <strong>DSİ</strong> <strong>Genel</strong> Müdür<br />

Yusuf BALCI <strong>DSİ</strong> <strong>Genel</strong> Md. Yrd.<br />

Rahmi Sencer ÇELİK <strong>DSİ</strong> TAKK Daire Bşk.<br />

Vehbi ÖZAYDIN <strong>DSİ</strong> TAKK Daire Bşk. Yrd.<br />

Alime TEMEL DİLAVER <strong>İzotop</strong> Lab.Şb.Md.<br />

Sabahat ÖZCAN EYÜPOĞLU <strong>İzotop</strong> Lab.<br />

İclal KALEYCİ <strong>İzotop</strong> Lab.<br />

Nermin DOĞAN <strong>İzotop</strong> Lab.<br />

Hasan DENİZ <strong>İzotop</strong> Lab.<br />

Murat KASAP <strong>İzotop</strong> Lab.


ÖNSÖZ<br />

<strong>İzotop</strong> tekniklerinin hidrolojik ve hidrojeolojik amaçlı çalışmalarda kullanımı büyük önem<br />

kazanmıştır. Ülkemizde gerek üniversiteler gerekse kamu kurum ve kuruluşları, araştırma ve proje<br />

çalışmalarında izotop tekniklerini uygulamaya yönelmişlerdir.<br />

<strong>DSİ</strong> Teknik Araştırma ve Kalite Kontrol Dairesi (TAKK) <strong>İzotop</strong> Laboratuvarı Şube Müdürlüğü<br />

1960’lı yılların başında faaliyete geçmiş ve UNESCO tarafından desteklenmiştir. 2002 yılında IHP<br />

(UNESCO, Uluslararası Hidroloji Programı) organizasyonu içerisinde <strong>İzotop</strong> Hidrolojisi birimi<br />

(JIIHP) kurulmuş ve <strong>DSİ</strong> TAKK Dairesi <strong>İzotop</strong> Laboratuvarı Şube Müdürlüğü Türkiye odak<br />

noktası kabul edilmiştir<br />

<strong>İzotop</strong> Laboratuvarı Şube Müdürlüğü <strong>DSİ</strong>’ nin dışında Kamu Kurum ve Kuruluşlarına,<br />

Üniversitelere ve özel sektöre gerek eğitici anlamda gerek analiz bazında destek vererek ve<br />

uygulamalı çalışmalara katkıda bulunmaktadır. Ülkemizde <strong>İzotop</strong> Hidrolojisi konusunda ilk seminer<br />

Kasım 1987 yılında “<strong>Hidrolojide</strong> <strong>İzotop</strong>lar ve Nükleer Teknikler” adı altında Adana’da<br />

yapılmıştır. Yine 2002 yılı 21-25 Ekim tarihleri arasında Adana’da “<strong>Hidrolojide</strong> <strong>İzotop</strong><br />

<strong>Teknikleri</strong>nin Kullanılması” <strong>Sempozyumu</strong> düzenlenmiştir. Sempozyumda konunun önemi<br />

vurgulanmış ve uygulama alanlarına yönelik teorik ve uygulamalı çalışmalar ile yeni gelişmeleri de<br />

kapsayacak şekilde sürekli olarak düzenlenmesi gerekliliği ortaya konmuştur. Bu doğrultuda,<br />

uygulamaya yönelik teorik ve uygulamalı çalışmalarla hidroloji ve hidrojeoloji alanında izotop<br />

tekniklerini kullanacak olan araştırmacıların bilgi düzeylerini arttırmak amacı ile 20-24 Ekim 2003<br />

tarihleri arasında “<strong>Hidrolojide</strong> <strong>İzotop</strong> <strong>Teknikleri</strong>nin Kullanılması Semineri-I ve Çevresel<br />

<strong>İzotop</strong> Uygulamaları” konulu bir seminer düzenlenmiştir.<br />

2003 yılında kamu kurum ve kuruluşları ile üniversitelerin de davet edildiği <strong>İzotop</strong> Hidrolojisi<br />

tematik grubu toplantısı yapılmıştır. Bu toplantıda kamu kurum ve kuruluşları ile üniversitelerin bir<br />

araya gelerek yapılacak bilgi alışverişlerinde bulunabilmeleri amacıyla <strong>Hidrolojide</strong> <strong>İzotop</strong><br />

<strong>Teknikleri</strong> <strong>Sempozyumu</strong>’nun üç yılda bir yapılması kararı alınmıştır. Bu doğrultuda 26–30 Eylül<br />

2005 tarihinde ‘’II. Ulusal <strong>Hidrolojide</strong> <strong>İzotop</strong> <strong>Teknikleri</strong> ’’<strong>Sempozyumu</strong> düzenlenmiştir.<br />

Çeşitli kamu kurum ve kuruluşları ile üniversitelerin bir araya gelerek bilgi alışverişlerini<br />

amaçlayan sempozyuma bildirileri ile katkıda bulunan katılımcılara, sempozyumun<br />

düzenlenmesindeki katkılarından dolayı UNESCO‘nun IHP (Uluslararası Hidroloji<br />

Programı)/Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (IAEA) uluslararası organizasyonlarına, imkanlarını<br />

sunan İstanbul XIV. Bölge Müdürlüğü’ne teşekkür ederim. Sempozyum esnasında sunulan<br />

bildirileri içeren bu kitabın, izotop tekniklerinin hidroloji ve hidrojeoloji alanındaki uygulamaları<br />

esnasında bir kaynak kitap olacağını umarım.<br />

i<br />

Rahmi Sencer ÇELİK<br />

<strong>DSİ</strong> Teknik Araştırma ve Kalite Kontrol<br />

Dairesi Başkanı


İÇİNDEKİLER<br />

KAZDAĞLARI KUZEY DOĞUSUNDA BULUNAN SOĞUK SU<br />

KAYNAKLARININ İZOTOPİK ÖZELLİKLERİ<br />

Alper BABA, Ozan DENİZ , Deniz ŞANLIYÜKSEL<br />

TARIMSAL HİDROLOJİ UYGULAMALARINDA NÜKLEER TEKNİKLERİN<br />

KULLANIMI<br />

Süer ANAÇ, Emrah ÖZÇAKAL, Yasemin S. KUKUL<br />

DEVELİ KAPALI HAVZASI’NDA YERALTI SUYU VE YÜZEY SUYU<br />

İLİŞKİSİNİN DOĞAL İZOTOPLARLA BELİRLENMESİ 1<br />

F.Ebru YILDIZ, Alime Temel DİLAVER, İbrahim GÜRER, Nail ÜNSAL, Serdar<br />

BAYARI, Selami TÜRKİLERİ, Sedat ÇELENK<br />

KÜTAHYA-TAVŞANLI-TUNÇBİLEK KÖMÜR SAHASININ ÇEVRESEL İZOTOP<br />

ÖZELLİKLERİ<br />

İ. Noyan GÜNER, Cahit ÖZGÜR, Barbaros ERDURAN, Dr. Nilgün DOĞDU, Levent<br />

İLDEŞ, Tolga ÖZBİLGE, Osman GÖKMENOĞLU, H. İbrahim ERDOĞAN<br />

BİRİM HİDROGRAF ÇIKARILMASINDA KARARLI İZOTOPLARIN<br />

KULLANILMASI<br />

Y.İnci TEKELİ<br />

ULUDAĞ GÜNEYİNDEKİ YERALTISULARININ HİDROJEOKİMYASAL<br />

DEĞİŞİMLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ<br />

Füsun S. TUT HAKLIDIR<br />

KONYA-CİHANBEYLİ SICAK VE MİNERALLİ SULARININ<br />

HİDROJEOKİMYASAL VE İZOTOPİK ÖZELLİKLERİ<br />

İsmail KARA, Mustafa DURDU, M. Fatih ÖZİÇLİ<br />

ANKARA, KAZAN DOĞAL SODA (TRONA) SAHASI DERİN AKİFER<br />

SİSTEMİNDEKİ PALEO SULAR VE PALEO İKLİM<br />

Şebnem ARSLAN, Hasan YAZICIGİL, Martin STUTE, Peter SCHLOSSER,<br />

BEYPAZARI GRANİTOYİDİ DOLAYINDAKİ (AYAŞ-BEYPAZARI)<br />

JEOTERMAL KAYNAKLARIN OLUŞUMUNUN ÇEVRESEL İZOTOP VE<br />

HİDROKİMYASAL YÖNTEMLERLE İNCELENMESİ<br />

Oktay ÇELMEN, Mehmet ÇELİK<br />

KONYA İLİ TATLI SU KAYNAKLARININ HİDROJEOKİMYASAL<br />

İNCELEMESİ<br />

Güler GÖÇMEZ , Bayram Kahveci , Nuri Güven<br />

NEVŞEHİR (KOZAKLI) SICAK VE MİNERALLİ SULARININ KÖKENİNİN<br />

İZOTOPLARLA İNCELENMESİ<br />

Suzan PASVANOĞLU, Fatma GÜLTEKİN<br />

HİDROLOJİDE İZOTOP TEKNİKLERİ UYGULAMALARINDA RADYASYON<br />

GÜVENLİĞİ<br />

Berna ATAKSOR, Cevdet ÖZÜAĞ, Eylem İ. KEKEÇ<br />

ii<br />

1<br />

13<br />

25<br />

37<br />

55<br />

67<br />

77<br />

95<br />

108<br />

121<br />

133<br />

151


ZAMANTI REGÜLATÖRÜ VE DERİVASYON (GICIK) TÜNELİ YERALTISUYU<br />

DURUMU VE İZOTOP HİDROLOJİSİ<br />

Nurettin Pelen , Uğur Akdeniz, A. Uğur Süral, Nihal Başaran, Selami Türkileri<br />

YERALTISUYU YAŞI NEDİR NASIL BELİRLENİR?<br />

N. Nur ÖZYURT, C. Serdar BAYARI<br />

YERALTISUYUNDA RADYOKARBON YAŞ TAYİNİ<br />

C. Serdar BAYARI, N. Nur ÖZYURT<br />

EDREMİT HAVZASI YERALTISULARININ İNCELENMESİ VE YÖNETİMİ<br />

PROJE ÇALIŞMALARI<br />

Zeynep AKTUNA, Tolga YALÇIN, Alime T. DİLAVER ,M. T. SAFA 4 , Cengiz<br />

SAĞNAK 5<br />

KIRKGÖZE HAVZASI (YUKARI FIRAT, ERZURUM) YAĞIŞ - AKIŞ<br />

DİNAMİĞİNİN KARARLI İZOTOPLAR KULLANILARAK İNCELENMESİ<br />

Emrah PEKKAN, Serdar BAYARI, Aynur ŞENSOY, Arda ŞORMAN, Alparslan<br />

ARIKAN<br />

SALİHLİ (MANİSA) JEOTERMAL ALANLARININ HİDROJEOKİMYASAL<br />

ÖZELLİKLERİNİN İNCELENMESİ<br />

Tuğbanur ÖZEN, Gültekin TARCAN<br />

BALIKESİR ILICABOĞAZI (KEPEKLER) KAPLICA SULARININ<br />

İZOTOPLARLA (O -18 ,H 2 , ve H 3 ) İNCELENMESI<br />

Suzan PASVANOĞLU, İsmail ÖNEN, Serkan VURAL<br />

İZOTOP ORANLAYICI KÜTLE SPEKTROMETRESİ (IRMS DUAL INLET)<br />

KULLANILARAK SULARDA OKSİJEN-18 VE DÖTERYUM İZOTOPLARININ<br />

BELİRLENMESİ<br />

Hasan DENİZ, Nermin DOĞAN, Alime TEMEL DİLAVER<br />

URGANLI (TURGUTLU) SICAK VE MİNERALLİ SULARININ İZOTOPLARLA<br />

İNCELENMESİ<br />

Serkan VURAL, Suzan PASVANOĞLU, Servet YILMAZER, Ali YAKABAĞ<br />

KAYSERİ KENTİ İÇME SUYU HAVZASINDAKİ AKİFERLERİN<br />

ÖZELLİKLERİNİN İZOTOP TEKNİKLERİ KULLANILARAK BELİRLENMESİ<br />

Mustafa DEĞİRMENCİ, Mehmet EKMEKÇİ, Eyüp ATMACA, Ahmet ALTIN<br />

TUZLUSU GİRİŞİMİ PROBLEMLERİNDE İZOTOP TEKNİKLERİNİN<br />

KULLANILMASI<br />

Mehmet Ekmekçi<br />

BEŞİNCİ DÜNYA SU FORUMU“FARKLILIKLARIN SUDA YAKINLAŞMASI”<br />

Hamza ÖZGÜLER<br />

GÖKOVA (MUĞLA) KIYI KARST KAYNAKLARINDA DENİZ SUYU<br />

KARIŞIMININ HİDROKİMYASAL VE DURAYLI ÇEVRESEL İZOTOP<br />

YÖNTEMLERİYLE İNCELENMESİ<br />

Mehmet EKMEKÇİ, Levent TEZCAN, Türker KURTTAŞ, Salim YÜZEREROĞLU,<br />

Şükran AÇIKEL<br />

iii<br />

155<br />

165<br />

177<br />

191<br />

205<br />

215<br />

229<br />

241<br />

255<br />

271<br />

285<br />

291<br />

295


CONTENTS<br />

ISOTOPIC PROPERTIES OF COLD WATER SOURCE IN SOUTH EAST OF<br />

KAZDAĞLARI<br />

Alper BABA, Ozan DENİZ , Deniz ŞANLIYÜKSEL<br />

APPLICATION OF NUCLEAR TECHNIQUES IN HYDROLOGIC STUDIES<br />

Süer ANAÇ, Emrah ÖZÇAKAL, Yasemin S. KUKUL<br />

DETERMINATION OF GROUNWATER-SURFACE WATER RELATION IN<br />

DEVELİ CLOSED BASIN BY USING ENVIRONMENTAL ISOTOPES<br />

F.Ebru YILDIZ, Alime Temel DİLAVER, İbrahim GÜRER, Nail ÜNSAL, Serdar<br />

BAYARI, Selami TÜRKİLERİ, Sedat ÇELENK<br />

ENVIRONMENTAL ISOTOPIC INVESTIGATION OF TUNÇBILEK COAL MINE<br />

AREA (TAVŞANLI-KÜTAHYA)<br />

İ. Noyan GÜNER, Cahit ÖZGÜR, Barbaros ERDURAN, Dr. Nilgün DOĞDU, Levent<br />

İLDEŞ, Tolga ÖZBİLGE, Osman GÖKMENOĞLU, H. İbrahim ERDOĞAN<br />

THE USE OF STABLE ISOTOPE TO DERIVE UNIT HYDROGRAPH<br />

Y.İnci TEKELİ<br />

EVALUATION OF HYDROGEOCHEMICAL CHANGES OF GROUNWATERS IN<br />

SOUTH ULUDAĞ<br />

Füsun S. TUT HAKLIDIR<br />

HYDROGEOCHEMICAL AND ISOTOPIC PROPERTIES OF HOT AND<br />

MINERAL WATERS IN KONYA-CİHANBEYLİ<br />

İsmail KARA, Mustafa DURDU, M. Fatih ÖZİÇLİ<br />

PALEOWATERS IN THE DEEP AQUIFER SYSTEM OF KAZAN SODA-ASH<br />

(TRONA) ORE FIELD AND LINKS TO PALEOCLIMATE<br />

Şebnem ARSLAN, Hasan YAZICIGİL, Martin STUTE, Peter SCHLOSSER,<br />

EVALUATION OF THE ORIGIN OF THE GEOTHERMAL WATERS AROUND<br />

BEYPAZARI GRANITOIDS (AYAŞ-BEYPAZARI) BY HYDROCHEMISTRY AND<br />

ENVIRONMENTAL ISOTOPES<br />

Oktay ÇELMEN, Mehmet ÇELİK<br />

HYDROGEOCHEMICAL INVESTIGATION OF FRESH WATERS IN KONYA<br />

Güler GÖÇMEZ , Bayram Kahveci , Nuri Güven<br />

EVALUATION OF ORIGIN OF THE NEVŞEHİR (KOZAKLI) THERMAL AND<br />

MINERALIZED WATERS WITH ISOTOPES<br />

Suzan PASVANOĞLU, Fatma GÜLTEKİN<br />

RADIATION PROTECTION FOR ISOTOPE TECHNIQUE APPLICATIONS IN<br />

HYDROLOGY<br />

Berna ATAKSOR, Cevdet ÖZÜAĞ, Eylem İ. KEKEÇ<br />

iv<br />

1<br />

13<br />

25<br />

37<br />

55<br />

67<br />

77<br />

95<br />

108<br />

121<br />

133<br />

151


GROUNDWATER DISCHARGE AND ISOTOPE HYDROLOGY OF ZAMANTI<br />

DERIVATION TUNNEL<br />

Nurettin Pelen , Uğur Akdeniz, A. Uğur Süral, Nihal Başaran, Selami Türkileri<br />

WHAT IS THE GROUNDWATER AGE AND HOW IS IT DETERMINED?<br />

N. Nur ÖZYURT, C. Serdar BAYARI<br />

RADIOCARBON AGE-DATING OF GROUNDWATER<br />

C. Serdar BAYARI, N. Nur ÖZYURT<br />

GROUNDWATER INVESTIGATION AND MANAGEMENT PROJECT STUDIES<br />

IN EDREMİT BASIN<br />

Zeynep AKTUNA, Tolga YALÇIN, Alime T. DİLAVER ,M. T. SAFA 4 , Cengiz<br />

SAĞNAK 5<br />

INVESTIGATION OF THE PRECIPITATION-DISCHARGE DYNAMICS OF<br />

KIRKGOZE BASIN (UPPER EUPRATES, ERZURUM-TURKEY) BY USING<br />

STABLE ISOTOPES<br />

Emrah PEKKAN, Serdar BAYARI, Aynur ŞENSOY, Arda ŞORMAN, Alparslan<br />

ARIKAN<br />

HYDROGEOCHEMISTRY STUDIES OF THE SALİHLİ (MANİSA)<br />

GEOTHERMAL FIELDS<br />

Tuğbanur ÖZEN, Gültekin TARCAN<br />

EVALUATION OF THE BALIKESİR ILICABOĞAZI (KEPEKLER) SPA<br />

WATERS WITH (O -18 , H 2 and H 3 ) ISOTOPES<br />

Suzan PASVANOĞLU, İsmail ÖNEN, Serkan VURAL<br />

MEASURING OXYGEN-18 AND DEUTERIUM ISOTOPES IN WATERS BY<br />

USING ISOTOPE RATIO MASS SPEKTROMETER DUAL INLET SYSTEM<br />

Hasan DENİZ, Nermin DOĞAN, Alime TEMEL DİLAVER<br />

ISOTOPIC EVALUATION OF THERMAL AND MINERALIZED WATERS OF<br />

URGANLI(TURGUTLU) WITH ISOTOPS<br />

Serkan VURAL, Suzan PASVANOĞLU, Servet YILMAZER, Ali YAKABAĞ<br />

CHARACTERIZATION OF AQUIFERS OF KAYSERİ BASIN BY MEANS OF<br />

ISOTOPE TECHNIQUES<br />

Mustafa DEĞİRMENCİ, Mehmet EKMEKÇİ, Eyüp ATMACA, Ahmet ALTIN<br />

USE OF ISOTOPE TECHNIQUES IN SEA WATER INTRUSION PROBLEMS<br />

Mehmet EKMEKÇİ<br />

5.th WORLD WATER FORUM<br />

Hamza ÖZGÜLER<br />

HYDROCHEMICAL AND ISOTOPIC ASSESMENT OF SEA WATER MIXING<br />

IN GOKOVA (MUGLA) COASTAL KARSTIC SPRINGS<br />

Mehmet EKMEKÇİ, Levent TEZCAN, Türker KURTTAŞ, Salim YÜZEREROĞLU,<br />

Şükran AÇIKEL<br />

v<br />

155<br />

165<br />

177<br />

191<br />

205<br />

215<br />

229<br />

241<br />

255<br />

271<br />

285<br />

291<br />

295


Özet<br />

KAZDAĞLARI KUZEY DOĞUSUNDA BULUNAN SOĞUK SU<br />

KAYNAKLARININ İZOTOPİK ÖZELLİKLERİ<br />

Doç.Dr.Alper BABA, Araş.Gör.Ozan DENİZ ve Araş.Gör.Deniz ŞANLIYÜKSEL<br />

Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi, Mühendislik-Mimarlık Fakültesi,<br />

Jeoloji Mühendisliği Bölümü 17020-ÇANAKKALE<br />

e-mail: alperbaba@comu.edu.tr<br />

Çevresel izotoplardan sudaki hidrojen ve oksijen izotopları, hidrolojik döngüde su ile birlikte<br />

hareket ettiklerinden ve kimyasal süreçlerden çoğunlukla etkilenmediklerinden, ideal birer<br />

izleyicidirler. Yeraltısuyunun kökeni, yaşı ve beslenme alanının belirlenmesi ile yüzey-yeraltısuyu<br />

arasındaki ilişkiler gibi birçok hidrojeolojik problemin çözümünde izotoplardan yararlanılmaktadır.<br />

Bu çalışma kapsamında yeraltısularının çevresel izotop içerikleri ve fiziksel özellikleri birlikte<br />

değerlendirilerek Kazdağları kuzey doğusunda bulunan soğuk su kaynaklarının birbirleri ile<br />

ilişkileri araştırılmıştır. Çevresel izotoplarla [trityum (T), oksijen–18 ( 18 O), döteryum (D)] yapılan<br />

analizler sonucu soğuk su kaynaklarının beslenme kotlarının ve yeraltında kalış sürelerinin farklı<br />

olduğu ortaya konulmuştur.<br />

Anahtar sözcükler: Çevresel izotoplar, Kazdağları, su kaynakları, yeraltısuyu<br />

ISOTOPIC PROPERTIES OF COLD WATER SOURCE IN SOUTH EAST OF<br />

KAZDAĞLARI<br />

Abstract<br />

Environmental isotopes such as hydrogen and oxygen in water is an ideal tracer because its move in<br />

hydrological circle with water and generally not effected by chemical process. Isotopes uses for<br />

determination of groundwater source age and recharge area. Also it can be used for determination of<br />

many hydrogeological problems such as relation between surface and groundwater. In this study, it<br />

was investigated the relationship among cold water resources in northeast of Kazdaglari using the<br />

contents of environmental isotopes and physical properties of groundwater resources.<br />

Environmental isotopes [Tritium (T), Oxygen 18 ( 18 O), and Deuterium (D)] analysis results showed<br />

that recharge codes of cold water resource and period of staying in underground were different.<br />

.<br />

Keywords: Environmental isotopes, Kazdağları, water resource, groundwater<br />

1. Giriş<br />

İnceleme alanı Kuzeybatı Anadolu’da yer alan Biga Yarımadası ve Edremit Körfezi ve ovası<br />

arasında doğal bir sınır konumundaki Kazdağları’nı ve kuzeydoğusundaki alanı kapsar. Bu bölge<br />

konumu, jeolojisi, morfolojik özellikleri, iklimi, bitki örtüsü ve biyolojik çeşitliliği ile tarih boyunca<br />

ilgi odağı olmuştur. Tarih öncesi dönemlerden beri yerleşim yeri olarak kullanılması ve dünyaca<br />

bilinen doğal güzelliğinin yanı sıra yeraltı ve yüzey su kaynaklarının zenginliği ile de ayrı bir<br />

öneme sahiptir. En güzel tanımını Homeros’un İlyada’sında “Kaynağı bol İDA” olarak bulan<br />

Kazdağları ülkemizin su zengini olan bir yöresidir (Yüzer, 2001; Baba, 2006), (Şekil 1).<br />

1


2. Jeoloji<br />

Kazdağları’nın çekirdeğinde ileri derecede metamorfik şist, gnays ve amfibolit türü kayaçlar ile<br />

ofiyolit topluluğu kayaçları gözlenir. Metamorfik topluluğu kesen granitik plütonlar kontak<br />

metamorfizma oluşturmuştur. Düşük dereceli metamorfizmaya uğramış Triyas yaşlı fillat-sleyt türü<br />

iyi yapraklanmalı, ince taneli kayaçlar ofiyolit topluluğunu bir zarf halinde sararlar (Okay ve diğ.,<br />

1990). İnceleme alanı çevresinde Kazdağı grubunun en üst birimini kumlu mermer, çört yumrulu<br />

mermer ve dolomitik mermerlerden oluşur. Kazdağı grubu üzerine tektonik bir dokanakla Triyas<br />

yaşlı metabazit, metatüf, rekristalize kireçtaşlarından oluşan Karakaya formasyonu (Bingöl ve<br />

diğ.,1973) gelir.<br />

Volkanik kayaçlar, Karakaya formasyonu birimlerini bazen keserek, bazen de örterek oldukça geniş<br />

bir alana yayılmıştır. Volkanizmanın dayk ürünleri çoğunlukla andezit, seyrek olarak dasit, yüzey<br />

ürünleri ise andezitik tüf, aglomera ve daha bazik lav akıntılarından meydana gelmiştir.<br />

Volkanitlerin üst kesimlerinde ve yamaçlarda gri, kahverengi silisleşmiş volkanik seviyeler<br />

gözlenmektedir. Silisleşmiş volkanitler genellikle bir şapka gibi volkanik kayaçların üzerinde yer<br />

almaktadır. Tüf ve aglomeraların kısmen ya da tamamen silişleşmesi ile oluşmuşlardır. Yer yer<br />

altere olmuş Çan volkanitleri ile iç içe olarak gözlenirler (Ercan ve diğ., 1995).<br />

Bölgede nispeten dar bir alanda gözlenen Neojen yaşlı Çanakkale formasyonuna ait birimler<br />

inceleme sahasının kuzeydoğusunda, Çan İlçesi ve çevresinde görülmektedir. Linyitli seviye içeren<br />

bu formasyonda linyitli seviyenin alt kısmındaki taban konglomerasından itibaren üst aglomeralara<br />

kadar genellikle ince kum, silt ve killi bir litoloji görülmektedir. Dere yataklarında gözlenen ve tüm<br />

birimleri uyumsuzlukla örten Kuvaterner yaşlı alüvyon tüm zemin türlerinin gözlendiği kötü<br />

boylanmış bileşenlerden oluşmuştur.<br />

Şekil 1. İnceleme alanının konumu<br />

2


3. Hidrojeoloji<br />

Yılda ortalama 800–1000 mm yağış düşen, jeolojik birimler açısından çeşitlilik sergileyen ve<br />

tektonizma etkisi ile kırıklı ve çatlaklı bir yapı kazanmış olan bölge yüzey suları bakımından zengin<br />

olduğundan, birçok kesiminde yeraltısularının depolanması için uygun akiferler barındırmaktadır.<br />

Bu alanda gözlenen Kazdağı grubuna ait metamorfik kayaçlar, Karakaya formasyonuna ait birimler,<br />

volkanik kayaçlar, tortul kayaçlar ve alüvyonun hidrojeolojik özellikleri genel olarak aşağıda<br />

verilmiştir.<br />

Kazdağları’nda gözlenen etkili tektonizma sonucunda kıvrımlı ve kırıklı bir yapı kazanmış karstik<br />

mermerlerde çok sayıda kaynak bulunmaktadır. Bu kaynakların debileri 1 l/sn ile 100 l/sn arasında<br />

değişir. Erimeli-çatlaklı kayaç kaynakları olarak nitelendirilen bu kaynaklar özellikle inceleme<br />

alanının güney ve güney doğu kesimlerinde topoğrafyanın yüksek olduğu Kazdağı (1774 m) ve<br />

çevresinde görülmektedir.<br />

Karakaya formasyonu kireçtaşları karstik boşluklu olup, düşük debili sular alınabilmektedir.<br />

Formasyonun diğer birimlerinde ise kaynaklar sızıntılar şeklinde çok küçük debilidir (Q < 0.1 l/sn).<br />

<strong>Genel</strong> olarak bloklu karstik kireçtaşları hariç diğer birimler akifer özelliği taşımamaktadır.<br />

Silisleşmiş volkanitler çatlaklı akifer özelliği taşımaktadır. Bu birimdeki çatlakların eğimleri 70–<br />

90 arasında değişmektedir. Çatlaklı akifer konumundaki bu birimlerin altında altere olmuş ve<br />

geçirimsiz olan killer gözlenir. Bu birimler çatlaklı akiferlerin altında geçirimsiz bir bariyer görevi<br />

yaparlar. Bölgedeki kaynakların çoğu çatlaklı akifer ile kil dokanağının bulunduğu alanda yüzeye<br />

çıkar. Bu alandaki kaynakların debileri 0.01 ile 10 lt/sn arasında değişmektedir. Ancak Çan<br />

volkanitleri içerisinde yer alan tüfler ve aglomeralarda fazla su alınamamaktadır. Çan Termik<br />

Santrali’ne ait Çan volkanitlerinde açılmış 144 m derinliğindeki bir sondajdan 1 l/sn debide su<br />

alınabilmiştir. Yine bu birim üzerinde Çan–Biga yolu üzerindeki bir mandıranın 104 metrelik<br />

sondajından 1 lt/sn debide su alınmıştır. <strong>DSİ</strong> <strong>Genel</strong> Müdürlüğü tarafından Mallıköy Köyü’nün su<br />

ihtiyacını karşılamak için açılan 120 metrelik kuyudan 7.75 l/sn’lik su alınabilmiştir.<br />

Çanakkale formasyonuna ait tortullarda iletkenlik nispeten azdır. İnce taneli tortullardan oluşan<br />

kesimlerinde bu formasyon akifer özelliği taşımamaktadır. Ancak daha gözenekli olan kumtaşı<br />

düzeylerinde yer yer düşük debili sular alınabilir. Ancak bu formasyondaki kömür seviyesi geçirgen<br />

özellikte değildir. Linyitli seviyenin üstündeki üst aglomera seviyesi gevşek bir çimento ile<br />

bağlandığından dolayı bir miktar yeraltısuyu içermektedir. Kömürün faylı ve çatlaklı seviyeleri de<br />

yer yer yeraltısuyu içermektedir.<br />

Alüvyon verimli akifer özelliğini taşımaktadır. Çan Belediyesi’nin ve Çanakkale Seramik<br />

fabrikalarının da şu anda kullandığı su alüvyon içerisinde açılmış bulunan sondajlardan<br />

karşılanmaktadır. Bu sondajların derinliği 32–40 metre arasında olup debileri ise 8–40 lt/sn arasında<br />

değişmektedir. Çan Ovası’nda tarla ve bahçe sulamak amacı ile açılan keson kuyuların derinliği 3–<br />

12 metre arasında değişmekte olup bu kuyulardan farklı debilerde su alınabilmektedir. Alüvyon<br />

akifer Kocaçay ve bağlantılı olan dereler tarafından beslenmektedir<br />

4. <strong>İzotop</strong> Verilerinin Değerlendirilmesi<br />

Kazdağları kuzey doğusunda bulunan soğuk su kaynaklarının hidrojeokimyasal özelliklerini<br />

belirlemek amacıyla arazide fiziksel parametre ölçümleri yapılmış ve inceleme alanındaki su<br />

kaynaklarının özelliklerini temsil edecek toplam 32 adet numune alınmıştır (Şekil 2). Su<br />

örneklemesi Nisan ve Temmuz 2007 dönemlerinde yapılmıştır (Tablo 1 ve Tablo 2). Oksijen–18<br />

3


( 18 O), Döteryum ( 2 H) ve Trityum ( 3 H) izotopları Devlet Su İşleri <strong>Genel</strong> Müdürlüğü Teknik<br />

Araştırma ve Kalite Kontrol Dairesi <strong>İzotop</strong> Laboratuarları’nda yaptırılmıştır.<br />

Suların yüzey sıcaklığı değerleri Nisan döneminde 9.6 ile 18.9 o C arasında, Temmuz döneminde<br />

12.6 o C ile 28.5 o C arasında değişim göstermiştir. Sıcaklık değerlerindeki bu farklılık mevsimsel<br />

değişimden kaynaklanmaktadır (Şekil 3). Suların pH değerleri genellikle asidik ve nötr karakter<br />

sergilemekte ve mevsimsel olarak büyük farklılıklar gözlenmemektedir (Şekil 4). Keçiağılı<br />

Köyü’ndeki 13 no’lu kaynak ve Söğütalan yolu üzerindeki 53 no’lu kaynağın elektriksel iletkenlik<br />

(EC) değerleri diğer soğuk su kaynaklarının oldukça üzerindedir (Şekil 5).<br />

Beslenme alanları aynı olan ya da aynı tür yağışlardan beslenen akifere ait örnekler oksijen-18döteryum<br />

grafiği üzerinde birbirine yakın konumda bulunurlar (Ünsal ve diğ., 1996). Nisan–2007<br />

tarihli su örneklemesinde 13, 43, 50, 53, 55, 59, 69 no’lu örneklerin Dünya Meteorik Su Doğrusu<br />

ile Eisenlohr (1997)’nin Armutlu Yarımadası civarında yaptığı çalışmada Marmara Bölgesi için<br />

belirlediği meteorik su doğrusu olan Marmara Meteorik Su Doğrusu arasında yer aldıkları<br />

gözlenmektedir (Şekil 6). Diğer su örnekleri Dünya Meteorik Su Doğrusu’nun sağ kısmında yer<br />

almaktadır. Bu durum suların diğer örneklere göre daha çok yöredeki kayaçlar ile temas halinde<br />

kaldıkları şeklinde açıklanabilir.<br />

Şekil 2. Su örnekleme lokasyonları<br />

4


Sıcaklık ( o C)<br />

30<br />

25<br />

20<br />

15<br />

10<br />

5<br />

0<br />

Nis.07<br />

Tem.07<br />

8 13 18 19 23 28 34 43 50 53 55 56 57 59 61 66 67 68 69 70 84<br />

Numune Adı<br />

Şekil 3. Örnekleme dönemlerindeki sıcaklık değişimleri<br />

Tablo 1. Su örneklerinin fiziksel parametre [T ( o C), pH, EC (S/cm)] değerleri<br />

Numunenin Adı<br />

T ( o C)<br />

Nis.07 Tem.07<br />

pH<br />

Nis.07 Tem.07<br />

EC (S/cm)<br />

Nis.07 Tem.07<br />

8 - 28.5 - 7.12 - 1065<br />

13 14.9 23.4 4.43 3.97 2300 2780<br />

18 14.1 24.8 7.79 8.09 649 628<br />

19 14 19.7 7.09 7.72 876 709<br />

23 17.4 18.9 7.21 7.26 767 655<br />

28 - 25.1 - 5.7 - 602<br />

34 16.2 17 8.05 7.21 690 688<br />

43 14.5 - 7.09 - 870 -<br />

50 15.2 19.9 3.32 3.31 834 813<br />

53 14.8 19 7.13 7.2 1878 1820<br />

55 12.7 17 5.77 4.29 154.6 116<br />

56 - 18.5 - 6.07 - 197<br />

57 - 21.6 - 3.91 - 315<br />

59 12.7 23 6.96 7.47 614 683<br />

61 14.1 26.6 7.81 7.95 483 499<br />

66 14.8 - 6.18 - 560 -<br />

67 - 23.5 - 6.84 - 520<br />

68 12.3 - 6.69 - 682 -<br />

69 18.9 24.2 7.72 7.78 286 296<br />

70 9.6 - 8.7 - 215.5 -<br />

84 - 12.6 - 4.1 - 105<br />

5


EC (S/cm)<br />

pH<br />

10<br />

9<br />

8<br />

7<br />

6<br />

5<br />

4<br />

3<br />

2<br />

3000<br />

2500<br />

2000<br />

1500<br />

1000<br />

500<br />

0<br />

Nis.07<br />

Tem.07<br />

8 13 18 19 23 28 34 43 50 53 55 56 57 59 61 66 67 68 69 70 84<br />

Numune Adı<br />

Şekil 4. Örnekleme dönemlerindeki pH değişimleri<br />

Nis.07<br />

Tem.07<br />

8 13 18 19 23 28 34 43 50 53 55 56 57 59 61 66 67 68 69 70 84<br />

Numune Adı<br />

Şekil 5. Örnekleme dönemlerindeki elektriksel iletkenlik değişimleri<br />

6


Tablo 2. Su örneklerinin izotop ( 18 O, D, T) analiz sonuçları<br />

Numunenin Adı<br />

18 O<br />

Nis.07 Tem.07<br />

D<br />

Nis.07 Tem.07<br />

T (TU)<br />

Nis.07 Tem.07<br />

8 - -7.78 - -49.66 - 2.95<br />

13 -7.29 -7.43 -49.1 -47.05 5.05 4.8<br />

18 -7.29 -7.45 -51.67 -47.66 6.1 6.1<br />

19 -7.84 -7.91 -55.37 -49.07 5.65 5.2<br />

23 -7.24 -7.83 -52.44 -49.5 5.4 5.75<br />

28 - -8.31 - -50.88 - 2.9<br />

34 -7.16 -7.3 -51.75 -46.08 5.65 6.65<br />

43 -8.69 - -54.46 - 5.85 -<br />

50 -7.36 -7.46 -49.34 -47.3 3 3.05<br />

53 -8.54 -8.71 -56.67 -54.81 0.45 0.5<br />

55 -9.03 -9.27 -58.88 -59.77 3.3 4.75<br />

56 - -9.16 - -56 - 4<br />

57 - -8.67 - -53.13 - 6.7<br />

59 -8.26 -8.47 -54.04 -53.25 5.85 4.1<br />

61 -7.63 -7.69 -54.63 -51.21 5.8 5.2<br />

66 -6.9 - -48.04 - 4.65 -<br />

67 - -6.43 - -43.88 - 3.35<br />

68 -6.1 -42 4.6<br />

69 -7.34 -7.63 -45.63 -47.04 2.3 1.55<br />

70 -7.57 - -55.52 - 6.3 -<br />

84 - -9.05 - -58.34 - 2.5<br />

Şekil 6. Nisan–2007 dönemi örnekleme sonuçlarınca oluşturulan 18 O- 2 H grafiği<br />

7


Trityum ( 3 H) hidrojen elementinin kısa-ömürlü radyoaktif izotopudur. Yarı ömrü 12,32 yıl olan ve<br />

beta bozunması veren trityum, atmosferin üst tabakalarındaki azot atomlarıyla kozmik nötronların<br />

etkileşmesinden doğal olarak oluştuğu gibi, termonükleer denemeler sonucunda da oluşmaktadır.<br />

Radyoaktif olan trityum sürekli bozunmaya uğraması nedeniyle belirli bir bölgede yeraltısuyunu<br />

besleyen yağışın trityum içeriğinin bilinmesi durumunda, yeraltısuyunun ağırlıklı ortalama yaşının<br />

belirlenmesi ve/veya farklı yeraltısularının karışımına ilişkin öngörülerde bulunulması mümkün<br />

olmaktadır (Tezcan, 1992). Nisan 2007 trityum izotopu analiz sonuçlarına göre 50, 53, 55 ve 69<br />

no’lu örnekler diğer sulara oranla daha yaşlı ve daha derin dolaşımlıdır (Şekil 7).<br />

Oksijen–18 ( 18 O)-trityum ilişkisi, suların beslenme kotları ile akifer içersindeki kalış süreleri<br />

arasındaki ilişkiyi yansıtmaktadır. 50, 53, 55 ve 69 no’lu örnekler diğer su örneklerine göre akifer<br />

ile daha uzun süre temas eden, yaşlı sulardır (Şekil 8). Yaşlı sular beslenmenin zayıf, genç sular ise<br />

güçlü olduğunun göstergesidir (Aksoy ve Filiz, 2001).<br />

Hidrolojik şartlara bağlı olarak meteorik kökenli yeraltısuyu girdisi buharlaşmadan daha baskın<br />

olduğundan Temmuz 2007 döneminde sular (61 ve 67 no’lu örnekler hariç) Dünya Meteorik Su<br />

Doğrusu ile Marmara Meteorik Su Doğrusu arasında yer almaktadırlar (Şekil 9). Şekil 10 ve Şekil<br />

11’e göre 8, 28, 50, 53, 69, 84 no’lu örnekler diğer su örneklerine göre daha yaşlı ve daha derin<br />

dolaşıma sahiptir. 55 no’lu örneğin dönemsel olarak trityum değerlerinde artış gözlenmiştir.<br />

<strong>İzotop</strong> hidrolojisi konusunda geçmişte yürütülen çalışmalar sonucunda oksijen–18 içeriğinin,<br />

coğrafi konum, enlem vb. parametrelerin yanı sıra, esas olarak yükselti ile ters orantılı biçimde<br />

azaldığı gösterilmiştir (Payne ve Dinçer, 1965). Her 100 m kot artışına karşılık 18 O içeriğindeki<br />

azalma ‰ 0.15 ile ‰ 0.50 arasındadır (Yurtsever ve Gat, 1981; Clark ve Fritz, 1997). Kot<br />

yükseldikçe sıcaklığın ve buna bağlı olarak buharlaşmanın azalması, bu negatifleşme oranını<br />

arttırmaktadır. Şekil 12’de yükseklik ile 18 O değerleri arasında ters orantı gözlenmektedir. Azalan<br />

δ 18 O’nin değerleri, yüksek kotlardan beslenmeyi ifade etmektedir.<br />

T (TU)<br />

7<br />

6<br />

5<br />

4<br />

3<br />

2<br />

1<br />

0<br />

-70 -60 -50 -40 -30 -20 -10 0<br />

D<br />

Şekil 7. Nisan 2007 dönemine ait D-T (TU) grafiği<br />

8<br />

13<br />

18<br />

19<br />

23<br />

34<br />

43<br />

50<br />

53<br />

55<br />

59<br />

61<br />

66<br />

68<br />

69<br />

70


T (TU)<br />

7<br />

6<br />

5<br />

4<br />

3<br />

2<br />

1<br />

0<br />

-10 -8 -6 -4 -2 0<br />

18 O<br />

Şekil 8. Nisan 2007 dönemine ait 18 O-T (TU) grafiği<br />

Şekil 9. Temmuz 2007 dönemi örneklerine ait 18 O- 2 H grafiği<br />

9<br />

13<br />

18<br />

19<br />

23<br />

34<br />

43<br />

50<br />

53<br />

55<br />

59<br />

61<br />

66<br />

68<br />

69<br />

70


T (TU)<br />

T (TU)<br />

8<br />

7<br />

6<br />

5<br />

4<br />

3<br />

2<br />

1<br />

0<br />

8<br />

7<br />

6<br />

5<br />

4<br />

3<br />

2<br />

1<br />

-70 -60 -50 -40 -30 -20 -10 0<br />

D<br />

Şekil 10. Temmuz 2007 dönemi örneklerine ait D-T (TU) grafiği<br />

0<br />

-10 -8 -6 -4 -2 0<br />

18 O<br />

Şekil 11. Temmuz 2007 dönemi örneklerine ait 18 O-T (TU) grafiği<br />

10<br />

8<br />

13<br />

18<br />

19<br />

23<br />

28<br />

34<br />

50<br />

53<br />

55<br />

56<br />

57<br />

59<br />

61<br />

67<br />

69<br />

84<br />

8<br />

13<br />

18<br />

19<br />

23<br />

28<br />

34<br />

50<br />

53<br />

55<br />

56<br />

57<br />

59<br />

61<br />

67<br />

69<br />

84


5- Sonuçlar<br />

18 O<br />

0<br />

-1<br />

-2<br />

-3<br />

-4<br />

-5<br />

-6<br />

-7<br />

-8<br />

-9<br />

11<br />

y = -0.0025x - 7.0995<br />

-10<br />

0 100 200 300 400 500 600 700<br />

Yükseklik (m)<br />

Şekil 12. Ortalama 18 O ile yükseklik (m) arasındaki ilişki<br />

Suların sıcaklık değerleri mevsimsel olarak farklılık gösterirken, pH ve elektriksel iletkenlik<br />

değerlerinde büyük farklılık gözlenmemiştir. İnceleme alanındaki tüm soğuk su kaynakları meteorik<br />

kökenli yağışlarla beslenir. δ 18 O değerinde gözlenen sapmanın nedeni ise su kayaç etkileşimidir.<br />

<strong>İzotop</strong> analizleri ile bölgede bulunan sular bölgesel yeraltısuyu sistemi de göz önüne alınarak sığ ve<br />

derin dolaşım olarak ayırtlanmıştır. Sığ dolaşıma giren sular güncel sulardır. Buna göre 8, 28, 50,<br />

53, 55, 69, 84 no’lu lokasyonlardaki sular derin dolaşıma giren sularıdır. Söğütalan yolu üzerindeki<br />

53 no’lu kaynağı yüksek elektriksel iletkenlik (1820–1878 S/cm) değerleri ve düşük trityum<br />

(0.45–0.5 TU) değerleri ile diğer soğuk su kaynaklarına göre daha yaşlı ve daha derin dolaşımlıdır.<br />

Yükseklik arttıkça sıcaklığın ve buna bağlı olarak buharlaşmanın azalması nedeniyle sularda<br />

genellikle yükseklik ile 18 O değerleri arasında ters orantı gözlenmektedir.<br />

Teşekkür<br />

Bu calışma TÜBİTAK 106Y041 nolu proje kapsamında gerçekleştirilmiştir. Ayrıca, katkılarından<br />

dolayı TÜBA `ya da tessekkür ederiz.<br />

Kaynaklar<br />

Aksoy, N. ve Filiz, Ş., 2001. Balçova-Narlıdere Jeotermal Sahasının Çevresel <strong>İzotop</strong>larla<br />

İncelenmesi. 1. Çevre ve Jeoloji <strong>Sempozyumu</strong>. Yeraltısuları ve Çevre <strong>Sempozyumu</strong>, Bildiriler, say.<br />

289–295, İzmir.<br />

Baba, A., 2006. Kazdağları Soğuk ve Sıcak Su Kaynaklarının Hidrojeokimyasal Özellikleri.<br />

Kazdağları 2. Ulusal <strong>Sempozyumu</strong>, say.48-50. Çanakkale.<br />

Bingöl, E., Akyürek, B. ve Korkmazer, B., 1973. Biga Yarımadası’nın Jeolojisi ve Karakaya<br />

Formasyonunun Bazı Özellikleri. Cumhuriyetin 50. Yılı Yerbilimleri Kongresi, Tebliğler, MTA,<br />

say. 70–76, Ankara.


Clark, I.D. and Fritz, P., 1997. Environmental Isotopes in Hydrogeology. Lewis Publishers, New<br />

York, 328p.<br />

Eisenlohr, T., 1997. The Thermal Springs of The Armutlu Peninsula (NW Turkey) and Their<br />

Relationship to Geology and Tectonics in Active tectonics of Northwestern Anatolia. The Marmara<br />

Poly Project. Schindler C. and Pfister, M (eds.), vdf Hochschulverlag-AG an der ETH Zürich. p.<br />

197–228.<br />

Ercan, T., Satır, M., Steinitz, G., Dora, A., Sarıfakioğlu, E., Adis, C., Valter, H.J. ve Yıldırım, T.,<br />

1995. Biga Yarımadası ile Gökçeada, Bozcaada ve Tavşan adalarındaki (KB Anadolu) Tersiyer<br />

volkanizmasının özellikleri, MTA Dergisi, 117, 55-86.<br />

Okay, A.İ., Siyako, M. ve Bürkan, K.A., 1990. Biga Yarımadası’nın Jeolojisi ve Tektonik Evrimi.<br />

TPJD bülteni. Cilt:2/1, 83–121.<br />

Payne, B. and Dinçer, T., 1965. Isotope Survey of Karst Region of Southern Turkey, Proc. of Sixth<br />

Int. Conference of Radiocarbon and Tritium Dating, IAEA, Publ.<br />

Tezcan, L., 1992, Karst Akifer Sistemlerinin Trityum <strong>İzotop</strong>u Yardımıyla Matematiksel<br />

Modellemesi, Doktora tezi, H.Ü. Fen Bilimleri Enstitüsü, Beytepe, Ankara, 121 s.<br />

Ünsal, N., Çelik, M. ve Afşin, M., 1996. Seyfe Kaynağı (Kırşehir) Dolayındaki Yeraltısularının<br />

Kimyasal ve <strong>İzotop</strong>ik Özellikleriyle Kökeninin Araştırılması. 30. Yıl <strong>Sempozyumu</strong> Bildirileri, say.<br />

491–503, KTÜ-Trabzon.<br />

Yurtsever, Y. and Gat, J.R., 1981. Stable Isotope Hydrology. Technical Report Series No:210,<br />

IAEA, Vienna.<br />

Yüzer, E., 2001. Kazdağları ve Su Kaynakları, Kazdağları 1.Ulusal <strong>Sempozyumu</strong>, say. 69-83.,<br />

Edremit.<br />

12


ÖZET<br />

TARIMSAL HİDROLOJİ UYGULAMALARINDA NÜKLEER<br />

TEKNİKLERİN KULLANIMI<br />

Süer ANAÇ, Emrah ÖZÇAKAL, Yasemin S. KUKUL<br />

E.Ü. Ziraat Fakültesi Tarımsal Yapılar ve Sulama Bölümü, 35100 Bornova, İzmir<br />

suer.anac@ege.edu.tr; emrah.ozcakal@ege.edu.tr; senem.kukul@ege.edu.tr<br />

Artan nüfus ve sanayi karşısında giderek kısıtlı hale gelen su kaynaklarının tarımda akılcı biçimde<br />

kullanılması ve üretimde artış sağlanması amacıyla, uygulanan su miktarına karşılık alınan verimi<br />

(su kullanım randımanını) artırmaya yönelik çalışmalar yapılmaktadır. Kısıtlı su kaynakları ile<br />

gerçekleştirilen sulama uygulamalarından yüksek sulama randımanlarının sağlanması, toprak nem<br />

değişimi-su kullanım ölçümlerinin sağlam temellere dayalı bir yöntemle yapılmasına bağlıdır.<br />

Tarımsal hidroloji çalışmalarında en çok kullanılan tekniklerden biri olan nötronmetre ile toprak<br />

nemi çok duyarlı ve istenen sıklıkta ölçülebilmektedir. Nötronmetre ile belirli bir toprak derinliği<br />

içinde tutulan su miktarı ölçülebilir; farklı zamanlarda nem ölçümleri yapılarak toprak nem değişimi<br />

izlenebilir. Böylece zamana bağlı olarak toprakta tutulan su miktarında yağış veya sulama nedeniyle<br />

meydana gelen artış, bitki su tüketimi (evapotranspirasyon) veya drenaj nedeniyle azalma miktarları<br />

saptanabilir.<br />

Nükleer teknikler hidroloji çalışmalarında sürdürülebilir bir çevre ve gıda güvenliği sağlamak<br />

amacıyla toprak-su-bitki besin maddeleri yönetimi için uygun çözümler yaratmakta önemli rol<br />

oynamaktadır. Bu çalışmada, toprak-su-bitki ilişkilerinin belirlenmesinde kullanılan nükleer<br />

tekniklerden nötron ve nötron/gama metrelerin kullanım ilkeleri ve bazı uygulama örnekleri<br />

sunulmuştur.<br />

ABSTRACT<br />

APPLICATION OF NUCLEAR TECHNIQUES IN HYDROLOGIC STUDIES<br />

The increasing global demand for limited water resources calls for urgent measures to increase<br />

water use efficiency in agriculture. In the application of irrigation water to agricultural crops,<br />

determination of soil water content and movement by reliable and proper techniques is a<br />

prerequisite for high water use efficiencies.<br />

The determination of soil hydrodynamic characteristics, i.e. infiltration, drainage, hydraulic<br />

conductivity in saturated and unsaturated soils, is one of the prime objectives of the studies in<br />

agricultural hydrology. Nuclear techniques are also very important in water management for<br />

sustainable environment and food security in the world.<br />

Neutron gauges are particularly suitable for measurement of soil water under different conditions<br />

since they can measure moisture changes repeatedly and precisely.<br />

In this paper, the basic principles of neutron gauges and some examples of application on soilwater-crop<br />

management studies are presented.<br />

13


1. GİRİŞ<br />

Tarımsal hidroloji, bitkisel üretim yapılan alanlarda su kaynaklarının etkin yönetimini, ve çevre ve<br />

gıda güvenliğini sağlamak amacıyla hidrolojik süreçleri inceleyen bir bilim dalıdır. Radyoaktif ve<br />

kararlı izotopların kullanıldığı nükleer teknikler tarımsal hidroloji uygulamalarında verimliliğin<br />

arttırılması, çevresel kirleticilerin tanınması, izlenmesi ve zararlarından korunma, ve kaynak<br />

geliştirme çalışmalarında kullanılmaktadır. Tarımsal verimlilik için uygun bitki besin maddelerinin<br />

ve bitki koruma önlemlerinin uygulanması yanında toprakta optimum düzeyde bir su dengesinin<br />

sağlanması gerekir. Yeterli miktarlarda bitki besin maddesi bulunduran topraklarda bitkilerin<br />

gelişmesi ve verim artışında en önemli etmen sudur. Toprakta suyun fazlalığı bitki gelişimi için<br />

zararlı olmakta, yetersizliği ise verimde önemli azalmalara neden olmaktadır. Bu nedenle topraktaki<br />

su miktarı ölçülerek izlenmelidir. Sulu tarımda toprağa verilecek su miktarı ile sulama zamanının<br />

belirlenmesine dayanan uygun sulama programlarının uygulanması ve kuru tarımda ise toprakta<br />

bulunan sudan en iyi şekilde yararlanılabilmesi, toprak suyunun sürekli olarak kontrol edilmesi ve<br />

su miktarının doğru olarak belirlenmesi ile mümkündür.<br />

Nükleer teknikler toprak nemi ( 18 O, 2 H, nötronmetre ile) ölçümü yanında tarımsal hidroloji ile<br />

ilişkili diğer birçok alanda da kullanılmaktadır. Bu çalışmalar; gübre kullanım etkinliğinin<br />

belirlenmesi ( 15 N, 32 P izotopları ile), biyolojik nitrojen fiksasyonu, bitki kalıntıları, fosfat kayaçları<br />

gibi farklı kaynaklardan besin sağlanması, tarımsal kirleticilerin su kaynaklarına karışma yolları,<br />

süreçlerinin belirlenmesi ve gerekli önlemlerin alınması ( 18 O, 2 H, 15 N izotopları ile), pestisit<br />

kalıntılarının analizi ( 14 C izotopu ile), toprak erozyonunun belirlenmesi ( 137 Cs, 210 Pb, 7 Be izotopları<br />

ile), tuz ve kuraklığa dayanıklı bitkilerin seçilmesi ( 13 C izotopu ile), bitki kalıntılarının toprak<br />

stabilizasyonuna katılım etkisi ve verimliliğin arttırılması ( 13 C ve 15 N izotopları ile), iklim ve yağış<br />

farklılık ve değişimlerinin belirlenmesi ( 18 O ve 36 Cl) ile ilgili çalışmalar olarak sıralanabilir (IAEA,<br />

1976; Nguyen, 2006).<br />

Tarımsal hidroloji çalışmaları kapsamında toprak-su-bitki ilişkilerinin belirlenmesinde yaygın<br />

olarak kullanılan nükleer teknikler, nötron ve nötron/gama metrelerdir. Başlıca kullanım alanları<br />

toprak su içeriğinin ölçülmesi, toprak-su karakteristik eğrilerinin çıkarılması, toprak hidrolik<br />

iletkenliğin belirlenmesi, toprak su bütçesinin belirlenmesi, toprak su içeriğindeki mekansal<br />

değişimlerin izlenmesi, toprak derinliği boyunca bitki köklerinin su alma durumunun incelenmesi,<br />

sulama programlarının uygulanması ve kontrol edilmesi olarak sıralanabilir.<br />

2. NÖTRON VE NÖTRON/GAMA METRENİN GENEL ÖZELLİKLERİ<br />

Nötronmetre genel olarak hızlı nötron yayan radyoaktif kaynak, yavaş nötron detektörü ve<br />

yavaşlamış nötronları sayan elektronik bir sayaçtan oluşmaktadır. Nötron kaynağı ve detektör tek<br />

parça halindeki sonda içinde yeralmakta; toprak içerisinde ölçüm yapılacak derinliklere bir giriş<br />

tüpü aracılığıyla iletilmektedir (Şekil 1). Nötron kaynağı olarak, alfa partikülleri yayıcı (örneğin<br />

amerisyum ve radyum) ve ince berilyum tozları karışımı kullanılmaktadır. Alfa partikülleri<br />

berilyumun atom çekirdekleri ile çarpıştığında yüksek enerjili hızlı nötronlar meydana gelir.<br />

Ölçümler sırasında sonda, giriş tüpünde belirlenen derinliğe indirilir ve hızlı nötronlar toprak içinde<br />

nötron kaynağı tarafından saçılırlar. Nötronlar, toprak suyundaki hidrojen atomları ile etkileşime<br />

girer ve enerjilerini kaybederek yavaşlarlar. Yavaş nötron detektörü aracılığıyla belirlenen yavaş<br />

nötron çarpmaları önce sonda içinde yükseltilir. Yükseltilmiş çarpmalar, elektronik sayıcı sisteme<br />

gönderilir. Bir yavaş nötronun detektöre ulaşmasından gelen çarpma ile her bir sayım birbirine<br />

eşittir ve mikro işlemciler ham sayım verilerini bir dakikadaki sayıma (cpm) veya bir saniyedeki<br />

sayıma (cps) çevirirler. Sonda, giriş tüpü içerisine indirildiğinde, yavaş nötronların yaklaşık 30 cm<br />

çaplı sabit küresel bir “bulutu” kaynak etrafında hızlıca gelişir. Bu yavaş nötron bulutu, “etki<br />

küresi” olarak adlandırılır. Teorik çalışmalar, etki küresi çapının toprak su içeriğinin bir fonksiyonu<br />

olduğunu göstermektedir. Saf su içerisinde etki küresinin çapı yaklaşık olarak 5-8 cm’dir. Çok kuru<br />

topraklarda, bu değer 20 cm veya daha fazla olabilir. Bu nedenle, toprak nemi ölçümlerinde<br />

14


sondanın yüzeyden itibaren yerleştirileceği ilk toprak derinliği, nötronların atmosfere kaçmalarını<br />

önleyecek derinlikte olmalıdır.<br />

Şekil 1. Çalışma durumunda nötronmetrenin görünüşü<br />

Giriş tüpü materyali olarak alüminyum, nötronlar için geçirgen ve aşınmaya karşı dirençli<br />

olduğundan çoğunlukla tercih edilmektedir. Çelik, demir, prinç, polietilen ve diğer plastikler gibi<br />

materyallerin nötron etkileşimleri farklıdır. Çelik ve pirinç, demir ve bakır nötronların<br />

absorbsiyonuna neden olduklarından, sonda hassasiyetini etkilemektedir. Polietilen ve diğer plastik<br />

materyalden üretilen giriş tüpleri kullanıldığında, plastikteki hidrojen yüzünden sayım oranı artış<br />

gösterir.<br />

Toprak profili içinde istenilen derinlikte nem ölçümü için kullanılan nötronmetreden başka,<br />

nötron/gama metreler toprak hacim ağırlığı ve su içeriğinin eş zamanlı ölçümüne olanak sağlarlar.<br />

Nöron/gama metreler, yavaş nötron detektörlü ( 3 He odası) hızlı bir nötron kaynağına (genellikle<br />

241 Am + 9 Be) ve Geiger-Mueller tipi detektörlü bir gama ışın kaynağına (genellikle 137 Cs) sahiptir.<br />

Derin ve yüzey sondaları bulunmaktadır. Yüzey sondada, nötron ve gama ışını kaynağı ile detektör<br />

nötron/gama metre koruma kalkanı içinde sabittir. Derin sondalar, giriş tüpleri aracılığıyla toprak alt<br />

katmanlarında ölçüm sağlarken, yüzey sondalar yüzey katmanının (0-15 cm) ortalama su içeriğini<br />

ve sonda modeline bağlı olarak 2,5-30 cm kalınlıktaki değişik katmanların hacim ağırlığını ölçmek<br />

için kullanılmaktadır. Hacim ağırlığı ölçümleri ile ilgili olarak, yüzey sondaları gama ışınlarının<br />

geri saçılması ve zayıflaması ilkesine dayanırken, derin sondalar sadece gama ışınımının geri<br />

saçılmasına dayanırlar (IAEA, 1983; IAEA, 2002).<br />

Nötron/gama metre yüzey sondalarında gama ışını kaynağı Şekil 2a ve 2b’deki gibi iki çalışma<br />

pozisyonunda kullanılmaktadır. Şekil 2a’da toprak yüzey katmanında sadece nötron ve gama ışını<br />

geri saçılması ile nem ve hacim ağırlık ölçümü; Şekil 2b’de toprak yüzey katmanı için (0-15 cm)<br />

nem ölçümü ve 0-30 cm toprak katmanında belirli bir derinlikte gama ışını geri saçılma ve<br />

zayıflama ile hacim ağırlık ölçümü görülmektedir.<br />

15


2a 2b<br />

Şekil 2a. Toprak yüzey katmanında nem ve hacim ağırlık ölçümü<br />

Şekil 2b. Toprak yüzey katmanı için nem ve belirli bir derinlik için hacim ağırlık ölçümü.<br />

3. NÖTRON VE NÖTRON/GAMA METRELERİN KULLANIM ALANLARI<br />

3.1. Toprak Su İçeriğinin ve Hacim Ağırlığının Ölçülmesi<br />

Nötronmetreler ile topraktaki su miktarının güvenilir bir şekilde belirlenmesi, her şeyden önce, söz<br />

konusu toprak için nötronmetrenin kalibre edilmesine bağlıdır. Kalibrasyon yöntemlerinden<br />

özellikle tarla kalibrasyon yöntemi (yerinde kalibrasyon) kullanılmaktadır. Yerinde kalibrasyonda,<br />

tarlada seçilen bir noktaya giriş tüpü çakılarak belirlenen derinliklerden hem nötronmetre sayım<br />

değeri okunur hem de nötronmetrenin etki küresi içinden toprak örnekleri alınarak gravimetrik<br />

yöntemle nem içeriği belirlenir (Ul, 1994).<br />

Nötronmetre kalibrasyonu, nötronmetre sayımı (cpm) ile toprak su içeriği (θ) arasındaki ilişkinin<br />

belirlenmesidir (Şekil 3). Ölçüm noktalarında mümkün olan en iyi veri seti elde edilerek (cpm, θ),<br />

kalibrasyon eğrileri oluşturulur. Sondayı etkileyen sıcaklık ve diğer faktörlerden meydana gelen<br />

elektronik sürüklenme etkisinden kaçınmak için, doğrudan toprakta ölçülen sayım değeri (cpm)<br />

yerine sayım oranı (CR) kullanılır;<br />

topraktaki sayım değeri<br />

CR (1)<br />

standart sayım değeri<br />

Standart sayım değeri, hava-nötronmetre koruma kalkanı- içinde ya da su gibi standart materyalde<br />

ölçülen sayım değeridir, (cpm).<br />

Toprak nemi ile sayım oranı (CR) genellikle doğrusal ilişkilidir;<br />

θ = a+b(CR) (2)<br />

θ, toprak nem içeriği (cm 3 .cm -3 ); a, CR sıfıra eşit iken θ değeri; b, kalibrasyon doğrusunun eğimidir.<br />

Eşitlikte a ve b sabiteleri doğrusal regresyon analizi ile saptanmaktadır (IAEA, 1976; IAEA, 2002).<br />

Nötron/gama metreler ile toprak su içeriği ölçümü ve kalibrasyonu nötronmetre ile aynıdır. Ancak,<br />

yüzey sonda ile nötron kaynağı ve detektör cihaz üzerinde sabit olduğundan alt toprak<br />

katmanlarında ölçüm yapılamaz. Hacim ağırlık ölçümü için kalibrasyonun karmaşıklığı nedeniyle,<br />

çoğu nötron/gama metreler, işlemcilerinde depolanmış fabrika ayarlarına sahiptir. Kalibrasyon<br />

farklı yoğunluklardaki özel materyallerin standartlaştırılmış bloklarının kullanımını gerektirir ve<br />

matematiksel model parametrelerinin elde edilmesi zordur. Fabrika kalibrasyonları uzman kişiler<br />

tarafından değiştirilebilir veya kullanıcı tarafından tekrar hesaplanabilir. Böyle bir kalibrasyon için,<br />

16


en az üç farklı (düşük, orta, yüksek) yoğunluktaki ve iki farklı (düşük ve yüksek) eşdeğer su<br />

içeriğine sahip bloklara gereksinim duyulmaktadır.<br />

CR (Hacim %)<br />

1,51 30,73<br />

1,51 32,87<br />

1,47 28,49<br />

1,37 28,03<br />

1,29 24,84<br />

1,26 23,63<br />

1,22 23,01<br />

1,19 21,22<br />

1,11 17,78<br />

1,08 17,57<br />

0,95 17,38<br />

Şekil 3. 30-60 cm toprak derinliği için nötronmetre kalibrasyon eğrisi (Can, 2007).<br />

Şekil 4. Hacim ağırlığı ölçümlerinden elde edilen kalibrasyon eğrileri (IAEA, 2002).<br />

Şekil 2a’daki gibi gama kaynağının yüzeyde olduğu durumda, ortamın hacim ağırlığı (d’b) ve geri<br />

saçılan ışınların sayım oranı (CR) arasındaki ilişki aşağıdaki modele göre oluşur.<br />

A <br />

db Bln<br />

<br />

(3)<br />

CR C <br />

A, B ve C, yoğunluğu bilinen materyaller kullanılarak deneysel olarak belirlenen parametrelerdir.<br />

Sayım oranı toprakta geri dönen ışınların sayım değerinin, standart yoğunluk sayım değerine<br />

oranıdır. Toprak ortamı nemli ise geri saçılan gama ışınlarının bir kısmı sudan kaynaklanmaktadır.<br />

Kuru toprak hacim ağırlığı db (g.cm -3 ), nemli toprak hacim ağırlığı ve toprak nem içeriğinden<br />

saptanır; db = db - w. Burada, suyun özgül ağırlığı w = 1 g.cm -3 alınarak kuru toprak için hacim<br />

ağırlık db = db - olarak belirlenir.<br />

Hacim ağırlık Şekil 2b’deki gibi ölçüldüğünde ise detektör hem belli bir toprak kalınlığını geçerek<br />

zayıflayan hem de geri saçılan gama ışınları saymaktadır. Bu nedenle, toprak hacim ağırlığı Beer-<br />

Lambert zayıflama yasasına göre saptanmaktadır.<br />

I 0<br />

w s b<br />

I exp[ (<br />

d ) X]<br />

(4)<br />

17


I, X kalınlığındaki toprak örneğinden geçerek birim zamanda detektöre ulaşan ışınların sayısı; I0,<br />

kaynak ve detektör arasındaki aynı X mesafesi için toprağın bulunmadığı koşulda birim zamanda<br />

detektöre ulaşan ışınların sayısı; w ve s, sırasıyla su ve toprak ortamında gama ışınları zayıflama<br />

katsayısı; db, toprak hacim ağırlığı; , toprak nem içeriğidir (cm 3 .cm -3 ) (Şekil 4).<br />

3.2. Toprak-Su Karakteristik Eğrilerinin Çıkarılması<br />

Toprak-su karakteristik eğrileri, aynı zaman ve derinlikte nötronmetre ile belirlenen toprak su<br />

içeriği ve tansiyometre ile okunan matrik potansiyel (toprak su potansiyeli) değerlerinin<br />

kombinasyonu ile oluşturulurlar (Şekil 5). Tansiyometreler, giriş tüplerine yakın ancak sondanın<br />

etki küresinin biraz dışarısında kurulmalıdır. Eğer giriş tüpüne çok yakın kurulursa, tansiyometre<br />

kabı içerisindeki su, sondanın işlevini önemli oranda engeller. Bunun için 20-30 cm’lik bir mesafe<br />

yeterlidir (IAEA, 2002).<br />

Şekil 5. Nötronmetreler ve tansiyometreler ile elde edilen ortalama bir toprak-su karakteristik eğrisi<br />

(IAEA, 2002).<br />

3.3. Toprak Hidrolik İletkenliğinin Belirlenmesi<br />

Toprak hidrolik iletkenliği (K), toprağın suyu iletme yeteneğini gösteren bir parametredir. K,<br />

toprağın su içeriğine (θ) bağlı olduğundan, her toprak için ayrı K(θ) fonksiyonu tanımlanır. K(θ)<br />

fonksiyonunu deneysel olarak belirlemek için, nötronmetre giriş tüpleri ve tansiyometreler, tarla<br />

deneme parselinde (9m 2 - 100m 2


IAEA (2002)’ye göre, K(θ)’nın hesaplanması için, Richards ve ark. (1956), Libardi ve ark. (1980)<br />

ve Sisson ve ark. (1980) tarafından belirtilen yöntemler yaygın olarak kullanılmaktadır.<br />

Richards ve ark. (1956) tarafından ileri sürülen drenaj-akış yöntemi daha da geliştirilmiştir ve<br />

günümüzde anlık-profil yöntemi olarak tanınmaktadır. Yöntem, drenajı iyi topraklarda hidrolik<br />

iletkenliğin belirlenmesi için kullanılmaktadır. Bu yöntem, Darcy yasasına göre<br />

evapotranspirasyonun olmadığı koşullarda 0 = z = L için bir toprak profilinde depolanan sudaki<br />

azalma oranı, L (0-30, 0-60, 0-90, 0-120 cm) toprak derinliğindeki toprak suyunun akışına (qL)<br />

eşittir varsayımına dayanmaktadır.<br />

<br />

<br />

(6)<br />

( L)<br />

<br />

T<br />

q L K<br />

<br />

z<br />

L<br />

Toprakta depolanan su içeriğindeki değişim;<br />

S(<br />

L,<br />

t)<br />

L<br />

L (<br />

z,<br />

t)<br />

(<br />

z,<br />

t)<br />

dz dz<br />

t<br />

t<br />

0 <br />

(7)<br />

0 t<br />

Eşitlik (6) ve (7)’dan yararlanarak Richards yöntemi varsayımına göre hidrolik iletkenlik eşitliği;<br />

K<br />

( L)<br />

<br />

<br />

<br />

0<br />

L<br />

(<br />

z,<br />

t)<br />

S(<br />

L,<br />

t)<br />

dz<br />

t<br />

<br />

t<br />

T<br />

T<br />

z<br />

z<br />

Eşitlikte, Kθ(L), hidrolik iletkenlik (mm.gün -1 ); S(L,t)/t, toprakta depolanan su miktarındaki<br />

değişim (mm.gün -1 ); T/z, hidrolik eğim (cm.cm -1 )’dir.<br />

Libardi ve ark. (1980) yöntemi, ek olarak toplam su potansiyeli eğiminin, ‘bir’ değerinden farklı<br />

olmayacağı hipotezine dayanır: ψT/ z<br />

1<br />

. Bu nedenle, tansiyometre verilerine gereksinim<br />

olmayacağından eşitlik (8) ile verilen hidrolik iletkenlik eşitliği basit hale gelir. Basitleştirilmiş<br />

eşitlik (8) ve eşitlik (5) birleştirildiğinde;<br />

1 1 γK 0 <br />

θ<br />

θ 0 lnt<br />

<br />

(9)<br />

γ γ L <br />

Eşitlik (5)’deki K0 ve γ parametreleri, L toprak derinliği için oluşturulan lnt’ye karşılık (θ-θ0)<br />

değerleri grafiklerinden hesaplanan doğrusal regresyon eşitliklerinden belirlenir. Regresyon eşitliği<br />

parametrelerinin eşitlik (9)’da karşılıkları, b= γ -1 ve a= γ -1 .ln(γ K0L -1 )’ dir.<br />

Sisson ve ark. (1980) yönteminde de, toplam toprak su potansiyeli eğiminin 1’den farklı olmayacağı<br />

varsayımı nedeniyle, tansiyometre verileri gereksizdir. Eşitlik (5)’deki K0 ve γ değerleri, herhangi<br />

bir L toprak derinliği için (θ-θ0)’a karşı ln(zt -1 ) grafiğinden elde edilir. Buna göre,<br />

1<br />

ln(zt ) ln(γn 0)<br />

γ(θ θ0<br />

)<br />

Yapılan çalışmalarda, hidrolik eğim değeri için benzer hipotezi kullanan Libardi ve ark. (1980) ve<br />

Sisson ve ark. (1980) yöntemleri ile benzer K0 ve γ tahminleri yapılırken, hidrolik eğimi toprak su<br />

potansiyeli ölçümlerinden hesaplayan Richards yöntemiyle farklı tahminler elde edildiği<br />

belirtilmektedir (IAEA, 1983; IAEA, 2002).<br />

19<br />

(8)<br />

(10)


3.4. Su Bütçesi Çalışmaları<br />

Su bütçesi, belirli bir toprak katmanı için ∆t zaman aralığı boyunca bir agro-ekosistemde kazanılan<br />

veya kaybedilen suyun hesaplanmasıdır. Zaman aralığı [∆t: (tson-tilk)] ve toprak katmanının<br />

kalınlığı-derinliği, L, (z toprak derinliğinde ölçüm yapılır) araştırmanın hedeflerine bağlıdır. ∆t için<br />

günlük, haftalık, aylık, yıllık v.b. değerler kullanılmaktadır. L’nin değeri, bitki köklerinin<br />

bulunduğu, genellikle kök sisteminin % 95-100’ünü içeren derinlik ile sınırlıdır. Belirlenen bir<br />

bölge için, su bütçesi aşağıdaki eşitlikle verilmekte ve Şekil 6’da olduğu gibi gösterilmektedir.<br />

P + I – ET – RO – QL = ∆SL (11)<br />

P, ∆t zamanı boyunca düşen yağış; I, ∆t zamanı boyunca yapılan sulama; ET, ∆t zamanı boyunca<br />

gerçekleşen evapotranspirasyon; RO, ∆t zamanı boyunca akışa geçen su; QL, ∆t zamanı boyunca L<br />

derinliğindeki topraktan drene olan su; ∆SL, ∆t zamanı boyunca (0, L) toprak katmanında depolanan<br />

su miktarında meydana gelen değişimdir. Değerlerin tümünde su miktarı derinlik (mm) cinsinden<br />

tanımlanmaktadır. ∆SL>0, dengenin pozitif olduğunu ve toprak profilinde (0, L) depolanan suyun<br />

arttığını; ∆SL


qL; Darcy eşitliği [eşitlik (6)] ile verilen L derinliğinde drene olan sudur.<br />

Toprakta depolanan su miktarındaki (∆SL) değişimin belirlenebilmesi için, öncelikle t zamanında ve<br />

z1 ve z2 toprak derinlikleri arasında depolanan su miktarı (S) hesaplanır;<br />

Z<br />

<br />

2<br />

S Z2<br />

Z<br />

( t)<br />

( z,<br />

t)<br />

dz<br />

(13)<br />

1<br />

Z<br />

1<br />

θ; eşitlik (2) ile belirlenen toprak su içeriğidir (cm 3 .cm -3 ) ve z; yüzeyden olan düşey konum<br />

koordinatıdır (cm) (IAEA,2002).<br />

Nötronmetre, su bütçesi çalışmaları için oldukça uygundur. Toprak profili içinde çeşitli<br />

derinliklerde depolanan su miktarının (SL) ve değişiminin (∆SL) hesaplanmasını kolaylaştırırlar.<br />

Toprağa zarar vermeden, belirlenen ölçüm noktasında çok sayıda ölçüm yapılabilir (IAEA, 1973;<br />

IAEA, 1976; IAEA, 1983; Anaç ve ark., 1999).<br />

Can (2007) tarafından yapılan bir çalışma sonuçlarından yararlanılarak bitki su tüketimi ve toprak<br />

nem değişimine ilişin bir örnek Tablo 1’de sunulmuştur.<br />

Tablo 1. Nötronmetre ile bitki su tüketimi ve toprak nem değişiminin belirlenmesi.<br />

Derinlikler ve<br />

Kalibrasyon Eğrileri<br />

05.07.2005<br />

Sulama Sonrası<br />

07.07.2005<br />

Sulama Öncesi<br />

ET (mm/3 gün)<br />

(0-30 cm)<br />

y = 24,272x -11,782<br />

R 2 CR = 1,49 CR = 1,42<br />

θ (%) = 24,44 θ (%) = 22,73 5,2<br />

** = 0,9655 73,3 mm 68,1 mm<br />

(30-60 cm)<br />

y = 28,565x -12,111<br />

R 2 CR = 1,48 CR = 1,41<br />

θ (%) = 30,17 θ (%) = 28,17 6,0<br />

** = 0,9413 90,5 mm 84,5 mm<br />

(60-90 cm)<br />

y = 15,784x -1,8292<br />

R 2 CR = 1,05 CR = 1,00<br />

θ (%) = 18,52 θ (%) = 17,67 2,5<br />

** = 0,8942 55,5 mm 53,0 mm<br />

(90-120 cm)<br />

y = 20,929x -5,8308<br />

R 2 CR = 1,16 CR = 1,12<br />

θ (%) = 18,52 θ (%) = 17,78 2,2<br />

** = 0,9484 55,5 mm 53,3 mm<br />

0-120 cm için toplam 274,8 mm 258,9 mm 15,9 mm/3 gün<br />

Çalışmada, 4.7.2005 tarihinde damla sulama sistemiyle 15,96 mm sulama suyu uygulanmıştır.<br />

Toprak nemi sulama sonrasında ve bir sonraki sulamadan hemen önce belirlenmiştir. Bu iki okuma<br />

arasında 0,3 mm yağış düştüğü, yüzey akış ve derine sızım yoluyla kayıpların meydana gelmediği<br />

bilinmektedir. Bitki su tüketimi (Eşitlik 13) ve toprak nem içeriğindeki değişimi (Eşitlik 11), 0-120<br />

cm toprak derinliği için hesapladığımızda;<br />

ET = 274,8 - 258,9 = 15,9 mm/3 gün<br />

∆SL = 0,3 + 15,96 – 15,9 – 0<br />

∆SL = 0,36 mm olarak bulunur.<br />

3.5. Toprak Su İçeriğinin Mekansal Değişkenliğinin Belirlenmesi<br />

Tarla veya havza bazında su içeriğinin dağılımı ve mekansal değişkenliğinin analizinde<br />

nötronmetreler oldukça uygundur. Yüksek sayıda örnekleme noktası kullanarak ve bölgesel<br />

değişkenler teorisi ile mekansal ve zamansal varyans analizleri yaparak, toprak suyunun hareketiyle<br />

ilgili süreçlerin daha iyi anlaşılması sağlanabilir. Nötronmetre ölçümleri, belirli büyüklükte arazi<br />

21


parçaları (grid) içinde eşit veya tesadüfi olarak belirlenen aralıklardaki örnekleme noktalarında<br />

yapılabilir (Şekil 7) (IAEA, 2002).<br />

Şekil 7. Üç farklı tarihte 125 m mesafede 5’er m arayla ölçülen toprak su içeriği.<br />

3.6. Bitki Köklerince Su Alımının Belirlenmesi<br />

Nötronmetreler ile bitki köklerinin topraktan su alma deseni duyarlı olarak belirlenebilmektedir.<br />

Şekil 8 ve 9’da, bir kauçuk ağacı kök sistemi tarafından alınan suyun saptanması için Mendes ve<br />

ark. (1992) tarafından yapılan çalışmadan elde edilen sonuçlar görülmektedir (IAEA, 2002). Farklı<br />

noktalardaki nötronmetre ve tansiyometre ölçümleriyle sırasıyla, toprak su içeriği (θ) ve toplam su<br />

potansiyeli (ψT) belirlenmiştir. θ ve ψT eşdeğer eğrileri oluşturularak toprak su durumu<br />

haritalanmıştır. Toplam su potansiyeline dik olan su akım çizgilerinden, su akışının toplam su<br />

potansiyelinin azalan değerlerine doğru olduğu gözlenmektedir. Bu tür akışların ölçümü güç<br />

olmakla birlikte, ağaç kökleri ile su alımının karakteristiği ve sezonluk değişiminin izlenmesi bu tip<br />

haritalama yöntemleri ile sağlanmaktadır (IAEA, 2002).<br />

Şekil 8. Kauçuk ağacı kök bölgesi toprak su içeriği eşdeğer eğrileri.<br />

Şekil 9. Kauçuk ağacı kök bölgesi toplam toprak su potansiyeli eşdeğer eğrileri ve<br />

akım yönü çizgileri.<br />

22


4. SONUÇ<br />

Tarımsal hidroloji çalışmalarında toprak-su-bitki ilişkilerinin belirlenmesine yönelik olarak en çok<br />

kullanılan nükleer teknik nötronmetredir. Diğer toprak nemi ölçüm tekniklerine kıyasla nötronmetre<br />

ile toprak nemi belirlemenin sağladığı temel avantaj, daha geniş bir toprak hacmi içindeki nemin<br />

belirli ve sabit bir ölçüm noktasında toprak yapısı bozulmadan istenen sıklıkta ve hızlı olarak<br />

ölçülebilmesidir. Toprak örnekleri alınarak nem belirlemesi yapıldığında toprak örneklerinin nem<br />

içeriğinde mekansal farklılıklardan kaynaklanan ölçüm hataları, nötronmetre ile büyük oranda<br />

azaltılmaktadır. Ayrıca, yöntem tuzluluğa duyarlı olmadığı için gübre uygulamaları ve tuzluluk<br />

farklılıklarından kaynaklanan ölçüm hatası söz konusu olmamaktadır (IAEA, 1975).<br />

Nötronmetre ile toprak su içeriği ölçülerek; belirli bir toprak derinliğinde depolanan su miktarı<br />

tahmin edilmekte ve derine sızım miktarına ilişkin çıkarımlarda bulunulabilmektedir. Periyodik<br />

toprak nem ölçümlerinden yaralanarak toprak-su karakteristik eğrileri, toprak hidrolik iletkenliği,<br />

toprak su bütçesi belirlenmektedir. Bunlara ek olarak, nötronmetre toprak su içeriğindeki mekansal<br />

değişimlerin, toprak derinliği boyunca bitki köklerinin su alma durumunun izlenmesi, sulama<br />

programlarının uygulanması ve kontrol edilmesi, sulama yöntemiyle elde edilen sulama randımanın<br />

ve su dağıtım yeknesaklığının saptanması çalışmalarında da kullanılmaktadır.<br />

Su kaynaklarının kısıtlılığı, tarımsal sulama uygulamalarında sudan en etkin biçimde yararlanmayı<br />

ve kullanılan birim su miktarına karşılık elde edilen verimde artış sağlanmasını zorunlu kılmaktadır.<br />

Bu amaçla yürütülen tarımsal sulama çalışmalarında kullanılan nükleer teknikler, su tüketimi, su<br />

kullanım randımanı, verim tepki faktörü, gübre kullanım etkinliği gibi parametrelerin ve su bütçesi<br />

hesaplamalarının daha kısa süre ve az işgücü ile duyarlı olarak belirlenmesine olanak sağlamaktadır<br />

(Anaç ve ark., 1999; Anaç ve Kukul, 2005).<br />

5. KAYNAKLAR<br />

Anaç, S., M.A. Ul, İ.H. Tüzel, D. Anaç, B. Okur, H. Hakerlerler, 1999. Optimum Irrigation<br />

Schedules for Cotton under Deficit Irrigation Conditions. In: Crop Yield Response to Deficit<br />

Irrigation. Kluwer Academic Publ., Developments in Plant and Soil Sciences, V. 84.<br />

Anaç, S., Kukul, Y.S., 2005. Su ve Gübre Kullanım Etkinliği Çalışmalarında Nükleer <strong>Teknikleri</strong>n<br />

Uygulanması. II. Ulusal <strong>Hidrolojide</strong> <strong>İzotop</strong> <strong>Teknikleri</strong> <strong>Sempozyumu</strong> Bildiriler Kitabı. Devlet Su<br />

İşleri <strong>Genel</strong> Müdürlüğü, Ankara, s 25-30.<br />

Can, O., 2007. Tuzlu Koşullarda Satsuma Mandarini Bitki Su Tüketiminin Belirlenmesi Üzerine<br />

Bir Araştırma. Yüksek Lisans Tezi, E.Ü. Fen Bilimleri Enst., Bornova-İzmir. 80 s.<br />

IAEA, 1973. Soil-Moisture and Irrigaiton Studies II. Proc. of a Panel on the Use of Nuclear<br />

Techniques in the Soil Physics and Irrigation Studies International Atomic Energy Agency, Vienna.<br />

189 p.<br />

IAEA, 1975. Radiation Techniques for Water-Use Efficiency Studies. Technical Report Series No.<br />

168, International Atomic Energy Agency, Vienna. 127 p.<br />

IAEA, 1976. Tracer Manual on Crops and Soils. Technical Report Series No. 171, International<br />

Atomic Energy Agency, Vienna. 277 p.<br />

IAEA, 1983. Isotope and Radiation Techniques in Soil Physics and Irrigaiton Studies. Proc. of Int.<br />

Sym. on Isotope and Radiation Techniques in Soil Physics and Irrigation Studies. International<br />

Atomic Energy Agency, Vienna. 597 p.<br />

IAEA, 2002. Neutron and Gamma Probes: Their Use in Agronomy. Training Course Series No. 16,<br />

International Atomic Energy Agency, Vienna. 73 p.<br />

Nguyen, L., 2006. Integrated Soil-Water-Plant-Nutrient Management. Presentation Notes,<br />

Workshop on The Use of Nuclear and Related Techniques in Soil-Plant-Water Relations, 27-30<br />

November, 2006, Ankara-Turkey.<br />

Ul, M.A., 1994. Nötronmetreler ve Sulama Uygulamalarında Kullanım Olanakları. Ege Üniversitesi<br />

Ziraat Fakültesi Dergisi, Cilt 31, No: 1, s. 143-150.<br />

23


DEVELİ KAPALI HAVZASI’NDA YERALTI SUYU VE YÜZEY SUYU<br />

İLİŞKİSİNİN DOĞAL İZOTOPLARLA BELİRLENMESİ(*) 2<br />

F.Ebru YILDIZ 1 , Alime Temel DİLAVER 2 , İbrahim GÜRER 3 , Nail ÜNSAL 4 , Serdar BAYARI 5 ,<br />

Selami TÜRKİLERİ 6 , Sedat ÇELENK 7<br />

ÖZET<br />

1 Dr.İnş.Y.Müh. İller Bankası Gn.Md.Etüd Plan ve Yol Dai.Bşk., eyildiz@ilbank.gov.tr<br />

2 Fiz.Y.Müh.,Şube Müd. <strong>DSİ</strong> TAKK Dairesi, alimet@dsi.gov.tr<br />

3 Prof.Dr.Gazi Üniversitesi Müh.Mim.Fak.İnş.Müh.Böl., gurer@gazi.edu.tr<br />

4 Prof.Dr.Gazi Üniversitesi Müh.Mim.Fak.İnş.Müh.Böl., nünsal@gazi.edu.tr<br />

5 Prof.Dr. Hacettepe Ün.Hidrojeoloji Müh. Bölümü, serdar@hacettepe.edu.tr<br />

6 Jeo.Müh.DSI XII.Bölge Müd.Kayseri, selamiturkileri@hotmail.com<br />

7 Jeo.Y.Müh.,Şube Müd. DSI XII.Bölge Müd.Kayseri, celenks1@hotmail.com<br />

Sultansazlığı Sulak Alanı Kayseri ili sınırları içerisinde olup Türkiye’nin en önemli kuş<br />

cennetlerinden birisidir ve 1994 yılından beri uluslararası Ramsar Sözleşmesi ile koruma altına<br />

alınmıştır. Develi Kapalı Havzası’nda bulunan Sultansazlığı Sulak Alanı’da su sıkıntısı ve su<br />

kirliliği sorunları mevcuttur. Bu çalışma kapsamında Sultansazlığı’ndaki su sıkıntısının sebepleri<br />

araştırılmış ve doğal izotoplar (Oksijen 18, Döteryum ve trityum) kullanılarak Sultansazlığı’ndaki<br />

yüzey suyunun Develi Kapalı Havzası’nda mevcut olan akifer ile bir ilişkisinin olup olmadığı<br />

araştırılmıştır. <strong>İzotop</strong> analiz sonuçlarına göre yeraltı suyu ile Sultansazlığı’nın yüzey suyu arasında<br />

direkt bir ilişki olmadığı ancak çok uzun zaman içinde yeraltı suyunun Sultansazlığı’nın yüzey<br />

suyunu besleyebileceği belirlenmiştir. Buna göre Develi Kapalı Havzası’nda kuyulardan çekilen<br />

yeraltı suyunun Sultansazlığı’nın su sıkıntısı üzerinde bir etkisi yoktur.<br />

Anahtar Kelimeler: Çevresel izotop, Sultansazlığı, yeraltı – yüzey suyu ilişkisi<br />

DETERMINATION OF GROUNWATER-SURFACE WATER RELATION IN DEVELİ<br />

CLOSED BASIN BY USING ENVIRONMENTAL ISOTOPES<br />

ABSTRACT<br />

Sultansazlığı Wetland which is one of the most important bird paradises of Turkey is located at<br />

Kayseri City and it is being protected by International Ramsar Agreement. There are water scarcity<br />

and water pollution problems Sultansazlığı Wetland which is placed at Develi Closed Basin. Water<br />

scarcity reasons are investigated at Sultansazlığı and environmental isotopes (Oxygen 18, deuterium<br />

and tritium) are used in order to determine the relationship between the surface water of<br />

Sultansazlığı and groundwater. According to the isotope analysis; it is determined that there is no<br />

direct relationship between the groundwater and surface water of Sultansazlığı according to the<br />

isotope analysis but groundwater can feed Sultansazlığı in the very long time. So groundwater<br />

abstraction from the wells at Develi Closed Basin doesn’t affect the water scarcity of Sultansazlığı.<br />

Keywords: Environmental isotopes, Sultansazlığı, groundwater-surface water relationship<br />

(*) Bu çalışma Dr.F.Ebru YILDIZ’ın doktora tezinin bir bölümünü kapsamaktadır.<br />

25


GİRİŞ<br />

Sultansazlığı Sulak Alanı, 15 no’lu Kızılırmak Havzası’nın alt havzası olan ve Kayseri ili sınırları<br />

içinde bulunan Develi Kapalı Havzası’nda, Yahyalı, Yeşilhisar ve Develi ilçelerinin oluşturduğu<br />

üçgenin içerisinde yer almaktadır. Sultansazlığı Türkiye’nin önemli kuş cennetlerinden birisi olması<br />

sebebiyle 1994 tarihinde Uluslararası RAMSAR Sözleşmesi’nin “A Sınıfı Sulak Alanlar” listesine<br />

alınarak koruma altına alınmıştır. Sultansazlığı Sulak Alanı çok tuzlu sığ bir göl olan Çöl<br />

Gölü’nden, yarı tuzlu sığ bir göl olan Yay Gölü’nden ve tatlı su içeren Kuzey ve Güney<br />

Sazlıkları’ndan oluşmaktadır.<br />

Develi Kapalı Havzası’nda 400*10 6 sulama suyuna ihtiyaç vardır (Gürer ve ark., 2005; Yıldız,<br />

2007), yüzey suyu kaynaklarının yeterli olmamasından dolayı Develi Kapalı Havzası’nda aşırı<br />

yeraltı suyu çekimi yapılmaktadır. Develi Kapalı Havzası’nda DSI tarafından açılmış olan derin<br />

sondaj kuyularının yeraltı suyu seviyeleri incelendiğinde Yeşilhisar tarafında yeraltı suyunun her<br />

sene 55-60 cm düştüğü belirlenmiştir (Yıldız, 2007). Sultansazlığı Sulak Alanı’nda özellikle son<br />

yıllarda su sıkıntısı mevcuttur. Bu çalışma kapsamında; Develi Kapalı Havzası’nda mevcut olan çok<br />

sayıdaki derin kuyudan çekilen yeraltı suyunun Sultansazlığı’nın kurumasına bir etkisinin olup<br />

olmadığının belirlenmesine çalışılmıştır. Bu amaçla doğal izotoplar kullanılarak Sultansazlığı’nın<br />

yüzey suyunun yeraltı suyu ile bir ilişkisinin olup olmadığı araştırılmıştır. Bu araştırma kapsamında<br />

Oksijen 18, Döteryum ve Trityum izotop analizleri yapılmıştır. Sultansazlığı Sulak Alanı Şekil 1’de<br />

gösterilmiştir.<br />

Şekil 1. Sultansazlığı Sulak Alanı (Milli Parklar, 2002’den uyarlanmıştır).<br />

DEVELİ KAPALI HAVZASI’NIN JEOLOJİSİ ve HİDROJEOLOJİSİ<br />

Develi Kapalı Havzası’nın kuzeyinde ve kuzey batısında, Erciyes Dağı’nın volkanik<br />

faaliyetlerinden kaynaklanan bazalt, andezit ve tüf, havzanın orta kesiminde, sulak alana doğru<br />

26


yaklaştıkça dane çapı incelen alüvyon, güneyde ise gri, masif, kalın tabakalı kireçtaşları mevcuttur.<br />

Tortul kayaçlardan oluşan formasyonlar Develi Kapalı Havzasında doğu-batı yönünde uzanmakta<br />

olup, mağmatik kayaçlar ise kuzey- güney doğrultusunda dar bir şerit şeklinde uzanmaktadır (<strong>DSİ</strong>,<br />

1995).<br />

Develi Kapalı Havzası’nda Paleozoyik’den başlamak üzere Kuvaterner’e kadar değişik jeolojik<br />

zamanlara ait formasyonlar bulunmaktadır. Develi Tüfü, Tahar İgnimbrit Üyesi, Susuzdağ<br />

Volkaniti, Salur Kireçtaşı, Dündarlı Formasyonu, Sarıca Formasyonu ve Yeşilhisar Formasyonu<br />

Develi Kapalı Havzası’nda görülen başlıca formasyonlardır (Yıldız, 2007). Develi Kapalı<br />

Havzası’nın güneyinde Aladağ kireçtaşları ile bunlar arasında yer alan ofiyolitik melanj içeren bir<br />

jeolojik yapı görülmektedir. Batıda, kuzey ve doğuda ise Kapadokya volkanik bölgesine ait<br />

volkanik ve volkano-tortul birimler yaygındır. Develi Kapalı Havzası’nın batı ve doğu kesimlerinde<br />

ignimbiritler daha yaygındırlar. Kuzeyde Erciyes ve batıda Deveci Dağı’nda volkanik kayaçlar<br />

yaygın olarak gözlenmektedir. Sultansazlığı Sulak Alanı’nın da bulunduğu Develi Ovası, çek-ayır<br />

tipi tektonik çöküntü havzasıdır. Develi Ovası bu yapıya bağlı olarak Pliyo-kuvaterner boyunca<br />

civar yükseltilerden türeyen kırıntılı malzeme ile dolmuştur. Develi Kapalı Havzası’na ait genel<br />

jeoloji haritası Şekil 2’de görülmektedir.<br />

N<br />

Çakıl,<br />

kum, kil<br />

YEŞİLHİSAR<br />

Kumtaşı,<br />

çakıltaşı<br />

Çöl<br />

Gölü<br />

Volkanik<br />

Kayaçlar<br />

Yay<br />

Kuvaterner Gölü<br />

yaşlı çökeller<br />

Volkanik<br />

Kayaçlar<br />

Kireçtaşı<br />

Kuvars,<br />

0 4 8 12 km şist YAHYALI<br />

Volkanik<br />

Kayaçlar<br />

DEVELİ<br />

Çakıl,<br />

kum, kil<br />

Şekil 2. Develi Kapalı Havzası’nın jeoloji haritası (MTA, 2005’den alınarak değiştirilmiştir).<br />

Develi Kapalı Havzası’nın güneybatısında 100 -150 m kalınlığında olan tek bir akifer mevcuttur.<br />

Kuyu logları incelendiğinde Kovalı Köyü vadisinde 20-25 m kalınlığında siltli, kumlu çakıllı, killi<br />

bir birimin mevcut olduğu görülmektedir. Bu birimin altında fliş bulunmaktadır, Güney Sazlığı<br />

kenarında bulunan Ovaçiftlik Köyü’ne yaklaşıldıkça bu akiferin malzemesinin dane çapı incelerek<br />

kile dönüşmektedir. Kuzeyde bulunan mağmatik kayaçlar kireçtaşlarına oranla daha az su<br />

27


taşımaktadırlar. Develi Kapalı Havzası’nın batısında ise Yeşilhisar çevresinde bulunan flişler, su<br />

taşıyan birimlerdir (ENCON, 1999).<br />

DEVELİ KAPALI HAVZASI’NDA YAPILAN DOĞAL İZOTOP ÇALIŞMALARI<br />

Gazi Üniversitesi, DSI TAKK Dairesi, <strong>DSİ</strong> 12.Bölge Müdürlüğü ve Hacettepe Üniversitesi<br />

tarafından 2004-2007 yılları arasında yürütülen ortak araştırma projesi kapsamında; Develi Kapalı<br />

Havzası’nda yeraltı suları ile Sultansazlığı Sulak Alanı’nın yüzey suyu arasında bir ilişkinin olup<br />

olmadığının belirlenmesi amacıyla Oksijen 18, Döteryum ve Trityum izotopları izleyici olarak<br />

kullanılmıştır. Bu amaçla 4-5 Kasım 2004, 19-20-21 Nisan 2005, 9-10 Haziran 2005 ve 14 Kasım<br />

2005 tarihlerinde Develi Kapalı Havzası’nda 21 adet derin sondaj kuyusundan ve 15 adet kaynaktan<br />

su örnekleri toplanmış ve bu su örneklerinin izotop analizleri DSI TAKK Dairesi <strong>İzotop</strong> Şubesi’nde<br />

yapılmıştır. Bu su örneklerinin izotop analiz sonuçları Milli Parklar <strong>Genel</strong> Müdürlüğü ile Gazi<br />

Üniversitesi tarafından imzalanan protokolle ortak olarak yürütülmüş olan GEF II Projesi<br />

kapsamında 2003 yılında Sultansazlığı’nın yüzey suyunu temsilen Güney Sazlığı’nda bulunan Eğri<br />

Göl ve Sap Göl’den alınmış olan yüzeysel sazlık suyu örneklerinin izotop analiz sonuçları ile<br />

karşılaştırılmıştır. (4-5 Kasım 2004, 19-20-21 Nisan 2005, 9-10 Haziran 2005 ve 14 Kasım 2005<br />

tarihlerinde ulaşımda yaşanan sıkıntılar nedeniyle Sultansazlığı’nın yüzey suyundan su örnekleri<br />

alınamadığı için 2003 yılına ait yüzeysel sazlık suyu örneklerinin izotop analizlerinden<br />

yararlanılmıştır). Şekil 3’de Develi Kapalı Havzası’nda yüzey suyu, kuyu suyu ve kaynak suyu<br />

örneklerinin alındığı bazı yerler görülmektedir. Develi Kapalı Havzası’ndan 2004 ve 2005 yılları<br />

arasında toplanan su örneklerinin yerleri ise Şekil 4’de verilmiştir.<br />

a) b)<br />

c) d)<br />

Şekil 3. Develi Kapalı Havzası’nda su örneklerinin alındığı yerler: a)Zamantı Kaynağı,<br />

b) Soysallı Kaynağı, c) Başköy Kaynağı, d) DSI tarafından açılmış derin sondaj kuyusu<br />

28


Başköy Ka.<br />

K2<br />

YEŞİLHİSAR<br />

SK-8<br />

Y3<br />

Y4<br />

Sap Göl<br />

Eğri Göl<br />

Çalbalma Pompa<br />

istasyonu<br />

SK-23<br />

Ilıpınar<br />

SK-4<br />

K-17<br />

Çayırözü Kaynağı<br />

SK-25<br />

Şekil 4. Develi Kapalı Havzası’ndan 2004 ve 2005 yılları arasında toplanan su örneklerinin<br />

yerleri (Yıldız ve ark., 2005 ; Çelenk ve ark., 2005)<br />

Develi Kapalı Havzası’ndan toplanmış olan su örneklerinin döteryum ve oksijen 18 izotop içerikleri<br />

Global Meteorik Su Doğrusu üzerinde Şekil 5’de gösterilmiştir.<br />

29<br />

SK-22<br />

YAHYALI<br />

Derebağ Şelalesi<br />

K4<br />

K15<br />

Kurpak Kaynağı<br />

SK-24<br />

Gözbaşı pınarı<br />

K-13<br />

K-14<br />

Dündalı Ka. Karaboğa Ka.<br />

K-18<br />

Camız Pompa<br />

İstasyonu<br />

KAYSERİ<br />

DEVELİ<br />

Yüzey suyu<br />

Karayolu<br />

Yerleşim yeri<br />

Pompa<br />

istasyonu<br />

0 3 6 9 km


SK 2<br />

SK 6<br />

SK<br />

25<br />

Şekil 5. Su örneklerinin Döteryum ve Oksijen 18 izotop içeriklerinin küresel meteorik su doğrusu<br />

üzerinde gösterimi<br />

(Yıldız, 2007).<br />

30


Şekil 5 incelendiğinde derin sondaj kuyusundan ve kaynak sularından alınan su örneklerinin<br />

döteryum ve oksijen 18 izotop içeriklerinin Sultansazlığı’nın yüzey suyunu temsil eden Eğri ve Sap<br />

Göllere ait yüzey suyu örneklerinin döteryum ve oksijen 18 izotop içeriklerinden farklı oldukları<br />

görülmektedir. Küresel meteorik su doğrusuna ait olan denklem ile Sap Göl ve Eğri Göl’den alınan<br />

su örneklerinin izotop içeriklerinin üzerinde bulunduğu buharlaşma doğrusunun denklemi birbirine<br />

eşitlenerek bu iki doğrunun çakışma noktasında bulunan “İlksel Su Noktası”nın koordinatları: D<br />

=‰ -71,82 ve O 18 = ‰ -10,23 olarak tespit edilmiştir. Şekil 5 incelendiğinde SK 2, SK 6 ve SK 7,<br />

SK 8, SK23 ve SK25 no’lu su örneklerinin Oksijen 18 ve Döteryum izotop içeriklerinin Küresel<br />

Meteorik Su Doğrusu üzerinde ve “İlksel Su Noktası” çevresinde bulunduğu görülmektedir. Buna<br />

göre bu kuyulardan alınmış olan su örneklerinin Oksijen 18 ve Döteryum izotop içerikleri Eğri Göl<br />

ve Sap Göl’ün buharlaşmaya uğramadan önceki Oksijen 18 ve Döteryum izotop içeriğine yakındır.<br />

2004-2005 yılları arasında Develi Kapalı Havzası’na yapılmış olan arazi etüdlerine göre SK 2 ve<br />

SK 23 no’lu su örneklerinin alındığı şahıs kuyuları Çalbalma Pompa İstasyonu’na yakındır (bkz.<br />

Şekil 4). Çalbalma Pompa İstasyonu’nun bulunduğu zeminin geçirimli yapısından dolayı bu pompa<br />

istasyonu önünde biriken drenaj suyu düden oluşturarak zeminde kaybolmaktadır [<strong>DSİ</strong>, 1995].<br />

Çalbalma Pompa İstasyonu’nda bulunan birikinti su aşırı buharlaşmış drenaj suyudur, bu suyun<br />

yeraltına sızarak SK 2 ve SK 23 no’lu su örneklerinin alındığı şahıs kuyularını kirlettiği, bu yüzden<br />

her iki su örneğinin Eğri Göl ve Sap Göl’e ait İlksel Su Noktası’na yakın izotopik içeriğe sahip<br />

oldukları düşünülmektedir. Buna göre SK 2 ve SK 23 no’lu su örneklerinin alınmış olduğu şahıs<br />

kuyularının Sultansazlığı’nın yüzey suyu ile bir ilişkisinin olmadığı düşünülmektedir(Yıldız, 2007).<br />

Arazi etütlerine göre Yenihayat Köyü’nde açılmış olan şahsa ait sığ kuyu Güney Sazlığı’na yakındır<br />

(bkz. Şekil 4). SK 25 no’lu su örneklerinin Oksijen 18 ve Döteryum izotop içerikleri Şekil 5’de<br />

görüldüğü gibi İlksel Su Noktasına yakın değerler almıştır. Diğer taraftan bu su örneklerinin trityum<br />

izotopu içerikleri 2,30±1,90 TU, 1,60±2,05 TU ve 1,1±1,85 TU olup bu değerlere göre bu su<br />

örnekleri yaşlı ile modern suyun karışımından oluşmaktadır. (<strong>Genel</strong> olarak trityum içeriği 6 TU<br />

veya 6 TU’dan büyük olan sular “Güncel Yağış suyu”, 1,5-2 ile 6 TU arasında olan sular güncel<br />

yağış suyu ve yaşlı su karışımı, 0,5 ile 1,5-2 TU arasında olan sular orta yaşlı sular, 0,5-0 TU arası<br />

sular çok yaşlı sular olarak sınıflandırılabilir). Ek olarak bu sığ kuyudan alınmış olan su örneğine<br />

yapılan su kimyası analizinde su örneğinin EC değeri 8240 microohms/cm, klorür değeri ise 54,3<br />

meq/lt bulunmuştur. SK 25 no’lu su örneğinin klorür ve EC değerlerinin yüksek olması bu sığ<br />

kuyunun Güney Sazlığının suyu ile beslenebileceğini düşündürmektedir (Yıldız, 2007).<br />

SK6, SK 7 ve SK 8 no’lu örneklerin alındığı kuyuların Sultansazlığı’nın yüzey suyunu temsil eden<br />

Eğri Göl ve Sap Göl ile ilişkilerinin olup olmadığının belirlenmesi için bu kuyulardan alınmış olan<br />

su örneklerinin izotop ve su kimyası içerikleri Eğri Göl ve Sap Göl’den alınmış olan su örneklerinin<br />

izotop ve su kimyası içerikleri ile karşılaştırılmıştır.<br />

2003 yılında Develi Kapalı Havzasında Eğri Göl ve Sap Göl’den izotop analizi için su örnekleri<br />

toplanmış ancak bu sulara su kimyası analizi yaptırılamamıştır. Ancak DSI ‘nin geçmiş yıllarda<br />

Eğri Göl ve Sap Göl’den almış olduğu su örneklerine yapmış olduğu su kimyası analizleri<br />

mevcuttur. Haziran 2000’de Sap Göl’den DSI tarafından alınmış olan su örneğinde EC değeri 1752<br />

microohms/cm, klorür değeri ise 6,99 meq/lt olarak ölçülmüştür. Haziran 2003’de Eğri Göl’den<br />

DSI tarafından alınmış olan su örneğinde EC değeri 2898 microohms/cm, klorür değeri ise 10,28<br />

meq/lt olarak ölçülmüştür. Eğri Göl ve Sap Göl’ün, Camız Pompa İstasyonu’ndan (bkz. Şekil 4)<br />

Camız Gölü’ne boşaltılan tuzlu drenaj sularıyla kirletildikleri düşünülürse 2004 ve 2005 yıllarında<br />

Eğri Göl ve Sap Göl sularının 2000 ve 2003 yılı ölçümlerinden daha büyük değerde EC ve klorür<br />

değerlerine sahip olacakları düşünülebilir.<br />

SK 6 no’lu su örneklerinin Oksijen 18 ve Döteryum izotop içerikleri Şekil 5’de görüldüğü gibi<br />

İlksel Su Noktasının Oksijen 18 ve Döteryum izotop içeriklerine yakın değerler almıştır. Ayrıca bu<br />

su örneklerinin trityum içeriklerine (13,50±2,35 TU ve 7,85±1,90 TU) göre bu kuyunun suyunun 6<br />

31


TU ‘dan yüksek trityum içeriğine sahip modern su olduğu görülmektedir. Diğer taraftan SK 6 no’lu<br />

su örneklerinin klorür ve EC değerlerinin Eğri Göl ve Sap Göl’ün sularının klorür değerlerinden<br />

düşük olması bu kuyunun sürekli olarak yağış sularıyla beslendiğini düşündürmektedir. SK 6 su<br />

örnekleri yağış suyu ile beslendiği için Oksijen 18 ve Döteryum içeriklerinin İlksel Su Noktasının<br />

Oksijen 18 ve Döteryum izotop içeriklerine yakın değerler aldığı tahmin edilmektedir (Yıldız,<br />

2007).<br />

SK7 no’lu su örneklerinin Oksijen 18 ve Döteryum izotop içerikleri Şekil 3.14’de görüldüğü gibi<br />

İlksel Su Noktasının Oksijen 18 ve Döteryum izotop içeriklerine yakın değerler almıştır ayrıca bu<br />

su örneklerinin trityum içerikleri incelendiğinde (1,4±2,05 TU, 0,25±1,50 TU, 0±1,05 TU,<br />

2,45±2,00 TU ve 2,70±1,80 TU) bu su örneklerinin 6 TU ‘dan daha düşük trityum içeriğine sahip<br />

yaşlı ve modern su karışımı olduğu görülmektedir. SK 7 no’lu su örnekleriin klorür ve EC değerleri<br />

Eğri Göl ile Sap Göl’ün sularının klorür ve EC değerlerinden düşük değerlerdedir. Sonuç olarak SK<br />

7 su örneklerinin izotop içeriklerine göre bu su örneklerinin alındığı kuyunun sularının alçak<br />

kotlardan beslenen modern ve yaşlı su karışımı olduğu tahmin edilmektedir (Yıldız, 2007).<br />

SK 8 no’lu su örneklerinin trityum içerikleri incelendiğinde (0±1,80 TU ve 1±2,0 TU) bu örneklerin<br />

6 TU ‘dan çok daha düşük trityum içeriğine sahip yaşlı su olduğu belirlenmiştir. Ancak SK 8 no’lu<br />

su örneklerinin Oksijen 18 ve Döteryum izotop içerikleri İlksel Su Noktasının Oksijen 18 ve<br />

Döteryum izotop içeriklerine yakın olduğu için SK 8 no’lu su örneklerinin düşük kotlara yağan<br />

yağış suyu ile beslenmiş yaşlı su olduğu söylenebilir. SK 8 ve SK 7 no’lu su örneklerinin Oksijen<br />

18 ve Döteryum değerleri birbirine yakın değerler almıştır, buna göre bu iki kuyunun suyunun<br />

beslenim kotlarının birbirlerine yakın olduğu tahmin edilmektedir. Ayrıca SK 8 no’lu su<br />

örneklerinin klorür ve EC değerleri Eğri Göl ve Sap Göl’ün sularının klorür ve EC değerlerinden<br />

düşük değerlerdedir. 19 Nisan 2004’de alınan SK 8 no’lu su örneklerinde klorür değerinin SK 6 ve<br />

SK 7 no’lu su örneklerinin klorür değerlerinden daha yüksek değerde olması su örneklerinin derin<br />

dolaşım suyu olduğunu düşündürmektedir. SK 8 no’lu su örneklerinin Trityum, klorür ve EC<br />

analizlerine göre bu su örneklerinin alındığı derin kuyunun, Yay Gölü’nün tuzlu suyu ile beslenme<br />

ihtimalinin oldukça zayıf olduğu tahmin edilmektedir. SK 6, SK7 ve SK 8 no’lu su örneklerinin<br />

alındığı derin sondaj kuyularının beslenimi ile ilgili kavramsal model Şekil 6’da verilmiştir.<br />

Beslenim kotu<br />

-- Kil<br />

Kum<br />

Çakıl<br />

Yağış<br />

(Ölçeksizdir<br />

)<br />

13,50±2,35 TU<br />

7,85±1,90 TU<br />

SK6 (Modern Su)<br />

1112 m<br />

Yüzeysel<br />

akış<br />

1,40±2,05 TU<br />

0,25±1,50 TU<br />

0,00±1,05 TU<br />

2,45±2,00 TU<br />

2,70±1,80 TU 0,00±1,80 TU<br />

(Modern + yaşlı su) 1,00±2,00 TU<br />

SK7 (Yaşlı su)<br />

1090 m SK 8<br />

1085 m<br />

kil kil<br />

Yay Gölü<br />

1070<br />

m<br />

Uzun zaman<br />

içinde<br />

oluşan<br />

dolaşım<br />

derin<br />

kil<br />

7 km 3,1 km 8 km<br />

Şekil 6. SK 6, SK 7 ve SK 8 no’lu su örneklerinin alındığı kuyuların beslenimi ile<br />

ilgili kavramsal model (Yıldız, 2007).<br />

32


Sultansazlığı Sulak Alanı’na en yakın noktalarda bulunan kuyu ve kaynak sularından su örnekleri:<br />

Güneybatı yönünde Ovaçitlik’te bulunan şahıs kuyusundan alınmış olan su örnekleri (SK21),<br />

Doğuda yönünde Develi Sindelhöyük’te bulunan 46538 no’lu kuyudan alınmış olan su örnekleri<br />

(SK15), Güneydoğu yönünde Kopçu Köyü’nde bulunan 58253 no’lu kuyudan alınmış olan su<br />

örneği (SK 22), batı yönünde Halil Çinitaş Obası’nda açılmış olan şahıs kuyusundan alınmış su<br />

örnekleri (SK8) ve Kuzey yönünde ise Çayırözü Kaynağı’ndan alınmış olan su örnekleridir (K17)<br />

(bkz. Şekil 4).<br />

SK 8, SK 15, SK 21, SK 22 ve K 17 no’lu su örneklerinin trityum sonuçları Tablo 1’de verilmiştir.<br />

Tablo 1 incelendiğinde bu su örneklerinin yaşlı derin dolaşım suları olduğu belirlenmiştir. Buna<br />

göre bu su örneklerinin Sultansazlığı’nın yüzey suyu ile direkt bir ilişkilerinin olmadığı<br />

düşünülmektedir.<br />

Tablo 1. SK 8, SK 15, SK 21, SK 22 ve K 17 no’lu su örneklerinin trityum içerikleri<br />

SONUÇLAR<br />

Numune Kodu,<br />

Suyun Alındığı Yer<br />

SK22 Kopçu Köyü,<br />

Kuyu no:58253<br />

SK21 Ovaçiftlik’de<br />

şahıs kuyusu<br />

SK-15 Sindelhöyük<br />

Kuyu no=46538<br />

SK-8 Yeşilhisar Halil<br />

ÇinitaşObası’nda<br />

kuyu<br />

K17 Çayırözü<br />

Kaynağı<br />

T (TU) T (TU) T (TU)<br />

0,65 ±1,0 - -<br />

0,90±2,05 0±2,00 0,25±0,20<br />

0,00±2,00 0,12±0,24 0,00±2,00<br />

0,00±1,80 1,00±2,00 -<br />

0,00±1,70 0,00±2,00 -<br />

Develi Kapalı Havzası’ndan toplanmış olan kuyu ve kaynak suyu örneklerinin büyük bir kısmının<br />

Oksijen 18 ve Döteryum içeriklerinin Sultansazlığı’nın yüzey suyunu temsil eden Sap Göl ve Eğri<br />

Göl’ün buharlaşmadan önceki Oksijen 18 ve Döteryum içeriklerini gösteren İlksel Su Noktasından<br />

farklı olduğu görülmektedir. İlksel Su Noktasının Oksijen 18 ve Döteryum içeriklerine yakın izotop<br />

içeriğine sahip su örneklerinin (SK2, SK6, SK7, SK8 ve SK23) alındığı kuyuların logları ve<br />

konumları incelendiğinde bu kuyuların aşırı buharlaşmış drenaj sularıyla kirlendiği ve/veya modern<br />

yağış sularıyla beslendikleri için İlksel Su Noktasının Oksijen 18 ve Döteryum içeriklerine yakın<br />

izotop içeriklerine sahip oldukları belirlenmiştir. Buna göre bu su örneklerinin Sultansazlığı’nın<br />

yüzey suyu ile direkt bir ilişkilerinin olmadığı söylenebilir. Ayrıca İlksel Su Noktasının Oksijen 18<br />

ve Döteryum içeriklerine yakın izotop içerikleine sahip SK 25 no’lu su örneği Yenihayat’ta açılmış<br />

olan sığ kuyudan alınmıştır ve bu sığ kuyunun Güney Sazlığı’nın suyu ile beslendiği tahmin<br />

edilmektedir<br />

Trityum analizleri sonucunda, Sultansazlığı’na en yakın noktalardan alınmış olan kuyu ve kaynak<br />

suyu örneklerinin yaşlı derin dolaşım suyu olduğu ve bu suların Sultansazlığı’nın yüzey suyu ile<br />

beslenmediği belirlenmiştir. <strong>Genel</strong> olarak Develi Kapalı Havzası’ndan toplanmış olan su<br />

örneklerinin trityum içeriklerine göre genellikle kaynak sularının güncel yağışlarla beslenmiş<br />

modern sular olduğu ve bazı kuyu ile kaynak sularının ise güncel yağışlarla beslenmiş derin dolaşım<br />

suları oldukları (modern ve yaşlı su karışımı) belirlenmiştir.<br />

Su kimyası analizleri kapsamında Sultansazlığı’na yakın konumda açılmış olan derin kuyuların<br />

kimyasal özelliklerinin Sultansazlığı’nın yüzey suyunun kimyasal özelliklerinden farklı olduğu<br />

33


elirlenmiştir. Buna göre bu kuyuların Sultansazlığı’nın yüzey suyu ile beslenmediği<br />

düşünülmektedir.<br />

Sonuç olarak kısa vadede Sultansazlığı’nın yüzey suyu ile yeraltı suyu arasında doğrudan bir ilişki<br />

olmadığı belirlenmiştir. Ancak yeraltı suyunun Sultansazlığı’nın tabanında bulunan kil tabakasına<br />

sızarak uzun dönem içinde dolaylı olarak Sultansazlığı’nı besleyebileceği düşünülmektedir.<br />

Sultansazlığı yüzeysel su kaynakları ile yeteri kadar beslenemediği için kurumaktadır ve derin<br />

kuyulardan çekilen yeraltı suyunun Sultansazlığı’nın kurumasında direkt olarak bir etkisinin<br />

olmadığı düşünülmektedir. Develi Kapalı Havzasındaki su akışını modelleyen kavramsal model<br />

Şekil 7’de verilmiştir.<br />

Bulut<br />

Çakıl<br />

P<br />

Yeşilhisar<br />

Kuyu<br />

Şekil 7. Develi Kapalı Havzasındaki su akışını modelleyen kavramsal model (Yıldız, 2007).<br />

KAYNAKLAR<br />

ET<br />

E<br />

P<br />

kaynak<br />

Sulak alan<br />

Çelenk, S., Darama, Y., Dilaver, A.T., Gürer, İ., Kırmızıtaş, H., Sayın, M., Türkileri, S., Ünsal, N.,<br />

Yıldız, F.E., (Soyadı sırasına göre), “Kayseri İli Develi-Yeşilhisar-Yahyalı Kapalı Havzasında<br />

Çevresel <strong>İzotop</strong>lar İle Yeraltı Suyu – Yüzey Suyu İlişkisinin Belirlenmesi”DSI-Gazi Üniversitesi<br />

Ortak Araştırma Projesi 1.Ara Rapor, s:22 (2005).<br />

<strong>DSİ</strong>, “Kayseri Develi-Yeşilhisar Ovası Revize Hidrojeolojik Etüd Raporu”, <strong>DSİ</strong> XII.Bölge<br />

Müdürlüğü, Kayseri, s: 1-19 (1995).<br />

ENCON, “Uluslararası Önemi Olan Sulak Alanların Biyolojik ve Ekolojik Yönden Araştırılması<br />

Projesi, Alt Proje II.Nihai Rapor”, Ankara, Çevre Bakanlığı, s: 7-23 (1999).<br />

Gürer, İ., Yıldız, F.E., Ünsal, N., “Kayseri – Develi Ovasının Klasik Su Bütçesi Hesabı”, II.Ulusal<br />

Su Mühendisliği <strong>Sempozyumu</strong>, İzmir- Gümüldür, s: 95-105 (2005).<br />

Milli Parklar, “Biyolojik Çeşitlilik ve Doğal Kaynak Yönetimi Projesi (GEF II) Broşürü”, Milli<br />

Parklar Kayseri GEF II Proje Koordinatörlüğü, Kayseri, s: 1-5 (2002).<br />

MTA, “Kayseri L-34 Paftası genel jeoloji haritası”, MTA Yayınları, Ankara (2005).<br />

R<br />

34<br />

Kuyu<br />

Develi<br />

Çakıl<br />

YAS<br />

Kum<br />

Kil<br />

Kum<br />

Killi kum<br />

Yüzey suyu akışı<br />

Ana kaya<br />

Buharlaşan yüzey<br />

Yeraltı suyu<br />

Çok suyu uzun zaman içinde sulak alanı<br />

besleyen sızıntı yeraltı suyu<br />

Kaynak<br />

Yan havzadan suyu<br />

YAS:Yeraltı akım suyu<br />

gelen<br />

Kil içine sızan sazlık suyu<br />

Rüzgar Yönü<br />

Buharlaşma-terleme<br />

P: Yağış , R: Akış, E:Buharlaşma ET:Buharlaşmaterleme<br />

(Ölçeksizdir<br />

)<br />

ET<br />

P<br />

Tüf


Yıldız, F.E., “Kayseri- Sultansazlığı Sulak Alanı’nda Yeraltı Ve Yerüstü Suları İlişkisinin<br />

Belirlenmesi”, Doktora tezi, Gazi Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, Ankara, s: 121-159 (2007).<br />

Yıldız, F.E., Dilaver , A.T., Sayın, M., Bayarı, S., Gürer, İ., Kırmızıtaş, H., Türkileri, S., Ünsal, N.,<br />

Çelenk, S., Darama,Y., “Kayseri İli Develi-Yeşilhisar-Yahyalı Kapalı Havzasında Çevresel<br />

<strong>İzotop</strong>lar İle Yeraltı Suyu – Yüzey Suyu İlişkisinin Belirlenmesi”, II Ulusal <strong>Hidrolojide</strong> <strong>İzotop</strong><br />

<strong>Teknikleri</strong> <strong>Sempozyumu</strong>, İzmir-Gümüldür, s: 257-268 (2005).<br />

35


KÜTAHYA-TAVŞANLI-TUNÇBİLEK KÖMÜR SAHASININ<br />

ÇEVRESEL İZOTOP ÖZELLİKLERİ<br />

İ. Noyan GÜNER, Cahit ÖZGÜR, Barbaros ERDURAN, Dr. Nilgün DOĞDU, Levent İLDEŞ,<br />

ÖZET<br />

Tolga ÖZBİLGE, Osman GÖKMENOĞLU, H. İbrahim ERDOĞAN<br />

Maden Tetkik Arama <strong>Genel</strong> Müdürlüğü<br />

e-mail: n.guner@mta.gov.tr<br />

noyan_guner@yahoo.com<br />

Bu çalışma, Garp Linyitleri İşletmesi Müdürlüğü (GLİ) tarafından işletilen Tunçbilek Kömür<br />

Sahası’nın, Ömerler kapalı işletmesindeki yeraltısuyu sorununun çözümüne yönelik olarak yapılan<br />

hidrojeolojik etüt çalışmasının bir bölümünü kapsamaktadır. Söz konusu çalışma Maden Tetkik<br />

Arama <strong>Genel</strong> Müdürlüğü (MTA) tarafından Türkiye Kömür İşletmeleri (TKİ) adına yapılmıştır.<br />

İnceleme alanında Paleozoyik’ten Kuvaterner’e kadar farklı litolojik birimler yüzeylenmektedir.<br />

Paleozoyik yaşlı kayaçlar metamorfik, Üst Kretase yaşlı kayaçlar ise ultramafik kayaçlar ve<br />

melanjdan oluşmuştur. Tersiyer yaşlı birimler ise granit, bazalt, kireçtaşı, kil, marn, silt, kumtaşı,<br />

konglomera ve kömür ile temsil edilmektedir. Paleozoyik yaşlı mermerler ile Paleosen yaşlı<br />

granitler geçirimli özelliktedir. Tersiyer yaşlı çökeller içindeki kumtaşı, konglomera ve kireçtaşı<br />

seviyeleri ile alüvyon geçirimlidir. Kömürlü Miyosen yaşlı çökeller içindeki marnlar yarı<br />

geçirimlidir.<br />

Çalışma sahasındaki kömür galerisi, kaynak, göl ve yağış sularından δ 2 H, δ 18 O, 3 H, kömür galerisi<br />

ve göl sularından δ 34 S-SO4 ve δ 18 O-SO4 izotop analizleri yaptırılmıştır. Analiz sonuçlarına göre<br />

bölgesel meteorik doğru denklemi δ 2 H=8*δ 18 O+15.8 olarak hesaplanmıştır. Drenaj alanında<br />

bulunan sularda, büyük oranda buharlaşma etkisi görülmektedir. Kömür galerilerindeki sular,<br />

günümüzden daha soğuk iklim koşullarının hüküm sürdüğü yağışlar sonucunda oluşan jeotermal<br />

sular ile eski dekapaj göletlerinden yeraltına sızan suların karışması sonucu oluşmuştur.<br />

Anahtar Kelimeler: Tunçbilek kömürleri, çevresel izotop, paleosu<br />

37


ENVIRONMENTAL ISOTOPIC INVESTIGATION OF TUNÇBILEK COAL MINE AREA<br />

ABSTRACT<br />

(TAVŞANLI-KÜTAHYA)<br />

This study is as a part of hydrogeological investigation to drain groundwater into the Ömerler<br />

underground coal mine which is operated by Western Lignite Corp. (GLİ). The hydrogeological<br />

investigation was performed for General Directorate of Mineral Research and Exploration in the<br />

name of Turkish Coal Corp. between 2004 to 2006.<br />

Different lithologic units from Paleozoic to Quaternary age are cropped out in the study area. The<br />

Paleozoic is represented by metamorphic rocks and Upper Cretaceous units are characterized by<br />

ultramafic rocks and mélange. Tertiary units are granite, basalt, limestone, marl, silt, sandstone,<br />

conglomerate and coal. Sandstone, conglomerate and limestone layers in Tertiary rocks are<br />

permeable, marls between coal layers are semi-permeable.<br />

δ 2 H, δ 18 O and 3 H isotope analyses were performed on samples collected from springs, monthly<br />

basis precipitation, stripped lakes and underground coal mine and only δ 34 S-SO4 and δ 18 O-SO4<br />

samples were collected high sulfate content underground coal mine, springs and stripped lakes.<br />

Local meteoric line was determined to have an equation of δ 2 H=8*δ 18 O+15.8. Most of the<br />

groundwater samples indicate that evaporation process has a dominant effect on the fresh<br />

groundwater in the basin. The groundwater emerging during the excavation in the underground coal<br />

mine was formed with mixture between the recent precipitation and thermal waters which were<br />

infiltrated under climate conditions colder than today.<br />

Key Words: Tunçbilek coals, environmental isotope, paleowater.<br />

1. GİRİŞ<br />

İnceleme alanı, kuzeyde Gürgenyayla tepe ve Eğridere tepe, batıda Sarıot ve Bozbelen, güneyde<br />

Hamitabat köyü, doğuda ise Domaniçkozluca ve Domaniçkaraköy köyleri ile sınırlanmaktadır.<br />

Çalışma alanı yaklaşık 280 km 2 ‘dir. Tunçbilek, Kütahya’ya 60 km, Tavşanlı’ya ise 10 km<br />

uzaklıktadır (Şekil 1).<br />

Türkiye Kömür İşletmeleri <strong>Genel</strong> Müdürlüğü’ne bağlı Garp Linyitleri İşletme Müdürlüğü<br />

Tunçbilek kömür sahasında yeraltı işletmeciliği yapılmaktadır. İşletme bölgesi içinde, Ömerler A<br />

38


sahasında 30.361.000 ton, derin sahalarda 90.978.000 ton, Ömerler B sahasında 37.167.000 ton,<br />

İğdekuzu sahasında ise 84.45.000 ton işletilebilir kömür rezervi bulunmaktadır.<br />

Şekil 1. Çalışma alanına ait yer bulduru haritası.<br />

Bu çalışma, TKİ <strong>Genel</strong> Müdürlüğü’nün MTA <strong>Genel</strong> Müdürlüğü’ne başvurusu üzerine, Tunçbilek<br />

Kömür Sahası’nın yeraltı işletmesi yapılan Ömerler bölümündeki yeraltısuyu sorununun çözümüne<br />

yönelik olarak yapılmıştır.<br />

2. JEOLOJİ<br />

İnceleme alanında farklı kişi ve kurumlar tarafından jeolojik çalışmalar yapılmıştır. Stratigrafik<br />

isimlendirmede Baş, (1983) ile Çetin vd., (1985) çalışmaları esas alınmış ve çalışma alanına ait<br />

hidrojeoloji haritası oluşturulmuştur (Şekil 2).<br />

İnceleme alanında en yaşlı birim Paleozoyik yaşlı şist ve kristalize kireçtaşlarıdır. Şistler kuzeyde<br />

Gürgenyayla tepe dolayında görülmektedirler. <strong>Genel</strong>likle kuvars-albit-muskovit-serizit şist ve<br />

kalkşist karakterindedirler. Yeşilimsi gri, kahverengimsi gri renktedirler (Çetin vd., 1985).<br />

Kristalize kireçtaşları ve mermerler sahanın kuzeyinde, Firanlar-Sarıot arasında ve Ortaca köyü<br />

kuzeyinde vadi boyunca yüzeylemektedirler.<br />

39


Çalışma sahasının GD, KB ve B bölümlerinde yüzeylenen Üst Kretase yaşlı ultrabazik kayaçlar<br />

harzburjit ve dünitlerden meydana gelmişlerdir. Serpantinleşme oldukça yaygındır. Kırık ve çatlak<br />

zonları manyezit damarlarlıdır. Grimsi, yeşilimsi ve siyah renktedirler.<br />

Senozoyik, Paleosen yaşlı granit sokulumu ile başlamaktadır. Miyosen yaşlı (Beke ve Tunçbilek<br />

Formasyonları) ve Pliyosen yaşlı (Saruhanlar, Karaköy, Çokköy ve Emet Formasyonları) gölsel<br />

çökeller ve Kuvaterner yaşlı alüvyon ile temsil edilmiştir. Magmatik kayaçlar inceleme alanının<br />

kuzeyinde Gürgenyayla tepe dolayında görülmektedir. Bunlar granodiyorit karakterli olup Uludağ<br />

granitleri ile ilişkilidirler.<br />

Beke Formasyonu (Tb) kumtaşı ve konglomeralardan oluşmuştur. Orta derecede boylanmış olup<br />

çakılları yuvarlak, yarı yuvarlak ve köşelidir. Tunçbilek formasyonu üç değişik seviyeden<br />

oluşmuştur. Alt seviyeler (Ttd) marn, killi marn, siltli marn, silttaşı ve kiltaşı ardalanmalıdır.<br />

Kahvemsi-grimsi krem renkli ince-orta tabakalanmalıdır. Bu birimin alt seviyelerine yakın<br />

bölümünde toplam kalınlığı 3-10 metre arasında değişen kömür damarları tespit edilmiştir. Orta<br />

seviyeler (Ttg) kireçtaşı ve silisifiye kireçtaşından oluşmuştur. <strong>Genel</strong>likle beyazımsı-sarımsı krem,<br />

silisifiye kısımları pembemsi krem renklidir. Tabakalanmalı ve bol kırıklı olup kırıklarda ikincil<br />

silika dolgu görülmektedir. Üst seviyeler (Tty) gevşek, yer yer sıkı tutturulmuş kumtaşı-<br />

konglomera ve kil ara katkılarından oluşmuştur. Yer yer 3-5 metre kalınlığında marn-kireçtaşı ile<br />

birkaç santimetre kalınlığında linyit ara katkıları gözlenmektedir.<br />

Saruhanlar Formasyonu (Ts) tüflerden oluşmaktadır. <strong>Genel</strong>likle açık beyazımsı gri renkli olup bol<br />

biyotitlidir. Yer yer çakıllı tüfit ve aglomera karakterindedir. İçinde ara katkılı olarak, kireçtaşı<br />

seviyeleri mevcuttur. Saruhanlar Formasyonu üzerindeki Karaköy Formasyonu (Tkv) bazaltik<br />

özellikteki volkaniklerden oluşmuştur. Çokköy Formasyonu (Tç), marn, kil, kumtaşı, konglomera<br />

ve tüflü seviyelerden meydana gelmiştir. Kireçtaşı ve çört arabantları seviyelerine de<br />

rastlanmaktadır. Emet Formasyonu (Te) genellikle beyazımsı-krem, silikalı olan kısımlarda ise açık<br />

kahve-krem renkli kireçtaşından, temele yakın kesimlerde ise kumlu ve çakıllıdır.<br />

40


Şekil 2. Çalışma alanının hidrojeoloji haritası (Özgür vd., 2006).<br />

41


3. HİDROJEOLOJİ<br />

İnceleme alanında bulunan litolojik birimler, arazide yapılan gözlemler ve su boşalımları dikkate<br />

alınarak geçirimli, yarı geçirimli ve geçirimsiz birimler olarak üç ana grup altında<br />

sınıflandırılmıştır.<br />

Paleozoyik yaşlı metamorfitler, Kretase yaşlı serpantinler, dunit ve harzburjitler ile Tersiyer yaşlı<br />

çökeller içerisindeki killi ve siltli seviyeler geçirimsiz özelliktedir. Kretase yaşlı melanj içindeki<br />

kireçtaşları alttan ve üstten geçirimsiz birimlerle sınırlı olmaları nedeniyle, pratik açıdan geçirimli<br />

sayılamazlar.<br />

Paleozoyik yaşlı kireçtaşları ile Paleosen yaşlı granitler geçirimli özelliktedir. Tersiyer yaşlı<br />

çökeller içindeki kumtaşı, konglomera ve kireçtaşı seviyeleri ile Kuvaterner yaşlı alüvyon<br />

geçirimlidir.<br />

Hidrolojik havza sınırının güneyinden kuzeydeki Kocasu çayına kadar olan alan (doğuda<br />

Domaniçkaraköy batıda Saruhanlar eşelleri arasında kalan alan) genelde açık ve kapalı işletme<br />

sahasında yapılan patlatmalardan dolayı oluşan deformasyon nedeniyle, Miyosen yaşlı çökeller<br />

içinde yaklaşık 200 metre kalınlık gösteren orta sert-sert özellik gösteren marnlar yarı geçirimli<br />

özelliktedir.<br />

Hidrojeolojik etüt kapsamında havzaya giren ve havzadan çıkan dereler üzerine Hamitabat<br />

(Qort=3.48 m 3 /s), Kırık (Qort=0.83 m 3 /s), Domaniçkaraköy (Qort=2.91 m 3 /s), Böçen (Qort=8.42 m 3 /s)<br />

ve Saruhanlar (Qort=0.04 m 3 /s) eşelleri kurulmuştur (Özgür vd., 2006).<br />

Somaklı Tepe’ye kurulan ve proje süresince ölçüm yapan meteoroloji istasyonuna ait yağış değeri<br />

yıllık toplam 504.4 mm, sıcaklık değeri ise 11.6°C’dir. Çalışma sahasındaki akiferlerin hidrolik<br />

özelliklerinin belirlenmesi için kömür seviyesinin üzerine 1 adet (KÜP), altında ise 3 adet (KAP1,<br />

KAP2 ve KAP3) pompaj kuyu grubu açılmıştır.<br />

Yeraltısuyunun akım hızını ve yönünü belirlemek için ayrıca boya deneyleri yapılmıştır. İki farklı<br />

noktadan eosin ve rodamin-B verilmiştir. Galeri ve kuyulardan alınan örneklerde boyaya<br />

rastlanmıştır (Özgür vd., 2006).<br />

42


4. HİDROJEOKİMYA<br />

Hidrojeokimyasal çalışmalar kapsamında, inceleme alanında bulunan su noktalarından, beş dönem<br />

örnekleme yapılmıştır. Hidrojeokimya çalışmaları sırasında yüzeyden ve yeraltından 71 noktadan<br />

toplam 163 adet su örneklenmiş ve bunların kimyasal analizi yapılmış ve yerinde ölçümler<br />

gerçekleştirilmiştir. İki dönem analiz MTA <strong>Genel</strong> Müdürlüğü laboratuarlarında, diğer dönemlerde<br />

alınan örnekler ise H.Ü. Jeoloji Mühendisliği Bölümü Su kimyası Laboratuarındaki İyon Analizörü<br />

(ORION Model 407A) kullanılarak yapılmıştır.<br />

4.1. Piper Grafiği Değerlendirmesi<br />

Çalışma alanı ve çevresinden alınan su örneklerine ait Piper diyagramı Şekil 3’de verilmiştir.<br />

Çalışma alanında 9 farklı hidrokimyasal tipte yeraltısuyu yer almaktadır.<br />

Şekil 3. Çalışma alanı ve çevresinde yer alan sulara ait Piper diyagramı.<br />

Havzadaki karakteristik su tipleri, akifer matriksi ile kimyasal olarak etkileşime girerek iyon<br />

değişimi sonucu oluşmuş Mg-SO4’lı kömür galerisi ve dekapaj gölet suları, Ca-HCO3’lı kireçtaşı<br />

suları ve Na-HCO3 tipinde, granitlerden sondaj yolu ile elde edilen termal akışkandır. Diğer sular<br />

ise bu 3 değişik tipte suyun karışımından meydana gelmişlerdir. Şekil 3’deki grafikte kömür galeri<br />

43


suları ile dekapaj göl suları birlikte yer almıştır. Bu durum dekapaj göletlerinden galerilere doğru<br />

bir yeraltısuyu akımının olduğunu işaret etmektedir (Özgür vd., 2006).<br />

5. ÇEVRESEL İZOTOPLAR<br />

5.1. δ 18 O-δ 2 H<br />

İnceleme alanındaki su noktalarından ve proje kapsamında açık işletme sahasındaki Somaklı<br />

Tepe’de kurulan meteoroloji istasyonundan toplanan yağış örneklerine ait δ 18 O-δ 2 H grafiği Şekil<br />

4’de izotop analiz sonuçları ise Tablo 2’de verilmiştir.<br />

Yüksek kot kaynakları ve yağış örnekleri kullanılarak bulunan yerel meteorik su doğrusunun<br />

denklemi δ 2 H=8*δ 18 O+15.8 olarak hesaplanmıştır. Bu hesaplamada buharlaşma etkisi altında kalan<br />

örnekler göz önüne alınmamıştır (Özgür vd., 2006).<br />

Oylat kaynağına ait δ 18 O ve δ 2 H değerleri bu kaynakların yerel güncel yağışlardan beslendiğine<br />

işaret etmektedir. Bu durum 3 H değerleri ile de desteklenmektedir. Diğer termal sulardan Yoncalı,<br />

Göbel ve KAP1 suları ise δ 2 H fazlası +11.5 ‰, Hamitabat termal suları ise δ 2 H fazlası +8.5 ‰ olan<br />

bir meteorik doğru üzerinde bulunmaktadırlar. Bu durum yüksek sıcaklık koşullarında meydana<br />

gelen “izotopik değişim”i işaret etmektedir. Ancak bu sürecin gerçekleşme olasılığı, su kimyası<br />

değerleride dikkate alındığında, oldukça düşüktür.<br />

Ancak; bölgede Yoncalı, Göbel ve KAP1 termal suları için ısıtıcı kayaç olabilecek formasyon<br />

aktivitesini kaybeden ve soğuyan Paleosen granitleri, Üst Kretase yaşlı ofiyolitik seriden boşalan<br />

düşük mineral içerikli Hamitabat termal kaynakları için ise ısıtıcı olabilecek kayaç Pliyosen<br />

bazaltlardır. Trityum içerikleri göz önüne alındığında, bu suların özellikle de Hamitabat kaynağının,<br />

günümüzdeki ılıman iklim koşullarının oluşturduğu güncel yağışlardan değil, yakın jeolojik<br />

geçmişteki soğuk iklim koşullarının hüküm sürdüğü yağışlardan beslendiği söylenebilir (örneğin,<br />

Pliyo-Kuvaterner dönemindeki soğuk iklim rejimi). Düşük 3H içeriğine sahip klasik panolardan<br />

toplanan suların grafik üzerinde bu kaynaklarla birlikte bulunması, bu suların termal kaynaklarla<br />

aynı dönemde rezervuara girdiğini, yüksek sıcaklık koşullarında meydana gelen izotopik değişimin<br />

olmadığı sonucunu vermektedir. Klasik panolarda su probleminin çok az olması da bunu destekler<br />

niteliktedir.<br />

KAP 2 suları ise, KAP 1 ve mekanize kömür galerisi sularının karışımından meydana gelmiştir.<br />

Ancak bu karışımda soğuk suların etkisi mekanize galeri sularına göre daha fazladır.<br />

44


-12 -11 -10 -9 -8 -7 -6 -5 -4 -3 -2 -1 0 1<br />

18 O (‰ VSMOW)<br />

Doğu Akdeniz Meteorik Doğrusu (Gat ve Carmi, 1970) D = 8 * 18 O + 22<br />

Yerel Meteorik Doğru 2 H = 8 * 18 O + 15.8<br />

Dünya Meteorik Doğrusu (Craig, 1961) D = 8 * 18 O + 10<br />

Oylat K<br />

Oylat Y<br />

KAP1 K<br />

14K<br />

Göbel<br />

Yoncalı K<br />

Yoncalı Y<br />

H.abat K<br />

Yerel Buharlaşma Doğrusu (YBD) D = 18 O * 4.57 - 22.4<br />

12Y H.abat Y<br />

12K<br />

KAP2 K<br />

45<br />

6K<br />

6Y<br />

KAP2 Y<br />

35Y<br />

2K<br />

2Y<br />

13Y<br />

3K<br />

5Y<br />

2 H (‰ VSMOW)<br />

5K<br />

5K<br />

20<br />

0<br />

-20<br />

-40<br />

-60<br />

-80<br />

Yağışlar<br />

Yüksek kot<br />

Karışım Suları<br />

Klasik Pano<br />

Mekanize<br />

Gölet<br />

Mesozoyik (K)<br />

Mesozoyik (Y)<br />

Böcen-B.belen<br />

Ply kçt (K)<br />

Ply kçt (Y)<br />

Tülce T<br />

Ebeana<br />

Sıcaksu<br />

Termal Sular<br />

-12 -11 -10 -9 -8 -7<br />

<br />

-50<br />

18 O (‰ VSMOW)<br />

DAMD<br />

YMD<br />

DMD<br />

Yağışlar Yüksek kot Karışım Suları Klasik Pano Mekanize Gölet Mesozoyik (K)<br />

Mesozoyik (Y) Böcen-B.belen Ply kçt Tülce T Ebeana Sıcaksu Termal Sular<br />

Şekil 4. Çalışma alanı ve çevresinde yer alan sulara ait δ 18 O-δ 2 H diyagramı (Özgür vd., 2006).<br />

Mesozoyik kireçtaşlarından boşalan yüksek kot kaynaklarının buharlaşma etkisinde olduğu<br />

görülmektedir. Ayrıca eski açık işletme sahalarındaki dekapaj alanlarında oluşan göllerden alınan<br />

örneklerin de aynı etki altında kaldıkları belirlenmiştir. Bu örneklerin oksijen-hidrojen izotop<br />

YBD<br />

2 H (‰ VSMOW)<br />

-60<br />

-70<br />

-80


ileşimleri kullanılarak yerel buharlaşma doğrusu oluşturulmuştur (Şekil 4). Mekanize kömür<br />

panolarından alınan örneklerin söz konusu buharlaşma doğrusu etrafında yada biraz üzerinde yer<br />

aldıkları görülmektedir. Bu da mekanize kömür panolarından gelen suların buharlaşmaya uğradığını<br />

göstermektedir. Sonuç olarak, mekanize kömür galerilerindeki sular, eski dekapaj sahalarından<br />

yeraltına süzülen sular ile yakından ilişkilidir (Özgür vd., 2006).<br />

Yüzeye fay hattı boyunca yükselen sıcak suyun izotop bileşimi ise; KAP1 suları, soğuk sular ve<br />

gölet sularının karışımını yansıtmaktadır. Şekillerde “karışım suları” olarak adlandırılan 2, 3, 5, 6 ve<br />

35 no’lu örneklerde de maden sularının etkisi görülmektedir.<br />

Kocaçay deresinin kuzeyinde bulunan Pliyosen kireçtaşlarından boşalan 9, 10, 11 ve 28 no’lu<br />

örnekler Küresel Meteorik Doğrusu üzerinde yer almıştır. Ancak drenaj alanının orta kesimlerindeki<br />

bu kaynaklar, gerek yağış örneklerinin izotop içerikleri, gerekse yerel buharlaşma doğrusu göz<br />

önüne alındığında, buharlaşma etkisinde kaldığı ortaya çıkmaktadır. <strong>Genel</strong> olarak, 1300 m kotunun<br />

altındaki bütün kaynak sularının hem kurak hem de yağışlı dönem örnekleri yüksek derecede<br />

buharlaşma etkisi göstermektedirler (Özgür vd., 2006).<br />

5.2. 3 H-SO4 İlişkisi<br />

Somaklı tepede kurulan meteoroloji istasyonunda aylık olarak toplanan yağış örneklerinden trityum<br />

analizleri yaptırılmıştır. Yağışlardaki 3 H değerleri 3-10 TU, dekapaj gölet sularının içeriği 3.5-8 TU,<br />

yüksek kot kaynaklarının trityum içeriği ise 6.5-8 TU arasında değişmektedir. Trityum aralıklarının<br />

birbirine yakın olması, çalışma alanındaki akifer suyunun atmosferden beslendiğine işaret<br />

etmektedir (Özgür vd., 2006).<br />

Mekanize panolardaki sular ile klasik panolardan tulumba örneğine ait suların trityum içerikleri 4-5<br />

TU arasındadır. Mekanize panolardaki sular ile gölet suları arasında bir etkileşim olduğu<br />

görülmektedir. Klasik pano sularından 13 numaralı olan tulumba örneği hariç diğerlerinin trityum<br />

içeriği 1 TU’nun altındadır. Bu panolardaki sular 1952 yılı öncesi beslenimi göstermektedir (Şekil<br />

5).<br />

46


SO4 (mek/l)<br />

140<br />

120<br />

100<br />

80<br />

60<br />

40<br />

20<br />

0<br />

Sıcaksu<br />

KAP2<br />

Sıcaksu<br />

B pano tulumba<br />

KAP2<br />

MTA Kuyusu<br />

MTA Kuyusu<br />

0 2 4 6 8<br />

Trityum (TU)<br />

10 12 14<br />

Mekanize Panolar Klasik Panolar Karışım Suları Göletler Mesozoyik Kçt.<br />

Sıcaksu Böcen-Bozbelen Termal sular Yağış<br />

Şekil 5. Çalışma alanı içinde kömür madeni, termal, dekapaj göleti ve karışım suları ile yağışlara ait<br />

3 H-SO4 grafiği (Özgür vd., 2006).<br />

5.2. Çözünmüş SO4 İçindeki δ 34 S ve δ 18 O <strong>İzotop</strong>ları<br />

Çalışma alanında göl ve galeri sularındaki yüksek SO4 iyonunun kökenini tespit etmek için<br />

çözünmüş SO4 iyonuna yönelik kükürt ve oksijen izotop analizleri yapılmıştır. Şekil 6’da,<br />

çözünmüş SO4-δ 34 S grafiği verilmiştir.<br />

Örneklerin çoğunun δ 34 S değerleri dar bir aralık içinde yer alırken SO4 değerleri geniş bir aralıkta<br />

değişmektedir (Şekil 6). Bu durum, farklı seviyelerdeki yeraltısuyunun farklı miktarlarda SO4<br />

iyonunu bünyesine almasından kaynaklanmış olmalıdır. Çalışma alanındaki çoğu kömür galerisi,<br />

karışım suları ve gölet sularının bünyesindeki kükürdün benzer kökene sahiptir (Şekil 6). Ancak<br />

klasik panolardan alınan 1B pano giriş örneklerine ait δ 34 S değerleri, diğer örneklere göre daha<br />

yüksektir (Özgür vd., 2006).<br />

47


SO4 (mek/l)<br />

140<br />

120<br />

100<br />

80<br />

60<br />

40<br />

20<br />

0<br />

Sıcaksu<br />

Sıcaksu<br />

48<br />

MTA Kuyusu<br />

MTA Kuyusu<br />

1B pano girişi<br />

0 2 4 6 8<br />

δ34S (‰ VCDT)<br />

10 12 14 16<br />

Karışım Suları Mekanize Panolar Klasik Panolar Göletler Sıcaksu<br />

Şekil 6. Çalışma alanı içinde kömür madeni, dekapaj göleti ve karışım sularına ait δ 34 S-SO4 grafiği<br />

(Özgür vd., 2006).<br />

Şekil 7. Çalışma alanı içinde kömür madeni, dekapaj göleti ve karışım sularına ait çözünmüş SO4<br />

içindeki δ 34 S-δ 18 O grafiği (Özgür vd., 2006).


Şekil 7’de değişik zamanlarda çökelmiş evaporitlere ait δ 34 S ve δ 18 O değerleri gösterilmektedir<br />

(Clark ve Fritz, 1997). Bu grafikte karasal evaporitler, atmosferik SO4 ve Devoniyen-Alt Triyas<br />

evaporitlerinin geniş bir değer aralığına sahip olduğu görülmektedir.<br />

Grafikte, birbirleri ile etkileşimde bulunan galeri ve göl sularındaki SO4 iyonunun kaynağı karasal<br />

evaporitler olarak görülmektedir. Kömürün oluştuğu göl ortamındaki evaporitlerin ince tabakalı<br />

olması nedeni ile aşınması veya eski açık işletme sahasının hemen hemen her yerinin harman<br />

döküm sahası olarak kullanılmasından dolayı mostraların örtülmüş olması nedeniyle önceki<br />

çalışmalarda evaporitler ile ilgili herhangi bir bilgi bulunmamaktadır. İstifteki kumtaşı, kiltaşı veya<br />

marnların bünyesindeki SO4 içeren minerallerin katkısı da muhtemeldir. Fakat kömürdeki toplam S<br />

oranının %1.5-2 arasında değişmektedir (Destanoğlu vd., 2000). Buna göre SO4 iyonu kömür<br />

içindeki S’ün oksidayonu sonucu ortaya çıkmaktadır.<br />

Klasik panolardan alınan 13 numaralı 1-B pano girişi örnekleri diğer örneklere oranla daha yüksek<br />

δ 34 S ve δ 18 O değerine sahiptir. Bu noktalar grafik üzerinde, Devoniyen-Alt Triyas grubu ile Alt<br />

Paleozoyik grubuna doğru bir uzanım göstermektedir. Bozbelen ve Eski Beke arasında Paleozoyik<br />

yaşlı mermerler yüzeylenmiştir. 13 numaralı 1 B pano girişi örneklerinin bu formasyon içindeki<br />

sülfatlı mineraller nedeni ile diğer örneklerden ayrıldığı ve Devoniyen-Alt Triyas ile Alt Paleozoyik<br />

gruplarına doğru uzanım gösterdiği düşünülmektedir (Özgür vd., 2006).<br />

Hem atmosferik hem de sudaki oksitlenme süreci içinde yer aldığından. SO4 içindeki δ 18 O<br />

izotopunun oluşumu oldukça karmaşıktır. SO4 içindeki δ 18 O içeriği bu iki farklı kaynağın<br />

karışımına bağlı olduğu gibi, herhangi bir izotopik farklılaşmanın etkisi ile de oluşabilir.<br />

Şekil 8’de kömür madeni, dekapaj göleti ve karışım sularına ait δ 18 O-H2O/δ 34 S-SO4 grafiği<br />

verilmiştir. (Van Everdingen ve Krouse, 1985) tarafından ortaya konulan matematiksel yaklaşım<br />

kullanılarak suyun içinde yeni oluşan SO4 iyonundaki δ 18 O izotop içeriğini etkileyen O2 ve H2O<br />

katılım oranları hesaplanmış ve bu oranlar Tablo 1’de sunulmuştur. Şekil 8’deki diyagramda gölet<br />

örnekleri ile sıcak su kaynağı karışım doğrularının dışında kalmaktadır. Bu da muhtemelen gölet<br />

örnekleri ile bunlarla ilişkide olan sıcak su kaynağının aşırı buharlaşma etkisinde kalmış olmasından<br />

kaynaklanmaktadır.<br />

49


18 O SO4 (‰ VSMOW)<br />

20<br />

10<br />

0<br />

-10<br />

-20<br />

-30<br />

H O = % 0<br />

2<br />

% 25<br />

% 50<br />

% 75<br />

% 100<br />

-30 -20 -10 0<br />

18 O (‰ VSMOW)<br />

H2O<br />

Karışım Suları Mekanize Panolar Klasik Panolar Göletler Sıcaksu<br />

Şekil 8. Çalışma alanı içinde kömür madeni, dekapaj göleti ve karışım sularına ait δ 18 OH2O/δ 34 S-<br />

SO4 grafiği.<br />

Tablo 1. Galeri suları ile karışım sularının oksidasyon yüzdeleri.<br />

No Adı %<br />

Oksidasyon<br />

50<br />

No Adı %<br />

1 Tahta köprü çeşmesi 93.0 8 M5 ayak girişi 90.4<br />

2 Çamaşırlık 91.3 12 1B pano girişi 53.0<br />

2 Çamaşırlık 97.7 12 1B pano girişi 49.4<br />

3 İnkaya artezyeni 83.0 13 1B tulumba 74.9<br />

3 İnkaya artezyeni 87.8 14 1B pano taban 73.2<br />

5 MTA kuyusu 98.9 16 Girişten 80. m 74.6<br />

6 GLİ kuyusu 85.0 16 Girişten 80. m 79.0<br />

7 Mekanize 3. bant<br />

550 m<br />

7 Mekanize 3. bant<br />

550 m<br />

89.8 35 KAG 7 84.7<br />

96.6 43 M4 kuyruk yolu<br />

girişi<br />

Oksidasyon<br />

99.5


6. SONUÇLAR<br />

Hidrokimyasal çalışmalar sonucunda toplam 9 değişik su tipi belirlenmiştir. Havzadaki başlıca su<br />

tipleri, Mg-SO4’lı kömür galerisi ve dekapaj gölet suları, Ca-HCO3’lı kireçtaşı suları ve Na-HCO3<br />

tipinde, granitlerden sondaj yolu ile elde edilen termal akışkandır.<br />

Yerel meteorik doğru denklemi δ 2 H=8*δ 18 O+15.8 olarak hesaplanmıştır. Mekanize kömür<br />

galerilerindeki sular, günümüzden daha soğuk iklim koşullarının hüküm sürdüğü yağışlarla oluşan<br />

jeotermal sular ile eski dekapaj göletlerinden yeraltına sızan suların karışması sonucu oluşmuştur.<br />

Drenaj alanında içinde bulunan yeraltısularında büyük oranda buharlaşma etkisi görülmektedir.<br />

Yağışların ve yüksek kot kaynaklarının 3 H içerikleri, dekapaj göllerinin ve mekanize kömür<br />

galerilerindeki yeraltısularının 3 H içeriği ile aynıdır. Dolayısı ile karışım sürecine giren güncel<br />

sular, ağırlıklı olarak dekapaj gölet sularıdır.<br />

Kömür galerilerindeki yeraltısularının içinde çözünmüş olarak bulunan SO 4 iyonunun kökeni,<br />

kömür içinde bulunan kükürdün oksidasyonu ile kömür damarlarının çevre kayaçları içinde SO 4<br />

içeren minerallerdir.<br />

8. KAYNAKÇA<br />

Baş, H., 1983, Domaniç-Tavşanlı-Gediz-Kütahya Tersiyer Jeolojisi ve Volkaniklerinin Petrolojisi,<br />

Derleme No: 7293, MTA, Ankara<br />

Clark, I.D. And Fritz, P., (1999), Environmental isotopes in hydrogeology, 2nd Edition, 328 pp,<br />

Lewis Publishers.<br />

Çetin, A., Bayraktar, C., Altınay, A., 1985, Karamanlar-Ömerler-Çamlıca (Kütahya, Domaniç)<br />

Kömür yatağı Jeoloji Raporu, Derleme No: 7872, MTA, Ankara<br />

Destanoğlu, N., Taşkın, F.B., Taştepe, M., Öğretmen, S., 2000, GLİ Tunçbilek-Ömerler Yeraltı<br />

Mekanizasyon Uygulaması, 211 s., TKİ, Ankara<br />

Özgür, C., Erduran B., Doğdu N., Güner İ.N., İldeş L., Özbilge T., 2006, Kütahya-Tavşanlı-<br />

Tunçbilek Kömür Sahası Hidrojeoloji Etüdü Raporu, MTA, Ankara<br />

Van Everdingen, R.O and Krouse, H.R., 1985, “Isotope composition of sulphates generated by<br />

bacterial and abiological oxidation”, Nature, 315, 395-396.<br />

51


Tablo 2. Çalışma alanı ve çevresinden alınan su örneklerine ait izotop analiz sonuçları. δ 18 O, δ 2 H, δ 34 S-SO4 ve δ 18 O-<br />

SO4 analizleri Reno Üni. <strong>İzotop</strong> Lab. (Nevada-ABD), 3 H analizleri ise Hacettepe Üni. Jeoloji Müh. Böl. Trityum<br />

Lab.’nda yaptırılmıştır.<br />

No Adı Tarih δ18O (H2O) δ 2 H (H2O) δ 34 S δ 18 O (SO4) 3 H (± 1σ) Kot (m)<br />

1 Ömerler tahta köprü Eylül-2004 -7.89 -57.2 8.39 -2.78 4.9 0.21 750<br />

2<br />

2<br />

Çamaşırlık<br />

Çamaşırlık<br />

Eylül-2004<br />

Nisan-2005<br />

-8.76<br />

-8.76<br />

-61.2<br />

-62.7<br />

11.68<br />

11.57<br />

-3.35<br />

-4.32<br />

5.04<br />

5.53<br />

0.23<br />

0.31<br />

720<br />

3<br />

3<br />

İnkaya artezyeni<br />

İnkaya artezyeni<br />

Eylül-2004<br />

Nisan-2005<br />

-8.46<br />

-8.49<br />

-60.4<br />

-59.8<br />

10.15<br />

9.98<br />

-1.83<br />

-2.58<br />

6<br />

6.97<br />

0.22<br />

0.34<br />

710<br />

4<br />

4<br />

Gölet (2. grup sondaj)<br />

Gölet (2. grup sondaj)<br />

Eylül-2004<br />

Nisan-2005<br />

-7.37<br />

-7.52<br />

-56<br />

-56.9<br />

8.6<br />

9<br />

-3.76<br />

-4.9<br />

3.81<br />

5.58<br />

0.26<br />

0.3<br />

650<br />

5 MTA kuyusu Eylül-2004 -7.63 -58 8.97 -3.38 4.92 0.28<br />

5 MTA kuyusu Nisan-2005 -8.04 -59.1 8.66 -4.74 4.78 0.3 650<br />

5 MTA kuyusu Ekim-2005 -7.63 -56.8 - - - -<br />

6<br />

6<br />

GLİ kuyusu<br />

GLİ kuyusu<br />

Eylül-2004<br />

Nisan-2005<br />

-9<br />

-9.14<br />

-62.5<br />

-62.3<br />

-<br />

8.34<br />

-<br />

-2.73<br />

4.8<br />

4.99<br />

0.22<br />

0.3<br />

655<br />

7 Mekanize 3. bant 550 m levhası Eylül-2004 -8.32 -59.7 6.95 -2.72 4.69 0.26<br />

7 Mekanize 3. bant 550 m levhası Nisan-2005 -8.22 -61.1 7.1 -3.62 4.87 0.32<br />

7 Mekanize 3. bant 550 m levhası Ekim-2005 -8.34 -59.9 - - - -<br />

8 M5 ayak girişi Eylül-2004 -8.8 -63.7 8.43 -3.24 2.42 0.24<br />

9<br />

9<br />

Ada tepe<br />

Ada tepe<br />

Eylül-2004<br />

Nisan-2005<br />

-8.73<br />

-8.84<br />

-60.8<br />

-61.2<br />

-<br />

- -<br />

6.6<br />

5.79<br />

0.23<br />

0.34<br />

980<br />

10 Işıkoğlu<br />

10 Işıkoğlu<br />

Eylül-2004<br />

Nisan-2005<br />

-8.44<br />

-8.48<br />

-60.4<br />

-61.2<br />

-<br />

-<br />

-<br />

-<br />

7.18<br />

7.91<br />

0.24<br />

0.36<br />

920<br />

11 İncez<br />

11 İncez<br />

Eylül-2004<br />

Nisan-2005<br />

-8.44<br />

-8.64<br />

-61.8<br />

-60.1<br />

-<br />

-<br />

-<br />

-<br />

7.41<br />

7.39<br />

0.24<br />

0.36<br />

805<br />

12 1B pano girişi Eylül-2004 -9.61 -68.4 15.1 2.51 0.19 0.21<br />

12 1B pano girişi Nisan-2005 -9.68 -68.2 14.72 1.9 0.96 0.26<br />

13 1B tulumba Eylül-2004 -8.5 -60.8 5.89 -0.67 4.87 0.27<br />

14 403 ayak kuyruk Eylül-2004 -10.31 -76 6.58 -1.8 0.25 0.21<br />

16 Girişten 80. m Ekim-2005 -8.46 -60 - - - -<br />

16 Girişten 80. m Eylül-2004 -8.39 -59.7 5.95 -0.53 5 0.27<br />

16 Girişten 80. m Nisan-2005 -8.64 -60.5 6.27 -1.39 4.27 0.31<br />

17 Ebeana Nisan-2005 -8.57 -59.7 - - 8.39 0.38 755<br />

18 Gölet (açık işletme)<br />

18 Gölet (açık işletme)<br />

Eylül-2004<br />

Nisan-2005<br />

-4.77<br />

-5.78<br />

-44.3<br />

-48.6<br />

7.21<br />

7.14<br />

-2.42<br />

-3.88<br />

5.35<br />

5<br />

0.28<br />

0.33<br />

835<br />

19 Sıcaksu<br />

19 Sıcaksu<br />

Eylül-2004<br />

Nisan-2005<br />

-8.29<br />

-8.54<br />

-62.3<br />

-63.6<br />

6.4<br />

6.49<br />

-4.89<br />

-5.24<br />

3.35<br />

2.47<br />

0.28<br />

0.28<br />

970<br />

20 Bozbelen yolu Eylül-2004 -8.63 -60.1 - - 5.31 0.3 915<br />

20 Bozbelen yolu Nisan-2005 -8.9 -60.7 - - 4.45 0.32 915<br />

21 Böcen<br />

21 Böcen<br />

Eylül-2004<br />

Nisan-2005<br />

-7.6<br />

-7.82<br />

-56<br />

-56.4<br />

-<br />

-<br />

-<br />

-<br />

11.26 0.29<br />

11.84 0.4<br />

655<br />

22 Kanolduk<br />

22 Kanolduk<br />

Eylül-2004<br />

Nisan-2005<br />

-8.26<br />

-8.44<br />

-58.5<br />

-60.3<br />

-<br />

-<br />

-<br />

-<br />

7.27<br />

7.25<br />

0.25<br />

0.33<br />

880<br />

23 A.g.yayla<br />

23 A.g.yayla<br />

Eylül-2004<br />

Nisan-2005<br />

-10.92<br />

-11.38<br />

-70.7<br />

-74.3<br />

-<br />

-<br />

-<br />

-<br />

6.97<br />

6.57<br />

0.32<br />

0.31<br />

1635<br />

24 Tayyelesi<br />

24 Tayyelesi<br />

Eylül-2004<br />

Nisan-2005<br />

-10.55<br />

-11.22<br />

-70.2<br />

-73.1<br />

-<br />

-<br />

-<br />

-<br />

6.25<br />

7.17<br />

0.32<br />

0.34<br />

1050<br />

25 Ahlatlıgedik 1 Eylül-2004 -10.67 -71.2 - - 6.09 0.31 975<br />

25 Ahlatlıgedik 1 Nisan-2005 -10.8 -71.2 - - 6.56 0.32<br />

26 Asarloru<br />

26 Asarloru<br />

Eylül-2004<br />

Nisan-2005<br />

-10.6<br />

-11.05<br />

-71.2<br />

-73<br />

-<br />

-<br />

-<br />

-<br />

7.28<br />

6.46<br />

0.33<br />

0.32<br />

940<br />

27 Ahlatlıgedik 2 Eylül-2004 -10.46 -70.3 - - 6.25 0.31 950<br />

27 Ahlatlıgedik 2 Nisan-2005 -10.62 -70.7 - - 6.35 0.32<br />

28 Çinili çeşme<br />

28 Çinili çeşme<br />

Eylül-2004<br />

Nisan-2005<br />

-7.78<br />

-7.88<br />

-56.4<br />

-57.5<br />

-<br />

-<br />

-<br />

-<br />

5.59<br />

4.76<br />

0.31<br />

0.29<br />

850<br />

29 Sıcaksu göleti Eylül-2004 -6.67 -55 6.86 -4.54 3.78 0.28 970<br />

30 Marion gölet<br />

30 Marion gölet<br />

Eylül-2004<br />

Nisan-2005<br />

-2.76<br />

-5.88<br />

-35.2<br />

-51.4<br />

7.07<br />

7.19<br />

-4.57<br />

-5.61<br />

4.73<br />

3.77<br />

0.29<br />

0.28<br />

810<br />

31 Çarşamba d. kyn Eylül-2004 -10.74 -69.6 - - 8.05 0.37 1270<br />

31 Çarşamba d. kyn Nisan-2005 -10.92 -70.9 - - 7.12 0.33<br />

32 Dikencik tepe<br />

32 Dikencik tepe<br />

Eylül-2004<br />

Nisan-2005<br />

-10.88<br />

-11.2<br />

-70.3<br />

-71.6<br />

-<br />

-<br />

-<br />

-<br />

6.6<br />

6.74<br />

0.35<br />

0.33<br />

1625<br />

33 Kütüklükuyu<br />

33 Kütüklükuyu<br />

Eylül-2004<br />

Nisan-2005<br />

-11.29<br />

-11.63<br />

-72.9<br />

-76.9<br />

-<br />

-<br />

-<br />

-<br />

6.18<br />

6.9<br />

0.35<br />

0.33<br />

1480<br />

52


Tablo 2. Devam ediyor<br />

No Adı Tarih δ 18 O (H2O) δ 2 H (H2O) δ 34 S δ 18 O (SO4) 3 H (± 1σ) Kot (m)<br />

34 Tülce tepe çeşme Nisan-2005 -8.54 -58.5 - - 4.3 0.28 680<br />

35 KAG 7 Nisan-2005 -8.7 -59.4 9.28 -2.3 4.85 0.3 725<br />

36 Bozbelen Nisan-2005 -8.51 -59.4 - - 8.8 0.36 1020<br />

38 Gölet (18 no. doğusu) Nisan-2005 -6.4 -55.5 8.23 -3.38 4.3 0.29 840<br />

40 Gölet (Kışlatepe) Nisan-2005 -5.08 -44.8 5.69 -0.48 7.82 0.35 1025<br />

41 Gölet (ağaçlandırma) Nisan-2005 -3.4 -34.4 6.19 3.11 7.96 0.36 910<br />

42 M5 kuyruk 1. sondaj Nisan-2005 -8.29 -60.3 8.93 -4.52 4.24 0.3<br />

43 M4 kuyruk yolu girişi Nisan-2005 -8.16 -59.5 7.33 -3.99 4.67 0.29<br />

43 M4 kuyruk yolu girişi Ekim-2005 -8.33 -59.8 - - - -<br />

44 Terzitarla tepe kuzeyi Nisan-2005 -11.24 -73.1 - - 6.86 0.33 1140<br />

45 Karanlıkdere Nisan-2005 -11.11 -73 - - 6.98 0.32 1410<br />

46 Arapdede Nisan-2005 -10.69 -71.1 - - 6 0.32 1355<br />

47 Arapdede KB'sı Nisan-2005 -10.87 -70.7 - - 6.52 0.32 1405<br />

48 Kumluk T. Nisan-2005 -11.66 -77.3 - - 6.83 0.32 1430<br />

49 Omcalık T. Kuzeyi1 Nisan-2005 -11.1 -72.8 - - 7.01 0.33 1205<br />

50 Omcalık T. Kuzeyi2 Nisan-2005 -11 -73.1 - - 6.79 0.32 1165<br />

51 Asar sırtı Nisan-2005 -9.94 -66.8 - - 6.47 0.32 1025<br />

52 Çardakyayla Nisan-2005 -11.23 -68.7 - - 8.11 0.34 1070<br />

53 Yirce d. Nisan-2005 -10.17 -69.2 - - 5.4 0.31 1030<br />

54 Ekilce T. Nisan-2005 -10.22 -67.5 - - 6.09 0.32 1170<br />

55 Koyunpınarı Nisan-2005 -11.55 -74.7 - - 8.06 0.34 1880<br />

56 Bozkulakyayla Nisan-2005 -12.17 -79.3 - - 7.17 0.34 1790<br />

57 Sarıpınar sırıtı Nisan-2005 -11.79 -76.2 - - 4.64 0.29 1780<br />

60 M5 ayak içi (santrifüj) Ekim-2005 -8.43 -60.8 - - - -<br />

61 Girişten 230. Metre Ekim-2005 -8.52 -59.8 - - - -<br />

62 Oylat kaplıcası Ekim-2005 -10.85 -69.4 - - 4.41 0.31 710<br />

62 Oylat kaplıcası Nisan-2006 -10.85 -68.2 - - 5.1 0.31<br />

63 Hamitabat Ekim-2005 -9.87 -70.4 - - 0.13 0.22 720<br />

63 Hamitabat Nisan-2006 -9.54 -68 - - 1.86 0.26<br />

64 Göbel Ekim-2005 -9.88 -66.4 - - 1.28 0.25<br />

64 Göbel Nisan-2006 -9.86 -66.4 - - 2.27 0.26<br />

65 KAP-1 Ekim-2005 -10.82 -74.3 - - 0 0.22 939.42<br />

66 KAP-2 Ekim-2005 -9.38 -65.8 - - 2.85 0.28 724.91<br />

66 KAP-2 Nisan-2006 -9.02 -62.7 - - 4.18 0.27<br />

67 Yoncalı Ekim-2005 -10.02 -67.9 - - 0.43 0.23<br />

67 Yoncalı Nisan-2006 -10.03 -68.5 - - 0.67 0.2<br />

Yağış Kasım-2004 Eylül-2004 -10.06 -64.9 - - 4.82 0.21<br />

Yağış Aralık-2004 Eylül-2004 -10.73 -70.3 - - 3.2 0.18<br />

Yağış Ocak-2005 Eylül-2004 -10.34 -70.5 - - 3.11 0.18<br />

Yağış Şubat-2005 Eylül-2004 -12.18 -80.9 - - 4.59 0.31<br />

Yağış Nisan-2005 Nisan-2005 -10.55 -74.7 - - 10.8 0.38<br />

Yağış Mart-2005 Nisan-2005 -9.4 -61.8 - - - -<br />

Yağış Temmuz-2005 Nisan-2005 -5.55 -37.5 - - - -<br />

Yağış Ekim-2005 Nisan-2005 -10.2 -66 - - - -<br />

Yağış Aralık-2005 Nisan-2005 -9.31 -59.6 - - - -<br />

Yağış Mart-2006 Nisan-2005 -9.79 -64.6 - - - -<br />

Yağış Eylül-2005 Nisan-2005 -6.67 -43.4 - - - -<br />

53


BİRİM HİDROGRAF ÇIKARILMASINDA KARARLI İZOTOPLARIN<br />

KULLANILMASI<br />

Y.İnci TEKELİ<br />

Toprak Gübre ve Su Kaynakları Merkez Araştırma Enstitüsü<br />

itekeli@lycos.com<br />

ÖZET<br />

Bu çalışmada; alanı 16.125 km 2 olan Ankara-Güvenç Havzasında yağış, akım, kaynak (yüzeyaltı<br />

suları) ve kuyu (yeraltı suları) dan alınan su örnekleri ile kararlı izotop çalışması yapılmış ve havza<br />

için yağış-akış ilişkisi araştırılmıştır. Bireysel olaylardan iki adet tek pikli akım hidrografları hem<br />

izotop hem de grafik (klasik) yöntemle bileşenlerine ayrılmış ve birim hidrografları çıkartılarak<br />

hidrograf pik değerleri karşılaştırılmıştır. Havzanın izotop yöntemi ile bulunan 10 dakika ve 20<br />

dakikalık birim hidrograf pik değerleri Qp= 1322 1/s ve Qp= 1327 1/s, grafik yöntem ile bulunan<br />

değerleri ise sırası ile Qp= 1656 1/s ve Qp= 1250 1/s olmuştur.<br />

Anahtar Kelimeler: Hidrograf ayrımı, kararlı izotoplar, grafik metot, birim hidrograf<br />

ABSTRACT<br />

THE USE OF STABLE ISOTOPE TO DERIVE UNIT HYDROGRAPH<br />

In this research, a stable environmental isotope study was carried out from analysis of water<br />

samples collected from rainfall, runoff (total discharge), springs (subsurface flows), and wells<br />

(ground waters) in Ankara-Güvenç basin having a drainage area of about 16.125 km 2 . From<br />

individual samples, unit hydrographs from two one-peak storm hydrographs were derived using<br />

both isotope and graphical methods, and the derived unit hydrographs values including peaks were<br />

compared. Peak values of 10 and 20 minutes unit hydrographs of the basin derived by using<br />

isotope method (Qp= 1322 1/s and Qp= 1327 l/s) are compared with those of graphical method (Qp=<br />

1656 1/s, and Qp= 1250 1/s) using Barnes semi-log approach.<br />

Keywords: Hydrograph separation, stable isotopes, graphical method, unit hydrograph.<br />

GİRİŞ<br />

Bir havzadan gelebilecek akım miktarlarının tahmin edilmesinde değişik yöntemler<br />

kullanılmaktadır. Bunlardan en yaygın olanı amprik modellerdir. Ancak bu modeller havzaların<br />

üniform (homojen) olmaması durumunda büyük yanılgılara yol açabilmektedir. Bu nedenle akım<br />

karakteristiklerinin belirlenmesinde klasik metotlara alternatif olarak özel tekniklerin uygulanmaya<br />

başlanılmıştır. Bunlardan birisi de kararlı izotop analiz teknikleridir. Bir havzada akarsuyun kararlı<br />

izotop değerleri havzaya düşen yağışların izotop değerleri ile yakından ilişkilidir. Küçük havzalarda<br />

yüzey akımın δ 18 O değeri bölgesel yağışın δ 18 O değeri ile aynıdır. Büyük ölçekli havzalarda ise<br />

su çok uzun yol kat ettiği için ortalama yağış ile akarsuyun izotop değeri arasında önemli<br />

farklılıklar olabilmektedir ( IHP, 2001). Bu çalışmada Güvenç havzasında yağış- akım ilişkileri ve<br />

birim hidrograflar kararlı izotop yöntemleri ile çalışılmış ve sonuçlar klasik hidrograf bileşenlerine<br />

ayırma yöntemi (Barnes - Yarı Logaritmik Grafik Yöntem) ile karşılaştırılmıştır.<br />

55


MATERYAL<br />

Araştırma Alanı<br />

Güvenç Havzası Ankara-Yenimahalle-Güvenç Köyünde Kayaönü Deresi üzerinde yapılan Güvenç<br />

Göleti su toplama havzasıdır. Havza Ankara-İstanbul karayolunun 35. Km’sinden 6.5 km. doğuda,<br />

gölet de köyün 2.5 km. kuzeydoğusunda yer almaktadır. Kuzeybatıda Dedeçam Tepesi (1198 m),<br />

kuzeyde Sarıkaya Tepesi, doğuda Çayırınkafa Tepesi ve Karatepe, güneyde Tabyabayır ve Akpınar<br />

Tepeleri, güneybatıda Karyağdı Tepesi (1459 m), batıda Dikbayır sırtları ve Kartalkaya Tepesiyle<br />

çevrilmiş olan Güvenç Havzası içerisinde Sarıbeyler (Lezgi) köyü yer almaktadır. Araştırma<br />

Havzası içerisinde doğan sular, Kayaönü deresinde toplanarak Ova Çayına dökülür. Ova Çayı da<br />

Sakarya Nehrinin bir kolu olan Ankara Çayına kavuşmaktadır. Havza yağış alanı 16.125 km 2 ’dir.<br />

Havza çıkış yerinin deniz seviyesine göre yükseltisi 1053 metre, enlemi 40 0 08’ 00’’ N, boylamı 32 0<br />

45’ 15’’ E’dur.<br />

Ölçüm Ağı ve Yağış-Akım İlişkileri<br />

Havzada yağış ve akım ölçümleri için beş adet yağış istasyonu ve üçgen akım savağı yer almaktadır.<br />

Akım ve yağış ölçümleri 1984 yılından günümüze kadar sürekli olarak ölçülerek kaydedilmektedir<br />

(Şekil 1).<br />

Araştırma havzası yazları sıcak ve kurak, kışları soğuk ve yağışlı olan İç Anadolu iklim özelliği<br />

göstermektedir. Yağış ve akım ölçümlerine 1987 yılında başlanılmış ve 1987-2001 döneminde<br />

ortalama 496.4 mm lik yağışa karşılık 119.32 mm değerleri gözlenmiştir. Yağışların mevsimlere<br />

göre dağılımında en yüksek % 33.3 ile ilkbahar mevsimi olmuş ve ikinci sırada , % 28.5 kış, %<br />

23.4 ile sonbahar ve % 14.8 ile yaz izlemiştir. Ortalama olarak en çok yağış 62.2 mm ile Nisan<br />

ayında görülmüştür. Ölçüm süresince en yağışlı yıllar 474.3 mm ile 1984 ve 1998 yılları, en az ise<br />

289.5 mm ile 2001 yılı olmuştur ( Tekeli ve Babayiğit, 2001).<br />

Toprak ve Jeolojik Özellikleri<br />

Araştırma alanında yer alan toprakların rutubet rejimleri Xeric ve sıcaklık rejimleri ise Mesictir.<br />

Toprakların oluşum süreci sonrası oluşan bazı yüzey üstü ve yüzey altı tanı horizonları saptanmış ve<br />

bunlar Entisol, Inceptisol, ve Vertisol ordolarına yerleştirilmiştir. Bu ordolar içerisinde % 59,9 ile<br />

Entisoller en fazla alan kaplarken bunu sırasıyla % 34,2 ile Inceptisol ve % 1,7 ile Vertisol<br />

izlemiştir. Yukarıda da belirtildiği gibi havzanın % 12.6'sı (2.031 km 2 ) orta meyilde, orta erozyonlu;<br />

% 36.2'si (5.837 km 2 ) dik meyilde, şiddetli erozyonlu; % 4.5'i (0.731 km 2 ) çok dik meyilde, şiddetli<br />

erozyonlu; % 46.7'si’de (7.526 km 2 ) sarp meyilde, çok şiddetli erozyonludur. Havza topraklarının<br />

% 8.9'u orta derin, % 44.4'ü sığ ve % 46.7'si de çok sığdır.<br />

Havza alanının büyük bir kısmını (Batı ve Orta kesimde) Paleosen yaşlı kil ve kireçtaşı ara<br />

katmanları ile az geçirimli olarak Sarıbeyler formasyonu kaplamaktadır (9.01 km 2 ). Bu birimlerin<br />

yeraltısuyu verimlilik dereceleri zayıftır. Havzanın memba (yukarı su toplama alanları) kısımlarında<br />

ise kireçtaşları ile ortalanmış, yeraltısuyu verimliliği bakımından oldukça zayıf marn tabakaları<br />

bulunmaktadır . Havzanın güney batısı ile kuzey doğusunda bulunan Orhaniye formasyonu orta<br />

derecede yeraltısuyu verimliliğine sahip olup Sarıbeyler formasyonu üzerinde yer almaktadır. Her<br />

iki formasyonun dokanak halinde bulunduğu bölgelerde kaynaklar bulunmaktadır. Güney doğuda<br />

bulunan ve siltli kumtaşı ile zayıf akifer olma özelliği gösteren Dikmendere formasyonu da yer yer<br />

yüzeylenmektedir. Dikmendere formasyonunun Sarıbeyler formasyonu ile dokanak halinde<br />

bulunduğu bölgelerde de yer yer kaynaklar bulunmaktadır. Havzada yüzeyaltı suyunun, toplam<br />

akımlarda etkili olduğu, kuyu verdileri ile de belirlenmiştir (<strong>DSİ</strong>, 1968).<br />

56


Arazi Kullanma ve Bitki Örtüsü<br />

Araştırma havzasında Landsat uydu görüntüsü ile detaylı bitki örtüsü ve arazi kullanım analizi<br />

yapılmıştır. Çalışma alanının % 43,42 ünde kuru tarım yapıldığı, % 2,8 bağ-bahçe, % 47,3 mera<br />

alanı, % 4.1 orman - fundalık ve % 2,4 terkedilmiş alan ile kaplı olduğu belirlenmiştir (Tekeli ve<br />

ark, 2007).<br />

METOT<br />

Su Örneklerinin Toplanması<br />

Şekil 1. Güvenç Havzası Ölçüm Ağı Haritası<br />

Kararlı izotopların (Oksijen-18, Döteryum) analizleri için su örnekleri yağmur, çeşme, kuyu<br />

suyu ve dereden toplanmıştır. Akımları oluşturan yağışların kararlı izotop konsantrasyonlarının<br />

belirlenmesi amacı ile akım savağı yakınında bulunan R-24 yağış istasyonundan yağmur<br />

örnekleri toplanmıştır (Şekil 1). Çeşme ve kuyu suyundan (Şekil 2) ayda bir defa, yağmur<br />

suyundan anlık bireysel olaylarda yağışı temsil etmek üzere bir defa, dereden ise olaylar<br />

sırasında hidrografın yükselmesi ve çekilmesine rastlaması sağlanmaya çalışılarak (30 ar dakika<br />

aralıkla) su örnekleri alınmıştır. Polietilen şişelere alınan ve hava almayacak şekilde sıkıca<br />

57


tıpalanıp etiketlenen örneklerin analizleri D.S.İ. Ankara Teknik Araştırma ve Kalite Kontrol<br />

Dairesi Başkanlığı (TAKK) <strong>İzotop</strong> Analiz Laboratuvarında yapılmıştır.<br />

<strong>İzotop</strong> Yöntemi<br />

Şekil 2. Kuyudan Su Örneklemesi<br />

Amaca uygun olarak alınan su örneklerinin kararlı izotop Oksijen-18 ve Döteryum miktarları<br />

D.S.İ. <strong>İzotop</strong> Laboratuvarlarında Kütle Spektrometre cihazı kullanılarak ölçülmüştür. Cihaz gaz<br />

haline dönüştürülmüş su numunelerinin bir referansa (SMOW) göre izotopik oranlarını (D/H),<br />

O 18 /O 10 gibi) ölçecek şekilde tasarlanmıştır (<strong>DSİ</strong>, 1987).<br />

Elde edilen sonuçlar izotopların gerçek değerini değil fakat bir referansa göre olan oranlarını<br />

belirlemektedir. Sonuçlar notasyonu kullanılarak gösterilmekte ve<br />

Rörnek<br />

Rreferans<br />

<br />

x1000<br />

(1)<br />

R<br />

referans<br />

eşitliği ile ifade edilmektedir. Yöntemde kullanılan referans okyanus suyunun ortalama izotopik<br />

kompozisyonu temsil eden standard ortalama okyanus suyu (SMOW) dur. Ölçümlerde hassasiyet<br />

Oksijen 18 ( 18 O) için % 0.1 ve Döteryum (D) için % 1’dir (<strong>DSİ</strong>, 1987).<br />

Yüzeye ulaşan yağmur havzanın özelliklerine bağlı olarak yüzey ve yüzeyaltı akışlarını<br />

oluşturmaktadır. Bu iki bileşen ve havzanın yeraltı suyu katkısı ile havza çıkışında akımlar<br />

toplam debi olarak ölçülmektedir. Toplam debinin zamana bağlı olarak değişimini veren akım<br />

hidrografını yüzey akış (Qy), yüzeyaltı (Qya) ve yeraltı akışı (Qye) oluşturmaktadır. Bu durumda<br />

toplam akım;<br />

Qt= Qy + Qya + Qye (2)<br />

bağıntısı ile gösterilebilir. Bu eşitlikte Qy, Qya ve Qye bilinmeyen değerlerdir. <strong>İzotop</strong>ların sakınımı<br />

prensibinden<br />

Qt.Ct = Qy . Cy +QyaCya + Qye.Cye (3)<br />

şeklinde formüle edilirler. Burada C su kütlelerinin izotop konsantrasyonları olup, Oksijen-18 ve<br />

Döteryum için yukarıda 1 nolu eşitlikte C (R) verilmektedir.<br />

Döteryum ve Oksijen-18 konsantrasyonları sırası ile D ve O ile gösterilerek 3 nolu denklem<br />

yerine<br />

Qt. Dt = Qy. Dy + Qya.Dya + Qye. Dye (4)<br />

58


Qt.Ot = Qy.Oy + Qya .Oya + Qye . Oye (5)<br />

Denklemlerden görüldüğü gibi 3 bilinmeyenli 2 denklem ile çözüm arandığı için yüzeyaltı ve<br />

yeraltı suyu birlikte taban suyu olarak ele alınmış ve denklem 2 bilinmeyenli iki denkleme<br />

indirgenmiştir.<br />

Qt = Qy + Qta (6)<br />

Kararlı izotoplardan Döteryum kullanılarak bağıntı 6’ya ek olarak aşağıdaki denklemler<br />

yazılarak taban akım (yüzeyalt+yeraltı) ve (Qta) yüzey akım (Qy) hesaplamaları yapılmış ve<br />

sonuçlar Oksijen-18 ile tekrarlanarak doğrulanmıştır.<br />

veya<br />

Qt.Dt = Qy.Dy + QtaDta (7)<br />

Qta = Qt (Dt – Dy) : (Dta – Dy) (8)<br />

Qy = Qt (1 – (Dt – Dy) : (Dta – Dy) (9)<br />

Toplam hidrografın üç ayrı bileşenci olarak ayrıldığı bireysel olaylarda ise çözüm için denemeyanılma<br />

metodu uygulanmıştır. Oksijen 18 değerleri uygulanıp deneme yanılma ile bulunan<br />

akım bileşeni miktarlarının Döteryum ile sağlaması yapılmıştır.<br />

Barnes Yöntemi (Y.Logaritmik grafik yöntem)<br />

Akım hidrografının bileşenlerine ayrılmasında kullanılan yöntemlerden bir diğeri grafik ayırım<br />

yöntemidir. Bu yöntem bir takım kabullere dayanmaktadır. Grafik yönteminde her bileşen akım<br />

için;<br />

Qi = Qo . K t (10)<br />

bağıntı verilmektedir. Burada Qo debinin görüldüğü an, Qi ise t zaman kadar sonra görülen<br />

debiyi göstermektedir. K çekilme katsayısıdır ve 1 den küçük olmak üzere her bileşen için farklı<br />

değerler almaktadır (Usul, 2001).<br />

Birim Hidrograf Yöntemi<br />

Havzada ölçülen yağış ve akım değerleri ile hem izotop hem de grafik yöntem ile belirlenen<br />

hidrograf bileşenleri (yüzey akım ve ana akım) kullanılarak iki bireysel olayın birim hidrograf<br />

değerleri hesaplanmıştır ( Özer, 1991). Elde edilen sonuçlar havzanın uzun yıllık verilerden<br />

çıkarılan ortalama birim hidrograf değerleri ile de karşılaştırılmıştır.<br />

BULGULAR ve TARTIŞMA<br />

Çalışma havzasından toplam 159 adet su örneği toplanılmış ve analizler yapılmıştır. <strong>İzotop</strong><br />

Laboratuvarından alınan örneklerin Oksijen-18 (<br />

59<br />

18 O) ve Döteryum (D) analiz sonuçları<br />

Ankara-Güvenç Havzasında Akım Hidrograflarının Bileşenlere Ayırımında <strong>İzotop</strong> <strong>Teknikleri</strong>nin<br />

Kullanımı isimli araştırma raporunda verilmiştir (Tekeli ve Şorman, 2001). Toplanan yağış,<br />

toplam akım, yüzeyaltı ve yeraltı sularının Oksijen-18 ve Döteryum sonuçları kuzey yarım küresi<br />

yağış ortalamasını veren doğruya göre konumlandırılmış ve grafiksel olarak incelenmiştir. R24<br />

istasyonundan toplanılan yağış örneklerinin tarih, miktar, şiddet, süre değerleri Çizelge 1’ de<br />

verilmiştir. Seçilen beş adet tek pikli bireysel olayın iki adetinde birim hidrograf çalışması<br />

yapılmıştır. Bireysel olaylardan üç adedinde hidrograf bileşenlerinin analizi yapılmış ve Şekil 3’<br />

de verilmiştir. Beş adet bireysel olayın grafik ve izotop yöntemi ile belirlenmiş akım<br />

bileşenlerinin yüzde miktarları ve dereden alınan su örneklerinin grafik yöntemi ile<br />

karşılaştırılmış izotop yöntemi akım bileşenleri sonuçları ise Çizelge 2’ de verilmiştir.


<strong>İzotop</strong> yöntemi ve akım bileşenlerinin hesaplanmasında yüzeyaltı akımın özellikle (fast<br />

subsurface flow) hızlı yüzey altı akım olarak adlandırılan önemli bir miktarının o günkü yağıştan<br />

geldiği gerçeğinden hareketle direkt yüzey akışla birlikte toplam akışa katkısı olduğu<br />

düşünülmüştür. Yeraltısuyu (Qye) ile önceki bireysel olaylardan gelen gecikmeli yüzeyaltı akış<br />

(slow subsurface flow Oya) ise toplam akıma etki eden ikinci kısım akım olarak hesaplanmıştır.<br />

Araştırma havzasında yüzeyaltı sularının bireysel olaylara olan katkılarını daha ayrıntılı<br />

belirlemek amacı ile tek pikli olayların çekilme eğrileri ayrı ayrı analize tabi tutulmuşlardır.<br />

Belirlenen çekilme eğrilerinden eğim (m) ve debi (q) değerleri hesaplanmış bulunan q<br />

değerlerinden havzaya ait depolama miktarları Çizelge 3.’de verilmiştir. <strong>İzotop</strong> yöntemi ile<br />

hesaplanan akım bileşenlerinden birim hidrografları çıkarılmış ve bu hidrograflar grafik yöntem<br />

ile karşılaştırılmıştır (Çizelge 4 ve 5). <strong>İzotop</strong> analizi yapılan yağmur örneğinin yağış miktarları<br />

9.5 mm ile 22.3 mm arasında değişmektedir (Çizelge 1). Havzada uzun süreli ölçümler sonucu<br />

yağış-akım verilerinden çıkarılan havza yüzey akış sınır eğrisine göre araştırma alanında; iki<br />

yağış arasındaki süre ve şiddetleri ne olursa olsun 19 mm’nin üzerindeki tüm yağışlar yüzey akış<br />

oluşturmakta, 2.4 10.0 mm arasındaki yağışların yüzey akışı verebilmeleri ise şiddetlerine ve<br />

önceki yağışla arasındaki zamana bağlı olmaktadır. 19.5.1998 tarihli olay 9.5 mm değer ile<br />

yağış en düşük görülmüştür. Ancak bu tarihte düşen toplam yağış incelendiğinde örnek toplama<br />

anında toprağın nem bakımından doygun durumda olduğu belirlenmiştir. Dolayısı ile 9.5 mm’lik<br />

bir yağış havzada yüzey akımına neden olmuştur.<br />

Çizelge 1. Bireysel olayların yağış, şiddet ve süre değerleri<br />

Tarih<br />

Toplam Yağış<br />

Miktarı (mm)<br />

Şiddet<br />

(mm/h)<br />

60<br />

Süre<br />

(dak)<br />

Toplam süre<br />

19.05.1998 9.5 7.1 20 420<br />

27.05.1998 21.0 64.8 10 50<br />

13.04.2000 11.7 6.6 10 240<br />

24.05.2000 22.3 53.9 10 235<br />

02.06.2000 10.1 27.4 10 200<br />

Çizelge 2.Bireysel olaylarda akım bileşenlerinin grafik ve izotop yöntemi ile karşılaştırılması<br />

Tarih 19.5.1998 27.5.1998 13.4.2000 24.5.2000 2.6.2000<br />

Akım<br />

Bileşenleri<br />

Qy<br />

(mm)<br />

Qya+Qye<br />

(mm)<br />

Qtop<br />

(mm)<br />

Qy/Top.<br />

(%)<br />

(dak)<br />

Grafik <strong>İzotop</strong> Grafik <strong>İzotop</strong> Grafik <strong>İzotop</strong> Grafik <strong>İzotop</strong> Grafik <strong>İzotop</strong><br />

0.112 0.098 0.654 1.055 0.122 0.096 0.238 0.547 0.066 0.184<br />

1.076 1.09 1.338 0.918 1.577 1.603 0.599 0.290 0.510 0.392<br />

1.188 1.188 1.992 1.992 1.699 1.699 0.837 0.837 0.576 0.576<br />

9.4 8.2 32 53 7.2 5.7 28 65 11 32


Çizelge 3. Bireysel akımların çekilme eğrisi analizleri<br />

Tarih qp<br />

(l/s)<br />

mc<br />

(sa)<br />

q1<br />

(l/s)<br />

m1<br />

(sa)<br />

19.5.1998 580 111 353 30.5 *<br />

q2<br />

(l/s)<br />

m2<br />

(sa)<br />

62<br />

q3<br />

(l/s)<br />

m3<br />

(sa)<br />

q4<br />

(l/s)<br />

m4<br />

(sa)<br />

320 - - - - - -<br />

27.5.1998 6337 0.6 1320 1.5 952 3.6 620 8.6 520 41.5 459<br />

13.4.2000 707 7.2 436 32.1 *<br />

373 53.4 *<br />

q5<br />

(l/s)<br />

334 - - - -<br />

24.5.2000 2170 1.0 530 1.9 316 3.4 204 8.0 141 - -<br />

2.6.2000 1241 0.8 678 1.3 316 2.7 184 10.6 115 - -<br />

Çizelge 4. 19.05.1998 tarihli bireysel olayın grafik ve izotop yöntemleri ile hesaplanmış<br />

Zaman Toplam<br />

Akım<br />

birim hidrograf değerleri<br />

(1/s)<br />

Yeraltı Akım<br />

(l/s)<br />

Yüzeyaltı<br />

(l/s)<br />

Yüzey Akım<br />

(l/s)<br />

BH20<br />

Grafik <strong>İzotop</strong> Grafik <strong>İzotop</strong> Grafik <strong>İzotop</strong> Grafik <strong>İzotop</strong><br />

14 50 320 320 0 0 0 0 0 0 0<br />

15 10<br />

15 30<br />

15 50<br />

16 10<br />

16 30<br />

16 50<br />

17 10<br />

17 30<br />

17 50<br />

18 10<br />

18 30<br />

18 50<br />

19 10<br />

19 30<br />

19 50<br />

20 10<br />

20 30<br />

20 50<br />

21 10<br />

338 320 330 2 1.5 13 3.5 116 36<br />

365 320 340 4 4 41 21 366 214<br />

410 320 345 8 4.5 82 60.5 732 617<br />

445 320 350 15 9 110 86 982 878<br />

480 320 360 40 16 120 104 1071 1061<br />

500 320 370 55 22 125 108 1116 1102<br />

550 320 375 95 55 135 120 1205 1224<br />

580 320 380 120 70 140 130 1250 1327<br />

570 320 375 115 75 135 120 1205 1224<br />

540 320 370 110 70 120 100 1071 1020<br />

520 320 365 100 65 100 90 893 918<br />

500 320 360 98 62 82 78 732 796<br />

480 320 355 90 58 70 67 643 637<br />

460 320 350 85 55 55 55 491 561<br />

450 320 345 80 52 50 53 446 541<br />

430 320 342 72 47 38 41 339 418<br />

415 320 340 65 45 30 30 268 306<br />

400 320 338 58 42 22 20 196 204<br />

390 320 336 52 39 18 15 161 153<br />

21 30 380 320 332 48 37 12 11 107 112<br />

21 50<br />

22 10<br />

375 320 330 42 35 8 10 71 102<br />

360 320 328 40 32 0 0 0 0<br />

(l/s)


Çizelge 5. 13.04.2000 tarihli bireysel olayın grafik ve izotop yöntemleri ile hesaplanmış birim<br />

hidrograf değerleri<br />

Zaman Toplam<br />

Akım<br />

(lt/sn)<br />

16 oo<br />

16 30<br />

17 00<br />

17 30<br />

18 oo<br />

18 30<br />

19 oo<br />

19 30<br />

20 oo<br />

20 30<br />

21 oo<br />

21 30<br />

22 oo<br />

22 30<br />

23 oo<br />

Yeraltı<br />

Akım<br />

Yüzeyaltı +<br />

Yüzey Akım<br />

Yüzeyaltı +<br />

Yeraltı<br />

Akım<br />

63<br />

Yüzey Akım (l/s) BH10 (l/s)<br />

Grafik Grafik <strong>İzotop</strong> Grafik <strong>İzotop</strong> Grafik <strong>İzotop</strong><br />

233 233 0 233 0 0 0 0<br />

260 240 20 240 5 20 41 208<br />

298 252 46 270 24 28 197 292<br />

330 270 60 300 27 30 221 313<br />

374 280 94 330 47 44 385 458<br />

460 300 160 350 90 40 738 1146<br />

881 320 261 450 151 121 1238 1260<br />

707 345 362 580 202 127 1656 1322<br />

680 345 335 560 185 120 1516 1250<br />

620 345 280 520 140 100 1148 1042<br />

581 345 241 500 111 81 910 844<br />

520 345 180 480 60 40 496 416<br />

490 345 150 460 35 30 286 313<br />

460 345 120 450 15 10 123 104<br />

437 345 97 437 0 0 0 0<br />

Akım bileşenlerinin hesaplanmasında toplam hidrograf yüzey akım ve taban akım olmak üzere iki<br />

bileşenli olarak ele alınabilir. Toplam hidrografın üç ayrı bileşenli olarak ayrıldığı bireysel<br />

olaylarda ise çözüm için deneme yanılma metodu uygulanmıştır. Deneme-yanılma ile bulunan<br />

bileşenlerin miktarlarına Döteryum denklemleri ile sağlaması yapılmıştır. 19.5.98 tarihli akımda<br />

toplam akımın tüm bileşenleri ayrı ayrı diğer dört adedinde (27.5.98, 13.4.00, 24.5.00, 2.6.00) ise<br />

yüzey ve yüzeyaltı-yeraltısuyu birleştirilerek iki bileşenli olarak hesaplanmıştır. Bu olaylardan<br />

sadece ikisinde (19.5.98, 13.4.00) izotop yöntemi ile grafik yönteminde yüzeyaltı katmanlarından<br />

gelen su ayrımı çakışmış diğer üçünde (27.5.98, 24.5.00, 2.6.00) ise çakışmadığı gözlenmiştir. Bu<br />

üç olayda kaynaktan (çeşmeden) alınan su örnekleri araştırma havzasında sadece en alt jeolojik<br />

katmandan gelen ve toplam akıma katkısı olan yüzeyaltı suyu hakkında bilgi vermiştir. Beş adet<br />

bireysel olayın çekilme eğrileri çizilmiş ve yüzeyaltı katmanlarına ait m ve q değerleri<br />

hesaplanmıştır (Çizelge .3). Buna göre yukarıda bahsedilen üç olayda izotop analizleri ile bulunan<br />

yüzeyaltı su miktarı sadece q3 veya q4 katmanlarından gelen su miktarını gösterdiği belirlenmiştir.<br />

Dolayısı ile diğer (q1, q2) katmanlarından gelen yüzeyaltı su miktarları izotop yöntemi ile<br />

belirlenememiştir. Sonuçta izotop yöntemi ile bulunan yüzey akım miktarı grafik yöntemi ile<br />

bulunan yüzey akım miktarından fazla olmuştur. Bunun nedeni de izotop yönteminde ki yüzey akım<br />

yüzde değerleri içersinde yöntem sırasında ayrılamayan ve q1, q2 katmanlarından gelen yüzeyaltı<br />

akımın da bulunmasıdır. Bu sonuçlar Güvenç havzasında akım hidrograflarının çekilme eğrisi<br />

analizinde hidrograf pikinden sonra bir ve ikinci kırılma noktalarındaki hızlı yüzeyaltı akım olarak<br />

adlandırılan (rapid subsurface flow) suyun bitki kök bölgesi derinliğinde hareket edip daha sonra<br />

yine yüzeye çıkan akım olarak düşünülebileceğini de ortaya koymaktadır.<br />

Yeraltı suyu üzerinde sadece tek bir katmanın olduğu ve böylece her iki yöntemde de yüzeyaltı<br />

ayrımlarının birbiri ile uygunluk gösterdiği iki adet bireysel olayda (19.5.98, 13.4.00) grafik ve<br />

izotop yöntemlerindeki yüzey akım miktarlarının (yüzde olarak) az bir farkla birbirine yakın olduğu


elirlenmiştir. Dolayısı ile izotop yöntemi, grafik yöntemi ile yapılan hidrograf akım bileşenlerine<br />

ayırım olayını çok yakın değerler ile doğrulamıştır.<br />

Her iki yöntemde (Grafik ve <strong>İzotop</strong> yöntemi) de yüzeyaltı katmanları aynı olduğu belirlenen iki<br />

olayın BH10 ve BH20 hidrografları hem Barnes Grafik Yöntemi hem de <strong>İzotop</strong> Yöntemi sonuçları ile<br />

ayrı ayrı çıkarılmıştır. 1998 tarihli olayın 20 dakikalık birim hidrograf piki (BH20) grafik yöntemde<br />

1250 l/s, izotop yönteminde ise 1327 l/s bulunmuştur (Çizelge 4). İkinci olaydaki birim hidrograf<br />

(BH10) piki grafik yöntemde 1656 l/s, izotop yönteminde ise 1322 1/s olmuştur (Çizelge 5).<br />

Görüldüğü gibi her iki yöntemde de ulaşılan pik değerlerde çok önemli bir farklılık olmadığı, buna<br />

karşılık havzada uzun yıllık araştırma sonuçlarından (1987-2001) çıkarılan ortalama birim hidrograf<br />

değeri (BH10, Qp= 7121.3 1/s) ile karşılaştırıldığında ise önemli farklılıklar olduğu gözlenmiştir.<br />

Grafik yöntemi ile yapılan hidrograf ayrımlarında genelde toplam akımdan taban akım çıkarılmış ve<br />

taban akımda çoğu zaman yüzey altı akımı dikkate alınmadan sadece yeraltı suyu olarak ele<br />

alınmıştır. Halbuki özellikle araştırmanın yapıldığı Güvenç havzası örneğinde olduğu gibi bir kaç<br />

tane katmanlı jeolojik formasyon gösteren havzalarda yeraltı suyunun üzerindeki katmanlar<br />

gecikmeli yüzeyaltı suyu denilen (slow subsurface flow) ve taban yeraltı su akımına ilave edilmesi<br />

gereken depolama alanları olarak düşünülmesi gerekir. Hidrografın en üst noktasındaki ilk kırık ise<br />

hızlı yüzeyaltı akım olarak kabul edilip (rapid subsurface flow) yüzey akıma ilave edilebilir.<br />

SONUÇLAR VE ÖNERİLER<br />

Güvenç araştırma havzasında akım hidrograflarının bileşenleri grafik metot ve izotop metodu ile<br />

detaylı olarak olay bazında incelenmiştir.<br />

Beş adet bireysel olayın hidrograf ayırımları izotop yöntemi ile yapılmış ve grafik yöntemi ile<br />

karşılaştırılmıştır. Bireysel hidrograflardan ikisi akım bileşenlerine ayrım bakımından grafik<br />

yöntemi ile yakın sonuçlar vermiştir. Diğer üç adet olayda ise yüzeyaltı akım bileşenlerine ayırımı<br />

bakımından izotop yöntemi ile grafik yöntemi arasında farklılıklar gözlenmiştir. Bunun yanında<br />

izotop yöntemi ile elde edilen birim hidrograflar, havzada uzun yıllar grafik yöntemle bulunan birim<br />

hidrograflar ile karşılaştırıldığında toplam akımın bileşenlerine ayırımında özellikle yüzeyaltı<br />

akımlar için değişik jeolojik katmanların önemli olduğunu göstermiştir.<br />

Toplam akıma yüzey akım katkısı daha çok ilkbahar dönemlerinde sağnak yağışlar ile olmuştur.<br />

Diğer dönemlerde yeraltı suyu ve özellikle yüzeyaltı suyu katkısı önemli bulunmuştur.<br />

Yağış izotop değerleri anlık olaylarda alınan tek bir yağış örneği ile temsil edilmiştir. Toplam<br />

akımda yağışın katkısının daha sağlıklı hesaplanması için yağıştan olay sırasında birden fazla örnek<br />

alınması gerektiği bu çalışma ile ortaya çıkmıştır. Araştırma alanında daha detaylı bir yüzeyaltı ve<br />

yeraltı akımının toplam alandan ayrılmasına yönelik çalışmaları için gelecekte bu alanda<br />

belirlenecek noktalarda açılacak logları ile hidrograflardaki hangi katmanlardan ne miktar suyun<br />

geldiği ile ilgili detaylı bir çalışma kuvvetle önerilmektedir.<br />

KAYNAKLAR<br />

Devlet Su İşleri (<strong>DSİ</strong>), 1987. <strong>Hidrolojide</strong> izotoplar ve nükleer teknikler. D.S.İ. <strong>Genel</strong> Müdürlüğü<br />

Teknik Araştırma ve Kalite Kontrol Dairesi Başkanlığı, Adana.<br />

Devlet Su İşleri, 1968. Türkiye Hidroloji Haritası. <strong>DSİ</strong> Yeraltısuları Daire Başkanlığı Yayınları.<br />

Ankara<br />

IHP. (2001). Environmental isotopes in the hydrological cycle. Vol.III. Surface Water. Technical<br />

Documants in Hydrology .No:39. Vienna.<br />

64


Tekeli, İ., ve Şorman, Ü., Gürleşen, N. 2001. Ankara-Güvenç havzasında akım hidrografının<br />

bileşenlerine ayırımında izotop tekniklerinin kullanımı. Toplu Sonuç Raporu. 2000-Köy Hizmetleri<br />

Araştırma Enstitüsü, Ankara.<br />

Tekeli, İ., Babayiğit, G. , 2001. Güvenç Havzası Yağış ve Akım Karakteristikleri (Ara Rapor- 1984-<br />

2007). Topraksu Araştırma Yıllığı. Ankara<br />

Tekeli, İ., Akgül, S., Dengiz, O. Başkan, O. 2007. Taşkın Debilerinin Hesaplanmasında Kullanılan<br />

Yüzey Akış eğri Numarası Parametrelerinin Uzaktan Algılama ve Coğrafi Bilgi Sistemi ile<br />

Belirlenmesi. <strong>Genel</strong> Yayın No: 240, Rapor Seri No: R-152. Ankara<br />

Usul, N. 2001. Engineering Hydrology. METU Pres. Ankara<br />

Özer. Z. 1991. Su Yapıları Projelendirilmesinde Hidrolojik ve Hidrolik Esaslar.(Teknik Rehber).<br />

Köy Hizmetleri <strong>Genel</strong> Müdürlüğü Yayınları.<br />

65


ULUDAĞ GÜNEYİNDEKİ YERALTISULARININ HİDROJEOKİMYASAL<br />

DEĞİŞİMLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ<br />

Özet<br />

Dr. Füsun S. TUT HAKLIDIR<br />

Dokuz Eylül Üniversitesi, Jeoloji Mühendisliği Bölümü, Buca -İzmir<br />

e-posta:fusuntut@gmail.com<br />

Uludağ Batı Anadolu’daki en önemli yükselti olup, Kuzey Anadolu Fayı ve Ege Açılma Sisteminin<br />

sınırı olarak ta değerlendirilebilen, tektonik açıdan hareketli bir alanda yer almaktadır.<br />

Bulunduğu tektonik aktivitenin de etkisiyle Uludağ’ın kuzey eteklerinde çok sayıda sıcak su çıkışı<br />

bulunmaktadır. Bölgedeki sıcak su çıkışlarının yanı sıra Bursa Ovasından Uludağ zirvesine dek<br />

farklı yüksekliklerde soğuk su kaynakları bulunmaktadır. Uludağ’ın güneyinde ise soğuk su<br />

çıkışları ve Nilüfer çayına paralel bir vadi boyunca ise yaklaşık 3.5 km boyunca maden suyu<br />

çıkışları gözlenmektedir. Maden suyu çıkışları oldukça lokal bir bölgede yüzeye ulaşmakta olup,<br />

farklı maden suyu firmalarınca değerlendirilmektedir. Doğal maden suyu çıkışları açılan sondajlarla<br />

beslenerek, maden suyu firmalarının kapasiteleri arttırılmaktadır. Ancak yapılan ölçüm, analizler<br />

sonucunda bu sondajların birbirlerini etkilediği ve farklı derinliklerden gelen suların<br />

fiziksel/kimyasal ve izotopik karakterlerinin de birbirlerinden farklı olabildiği, bölgenin oldukça<br />

hassas bir dengeye sahip olduğu gözlenmiştir.<br />

Farklı yüksekliklerden alınan su örneklerinin δ 18 O - δ D izotop değerleri incelenmiş olup, Uludağ<br />

bölgesinin güneyindeki soğuk su, maden sularına ait izotop değerlerinin birbirlerinden oldukça<br />

farklı değerler verdiği ortaya konulmuştur. Maden suyu ile sıcak su çıkışları arasındaki ilişki<br />

irdelenmiştir. Buna göre Uludağ’ın kuzeyinde gözlenen sıcak su çıkışlarının güneyde de sığ<br />

sondajlarla elde edilebileceği gözlenmiştir.<br />

EVALUATION OF HYDROGEOCHEMICAL CHANGES OF GROUNWATERS IN<br />

SOUTH ULUDAĞ<br />

Abstract<br />

Uludağ, the highest mountain of Western Anatolia which can be evaluated as the border between<br />

the North Anatolian Fault Zone and the Aegean Extension System and has developed by tectonic<br />

uplift.<br />

Cold waters are generally located in the higher land from plain to Mount Uludağ, whereas thermal<br />

water discharges are observed in low lands , especially near the city center. Mineral waters are<br />

located along a 3.5 km long valley near the Nilufer river in south of Uludağ. Mineral water<br />

companies have been drilling new wells to increase their capacities in the region. However results<br />

of water analyses, revealed that the wells influence each other and there is a sensitive balance<br />

between mineral water springs and drillings.<br />

Isotopic compositions of water samples, which are taken from different altitudes in the region, also<br />

have been evaluated and the result has shown that thermal, mineral and cold water isotopic<br />

compositions are very different from each other. Mineral and thermal water has a relationship in<br />

this region which may suggest thermal water can be abstracted by drilling shallow boreholes at the<br />

southern area such as the north part of Bursa city.<br />

67


1. Giriş<br />

Bursa ili jeotermal potansiyelinin değerlendirilmesine yönelik TÜBİTAK-JULICH tarafından<br />

desteklenen 102Y156 nolu proje kapsamında, bölgenin merkezinde yüzeye çıkan jeotermal<br />

kaynakların yanı sıra yüzey suları, yeraltı suları ve kar örnekleri ile birlikte Uludağ çevresindeki<br />

farklı karakterli sular ve Uludağ güneyindeki bazı maden suları incelenmiştir. Bu çalışmada ise<br />

çalışma alanının güney kısmında Uludağ’ın güneyinde gözlenen maden suları ve yeraltısuları<br />

hidrojeokimyasal olarak değerlendirilmiş ve bölgedeki su-su ve su-kaya etkileşimi ortaya<br />

konulmaya çalışılmıştır.<br />

2. Çalışma Yöntemleri<br />

Çalışma alanında bulunan soğuk su ve maden suyu kaynaklarından kış ve yaz dönemleri örnekleme<br />

yapılmıştır.. Proje kapsamında Bursa bölgesinin jeotermal kapasitesinin değerlendirilmesi amacıyla<br />

belirlenen ve uzun süreli gözlem yapılan su lokasyonlarından maden suyu kaynaklarından günlük<br />

(Cl - , SO4 -2 ), / haftalık ( δ 18 O, δD izotopları) /aylık anyon/katyon (Ca +2 , Mg +2 , Na + , K + , Cl - , SO4 -2 ),<br />

izotop örnekleri alınmış olup, Uludağ çevresindeki soğuk su kaynaklarından ise farklı periyotlarda<br />

izotop örneklemeleri yapılmıştır. Anyon/katyon analizlerinde DX 100 İyon Kromotografi, izotop<br />

analizlerinde Finnigan IRMS yöntem ve cihazları kullanılmıştır. Analizler Berlin Freie Üniversitesi<br />

Hidrojeoloji Laboratuvarı, Potsdam Alfred Wegener Enstitüsü Okyanus ve Kutup Araştırmaları<br />

Merkezi <strong>İzotop</strong> Laboratuvarı ile TÜBİTAK Bursa Test Teknik - Çevre ile Laboratuvarlarında<br />

gerçekleştirilmiştir. Bu kimyasal ve izotop analizleri yanı sıra arazide lokasyonlarda pH, sıcaklık<br />

(T), elektriksel iletkenlik (EC), suda çözünmüş madde (TDS), suda çözünmüş oksijen, bikarbonat<br />

(HCO3) analizleri yapılarak bölge için kapsamlı bir veri bankası oluşturulmuştur.<br />

3. Uludağ ve Çevresinin Jeolojisi<br />

Marmara Bölgesinin en yüksek dağı olan Uludağ (2543 m), Bursa Ovasının güneyinde yer alan<br />

asidik bir plütonun yerleşimidir ve tektonik yükselme ile gelişmiştir. Zirvenin kuzeye bakan<br />

yamacında skarn tabakaları (Van der Kaaden 1958) içinde volfram içeren damarlar bulunmakta ve<br />

volfram madeni çıkarılmaktadır (İnan,1980).<br />

Uludağ temelde Paleozoyik yaşlı metamorfik kayalardan oluşmaktadır (Şekil 1) (Ketin, 1947).<br />

Dağın merkezinde yer alan yüksek dereceli bölgesel metamorfizma kayaları, tektonik sınırlarla<br />

düşük dereceli metamorfik kayalardan ayrılır. Oligosen yaşlı, açık renkli granitik ürünler, yüksek<br />

dereceli metamorfizma birimiyle Uludağ platosu içinde yer almaktadır (Bingöl ve diğ. 1982). Bursa<br />

Ovasının doğusunda kristalin temel üzerinde Paleozoyik yaşlı sedimanter örtü gözlenmektedir.<br />

Burada kırılgan, deforme olmuş bazaltlar, kumtaşları, marn ve Erken Permiyen yaşlı, fusilina içeren<br />

kireçtaşları yer almaktadır. Uludağ batısında, sıcak su kaynaklarına yakın bölgede Orta ve Geç<br />

Miyosen yaşlı volkanik kayalar ve Neojen sedimantler, düşük dereceli metamorfik kayalar üzerinde<br />

yer alırlar (Imbach, 1997).<br />

Büyük bir tektonik yükselme zonu olan Uludağ’da fay düzlükleri boyunca yapraklanmalı Neojen<br />

sedimentlerin varlığı, Miyosen sonrası süreçte de tektonik yükselmenin devam etmiş olabileceğini<br />

düşündürmektedir. Uludağ üzerindeki ana fayların yönelimleri KD-GB açılma ve KB-GD sıkışma<br />

olarak değerlendirilmektedir (Imbach, 1992). Eskişehir Fayı’nın uzantısı görünümündeki KB yönlü<br />

faya paralel derin vadiler açılmış olup, Nilüfer Çayı da böyle bir doğrultuda yerini almıştır. Bu<br />

durumda KB yönlü uzanımlar Batı Anadolu’daki esas genleşmenin uzantısı olarak da düşünülebilir<br />

(Doglioni ve diğ. 2002). Nitekim maden suları da, Nilüfer Çayı kenarında ve KB yönlü bir dizilim<br />

gösterirler (Şekil 2) (Tut Haklıdır ve Savaşçın, 2007).<br />

68


Şekil 1. Uludağ-Bursa bölgesinin jeolojisi ve örnekleme yapılan farklı su kaynaklarının lokasyon<br />

haritası (Tut Haklıdır ve Savaşçın, 2007)<br />

Şekil 2.Uludağ’ın güneybatısında bir vadi boyunca çıkışları gözlenen maden sularının dizilimleri<br />

(Şekilde Uludağ Maden Suları kaynakları, incelemesi yapılan TR317 nolu kaynak ve TR319 nolu<br />

sondaj ile temsil edilmektedir)<br />

4. Hidrojeokimyasal Değerlendirmeler<br />

Bursa ili yeraltısuyu yanı sıra sıcak ve mineralli su bakımından da oldukça zengin bir bölgede<br />

bulunmaktadır. Bölgede soğuk sular yüksek kotlarda (420-1800 m) yoğun olarak bulunurken, sıcak<br />

ve mineralli kaynaklar şehir merkezinde, düşük kotlarda (115-120m), maden suları olarak<br />

değerlendirilen kaynaklar Şekil 2’de görüldüğü gibi (TR317, TR318, TR319) güney batı uzanımlı<br />

derin bir tektonik vadi içinde yer almaktadırlar. Ancak bu coğrafi kopukluk termal sular ile maden<br />

sularının farklı sistemleri yansıttıkları anlamında değerlendirilemez.<br />

Bu çalışmanın kapsamında Uludağ’ın güneyindeki su kaynakları incelenmekte olduğundan (Şekil<br />

1), şehir merkezindeki ve Uludağ’ın kuzeyindeki sıcak ve soğuk sular sadece su kaynaklarının<br />

ilişkilendirilmesinde kullanılacaktır.<br />

69<br />

K


Çizelge 1. Uludağ Güneybatısındaki Maden Sularının Analizleri<br />

Maden Suyu/<br />

(mg/l) Ca +2 Mg +2<br />

K +<br />

Na + SiO2 Fe +2 NH4 + Cl - HCO3 - NO3 NO2 -<br />

SO4 -2 EC<br />

pH (µS/cm) δ 18 O δD<br />

TR317 a<br />

-8,38 -66,7<br />

(Eski kaynak) 168 74 21 178 29,9 0,085 0.2 79 1154 0,0025 B 7,9 6,26 1479<br />

TR318 c<br />

-8,33 -63.1<br />

(Yeni kaynak) 150 98 22 152 38,7 2 B 83 1204 B B 22 5,9 1916<br />

TR319 a -6,82 -66,7<br />

Sondaj 420 95 75 557 32,1 0,2 B 300 2964 B 0,005 4 6,4 4460<br />

Sırma b 304 106 40 407 36 0,02 B 202 2196 1,947 B 16 -7,83 -64,8<br />

Özkaynak b 96 87 8,21 51 35 0,10 0,12 21 834 B B 9,25 6,5 - - -<br />

Çınar c<br />

Maden Suyu/<br />

204 106 41 302 24 0,03 B 67 1879 2 B 14,7 6 2580 - -<br />

(meq/l) Ca +2 Mg +2<br />

K +<br />

Na + Cl - HCO3 -<br />

SO4 -2<br />

TR317 a<br />

(Eski kaynak)<br />

TR318<br />

6,12 5,18 0,42 4,04 1,03 14,16 0,64<br />

c<br />

(Yeni kaynak) 7,47 8,06 0,56 6,61 2,34 19,73 0,45<br />

TR319 a Sondaj 22,52 8,96 2,1 28,97 7,75 48,58 0,09<br />

Sırma b 15,16 8,72 1,07 17,7 5,69 35,99 0,33<br />

Özkaynak b 4,78 8,72 0,21 2,21 0,59 13,67 0,19<br />

Çınar c<br />

10,17 7,15 1,04 13,14 1,89 30,79 0,30<br />

(Kimyasal analizler a Tut Haklıdır, 2007, b İzmir Hıfzısıhha 2006, c Özgül, 2005, izotop analizleri Tut Haklıdır, 2007<br />

B:belirlenmedi)<br />

70


Şekil 1’de çalışma alanında maden suları ve soğuk sular göze çarpmaktadır. Bu alanda maden suyu<br />

fabrikaları bulunmakta ve vadi boyunca çıkan maden suları şişelenerek piyasaya sürülmektedir.<br />

Çalışma kapsamında Uludağ Maden Suyu bölgesi ön plana çıkarılmıştır. Sürekli izleme yapılan<br />

eski kaynak olarak bilinen maden suyu kaynağı (TR317), acı su olarak tanımlanan sondajdan gelen<br />

su (TR319) ve sürekli izlenmemesine karşın dönemsel olarak incelenen yeni kaynak olarak<br />

adlandırılan (TR318) maden suyu çıkışı bu çalışma konusu içinde yer almaktadır. Bölgede Uludağ<br />

maden suları dışında yer alan Çınar ve Sırma maden sularından da farklı dönemlerde örnekleme ve<br />

analizler yapılmış olup, bu maden suları dışında bölgede Özkaynak ile yeni kurulan Sodaş maden<br />

suları da bulunmaktadır (Tut Haklıdır ve Savaşçın, 2007).<br />

Maden suyu çıkışları bölgede KB-GD doğrultuda yaklaşık 3.5 km boyunca gözlenmektedir. Bu su<br />

kaynaklarından alınan örneklerin analizleri Çizelge 2’de verilmiştir. Şekil 3a ve Şekil 3b’den<br />

görüldüğü gibi, bu sular aynı akiferden beslenen benzer tipte sulardır.. Şekil 4’te bölgedeki suların<br />

ham yani su-kaya etkileşiminde dengeye ulaşmamış sular oldukları anlaşılmaktadır (Tut Haklıdır ve<br />

Savaşçın, 2007).<br />

Şekil 3a İnceleme alanı ve yakın çevresindeki diğer maden sularının Schoeller diyagramıyla<br />

değerlendirilmesi (Tut Haklıdır, 2007)<br />

Şekil 3b. İnceleme alanı ve yakın çevresindeki diğer maden sularının Piper diyagramıyla<br />

değerlendirilmesi (Tut Haklıdır, 2007)<br />

71


Şekil 4. İnceleme alanındaki maden sularının Gigenbach diyagramıyla bölgedeki diğer karakterdeki<br />

sularla karşılaştırılmalı olarak değerlendirilmesi (Tut Haklıdır ve Savaşçın, 2007)<br />

Uludağ Maden Suyunun çıktığı bölgedeki değişik kaynak ve sondajlar bulunmaktadır. Bu dar<br />

alandaki sondaj ve kaynaklar birbirleriyle etkileşim halindedirler. Bu etkileşimi 8 numaralı kuyunun<br />

açılmasının ardından TR 318 kaynaktaki debinin azalması ile arazide gözlenmiştir. Çizelge 2’de<br />

sayısal olarak konumları verilen bu kaynak ve sondajların sıcaklık değerleri ile sondaj derinlikleri<br />

belirtilmektedir.<br />

Çizelge 2. Uludağ Maden Suları Bölgesindeki Su Çıkışları ve Sıcaklıkları<br />

Sondaj/<br />

Kaynak<br />

ID<br />

TR317<br />

Doğu<br />

(WGS<br />

84)<br />

Kuzey<br />

(WGS<br />

84)<br />

*Sıcaklık değerleri Mart 2006 tarihine aittir.<br />

Yükseklik<br />

(m)<br />

TR317 ve TR318 numaralı örnekler eski ve yeni kaynak olarak tanımlanan doğal çıkışlardır. Maden<br />

suları değişik boyutlardaki konglomeratik bir dizi çakıllı ve bloklardan oluşan bir katmandan<br />

süzülmekte ve yüzeye tümü ile ulaşamadıklarından zemine inşa edilmiş hijyenik depolarda<br />

toplanmaktadır. Bu birim Bursa-Keles yolu üzerinde yer yer yüzlenmekte olup, eski bir nehir<br />

yatağını yansıtmaktadır. Nilüfer Çayı’nın, tektonik yükselmeler ve bugünkü vadinin derinleşmesi<br />

ile daha alt kotlardan aktığı günümüzde, söz konusu birim paleo-nehir yatağının kalıntılarına işaret<br />

etmektedir (Tut Haklıdır ve Savaşçın, 2007).<br />

Bu kaynaklardan eski kaynak (TR317); işletmenin devreye girmesinden önceki mevcut maden suyu<br />

olup, paleo-nehir yatağı konglomeralarından süzülerek boşalmaktadır.<br />

Yeni kaynak (TR318); İşletmenin uzun süre kullandığı ve TR317 ile aynı konumdaki kaynaktır.<br />

72<br />

Sıcaklık<br />

(ºC)*<br />

Elektriksel<br />

İletkenlik<br />

(μS/cm)<br />

Derinlik<br />

(m)<br />

564 17.7 1479 Doğal<br />

29.07858 40.03988<br />

çıkış<br />

TR318<br />

556 20 2100 Doğal<br />

29.07930 40.03976<br />

çıkış<br />

TR319 29.08083 40.03983 565 34.7 4460 64<br />

TR3 29.07830 40.03983 543 22.7 48<br />

TR4 29.07818 40.04008 543 17 34<br />

TR5 29.07793 40.04018 560 18 32<br />

TR7 29.07922 40.04030 580 19 28<br />

TR8 29.08080 40.04002 582 18 2260 28


Acı Su (TR319); İşletme tarafından yapılmış olan bir sondajdan artezyen yükselme ile yüzeye çıkan<br />

ve daha sonra kapatılan 64 m derinliğindeki bu sondaj, derinlerdeki hidrojeolojik-dinamik yapıyı<br />

yansıtması açısından ilginç bir örnektir. Zira bu koyunun yakınındaki diğer sondajlardan farklı<br />

olarak sıcak su alınması ve kimyasal bileşiminin bölgede kimyasal analizleri yapılan sulardan<br />

farklılık göstermesi (yüksek klorür ve bikarbonat içeriği ve sodyum içeriği gibi) dikkat çekicidir.<br />

Kimyasal analizleri yapılan TR317 nolu kaynak ve TR319 nolu sondaj kuyusu suyu, birbirlerine<br />

çok yakın yerde bulunmalarına karşın oldukça farklı iyon değişimleri gözlenmektedir. Özellikle Cl -<br />

ve HCO3 - ‘da gözlenen farklılıkların (TR 319 nolu sondajda gözlenen Cl - ve HCO3 - değerlerinin,<br />

yakın mesafedeki TR317 nolu kaynağa oranla oldukça yüksek olması sondaj derinliğine bağlı<br />

olarak geliştiğini düşündürtmektedir. TR319 numaralı sondaj suyunun kimyasına ilişkin gözlenen<br />

yüksek Na + ve HCO3 - değerleri, granitik-metamorfik akiferlerde gerçekleşen sodik plajiyoklas<br />

çözünmesi reaksiyonuna bağlanarak (Albu ve diğ. 1997), bölgedeki Uludağ batoliti ile<br />

açıklanmaktadır.<br />

Şekil 5 Uludağ maden suyu bölgesindeki sondajların ve mineralli suların konumu (Tut Haklıdır<br />

2007)<br />

Şekil 5’de gözlenen Uludağ Maden Suları bölgesindeki kaynak ve sondajlar, bölgede birbirlerine<br />

çok yakın derinliklerde fiziksel parametreleri birbirinden farklı suları göstermektedir (Çizelge 2).Bu<br />

suların birbirleriyle etkileşimleri ile su-gaz etkileşimi maden sularının oluşumunda belirli ölçüde<br />

rol oynamaktadır.<br />

Kimyasal analizlerden TR317, TR318 nolu maden suyunun Ca-Mg-Na-HCO3 su tipinde, TR 319<br />

sondaj suyunun ise Na-Ca-HCO3 tipinde olduğu belirlenmiştir. Bu sular karşılaştırıldığında TR319<br />

sondajındaki Na + ve HCO3 - iyonlarının baskınlığı göze çarpmaktadır. Bölgede yer alan Çınar, Sırma<br />

ve Özkaynak firmalarına ait maden sularının da aynı akiferden geldiği gözlenmektedir.<br />

Bölgedeki suların izotop analiz sonuçları değerlendirildiğinde; bu çalışmayı da kapsayan söz<br />

konusu uluslararası proje çerçevesinde; termal suların 1000–2000 m yüksekliklerdeki faylardan<br />

yeraltına girerek, fazla δ 18 O değişimine uğramadığını ve çok derin dolaşımlı bir ısınma<br />

yaşadıklarını göstermektedir (Tut Haklıdır 2007). Maden sularının ise belirgin bir su-kaya<br />

etkileşimini yansıttığı Şekil 6’ta da göze çarpmaktadır.<br />

73


Sonuçlar<br />

d<br />

-13 -11 -9 -7<br />

18 O<br />

AMSD (δ D=8δ 18 O+ 22)<br />

TR317<br />

Sırma<br />

KMSD (δ D=8δ 18 O+ 10)<br />

TR318<br />

74<br />

TR319<br />

-50<br />

-55<br />

-60<br />

-65<br />

dD<br />

-70<br />

-75<br />

-80<br />

KMSD: Küresel<br />

Meteorik Su Doğrusu<br />

AMSD: Akdeniz<br />

Meteorik Su Doğrusu<br />

Sıcak su<br />

Soğuk su<br />

Maden suyu<br />

+ Acı su<br />

Şekil 6 Geniş bir bölgede incelenmiş olan değişik karakterde suların<br />

δ 18 O – δ D ilişkisi (Tut Haklıdır ve Savaşçın 2007)<br />

Uludağ Maden Suyu ve çevresinde farklı kaynak ve sondajlardan elde edilen değişik özelliklerdeki<br />

suların birbirlerine çok yakın kotlarda, neredeyse bir arada varlıklarını sürdürdüklerini ve bu değişik<br />

suların bir oluşum ilişkisi içinde bulunmaktadırlar. Bu çok dar ve sığ alanda, birbirlerine çok yakın<br />

kotlarda, üç ayrı tür su söz konusudur. Bunlar;<br />

Acı Su : Su-kaya etkileşimi ile (büyük olasılıkla sülfatlı cevherleşmeler veya skarn) derinlerde<br />

gelişmiş ve daha sonraki buharlaşmalarla yoğunlaşmış olup sürekli gaz çıkışını sağlayan en<br />

derindeki sudur. KB ‘daki jeotermal sulardan farklı izotopik ve jeokimyasal değerler vermesi daha<br />

etkin bir tektonik bölgede yer almasının ve farklı su kaya etkileşiminin sonucu olmalıdır (Tut<br />

Haklıdır ve Savaşçın, 2007).<br />

Maden Suları: Uludağ Maden Suyu kaynaklarının jeokimyasal verileri çevredeki diğer maden suları<br />

ile yakın benzerlik göstermesi (Çizelge 1) beklenen bir olgudur. Bu kaynaklar birbirlerine oldukça<br />

yakın mesafelerde yeryüzüne çıkmakta ve akışkan aynı kayalarla etkileşimde bulunmaktadır.<br />

Diğerlerinden farklı olarak Uludağ maden suları bölgesinde yer alan TR 319 numaralı sondaj ile<br />

daha derinden gelen acı suyun da incelenebilmesi gerçekleşebilmiştir.<br />

Normal Yeraltı Suları: Doğal olarak bölgede en üst kotlarda yer almaktadırlar ve su kaya etkileşimi<br />

ve diğer kimyasal işlevler neticesinde acı suyu oluşturdukları düşünülmektedir.<br />

Bölgede maden suları ve sıcak suların etkileşimi ve sondaj verileri dikkate alınarak (Çizelge 2’de<br />

gözlenen TR319 nolu sondaj verileri) Uludağ’ın güneyinde de kuzeyinde olduğu gibi jeotermal bir<br />

potansiyel bulunabileceğine işaret edilmek istenmektedir.<br />

Özellikle Uludağ Maden Suları bölgesinde yoğunlaşılan çalışmada gözlenildiği üzere yeni<br />

sondajların açılmasıyla değişen kaynak debileri, birbirlerine yakın mesafede dar alanda açılan<br />

kaynaklar


Kaynakça<br />

ALBU, M., Banks, D., Nash, H., 1997. Mineral and Thermal Groundwater Resources. Chapman &<br />

Hall Press. London, 447.<br />

BİNGÖL E., Delaloye, M., Ataman, G., 1982. Granitic intrusions in Western Anatolia:A<br />

contribution of the geodynamic study of this area, Eclogae Geol. Helv., 75, 437-446.<br />

DOGLIONI, C., Agostini, S., Crespi, M., Innocenti, F., Manetti, P., Riguzzi, F., Savaşçın, M.Y.,<br />

2002. On the Extension in Western Anatolia and the Aegean Sea. Journal Virtual Explorer,117-<br />

131.<br />

IMBACH, T., 1992. Thermalwasser von Bursa. Geologische und hydrogeologische<br />

Untersuchungen am Berg Uludağ (NW-Türkei). Ph.D. thesis, ETC Zurich, 178.<br />

IMBACH, T., 1997. Deep Groundwater Circulation in the Tectonically Active Area of Bursa,<br />

Northwest Anatolia, Turkey. Geothermics, 26, 251-278.<br />

İNAN, K.,1980. Uludağ Skarn Kuşağının Petrojenez ve Jeokimyası. Teknik Rapor. İTÜ Maden<br />

Fakültesi. 131.<br />

KETİN, İ., 1947. Uludağ Masifinin Tektoniği Hakkında (Über die Tektonik des Uludag-Massivs).<br />

Bull. Geol. Soc. Turk, 1, 61-88.<br />

TUT HAKLIDIR F.S., 2007. Bursa ve Çevresi Termal, Maden ve Yeraltısularının Jeokimyasal<br />

İncelenmesi. Doktora Tezi, DEÜ, İzmir, 320 S.<br />

TUT HAKLIDIR F.S., Savaşçın, M.Y., 2007. Uludağ (Bursa) Güneyindeki Maden Sularının<br />

Oluşumuna İlişkin Bir Yaklaşım. Geosound, 50-51; 27-45.<br />

VAN DER KAADEN, G. 1958. Bursa Uludağ Volfram Madeninin Jönez ve Mineralizasyonu<br />

Hakkında, MTA Dergisi, 50, 36-47.<br />

75


KONYA-CİHANBEYLİ SICAK VE MİNERALLİ SULARININ<br />

HİDROJEOKİMYASAL VE İZOTOPİK ÖZELLİKLERİ<br />

İsmail KARA*, Mustafa DURDU**, M. Fatih ÖZİÇLİ*<br />

* MTA <strong>Genel</strong> Müdürlüğü, Enerji Hammadde Etüt ve Arama Dairesi, Ankara,<br />

e-mail:ikara@mta.gov.tr<br />

** MTA <strong>Genel</strong> Müdürlüğü, Orta Anadolu II. Bölge Müdürlüğü, Konya,<br />

ÖZ<br />

İç Anadolu Bölgesi sıcak ve mineralli su kaynakları açısından önemli bölgelerimizdendir. Konya ve<br />

çevresinde de önemli jeotermal sahalar vardır. Konya’nın kuzeyinde Cihanbeyli (49 0 C), doğusunda<br />

İsmil-Karapınar-Ereğli (25-43 0 C), batısında ise Beyşehir-Seydişehir (35-43 0 C) ile Ilgın (41.6 0 C)<br />

ve Tuzlukçu (46.5 0 C), sahaları Konya’yı kuşatır şekildedir.<br />

İnceleme alanında temelde, değişik boyutlarda bloklar içeren Üst Kretase yaşlı Koçyaka<br />

Formasyonu yer almaktadır. Temel birimin üzerine ise uyumsuz olarak Orta-Üst Eosen yaşlı Çayraz<br />

Formasyonu gelmektedir. Bu Formasyonun üzerinde ise yine uyumsuz olarak Üst Miyosen-<br />

Pliyosen yaşlı İnsuyu Formasyonu ile Çataltepe Andezitleri bulunmaktadır. Tüm birimleri Pliyo-<br />

Kuvaterner yaşlı Cihanbeyli ve Tuz gölü Formasyonları ile Travertenler uyumsuz olarak<br />

örtmektedir.<br />

Cihanbeyli Jeotermal sahasında, Bolluk Gölü, Bozdağ ve çevresindeki toplam 105 adet kuyu ile 3<br />

adet kaynaktan ölçümler yapılmıştır. Kuyuların derinlikleri 30-220 m arasında olup sıcaklıkları<br />

13.7-47.7 °C dir. Sahada birbirinden farklı kimyasal özellikler gösteren soğuk, sıcak ve mineralli<br />

suların toplam mineralizasyonları 901.5 mg/l ile 4788.1 mg/l arasında değişmektedir. Cihanbeyli<br />

sahasındaki sıcak sular, Ca-Mg-Na, SO4-HCO3-Cl lu sular sınıfındadır.<br />

Cihanbeyli jeotermal sahasında yapılan etüt çalışmaları ile sahanın tektonik yapısı aydınlatılmış,<br />

jeotermal akışkan içerebilecek Formasyonların derinlikleri ve jeotermal anomali sınırları<br />

belirlenmiştir.<br />

Konya-Cihanbeyli sahasındaki sıcak ve mineralli sular, δ 18 O, δ 2 H, δ 3 H izotop verilerine göre genel<br />

olarak meteorik kökenli olup, derin dolaşımlı ve yeraltında uzun kalış süresine sahiptirler.<br />

Anahtar Kelimeler: Cihanbeyli, izotop, sıcak su, mineralli su, hidrojeokimya.<br />

HYDROGEOCHEMICAL AND ISOTOPIC PROPERTIES OF HOT AND MINERAL<br />

WATERS IN KONYA-CİHANBEYLİ<br />

ABSTRACT<br />

Central Anatolia is one of the important hot and mineral water region in Turkey. There are<br />

important geothermal fields in Konya and surroundings. Cihanbeyli (49 o C) at the north, İsmil-<br />

Karapınar-Ereğli at the south (25-43 o C), Beyşehir-Seydişehir (35-43 o C), Ilgın (41.6 o C) and<br />

Tuzlukçu (46.5 o C) fields enclose Konya.<br />

In the study area, Upper Cretaceous ophiolitic melange, Koçyaka Formation, containing blocks of<br />

different size, forms the basement. Middle-Upper Eocene Çayraz Formation unconformably<br />

overlies the basement. İnsuyu Formation and Çataltepe Andesites of Upper Miocene-Pliocene,<br />

unconformably overlies the Çayraz Formation. Plio-Quaternary Cihanbeyli and Tuzgölü formations<br />

and travertines cover all of these units.<br />

77


In Bolluk Lake, Bozdağ and its surroundings, measurements have been taken from 105 wells and 3<br />

springs. Depths of the wells varies in between 30-220 m and temperatures 13.7-47.7 o C. Hot and<br />

mineral waters showing different chemical charecters have TDS of 901.5-4788.1 mg/l. Character of<br />

hot waters in Cihanbeyli field is Ca-Mg-Na, SO4-HCO3-Cl .<br />

With the studies that have been performed in Cihanbeyli field, tectonic structures, the depths of<br />

formations possibly containing geothermal fluids and boundaries of anomalies have been<br />

determined.<br />

According to the δ 18 O, δ 2 H and δ 3 H isotope data, the hot and mineral waters in Cihanbeyli are<br />

meteoric origin. These are deep circulating waters and have long circulation time in underground.<br />

Key Words: Cihanbeyli, isotope, hot water, mineral water, hydrochemistry.<br />

1. GİRİŞ<br />

İnceleme alanı olan Konya-Cihanbeyli jeotermal sahası Konya ilinin 90 km kuzeyinde yer<br />

almaktadır (Şekil 1). Sahanın uydu görünümü ise Şekil 2 dedir. Bölge ile ilgili yapılan çalışmalar;<br />

Çemen ve diğ., (1999), Tuzgölü'nün batı kenarının Yeniceoba ve Cihanbeyli fay zonları ile<br />

sınırlandığını, Yeniceoba fay zonunun muhtemelen Sultanhanı fay zonu ile birleştiğini ileri<br />

sürmüşlerdir. Canik (1987), Yapalı çevresindeki sıcak ve mineralli sular ile Bolluk Gölü<br />

çevresindeki traverten konilerini incelemiştir. Dirik ve Erol (2000), Cihanbeyli'den geçen fayı<br />

Eskişehir-Sultanhanı fay sistemi içinde değerlendirmişler ve KB-GD doğrultulu bu fayın yüksek<br />

açılı normal fay bileşenli sağ-yanal doğrultu atımlı faylardan oluştuğunu ileri sürmüşlerdir. Koçyiğit<br />

(2000), Orta Anadolu'nun genel neotektonik özelliklerini ve depremselliğini inceleyerek Orta<br />

Anadolu'yu iki alt neotektonik bölgeye ayırmıştır. İnönü-Eskişehir Fay Zonu'nun doğu kesimini<br />

oluşturan, Cihanbeyli'den geçen KB gidişli fayı, önemli sağ yanal doğrultu atım bileşeni olan verev<br />

atımlı normal bir fay zonu olarak değerlendirmiştir. Aydemir ve Ateş (2005), Bölgedeki manyetik<br />

anomaliyi inceleyerek, KB-GD doğrultulu anomaliyi Sülüklü-Cihanbeyli-Gölören anomalisi olarak<br />

isimlendirmişlerdir. Gündoğan (1994), Bolluk Gölü ve çevresini jeolojik, mineralojik ve<br />

jeokimyasal açıdan incelemiştir. Yazar, Bolluk Gölü suyunun SO4 açısından zengin olduğunu,<br />

Bolluk Gölü'nden Tersakan ve Tuz Gölü'ne doğru gidildikçe göl suları ve diğer sülfatlı kaynakların<br />

SO4 değerinde belirgin bir azalma olduğunu, buna karşılık her üç göldeki ve kaynak sularındaki<br />

Na + /Cl - değerinin yaklaşık 0.60 gibi bir değerde sabitleştiğini, Bolluk Gölü çevresindeki<br />

volkanizmanın halen aktif olduğunu ve yeraltısuyuna SO4 iyonları verdiğini belirtmiştir. Ulu ve<br />

diğ. (1994), Cihanbeyli çevresinde yüzeyleyen temel kayalarını 'Bolkardağ Birliği' içerisine alarak<br />

değerlendirmişlerdir. Righi ve Cortesini (1959), Tuz Gölü havzasının stratigrafisi ve yapısal<br />

konumunu ayrıntılı olarak değerlendirmişlerdir. Erol (1969), Tuz Gölü havzasının 1/100.000<br />

ölçekte jeomorfoloji haritasını hazırlamıştır.<br />

Bu çalışma da, Cihanbeyli jeotermal sahasının geliştirilmesi ve potansiyelinin belirlenmesine<br />

yönelik çalışmalar yapılması amaçlanmıştır. Bu nedenle sahada 2006 ve 2007 yılları içersinde,<br />

detay jeotermal jeoloji etüt, hidrojeokimyasal incelemeler ve izotop çalışmaları yapılmıştır. Tüm<br />

çalışmaların sonucunda da sahada bir adet jeotermal araştırma sondajı yapılmıştır.<br />

2. YÖNTEM<br />

İnceleme alanının ayrıntılı jeolojik haritası yapılmış, sıcak ve soğuk su kaynak ve kuyularından<br />

izotop ve su kimyası numuneleri alınmıştır. Sıcaklık ve EC değerleri çıkış yerlerinde ölçülmüştür.<br />

Kimyasal analizler, MTA genel Müdürlüğü laboratuarlarında, izotop analizleri ise <strong>DSİ</strong> Teknik<br />

Araştırma ve Kalite Kontrol dairesi <strong>İzotop</strong> laboratuarlarında yapılmıştır.<br />

78


Hidrokimyasal analiz sonuçları çeşitli diyagramlar ile değerlendirilmiş olup sular köken ve<br />

rezervuar sıcaklıkları açısından yorumlanmıştır. Doğal (çevresel) izotoplardan trityum (δ 3 H) ile<br />

yeraltısuyunun akiferde dolaşım süreleri, oksijen-18 (δ 18 O) ve döteryum (δ 2 H) arasındaki ilişki ile<br />

kaynak sularının meteorik su çizgisine uyumlulukları, yüzey ve yeraltındaki buharlaşma durumları<br />

araştırılmıştır.<br />

3. İNCELEME ALANININ JEOLOJİSİ VE HİDROJEOLOJİSİ<br />

İnceleme alanında jeolojik olarak Mesozoyik ve Senozoyik yaşlı birimler bulunmaktadır. Temelde<br />

değişik boyutlarda bloklar içeren Üst Kretase yaşlı Koçyaka Formasyonu yer almaktadır. Temel<br />

birimin üzerine uyumsuz olarak Üst Miyosen-Pliyosen yaşlı İnsuyu Formasyonu ile Çataltepe<br />

Andezitleri bulunmaktadır. Tüm birimleri Pliyo-Kuvaterner yaşlı Cihanbeyli ve Tuz gölü<br />

Formasyonları ile Travertenler uyumsuz olarak örterler (Şekil 3, 4). Sahada jeolojik olarak 600 km 2<br />

detay jeotermal etüt çalışması yapılmıştır.<br />

Şekil 1. İnceleme alanının yer bulduru haritaları.<br />

79


Şekil 2. İnceleme alanının uydu görünümü<br />

3.1. MESOZOYİK<br />

3.1.1. Koçyaka Formasyonu (Krük)<br />

Çeşitli tür ve boyutta bloklar içeren ofiyolitik birime Ulu ve diğ. (1994), Koçyaka Formasyonu ismi<br />

vermişlerdir. Birim, Kızılağıl Tepe (K29-c3) çevresinde yüzeyler. Çeşitli tür ve büyüklükte<br />

kuvarsit, serpantinit, çört, dunit, diyabaz, ince taneli gabro ve kireçtaşı blokları içerir. Blokların<br />

boyutu birkaç metreden birkaç kilometreye kadar değişir. Bloklar arasında matriks olabilecek bir<br />

seviye gözlenememektedir. Kızılağıl Tepe'nin yaklaşık 1 km KD'sundaki 1058 rakımlı tepede,<br />

kahverengi, kırmızımsı renklerdeki kuvarsit blokları, sert dişler oluşturacak şekilde oldukça<br />

belirgindir. Bu tepenin hemen güney yamacındaki serpantinit, diyabaz-gabro, radyolarit ve kireçtaşı<br />

bloklarının boyutları fazla değildir. Diyabaz-gabrolar, yeşil, yeşilimsi siyah, siyah; radyolaritler<br />

kırmızı; kireçtaşları ise beyaz, bej ve açık gri renklidir. Yer yer çok küçük alanlarda opalleşmeler<br />

gözlenir. Buradaki bir kireçtaşı bloğu içinde beyaz renkli kuvars çatlak dolgusu vardır. Bu dolgu<br />

yaklaşık olarak K60B doğrultuludur. Birim içerisindeki ayırtlanabilen bloklar, haritada<br />

gösterilmiştir ve Formasyon isimleri daha önceki isimler korunarak alınmıştır.<br />

Ulu ve diğ. (1994) görünür kalınlığını 500-1000 m olarak verdikleri birimin yaşını, önceki<br />

çalışmaları da değerlendirerek, Maestrihtiyen olarak belirtmişlerdir. Koçyaka Formasyonu, Özcan<br />

ve diğ.(1990)'nin Hatip Formasyonu ve Koçyaka Metamorfik ofiyolitli Karmaşığı, Droop ve diğ.<br />

(2005)'nin Altınekin Metamorfik Kompleksi ile deneştirilebilir.<br />

3.1.1.1. Ballıktepe Bloğu (TRJb)<br />

İlk kez Ulu ve diğ., (1994), Mesozoyik yaşlı kireçtaşı, mermer, dolomitik kireçtaşından oluşan bu<br />

birime Ballıktepe Formasyonu ismini vermişlerdir. Cihanbeyli'nin güneyindeki Bozdağ (K29-c3) ile<br />

Boluk Gölü'nün doğu kenarındaki Tütün ve Küçüktütün Tepelerde (K29-c3) yüzeylemektedir.<br />

Birim genel olarak beyaz, bej, açık gri renkli kireçtaşı, mermer ve koyu gri renkli dolomitik<br />

kireçtaşlarından oluşmaktadır. Bozdağ'ın kuzey eteklerinde pembe renkli kireçtaşlarında güzel<br />

klivajlar oluşturur. Bu tepe, ofiyolit içerisindeki büyük bir karbonat bloğu olarak<br />

değerlendirilmektedir. Birim Neojen yaşlı çökel kayalarla örtülür. Ulu ve diğ., (1994) Formasyonun<br />

kalınlığını 800 m olarak vermiştir. Özcan ve diğ. (1990), Ballıktepe Bloğu'nun metamorfik olmayan<br />

eşdeğeri Loras Formasyonu içinden derledikleri örneklerde Alt Anisiyen-Üst Jura (Malm) yaş<br />

80


aralığını veren fosiller bulmuşlardır. Ulu ve diğ. (1994)'de birimin yaşını Orta Triyas-Üst Jura<br />

olarak kabul etmişlerdir. Ballıktepe Formasyonu Özcan ve diğ. (1990)'nin 'Loras Kireçtaşı' ile, Eren<br />

(2000)'nin Nuras fomasyonu ile deneştirilebilir.<br />

3.1.1.2. Andıklıktepe Kireçtaşı Bloğu (Ka)<br />

İlk olarak Ulu ve diğ., (1994) bu ismi kullanmışlardır. Cihanbeyli ilçesinin güneyindeki Bozdağ'ın<br />

(K29-c3) eteklerinde, Bozdağ'ın batısındaki Kızılağıl Tepe'den başlayarak batıya doğru devam<br />

eden tepelerde yüzeylemektedir.<br />

Birim, kırmızı-pembe renkli pelajik rekristalize kireçtaşı, yeşilimsi renkli şeyl, meta silttaşı, çört<br />

yumrulu ve arabantlı kireçtaşları ile sarı-şarabi renkli pelajik kristalize kireçtaşlarından meydana<br />

gelmektedir.<br />

Bozdağ'ın kuzey yamaçlarında, en altta gri renkli kireçtaşı, dolomitik kireçtaşı, onun üzerinde çört<br />

yumruları içeren, pembe-kırmızı renkli mikritik kireçtaşı ve en üstte de sarı, kırmızı renkli<br />

kalkşistlerden oluşmuştur. Alttaki çörtler beyaz renklidir. Kırmızı renkli kireçtaşları içerisinde, çok<br />

sınırlı bir alanda, Ballıktepe Bloğu’na ait, beyaz, bej renkli çakıllar gözlenmektedir. Bu seviyeler<br />

pembe renkli çört yumruları da içerir. Kalkşistlerin ise yanal olarak devamlılığı yoktur. Batıya<br />

doğru incelerek kaybolur. Kalkşistlerin olmadığı yerlerde kırmızı renkli kireçtaşının üzerine<br />

Ballıktepe Bloğu'na ait birimler gelir. Tabaka eğimleri güneye doğru olduğundan, Ballıktepe<br />

Bloğu’nun altındaymış gibi görünür. Birim orta-kalın-çok kalın tabakalı olup görünür kalınlığı 30-<br />

40 m civarlarındadır.<br />

Ulu ve diğ.,(1994)'nin 200 metre kalınlıkta olduğunu belirttiği birimin, altındaki Ballıktepe ve<br />

üstündeki Koçyaka Formasyonu ile geçişli olduğunu belirtir. Ancak bu çalışmada, Formasyonun<br />

ofiyolit içerisindeki büyük bloklar olduğu gösterilmiştir.Üzeri Neojen yaşlı çökel kayalarla örtülür.<br />

Özcan ve diğ., (1990), bu Formasyonun metamorfik olmayan eşdeğeri olan Midostepe Formasyonu'<br />

içinde buldukları fosillere göre birimin yaşı Berriasiyen'den Üst Kampaniyen-Alt Meastrihtiyen'e<br />

kadar devam etmektedir. Ulu ve diğ., (1994) de birimin yaşını Berriasiyen-Alt Maestrihtiyen olarak<br />

vermişlerdir. Andıklıktepe Formasyonu, Özcan ve diğ., (1990)'nin Midostepe Formasyonu ve Eren<br />

(2000)'nin Karasivri Formasyonu ile deneştirilebilir.<br />

81


Şekil 3. İnceleme alanının jeoloji haritası<br />

82


Şekil 4. İnceleme alanının stratigrafik dikme kesiti<br />

3.2. Senozoyik<br />

3.2.1. Çayraz Formasyonu (Teç)<br />

Birim, inceleme alanı dışında Kırkışla köyünün yaklaşık 7 km GB'sında (L29-b1), 3 km 2 lik bir<br />

alanda yüzeylemektedir. Formasyon, genel olarak kireçtaşı, kil ve karbonatlı killerden oluşur.<br />

Kireçtaşı sarımsı, pembemsi, beyaz, açık gri renkli, yer yer çörtlü, bolca nummulit fosillidir. Büyük<br />

lamelli parçaları da vardır. Bazen orta-kalın tabakalı, bazen de masif görünümlüdür. Karbonatlı<br />

killer ise, yeşilimsi renkli olup, kolayca dağılır. Elle kolaylıkla ufalanabilir. Bu kesimlerde yüzeyde<br />

bol miktarda nummulit dağılmış halde görülür.<br />

Çalışma alanı içerisinde tabanı görülmeyan birim, temel kayalar üzerine uyumsuzlukla oturur (Ulu<br />

ve diğ., 1994). Formasyon, İnsuyu Formasyonu tarafından uyumsuzlukla örtülür. Birimin yaşı Ulu<br />

ve diğ. (1994) tarafından Orta-Üst Lütesiyen (Eosen) olarak verilmiştir.<br />

3.2.2. İnsuyu Formasyonu (Tmi)<br />

İlk olarak Ulu ve diğ.(1994), İnsuyu Deresi'ne atfen bu ismi kullanmışlardır. İnsuyu deresi<br />

çevresinde, Boluk Gölü'nün etrafında ve Karadağ'ın güney kesimlerinde, yaklaşık olarak 60 km<br />

83<br />

2 lik<br />

bir alanda yüzeyler. Birim, taban kesimlerinde, kahverengi, kırmızı renkli alüvyal çökellerle başlar,<br />

üste doğru gölsel kırıntılı çökeller ve kireçtaşları ile devam eder. Bu birimler yanal ve düşey yönde


geçişlidir. Kireçtaşları, beyaz, bej, krem renkli, orta kalın tabakalı, erime boşluklu ve mikritik olup<br />

erime boşlukları yer yer kalsit dolguludur. Zaman zaman da gastropod fosillerine rastlanır.<br />

Tabakalar, yatay veya yataya yakındır. İnsuyu Dere'si çevresinde kırmızı renkli kırıntılılar<br />

hakimdir. Bunların üzerine ise karbonatlar gelir. Daha güneyde Boluk Gölü'nün doğu ve batı<br />

kenarında ise yeşilimsi beyaz renkli jipsli killer yer alır. Bunlar oldukça yumuşak olup bazen el ile<br />

dağılabilir. Bu seviyenin üzerinde ise kireçtaşı, kumlu kireçtaşı seviyeleri bulunur. İnsuyu<br />

Formasyonu, altındaki Çayraz Formasyonu ve daha yaşlı birimler üzerine uyumsuzlukla gelmekte<br />

olup Cihanbeyli Formasyonu tarafından uyumsuzlukla örtülür.<br />

Ulu ve diğ. (1994), birimin yaşını Orta Miyosen sonu-Alt Pliyosen olarak kabul etmiştir.<br />

Formasyon, değişik araştırmacılar tarafından farklı isimler altında incelenmiştir. İnsuyu<br />

Formasyonu, Özcan ve diğ. (1990)'nin Dilekçi Formasyonu ile deneştirilebilir.<br />

3.2.3. Çataltepe Andeziti (Tplç)<br />

Çalışma alanı içerisinde Karadağ (K29-c3), Çatal Tepe (L30-a1) ve Sivri Tepe'de (L30-a1),<br />

yaklaşık 1 km 2 lik bir alanda yüzeyleyen birim, Ulu ve diğ. (1994) tarafından bu isimle<br />

adlandırılmıştır. Andezitler, kahverengi, kırmızımsı kahverengi olup, porfirik doku özelliği gösterir.<br />

Hamur içerisinde plajiyoklas kristalleri fenokristaller olarak bulunur. Çalışma alanı içerisinde<br />

volkanik dom şeklinde görülürler.<br />

İnsuyu Formasyonu'nu kesen bu volkanitler, Tuz Gölü Formasyonu tarafından uyumsuzlukla<br />

örtülmüşlerdir. Ulu ve diğ. (1994) birime, Üst Miyosen-Pliyosen yaşını vermiştir.<br />

3.3. Pliyo-Kuvaterner<br />

3.3.1. Cihanbeyli Formasyonu (Pl-Qc)<br />

Kahverengi kırıntılılar ile çakıltaşı ve çakıllı kireçtaşından oluşan birim Ulu ve diğ. (1994)<br />

tarafından Cihanbeyli Formasyonu adı altında incelenmiştir. <strong>Genel</strong>de çalışma alanının batı<br />

kesimlerinde olmak üzere, yaklaşık olarak 100 km 2 lik bir alanda yüzeyler.<br />

Çakıllar polijenetik kökenli olup matriks kumtaşı ve karbonatdan oluşur. Yer yer tane destekli<br />

görünüm sunar. Taneler iyi yuvarlaklaşmış olup mermer, kireçtaşı, ofiyolit ve İnsuyu<br />

Formasyonu’na aittir. Çakıl boyutu nadiren 10 cm’yi aşar. Birim, yatay veya yataya yakın, ortakalın<br />

tabakalıdır. Çapraz tabakalanmalar da gözlenir. Çakıltaşları, yanal ve dikey olarak kumtaşına<br />

geçer. Kumtaşları içeririnde de çakıl boyutlu malzemeler yer alabilir. <strong>Genel</strong>de boz renkli olan<br />

kumtaşları, İnsuyu Deresi çevresinde kahverenklidir. İnsuyu Deresi ve Cihanbeyli ilçesinin hemen<br />

batısındaki alanda çok gevşek tutturulmuş olup elle dağılabilir. Birimin üst seviyelerini, çakıllı<br />

kireçtaşı oluşturur. İçerisindeki çakıllar polijenetik kökenli olup, ofiyolitik çakıllar, matrikse göre<br />

daha dayanıklı olduğundan, küçük çıkıntılar yaparlar.<br />

Cihanbeyli Formasyonu, altındaki İnsuyu Formasyonu üzerine uyumsuzlukla gelir. Birim yanal ve<br />

düşey olarak Kuvaterner yaşlı Tuzgölü Formasyonuna geçer. Birim, çalışma alanının güney<br />

kesimlerinde ince iken, kuzey kesimlerinde ise daha kalındır.Ulu ve diğ. (1994), birimin yaşını<br />

Pliyo-Kuvaterner olarak vermişlerdir.<br />

3.3.2. Tuzgölü Formasyonu (Qtu)<br />

Ulu ve diğ. (1994), İnceleme sahası içindeki Kuvaterner birimlerini Tuzgölü Formasyonu adı<br />

altında incelemişlerdir. Birim, çalışma alanının genellikle doğu kesimlerinde, geniş bir alanda<br />

yüzeyler.<br />

Birim,çakıl, kum, silt, CO3'lı kum ve siltler, CO3 seviyeleri ile jipsli killerden oluşur. Jipsler beyaz<br />

ve sarı renklerde merceksi yaygılar olarak görülür. Birim, İnsuyu Formasyonu ve diğer yaşlı<br />

birimler üzerinde uyumsuz olarak yer alır. Tuzgölü Formasyonu, Cihanbeyli Formasyonu ile yanal<br />

84


ve düşey yönde geçişlidir. Birim içinden yaş verecek herhangi bir fosil bulunamamış olup, yaşı<br />

Pliyo-Kuvaterner olarak kabul edilebilir (Ulu ve diğ., 1994).<br />

3.3.3. Travertenler (Qtr)<br />

Çalışma alanında, Bolluk Gölü'nün doğu ve kuzey kesimlerinde koni şeklinde gözlenir. Traverten<br />

konilerinin doğu kenarındakilerin doğrultusu göle paralel olup birkaç tanesi de göl içerisinde<br />

bulunmaktadır. Üst tarafları dairesel veya elipsoidal kesik koni şeklindedir. Bu traverten konilerinin<br />

içi çoğunlukla toprakla, çok az bir kısmı ise suyla doludur. Boyutları birkaç metreden, birkaç yüz<br />

metreye kadar değişir. Daha önceki araştırmacılar tarafından sayılarının 60 kadar olduğu belirtilen<br />

(Gündoğan, 1994) konilerden yaklaşık olarak kırk kadarının yeri (Şekil 5) tarafımızdan belirlenip<br />

haritalanmıştır. Traverten konileri Kuvaterner-Güncel yaşlıdır.<br />

3.2. Tektonik<br />

Neotektonik dönemde bölgede değişik karakterlerde tektonik yapılar gelişmiştir. Bunlar, normal ve<br />

doğrultu atımlı faylar şeklindedir.<br />

Çalışma alanı ve çevresinde jeotermal açıdan en önemli fay kabaca KB-GD doğrultulu Bollukgölü<br />

fayıdır. Bu fay Bozdağ’ın kuzey etekleri, Bolluk Gölü, Küçüktütün Tepe ve Karadağ’ın kuzey<br />

kenarı boyunca uzanmakta olup eğim atımlı normal fay karakterindedir. Bollukgölü fayının KD<br />

bloğu, diğer bloğa göre düşmüştür. Bölgedeki sıcak suların çoğunluğu ile Bolluk Gölü kuzey<br />

kenarında gözlenen traverten konilerinin oluşumunun bu fayla ilişkili olduğu düşünülmektedir.<br />

Sahada ayrıca Bolluk Gölü’nün doğu ve batı kenarında da yaklaşık KKD-GGB doğrultulu eğim<br />

atımlı normal faylar bulunmaktadır. Bolluk Gölü, bu fayların oluşturduğu graben içerisinde<br />

gelişmiştir. Özellikle doğu kenarındaki sıcak sular ve traverten konilerinin oluşumu, Gölün<br />

doğusunu sınırlayan fayla ilişkilidir.<br />

Yine Karadağ çevresinde K-G ve KD-GB doğrultulu muhtemel faylar bulunmaktadır. Bunlar da<br />

eğim atımlı normal fay karakterinde olup, doğudaki bloklar düşmüştür. Karadağ güneyi ve<br />

batısındaki sondajlardan çıkan sıcak suların da bu faylarla ilişkili olduğunu söyleyebiliriz.<br />

Bunların dışında sıcak suların gelişiminde fazla etkisi olmayan ancak bölgenin önemli yapısal<br />

unsurları olduğu için, jeolojik gelişimini etkileyen üç önemli fay daha vardır. Bunlar, İnsuyu fayı,<br />

Karatepeyayla fayı ve Tersakangölü fayıdır. Adını, çalışma alanı dışındaki İnsuyu Köyü’nden alan<br />

İnsuyu fayı KBB-GDD doğrultulu olup, güney bloğu düşen, eğim atımlı normal fay karakterindedir.<br />

İnsuyu deresi boyunca Cihanbeyli ilçesinin içine kadar uzanan ve burada Karatepeyayla fayı ile<br />

kuzeye doğru atılan fayın Tersakangölü fayı olarak devam ettiği düşünülmektedir. Karatepeyayla<br />

fayı Cihanbeyli ilçesinden başlayarak KD yönünde devam eder ve sol yönlü doğrultu atımlı fay<br />

özelliğindedir. Tersakangölü fayı, Tersakangölü’nün D-KD kenarını sınırlayan ve KB-GD<br />

doğrultusu boyunca uzanan bir faydır. Eğim atımlı normal fay özelliğinde olup, batı bloğu<br />

düşmüştür.<br />

4. KAYAÇLARIN HİDROJEOLOJİK ÖZELLİKLERİ<br />

Çalışma sahası ve çevresinde yer alan birimlerden Koçyaka Formasyonuna ait serpantinitler<br />

geçirimsiz, Ballıktepe ve Andıklıtepe Bloğu’na ait kireçtaşı seviyeleri ile kuvarsitler çatlaklı ve<br />

kırıklı yapılarından dolayı geçirimlidirler. Temel birimlerin üzerine uyumsuzlukla gelen Eosen yaşlı<br />

Çayraz Formasyonu, Miyosen-Pliyosen yaşlı İnsuyu Formasyonu’na ait birimlerden gevşek<br />

tutturulmuş çakıltaşı, kumtaşı ve killi kireçtaşı seviyeleri geçirimli, siltli seviyeler yarı geçirimli,<br />

killi seviyeleri ise geçirimsizdir. Çataltepe Andezitleri de kırıklı yapılarından dolayı geçirimlidirler.<br />

Pliyo-Kuvaterner yaşlı Cihanbeyli Formasyonunu ile Tuzgölü Formasyonunun kireçtaşı ve çakıllıkumlu<br />

seviyeleri geçirimli, siltli ve killi seviyeleri ise geçirimsizdir. Kuvaterner yaşlı yamaç<br />

85


molozu, alüvyonlar ve travertenler de geçirimli olup alüvyonlar, soğuk sular için akifer<br />

özelliğindedir.<br />

5. HİDROJEOKİMYASAL DEĞERLENDİRME<br />

Cihanbeyli Jeotermal sahasında, Bolluk Gölü, Bozdağ ve çevresinde tespit edilebilen sıcaklıkları<br />

13.7-47.7 °C arasında değişen toplam 105 adet kuyu, sıcaklıkları 21-47.7 °C arasında değişen<br />

toplam 55 adet kuyu (Şekil 6) ile 3 adet kaynak vardır. Kuyuların derinlikleri 30-220 m arasındadır.<br />

Kuyuların çoğunluğu yöre halkı tarafından pancar sulama amaçlı açılmıştır. Alkim A.Ş. ye ait 8<br />

adet kuyu artezyen olup diğer kuyuların tümü pompayla üretim yapmaktadır.<br />

İnceleme alanındaki sıcak su, kaynak ve kuyuların yerleri ve fiziksel parametreleri (Sıcaklık, EC,<br />

debi) kuyu ve kaynak başında tespit edilmiş olup analizler için gerekli numuneler (su kimyası,<br />

izotop, petrografik) alınmıştır. Kimyasal analiz sonuçları Tablo 1’ de verilmiştir.<br />

Cihanbeyli jeotermal alanında bulunan sulardan; sığ derinlikli(30m) soğuk su kuyusunun (G-1K)<br />

toplam mineralizasyon değeri 1117.9 mg/l olup, Ca-Mg, HCO3-SO4 lı sular sınıfındadır. Derin olan<br />

(170m) soğuk su kuyusunun (CB-7K) toplam mineralizasyon değeri ise 901.5 mg/l olup, Ca-Mg,<br />

Cl-HCO3-SO4 lı sular sınıfındadır. Sıcak su kuyularının toplam mineralizasyon değerleri 3136-<br />

4496.4 mg/l arasında olup, Ca-Mg-Na, SO4-HCO3-Cl lu sular sınıfındadırlar. Mineralli su<br />

kaynaklarının ise toplam mineralizasyon değerleri 4550.1-4788.1 mg/l arasında olup, Ca-Mg-Na,<br />

SO4-Cl-HCO3 lı sular sınıfındadırlar.<br />

Tablo 1. Cihanbeyli sahasından alınan numunelerin kimyasal analiz sonuçları.<br />

RUMUZ AD K + Na + NH4 + Ca 2+ Mg 2+ B Li + SiO2 HCO3 - CO3 2- SO4 2- Cl - F - Br - pH<br />

86<br />

EC<br />

(µS/cm)<br />

T.Sertlik<br />

(oA)<br />

CK-1K S.Sarı 20.7 201 >0.1 433 217 1.0 0.3 22 692


4280000<br />

4275000<br />

4270000<br />

4265000<br />

4260000<br />

Sigircik<br />

Ziyaret T.<br />

Kirkisla<br />

Kizilagil T.<br />

CIHANBEYLI<br />

Bozdag<br />

Topkale T.<br />

Karadag<br />

Yapali<br />

Hüyükkuyu<br />

4255000<br />

36485000 36490000 36495000 36500000<br />

Karatas T.<br />

Günyuzu<br />

4280000<br />

4275000<br />

4270000<br />

4265000<br />

4260000<br />

Hüyükkuyu<br />

4255000<br />

Şekil 5. İnceleme alanındaki traverten koni yerleri Şekil 6. İnceleme alanındaki kuyu yerleri<br />

Cihanbeyli jeotermal alanında bulunan suların kalsiyum denge diyagramı değerlendirmesine göre,<br />

sığ soğuk su kuyusu hariç hemen hemen tüm sular kabuklaştırıcı özelliğindedir.<br />

Cihanbeyli jeotermal sahasındaki sıcak ve soğuk suların kimyasal özelliklerinin belirlenmesi<br />

amacıyla Schoeller diyagramıyla değerlendirmeler yapılmıştır. Yarı logaritmik Schoeller<br />

diyagramına göre (Şekil 7), Cihanbeyli sahasındaki sıcak suların iyon dizilimi katyonlarda rCa ><br />

rMg >r(Na + K)> ; anyonlarda rSO4>r(HCO3+CO3)>rCl dur.<br />

Soğuk su kuyularının iyon dizilimi ise, sığ kuyuda katyonlarda rCa > rMg >r(Na + K); anyonlarda<br />

r(HCO3+CO3)> rSO4>rCl dur. Derin kuyuda ise r(Na + K)> rMg> rCa ; anyonlarda rCl><br />

rSO4>r(HCO3+CO3) dır. Derin soğuk su kuyusunda bulunan yüksek değerdeki Cl iyonu muhtemel<br />

sahadaki evaporitik ortamla ilişkilidir. Mineralli su kaynaklarının iyon dizilimi katyonlarda rCa ><br />

rMg >r(Na + K)> ; anyonlarda rSO4> rCl >r(HCO3+CO3) dır.<br />

Yine yarı logaritmik Schoeller diyagramına göre, Cihanbeyli sahasında bulunan sulardan soğuk su<br />

kuyuları dışındaki sular aynı kimyasal karekterleri göstermekte olup ayni kökenlidir. Soğuk sular<br />

ise derinliklerine bağlı olarak farklı kimyasal özellik göstermektedir.<br />

Klorür izokontur haritasına göre (Şekil 8), alanda bulunan yeraltı sularının akış yönü kuzey ve<br />

güney-batıdan doğuya doğru olmakta, klorür ve toplam mineralizasyonca büyük ölçüde<br />

zenginleşmektedir. Bu saptama sahanın besleme bölgesinin kuzey ve güney batı olduğunu ortaya<br />

koymaktadır. Yine sahadaki suların sıcaklık değerlerindeki artışına bağlı olarak EC ve SiO2<br />

değerlerinde de artış olduğu EC ve SiO2 dağılım haritalarından (Şekil 9) görülmektedir. Şekiller<br />

incelendiğinde sahada sıcaklık değerlerinin yüksek olduğu yerlerde, Cl, EC ve SiO2 değerlerinin de<br />

yüksek olduğu görülmektedir.<br />

Cihanbeyli sahasındaki suların jeotermometre kullanımına uygunlukları Na-K-Mg üçgen<br />

diyagramında incelenmiş (Giggenbach, 1991) ve olgun olmayan sular grubunda yer aldıkları<br />

belirlenmiştir. Jeotermometrelerden kuvars jeotermometreleri uygun rezervuar sıcaklıkları<br />

vermiştir. Buna göre yapılan hesaplamalarda rezervuar sıcaklığı 60-70 o C arasında bulunmuştur<br />

(Şekil 10).<br />

87<br />

Sigircik<br />

Ziyaret T.<br />

104<br />

105<br />

Kirkisla<br />

58<br />

2<br />

53<br />

48<br />

106<br />

1 59<br />

Kizilagil T.<br />

107 47<br />

70<br />

68<br />

91<br />

29 17<br />

56<br />

60 57 92<br />

86<br />

108<br />

6289<br />

49<br />

5<br />

30<br />

75<br />

CIHANBEYLI<br />

79<br />

90 81<br />

Bozdag<br />

41<br />

6<br />

9<br />

7<br />

8<br />

1011<br />

12<br />

13<br />

43<br />

42<br />

1514<br />

16<br />

84<br />

80<br />

19 27<br />

21<br />

28<br />

25<br />

18 85<br />

Karadag<br />

32<br />

69 35<br />

9552<br />

5436<br />

26<br />

78<br />

46<br />

24<br />

4<br />

34 23<br />

96 6765<br />

37 51<br />

33<br />

103<br />

83<br />

82<br />

45 44<br />

93<br />

Topkale T.<br />

Yapali<br />

39<br />

6420<br />

97<br />

101<br />

63<br />

3 31<br />

38<br />

22<br />

72<br />

73<br />

66 55<br />

50<br />

6171<br />

40<br />

76 77<br />

94<br />

87<br />

102 98<br />

99<br />

88<br />

100<br />

36485000 36490000 36495000 36500000<br />

Karatas T.<br />

Günyuzu


4274000<br />

4272000<br />

4270000<br />

4268000<br />

4266000<br />

4264000<br />

4262000<br />

4260000<br />

meq/l<br />

100<br />

10<br />

1<br />

Ca<br />

Mg<br />

Na+K<br />

Şekil 7. Sahadaki suların Yarı-Logaritmik Schoeller Diyagramı.<br />

Kizilagil T.<br />

Bozdag<br />

36492000 36494000 36496000 36498000<br />

SO4<br />

Karadag<br />

88<br />

Cl<br />

HCO3+CO3<br />

H.BAYHAN<br />

M.KARACA<br />

A.KAYA<br />

S.SARI<br />

K.TEMİZKAN<br />

N.KILIÇ<br />

H.M.BOZDAĞ<br />

H.YILDIRIM<br />

R.KORKUSUZ<br />

S.KOÇYİĞİT<br />

M.ABAY<br />

İ.ALTUNTAŞ<br />

H.YAPALI<br />

K.ERASLAN<br />

Alkim<br />

Kaynak<br />

Traverten konisi<br />

M.GÜZEL<br />

KC-1<br />

Şekil 8. Sahadaki suların Klorür(Cl) dağılım haritası(Değerler mg/l cinsindendir).<br />

580<br />

560<br />

540<br />

520<br />

500<br />

480<br />

460<br />

440<br />

420<br />

400<br />

380<br />

360<br />

340<br />

320<br />

300<br />

280<br />

260<br />

240<br />

220<br />

200<br />

180<br />

160<br />

140<br />

120<br />

100<br />

80<br />

60


4274000<br />

4272000<br />

4270000<br />

4268000<br />

4266000<br />

4264000<br />

4262000<br />

4260000<br />

4258000<br />

Ziyaret T.<br />

Kirkisla<br />

Kizilagil T.<br />

Bozdag<br />

(a) (b) (c)<br />

Şekil 9. Sahadaki suların EC (a), Sıcaklık (b) ve SiO2 (c) dağılım haritalarının karşılaştırılması<br />

140<br />

120<br />

100<br />

80<br />

60<br />

40<br />

20<br />

0<br />

-20<br />

-40<br />

-60<br />

Karadag<br />

Yapali<br />

36486000 36488000 36490000 36492000 36494000 36496000 36498000 36500000<br />

4274000<br />

4272000<br />

2400<br />

Ziyaret T.<br />

2300<br />

4270000<br />

2200<br />

2100<br />

20004268000<br />

1900<br />

1800<br />

17004266000<br />

1600<br />

1500<br />

14004264000<br />

Kirkisla<br />

1300<br />

1200<br />

1100<br />

4262000<br />

1000<br />

900<br />

4260000<br />

800<br />

700<br />

600 4258000<br />

500<br />

400<br />

4256000<br />

4254000<br />

Kizilagil T.<br />

36486000 36490000 36494000 36498000 36502000<br />

1 2 3 4 5 6<br />

1- Amorf silika, Fournier, 1977<br />

2- Alfa Kristobalit, Fournier, 1977.<br />

3- Beta Kristobalit, Fournier, 1977.<br />

4- Kalsedon, Fournier, 1977.<br />

5- Kuvars, Fournier, 1977.<br />

6- Kuvars buhar kaybı, Fournier, 1977.<br />

Şekil 10. Sahadaki suların jeotermometre grafiği<br />

Bozdag<br />

Topkale T.<br />

Karadag<br />

Yapali<br />

89<br />

4274000<br />

4272000<br />

48<br />

46 Kizilagil T.<br />

44<br />

424270000<br />

40<br />

38<br />

36<br />

344268000<br />

32<br />

30<br />

28<br />

264266000<br />

24<br />

22<br />

20<br />

184264000<br />

16<br />

14<br />

12<br />

104262000<br />

8<br />

6<br />

4260000<br />

Bozdag<br />

Karadag<br />

36492000 36494000 36496000 36498000<br />

ALKİM<br />

H.BAYHAN<br />

H.M.BOZDAĞ<br />

H.YAPALI<br />

H.YILDIRIM<br />

İ.ALTUNTAŞ<br />

K.ERASLAN<br />

K.TEMİZKAN<br />

KAYNAK SUYU<br />

M.ABAY<br />

M.KARACA<br />

N.KILIÇ<br />

R.KORKUSUZ<br />

S.KOÇYİĞİT<br />

S.SARI<br />

80<br />

76<br />

72<br />

68<br />

64<br />

60<br />

56<br />

52<br />

48<br />

44<br />

40<br />

36<br />

32<br />

28<br />

24<br />

20


5.1. <strong>İzotop</strong> Verilerinin Değerlendirilmesi<br />

Cihanbeyli sahasında bulunan sıcak suların kökeninin lokal meteorik çizgiye olan konumlarının<br />

ortaya konulması ve geçirdiği proseslerin saptanması amacıyla alanda izotop örneklemeleri<br />

yapılmıştır. <strong>İzotop</strong> analizi yaptırılan kaynaklar koordinatları ile birlikte Tablo 2’de görülmektedir.<br />

Tablo 2. Seçilen su noktalarına ait izotop değerleri.<br />

Örnekleme<br />

Tarihi<br />

Örnek<br />

Adı<br />

Pafta<br />

Sağa<br />

(Y)<br />

Yukarı<br />

(X)<br />

90<br />

Kot<br />

(Z)<br />

EC<br />

(µS/<br />

cm)<br />

δ 18O<br />

(‰,SMOW)<br />

Döteryum Trityum<br />

(‰,SMOW) (T.U.)<br />

07.09.2006 CNK-1 K29-c3 3691524 4272026 1000 1573 -10.45 -75.39 1.1±0.7<br />

13.09.2006 CT-1 K29-c3 3696200 4268065 945 933 -9.42 -68.45 0.6 ±0.75<br />

14.09.2006 AKÇ-1 3690081 4233221 1129 623 -11.4 -84.50 8.1 ±1<br />

15.09.2006 CMK-1 K29-c3 3693234 4270424 980 1079 -10.35 -74.25 0 ±0.7<br />

15.09.2006 CKT-1 K29-c3 3693624 4268295 958 1165 -10.22 -73.74 1.55 ±0.8<br />

15.09.2006 CA-1 K29-c3 3694511 4264339 943 1311 -10.26 -72.54 0 ±0.7<br />

15.09.2006 CMA-1 K29-c3 3695946 4261438 973 1353 -10.18 -75.73 2.2 ±0.8<br />

15.09.2006 CHB-1 K29-c3 3697641 4260729 981 1484 -10.23 -76.80 0 ±0.85<br />

16.09.2006 CHY-1 K29-c3 3697811 4264967 965 1436 -10.18 -77.83 1.85 ±0.8<br />

19.09.2006 CMG-1 K29-c3 3690659 4274501 1010 680 -11.63 -89.84 0 ±0.7<br />

Cihanbeyli sahasındaki suların δ 18 O-δD diyagramı üzerindeki dünya meteorik su doğrusu ile Doğu<br />

Akdeniz meteorik su doğrusuna göre konumları, meteorik kökenli olduklarını göstermektedir (Şekil<br />

11). Ayrıca suların duraylı izotoplarından Oksijen-18 bakımından zenginleşme görülmemektedir.<br />

δ 2 D (% o S MOW)<br />

40<br />

20<br />

0<br />

-20<br />

-40<br />

-60<br />

-80<br />

-100<br />

-120<br />

-16 -14 -12 -10 -8 -6 -4 -2 0<br />

δ 18 O (% o S MOW)<br />

Şekil 11. Sahadaki suların δ 18 O-δD diyagramı<br />

C NK -1<br />

C T-1<br />

AK Ç -1<br />

C MA-1<br />

C HB -1<br />

C K T-1<br />

C MK -1<br />

C A-1<br />

C HY -1<br />

C MG -1<br />

G MWL<br />

DAMWL


Cihanbeyli sahasındaki suların beslenme yükseltileri ve akifer içinde kalış süreleri arasındaki<br />

ilişkiyi yansıtan δ 18 O- 3 H diyagramına göre (Şekil 12) ise, sahadaki soğuksu ve sıcaksu kuyuları ile<br />

mineralli kaynakların Trityum değerleri aralıklarının 0-2.2 TU arasında olması bu suların genel<br />

olarak derin dolaşımlı ve yeraltında uzun kalış süresine sahip olduklarını gösterir. Bu da bize sıcak<br />

ve soğuk mineralli suların nükleer denemeler öncesi (1952 öncesi) yağışlardan beslenen sular ve 50<br />

yıldan daha yaşlı olduğunu göstermektedir. AKÇ-1 nolu çeşme kaynağı ise, trityum değerinin 8.1<br />

TU. olması nedeniyle diğer sulara göre sığ dolaşımlı ve yeraltında kalış süreleri kısa olan sular olup<br />

genç yağış sularından oluşan 5-10 yıllık güncel sulardır.<br />

Yeraltısuyu dolaşım derinliği<br />

Kalış süresi<br />

Beslenme alanı yükseltisi<br />

δ 18 O (%o SMOW)<br />

Şekil 12. Sahadaki suların δ 18 O-δ 3 H diyagramı<br />

6. JEOTERMAL KAYNAKLARIN OLUŞUM MODELİ<br />

Cihanbeyli Jeotermal sahasında, Bolluk Gölü, Bozdağ ve çevrelerinde tespit edilebilen toplam 105<br />

adet kuyu ile 3 adet kaynak vardır. Kuyuların derinlikleri 30-220 m arasında olup sıcaklıkları 13.7-<br />

47.7 o C dir. Kuyuların çoğunluğu yöre halkı tarafından sulama amaçlı açılmıştır. Alkim A.Ş. ye ait<br />

8 adet kuyu artezyen olup diğer kuyuların tümü pompayla üretim yapmaktadır.<br />

Sahada yapılan jeoloji, hidrojeokimya ve jeofizik çalışmaların sonucunda olumlu jeotermal veriler<br />

elde edilmiştir. Cihanbeyli jeotermal sahasında 2007 yılı içersinde de potansiyeli belirlemeye<br />

yönelik bir adet araştırma sondajı yapılmıştır.<br />

Cihanbeyli jeotermal sahasında ortaya çıkarılan jeotermal bulgular, sahada jeotermal sistemin ısı<br />

kaynağı olduğu düşünülen Üst Miyosen-Pliyosen yaşlı volkanizmanın (Karadağ andezit<br />

volkanizması) (ana baca ve tali bacaları olan, yayılım alanı yaklaşık 12 km çapında olan küçük<br />

ölçekli polijenetik bir asidik volkanizma) magma köklerinin veya magma odalarının sıcaklığını<br />

koruduğunu göstermektedir.<br />

Sistemin ana rezervuarını Koçyaka Formasyonu içersindeki fay zonu oluşturmaktadır. Ayrıca<br />

Koçyaka Formasyonu’na ait erime boşluklu kireçtaşı blokları, kuvarsitlerin çatlaklı seviyeleri,<br />

İnsuyu Formasyonuna ait kireçtaşları ile volkanitler de rezervuar kaya özelliğindedir. Jeotermal<br />

91


sistemin örtü kayasını ise İnsuyu, Cihanbeyli ve Tuzgölü Formasyonunun killi seviyeleri<br />

oluşturmaktadır (Şekil 13). Sahanın beslenme yönü ise bölgenin G ve KB kesimlerinden olduğu<br />

düşünülmektedir.<br />

Şekil 13. Cihanbeyli jeotermal sahası şematik jeotermal modeli.<br />

7. SONUÇLAR<br />

Cihanbeyli jeotermal sahasında, jeolojik çalışma olarak 600 km 2 detay jeotermal etüt çalışması<br />

yapılmıştır.<br />

Cihanbeyli jeotermal sahasında yapılan etütlerin yanı sıra hidrojeokimyasal numuneler alınarak<br />

jeokimyasal değerlendirmeler yapılmıştır.<br />

Jeoloji çalışmalarında, sahanın genel litostratigrafik istifi çıkarılmış, tektonik özellikleri belirlenmiş<br />

ve jeotermal oluşum modeli ortaya konmuştur.<br />

Cihanbeyli Jeotermal sahasında birbirinden farklı kimyasal özellikler gösteren soğuk, sıcak ve<br />

mineralli suların toplam mineralizasyonları 901.5 mg/l ile 4788.1 mg/l arasında değişmektedir.<br />

Sahadaki sıcak sular, Ca-Mg-Na, SO4-HCO3-Cl lu sular sınıfındadır.<br />

92


Alınan numunelerin analiz sonuçlarına göre yapılan jeotermometre hesapları, rezervuar sıcaklığının<br />

60-70 °C arasında olabileceğini göstermektedir. Sahada yapılan sondajda da bu sıcaklık değerlerine<br />

yakın sıcaklık elde edilmiştir.<br />

Cihanbeyli jeotermal sahasındaki sular izotop sonuçlarına göre meteorik kökenli olup sıcak ve<br />

mineralli sular genel olarak derin dolaşımlı ve yeraltında uzun kalış süresine sahiptirler. Soğuk<br />

çeşme kaynağı ise diğer sulara göre sığ dolaşımlı ve yeraltında kalış süreleri kısa olan güncel<br />

sulardır.<br />

Sahada yapılan çalışmalar sonucunda belirlenen noktada 2007 yılında Cihanbeyli KC-1 jeotermal<br />

araştırma sondajı yapılmıştır. KC-1 kuyusunun derinliği 425 m dir. Kuyuda kompresörle 12 saat<br />

süreyle yapılan üretim testi sonucunda 49°C sıcaklığında ve 38 l/s debide sıcak akışkan elde<br />

edilmiştir. Pompa testi yapılması durumunda kuyuda sıcaklık ve debinin artması mümkündür.<br />

Cihanbeyli KC-1 kuyusundan 2.23 MWt enerji elde edilmiştir.<br />

Konya-Cihanbeyli jeotermal sahasında, yapılacak yatırımlara bağlı olarak sahanın geliştirilmesi ve<br />

potansiyelin belirlenmesine yönelik yeni sondaj lokasyon noktaları da belirlenmiştir.<br />

KATKI BELİRTME<br />

Bu çalışma, MTA <strong>Genel</strong> Müdürlüğü-Enerji Hammadde Etüt ve Arama Dairesinin 2006-2007 yılı iş<br />

programında yer alan jeotermal enerji aramaları projeleri kapsamında yapılmıştır. Yazarlar, arazi ve<br />

laboratuvar çalışmaları ile projenin yürütülmesinde emeği geçen tüm arkadaşlara teşekkür ederler.<br />

93


8. DEĞİNİLEN BELGELER<br />

Aydemir, A. ve Ateş, A., 2005. Preliminary evolution of Central Anatolian basins in Turkey by<br />

using gravity and magnetic data. Journal of Balkan geophysical society vol. 8, no.1, 7-<br />

19.<br />

Canik, B., 1987. Bozdağ-Yapalı Toprakkale dolayındaki (Cihanbeyli) sıcak ve mineralli sular ve<br />

oluşumları. 111-123.<br />

Çemen, İ., Göncüoğlu, M. C., ve Dirik, K., 1999, Structural evolution of the Tuzgölü Basin in<br />

Central Anatolia, Turkey. The Journal of Geology, 107, 693-706.<br />

Dirik, K. ve Erol, O., 2000, Tuzgölü ve civarının tektonomorfolojik evrimi Orta Anadolu-Türkiye.<br />

Haymana-Tuzgölü-Ulukışla Basenleri Uygulamalı Çalışma (Workshop). Editörler:<br />

Derman, S. ve Tekin, T. Türkiye Petrol Jeologları Derneği Özel Sayı 5, 27-45.<br />

Droop, G. T.R., Karakaya M. Ç., Eren, Y. ve Karakaya, N., 2005, Metamorphic evolution of<br />

blueschists of the Altınekin Complex Konya area, south central Turkey. Geological<br />

Journal, 40, 127-153.<br />

Eren, Y., 2000. Tuzgölü Havzası Güneybatısındaki (Altınekin-Konya) temel kayaçlarının jeolojisi.<br />

Haymana-Tuzgölü-Ulukışla Basenleri Uygulamalı Çalışma (Workshop). Editörler:<br />

Derman, S. ve Tekin, T. Türkiye Petrol Jeologları Derneği Özel Sayı 5, 113-126.<br />

Erol, O., 1969. Tuzgölü Havzasının Jeolojisi ve Jeomorfolojisi. MTA Rap. No:4220<br />

(yayınlanmamış).<br />

Fournier, R. O., 1977. Chemical geothermometers and mixing models for geothermal systems.<br />

Geothermics, 5, 41-50.<br />

Gündoğan, İ., 1994. Geology, mineralogy, geochemistry and economic potential of the Bolluk Lake<br />

and the adjacent area, Cihanbeyli-Konya. Master tezi, Dokuz Eylül Üniversitesi, İzmir.<br />

Koçyiğit, A., 2000. Orta Anadolu'nun <strong>Genel</strong> Neotektonik Özellikleri ve Depremselliği. Haymana-<br />

Tuzgölü-Ulukışla Basenleri Uygulamalı Çalışma (Workshop). Editörler: Derman, S. ve<br />

Tekin, T. Türkiye Petrol Jeologları Derneği Özel Sayı 5, 1-26.<br />

Özcan, A., Göncüoğlu, M.C., Turhan, N., Şentürk, K., Uysal, Ş. ve Işık, A., 1990. Konya-<br />

Kadınhanı-Ilgın Dolayının Temel Jeolojisi. MTA Der. Rap. No:9535.<br />

Rigo De Righi, M. ve Cortesini, A., 1959. Regional studies of the Central Anatolian basin. Progress<br />

report 1, Pet. İşl. Gn. Md. arşivi (yayınlanmamış).<br />

Ulu, Ü., Bulduk, A., Saçlı, L., Ekmekçi, E., Taşkıran, M. A., Karakaş, M., Adır, M., Öcal, H.,<br />

Sözeri, Ş., Arbas, A.ve Karabıyıkoğlu, M., 1994. İnlice-Akkise ve Cihanbeyli-Karapınar<br />

Alanının Jeolojisi. MTA Der. Rap. No:9720 (yayınlanmamış).<br />

94


ANKARA, KAZAN DOĞAL SODA (TRONA) SAHASI DERİN AKİFER<br />

SİSTEMİNDEKİ PALEO SULAR VE PALEO İKLİM<br />

Dr. Şebnem ARSLAN, Orta Doğu Teknik Üniversitesi, Jeoloji Mühendisliği Bölümü, 06531<br />

Ankara, Türkiye. e-mail: sebnem_okten@yahoo.com<br />

Prof. Dr. Hasan YAZICIGİL, Orta Doğu Teknik Üniversitesi, Jeoloji Mühendisliği Bölümü,<br />

06531 Ankara, Türkiye. e-mail: hyazici@metu.edu.tr<br />

Prof. Dr. Martin STUTE, Barnard College, Environmental Science Department, 3009 Broadway,<br />

New York, NY 10027, USA, e-mail: martins@ldeo.columbia.edu<br />

Prof. Dr. Peter SCHLOSSER, Columbia University, Department of Earth and Environmental<br />

Science, Lamont-Doherty Earth Observatory, 61 Route 9W Palisades, NY 10964, USA. e-mail:<br />

schlosser@ldeo.columbia.edu<br />

ÖZET<br />

Bu çalışmanın amacı Kazan Havzasında bulunan doğal soda (trona) rezervi üzerinde oluşmuş derin<br />

ve çatlaklı bir akifer sistemindeki paleo suların oksijen, hidrojen ve karbon elementlerinin çevresel<br />

izotopları ve asal gazlar (Neon, Ksenon) kullanılarak belirlenmesidir.<br />

Derin akifer sistemindeki yeraltısuyu kalış süresini belirlemek amacıyla farklı derinliklerden<br />

toplanmış örnekler birçok parametre için analiz edilmiştir. Yapılan çalışmalar neticesinde ortaya<br />

çıkan sonuçlar, akifer sistemi içinde paleo suların varlığına işaret etmektedir. Oksijen-18 ve<br />

döteryum sonuçları sistemde serbest ve basınçlı bölgeler arasında bir izotopik zıtlık olduğunu ortaya<br />

koymuştur. Ortalama izotopik fakirleşme oksijen-18 için -2.5 ‰, döteryum için -20 ‰ civarındadır.<br />

Çalışma alanı için oksijen-18 ve yükseklik ilişkisi göz önüne alındığında, sistemde oksijen-18<br />

açısından oldukça fakir olan bazı bölgelerde, bu fakirleşmenin alandaki mevcut yükseklik hesaba<br />

katıldığında, yükseklik etkisi ile açıklanamayacağı görülmüştür. Suda ölçülmüş Ksenon ve Neon<br />

konsantrasyonlarıyla oluşturulan asal gaz termometresinden iki farklı örnek için hesaplanan<br />

beslenim sıcaklıkları günümüz ortalama yıllık hava sıcaklıklarından 4 °C daha düşüktür. Bu durum<br />

sisteme günümüz koşullarından daha düşük sıcaklıklarda beslenim olma olasılığına işaret<br />

etmektedir. Bu sonuç, çok düşük olan radyokarbon aktiviteleriyle de desteklenmektedir. Suda<br />

çözünmüş inorganik karbon içindeki karbon-13 sonuçları ortamda su-kayaç etkileşimi olduğunu ve<br />

radyokarbon aktivitelerinin bu etkileşimden fazlasıyla etkilendiğini göstermektedir. Dolayısıyla,<br />

ölçülmüş radyokarbon aktiviteleri karbon-13 ile düzeltilmiş ve suların radyokarbon yaşı<br />

belirlenmeye çalışılmıştır. Bu sonuçlara göre alandaki suların akifere girmelerinin günümüzden<br />

10000 yıl ile 35000 yıl önce gerçekleştiği görülmektedir.<br />

Derin akifer sisteminden alınmış örneklerde yürütülmüş analizler sistemde günümüz koşullarından<br />

farklı iklim koşullarında, hava sıcaklığının daha düşük olduğu bir ortamda, muhtemelen geç<br />

Pleistosen’de beslenim olduğunu göstermektedir.<br />

Anahtar Sözcükler: Kazan Havzası, kompleks akifer sistemi, paleo su, çevresel izotoplar, asal<br />

gazlar.<br />

95


PALEOWATERS IN THE DEEP AQUIFER SYSTEM OF KAZAN SODA-ASH (TRONA)<br />

ORE FIELD AND LINKS TO PALEOCLIMATE<br />

ABSTRACT<br />

The aim of this study is to identify the paleowaters in an intensely fractured deep aquifer system<br />

located above the trona deposit in the Kazan trona ore field using the environmental isotopes of<br />

oxygen, hydrogen and carbon and the noble gas (Xe and Ne) concentrations dissolved in<br />

groundwater.<br />

In order to determine the groundwater residence times in this deep aquifer system, the samples<br />

collected from different depths were analyzed for a wide set of parameters. Oxygen-18 and<br />

deuterium results showed that there is a strong isotopic contrast between the confined and<br />

unconfined parts of the deep aquifer. The average isotopic depletion is about -2.5 ‰ in oxygen-18<br />

values and – 20 ‰ in deuterium values. When the relationship between oxygen-18 and elevation is<br />

considered for the study area, it is impossible to explain this depletion with the elevation effect. The<br />

noble gas temperatures calculated for two different samples from the system were about 4 °C lower<br />

than today’s mean annual air temperatures indicating recharge during colder climate conditions.<br />

This finding is also supported by the radiocarbon activities being close to the detection limits in<br />

these two samples. Carbon-13 and extremely high dissolved inorganic carbon content data showed<br />

that there is extensive water-rock interaction in the deep aquifer. Carbon-13 data were utilized to<br />

correct the radiocarbon ages affected by this interaction. The adjusted ages were calculated to be<br />

between 10000 - 35000 years BP in this system.<br />

The results of various analyses carried out in the samples from the deep aquifer system point out the<br />

existence of paleowaters in this system. Recharge to the deep aquifer system likely occurred under<br />

colder climate conditions during the late Pleistocene.<br />

Keywords: Kazan Basin, complex aquifer system, paleowater, environmental isotopes, noble gases.<br />

1. GİRİŞ<br />

Çevresel izotop teknikleri geleneksel metodlar kullanılarak çözülemeyen hidrojeolojik problemleri<br />

çözmek amacıyla özellikle son 30 yıldır dünyada ve Türkiye’de oldukça yaygın olarak<br />

kullanılmaktadır (Özyurt ve Bayarı (1998), Plummer ve diğ. (2001), Özyurt (2005)). Clark ve Fritz<br />

(1997) tarafından belirtildiği ve yapılan bir çok uygulama ile kanıtlandığı üzere çevresel izotoplar<br />

yeraltısuyunun kökeni, yenilenebilirliği ve yeraltısuyunun kalitesini etkileyen süreçler hakkında<br />

yapılan araştırmalara katkı sağlamaktadırlar. Çevresel izotoplara ek olarak, yeraltısuyu içerisindeki<br />

asal gaz konsantrasyonları yeraltısuyu geçiş zamanı ile ilgili bilgi verdiği gibi, geçmiş hava<br />

sıcaklıklarının belirlenmesi için de kullanılmaktadırlar (Stute ve Schlosser (1993)).<br />

Bu çalışmada Kazan Havzasında bulunan trona rezervi üzerinde oluşmuş Eosen yaşlı, derin ve<br />

çatlaklı bir akifer sistemindeki paleo suların oksijen, hidrojen ve karbon elementlerinin çevresel<br />

izotopları ve asal gazlar (Neon, Ksenon) kullanılarak belirlenmesi amaçlanmıştır. Trona doğada az<br />

rastlanan bir mineral olduğu halde Türkiye’de keşfedilmiş iki farklı cevher alanı bulunmaktadır.<br />

Bunlar Beypazarı ve Kazan’dadır.<br />

Maden sahasında yeraltı suları ile ilgili, Çevresel Etki Değerlendirme (ÇED) çalışmaları<br />

kapsamında, 2000 yılından bu yana hidrojeolojik karakterizasyon çalışmaları yapılmıştır. Bu<br />

bağlamda madencilik faaliyetlerinin su kaynakları üzerinde olabilecek etkileri de detaylı bir şekilde<br />

araştırılmıştır (Yazıcıgil ve diğ. (2001), SRK (2001, 2004). Bu detaylı çalışmalara ek olarak alanda<br />

izotop tekniklerinin uygulanmasıyla sistemdeki suların yeraltısuyu kalış sürelerinin belirlenmesi<br />

mümkün olmuştur.<br />

96


2. İNCELEME ALANI<br />

İnceleme alanı Ankara’nın 35 km kuzeybatısında yer almaktadır (Şekil 1). Alanın içinde bulunduğu<br />

İç Anadolu Bölgesinde yarı-kurak karasal iklim hakimdir. Yazları sıcak ve kurak, kışlar yağışlı ve<br />

soğuktur. Ankara Meteoroloji İstasyonunda Devlet Meteoroloji İşleri tarafından 1930 yılından bu<br />

yana günümüze kadar ölçülmüş sıcaklıklara göre aylık ortalama sıcaklık 11.8 °C olmakla beraber<br />

Ocak ayında 0.1 °C Temmuz ayında 23.3 °C arasında değişir.<br />

İnceleme alanında dağlık ve ovalık iki morfolojik birim bulunmaktadır. Ovanın kotu 950 metre ile<br />

800 metre arasında değişirken dağlık kesimlerde artmakta ve 1408 metreye ulaşmaktadır. Ova çayı<br />

bu havzada sürekli akan en önemli yüzey sularından biri olup, kuzeydoğu-güneybatı yönünde<br />

akmaktadır.<br />

Şekil 1. Çalışma alanına ait yer bulduru haritası<br />

3. JEOLOJİ VE HİDROJEOLOJİ<br />

Kazan Havzasının batı kısmında yer alan çalışma alanının detaylı jeolojik araştırması Toprak ve<br />

Rojay tarafından 2000 ve 2001 yıllarında ve Rojay tarafından 2002 yılında gerçekleştirilmiştir.<br />

Çalışma alanında başlıca dört kayaç serisi bulunmaktadır. Bunlar, aşağıdan yukarıya doğru<br />

Paleozoik yaşlı metamorfikler, Eosen yaşlı dizilim (Mülk formasyonu ve Akpınar kireçtaşı), Neojen<br />

birimleri ve Plio-Kuvaterner çökellerdir. Alandaki stratigrafik dizilim Şekil 2’de verilen<br />

genelleştirilmiş dikme kesitde gösterilmiştir. Bunun yanı sıra, Şekil 3’te alandaki birimlerin<br />

yüzeysel dağılımını gösteren jeolojik harita verilmiştir.<br />

Şekil 2’de görülebileceği üzere alanda mevcut su içeren birimler sığ (alüvyon), orta (Neojen) ve<br />

derin (Eosen) yeraltısuyu sistemleri olarak gruplanmıştır. Orta ve derin sistemler arasında bulunan<br />

Akpınar formasyonu akitard özelliği taşımaktadır (SRK, 2004). Derin yeraltısuyu sistemi Fethiye,<br />

97


Asmalıdere ve İncirlik üyelerinin çatlaklı kısımlarında bulunmaktadır. Bu sistemin kalınlığı depozit<br />

alanının batısında 400 metreye ulaşmakta ve doğuya doğru azalarak 100- 150 metreye inmektedir<br />

(SRK, 2004). Sistemin içinde bulunduğu İncirlik üyesi koyu kahverengi, ince katmanlı marnlardan,<br />

sarımsı kahverengi, ince katmanlı killi kireçtaşları ve marnlardan ve siyah, karbonatlı, organik<br />

açıdan zengin dolomitli kil taşı yataklarından oluşmaktadır (Toprak ve Rojay, 2000). Asmalıdere<br />

üyesi altta sarı, sarımsı kahverengi, gri, ortayla kalın arası katmanlı, oldukça geçirgen kumtaşı-<br />

konglomera- kil taşı ardalanması ve ince katmanlı marnlardan oluşur. Bu üye, üstte açık kahverengi,<br />

ince katmanlı marnlardan ve kil taşlarından oluşmuştur. Fethiye üyesi yeşil marnlardan ve az<br />

miktarda pembemsi killi kireçtaşı yataklarından meydana gelmiştir (Toprak ve Rojay, 2000).<br />

Alandaki hidrojeolojik ortamın karakterizasyonu amacıyla derinlikleri 7 ile 850 metre arasında<br />

değişen 58 adet gözlem kuyusu açılmış ve su içeren birimlerin hidrolik iletkenliği ve depolama<br />

özelliklerini belirleyebilmek için akifer testleri yapılmıştır (Yazıcıgil ve diğ., 2001, SRK, 2004).<br />

Derin yeraltısuyu sisteminde açılan 22 adet gözlem kuyusu mostra alanındaki bazı kuyular dışında<br />

Şekil 2. Alandaki stratigrafik dizilimi gösteren genelleştirilmiş dikme kesiti.<br />

98


99<br />

Şekil 3. Alandaki birimlerin yüzeysel dağılımını gösteren jeolojik harita.


sistemin basınçlı olduğunu göstermiştir. Akiferin yüzeylendiği bölgede yer alan kuyuların su<br />

seviyeleri, yağışlara tepki göstermiş ve bu durum SRK (2004) tarafından belirtildiği üzere bu<br />

bölgelerde yağışlardan beslenime işaret etmiştir. SRK (2004) tarafından hazırlanmış eş su seviye<br />

haritası Şekil 4’te verilmiştir. Bu haritada görülen trona depozit alanının kuzey tarafında yeraltısuyu<br />

seviyelerinde tümsek şeklinde uzanan bir yükselti bulunur. Yeraltısuyu akım yönü bu yükseltiden<br />

kuzeydoğu ve güneydoğu yönündedir. Aynı lokasyonda farklı akifer birimlerinde filtrelenmiş<br />

kuyuların su seviye hidrografları derin sistem ile onu örten birimler arasında yukarı doğru, dikey<br />

yönde bir hidrolik gradyan olduğunu göstermektedir (SRK, 2004). Bu sistemdeki kuyuların çoğu<br />

farklı debilerde serbest akış sergilerler.<br />

Şekil 4. Derin akifer sistemi yeraltısuyu seviye haritası (SRK, 2004)<br />

Yazıcıgil ve diğ. (2001) tarafından yapılan paker, sabit düşüm-değişken debi ve yükselim testi<br />

sonuçlarına göre hidrolik iletkenlik katsayısının matriks kayada 2x10 -10 m/s ile çok kırıklı zonlarda<br />

3x10 -4 m/s arasında değiştiğini göstermektedir. Yine Yazıcıgil ve diğ. (2001) tarafından hesaplanan<br />

depolama katsayılarının çok düşük olması (10 -6 ile 10 -9 arasında) derin sistemin çok basınçlı bir<br />

yapıya sahip olduğuna işaret eder.<br />

Bu sistemde yeraltısuyu kalitesinin belirlenmesi için alınan örneklerin analiz sonuçları<br />

konsantrasyonlarda önemli mevsimsel değişimlerin olmadığını göstermiştir (SRK, 2004). SRK<br />

(2004) bu sistemde yeraltısuyu kalitesinin jeolojik yapılar, beslenim alanlarına uzaklık ve soda<br />

mineralleri tarafından doldurulan damarların (tuzlu zon) varlığına göre değişmekte olduğunu<br />

belirtmiştir. Derin akifer sistemi yeraltısuyunda belirlenen Toplam Çözünmüş Katı Miktarı<br />

(TÇKM) dağılımı su seviyelerinde yükseltinin bulunduğu bölgede düşük olduğu halde (500-800<br />

mg/l) yükselti dışında kalan bölgelerde TÇKM miktarının akış yönünde arttığı ve 15000 mg/l’ye<br />

kadar çıktığı gözlenmiştir (SRK, 2004). Trona sahasında mevcut olan tuzlu zonun tavanının trona<br />

sahası güneyinde derin akifer sistemi içine uzanarak yeraltısuyu kalitesini etkilediği ve serlisit,<br />

northupit ve şortit gibi minerallerin çözünmesinin yeraltısuyundaki bor, sodyum, klorür ve<br />

bikarbonat iyonlarının konsantrasyonlarını arttırdığı belirlenmiştir (SRK, 2004). Buna göre derin<br />

sistem için SRK (2004) tarafından hazırlanan üçgen diyagramında 3 farklı tip su ortaya çıkmıştır.<br />

100


Akiferin yüzeylendiği bölgede sular karışık-bikarbonat tipindedir. Doğuya doğru sodyumbikarbonat<br />

tipi, mansapta yer alan kuyularda ise sodyum klorür tipine dönüşmektedir.<br />

SRK (2004) tarafından sahadaki akiferlerin beslenim ve boşalım miktarlarıyla yeraltısuyu bütçesini<br />

belirlemek üzere 3 boyutlu sayısal bir yeraltısuyu akım modeli kurulmuştur. Bu modelden elde<br />

edilen sonuçlara göre derin akifer sistemi yağıştan ve içe akışla beslenir. Boşalımın %80’i üst ve<br />

orta akifer sistemlerine, kalanı kuyularla, yüzeysel akış olarak mostra alanındaki dere yataklarına,<br />

ayrıca alt ve üst akitard birimlerine olmaktadır (Yazıcıgil ve diğ., 2008). İnceleme alanının SRK<br />

(2004) tarafından oluşturulmuş kavramsal modeli Şekil 5’te görülmektedir.<br />

Şekil 5. İnceleme alanının kavramsal akım modeli (SRK, 2004).<br />

4. BULGULAR<br />

4.1. Oksijen-18 ve Döteryum<br />

Derin akifer sistemindeki paleo suların belirlenebilmesi için gerekli oksijen-18, döteryum, karbon-<br />

13 ve karbon-14 ölçümleri TÜBİTAK desteğiyle ÇAYDAĞ 106Y310 No.lu proje kapsamında<br />

yaptırılmıştır. Asal gaz ölçümleri Columbia Üniversitesi Lamont-Doherty Earth Observatory<br />

Laboratuarlarında gerçekleştirilmiştir. Çalışma alanındaki farklı akiferler ve kaynaklar için<br />

toplanmış örneklerde oksijen-18 ve döteryum arasındaki ilişkiyi anlamak için tüm sonuçlar Global<br />

Meteorik Su Doğrusu ve Ankara Lokal Meteorik Su Doğrusu ile birlikte Şekil 6’da sunulmuştur. Bu<br />

şekile göre δ 2 H ve δ 18 O sonuçları bütün sistem için geniş bir aralığa yayılmıştır. Ayrıca sığ ve derin<br />

akifer sistemleri için bir izotopik zıtlık olduğu görülmektedir. Bu tezat aynı akifer içerisinde serbest<br />

ve basınçlı kısımlarda da görülmektedir. Orta ve derin akifer sisteminden alınan örneklerde δ 18 O<br />

değerleri -9 ile -13 per mil arasındaki bölgede, δ 2 H değerleri -65 ile -95 per mil arasında, hafif<br />

izotoplarca zengin değerlere doğru olan bölgede bulunurlar (Arslan, 2008). Clark ve Fritz (1997)<br />

tarafından belirtildiği üzere bölgesel yağışlarla beslenen yeraltısuları modern beslenimin izotopik<br />

imzasını taşırlar. Çalışma alanı için derin yeraltısuları, sığ yeraltısuları ile karşılaştırıldığında δ 18 O<br />

değerleri açısından 3 per mil, δ 2 H değerleri açısından 25 per mil daha fakirdir (Arslan, 2008). Bu<br />

fakirleşme derin akifer sisteminin beslenim yüksekliğinin sığ akifer sisteme oranla daha yüksek<br />

101


olmasından kaynaklanmış olabilirler. Bu konuyu aydınlatmak için bölgedeki yağışlarda oksijen-18<br />

ve yükseklik ilişkisinin çıkartılması gerekmektedir.<br />

Döteryum (‰, VSMOW)<br />

-13.5 -12.5 -11.5 -10.5 -9.5 -8.5 -7.5<br />

Oksijen-18 (‰, VSMOW)<br />

Akpınar Akitard<br />

Derin Akifer Sistemi<br />

Orta Akifer Sistemi<br />

Sığ Akifer Sistemi<br />

Kaynak<br />

İncirlik Akitard<br />

Global Meteorik Su Doğrusu<br />

Ankara Meteorik Su Doğrusu<br />

Şekil 6. Çalışma alanında kaynaklar ve gözlem kuyuları için Döteryum ve Oksijen-18 ilişkisini<br />

gösteren grafik (Global Meteorik Su Doğrusu denklemi 2H=8*18O+10 (Craig, 1961b), Ankara<br />

Lokal Meteorik Su Doğrusu denklemi (2H=8*18O+11.42) IAEA/ WMO (2004) verileriyle<br />

oluşturulmuştur) (Arslan, 2008).<br />

Çalışma alanı göz önüne alındığında yağışı temsil eden ve değişik yüksekliklerden alınmış herhangi<br />

bir veri bulunmamaktadır. Normalde farklı yüksekliklerden çıkan ve debilerinde mevsimsel<br />

değişiklikler (yazın kuru, kışın debi artışı) gösteren kaynaklar da oksijen-18 ve yükseklik ilişkisini<br />

belirlemede kullanılabilirler. Fakat çalışma alanı için Şekil 6’da görüldüğü üzere kaynaklardan<br />

alınmış örnekler global meteorik su doğrusundan sapma göstermektedir. Bu sapma buharlaşma<br />

etkisine işaret ettiğinden dolayı oksijen-18 ve yükseklik ilişkisini ortaya çıkarmak için kullanmak<br />

doğru olmayacaktır. Bu nedenle sözü geçen ilişkinin belirlenmesi için başka bir çalışmadan<br />

yararlanılmıştır. Çalışma alanının 50 km batısında bulunan Beypazarı trona sahasında Apaydın<br />

(2004) tarafından yapılan çalışmaya göre δ 18 O’de azalma 100 metrede -0.44 per mildir ve 2000<br />

yılının Mayıs ayı için oksijen-18 ile yükseklik ilişkisi Denklem 1’te verildiği gibidir.<br />

Asal gazların suda çözünmeleri sıcaklık ve tuzluluk oranının bir fonksiyonudur ve asal gaz<br />

çözünürlüğü atom ağırlığı arttıkça artar ve sıcaklıkla azalır (Stute ve Schlosser, 2000). Ağırlıkla<br />

beraber sıcaklığa olan duyarlılık da artmaktadır (Benson ve Krause, 1976).<br />

102<br />

-55<br />

-60<br />

-65<br />

-70<br />

-75<br />

-80<br />

-85<br />

-90<br />

-95<br />

-100<br />

-105<br />

δ 18 O = -0.0044* (Yükseklik) – 4.811 (1)<br />

Denklem 1 kullanılarak orta ve derin akifer sistemlerinden alınan örneklerin beslenim yükseklikleri<br />

hesaplanmıştır (Şekil 7). Çalışma alanında günümüz topografyasına göre maksimum topografik<br />

yükseklik 1408 metredir. Buna göre beslenim yüksekliği en fazla 1400 m olabilir. Fakat beslenim<br />

yükseklikleri orta ve derin sistemler için 800 m ile 1842 m arasında hesaplanmıştır (Arslan, 2008).<br />

Bu hesaba göre hafif izotoplarca zengin değerlerin yükseklik etkisiyle hesaplanmasının mümkün<br />

olmadığı görülmektedir. Derin akifer sistemindeki çoğu örnek için bu durum günümüz<br />

koşullarından çok daha farklı koşullarda beslenime işaret edebilir. Fakat bir sonuca varmadan önce<br />

diğer veriler de değerlendirilmelidir.<br />

4.2. Asal Gaz Verisiyle Beslenim Sıcaklıklarının Belirlenmesi


Beslenim Yüksekliği (m) .<br />

2000<br />

1800<br />

1600<br />

1400<br />

1200<br />

1000<br />

800<br />

-14 -13 -12 -11 -10 -9 -8<br />

Oksijen-18 (‰ ,V-SMOW)<br />

103<br />

Akpınar Akitard<br />

Derin Akifer Sistemi<br />

Orta Akifer Sistemi<br />

İncirlik Akitard<br />

Şekil 7. Orta ve derin akifer sistemleri için beslenim yüksekliği (m) ile oksijen-18 (‰, V-SMOW)<br />

grafiği (Beslenim yükseklikleri δ 18 O = -0.0044* (Yükseklik) – 4.811 (Apaydın, 2004). denklemi<br />

kullanılarak hesaplanmıştır) (Arslan, 2008).<br />

Birçok beslenim alanı için, yeraltısuyunda çözünen asal gazların beslenim anında yüzey sıcaklığını<br />

yansıttığı kabul edilebilir (Herzberg ve Mazor, 1979; Phillips, 1981; Stute ve Schlosser, 1993). Asal<br />

gas termometresi basit bir fiziksel prensibe dayanmaktadır: asal gazların suda çözünmelerindeki<br />

sıcaklık ilişkileri. Beslenim sıcaklıklarını asal gazlardan temin etmek için değişik yöntemler<br />

kullanılabilir (Stute ve Schlosser, 2000). Bu teknikler, grafik metodu, tekrarlamalı metod (iterative<br />

schemes) ve ters modelleme (inverse modeling) metodlarıdır. Bu çalışmada, Heaton ve Vogel<br />

(1981) tarafından önerilen grafik metodu kullanılmıştır. Bu teknikte, fazla havanın bölünmediği ve<br />

sıcaklığın belirlenebildiği farz edilerek veri noktaları denge çizgisine göre hesaplanmaktadır.<br />

Tablo 1’de grafik metoduyla hesaplanmış beslenim yükseklikleri ölçülmüş neon ve ksenon<br />

konsantrasyonları ile birlikte verilmiştir (Arslan, 2008). Gerçekte, derin akifer sistemindeki bazı<br />

kuyular için doğru beslenim yüksekliği hesaplanması mümkün değildir. Bu nedenle Tablo 1’de<br />

görülebileceği üzere farklı beslenim yükseklikleri için farklı sıcaklıklar hesaplanmıştır. Tablo 1’de<br />

belirtilen asal gaz sıcaklıkları incelendiğinde sığ su kuyusu S-16 için asal gaz sıcaklıklığının<br />

Ankara’nın ortalama yıllık hava sıcaklığı olan 11.8 ºC olduğu görülür. Derin akifer sisteminden<br />

alınmış örnekler (D-8 ve D-47) için hesaplanan düşük sıcaklıklar bu örnekleri besleyen<br />

yeraltısuyunun akifer sistemine daha soğuk bir ortamda girdiğinin göstergesi olabilir.<br />

4.3. Radyokarbon Metoduyla Yeraltı Sularının Yaşlarının Belirlenmesi<br />

Derin yeraltısuyu sistemindeki suların yeraltında kalış süreleri hakkında bilgi sahibi olabilmek için<br />

günümüzden 40000 yıl öncesine kadar yaşlandırma yapmayı mümkün kılan standart bir metod<br />

kullanılmıştır. Bu metod yeraltısuyunda çözünmüş inorganik karbonda (ÇİK) (ÇİK =CO2(aq)+HCO3 -<br />

+ CO3 -2 ) karbonun radyoaktif izotopu olan karbon-14’ün azalma miktarının ölçümü esasına dayanır.<br />

Atmosferde bulunan 14 C yeraltısu seviyesine ulaşana kadar çözülür ve yeraltısuyu sisteminde<br />

nitrojene dönüşür. Bu metodun uygulanabilmesi ilk aktivitenin, A0, bilinmesine bağlıdır.<br />

t<br />

A A0e<br />

denkleminde A örneğin ölçülen aktivitesini, λ bozulma katsayısını ve t beslenimden<br />

sonra geçen zamanı ifade etmektedir. Bununla birlikte ÇİK havuzuna karbon ekleyen, havuzdan<br />

karbon çıkmasına neden olan her işlem karbon-13 konsantrasyonlarını etkiler ve bir alanda<br />

yeraltısularında ÇİK’un değişimi karbon-14 konsantrasyonlarını ölü karbon katkısıyla ne derece<br />

etkilediğini gösterebilir (Clark ve Fritz, 1997). Karbon-14 konsantrasyonlarını etkileyen faktörlerin


Tablo 1. Ölçülmüş Ksenon ve Neon konsantrasyonları, beslenim yükseklikleri (m), ve grafik<br />

metoduyla hesaplanmış beslenim sıcaklıkları (°C) (Arslan, 2008).<br />

Örnek<br />

adı<br />

Neon<br />

[ccSTP/g]<br />

Ksenon<br />

[ccSTP/g]<br />

Beslenim<br />

Yüksekliği (m)<br />

104<br />

Grafik Metoduyla Beslenim<br />

Sıcaklığı (°C)<br />

1800 5<br />

D-8 3.06E-07 1.41E-08<br />

1600<br />

1400<br />

5.3<br />

5.5<br />

1300 5.8<br />

1800 8<br />

D-47 2.84E-07 1.80E-08<br />

1600<br />

1400<br />

8.2<br />

8.4<br />

1300 8.5<br />

S-16 2.08E-07 1.12E-08 1152 12<br />

yaş hesaplamalarında yanlış sonuçlara yol açmaması için Denklem 2’de verilen seyrelme faktörü<br />

(q) olarak hesaplanabilecek bir sayı kullanılır (Pearson ve Hanshaw, 1970).<br />

C C<br />

(2)<br />

13<br />

13<br />

Çİİ<br />

karb<br />

q 13<br />

13<br />

Ctoprak<br />

Ccarb<br />

Bu çalışmada derin yealtısuyu sisteminde farklı derinliklerdeki üç örnekten alınmış karbon-13<br />

örneklerinin ölçüm sonuçlarına göre ÇİK miktarının artmasıyla çok büyük boyutta δ 13 CÇİK değişimi<br />

olmaktadır. Şekil 8’de bu değişim açık olarak görülmekte ve alanda ölçülmüş radyokarbon<br />

konsantrasyonlarıyla hesaplanacak yeraltısuyu yaşlarında çok büyük düzeltmelere ihtiyaç<br />

duyulduğunu ortaya koymaktadır. Bu düzeltmeler için kullanılabilecek denklem 2’de verilmiştir. Bu<br />

denklemde δ 13 CÇİK suda çözünmüş inorganik karbondan ölçülmüş 13 C; δ 13 Ctoprak topraktaki CO2’in<br />

δ 13 C’i (bitki örtüsüne bağlıdır, C3 bitkileri -27‰, C4 bitkileri yaklaşık -12.5‰); ve δ 13 Ckarb<br />

çözünmüş kalsitin δ 13 C’dür (genellikle 0 ‰’e çok yakın, denizel karbonatlar için 2 ‰). Yukarıda<br />

verilmiş q değerini hesaplayabilmek için gerekli olan δ 13 Ckarb değerleriyle ilgili alanda hiç bir bilgi<br />

yoktur. Bu nedenle Konya Kapalı Havzasında Bayarı ve diğ. (2005) tarafından yapılmış çalışmada<br />

Mezozoik yaşta denizel dolomitik kireçtaşı için +4.21 ‰ olarak ölçülen δ 13 Ckarb değeri göz önüne<br />

alınarak alandaki karbonatlar için bu değerin +4 ‰ olarak varsayılması bu değerde belirsizlik<br />

olduğu ihtimali göz önüne alınmak suretiyle mümkündür. Böylelikle, Şekil 8’de görülebileceği gibi<br />

bir örnekte ölçülmüş pozitif δ 13 Ckarb değeri (+3.5 ‰) açıklanabilir.<br />

Denklem 2’de kullanılacak olan δ 13 Ctoprak değerinin belirlenebilmesi için alandaki bitki örtüsü<br />

hakkında geniş bilgi sahibi olunması gereklidir. Gerek çalışma alanı çevresinde arazi çalışmaları<br />

sırasında, gerekse Ankara çevresinde yapılmış çalışmalara göre (Çetin ve diğ., 2002, Elçi ve diğ.,<br />

2005) günümüz bitki türleri fotosentez yaparken baskın olarak C3 döngüsünü izlemektedirler. Bu<br />

nedenle günümüz için δ 13 Ctoprak değeri -27‰ civarında olmalıdır. Bu değer geçmişten günümüze<br />

kadar sabit kalmamıştır ve 50,000 yıl öncesinden günümüze kadar alandaki bitki örtüsünün ne<br />

olduğunu tahmin etmek oldukça güçtür. Radyokarbon aktivitelerinin düşük olması nedeniyle<br />

beslenim alanında bitki örtüsü sadece bugün için değil geçmiş için de düşünülmelidir. Bu durum<br />

birden fazla δ 13 Ctoprak değeri kullanılarak farklı yaşlar hesaplanmasının gerekliliğini göstermektedir.<br />

Tahmini karbon-14 yaşları hesabı için a0 14 C değeriyle ilgili de bilgi sahibi olmak gerekmektedir. Bu<br />

değerin belirlenebilmesi için modern olduğu ispatlanmış bir örnekten ölçülmüş radyokarbon<br />

verisine ihtiyaç vardır. Alanda modern suyu temsil edilen bir kaynakta Yazıcıgil ve diğ. (2001)<br />

tarafından ölçülmüş karbon-14 aktivitesi 68 pmc olarak bulunmuş ve bu değer mevcut çalışmada<br />

a0 14 C değeri olarak kabul edilmiştir. Yukarıda açıklanan değerlerle hesaplanmış karbon-14<br />

yaşlarının oksijen-18 ile ilişkisi Şekil 9’da verilmiştir. Bu şekilde verilmiş değerler (15000 ile<br />

35000 yıl arası) azımsanmayacak miktarda belirsizlik içermektedir ve bu nedenle bu yaşlar mutlak<br />

yaş olarak algılanmamalıdır. Mevcut belirsizlikler de göz önüne alınarak elde edilen tüm sonuçlar


ir bütün olarak değerlendirildiğinde derin akifer sisteminde paleo suların olabileceğine işaret<br />

ederler.<br />

Karbon-13 (‰, VPDB)<br />

5<br />

3<br />

1<br />

-1<br />

-3<br />

-5<br />

-7<br />

-9<br />

0 0.02 0.04 0.06 0.08 0.1 0.12 0.14<br />

1/ÇİK (1/mmol/l)<br />

Şekil 8. Karbon-13 ile Çözünmüş İnorganik Karbon (ÇİK) ilişkisini ve alandaki yeraltısularında<br />

ÇİK değişimini gösteren grafik (Arslan, 2008).<br />

Oksijen-18 (‰, VSMOW)<br />

-9<br />

-9.5<br />

-10<br />

-10.5<br />

-11<br />

-11.5<br />

-12<br />

-12.5<br />

0 10000 20000 30000 40000 50000 60000<br />

Radyokarbon yaşı (yıl)<br />

105<br />

Düzeltilmemiş Yaş<br />

Düzeltilmiş Yaş (δ13Ctoprak=-27‰)<br />

Düzeltilmiş Yaş (δ13Ctoprak=-20‰)<br />

Şekil 9. İnceleme alanındaki derin akifer sisteminde oksijen-18 ile radyokarbon yaşları ilişkisi ve<br />

modern yağışın oksijen-18 içeriği (δ 18 O=-9.65 ‰) (Arslan, 2008).<br />

Katkı Belirtme<br />

Bu çalışma ‘Çoklu Akifer Sistemlerinde Beslenim ve Boşalım Mekanizmalarının Çevresel<br />

<strong>İzotop</strong>lar ve Asal Gazlar Kullanılarak Araştırılması’ adlı TÜBİTAK ÇAYDAĞ 106Y310 kod<br />

nolu Hızlı Destek Projesi tarafından desteklenmiştir. Arazi çalışmalarındaki yardımlarından dolayı<br />

Faruk Suluki, Ömer Kahraman, Uğur Öztürk ve Lütfü Şimşek’e teşekkür ederiz. Saha ile ilgili<br />

hidrojeolojik ve hidrokimyasal verilerin projede kullanılmasına olanak sağladıkları için Riotur<br />

Madencilik A.Ş.’ne teşekkürü bir borç biliriz.<br />

Değinilen Belgeler<br />

Modern Yağış<br />

ÇİK DEĞİŞİMİ<br />

Apaydın, A., Çakıloba- Karadoruk Akifer Sisteminin (Beypazarı Batısı- Ankara) Beslenme<br />

Koşullarının Araştırılması, (Doktora Tezi), Hacettepe Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü (2004).<br />

Arslan, Ş., Investigation of the Recharge and Discharge Mechanisms of a Complex Aquifer System<br />

by Using Environmental Isotopes and Noble Gases, (Doktora Tezi), Orta Doğu Teknik Üniversitesi<br />

Fen Bilimleri Enstitüsü, (2008).


Bayarı, C.S., Özyurt, N.N., Kilani, S., Konya Kapalı Havzası Yeraltısularında Karbon-14 Yaş<br />

Dağılımı, II. Ulusal <strong>Hidrolojide</strong> <strong>İzotop</strong> <strong>Teknikleri</strong> <strong>Sempozyumu</strong> Bildiri Kitabı, İzmir, .147-164<br />

(2005).<br />

Benson B.B., ve Krause D., Jr., Empirical Laws for Dilute Aqueous Solutions of Nonpolar Gases,<br />

Journal of Chemical Physics, 64, 689- 709, (1976).<br />

Clark, I., and Fritz, P., Environmental Isotopes in Hydrogeology, Lewis Publishers, CRC Press,<br />

Florida, p 328, (1997).<br />

Çetin B., Unç, E., Uyar, G., The Moss Flora of Ankara- Kızılcahamam- Çamkoru and Çamlıdere<br />

Districts, Turkish Journal of Botany, 26, 91- 101, (2002).<br />

Elçi B, Erik, S: Flora of Kirmir Valley (Güdül, Ankara), Turkish Journal of Botany, 29, 435- 461,<br />

(2005).<br />

Heaton T.H.E., ve Vogel, J.C., Excess Air’ in Groundwater, Journal of Hydrology, 50, 201- 216,<br />

(1981).<br />

Herzberg, O. ve Mazor, E., Hydrological Applications of Noble Gases and Temperatures<br />

Measurements in Underground Water Systems: Examples from Israel, Journal of Hydrology, 41,<br />

217- 231, (1979).<br />

IAEA/WMO, Global Network of Isotopes in Precipitation, The GNIP Database (Online),<br />

http://isohis.iaea.org (2004).<br />

Özyurt, N.N., Aladağ (Kayseri- Adana) Karstik Akiferinde Yeraltısuyu Geçiş Zamanı Dağılımının<br />

İncelenmesi, (Doktora Tezi) Hacettepe Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, (2005).<br />

Özyurt, N.N., ve Bayarı, C.S., Kloroflorokarbonlar ile Yeraltısuyu Yaşının Belirlenmesi: 2-<br />

Aladağlar Karstik Akiferi Kaynakları, Yerbilimleri, Hacettepe Üniversitesi, Yerbilimleri Uygulama<br />

ve Araştırma Merkezi Yayını, 20, 139-154, (1998).<br />

Pearson , F.J., and Hanshaw, B.B., Sources of Dissolved Carbonate Species in Groundwater and<br />

Their Effects on Carbon-14 Dating, Isotope Hydrology 1970, IAEA Symposium 129, Vienna, 271-<br />

286, (1970).<br />

Phillips, F.M., Noble Gases in Ground Water as Palaeoclimatic Indicators, (Doktora Tezi)<br />

University of Arizona, (1981).<br />

Plummer, L.N., Busenberg, E., Bohlke, J.K., Nelms, D.L., Michel, R.L., ve Schlosser, P.,<br />

Groundwater Residence Times in Shenandoah National Park, Blue Ridge Mountains, Virginia,<br />

USA: A Multi-Tracer Approach. Chemical Geology, 179, 93-111, (2001).<br />

Rojay, B., Toprak, V., ve Bozkurt, E., Core Sample Analysis in Kazan soda project area, Ankara,<br />

Turkey, Middle East Technical University (2002).<br />

SRK, Hydrogeology, Conceptual Understanding, Kazan Trona Project Ankara, Turkey, (2001).<br />

SRK, Hydrogeological Modeling Kazan Trona Project, Ankara, Turkey, (2004).<br />

Stute, M., ve Schlosser, P., Principles and Applications of the Noble Gas Paleothermometer, AGU<br />

Monograph on Climate Change in Continental Isotopic Records, Geophysical Monograph, 78, 89-<br />

100, (1993).<br />

Stute, M and Schlosser, P., Atmospheric Noble Gases, In Environmental Tracers in Subsurface<br />

Hydrology, Ed: Cook, P.G., and Herczeg A., Kluwer Academic Publishers, Boston, 349-377,<br />

(2000).<br />

Toprak, V., ve Rojay, B., Geology Baseline Study for the Kazan Soda Project Area, Ankara,<br />

Turkey, Middle East Technical University (2000).<br />

Toprak, V., ve Rojay, B., Geological Investigation in Kazan Soda Project Area, Ankara, Turkey,<br />

Middle East Technical University (2001).<br />

Yazıcıgil, H., Doyuran, V., Çamur, M.Z., Duru, U., Şakıyan, J., Yılmaz, K.K., Toprak, F.Ö.,<br />

Pusatlı, T., Hydrogeology-Hydrogeochemistry Baseline Study of the Kazan Trona Project Area,<br />

Ankara, Turkey, Middle East Technical University, Project No: 00-0309-02-00-08, (2001), p 355.<br />

Yazıcıgil, H., Er, C., Sakiyan Ates, J., Camur, M.Z., Effects of Solution Mining on Groundwater<br />

Quality in the Kazan Trona Field, Ankara-Turkey: Model Predictions, Environmental Geology, In<br />

Press, 2008.<br />

106


BEYPAZARI GRANİTOYİDİ DOLAYINDAKİ (AYAŞ-BEYPAZARI)<br />

JEOTERMAL KAYNAKLARIN OLUŞUMUNUN ÇEVRESEL İZOTOP VE<br />

HİDROKİMYASAL YÖNTEMLERLE İNCELENMESİ<br />

Oktay ÇELMEN * , Mehmet ÇELİK **<br />

* Dr.; MTA <strong>Genel</strong> Müdürlüğü, Enerji Hammaddeleri Etüd ve Arama Dairesi Başkanlığı, 06520<br />

Ankara, celmen@mta.gov.tr<br />

ÖZET<br />

** Prof. Dr.; Ankara Üniversitesi, Müh. Fak. Jeoloji Müh. Bölümü, 06100 Tandoğan, Ankara,<br />

celikm@eng.ankara.edu.tr<br />

İnceleme alanı Ankara’nın yaklaşık 90 km batısında yer alan Ayaş ve Beypazarı yerleşim<br />

merkezleri dolayı ve özellikle de güneyini kapsamaktadır. Bu alan içinde Kirmir ve Sakarya<br />

nehirleri Beypazarı granitoyidlerini çevreleyerek batıda Sarıyar Baraj Gölü’ne ulaşmaktadırlar.<br />

Alanda 8 adet sıcak su kaynağı, 12 adet de soğuk su kaynağı belirlenmiştir.<br />

Temelde Permiyen-Triyas yaşlı Gökçekaya metamorfikleri, üzerinde Bilecik kireçtaşları yer<br />

almaktadır. Bilecik kireçtaşları alanın sadece doğusunda yüzeylenirken, temeldeki şistler doğuda,<br />

batıda ve kısmen kuzeyde yüzeylenmiştir. Beypazarı granitoyidleri Kirmir çayının güneyinde ve<br />

Sakarya nehrinin daha çok kuzeyinde yüzeylemekte olup Üst Kretase’de temel birimleri kesmiştir.<br />

Granitoyidlerin üzerinde Alt Eosen-Üst Miyosen sedimanter birimleri yer almaktadır. Miyosen-<br />

Pliyosen aralığında Tekke volkanikleri, İncedoruk ve Kirmir Formasyonları yer almaktadır.<br />

Kuvaterner’de ise traverten ve alüvyon gözlenmiştir.<br />

Dutlu kaplıcası (BT-1), Ayaş İçmeceleri (BT-2), Çobanhamamı kuyusu (BT-3) , Kapullu kaplıcası<br />

(BT-5) ve Çağlayık hamamı (BT-7) sularının Na + -SO4 2- -Cl - , Ilıcakoy sıcak su kaynağının Mg-Ca-<br />

HCO3 (BT-4) , Ayaş-Karakaya kaplıcası sularının (AK-1) ve Beypazarı Karakoca Maden suyunun<br />

(BT-6) Na-HCO3 - fasiyesinde, soğuk su kaynaklarının ise genellikle Ca 2+ -SO4 2- ; Ca 2+ -HCO3 - ve<br />

Mg 2+ -HCO3 - fasiyesinde oldukları belirlenmiştir. Suların oksijen-18, döteryum ve trityum<br />

içeriklerinden; sıcak ve/veya mineralli suların derin dolaşımlı olduğu belirlenmiş, BT-1, BT-2, BT-<br />

3 ve BT-5 nolu sıcak ve mineralli su kaynaklarının beslenme yüksekliklerinin 950-1150 metre<br />

dolayında olduğu hesaplanmıştır. Kükürt izotopu verilerine göre, BT-1, BT-2; BT-3 ile BS-5<br />

kaynaklarındaki sülfatın birincil kökeninin Kirmir Formasyonu jipsleri olduğu belirlenmiştir. Sıcak<br />

ve mineralli sulara uygulanan silis jeotermometresine gore rezervuar sıcaklıkları en fazla 114 o C,<br />

SO4-H2O jeotermometresine göre ise en fazla 73 o C bulunmuştur.<br />

Anahtar Kelimeler: Sıcak ve mineralli su kaynağı, Beypazarı granitoyidi, hidrokimya, çevresel<br />

izotop, jeotermometre, Ayaş-Beypazarı, Ankara<br />

107


EVALUATION OF THE ORIGIN OF THE GEOTHERMAL WATERS AROUND<br />

BEYPAZARI GRANITOIDS (AYAŞ-BEYPAZARI) BY HYDROCHEMISTRY AND<br />

ENVIRONMENTAL ISOTOPES<br />

ABSTRACT<br />

Study area is located in the vicinity (particularly at the south) of Beypazarı and Ayaş residential<br />

areas, at a distance of about 90 km to the west of Ankara. Kirmir River and Sakarya River surround<br />

Beypazarı granitoids and reach Sarıyar Dam Lake at the west of the study area. 8 hot springs and 12<br />

cold water springs are detected in the study area.<br />

The basement in the study area is comprised by Permian-Triassic aged Gokcekaya metamorphics<br />

which are overlain by Bilecik limestone. The outcrops of the Bilecik limestone are confined to the<br />

east, while those of metamorphic rocks are seen in the west, east and north of the study area.<br />

Beypazarı granitoids are exposed in the south of the Kirmir and north of the Sakarya rivers and<br />

intrude the basement rocks. Lower Eocene-Upper Miocene sedimentary rocks overlie the<br />

Beypazarı granitoids and are overlain by Tekke volcanics, İncedoruk and Kirmir formations of<br />

Miocene-Pliocene age. Quaternary travertine and alluvium are the youngest units in the study area.<br />

Dutlu bath (BT-1), Ayaş bath (BT-2), Çobanhamamı well (BT-3), Kapullu bath (BT-5) and<br />

Çağlayık hamamı waters are of Na + -SO4 2- -Cl - type, Ilıcakoy hot springs (BT-4) have Mg-Ca-HCO3<br />

character, Ayaş-Karakaya hot spring waters (AK-1) and Beypazarı Karakoca mineral waters (BT-6)<br />

are Na-HCO3 - type in nature. Cold waters are Ca 2+ -SO4 2- ; Ca 2+ -HCO3 - and Mg 2+ -HCO3 - type.<br />

According to the oxygen-18, deuterium and tritium isotopic determinations, hot and/or mineralized<br />

springs are found to be deeply circulating waters and the recharge area of BT-1, BT-2, BT-3 and<br />

BT-5 springs have 950-1150 meter elevation. Sulphur isotope analyses reveal that the SO -2 4 at BT-<br />

1, BT-2, BT-3 and BT-5 springs are originated from the gypsum layers of the Kirmir formation.<br />

According to silica geothermometer 114 o C temperature and to SO4-H2O geothermometer, 73 o C<br />

maximum reservoir temperatures have been calculated.<br />

Key words: Hot and mineralized springs, Beypazarı granitoids, hydrochemistry, environmental<br />

isotopes, geothermometer, Ayaş-Beypazarı, Ankara<br />

GİRİŞ<br />

Bilindiği üzere jeotermal enerji, fosil yakıtların göreceli bir dönemde tükenme tehlikesi ile karşı<br />

karşıya olduğundan yenilenebilir ulusal enerji kaynaklarından biri olarak gittikçe önem taşımaya<br />

başlamıştır. Bu nedenle jeotermal kaynakların oluşumlarının, korunmasının ve geliştirilmesinin<br />

bilimsel yöntemlerle ortaya konmasının önemi gittikçe artmaktadır. Bu kapsamda Ankara’nın<br />

yaklaşık 90 km batısında yer alan Ayaş-Beypazarı ve civarında yer alan 8 adet sıcak su kaynağı ve<br />

12 adet soğuk su kaynağının hidrokimyasal ve izotopik özellikleri ve oluşumları, çevresel izotop ve<br />

hidrokimyasal yöntemlerle ortaya konmuş ve çeşitli jeotermometrelerle rezervuar sıcaklıkları<br />

hesaplanmıştır.<br />

Bu sıcak su kaynakları, BT-1 (Dutlu kaplıcası), BT-2 (Ayaş İçmeceleri), BT-3 (Çobanhamamı<br />

kaynağı), BT-4 (Ilıcaköy sıcak su kaynağı), BT-5 (Kapullu hamamı), BT-6 (Beypazarı Karakoca<br />

Maden suyu) ve BT-7 (Çağlayık hamamı) ve AK-1 (Ayaş Karakaya Kaplıcası) dir. Kuzeyde İlhan,<br />

Kirmir, Sızma ve Uğur çayları önemli akarsuları oluşturmakla birlikte, güneyinde, Ovaçay, Ankara<br />

Çayı ve Sakarya Nehri bulumaktadır (Şekil 1).<br />

108


Şekil 1. İnceleme alanı yer bulduru haritaları<br />

Bu çalışmadan once, bölgede yer alan Kapullu hamamı (Diker vd. 2006), Dutlu kaplıcası (Özbek,<br />

1984), Çoban hamamı (Canik, 1970), Ilıcaköy sıcak su kaynağı (Şahinci, 1970) ve Ayaş<br />

İçmecelerinde (Canik, 1970) münferit çalışmalar yer almıştır. Bu çalışmalarda suların<br />

hidrokimyasal özellikleri ile kısmen izotopik özellikleri çalışılmıştır. Bu çalışmada ise bölge bir<br />

bütün olarak ele alınmış, daha once belirlenmemiş olan beslenme yükseklikleri gibi parametreler<br />

belirlenmiştir. Bu çalışma ile kaynakların birbiriyle kıyaslanması da yapılmıştır.<br />

JEOLOJİ VE HİDROJEOLOJİ<br />

İnceleme alanında, Permiyen-Triyas metamorfik temel, Üst Kretase granitik kayaçlar, Jura<br />

kireçtaşları, Miyosen ve Neojen volkanik fasiyes ile Miyosen-Pliyosen evaporitik örtü birimleri yer<br />

almaktadır (Şekil 2).<br />

Bu bölgede Paleozoyik yaşlı metamorfik temel (PTRg) üzerine bindirme ile gelen Jura yaşlı<br />

kireçtaşları Ayaş ve güneyinde görülür. Daha batıya gidildikçe Beypazarı Granitoyidi (KBg) olarak<br />

isimlendirilmiş olan intrüzif kayaçlar, Miyosen-Pliyosen yaşlı volkanik fasiyes (Tt) ve İncedoruk<br />

(TPi) ile Kirmir Formasyon’larından (TKi) oluşan evaporitik örtü birimleri gözlenir.<br />

Metamorfik şistler (PTRg): Temelde görülen ve önceki çalışmalarda Gökçekaya metamorfitleri<br />

olarak isimlendirilmiş olan bu kayaçlar genellikle killeşmiş olduklarından geçirimsizdirler. Killi<br />

şistlerin içlerinde mercek halinde gözlenen kireçtaşı bloklarının formasyona yerel olarak kısmen<br />

geçirimlilik sağladığı, ancak bu merceksi yerleşimlerin yeraltındaki suların iletilmesinde etkili<br />

olmayacağı ve bir kaynak ya da kuyuyu besleyemeyeceği düşünülmektedir. Ancak metamorfik<br />

temel birimlerin faylarla kesilmesi özellikle jeotermal kaynakların oluşumu üzerinde etkili<br />

olabilecektir. Dutlu kaplıcası kaynağının, granitoyid-metamorfik temel arasındaki Dutlu fayından<br />

çıkması, temeli kesen fayların da derin suların sirkülasyonunda etkili olabileceğini göstermektedir.<br />

109


Şekil 2. İnceleme alanının yer bulduru ve jeoloji haritaları<br />

Bilecik kireçtaşları (JKb): Ayaş mevkiinde mostra veren Bilecik kireçtaşları, Ayaş Karakaya<br />

kaplıcasının akifer kayacı durumundadır (Çetin, 2006). Birimin arazi çalışmaları sırasında, Çaltepe<br />

ve Kuşkonmaz tepe mevkiinde gözlenen karstik yapılar nedeniyle karstlaşmaya uğradığı<br />

görülmektedir. Bu özelliklerinden dolayı Bilecik kireçtaşının geçirimli olduğu söylenebilir.<br />

Beypazarı Granitoyidi (KBg): Beypazarı granitoyidi Beypazarı-Ayaş bölgesinde yer alan Dutlu<br />

kaplıcası, Ayaş İçmeceleri, Çobanhamamı, Kapullu hamamı ve Çağlayık hamamının oluşumunda<br />

birincil etkili olduğu düşünülen kayaçlardır. Granitoyidlerde yapılan süreksizlik ölçümlerinde 5<br />

farklı çatlak sistemi tesbit edilmiştir (Diker, 2005).<br />

Ayrıca Kapullu hamamından geçen K55 o -72 o D doğrultusunda ve ortalama 78 o C eğiminde Kapullu<br />

Fayı belirlenmiştir (Diker vd. 2006). Ayaş İçmecelerinin KD-GB doğrultusundaki süreksizlik<br />

düzleminden çıktığı ifade edilmiştir (Canik, 1970). Dutlu kaplıcası ise Dutlu fayından<br />

boşalmaktadır (Özbek, 1984).<br />

İnceleme alanının Beypazarı-Ayaş bölgesinde açılan sondaj kuyularında, Çobanhamamı mevkii ve<br />

Çağlayık Hamamı mevkiinde örtü birimlerden sonra granitik kayaçlara girilmiş olup Çağlayık’da<br />

15 l/s debide sıcak yeraltı suyu alınmıştır. Sakarya Nehri dolayında, özellikle Kapullu köyü<br />

dolayında granitik kayaçların granit kumu ve çuval yapıları oluşturacak şekilde bozuşmaya uğradığı<br />

görülmüştür. Bu alanlarda düşük debili bir çok soğuk su kaynağı (BS-7, BS-8, BS-11, BS-12)<br />

oluşmuştur. Granitik kayaçlar üst zonlarda, bozuşmuş kuşakta geçirimlilik kazanarak soğuk su<br />

kaynaklarını beslemektedir. Soğuk su kaynaklarının hidrokimyasal özellikleri derin dolaşımlı sıcak<br />

su kaynaklarının su tipinin oluşumunda etkin olmuşlardır.<br />

Granitik kayaçlar, birincil dokuları gözönüne alındığında geçirimsizdirler. Ancak alandaki granitik<br />

kayaçların çok çatlaklı ve yer yer de faylı olması nedeniyle süzülen sular bu süreksizlik düzlemleri<br />

110


oyunca kendilerine hareket yolu bulmuş ve fay kuşakları boyunca jeotermal kaynakları<br />

beslemişlerdir.<br />

Formasyon genel olarak geçirimli olmamasına rağmen, ikincil geçirimlilikle fay kuşaklarında<br />

rezervuar (akifer) oluşturdukları düşünülmektedir.<br />

İncedoruk ve Kirmir Formasyonları (TPi, TKi) :<br />

İncedoruk Formasyonu inceleme alanının önemli bir kısmında örtü kayacı olarak yer almaktadır.<br />

Birim konglomera, marn, tüf, kireçtaşı, kiltaşı, jips ve kumtaşlarından oluşmaktadır ve birbirleriyle<br />

yanal geçişlidir. Marn ve kiltaşı seviyeleri ise geçirimsizdir.<br />

Kuru ve çatlaklı olan kalın marn tabakalarının çatlakları jips çökelleriyle ikincil olarak<br />

doldurulmuştur. Bu durum, marnlar içerisine üstteki örtü birimlerinden süzülme sonucunda<br />

geçirimsizliklerin giderek bir kat daha arttığını göstermektedir.<br />

Formasyonun taban seviyelere yakın olarak görülen konglomera seviyelerindeki jips dolguları da,<br />

üst seviyelerdeki marn tabakalarındaki rekristalize olarak oluşmuş jipsler nedeniyledir. Çakıltaşları<br />

ise geçirimlidir. Çobanhamamı mevkiindeki BS-2 kaynağı da bu formasyonun çakıltaşlarından<br />

boşalmaktadır. <strong>Genel</strong> olarak formasyon az geçirimli olarak tanımlanabilir.<br />

Kirmir Formasyonu, örtü birimlerin en üst seviyesinde görülmekte olup Canik (1970) tarafından<br />

Üst Pliyosen yaşı verilmiştir. Formasyon en üst seviyelerde jips kornişleri ile başlar ve çamurtaşı<br />

ara bantları ile kiltaşı ve marnlı seviyeye geçiş yapar. Bu formasyon bölgedeki sıcak su kaynakları<br />

ile bazı acı su kaynaklarının beslenmesinde önemli bir rol oynamaktadır.<br />

Bölgede BS-5, BS-9 ve BS-10 no’lu soğuk su kaynakları bulunmaktadır Bu su kaynaklarındaki<br />

yüksek sülfat içeriği de birimin geçirimliliği konusundaki görüşü doğrulamaktadır.<br />

Marn ve kiltaşı geçirimsiz, jips kornişleri ve çamurtaşları ise az geçirimli olarak kaynakları<br />

beslemektedirler. Formasyon bu genel özellikleriyle az geçirimli olarak tanımlanmıştır.<br />

Kuvaterner yaşlı traverten, alüvyon ve taraçalar genel özellikleri itibariyle geçirimli olup, yeraltı<br />

suyu için önemli bir potansiyele sahip olmadıkları düşünülmektedir.<br />

HİDROKİMYA ÇALIŞMALARI<br />

İnceleme alanında belirlenen sıcak ve soğuk su kaynaklarında ana anyon ve katyon analizleri<br />

yapılmıştır. Elde edilen analiz sonuçlarına göre inceleme alanındaki su kaynakları için toplam 4 su<br />

tipi gruplandırılmıştır (Tablo 1). Burada sıcak ve mineralli su kaynaklarından BT-1, BT-2, BT-3,<br />

BT-5 ve BT-7, Na-SO4-Cl su tipinde, BT-4 sıcak su kaynağı Mg-Ca-HCO3, BT-6 sıcak su kaynağı<br />

Na-HCO3 su tipindedir. Sıcak su kaynağı olan AK-1 ise Na-HCO3 su tipindedir. İnceleme<br />

alanındaki soğuk sulardan acı suları oluşturan BS-2, BS-5, BS-6, BS-9 ve BS-10 soğuk su<br />

kaynaklarından, BS-2, BS-5 ve BS-6 CaSO4 su tipinde olup, BS-9 ve BS-10 sırasıyla Mg-Ca-SO4<br />

ve Mg-Na-SO4 su tipindedir. İnceleme alanındaki tatlı soğuk su kaynaklarından BS-1 soğuk su<br />

kaynağının Ca-Mg-HCO3, BS-3 soğuk su kaynağının Na-HCO3, BS-4, BS-7 ve BS-8 soğuk su<br />

kaynaklarının ise Ca-HCO3 su tipinde olduğu belirlenmiştir. İnceleme alanındaki suların Piper<br />

(1944) diyagramı ise Şekil 3’de görülmektedir.<br />

111


Tablo 1. İnceleme alanındaki kaynakların su tipleri<br />

Su kaynakları<br />

Sıcak ve mineralli<br />

sular<br />

Katyonlar Anyonlar Formasyon Su tipi Fasiyes<br />

numarası<br />

BT-1, BT-2, BT-3,<br />

BT-5, BT-7<br />

(Na + +K + )>Ca +2 >Mg +2<br />

-2 - -<br />

SO4 > Cl > HCO3 KBg, TKi,<br />

TPi<br />

Na-SO4-Cl IV<br />

BT-6 (Na + +K + )> Mg +2 > Ca +2 Sıcak sular<br />

- -2 -<br />

HCO3 > SO4 >Cl TPi Na-HCO3 III<br />

AK-1 (Na + +K + )>Ca +2 >Mg +2 BT-4<br />

><br />

Mg<br />

- -2 -<br />

HCO3 >SO4 > Cl JKb, TPi Na-HCO3 III<br />

+2 > Ca +2 >(Na + +K + Soğuk acı sular<br />

)<br />

- -2 -<br />

HCO3 > SO4 > Cl JKb(?), Tt,<br />

TPi<br />

Mg-Ca-<br />

HCO3 I<br />

BS-2, BS-5, BS-6 Ca +2 >Mg +2 >(Na + +K + )<br />

-2 -<br />

SO4 > HCO3 >Cl - BS-9 Mg<br />

TKi Ca-SO4 II<br />

+2 > Ca +2 >(Na + +K + )<br />

-2 -<br />

SO4 > HCO3 >Cl - BS-10 Mg<br />

TKi Mg-Ca-SO4 II<br />

+2 >(Na + +K + Soğuk tatlı sular<br />

) >Ca<br />

-2 - -<br />

SO4 > Cl > HCO3 TKi Mg-Na-SO4 II<br />

BS-1 Ca +2 BS-3<br />

>Mg>(Na+K)<br />

(Na<br />

- -2 -<br />

HCO3 > SO4 > Cl TPi Ca-Mg-HCO3 I<br />

+ +K + )>Mg +2 > Ca +2 BS-4, BS-7, BS-8,<br />

BS-11<br />

Ca<br />

- -2 -<br />

HCO3 > SO4 >Cl Tt, TPi Na-HCO3 III<br />

+2 >Mg +2 >(Na + +K + )<br />

- -2 -<br />

HCO3 > SO4 >Cl KBg Ca-HCO3 I<br />

Şekil 3. İnceleme alanındaki suların Piper (1944) diyagramı<br />

Sıcak su kaynaklarından Na-SO4-Cl su tipinde (IV) olan BT-1, BT-2, BT-3, BT-5 ve BT-7 sıcak ve<br />

mineralli su kaynakları Beypazarı granitoyidi (KBg) ve İncedoruk ile Kirmir formasyonlarından<br />

beslenmektedir (TPi, TKi). Na-HCO3 su tipinde (III) olan BT-6 sıcak ve mineralli su kaynağının<br />

beslenme alanı inceleme alanı dışında bulunmakta olup Mg-Ca-HCO3 su tipinde (I) olan BT-4 sıcak<br />

su kaynağı Tekke volkanitlerinden (Tt), İncedoruk Formasyonu’ndan (TPi) ve muhtemelen Bilecik<br />

kireçtaşlarından (JKb) beslenmektedir. İnceleme alanındaki bir diğer sıcak su kaynağı olan, Na-<br />

HCO3 su tipindeki (III) AK-1 kaynağı ise İncedoruk formasyonu (TPi) ve Bilecik kireçtaşlarından<br />

(JKb) beslenmektedir. İnceleme alanındaki acı soğuk su kaynaklarından Ca-SO4 su tipinde (II) olan<br />

BS-2, BS-5 ve BS-6 su kaynakları ile Mg-Ca-SO4, Mg-Na-SO4 su tipinde olan (II) BS-9 ve BS-10<br />

112


soğuk su kaynakları Kirmir formasyonunun (TKi) evaporitik seviyelerinden beslenmektedir. Tatlı<br />

soğuk su kaynaklarından Ca-Mg-HCO3 su tipinde (I) olan BS-1 soğuk su kaynağı İncedoruk<br />

formasyonundan (TPi), Ca-HCO3 su tipinde (I) olan BS-4, BS-7, BS-8 ve BS-11 su kaynakları<br />

Beypazarı granitoyidinin (KBg) kırıklı çatlaklı ve bozuşmuş üst kuşaklarından beslenmektedir. Na-<br />

HCO3 su tipindeki (III) BS-3 soğuk su kaynağı ise İncedoruk formasyonundan (TPi) ve Tekke<br />

volkanitlerinden (Tt) beslenmektedir.<br />

İZOTOP ÇALIŞMALARI<br />

İnceleme alanındaki tüm su noktalarından seçilen örneklerin izotopik özelliklerini saptamak<br />

amacıyla, yağışlı (Haziran-2006) ve kurak dönemlerde (Aralık-2006) alınan numunelerin analizleri<br />

yaptırılmıştır. <strong>İzotop</strong> analizleri D.S.İ. Teknik Araştırma Kalite Kontrol (T.A.K.K) dairesinde<br />

yapılmış olup, analiz sonuçları çeşitli diyagramlarla değerlendirilmiştir.<br />

Oksijen-18-Döteryum İlişkisi<br />

Suların kurak ve yağışlı dönem olmak üzere oksijen-18-döteryum ilişkisi Şekil 4’de görülmektedir.<br />

Şekil 4. İnceleme alanındaki su kaynaklarının Oksijen-18-Döteryum grafiği<br />

Beypazarı bölgesi sıcak ve mineralli suları (BT-1, 2, 3 ve 5) meteorik su doğrusunun en altında<br />

çıkmaktadır. Bu noktaların, meteorik su doğrusunun altında ve üzerinde dağılım göstermesi<br />

örnekleme şartlarıyla ilişkilendirilebilir.<br />

Beypazarı bölgesi sularından BT-4 numaralı örnek, buharlaşma doğrusu üzerinde, en fazla<br />

buharlaşmaya maruz kalan sıcak su olarak görülmektedir. Bu kaynağın örnekleme döneminde,<br />

kaynak doğrudan havuza boşalmaktaydı. Bu kaynakta PO4 değeri yapılan kirlilik analizi<br />

araştırmasında ortaya konduğundan hem buharlaşma hem de yüzey sularından kirlenmeye maruz<br />

kaldığı tesbit edilmiştir. BT-6 kaynağı da az miktarda buharlaşmaya maruz kalmış olup, BT-1, 2, 3<br />

ve 5’e göre daha sığ dolaşımlıdır. AK-1 kuyu suları da BT-6 gibi sıcak sular içinde daha sığ<br />

dolaşımlıdır. <strong>İzotop</strong> çalışmalarından elde edilen buharlaşma doğrusu incelendiğinde, özellikle vadoz<br />

kuşaktan beslenen ve buharlaşmaya maruz kalmış sığ soğuk su kaynakları görülmektedir.<br />

113


Beypazarı bölgesindeki granitik kayaçların bozuşmuş üst kuşaklarından beslenen soğuk su<br />

kaynakları (BS-8, BS-11 ve BS-12) buharlaşma doğrusunun en üst seviyesinde görülmektedir. BS-2<br />

acı su kaynağı ise İncedoruk Formasyonu’nun jipsli birimlerinden etkilenmekte ve buharlaşma<br />

etkisi ile tuzluluğu artmıştır.<br />

Oksijen-18 / Sıcaklık İlişkisi<br />

İnceleme alanındaki sıcak ve soğuk su noktalarından Oksijen-18-sıcaklık ilişkisi Şekil 3’de<br />

görülmektedir. Şekilde, suların oksijen-18 izotop içeriği ile sıcaklık ilişkisinin kıyaslanması ile sığ<br />

ve derin dolaşımlı iki grup ayırt edilebilmektedir.<br />

Şekil 3. Oksijen-18/sıcaklık ilişkisi<br />

Trityum – Klorür İlişkisi<br />

Suların derin-sığ dolaşım ilişkisini gösteren diyagramlardan biri olan trityum – klorür ilişkisini<br />

araştırmak için, suların mg/l cinsinden klorür değerleri ve trityum içerikleri baz alınmış ve grafiğe<br />

aktarılmıştır (Şekil 5).<br />

Şekil 5. Trityum-Cl ilişkisi<br />

114


Topoğrafik Kot-Oksijen-18 İlişkisi<br />

Kaynakların beslenme alanlarının kotlarının ortaya konması, kaynakların korunma alanlarının<br />

belirlenmesinde son derece önemlidir. Ayrıca, kaynakların oluşum mekanizması ve hidrolojik<br />

sistemin aydınlatılması bakımından da önemlidir. Sıcak su kaynaklarının yağışlardan beslenme<br />

alanlarının belirlenmesinde yağışların oksijen-18 izotopları kullanılmaktadır (Mazor, 1991).<br />

İnceleme alanında, yağışın oksijen-18 içeriği bilinmediğinden, yağışların kısa süreli süzülmesi<br />

sonucu oluşan soğuk su kaynaklarının, oksijen-18 verileri de kullanılabilmektedir. Bu çalışmada<br />

inceleme alanındaki soğuk su kaynaklarının oksijen-18 verileri bu bölgenin sıcak su kaynaklarının<br />

beslenme alanı yükseltilerinin hesaplanmasında kullanılmıştır.<br />

İnceleme alanı için üç adet soğuk su kaynağı kullanılmıştır. Bu su noktaları BS-3 (Ilıcakpınar<br />

kaynağı), BS-4 (Dikmen kaynağı) ve BS-5 (Tahirler acı su) kaynağıdır. Buna göre, BT-1, 2, 3 ve 5<br />

nolu sıcak su kaynaklarının 950-1150 m arasında bir beslenim alanı yüksekliğine sahip olduğu<br />

belirlenmiştir (Şekil 6). Bu yükseklikler bölgede Kirmir Formasyonu ile Beypazarı granitoidlerinin<br />

yüzeylendiği alanlara karşılık gelmektedir.<br />

Şekil 6 İnceleme alanı sıcak su kaynakları için Oksijen18-kot grafiği<br />

Kükürt izotopu<br />

Şekil 7. Oksijen-18 (SO4) - Kükürt-34 (SO4) diagramı (Clark and Fritz, 1997)<br />

115


Bölgedeki su kaynakları ile jips mineralleri ve Sakarya Nehri (SR) numunelerinde yapılan izotop<br />

analiz sonuçlarına göre oksijen-18 (SO4) ve kükürt-34 (SO4) içeriği esas alınarak kaynaklardaki<br />

sülfatın kökeni de araştırılmıştır (Şekil 7 ve 8)<br />

Şekil 8 Kükürt-34 (SO4) - Oksijen-18 (SO4) diyagramı<br />

Şekillerden görüleceği gibi, Beypazarı bölgesinde BS-3 ve BS-5 soğuk su kaynaklarının δ 34 S (SO4)<br />

izotop içerikleri jips mineralleri ile aynı aralıkta olup, bu soğuk suların SO4’ının aynı bölgedeki BT-<br />

1, BT-2 ve BT-3 kaynaklarının sülfatının kökenini oluşturduğu görülmektedir.<br />

Bununla birlikte, izotopik özelliklerden yola çıkarak, inceleme alanında Kirmir Formasyonundan<br />

alınan jipsler ile, öceki çalışmalarda alınan jips numunelerinin izotopik özellikleri aynı bölgeye<br />

düşmüştür.<br />

BS-5 suları jips mineraline doygun acı sulardır. Şekil 7’de bu acı su kaynakları ile sıcak su<br />

kaynaklarının SO4 izotopu verileri, SO4’ın kökeni olarak Tersiyer bölgesini vermektedir. Bu bölge<br />

yukarıda değinildiği üzere bölgedeki Kirmir ve İncedoruk Formasyonu jipslerine karşılık<br />

gelmektedir. Bunun yanında, Kapullu kaynağı (BT-5) sülfat içeriğinin ise bir karışım sunduğu<br />

görülmektedir.<br />

JEOTERMOMETRE UYGULAMALARI<br />

Bilindiği üzere jeotermometreler, akifer içerisindeki akışkan sıcaklığının tahmin edilmesi amacıyla<br />

kaynak veya kuyu başından alınan numunelerde yapılan kimyasal veya izotopik verilerle<br />

hesaplanan denklemlere verilen isimdir. İnceleme alanındaki sıcak su kaynakları Giggenbach<br />

(1988) diyagramına göre, kısmen olgun ve olgun olmayan sular bölgesinde yer almaktadır (Şekil 9).<br />

Bu nedenle sıcak su kaynaklarına silis jeotermometreleri ve kükürt jeotermometreleri uygulanmış<br />

olup elde edilen sonuçlar Tablo 2’de verilmiştir.<br />

116


Şekil 9. İnceleme alanındaki sıcak su kaynaklarının Giggenbach (1988) diyagramı<br />

Tablo 2. İnceleme alanındaki sıcak su kaynaklarında silis ve kükürt jeotermometre uygulamaları<br />

Num.<br />

No<br />

BT-1<br />

Kaynak<br />

Sıc.<br />

( o C)<br />

I<br />

Kuvars<br />

II<br />

Kuvars<br />

(buhar<br />

kaybı<br />

yok)<br />

III<br />

Kuvars<br />

(100 o C de<br />

mak.<br />

buhar<br />

kaybı)<br />

IV<br />

Kalsedon<br />

(buhar<br />

kaybı yok)<br />

117<br />

V<br />

Kalsedon<br />

(buhar kaybı<br />

yok)<br />

VI<br />

kalsedon<br />

(100 o C de<br />

mak. buhar<br />

kaybı)<br />

VII<br />

SO4-H2O<br />

47 93 96 98 66 91 72 54 42<br />

BT-2 52 102 105 105 75 96 80 58 47<br />

BT-3 53 105 111 111 82 100 86 63 52<br />

BT-4 20 73 75 79 43 52 51 - -<br />

BT-5 41 110 114 113 85 102 88 73 62<br />

BT-7 38 110 114 113 85 102 88 - -<br />

AK-1 30 54 54 61 - - 33.6 - -<br />

I. Fournier and Potter (1982), II., III. ve IV. Fournier (1977), V. ve VI. Arnorsson et al. (1983), VII. Lloyd (1968),<br />

VIII. Mizutani and Rafter (1969).<br />

Tablo 2’den görüleceği üzere, silis jeotermometreleri bölgedeki sıcak su kaynakları için 43 o -114 o C<br />

arasında rezervuar sıcaklıkları vermektedir. δ 18 O (SO4-H2O) jeotermometresi ise oksijen izotop<br />

değişimi reaksiyonuna göre sonuç vermektedir. Buradaki eşitliklerden inceleme alanındaki sıcak<br />

suların 42 o C-73 o C aralığında sıcaklık verdikleri görülmektedir. Mizutani ve Rafter (1969)<br />

eşitliğinden elde edilen üç sonuç kuyu veya kaynak sıcaklığından düşük olduğundan uygun değildir.<br />

Ancak, Lloyd (1968) eşitlikleri bölgedeki sıcak suların rezervuar sıcaklığının 54 o C-73 o C arasında<br />

olduğunu göstermektedir. Kapullu kaplıcası kaynağı (BT-5), diğer sıcak su kaynaklarına (BT-1,2,3)<br />

göre düşük kaynak sıcaklığına sahip olmasına rağmen daha yüksek jeotermometre sonucu<br />

vermektedir. Kapullu kaplıcasının Sakarya Nehri’ne olan yakınlığı nedeniyle nehrin soğutucu etki<br />

yapabileceği ve bu nedenle rezervuar sıcaklığının daha yüksek olabileceği düşünülebilir. İnceleme<br />

alanındaki sıcak su kaynaklarının SO4 içeriği Kirmir formasyonu ve İncedoruk formasyonundaki<br />

jipslerden gelmektedir. SO4’ın kaynağının birincil derecede jipsler olduğu sıcak su kaynaklarında<br />

VIII<br />

SO4-<br />

H2O


kükürt jeotermometresinin bölgede açılmış olan kuyulardan elde edilen sıcaklık verileri baz<br />

alındığında daha iyi sonuç verdiği gözlenmiştir. .<br />

SONUÇLAR<br />

Yapılan bu çalışmadan elde edilen sonuçlar aşağıda verilmiştir:<br />

İnceleme alanının temelini oluşturan metamorfik şistlerin Beypazarı granitoyidleri ile kesilmiş<br />

olması bir çok fayın oluşmasına ve özellikle sıcak ve mineralli suların dolaşımına uygun ortamların,<br />

akiferin oluşmasına neden olmuştur. Soğuk su kaynakları düşük debili ve sığ dolaşımlıdır.<br />

Dutlu kaplıcası (BT-1), Ayaş İçmeceleri (BT-2), Çobanhamamı kuyusu (BT-3) ve Kapullu kaplıcası<br />

(BT-5) sularının Na + -SO4 2- -Cl - , Ilıcakoy sıcak su kaynağının (BT-4) Mg-Ca-HCO3, Ayaş-Karakaya<br />

kaplıcası sularının (AK-1) ve Beypazarı Karakoca Maden suyunun (BT-6) Na-HCO3 - , soğuk su<br />

kaynaklarının ise genellikle Ca 2+ -SO4 2- ; Ca 2+ -HCO3 - ve Mg 2+ -HCO3 - tipinde oldukları<br />

belirlenmiştir.<br />

Suların oksijen-18, döteryum ve trityum içeriklerinden; sıcak ve/veya mineralli suların derin<br />

dolaşımlı oldukları belirlenmiştir. BT-4 ve BT-6 kaynaklarında buharlaşma etkisi gözlenmiş, BT-<br />

4’de aynı zamanda yüzey sularından kirlenme de tespit edilmiştir.<br />

BT-1, BT-2, BT-3 ve BT-5 nolu sıcak ve mineralli su kaynaklarının beslenme yüksekliklerinin 950-<br />

1150 metre dolayında olduğu, bu yüksekliklerin Kirmir Formasyonu ve granitik kayaçların<br />

yüzeylendiği alanlara karşılık geldiği belirlenmiştir.<br />

Kükürt izotopu verilerine göre, BT-1, BT-2; BT-3 ile BS-5 kaynaklarındaki sülfatın birincil<br />

kökeninin Kirmir Formasyonu jipsleri olduğu ortaya konulmuştur.<br />

Sıcak ve mineralli sulara uygulanan silis jeotermometresine gore rezervuar sıcaklıkları en fazla<br />

114 o C, SO4-H2O jeotermometresine göre ise en fazla 73 o C bulunmuştur. SO4-H2O<br />

jeotermometresinin ise bölgede rezervuara inerek açılmış olan kuyulardan elde edilen sıcaklık<br />

rakamları gözönüne alındığında gerçeğe daha yakın değerler verdiği sonucuna varılmıştır.<br />

KAYNAKLAR<br />

Arnorsson S, Gunnlaugsson E and Svavarsson H (1983) The chemistry of geothermal waters in<br />

Iceland III, Chemical Geothermometry in geothermal investigations, Geochim. Cosmochim.<br />

Acta, 47: 567-577.<br />

Canik B (1970) Ayaş İçmeceleri ve Kaplıcası Hidrojeoloji Etrüdü..MTA Dergisi No:.80, Ankara<br />

Clark I and Fritz P (1997) Environmental isotopes in hydrogeology. Lewis Publishers, 328pp.<br />

Çetin A (2006) Ayaş karakaya ve Ilıcaköy sıcak sularının hidrojeolojisi Fen Bilimleri Enst., Yüksek<br />

Lisans Tezi, Hacettepe Üniversitesi, Ankara.<br />

Diker S (2005) Kapullu hamamı ve dolayının hidrojeolojisi, Fen Bilimleri Enst. Yüksek Lisans tezi.<br />

Ankara Üniversitesi, , 147s, Ankara<br />

Diker S, Çelik M, Kadıoğlu Y K (2006) Fingerprints of the formation of geothermal springs on the<br />

granitoids: Beypazarı-Ankara, Turkey. Environmental Geology, 51(3): 365-376.<br />

Fournier R O and Potter R W (1982) A revised and expanded silica (quartz) geothermometer.<br />

Geoth. Res. Council Bull., 11-10, 3-12.<br />

Giggenbach W F (1988) Geothermal solute equilibria, derivation of Na-K-Mg-Ca geoindicators.<br />

Geochim.. Cosmochim. Acta, 52: 2749-2765.<br />

Lloyd, R.M. (1968). Oxygen isotope behavior in the sulfate-water system. Journal of Geohhysical<br />

Research, 73 (18), 6099-6110.<br />

118


Mazor E (1991) Applied chemical and isotopic groundwater hydrology, First Published,<br />

Edmundsbury Press, 264pp, Buckingham.<br />

Mizutani, Y. and Rafter, T A, (1969). Oxygen isotopic composition of sulfates-3. oxygen isotopic<br />

fractionation in the bisulfate ion-water system. New Zeeland Journal of Science, 12 54-59.<br />

Orti F, Gündoğan İ, Helvacı C (2002) Sodium sulphate deposits of Neogene age: the Kirmir<br />

Formation, Beypazarı Basin, Turkey. Sedimentary Geology, Elsevier, 146, 305-333.<br />

Özbek, T. (1984) Dutlu-Tahtalı kaplıcası ve dolayının hidrojeoloji etüdü. A.Ü. Fen Bilimleri Enst.<br />

Doktora Tezi. 150 s.Ankara.<br />

Palmer M R, Helvacı C, Fallick A E (2004) Sulphur, sulphate oxygen and strontium isotope<br />

composition of Cenozoic Turkish evaporites. Chemical Geology, Elsevier, 209, 341-356.<br />

Piper, A.M (1944) A graphic procedure in geochemical interpretation of water analyses. Trans.<br />

Am.Gephys. Union 25:914-923<br />

Şahinci, A. (1970). Karakaya (Ayaş) Kaplıcası ve Ilıcaköy sıcak sularının Hidrojeoloji Etüdü. MTA<br />

Derleme Rapor No : 4369, 60s.<br />

119


ÖZET<br />

KONYA İLİ TATLI SU KAYNAKLARININ HİDROJEOKİMYASAL<br />

İNCELEMESİ<br />

Güler GÖÇMEZ * Bayram Kahveci ** Nuri Güven**<br />

* S.Ü.Müh–Mim. Fak. Jeoloji Müh. Böl.42090 Selçuklu/KONYA<br />

gulergocmez@selcuk.edu.tr<br />

**KOSKİ <strong>Genel</strong> Müd. Su Tesisleri Daire Başkanlığı 42100 Selçuklu/KONYA<br />

b.kahveci@koski.gov.tr<br />

Tatlı su kaynakları Konya şehir merkezinin batı-güneybatısında olup önemli bir su potansiyeline<br />

sahiptir. Kaynaklar dolayında yaşlıdan gence doğru Üst Permiyen - Üst Triyas yaşlı Kızılören<br />

formasyonu, Üst Triyas - Üst Kretase yaşlı Lorasdağı formasyonu, Üst Kretase yaşlı Midostepe<br />

formasyonu gelmektedir. Kretase yaşlı Hatip Ofiyolitli Karışığı ve içerisindeki İkisivritepe<br />

olistolitleri tektonik dokanakla bu birimleri üzerlemiştir. Bu birimlerin üzerine açılı diskordansla<br />

Üst Miyosen Pliyosen yaşlı Sille, Ulumuhsine, Küçükmuhsine formasyonu gelmektedir. En üstte<br />

ise Üst Pliyosen – Kuvaterner yaşlı Topraklı formasyonu ve güncel alüvyonlar yer alır.<br />

Beypınarı kaynağı, Mukbil kaynağı ve Çayırbağı kaynakları Çayırbağı ofiyolitleri içinden Dutlukırı<br />

kaynağı ise Hatip ofiyolit karışığı içindeki kireçtaşlarından boşalmaktadır. Kaynak sıcaklıkları 15-<br />

16 o C, debileri 1,5 - 45 l/s arasındadır. Sular AIH’ a HCO3’lı, Ca’lu, Mg’lu sular sınıfındadır.<br />

Kaynakların akiferlerini oluşturan kireçtaşlarında karstlaşma oldukça gelişmiştir. Kaynaklar çevresi<br />

olumsuz özellikte sahalar grubuna girmektedir.<br />

Sularının kökenini araştırmada izotop analizlerinden yararlanılmıştır. Oksijen-18 ve döteryum<br />

analiz sonuçlarına göre kaynakların oluştuğu akiferlerin alçak kotlu alanlardan beslendiği ve kaynak<br />

sularının meteorik kökenli sular olduğu belirlenmiştir.<br />

Anahtar kelimeler: Hidrojeokimya, Trityum, Tatlı su kaynağı<br />

HYDROGEOCHEMICAL INVESTIGATION OF FRESH WATERS IN KONYA<br />

SUMMARY<br />

Fresh waters are in the west-southwest of Konya town center and have considerable water potential.<br />

Older to younger Upper Permian – Upper Trias aged Kızılören formation, Upper Trias – Upper<br />

Cretase aged Lorasdağı formation, Upper Cretase aged Midostepe formation are present around of<br />

the sources. Cretase aged Hatip Ofiolitic Complex and İkisivritepe Olistolits in it unconformably<br />

overlie these formations . Upper Miocene – Pliocene aged Sille, Ulumuhsine and Küçükmuhsine<br />

formations overlie the previous formations with angular unconformity . Upper Pliocene –<br />

Quaternary aged Topraklı formation and alluviums are the youngest units in the area.<br />

Beypınarı spring, Mukbil spring and Çayırbağı spring are discharged from Çayırbağı ofiolits,<br />

Dutlukırı spring is discharged from limestones in Hatip ofiolitic complex. These spring<br />

temperatures are 15-16 o C, discharges are 1,5 - 45 l/s. According to the AIH, waters are HCO3, Ca<br />

and Mg types. Limestones which are aquifers of the springs exhibit well developed karstic futures .<br />

Vicinity of the springs is open to adverse external effects.<br />

121


In the investigation of the origin of waters isotope analyses were evaluated. According to Oxygen –<br />

18 and tritium analyses results, aquifers are fed from lower altitude areas and spring waters are in<br />

meteoric origin.<br />

Keywords: Hydrogeochemistry, Tritium, Fresh spring<br />

1.GİRİŞ<br />

Tatlı su kaynakları Konya ilinin 7 km batısında olup yaklaşık 50 km 2 lik bir alanda 5 ayrı noktadan<br />

boşalmaktadır. Alandaki yükseltiler doğu- batı yönünde uzanmakta ve batı- kuzeybatı yönünde<br />

yoğunluk göstermektedir. Konya meteoroloji İstasyonu 2007 yılı verilerine göre ortalama sıcaklık<br />

12,6 o C, yıllık toplam yağış ise 261,7 mm dir. 2007 yılına ait deneştirmeli nem bilançosunda yağış<br />

169,9 mm, gerçek buharlaşma-terleme 214 mm dir. Buharlaşma-terleme yağışın % 125’ine karşılık<br />

gelmektedir (P=125 mm Etpc). Alanın iklim formülü Thorthwaite (1948)’e göre D B2 d a’ dır.<br />

Harflerin belirlediği iklim tipi yarı kurak (D), mezotermal (B2), su fazlası olmayan veya çok az olan<br />

(d) ve oseanik (a’) iklim tipini göstermektedir. Konya Meteoroloji İstasyonu'nun 20 yıllık ortalama<br />

sıcaklık ve yağış değerlerine göre hazırlanan klimogramda Haziran, Temmuz, Ağustos, Eylül, Ekim<br />

ayları kurak ayları diğer ayların ise yağışlı geçiş ayları olarak belirlenmiştir. Bölgede Üst Permiyen-<br />

Kuaterner yaş aralığın da kayaçlar yüzeylemektedir. Tatlı su kaynakları Çayırbağı ofiyolitleri ve<br />

Hatip ofiyolitli karışığı içinden boşalmaktadır. Kaynakların sıcaklıkları 14-16 o C, debileri 0,75-49<br />

l/s arasında değişmektedir.<br />

2. JEOLOJİ<br />

İnceleme alanında yaşlıdan gence doğru, Üst Permiyen-Üst Triyas yaşlı karbonat kayaçlardan yapılı<br />

Kızılören formasyonu, Üst Triyas-Üst Kretase yaşlı, sığ ve duraylı bir karbonat platformunda<br />

çökelmiş olan Lorasdağı formasyonu ve Üst Kretase yaşlı radyolarit ve çört aratabakalı<br />

kireçtaşlarından oluşan Midostepe formasyonu ile başlamaktadır. Tüm bu birimler Üst Kretase yaşlı<br />

Hatip ofıyolitli karışığı ve içerisinde haritalanabilir İkisivritepe olistolitleri tarafından tektonik<br />

olarak üzerlenmiştir. Bunun üzerinde üst manto ürünü Çayırbağı ofiyolit karmaşığı tektonik bir<br />

dokanakla yer almaktadır (Aydın 2002). Bu birimleri açılı bir diskordans ile örten Geç Miyosen-<br />

Pliyosen zaman aralığında birbirleriyle yanal ve düşey geçişli olarak gelişmiş karasal kırıntılılar<br />

şeklindeki Sille formasyonu, gölsel kireçtaşı ve kırıntılılardan yapılı Ulumuhsine formasyonu ve<br />

Konya Neojen volkanizmasının ürünü volkano-klastiklerden oluşmuş Küçükmuhsine formasyonu<br />

ile devam eder. Alttaki tüm birimlerden malzeme almış ve dolayısıyla hepsini açılı uyumsuz olarak<br />

örten alüvyal yelpaze ve karasal karbonat yığışımları şeklindeki Üst Pliyosen-Kuvaterner yaşlı<br />

Topraklı formasyonu ve Güncel alüvyonlar en üstte bulunmaktadır (Şekil 1).<br />

122


Şekil 1. İnceleme alanının jeoloji - hidrojeoloji haritası (Göçmez,2008).<br />

3. HİDROJEOLOJİ<br />

İnceleme alanında Kızılören formasyonunu oluşturan dolomitik kireçtaşlarının karstik, çatlaklı ve<br />

kırıklı kesimleri ile Lorasdağı formasyonunun bol kırıklı çatlaklı ve karstik kireçtaşları akifer kaya<br />

özelliğindedir. Bununla birlikte Midostepe formasyonunun çakıltaşı, kumtaşı seviyeleri ve Hatip<br />

ofiyolit karışığı'nın kireçtaşı olistolitleri su bulunduran ve geçirimliliği yüksek birimler arasındadır.<br />

Çayırbağı ofîyolitlerinde çatlaklı seviyeler ve ağsal manyezit damarları su taşımaktadır. Beypınarı<br />

ve Mukbil kaynak çıkışları da bunun kanıtıdır. Bu tür su çıkışlarına fayların da hidrolik oluk<br />

oluşturarak yardımcı olmasının yanı sıra masif ve geçirimsiz kayaçlardaki ikincil tektonik<br />

oluşumlar kaynak sularını beslemektedir. Sille formasyonunun çamurtaşı seviyeleri ile Ulumuhsine<br />

formasyonu'nun marn ve çamurtaşı sevileri ve bu formasyonlarla yanal/düşey geçişlilik arz eden<br />

Küçükmuhsine formasyonunun tüf ve tüfitten oluşan birimleri bu formasyonlara geçirimsiz özellik<br />

kazandırırken çakıltaşı ve kumtaşı seviyeleri geçirimlilik ve su bulundurma özellikleri bakımından<br />

oldukça iyidir. Yakın dolaşımlı süzülme sularına yataklık eden güncel oluşuklardan Topraklı<br />

formasyonu ve alüvyon su bulundurma ve geçirimlilik açısından oldukça iyi özelliğe sahiptir.<br />

İnceleme alanında gözlenen ofiyolitler ve ince kırıntılı sedimanter kayaçlar geçirimsiz özelliktedir.<br />

Buna karşılık; çalışma sahasındaki kireçtaşlarının, ikincil gözeneklilik ile birlikte geçirimlilik<br />

özelliği artmaktadır. Ayrıca Çayırbağı ofiyolit karmaşığının manyezit damarlı düzeyleri su<br />

bulundurma ve iletme özelliği açısından olumlu özellik taşımaktadır<br />

İnceleme alanında bulunan sondaj kuyularında elektrikli seviye ölçü aleti ile su seviyesi ölçümleri<br />

yapılmış ve eş derinlik haritası işlenmiştir. Buna göre ölçüm yapılan kuyularda yeraltısu seviyesi<br />

123


yüzeyden itibaren 14–25 m arasında değişmektedir. Surfer bilgisayar programı yardımıyla ve<br />

kriking yöntemi kullanılarak yeraltısuyu eş derinlik eğrileri çizilmiştir (Şekil 1). Bu eğrilerden de<br />

anlaşılacağı gibi yeraltısuyu akım yönü inceleme alanının kuzeyinde kuzeybatıdan güneydoğuya<br />

doğru, batısında batıdan doğuya doğru, güneyinde ise güneyden kuzeye doğrudur. Tüm alan<br />

değerlendirildiğinde yeraltısuyu akım yönleri Krom Magnezit, Dutlukırı mevkiine doğru<br />

odaklanmaktadır.<br />

4. TATLI SU KAYNAKLARI<br />

Beypınarı Kaynağı<br />

Beypınar deresinin batı yamacında, Mesozoyik yaşlı Çayırbağı ofiyolitleri içinden boşalmaktadır.<br />

Birim bol kırıklı çatlaklıdır. Çatlaklar yer yer manyezit damarlı olup lisfenitleşmiştir. Çayırbağı<br />

ofiyolitleri içine açılan galeriler ile kaynak suyunun debisi artırılmıştır.<br />

Kaynak suyunun sıcaklığı 14 o C, ortalama debisi 0,75 l/s dir. 2002–2008 yılları arasındaki kaynağın<br />

debisi periyodik olarak ölçülmüştür. Bu dönmede kaynağın minimum debisi 0,65 l/s maksimum<br />

debisi 17,68 l/s’dir. Kaynağın debisi mevsimlik yağışlara bağlı olarak değişmektedir.<br />

Mukbil Kaynağı<br />

Mukbil kaynağı Beypınarı deresinin batısında Meram çayı güneyinde Çayırbağı ofiyolitleri içinden<br />

boşalmaktadır. Kaynak çevresinde alttan üste doğru Mesozoyik yaşlı Çayırbağı ofiyoliti ve<br />

Kuvaterner yaşlı alüvyonlar yüzeylemektedir. Çayırbağı ofiyolitleri çok az manyezit damarları<br />

içermektedir. Birim tektonik hareketler nedeniyle kırıklı, çatlaklı bir yapı kazanmıştır. Kırık ve<br />

çatlaklar yer yer lifsi serpantinle doldurulmuştur. Kaynak suyu Çayırbağı ofiyolitleri içerisine açılan<br />

galeri ile alınmaktadır<br />

Mukbil kaynak suyunun sıcaklığı 14 °C, ortalama debisi 6 l/s’dir. . 2001-2008 yılları arasındaki<br />

kaynağın debisi periyodik olarak ölçülmüştür. Bu dönmede kaynağın minimum debisi 5 l/s<br />

maksimum debisi 10,66 l/s dir. Kaynağın debisi mevsimlik yağışlara bağlı olarak değişmektedir.<br />

Çayırbağı Kaynağı<br />

Çayırbağı kaynağı, incelenen alanın güneybatısında, Çayırbağı yerleşim merkezinin batısındaki<br />

dere yatağı içinde, serpantinlerden boşalmaktadır Kaynak sıcaklığı 15 o C, kaynağın ortalama debisi<br />

ise 12 l/s dir. 2001-2008 yılları arasındaki kaynağın debisi peryodik olarak ölçülmüştür. Bu<br />

dönmede kaynağın minimum debisi 11,70 l/s maksimum debisi 35,50 l/s dir. Kaynağın debisi<br />

mevsimlik yağışlara bağlı olarak değişmektedir.<br />

Dutlukırı Kaynağı<br />

Dutlu kaynağı Hatip ofiyolitli karışığı içindeki karstik kireçtaşlarından boşalmaktadır. Kaynağın<br />

suyu kireç ocağı doğusundaki dere yatağı içinde yapılan kaptajla alınmaktadır<br />

Kaynağın sıcaklığı 15 C, ortalama debisi 49 l/s dir. 2001-2008 yılları arasındaki kaynağın debisi<br />

peryodik olarak ölçülmüştür. Bu dönmede kaynağın minimum debisi 36,0 l/s maksimum debisi<br />

69,30 l/s dir. Kaynağın debisi mevsimlik yağışlara bağlı olarak değişmektedir.<br />

Hatip Kaynağı<br />

Hatip kaynağı, Hatip ofiyolitli karışığına ait iki sivri tepe olistolitlerinden boşalmaktadır Kaynak<br />

sıcaklığı 16 C, ortalama debisi 20 l/s dir. 2001-2008 yılları arasındaki kaynağın debisi periyodik<br />

olarak ölçülmüştür. Bu dönmede kaynağın minimum debisi 10 l/s maksimum debisi 28 l/s dir.<br />

Kaynağın debisi mevsimlik yağışlara bağlı olarak değişmektedir.<br />

124


6. HİDROJEOKİMYA<br />

İnceleme alanındaki tatlı su kaynaklarının sıcaklıkları 14 – 16 0 C, ortalama debileri 0,75 - 49 l/s,<br />

pH’ları 7,8 – 8,1, Fransız sertlikleri 18 – 30 Fs arasındadır. Tatlı su kaynaklarının elektriksel<br />

iletkenlik değerleri oldukça düşük olup 281 – 511 µS/cm’dir. Sularda Ca, Mg ve HCO3 iyonları<br />

hakimdir. Hatip kaynağının suyunun sertliği 23–32 arasında olduğundan “Sert su” sınıfındadır.<br />

Diğer kaynakların suları ise11–22 arasında olduğundan “Tatlı su” sınıfında yer almaktadır. Sular<br />

IAH’a göre sınıflandırıldığında; Beypınarı kaynağı, HCO3’lı, Mg'lu, Ca'lu soğuk su, Mukbil<br />

kaynağı, HCO3’lı, Ca'lu soğuk su Dutlu kaynağı, HCO3’lı, Mg'lu, Ca'lu soğuk su, Hatip kaynağı,<br />

HCO3’lı, Mg'lu soğuk su, Çayırbağı kaynağı, HCO3’lı, Mg'lu soğuk su olarak belirlenmiştir.<br />

Kaynakların birbirleri arasındaki kökensel ilişkileri Schoeller diyagramı (Şekil 2a) ile<br />

incelendiğinde iyonları birleştiren doğrular birbirine yaklaşık paralel geçmekte olup, aynı<br />

kökenlidir. Kaynakların kimyasal bileşimindeki benzerlik, benzer akifer litolojilerine sahip<br />

olduklarını göstermektedir (Tablo 1). Piper diyagramına göre sular 5. bölgede gruplanmakta olup<br />

CaCO3 ve MgCO3’lı sular grubuna girmektedir. Wilcox diyagramına göre çok iyi – iyi, ABD<br />

Tuzluluk Laboratuarı diyagramına göre ise C2 - S1 sular sınıfındadırlar (Şekil 2a, 2b, 2c, 2d).<br />

Kaynak sularından bakteriyolojik analizler için özel örnekler alınarak İl Sağlık Müdürlüğü<br />

laboratuarlarında analizleri yaptırılmıştır. Buna göre sadece Haziran–2001 döneminde Beypınarı.<br />

Dutlu ve Çayırbağı kaynaklarında. Temmuz–2001 döneminde ise Beypınarı kaynağında bakteriye<br />

rastlanmıştır. Bu kaynaklarda bakterilerin ortaya çıkması kaynak çevrelerinde gerçekleştirilen<br />

besicilik faaliyetleri ve ağılların aktif olmasına bağlanabilir. 2002 – 2008 yılları arasında yapılan<br />

analizlerde herhangi bir bakteri görülmemiştir.<br />

125


126


Tablo 1. İnceleme alanındaki suların fiziko-kimyasal analiz sonuçları<br />

Parametreler<br />

Beypınarı Mukbil<br />

2007 Ekim<br />

Dutlukırı Hatip Çayırbağı<br />

Ca mg/l 19 15 37 51 19<br />

Mg mg/l 36 47 25 41 41<br />

Na mg/l 3,9 2,9 6,1 12,2 4,2<br />

K mg/l 2,4 2,9 3,9 7,9 3,4<br />

Cl mg/l 8,5 11 15 15,6 9<br />

SO4 mg/l 5,2 6,1 4,9 5,5 7,7<br />

HCO3 mg/l 196 171 206 299 191<br />

NO2 mg/l 0 0 0 0 0<br />

NO3 mg/l 4,3 4,1 5,1 3,7 3,9<br />

NH3 mg/l 0 0 0 0 0<br />

Zn mg/l - - - - -<br />

Fe mg/l 0 0 0 0 0<br />

EC μmho/cm 281 290 355 511 303<br />

pH 8,1 7,9 7,9 7,8 8,1<br />

Bulanıklılık NTU 0,7 0,67 0,79 0,56 0,7<br />

Bakteri 100 ml’de<br />

koloni<br />

Yok Yok Yok Yok Yok<br />

Sertlik Fr 18 18 20 30 21<br />

Debi(ort) l/s 0,75 6 49 20 12<br />

Sıcaklık<br />

0<br />

C 14 14 15 16 15<br />

7. İZOTOP HİDROLOJİSİ<br />

İnceleme alanında yer alan tatlı su kaynaklarının çevresel izotop içerikleri incelenerek akiferlerin<br />

kökenleri, beslenme alanları, su – kayaç etkileşim süreleri aydınlatılmaya çalışılmıştır. <strong>İzotop</strong><br />

analizleri <strong>DSİ</strong> TAK dairesinde yaptırılmıştır (Tablo 2).<br />

Tablo 2. Kaynaklara ait izotop analiz sonuçları<br />

Sıra Numune Adı Alınma Tarihi 18<br />

0<br />

2<br />

H<br />

3<br />

H<br />

1 Dutlu 03.09.2002 -10.32 -73,62 7.70 ±2.20<br />

2 Mukbil 03.09.2002 -10.33 -73,96 11.10 ±2.40<br />

Çayırbağı 03.09.2002 -9.99 -76.7 5,20 ±2.20<br />

4 Çayırbağı 03.09.2002 -10.06 -72,97 5,90 ±2.20<br />

5 Beypınarı 03.09.2002 -10,82 -76,75 2.30+2.10<br />

6 Hatip 03.09.2002 -9.59 -73.44 3.35±2.10<br />

18 O – Döteryum ilişkisi<br />

İnceleme alanı için yerel meteorik su doğrusu (YMSD +16) baz alınmıştır. Şekil 3’te verilen 18 O –<br />

Döteryum grafiğinde tatlı su kaynaklarına ait noktaların yerel meteorik su doğrusunun yakınında<br />

yer almaları bölgedeki tatlı su kaynaklarının akiferlerinin meteorik kökenli yağışlardan beslendiğini<br />

ve yağışların buharlaşma etkisine girmeden akiferi beslediğini göstermektedir (Şekil 3).<br />

127


Cl – Trityum ilişkisi<br />

Cl – Trityum grafiğine göre (Şekil 4) bölgede üç ayrı dolaşım sistemi bulunmaktadır. Tatlı su<br />

kaynakları yüksek trityum ve düşük Cl içerikleri bakımından bölgedeki ara yeraltısuyu sistemini<br />

yansıtmaktadırlar. Düşük trityum içeriği kaynağın temsil ettiği akiferin göreceli olarak uzun süreli<br />

geçiş zamanına sahip yeraltı suları ile beslendiğini göstermektedir. Mukbil kaynak suyu düşük Cl,<br />

yüksek trityum içeriği bakımından diyagramda genç sular grubuna düşmektedir. Dutlukırı kaynağı<br />

doğrusal karışım çizgisi üzerinde yer almaktadır. Diğer sular düşük Cl, yüksek trityum içerikleri<br />

bakımından bölgedeki ara yerltısu sistemini yansıtmaktadırlar.<br />

18 O – Trityum ilişkisi<br />

Trityum hidrojeninin yarılanma ömrü kısa ve 12,43 yıl olan radyoaktif bir izotoptur (Clark and<br />

Fritz, 1997). Kozmik radyasyonla hem doğal hem de yapay olarak üretilen trityum hidrolik sisteme<br />

yağış ile girer. Suyun molekül yapısında yer alan hidrojenin radyoaktif bir izotopu olduğu için<br />

yeraltısuyu geçiş süresinin belirlenmesinde doğrudan kullanılmaktadır (Şimşek, 2005). 18 O –<br />

Trityum grafiğinde görüleceği gibi Mukbil kaynak suyu alçak kotlardan güncel yağış sularıyla<br />

beslenmiştir. Diğer kaynak suları ise alçak kotlardan beslenmiş derin dolaşımlı sulardır (Şekil 5).<br />

Dutlukırı, Çayırbağı, Beypınarı ve Hatip kaynaklarının Trityum içerikleri yaklaşık 5 TU civarında<br />

değişmektedir. Bu değerler kaynakların, yeni yağışlar ile nükleer denemeler öncesi (1952 yılı<br />

öncesi) yağışların belirli oranlarda ki karışımı ile beslendiğini göstermektedir.<br />

Döteryum – Trityum ilişkisi<br />

Trityum izotopu radyoaktif olduğu için yer altı suyunun akiferde kalış süresine bağlı olarak<br />

radyoaktif bozunmaya uğramaktadır. Yeraltısularının bağıl yaşının belirlenmesinde önemli bir<br />

parametredir. Kökeni meteorik olan suların yeraltında dolaşım yolu uzadıkça trityum izotopunun<br />

radyoaktif bozunmaya uğraması nedeniyle trityum değeri düşmektedir. Dolaşım süresi az olan<br />

sudan çok olan suya doğru kaynakları sıralarsak; Mukbil, Dutlukırı, Çayırbağı, Beypınarı, Hatip<br />

kaynağı şeklindedir. Mukbil ve Dutlukırı kaynağının dışındakilerin dolaşım süresi daha uzundur<br />

(Şekil 6).<br />

Eİ – Trityum ilişkisi<br />

Yüksek trityum düşük Eİ geçiş süresinin kısa, düşük trityum yüksek Eİ geçiş süresinin uzun<br />

olmasına işaret eder. Akiferle temas süresi arttıkça kayaç-su arasındaki etkileşimle iyon açığa çıkar.<br />

Ttiryum verilerine göre Mukbil ve Dutlukırı kaynağının suları akifer ile daha kısa süre temas etmiş,<br />

diğer kaynak sularının akiferle temas süreleri daha uzundur (Şekil 7).<br />

128


18<br />

Şekil 3. O - Döteryum grafiği<br />

Dola m Süresi<br />

Beslenme alan yüksekli i<br />

Şekil 4. Klor -Trityum grafiği<br />

18<br />

Şekil 5. O -Trityum grafiği Şekil 6. Döteryum -Trityum grafiği<br />

Şekil 7. Eİ- Trityum grafiği<br />

129


8. SONUÇLAR VE ÖNERİLER<br />

-20 yıllık ortalama sıcaklık ve yağış değerlerine göre hazırlanan klimogramda Haziran, Temmuz,<br />

Ağustos. Eylül, Ekim ayları kurak ayları diğer ayların ise yağışlı geçiş ayları olarak belirlenmiştir.<br />

-Beypınarı kaynağının sıcaklığı 14 °C, debisi 0.75 l/s, mukbil kaynağının sıcaklığı 14°C, debisi 7,06<br />

l/s, Çayırbağı kaynağının sıcaklığı , 15°C, debisi 15.50 l/s ,dutlu kırı kaynağının sıcaklığı 15 °C<br />

debisi 49 I/s ,hatip kaynağının sıcaklığı 16 °C, debisi 20 l/s. dir. Tatlı su kaynaklarında yapılan<br />

periyodik debi ölçümlerinde kaynak debilerinin mevsimlik yağışlara bağlı olarak arttığı tespit<br />

edilmiştir<br />

-İnceleme alanında gözlenen ofiyolitler (Çayırbağı Ofiyoliti. Hatip Ofiyolit Karışığı) ve ince<br />

kırıntılı sedimanter kayaçlar (Midostepe ve Ulumuhsine formasyonu) geçirimsiz nitelikli, buna<br />

karşılık; çalışma sahasındaki kireçtaşlarının (Kızılören ve Lorasdağı formasyonu), ikincil<br />

gözeneklilik ile birlikte geçirimlilik özelliği artmaktadır. Ayrıca Çayırbağı ofiyolit karmaşığının<br />

manyezit damarlı düzeyleri su bulundurma ve iletme özelliği açısından olumlu özellik taşımaktadır.<br />

Ayrıca Topraklı formasyonu ve alüvyonlarında iyi derecede su bulundurma ve iletme özelliğine<br />

sahip oldukları söylenebilir. Lorasdağı kireçtaşları Hatip ofiyolitli karışığına ait kireçtaşlarında su<br />

taşımakta olup bu birimler içine açılacak sondajlardan su temin etmek mümkündür.<br />

-Birimlerin hidrojeolojik özelliklerinin ve mostra alanlarının değerlendirilmesi ile yüzeyleyen<br />

formasyon alanlarının % 34' ünün geçirimli özellikte, % 66’ sının ise geçirimsiz nitelikte olduğu<br />

anlaşılmaktadır.<br />

-Tatlı su kaynaklarının akiferlerini oluşturan kireçtaşlarındaki kırık , çatlak ve karstik boşluklardan<br />

kolayca süzülen yağmur suları , boşluklarda depolanarak kaynakların akiferlerini<br />

oluşturmaktadırlar. Bu nedenle, kireçtaşlarının işletilmemesi, koruma altına alınması gereklidir.<br />

-Beypınarı ve Mukbil tatlı su kaynaklarının akiferlerini Çayırbağı ofiyolitleri , Hatip, ve Dutlukırı<br />

kaynaklarının akiferlerini ise hatip ofiyolitli karışığı içindeki kireçtaşları oluşturmaktadır.<br />

- Schoeller diyagramına göre suların aynı kökenli olduğu ve benzer akifer litolojilerine sahip<br />

oldukları belirlenmiştir. Piper diyagramına göre sular 5. bölgede gruplanmakta olup CaCO3 ve<br />

MgCO3’lı sular grubuna girmektedir. Wilcox diyagramına göre çok iyi – iyi, ABD Tuzluluk<br />

Laboratuarı diyagramına göre ise C2 - S1 sular sınıfındadırlar<br />

-18 O – Döteryum grafiğine göre tatlı su kaynaklarının akiferlerinin meteorik kökenli yağışlardan<br />

beslendiğini ve yağışların buharlaşma etkisine girmeden akiferi beslediği belirlenmiştir.<br />

-18 O – Trityum grafiğine göre Mukbil kaynak suyu alçak kotlardan güncel yağış sularıyla<br />

beslenmiştir. Diğer kaynak suları ise alçak kotlardan beslenmiş derin dolaşımlı sulardır . Dutlukırı,<br />

Çayırbağı, Beypınarı ve Hatip kaynaklarının Trityum içerikleri yaklaşık 5 TU civarında<br />

değişmektedir. Bu değerler kaynakların, yeni yağışlar ile nükleer denemeler öncesi (1952 yılı<br />

öncesi) yağışların belirli oranlarda ki karışımı ile beslendiği söylenebilir.<br />

-Cl – Trityum grafiğine göre Mukbil kaynak suyu düşük Cl, yüksek trityum içeriği bakımından<br />

diyagramda genç sular grubuna düşmektedir. Dutlukırı kaynağı doğrusal karışım çizgisi üzerinde<br />

yer almaktadır. Diğer sular düşük Cl, yüksek trityum içerikleri bakımından bölgedeki ara<br />

yeraltısuyu sistemini yansıtmaktadır.<br />

- pH – EC değerlerine göre kaynak suları derin dolaşımlı eski sulardır<br />

130


-Döteryum-Trityum grafiğine göre dolaşım süresi az olan sudan çok olan suya doğru kaynakları<br />

sıralarsak; Mukbil, Dutlukırı, Çayırbağı, Beypınarı, Hatip kaynağı şeklindedir. Mukbil ve Dutlukırı<br />

kaynağının dışındakilerin dolaşım süresi daha uzundur.<br />

- EC – Trityum grafiğine göre Mukbil ve Dutlukırı kaynağının suları akifer ile daha kısa süre temas<br />

etmiş, diğer kaynak sularının akiferle temas süreleri daha uzundur.<br />

-Tatlı su kaynaklarının çevresindeki birimlerin geçirimliliklerinin yüksek olması akifer tabakanın<br />

üzerinde örtü tabakasının bulunmaması nedeniyle kaynaklar çevresinde oluşacak her türlü kirletici<br />

unsur kaynak sularını doğrudan etkileyecek ve kirlenmesine neden olacaktır.<br />

-İnceleme alanındaki tüm su çıkışlarının kaptajı çok iyi yapılarak, suların boşa akması önlenmelidir.<br />

-Lorasdağı eteklerinde bulunan debileri 0.5 - 2 l/s arasında olan ve şu anda boşa akan kaynak suları<br />

kapte edilerek kullanılabilir.<br />

9. KAYNAKLAR<br />

Ardel, A., Kurter, A., Dönmez, Y.,1969, Klimatoloji tatbikatı. İ.Ü.Edebiyat Fak. Coğrafya Ens.<br />

Yayın. No:40.İstanbul<br />

Aydın, Y., 2002, Çayırbağı – Dutlukırı – Mukbil – Beypınarı ve Hatip Tatlı Su Kaynakları<br />

Çevresinin Jeoloji İncelemesi Raporu, Müh. Mim. Fak. Döner Sermaye İşl. 2002. Konya<br />

Bögli, A., 1980, Karst Hydrology and physical speleology springer, verlag.New York.<br />

Clark, I.D and Fritz, p. 1997, Environmental Isotopes in Hydrogeology, Lewis Public. 328 p., New<br />

York<br />

DemireI, Z., 1988, Koruma alanlarının belirlenmesinde hidrojeoloji kriterleri. Ulusal I. Hidrojeoloji<br />

<strong>Sempozyumu</strong>, 257,267. Ankara.<br />

Faure, G., 1986, Principles of isotope geoiogy; John Wiley &Sons. Second Edition, NewYork, 589<br />

pp.<br />

Folk, R.L., 1980, Petrology of Sedimentary Rocks, Hemphil! Publishing Company, Austin. 184 p.<br />

Ford,D.C., Williams P,W.,1989, Karst Geomophology and Hydrology.Unvvın Hyman,London.<br />

Freeze,R,A., and Cheerry, J. A., 1979, Groundwater, s.553, Prentice Hail. Englevvood Cliff, .Ne\v<br />

Jersey.<br />

Göçmez, G., 2008, Tatlı Su Kaynakları Ve Çevresinin Jeoloji –Hidrojeoloji-Koruma Alanları<br />

Raporu. s: 102, Konya.<br />

Göğer, E. Ve Kıral, K., 1969, Kızılören Dolayının Jeolojisi; MTA Derleme Rap. No: 5204, Ankara.<br />

Göğer, E- Ve Kıral, K., 1973, Kızılören Dolayının <strong>Genel</strong> Stratigrafisi; MTA Derleme Rap. No:<br />

27818, Ankara.<br />

Görmüş, M., 1984, Kızılören Çevresi Jeolojisi İncelemesi; S.Ü. Fen Bilimleri Enstitüsü Yüksek<br />

Lisans Tesi, 67 s., Konya.<br />

Güzel, A., Göçmez G., 1989, Çayırbağı, Hatip, Beybes, Kozağaç (Konya) Yöresinin Hidrojeoloji<br />

İncelemesi.Ahmet Acar Jeoloji <strong>Sempozyumu</strong>, s. 125-134. Adana.<br />

Herak, M., Strıngfield, V.T., 1976, Karst, ımportant Karst Regions of the Northern Hemishere.<br />

Elsevier.<br />

IAH (International Association of Hydrogeologists) 1979., Map of Mineral and Thermal Water of<br />

Europe. Scale 1:500000. International Association of Hydrogeologists, United Kingdom<br />

Karakuş, H., Şimşek, Ş., İnan, S., Efteni (Düzce) Sıcak ve Mineralli Su Kaynaklarının<br />

Hidrojeokimyasal ve <strong>İzotop</strong>ik İncelemesi, II. Ulusal Hidrojeolojide <strong>İzotop</strong> <strong>Teknikleri</strong> <strong>Sempozyumu</strong>,<br />

s. 45-58<br />

Mazor, E., 1991, Applied chemical and isotopic groundwater hydrology; Burns& Smith Ltd.,<br />

Buckingham, 274 pp.<br />

Okay A., II, 1986, High - Pressure Low Temparature Metamorfic Rocks Of Turkey, İnbiesuschists<br />

And Eclogites, The Geal Sos. Men, 164, 338-348.<br />

131


Özcan, A., Göncüoğlu, M.C., Turhan, N., Uysal, Ş., Şentürk, K. Ve Işık, A., 1988, Late Paleozoic<br />

Evoluation of The Hütahya Bolkardağı Belt, METU Journal of Püre and Appl, Sci., 21 1/3, 211-<br />

220.<br />

Özgül, N., 1976, Torosların Bazı Temel Jeolojik Özellikleri, TJK Bült., 19, 65-78 s.<br />

Roberts, N., 1982, Age Paleoenvironments And Climatic Sigrificance Of Late Pleistocene Konya<br />

Lake, Turkey, Quaternary Research. 19. p. 154-171.<br />

Schoeller, H., 1962, Les eaux souterraines masson et cie Paris (Çeviren,Karadağ, K.,1973)<br />

Yeraltısulan matbaası) istanbul.<br />

Sılar, J., 1972, General Protection of mineral waters. (AIH) International Svmposium of propertion<br />

of mineral water Karlow Vary (Carlsbad), 13-21.<br />

Şahinci, A. 1991, Karst. Reform matbaası, İzmir.<br />

Thorntwaite , C.W. 1944., Report Of The Committee On Transpiration And Evaporation. 1943-44.<br />

Transactions, American Geophysical Union 25: 687<br />

132


NEVŞEHİR (KOZAKLI) SICAK VE MİNERALLİ SULARININ KÖKENİNİN<br />

İZOTOPLARLA İNCELENMESİ<br />

ÖZET<br />

Suzan PASVANOĞLU 1 ve Fatma GÜLTEKİN 2<br />

1 Kocaeli Üniversitesi Jeoloji Mühendisliği Bölümü,Kocaeli<br />

2 Karadeniz Teknik Üniversitesi, Jeoloji Mühendisliği Bölümü, Trabzon<br />

suzan@kocaeli.edu.tr<br />

Kırşehir doğusunda ve 75 km uzaklıkta yer alan, Kozaklı-Nevşehir jeotermal alanı, Kozaklı<br />

ilçe merkezinin güney doğusunda KB-GD uzanımlı bir hat boyunca uzanmaktadır. Alan fazla<br />

engebeli olmayıp ortalama yükseklik 1000 m dolayındadır. Yaklaşık 1.5 km uzunlukta ve 200<br />

m genişliğindeki Nevşehir Kozaklı kaplıca alanında bir vadi boyunca sıcak su kaynakları<br />

yüzeye çıkmaktadır. Suların bir kısmı açıktan boşa akmakta, MTA tarafından açılmış sondaj<br />

kuyularından sıcak su sağlanmakta, ayrıca Özel idare, Belediye ve şahıslara ait çok sayıda<br />

hamam, otel ve moteller de sıcak suyu kullanmaktadır. Kozaklı sularının sıcaklıkları;<br />

kaynaklarda 43–50C, sondajlarda ise 80-98C arasında değişmektedir. Sıcak sular bataklık ve<br />

sazlık görünümü sunan oldukça geniş bir kaynak alanında, muhtemelen gömülü faylar boyunca<br />

yükselen küçük kaynaklar şeklinde çıkmaktadır.<br />

Kozaklı dolayında Kırşehir masifini daha kalın olarak Oligosen yaşlı tuzlu ve jipsli evaporitik<br />

kayaçlar örtmektedir. Bu nedenle sular daha çok Na, Ca, Cl, SO4, SiO2 li veya Na, Cl, SO4,<br />

SiO2 lidir. Çevresel izotop ( 18 O, 2 H, 3 H) sonuçlarına göre sıcak sular meteorik veya magmatik<br />

sokulum olan bir kupolden yayılan sıcaklık ile ısınan meteorik kökenlidir. Meteorik sular,<br />

yerin altına çatlak, kırık ve faylar boyunca süzülmekte ve bu süreçte jeotermal gradyanla da<br />

ısınarak kendisine hidrotermal kanal ödevi gören fay veya etkili çatlaklar boyunca yükselerek<br />

yeryüzüne döndüğü anlaşılmıştır. İnceleme alanında ölçülen sulardaki 13 CDIC değerleri<br />

incelendiğinde, Kozaklı soğuk sularında 13 CDIC değerleri topraktaki veya yeraltındaki<br />

gözeneklerde birikmiş olan CO2 tarafından kontrol edilmektedir. Sıcaklıkları yüksek olan<br />

sulardaki karbonun denizel karbonatların çözünmesinden kaynaklandığı düşünülmektedir.<br />

Buna karşın, düşük sıcaklıktaki sulardaki karbon ise organik bir köken sunmaktadır. Kozaklı<br />

jeotermal sahasında bulunan sıcak suların 34 S izotop içeriği 23,9 ile 12 arasında değişmektedir<br />

Soğuk sularda ise 34 S hiç bulunmamıştır. Burada termal suların kükürt izotop kompoziyonları<br />

karasal evaporitlerle kireçtaşlarına karşılık gelmektedir. Ancak 2 nolu Kozaklı sazlık<br />

çamurundan alınan sıcak su kaynağının 34 S izotop içeriği alanda bulunan diğer sıcak sulara<br />

nazaran azalmış olarak görülmektedir. Çalışma sahası Neojen’de faaliyete başlayan Erciyes<br />

volkanizmasının etkisi altında kalmıştır. Bu araştırma Tübitak tarafından 104Y167 nolu proje<br />

kapsamında desteklenmiştir.<br />

Anahtar kelimeler: Kozaklı, sıcak ve mineralli su, izotop<br />

EVALUATION OF ORIGIN OF THE NEVŞEHİR (KOZAKLI) THERMAL AND<br />

MINERALIZED WATERS WITH ISOTOPES<br />

ABSTRACT<br />

The Kozaklı-Nevşehir geothermal area 75 km east of Kırşehir city extends along NW-SE structural<br />

line at the east of Kozaklı center. The area is not rugged and average elevation is 1000 m. In the<br />

Kozaklı thermal resort area with a length of 1.5 km and 200 m width, thermal waters are<br />

manifested along a valley. Some hot waters are discharged with no use and thermal waters used in<br />

133


the resort are from wells drilled by MTA. In addition, these waters are also utilized by hotels, baths<br />

and motels belonging to City Private Management, Municipality and private sector. Temperature<br />

of Kozaklı waters is measured as 43–50C in springs and 80-98C in wells. Waters are issued in a<br />

wide swampy area as a small group of springs through buried faults. Around Kozaklı, the Kırşehir<br />

massive is overlain by thick salty and gypsiferous evaporitic rocks of Oligocene age. In this<br />

respect, waters are mostly of Na-Ca-Cl-SO4- SiO2 or Na-Cl-SO4-SiO2 type waters. The study area<br />

is affected from the Erciyes volcanism which was started in the Miocene and ceased in Pliocene.<br />

According to results of environmental isotopes ( 18 O, 2 H, 3 H), thermal waters are of meteoric origin<br />

and heated by an intrusive-cupola or some of rainwater is infiltrated downward through fractures<br />

and fault systems and heated with the geothermic gradient and rise to the surface along fault and<br />

effective fractures that act as hydrothermal conduits. 13 CDIC values indicate that carbon in the<br />

Kozaklı cold waters are controlled by CO2 accumulated in soil or pores in the underground. Carbon<br />

in thermal waters is believed to originate from dissolution of marine carbonate rocks. However,<br />

carbon in low-temperature waters is derived from an organic source. 34 S ratios in thermal waters<br />

range from 12 to 23.9‰. 34 S ratio of cold waters could not be determined. Sulfur isotope contents<br />

of thermal waters correspond to those of terrestrial evaporates and limestones. 34 S ratio of sample<br />

2 that is collected from swampy mud is depleted in comparison to other thermal waters. . The<br />

Erciyes volcanism which was started in the Neogene time was very effective in formation thermal<br />

and mineral waters in the study area. This study comprises a part of project founded by the Turkish<br />

National Scientific Council (TUBITAK) under grant no 104Y167.<br />

Key words: Kozaklı, thermal and mineralized water, isotope.<br />

1. GİRİŞ<br />

Kozaklı-Nevşehir jeotermal alanı, Kozaklı ilçe merkezinin güney doğusunda KB-GD uzanımlı bir<br />

hat boyunca uzanmaktadır (Şekil 1). Alan fazla engebeli olmayıp ortalama yükseklik 1000 m<br />

dolayındadır. Alanın kuzey doğusundan Kozanözü Çayı geçmektedir. Yaklaşık 1.5 km uzunlukta ve<br />

200 m genişliğindeki Nevşehir Kozaklı kaplıca alanında bir vadi boyunca sıcak su kaynakları<br />

yüzeye çıkmaktadır. Suların bir kısmı açıktan boşa akmakta, MTA tarafından açılmış sondaj<br />

kuyularından sıcak su sağlanmakta, ayrıca Özel idare, Belediye ve şahıslara ait çok sayıda hamam,<br />

otel ve moteller de sıcak suyu kullanmaktadır. Kozaklı sularının sıcaklıkları; kaynaklarda 43–50C,<br />

sondajlarda ise 80-98C arasında değişmektedir. Sıcak sular bataklık ve sazlık görünümü sunan<br />

oldukça geniş bir kaynak alanında, küçük kaynaklar şeklinde çıkmaktadır.<br />

Şekil 1. İnceleme alanının yer belirleme haritası<br />

134


2. ÖRNEKLEME VE ANALİZ YÖNTEMLERİ<br />

Kozaklı alanında üretim yapan kuyular genellikle Kozaklı ve kuzeyinde yer alır. Bu alanda kaplıca<br />

ve ısıtma amaçlı olarak MTA ve özel şahıslara ait 20 den fazla sıcak su sondajı bulunmaktadır.<br />

Örnekleme bu kuyuların halen ısıtmada ve kaplıca amaçlı olarak kullanılanlarında yapılmıştır. Bu<br />

yöreden 2 sıcak su kaynağından, bölgedeki yeraltı suyunu karakterize edeceği düşünülen 1 soğuk su<br />

kaynağından ve 7 adet sıcak su sondajından olmak üzere toplam 10 adet örnek alınmıştır. Kimyasal<br />

ve ağır metal analizleri Hacettepe Üniversitesi Su Kimyası Laboratuarında yaptırılmıştır. <strong>İzotop</strong><br />

analizleri için Kozaklı yöresinde kimyasal analizler için örnekleme yapılan noktalardan aynı tarihte<br />

Oksijen–18 ( 18 O), Döteryum ( 2 H), Trityum ( 3 H), Karbon- 13 ( 13 C) ve Kükürt–34 ( 34 S) analizleri<br />

için de örnekleme yapılmıştır. Trityum izotop analizleri Hacettepe Üniversitesi Su Kimyası<br />

Laboratuarında, Oksijen–18 ( 18 O), Döteryum ( 2 H), Karbon- 13 ( 13 C) ve Kükürt–34 ( 34 S) analizleri<br />

ise Canada Ottawa Üniversitesi G.G. Hatch Stable ISOTOPE laboratuarında yaptırılmıştır. Analiz<br />

hassasiyetleri oksijen-18 ( 18 O) için 0,15 permil, Döteryum( 2 H)için 2 permil, karbon–13 ( 13 C)<br />

için 0,2 ve Kükürt–34 ( 34 S) için de 0,2 permil dir.<br />

3. JEOLOJİ<br />

Kozaklı jeotermal sahası birçok araştırmacıya konu olmuştur (Serruya, 1963; Tezcan, 1963; Niehof,<br />

1965; Şamilgil, 1965; Erişen, 1967; Domingo, 1967; Hamut ve diğ., 1992; Erişen ve diğ. ,1993;<br />

Göçtü ve diğ, 1995; Koçak, 1997; Kara 1997; Özgür ve diğ., 1997; Erişen ve diğ., 1999). İnceleme<br />

alanın jeolojisi daha önce yapılan çalışmaların arazide revize edilmesi sonucu hazırlanmıştır (Şekil<br />

2). Bölgede temeli oluşturan metamorfik şistler Kozaklı kaplıca alanı ve çevresinde<br />

yüzeylenmemekle birlikte, topografik olarak bölgenin en yüksek kotlarında yüzeylenme<br />

vermektedir. Çalışma sahasında yüzeylenen en eski birimler Oligosen-Miyosen yaşlıdır. Komşu<br />

bölgelerde görülen Lütesiyen ve daha yaşlı formasyonların üzerine oturmuş olan ve Neojen<br />

kireçtaşı örtüsünün tamamıyla aşınıp taşındığı yerlerde yüzeylenen Oligosen-Miyosen yaşlı birim,<br />

sahanın K-KB bölümünü kapsamaktadır. Ayrıca Bağlıca Deresinde, Bozoğlan Sırtı batısında da<br />

yüzeylenme vermektedir. Oligosen- Miyosen yaşlı formasyonlarının kalınlığı 500–600 m olup<br />

(Şamilgil, 1965) alt seviyelerinde kırmızı renkli kiltaşı, çakıltaşı ve kumtaşları, üst seviyelerinde<br />

türlü renkli killer ve marnlarla jips ve tuzlu oluşuklar yer almaktadır. Bu birimin üzerine uyumsuz<br />

olarak Miyosen yaşlı tüfit, mikro konglomera, kumlu marn, üstte stratigrafik dizilime göre yaşı<br />

Pliyosen olarak kabul edilen kireçtaşı ve gölsel kireçtaşı marn, tüfit ve killi kireçtaşından oluşan<br />

birim gelmektedir. Tabakalar değişik yönlere 10- 30° eğimlidirler. Kalınlığı 80 ile 115 m olan bu<br />

göl formasyonu içinde bol miktarda Gastropoda fosilleri bulunur (Şamilgil,1965). En üstte<br />

Kuvaterner yaşlı alüvyon ve travertenler yer almaktadır. Kaplıcanın güneyinden başlayan<br />

alüvyonların kalınlığı 18 m olup Bağlıca ve Eşe dereleri vadilerini takiben kuzeye doğru<br />

uzanmaktadır. Kaplıca dolayında, Taşlıbayır sırtını tamamiyle örten sıcak ve mineralli kaynakların<br />

oluşturduğu travertenler, oldukça sert olup bölgede yapı taşı olarak kullanılmaktadır. Oluşumları<br />

halen devam eden travertenler bej, kırmızı ve açık kahve renkli olup kalınlıkları 50 – 60 m<br />

dolayındadır. Kaplıca yakın çevresinde Pliyosen yaşlı birimleri de etkileyen KB-GD, KD-GB<br />

uzanımlı çekim fayları ve bu faylara bağlı olarak tali fay sistemleri gelişmiştir. Çalışma sahasında<br />

Neojen’de faaliyete başlayan Erciyes volkanizması etkili olmuştur. Volkanizma muhtemelen<br />

Miyosen sonlarında başlayıp Pliyosen’de de devam etmiştir (Şengör ve Yılmaz, 1983).<br />

4. HİDROJEOLOJİ<br />

Kozaklı kaplıca çevresinde yüzeylenen Paleozoik yaşlı metamorfitler içindeki mermerler ve<br />

üzerlerindeki Eosen yaşlı kireçtaşları kırık ve çatlakların sağladığı ikincil gözeneklilik nedeniyle<br />

akifer özelliğindedir (Canik ve Pasvanoğlu,1993). Kireçtaşları aynı zamanda Kozaklı sıcak su<br />

kaynaklarının rezervuarını oluşturmaktadır. Oligosen yaşlı killi marnlı seviyelerin permeabilite<br />

değerleri düşüktür. Bu seviyeler serbest akım yeteneğine sahip olmadıklarından iyi bir akifer<br />

135


özelliğinde olmayıp örtü kaya niteliğindedir. Pliyosen yaşlı çakıltaşı ve kireçtaşı seviyeleri ikincil<br />

gözenekliliğe bağlı olarak akifer özelliğindedir.<br />

Taşlıbayır sırtı ile Bozoğlan sırtı arasındaki bir vadi boyunca yüzeye çıkan Kozaklı sıcak su<br />

kaynakları bir kaynak grubu şeklindedir. Sıcak suların yüzeye çıkışını Eşe Deresi ile Bağlıca Dere<br />

vadilerinden geçen Pliyosen yaşlı birimleri de etkileyen KB-GD, KD-GB uzanımlı çekim fayları ve<br />

bu faylara bağlı olarak gelişen tali fay sistemleri sağlamaktadır (Şekil 2). Kozaklı kaplıca alanında<br />

bugüne kadar MTA, kamu ve özel kuruluşlarca 20 den fazla sondaj yapılmış olup, bunların<br />

derinlikleri 50- 205 m arasında değişmektedir(Özkan ve Koçak, 2006). Bu kuyulardan çoğu fışkıran<br />

artezyen suyu özelliğindedir. İşletmenin yoğun olduğu yaz döneminde kuyulardan pompa ile su<br />

çekilmektedir. Kuyuların debisi 2-40 l/s arasında değişirken, suların sıcaklıkları ise 80–98C<br />

arasında değişmektedir.<br />

136


137


5. SU KİMYASI<br />

Kozaklı jeotermal alanındaki suların kimyasal özelliklerini belirlemek amacıyla, rezervuarı temsilen<br />

sondaj kuyularından (1,3,5,6,7,8 ve 10), sıcak kaynaklardan (9), sazlık çamurundan (2) ve Kozaklı<br />

altın su içme suyundan (4) olmak üzere üç ayrı su grubundan örnekleme yapılmıştır. Haziran 2006<br />

tarihinde yapılan örneklemelere ait kimyasal analiz sonuçları tablo 1’de verilmiştir. Sıcak kaynak ve<br />

sondaj sularının elektriksel iletkenlik değerleri 3197- 3595 S/cm, pH değerleri ise 6.72- 7.36<br />

arasında değişmektedir. Kozaklı soğuk suyunun elektriksel iletkenlik değeri 450 S/cm, pH değeri<br />

ise 7.56 dır.<br />

Sıcak sularının hepsinde katyon olarak Na + , anyon olarak Cl - ve SO4 iyonları en yüksek değere<br />

sahiptir. Kozaklı soğuk suyunda katyon olarak Ca +2 , anyon olarak HCO3 - iyonları en yüksek<br />

değerlerdedir. Kimyasal analiz sonuçlarından inceleme alanındaki suların hidrokimyasal fasiyesleri<br />

belirlenmiştir. Hidrokimyasal fasiyes kavramı ilk olarak suların üçgen diyagramlardaki izdüşüm<br />

yerine göre Back (1966) tarafından geliştirilmiştir. Suda çözünen başlıca iyonlardan anyonlar ve<br />

katyonlar ayrı ayrı olmak üzere litrede eşdeğer gram cinsinden toplam çözünmüşlerin %50’sinden<br />

fazla olan iyonlar hidrokimyasal fasiyes tipini belirtmektedir. İyonların hiçbirisi miktar olarak %<br />

50’yi geçmiyorsa karışık su tipini belirtmektedir. Uluslararası Hidrojeologlar Birliği (IAH) Sıcak ve<br />

Mineralli Sular Komisyonu Çalışma Raporu’nda belirtilen sınıflamada ise; suda çözünmüş başlıca<br />

iyonlar, anyon ve katyonlar ayrı ayrı olmak üzere yine litrede eşdeğer gram olarak %20’sinden fazla<br />

çözünmüş bulunan iyonlara göre (önce katyonlar sonra anyonlar sırasıyla yazılarak) su tipi<br />

belirlenmektedir (Başkan ve Canik, 1983). Bu çalışmada, yüzey ve sıcak yeraltı sularını sınıflamak<br />

ve hidrojeokimyasal işlevlerini tanımlamak için Chadha Diyagramı (1999) kullanılmıştır (Şekil 3).<br />

Bu diyagram, Piper Diyagramının (1944) değiştirilmiş ve Durov Diyagramının (1948) ise<br />

genişletilmiş halidir. Farkı ise, iki eşkenar üçgenin çıkarılmış olmasıdır. Chadha Diyagramına göre<br />

Kozaklı yöresi sıcak suları genellikle Na-Cl/Na-SO4 su tipindedir.10 nolu Şehir hamamı dağ<br />

kaynağı Na-HCO3, soğuk kaynak suyu ise (4 nolu) Ca-Mg-HCO3 tipinde özellik sunmaktadır. Bu<br />

su sedimenter kayaçlar içinde dolaşan yer altı suyunu karakterize etmektedir. (Şekil 3).Bu nedenle<br />

diyagramda yer alan Kozaklı su örneklerinin Alkalı CL-SO4 türü suların Ca-HCO3 türü yeraltı suları<br />

ile karışım yönünü göstermektedir. Kozaklı suların oldukça Yüksek SO4 içeriklerine rağmen pH<br />

değerleri asit karakterli suları temsil etmemektedir. Jeotermal akışkan içersindeki yüksek HCO3,<br />

derinlerdeki rezervuardan gelen uçucu buharların oluşturduğu H2S gazının ya yeraltı suyunda ya da<br />

derinlerden yükselmekte olan sıcak ve mineralli sular içerisinde oksitlenmesiyle oluşan veya<br />

yeraltına süzülen ve ısınan yer altı suyunun, sülfid içeren sıcak kayalarla teması sonucu oluşan SO4’<br />

karşı tampon rolu oynamaktadır ( Koçak, 1997).<br />

Buna ilave olarak Kozaklı sıcak ve mineralli suları besleyen meteorik kökenli yağış suları, sığ<br />

derinlikte toprak alkalı karakterinde olup, derinlere süzüldükçe sıcaklık artışına bağlı olarak Ca ve<br />

Mg ‘un Na ve K’ la, HCO3’ ise Cl ve SO4 ile baz değişimine uğradığını göstermektedir.<br />

Kozaklı suların mineral doygunluk indekslerine bağlı olarak 6 nolu Hastane sondaj suyu dışındaki<br />

tüm sıcak ve mineralli sular kalsit, Flourit, kuvars, kısmende dolomit, anhidrit ve Microklin<br />

minerali ile dengede veya denge durumuna oldukça yakın olarak bulunmuştur. Ancak jips, silis, ve<br />

dolomite doygun durumda değildir. Anlaşıldığı gibi Ca iyonu taşıyan minerallerin ağırlıkta oluşu bu<br />

suların veya akışkanın derine inmemiş, ya da sıcaklığa bağımlı minerallerle dengeye ulaşacak<br />

yeterli süreyi bulamamış olduğu düşüncesini doğurmaktadır. Bu durum, akışkanın rezervuarda<br />

çatlaklar arasından hızlı bir akımla dolaştığını da gösterebilmektedir. Kozaklı jeotermal sahasındaki<br />

bu sular kabuklaşma sorunu yaratabileceği dikkatte alınmalıdır(Şimşek ve Demir; 1991). Kozaklı da<br />

yer alan 14 nolu soğuk su kaynağı ise kalsite Flourit, ve kuvars doygun olup, ancak Dolomit ve<br />

Jipse doygun durumda değildir.<br />

138


(CO3+HCO3)-(Cl+SO4) mek/l<br />

(Ca+Mg)-(Na+K) mek/l<br />

Şekil 3. İnceleme alanındaki sulara ait Chadha Diyagramı<br />

Su yapısının bileşimini tanımlayan işlevler ve mekanizmalar; Gibbs Diyagramı gibi iyonik oranların<br />

kullanıldığı diyagramlar ile bulunabilinir. Gibbs Diyagramında, Kozaklı sıcak sularının tamamı<br />

“Evaporasyon-Kristalizasyon Baskın” bölgesine düşmektedir (Şekil 4). Bu sular, genellikle<br />

jeotermal kökenli sulardır ve çözünmüş toplam iyon miktarları da yüksek değerlere ulaşmaktadır.<br />

Soğuk su ise “Kayaç Baskın” bölgesine düşmektedir. Bu da, su kimyasını kontrol eden ana<br />

mekanizmanın, kayaç yapıcı minerallerin kimyasal ayrışması olduğunu göstermektedir.<br />

Toplam Ýyon (mg/l)<br />

100000<br />

10000<br />

1000<br />

100<br />

10<br />

1<br />

1<br />

2<br />

3<br />

4<br />

5<br />

6<br />

7<br />

8<br />

9<br />

10<br />

Na-HCO3<br />

Na-Cl<br />

Na-SO4<br />

0 0.2 0.4 0.6 0.8 1<br />

Na/(Na+Ca)<br />

Şekil 4. İnceleme alanındaki sulara ait Gibbs Diyagramı<br />

1<br />

2<br />

3<br />

4<br />

5<br />

6<br />

7<br />

8<br />

9<br />

10<br />

Ayrıca gerek sıcak sularda gerekse soğuk su kaynağında F değeri normal sulara oranla biraz<br />

yüksektir. Doğal sularda florun kaynağı; florit, apatit, mika ve amfibol gibi minerallerdir. <strong>Genel</strong>likle<br />

anyon değişimi sonucunda kaolinitlerin adsorbsiyonu ile oluşur. Alkalin sular genel olarak yüksek F<br />

içerir. Deniz sularının F içeriği


kaolinitten adsorbsiyon sonucunda bazı alkali suların F içeriği >1 mg/l’dir. Jeotermal<br />

akışkanlardaki F içeriği, genellikle 10 mg/l’den düşüktür. F - kayaç-su etkileşimi sonucu farklı<br />

mineral fazlarında (iz olarak mikaların yapısında) bulunabilir. CO2 basıncı yüksek ise kalsiyum,<br />

ortamda bulunan F ile bileşik oluşturur (Nicholson, 1993). Ender olarak yüksek F değerleri<br />

meteorik sular içinde volkanik gazların (HF-) yoğunlaşması ile üretilebilir. Bu durumda F çok<br />

yüksek Cl ve SO4 değerleri ile birlikte oluşur (Nicholson, 1993). Yüksek F konsantrasyonları,<br />

sedimanter kayaçlara göre, riyolit, pomza, ve obsidiyen gibi volkanik kayaçların su-kayaç<br />

etkileşimindeki önemini gösterir (Mahon,1964).<br />

As, B, Ba, Cs, Cu, Fe, Li, Mn, Pb, Rb, Sb, Sr, Zn, gibi normal sularda az bulunan elementler sıcak<br />

- mineralli ve mineralli sularda daha fazla miktarlarda bulunabilirler. İncelenen sulardaki ağır metal<br />

ve iz elementler tablo 1’de verilmiştir. Sularda nadir alkaliler olarak adlandırılan Li, Rb, Cs<br />

elementleri sıcak sularda soğuk su kaynağına göre daha yüksek değerdedir. Li, Rb, Cs elementleri<br />

yüzeyde artan hareket (migration) ve yanal akış ile azalır. Tipik konsantrasyon seviyeleri Li


Tablo 1. Kozaklı Jeotermal alanındaki suların kimyasal analiz sonuçları (07 Haziran 2006)<br />

Örnek No 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10<br />

MTA<br />

sondajı<br />

Sazlık<br />

çamuru<br />

kaynağı<br />

Yapısel<br />

sondajı<br />

Soğuk<br />

Su<br />

GüneçTermal<br />

sondajı<br />

141<br />

Hastane<br />

sondajı<br />

H-Açık<br />

sondaj<br />

Nevşehirliler<br />

Sondajı<br />

Şehir<br />

Hamamı<br />

Dağ Kay<br />

Şehir<br />

Hamamı<br />

Sondaj<br />

EC<br />

(S/cm)<br />

3276 3594 3197 450 3438 3211 3595 3145 3200<br />

pH 6.89 7.36 7.11 7.56 7.27 6.78 7.12 7.23 6.72<br />

Ca (mg/l) 237,43 236,64 221,58 57,87 241,51 218,54 230,75 219,93 251,78 247,769<br />

Mg 26,76 30,67 25,52 12,30 27,60 25,36 28,10 25,40 27,55 25,658<br />

Na 436,79 443,81 383,73 16,97 447,10 408,29 466,41 380,38 390,39 463,55<br />

K 22,90 21,14 16,85 2,01 22,82 21,82 19,97 17,76 18,76 20,574<br />

Cl 696,18 699,58 609,10 8,62 740,54 635,60 731,18 586,64 624,75 494,4<br />

SO4 538,66 652,14 512,35 12,39 547,0 499,76 512,05 499,64 512,14 411,20<br />

HCO3 327,80 222,33 324,95 176,72 313,55 353,45 370,56 324,95 384,81 775,60<br />

SiO2<br />

17.05 16.97 16.96 167.35 16.97 7.09 15.73 16.64 14.75<br />

F 4,27 3,62 2,86 4,64 3,01 2,89 3,15 2,89 2,51<br />

NO3 11,05 0,92 0,34 69,06 4,63 0,78 3,77 0,87 1,09<br />

PO4 0,015 0,015 0,015 0,015 0,015 0,015 0,015 0,015 0,015 0,015<br />

As (ppb) 45.23 93.98 48.52 36.78 40.24 40.73 37.31 42.55 29.29<br />

B 226.8 240.1 211.9 739.5 206.6 207.9 198.1 193.8 178.6<br />

Ba 16.55 20.12 17.34 725.7 16.8 17.98 16.36 18.13 10.06<br />

Cs 3.768 4.89 3.98 2.95 4.01 3.81 3.87 3.74 2.68<br />

Cu 7.95 8.06 6.51 21.54 7.08 7.97 7.07 8.20 6.95<br />

Fe 56.4 23.02 18.16 52.16 48.17 54.61 53.22 64.13 7.45<br />

Li 0,1408 0,0664 0,1415 0,001 0,0944 0,0684 0,1605 0,1321 0.1355<br />

Mn 4.095 40.53 2.585 0.209 4.482 4.054 4.93 2.757 14.19<br />

Pb


6. ÇEVRESEL İZOTOP HİDROLOJİSİ<br />

Son yıllarda hidrolojik ve hidrojeolojik araştırmalarda sudaki doğal izotoplar kullanılmaktadır. Bu<br />

çalışmalarda genellikle radyoizotop olarak trityum ( 3 H) ve karbon–14 ( 14 C), kararlı (duraylı) izotop<br />

olarak da oksijen–18 ( 18 O) ve döteryum ( 2 H) izotoplarından yararlanılmaktadır. Trityum ve karbon–<br />

14 yeraltı suyunun yaşının belirlenmesinde kullanılırken, oksijen–18 ve döteryum ise yeraltı<br />

suyunun beslenme alanını belirlemede ve yüzey su kütlelerinde buharlaşma göstergesi olarak<br />

kullanılmaktadır. Oksijen ve hidrojen su molekülünü oluşturan iki element olduklarından dolayı<br />

oksijen–18, döteryum ve trityum izotopları hidrolojik çevrimin çeşitli kesimlerindeki su<br />

hareketlerinin incelenmesi için izleyici olarak kullanılırlar. Bu doğal izotoplar, hidrolojik<br />

sistemlerle ilgili statik ve dinamik parametrelerin belirlenmesini sağlar. Duraylı izotoplardan<br />

oksijen–18 ve döteryumdan suların olası beslenme yükseltilerinin hesaplanmasında, trityumdan ise<br />

bağıl yaş ve geçiş sürelerinin belirlenmesi amacıyla yararlanılmıştır. Karbon–13 ve kükürt–34<br />

izotopları ise su kalitesini ve kirleticilerin kaynağını belirlemek, sulardaki karbonun ve kükürtün<br />

orijinini araştırmak için kullanılmıştır.<br />

Tablo 2. İnceleme alanındaki su örneklerine ait izotop değerleri (Haziran 2006)<br />

N<br />

o Örnek Adı TU - Hata 2 H 18 O 13 Cvpdb<br />

142<br />

34 S Scdt<br />

1 MTA Sondajı Kozaklı 0.240.2 -65.3 -10.12 2.29 17.3<br />

2 Kozaklı Sazlık Çamuru 0.140.22 -59.2 -9.97 -2.27 12<br />

3 Kozaklı Yap-Sel 0.40.21 -70.1 -10.26 1.83 18.6<br />

4 Kozaklı Soğuk Su 8.870.37 -68.9 -8.91 -10.43 0<br />

5 Güneç Termal 0.490.23 -69.7 -10.16 2.05 17.5<br />

6 Hastane Sondajı 0.560.23 -69.1 -10.34 2.62 23.9<br />

7 Kozaklı H-Açık Sondaj 0.30.23 -74 -10.37 2.26 19.6<br />

8 Nevşehirliler Sondaj 0.350.22 -62.5 -10.21 1.75 21.1<br />

9 Şehir Hamamı Dağ Kay 0.620.2 -61.6 -10.13 20.2<br />

10 Şehir Hamamı Sondaj - - - 2.75 19.3<br />

İnceleme alanındaki δ 18 O değerleri sıcak sularda -10.37 ile -9.97 arasında değişmekte, soğuk suda<br />

ise -8.91’dir. δ 2 H değerleri sıcak sularda -74 ile -59.2 arasında, soğuk suda ise - 68.9’dur. Sulara ait<br />

δ 18 O – δ 2 H grafiği incelendiğinde sıcak sular, dünya meteorik yağış doğrusu olarak bilinen<br />

δ 2 H=8xδ 18 O+ 10 (Craig,1961) doğru üzerinde yer almaktadır (Şekil 5). Bu sonuca göre sıcak sular<br />

meteorik kökenli olup, yağış sularının yerin altına çatlak, kırık ve faylar boyunca süzülerek ve bu<br />

süreçte ısınarak kendisine hidrotermal kanal ödevi gören fay veya etkili çatlaklar boyunca<br />

yükselerek yeryüzüne ulaşmışlardır( Pasvanoğlu ve Gültekin, 2007).


Trityum (TU)<br />

2H (‰SMOW)<br />

40<br />

0<br />

-40<br />

-80<br />

10<br />

8<br />

6<br />

4<br />

2<br />

0<br />

GMWL<br />

-15 -10 -5 0 5 10<br />

18O (‰SMOW)<br />

0 1000 2000 3000 4000<br />

EC (S/cm)<br />

1<br />

2<br />

3<br />

4<br />

5<br />

6<br />

7<br />

8<br />

9<br />

1<br />

2<br />

3<br />

4<br />

5<br />

6<br />

7<br />

8<br />

9<br />

Trityum (TU)<br />

Trityum (TU)<br />

Şekil 5. Kozaklı jeotermal alanındaki sularda δ 18 O – δ 2 H; δ 18 O-TU; EC-TU ve Cl-TU ilişkileri<br />

Kozaklı jeotermal sahasındaki suların trityum konsantrasyonları çok düşüktür. Bu durumda sıcak su<br />

kaynaklarını besleyen suların 1950 li yıllardan daha önce yer yüzüne düşmüş olduğunu söylemek<br />

mümkündür (Şekil 5). Ayrıca bu sular yüksek EC ve CL değerleri ile derin dolaşımlı ve yer altında<br />

uzun süre kalan sıcak ve mineralli sular olarak nitelendirilebilir.<br />

10<br />

8<br />

6<br />

4<br />

2<br />

0<br />

10<br />

8<br />

6<br />

4<br />

2<br />

0<br />

143<br />

-12 -11 -10 -9 -8<br />

18O (‰SMOW)<br />

0 200 400 600 800<br />

Cl (mg/l)<br />

1<br />

2<br />

3<br />

4<br />

5<br />

6<br />

7<br />

8<br />

9<br />

1<br />

2<br />

3<br />

4<br />

5<br />

6<br />

7<br />

8<br />

9


İnceleme alanındaki sularda ölçülen δ 13 CVPDB değerleri sıcak sularda 1,75 ile 2,75 arasında<br />

değişmekte, soğuk suda -10,43, sazlık çamurunda ise -2,27’dir. Yeraltına süzülen su topraktaki CO2<br />

yi çözerken HCO3 ve CO3 türlerine ayrışır Çözünmüş İnorganik Karbon Türleri (DIC)’nin dağılımı<br />

pH’a bağlı olarak değişir. pH değerine bağlı olarak DIC ve 13 CVPDB’ nin değişimi de farklıdır<br />

(Clark and Fritz, 1997). Yeraltı suyundaki DIC ve 13 CVPDB akiferlerde ayrışma reaksiyonları<br />

sırasında yüksek değerlere ulaşır. Kapalı ya da açık sistem şartlarına ve akifer malzemesinin silikat<br />

veya karbonat oluşuna bağlı olarak reaksiyonlar gelişir. Tamamen silikatlı akiferlerde DIC<br />

gelişmez, ancak karbonatlı akiferlerde kalsit veya dolomit çözünerek DIC gelişir. Bu tür karbonatlar<br />

genellikle 13 C bakımından zengindir ve 13 CVPDB ın gelişiminde etkilidir (Clark and Fritz, 1997).<br />

Yeraltı sularında çözünmüş inorganik karbon CDIC ve 13 CVPDB akiferdeki veya topraktaki ayrışma<br />

reaksiyonları sonucu gelişir. Farklı ortamlardaki 13 CVPDB değerinin değişimi şekil 6’da verilmiştir.<br />

CAM<br />

-50<br />

-40<br />

-30<br />

-20<br />

-10<br />

0<br />

10<br />

20<br />

13C‰ VPDB<br />

Şekil 6. Farklı ortamlardaki 13 CVPDB değerinin değişimi ve Kozaklı yöresi sularının konumları<br />

Kozaklı jeotermal alanında sıcak sulardaki 13 C nin kökeni soğuk sulardan farklıdır (Şekil6). Sıcak<br />

sularda denizel karbonatlar ve bir miktar metamorfik köken gözlenirken, soğuk suda tatlı su<br />

karbonatları ve yer altı suyunda çözünen inorganik karbon etkilidir (Pasvanoğlu ve Gültekin, 2007).<br />

İnceleme alanındaki sularda HCO3 - 13 Cvpdb ilişkisi incelenmiştir (Şekil 7). Şekil 7’den de<br />

görüldüğü gibi soğuk su düşük HCO3 konsantrasyonuna karşılık düşük 13 Cvpdb değeri sergiler.<br />

Sıcak sulardaki HCO3 konsantrasyonu arttıkça 13 Cvpdb değeri de artmaktadır.<br />

144<br />

Atmosferik CO2<br />

Bitkiler C3 C4 Zemin CO2<br />

Yeraltýsuyu çöz.<br />

Ýnorganik karbon<br />

Tatlýsu Karbonatlarý<br />

-80‰<br />

Atmosferik CH4<br />

Biyojenik CH4<br />

Okyanusal DIC<br />

Denizel Kireçtaþlarý<br />

Metamorfik CO2<br />

Kömür<br />

Petrol<br />

Termojenik CH4<br />

Manto CO2<br />

Soðuk su<br />

Sazlýk çamuru<br />

Sýcak sular


HCO3 (mg/l)<br />

800<br />

600<br />

400<br />

200<br />

0<br />

1<br />

2<br />

3<br />

4<br />

5<br />

6<br />

7<br />

8<br />

10<br />

-12 -8 -4 0 4<br />

13C VPDB<br />

Şekil 7. İnceleme alandaki sularda 13 Cvpdb-HCO3 ve 34 SCDT-SO4 ilişkileri<br />

SO 4 (mg/l)<br />

0 5 10 15 20 25<br />

34 S CDT<br />

-50 -30 -10 10 30<br />

-40 -20 0 20 40<br />

Şekil 8. Farklı ortamlardaki 34 SCDT değerleri (Krouse, 1980) ve Kozaklı yöresi sularının konumları<br />

İnceleme alanında δ<br />

145<br />

34 SCDT değerleri sıcak sularda 17.3 ile 23.9 arasında değişmekte, soğuk suda 0,<br />

sazlık çamurunda ise 12’dir (Şekil 8). Burada termal suların kükürt izotop kompoziyonları karasal<br />

evaporitler ve kireçtaşlarına karşılık gelirken, soğuk sudaki karbon farklı kökenlerden gelmektedir<br />

(Şekil 8). İncelenen sulara ait SO4 - 34 SCDT grafiği incelendiğinde bütün sıcak sularda bulunan<br />

çözünmüş sülfat (SO4) iyonunun kökenlerinin aynı olduğu görülmektedir (Şekil 7). Ancak 2 nolu<br />

800<br />

600<br />

400<br />

200<br />

-40 -20 0 20 40<br />

M e t e o r i t ( D e m i r )<br />

M a g m a t i k K a y a ç l a r<br />

V o l k a n i k s ü l f ü r<br />

P e t r o l v e k ö m ü r<br />

D e n i z s u y u ( S O 4 2 - )<br />

T e r s i y e r C a S O 4<br />

S e n e z o y i k C a S O<br />

S O<br />

4<br />

4<br />

E r k e n P a l e o z o y i k C a S O<br />

D e v o n i y e n - P e r m i 4 y e n C a<br />

Þ e y l<br />

K i r e ç t a þ ý<br />

S ü l f i t<br />

0<br />

S O 2<br />

S O 4<br />

- 2<br />

B i y o j e n i k p i r i t<br />

C a S O 4<br />

S ‰ C D T<br />

1<br />

2<br />

3<br />

4<br />

5<br />

6<br />

7<br />

8<br />

9<br />

10<br />

S o ð u k s u<br />

S a z l ý k ç a m u r u<br />

S ý c a k s u l a r


Kozaklı sazlık çamurundan (bataklık ortamından) alınan sıcak su kaynağının 34 S değeri alanda<br />

bulunan diğer sıcak sulara nazaran azalmış olarak görülmektedir (Şekil 7). Bu ortamlarda çürüyen<br />

bitkilerin oluşturduğu organik karbon türü maddeler bulunmaktadır (Yıldırım vd, 2002). Bu<br />

maddeler ile birlikte “Desulfovibribrio desulfuricans” türü gibi çeşitli bakteriler ortamdaki SO4<br />

iyonunu kullanarak HCO3 iyonunu ve çözünmüş H2S gazını oluşturur (Clark and Fritz, 1997).<br />

2CH2O + SO4 -2 2 HCO3 - + H2S (Karbonun oksidasyonu)<br />

veya,<br />

CH4 + SO4 -2 HCO3 - + HS - + H2O (Azalmış Karbonun oksidasyonu)<br />

Yukardaki reaksiyonlar sırasında 32 S izotopunun tepkimeye girmesi 34 S izotopundan daha hızlı ve<br />

daha kolay olacaktır. Nedeni 34 S –O arasındaki bağın kırılması 32 S –O bağından daha kolaydır.<br />

Reaksiyonun ilerlemesi devam ettikçe SO4 iyonun bünyesinde 34 S birikecektir. Bu arada çözünmüş<br />

H2S gazında bulunan döteryum izotopu nedeniyle su molekülünde bulunan döteryum izotopunda bir<br />

zenginleşme meydana gelmiştir (Clark and Fritz, 1997)<br />

7. SONUÇLAR<br />

Kozaklı jeotermal alanı, çalışmaların 1963 yılından beri devam ettiği ülkemizdeki önemli<br />

alanlardan biridir. Düşük sıcaklıklı olduğu tespit edilen alanda, jeotermal akışkan konut ısıtmacılığı,<br />

sera ısıtmacılığı ve termal turizm amaçlı kullanılmaktadır.<br />

Kozaklı kaplıca çevresinde yüzeylenen Paleozoik yaşlı metamorfitler içindeki mermerler ve<br />

üzerlerindeki Eosen yaşlı kireçtaşları Kozaklı sıcak su kaynaklarının rezervuarını oluşturmaktadır.<br />

Pliyosen yaşlı birimleri de etkileyen KB-GD, KD-GB uzanımlı çekim fayları ve bu faylara bağlı<br />

olarak gelişen tali fay sistemleri sıcak su kaynaklarının oluşumunu sağlamıştır.<br />

Kozaklı jeotermal alanındaki sıcak kaynak ve sondaj sularının elektriksel iletkenlik değerleri 3197-<br />

3595 S/cm, pH değerleri ise 6.72- 7.36 arasında değişmektedir. Kozaklı soğuk suyunun elektriksel<br />

iletkenlik değeri 450 S/cm, pH değeri ise 7.56’dır. Kozaklı yöresi sıcak suları genellikle Na-<br />

Cl/Na-SO4, Şehir hamamı dağ kaynağı (9) Na-HCO3, soğuk kaynak suyu ise (4) Ca-Mg-HCO3<br />

tipinde özellik sunmaktadır. Sıcak sular çözünmüş toplam iyon miktarları da yüksek olan meteorik<br />

kökenli sulardır. Soğuk suyun kimyasını kontrol eden ana mekanizma kayaç yapıcı minerallerin<br />

kimyasal ayrışmasıdır. Gerek sıcak sularda gerekse soğuk su kaynağında F değeri normal sulara<br />

oranla biraz yüksektir. Jeotermal sularda önemli olan B, incelenen sıcak su kaynaklarında 178.6-<br />

240.1 ppb gibi düşük değerlerdedir. Sıcak sulardaki Fe konsantrasyonu 7.45- 64.13 ppb arasında<br />

değişir. As konsantrasyonu 93.98 ppb, Sb değeri 10.14 ppb değeri ile Kozaklı Sazlık çamurunda en<br />

yüksek değerdedir. Cu konsantrasyonu sıcak sularda 6.51-8.2 ppb arasında değişirken soğuk su<br />

kaynağında 21.54 ppb dir. Düşük pH değerine sahip 6 nolu hastane sondaj suyunda Zn 21.52 ppb<br />

ile en yüksek değerdedir. Sıcak sulardaki Sr konsantrasyonu 743.5-868.1 ppb arasında değişirken,<br />

soğuk suda 2845 ppb gibi daha yüksek bir değerdedir. Pb konsantrasyonu tüm sularda 0.1 ppb den<br />

daha küçük değerdedir.<br />

Sıcak kaynaklar yağış sularının yeraltında ısınarak tekrar fay veya etkili çatlaklar boyunca<br />

yükselerek yeryüzüne ulaşmasıyla oluşmuştur. Kozaklı jeotermal sahasındaki sıcak suların çok<br />

düşük trityum değerleri ve yüksek EC ve CL değerleri derin dolaşımlı sıcak ve mineralli sular<br />

olduğunu göstermektedir. Sularda ölçülen δ 13 CVPDB değerleri sıcak sularda 1,75 ile 2,75 arasında<br />

değişmekte, soğuk suda -10,43, sazlık çamurunda ise -2,27’dir. Bu değerlere göre Kozaklı jeotermal<br />

alanında sıcak sulardaki 13 C nin kökeni soğuk sulardan farklıdır. Sıcak sularda denizel karbonatlar<br />

ve bir miktar metamorfik köken gözlenirken, soğuk suda tatlı su karbonatları ve yer altı suyunda<br />

çözünen inorganik karbon etkilidir. Kozaklı jeotermal alanında δ 34 SCDT değerleri sıcak sularda 17.3<br />

ile 23.9 arasında değişmekte, soğuk suda 0, sazlık çamurunda ise 12’dir. Burada sıcak suların<br />

kükürt izotop kompoziyonları karasal evaporitler ve kireçtaşlarına karşılık gelirken, soğuk sudaki<br />

146


karbon farklı kökenlerden gelmektedir. SO4 - 34 SCDT ilişkisine göre bütün sıcak sularda bulunan<br />

çözünmüş sülfat iyonunun kökenlerinin aynı olduğu ancak 2 nolu Kozaklı sazlık çamurundan<br />

(bataklık ortamından) alınan sıcak su kaynağının 34 S değerinin alanda bulunan diğer sıcak sulara<br />

nazaran azalmış olarak görülmektedir. Bu durum çürüyen bitkilerin oluşturduğu organik karbon<br />

türü maddelerin bulunmasından kaynaklanmaktadır.<br />

KATKI BELİRTME<br />

Bu çalışma, Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu (TUBİTAK) tarafından desteklenen<br />

104Y167 nolu proje bulguları çerçevesinde hazırlanmıştır. Yazarlar Hacettepe Üniversitesinde<br />

görevli olan Sayın Profesör Dr. Serdar Bayarı’ya ve Sayın Dr. Nur Özyurt’a kimyasal analizlerin<br />

yapılmasında katkılarından dolayı çok teşekkür eder.<br />

KAYNAKLAR<br />

Aggarwal, J,K., Palmer, M,R., Bullen, T.D., Arnorssón, S., Ragnarsdóttir, K,V.,2000. The boron<br />

isotope systematics of Icelandic geothermal waters: 1. Meteoric water charged systems, Geochim.<br />

Cosmochim. Acta, 64 (4), 579- 585.<br />

Arnorssón, S., 1985. The use of mixing models and chemical geothermometers for estimating<br />

underground temperatures in geothermal systems. J. Volcanol. Geotherm. Res., 23, 299-335.<br />

Arnorssón, S., Andrésdóttir, A., 1995. Processes controlling the distribution of boron and chlorine<br />

in natural waters in Iceland, Geochim. Cosmochim. Acta, 20(59), 4125-4146.<br />

Back, W. (1966). Hydrochemical facies and groundwater flow patterns in northern part of atlantic<br />

coastal plain. U.S. Geol.Survey Proffessional paper, 498-A, 42p.<br />

Başkan, M. E. & Canik, B. (1983). IAH map of mineral and thermal waters of Turkey Aegean<br />

Region: MTA No. 189, Ankara, 80 p.<br />

Clark, I.D.and Fritz, 1997, P.,Environmental isotopes in hydrogeology.Lewis Publ.,Boca Raton,<br />

328pp.<br />

Chadha, D.K., 1999, A Proposed New Diagram For Geochemical Classification of Natural Waters<br />

and Interpretation of Chemical Data, Hydrogeology Journal 7, 431–439.<br />

Craig, H., 1961, Isotopic variations in meteoric waters. Science 133, 1702-1703<br />

Canik, B., Pasvanoğlu, S., 1993, Hydrogeological Investigation of the mineralized and thermal<br />

water of the karstic aquifers arround and the possibility of utilization in thermal spas, International<br />

symposium on water resources in karst with special emphasis on arid and semiarid zones. Shiraz-<br />

Iran.<br />

Dominco, 1967, Kozaklı prospeksiyonu jeokimyasal arazi incelemesi, MTA Rap.,<br />

Durov, S.A., 1948, Natural Waters and Graphic Representation of Their Compositions, Akademiya<br />

Nauk SSSR Doklady 59, 87–90.<br />

Erişen,B., Akkuş, İ., Uygur, N., Koçak, A., 1996, Türkiye Jeotermal Envanteri. MTA, Ankara<br />

Hamut, N. Ve diğ., 1992, Nevşehir-Kozaklı ssk-1 sondajı kuyu bitirme rap. Ankara.<br />

Hem, J.D., 1992. Study and interpretation of the chemical characteristics of natural water. U. S.<br />

Geol Surv. Water-Supply, 2254.<br />

147


Hounslow, A.W., Back, D.B., 1985. Evaluation of Chemical Data from Water Supplies in<br />

Southwestern Oklahoma. Final report to the Oklahoma Water Resources Board, 125-130.<br />

IAH (International Association of Hydrogeologists) 1979, Map of Mineral and Thermal Water of<br />

Europe Scale: 1:500,000, IAH, United Kingdom.<br />

Kharaka, Y.K., Mariner, R.H., 1987. Chemical geothermometers and their application to formation<br />

waters from sedimentary basins. In: Thermal History of Sedimentary Basins (Naeser, D., McCulloh,<br />

T.H., -eds), 75-102, New York.<br />

Koçak, A., 2002,. Kozaklı jeotermal alanı su kimyası ve rezervuar sıcaklığının incelenmesi. Orta<br />

Anadoluda jeotermal enerji ve çevre semposyumu, Niğde Üniversitesi, Aksaray Mühendislik<br />

fakültesi jeoloji ve çevre Mühendisliği bölümleri , 8-11 Ekim 2002 Aksaray, s.79-86.<br />

Koçak, A. 1997. Kozaklı( Nevşehir) Jeotermal alanının su Kimyası ve Reervuar sıcaklığının<br />

İncelenmesi Doktora Tezi, Hacettepe Universitesi , Fen Bilimleri Enstitüsü(Yayınlanmamış)<br />

Mahon, W.J.A., 1964. Flourine in the natural thermal waters of New Zeland, N.Z.J. Sci., 7, 3-28.<br />

Nicholson, K., 1993. Geothermal Fluids, Chemistry and Exploration Techniques. Springer-Verlag,<br />

Berlin, 263p.<br />

Niehoff.W., 1965, Kozaklı-Nevşehir ılıcaları bölgesinde yapılan jeolojik etüdler, MTA R.No. 3608,<br />

Mutlu, H., Constraints on the origin of the Balıkesir Thermal Waters (Turkey) from Stable Isotope<br />

( 18 O, D, 13 C, 34 S) and Major-Trace Element Compositions,Turkish Journal of Earth Sciences,<br />

V.16, pp.13-32., (2007<br />

Özbek.T., 1975, Nevşehir-Kozaklı kaplıcası hidrojeoloji etüt raporu. MTA rap. No. 5451, Ankara,<br />

Özkan, H., Koçak, A., (2006) “Nevşehir ili jeotermal kaynakların değerlendirme raporu”, MTA,<br />

Ankara.<br />

Pasvanoğlu, S., Gültekin, F., (2007), Hydrogeochemical and Isotopic Evaluation of Thermal and<br />

Mineralized waters of Terme-(Kırşehir) and Kozaklı (Nevşehir), Areas, Turkey. International<br />

Symposium on Advances in Isotope Hydrology and its role in Sutainable Water Resources<br />

management (HIS-2007), Vienna, Austria, 21-25 may 2007 IAEA-CN-151/120 Vienna.<br />

Piper, A.M., 1944, A Graphic Procedure in Geochemical Interpretation of Water Analyses,<br />

American Geophysical Union Transactions 25,914–923.<br />

Serruya.S.,1963, Kozaklı ılıcaları MTA Rap. No. 3207 Ankara.<br />

Şamilgil, E., (1965) “Kozaklı civarının hidrojeoloji jeotermik imkanları”.<br />

Şengör ve Yılmaz, (1983) “Türkiye’de Tetis’in Evrimi: Levha tektoniği açısından bir yaklaşım”,<br />

Türkiye jeoloji kurumu, No:1.<br />

Şimşek, Ş., Demir, A., 1991. Rezervoir and cap rocks characteristics of some geothermal fields in<br />

Turkey and encountered proplems based on litology. Journal of geothermal reserch sociaty of<br />

Japan vol. 13 No.3(1991), P.191-204.<br />

Tezcan. K., 1963, Nevşehir-Kozaklı jeotermik enerji araştırmaları gravite, rezistivite ve jeotermal<br />

gradyent etüdleri MTA Rap. No. 3841 Ankara<br />

148


Truesdell A.H., 1975. Summary of Section III Geochemical Tech-niques in Exploration. In:<br />

Proceedings of the Second United Nations Symposium on the Development and Use of Geothermal<br />

Resources, 25-50, San Francisco.<br />

Yıldırım, N., ve Güner, I.N, 2002, Büyük menderes grabeninin doğusunda yeralan jeotermal<br />

sahalarda bulunan suların izotopik ve hidrojeokimyasal özellikleri. Hidrojeolojide izotop<br />

tekniklerinin kullanılması sempozyumu, 21-25 Ekim, s.79-95, Adana.<br />

149


HİDROLOJİDE İZOTOP TEKNİKLERİ UYGULAMALARINDA<br />

RADYASYON GÜVENLİĞİ<br />

Berna ATAKSOR, Cevdet ÖZÜAĞ, Eylem İ. KEKEÇ<br />

Çekmece Nükleer Araştırma ve Eğitim Merkezi İstanbul-TURKİYE<br />

berna.ataksor@taek.gov.tr<br />

ÖZET<br />

Türkiye’de nükleer uygulamalarda tıpta teşhis ve tedavi, endüstride tahribatsız muayene, seviye ve<br />

kalınlık ölçme, kalibrasyon, radyoizotop izleme teknikleri, sterilizasyon amacıyla radyoaktif<br />

maddelerden oldukça yaygın olarak yararlanılmaktadır. Ülkemizde hidroloji çalışmalarında<br />

çevresel izotop yöntemleri, su kaynaklarının değerlendirilmesi, geliştirilmesi ve yönetiminde<br />

karşılaşılan geniş spektrumlu hidrolojik problemlerin rutin uygulamalarında kullanılmaktadır. Bu<br />

tip çalışmalarda radyoizotopların kullanılması söz konusu olduğundan insan ve çevre sağlığı<br />

açısından radyasyon güvenliği sistemine uyulması gerekmektedir. Bu bildiri ile çalışanların<br />

radyasyon güvenliği konusunda bilgilendirilmesi amaçlanmaktadır. Bu bağlamda hidrolojide izotop<br />

uygulamaları sırasında alınması gerekli radyasyon güvenliği önlemleri ve radyasyon korunması<br />

anlatılması hedeflenmektedir.<br />

Anahtar Sözcük: <strong>İzotop</strong> teknikleri, hidroloji, radyasyondan korunma, radyasyon güvenliği<br />

RADIATION PROTECTION FOR ISOTOPE TECHNIQUE APPLICATIONS IN<br />

HYDROLOGY<br />

ABSTRACT<br />

Radioactive materials are used in many fields including medical diagnosis and treatment, industrial<br />

nondestructive T, calibration, sterilization, thickness and intensity measurements. Another usage of<br />

radiology is radioisotope tracking in hydrology. This technique is widely used for assessment of<br />

water resources, their management and development. While its value is undeniable, protection has<br />

to be prioritized like other applications that include radio nuclides. The research staff and workers<br />

must be well-informed about its risks. This article aims to give basic instructions for radiation<br />

protection and safety precautions in Isotope technique applications in Hydrology.<br />

Keywords: Isotope techniques, hydrology, radiation protection, radiation safety<br />

1. GİRİŞ<br />

Son yıllarda giderek artan sulama suyu, içme suyu ve enerji gereksinimi, su kaynaklarının<br />

geliştirilmesi ve en verimli şekilde kullanılması ile ilgili çalışmaların önemini arttırmaktadır. Su<br />

kaynaklarının geliştirilmesi ve planlanması konusundaki çalışmalarda pek çok teknik kullanılmakla<br />

birlikte izotop teknikleri de büyük önem kazanmıştır. <strong>Hidrolojide</strong> izotop teknikleri, genellikle suyun<br />

yapısında bulunan izotoplardan yararlanmak, su veya izlenecek malzemeyi bir radyoizotop ile<br />

etiketlemek esasına dayanmaktadır. <strong>İzotop</strong> hidrolojisi teknikleri yardımıyla yapılan uygulamalarda,<br />

klasik yöntemlerle sonuç alınması zor hatta olası olmayan durumlarda oldukça iyi çözümler<br />

alınabilmektedir.<br />

151


Hidroloji çalışmalarında izleyici olarak, doğal radyoizotoplar kadar yapay izotoplar da<br />

kullanılabilmektedir. Yapay izotoplar, hidrojen, brom, iyot, krom, kobalt, altın gibi bazı kimyasal<br />

elementlerin izotoplarıdır. Hidroloji alanındaki uygulamalarda radyoaktif izleyicilerin<br />

hazırlanmasında kullanılan bazı radyoizotopların özellikleri Tablo 1. ‘de verilmektedir (1).<br />

<strong>İzotop</strong> Bozunum Sabiti Yarı-ömrü<br />

(yıl -1 ) (gün -1 ) (yıl) (gün)<br />

Rubidyum ( 87 Rb) 1.46 x 10 -11 4.00 x 10 -14 4.75 x 10 10 1.73 x 10 13<br />

Uranyum ( 238 U) 1.55 x 10 -10 4.24 x 10 -13 4.468 x 10 9 1.63 x 10 12<br />

Iyot ( 129 I) 4.41 x 10 -8 1.21 x 10- 10 1.57 x 10 7 5.73 x 10 9<br />

Klor ( 36 Cl) 2.3 x 10 -6 6.30 x 10 -9 3.01 x 10 5 1.10 x 10 8<br />

Kripton ( 81 Kr) 3.03 x 10 -6 9.03 x 10 -9 2.29 x 10 5 8.36 x 10 7<br />

Karbon ( 14 C) 1.21 x 10 -4 3.31 x 10 -7 5730 2.09 x 10 6<br />

Radyum ( 226 Ra) 4.33 x 10 -4 1.19 x 10 -6 1600 5.84 x 10 5<br />

Argon ( 39 Ar) 2.58 x 10 -3 7.06 x 10 -6 269 9.83 x 10 4<br />

Silikon ( 32 Si) 4.95 x 10 -3 1.36 x 10 -5 140 5.11 x 10 4<br />

Stronsiyum ( 90 Sr) 0.0241 6.65 x 10 -5 28.78 1.05 x 10 4<br />

Hidrojen ( 3 H) 0.0558 1.53 x 10 -4 12.43 4540<br />

Kripton ( 83 Kr) 0.0644 1.77 x 10 -4 10.756 3929<br />

Radyum ( 228 Ra) 0.121 3.31 x 10 -4 5.75 2100<br />

Sülfür ( 35 S) 2.89 7.92 x 10 -3 0.240 87.51<br />

Argon ( 37 Ar) 7.23 1.98 x 10 -2 0.0959 35.04<br />

Radon ( 222 Rn) 66.0 0.181 0.0105 3.8235<br />

Tablo 1. Hidroloji alanındaki uygulamalarda kullanılan bazı radyoizotoplar ve özellikleri<br />

Hidroloji uygulamalarında çalışmanın amacına göre radyoizotopun;<br />

- yarı ömrü,<br />

- yayımlanan radyasyonun tür ve enerjisi,<br />

- su ortamındaki kararlılık durumu,<br />

- absorplanma durumu,<br />

- spesifik aktivitesi,<br />

- radyasyondan korunma<br />

gibi özellikleri dikkate alınır.<br />

Radyoaktif izleyicinin miktar ve aktivitesinin, çevre sağlığı ve radyasyondan korunma açısından en<br />

az seviyede, uygulama açısından da uygulama süresince izlenebilecek, ölçümlenebilecek seviyede<br />

tutulması gerekmektedir. Bu amaçla, araştırmalar yapılarak çalışmalarda en az aktivite ve izleyici<br />

miktarı belirlemek için formüller geliştirilmektedir.<br />

152


2. TÜRKİYE'DE YASAL DÜZENLEMELER<br />

İyonlayıcı radyasyonlarla ve radyoaktif maddelerle çalışmalarda uyulması gereken kurallar,<br />

alınması gereken önlemler uluslar arası kuruluşlar tarafından belirlenmekte ve ülkelere uygulanması<br />

yönünde öneriler yapılmaktadır. Ülkeler bu öneriler kapsamında oluşturdukları ulusal kanun, tüzük<br />

ve yönetmeliklerini hazırlayarak çalışmalarını düzenlemektedir.<br />

Ülkemizde, iyonlaştırıcı radyasyon ışınlamalarına karşı kişilerin ve çevrenin radyasyon güvenliğini<br />

sağlamaya yönelik mevzuat düzenlemeleri, 2690 sayılı TAEK Kanunu (RG: 13/07/1982),<br />

Radyasyon Güvenliği Tüzüğü (RG: 07/09/1985) ve Radyasyon Güvenliği Yönetmeliği (RG.<br />

24/03/2000) ile belirlenmiştir. Bu konudaki en detaylı hükümleri içeren Yönetmelik, radyasyon<br />

güvenliğinin sağlanmasını gerektiren her türlü tesis ve radyasyon kaynağının zararlı etkilerinden<br />

kişileri ve çevreyi korumak için alınması gereken her türlü tedbiri ve yapılması gereken faaliyetlerle<br />

ilgili hususları kapsar (3).<br />

Radyasyon Güvenliği Yönetmeliği Ek- I ’de belirtilen Radyoaktivite ve Radyoaktivite<br />

Konsantrasyonuna göre “Radyoizotoplar İçin Muafiyet Sınırları” ‘nda verilen miktarları aşan<br />

radyoaktif maddelerle çalışılabilmesi ve her türlü amaçla bulundurulması ve kullanılması için<br />

Türkiye Atom Enerjisi Kurumu’ndan (TAEK) lisans alınması gerekmektedir (3).<br />

3. HİDROLOJİDE İZOTOP TEKNİKLERİ UYGULAMALARINDA RADYASYON<br />

KORUNMASI<br />

Radyoaktif maddelerin ve radyasyonun tehlikeli olma olasılığı vardır. İnsanlar iyonlaştırıcı radyasyonlar<br />

ve/veya radyoaktif maddelere, dış veya iç ışınlamalar sonucu maruz kalabilirler. Dış ışınlamalar,<br />

radyasyon alanı içinde bulunulan sürece bütün vücudun veya bazı bölgelerin dıştan ışınlanması, iç<br />

ışınlanmalar ise radyoaktif maddelerin solunum, sindirim ve deri yolu ile vücut içine alınması ile<br />

gerçekleşir.<br />

Radyasyon tehlikesini önlemek veya kontrol altına almak için uyulması gerekli prensipler, kurallar ve<br />

standartlar bulunmaktadır. Bunlar;<br />

- Radyasyondan korunma prensipleri<br />

- Uluslararası ve ulusal radyasyon korunması standartları<br />

- Düzenleyici ve denetleyici kontroller<br />

Radyasyonun etkilerinin eşik doz seviyesine bağlı olmadığı, genel olarak iyonize edici radyasyonun<br />

çok küçük doz seviyelerinde bile zararlı olabileceğini kabul eden “NLD” hipotezi göz önüne alınarak<br />

radyasyon korunma tedbir ve kuralları belirlenir. Bu nedenle tüm radyasyon doz seviyelerine karşı<br />

çalışanları ve halkı radyasyondan korumak gerekmektedir (5).<br />

<strong>Hidrolojide</strong> radyoizotop uygulamalarında, her radyoizotop için çevre ve insan sağlığını korumak<br />

amacıyla müsaade edilen radyoaktivite seviyeleri belirlenmiş olup bu seviyelerin aşılmaması<br />

gerekmektedir (1) (5).<br />

Radyasyon güvenlik kültürünün oluşturulmasında önemli bir aşama, radyasyon kaynaklarıyla yapılan<br />

çalışmaların sağlık yönünden neden olacağı tehlikenin türü ve büyüklüğünü belirlemektir. Radyasyon<br />

uygulamalarında böyle bir değerlendirme dikkate alınarak uygun planlama yapmak ve yapılan<br />

çalışmaların radyasyon doz seviyeleri ile radyoizotopların hava ve su ortamlarındaki<br />

konsantrasyonlarının mümkün olduğunca düşük olması ve hiçbir durumda maksimum müsaade<br />

edilebilir değerleri aşmayacak şekilde ayarlanması gerekmektedir.<br />

153


KAYNAKLAR<br />

1. Guidebook on Nuclear Techniques in Hydrology, IAEA, Vienna, 1983.<br />

2. G.V. Evans, Geophysical Tracers Group, Nuclear Physics Division, Atomic Energy<br />

Research Establishment, Harwell, Didcot, Oxon, OX11 0RA, U.K.<br />

3. Radyasyon Güvenliği Yönetmeliği, Resmi Gazete Tarih/Sayı: 24.03.2000 / 23999<br />

4. Radyasyonların Biyolojik Etkileri ve Radyasyon Korunması, Dr. Selahattin A. Göksel,<br />

İstanbul, 1973.<br />

5. International Basic Safety Standarts for Protection against Ionizing Radiation and for the<br />

Safety of Radiation Sources, IAEA, Vienna, 1996.<br />

154


ÖZ<br />

ZAMANTI REGÜLATÖRÜ VE DERİVASYON (GICIK) TÜNELİ<br />

YERALTISUYU DURUMU VE İZOTOP HİDROLOJİSİ<br />

Dr. Nurettin Pelen 1 , Uğur Akdeniz 2 , A. Uğur Süral 3 , Nihal Başaran 4 , Selami Türkileri 5<br />

1 <strong>DSİ</strong> Jeoteknik Hizmetler ve YAS Dairesi Başkan Yardımcısı, 2,3,4 , <strong>DSİ</strong> Jeoteknik Hizmetler ve<br />

YAS Dairesi Karst Araştırma Şube Müdürlüğü, 5 <strong>DSİ</strong> 12. Bölge Müdürlüğü Kayseri,<br />

Kayseri Develi II. Merhale Sulama Projesi kapsamında açılan Zamantı (Gıcık) Tünelinin uzunluğu<br />

10700 m olup, bu tünel ile yılda 130 hm 3 su Zamantı Çayından Develi -Yeşilhisar Ovasına derive<br />

edilecektir. Zamantı Tüneli jeolojik birim olarak aglomera-bazalt birimi içerinde açılmış ve tünel<br />

açımı esnasında geçilen tektonik hatlar boyunca tünele yeraltısuyu boşalımları olmuştur. İlk yeraltı<br />

suyu boşalımları tünel giriş ağzında 35 l/s debi ile başlamış ve tünel açımının tamamlandığı 2007<br />

yılı sonuna kadar tünel giriş ve çıkış ağızlarından tünele gelen yer altı suyunun miktarı artarak<br />

toplam 700 l/s debiye erişmiştir. Zamantı tünelinde 540 l/s debi ile yeraltı suyu gelişi halen devam<br />

etmektedir. Tünele boşalan yeraltı suyunun beslenme sahasının ve kökeninin belirlenmesi amacıyla,<br />

tünelin farklı noktalarından 9 adet su noktasından su örnekleri alınarak, oksijen-18 döteryum ve<br />

trityum analizleri yaptırılmıştır. <strong>İzotop</strong> verileri, hidrojeolojik etüt çalışmaları kapsamında<br />

değerlendirildiğinde, Zamantı Tüneline boşalan yeraltısularının, tünel güzergâhı drenaj alanına<br />

göre daha farklı bir yağış sistemi ve beslenim alanı ile ilişkili olduğu sonucuna varılmıştır.<br />

Anahtar Kelimeler: Zamantı Tüneli, izotop<br />

GROUNDWATER DISCHARGE AND ISOTOPE HYDROLOGY OF ZAMANTI<br />

DERIVATION TUNNEL<br />

ABSTRACT<br />

Zamantı Tunnel, which has a length of 10700 meters, is still under construction. It derives 130 hm 3<br />

water from Zamantı River to the Develi-Yeşilhisar Plain. Geologically, tunnel bored aglomerata and<br />

basalts units and during the construction of tunnel boring excessive amount of groundwater came<br />

out of the tunnel along the techtonic lines. At the beginning, the discharge of groundwater to the<br />

tunnel was 35 l/sec, however it reached up to 700 l/sec. To determine the recharge area and the<br />

origin of groundwater discharging at the tunnel, water samples collected from 9 different points of<br />

the tunnel and those had been analysed for oxygen-18 deuterium and tritium contents. Interpretation<br />

of isotope data together with the hydrogeolgical studies showed that groundwater discharging to<br />

Zamantı Tunnel has a different recharge area and precipitation regime regarding to its own drainage<br />

area.<br />

Key Words: Zamantı Tunnel, Isotope<br />

1. GİRİŞ<br />

<strong>DSİ</strong> XII. Bölge Müdürlüğü tarafından Kayseri-Develi Kapalı havzasında Develi ovasının yüzey<br />

suyundan sulanmasına yönelik iki aşamalı proje gerçekleştirilmektedir. Develi ovası I.Merhale<br />

kapsamında 18 416 ha alan sulamaya açılmıştır. II.Merhalede ise 34 305 ha alanın sulanması<br />

amaçlanmaktadır. Bu alanın sulanması için Develi kapalı havzasına ovanın kendi su kaynaklarından<br />

karşılanamayan ortalama 113,96 milyon m 3 su Zamantı Irmağından bir regülatör, bir tünel ve iletim<br />

kanalları ile derive edilecektir. Projenin üniteleri ihalesi yapılmış ve inşaatı devam eden “Zamantı<br />

155


Regülatörü ve Derivasyon Tüneli” ile henüz yatırım programında yer almayan ve başlanmamış olan<br />

Develi II.Merhale sulamalarıdır.<br />

Zamantı ırmağının suyunu Develi Kapalı havzasına aktaracak derivasyon tünelinin karakteristikleri<br />

aşağıda verilmiştir<br />

Su alma yapısı : Zamantı regülatörü<br />

Tünel uzunluğu : 10700 metre<br />

Tünel iç çapı : 3,5 m (betonarme at nalı kesit)<br />

Tünel giriş taban kotu :1264,00 m<br />

Tünel çıkış taban kotu :1252,60 m<br />

Tünel eğimi :0,001<br />

Tünel proje debisi :12,5 m 3 /s<br />

Zamantı tüneli inşaatına başlanılmasını takiben, belli bir ilerleme süresinden sonra tünele<br />

yeraltısuyu boşalımları olmuştur. Tünel açımı süresince de yeraltısuyu boşalımları devam etmiştir.<br />

2. JEOLOJİ<br />

Develi Kapalı Havzasının jeolojisinde genel olarak, kristalize kireçtaşları (mermer, kalkşist), şist ve<br />

gnays gibi metamorfik kayaçlar yaygındır. Kuzeyinde; volkanik bir dağ olan Erciyes dağı ve<br />

çevresinde ise, andezit, bazalt litolojisinde volkanik kayaçlar yer almaktadır. Doğu ve Batıda ise;<br />

sedimanter formasyonlar vardır. Mağmatik kayaçlar da; havzanın Kuzey-Güney doğrultusunda dar<br />

bir şerit olarak uzanmaktadır.<br />

Pliyosen yaşlı kaya birimleri ise, Alt Pliyosen yaşlı tüf-tüfit, bazalt+ aglomera, aglomera ve bazalt<br />

ile Üst Pliyosen yaşlı kiltaşı-kumtaşı-çakıltaşı-kireçtaşı birimlerinden oluşmuştur. Tüf-tüfitler;<br />

ayrışmalı, yumuşak, yer yer serttirler. Bazalt + aglomeralar; genel olarak birbirleriyle ardalanmalı<br />

olup, çatlaklı, parçalı, gözenekli ve orta-kalın tabakalıdır. Aglomeralar; eklemli, boşluklu,<br />

ayrışmalı, sert, kara-kahve renkli, orta-kalın tabakalıdır. Bazaltlar ise; çatlaklı, eklemli, ayrışmalı,<br />

sert, kara-mor renklidir. Kiltaşı-kumtaşı-çakıltaşı-kireçtaşı birimlerinden oluşan göl ortamı çökelleri<br />

ise; ince-orta tabakalı, yumuşak ve ayrışmalıdır. Pliyosen yaşlı birimlerin üzerine uyumsuz olarak<br />

gelen Kuvaterner yaşlı birimler ise; kil, silt, kum, çakıl içeren ve yer yer kireçli olan yüzlek<br />

birikintileri ile volkanik elemanlı (bazalt-aglomera) kum, çakıl, blokları içeren birikinti konisi ve<br />

kil, silt, kum, çakıldan ibaret alüvyondan oluşmuştur.<br />

3. TÜNELDEKİ YERALTISUYU DURUMU<br />

Mart 1991 yılında hazırlanan “ Kayseri-Develi Projesi Zamantı Tüneli Mühendislik Jeolojisi Proje<br />

Raporu “ nda adı geçen Zamantı (Gıcık) tüneli güzergahı boyunca açılmış temel sondaj<br />

kuyularındaki yeraltısuyu seviye ölçümlerine bağlı olarak, tünele gelebilecek yeraltısuyu ile ilgili<br />

tahmini hesaplamalar yapılmıştır.<br />

Bahsi geçen rapora göre, tünelin giriş ağzından itibaren 0+000-0+450 km arasında tünel taban<br />

kotunun, yeraltısuyu seviyesi altında olduğu ve yaklaşık 1-2 l/s debili yeraltısuyu ile<br />

karşılaşılabilineceği ve 0+450-4+150 km arasında yeraltısuyunun tünel taban kotunun altında<br />

olduğu, km 4+150- km 11+400 (Zamantı Tüneli Mühendislik Jeolojisi Raporundaki güzergah<br />

uzunluğu ) arasında ise, yeraltısuyu boşalımı ile karşılaşılacağı belirtilmekte olup, yeraltısuyu<br />

napının yüksekliğinin, tünel tabanından yaklaşık 100 m, genişliğinin 1000 m olduğu kabul edilerek,<br />

120 × 10 6 m 3 bir kütle hacmi hesaplanmış ve bu hacmin de % 10 unda su depolanabileceği<br />

156


varsayılarak, bu bölgedeki akiferde 12 × 10 6 m 3 yeraltısuyunun bulunabileceği ifade edilmiştir<br />

(Göğer, E.).<br />

Buna göre, tünele intikal edebilecek suyun 380 l/s kadar olabileceği belirtilerek, yıllık yağıştan<br />

beslenim miktarı olan 20-40 l/s su da dahil edildiğinde toplam olarak tünele gelebilecek suyun 400-<br />

420 l/s arasında olabileceği tahmin edilmiştir. Tünel açıldığında hesaplanan bu yeraltısuyu geldiği<br />

takdirde, yukarıda ifade edilen toplam yeraltısuyu rezerv miktarı 12 × 10 6 m 3 olarak<br />

bulunduğundan, bu miktardaki yeraltısuyunun yaklaşık 1 yıllık zaman sürecinde tünele boşalım<br />

yapabileceği yapılan hesaplamalardan anlaşılabilmektedir<br />

Zamantı derivasyon tüneli inşaatına 1997 yılında çıkış ağzından başlanmıştır. İlk kez yeraltısuyu ile,<br />

tünel çıkış ağzından itibaren 370 metresinde karşılaşılmıştır. Tünel çıkış ağzında yeraltısuyu gelişi<br />

olan 1998 yılından 2003 yılı sonuna kadar 5 yıl boyunca yani, 24.12.2003 yılına kadar geçen sürede<br />

tünel çıkış ağzından gelen yeraltısuyu miktarı, ortalama 35 l/s debi ile devam etmiş ve bu yıllar<br />

boyunca tünel çıkış ağzından toplam yeraltısuyu boşalımı, 5.5 × 10 6 m 3 olmuştur. 24.12.2003<br />

tarihine kadar tünel çıkış ağzından gelen yeraltısuyu miktarı, ortalama 35 l/s civarında iken, bu<br />

tarihten sonra çıkış ağzındaki tünel aynası, 4127,60 m ye eriştiğinde, tünele boşalan yeraltısuyu<br />

miktarı, aniden 214 l/s ye ulaşmıştır. Bundan sonra, tünel çıkış ağzındaki kazı çalışması geçici<br />

olarak durdurulmuş olup, yeraltısuyu boşalımıyla ilgili debi ölçümü rasatına başlanmıştır. Tünel<br />

giriş ağzında ise, 06.10.2004 tarihinde, 7 l/s ile başlayan boşalımlar olmuş ve ilerleme devam ettiği<br />

süreçte su gelişlerinde artışlar olmaya başlamıştır. Tünel güzergahının giriş ve çıkış ağızlarında ilk<br />

su gelişlerinin görüldüğü tarihten itibaren, 30.09.2007 tarihine kadar olan periyotta, tünele gelen<br />

toplam su miktarları aşağıda tablo halinde verilmiştir:<br />

Tünel çıkış ağzı 45 hm 3<br />

Tünel giriş ağzı 25 hm 3<br />

Toplam boşalım miktarı 70 hm 3<br />

Bu durumda, 30.04.2008 tarihine kadar boşalan 70 hm 3 lük toplam yeraltısuyu miktarı, Kayseri-<br />

Develi Projesi Zamantı Tüneli Mühendislik Jeolojisi Proje Raporu (Mart 1991)’nda yeraltısuyu<br />

rezerv olarak öngörülen 12 hm 3 suyun yaklaşık 5,8 katı civarındadır.<br />

Tünelin açıldığı jeolojik birim olan bazalt + aglomera akiferindeki yeraltısuyu dolaşımı; eklem,<br />

çatlak, kırık ve fay hatları boyunca yoğunlaşan yersel akım tipine yaklaşan türde olmaktadır. Tünel<br />

güzergahında yeraltısuyu seviyesi ölçen rasat kuyuları bulunmadığından, doğal şartlardaki<br />

yeraltısuyu seviyesi bilinmemektedir. Ayrıca, tünel açımı esnasında, rasat kuyuları da devrede<br />

olmadığından, tüneldeki su gelişine bağlı olarak oluşan yeraltısuyu seviye değişimleri<br />

ölçülememiştir.<br />

4. İZOTOP HİDROLOJİSİ<br />

25.07.2007-27.07.2007 tarihleri arasında Zamantı tüneli güzergahının (topoğrafik kotu 1264,00 m-<br />

122,60 m) içindeki değişik yeraltısuyu boşalım noktalarından ve tünel güzergahı üzerinde bulunan<br />

Kozluca köyündeki yaklaşık 1600 m kotunda yeralan Kozluca kaynağından olmak üzere 9 adet su<br />

noktasından su örneği alınarak, izotop analizleri yaptırılmış ve sonuçları aşağıdaki tabloda<br />

verilmiştir.<br />

157


Su Noktaları Alınma<br />

Tarihi<br />

158<br />

O-18<br />

%o<br />

D<br />

%o<br />

Trityum ± Hata (TU)<br />

1- Km 4+951 tünel girişi 26.07.2007 -12,17 -72,71 0,45 ± 0,65<br />

2- Km 4+430 tünel girişi 26.07.2007 -12,25 -80,47 0,20 ± 0,60<br />

3- Km 4+325 tünel girişi 26.07.2007 -11,81 -75,34 0,40 ± 0,65<br />

4- Km 4+113 tünel girişi 26.07.2007 -11,71 -78,00 0,35 ± 0,65<br />

5- Km 3+472 (Büyük fay zonu) tünel girişi 26.07.2007 -11,86 -78,48 0,45 ± 0,65<br />

6-Aynadan itibaren 3+600 (Bulanık boru<br />

suyu) tünel girişi<br />

26.07.2007 -11,71 -80,20 0,30 ± 0,70<br />

7- Kozluca kaynağı 26.07.2007 -10,29 -71,96 6,75 ± 0,85<br />

8- 4+260 tünel çıkışı 26.07.2007 -11,76 -77,40 0,10 ± 0,70<br />

9- 1+850 tünel çıkışı 26.07.2007 -10,99 -77,28 1,45 ± 0,75<br />

Oksijen-18 , Döteryum<br />

Analiz sonuçlarına göre su noktalarının, oksijen-18 değerleri -10.29 ile -12.25 %o, döteryum<br />

değerleri ise -71.96 ile -80.49 %o arasında değişmekte ve Kozluca kaynağı dışında tünelden alınan<br />

bütün sular izotopik açıdan benzer özellik göstermektedir. Oksijen-18 ve döteryum değerlerinin<br />

Global Meteorik Su doğrusu ile olan ilişkisi Grafik-1’de verilmiş olup, sular genel olarak Akdeniz<br />

Su Doğrusu ile Global Meteorik Su doğrusu arasında yer almaktadır.<br />

Grafik 1 incelendiğinde, tünel güzergahı üzerinde yaklaşık 1600 m kotunda bulunan Kozluca<br />

kaynağı ile tünel çıkışı km 1+850 ‘den alınan su örneği (tünel tavanından sızıntı şeklinde ) Global<br />

Meteorik Su Doğrusu üzerine düşerken, tünel içerisinden alınan diğer sular izotopik açıdan Akdeniz<br />

Su Doğrusuna doğru kaymakta ve tünel girişi km 4+951 ‘ den alınan su örneği ise Akdeniz tipi<br />

yağışı karakterize etmektedir.<br />

Kozluca kaynağı, tünel giriş ve çıkış ağzından toplanan diğer sulardan oksijen-18 ve döteryum<br />

içeriği bakımından da farklılık göstermektedir. Bu kaynak küçük debili ve mevsimsel akış gösteren<br />

bir kaynak olduğundan, izotop değerleri (O-18: -10.29%o, D: -71.16 %o) çıkış kotu civarındaki<br />

yağış izotop içeriğini de yansıtmaktadır. Tünelden alınan diğer suların oksijen -18 ve döteryum<br />

değerlerinin Kozluca kaynağına göre daha negatif olması nedeniyle, tünele boşalan suların 1600 m’<br />

ye göre daha üst kotlardan beslendiği tahmin edilmektedir.


Döteryum (%o)<br />

Zamantı Tüneli Oksijen-18 Döteryum Grafiği<br />

-14 -13 -12 -11 -10 -9 -8 -7 -6 -5 -4 -3 -2 -1 0<br />

Akdeniz Su Doğrusu<br />

Oksijen-18 (%o)<br />

159<br />

Meteorik Su Doğrusu<br />

Grafik-1 : Zamantı Tüneli Su Noktaları Oksijen-18 Döteryum Grafiği<br />

Trityum<br />

Tünel içerisinden alınan su örneklerinin trityum değerleri 0 TU (Trityum Unit) civarında olup<br />

Kozluca kaynağının trityum değeri ise 6.75 TU ‘dur. Bu trityum değerlerine göre Kozluca kaynağı<br />

güncel yağışları, 0 ile 0.5 TU arasında değer veren tünelden boşalan sular ise yaşlı suları (50 yıl ve<br />

daha üzeri ) göstermektedir.<br />

<strong>DSİ</strong>, Gazi Üniversitesi ve Hacettepe Üniversitesi ortak projesi olan “ Kayseri İli Develi-Yeşilhisar-<br />

Yahyalı Kapalı Havzasında Çevresel <strong>İzotop</strong>lar ile Yerlatısuyu-Yüzey Suyu İlişkisinin Belirlenmesi”<br />

çalışması kapsamında 2004-2005 yıllarında tünel çıkış ağzından alınan su örneklerinin trityum<br />

analizlerinde de trityum içerikleri 0-1.5 TU ölçülmüştür. Yine aynı çalışma kapsamında tünel yakın<br />

civarında ve kuzeyinde yer alan Tombak ve Sindelhöyük köylerindeki yeraltısuyu işletme<br />

kuyularından alınan su örneklerinde de 0 TU civarında değerler ölçülmüştür. Bu durum, tünel<br />

civarında yaşlı sular içeren bir yeraltısuyu (50 yıl ve daha üzeri) sisteminin bulunduğunu ve tünele<br />

gelen yeraltısuyunun bu sistem ile ilişkili olduğunu göstermektedir.<br />

5.SU KİMYASI<br />

Zamantı tüneline ait 1) Km 4 + 951 (tünel girişi), 2) Km 4 + 430 (tünel girişi), 3) Km 4 + 325 (tünel<br />

girişi), 4) Km 4 + 113 (tünel girişi), 5) Km 3 + 472 (tünel girişi), 6) Km 3 + 600 (tünel girişi), 7)<br />

Kozluca kaynağı, 8) Km 4 + 260 (tünel çıkışı), 9) Km 1+ 850 (tünel çıkışı) su noktalarından,<br />

26.07.2007 tarihinde alınmış su numunelerinin kimyasal analizlerine göre; 9 adet su noktasının da,<br />

bazalt akiferinden beslendiği görülmektedir.<br />

Kimyasal analiz sonuçları (Tablo-2 ) ve bu sonuçlara göre çizilen schoeller diyagramı (Grafik-2)<br />

incelendiğinde; 1-8 numara aralığındaki su noktalarının aynı kökenli sular olmasına karşın, 9<br />

numaralı Km 1 + 850 (tünel çıkışı) su noktası farklılık göstermektedir. Bu durum 9 numaralı<br />

noktadaki suyun temas ettiği bazaltların, 1-8 numara aralığındaki numunelerin temsil ettiği<br />

bazaltlardan farklı olarak, asit kayaçlara doğru (Dasit ile Andezit arası) geçiş gösteren ve alkalilerce<br />

20<br />

0<br />

-20<br />

-40<br />

-60<br />

-80<br />

-100


zengin (Na, K) volkanik kayaçlar olduğunu işaret etmektedir. Andezit kökenli sular nötr bileşimli<br />

(PH =7) olup, asit kayaçlarla bazikler arasındaki geçişi simgelemektedir.<br />

9 numaralı su noktasında; Ca ve Mg değerlerinin düşük, Na değerinin yüksek olması bu suyu RSC<br />

(Artıksal sodyum karbonat), EC (Elektriki kondüktivite), % Na (Sodyum yüzdesi) ve SAR<br />

(Sodyum absorpsiyon oranı) parametreleri bakımından da diğer su noktalarından ayırmaktadır.<br />

Değerler (Meq/l)<br />

10<br />

1<br />

0.1<br />

0.01<br />

0.001<br />

ZAMANTI TÜNELİ SU NOKTALARI<br />

SCHOELLER DİYAGRAMI<br />

Ca++ Mg++ Na + K Cl- SO=4 CO=3 +<br />

HCO-3<br />

Anyon ve Katyonlar<br />

Grafik-2 : Zamantı Tüneli Su Noktaları Schoeller Diyagramı<br />

6. SONUÇLAR<br />

160<br />

Simge Su Noktası Ec<br />

Km 4+951 124<br />

Km 4+430 152<br />

Km 4+325 207<br />

Km 4+113 163<br />

Km 3+472 171<br />

Km 3+600 202<br />

Kozluca kay . 130<br />

Km 4+260 136<br />

Km 1+850 250<br />

1- Zamantı tünelinde, tünel açımındaki ilerlemeye bağlı gelen yeraltısuyu miktarını belirlemek için<br />

yapılan debi ölçümlerinden 30.04.2008 tarihine kadar tünele yaklaşık 70 hm 3 yeraltısuyunun<br />

boşaldığı hesaplanmıştır. Bu miktar “Kayseri - Develi, Zamantı Tüneli Mühendislik Jeolojisi<br />

Projesi Raporu (Mart-1991 ) “ nda tünele gelmesi ön görülen 12 hm 3 yeraltısuyu miktarının<br />

yaklaşık 5,8 katı civarındadır.<br />

2- Tünel giriş ve çıkış ağzında yapılan debi ölçümlerinde tünel çıkışında 2006 yılı, tünel girişinde<br />

2007 yılı itibari ile debi değerlerinin zamana bağlı olarak önemli bir değişim göstermediği ve girişçıkış<br />

ağızlarında tünele gelen yeraltısuyunun yaklaşık 350 şer l/s den toplam 700 l/s civarında<br />

olduğu görülmektedir. Tünel açımı tamamlandıktan sonra toplam boşalan yeraltısuyu miktarı 500<br />

l/s civarında gerçekleşmektedir.<br />

3- Alınan su numunelerinin izotop analiz sonuçlarına göre tünel içerisine gelen yeraltısuları<br />

Karasal tip ile Akdeniz tipi yağışlardan etkilenen bir akifer sistemini temsil etmektedir. Tünel<br />

içerisinden alınan yeraltısuyu numuneleri ile tünel güzergahı üzerinde 1600 m kotunda bulunan


Kozluca köyündeki kaynak suyundan alınan su numunesinin oksijen-18 ve döteryum değerleri<br />

farklılık göstermektedir. Tünel içerisinden alınan suların oksijen-18 değerleri -11.71 ile -12.25 %o<br />

arasında iken, Kozluca kaynağının oksijen -18 değeri -10.29 %o dir. Tünelden alınan su<br />

numunelerinin oksijen -18 değeri Kozluca kaynağına göre daha negatifdir. Bu durum, Kozluca<br />

kaynağının 1600 m kotuna düşen yağışı temsil etmesi nedeniyle tünele gelen suların 1600 m ‘ye<br />

göre daha üst topoğrafik kotlara düşen yağışlardan beslendiğini göstermektedir. Tünel güzergahı<br />

boyunca topoğrafik drenaj alanında, 1600 m kotu üzerinde tünele gelen yeraltısuyu miktarını<br />

karşılayacak bir beslenim sahası bulunmamaktadır.<br />

4- Trityum analiz sonuçlarına göre tünel içerisinden alınan sular 0 TU civarında olduğundan<br />

50 yıl ve daha üzeri yaşlı suları temsil ederken, Kozluca kaynağı 6.75 TU ile güncel yağışları temsil<br />

etmektedir. <strong>DSİ</strong>, Hacettepe ve Gazi Üniversitelerinin ortaklaşa yürüttüğü izotop çalışmasında da<br />

2004-2005 yıllarında tünel çıkış ağzından alınan su örneklerinin trityum değerleri 0 TU<br />

civarındadır. 2004 yılından bu yana tünelden yaklaşık 70 hm 3 lük bir yeraltısuyu boşalımı olmasına<br />

rağmen, tünele gelen yeraltısularında trityum içerikleri bakımından güncel yağışların etkisi<br />

görülmemiştir.<br />

5- Zamantı tüneli Kozluca kaynağında izotop su numunesi örnekleri ile birlikte alınan su kimyası<br />

analiz sonuçlarına göre, sular benzer özellikte olup, volkanik kayaç kökenli (bazalt, andezitaglomera<br />

) kırıklı-çatlaklı sistemde dolaşım gösteren yeraltısuyu akiferini temsil etmektedir.<br />

6- Tünelin açıldığı jeolojik birim olan bazalt, aglomera akiferindeki yeraltısuyu dolaşımı eklem,<br />

çatlak, kırık ve büyük fay hatları boyunca yoğunlaşan yersel akım tipinde ve türbülanslı rejimde<br />

olmaktadır. Tünele gelen yeraltısuyunun boşalımını sağlayan ve yeraltısuyunun dolaşımını kontrol<br />

eden fay hatlarının uzanımları tünel güzergahının topoğrafik drenaj alanını aşmaktadır. Bu nedenle<br />

tünel güzargahı drenaj alanına düşen yağışın tamamı yeraltına süzülse bile tünele boşalan<br />

yeraltısuyu miktarını karşılamamaktadır.<br />

7-Zamantı tünelinde, hidrojeoloji ve izotop çalışmaları değerlendirildiğinde, tünele boşalan<br />

yeraltısularının, tünel güzergâhı drenaj alanına göre daha farklı bir yağış sistemi, beslenim alanı ve<br />

akifer sistemi ile ilişkili olduğunu göstermiştir.<br />

161


No Su Noktası<br />

1<br />

2<br />

3<br />

4<br />

5<br />

6<br />

7<br />

8<br />

9<br />

Tablo-2 : Zamantı Tüneline Ait Su Noktalarının Kimyasal Analiz Sonuçları<br />

Alındığı<br />

Tarih<br />

RSC PH<br />

EC*10 6 (25 0 C)<br />

micromho/cm<br />

KATYONLAR ( Mek/l ) ANYONLAR ( Mek/l )<br />

Na + K + Ca ++ Mg ++ CO =<br />

3<br />

HCO -<br />

3 Cl - SO =<br />

4<br />

Km 4+951<br />

tünel girişi 26/07/2007 0.14 7.53 124 0.32 0.043 0.68 0.48 0.00 1.30 0.04 0.19 1.531 21.16 0.42 C1S1 5.8 - - - 0.0082 -<br />

Km 4+430<br />

tünel girişi 26/07/2007 0.07 7.40 152 0.38 0.082 0.75 0.60 0.00 1.42 0.04 0.60 1.815 20.87 0.46 C1S1 6.8 - - - 0.0032 -<br />

Km 4+325<br />

tünel girişi 26/07/2007 -0.02 7.25 207 0.46 0.094 1.08 0.93 0.00 1.99 0.07 0.50 2.567 18.05 0.46 C1S1 10.1 - - - 0.0075 -<br />

Km 4+113<br />

tünel girişi 26/07/2007 0.27 7.51 163 0.41 0.063 0.86 0.66 0.00 1.79 0.05 0.16 2.001 20.73 0.48 C1S1 7.6 - - - 0.0086 -<br />

Km 3+472<br />

tünel girişi 26/07/2007 0.33 7.63 171 0.44 0.065 0.92 0.69 0.00 1.94 0.06 0.12 2.120 20.98 0.50 C1S1 8.0 - - - 0.0114 -<br />

Km 3+600<br />

tünel girişi 26/07/2007 0.05 7.59 202 0.47 0.084 1.19 0.74 0.00 1.99 0.08 0.42 2.493 18.99 0.48 C1S1 9.7 - - - 0.0083 -<br />

Kozluca<br />

kaynağı 26/07/2007 0.07 6.51 130 0.27 0.066 0.85 0.41 0.00 1.34 0.08 0.18 1.598 16.66 0.33 C1S1 6.3 - - - 0.0192 -<br />

Km 4+260<br />

tünel çıkışı 26/07/2007 0.23 7.46 136 0.31 0.074 0.74 0.58 0.00 1.54 0.06 0.10 1.698 18.26 0.38 C1S1 6.6 - - - 0.0096 -<br />

Km 1+850<br />

tünel çıkışı 26/07/2007 2.53 6.31 250 2.59 0.097 0.05 0.01 0.00 2.59 0.06 0.08 2.744 94.45 15.61 C1S1 0.3 - - - 0.0219 -<br />

162<br />

Toplam<br />

% Sodyum<br />

SAR<br />

Suyun Sınıfı<br />

Sertlik FS 0<br />

Nitrit (mg/l)<br />

Amonyak (mg/l)<br />

Nitrat (mg/l)<br />

Bor (mg/l)<br />

Org. Mad. O2 mg/l


KAYNAKLAR:<br />

Akdeniz,U.,Süral, A.U., Başaran, N., Zamantı Regülatörü ve Derivasyon Tüneli Yeraltısuyu<br />

Durumu Raporu, <strong>DSİ</strong> Jeoteknik Hizmetler ve Yeraltısuları Dairesi Başkanlığı Karst Araştırma Şube<br />

Müdürlüğü, 23.10.2007 Ankara<br />

Göger, E. 1991 Kayseri-Develi Projesi Zamantı Tüneli Mühendislik Jeolojisi Proje Raporu, <strong>DSİ</strong><br />

Jeoteknik Hizmetler ve Yeraltısuları Dairesi Başkanlığı Arşivi, Ankara<br />

Bayarı, S.,Çelenk, S. , Dilaver, A. ,Gürer, İ., Sayın, M. , Türkileri, S. , Ünsal, N. , Yıldız, E. ,<br />

Kayseri İli DevelYeşilhisar-Yahyalı Kapalı Havzasında Çevresel <strong>İzotop</strong>lar ile Yeraltısuyu-<br />

Yüzeysuyu İlişkisinin Belirlenmesi, <strong>DSİ</strong> TAKK Dairesi Başkanlığı-Gazi Üniversitesi- Hacettepe<br />

Üniversitesi Ortak Projesi 2. Ara Rapor<br />

<strong>Hidrolojide</strong> <strong>İzotop</strong>lar Ve Nükleer Teknikler, <strong>DSİ</strong>, 1987<br />

163


YERALTISUYU YAŞI NEDİR, NASIL BELİRLENİR?<br />

N. Nur ÖZYURT 1 , C. Serdar BAYARI 1<br />

1 Hacettepe Üniversitesi, Jeoloji Müh. Böl., Hidrojeoloji Müh. ABD Beytepe 06800 Ankara<br />

(serdar@hacettepe.edu.tr, nozyurt@hacettepe.edu.tr)<br />

ÖZ:<br />

Yeraltısuyu yaşı pek çok hidrojeolojik problemin çözümünde etkin olarak kullanılan kritik bir<br />

parametredir. Bu çalışmada yeraltısuyu yaşı kavramı yeraltısuyunu oluşturan su molekülleri<br />

topluluğu ile insanlardan oluşan bir topluluk arasında eşlenik unsurlar temel alınarak açıklanmıştır.<br />

Çalışmada ayrıca yeraltısuyu yaş belirleme çalışmalarında kullanılan yaklaşımlar, teknikler ve<br />

izleyiciler özetlenmektedir. Çalışmanın son bölümünde ülkemizde yürütülen yeraltısuyu yaş tayin<br />

çalışmalarından örnekler verilmektedir.<br />

Anahtar Kelimeler: Yeraltısuyu, yaş, çevresel izleyici<br />

WHAT IS THE GROUNDWATER AGE AND HOW IS IT DETERMINED?<br />

ABSTRACT<br />

Groundwater age is a critical parameter that can be used in various hydrogeological problems. In<br />

this study, the groundwater age concept is explained on the basis of anology between populations<br />

of water molucules and human beings. Approaches, techniques and tracers used in groundwater<br />

age-dating stuides are also presented. Examples from groundwater age-dating studies carried out in<br />

Turkey are presented at the end.<br />

Keywords: Groundwater, age, environmental tracer<br />

1. Giriş:<br />

İklimin zaman içindeki değişimi ile birlikte yağış rejiminde oluşan olumsuz değişimler yüzeysuyu<br />

kaynaklarının güvenilirliğini sınırlamaktadır. Yüzeysuyu sistemlerinin depolama kapasitelerinin<br />

sınırlı oluşu yağışlı yıllardaki fazla suyun depolanmasını engellemekte sonuçta, ardışık kurak<br />

yıllarda yüzeysuyu kaynaklarının kullanılabilir su rezervi hızla tükenmektedir. Öte yandan,<br />

yüzeysularının kirlenmeye daha açık olması da bu su kaynaklarının kullanımını önemli düzeyde<br />

sınırlandırmaktadır. Bu durum, diğer su kaynaklarının yanı sıra yeraltısuyunun önemini stratejik<br />

düzeye ykseltmektedir. Yeraltısuyu rezervlerinin oluşumu ve dinamik yapısı konusundaki bilgi<br />

birikimi ve toplumsal bilinç eksikliği bu kaynağın ve sürdürülebilir kullanımı üzerinde büyük baskı<br />

oluşturmaktadır.<br />

Yeraltısuyu kaynaklarının bilinçli kullanımına yönelik planlamalar için en önemli parameterelerden<br />

birisisi de yeraltısuyu yaşıdır. Geçtiğimiz birkaç on yıl içinde dünya genelinde yeraltısuyu yaşının<br />

belirlenmesine ve yeraltısuyu yaşı kullanılarak hidrojeolojik problemlere çözüm üretilmesine<br />

yönelik çok sayıda araştırma yapılmuştıra (örğ. Cook et al., 2003; Katz, 2004, Manning et al., 2005;<br />

Plummer and Sprinkle, 2001). Yeraltısuyu yaşının yaygın kullanımı ve önemi 2006 yılında sadece<br />

bu konuya ayrılmış bir kitabın basılması ile açıkça ortaya konulmuştur (Kazemi et al, 2006).<br />

Yeraltısuyu yaşı kavramı kişiye ilk bakışta çok kolay anlaşılır bir özellikten bahsedildiği izlenimini<br />

vermektedir. Oysa yeraltısuyu yaşı hakkında ileri düzeyde değerlendirmelerde bulunabilmek için<br />

“yaş kavramının” doğru tanımlanması ve anlaşılması gerekmektedir. Yeraltısuyu yaş kavramını<br />

anlaşılmasını ve bu konuda konuşan iki kişinin yeraltısuyunun aynı özelliğinden bahsettiklerini<br />

bilebilmelerinin tek yolu yaş kavramı ve bu kavram ile eş ve/veya yakın anlamlı olarak kullanılan<br />

çok sayıdaki terimin anlamlarınının bilinmesi ile mümkündür. Terimler konusunda sağlıklı bilgiye<br />

sahip olmayan kişiler üzerinde çalıştıkları yeraltısuyu akım sistemi hakkında hazırladıkları yayınlar<br />

ile okuyucuyu istemeden de olsa yanlış yönlendirebilmektedirler.<br />

165


Yeraltısuyu yaş kavramı konusunda terim ve temel kavramların doğru anlaşılmasının önemi nedeni<br />

ile ilerleyen bölümlerde önce bu konu irdelenmektedir. Bu irdeleme sırasında yeraltısuyu yaş<br />

kavramı kişilerin yaşları ve toplumun yaş dağılımı gibi algılanması kolay benzetmeler ile<br />

açıklanmaktadır. Temel kavramların ardından yeraltısuyu yaş belirleme yöntemleri ve yeraltısuyu<br />

yaş belirteci olarak kullanılan izleyicilerden bahsedilmektedir. Daha sonra, yeraltısuyu yaş bilgisi<br />

ile çözüm üretilecek yeraltısuyu problemlerine değinilmektedir. En son bölümde ise yurdumuz da<br />

yapılmış yeraltısuyu çalışmalarında kullanılan yöntemler ve elde edilen sonuçlarından oluşan<br />

örnekler sunulmaktadır.<br />

2. Temel Kavramlar<br />

Yeraltısuyu yaşı ve ilgili kavramların tanımlanmasında canlı toplulukları ile yeraltısuyu sistemleri<br />

arasındaki benzerlikten yararlanılabilir. Bu yaklaşım ile yeraltısuyu yaşı kavramının açıklanmasına<br />

ilişkin güzel bir örnek Nir (1986)’da sunulmaktadır. Bu benzeşimde, bir canlı topluluğu olarak<br />

herhangi bir toplum ile akiferdeki yeraltısuyu, bir birey ile bir yeraltısuyu molekülü benzer<br />

unsurlardır. Tıpkı canlı toplumlarında olduğu gibi yeraltısuyu da farklı yaştaki bireylerden (su<br />

moleküllerinden) oluşan bir topluluktur. Bu açıdan bir yeraltısuyu toplumu olarak akiferlerde tek bir<br />

yaş değerinden çok, ortalama yaştan ve diğer yaşların bu ortalama çevresindeki dağılımından<br />

bahsetmek daha uygun bir yaklaşımdır.<br />

Yaş, ömür ve zaman kavramları:<br />

Bir canlının yaşı, canlının ortaya çıkışı (doğum) ile daha sonra seçilen bir zaman (gözlem anı)<br />

arasında geçen süredir. Yeraltısuyu için yaş ise, su molekülünün hidrojeolojik sisteme girmesi ile<br />

seçilen zaman arasında geçen süredir. Bir canlının ömrü, doğumu ile ölümü arasında geçen süre<br />

olup, yeraltısuyunun ömrü ise molekülün hidrojeolojik sisteme girişi ve çıkışı arasında geçen<br />

süredir. Tıpkı canlılarda olduğu gibi bireyin ölümü doğal ya da doğal-olmayan nedenlere bağlı<br />

olabilir. Günlük deyişle, eceliyle ölüm ya da öldürülme doğal ve doğal olmayan ölümlere örnektir.<br />

Benzer şekilde, yeraltısuyu molekülü de akiferi bir kaynak aracılığıyla doğal olarak ya da pompaj<br />

sonucu doğal-olmayan nedenlerle terk edebilir.<br />

Bir toplum, farklı zamanlarda doğan ve farklı ömüre sahip bireylerin karışımından oluşur. Benzer<br />

şekilde yeraltısuyu da geçmişte farklı zamanlarda akifere giren moleküllerin bir karışımıdır. Çizelge<br />

1’de yeraltısuyu çalışmalarında yaygın olarak kullanılan ortalama yaş, ortalama geçiş süresi (OGS)<br />

ve yenilenme süresi kavramlarının tanımları ve canlı toplulukları için eşlenikleri (analogları)<br />

verilmiştir.<br />

Çizelge 1. Ortalama yaş, ortalama geçiş süresi ve yenilenme süresi kavramları.<br />

Ortalama Yaş<br />

(Mean age)<br />

Ortalama Geçiş<br />

Süresi<br />

(Mean transit time)<br />

Yenilenme Süresi<br />

(Turn over time)<br />

Hidrojeolojik Sistem Toplumsal Eşlenik<br />

Yeraltısuyu moleküllerinin akiferde<br />

geçirdikleri ortalama süredir.<br />

Yeraltısuyu moleküllerinin<br />

beslenimden sonra akiferi terk<br />

etmek için harcadıkları ortalama<br />

süredir.<br />

Akifede bulunan izleyicinin<br />

akiferden ayrılan izlyici miktarına<br />

oranıdır.<br />

166<br />

Toplumun herhangi bir<br />

zamanda ki ortalama yaşıdır.<br />

Toplumu oluşturan<br />

bireylerin ortalama ömür<br />

uzunluğudur.<br />

Toplumdaki toplam birey<br />

sayısının yıllık doğum ya da<br />

ölüm hızına oranıdır.


Dengeli ve dengesiz nüfus ve akifer sistemleri:<br />

Bir canlı toplumunda nüfusun sabit ya da değişken olması durumları için dengeli ya da dengesiz<br />

nüfus sistemi kavramları kullanılabilir. Benzer şekilde, toplam hacmin sabit ya da değişken olduğu<br />

akiferlerde dengeli ve dengesiz akım sistemi kavramlarına karşılık gelirler. Burada “sistem”<br />

ilgilenilen olaya etkiyen tüm süreçler ve etkenleri kapsayan bir bütünü tanımlamaktadır. Dengeli<br />

sistemlerde belirli bir zaman aralığında giren ve çıkan birey sayısı aynı, dengesiz sistemlerde ise<br />

farklıdır. Burada söz konusu değerlendirmenin yapıldığı seçilen zaman aralığı önemlidir. Örneğin,<br />

seçilen 10 yıllık bir dönem içinde dengeli olan bir nüfus sistemi, zaman aralığının 20 yıla<br />

arttırılması durumunda dengesiz bir sisteme dönüşebilir. Sistemin dengeli konumdan dengesiz<br />

konuma geçişi doğal ya da doğal-olmayan nedenlere bağlı olabilir. İkinci 10 yıllık dönemde doğum<br />

oranının değişmemesi buna karşın, salgın hastalık ya da savaş sonucu ölümlerin artması halinde<br />

sistem dengeli konumdan dengesiz konuma geçecektir. Bu durum, ilk 10 yıllık dönemde doğal<br />

koşullarda beslenim-boşalım denegesine sahip bir akiferden ikinci 10 yıllık dönemde pompajla aşırı<br />

su çekimine benzetilebilir. Söz konusu değişimler zamana bağlı olduğundan sistemlerin de<br />

zamanda-sabit (değişmeyen, time-invariant) ve zamanda-değişken (time-variant) davranış<br />

gösterebileceği dikkate alınmalıdır. Diğer bir deyişle, bir sistem belirli bir süre zamanda-sabit, daha<br />

sonra zamanda-değişken davranış gösterebilir.<br />

Diğer yandan, bir canlı topluluğunda nüfusun sabit olması yaş dağılımının değişmediği anlamına<br />

gelmez! Örneğin, gelişmiş ülkelerde nüfusun kabaca sabit olmasına karşın, doğum oranının<br />

azalmasından dolayı nüfus dağılımı içinde yaşlı bireylerin genç bireylere oranının arttığı<br />

bilinmektedir. Bu tür, “yaşlanmakta olan” nüfus sistemleri beslenim miktarının azaldığı, bunun<br />

yanısıra boşalım miktarında daha büyük azalmanın oluştuğu akifer sistemlerine benzetilebilirler.<br />

Yukarıdaki değerlendirmelerden bir sistemdeki “kütle dengesi” ile “yaş dağılım dengesi”<br />

kavramlarının farklı olguları tanımladıkları anlaşılmaktadır. Kütle dengesinin korunması her zaman<br />

yaş dağılım dengesinin de korunduğu anlamına gelmemektedir. Doğum-ölüm ya da beslenimboşalım<br />

miktarlarının aynı (zamanda-sabit) olması durumunda kütle dengesi ile birlikte yaş dağılım<br />

dengesi de korunacaktır. Diğer yandan, doğum-ölüm ya da beslenim-boşalım miktarlarının aynı<br />

oranda azaltılması durumunda ise sistemde yeni bir kütle dengesi oluşacak buna karşın yaş dağılım<br />

dengesi daha büyük yaş değerlerine doğru değişecektir. Konuyla ilgili bir diğer durum ise<br />

akiferlerde yapay beslenime karşılık gelen nüfus sistemlerindeki göçmen alımıdır. Alınan<br />

göçmenlerin (ya da yapay beslemede kullanılan suyun) yaş dağılımı sistemin yaş dağılımını<br />

etkileyecektir.<br />

Canlı topluluklarında ve akiferlerde yaş tayini:<br />

Canlı topluluklarında ortalama yaş ve bireysel yaşların ortalama etrafındaki dağılımının<br />

belirlenmesi için ya tam sayımdan ya da istatistiksel tahmin tekniklerinden yararlanılır. Tam sayım<br />

her bir bireyin yaşının tek tek belirlenmesidir. Bilindiği üzere bu oldukça güç ve masraflı bir iştir.<br />

Bu nedenle, bazı durumlarda toplumun genelini temsil eden belirli bir kesiminde tam sayım<br />

yapılmakta ve bulgular belirli istatistiksel teknikler ile toplum geneline yansıtılmaktadır. Örneğin,<br />

seçim sonuçlarını belirlemeye dönük kamuoyu araştırmaları bu türden çalışmalardır. Diğer yandan,<br />

yeraltısuyu sistemlerinde tam sayım yoluyla yaş dağılımının belirlenmesi teknik ve pratik<br />

nedenlerle mümkün değildir. Bu yüzden yeraltısuyu yaşının nitel (yaşlı, genç gibi sözel) ya da nicel<br />

(10, 20 yıl gibi sayısal) tanımlanmasına yönelik teknikler kullanılır.<br />

2.4 Yaş belirteçleri ile nitel ve bağıl yaş tayini:<br />

Yaş belirteçleri yeraltısuyu yaşının nitel veya bağıl olarak belirlenmesinde kullanılan hızlı, pratik ve<br />

düşük maliyetli araçlardır. Buna karşın, bu yolla sayısal yaş değerlerinin elde edilmesi mümkün<br />

olmaz.<br />

Tüm fiziksel ve kimyasal reaksiyonlar belirli bir hıza sahiptirler. Dolayısıyla reaksiyonun<br />

gerçekleşme miktarı reaksiyonun başlangıcından itibaren geçen sürenin bir göstergesidir. Ocak<br />

üstünde ısıtılan suyun sıcaklığı diğer etkenlerin yanısıra uygulanan ısının büyüklüğüne ve ısıtılma<br />

167


süresine bağlıdır. Benzer şekilde, yeraltısuyunun sıcaklığı ve içerdiği çözünmüş madde miktarı<br />

suyun yeraltında kalış süresi ile orantılı olarak artmaktadır. Pratik olarak yeraltısuyunun beslenim<br />

ve boşalım alanları arasındaki uzaklık arttıkca, dolaşım derinliği de artmakta ve su daha yüksek<br />

jeotermal ısı akısı etkisi altında daha çok ısınmaktadır. Uzun süre akiferle temas eden (yeraltında<br />

kalan) su daha çok mineral çözme fırsatını bulmakta, buna bağlı olarak çözünmüş madde içeriğide<br />

zamanla artmakta ve iyon bolluk oranları ise bu süre ile bağlantılı olarak değişmektedir. Örneğin<br />

sığ (kısa süreli) dolaşım sistemlerinde Ca>Na, HCO3>Cl şeklindeki iyon bolluk dağılımının derin<br />

(uzun süreli) dolaşım sistemlerinde Na>Ca, Cl>HCO3 şeklini aldığı bilinmektedir. Özetle, bir<br />

akifer sisteminde yüksek sıcaklık ve iyon içeriğine sahip suların, düşük sıcaklık ve iyon içeriğine<br />

sahip sulardan daha uzun süre yeraltında kaldıkları söylenebilir. Bununla birlikte, bu değerlendirme<br />

aynı ya da benzer koşullardaki akifer sistemleri için geçerlidir. Örneğin, 20 o C güney<br />

sahillerimizdeki sığ ve genç yeraltısuyunun göstergesi iken bu değer Orta Anadolu’da bağıl olarak<br />

daha derin dolaşıma sahip derin ve yaşlı yeraltısuyunun göstergesi olabilir.<br />

Yeraltısuyunda nitel ve bağıl yaşın göstergesi olarak çevresel (environmental) ya da yerel (local)<br />

izleyici derişimleri de kullanılabilir. Örneğin yeraltısuyunun trityum izotopu içermesi bu izotopun<br />

çevreye salındığı 1950’li yıllar ve sonrasına ait beslenim içerdiğini gösterir. Benzer şekilde, suda<br />

saptanan DDT bu kimyasalın kullanıldığı 1950’li yıllardan sonraki beslenim bileşeninin varlığının<br />

göstergesidir.<br />

2.5 Yeraltısuyu yaşının nicel tayini<br />

Nicel yeraltısuyu yaşının nicel olarak belirlenmesi için genellikle ve ilgilenilen yaş aralığına bağlı<br />

olarak trityum (3H), radyokarbon (14C) ve 3H/3He* (trityum ve tritiyojenik helyum-3) gibi<br />

izotopik ya da CFC ve SF6 gazları gibi kimyasal kökenli çevresel izleyicilerden yararlanılmaktadır.<br />

Söz konusu izleyici verilerinden itibaren nicel yaş değerlerinin üretilebilmesi için sayısal<br />

yeraltısuyu akım-taşınım modellerinden ya da sistemi tek bir bütün olarak ele alan tümsel<br />

modellerden yararlanılmaktadır. Diğer yandan, bir yeraltısuyu sisteminde örneklenen su<br />

moleküllerine ait akım hızının ve bu moleküllerin izlediği yol uzunluğunun bilenmesi durumunda,<br />

çevresel izleyici kullanımına gerek kalmaksızın yeraltısuyu yaşının belirlenmesi de mümkündür.<br />

Konuyla ilgili ayrıntılar aşağıda sunulmultur.<br />

2.6. Sayısal akım modelleri ve kinematik yaş:<br />

Sayısal yeraltısuyu akım modeli yaklaşımı ile yeraltısuyu yaşının belirlenmesinde hız = yol / zaman<br />

eşitliğinden yararlanılır. Burada zaman su molekülünün beslenim anından itibaren akifer içinde<br />

geçirdiği süre olup, molekülün örneklendiği andaki yeraltısuyu akım hızının ve beslenim anından<br />

itibaren izlediği akım çizgisi uzunluğunun bilinmesi durumunda zaman (yaş) da kolaylıkla<br />

hesaplanabilmektedir. Bu yolla belirlenen yeraltısuyu yaşı kinematik yaş (kinematic age) olarak<br />

adlandırılır (Goode, 1998). Sayısal akım modellerinde yeraltısuyu akım hızı basit doğrusal bir<br />

fonksiyon olan Darcy eşitliği kullanılarak belirlenir. Hidrolik iletkenlik katsayısı K (L/T) ve<br />

hidrolik gradyan i (L/L) ile gösterilmek üzere Darcy akım hızı q (L/T) aşağıdaki eşitlikle belirlenir.<br />

Gerçek yeraltısuyu akım hızının belirlenmesi için sistemin etkin gözenekliliğinin de dikkate<br />

alınması gerekecektir.<br />

q K * i<br />

(1)<br />

Sayısal modeller ile akifer içinde hız dağılımının yüksek hassasiyet ile belirlenebilmesi ilgili eşitlik<br />

parametrelerinin akifer içindeki dağılımı ve büyüklüklerinin gerçekci biçimde belirlenmesi ile<br />

mümkündür. Bu değerler genellikle az sayıdaki gözlemden itibaren, çoğunlukla istatistik modellere<br />

dayalı çeşitli teknikler ile akiferin diğer bölümleri için tahmin edilmektedirler. Sayısal modeller ile<br />

kinematik yaşın belirlenmesinde gereksinilen diğer parametre olan akım çizgisi uzunluğu ise<br />

tanecik izleme (Stamos et.al. 2001) tekniği ile belirlenir. Hidrojeoloji camiasında genel kabul gören<br />

sayısal modellerden MODFLOW (McDonald and Harbaugh, 1996) ile hız dağılımı, MODPATH<br />

(Pollock, 1989) ile de akım çizgisi uzunluğu belirlenerek bir akiferin her noktası için yeraltısuyu<br />

yaşını hesaplamak mümkündür.<br />

168


Herhangi bir sayısal yeraltısuyu akım modelinin başarısı öncelikle akiferin Darcy hızına etkiyen<br />

parametrelerinin güvenilir biçimde tahmin edilmesine bağlıdır ki bu güç ve her zaman ulaşılması<br />

mümkün olmayan bir hedeftir. Diğer yandan, karstik akiferler gibi yeraltısuyu akımının her zaman<br />

ve her yerde laminer olmadığı (ya da aynı noktada bazen laminar bazen türbülanslı olduğu)<br />

durumlarda Darcy eşitliğine dayalı sayısal modellerin kontrollü biçimde kullanılması pratik olarak<br />

mümkün değildir. Dolayısıyla karmaşık yapılı akifer sistemlerinde, sistem yaklaşımına dayanan<br />

modeller akiferdeki ortalama yeraltısuyu yaşının ya da geçiş süresi dağılımının belirlenmesi sayısal<br />

modeller karşısında uygulanabilir ve hızlı alternatif oluşturmaktadır. Aynı akifer sistemlerinde her<br />

iki modelleme yaklaşımının benzer sonuçlar ürettiği gösterilmiştir (Maloszewski and Seiler,1999;<br />

Scanlon,et.al, 2003).<br />

2.7 Sistem Yaklaşımı, Tümsel Modeller ve İzleyici Yaşı:<br />

Doğrusal Sistem Teorisi (Lineer System Theory) kimyasal/nükleer reaktör mühendisliği, tıp,<br />

biyoloji, elektronik gibi çeşitli bilim alanlarında yaygın olarak 1960’lı yıllardan bu yana<br />

kullanılmaktadır. Bu yaklaşımda sistemin tepki fonksiyonu (STF), girdiyi çıkış tepkisine<br />

dönüştüren bir dönüştürücü (transformer) olarak davranmaktadır (Şekil 1). STF genellikle sisteme<br />

su ve izleyici girdisinin zamansal değişiminin temsil eden iki ayrı fonksiyonun birbiri ile örüldüğü<br />

bir integral (convolution integral) formuna sahiptir. İntegrasyon işlemine ayrıca bir ağırlık<br />

fonksiyonu (AF) da eklenmekte, bu yolla farklı yıllardaki izleyici ve su kütlesinin belirli bir yıldaki<br />

su boşalımı üzerindeki ağırlığı (katkısı) kontrol edilebilmektedir. Akifer sistemine özgü AF<br />

bilinmediğinden tümsel modellemede genellikle yaygın olarak kullanılan istatistiksel dağılım<br />

fonksiyonlarından (örğ. Normal dağılım, Gumbel dağılımı) yararlanılmaktadır. Söz konusu<br />

AF’larının zamansal izleyici girdi serisine uygulanması ve AF parametre değerlerinin belirli aralıkta<br />

değiştirilmesi ile istenilen sayıda kuramsal izleyici çıktı serisi oluşturulmaktadır. Kuramsal çıktı<br />

serileri ile akifere ait gözlenen izleyici içeriklerinin karşılaştırılması sonucunda en uygun çakışmayı<br />

sağlayan tümsel modelin örnekleme noktasına ait yeraltısuyu geçiş süresini ürettiği<br />

düşünülmektedir.<br />

Şekil 1. Tümsel model yaklaşımı bileşenleri.<br />

Bu yaklaşım ile yeraltısuyu yaşının belirlenmesi için farklı sistem tepki fonksiyonları için çözüm<br />

üreten çeşitli modeller bulunmaktadır. En yaygın olarak kullanılan model FlowPc (Maloszewski,<br />

1996) olarak adlandırılan modeldir. Dengeli akım koşullarında çalışan bu modellin farklı şekillerde<br />

geliştirilmesi ile Tracer (Bayari, 2002), BoxModel ve LUMPED (Ozyurt and Bayari, 2003)<br />

hazırlanmış ve kullanıcılara sunulmuştur. Bu modellerin dışında dengesiz akım koşullarında çözüm<br />

üretebilen LUMPEDUS (Ozyurt and Bayari, 2005) halen bu konuda geliştirilmiş en son yazılımdır.<br />

3. Çevresel İzleyiciler ve Yeraltısuyu Yaşlandırmasında Kullanımı<br />

Yeraltısuyu yaşının belirlenmesinde kullanılan çevresel izleyiciler atmosferde doğal olarak bulunan<br />

ya da antropojenik olarak salınmış izotopik ya da kimyasal bileşiklerdir. İzleyiciler; radyoaktif,<br />

duraylı, gaz, sıvı, katı formda olabilirler. Herhangi bir bileşiğin izleyici olarak kullanılabilmesi için<br />

atmosferik bolluğunun bilinmesi gerekir ve yeraltısuyu ile taşınması sırasında reaksiyona (çözünme,<br />

çökelme, bozunma, tutulma vb) girmemesi istenir, yada girdiği reaksiyonların öngörülebilir olması<br />

beklenir. Hidrojen ve oksijen izotopları suyun yapısında bulundukları için doğrudan su ile birlikte<br />

169


hareket eden en ideal izleyicilerdir. Yeraltısuyunun yaşının, izleyicinin (özellikle antropojenik<br />

kökenli izleyiciler) atmosferde ve dolayısıyla beslenim suyunda gözlenmeye başladığı tarihden daha<br />

yaşlı olması durumunda çevresel izleyiciler kullanılarak yeraltısuyu yaşının belirlenmesi mümkün<br />

değildir. Bu neden ile yeraltısuları uygulanabilir çevresel izleyicerin sıralanması için genç (50-60),<br />

yaşlı (60-50,000) ve çok yaşlı (50,000-100,000) sular olarak gruplandırılmaktadır. Genç, yaşlı ve<br />

çok yaşlı yeraltısuları için kullanılabilecek izleyiciler Kazemi (2006)’dan alınarak Çizelge 1’de<br />

sunulmuştur. Çevresel izleyicilerinin tümünün genel özelliklerinin ve yeraltısuyu yaşının<br />

belirlenmesi için kullanımınlarının anlatıması mümkün olmadığında sadece izleyicilerin üstün<br />

(avantajlı) ve zayıf (dezantajlı) yönleri sıralanmıştır. Çizelge incelendiğinde yeraltısuyu yaşının<br />

belirlenmesi açısından farklı izleyicilerinin farklı üstünlük ve zayıflıklara sahip oldukları. Bu neden<br />

ile araştırılan yeraltısuyu sistemlerinde birden fazla izleyicinin birlikte kullanılması önerilmektedir.<br />

Çok sayıda izleyicinin birlikte kullanılması ile akifer sistemi hakkında üretilen bilgi kontrollü olarak<br />

artmaktadır. Kullanılacak izleyicinin seçiminde dikkat edilemesi geren bir diğer önemli nokta ise<br />

yeraltısuyunu barındıran akiferin hidrojeolojik özellikleri dikkate alınarak olası yaş aralığı için<br />

uygun yöntemin belirlenmesidir. İzleyiciler kullanılarak hesaplanan yeraltısuyu yaşları, izotopik<br />

yaş, radyometrik yaş, yarılanma yaşı olarak adlandırılmaktadır. Bunların yanısıra çeşitli nedenler ile<br />

belirli büyüklükte bir hata içerdiği düşünülen yaşlar “görünür yaş” olarak adlandırılmaktadır. Belirli<br />

izleyicilere dayalı gerçek ya da görünür yaşlar aynı zamanda izleyicinin adıyla da (örğ. CFC model<br />

yaşı) anılmaktadır. Çevresel izleyiciler ile yürütülen yeraltısuyu çalışmalarında çoğu zaman tek<br />

zaman adımında yapılan gözlem sonuca ulaşmak için yetersiz kalmaktadır. Bu neden ile çevresel<br />

izleyici gözlemlerinin akiferin hidrodinamik yapısına bağlı olarak farklı zaman adımlarında<br />

tekrarlanması gerekmektedir. Beslenimin ve boşalımın hızlı olduğu, akifer içindeki depolamanın<br />

göreceli olarak daha sınırlı olduğu akiferlerde yıl içindeki değişimin izlenebilmesi için aylık sıklıkta<br />

gözlem yapılması gerekebilir. Depolama kabiliyeti yüksek ve/veya hidrolik iletkenliği düşük<br />

yeraltısuyu sistemlerinde ise yıllık sıklıktaki gözlemeler yeterli olabilir. Aynı akiferin seçilen<br />

boşalımlarının çevresel izleyiciler açısında uzun yıllara boyunca izlenmesi hem akiferdeki doğal<br />

yeraltısuyu akım mekanizmasının açıklanması hemde zaman içinde yeraltısuyu üretiminden<br />

kaynaklanan değişimlerin takip edilmesi açısında oldukça önemlidir. Yurdumuzda çevresel<br />

izleyicilerinin kullanımı mevcut analitik kabiliyetler ile sınırlıdır.<br />

170


Çizelge 1. Yeraltısuyu yaş tayininde kullanılan çevresel izleyicilerin güçlü ve zayıf yanları.<br />

Avantajları Dezavantajları<br />

Genç yeraltusularında yaş tayini<br />

3H - Yaygın olarak oturmuş bir yöntemdir - Yöntem kullanım süresinin<br />

- Diğer izleyiciler ile birlikle kontrol sınırındadır (atmosferik bolluk limit<br />

amacıyla kullanılabilir.<br />

değere ulaştığından)<br />

-<br />

- Beslenim suyu trityum içeriğininin<br />

belirlenmesi güçtür<br />

3H/3He - Başlangış (beslenim) derişiminin - Örnekleme ve analiz pahalıdır.<br />

belirlenmesi gerekli değildir.<br />

- Analiz yapan laboratuvar sayısı<br />

- Yüksek hassasiyetli yeraltısuyu yaşları azdır.<br />

hesaplanabilir.<br />

- Helyum-3’ün kökenlere göre<br />

- Yöntemin kullanım süresi sınırsızdır. ayrılması güçtür.<br />

- Derlenen veriler başka yaş belirleme - Doygun olmayan zondaki akış elde<br />

yaklaşımları içinde kullanılabilir (3H,<br />

4He)<br />

edilen yaşa dahil değildir.<br />

4He - Diğer yönetemler için destekleyici bir - Uygulanabilirliği konusunda<br />

yaş belirtecidir.<br />

tartışmalar devem etmektedir.<br />

85Kr - Analiz sırasında atmosferik olarak - Örnekleme ve analizi pahalıdır.<br />

kirlenmez<br />

- Teknik alt yapıya sahip laboratuvar<br />

- yeraltında kirlenmesi olasılığı zayıftır. sayısı sınırlıdır.<br />

- Yöntemin uzun yıllara boyunca daha - Uranyumca zengin kayaçlardan<br />

kullanılabilir.<br />

itibaren yeraltında oluşmaktadır.<br />

CFC - Analizi basit ve ucuzdur.<br />

- Yöntemin kullanılabilirliği<br />

- Tutulma ve bozunmanın omadığı<br />

azalmaktadır (atmosferik bolluğunun<br />

koşullarda sağlıklı sonuçlara üretir. azalması nedeni ile)<br />

- 1945 sonrası sulara için iyi bir<br />

- CFCler oksijensiz ortamda<br />

göstergedir.<br />

bozunmaktadır.<br />

- Çok sayıda CFC kirlilik kaynağı<br />

vardır.<br />

- Örnekleme ve analiz süreci<br />

atmosferik kirliliğe açıktır.<br />

SF6 - Gelecekte kullanımı devam edecektir. - Kullanımı yaygın değildir<br />

- Atmosferik bolluğu iyi bilinmektedir. - Yerel olarak SF6 üretilen bölgelerde<br />

- Dar bir aralık için ancak yüksek<br />

kullanılamaz.<br />

hassasiyetli yaş verisi üretmektedir. - Yaş aralığı dardır.<br />

- Şehir merkezi ve yakın çevresinde<br />

kullanımı güçtür.<br />

36Cl/Cl - bomba sonrası sular için iyi bir - yeteri sayıda uygulama literetürde<br />

belirteçtir.<br />

bulunmaktadır.<br />

- Yakın gelecekte kullanımının sonlanması -<br />

beklenmemektedir.<br />

Doğal olarak nitel bir yaklaşımdır<br />

18O—2H - örnekleme analizi kolaydır, rutin olarak - kalibrasyonu için diğer yöntem ile<br />

uygulanabilir.<br />

belirlenmiş yaş değeri gereklidir.<br />

- Diğer yöntemler ile birlikte kullanılabilir. - Çok sayıda veri ve yoğun hesaplama<br />

gerektirir.<br />

Yaşlı yeraltısularının yaşlandırılması<br />

Silikon-32 - yaş boşluğu (age gap) olarak adlandırılan - karmaşık bir jeokimyası vardır<br />

60-200 yıl aralığını kapsamaktadır. - Dünya genelinde analiz kabiliyetine<br />

- Diğer izleyiciler için kontrol aracı olarak sahip laboratuvar sayısı sınırlıdır.<br />

kullanılabilir.<br />

- Doygun olmayan bölgedeki akış<br />

- Atmosferik bolluğu oldukça iyi<br />

sırasında kayıp büyüktür<br />

bilinmektedir.<br />

- Yöntem artık pek<br />

kullanılmamaktadır.<br />

171


Argon-39 - yaş boşluğu olarak adlandırılan 60-200<br />

yıl aralığını kapsamaktadır.<br />

- Başlangıç derğeri oldukça iyi<br />

bilinmektedir.<br />

- Magmatik kayaçlar dışında yeraltındaki<br />

üretimi sınırlıdır.<br />

- 85Kr ve 222Rn’un yeraltındaki<br />

üretimleri hakkında bilgi verir<br />

Carbon-14 - yöntem iyi bilinmektedir ve<br />

kanıtlanmıştır<br />

- analiz kabiliyetine sahip çok sayıda<br />

laboratuvar vardır.<br />

- Yaş aralığı oldukça geniştir.<br />

- Yaşlı yeraltısularının yaşlandırılması için<br />

en iyi bilinen yöntemdir.<br />

172<br />

- örnekleme ve analizi güçtür.<br />

- Büyük hacimde örnek gerektirir.<br />

- Analiz yapılabilen laboratuvar sayısı<br />

sınırlıdır.<br />

- Yeraltında magmatik kayaçlarda<br />

üretilmesi<br />

- Başlangıç değerinin belirlenmesi<br />

güçtür<br />

- Jeokimyasal değerlendirme oldukça<br />

karmaşıktır<br />

- Yöntem doğal olarak yarıkantıtatiftir<br />

- Farklı hesaplama modelleri ile<br />

hesaplanan yaşlar arasında büyük<br />

18O- 2H - Analizler yaygın olarak yapılmaktadır -<br />

farklılıklara gözlenebilmektedir.<br />

az bilinmektedir.<br />

Asal ve aktif - Geniş yaş aralığını kapsamaktadır. - Kaba ve yarı kantitatif yaş verileri<br />

elementler - Diğer yaşlandırma yöntemlerinin<br />

üretmektedir<br />

kontrolü için kullanılabilmektedir - Özel koşularada kullanılabilmektedir<br />

- Veriler başka amaçlara içinde<br />

- Çok sayıda veriye ihtiyaç<br />

kullanılabilir.<br />

duyulmaktadır<br />

Çok yaşlı yeraltısularının yaşlandırılması<br />

Kripton-81 - Yeraltında doğal ve antropojenik kaynağı - analiz yapabilen laboratuvar sayısı<br />

yoktur<br />

azdır<br />

- Yeraldığı jeokimyasla reaksiyonlar - yöntemin ayrıntıları henüz ayrıntılı<br />

sınırlıdır.<br />

olarak sunulmamıştır.<br />

- Çok yaşlı yeraltısularının kantitatif<br />

olarak yaşlandırılabildiği tek yöntemdir.<br />

Klorür-36 - Göreceli olarak analiz yapan çok sayıda - yeraltında 36Cl kaynakları vardır.<br />

laboratuvar bulunmaktadır.<br />

- Giriş/beslenim değeri problemi<br />

- İyi bilinen uygulamaları vardır.<br />

vardır.<br />

- Veriler başka bilimsel çalışmalarda da - Yöntem tuzlu su sistemlerinde<br />

kullanılabilir.<br />

kullanılamaz.<br />

Helyum-4 - yöntem çok sayıda akiferde ve petrol - 4He birikiminin hesaplanması<br />

kuyu bölgelerinde uygulanmıştır.<br />

oldukça güçtür.<br />

- Bin-milyon yıl aralığında geniş yaş - 4H’ün çok sayıda kaynağı vardır.<br />

aralığında uygulanabilir.<br />

- Uzun ve özen gerektiren örnek<br />

- Yaş bilgisi dışında farklı bilimsel<br />

problemler içinde kullnılabilir.<br />

hazırlama prosedürü vardır.<br />

Argon-40 - 4He yöntemi için tamamlayıcıdır. - yaygın olarak kullanılmakatdır ve<br />

- 40Ar verileri 4He yönteminde<br />

kullanılabilir.<br />

henüz güvenilirliği onaylanmamıştır.<br />

129I - yeraltındaki kaynaklarının<br />

büyüklüklerinin belirlenmesi oldukça<br />

güçtür.<br />

Uranyum - Tamamlayıcı bir yöntemdir.<br />

- eski bir yöntem olarak<br />

serisi - Üretilen veriler yaşandırma dışında da düşünülmekle birlikte analitik<br />

kullanılabilir<br />

kabilyetlerin artması ile tekrar<br />

canlanmaktadır.


4. Yeraltısuyu Yaş Bilgisi ile Çözüm Üretilen Hidrojeolojik Problemler:<br />

Yeraltısuyu yaş bilgisi ile çözüm üretilen hidrojeolojik problemlerin genel bir listesi Kazemi (2006)<br />

tarafından uluslararası hidrojeoloji literatürü taranarak derlenmiş ve uygulama konularına göre<br />

listelenmiştir (Çizelge 2).<br />

Çizelge 2. Yeraltısuyu yaş bilgisi kullanılarak çözüm üretilen problemler (Kazemi et al., 2006)<br />

1 Yeraltısuyu kaynaklarının yenilenebilirliği<br />

2 Bilim adamları ile yöneticiler arasında etkili bir iletişim aracıdır<br />

3 Aşırı çekim ve kirliliği önlemek için sürekli yeraltısuyu yaş gözlemi yapılması<br />

4 Beslenim hızı tahmini<br />

5 Yeraltısuyu akım hızı hesaplaması<br />

6 Yeraltısuyu akım yollarının belirlenmesi<br />

7 Akitardlarda yeraltısuyu ve kirletici taşınım hızının belirlenmesi<br />

8 Yeraltısuyu akım ve taşınım model parametrelerinin hesaplanması<br />

9 Farklı uç bileşenlerden karışımın belirlenmesi<br />

10 Holosen iklimi çalışmaları<br />

11 Yeraltısuyu kirliliğinin değerlendirilmesi/evrimi<br />

12 Yeraltısuyu cephesinin ilgilenilen noktaya olan varış süresinin hesaplanması<br />

13 Sığ akiferlerde kirlenebilirlik haritalarının oluşturulması<br />

14 Radyoaktif atık depolamasına uygun sahaları seçimi<br />

15 Deniz suyu seviye değişimlerinin belirlenmesi<br />

16 Deniz suyu girişimi için süre öngörüsünde bulunmak<br />

17 Derin-tuzlu yeraltısuyu sistemlerinin atık imha deposu olarak kullanımı<br />

18 Kurak alanların tuzlanma açısından yönetimi<br />

19 Hidrograf ayrımı<br />

5. Türkiye’de Yeraltısuyu Yaş Belirleme Çalışmaları: Uygulamadan örnekler<br />

5.1 Karstik Akiferlerde Gerçekleştirilen Uygulamalar<br />

Yurdumuzda önemli yeraltısuyu rezervuarları oluşturan karstik akiferler uzun yıllardır<br />

araştırmacılar tarafından yoğun olarak incelenmektedir. Bu çalışmalardan bir tanesinde Antalya-<br />

Kırkgöz kaynağında ortalama yeraltısuyu geçiş süresinin belirlenmesi amaçlanmıştır (Özyurt,<br />

2008). Akifere ait uzun yıllar boyunca gözlenen 3H izotop verilerinin tümsel modelleme yaklaşımı<br />

ile değerlendirilmesi sonucunda kaynaktan boşalan yeraltısuyunun kabaca 100 yıl dolayında geçiş<br />

süresine sahip olduğu belirlenmiştir (Şekli 2). Söz konusu çalışmada 3H modellemesi ile<br />

hesaplanan ortalama geçiş süresi değeri bağımsız bir diğer teknik olan 3H/3He* yaklaşımı ile de<br />

doğrulanmıştır. Karstik bir akiferde belirlenen bu tür büyük bir yeraltısuyu yaşı akiferin güncel<br />

kirletici girişinden hemen etkilenmeyeceğini göstermektedir. Buna karşın, olası bir kirlenmenin<br />

tehdit edici sınırlara ulaşması durumunda, akifere olan kirletici girişi kesilse bile akiferdeki mevcut<br />

kirliliğin doğal beslenim süreçleri ile giderilmesi uzun yıllar alacaktır.<br />

Şekil 2 Antalya Kırkgöz kaynağı 3H model sonuç grafiği.<br />

173


Aladağ karstik akifer sistemi de (Kayseri-Adana) uzun yıllaradır çeşitli çevresel izleyiciler<br />

kullanılarak araştırılan bölgelerden birisi olup, sistemin boşalımlarında 1980’li yıllardan başlayarak<br />

3H, 18O, 2H gözlemleri yapılmaktadır (Özyurt, 2005). Bölgedeki kaynaklarda 1990’lı yılların<br />

sonlarında CFC gazları, 3H/3He* ve 4He gözlemleri de yapılmıştır. Ayrıca, karstik akiferin<br />

doğasından kaynaklanan hızlı akım bileşenlerinin varlığı nedeni ile kaynaklar bir yıl süresince aylık<br />

sıklıkta çevresel izleyiciler açısından gözlenmiştir. Elde edilen sonuçlar akiferin farklı boşalım<br />

noktalarının yılın dönemlerine bağlı olarak değişen beslenim-boşalım mekanizmalarına sahip<br />

olduğunu göstermiştir. Aladağ karstik akiferinden boşalan kaynaklar için 3H, 3He* ve CFC gibi<br />

farklı izleyiciler kullanılarak hesaplanan ortalama yeraltısuyu yaşı 20 yıl dolayındadır. Şekil 3’te<br />

2000 yılına ait söz konusu ortalama yaş değeri üzerinde geçmiş yıllara ait beslenimlerin ağırlığı<br />

bağıl olarak gösterilmektedir. Grafikten, gözlenen boşalımın % 80’ine yakın bölümünün son 5-6<br />

yıllık döneme ait beslenimden oluştuğu anlaşılmaktadır.<br />

Şekil 3 Aladağ karstik akifer sistemi boşalımında farklı yıllardaki beslenimlerin ağırlıkları.<br />

5.2 Yaşlı yeraltısuyu akım sistemlerinin araştırılması<br />

Orta Anadolu’da yeralan Konya Kapalı Havzası’nda mevcut tatlısu akiferi ağırlıklı olarak Neojen<br />

yaşlı karstik karbonatlı kayalardan oluşmaktadır. Akifer sisteminde yaş dağılımı Toros Dağlarından<br />

Tuz Gölü’ne doğru olan bölgesel yeraltısuyu akım yolu boyunca farklı konumlardaki kuyulardan<br />

elde edilen 14C, 3H, 18O/2H gözlemleri ile incelenmiştir (Bayari et al., 2005). Çalışma sonuçlarına<br />

göre yeraltısuyunun yaşı, ana beslenme alanı olan Torosların eteğinde güncel değerlerden ana<br />

boşalım alanı olan Tuz Gölü dolayında 40,000 yıl dolayına değin artmaktadır. Ayrıca, akım yolu<br />

boyunca yaş artışının beslenme alanından uzaklıkla doğrusal bir değişim gösterdiği belirlenmiştir.<br />

Günümüzde kontrolsüz biçimde tüketilmekte olan yeraltısuyunun güncel beslenimle ilgisi olmayan<br />

bir “paleowater” olduğu anlaşılmaktadır.<br />

5.3 Yeraltısuyu tüketiminin akifer üzerindeki etkisi<br />

Konya Havzası gibi yoğun tarımsal faaliyete bağlı olarak yeraltısuyu tüketiminin yoğun olduğu<br />

Niğde Misli Ovası’nda yeraltısuyunun trityum içeriği geçmişte farklı dönemlerde incelenmiştir.<br />

Uzun süreli 3H gözlemlerinin değerlendirilmesi sonucunda yoğun yeraltısuyu çekiminin akiferdeki<br />

trityum dağılımını belirgin biçimde değiştirdiği anlaşılmıştır (Özbilge, 2008). Misli Ovasında 1971<br />

yılında gözlenen en yüksek 3H içeriği 250TU iken 2007 yılında bu değer yaklaşık 10TU’ya kadar<br />

düşmüştür. Ölçülen maksimum 3H içeriğinin zaman içindeki azalışı atmosferik 3H bolluğundaki<br />

azalışı izlemektedir. Şekil 4’de 3H içeriğinin özellikle düşük 3H değerlerinin dağılımının yer<br />

değiştirmesi havza içindeki yoğun sulama için aşırı çekimden kaynaklanmaktadır.<br />

174


Şekil 4 Misli Ovası yeraltısuyu 3H içeriğinin değişimi (1971-2007).<br />

6. Sonuçlar ve Öneriler<br />

Yeraltısuyu yaşı, akifere ait bir çok bilgiyi içinde barındıran önemli bir özelliktir. Bir akifer<br />

sitemine ait ortalama yeraltısuyu yaş değerinin ve bu değer üzerinde geçmişteki farklı yılların hangi<br />

ağırlığa sahip olduğunun bilinmesi pek çok hidrojeolojik problemin aydınlatılmasını<br />

kolaylaştırmaktadır. Örneğin, yaşlı su içeren bir akiferin yoğun tüketimi, tüketilen suyun kolaylıkla<br />

doğal yollardan yerine konamayacağını gösterir. Benzer biçimde, genç su içeren bir akifer ise<br />

yüzeysel kökenli kirlenmeden daha hızlı ve daha büyük oranda etkilenecektir. Yeraltısuyu yaş<br />

parametresinin hidrojeolojide geniş bir kullanım alanı bulunmakla birlikte, ülkemizde yeraltısuyu<br />

yaşının belirlenmesine dönük çalışmaların sayısı olması gerekenden azdır. Bu durum olasılıkla<br />

yeraltısuyu yaşı kavramının tam olarak anlaşılmamasından ve bu parametre ile hidrojeolojik<br />

sorunların nasıl aydınlatılacağının tam olarak bilinmemesinden kaynaklanmaktadır. Bu nedenle,<br />

konuyla ilgili bilgi birikiminin eğitim programlarımız içinde hızla toplumumuza aktarılmasının<br />

faydalı olacağı düşünülmektedir.<br />

Referanslar<br />

Bayarı, C.S., 2002, TRACER: An EXCEL workbook to calculate mean residence time in<br />

groundwater by use of tracers CFC-11, CFC-12 and tritium. Computer & Geosciences 28 (5), 621-<br />

630.<br />

Bayari, S., Ozyurt, N.N., Hatipoglu, Z. and Kilani, S., “Groundwater age: a vital information in<br />

protecting the groundwater dependent ecosystem”, Groundwater And Ecosystems, NATO-<br />

Advanced Research Workshop, Çanakkale Onsekiz Mart University, 5-7 September 2005, NATO<br />

Science Series, Earth and Environmental Sciences vol. 70, 33-46, 2005.<br />

Cook, P.G., Favreau, G., Dighton, J.C., anad Tickell, S., 2003, Determining natural groundwater<br />

influx to a tropical river using radon, chlorofluorocarbons and ionic environmental tracers, Jornal of<br />

hydrology, 277:74-88.<br />

Goode, D.J., 1998, Ground-Water Age And Atmospheric Tracers: Simulation Studies and Analysis<br />

Of Field Data From The Mirror Lake Site, New Hampshire, Princeton University, Department Of<br />

Civil Engineering And Operations Research Program In Environmental Engineering And Water<br />

Resources, PhD. Thesis, 193 p.<br />

Katz, B.G., 2004, Sources of nitrate contamination and age of water in large karstic springs of<br />

Florida, Environmental Geology, 46:689-706.<br />

Kazemi, G.A., Jay, H.L, and Perrochet, P., 2006, Groundwater Age, Wiley, USA, 325p.<br />

Maloszewski, P., 1996. LP models for the interpretation of environmental tracer data. In: Manual<br />

On Mathematical Models In Isotope Hydrology, IAEA-TECDOC-910. Vienna, Austria, pp.9-58.<br />

175


Maloszewski, P. and Seiler, K.P., 1999, Modelling of flow dynamics in layered groundwater<br />

systems-Comparative evaluation of black box and numerical approaches, Isotope Techniques in<br />

Water Resources Development and Management, IAEA, Vienna, 10-14 May 1999.<br />

Manning A.H., Solomon, d.K., Thirosl, S.A., 2005, 3h/3He age data in assesing the susceptibility of<br />

wells to contamination, Ground Water, 43: 353-367.<br />

McDonald, M.G., Harbaugh, A.W., 1996. A modular three-dimensional finite-difference groundwater<br />

flow model. U.S. Geological Survey Open-File Report, Washington.<br />

Nir, A., 1986. Role of tracer methods in hydrology as a source of physical information. Basic<br />

concepts and definitions. Time relationship in dynamic systems. International Atomic Energy<br />

Agency (IAEA)-TECDOC-381. Vienna, Austria, pp.7-44.<br />

Plummer, L.N., and Sprinkle, C.L., 2001, Radiocarbon dating of dissolved inorganic carbon in<br />

groundwater from confned parts of the Upper Floridan aquifer, Florida, USA, Hydrogeology<br />

Journal, 9: 127-150.<br />

Pollock, D.W., 1989, Documentation of computer programs to compute and display pathlines using<br />

results from the US Geological Survey modular three-dimensional finite-difference ground-water<br />

flow model, US Geological Survey Open-File Report 89-381.<br />

Scanlon, B.R., Mace, R.E., Barrett, M.E., Smith, B., 2003, Can we simulate regional groundwater<br />

flow in a karst system using equivalent porous media models? Case study, Barton Springs Edwards<br />

aquifer, USA, Journal of Hydrology, 276, 137-158.<br />

Stamos, C.L., Martin, P., Nishikawa, T. and Cox, B.F., 2001, Simulation of ground-water flow in<br />

the Mojave River basin, CaliforniaUSGS Wat.-Resour. Invest. Rep. 01-4002 129 p<br />

Özbilge T., 2008, Misli Ovası (Niğde) Yeraltısuyunun Hidrojeokimyasal Ve Çevresel <strong>İzotop</strong>ik<br />

Bileşiminin İncelenmesi, Yüksek Lisans Tezi, Hacettepe Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü<br />

Ankara, 92 s.<br />

Özyurt N.N., 2008, Residence time distribution in the Kirkgoz karst springs (Antalya- Turkey) as a<br />

tool for contamination vulnerability assessment” Environmental Geology, 53 (7), 1571-1583<br />

Özyurt N.N., 2005, Aladağ (Kayseri-adana) Karstik Akiferinde Yeraltısuyu Geçiş Zamanı<br />

Dağılımının İncelenmesi, Doktora Tezi, Hacettepe Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü Ankara, 274<br />

s.<br />

Özyurt, N.N. and Bayarı, C.S., 2005. LUMPED UNSTEADY: a Visual Basic® code of unsteadystate<br />

lumped-parameter models for mean residence time analyses of groundwater systems,<br />

Computers & Geosciences, 31(3), 329-341.<br />

Özyurt, N.N. and Bayarı, C.S., 2003. LUMPED: A Visual Basic code of LP models for mean<br />

residence time analysis in groundwater systems, Computers & Geosciences 29(1), 79-90.<br />

176


YERALTISUYUNDA RADYOKARBON YAŞ TAYİNİ<br />

C. Serdar BAYARI 1 , N. Nur ÖZYURT 1<br />

1 Hacettepe Üniversitesi, Jeoloji Müh. Böl., Hidrojeoloji Müh. ABD Beytepe 06532 Ankara<br />

(serdar@hacettepe.edu.tr, nozyurt@hacettepe.edu.tr)<br />

ÖZ<br />

Günümüzden pratik olarak 50.000 bin yıl öncesine değin beslenmiş yeraltısularında yaş tayini<br />

amacıyla kullanılabilecek başlıca araç radyokarbon tekniğidir. Bununla birlikte, ölçülen<br />

radyokarbon aktivite değerinin mutlak yaş değerlerine dönüştürülmesi, çok sayıda fiziksel, kimyasal<br />

ve izotopik parametrenin yerinde ve/veya laboratuvarda ölçülmesini ve uygun jeokimyasal modeller<br />

aracılığı ile değerlendirilmesini gerektirmektedir. Bu çalışmada, örnekleme aşamasından<br />

“radyokarbon model yaşlarının” hesaplanmasına kadar uzanan bu karmaşık sürecin ayrıntıları<br />

uygulama açısından kritik parametre ve değişkenler dikkate alınarak açıklanmıştır. Çalışmada<br />

Konya Kapalı Havzasında gerçekleştirilen bir uygulamaya ilişkin bir örnek de verilmektedir.<br />

Anahtar sözcükler: yeraltısuyu, yaş, radyokarbon, jeokimyasal model<br />

RADIOCARBON AGE-DATING OF GROUNDWATER<br />

ABSTRACT<br />

Radiocarbon technique is the most common tool for age-dating groundwaters that have been fed<br />

during the last 50,000 years. However, conversion of measured radiocarbon activities to<br />

groundwater ages requires in-situ and laboratory measurement of numerous physical, chemical and<br />

isotopic data and their evaluation by means of complicated geochemical models. Based on critical<br />

parameters and variables, details of this complicated process, starting from sampling and<br />

terminating with the calculation of “radiocarbon model ages” is presented in this study. A<br />

radiocarbon age-dating application carried out in the Konya Closed Basin is also presented briefly.<br />

Keywords: groundwater, age, radiocarbon, geochemical model<br />

1. GİRİŞ<br />

Yeraltısuyu yaşı pek çok hidrojeolojik araştırmada, akım sisteminin tanınması açısından önemli<br />

ipuçları sunan kritik bir parametredir. Yeraltısuyunun yaşı doğrudan ve dolaylı teknikler ile<br />

belirlenebilmektedir. Doğrudan yaş belirleme tekniği örneklenen yeraltısuyunun akım hızının (V)<br />

ve -beslenim alanı ile örnekleme noktası arasında- takip ettiği yolun (akım çizgisi) uzunluğunun (L)<br />

belirlenmesine dayanır. Katedilen yol uzunluğunun belirlenen hıza olan oranı (L/V = T) suyun<br />

beslenim ve örnekleme anları arasında geçen süreyi, yani yeraltısuyunun yaşını verir. Darcy<br />

yasasına dayalı bu yaklaşım sonucu belirlenen yaş Darcy ya da kinematik yeraltısuyu yaşı olarak<br />

adlandırılır. Basit bir kuramsal temele dayanmakla birlikte bu yaklaşımın başarılı biçimde<br />

uygulanması yeraltısuyu hızının akım yolu boyunca aldığı ortalama değer ile yeraltısuyunun<br />

izlediği ortalama yol uzunluğunun kesin bir biçimde bilinmesine bağlıdır. Bu amaçla<br />

kullanılabilecek en uygun araç sayısal yeraltısuyu akım modeli olmakla birlikte, bir akifer<br />

sisteminde yeraltısuyu hız ve yön dağılımının yer ve zaman içindeki değişiminin kesin bir biçimde<br />

belirlenmesi doğru girdi değerlerine gereksinim duyar. Bu kapsamda, akifer sisteminin güvenilir bir<br />

kavramsal modeli temelinde sınır koşullarının, hidrolik yük dağılımının, hidrolik iletkenlik<br />

katsayısının ve etkin gözenekliliğin -yeraltısuyu yaşına bağlı zaman ölçeğinde- yer ve/veya zaman<br />

içindeki değişiminin bilinmesi gereklidir. Söz konusu parametre ve değişkenlerin akım sistemi<br />

içindeki dağılımının hassas biçimde belirlenmesi –bağıl olarak basit yapılı akiferler dışında-<br />

genellikle mümkün olmadığından, kinematik yaş belirleme tekniğinin -özellikle yeraltısuyu yaşının<br />

büyük olduğu ve zamanla farklı beslenme/boşalım rejimleri etkisi altında kalmış- akifer<br />

sistemlerinde uygulanabilirliği oldukça sınırlıdır.<br />

177


Yeraltısuyu yaşının dolaylı olarak belirlenmesi yaklaşımı su ile birlikte hareket ettiği varsayılan<br />

izleyicilerin kullanımına dayanmaktadır. Akiferdeki suyun beklenen yaş aralığına bağlı olarak<br />

izleyiciler tek başlarına ya da birlikte kullanılabilmektedir. Çevresel ya da yerel izleyicilerin<br />

güvenilir bir akım modeline dayanan taşınım modeller içinde kullanılması yoluyla da yeraltısuyu<br />

yaşının belirlenmesi mümkündür. Buna karşın, akım ve taşınım modellerinin oluşturulmasındaki<br />

güçlükler nedeniyle çevresel ya da yerel izleyicilere dayalı yaş belirleme çalışmalarında –akım ve<br />

taşınım süreçlerinin tek bir eşitlik ile ifade edildiği- tümsel modellerden de daha geniş biçimde<br />

yararlanılmaktadır. Uygulanan teknik ne olursa olsun, izleyicilere dayalı dolaylı yaş belirleme<br />

çalışmalarındaki önemli güçlüklerden birisi de izleyici derişiminin akifer içindeki taşınımı sırasında<br />

değişimine neden olan tutulma ve bozunma gibi süreçlerin güvenilir olarak tanımlanamayışıdır.<br />

Diğer yandan, kullanılan izleyicinin yeraltısuyunun beklenen yaş büyüklüğünce belirlenen zaman<br />

ölçeğinde kullanılabilirliği de önemli bir kısıtlayıcı etkendir. Trityum, oksijen-18/döteryum gibi<br />

izotopik ya da atmosferik CFC, SF6 gazları gibi kimyasal izleyiciler ancak ortalama yeraltısuyu yaş<br />

değerinin 50-100 yıl arasında değiştiği akım sistemlerinde kullanılabilmektedir. Ortalama yaşın,<br />

binlerce yıl dolayınca olduğu büyük ve/veya düşük akım hızlı sistemlerde kullanılan başlıca<br />

çevresel izleyici ise radyokarbondur. Bu izotop ile arkeolojik örneklerde 70,000 yıla, hidrojeolojik<br />

uygulamalarda ise –ilgili parmetrelerdeki belirsizliklerden dolayı- 50,000 yıla ulaşan yaş<br />

değerlerinin belirlenmesi mümkündür.<br />

Yeraltısuyunun radyokarbon yaş tayini radyokarbon akitivitesine etkiyen tüm faktörlerin doğru bir<br />

biçimde belirlenmesini ve tanımlanmasını gerektiren oldukça karmaşık bir süreçtir. Bu çalışmada,<br />

söz konusu sürecin örneklemeden başlayıp, hidrojeokimyasal modellemeye uzanan tüm aşamalarına<br />

ilişkin uygulamalar sunulmaktadir.<br />

2. RADYOKARBON YAŞ TAYİNİ, İLKE VE VARSAYIMLAR<br />

Radyokarbon ( 14 C, 6p, 8n; p: proton, n: nötron) karbon elementinin 14 kütle numaralı izotopudur.<br />

Zayıf enerjili beta (negatron) ışıması ile azot-14 ( 14 N, 7p+7n) izotopuna bozunan bu izotopun<br />

günümüzde kabul gören yarılanma ömrü (Cambridge half-life, T1/2) 5730 (+/- 40) yıldır.<br />

Radyokarbon yaş tayin uygulamasının başladığı 1950’li yıllarda saptanan yarılanma ömrü ise<br />

(Libby half-life) 5568 (+/-30) yıl) olup, günümüzde kullanılmamaktadır. Radyokarbon izotopunun<br />

başlıca kaynağı 14 N’ün stratosferde kozmik nötronlarca bombardımanı sonucu oluşan 14 C’ü içeren<br />

atmosferik CO2 (karbon dioksit) gazıdır. Atmosferik CO2, C elementinin tüm izotoplarını (başlıca<br />

12 C, 13 C ve 14 C) içerir ve fotosentez süreci ile (kabaca: CO2_atmosferik + ışık enerjisi > karbonhidrat)<br />

bitkilerin yapısına taşınır. Yaşam süresince karbon izotoplarının bitki bünyesindeki bolluk dağılımı<br />

ile atmosferik CO2 içindeki bolluk dağılımı arasında sabit bir denge durumu (secular equilibrium)<br />

söz konusudur. Radyokarbonun atmosferik CO2 içindeki bolluğu 1950 yılı itibariyle %100 (100<br />

pmc, percent modern carbon) olarak tanımlanmış olup, bu değer jeolojik geçmişte dikkate değer<br />

salınımlar (örğ. 130 pmc dolayına artış) göstermiştir.<br />

Bitki bünyesinde içerilen 14 CO2’in bir bölümü kök terlemesi (respiration) yoluyla toprak zonu<br />

atmosferine geçmekte buradan da hidroliz yoluyla karbonik aside dönüşerek yeraltısuyu beslenim<br />

sürecinde akifere taşınmaktadır. Bitki örtüsü içermeyen ortamlarda da beslenim zonundaki<br />

atmosferik kökenli 14 CO2 yeraltısuyu beslenimi ile akifere taşınmaktadır.<br />

14<br />

CO2 + H2O H2 14 CO3<br />

(1)<br />

Gerek bitki kök terlemesi ve gerekse atmosferik gazların toprak zonuna difüzyonu (ya da bunların<br />

karışımı) ile oluşan beslenim zonu atmosferindeki CO2 gazının hidrolizi ile oluşan karbonik asidin<br />

14<br />

C aktivitesi (A0) 100 pmc’dir. Beslenim suyunun toprak zonu atmsoferinden uzaklaşması ile<br />

birlikte 14 CO2 kaynağı kesildiğinden, su tarafından içerilen 14 CO2 radyoaktif bozunma ile azalmaya<br />

başlar. Bu azalma, birinci dereceden reaksiyon kinetiği ile ifade edilen radyoaktif bozunma yasasına<br />

uyar ve başlangıçtan (t = 0) belirli bir süre sonra (t = T) suda bulunan 14 C içeriği (AT),<br />

178


At<br />

L Ln(<br />

2)<br />

/ T1<br />

/ 2<br />

(3)<br />

eşitlikleri ile belirlenir.<br />

( LT)<br />

A0exp<br />

(2)<br />

Beslenim zonundaki 14 C (A0) ve sudaki 14 C (AT) değerlerinin bilinmesi durumunda yukarıdaki<br />

eşitliğin aşağıdaki biçimi kullanılarak aktivitenin A0’dan AT değerine azalması için geçmesi<br />

gereken zaman (T, yaş) belirlenir.<br />

AT<br />

Ln<br />

<br />

A0<br />

T <br />

<br />

(4)<br />

L<br />

<strong>Genel</strong>likle arkeolojik örneklere uygulanan Eşitlik 4 ile belirlenen yaş atmosferik 14 CO2 içeriğinde<br />

geçmişte oluşan salınımların etkisini içermez. Belirlenen yaş değerinin bu etkiyi dikkate alan<br />

biçimde düzeltilmesi durumunda elde edilen yaşa “kalibre edilmiş radyokarbon yaşı, calibrated 14 C<br />

age” denilmektedir.<br />

Hidrojeolojik uygulamalarda genellikle söz konusu değerin 100 pmc dolayında sabit kaldığı<br />

varsayılır ve akım sistemine ait diğer fiziksel ve kimyasal süreçlerdeki belirsizliklerin etkisi dikkate<br />

alındığında, anılan değerdeki salınımların yeraltısuyu radyokarbon yaşları üzerindeki etkisi<br />

önemsizdir.<br />

Eşitlik 4’te kullanılan AT değeri üzerinde akifer içindeki diğer fiziksel ve kimyasal süreçlerin<br />

etkiinden dolayı yeraltısuyu radyokarbon yaş tayini uygulamaları yukarıda belirtilenden çok daha<br />

karmaşıktır. Yeraltısuyu radyokarbon yaşının gerçekci bir biçimde belirlenebilmesi için AT<br />

değerinin, değere etkiyen tüm süreçler açısından düzeltilmesi gerekir. Söz konusu düzeltmeye<br />

ilişkin ayrıntılar aşağıda sunulmuştur.<br />

3. RADYOKARBONUN YERALTISUYUNDAKİ EVRİMİ<br />

Yeraltısuyunun radyokarbon yaşının belirlenmesi konusunda başarılı bir uygulama yapabilmek için<br />

öncelikle suyun bünyesinde değişik türler halinde taşınan karbon elementinin beslenme anından<br />

itibaren akifer içinde geçirdiği evrimin iyi bilinmesi gerekmektedir. Bu çalışmada ele alınan şekli<br />

ile yeraltısuyu radyokarbon yaş tayini karbon elementini içeren inorganik türlerin akım yolu<br />

boyunca evrimini dikkate almaktadır. Bu kapsamda yeraltısuyuna inorganik karbon sağlayan<br />

başlıca süreçler doymamış zon atmosferindeki CO2 ve kayaçlardan türeyen C elementidir. Yukarıda<br />

da belirtildiği gibi doymamış zon atmosferindeki CO2 bitki kök terlemesi ve/veya atmosferden<br />

beslenme zonuna difüze olan CO2’i içermektedir. Kayaçlardan türeyen C elementinin başlıca<br />

kaynağını ise kayaç oluşturan birincil karbonat mineralleri, kayaçların kırık ve çatlaklarında kayaç<br />

oluşumunu takip eden süreçler sonrasında çökelen ikincil karbonat mineralleri (örğ. kalsit, CaCO3)<br />

ve magmatik/metamorfik kökenli (yani, jeojenik) CO2 gazı ile biyojenik ve termojenik kökenli<br />

metan (CH4) gazı oluşturmaktadır. Birincil karbonat mineralleri karbonatlı kayaç (örğ. kireçtaşı,<br />

dolomit) akiferlerinde yaygın olarak gözlenmekte, buna karşın ikincil karbonat mineralleri (örğ.<br />

kalsit) akla gelen her tür kayaç tipini içeren akiferlerde kırık ve çatlaklar boyunca<br />

bulunabilmektedir. Jeojenik CO2 volkanik ve tektonik aktif bölgelerde, biyojenik CH4 gömülü<br />

organik maddenin çürüdüğü eski ve sığ bataklık ortamı kayaçlarında, termojenik CH4 ise genellikle<br />

hidrokarbon içeren derine gömülü ve jeotermal gradyanın geçmişte ya da günümüzde yüksek<br />

olduğu kayaç ortamlarında bulunmaktadırlar.<br />

Son birkaç yüzbin yıl içinde oluşan ikincil karbonat mineralleri dışında kayaç oluşturan karbonat<br />

mineralleri –kayaç oluşumundan sonra geçen uzun zaman içinde- içerdikleri ilksel<br />

179<br />

14 C izotopunun<br />

tamamını radyoaktif bozunma sonucu kaybetmiş durumdadırlar. Dolayısıyla beslenim suyunun<br />

içerdiği karbonik asit tarafından karbonatlı mineralin çözünmesi sonucu kayaçtan yeraltısuyuna<br />

geçen C elementi 14 C izotopu içermez. Bu yolla yeraltısuyuna geçen C elementi 14 C içermeyen


anlamında “ölü karbon” olarak adlandırılır. Benzer biçimde, jeojenik CO2 ve termojenik CH4’dan<br />

yeraltısuyuna geçen C elementi de “ölü karbon” niteliğindedir. Yakın jeolojik geçmişte akifer<br />

ortamına gömülen organik maddenin indirgenmesi ile oluşan biyojenik CH4 ise gömülme<br />

zamanından itibaren geçen sürenin uzunluğuna bağlı olarak yeraltısuyuna 14 C sağlar ya da<br />

sağlamaz. Tüm bu kaynaklardan sağlanan C elementi yeraltısuyunda ortamın kimyasal denge<br />

koşullarına bağlı olarak çözünmüş karbon dioksit (CO2), karbonik asit (H2CO3), bikarbonat (HCO3 - )<br />

ya da karbonat (CO3 = ) türlerine dağılmış olarak bulunur. Bu kimyasal türlerce içerilen C<br />

elementinin toplamı Toplam Çözünmüş İnorganik Karbon (TÇİK) olarak adlandırılır.<br />

Basit bir yaklaşımla, doygun zonun üst bölümlerindeki “güncel” yeraltısuyunun radyokarbon<br />

aktivitesi 50 pmc dolayına iner. Bu durumun nedeni, beslenim suyunun içerdiği 100 pmc<br />

dolayındaki 14 C içerikli CO2 gazınca oluşturulan karbonik asitin “ölü karbon” içeren mineralleri<br />

çözmesidir. Sonuçta yeraltısuyunca içerilen C elementinin kabaca yarısı yüzeysel (atmosfer ve kök<br />

zonu) diğer yarısı ise “ölü karbon” içeren mineral kökenli olmaktadır. Bu durum ilksel olarak 100<br />

pmc dolayındaki ilksel radyokarbon aktivitesinin 50 pmc düzeyine inmesine neden olur. Söz<br />

konusu jeokimyasal sürecin dikkate alınmaması durumunda, bir kaç yıl/on yıl içinde akifere katılan<br />

suyun radyokarbon yaşı Eşitlik 4’ün kullanımı ile 5730 yıl olarak belirlenecektir.<br />

Diğer yandan, akım yolu boyunca yeraltısuyuna beslenme zonu dışındaki kaynaklardan katılan (örğ.<br />

jeojenik, biyojenik ya da termojenik) CO2 ve CH4 girdisi de 14 C içermediğinden bu gibi katkılar<br />

TÇİK’in 14 C içeriğinde ayrıca seyrelmeye neden olurlar. Yukarıdaki örnekte olduğu gibi bu gibi<br />

“seyreltici” kaynak ve batak (source and sink) süreçlerinin dikkate alınmaması, hesaplanan<br />

radyokarbon yaşlarının gerçektekinden daha büyük olmasına neden olurlar.<br />

Seyrelme yoluyla yeraltısuyu radyokarbon aktivitesinin azalmasına neden olan bir diğer süreç de<br />

yeraltısuyu ile karbonatlı akifer mineralleri arasındaki izotopik değişimdir (isotopic exchange).<br />

Radyokarbon yaşları üzerinde bu etkinin düzeltilmesi oldukça güçtür. Termodinamiğin ikinci yasası<br />

uyarınca tüm sistemler kendi içlerindeki enerji düzeyi farklılıklarını ortadan kaldıracak biçimde<br />

davranırlar. Örneğin, yeraltısuyu yüksek potansiyel enerji düzeyinden alçak potansiyel enerji<br />

düzeyine doğru hareket eder; amaç enerji düzeyi farklılığının ortadan kaldırılmasıdır. Benzer<br />

biçimde, farklı C izotop içeriklerine sahip TÇİK ile C içeren akifer mineralleri de bu farklılığı<br />

ortadan kaldırmak üzere aralarında C izotoplarını değiştirme (takas etme) eğilimindedirler (isotope<br />

exchange). <strong>İzotop</strong>ik takas işlemi oldukça yavaş bir süreç olmakla birlikte radyokarbon yaş tayinine<br />

konu olan uzun zaman ölçeğinde dikkate değer boyutlara ulaşabilir. TÇİK ve karbonatlı mineral<br />

arasındaki izotopik takas, TÇİK 14 C içeriğinde seyrelmeye neden olacağından yeraltısuyu<br />

radyokarbon yaşı gerçektekinden daha büyük olacaktır. Günümüzdeki bilimsel bilgi birikimi<br />

izotopik takas etkisinin güvenilir biçimde dikkate alınmasını sağlayacak düzeyde değildir.<br />

Yukarıda belirtilen süreçlerin hemen tamamı radyokarbon yaş tayinine konu akifer sistemlerinde az<br />

ya da çok etkilidir. Tüm bu etkilerin dikkate alınması ve radyokarbon içeriğinde bu süreçlere bağlı<br />

düzeltmelerin yapılması oldukça karmaşık ve yoğun hesaplamalar gerektirir. Bu hesaplamaların elle<br />

gerçekleştirilmesindeki zorluktan dolayı genellikle NETPATH (Plummer et al., 1991) ve<br />

PHREEQC (Parkhurst and Appelo, 1999) gibi jeokimyasal modelleme araçlarından yararlanılır. Bu<br />

yazılımlardan NETPATH “geriye doğru”, PHREEQC ise “ileriye doğru” modelleme tekniklerini<br />

kullanmaktadır. Bu kapsamda, NETPATH akım yolu üzerindeki akışyukarı ve akışaşağı konumlu<br />

iki ayrı su noktasına ait fiziksel, kimyasal ve izotopik verileri kullanarak, bu noktalar arasında<br />

kimyasal ve izotopik evrime ait olası reaksiyon senaryolarını oluşturur. Uygulayıcı, bu senaryolar<br />

arasından “en uygun” olanını akifer mineralojisi ve kavramsal hidrojeolojik model yapısını da<br />

dikkate alarak, kuramsal bilgi birikimi temelinde seçer. Seçilen senaryo tarafından üretilmiş olan<br />

yeraltısuyu radyokarbon yaşı, yaş değerine etkiyen tüm süreçlerin etkilerinin dikkate alındığı<br />

bilimsel olarak savunulabilir bir değer oluşturur. Bu aşamada seçilen model senaryosu<br />

girdilerindeki belirsizlikler dikkate alınmalı; girdi değerlerindeki olası değişimlerin hesaplanan yaş<br />

180


değeri üzerindeki etkisi değerledirilmelidir. Bilimsel olarak kabul edilebilir bir radyokabon yaş<br />

değerinin girdi belirsizliklerinden önemli düzeyde etkilenmemesi gerekmektedir.<br />

Yeraltısuyu radyokarbon yaş değerinin belirlenmesinde kullanılan bir diğer jeokimyasal model aracı<br />

olan PHREEQC ise akışyukarı suya ait fiziksel, kimyasal ve izotopik verileri kullanmakta, akım<br />

yolu boyunca gerçekleşmesi beklenen kimyasal ve izotopik süreçler (reaksiyonlar) kullanıcı<br />

tarafından modele uygulatılmaktadır. Bu uygulamada hedef, model tarafından üretilen teorik<br />

sonuçların akışaşağı örnekleme noktasına ait gözlenen veriler ile uyumlu olmasını sağlamaktır. Bu<br />

modelin kullanımı kimyasal ve izotopik süreçler hakkında derin bir kuramsal bilgi birikimi<br />

gerektirmektedir. Bu nedenle, bu modelleme aracı genellikle kullanıcının her iki su noktası arasında<br />

gerçekleşen kimyasal ve izotopik süreçler hakkında kesin bilgilere sahip olması durumunda<br />

kullanılmaktadır.<br />

Her iki modelleme aracı da su noktaları arasındaki etkili kimyasal süreçlerin belirlenmesi amacıyla<br />

13 C izotopundan yararlanmaktadır. Bu kapsamda, karbon izotopunun akım sistemindeki evrimi<br />

üzerinde etkili olduğu düşünülen tüm bileşenlerinin (örğ. beslenim suyu, akışyukarı su, jeojenik<br />

akışkan (sıvı ve gaz) getirimi gibi akım sistemine katılan diğer su ve gazlar, akım yolu boyunca<br />

karbonat minerali çözünmesi ve çökelmesi, su ve mineraller arasındaki izotopik değişim vb) 13 C<br />

içerikleri girdi olarak kullanılmaktadır. Kabul edilebilir bir modelin ürettiği akışaşağı suya ait 13 C<br />

değerinin bu örnekleme noktasında gözlenen 13 C değeri ile uyumlu olması gerekir. Öte yandan, tüm<br />

bu hesaplamalarda temel varsayım akış sistemindeki izotopik dengenin oluştuğu şeklindedir ki<br />

büyük ve/veya yavaş akım hızına sahip yeraltısuyu sistemlerinde bu şart çoğunlukla<br />

sağlanmaktadır.<br />

Öte yandan, hangi modelleme aracı kullanılırsa kullanılsın, hesaplanan radyokarbon yaşlarının<br />

güvenilirliği bağımsız başka yaklaşımlar ile kontrol edilmelidir. Örneğin, radyokarbon yaşlarından<br />

elde edilen akım hızlarının olası kinematik akım hızı ile ne denli örtüştüğünün incelenmesi faydalı<br />

bir yaklaşımdır.<br />

4. RADYOKARBON AKTİVİTE ÖLÇÜMÜ<br />

Günümüzde yeraltısuyu TÇİK içeriğinde radyokarbon aktivitesinin belirlenmesi amacıyla yaygın<br />

olarak iki farklı ölçüm tekniği kullanılmaktadır. Radyokarbon uygulamalarının başlangıcından beri<br />

uygulanan Sıvı Parıldama Sayım (SPS, Liquid Scintillation Counting) tekniği (conventional 14 C<br />

counting), örnekteki 14 C izotopundan salınan beta (negatron ya da elektron) partiküllerinin organik<br />

nitelikli bir molekül ile çarpıştırılması ve bu çarpışma sonucu oluşan ışık parıldamalarının sayısının<br />

belirlenmesine dayanmaktadır. Bu amaçla örnek ve -kokteyl olarak adlandırılan- organik madde<br />

genellikle 20 mL hacimli bir kap içinde karıştırılmakta ve oluşan parıldamalar genellikle ölçüm<br />

standart sapmasının minimum düzeye ulaştığı en az 400 dakikalık bir süre boyunca sayılmaktadır.<br />

Bu ölçümlerde 14 C aktivitesi sıfır olan ölü karbonlu kör örnek (blank) ve 14 C aktivitesi bilinen ve<br />

uluslararası kabul gören bir standard (örğ. NIST-SRM 4990B) örnek aktivitesinin belirlenmesi<br />

amacıyla kullanılmaktadır. SPS tekniğine dayalı ölçümlerde genellikle 10 mL civarında örnek<br />

kullanılabilmekte olup, bu hacimdeki yeraltısuyunun içerdiği TÇİK 14 C aktivitesi SPS cihazlarının<br />

ölçüm hassaslığı açısından gerekli parıldamayı üretememektedir. Bu nedenle, örneklenen<br />

yeraltısuyuna ait TÇİK (CO3) önce karbon dioksite (CO2), daha sonra asetilene (C2H2), daha sonra<br />

da benzene (C6H6) dönüştürülmektedir. Bu yolla, başlangıçta oldukça büyük hacme sahip olan<br />

TÇİK daha küçük hacme dönüştürülmektedir. Söz konusu dönüştürme işlemi “benzen sentezi”<br />

olarak adlandırılmaktadır. Bu yolla, kabaca 1 pmc dolayındaki 14 C aktivitesi ölçülebilmekte olup;<br />

50,000 yıla ulaşan yaş tayinlerinin yapılması mümkündür. SPS tekniği ile güvenilir radyokarbon<br />

aktivite ölçümlerinin yapılabilmesi için en az 3 gram dolayında C elementine gereksinim<br />

duyulmaktadır. Bu amaçla, örneklenecek suyun C içeriğine bağlı olarak- 100 L ile 300 L arası<br />

hacimli yeraltısuyu örneğinin yerinde örnekleme işleminden geçirilmesi gerekmektedir. SPS tekniği<br />

için gerekli örnekleme yaklaşımının ayrıntıları ileriki bölümde sunulmuştur.<br />

181


Radyokarbon aktivitesinin ölçümünde kullanılan diğer teknik ise Hızlandırıcılı Kütle<br />

Spektrometresi (HKS, Accelerator Mass Spectrometer, AMS) tekniğidir. Son yirmi yıldır<br />

uygulanmakta olan bu teknik yakın zamanda ilgili teknik altyapı unsurlarının fiyatlarındaki<br />

azalmaya bağlı olarak dünya genelinde yaygınlaşmıştır. HKS tekniği ile güvenilir radyokarbon<br />

aktivite ölçümü için bir kaç mili gram C elementi yeterli olup, bu miktar kabaca 1 L’lik su örneğine<br />

karşılık gelmektedir.<br />

HKS tekniğinin sınırlı hacimli örneğe gereksinim duyması sahadaki örnekleme işlemini<br />

kolaylaştırmakla birlikte, bu tekniğe dayalı analiz ücreti daha pahalıdır (örğ. 600 USD). Diğer<br />

yandan, sahada daha uzun örnekleme zamanı gerektiren SPS tekniğinin ise analiz maliyeti daha<br />

düşüktür (örğ. 300 USD). Gerek SPS ve gerekse HKS tekniğine dayalı radyokarbon aktivite<br />

ölçümleri –bir kısmı ticari- pek çok yurtdışı laboratuvar tarafından gerçekleştirilmekte olup, ilgili<br />

web sayfalarına internet üzerinden (örg. www.geochronlabs.com) ulaşmak mümkündür.<br />

5. YERALTISUYUNDA RADYOKARBON ÖRNEKLEMESİ<br />

Yeraltısuyunda TÇİK radyokarbon aktivitesinin belirlenmesine yönelik olarak uygulanacak<br />

örnekleme yöntemi tercih edilen analiz tekniğine bağlıdır. HKS analiz tekniği için genellikle 1 L’lik<br />

su örneği yeterlidir. Bu amaçla –tercihen tıpalı ve- vidalı kapaklı plastik bir şişe kullanılmalıdır.<br />

Saha çalışması öncesinde şişeler % 10’luk HCl ya da HNO3 ve saf su karışımında oluşan çözelti ile<br />

doldurularak bir gün bekletilmeli, bu yolla olası karbonat çökellerinden arındırılmalıdır. Daha sonra<br />

saf su ile bir kaç kez durulanan şişe ve tıpalar kurutularak örnekleme işlemine hazırlanmalıdır.<br />

Örnekleme noktasında şişenin örneklenecek su ile birkaç kez çalkalanarak iç yüzeyinin tamamen<br />

ıslanması sağlanır. Şişe örneklenecek su içine –gerekirse bir kova kullanılarak- daldırılarak<br />

doldurulmalıdır. Bu işlem şişe içinde atmosferik hava kabarcığı kalmasını engelleyecektir. Benzer<br />

biçimde tıpanın ve vidalı kapağın da su altında takılması gereklidir. Daha sonra vidalı kapak<br />

elektrik izolasyon bandı ile sarılarak şişeye sabitlenmelidir. Örnekleme noktasına ait kod etiket<br />

kullanılmaksızın doğrudan şişenin boynuna ve kapak üstüne asetat kalemi ile yazılmalıdır. Birden<br />

fazla noktaya kod yazılması nakil sırasında sürtünmeye bağlı silinmeye karşı faydalı bir önlem<br />

olacaktır. Kod yazma işlemi şişe ıslatılmadan önce yapılmalıdır. Yukarıda belirtilen yolla alınan su<br />

örneği içinde zamanla hava kabarcıkları oluşabilir. Bu durum, genellikle örnek sıcaklığının artması<br />

ve/veya ortam basıncının azalması nedeniyle suda çözünen gazların serbest kalmasından<br />

kaynaklanan doğal bir süreçtir. HKS tekniği için alınan su örneğinin mikrobiyolojik unsurlar (örğ.<br />

bakteri) içermesi TÇİK radyokarbon içeriğinin değişmesine neden olabilir. Bu olasılığı engellemek<br />

için örnekleme öncesinde suya HgCl gibi bir bakteri öldürücünün (bakterisid) eklenmesi<br />

gerekecektir. Uygun bakterisid türü için analiz yapılacak laboratuvara danışılması uygun olacaktır.<br />

SPS ölçüm tekniğine dayalı örnekleme 3 gram kadar C elementinin genellikle BaCO3 formunda<br />

çöktürme yoluyla elde edilmesini gerektirir. Öncelikle örneklenecek suyun TÇİK içeriğinin<br />

bilinmesi gerekmektedir. Bu amaçla sahada alkalinite ölçümü yapılabileceği gibi –mevcut ise-<br />

örneklenecek suyun kimyasal bileşiminden de yararlanılabilir. Örneğin, 1 mek/L düzeyinde HCO3<br />

(61 miligram/L) ve/veya CO3 (60 miligram/L) içeren yeraltısuyunun 1 L’sinde 12 miligram C<br />

bulunmaktadır. Bu durumda, söz konusu yeraltısuyunun (3 gram / 0.012 gram/L = 250 L) 250 L’lik<br />

bölümünden 3 gram C elementi çöktürülebileceği anlaşılmaktadır. Analiz hatası ve örnekleme<br />

performansındaki olası düşüklük dikkate alınarak, belirlenen su hacminin 1.5 katı kadar örnekte<br />

çöktürme yapılması akılcı bir yaklaşımdır.<br />

Çöktürme işlemi için genellikle konik tabanlı, dar ağızlı, yaklaşık 100 L hacimli metal ya da plastik<br />

kaplar kullanılır (Şekil 1).<br />

182


Şekil 1: Plastik çöktürme tankı ile radyokarbon analizi amaçlı TÇİK örneklemesi.<br />

Yeraltısuyunun kuyudan örneklenmesi durumunda kuyuda beklemiş statik suyun öncelikle atılması,<br />

akifer koşullarını temsil eden yeraltısuyunun kuyudan boşalması beklenir. Bu amaçla genel olarak<br />

kuyu hacminin 3 katı kadar suyun boşaltılması gerekecektir. Pompajın başlamasıyla birlikte sıcaklık<br />

ve özgül elektriksel iletkenliğin sürekli olarak ölçülmesi temsil edici su gelişinin belirlenmesi<br />

açısından faydalı bir yaklaşımdır. Sıcaklık ve özgül elektriksel iletkenliğin sabit değerlere ulaşması<br />

akiferi temsil eden yeraltısuyunun boşalmakta olduğunun göstergesidir. Çöktürme öncesinde,<br />

çöktürme kabı örneklenecek su ile bir kaç kez çalkalanmalıdır. Daha önce çöktürme işleminde<br />

kullanılan kabın duvarlarındaki karbonat çökellerinin mevcut olması durumunda çalkalama<br />

işleminde kullanılan suyun içine % 10’luk derişim sağlanacak biçimde asit eklenmesi yerinde<br />

olacaktır. Kap içine önce su daha sonra asit eklenmelidir. Asit üzerine su eklenmesi şiddetli<br />

tepkimelere neden olur. Çalkalama işlemi sonrasında çöktürme kabı tabanına çökel+su karışımının<br />

toplanacağı –tercihen plastik- bir şişe bağlanır ve çöktürme kabı örneklenecek su ile tamamen<br />

doldurulur. Kabın tamamen doldurulması, üst kesiminde hava içermemesi önemlidir. Daha sonra<br />

kap içine derişik (doygunluğa ulaşmış) NaOH çözeltisi dökülür. Aşırı bazik olan NaOH çözeltisinin<br />

atmosferik CO2’i bünyesinde çökelterek hatalı radyokarbon aktivite değerlerine neden olmaması<br />

için, laboratuvarda yeni üretilmiş sıcak damıtık sudan itibaren hazırlanması ve 100 mL’lik, hava<br />

içermeyen, tıpalı ve vidalı kapaklı plastik şişeler içinde araziye nakledilmesi uygun olacaktır.<br />

Çöktürme kabına derişik NaOH eklenmesinden sonra kap içindeki sıvı metal bir çubuk ile birkaç<br />

dakika karıştırılarak homojenizasyon sağlanır. NaOH yoğun bir çözelti olduğundan, dökme işlemi<br />

ile birlikte hızla dibe çökerek çöktürme kabını terk edip, örnekleme şişesine ulaşabilir. Bu<br />

istenmeyen bir durum olduğundan, karıştırma işlemine NaOH çözeltisi eklenirken başlanmalıdır.<br />

Bu aşamada, pH test kağıdı ya da pH ölçer ile çözeltinin pH değeri ölçülmelidir. Etkili bir çöktürme<br />

için pH yaklaşık 10-12 aralığında olmalıdır. Gerekirse örneğe yeniden NaOH çözeltisi eklenmeli ve<br />

yukarıdaki işlemler yinelenmelidir. Bu aşamada C elementi CO3 formunda çökme eğiliminde olup,<br />

bu sürecin gerçekleşmesi için çözeltideki her bir mol CO3 için bir mol uygun bir katyonun (Ba ya<br />

da Sr) bulunması gereklidir. Bu amaca ulaşmak için çözeltiye bazik ortamda çözünürlüğü yüksek ve<br />

C elementi içermeyen bir kimyasalın eklenmesi gerekir. Söz konusu amaçla genellikle BaCl2<br />

kullanılmaktadır. Çözeltiye eklenecek BaCl2 miktarının belirlenmesi için suyun tahmini HCO3<br />

ve/veya CO3 içeriğinden yararlanılır. Örneğin, 1 mek/L HCO3 (60 miligram/L derişimli 100 L’lik<br />

çöktürme tankında 100 mek (=100 milimol) HCO3 bulunmaktadır. Bu miktardaki HCO3’ün BaCO3<br />

183


şeklinde çökelmesi için çözeltiye en az 100 milimol BaCl2 eklenmesi gerekir. Uygulamada güvenli<br />

tarafta kalmak açısından eklenen BaCl2 miktarının hesaplanan değerin % 50 üzerinde tutulması<br />

faydalı olacaktır. Çözeltiye BaCl2 eklenmesi ile birlikte metal çubukla çözelti karıştırılmalı ve etkin<br />

çözünme sağlanmalıdır. BaCl2 çözünürlüğü yüksek bir bileşik olup, toz formdaki BaCl2’ün<br />

eklenmesi ile birlikte 10 dakikalık bir karıştırma işlemi tam çözünme için yeterlidir. BaCl2’ün<br />

çözünmesi ile birlikte BaCO3 çökelme işlemi başlar. Bu aşamada başlangıçta berrak olan örnek,<br />

oluşan BaCO3 kristallerinden dolayı bulanık bir görünüm alır. BaCO3 kritstallerinin mikroskopik<br />

kütlesine uygulanan yerçekim kuvvetinin suyun sürtünme direncini yenememesi nedeniyle çökelim<br />

yavaş bir süreçtir. Bu süreci hızlandırmak için çözeltiye mikrokristallerin birleşerek iri kütleli<br />

topaklar oluşturmalarını sağlayacak bir topaklaştırıcı (flocculant) kimyasal eklenir. Bu amaçla<br />

genellikle derişik Praestol çözeltisi kullanılmaktadır. Kabaca 100 L’lik bir kaptaki topaklaştırma<br />

işlemi için 100 mL kadar derişik Praestol çözeltisi yeterlidir. Oldukça viskoz olan bu çözelti kaba<br />

yavaşça, örnek sürekli biçimde karıştırılırken eklenir. Praestol çözeltisinin eklenmesinden sonra<br />

örnek bir kaç dakikalık aralıklar ile sürekli olarak karıştırılır. Bu aşamada, oldukça hızlı gerçekleşir<br />

ve çöktürme kabı tabanındaki toplama şişesi içinde BaCO3 topakları birikmeye başlar. Çözeltideki<br />

tüm TÇİK’un BaCO3 formunda çökelmesi için genellikle 30 dakikalık bir karıştırma işlemi<br />

yeterlidir. Örnek çözeltisindeki berraklaşma mevcut BaCO3’ın tamamına yakın bölümünün<br />

çökeldiğinin göstergesidir. Bu aşamada, toplama kabı dolarsa, çöktürme kabı ile bağlantı bölümü<br />

metal çubuk ucundaki bir plastik tıpanın bu bölüme sabitlenmesinden sonra düzenekten ayrılır ve<br />

yeni toplama kabı takılarak yukarıdaki işleme devam edilir. Daha fazla çökelimin olmaması<br />

durumunda toplama kabı benzer biçimde düzenekten ayrılır. Yukarıdaki işlem yeterli miktarda<br />

BaCO3 çökeltisi elde edilene değin tekrarlanır. Toplama şişeleri vidalı kapakla kapatılır; kapak<br />

izolasyon bantı ile şişeye sabitlenir; şişe üzerine örnek kodu yazılır.<br />

Saha çalışması dönüşünde toplama şişeleri birkaç gün hareketsiz konumda bekletilir. Bu süre içinde<br />

katı faz şişe tabanında sıvı faz ise şişenin üst bölümünde yoğunlaşır. Bu aşamada, şişe sıvı-katı faz<br />

sınırından bıçakla kesilerek, “çamur” formundaki katı faz bölümü +50 °C’deki etüve aktarılır. Bu<br />

işlemin amacı, BaCO3 çökeli içindeki suyun ortamdan uzaklaştırılmasıdır. Tam kuruma sağlanınca<br />

plastik bir spatül kullanılarak çökel naylon torba ya da başka bir plastik şişeye alınır. Kurutma ve<br />

yeniden paketleme işlemleri sırasında deri-saç-kağıt vb organik maddelerin örneğe karışmasından<br />

kaçınılmalı, örnek aktarımı ile ilgili tüm aşamalarda steril eldiven kullanılmalıdır. Elde edilen<br />

örneğin analiz için gereksinilen miktardan fazlasının ayrı bir kapta yedeklenmesi olası analiz<br />

sorunlarına karşı faydalı bir önlemdir.<br />

6. GEREKSİNİLEN DİĞER VERİLER<br />

Yeraltısuyunda radyokarbon yaş tayini amaçlı çalışmalarda uygulanan örnekleme ve analiz tekniği<br />

ne olursa olsun radyokarbon aktivitesi dışında başka verilere de gereksinim duyulmaktadır. Bu<br />

verilerin bir kısmı sahada gerçekleştirilen yerinde ölçümler ile diğer bir kısmı ise kimyasal ve<br />

izotopik laboratuvar analizleri sonucunda üretilirler. Öncelikle üretilmesi gereken veriler arasında,<br />

sahada örnekleme noktası başında yapılacak, sıcaklık, özgül elektriksel iletkenlik, pH, çözünmüş<br />

oksijen, redoks potansiyeli ölçümleri gelmektedir. Ayrıca, majör iyon bileşiminin (yani, Ca, Mg,<br />

Na, K, CO3, HCO3, SO4, Cl, NO2, NO3) belirlenmesi amacıyla örnekleme yapılmalıdır. Diğer<br />

yandan yeraltısuyuna volkanojenik sıvı/gaz girişinin göstergesi olan Li, Br, Si ve B gibi<br />

elementlerin derişimi de ölçülmelidir. Bu gibi örnekler, önceden temizlenmiş plastik şişelere<br />

alınabilirler. Şişelerin su içinde doldurulması atmosferik hava kabarcığı içermelerini<br />

engelleyecektir. Bunların yanısıra, yeraltısuyunun çözünmüş gaz içeriğinin (özellikle, CO2, CH4 ve<br />

H2S) belirlenmesi için cam şişelere su ve/veya gaz örneklemesi yapılması da uygun olacaktır. Tüm<br />

bu veriler yeraltısuyu sisteminde etkili olan karışım (örğ. volkanojenik sıvı/gaz katkısı) ve redoks<br />

düzeyi (örğ. oksik, post-oksik, sülfidik, metanojenik) hakkında güvenilir kararların verilmesine<br />

yardımcı olmaktadır.<br />

Diğer yandan, radyokarbon amaçlı örnekleme sırasında suyun trityum ve duraylı izotop içeriğinin<br />

belirlenmesine yönelik örnekleme de yapılmalıdır. Duraylı izotop verileri farklı su noktalarının<br />

184


eslenim alanı yükseltisi ve/veya sıcaklığındaki değişimin saptanması açısından vazgeçilmez<br />

niteliktedir. Diğer yandan, trityum içeriği de örneğin radyokarbon aktivitesi ile birlikte<br />

kullanıldığında, yeraltısuyu sistemindeki genç ve yaşlı su katkı oranları hakkında değerli bilgiler<br />

sunmaktadır.<br />

Radyokarbon yaş tayininde gereksinilen diğer izotopik veriler arasında örneklenen suyun TÇİK<br />

içeriğine ait 13 C değeri önemli bir yere sahiptir. Ayrıca –varsa- akiferi oluşturan ve/veya akiferin<br />

çatlak dolgularında mevcut karbonat minerallerinin de 13 C içeriği belirlenmelidir. Bu veriler, akım<br />

sistemi içinde C elementinin geçirdiği evrimin jeokimyasal modeller aracılığı ile belirlenmesinde<br />

büyük önem taşımaktadırlar. Yeraltısuyuna ait çözünmüş gaz örneğinde mevcut CO2 ve CH4 gibi<br />

gazların 13 C içeriklerinin saptanması da faydalı bir yaklaşımdır. Benzer biçimde, -varsa- akiferdeki<br />

jips ve pirit mineralleri ile H2S gazının sülfür izotop bileşiminin belirlenmesi de hassas bir<br />

jeokimyasal modelleme için gereklidir.<br />

Son olarak, beklenen radyokarbon yaş değerine karşılık gelen geçmiş zaman süreci boyunca<br />

akiferin beslenme alanındaki ortam koşulları hakkında toplanan bilgiler de değerlendirme sürecinde<br />

oldukça yardımcıdır. Bu kapsamda, geçmiş bitki örtüsünün niteliği de belirlenmelidir. Bitki örtüsü<br />

içinde C3, C4 ve CAM tipi fotosentez yapan bitkilerin yoğunluğunun bilinmesi beslenme zonu CO2<br />

gazına atfedilecek 13 C değerinin seçiminde yol gösterici olacaktır. Ayrıca, akiferi oluşturan kaya<br />

tipleri ve bunların mineral bileşimine ilişkin bilgilerin de üretilmesi/derlenmesi nitelikli bir<br />

jeokimyasal modelleme için gereklidir. Önemli bir mineral türünün modele eklenmemesi ya da<br />

akiferde mevcut olmayan bir mineralin modele dahil edilmesi hatalı model sonuçlarının<br />

üretilmesine neden olacaktır.<br />

7. ÖRNEKLEME NOKTALARININ SEÇİMİ<br />

Yeraltısuyu radyokarbon yaş tayini amaçlı örneklerin bölgesel akım yolunun beslenim alanı ile<br />

boşalım alanı/noktası arasında uzanan farklı bölümlerinden toplanması uygun olacaktır. Bu amaçla,<br />

akiferin doğal koşullardaki eş-hidrolik yük eğrileri oluşturulmalı, bunlara dik uzanacak biçimde<br />

olası akım çizgileri oluşturulmalıdır. Örnekleme noktalarının olabildiğince aynı akım çizgisi<br />

üzerinde olacak biçimde seçilmesi jeokimyasal modelin bu varsayıma dayanması nedeniyle önem<br />

taşımaktadır. Ayrıca, örnekleme noktalarının seçiminde akiferin jeolojik yapısının ve kavramsal<br />

hidrojeolojik modelin de dikkate alınması gerekmektedir. Örneğin, akım yolu boyunca akifere derin<br />

kökenli termal çözelti getiriminin olması akım yolu boyunca C elementinin yeraltısuyundaki<br />

evrimini önemli düzeyde etkileyecektir. Sisteme jeojenik CO2 girişinin gerçekleşmesi radyokarbon<br />

içeriğinde seyrelmeye neden olacağından, bu durumun dikkate alınmaması, hesaplanan<br />

radyokarbon yaşlarının gerçektekinden daha büyük olmasına neden olacaktır.<br />

8. KONYA KAPALI HAVZASI ÖRNEK UYGULAMASI<br />

Yukarıda değinilen tüm süreç ve değişkenlerin radyokarbon yaşı üzerindeki etkisinin dikkate<br />

alındığı bir çalışma Konya Kapalı Havzası’nda (KKH) gerçekleştirilmiştir. Söz konusu çalışmaya<br />

ilişkin ayrıntılar çeşitli yayınlarda verilmiş olup (Bayarı vd., 2004, 2005, 2008), aşağıda kısa bir<br />

özet sunulmuştur.<br />

KKH güneyde Toros Dağları ile kuzeyde Tuz Gölü kuzeyine değin uzanan, yaklaşık 55,000 km<br />

185<br />

2<br />

büyüklüğünde, Türkiye’nin önemli yeraltısuyu havzalarından birisidir. Ana beslenim alanını Toros<br />

Dağlarının oluşturduğu bu sistemde yeraltısuyu akımı kuzey-güney doğrultusunda yaklaşık 150<br />

km’lik bir hat boyunca uzanan Neojen akiferi içinde gerçekleşir. Akım yolu boyunca bu tatlısu<br />

akiferine derinden yükselen termal-tuzlu yeraltısuyu Paleojen yaşlı akitard boyunca kütlece sınırlı,<br />

kimyasal ve izotopik açıdan kısmen etkili bir katkı sağlamaktadır. Akım sisteminin nihai boşalım<br />

noktası Tuz Gölü’dür. Yıllık 2.6 milyar m 3 düzeyinde yeraltısuyu çekimi yapıldığı tahmin edilen bu<br />

sistemin büyük oranda günümüzdekinden farklı paleoiklim koşullarında beslendiği<br />

düşünülmektedir. Bu varsayımın kontrol edilmesi amacıyla Toros Dağlarından Tuz Gölü’ne uzanan<br />

ve sistemin bakir koşullardaki yük dağılımına dik doğrultuda uzanan bölgesel akım yolu üzerinde<br />

bulunan 8 kuyuda yeraltısuyunun radyokarbon yaş dağılımı belirlenmiştir. Çalışma ile ilgili


ayrıntılar Bayarı vd’nde (2008, 2005 ve 2004) sunulmuştur. KKH radyokarbon yaş tayini çalışması<br />

kapsamında yukarıdaki bölümlerde değinilen verilerin önemli bir bölümü saha ve laboratuvar<br />

çalışmaları ile üretilmiştir. Çalışmada TÇİK çöktürme yöntemi ile örneklenmiş, radyokarbon<br />

akitivitesi SPS tekniği ile belirlenmiştir.<br />

Bölgesel akım yolu boyunca özgül elektriksel iletkenlik (ÖEİ) ve sıcaklık değişimi beslenim<br />

alanından uzaklaşıldıkça sıcaklıkta ve ÖEİ’te havza ortasına değin bir artış olduğunu<br />

göstermektedir (Şekil 2). Bu durum, akım sisteminin Toros Dağlarının etekleri ile havza ortasındaki<br />

Bozdağ yükselimi dolayında serbest, diğer yerlerde basınçlı akifer niteliğinde olmasından<br />

kaynaklanmaktadır. Bozdağ dolayındaki ara beslenim nedeniyle akım sisteminin akışaşağı<br />

bölümünde yeraltısuyu sıcaklığı ve çözünmüş madde içeriğinde (ÖEİ) bir azalma gözlenmektedir.<br />

Diğer yandan akım yolu boyunca pH ve logPCO2 değişimi basınçlı akifer koşullarının egemen<br />

olduğu, ana beslenim alanının hemen ötesinden itibaren sisteme sürekli derin kökenli jeojenik CO2<br />

girişinden kaynaklanmaktadır.<br />

Sıcaklık (oC)<br />

20<br />

19<br />

18<br />

17<br />

16<br />

15<br />

14<br />

0 20 40 60 80 100 120<br />

Toroslardan Uzaklık (km)<br />

Sıcaklık ÖEİ<br />

1600<br />

1400<br />

1200<br />

1000<br />

800<br />

600<br />

400<br />

ÖEİ (microS/cm)<br />

pH<br />

7.6<br />

7.5<br />

7.4<br />

7.3<br />

7.2<br />

7.1<br />

7.0<br />

6.9<br />

6.8<br />

6.7<br />

6.6<br />

6.5<br />

0 20 40 60 80 100 120<br />

Toroslardan Uzaklık (km)<br />

pH logPCO2<br />

0.0<br />

Log<br />

-0.5 PC<br />

O2<br />

-1.0 (at<br />

m)<br />

Şekil 2: Bölgesel akım yolu boyunca, sıcaklık, ÖEİ, pH ve Log_PCO2 değişimi (Bayarı vd,<br />

2005’ten)<br />

Akım yolu boyunca majör iyon derişimindeki değişim, yeraltısuyunun ana beslenme alanının<br />

hemen akışaşağısında karbonat minerallerince (özellikle kalsit, yer yer dolomit) doygunluğa<br />

ulaştığını göstermektedir (Şekil 3). Bu durum, sisteme sürekli jeojenik CO2 girişinin bir sonucudur.<br />

Gerek iyon derişimleri ve gerekse doygunluk indisleri hakim akifer kayacının Neojen yaşlı<br />

karbonatlı birimler olduğunu göstermektedir.<br />

Derişim (meq/l)<br />

12<br />

10<br />

8<br />

6<br />

4<br />

2<br />

0<br />

0 20 40 60 80 100 120<br />

Toroslardan Uzaklık (km)<br />

Na K Ca Mg<br />

Cl SO4 Alkalinite<br />

Doygunluk İndisi (Dİ)<br />

Bölgesel akım yolu boyunca TÇİK’un<br />

186<br />

13 C, 18 O ve 14 C izotopik bileşimindeki değişim kısmen<br />

beslenim suyu izotopik bileşiminden, kısmen su-mineral reaksiyonlarından ve kısmen de jeojenik<br />

CO2 girişinden kaynaklanmaktadır (Şekil 4). Beslenim suyu ve akifer kayaçlarının olası tüm 13 C<br />

izotopik bileşimlerinin dikkate alındığı jeokimyasal model hesaplamaları TÇİK’un yeraltısuyunda<br />

0.5<br />

0.0<br />

-0.5<br />

-1.0<br />

-1.5<br />

-2.0<br />

-2.5<br />

-3.0<br />

Toroslardan Uzaklık (km)<br />

-1.5<br />

-2.0<br />

-2.5<br />

0 20 40 60 80 100 120<br />

L_PCO2 Kalsit Dolomit<br />

Jips Anhidrit Florit<br />

Şekil 3: Bölgesel akım yolu boyunca majör iyon ve mineral doygunluk indislerinin değişimi (Bayarı<br />

vd, 2005’ten)


gözlenen değerlerinin elde edilebilmesi için akım sistemine derin kökenli jeojenik CO2 girdisinin<br />

olması gerektiğini göstermektedir. Akım yolu boyunca örneklerin trityum ve radyokarbon içerikleri<br />

yeraltısuyu besleniminin esas olarak Toros Dağları eteklerinde ve kısmen de Bozdağ yükseltisi<br />

dolayında gerçekleştiğine işaret etmektedir. Bu durum hidrojeolojik kavramsal model ile<br />

uyumludur. Neojen akifer içinde ölçülebilir trityum içeriği ile karşılaşılmaması geçtiğimiz 50-100<br />

yıl içindeki beslenimin bu kesimlere ulaşmadığını göstermektedir.<br />

13C ve 18O (%o V-PDB)<br />

0<br />

0 20 40 60 80 100 120<br />

-2<br />

-4<br />

-6<br />

-8<br />

-10<br />

-12<br />

Toroslardan Uzaklık (km)<br />

13C_TÇİK 18O_TÇİK 14C_TÇİK<br />

60<br />

50<br />

40<br />

30<br />

20<br />

10<br />

0<br />

14C (pmc)<br />

14C (pmc)<br />

60<br />

50<br />

40<br />

30<br />

20<br />

10<br />

0<br />

187<br />

0 20 40 60 80 100 120<br />

Toroslardan Uzaklık (km)<br />

14C 3H<br />

Şekil 4: Bölgesel akım yolu boyunca TÇİK’un 13 C, 18 O ve 14 C içeriği ile 3 H_yas içeriğinin değişimi<br />

(Bayarı vd, 2005’ten)<br />

Üretilen verilerden itibaren NETPATH jeokimyasal modeli ile radyokarbon yaşlarının<br />

belirlenmesinde Çizelge 1’de gösterilen uç bileşenler ile jeojenik CO2 girdisi kullanılmıştır.<br />

Jeokimyasal modeller dedolomitizasyonun (dolomit çözünmesi - kalsit çökelimi) akım sistemi<br />

boyunca hakim jeokimyasal reaksiyon olduğunu göstermektedir (Şekil 5). Hesaplamalar gözlenen<br />

ve hesaplanan 13 C_TÇİK yakınsaması sağlanacak biçimde gerçekleştirilmiştir.<br />

Girdi değerlerindeki olası salınımların sonuçlar üzerindeki etkisinin kontrol edildiği jeokimyasal<br />

model hesaplamaları KKH’nda yeraltısuyu radyokarbon yaşlarının ana beslenim alanını oluşturan<br />

Toros Dağları eteklerinden ana boşalım alanını oluşturan Tuz Gölü’ne doğru, güncelden 40,000 yıl<br />

dolayına kadar arttığını göstermektedir (Şekil 6). Radyokarbon yaşlarının beslenim alanından<br />

uzaklıkla değişimi bakir koşullardaki yük dağılımı ile uyumlu görünmektedir. Radyokarbon<br />

yaşlarının beslenim alanından uzakla değişimi dikkate alındığında ortalama bölgesel yeraltısuyu<br />

akım hızının 3 m/yıl dolayında olması gerektiği anlaşılmaktadır. Kinematik yaş hesaplamaları<br />

karstik Neojen akiferi içindeki akım hızının olasılıkla Tuz Gölü dip tortullarının hidrolik<br />

iletkinliğince kontrol edildiğine işaret etmektedir.<br />

Çizelge 1: NETPATH modellerinde kullanılan başlangıç ve sonuç sular (Bayarı vd, 2005’ten)<br />

Model Başlangıç Suyu-1 Başlangıç Suyu-2 Sonuç Suyu<br />

Yağış-Ambar Yağış Yok Ambar<br />

Yağış Yenisu Yağış Yok Yenisu<br />

Yağış-Karapınar Yağış Yok Karapınar<br />

Yağış-İslik Yağış Yok İslik<br />

Yağış-Acısu Yağış Yok Acısu<br />

Çıralı Acıkuyu Bozdağ Ara Beslenim Çıralı<br />

Eskil Çıralı Bozdağ Ara Beslenim Eskil<br />

Taşpınar Çıralı Bozdağ Ara Beslenim Taşpınar<br />

6<br />

5<br />

4<br />

3<br />

2<br />

1<br />

0<br />

-1<br />

3H (TU)


Diğerleri (mmol/kgH2O)<br />

3.0<br />

2.5<br />

2.0<br />

1.5<br />

1.0<br />

0.5<br />

0.0<br />

-0.5<br />

Ambar<br />

Yenisu<br />

İslik<br />

Karapınar<br />

Acıkuyu<br />

Çıralı<br />

Kuyu<br />

Kalsit Dolomit Jips<br />

Halit Silvit Katyon Takas<br />

Org. Madde CO2_gaz<br />

Eskil<br />

Taşpınar<br />

10<br />

8<br />

6<br />

4<br />

2<br />

0<br />

-2<br />

CO2_gaz (mmol/kgH2O)<br />

13C (%o V-PDB)<br />

0<br />

-1<br />

-2<br />

-3<br />

-4<br />

-5<br />

-6<br />

-7<br />

-8<br />

188<br />

Ambar<br />

Yenisu<br />

Karapınar<br />

İslik<br />

13C_Hesaplanan 13C_gözlenen<br />

Şekil 5: Bölgesel akım yolu boyunca yeraltısuyu mineral kütle transferi ve 13 C_TÇİK_hesaplanan<br />

ve 13 C_TÇİK_gözlenen değişimi (Bayarı vd, 2005’ten).<br />

Radyokarbon Yaşı (yıl)<br />

45000<br />

40000<br />

35000<br />

30000<br />

25000<br />

20000<br />

15000<br />

10000<br />

5000<br />

0<br />

1 2 3 4 5 6 7 8<br />

Örnekleme Noktası<br />

Şekil 6: Bölgesel akım yolu boyunca yeraltısuyu radyokarbon yaşının değişimi (Bayarı vd,<br />

2005’ten).<br />

9. SONUÇLAR VE ÖNERİLER<br />

Yeraltısuyu radyokarbon yaş tayini yaşlı suların akifer sistemlerindeki yayılımının belirlenmesi<br />

açısından büyük önem taşımaktadır. Buna karşın, ölçülen aktivite değerlerinin güvenilir<br />

radyokarbon yaş değerlerine dönüştürülmesi işlemi yeraltısuyu sistemi hakkında kapsamlı fiziksel,<br />

kimyasal ve izotopik verilere gereksinim duyan oldukça yoğun bir hesaplama ve değerlendirme<br />

sürecini gerekli kılmaktadır. Yaş değerlerinin üretilmesinde gereksinilecek tüm veriler akiferin<br />

kavramsal hidrojeolojik modeli temelinde, önceden dikkatle belirlenmelidir. Değerlendirme<br />

sürecinde kritik öneme sahip olan bir verinin üretilmemiş olması, eldeki diğer verilerin<br />

kullanılabilirliğini önemli düzeyde engelleyebilir.<br />

Bu nedenle, yeraltısuyunda radyokarbon yaş tayini öncelikle ayrıntıları iyi düşünülmüş bir planlama<br />

ile mümkündür. Uygulayıcı ayrıca değerlendirme sürecinin önemli bir bölümünü oluşturan<br />

hidrojeokimyasal modelleme konusunda yeterli bilgi birikimine sahip olmalıdır.<br />

Acıkuyu<br />

Çıralı Kuyu<br />

Eskil<br />

Taşpınar


KAYNAKLAR<br />

Bayari, CS, Ozyurt, NN, Kilani, S, 2008, Radiocarbon ages of groundwater in the Konya Closed<br />

Basin, central Anatolia, Turkey. Hydrogeology Journal (in print).<br />

Bayarı, CS, Özyurt NN, Kilani S, 2005, Konya kapalı havzası yeraltısuyunda karbon-14 yaş<br />

dağılımı, Bildiriler Kitabı, 2’nci <strong>Hidrolojide</strong> <strong>İzotop</strong> <strong>Teknikleri</strong> <strong>Sempozyumu</strong>, 26-30 Eylül<br />

2005, Gümüldür-İzmir, <strong>DSİ</strong> TAKK Dairesi Yayını, s.147-168.<br />

Bayarı, CS, Özyurt NN ve Kilani S, 2004, Konya Gölü’nden Konya Çölü’ne: Karbon-14 yaşları<br />

ışığında Konya Kapalı Havzası yeraltısuyu rezervinin geleceği, 1nci Yeraltı Suları Ulusal<br />

<strong>Sempozyumu</strong>, 23-24 Aralık 2004 Selçuk Üniversitesi Konya, Bildiriler Kitabı KHZ <strong>Genel</strong><br />

Müdürlüğü Ankara, s. 19-28.<br />

Parkhurst, D.L., and Appelo, C.A.J., 1999, User's guide to PHREEQC (Version 2)--a computer<br />

program for speciation, batch-reaction, one-dimensional transport, and inverse<br />

geochemical calculations: U.S. Geological Survey Water-Resources Investigations Report<br />

99-4259, 312 p.<br />

Plummer, N.L., Prestemon, E.C., and Parkhurst, D.L., 1991, An Interactive Code (Netpath) For<br />

Modeling Net Geochemical Reactions Along A Flow Path, USGS WRI Report 91-4078,<br />

USGS, Virginia, 227p.<br />

189


EDREMİT HAVZASI YERALTISULARININ İNCELENMESİ VE<br />

YÖNETİMİ PROJE ÇALIŞMALARI<br />

Zeynep AKTUNA 1 , Tolga YALÇIN 2 , Alime TEMEL DİLAVER 3 ,M. Turgut SAFA 4 ,<br />

Cengiz SAĞNAK 5<br />

1 Ar. Gör Jeo. Yük. Müh..,İstanbul Teknik Üniversitesi, Maden Fakültesi,Uygulamalı Jeoloji ABD,<br />

34469, İstanbul, e-mail: aktuna@itu.edu.tr<br />

2 Yrd. Doç.Dr.İstanbul Teknik Üniversitesi, Maden Fakültesi,Uygulamalı Jeoloji ABD, 34469,<br />

İstanbul,e-mail: yalcint@itu.edu.tr<br />

3 <strong>DSİ</strong> GENEL MÜDÜRLÜĞÜ Teknik Araştırma ve Kalite Kontrol Dairesi Başkanlığı, e-mail:<br />

alimet@dsi.gov.tr<br />

4 <strong>DSİ</strong> XXV. BÖLGE MÜDÜRLÜĞÜ Jeoteknik Hizmetler ve Yeraltısuları Dairesi, e-mail:<br />

tsafa@dsi.gov.tr<br />

5 <strong>DSİ</strong> GENEL MÜDÜRLÜĞÜ Jeoteknik Hizmetler ve Yeraltısuları Dairesi Başkanlığı, e-mail:<br />

cengizsagnak@dsi.gov.tr<br />

ÖZET<br />

Edremit Havzası, Balıkesir il sınırları içerisinde, Edremit-Havran-Burhaniye İlçeleri içerisinde<br />

kalan bir yeraltısuyu havzasıdır. Havza içerisinde üç kooperatife bağlı toplam 131 derin su<br />

kuyusundan, 80 milyon m 3 /yıl civarında su çekilmektedir. Ayrıca kooperatiflere bağlı olmayan<br />

birçok kuyudan soğuk ve sıcak su çekilmektedir. Havzada özellikle yaz aylarında aşırı çekime bağlı<br />

olarak su seviyelerinin aşırı düşümü ve kıyılarda tuzlu su kamasının ilerlemesi tehlikesi ortaya<br />

çıkmaktadır. 200 km 2 alan kapsayan Edremit Havzası (Ovası) içerisinde nüfusu 50000 olan üç<br />

ilçede ağırlıklı geçim kaynağı tarıma dayanmaktadır. Bu yüzden, bu ovada yeraltı suyu işletme<br />

modeli, sıcak sularla soğuk suların karışım modeli ve tatlı su-tuzlu su girişiminin ayrıntılı bir<br />

şekilde oluşturulması, optimum çekilecek su miktarının belirlenmesi gerekmektedir. Edremit<br />

Ovası’nda, yeraltı suyu taşıyan en önemli litoloji alüvyondur. Alüvyonlar özellikle çevredeki<br />

formasyonlardan gelen irili ufaklı değişik malzemelerden meydana gelmektedir. Özellikle<br />

Kızılkeçili, Zeytinli, Edremit ve Havran Çayları’nın ovaya girişlerinde geniş birikinti konileri<br />

oluşmaktadır. <strong>Genel</strong>likle iri moloz ve çakıl içerirler. Edremit Havzası içerisinde yer alan en önemli<br />

sıcak su kaynakları ise Güre ve Derman’dır. Bölgede yağışlı ve kurak dönemlerde yer altı su<br />

seviyesi, su kimyası, izotop çalışmaları, amaca yönelik jeolojik ve hidrojeolojik haritalama ile<br />

toplanacak veriler Coğrafi Bilgi Sistemine aktarılacak, yer altı suyu modellemesi GMS 6.0<br />

programı ile yapılacaktır.<br />

GROUNDWATER INVESTIGATION AND MANAGEMENT PROJECT STUDIES IN<br />

EDREMİT BASIN<br />

ABSTRACT<br />

Groundwater basin of Edremit is situated in Balıkesir City within the Edremit-Burhaniye-Havran<br />

towns. 80 million m 3 /year of water were extracted from 131 deep wells which belong to 3<br />

cooperatives in the basin. Moreover, hot and cold water were extracted from other wells which are<br />

not affiliated with these cooperaitves. During the summer, due to the over pumping, there is a<br />

problem of drawdown and fresh-sea water intrusion risk. The population of three villages situated<br />

in Edremit Plain (200 km 2 ) is 50000. Their commom livelihood method is agriculture. As a result,<br />

investigation of a groundwater model, thermal-cold water and fresh-sea water relationship have to<br />

be observed in detail. The most important lithology of Edremit Plain which transmits the<br />

groundwater is alluvium. Alluvium consists of different type of materils with various dimension.<br />

191


Especially Kızılkeçili, Zeytinli, Edremit and Havran Rivers construct alluvial cones when they meet<br />

the plain. Alluvial cones generally comprise debris and pebbles. The most important thermal water<br />

springs are Güre and Derman. The data of groundwater level, water chemistry for wet and dry<br />

seasons, geologic and hydrogeologic mapping will be transferred to Geographical Information<br />

System; furthermore, groundwater modelling of the plain will be brought out by the program of<br />

GMS 6.0 (Groundwater Modelling System 6.0).<br />

1. GİRİŞ<br />

200 km 2 ’lik alanı kapsayan Edremit Havzası’nın en önemli geçim kaynağı tarımdır. Bu sebeple,<br />

ovada sürdürülebilir bir yeraltısuyu işletme modeli, sıcak sularla soğuk suların karışım durumu ve<br />

tatlı su-tuzlu su girişiminin ayrıntılı bir şekilde incelenmesi gereği ortaya çıkmıştır. Revize<br />

hidrojeolojik etüdler kapsamında, Mayıs 2007 yılında başlayan, Devlet Su İşleri <strong>Genel</strong> Müdürlüğü<br />

ve İstanbul Teknik Üniversitesi Maden Fakültesi tarafından yürütülen “Edremit Havzası<br />

Yeraltısularının İncelenmesi ve Yönetimi Projesi” kapsamında, Edremit Havza alanı ve civarında<br />

jeolojik ve hidrojeolojik haritalama, su noktaları envanter çalışması, yeraltı suyu seviye ölçümleri,<br />

suların kimyasal ve izotopik özelliklerinin saptanması, veri tabanı oluşturulması ve verilerin<br />

bilgisayar ortamında modellenmesi ve işletim modelinin ortaya konması hedeflenmiştir. 2007 yılı<br />

yaz döneminde başlayan saha çalışmalarında, sırasıyla; Edremit ovası yeraltısuyu akiferinin<br />

beslenme sahaları, oranları ve beslenme olanaklarını belirlemeye yönelik, su seviyesi tespiti diğer<br />

bir yandan da ovanın drenaj sınırları içerisinde kalan bölgeden de beslenim yeri ve yüksekliğinin<br />

saptanabilmesi amacıyla izotop analizleri için 12 farklı lokasyondan, soğuk ve sıcak kaynağı olmak<br />

üzere örnekler toplanmıştır. Çalışma sahasının yer bulduru haritası şekil 1’de ve ovada tespit edilen<br />

su noktaları lokasyon haritası şekil 2’de verilmiştir.<br />

Şekil 1. Yer bulduru haritası<br />

192


4380000<br />

4378000<br />

4376000<br />

4374000<br />

4372000<br />

58998<br />

58999<br />

2. GENEL JEOLOJİ<br />

25151<br />

59002<br />

25155<br />

59001<br />

59000<br />

K 2_1<br />

Edremit K 1_10 K 1_9<br />

K 1_12 K 1_3 K 2_2<br />

K 1_4<br />

K 1_2<br />

K 3_4K<br />

3_1 K 1_11<br />

K 3_8 K 1_7 K 1_1 K 2_4<br />

K 1_15<br />

K 1_8<br />

K 3_2<br />

K 1_5 K 2_6 D 129<br />

D 70<br />

H 14<br />

K 3_7<br />

K 1_14<br />

K 1_13<br />

H 30Havran<br />

K 3_10 K 3_9 6989A EH5<br />

_B<br />

K 3_6<br />

K 1_6<br />

K 3_5<br />

HH6 10H8<br />

H7 H4<br />

16763<br />

K 3_12<br />

H3 H1<br />

H H33 34<br />

K 3_13<br />

H 19H<br />

17<br />

A<br />

H 42<br />

6990<br />

6808A D 81 _B K 3_3 K 3_14<br />

H 13<br />

H9 H 40<br />

18 H 16<br />

H 12<br />

H 28 H 20H<br />

K 3_19<br />

H 15<br />

H 25 H 22 H 21<br />

K 3_16<br />

K 3_11<br />

H 39 58996<br />

H 29<br />

B _K 1<br />

K 3_15<br />

H 36<br />

H 23<br />

K 3_18<br />

H 31<br />

B _K 2<br />

H 37<br />

H 26<br />

H 24<br />

K 3_17<br />

H 27 B _K 3<br />

H 38 H 32<br />

H 35<br />

B _K 4<br />

K 4_8 K 4_4<br />

B<br />

B<br />

_K<br />

_K<br />

8<br />

5 Küçükdere<br />

K 4_10<br />

B _K 7<br />

B 17 B 18<br />

B _K 6 Mevkii<br />

K 4_7<br />

D 117 K 4_5<br />

B 23<br />

B 20<br />

B 16 B 19<br />

K 4_2 58997<br />

B 21<br />

K 4_9<br />

B 22<br />

K 4_6 K 4_3<br />

K 4_1<br />

B7<br />

B5<br />

B6<br />

B4<br />

B 12<br />

B8 B9<br />

B 13<br />

B 15<br />

B 14<br />

193<br />

B3<br />

D 46<br />

7088A<br />

B 11<br />

-B<br />

B1<br />

B 10 B 24<br />

B2<br />

496000 498000 500000 502000 504000 506000<br />

2.1. Karakaya Karmaşığı (K-TrK)<br />

Şekil 2. Su noktaları lokasyon haritası<br />

Metamorfik, mermer, metagrovak, feldspatik kumtaşı ve iri Permiyen kireçtaşı blokları içeren,<br />

tektonik açıdan birbirleriyle olan ilişkileri büyük oranda bozulmuş olan birimler, Karakaya tepesi ve<br />

civarında ilk defa çalışılmış olup, Karakaya formasyonu olarak adlandırılmıştır (Bingöl vd., 1973).<br />

Okay vd (1990; 1991; 1996) Karakaya Formasyonu adı altında anılan bu birimleri, Biga<br />

yarımadasında tektonik üyeler bazında inceleyerek Karakaya Kompleksi adı altında<br />

değerlendirmişlerdir.<br />

Karakaya Kompleksini oluşturan birimlerden, stratigrafik olarak en altta bulunanlar, Çamlık<br />

metagranodiyoriti üzerinde uyumsuz olarak bulunan Fazlıca, metagrovak ve kumtaşından oluşan<br />

Kınar birimleridir (Yaltırak, 2003). Bu birimleri uyumlu olarak, siyah mermer mercekleri ve<br />

fillatlarla başlayan, siyah renkli fillat ve kahverengi şistlerden oluşan metabazalt mercekli Kalabak<br />

Birimi izler (Yaltırak, 2003). Doğuda Kalabak Birimi dike yakın bir bindirmeyle Nilüfer Birimi<br />

üzerine itilmiştir (Yaltırak, 2003). Nilüfer Birimi spilit ağırlıklı mermer blokları içermektedir.<br />

Nilüfer Birimi üzerinde, Zeytinli deresi batı yamaçlarında dereceli geçişle Hodul Birimi<br />

bulunmaktadır. Bu birim arkozik kumtaşı, çört arakatkılı kumtaşından meydana gelmektedir<br />

(Yaltırak, 2003). Havran’ın kuzeyinde Hodul Birimi’ne benzeyen hakim olarak feslik fillatlardan<br />

oluşan Tepeoba Birimi bulunur (Yaltırak, 2003). Hodul ve Nilüfer Birimleri üzerinde Çal Birimi<br />

bulunur (Yaltırak, 2003).<br />

2.2. Çamlık Formasyonu (Trç)<br />

Burhaniy<br />

e<br />

Çamlık Formasyonu, Havran’ın kuzeybatısında Çamlık- İnönü Köyü arasında yer almaktadır.<br />

Tabanda kalın tabakalı, kirli sarı, iyi yuvarlanmış 5-20 cm arası kuvars, metagranodiyorit, beyaz<br />

mermer; kötü yuvarlanmış 1-10 cm arası fillat, şist ve siyah mermemr çakılları içeren,<br />

konglomeratik, köşeli taneli, silisifiye feldspatik kumtaşları ile başlar (Yaltırak, 2003). Üst<br />

kesimlere doğru seyrek koyu gri-yeşil renkli seyrek şeyl arakatkıları bulunan orta tabakalı


kumtaşları hakimdir (Yaltırak, 2003). Gümüş (1964), Aslaner (1965) ve Krushensky vd. (1980)<br />

göre, Çamlık Formasyonu’nun yaşı Üst Triyas’tır.<br />

2.3. Çakaltepe Formasyonu (Trça)<br />

Çakaltepe formasyonu, İnönü batısında, Sarnıçköy ve Hallılar Köyü boyunca, Çakal Tepe üzerinde<br />

ve doğusunda yer alan Çamlık ve Hallılar köyü arasındaki vadide gözlenmektedir (Yaltırak, 2003).<br />

Çalışma alanında litoloji açısından tavan ve taban birimlerinden kolayca ayırt edilmektedir. Birim<br />

siyah şeylerin egemenliğindedir (Yaltırak, 2003). İstifin geneli şeyl hakimiyetindedir. Zaman zaman<br />

görülen kumtaşlarında üste doğru karbonat çimento oranında artış izlenmektedir (Yaltırak, 2003).<br />

Bu seviyelerde şeylerin rengi grimsidir ve kumtaşları ince tanelidir (Yaltırak, 2003).<br />

2.4. Sakarkaya Formasyonu (Tr-Js)<br />

Sakarya Formasyonu, Sarnıçköy ve İnönü Köyü arasında mostra vermektedir. Orta tabakalı, ince<br />

taneli, gri renkli karbonatlı kumtaşlarıyla ardışımlı gri renkli karbonatlı şeylerle başlar. Karbonatlı<br />

şeylerin arasında 10-40cm arasında kumlu kireçtaşı seviyeleri gözlenmektedir (Yaltırak, 2003).<br />

2.5. Bayırköy Formasyonu (Jb)<br />

Edremit’in batısında, genellikle kırmızı renkli çamurtaşı, konglomeratik kumtaşı ve konglomera<br />

seviyeleri şeklinde gözlenmektedir. Edremit’in kuzeyinde ise seviye çakıllı konglomera ile başlayıp<br />

üste kesimlere doğru yeşil renkli çamurtaşı ara seviyeli, tabakalanmalı kumtaşları ile son<br />

bulmaktadır. Edremit ovası güneydoğusu, Büyükdere Köyü civarında istif kalın tabakalı kumtaşı ve<br />

şeyl ardalanmasından oluşmakta olup tabaka kalınlıkları yer yer 15m.ye ulaşmaktadır.<br />

2.6. Bilecik Formasyonu (JKb)<br />

Edremit’in kuzeyi ve kuzeybatısında Durdağı, Kuzgun Tepe civarında, İnönü Köyü doğusunda<br />

Koca Çal Tepesi civarında, Büyükdere Köyü’nün güneyinde mostra verir (Yaltırak, 2003). Birim<br />

Krushensky vd. (1980) tarafından Kocaçal Kireçtaşı, Okay vd. (1991) tarafından Bilecik Kireçtaşı<br />

olarak adlandırılmıştır. Birim tabanda kalınlığı 7,5m.yi bulan kireçtaşı seviyesi ile başlamaktadır<br />

(Yaltırak, 2003). Bu seviye tabandaki marn seviyesi ile geçişlidir. Üste doğru benzer bir seviye de<br />

2,5m. kalınlığında olup çört yumruları içermektedir (Yaltırak, 2003).<br />

2.7. Eybek Granodiyoriti (Ole):<br />

Eybek Dağı ve güneyinde geniş yayılım gösteren birim, Yaşyer Köyü, Hacıhasanlar Köyü ve Yayla<br />

Tepe kuzeyinde gözlenmiştir (Yaltırak, 2003). Ayrıca Edremit kuzeyi ve kuzeydoğusunda, Eybek<br />

Çayı civarında yüzlekler de vermektedir. Bu yüzleklerin üzerinde riyolit ve riyodasitlerden oluşan<br />

volkanik bir istif yer almaktadır (Yaltırak, 2003). Eybek Granadiyoriti’nin ayrıntılı yaş tayini<br />

Krushensky vd. (1980) tarafından yapılmıştır. Oligo-Miyosen olarak belirlenmiştir.<br />

2.8. Kızılkıran Formasyonu (Mk):<br />

Kızılkıran Mevkii’nde farklı fasiyeslerden oluşan asidik volkanik birimler, Kızılkıran Formasyonu<br />

olarak adlandırılmıştır (Yaltırak, 2003). Andezit, riyolikt, riyodasit, feslik tüfler, kül akmasından<br />

oluşan Kızılkıran Formasyonu; çalışma sahasında Kızılcabük Deresi, Kasdağ güney cephesi, Çatak<br />

Deresi boyunca mostralar vermektedir. Kızılkıran Formasyonu, Kızılkıran Mevkii’nde ayrışma<br />

rengi, kırmızı, oksit kırmızı, kirli sarı; taze yüzeylerde beyaz riyodasit ve tüflerden oluşmuştur.<br />

Kızılcabük Deresi, Küçükdere Köyünde traki-andezitik lavlar ve tüflerin arasında silisifiye zonlarda<br />

kalkopirit, magnetit ve hematit zonları bulunur (Yaltırak, 2003). Edremit Körfezi’nin güneyinde de<br />

mostra veren Kızılkıran Formasyonu içinde gözlenen riyodasitlerde; plajioklas, ojit, biotit<br />

mineralleri ince taneli hamuru oluşturur (Yaltırak, 2003). Kızılkıran Formasyonu’nun yaşı<br />

konusunda iki veri bulunmaktadır. Krushensky vd. (1980) Kızıkıran Formasyonu’nun taban<br />

194


kesimlerinde K/Ar yöntemiyle 23.6 0.6, çalışma sahası güneyinde kalan tüflerin hakim olduğu üst<br />

kesimler için 20.30.6, 20.8 0.7 my yaşlarını vermiştir.<br />

2.9. İnönü Formasyonu (Mi):<br />

İnönü Köyü’nün güneyinde, Havran Çayı’nın kolları boyunca gözlenmektedir. Karakaya<br />

Karmaşığı, Çamlık, Çakaltepe, Sakarkaya, Bilecik ve Kızılkıran Formasyonları üzerine uyumsuz<br />

olarak gelir. Güncel alüvyonlar uyumsuz olarak İnönü Formasyonu’nu örtmektedir. Tabanda açık<br />

renkli kum ve çakıllarla başlayan bu birim yer yer konglomeratik karbonatlı kumtaşı özelliğindedir<br />

(Yaltırak, 2003). İstifin üst kesimlerinde karbonatlı kumtaşları, beyaz marnlara geçiş gösterir<br />

(Yaltırak, 2003).<br />

2.10. Alüvyon (Qa):<br />

Çalışma sahasında geniş yayılım gösterirler. Akçay ve Burhaniye yerleşim birimleri arasında,<br />

Eybek ve Havran Çayları doğrultusunda uzanırlar. Edremit Ovası alüvyon kalınlığı 150m.ye kadar<br />

ulaşmaktadır. <strong>DSİ</strong> sondaj verirline göre tabanda çakıl ve bloklu akarsu çökelleri ile başlar (Özhan<br />

vd., 1977), üst kesimlere doğru kil ve silt hakimiyeti artar. En kalın olduğu kesim ovanın orta<br />

kesimidir.<br />

3. EDREMİT OVASINDA YERALAN SU NOKTALARI<br />

Proje kapsamında saptaması yapılan ve Şekil 2’de gösterilen su noktaları <strong>DSİ</strong> kuyuları; Muhtarlık,<br />

termal su ve içme suyu kuyuları; Burhaniye kooperatif kuyuları; Edremit kooperatif kuyuları;<br />

Havran kooperatif kuyuları olmak üzere gruplandırılabilir.<br />

Edremit Ova alanı içerisinde yer alan <strong>DSİ</strong> gözlem kuyuları 14 adettir. Muhtarlık ve belediye içme<br />

suyu kuyuları 5 adettir. Bölgede tespit edilen özel işletmelere ait termal su kuyuları 2 adettir.<br />

Burhaniye kooperatif sahası dahilinde 24 adet kuyu bulunmaktadır. Bu kuyuların derinlikleri 100 m<br />

ile 152 m. arasında değişmektedir. Edremit Kooperatifi kendi içerisinde 4 kısımdan oluşmaktadır.<br />

Toplamda kooperatife ait 48 adet kuyu bulunmaktadır. Bu kuyuların derinlikleri 80 m’den 121 m’ye<br />

değişmektedir. Havran Kooperatifi’ne ait kuyu sayısı 47’dir. Kuyu derinlikleri 58-132 m.<br />

aralığındadır.<br />

4. EDREMİT OVASINDA YERALTISUYU SEVİYESİNİN MEVSİMSEL DEĞİŞİMİ<br />

Edremit ovasında 2006 ve 2007 yıllarında Ekim ve Nisan aylarında yeraltısuyu seviyesi ölçümleri<br />

yapılmıştır. Ölçülmüş seviye değerleri kullanılarak çizilen eş yeraltısuyu seviye haritaları Şekil 3-<br />

6’da verilmiştir.<br />

Şekil 3 ve Şekil 4’deki Eş Yeraltı Su Seviyesi verileri kullanılarak EKİM 2006’dan NİSAN<br />

2006’ya kadar olan rezerv değişimi 400 milyon m 3 x depolama katsayısı (Depolama katsayısı %15<br />

olduğu kabul edilirse) kabaca 60 milyon m 3 olarak hesaplanmıştır. Buradan yine kabaca Edremit<br />

Ovası’nın yıllık beslenmesinin 120 milyon m 3 civarında olabileceği kestirilebilir.<br />

195


4381000<br />

4380000<br />

4379000<br />

4378000<br />

4377000<br />

4376000<br />

K4_6<br />

4375000<br />

4374000<br />

4373000<br />

K3_8<br />

K3_11<br />

K3_7<br />

K3_2<br />

K1_12<br />

K3_10<br />

K1_11<br />

K1_15<br />

K3_5<br />

K3_12<br />

K3_13<br />

K3_3<br />

K3_14<br />

K3_19<br />

K4_7<br />

B7<br />

B12<br />

K4_3<br />

K4_2<br />

K4_4<br />

B5<br />

K3_17<br />

B4<br />

K3_18<br />

B22<br />

B8 B9<br />

K1_14<br />

K1_9<br />

K1_3<br />

K1_8<br />

K1_4<br />

K1_7<br />

K1_2<br />

K1_5<br />

K1_6<br />

H15<br />

H35<br />

H39<br />

H36<br />

H37<br />

499000 500000 501000 502000 503000 504000 505000 506000 507000<br />

K2_2<br />

B17 B18<br />

B20 B19<br />

B10<br />

196<br />

H5<br />

H7<br />

H6<br />

H8<br />

H9<br />

H12<br />

B2<br />

K2_4<br />

K2_6<br />

H31<br />

H42<br />

H27<br />

H29<br />

H4<br />

H14<br />

H26<br />

H24<br />

H30<br />

H28 H20<br />

H22 H21<br />

H25<br />

Şekil 3. Ekim 2006 eş yeraltı su seviyesi haritası ve yeraltısuyu akım yönlerini<br />

4381000<br />

4380000<br />

4377000<br />

4376000<br />

K4_6 K4_3<br />

4375000<br />

K4_1<br />

4374000<br />

4373000<br />

B7<br />

B12<br />

K3_2<br />

B5<br />

K1_12<br />

K3_5<br />

K3_12<br />

K3_13<br />

4379000 K3_3<br />

K3_19<br />

K3_11<br />

4378000<br />

K4_2<br />

K3_10<br />

K4_4<br />

K3_17<br />

K1_11<br />

K1_15<br />

B4<br />

K3_18<br />

B23<br />

B22<br />

B8 B9<br />

K1_14<br />

B21<br />

K1_9<br />

K1_3<br />

K1_8<br />

K1_4<br />

K1_7<br />

K1_2<br />

K1_5<br />

K1_6<br />

K1_1<br />

H15<br />

H35<br />

B17 B18<br />

B20 B19<br />

B10<br />

499000 500000 501000 502000 503000 504000 505000 506000 507000<br />

K2_2<br />

H39<br />

H36<br />

H37<br />

B2<br />

K2_4<br />

K2_6<br />

H5<br />

H7<br />

H6<br />

H8<br />

H9<br />

H12<br />

H42<br />

H4<br />

H14<br />

H29<br />

H31<br />

H26<br />

H24<br />

H27<br />

H30<br />

H23<br />

H1<br />

H40<br />

H40<br />

H16<br />

H28 H20<br />

H22 H21<br />

H25<br />

Şekil 4. Nisan 2006 eş yeraltı su seviyesi haritası ve yeraltısuyu akım yönleri (Kırmızı oklar Şekil<br />

3’deki Ekim 2006 yeraltısuyu akım yönlerini, siyah oklar Nisan 2006 yeraltısuyu akım yönlerini<br />

göstermektedir.)<br />

H33 H34<br />

H33 H34


4381000<br />

4380000<br />

4379000<br />

4378000<br />

4377000<br />

4376000<br />

4375000<br />

4374000<br />

4373000<br />

4381000<br />

4380000<br />

4379000<br />

4378000<br />

4377000<br />

4376000<br />

4375000<br />

4374000<br />

4373000<br />

25155<br />

3/5<br />

6808A 6808B<br />

3/19<br />

4/ 6<br />

3/11<br />

3/ 7<br />

3/ 4<br />

3/13<br />

4/ 2<br />

3/10<br />

3/14<br />

3/17<br />

1/11<br />

1/15<br />

3/18<br />

58997<br />

B8 B9<br />

1/9<br />

1/8<br />

498000 499000 500000 501000 502000 503000 504000 505000 506000 507000<br />

197<br />

1/ 2<br />

1/6<br />

H 15<br />

H 37<br />

H 35<br />

7088A<br />

2/2<br />

6989A<br />

58996<br />

H 36<br />

Şekil 5. Ekim 2007 eş yeraltı su seviyesi haritası ve yeraltısuyu akım yönleri<br />

B7<br />

B 12<br />

B5<br />

K 1_12<br />

K 3_5<br />

K 3_12<br />

K 3_13<br />

K 3_3<br />

K 3_19<br />

K 4_6<br />

K 3_11<br />

K 4_7<br />

K 4_3<br />

K 4_2<br />

K 3_10<br />

K 4_4<br />

K 3_17<br />

K 1_11<br />

K 1_15<br />

B4<br />

B 23<br />

B 22<br />

B8 B9<br />

K 1_14<br />

K 3_18<br />

B 21<br />

K 1_9<br />

K 1_4<br />

B 16<br />

B3<br />

K 1_3<br />

K 1_7<br />

B 17 B 18<br />

B 20<br />

B 19<br />

H8<br />

2/4<br />

2/6<br />

H7<br />

H 42<br />

H 26<br />

H 30<br />

H 23<br />

16763<br />

498000 499000 500000 501000 502000 503000 504000 505000 506000 507000<br />

K 1_2<br />

K 1_5<br />

K 1_6<br />

H 13<br />

K 1_1<br />

H 15<br />

H 37<br />

H 35<br />

H 39<br />

B 10<br />

K 2_4<br />

K 2_6<br />

H5<br />

H7<br />

H6<br />

H8<br />

H9<br />

H 12<br />

H 32<br />

H 31<br />

H 27<br />

H 29<br />

H 14<br />

H4<br />

H 26<br />

H 24<br />

H 30<br />

H 23<br />

6990<br />

H 40<br />

H 40<br />

H 16<br />

H 28 H 20<br />

H 22 H 21<br />

Şekil 6. Nisan 2007 eş yeraltı su seviyesi haritası ve yeraltısuyu akım yönleri (Kırmızı oklar Şekil<br />

5’deki Ekim 2007 yeraltısuyu akım yönlerini, siyah oklar Nisan 2007 yeraltısuyu akım yönlerini<br />

göstermektedir.)<br />

H 42<br />

H H33 34


5. ÇALIŞMA ALANI ÖRNEKLEME VE ÖLÇÜM SONUÇLARI<br />

Edremit Havzası’ndaki yeraltısuları, kullanıma yönelik “Ulusal ve Uluslararası” kalite<br />

standartlarına göre değerlendirilecektir. Su kalitesi, bunu etkileyen doğal ve yapay oluşumların ve<br />

ilgili proseslerin belirlenebilmesi mevcut su noktalarından bazıları proje kapsamında kurak ve<br />

yağışlı dönemde numuneler alınmak üzere belirlenmiştir. Kimyasal parametreleri belirlemek için<br />

numune alınan kuyular şekil 7’de gösterilmiştir. Ayrıca izotop analizleri içinde kooperatifler<br />

dahilinde belli hatlar boyunca belirlenen su noktalarından izotop çalışmaları için numuneler<br />

alınmıştır. Bu su noktaları Şekil 8’de sunulmuştur. Ayrıca bu kimyasal ve izotopik ölçümlere ek<br />

olarak arazide de belirlenen kuyularda ölçümler (sıcaklık, EC, pH, alkalinite, asidite) yapılmıştır.<br />

Bu veriler Şekil 9’da belirtilmiştir.<br />

4380000<br />

4378000<br />

4376000<br />

4374000<br />

4372000<br />

58999<br />

58998<br />

4380000<br />

4378000<br />

4376000<br />

4374000<br />

4372000<br />

K 2_1<br />

K 1_10 K 1_9<br />

K 1_12 K 1_3 K 2_2<br />

25151<br />

K 1_4<br />

K 1_2<br />

K 3_4 K 3_1 K 1_11<br />

K 3_8 K 1_7 K 1_1 K 2_4<br />

K 1_15<br />

K 1_8<br />

59002<br />

K 3_2<br />

K 1_5 K 2_6<br />

E dr.BK ld. 3_2<br />

C am dibi K Icm e suyu<br />

E dr.B ld. K uyusu<br />

H 14<br />

K 3_7<br />

K 1_14<br />

K 1_13<br />

H 30<br />

K 3_10 K 3_9 6989A E ntur H5 _B<br />

K 3_6<br />

K 1_6<br />

K 3_5<br />

H H6 10H8<br />

H7 H4 16763<br />

K 3_12<br />

H3 H1<br />

H H33 34<br />

K 3_13<br />

H 19H<br />

17<br />

H 42<br />

6990<br />

C ikrikcikoy 6808A K_B A dram<br />

3_3 K 3_14<br />

H 13<br />

is H 42<br />

Icm e S uyu<br />

H9<br />

H 18<br />

H 40<br />

H 16<br />

H 12<br />

H 15<br />

H 28 H 20<br />

H 16<br />

H 12<br />

K 3_19<br />

H 25 H 22 H 21<br />

25155<br />

K 3_16<br />

K 3_11<br />

H 39 58996<br />

H 29 H 23<br />

B _K 1<br />

K 3_15 K 3_18<br />

H 36<br />

H 31<br />

B _K 2<br />

H 37<br />

H 26<br />

H 24<br />

K 3_17<br />

H 27 B _K 3<br />

H 38 H 32<br />

K 4_4<br />

H 35<br />

B<br />

B _K 4<br />

K 4_8 K 4_4<br />

B<br />

_K<br />

_K<br />

8<br />

B _K 4<br />

5<br />

K 4_10<br />

B _K 7<br />

59001<br />

B 17<br />

B _K 6<br />

K 4_7<br />

B 18<br />

C oruk K ..u Icm e K suyu 4_5 B 23 B 20<br />

B 16 B 19<br />

K 4_2 58997<br />

B 21<br />

K 4_9<br />

B 22<br />

K 4_6 K 4_3<br />

K 4_1<br />

59000<br />

B4<br />

B 10 B 24B2 24<br />

B7 B5<br />

B6<br />

B8<br />

B 12<br />

B 13<br />

B 15<br />

B 14<br />

B 11<br />

B1<br />

7088A<br />

B 11<br />

B1<br />

-B<br />

B3<br />

K iziklikoy B9 M uh k<br />

496000 498000 500000 502000 504000 506000 508000 510000 512000 514000<br />

58998<br />

58999<br />

Şekil 7. Kimyasal analiz için örnek alınan noktalar<br />

59002<br />

25151<br />

25155<br />

K 3_19<br />

K 3_11<br />

K 4_10<br />

59001<br />

K 4_7<br />

C oruk K ..u Icm e suyu K 4_5<br />

59000<br />

K 4_9<br />

K 4_6<br />

K 4_1<br />

B7<br />

B 12<br />

K 3_15<br />

K 3_17<br />

K 4_8 K 4_4<br />

K 4_3<br />

K 4_2<br />

B 11<br />

7088A -B<br />

B1<br />

B5<br />

B6<br />

B3<br />

K iziklikoy M uh k<br />

B8 B9<br />

B 13 B 14<br />

B 15<br />

B4<br />

496000 498000 500000 502000 504000 506000<br />

198<br />

K 3_18<br />

K 3_16<br />

H 38<br />

K 2_1<br />

K 1_10 K 1_9<br />

K 1_3<br />

K 1_12<br />

K 2_2<br />

K 3_4 K 3_1<br />

K 3_8<br />

K 1_11<br />

K 1_15<br />

K 1_2<br />

K 1_4<br />

K 1_7 K 1_1<br />

K 1_8<br />

K 2_4<br />

K 3_2<br />

E dr.B ld. K uyusu<br />

K 1_14<br />

K 3_7<br />

K 3_10 K 3_9<br />

K 1_5<br />

K 1_13<br />

K 2_6<br />

6989A E ntur H5 _B<br />

C am dibi K Icm e suyu<br />

H 14<br />

H 30<br />

K 3_6<br />

K 3_5<br />

K 3_13<br />

C ikrikcikoy 6808A _BIcm<br />

K 3_3 e S uyu<br />

K 3_12<br />

K 3_14<br />

K 1_6<br />

A dram is<br />

H 13<br />

H 10 H6<br />

H8 H7<br />

H 42<br />

H9<br />

H4<br />

H3<br />

16763<br />

H1<br />

H 19 H 17<br />

6990<br />

H 15<br />

H 35<br />

H 12<br />

H 3958996<br />

H 36<br />

H 31<br />

H 37<br />

H 32<br />

B 17 B 18<br />

B 23<br />

58997<br />

B 21<br />

B 16<br />

B 20<br />

B 19<br />

B 22<br />

B2<br />

B 10<br />

B 24<br />

H 27<br />

H 29<br />

H 26<br />

H 24<br />

B _K 3<br />

B _K 4<br />

B _K 8<br />

B _K 5<br />

B _K 7<br />

B _K 6<br />

Şekil 8. <strong>İzotop</strong> analizleri için örnek alınan noktalar<br />

H 18<br />

H 28 H 20<br />

H 25 H 22<br />

H 21<br />

H 23<br />

H avran B araj M .<br />

H 40<br />

H 16<br />

B _K 2<br />

B _K 1<br />

H H33 34


4380000<br />

4378000<br />

4376000<br />

4374000<br />

4372000<br />

58998<br />

58999<br />

59002<br />

25151<br />

25155<br />

K 3_4 K 3_1<br />

K 3_8<br />

K 1_10 K 1_9<br />

K 1_3<br />

K 1_12<br />

K 1_11<br />

K 1_15<br />

K 3_2<br />

E dr.B ld. K uyusu<br />

K 1_14<br />

K 3_7<br />

K 3_10 K 3_9<br />

K 3_6<br />

K 3_5<br />

K 3_13<br />

C ikrikcikoy 6808A _B Icm K 3_3 e S uyu<br />

K 3_19<br />

K 3_11<br />

K 4_10<br />

K 3_15<br />

K 4_8<br />

59001<br />

K 4_7<br />

C oruk K ..u Icm e suyu K 4_5<br />

59000<br />

K 4_9<br />

K 4_6<br />

K 4_1<br />

B7<br />

B 12<br />

K 4_3<br />

K 4_2<br />

K 3_12<br />

K 3_14<br />

K 3_17<br />

K 4_4<br />

199<br />

K 1_4<br />

K 1_8<br />

K 3_16<br />

K 3_18<br />

H 38<br />

K 1_2<br />

K 1_7<br />

K 1_13<br />

K 2_1<br />

K 1_5<br />

K 1_6<br />

A dram is<br />

H 13<br />

H 15<br />

H 35<br />

K 2_2<br />

K 1_1<br />

B 11<br />

7088A -B<br />

B1<br />

B6<br />

B5<br />

B8<br />

B3<br />

K iziklikoy M uh k<br />

B9<br />

B 15<br />

B 13 B 14<br />

B4<br />

6989A E ntur H5 _B<br />

H 10 H6<br />

H8 H7<br />

H 12<br />

H 32<br />

K 2_4<br />

H9<br />

H 39 3958996<br />

H 36<br />

H 37<br />

H 31<br />

B 17 B 18<br />

B 23<br />

58997<br />

B 21<br />

B 16<br />

B 20<br />

B 19<br />

B 22<br />

B2<br />

B 10<br />

B 24<br />

K 2_6 C am dibi K Icm e suyu<br />

H 14<br />

H 30<br />

H 42<br />

H 27<br />

H4<br />

H 29<br />

H 26<br />

H 24<br />

B _K 7<br />

B _K 6<br />

H3<br />

16763<br />

H1<br />

H 19 H 17<br />

H 40<br />

H 18 H 16<br />

H 28 H 20<br />

H 25 H 22<br />

H 21<br />

H 25 H 22<br />

H 21<br />

H 23<br />

B _K 3<br />

B _K 4<br />

B _K 8<br />

B _K 5<br />

496000 498000 500000 502000 504000 506000<br />

Şekil 9. Arazide Yerinde Ölçüm Yapılan Su Noktaları<br />

Havza genelinde tespit edilen belirli kooperatif kuyularından toplanan numunelerin arazide yerinde<br />

ölçümleri yapılmıştır. Numunelerin pH, EC, sıcaklık ölçümleri yapılıp, alkalinite ve asidite<br />

testlerine tabii tutulmuştur. Bu ölçümler sonucunda muhtarlık içme suyu kuyularının sıcaklıkları<br />

16,1- 20,8 C, EC değerleri 607- 1360 µS/cm, pH değerleri 6,6 ile 7,9 arasındadır. Alkalinite<br />

değerleri 3,8- 5,5 mmol/l, asidite değerleri ise 1,0-2,2 mmol/l arasında değişmektedir. Termal su<br />

kuyularının sıcaklıkları 38,1 ve 55 C, EC değerleri 1300 ve 1650 µS/cm, pH değerleri 7,9 ve<br />

8,3’tür. Alkalinite değerleri 2,1 ve 2,5 mmol/l, asidite değerleri ise 0,3- 0,6 mmol/l arasında<br />

değişmektedir.<br />

Havran kooperatif kuyularının sıcaklık değerleri 14,5- 39,6 C, EC değerleri 480- 1540 µS/cm, pH<br />

değerleri 6,9 ile 7,5 arasındadır. Alkalinite değerleri 3,2- 5,7 mmol/l, asidite değerleri ise 0,7- 1,7<br />

mmol/l arasında değişmektedir. Edremit kooperatifine ait kuyularda yapılan yerinde ölçümlerde<br />

elde edilen sonuçlar sıcaklık için 14,7- 38,5 C, EC değerleri 330- 1210 µS/cm, pH değerleri 7,0 ve<br />

8,2 arasında değişmektedir. Alkalinite değerleri 0,4- 5,9 mmol/l, asidite değerleri ise 0,4- 1,6<br />

mmol/l arasındadır. Burhaniye kooperatif kuyularında sıcaklık değerleri 16,3- 20,6 C, EC değerleri<br />

610- 1260 µS/cm, pH değerleri 6,9- 8,1 arasında değişmektedir. Alkalinite değerleri 4,5- 8,8<br />

mmol/l, asidite değerleri ise 1,0- 2,1 mmol/l arasındadır.<br />

6990<br />

B _K 2<br />

B _K 1<br />

H H 33 34


6. <strong>DSİ</strong> TAKK TARAFINDAN YAPILAN İZOTOPİK VE KİMYASAL ANALİZ<br />

SONUÇLARI<br />

Çizelge 1. <strong>İzotop</strong> analiz verileri<br />

KUYU ADI X Y δ<br />

Koordinatı Koordinatı<br />

18 O(‰) δD(‰) Trityum(TU<br />

)<br />

H 4 504988 4379435 -7,06 -49,05 2,95<br />

H 6 503718 4379532 -7,71 -52,99 0,35<br />

B_K 3 505832 4377268 -7,34 -51,67 4,00<br />

K 1_3 502479 4381574 -6,85 -36,14 4,35<br />

K 1_15 501177 4380703 -7,06 -43,94 5,80<br />

K 4_4 500582 4376785 -6,99 -47,68 3,00<br />

B 8 500485 4372706 -5,82 -43,92 3,65<br />

B 1 502379 4373455 -6,13 -43,96 0,75<br />

B 19 503394 4375942 -7,08 -48,91 4,05<br />

B 21 501681 4375539 -6,99 -49,02 2,65<br />

Entur Tesisleri 503694 4379925 -8,09 -48,18 1,00<br />

Adramis Otel 502827 4378970 -7,79 -51,66 1,00<br />

4380000<br />

4378000<br />

4376000<br />

4374000<br />

4372000<br />

58998<br />

58999<br />

59002<br />

25151<br />

25155<br />

K 3_4 K 3_1<br />

K 3_8<br />

496000 498000 500000 502000 504000 506000<br />

200<br />

K 1_10 K 1_9<br />

K 1_3<br />

K 1_12<br />

K 4_4<br />

K 1_11<br />

K 1_15<br />

K 3_2<br />

E dr.B ld. K uyusu<br />

K 1_14<br />

K 3_7<br />

K 3_10 K 3_9<br />

K 3_6<br />

K 3_5<br />

K 3_13<br />

C ikrikcikoy 6808A _BIcm<br />

K 3_3 e S uyu<br />

K 3_19<br />

K 3_11<br />

K 4_10<br />

K 3_15<br />

K 4_8<br />

59001<br />

K 4_7<br />

C oruk K ..u Icm e suyu K 4_5<br />

59000<br />

K 4_9<br />

Burhaniye<br />

K 4_6<br />

K 4_1<br />

B7<br />

B 12<br />

Edremit<br />

K 4_3<br />

K 4_2<br />

K 3_12<br />

K 3_14<br />

K 3_17<br />

K 3_18<br />

K 1_8<br />

K 3_16<br />

K 1_4<br />

H 38<br />

K 1_7<br />

K 1_13<br />

K 2_1<br />

K 1_2<br />

K 1_5<br />

K 1_6<br />

A dram is<br />

H 13<br />

H 15<br />

H 35<br />

K 2_2<br />

K 1_1<br />

B 11<br />

7088A -B<br />

B1<br />

B5<br />

B6<br />

B3<br />

K iziklikoy M uh k<br />

B8 B9<br />

B 13 B 14<br />

B 15<br />

B4<br />

6989A E ntur H5 _B<br />

H 10 H6<br />

H8 H7<br />

H 12<br />

H 32<br />

H9<br />

K 2_4<br />

H 3958996<br />

H 36<br />

H 31<br />

H 37<br />

B 17 B 18<br />

B 23<br />

58997<br />

B 21<br />

B 16<br />

B 20<br />

B 19<br />

B 22<br />

B2<br />

B 10<br />

B 24<br />

Şekil 10. Su noktaları lokasyon haritası<br />

K 2_6 C am dibi K Icm e suyu<br />

H 14<br />

H 30<br />

H 42<br />

H 27<br />

H 29<br />

H4<br />

H 26 H 24<br />

B _K 8<br />

B _K 5<br />

B _K 7<br />

B _K 6<br />

H3<br />

B _K 4<br />

H 23<br />

B _K 3<br />

Havran<br />

16763<br />

H1<br />

H 19 H 17<br />

6990<br />

H 40<br />

H 18 H 16<br />

H 28 H 20<br />

H 25 H 22<br />

H 21<br />

B _K 2<br />

Küçükdere Mevkii<br />

<strong>İzotop</strong> analizleri<br />

için örnek alınan<br />

noktalar<br />

B _K 1<br />

H H33 34


-10<br />

Simgeler<br />

Sıcak Sular<br />

Soğuk Sularr<br />

18<br />

O(%<br />

o)<br />

-9 -8 -7 -6 -5<br />

T-1 (En tu r)<br />

T-2 (Ad ra m is)<br />

H-6<br />

Marmara Meteoric Water Line<br />

H BD-KD-3<br />

B-19<br />

H-4<br />

K1 -1 5<br />

K 4 -4<br />

201<br />

K 1 -3<br />

B-21<br />

B-1<br />

B - 8<br />

Global Meteoric Water Line<br />

Şekil 11. Örneklerin δ 18 0 - δ 2 H grafiği<br />

Arazideki içme suyu kuyularının ve de sıcak su kuyularının ana anyon-katyon ilişkileri şekil 12’de<br />

verilmiştir.<br />

100,00<br />

10,00<br />

1,00<br />

0,10<br />

------ Sıcak sular<br />

------ Edremit Bölgesi içme<br />

suyu kuyuları<br />

------ Havran Bölgesi içme<br />

suyu kuyusu<br />

0,01 Na + K + Ca +2 Mg +2 Cl - -2<br />

SO4<br />

-<br />

HCO3<br />

-4<br />

-30<br />

Şekil 12. İçme suyu kuyuları ve sıcak su kuyuları ana anyon-katyon ilişkisi<br />

Arazide seçilmiş kooperatif kuyularından alınan numunelerin kimyasal analiz sonuçları kooperatif<br />

bazında gruplandırılmış olup ana anyon ve katyon ilişkileri şekil 13’te sunulmuştur.<br />

-40<br />

-50<br />

-60<br />

2<br />

H(% o)


10<br />

1<br />

0,1<br />

0,01<br />

Şekil 13. Kooperatif kuyuları ana anyon-katyon ilişkisi<br />

7. EDREMİT HAVZASI MODELLEME ÇALIŞMALARI.<br />

Edremit Havzası’nda yeraltısuyu işletim sistemini oluşturmak ve geleceğe yönelik olarak optimum<br />

verimin hesaplanabilmesi için bir modelleme çalışması yapılmasının gerekliliği ortaya çıkmıştır. Bu<br />

kapsamda, bölgedeki evsel veya sanayi atıkları ile jeotermal kaynaklardan dolayı oluşabilecek<br />

muhtemel kirliliğinin varlığı araştırılacak, riskli bölgeler haritalanacaktır. Haritalama aşamalarında<br />

ise çeşitli bilgisayar programlarından (ArcGIS, GMS 6.0, Surfer vb.) yararlanılacaktır.<br />

Yeraltısuyunun kullanımı açısından emniyetli verimi hesaplamaya yönelik bir modelleme yapılması<br />

planlanmıştır.<br />

8. SONUÇLAR<br />

HCO3<br />

Na + K + Ca +2 Mg +2 Cl - -2<br />

SO4<br />

-<br />

------- Burhaniye Koop.<br />

Kuyuları<br />

------- Edremit Koop. Kuyuları<br />

------- Havran Koop. Kuyuları<br />

1. Edremit Ovası’nda analizi yapılan sularda, pH değerleri 6,6 ile 8,3 aralığında, EC ise 330- 1650<br />

µS/cm aralığındadır. Kimyasal açıdan, soğuk sular Ca - HCO3, sıcak sular ise Na - SO4 tipindedir.<br />

2. Sular sertlik açısından genellikle Edremit ve Havran bölgesinde sert-çok sert iken Burhaniye<br />

bölgesinde çok sert-çok fazla sert karakter sergilemektedirler.<br />

3. <strong>İzotop</strong> analizi sonuçlarına göre Burhaniye, Havran kuyuları küresel meteorik su hattının altında<br />

yer almaktadır. Edremit kuyuları ve termal sular ise Marmara meteorik su hattı ile küresel meteorik<br />

su hattı arasında yer almaktadır.<br />

4. Küresel meteorik su hattının altında kalan sular, sertlik sınıflaması yapıldığında çok yüksek<br />

sertliğe sahip sular kategorisinde yer almaktadır.<br />

202<br />

B12<br />

B8<br />

B1<br />

B11<br />

B10<br />

B24<br />

B19<br />

B21<br />

K1_3<br />

K1_4<br />

K1_15<br />

K3_2<br />

K3_6<br />

K3_5<br />

K2_2<br />

K3_16<br />

K3_17<br />

K3_18<br />

K4_4<br />

K4_7<br />

K4_1<br />

K4_9<br />

H16<br />

H40<br />

H34<br />

H4<br />

H30<br />

H9<br />

H42<br />

H12<br />

H6<br />

B_K 3<br />

B_K 4<br />

B_K 7<br />

H36<br />

H38


5. Ovada yer alan suların kimyasal ve izotopik açıdan mevsimsel değişiklikleri devam eden<br />

analizlerin değerlendirilmesi ile incelenecektir.<br />

KAYNAKLAR<br />

Aslaner, M., 1965. Etude Géologique et Petrographique de le Région d’Edremit-Havran (Turquie).<br />

MTA Yayını, Ankara.<br />

Bingöl, E., Akyürek, B. ve Korkmazer, B., 1973. Biga Yarımadası’nın Jeolojisi ve Karakaya<br />

Formasyonu’nun Bazı Özellikleri. Cumhuriyetin 50. Yılı Yerbilimleri Kongresi, Tebliğler Kitabı,<br />

MTA, Ankara, 70-75.<br />

Gümüş, A., 1964. Contribution a L’étude Géologique du Sectur Septentrional de Kalabak Köy-<br />

Eymir Köy (région d’Edremit) Turquie. MTA Yayını, 117, Ankara.<br />

Krushensky, R.D., Akçay, Y. And Karaeğe, E., 1980. Geology of the Karalar-Yeşiller Area,<br />

Northwest Anatolia,Turkey.Geological Survey Bull., California.<br />

Okay,A.I., Siyako,M. ve Bürkan, K.A., 1990. Biga Yarımadası’nın jeolojisi ve tektonik<br />

evrimi.TPJD Bült., 2, 1, 83-121.<br />

Okay,A.I., Siyako,M. ve Bürkan, K.A., 1991. Geology and Tectonic Evolution of the Biga<br />

Peninsula, Northwestern Turkey. İTÜ Bült., 44, 191-256.<br />

Okay, A.I., Satır, M., Maluski, H., Siyako, M., Metzger, R. and Akyüz, S., 1996. Paleo and Neo-<br />

Tethyan events in Northwest Turkey: Geological and Geochronological constrains. The tectonic<br />

evolution of Asia, p. 420-441. Eds. Yin, A., Harisson, T.M., Cambridge Univ. Pres, Cambridge.<br />

Özhan, N., Keleş, N., Atalay, E., Atuk, N., Kuran, H.,Dumlu, O., Tuzcu, G., Günay, G., Korkmaz,<br />

N., Bilginer, Ö., ve Çuhadar, G., 1977. Edremit ve Armutova (Gömeç) Ovaları, <strong>DSİ</strong> Hidrojeolojik<br />

Etüt Raporu, Ankara.<br />

Yaltırak,C., 2003. Edremit Körfezi ve Güneyinin Jeodinamik Evrimi, Doktora Tezi, İstanbul Teknik<br />

Üniversitesi Avrasya Yerbilimleri Enstitüsü,İstanbul.<br />

203


KIRKGÖZE HAVZASI (YUKARI FIRAT, ERZURUM) YAĞIŞ - AKIŞ<br />

DİNAMİĞİNİN KARARLI İZOTOPLAR KULLANILARAK İNCELENMESİ<br />

Araş.Gör. Emrah PEKKAN 1 , Prof. Dr. Serdar BAYARI 2 , Yard. Doç. Dr. Aynur ŞENSOY 1 ,<br />

Yard. Doç. Dr. Arda ŞORMAN 1 , Prof. Dr. Alparslan ARIKAN 2<br />

1 Anadolu Üniversitesi, Mühendislik Mimarlık Fakültesi İnşaat Müh. Böl. İki Eylül Kampüsü,<br />

26470 Eskişehir (epekkan@anadolu.edu.tr, asensoy@anadolu.edu.tr, asorman@anadolu.edu.tr )<br />

2 Hacettepe Üniversitesi, Jeoloji Müh. Böl. Hidrojeoloji Mühendisliği ABD, Beytepe 06532 Ankara<br />

(serdar@hacettepe.edu.tr, arikana@hacettepe.edu.tr)<br />

Özet<br />

Doğu Anadolu’nun yüksek kesimlerine uzanan Yukarı Fırat Havzası akış aşağısındaki barajların<br />

beslenimi açısından büyük öneme sahiptir. Yılın yaklaşık beş ayı boyunca karla kaplı olan bu<br />

bölgeden akış aşağıya sağlanan yüzeysuyu akışı büyük oranda kar erimesine bağlı olarak<br />

gerçekleşmektedir. Bu nedenle Yukarı Fırat Havzası’nda kar erime dinamiğinin anlaşılmasına<br />

yönelik araştırmalara son yıllarda büyük ağırlık verilmiştir. Alansal ve zamansal kar örtüsü yayılımı<br />

ile erime dinamiğinin birlikte değerlendirildiği hidrolojik modelleme çalışmalarında, kar erimesinin<br />

akarsu akımına yüzeysel akış, yüzeyaltı akış ve yeraltıakışı olarak katılan bileşenlerinin<br />

ayırtlanması büyük önem taşımaktadır. Bu çalışmada, kar erimesi yoluyla akarsuyu besleyen farklı<br />

akım bileşenlerinin beslenime katkı oranlarındaki zamansal değişimin kararlı izotop ve su kimyası<br />

verileri aracılığı ile belirlenmesi amaçlanmaktadır. Çalışma kapsamında ana akarsu ve kolları<br />

üzerinde seçilen kesitler ile farklı yükseltilerdeki yağmur ve kar şeklindeki yağıştan alınan<br />

periyodik örnekler üzerinde kimyasal ve izotopik analizler gerçekleştirilmiştir. Elde edilen ön<br />

kimyasal veriler akarsuya yeraltısuyu katkısının belirlenmesinde önemli ipuçları sunmaktadır.<br />

Ayrıca, gözlenen kararlı izotop verilerinin kütle dengesi eşitliğine uygulanması ile havzanın<br />

beslenme, depolama ve boşalım karakteristikleri hakkında dikkate değer bilgiler edinileceği<br />

18<br />

anlaşılmaktadır. Farklı su örneklerine ait kararlı izotop içerikleri D 8*<br />

O 15<br />

eşitliği ile temsil<br />

edilen yerel meteorik su doğrusuna uyum göstermekte olup, buharlaşmanın izotopik bileşim<br />

üzerinde bir etkisi olmadığı saptanmıştır.<br />

Anahtar kelimeler: Kar erimesi, Kararlı <strong>İzotop</strong>lar, Yukarı Fırat Havzası.<br />

Abstract<br />

INVESTIGATION OF THE PRECIPITATION-DISCHARGE DYNAMICS OF<br />

KIRKGOZE BASIN (UPPER EUPRATES, ERZURUM-TURKEY) BY USING<br />

STABLE ISOTOPES<br />

Upper Euphrates Basin (EUB), located on the high elevation zone of Eastern Anatolia, possesses a<br />

remarkable contribution on the recharge of large dams located to the downstream. Surface runoff<br />

generated in the EUB occurs mostly due to snowmelt, as it is covered by snow for about five<br />

months in a year. Recently, considerable efforts are spent to better understand the spatio-temporal<br />

dynamics of snowmelt in the EUD by means of hydrologic models that account for the volumetric<br />

separation of the surface water, subsurface water and groundwater components in river flow. The<br />

aim of this study which is carried out in the Kirkgöze sub-basin of the EUB is to find out the<br />

volumetric spatio-temporal contribution rates of different components of the river flow, on the basis<br />

of chemical and stable isotopic data. For this purpose, temporal isotopic and chemical data<br />

representing precipitation at different altitudes and streamflow at various river sections have been<br />

used. Chemical data were found to be helpful in delineating the groundwater contribution rate in the<br />

stream flow. Application of mass balance equation on stable isotope composition of stream water<br />

205


provides valuable information on the recharge, storage and discharge characteristics of the basin.<br />

Stable isotopic content of different stream water samples are consistent with the local meteoric<br />

18<br />

water line which is represented by the equation D 8*<br />

O 15.<br />

None of the components forming<br />

the streamflow was found to have affected by evaporation.<br />

Keywords: Snowmelt, Stable Isotopes, Upper Euprates Basin.<br />

Giriş<br />

Yukarı Fırat Havzası’nda kar erime dinamiğinin anlaşılmasına yönelik araştırmalara son yıllarda<br />

büyük ağırlık verilmiştir. Alansal ve zamansal kar örtüsü yayılımı ile erime dinamiğinin birlikte<br />

değerlendirildiği hidrolojik modellerde kar erimesinin akarsu akımına yüzeysel akış, yüzeyaltı akış<br />

ve yeraltı akışı olarak katılan bileşenlerinin ayırtlanması büyük önem taşımaktadır. Yukarı Fırat<br />

Havzası’nın Kırkgöze alt havzasında gerçekleştirilmekte olan bu çalışmada, kar erimesi yoluyla<br />

akarsuyu besleyen farklı akım bileşenlerinin beslenime katkı ağırlıklarındaki zamansal değişimin<br />

kararlı izotop ve su kimyası verileri aracılığı ile belirlenmesi amaçlanmaktadır.<br />

Suyun kararlı izotopları akım hidrografının farklı bileşenlerinin ayırtlanmasında genellikle oldukça<br />

başarılı sonuçlar vermektedir. Konuyla ilgili öncül çalışmalarda Fritz ve diğ. (1976) kararlı<br />

izotopların bir havzadaki hidrograf bileşenlerinin ayırtlanmasında etkili bir yöntem olduğunu<br />

göstermiştir. Bu yöntem Kanada’nın birçok coğrafi bölgesinde başarılı biçimde uygulanmıştır.<br />

(Wels ve diğ., 1991a,b; Waddington ve diğ., 1993; Allan ve Roulet, 1994; Hinton ve diğ., 1994;<br />

Buttle ve diğ., 1995; Maclean ve diğ., 1995; Peters ve diğ., 1995). Son araştırmalar kar erimesinin<br />

izotopik ayrışma üzerindeki etkisine yoğunlaşmıştır (Feng ve diğ., 2002; Taylor ve diğ., 2002).<br />

Unnikrisha ve diğ, (2002) kar erimesine bağlı izotopik oran değişimi süreçlerini tanımlamıştır.<br />

Laudon ve diğ. (2002) hidrograf ayrımı için basit bir yöntem geliştirerek, erime döneminde<br />

meydana gelen hidrograf bileşenlerinin havza içerisindeki karın alansal ve zamansal olarak<br />

değişimiyle ilişkili olduğunu ortaya koymuştur. Konuyla ilgili olarak Türkiye’de yürütülen ilksel<br />

çalışmalardan birisi ise çalışma alanında <strong>DSİ</strong> (1996) tarafından gerçekleştirilmiştir. Bu çalışma<br />

kapsamında Kırkgöze havzasında akarsu akımına katılan bileşenlerin ayırtlanması amacıyla<br />

yürütülen hidrokimyasal ve izotopik gözlem faaliyetlerine ilişkin ön bulgular sunulmaktadır.<br />

Çalışma Alanının Tanıtımı<br />

Yukarı Karasu Havzasının kuzeydoğusunda bulunan, yaklaşık 250 km 2 lik drenaj alanına sahip<br />

Kırkgöze Havzası, bu tebliğe konu araştırma için pilot havza olarak secilmiştir (Şekil 1). Bölge<br />

yılda yaklaşık 150 gün karla kaplı olup, yağışların önemli kısmı kar şeklinde düşmektedir.<br />

Araştırmanın yürütüldüğü alanda Güvercin ve Kandilli Dağlarından gelen Köşk, Büyükçay ve<br />

Yeşildere dereleri birleşerek Karasu adını almakta ve Yukarı Karasu Havzasının drenajını<br />

gerçekleştirmektedir. Çalışma alanında, Çıpak <strong>DSİ</strong>-21.01, Büyükçay <strong>DSİ</strong>-21.161, Köşk <strong>DSİ</strong>-21.152<br />

ve Yeşildere EİE-2168 olmak üzere dört adet akım gözlem istasyonu bulunmakta ve bu<br />

istasyonlarda düzenli olarak hidrometrik ölçümler yapılmaktadır (Şekil 1).<br />

206


Şekil 1. Kırkgöze havzasının yayılımı ve mevcut akım gözlem istasyonları<br />

Çıpak ve kolları Köşk, Büyükçay, Yeşildere’nin 1977’den 1993 yılına kadar akım değişimi ve<br />

pikleri yıllar bazında incelenmiştir. Yıllık akım hidrograflarından hiçbiri 16 yıllık ortalama akım<br />

hidrografından önemli miktarda bir değişim göstermemektedir. Ortalama yıllık akım<br />

hidrograflarından da görüldüğü gibi, akımın önemli bir kısmı kar erimesine bağlı olarak Nisan,<br />

Mayıs ve Haziran aylarında gerçekleşmektedir (Şekil 2).<br />

Q (m^3/s)<br />

10<br />

9<br />

8<br />

7<br />

6<br />

5<br />

4<br />

3<br />

2<br />

1<br />

0<br />

Ortalama Akımlar (1977-1992)<br />

1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12<br />

Aylar<br />

Şekil 2. Ortalama yıllık akım hidrografları<br />

Bölgesel Jeoloji ve Hidrojeoloji<br />

Çalışma alanının üst kotları birkaç farklı volkanizmanın ürünü olan bazaltlar ile kaplı olup,<br />

karmaşık bir yapı göstermektedir. Bu birimler yeraltısuyunu zayıf mevsimsel kaynaklar halinde<br />

boşaltmakta yada tüf ve aglomeradan oluşan komşu birimlere aktarmaktadırlar (Şekil 3). Bölgede<br />

bazaltların altında yaygın halde tüf ve aglomeralar görülmektedir. Aglomeralar, bazalt, andezit ve<br />

tüf türü, köşeli ve çeşitli boydaki çakıl ve blokların ince taneli volkaniklerle çimentolanması sonucu<br />

oluşmuşlardır. Çeşitli yönde faylı ve çatlaklı olan aglomeralar, çatlak zonlarında az miktarda<br />

yeraltısuyu taşımaktadır. Bölgede aglomeraların altında uyumsuzlukla gelen tüf ve aglomera katkılı<br />

207<br />

Çıpak<br />

Köşk<br />

Büyükçay<br />

Yeşildere


kiltaşı ve marn tabakası yer almaktadır. Üstündeki formasyonlara göre daha geçirimsiz bir yapı<br />

sunan kil ve marn tabakası sınırında küçük mevsimsel kaynaklar gözlenmektedir. Havzada Geç<br />

Miyosen boyunca gerçekleşen volkanizma, tektonik hareketlenmeler ve sedimantasyon olayları<br />

Kuvaterner döneminde de devam etmiştir. Bölgede Pliyosen yaşlı birimler gözlenmemektedir (Şekil<br />

3).<br />

Şekil 3. Bölgenin jeoloji haritası, A-A’ jeolojik kesiti ve öngörülen kavramsal yüzey-yeraltısuyu<br />

akım modeli<br />

Ölçüm Noktaları<br />

Karasu Nehri üzerinde <strong>DSİ</strong>-21.10 Çıpak, <strong>DSİ</strong>-21.161 Karagöbek, <strong>DSİ</strong>-Köşk 21.152 ve EİE-<br />

Yeşildere 2168 akım gözlem istasyonlarında düzenli olarak hidrometrik ölçümler yapılmaktadır.<br />

<strong>İzotop</strong>ik kütle dengesi açısından δ 2 O ve 2 H değerlerinin akım miktarıyla birlikte değerlendirilmesi<br />

208


gerektiğinden, nehir boyunca örnekleme yapılacak noktalar akım gözlem istasyonları temel alınarak<br />

seçilmiştir. Akım gözlem istasyonları Karasu Nehrine karışan herbir nehir kolunun üzerinde<br />

bulunmakta olup, alınan her bir örnek Karasu Nehrine karışan her bir kolun izotopik içeriğini temsil<br />

etmektedir. Bu araştırma kapsamında özellikle akım gözlem istasyonlarının bulunduğu 7 noktada<br />

kararlı izotop ve kimyasal örnekleme yapılmasına ve bu örneklemenin 15 günlük periyotlarda<br />

tekrarlanmasına özen gösterilmiştir. Ayrıca <strong>DSİ</strong>-21.01 istasyonunda akarsuyun özgül elektriksel<br />

iletkenliğini (Eİ) ve sıcaklığını sürekli izleyecek sonda sistemi kurulmuştur. Periyodik örnekleme<br />

yapılan noktalar Şekil 4’de gösterilmiş olup, bunların dışında nehir kollarının çeşitli noktaları ile<br />

bölgede bulunan sığ kaynaklardan da saha çalışmaları sırasında örnekler alınmıştır. Araştırmanın<br />

mevcut aşamasına değin çeşitli örnekleme noktalarına ait 70 adet örneğin kimyasal ve izotopik<br />

bileşimleri belirlenmiştir.<br />

Şekil 4. Periyodik örnekleme noktaları ve ilgili akım gözlem istasyonları<br />

Alansal ve zamansal ölçümler<br />

Akarsu akımında kar, yağmur ve yeraltısuyu katkılarının belirlenebilmesi için söz konusu<br />

bileşenlere ait temsil edici izotop içeriklerinin belirlenmesi gerekmektedir. Bu kapsamda, havzanın<br />

farklı bölümlerindeki yeraltısuyunun kararlı izotop değerlerinin belirlenmesi amacıyla bölgedeki sığ<br />

kaynaklardan örnekler alınmaktadır. Diğer yandan, yöresel yağışın kararlı izotop içeriğinin<br />

belirlenmesi için DMİ Erzurum ve Tortum meteoroloji istasyonlarında toplanan günlük yağışlar her<br />

ay biriktirilmektedir. Kar şeklindeki yağışın izotopik içeriğinin belirlenmesi amacıyla çeşitli<br />

bölgelerden saha çalışmaları kapsamında kompozit kar örnekleri toplanmaktadır. Toplanan<br />

örneklerin kimyasal analizleri, Hacettepe Üniversitesi Su kimyası Laboratuvarında, kararlı izotop<br />

analizleri ise Utah Üniversitesi, kararlı izotop analiz laboratuvarında yapılmaktadır. Bugüne kadar<br />

70 adet örnekte söz konusu analizler tamalanmış olup, örnek toplama va analiz işlemerine halen de<br />

devam edilmektedir.<br />

Kimyasal Verilerin Ön Değerlendirmesi<br />

Akarsu kesitlerinde kimyasal bileşimin zamanla değimine tipik bir örnek Şekil 5’de gösterilmiştir.<br />

Grafikte sunulan değerler akarsu örneklerinin Ca-HCO3 karakterinde olduğunu göstermektedir. Yaz<br />

aylarına doğru söz konusu kimyasal karakter korunmakla birlikte, iyonik kompozisyonda, artan<br />

yeraltısuyu katkısına bağlı bir zenginleşme görülmektedir.<br />

209


Şekil 5. Kimyasal örneklerinin Schoeller diagramında gösterimi<br />

Benzer bir durum akarsu klorür derişimlerinde de izlenmekte olup, havzanın akış yukarısından (1<br />

nolu istasyon) akış aşağısına doğru (havza çıkışı 7 nolu istasyon) artan yeraltısuyu katkısına bağlı<br />

olarak klorür derişimlerinde sistemli bir artış izlenmektedir (Şekil 6). <strong>Genel</strong> olarak klorür derişimi<br />

kar erimesi döneminde, düşük klorür içerikli yüzeysel akış katkısının yeraltısuyu katkısına göre<br />

daha baskın olması nedeniyle en düşük düzeydedir. Kar erime dönemi sonrasında –Haziran ayından<br />

itibaren- artan yeraltısuyu katkısına bağlı olarak klorür derişimi yer ve zaman içinde düzenli bir<br />

artış göstermektedir. Havza çıkış istasyonunda gözlenen debinin zamansal değişimi ile farklı<br />

istasyonlarda gözlenen klorür derişiminin zamansal değişimi arasında belirgin bir parallellik<br />

izlenmektedir. Yağışlı dönem sonrasında akarsu debizindeki azalmaya paralel olarak gözlenen<br />

klorür derişimlerindeki artış akarsuya klorürce zengin yeraltısuyu katkısından kaynaklanmaktadır.<br />

Yaz aylarında (örğ. Ağustos) akaru debisinde artışa neden olan yağışlar klorürce fakir yüzeysel<br />

akışın akarsu akımı içindeki ağırlığını arttırmakta, buna bağlı olarak da akarsu klorür derişimlerinde<br />

bir azalma gözlenmektedir. Tüm bu gözlemler klorürün akarsu akımına katkıda bulunan bileşenlerin<br />

ayırtlanmasında etkin biçimde kullanılabileceğine işaret etmektedir.<br />

Şekil 6. Periyodik örnekleme noktalarında Cl’ün zamansal değişimi<br />

210


Kararlı <strong>İzotop</strong> Verilerinin Ön Değerlendirmesi:<br />

İnceleme alanından bu araştırma kapsamında günümüze değin toplanan örneklerin duraylı izotop<br />

(δ 18 O ve /δ 2 H) içerikleri Erzurum-Şenyurt meteorloji istasyonu için daha önce belirlenen (Sayın ve<br />

Eyüpoğlu,2005) yerel meteorik su doğrusu (YMSD) ile uyumlu bir dağılım sergilemektedir (Şekil<br />

7). İncelenen örneklerin YMSD’ndan önemli bir sapma göstermemesi buharlaşma sürecinin<br />

izotopik bileşim üzerinde belirgin biretkisi olmadığına işaret etmektedir. Örneklerin δ 18<br />

doğrusu üzerindeki dağılımından, kar tipindeki yağışların oldukça negatif izotop içeriğine sahip<br />

olduğu, akarsu ve yeraltısuyu tipi örneklerin δ 18 O ve /δ 2 H değerlerinin -12 (‰, V-SMOW) ile -80<br />

(‰, V-SMOW) dolayında olduğu izlenmektedir. <strong>Genel</strong>likle ılık aylarda gerçekleşen yağmur tipi<br />

yağışlar ise daha pozitif duraylı izotop içeriğine sahiptir (Şekil 8). Günümüze değin elde edilen<br />

duraylı izotop verileri akarsu ve yeratısuyu örneklerinin kar ve yağmur tipi yağışlar arasında bir<br />

duraylı izotop bileşimine sahip olduğunu göstermektedir. Bu durum, kaba bir yaklaşım ile akarsu ve<br />

yeraltısuyu üzerinde kar erimesine bağlı katkının yağmur şeklindeki beslenim katkısından daha<br />

etkili olduğunu göstermektedir. Kar erimesine bağlı beslenim katkısı yeraltısuyu örneklerinde<br />

akarsu örneklerine göre daha baskındır. Bu durumun, kar erimesi kaynaklı beslenimin yeraltısuyu<br />

üzerinde daha etkili olmasından kaynaklandığı düşünülmektedir. Benzer biçimde, kar erimesine<br />

göre daha hızlı akışa geçen yağmur şeklindeki yağış, akarsuyun duraylı izotop derişimi üzerinde<br />

daha belirleyici olmaktadır.<br />

Şekil 7. Tüm örneklerin duraylı izotop içeriğinin YMSD ve GMSD üzerindeki dağılımı<br />

211<br />

δ 2 H


Şekil 8. Suların kökenlerine göre dağılımı<br />

Günümüze değin toplanan farklı tipteki (örğ. kar, yeraltısuyu, yağmur, akarsu) örneklerin ortalama<br />

duraylı izotop içeriklerinin gösterildiği Şekil 9’dan gerek yeraltısuyu ve gerekse akarsu izotopik<br />

bileşimi üzerinde kar tipindeki yağışın, yağmur tipindeki yağışa göre daha belirgin bir etkiye sahip<br />

olduğu anlaşılmaktadır. Bu yıllık yağışın önemli bir bölümünün kar tipindeki yağışca oluşturulduğu<br />

inceleme alanı için beklenen bir durumdur.<br />

Şekil 9. Farklı uç bileşenlerin karakteristik duraylı izotop içerikleri<br />

212


Sonuçlar<br />

Bu araştırma kapsamında içinde bulunulan aşamaya değin elde edilen veriler, gerek kimyasal ve<br />

gerekse izotopik verilerin akarsu akımına katkıda bulunan kar, yeraltısuyu ve yağmur şeklindeki<br />

bileşenlerin ayırt edilmesi amacıyla kullanılabileceğini göstermektedir. Halen toplanmakta olan<br />

örneklerden elde edilecek veriler ile genişletilecek olan çalışma ileride kimyasal ve izotopik kütle<br />

dengesini içerecek değerlendirme yaklaşımlarını kapsayacaktır.<br />

Teşekkür<br />

Yazarlar bu araştırma kapsamındaki özverili katkılarından dolayı DMİ Erzurum Bölge Müdürlüğü,<br />

<strong>DSİ</strong> <strong>Genel</strong> Müdürlüğü ve <strong>DSİ</strong> Erzurum VIII. Bölge Müdürlüğü personeline içtenlikle teşekkür<br />

ederler.<br />

Kaynaklar<br />

Allan C, Roulet NT. 1994. Runoff generation in zero order Precambrian Shield catchments: the<br />

storm flow response of a heterogeneous landscape. Hydrological Processes 8: 369–388.<br />

Buttle JM, Vonk AM, Taylor CH. 1995. Applicability of isotopic hydrograph separation in a<br />

suburban basin during snowmelt. Hydrological Processes 9: 197–211.<br />

<strong>DSİ</strong>, 1996, İstatistik Metodlarla Kar Su Eşdeğerinin Belirlenmesinde ve <strong>İzotop</strong>lar Kullanılarak<br />

Mevsimsel Akım Tahmininde Yeni Yöntemler, İZ-892<br />

Feng Z, Taylor S, Renshaw CE. 2002. Isotopic evolution of snowmelt 1. A physically based onedimensional<br />

model. Water Resources Research DOI: 10.1029/2001WR000814.<br />

Fritz P, Cherry JA, Weyer KU, Sklash MG. 1976. Storm runoff analyses using environmental<br />

isotopes and major ions. In Interpretation of Environmental Isotope and Hydrochemical Data in<br />

Groundwater Hydrology. International Atomic Energy Agency: Vienna; 111–130.<br />

Hinton MJ, Schiff SL, English MC. 1994. Examining the contributions of glacial till water to storm<br />

runoff using two- and three-component hydrograph separations. Water Resources Research 30:<br />

983–993.<br />

Laudon H, Hemon HF, Krouse HR, Bishop KH. 2002. Oxygen 18 fractionation during snowmelt:<br />

implications for spring flood hydrograph separation. Water Resources Research 38: 1258. DOI:<br />

10Ğ1029/2002WR001510.<br />

Maclean RA, English MC, Schiff SL. 1995. Hydrological and hydrochemical response of a small<br />

Canadian Shield catchment to late winter rain-on-snow events. Hydrological Processes 9: 845–863<br />

Peters DL, Buttle JM, Taylor CH, LaZerte BD. 1995. Runoff production in a forested, shallow soil,<br />

Canadian Shield basin. Water Resources Research 31: 1291–1304.<br />

Sayın, M., Eyüpoğlu, S.,Ö., Türkiyedeki yağışların kararlı izotop içeriklerini kullanarak yerel<br />

meteorik doğruların belirlenmesi, 2. Ulusal <strong>Hidrolojide</strong> <strong>İzotop</strong> <strong>Teknikleri</strong> <strong>Sempozyumu</strong>, Eylül<br />

2005.<br />

Taylor S, Feng Z, Renshaw CE. 2002. Isotopic evolution of snowmelt 2. Verification and<br />

parameterization of a one-dimensional model using laboratory experiments. Water Resources<br />

Research DOI 10.1029/2001WR000815.<br />

Unnikrisha PV, McDonnell JJ, Kendall C. 2002. Isotopic variations in a Sierra Nevada snowpack<br />

and their relation to melt-water. Journal of Hydrology 260: 38–57.<br />

Waddington JM, Roulet NT, Hill AR. 1993. Runoff mechanisms in a forested groundwater<br />

discharge wetland. Journal of Hydrology 147: 37–60.<br />

Wels C, Cornett RJ, LaZerte BD. 1991a. Hydrograph separation: a comparison of geochemical and<br />

isotopic tracers. Journal of Hydrology 122: 253–274.<br />

Wels C, Cornett RJ, LaZerte BD. 1991b. Streamflow generation in a headwater basin on the<br />

Precambrian Shield. Hydrological Processes 5: 185–199.<br />

213


SALİHLİ (MANİSA) JEOTERMAL ALANLARININ HİDROJEOKİMYASAL<br />

Özet<br />

ÖZELLİKLERİNİN İNCELENMESİ<br />

Tuğbanur ÖZEN, Gültekin TARCAN<br />

Dokuz Eylül Üniversitesi Jeoloji Mühendisliği, Tınaztepe Yerleşkesi Buca-İzmir<br />

tugbanur.ozen@ogr.deu.edu.tr<br />

gultekin.tarcan@deu.edu.tr<br />

Salihli jeotermal alanları Manisa İl merkezine yaklaşık 72 km uzaklıkta, Gediz Grabeni’nin<br />

güneyinde yer almaktadır. Çalışma alanı, Kurşunlu Kaplıcası, Sart Çamur, Üfürük ve Caferbey<br />

jeotermal alanları olmak üzere dört grupta incelenebilir. Bu çalışmada söz konusu sahalardaki<br />

termal kaynaklara ait kimyasal ve izotopik veriler karşılaştırılarak, sıcak suların hidrojeokimyasal<br />

özelliklerinin belirlenmesi amaçlanmıştır. Çalışma alanının temelini Prekambriyen yaşlı Menderes<br />

Masifi metamorfikleri oluşturur. Menderes Masifi metamorfiklerine ait karbonatlı kayaçlar karstik<br />

ve çok çatlaklı olmalarından dolayı geçirimliliği yüksek olup, sıcak ve soğuk su kaynakları için<br />

akifer oluştururlar. Bunları örten Neojen tortul birimler bölgede farklı fasiyeslerden oluşmakta ve<br />

Acıdere, Göbekli ve Asartepe formasyonları olarak adlandırılmaktadır. Geçirimsiz veya az geçirimli<br />

olmaları nedeniyle jeotermal sistemlerin örtü kayacını oluşturmaktadırlar. Bölgede geniş bir yayılım<br />

sunan Kuvaterner alüvyon soğuk sular için akifer özelliğinde olması açısından önemlidir. Sıcak<br />

akışkanın taşınımı yeraltındaki fay ve kırık hatları ile sağlanmaktadır.<br />

İnceleme alanındaki sıcak suların kaynak çıkış sıcaklıkları 30–55°C arasındadır. Bununla birlikte<br />

kuyulardan elde edilen akifer sıcaklıkları 51°C ile 155°C arasında, debileri ise 2 ile 80 L/s arasında<br />

değişmektedir. Salihli jeotermal alanındaki sıcak sular δ 18 O ve döteryum(δ 2 H) içeriklerine göre<br />

meteorik kökenli sulardır. <strong>Genel</strong> olarak yağış sularının kırık ve çatlaklardan yeraltına süzülerek<br />

derinlerde ısınması ve tektonik hatları izleyerek sıcak su olarak yüzeye çıkması şeklinde<br />

açıklanabilen devirli sistem özelliğindedirler. Kurşunlu Kaplıcası sıcak suları genel olarak düşük<br />

trityum (H 3 ) yüksek Cl ve EC değerlerine sahiptir. Bundan dolayı sıcak sular derin dolaşımlı ve<br />

yeraltında kalış sürelerinin uzun olabileceğini göstermektedir. Sart-Çamur Kaplıcası sıcak suları ise<br />

yüksek trityum ve düşük Cl içeriğine sahip olup karışık su tipini yansıtmaktadır. Elde edilen yeni<br />

izotopik veriler, alanda var olan önceki verilerle uyuşmaktadır.<br />

İnceleme alanı içerisindeki suların Uluslararası Hidrojeologlar Birliği’ne (AIH) göre<br />

sınıflanmasında; Kurşunlu, Caferbey, Sart Çamur ve Üfürük sıcak suları sırasıyla Na-HCO3, Ca-<br />

Mg-HCO3, Ca-Na-HCO3 ve Ca-Mg-SO4 su tipini göstermektedirler. Bölgedeki soğuk sular ise sıcak<br />

sulardan farklı fasiyes özelliklerine sahip olup, Na +2 , Ca +2 , HCO3ˉ ve SO4 –2 iyonlarının egemen<br />

olduğu sulardır. Sıcak suların çeşitli kimyasal jeotermometrelere göre hesaplanan akifer sıcaklıkları<br />

50°C ile 270ºC arasında değişmektedir.<br />

Anahtar Kelimeler: Salihli, hidrojeokimya, hidrojeoloji, izotop jeokimyası.<br />

215


Abstract<br />

HYDROGEOCHEMISTRY STUDIES OF THE SALİHLİ (MANİSA)<br />

GEOTHERMAL FIELDS<br />

The study area is approximately 72 km far from the Manisa City center and is located in southern<br />

rim of the Gediz Graben. Salihli geothermal fields can be geographically divided into four groups;<br />

(1) Kursunlu spa, (2) Caferbey, (3) Ufuruk and (4) Sart Camur spa geothermal fields. The aim of<br />

this study is examined hydrochemical properties of aforementioned geothermal fields by using old<br />

and new chemical and isotopic data. The basement in the geothermal fields consists of Precambrian<br />

to Paleocene Menderes Massif rocks are highly fractured and karstified and act as an aquifer for<br />

both cold ground waters and thermal waters. These units are overlain by Neogene terrestrial<br />

sediments which called as Acidere, Gobekli and Asartepe formations have very low permeability as<br />

a whole and may locally act as cap rocks for the geothermal systems. Quaternary alluvium that<br />

extends wide in the region is the most important unit for cold ground water aquifer. Circulation of<br />

thermal fluid in subsurface is along fault and fracture zones.<br />

In the study area, the thermal waters have outlet temperatures between 30-55°C in springs and from<br />

51 o C to 155°C in wells. However, their discharges are between 2-80 L/s from springs or wells.<br />

Results of environmental isotope and chemical analysis show that thermal waters are of meteoric<br />

origin. Thermal waters are qualified as cyclic system can be explained that the meteoric waters<br />

penetrate through the faults and fractures, are heated in reservoir rocks, and move up to the surface<br />

along the tectonic lines. Kurşunlu Spa thermal waters have high Cl and EC values and have hardly<br />

any tritium. So, they have long circulation velocity in depth and their minimum ages of penetration<br />

to the ground are at least 50 years. However, Sart Camur show mixed water type because of having<br />

high tritium and low Cl contents.<br />

According to International Association of Hydrogeologists (AIH), chemical classifications, waters<br />

in the study area reflect the water types of Na-HCO3, Ca-Mg-HCO3, Ca-Na-HCO3 and Ca-Mg-SO4<br />

in Kurşunlu, Caferbey, Sart Camur and Üfürük, respectively. Cold waters are mainly dominated by<br />

the HCO3ˉ and SO4 –2 ions, with Na +2 , Ca +2 and cations. According to several geothermometers<br />

calculated reservoir temperatures are changed between 50 o C to 270ºC. New isotopic results agree<br />

with previous isotopic data.<br />

Key words: Salihli, hydrogeochemistry, hydrogeology, isotope geochemistry.<br />

1. Giriş<br />

Çalışma alanı Gediz grabeni güneyinde Manisa İli Salihli İlçesi sınırları içerisinde İzmir L20-a1 ve<br />

a2 paftaları içinde 8900-9400 boylamları ile 54000-61000 enlemleri arasında yer almaktadır.<br />

Çalışma alanının kuzeyini Salihli ovası oluşturmaktadır. Ovadan güneye doğru gidildikçe<br />

topografya birden yükselmekte, derin vadiler ve sırtlar görülmektedir. Güneydeki dik topografyanın<br />

düzlüğe açıldığı alanlarda yaygın alüvyon yelpazeleri ve taşkın alanları gelişmiştir. Çalışma<br />

alanının iklimi, yaz mevsimi sıcak ve kurak kış mevsimi ılık ve yağışlı Akdeniz iklim özelliğinde<br />

olup yıllık ortalama yağış 500mm ve ortalama sıcaklık 17°C’dir. İnceleme alanındaki sıcak suların<br />

kaynak çıkış sıcaklıkları 30–55°C arasındadır. Bununla birlikte kuyulardan elde edilen akifer<br />

sıcaklıkları 51°C ile 155°C arasında, debileri ise 2 ile 80 L/s arasında değişmektedir. Sıcak sular<br />

konut ve sera ısıtmacılığı başta olmak üzere balneolojik amaçlar için kullanılmaktadır.<br />

Bölgedeki çalışmalar jeolojik, hidrojeolojik, hidrojeokimyasal, jeofizik ve sondaj çalışmaları olarak<br />

uzun yıllardan beri devam etmektedir. Jeotermal amaçlı jeolojik, hidrojeolojik, hidrojeokimyasal ve<br />

sondaj çalışmaları ise Maden Tetkik Arama Enstitüsü (MTA) tarafından 1965 yılında başlamıştır<br />

(Ürgün, 1966; Özçiçek 1969; Gülay 1970; Karamanderesi 1972; Yılmazer 1988). Bu çalışmalar<br />

216


günümüze kadar MTA ve diğer araştırıcılar tarafından sürdürülmüştür (Filiz ve diğ., 1993; Yılmazer ve<br />

Karamanderesi 1994; Tarcan 1995; Tarcan ve diğ., 2000).<br />

Bu çalışmada önceki çalışmalar dikkate alınarak elde edilen yeni veriler ışığında bölgedeki sıcak ve<br />

soğuk suların hidrojeolojik ve hidrojeokimyasal açıdan özellikleri yeni jeokimyasal ve izotopik<br />

verilerle değerlendirilmiş ve önceki çalışmalar ile karşılaştırılmıştır.<br />

2. Materyal ve Metod<br />

Çalışma alanı içerisindeki yüzey suları, yeraltı suları ve sıcak sular, kurak ve yağışlı mevsimde<br />

örneklenmiştir. Suların pH, iletkenlik (EC) ve sıcaklık ölçümleri arazide yapılmıştır. Ayrıca sıcak<br />

suların toplam alkalinite değerleri konsantrasyon değişimi olacağı için arazide yerinde titrasyon<br />

metodu kullanılarak ölçülmüştür. Kimyasal analiz ve izotop analizi (O 18 , H 2 ve H 3 ) için sular<br />

50ml’lik polietilen şişelere 0.2µ geçirgenlikteki filitre kağıdından süzülerek örneklenmiştir. Örnek<br />

şişelerine (50 ml), suların pH’ını 2’ye indirgemek için 0.2ml derişik HNO3 asit ilave edilmiştir.<br />

Toplanan su örneklerinin ACME Analitik Laboratuarında (Kanada) ayrıntılı kimyasal analizleri<br />

yaptırılmıştır. Suların O 18 ve H 2 analizleri TÜBİTAK-MAM, Yer ve Deniz Bilimleri Enstitüsünde,<br />

H 3 analizleri ise Hacettepe Üniversitesi Hidrojeloji Mühendisliği Bölümü, Kütle Analiz<br />

Laboratuarında yapılmıştır. Kimyasal analiz sonuçları Watch 2.1 (Arnorsson vd., 1982 ve<br />

Bjarnason, 1994) ve AquaChem 5.1 (Calmbach, 1997) kimyasal türleştirme programlarında<br />

değerlendirilmiştir.<br />

3. Jeoloji ve Hidrojeoloji<br />

Çalışma alanı Gediz grabeni’nin güney kısmında yer almaktadır. İnceleme alanında yüzeyleyen<br />

kayalar temel ve örtü kayalar olmak üzere iki gruba ayrılabilir. Temeli gnays, mikaşist, fillit,<br />

kuvars şist, mermerlerden yapılı Menderes metamorfikleri oluşturur. Menderes metamorfiklerinin<br />

yaşı Pre-Kambriyen olarak belirlenmiştir (Dora ve diğ., 1995). Örtü kayalar ise kalınlığı 2000m’yi<br />

bulan Neojen kırıntılı tortullardır. Neojen sedimanter birimler bölgede farklı fasiyeslerden<br />

oluşmakta ve Acıdere, Göbekli ve Asartepe formasyonları olarak adlandırılmaktadır. Acıdere<br />

formasyonu genellikle örtülü akarsu ortamında oluşmuş kırıntılı tortullar (çakıltaşı, çakıllı kum ve<br />

kiltaşı-çamurtaşı) şeklindedir. Göbekli formasyonu çakıltaşı, kumtaşı ve kireçtaşından oluşur.<br />

Asartepe formasyonu kumtaşı ardalanmalı çakıltaşlarından oluşmaktadır. Bu birimler Menderes<br />

metamorfiklerini düşük açılı bir normal fay ile örter. Bu normal fay “ayrılma fayı” olarak<br />

tanımlanmıştır. Pekleşmemiş kırıntılı tortullardan oluşmuş Kuvaterner alüvyon bölgedeki en geç<br />

birimdir (Şekil 1).<br />

İnceleme alanın içerisindeki Menderes Masifi’ne ait karbonatlı kayaçlar (mermer ve dolomitik<br />

mermer) karstik ve çok çatlaklı olmalarından dolayı geçirimliliği yüksek olup, sıcak ve soğuk su<br />

kaynakları için akifer oluştururlar. Bazı yerlerde Menderes metamorfiklerinin gnays ve kuvarsmikaşistleri<br />

de ayrışmış özelliklerinden dolayı yer yer jeotermal sistemlerin akiferidir. Örtülü akarsu<br />

ortamında oluşmuş kötü çimentolanmış kil düzeyleri içeren Neojen tortul kayaçlar ise hidrojeolojik<br />

açıdan geçirimsiz veya az geçirimli olmaları nedeniyle jeotermal sistemlerin örtü kayacını<br />

oluşturmaktadırlar. Bölgede geniş bir yayılım sunan alüvyon soğuk sular için akifer özelliğinde<br />

olması açısından önemlidir. Sıcak akışkanın taşınımı yeraltındaki fay ve kırık hatları ile<br />

sağlanmaktadır (Tarcan ve diğ., 2000).<br />

217


Şekil 1. İnceleme alanının jeoloji haritası ( Emre 1996’dan değiştirilerek).<br />

Salihli jeotermal alanları Kurşunlu Kaplıcası, Sart Çamur, Üfürük ve Caferbey jeotermal alanları<br />

olmak üzere dört grupta incelenebilir. İnceleme alanındaki sıcak suların kaynak çıkış sıcaklıkları<br />

30–55°C arasındadır. Bununla birlikte kuyulardan elde edilen akifer sıcaklıkları 51°C ile 155°C<br />

arasında, debileri ise 2 ile 80 L/s arasında değişmektedir. Kurşunlu Jeotermal Alanı’ndaki sıcak<br />

suların kaynak çıkış sıcaklıkları 42°C ile 55°C arasında olup mevcut kuyularda 51°C ile 114°C<br />

arasında değişen akifer sıcaklıkları ve 40 ile 80 L/s arasında değişen debide akışkanlar<br />

bulunmaktadır. Termal kaynaklar geçmişten günümüze yöre halkı tarafından kaplıca amaçlı<br />

kullanılmaktadır. Kurşunlu sahası jeotermal sistemler açısından grabenin en önemli bölgesidir. 1967<br />

yılından beri Salihli Belediyesi’nce kaplıca amaçlı işletilmeye devam edilmektedir. Ayrıca Aralık<br />

2001 yılından bu yana Salihli İlçesi’nde konut ısıtılmaya yönelik uygulamalar gelişmeye devam<br />

etmektedir. Bölgede kuyu ve kaynaklardan elde edilen termal sular konut ısıtmacılığı başta olmak<br />

üzere sera ısıtmacılığı, banyo ve tedavi amaçlı kullanılmaktadır.<br />

4. Duraylı <strong>İzotop</strong> Jeokimyası<br />

İnceleme alanı içerisindeki suların O 18 , H 2 ve H 3 izotop analiz sonuçları Çizelge 1’de görülmektedir.<br />

Suların δ 18 O-δD diyagramı üzerindeki dünya meteorik su doğrusu ile Akdeniz meteorik su<br />

doğrusuna göre konumları, meteorik kökenli olduklarını göstermektedir (Şekil 2).<br />

218


Şekil 2. İnceleme alanındaki termal suların δ18O – δD diyagramındaki görünümü.<br />

MMWL (δD=8 δ18O + 15) Akdeniz meteorik su doğrusu (Gatt ve Carmi, 1970),<br />

GMWL (δD=8 δ18O + 10) ise Dünya meteorik su doğrusu (Craig, 1961).<br />

Kurşunlu Kaplıcası sıcak suları genel olarak düşük T ve yüksek Cl içeriği ile derin dolaşımlı<br />

sulardır. Sart-Çamur Kaplıcası sıcak suları ise yüksek T ve düşük Cl içeriğine sahip olup karışık su<br />

tipini yansıtmaktadır (Şekil. 3a)<br />

Suların EC-Trityum grafiğinde görüldüğü gibi Kurşunlu Kaplıcası sıcak sularının yüksek EC<br />

değerine karşılık düşük trityum içerikleri, bunların yeraltında kalış sürelerinin uzun olabileceğini<br />

göstermektedir. Sart-Çamur Kaplıcası sıcak suyunun ise karışık su tipini yansıttığı düşünülmektedir<br />

(Şekil. 3b).<br />

Cl<br />

100<br />

75<br />

50<br />

25<br />

0<br />

Kurşunlu<br />

Sart-Çamur<br />

Bahçecik<br />

Allahdiyen<br />

Üfürük<br />

-1 0 1 2 3 4 5<br />

T (TU)<br />

219<br />

(a)


5. Hidrojeokimya<br />

EC(µS/cm)<br />

4000<br />

3500<br />

3000<br />

2500<br />

2000<br />

1500<br />

1000<br />

500<br />

0<br />

0 1 2 3 4 5 6<br />

T(TU)<br />

Şekil 3. a) Sıcak suların T-Cl grafiği.<br />

b) Sıcak suların T-EC grafiği.<br />

220<br />

Kurşunlu<br />

Sart-Çamur<br />

Bahçecik<br />

Allahdiyen<br />

Üfürük<br />

Bu çalışmada inceleme alanındaki sulardan alınan 18 adet su örneğinin kimyasal analiz sonuçları<br />

Watch 2.1 (Arnorsson vd., 1982 ve Bjarnason, 1994) ve AquaChem 5.1 (Calmbach, 1997)<br />

türleştirme programlarında değerlendirilerek her bir su noktasının akifer kimyası, mineral<br />

doygunlukları, hazne kaya sıcaklıkları ayrı ayı değerlendirilmiştir.<br />

Bu çalışmada suları adlandırmak, birbiri ile karşılaştırmak, etkileşimlerini araştırmak ve kökeni ile<br />

ilgili yorum yapabilmek amacıyla suların tipinin belirlenmesine yönelik yöntemlerden biri olan<br />

Uluslararası Hidrojeologlar Birliği (IAH) sınıflaması kullanılmıştır. Buna göre suda çözünmüş<br />

başlıca anyon ve katyonlardan ayrı ayrı olmak üzere mek/l olarak % 20’ den fazla çözünmüş<br />

bulunan iyonlar su tipini belirlemektedir (IAH, 1979; Başkan ve Canik, 1984). Bu sınıflandırmaya<br />

göre inceleme alanındaki sıcak sular genel olarak Na-Ca-HCO3 tipindedir. Soğuk sular ise genel<br />

olarak Na, Ca, Mg ve HCO3 iyonlarının egemen olduğu suları yansıtmaktadırlar (Çizelge 1).<br />

Kurşunlu Kaplıcası, Caferbey ve MTA kuyusu sıcak suları Piper Üçgen Diyagramı’nda 8 No’lu<br />

(karbonat alkalileri %50’den fazla olan suların bulunduğu) alana düşmektedirler. Sart Çamur<br />

Kaplıcası sıcak suyu ise 5 No’lu (karbonat sertliği %50’den fazla olan sular) alanına düşmektedir.<br />

Üfürük mineral kaynağı Ca ve SO4’ce zengin olup Piper üçgen Diyagramı’nda 6 No’lu alana<br />

(Karbonat olmayan sertliği %50’den fazla olan sular) düştüğü görülmektedir. Seçilen soğuk su<br />

örnekleri ise pek fazla baskın iyon içermeyen karışık su tipindedirler.<br />

(b)


Şekil 4. İnceleme alanındaki suların Piper üçgen diyagramındaki dağılımı (Örnek numaraları<br />

Çizelge 1 ile aynıdır).<br />

5.1. Jeotermometre Uygulamaları<br />

Jeotermal sistemlerde akifer sıcaklığının tahmin edilmesi sıcak suların uygun şekilde<br />

kullanılabilirliği açısından önemlidir. Jeotermal sistemlerde akifer sıcaklıklarının doğrudan<br />

ölçülmesi masraf ve zaman gerektirdiğinden her zaman mümkün olmamaktadır. Buna bağlı olarak<br />

gerek ekonomikliği, gerekse de kullanımdaki kolaylığı nedeniyle akifer sıcaklığının saptanması için<br />

geliştirilmiş birçok yöntem bulunmaktadır. Jeotermal kaynakların araştırılmasında jeokimyanın en<br />

önemli uygulamalarından birisi kimyasal jeotermometreler ile akışkanın yeraltındaki sıcaklığının<br />

tahmin edilmesidir. Kimyasal jeotermometreler sıcaklığa bağlı su-kayaç dengesine dayalıdır ve su<br />

kayaç ilişkisindeki son denge sıcaklığını verir. Her bir jeotermometre için denge sıcaklığı farklıdır.<br />

Bu jeotermometreler çözünürlüğe ve iyon değişimine dayalı olarak geliştirilmişlerdir (Şahinci,<br />

1991).<br />

221


İnceleme alanındaki suların kimyasal analiz sonuçları (Örnek numaraları Şekil 1 ile aynıdır.<br />

Çizelge 1.<br />

Örnek Örnekleme Tarih Su Tipi T EC pH Li K Na Ca Mg B Cl SO4 HCO3 SiO2<br />

No Yeri °C uS/cm mg/l mg/l mg/l mg/l mg/l mg/l mg/l mg/l mg/l mg/l<br />

1 Bahcecik 15.03.2007 Ca-HCO3-SO4 13.1 235 8.0 2.2 1.7 5.5 32.6 4.9 0.1 4.0 38.9 112.3 17.5<br />

2 Bahcecik 16.03.2007 Ca-HCO3-SO4 13.2 198 8.0 0.0 1.7 5.1 32.5 4.3 0.1 5.0 27.0 97.6 15.2<br />

3 Bahcecik 17.03.2007 Ca-Mg-SO4-HCO3 14 422 6.4 0.0 3.8 10.2 63.4 14.1 0.1 11.0 92.9 85.4 21.3<br />

4 Kirkoluk 16.11.2006 Ca-HCO3-SO4 10.9 190 6.7 0.0 0.7 3.6 31.5 4.9 0.1 5.0 24.0 101.3 11.3<br />

5 Allahdiyen 16.11.2006 Ca-HCO3-SO4 13.2 406 7.1 0.0 1.6 8.4 64.3 6.1 0.1 7.0 50.9 108.6 17.3<br />

6 Ufuruk 16.11.2006 Ca-Mg-SO4 8.2 3650 5.7 0.0 22.2 57.9 808.5 251.1 0.5 62.0 2387.8 219.7 33.3<br />

7 Kursunlu 16.11.2006 Na-HCO3 44.5 2630 7.9 5.1 84.4 660.2 46.8 13.9 60.4 125.0 68.9 1339.9 322.1<br />

8 Caferbey 15.03.2007 Ca-Mg-HCO3-SO4 19.7 928 7.0 0.0 4.6 36.0 119.2 45.0 0.5 30.0 164.8 411.9 28.4<br />

9 Caferbey 15.03.2007 Ca-Mg-HCO3 27.4 1220 6.7 0.1 5.4 53.0 132.5 62.5 0.5 0.1 86.9 602.8 32.1<br />

10 Caferbey 15.03.2007 Ca-Mg-HCO3 22.4 835 6.4 0.1 6.8 41.5 98.8 41.0 1.3 20.0 92.9 533.9 34.5<br />

11 Kursunlu 16.11.2006 Na-HCO3 46 2220 6.9 2.7 51.1 408.9 82.8 18.6 41.3 77.0 77.9 1305.7 217.4<br />

12 Kursunlu 16.11.2006 Na-HCO3 39 2230 7.3 2.4 49.7 407.3 83.2 16.5 43.8 77.0 80.9 1403.4 231.1<br />

13 Kursunlu 16.11.2006 Na-HCO3 27.9 1909 6.5 1.9 38.6 306.5 84.3 17.2 29.9 64.0 68.9 1451.0 205.8<br />

14 Kursunlu 16.11.2006 Ca-Na-HCO3 34 1705 6.4 0.9 18.7 167.1 182.2 35.1 15.7 38.0 182.8 1310.6 99.7<br />

15 Kursunlu 16.11.2006 Na-HCO3 38.6 2610 6.5 4.5 82.1 639.9 31.3 7.9 61.4 130.0 27.0 1684.0 396.1<br />

16 Kursunlu 16.11.2006 Na-HCO3 43.6 2730 7.7 4.5 91.5 658.6 62.4 10.6 62.3 129.0 68.9 1706.0 381.5<br />

17 Sart-camur 16.11.2006 Ca-Na-HCO3 40.7 1575 6.6 1.0 21.1 164.0 183.8 24.6 14.0 32.0 65.9 793.2 108.0<br />

18 *Caferbey, MTA 20.09.1990 Na-HCO3 90 2700 7.8 - 70.0 680.0 42.0 0.1 67.0 115.0 34.0 1983.0 213.9<br />

kuyu<br />

* Tarcan, 2005'den alınmıştır.<br />

222<br />

Çizelge 2. Inceleme alanındaki sıcak suların çeşitli jeotermometrelerle hesaplanan akifer sıcaklıkları (Örnek numaraları Çizelge 1 ile aynıdır).<br />

Örnek Ölçülmüş Akifer SiO2 SiO2 SiO2 SiO2 SiO2 SiO2 SiO2 SiO2 SiO2 SiO2 Na/K Na/K Na/K Na/K Na/K Na/K Na-Ca K-Ca Na/K* Na/K Na/K K-Mg<br />

No sıcaklık sýcaklýðý (Q.) (Q.) (chal.) (Q.) (Q.) (chal.) (chal.) (chal.) (Q.) (Q.)<br />

°C °C a1 a2 b b c d1 d2 d3 d4 d5 e f g d h i g g d j k i<br />

7 44.5 94 215 196 216 164 193 190 178 195 213 196 216 249 225 221 225 253 728 424 227 215 262 119<br />

9 27.4 - 82 86 83 62 70 54 59 48 70 84 190 228 197 197 205 234 181 188 201 186 239 36<br />

11 46 98 235 212 237 179 211 211 195 218 236 212 529 465 569 503 428 436 244 347 530 581 503 100<br />

12 39 90 235 212 237 179 211 211 195 218 236 212 210 244 219 216 221 249 494 345 222 208 258 101<br />

13 27.9 83 182 170 183 139 163 155 149 156 177 169 214 247 223 220 224 251 431 323 225 213 261 94<br />

14 34 - 137 133 137 106 122 109 109 106 128 132 200 236 208 207 213 241 279 246 212 197 249 67<br />

15 38.6 114 232 210 234 177 209 208 193 215 232 210 461 424 492 444 389 402 410 443 465 497 456 127<br />

16 43.6 112 229 207 231 174 206 204 190 211 229 207 226 257 236 231 233 260 673 417 237 226 271 126<br />

17 40.7 52 142 136 142 109 126 113 113 111 133 135 217 249 225 222 226 253 276 253 228 215 263 74<br />

18 90 155 142 136 142 109 126 113 113 111 133 135 191 229 198 198 206 235 762 409 203 187 240 203<br />

a1) SiO2 kuvars buhar kaybı yok ve a2) SiO2 kuvars maksimum buhar kaybı, Fournier 1977; b) Fournier ve Potter, 1982; c) Arnorsson ve diğ., 1989; d) Arnorsson ve diğ., 1983, d1) SiO2<br />

o o<br />

(amorf silis), d2) SiO2 (kalsedon, 100 C adiyabatik buhar kaybı), d3) SiO2 (kalsedon, buhar kaybı), d4) SiO2 (kalsedon, buhar kaybı) ve d5) SiO2 (kuvars, 100 C adiyabatik buhar kaybı),<br />

e) Truesdell, 1976; f) Fournier 1979; g) Tonani, 1980; h) Nieva ve Nieva, 1987; i) Giggenbach ve diğ..,1988; j) Fournier & Truesdell, 1973; k) Fournier & Potter 79; l) Giggenbach ve diğ.,<br />

1983.


İnceleme alanındaki jeotermal alanlardaki sıcak ve mineralli suların jeotermometre uygulama<br />

sonuçları Çizelge 2’de belirtilmiştir. Sıcak suların çeşitli kimyasal jeotermometrelere göre<br />

hesaplanan akifer sıcaklıkları 50°C ile 400ºC arasında değişmektedir.<br />

Sıcak suların akifer (hazne kaya) sıcaklıklarının saptanması ve suların ilişkide olduğu kayaçlarla<br />

olan denge durumlarının belirlenmesi için kullanılan bir diğer yöntem ise Giggenbach (1988),<br />

tarafından geliştirilmiş olan Na-K-Mg birleştirilmiş jeotermometresidir. Bu üçgen diyagram ile hem<br />

sıcak suların hazne sıcaklığı hızlı olarak yorumlanabilmekte, hem de daha önce belirtilen katyon<br />

jeotermometre uygulamalarının geçerliliği sınanmaktadır. Fournier (1990,) bu diyagram üzerinde<br />

bazı yenilemeler yaparak, en güvenilir sonuçların bu üçgen diyagramdan oluşan jeotermometre<br />

uygulaması ile alınabileceğini öne sürmektedir. Diyagram kısaca, su kayaç ilişkisinin dengede<br />

olduğu, su kayaç ilişkisinin dengede olmadığı (ham sular), su kayaç ilişkisinin kısmen dengede<br />

olduğu sular olmak üzere üç bölümden oluşmaktadır. Diyagramda kısmen olgunlaşmış sularla,<br />

olgunlaşmamış suları birbirinden ayıran eğri olgunlaşma indeksinin (MI=maturity index), MI=2,0<br />

olduğu eş kimyasal özellikteki noktaların bileşimiyle oluşmuştur. İnceleme alanındaki sıcak suların<br />

Na-K-Mg üçgen diyagramındaki konumları bu jeotermal alanlar içerisindeki sıcak suların<br />

çoğunlukla ham sular sınıfında yer aldığını göstermektedir (Şekil 5). Sıcak sular genel olarak 260<br />

ºC sıcaklık eğrisi üzerinde sıralanmıştır. Giggenbach (1988), ham sular bölümüne düşen suların<br />

katyon jeotermometre sonuçlarına şüpheyle bakılması gerektiğini belirtmektedir.<br />

Şekil 5. İnceleme alanındaki sıcak suların Na-K-Mg üçgen diyagramındaki yeri .<br />

Tüm jeotermometre sonuçları alanda açılan kuyulardan elde edilen akifer sıcaklıkları (Kurşunlu<br />

Kaplıcası 50-114°C; Caferbey 155 °C ) ile karşılaştırıldığında, bazı silis jeotermometrelerinin daha<br />

güvenilir sonuçlar verdiğini göstermektedir.<br />

223


5.2. Suların Mineral Doygunluk Özellikleri<br />

Sıcak suların analiz sonuçları Watch 2.1 (Arnorsson vd., 1982 ve Bjarnason, 1994) programına<br />

aktarılmış ve sıcak suların sekiz farklı sıcaklıkta mineral doygunlukları hesaplanmıştır. Bu<br />

verilerden mineral doygunluk–sıcaklık grafikleri elde edilmiştir.<br />

Kurşunlu sıcak sularında genel olarak anhidrit ve vollastonit minerallerini çözündürücü özelliktedir.<br />

Kalsit mineralince ise aşırı doygundur. Diğer mineraller düşük sıcaklıklarda su ile doygun özellik<br />

göstermektedir. Sart-Çamur sıcak suları genel olarak vollastonit ve silis amorf minerallerini<br />

çözündürücü, kalsit mineralini çökeltici özelliktedir (Şekil 6). Caferbey sıcak suları da genellikle<br />

kalsit mineralince aşırı doygun, anhidrit, amorf silis, vollastonit ve götit minerallerini çözündürücü<br />

özelliktedirler (Şekil 11). SI=0 denge doğrusunda birden fazla mineralin kesişme noktaları dikkate<br />

alındığında Kurşunlu ve Sart-Çamur sıcak sularının 110°C ve Caferbey sıcak sularının 150°C hazne<br />

kaya sıcaklığına sahip olabilecekleri gözlenmiştir.<br />

6. Sonuçlar<br />

Kurşunlu, Caferbey, Sart Çamur ve Üfürük sıcak suları sırasıyla Na-HCO3, Ca-Mg-SO4, Ca-Na-<br />

HCO3 ve Ca-Mg-SO4 su tipini göstermektedirler. Bölgedeki soğuk sular ise sıcak sulardan farklı<br />

fasiyes özelliklerine sahip olup, Na +2 , Ca +2 , HCO3ˉ ve SO4 –2 iyonlarının egemen olduğu sulardır.<br />

Kurşunlu Kaplıcası sıcak suları genel olarak düşük T ve yüksek Cl içeriği ile derin dolaşımlı<br />

sulardır. Sart-Çamur Kaplıcası sıcak suları ise yüksek T ve düşük Cl içeriğine sahip olup karışık su<br />

tipini yansıtmaktadır. Suların EC-trityum grafiğine bakıldığında, Kurşunlu Kaplıcası sıcak sularının<br />

yüksek EC değerine karşılık düşük trityum içerikleri, bunların yeraltında kalış sürelerinin uzun<br />

olabileceğini göstermektedir. Sart-Çamur Kaplıcası sıcak suyu ise karışık su tipini yansıtmaktadır.<br />

Kurşunlu Kaplıcası, Caferbey ve MTA kuyusu sıcak suları Piper Üçgen Diyagramı’nda 8 No’lu<br />

(karbonat alkalileri %50’den fazla olan suların bulunduğu) alana düşmektedirler. Sart Çamur<br />

Kaplıcası sıcak suyu ise 5 No’lu (karbonat sertliği %50’den fazla olan sular) alanına düşmektedir.<br />

Üfürük mineral kaynağı Ca ve SO4’ce zengin olup Piper üçgen Diyagramı’nda 6 No’lu alana<br />

(Karbonat olmayan sertliği %50’den fazla olan sular) düştüğü görülmektedir. Seçilen soğuk su<br />

örnekleri ise pek fazla baskın iyon içermeyen karışık su tipindedirler.<br />

İnceleme alanındaki sıcak suların Na-K-Mg üçgen diyagramındaki konumları bu jeotermal alanlar<br />

içerisindeki sıcak suların çoğunlukla ham sular sınıfında yer aldığını göstermektedir. Sıcak sular<br />

genel olarak 260 ºC sıcaklık eğrisi üzerinde yer almaktadırlar. Giggenbach (1988), ham sular<br />

bölümüne düşen suların katyon jeotermometre sonuçlarına şüpheyle bakılması gerektiğini<br />

belirtmektedir.<br />

İnceleme alanındaki sıcak sular genel olarak kalsit mineralince doygun olup anhidrit ve vollastonit<br />

minerallerini çözündürücü özelliktedir. SI=0 denge doğrusunda birden fazla mineralin kesişme<br />

noktaları dikkate alındığında Kurşunlu ve Sart-Çamur sıcak sularının 110 °C ve Caferbey sıcak<br />

sularının 150 °C hazne kaya sıcaklığına sahip olabilecekleri gözlenmiştir.<br />

224


Katkı Belirtme<br />

SI(logQ/logK)<br />

5.000<br />

0<br />

-5.000<br />

S I(logQ/logK)<br />

225<br />

Kurşunlu<br />

25 50 75 100 125 150 175 200<br />

T( o C)<br />

5.000<br />

SI (logQ/logK)<br />

2.500<br />

0<br />

-2.500<br />

-5.000<br />

0<br />

-5.000<br />

Anhidrit Kalsit<br />

Vollastonit Sil. Amorf<br />

Kalsedon Kuvars<br />

Caferbey derin kuyu<br />

25 50 75 100 125 150 175 200<br />

T( o C)<br />

Sart-Çamur Kaplıcası<br />

25 50 75 100 125 150 175 200<br />

T( o C)<br />

Adularia<br />

Anhydrite<br />

Wairakite<br />

Albite, low<br />

Calcite<br />

Wollastonite<br />

Sil. amorph.<br />

Analcime<br />

Chalcedo<br />

Goethite<br />

Prehnite<br />

Quartz<br />

Zoisite<br />

Adularia<br />

Anhydrite<br />

Wairakite<br />

Albite, low<br />

Calcite<br />

Microcline<br />

Wollastonite<br />

Sil. amorph.<br />

Analcime<br />

Chalcedo<br />

Quartz<br />

Şekil 6. İnceleme alanındaki sıcak suların SI-Sıcaklık grafikleri.<br />

Bu çalışma, Dokuz Eylül Üniversitesi Bilimsel Araştırma Projelerinden KB.FEN.016 No’lu “Salihli<br />

Jeotermal Alanları’nın Hidrojeolojik İncelenmesi” konulu proje kapsamında hazırlanmıştır.


Kaynaklar<br />

Arnórsson S., Gunnlaugsson E., and Svavarsson H., 1983. The chemistry of geothermal waters in<br />

Iceland. III. Chemical geothermometry in geothermal investigations. Geochimica et<br />

Cosmoschimica Acta, 47, 567-577.<br />

Arnorsson, S., Arnorsson, E., 1989. Deposition of calcium carbonate minerals from geothermal<br />

waters. Theoretical considerations, Geothermics 18, pp. 33–39<br />

Başkan, M.E., Canik, B., 1983. IAH Map of mineral and thermal waters of Turkey Aegean Region.<br />

MTA No. 189, Ankara, Pp:80.<br />

Bjarnason, J.O., 1994. The Speciation Program WATCH, version 2.1. Orkustofnun, Reykjavik,<br />

Iceland (7 pp.).<br />

Craig, H., 1961. Isotopic variations in meteoric waters. Science 133, 1702-B.<br />

Calmbach, L., 1997. AquaChem Computer Code-Version 3.7.42, waterloo hydrogeologic.<br />

Waterloo, Ontario, Canada, N2L 3L3.<br />

Dora, O.O., Candan, O., Durr, S., Oberhanslı, R., 1997. New evidence on the geotectonic evolution<br />

of the Menderes Massif. In: Piskin O, Ergiin M, Savaccm MY, Tarcan G (eds) Proc<br />

International Earth Sciences Colloquium on the Aegean Region, izmir-Gulluk, Turkey, pp 53-<br />

72<br />

Filiz, Ş., 1995. Ege Bölgesindeki önemli jeotermal alanların O-18, H-2, H-3, C-13 izotoplarıyla<br />

incelenmesi. Doçentlik Tezi, E.Ü.Y.B.F., İzmir, Pp: 95.<br />

Filiz S, Gokgoz A, Tarcan G (1993) Hy-drogeologic comparisons of geothermal fields in the Gediz<br />

and Buytik Menderes Grabens. Congress of the World Hydro thermal Organisation, 13-18 May<br />

1992, Istanbul-Pamukkale, Turkey, pp 129-153<br />

Irmak, U.,1994. High boron contents in aquifer systems of Salihli: Alasehir plains. MSc Thesis,<br />

DEU, Izmir. 129-153,<br />

Karamanderesi I.H., 1972. Detail geology and geothermal energy feasibility of the Urganlı<br />

Kaplıcaları (Manisa-Turgutlu) and surrounding area (In Turkish). MTA report, MTA, Ankara<br />

Fourneir, R.O., (1990)., The interpretation of Na-K-Mg relation in geothermal waters. Geoth. Res.<br />

Counc. Trans., 14, 1421-1425.<br />

Fournier, R.O., 1977. A Review of chemical and isotopic geothermometers for geothermal<br />

systems. In : Proceedings of the Symp. on Geoth. Energy, Cento Scientific Programme, Ankara,<br />

pp: 133-143.<br />

Fournier, R.O., Potter, R.W., 1979. Magnesium Correction to the Na-K-Ca Chemical<br />

Geothermometer. Geochimica et Cosmochimica Acta, 43, 1543-1550 .<br />

Fournier, R.O., Truesdell, A.H., 1973. An Empirical Na-K-Ca Geothermometer for Natural Waters.<br />

Geochimica et Cosmochimica Acta 37, 1255-1275.<br />

Fourneir, R. O. and Potter R.W. (1982). A Revised and Expandad Silica (Quartz) Geothermometer.<br />

Geothermal Research Council Bull. V.11. pp. 9.<br />

Gatt, J.R., Carmi, I., 1970. Evolution of the isotopic composition of atmospheric waters in the<br />

Mediterranean Sea. J. Geophys. Res. 75, 3032-3048.<br />

Giggenbach WF (1988) Geothermal solute equilibria: derivation of Na-K-Mg-Ca geoindicators.<br />

Geochim Cosmochim Acta 52:2749-2765<br />

Gıggenbach, W.F., Gonfiantini, R., Jangi, B.L., Truesdell, A.H.,1983. Isotopic and Chemical<br />

Composition of Parbati Valley Geothermal Discharges, NW Himalaya, Indiana. Geothermics, 5,<br />

51-62.<br />

Gülay, A., 1970, Manisa-Salihli - Caferbey-Köseali-Trablı-Kurşunlu-Allahdiyen Gökköy-Çamur<br />

banyoları-Üçtepeler rezistivite raporu: MTA Rap., 4853 (yayımlanmamış), Ankara.<br />

IAH, Map of mineral and thermal water of Europe. Scale 1:500.000. International Association of<br />

Hydrogeologists, (1979) United Kingdom.<br />

Karamanderesi, I .H., (1972). Urganlı Kaplıcaları (Manisa-Turgutlu) civarının detay<br />

jeolojisi ve jeotermal alan olanakları hakkında rapor. MTA Raporu:5462, Ankara.<br />

226


Nieva,D. & Nieva, R.,(1987),Development in Geothermal Energy in Mexico, par 12-A Cationic<br />

Composition Geothermometer for Prospection of Geothermal Resaurces.Heat Recovery Systems<br />

and CHP, 7, 243-258.<br />

Parkhurst, D.L., Appelo, C.A.J., 1999. User's guide to PHREEQC (version 2) A computer program<br />

for speciation, batch-reaction, one-dimensional transport, and inverse geochemical calculations:<br />

U.S. Geological Survey Water-Resources Investigations Report. 99-4259, pp:312.<br />

Özçiçek, B., 1969. Manisa-Turgutlu-Salihli jeotermik enerji araştırmaları. Kendirlik ve Allahdiyen<br />

yöreleri rezistivite etüdleri. MTA Raporu: 4029, Ankara.<br />

Şahinci, A.,1991. Doğal Suların Jeokimyası. D.E.Ü. Müh. Mim. Fak. Yayınları, İzmir, 175-244.<br />

Tarcan, G., 2005. Mineral saturation and scaling tendencies of waters discharged from wells<br />

(>150 o C) in geothermal areas of Turkey. Journal of Volcanology and Geothermal Research,<br />

142/3-4, 263-283.<br />

Tarcan, G., 1995. Hydrogeological study of the Turgutlu Hot Springs. PhD Thesis, Dokuz Eyliil<br />

University Graduate School of Natural and Applied Sciences, Izmir, 214 pp<br />

Tarcan, G., Filiz Ş., Gemici, Ü., (2000). Geology and Geochemistry of the Salihli Geothermal<br />

Fields, Turkey. WGC-2000 World Geothermal Congress 28 May-10 June, 2000 Congress<br />

Kyushu-Tohoku, Japan, Books of Proceedings, R-922, 6: 1829-1834.<br />

Tonanni, F.,1980. Some remarks of the application of geochemical techniques in geothermal<br />

exploratin. Proceedings, Adv. Eur. Geoth. Res. Second Symp., Strasbourg, 428-443.<br />

Truesdell, A.H., 1976. Summary of section III geochemical techniques in exploration. Proceedings,<br />

Second United Nations Symposium on the Development and Use of Geothermal Resources. San<br />

Francisco, 1975, Vol.1, Washington D.C., U. S. Government Printing Office, pp: ıiii-ıxxxix.<br />

Ürgün, S., 1966. Manisa-Turgutlu-Urganlı kaplıcası jeotermik enerji aramaları jeoloji, hidrojeoloji<br />

raporu: MTA Rap., 4679 (yayımlanmamış), Ankara.<br />

Yılmazer, S., 1984. İzmir-Balçova jeotermal sahasında ısı üretimine yönelik değerlendirme raporu:<br />

MTA Rap., 7504 (yayımlanmamış), Ankara.<br />

Yılmazer S (1988) Kursunlu-Sart sıcak su kaynaklarının (Salihli) hidrojeoloji ve jeokimyasal<br />

ozellikleri. Isparta Miihendislik Fakiiltesi Dergisi 5:242-266<br />

Yılmazer S, Karamanderesi IH (1994) Kursunlu jeotermal alanının (Salihli-Manisa) jeolojisi ve<br />

jeotermal potansiteli. In: Diinya Enerji Konseyi Tiirkiye 6. Enerji Kongresi Turk Milli Komitesi,<br />

17-22 Ekim 1994, Izmir, Teknik Oturum Tebligleri I, pp 68-181<br />

227


Özet<br />

BALIKESİR ILICABOĞAZI (KEPEKLER) KAPLICA SULARININ<br />

İZOTOPLARLA (O -18 , H 2 , ve H 3 ) İNCELENMESI<br />

Suzan PASVANOĞLU, İsmail ÖNEN, Serkan VURAL<br />

Kocaeli Üniversitesi, Mühendislik Fakültesi Jeoloji Müh. Bölümü, IZMIT<br />

Suzan@kocaeli.edu.tr; ismail.onen@gmail.com; jeo.serkan@gmail.com<br />

KAF zonunun batı uzanımında yer alan inceleme alanı, Susurluk ilçesinin 20 km kuzeyinde ve Yeni<br />

Ilıcaboğazı Köyünde yer almaktadır. Bölgede temeli oluşturan Fazlıkonağı Formasyonu Ilıcaboğazı<br />

kaplıca dolayında yüzeylenmemekle birlikte, alanda yapılan sondajda kesilen ve yaşının Paleozoik<br />

olduğu tahmin edilen bu birim kuvars-serisit-kalkşistlerle temsil edilir. Bu birimin üzerine açısal<br />

uyumsuzlukla ve kalınlığı 250 m olan Tersiyer yaşlı çakıltaşı, kumtaşı, marn killi kireçtaşı, tüf,<br />

aglomera ve andezitik lavlardan oluşan volkanosedimenter seri gelmektedir. En üstte ise Kuvaterner<br />

yaşlı alüvyon yer alır.<br />

Yöredeki sıcak ve mineralli sular Kepekler Ilıca vadisi boyunca yer almakta, bu suların yüzeye<br />

çıkışını KD-GB uzanımlı fay sistemleri ve bu faylara bağlı ikincil fay ve çatlaklar sağlamaktadır.<br />

Sıcak su taşıyan faylar alüvyon altında gömülüdür. Bu faylar, halen sıcaksu çıkışlarında aktif rol<br />

oynamaktadır. Kaplıcadan su ve çamur banyosu olarak yararlanılmaktadır. Suların sıcaklıkları<br />

kaynaklarda, 30-56°C arasında olup, toplam debileri 6 lt/s dır. Ayrıca sıcak sular, bataklık ve sazlık<br />

görünümü sunan oldukça geniş bir alanda, küçük kaynaklar şeklinde de çıkmaktadır. Yine Sıcak su<br />

kaynaklarının bulunduğu vadiden alüvyon içersinde akan Mürüvetler deresinin içinde, çeşitli<br />

yerlerde ve yakın mesafelerde sıcaklıkları 30- 50°C arasında değişen kaynaklar da tespit edilmiştir.<br />

Bölgede 1985’yılında MTA ya ait derinliği 390 m, sıcaklığı 64°C, ve debisi 15 l/s olan bir sıcak su<br />

sondajı bulunmaktadır. Bu sular AIH sınıflamasına göre”“ Na, Ca , Cl, HCO3, B, SiO2 li, ve CO2 li<br />

sicak ve mineralli Sulardir. Bu çalışmada Kepekler Ilıcaboğazı sıcak ve mineralli su kaynaklarının<br />

oluşumu, beslenme ve fiziko – kimyasal nitelikleri aydınlatılmaya çalışılmıştır. Suların kökenini<br />

araştırmada izotop analizlerinden yararlanılmıştır. Sıcak ve mineralli sulardaki iyonların kökenleri<br />

araştırılmıştır. Katyonların iyonik formülü rNa+rKrCarMg iken, anyonların iyonik formülü<br />

rClHCO3rSO4 tarzında dizilim sunar. Bunların yapılan izotop analizinde değerler birbirine<br />

yakındır. Yalnız 7 nolu sondaj kuyusunun oksejen-18 ve doteryum değerleri, belki de örnekleme<br />

hatasından sıcak sulardan farklı bir değer almaktadır. 18 O- 3 H ilişkisine göre Kepekler sıcak ve<br />

mineralli suları yüksek iletkenliğe sahip, 18 O bakımından negatif değerler alan, yüksek kotlardan<br />

beslenen derin dolaşımlı sulardır.<br />

Anahtar kelime: Kepeklerı, Oksijen-18, Döteryum, Trityum izotopları.<br />

EVALUATION OF THE BALIKESIR ILICABOĞAZI (KEPEKLER) SPA WATERS WITH<br />

(O -18 , H 2 and H 3 ) ISOTOPES<br />

Abstract<br />

The studied area, where is in the west elongation of the NAF (North Anatolian Fault) zone, takes<br />

place in 20 km north of Susurluk county and in Yeni Ilıcaboğazı village. Paleozoic aged<br />

Fazlıkonağı Formation, the basement of the region, which is composed of quartz-sericite-calc schist<br />

does not crap out around Ilıcaboğazı thermal water. Tertiary aged and 250m in thickness volcanosedimenter<br />

unit which is composed of argillaceous limestone, tuffs, agglomerate and andesitic lavas<br />

settle down as angular unconformity over Fazlıkonağı Formation. The youngest formation of the<br />

229


egion is Quaternary aged alluvion. The hot and mineral bearing waters of the area take place along<br />

Kepekler Ilıca Valley. These waters are controlled to surface by NE-SW direction fault systems and<br />

related secondary fault and fissures. The faults which transport hot water are burried under the<br />

alluvion. These faults still have an active role to surface hot waters. The temperatures of the waters<br />

are among 30 and 56 °C and total flow is about 6 lt/s. Besides, the thermal waters are also observed<br />

in a large source area which is bog and rush bed. Again, Some hot water sources whose temperature<br />

is among 30- 50°C are observed in stream Mürüvvetler in the valley which thermal waters are<br />

present and near distance. In the studied area, A well which is 390 m. in depth and 64°C in<br />

temperature and 15 lt/s in flow was observed by MTA in 1985. In<br />

These waters are Na, Ca , Cl, HCO3, B, SiO2, CO2 bearing according to AIH classification. The aim<br />

of this study is to examine the origin, recharge and physico-chemical characteristics of the Kepekler<br />

Ilıcaboğazı. Isotopes techniques were used for determination origin of thermal and mineral waters.<br />

Origin of the ions in the thermal and mineral waters were investigated. According to chemical<br />

analyses of thermal and mineral water, cations were lined in the way rNa+rK > rCa > rMg and<br />

anions rCl > rHCO3 > rSO4 . In these waters isotopic datas are closed to each other. 18 O and D<br />

are different in drilling well 7. This difference may be water sampling method. According to the<br />

relation of 18 O- 3 H Kepekler thermal and mineral waters are high conductive. In addition these<br />

waters have nagative values for 18 O. Thermal and mineral waters have deeper circulation based on<br />

deuterium and tritium values.<br />

Key words: Kepekler, Oxygen-18, Deuterium, Tritium isotopes<br />

Giriş<br />

İnceleme alanı Balıkesir ili, Susurluk ilçesi Kepekler-Ilıcaboğazı köyüdür. Çalışma alanı 1/25000<br />

ölçekli Bandırma- H20-d3,d4 paftalarında yer almaktadır (Şekil 1). Tepelerin yüksekliği 15 m ile<br />

100 m arasında değişmektedir. Bölgede tipik Akdeniz iklimi hakim olup, yazları sıcak ve kurak,<br />

kışları ılık ve yağışlıdır. Çalışma alanında bulan önemli akarsular Mürvetler ve kara dereleridir.<br />

GB’dan KD akış yönü ile gelen ve uzunluğu 12 km olan Mürvetler deresi Ilıcaboğazı köyünün batı<br />

sınırını oluşturmaktadır. Manyas Gölün’den kaynağını alan Kara dere ise 17 km uzunluğunda olup,<br />

debisi 120 l/s dır. Alandaki yerleşim alanları Kepekler, Ilıcaboğazı, Okçugöl, ve Beylik köyleridir<br />

(Şekil 2).<br />

Balıkesir bölgesi Ege açılma tektoniği içinde yer alan orta-yüksek sıcaklık potansiyeline sahip<br />

jeotermal bölgelerden biridir. Bölgedeki kabuk açılma tektoniği nedeniyle incelmiş ve buna bağlı<br />

olarak jeotermal gradyan oldukça yüksektir (Fytikas, 1976). Batı Anadolu’daki jeotermal sistemler,<br />

esas olarak Neotektonik dönem boyunca şekillenmiştir (Ercan vd, 1990). Önceki çalışmaların<br />

ışığında Kepekler kaplıca sahasındaki kaynak ve sondaj suların hidrojeokimyasal ve izotopik<br />

tekniklerle kökenleri, beslenmeleri ve yer altı suları ile olan ilişkileri incelenmiştir.<br />

.<br />

230


Materyal ve Yöntem<br />

Şekil 1: Yer belirleme<br />

Çalışma, arazi, örnekleme ve analiz olmak üzere üç aşamada gerçekleştirilmiştir. Arazi<br />

çalışmalarında sıcak su çevrelerinin jeoloji haritaları hazırlanmış ve önceki çalışmalar dikkate<br />

alınarak isim ve yaş verilmiştir. Çalışma alanındaki sıcak su kaynaklarının hidrokimyasal ve izotop<br />

özelliklerini belirlemek amacıyla Temmuz 2007 tarihinde örnekleme yapılmıştır. Kimyasal ve<br />

izotop analizleri için Kepekler yöresinden 6 adet sıcak su kaynağından ve 1 adet yeraltı suyunu<br />

temsil edeceği düşünülerek soğuk su kaynağından olmak üzere toplam 7 adet örnek alınmıştır.<br />

Kimyasal analizler Hacettepe Üniversitesi Su Kimyası Laboratuarında, Canada Acme Analiz<br />

laboratuarında, <strong>İzotop</strong> analizlerinden Trityum analizleri Hacettepe Üniversitesi su Kimyası<br />

Laboratuarında, Oksijen-18 ( 18 O), Döteryum ( 2 H) analizleri ise Amerika Utah Üniversitesi<br />

laboratuarında yaptırılmıştır (Tablo 1 ve 2). Sıcaklık, arazide kaynak başında ve pH, EC ölçümleri<br />

örnek alım noktalarında ve doğal koşullar altında ölçülmüştür. Kaynak başlarında yapılan<br />

ölçümlerde YSI marka 63 model portatif pH/iletkenlik/ sıcaklık metre aleti kullanılmıştır. Elde<br />

edilen bu veriler çeşitli hesaplamalar ve diyagramların kullanımıyla değerlendirilmiştir.<br />

Jeoloji<br />

Bölgede temeli oluşturan Fazlıkonağı Formasyonu Ilıcaboğazı kaplıca dolayında yüzeylenmemekle<br />

birlikte, alanda MTA tarafından yapılan (BK–1) sondajda kesilen ve yaşının Paleozoik olduğu<br />

tahmin edilen bu birim kuvars-serisit-kalk şistlerle temsil edilir (Özçelik ve Özbayrak, 1985). Bu<br />

birimin üzerine açısal uyumsuzlukla ve kalınlığı 250 m olan Tersiyer yaşlı çakıltaşı, kumtaşı, marn,<br />

siltaşı, killi kireçtaşı, tüf, aglomera ve andezitik lavlardan oluşan volkanosedimenter seri<br />

gelmektedir (Ergül vd.,1986). En üstte ise Kuvaterner yaşlı çakıl, kum,ve kilden oluşan alüvyon ve<br />

yamaç molozu yer alı r(Şekil 2). Kepekler kaplıca sahasında bir horst graben yapısı vardır. Bu<br />

yapıyı oluşturan ana faylara bağlı olarak örtülü ikincil faylar ve çatlaklar da gelişmiş olabilir (Öktü,<br />

1985)<br />

231


Hidrojeoloji<br />

Kepekler kaplıca sularının akifer kayacı, kaplıca dolayında görülmemekle beraber, yakın çevrede<br />

mostra veren metamorfik kayaçlar kırıklı, çatlaklı ve yer yer boşluklı oluşları nedeniyle akifer<br />

özelliğindedir. Bunun yanında çatlak sistemi gelişmiş olan ve geçirimli oldukları düşünülen<br />

andezitlerdir. Silttaşı ve killi kireçtaşı tabakaları ise geçirimsiz olup örtü kaya niteliğindedir.<br />

Yöredeki sıcak ve mineralli sular Kepekler Ilıca vadisi boyunca yer almakta, bu suların yüzeye<br />

çıkışını KD-GB uzanımlı fay sistemleri ve bu faylara bağlı ikincil fay ve çatlaklar sağlamaktadır<br />

(Şekil 2). Sıcak su taşıyan faylar alüvyon altında gömülüdür. Bu faylar, halen sıcak su çıkışlarında<br />

aktif rol oynamaktadır. Akifer kayaçlara süzülen atmosferik sular burada andezitleri oluşturan<br />

mağma cebi tarafından ısınarak horst graben yapısını oluşturan ana fay ve ikincil fay ve çatlaklar<br />

yardımıyla yeryüzüne çıkarlar. Neojen yaşlı çökellerdeki geçirimsiz birimler sisteme basınçlı akifer<br />

özelliği kazandırmaktadır.<br />

Suların sıcaklıkları kaynaklarda, 30-56°C arasında olup, toplam debileri 6 lt/s’dir. Ayrıca sıcak<br />

sular, bataklık ve sazlık görünümü sunan geniş bir alanda, küçük kaynaklar şeklinde de çıkmaktadır.<br />

Yine Sıcak su kaynaklarının bulunduğu vadiden alüvyon içersinde akan Mürüvetler deresi içinde,<br />

çeşitli yerlerde ve yakın mesafelerde sıcaklıkları 30- 50°C arasında ve debileri sıfıra yaklaşan ve<br />

değişen kaynaklar da tespit edilmiştir (Şekil 2). Ayrıca Taşagil mevkisinde sıcak sular, bataklık ve<br />

sazlık görünümü sunan geniş bir alanda, düşük debili (0,2 l/s) küçük kaynaklar şeklinde de<br />

çıkmaktadır. Ancak bu alandaki kaynakların bazen kurudukları da bilinmektedir. Bölgede<br />

1985’yılında MTA‚ ya ait derinliği 390 m, sıcaklığı 64°C, ve debisi 15 l/s olan bir sıcak su sondajı<br />

bulunmaktadır (Özçelik ve Özbayarak, 1985). Ancak sondajın kapalı olması nedeniyle ölçümler<br />

yapılarak doğrulanmamıştır.<br />

Çalışma konusunu oluşturan Kepekler Kaplıcası sıcak ve mineralli su kaynaklarından dolayı turistik<br />

öneme sahiptir. Kaplıcadan su ve çamur banyosu şeklinde istifade edilmektedir. Bölgede<br />

Selçuklulardan kalma tarihi bir hamam da bulunmaktadır<br />

232


Hidrojeokimyasal Değerlendirme<br />

Kepekler sıcak ve mineralli sularında toplam çözünmüş madde miktarı 2727 ile 3628 mg/l arasında<br />

değişmektedir. Sıcak sular kokusuz olup CO2 gazı içermektedir. Bu suların Sıcaklık, pH ve EC<br />

değerleri sırasıyla 30,03–55,8 ° C, 6,35–7,90 ve 4262–5670 µS/cm arasında değişmektedir. Soğuk<br />

suyun toplam çözünmüş madde miktarı 327 mg/l olup, pH ve EC değeri sırasıyla 6,88, 507 µS dır.<br />

Analiz sonuçlarına göre Kepekler sıcak ve mineralli su kaynakları ve sondaj suyu benzer kökenli<br />

olup, bu sular yerel yağışlardan beslenip aynı kimyasal bileşime sahip akiferden veya kayaçlardan<br />

geldiği anlaşılmaktadır.<br />

Sıcak ve mineralli suların mineralizasyonu soğuk sulara göre oldukça fazladır (Tablo 1). Sıcak su<br />

derinlerde dolaşarak mineral yönünden zengin duruma geçer ve ısınarak yükselir. Soğuk su ise çok<br />

derine inmeden çatlaklar boyunca hareket ederek ve içinde dolaştığı kayaçlarla kimyasal tepkimeye<br />

girecek zamanı bulamadan kısa sürede yeryüzüne dönmektedir.<br />

233


Sıcak ve mineralli sularda en cok bulunan iyonlar Sodyum ve bikarbonattir. Sodyum, iyonlarin<br />

toplam milliekvalenlarin %10,58– 85,46 sini, klorür %27,55 – 76,15 unu olusturmaktadir. Sodyum<br />

inceleme alanindaki sodyumlu plajioklazlarin bozusmasi ile yeralti suyuna gecmis olabilir. Ayrica<br />

kil mineralleri Ca ile Na un yer degistirmesini saglarlar. Bikarbonat, kirectaşi ve mermerlerin CO2 li<br />

sularla etkilesimi sonucu yeralti suyuna gecmektedir. Klorurun kokeni yagmur sulari ve alınan su<br />

örneklerine rezervuar kaya birimlerinin çözünmesi ya da uzun süren sirkülasyon neticesinde<br />

katılması ile açıklanabilir.<br />

Suların tahlil sonuclari diyagramlarla işlenerek bunlarin birbiyle karsilastirilimasi ve kimi kimyasal<br />

özelliklerinin belirlenmesi saglanmistir. Bu amacla çizilen yarilogaritmik schoeller diagramiında<br />

tüm sıcak kaynak ve sondaj suları ayni olup iyonlari birlestirilen dogrular birbirne paralel yaklaşık<br />

paraleldir (Sekil 3). Kimyasal tahlillere göre sıcak ve mineralli sularda katyonlar rNa+rK > rCa ><br />

rMg ve anyonlar r Cl > rHCO3 > rSO4 tarzında sıralanmıştır.<br />

Kepekler sicak ve mineralli kaynak ve sondaj sularinin kimyasal tahlillerindeki iyonlarin birbirine<br />

yakin degerleri, bu sularin esit kokenli oldugunu belirtmektedir. Sıcak ve mineralli sulari<br />

Uluslararasi Hidrojeologlar Birligine ( AIH) gore “ Na, Ca , Cl, HCO3, B, SiO2 li, ve CO2 li sicak<br />

ve mineralli Sulardir. İnceleme alanındaki sular Piper diyagramına göre Na + +K + >Ca +2 + Mg +2 ,ve<br />

Cl - + SO4 -2 > HCO3 - +CO3 -2 iyon dizilimli tuzlu ve sodalı sulardır. Karbonat olmayan alkalinite<br />

değerleri%50’den fazla olan bu sular NaCl, Na2SO4 ve KCl’ lüdür. Ilıcaboğazı soğuk su kaynağı ise<br />

Ca +2 + Mg +2 > Na + +K + , ve HCO3 - +CO3 -2 > Cl - + SO4 -2 iyon dizilimli karbonat sertliği%50’ den<br />

fazla CaCO3 ve MgCO3 lü sulardır (Şekil 4).<br />

İnceleme alanındaki sıcak ve mineralli sularla soğuk suların olası karışımları Cl’ a karşı çizilen iyon<br />

değişim diyagramları ile incelenmiştir (Şekil 5, 6). Grafikler değerlendirildiğinde Kepekler de sıcak<br />

ve mineralli sular ile soğuk sular arasında bir karışım olduğu söylenebilir. Ancak doğrusallıktan<br />

doğan bazı sapmalar genellikle çökme süreciyle ilgilidir. Cl ile diğer major iyonlar arasındaki ilişki<br />

çoğu pozitiftir (Tablo 1). Ancak Ca-Cl bileşimleri arasında negatif bir korelasyon söz konusudur<br />

(Tablo 1). Bu süreksizlik yada sapma kalsit ve dolomit minerallerinin çökelmesi veya çözünmesi ile<br />

açıklanabilir ( Mutlu, 2007).<br />

234


Tablo 1 : Ilıcaboğazı – Kepekler kaplıca sahasında bulun suların Kimyasal analiz sonuçları(mg/l)<br />

Örnek No T (°C) pH EC<br />

µS/cm<br />

Ca Mg Na K Cl SO4 HCO3 SiO2 B<br />

1 55,8 6,47 5670 83,49 25,89 500,83 17,22 890 92,21 553,4 59,994 8,91<br />

2 48,8 6,81 4710 100,16 24,85 558,88 15,08 764 81,08 556,54<br />

63,934<br />

8,06<br />

3 32,5 7,3 4262 78,67 27,06 620,95 21,16 1040 108,97 565,98<br />

47,918<br />

10<br />

4 30,03 6,4 4800 85 26,65 616,3 19,47 986 84,82 606,85<br />

48,85<br />

10,17<br />

5 15 6,88 507 106,92 17,63 18,65 1,81 72 8,06 314,43<br />

37,132<br />

0,08<br />

6 50 6,35 5220 83,4 26,85 562,15 16,92 907 80,67 600,56<br />

77,057<br />

8,66<br />

7 36,3 7,9 4576 38,42 27,82 639,94 19,59 1083 100,2 455,92<br />

57,697<br />

10,58<br />

Örnek Adı No Tarih T<br />

(°C)<br />

Kubbeli hamam<br />

Ö.A.Kaya Sondajı<br />

Erkekler Havuzu<br />

Kadınlar havuzu<br />

Ilıcaboğazı Soğuk su kaynağı<br />

Mürvetler dere içi sıcak su kaynağı<br />

Münip Çöker çiftliği kaynağı<br />

Tablo 2. Ilıcaboğazı-Kepekler kaplıca sularının izotop analiz sonuçları<br />

235<br />

EC<br />

(μS/cm)<br />

18 O<br />

(‰)<br />

D<br />

( ‰)<br />

3 H<br />

(T.U)<br />

±Hata<br />

1 25.07.2007 55.88 5670 -9.7 -62 0.24 ±0.24<br />

2 25.07.2007 48.8 4710 -9.6 -60 1.15 ±0.23<br />

3 25.07.2007 32.5 4362 -7.3 -52 0.35 ±0.21<br />

4 25.07.2007 30.0 4800 -7.9 -55 0.39 ±0.21<br />

5 25.07.2007 15 507 -7.1 -49 2 ±0.22<br />

6 25.07.2007 50 5220 -8.1 -53 1 ±0.21<br />

7 25.07.2007 36.3 4576 -3.4 -34 0.62 ±0.22


Şekil 3 : Schoeller diagramı<br />

Şekil 4: Piper diyagramı<br />

Şekil 4: Piper diyagramı<br />

236


B(mg/l)<br />

12.00<br />

8.00<br />

4.00<br />

0.00<br />

0 400 800 1200<br />

Cl(mg/l)<br />

Şekil 5: Cl- B diyagramı Şekil 6: Cl- Na diyagramı<br />

<strong>İzotop</strong> Verilerinin Değerlendirmesi<br />

Na (mg/l)<br />

0 400 800 1200<br />

Cl (mg/l)<br />

İnceleme alanında hidrodinamik yapının aydınlatılması amacıyla alanda bulunan soğuk su kaynağı<br />

ile sıcak ve mineralli su kaynak ve sondajlardan alınan su örneklerinde, Trityum (T), Oksijen-18<br />

(O 18 ) ve Döteryum (D) analizleri yapılmıştır (Tablo 2). Şekil 7 de görüldüğü gibi tüm sular doğu<br />

Akdeniz yağışlarına ait doğru ; δD=8δ 18 O +22 (Dansgaard, 1964) ile Dünya meteorik doğrusu;<br />

δD=8δ 18 O +10(Craig, 961) arasında yer almaktadır. Bu sular meteorik kökenlidir. Bunlar, derinlere<br />

fay, çatlak vb boyunca süzülüp ısınarak; uygun geçirimli kuşaklar boyunca tekrar yeryüzüne dönen<br />

sulardır.<br />

Sıcak suların izotop değerleri soğuk sulardan daha negatiftir. Bu da sıcak suların yüksek kotlara<br />

düşen kıtasal yağışlarla Beslendiğini gösterir. Kepekler soğuk suyun metorik doğrunun altında<br />

bulunmaları, bu suların buharlaşmaya uğrayan sular olduğunu gösterir. Alanda geçirimsiz Kayalar<br />

düşük kotlarda geniş alanlar kaplarlar. Ayrıca bölge daha sıcak olup, süzülmeden önce<br />

buharlaşmanın olması doğaldır.<br />

Sıcak suların O–18 değerleri birbirine çok yakındır. Bunlar aynı beslenme alanına sahip yüksek<br />

kotlardan beslenen sulardır. Erkekler havuzu ve kadınlar havuzu kaynağı ile Mürvetler dere içi<br />

sıcak su kaynakları daha negetif O–18 değeri aldığı ve meteorik doğrunun altında yer aldıkları<br />

görülmektedir. Bu, soğuk sularla karışımı, akiferin farklı kaya tipinden oluşması ve sıcak suların<br />

yüksekte farklı beslenme kotuna sahip olmalarından kaynaklanabilir (Clark and Fritz (1997). 7 nolu<br />

Münip Çöker sondajında belki örnekleme hatasından, belkide analiz hatasından O-18(-3.4‰) ve<br />

döteryum (-34‰) gibi bir değer almaktadır. Ancak trityum içeriği bakımından sıcak sulardaki<br />

trityum değerleri ile uyumludur.<br />

Öte yandan Trityum içeriği yağışın katıldığı dolaşımı ifade edecektir. Şekil 8’de görüldüğü gibi<br />

Kepekler soğuk su kaynağı Trityum içeriği yönünden sıcak ve mineralli sulardan farklıdır. Bunlar<br />

üst akifer sisteminin ve dolayısıyla yeni yağışların etkisinde oluşan kaynaklardır. Diğer sıcak su<br />

kaynak ve sondajların ise Trityum yönünden farklı olması, eski yağışların etkisinde olan yeraltı<br />

suyu boşalımından dolayı olmalıdır. Kaynak sularının oksijen–18 / EC ve Trityum/ Ec ilişkisi Şekil<br />

9’da verilmiştir. Tüm sıcak su kaynak ve sondaj suları (7 nolu Münip Çöker sondajı hariç) yüksek<br />

elektriksel iletkenliğe sahip olması, Oksijen -18 bakımından zengin olan yüksek kotlardan beslenen<br />

237<br />

800<br />

600<br />

400<br />

200<br />

0


Trityum(TU)<br />

Döteryum(o% SMOW)<br />

akiferle uzun süre temas eden derin dolaşımlı sular olmasındandır. Kepekler soğuk su kaynağı ise<br />

oksijen–18 ve EC bakımından fakir sıcak sulara nazaran daha düşük kotlardan beslenen, yüksek<br />

Trityumlu, geçiş sürelerinin kısa, ve akiferle kısa süre temas eden daha sığ dolaşımlı sulardır. O-18<br />

– Cl grafiğinde yüksek kotlardan beslenen O-18 değerleri düşük suların klorür değerleri, boşalıma<br />

kadar çok daha uzun yol kat etmelerinden dolayı yüksektir(Şekil 10).<br />

2.00<br />

1.60<br />

1.20<br />

0.80<br />

0.40<br />

0.00<br />

0.00<br />

-20.00<br />

-40.00<br />

-60.00<br />

-80.00<br />

-100.00<br />

Dogu Akdeniz meteorik<br />

dogrusu<br />

Dünya meteorik dogrusu<br />

Kubbeli hamam<br />

Ö.A. Kaya Sondaji<br />

Erkekler havuzu<br />

Kadinlar havuzu<br />

Ilicabogazi soguk su kay.<br />

Mürvetler dere ici kay.<br />

Münip çöker çiftligi<br />

-12.00 -8.00 -4.00 0.00<br />

Oksijen-18 (o%SMOW)<br />

Şekil 7: O-18 – Döteryum ilişkisi Şekil 8: O-18- Trityum ilişkisi<br />

0 2000 4000 6000<br />

EC(mg/l)<br />

-10 -8 -6 -4 -2<br />

Oksijen-18(%o SMOW)<br />

Şekil 9: Trityum-EC diagramı Şekil 10: O-18-Cl diyagramı<br />

Bu çalışmada suların izotop içerikleri sınırlı olmasından dolayı, yer altı sularının doğal dolaşım<br />

sistemlerini tam olarak söylemek zordur.Buna göre alanda bulunan tüm suların geçiş<br />

süreleri,örnekler arasındaki dolaşım sistemleri ve beslenme alanı yükseltisine bağlı olarak üç farklı<br />

dolaşım sistemi ayırt edildi. Kepekler soğuk suyu Sığ dolaşımlı, düşük kotlardan Güncel yağışla<br />

beslenen, geçiş süreleri kısa sulardır. Biraz daha yüksek kotlardan kıtasal Yağışlarla beslenen, yer<br />

altı geçiş süreleri Kubbeli hamam sıcak su kaynağı, Erkekler havuzu ve Kadınlar havuzu sıcak ve<br />

mineralli sulara göre kısa olan suları A. Öner sondajı ile Mürvetler dere içi sıcak kaynak suları<br />

temsil etmektedir.. Kubbeli hamam sıcak su kaynağı, Erkekler havuzu ve Kadınlar havuzu sıcak ve<br />

238<br />

Oksijen-18(o%SMOW)<br />

Trityum(TU)<br />

-2<br />

-4<br />

-6<br />

-8<br />

-10<br />

2.00<br />

1.60<br />

1.20<br />

0.80<br />

0.40<br />

0.00<br />

No 1<br />

No 2<br />

No 3<br />

No 4<br />

No 5<br />

No 6<br />

No 7<br />

No 1<br />

No 2<br />

No 3<br />

No 4<br />

No 5<br />

No 6<br />

No 7<br />

0 400 800 1200<br />

Cl (mg/l)


mineralli kaynakları Trityum değerleri düşük, O–18 değerleri bakımından yüksek, yüksek kotlardan<br />

beslenen geçiş süreleri uzun, derin dolaşımlı ve daha yaşlı suları temsil ederler.<br />

Sonuç<br />

Ilıcaboğazı-Kepekler sıcak ve mineralli sular Kepekler Ilıca vadisi boyunca yer almakta, bu suların<br />

yüzeye çıkışını KD-GB uzanımlı fay sistemleri ve bu faylara bağlı ikincil fay ve çatlaklar<br />

sağlamaktadır. Kepekler kaplıca sularının akifer kayacı, metamorfik kayaçlar ve çatlak sistemi<br />

gelişmiş olduğu için geçirimlilik kazanan andezitlerdir. Silttaşı ve killi kireçtaşı tabakaları ise<br />

geçirimsiz olup örtü kaya niteliğindedir. Sıcak ve mineralli sular Uluslararasi Hidrojeologlar<br />

Birligine gore “ Na, Ca , Cl, HCO3, B, SiO2 li, ve CO2 li sıcak ve mineralli Sulardır.<br />

Sıcak ve mineralli suların izotop içeriklerine göre meteorik kökenli olup, yağışın bir kısmı, yerin<br />

altına çatlak, kırık ve faylar boyunca süzülmekte ve bu süreçte ısıtıcı kayaç olduğu düşünülen<br />

andezitler tarafından ısınırlar ve horst-graben yapısını oluşturan fay veya etkili çatlaklar yardımıyla<br />

yükselerek yeryüzüne çıkarlar. Bu sular yüksek kotlara düşen yağışla beslenen, geçiş süreleri uzun,<br />

derin dolaşımlı sulardır. Ayrıca Kepekler yöresinde sıcak su ile ilgili tesislerin geliştirilip<br />

yaygınlaştırılması, şüphesiz kaplıcalar dolayında daha pek çok ve daha derin sondajların yapılarak<br />

sıcak su miktarının birkaç misli daha artırılmasına bağlıdır. İnceleme alanında böyle bir potansiyel<br />

mevcut olup, önerilen yatırımlara plan- proje dahilinde bir an önce başlanması gerekmektedir<br />

Kaynaklar<br />

[1].Arnorsson, S., Sıgurdsson, S. and Svarsson, H., (1982). The chemistry of geothermal waters in<br />

Iceland Calculation of aqueous speciation from 0C to 370C. Geochim. Cosmochim. Acta,<br />

[2]Arnorsson, S., (1985). The use of mixing models and chemical geothermometers for estimating<br />

underground temperature in geothermal systems. J.Volc. Geotherm. Res., 23,299-335.<br />

[3] Clark I. D. and Fritz, P. (1997). Environmental isotopes in hydrogeology.Lewis Publ., Boca<br />

Raton, 328<br />

[4] Dansgaard, W., (1964). Stable isotopes in precipitation, Tellus, 16,436-468.<br />

[5] Ergül, E., Öztürk, Z., Akçagören , F. , Gözler, M.Z. (1980); Balikesir ili , Marmara Denizli<br />

arasının jeolojisi , MTA Rapor No:6760 Ankara<br />

[6] Ercan,T., Ergül,E., Akçören, F., Çetin, A., Granit, S. ve Asutay, J., (1990). Balıkesir-Bandırma<br />

arasının jeolojisi, Tersiyer volkanizmasının petrolojisi ve bölgesel yayılımı, MTA dergisi 110, 113-<br />

130, Ankara.<br />

[7] Fytikas, M., Giuliani,O, Innocenti, F.,Marinelli,G. Ve Mazzuoli,R.,(1976). Geochronological<br />

data on recent magmatismof the Aegean sea: tectonophysics,31, T29-T34.<br />

[8] IAH.(1979). Map of mineral and thermal water of Europe. Scale 1: 500,000, International<br />

Association of Hydrogeologists, United Kingdom.<br />

[9] Öktü, G., (1985). Balıkesir – Susurluk- Kepekler korunma alanları incelemesi, bölge arşiv.<br />

No:526<br />

[10] Ölmez , E. (1978) ; Balıkesir-Susurluk –Kepekler (Çamur ılıcası) prospeksiyonu.<br />

[11] Ölmez , E., Erzenoğlu , Z. (1994) ; Balıkesir-Susurluk –Kepekler (Çamur ılıcası) Kaplıcası<br />

Jeolojik – Hidrojeolojik etüdü. MTA Rapor No:126 (Özel)<br />

239


[12] Özçelik, Ş. ,Özbayrak , İ.H. (1985) ; Balıkesir Ilıcaboğazı (Kepekler) Sıcaksu kuyusu (BK-1)<br />

Bitirme Raporu . MTA Raporu Der. No: 8352 Ankara<br />

[14] Craig, H., 1961: Isotopic variations in meteoric waters. Science 133, 1702- 1703.<br />

[15] Mutlu, H., (2007). Constraints on the origin of the Balıkesir Thermal Waters (Turkey) from<br />

Stable Isotope ( 18 O, D, 13 C, 34 S) and Major-Trace Element Compositions ,Turkish Journal of<br />

Earth Sciences ,V.16, pp.13-32.,<br />

Teşekkür<br />

Yazarlar Trityum izotopu ve kimyasal analizlerin yapılmasında, Hacettepe Üniversitesinde görevli<br />

olan Sayın Prof. Dr. Serdar Bayarı ve Dr. Nur Özyurt ‘a destek ve yardımlarından dolayı çok<br />

teşekkür eder.<br />

240


İZOTOP ORANLAYICI KÜTLE SPEKTROMETRESİ (IRMS DUAL INLET)<br />

KULLANILARAK SULARDA OKSİJEN-18 VE DÖTERYUM<br />

İZOTOPLARININ BELİRLENMESİ<br />

Hasan DENİZ 1 , Nermin DOĞAN 1 , Alime TEMEL DİLAVER 1<br />

1 <strong>DSİ</strong> <strong>Genel</strong> Müd. TAKK Dai. Bşk <strong>İzotop</strong> Lab..<br />

hasanvdeniz@gmail.com nermind@dsi.gov.tr. alimet@dsi.gov.tr<br />

ÖZET<br />

Sularda bulunan çevresel izotoplar hidrolojik ve hidrojeolojik çalışmalarda 60’lı yıllardan<br />

başlayarak günümüze kadar etkin olarak kullanılmaktadır. Bu alanlarda faaliyet gösteren <strong>DSİ</strong>,<br />

yaptığı çalışmaları deneysel olarak destekleyebilmek amacıyla 1979’ da hidrolojik ve<br />

hidrolojeolojik alanda uluslar arası çalışmalar da yapan IAEA (Uluslararası atom Enerji Ajansı )<br />

ile işbirliğine giderek <strong>İzotop</strong> Laboratuarı Şube Müdürlüğü bünyesinde Kararlı <strong>İzotop</strong> Laboratuarını<br />

kurmuştur. Bu işbirliği kapsamında alınan <strong>İzotop</strong> Oranlayıcı Kütle Spektrometresi kullanılarak<br />

gerek <strong>DSİ</strong> bünyesinde yürütülen projeler; gerekse kamu kurumları, üniversiteler ve şahısların<br />

yürüttüğü projeler kapsamında pek çok çalışma yapılmıştır. 2005 yılında <strong>DSİ</strong>, bu alandaki<br />

çalışmalarını çağın gereklerine uygun seviyeye getirmek amacıyla modern bir kütle<br />

spektrometresini <strong>İzotop</strong> Laboratuarına dahil etmiştir. Sularda yapılan kararlı izotop analizinde<br />

DUAL INLET tipindeki IRMS (Isotope Ratio Mass Spectrometer/<strong>İzotop</strong> Oranlayıcı Kütle<br />

Spektrometresi) kullanılarak, IAEA’nın belirlediği ve dağıtımını yaptığı standart’a (VSMOW) göre<br />

yapılan δ 2 H ve δ 18 O ölçüm tekniği bu yazının konusudur.<br />

Anahtar Kelimeler: <strong>İzotop</strong> analizi, çevresel izotoplar, izotop metodolojisi, IRMS<br />

MEASURING OXYGEN-18 AND DEUTERIUM ISOTOPES IN WATERS BY USING<br />

ISOTOPE RATIO MASS SPEKTROMETER DUAL INLET SYSTEM<br />

ABSTRACT<br />

Environmental isotopes in waters have contributed to studies in hydrology and hydrogeology. <strong>DSİ</strong><br />

has established Stable Isotope Laboratory cooperating with IAEA to get experimental support for<br />

own studies in 1979. Through this cooperation, an IRMS (Isotope Ratio Mass Spectrometer) has<br />

been added to Stable Isotope Laboratory. Many hydrological hydrogeological studies belonging to<br />

<strong>DSİ</strong>, universities and individuals has been performed. In 2005 <strong>DSİ</strong> bought a modern IRMS to<br />

improve Stable Isotope Laboratory. δ 2 H and δ 18 O measurement techniques versus VSMOW is the<br />

topic of this paper as using DUAL INLET IRMS.<br />

Key Words: Isotope analysis, environmental isotopes, isotope methodology, IRMS<br />

1.GİRİŞ<br />

Sularda doğal olarak bulunan hidrojen ve oksijen izotopları suyun bünyesini oluşturduğundan<br />

hidrolojik çalışmalarda ideal izleyicilerdir. Bu izotopların hidrolojik çevrim içerisindeki değişimleri<br />

bu alanda karşılaşılan bir çok problemin çözümünde büyük yarar sağlamaktadır. Hidrolojik çevrim<br />

sürecinde, suyu oluşturan hidrojen ve oksijenin kararlı izotoplarının izotopik içeriklerinde başta<br />

sıcaklık olmak üzere yersel ve zamansal faktörlere bağlı olarak birtakım değişiklikler oluşur.<br />

Hidrolojik çevrim sürecinde, suyun içeriğindeki kararlı izotopların konsantrasyonlarında meydana<br />

gelen değişimler su kütlelerinin hareketlerinin izlenmesini ve değerlendirilmesini mümkün kılar.<br />

241


<strong>İzotop</strong>, proton sayısı aynı nötron sayısı farklı olan elementlerdir. Bir elementin izotopları periyodik<br />

tabloda aynı yerdedirler ancak çekirdek özellikleri farklı olup kararlı ve kararsız olmak üzere ikiye<br />

ayrılırlar. Kararsız izotoplar radyoaktif özelliklere sahip olup zamanla parçalanarak başka<br />

elementlere dönüşürler. Kararlı izotoplar güneş sisteminin varoluşundan beri mevcut olup,<br />

geçtikleri fiziksel ve kimyasal süreçlerde yalnızca konsantrasyonları değişir.<br />

Çizelge 1: <strong>İzotop</strong> hidrolojisinde çoğunlukla kullanılan hidrojen ve oksijen elementlerinin kararlı<br />

izotopları<br />

Hidrojen<br />

Oksijen<br />

Proton Nötron<br />

Atom<br />

Ağırlığı<br />

1 0 1 99,985<br />

1 1 2 0,015<br />

8 8 16 99,759<br />

8 9 17 0,037<br />

8 10 18 0,204<br />

242<br />

Doğada Bulunma<br />

Oranı (%) Sembol<br />

Çizelge 1’de görüldüğü gibi hidrojen elementinin kütle numarası 1 olan 1 H-hidrojen izotopu<br />

%99,985 ile doğada en fazla bulunma oranına sahiptir. Hidrojen elementinin kütle numarası 2 olan<br />

ağır izotopu 2 H-döteryum ise daha az bulunmaktadır. Hidrojenin üç izotopundan ikisi kararlı ( 1 H<br />

, 2 H ) biri radyoaktiftir ( 3 H). Oksijenin üç adet kararlı izotopunun ( 16 O, 17 O, 18 O) yanısıra saniyelerle<br />

ölçülebilen yarı ömürlere sahip 4 adet radyoaktif izotopu vardır ( 14 O, 15 O, 19 O, 20 O).<br />

2.İZOTOP METODOLOJİSİ<br />

Sularda bulunan kararlı izotopların ölçümleri birimsiz değerlerdir. Ölçüm sonucu delta değeri<br />

olarak ifade edilirse, az bulunan bir izotopun ( 2 H, 18 O) bol bulunan bir izotopa oranının ( 1 H, 16 O)<br />

bir standarda göre binde olarak sapmasıdır.<br />

RÖrnek<br />

RS<br />

tan dart<br />

x1000<br />

R<br />

<br />

<br />

‰<br />

S tan dart<br />

( A)<br />

İZOTOP<br />

R <br />

( H)<br />

İZOTOP<br />

2<br />

R 1<br />

H<br />

H<br />

1 H<br />

2 H<br />

16 O<br />

17 O<br />

18 O<br />

18<br />

O<br />

(A): Ağır (H): Hafif<br />

O<br />

R 16<br />

Sulardaki izotop oranları yaygın olarak IAEA’nın belirlediği bir standarttan (VSMOW) sapma<br />

olarak hesaplanır. VSMOW (Vienna Standard Mean Ocean Water) farklı okyanuslardan su<br />

örnekleri alınarak hazırlanmış, sularda hidrojen ve oksijen izotopları ölçümünde kullanılan<br />

referans kaynaktır. Okyanusların hidrolojik çevrimin başlangıç ve sonu olmaları, su kaynaklarının<br />

% 97’sini oluşturmaları, izotopik açıdan düzgün bir dağılım göstermeleri nedenleriyle sulardaki<br />

izotop değerlerinin okyanuslardan elde edilen bir standarda göre belirlenmesi ideal bir tercihtir.<br />

IAEA’ nın belirlediği VSMOW’un 2 H ve 18 O için izotop oranları aşağıdaki gibidir (W. G. Mook,<br />

2000). 2RSmow 2 H/ 1 H = 155.75 10 -6 ±0.05<br />

18 RSmow 18 O/ 16 O= 2005.20 10 -6 ±0.45<br />

<strong>İzotop</strong>ik içerikleri analiz sonucu olarak verilirken 2 H/ 1 H ve 18 O/ 16 O değerleri için ²δ , 18 δ veya δ 2 H ,<br />

δ 18 O şeklinde gösterilebilir. Bu değerler hidrolojik çevrimde -450‰< δ 2 H


δ 18 O


hafif parçacığın bağlanma enerjisinden büyüktür. Dolayısıyla hafif parçacık daha kolay bağını<br />

koparabilir. Bunun sonuçları olarak;<br />

1<br />

H2 <br />

18 O ve 1 H 2 H 16 O molekülleri 1 H2 16 O molekülünden daha düşük buhar basıncına sahip<br />

olması nedeniyle 1 H2 16 O molekülü daha kolay buharlaşır.<br />

Pek çok kimyasal reaksiyonda hafif olan izotoplar ağır olanlara göre daha hızlı reaksiyona<br />

girerler.<br />

Hidrolojik çevrimde izotop kompozisyonunda meydana gelen değişiklikler kütle bağımlı olarak<br />

başlıca üç süreçle açıklanabilir.<br />

Denge izotop ayrışması, biraradaki moleküllerde ya da denge halinde olan fazlarda gerçekleşen<br />

izotop değiş-tokuşu olarak tanımlanabilir. Bu olay tersinir bir reaksiyondur. Bu durumda fazlardan<br />

ya da bileşiklerden bir tanesinin ağır izotop içeriğinin net olarak zenginleştiği ya da fakirleştiği<br />

söylenemez. Ancak genellikle yoğun olan faz (sıvı, buhardan yoğundur) ya da ağır olan molekül<br />

(CaCO 3 ,CO 2 ‘den ağırdır) daha fazla ağır izotop içerir. Denge izotop ayrışması sıcaklıkla ilişkilidir<br />

ve sıcaklık arttıkça izotopik farklılıklar azalır.<br />

H<br />

16<br />

2<br />

O C<br />

18<br />

O<br />

16<br />

O H<br />

2<br />

C<br />

18<br />

O<br />

16<br />

O H<br />

18<br />

2<br />

O C<br />

16<br />

18<br />

18<br />

H O(<br />

BUHAR)<br />

H O(<br />

SIVI ) H O(<br />

BUHAR)<br />

H<br />

2<br />

2<br />

2<br />

16<br />

O<br />

244<br />

16<br />

2<br />

O(<br />

SIVI )<br />

Kinetik izotop ayrışması, tek yönlü kimyasal ve biyokimyasal reaksiyonlardır. Kinetik ayrışmada<br />

orijinal fazın ya da bileşiğin ağır izotopik içeriği fakirleşir.<br />

Transport izotop ayrışmasında, kinetik ve denge ayrışmalarından farklı olarak moleküllerin<br />

oynadığı rol sözkonusudur. Suyun izotopik türleri ( 1 H2 16 O, 1 H 2 H 16 O, 1 H2 18 O) farklı hareket<br />

kabiliyetlerine sahiptir. Ağır izotopların davranışları ağır moleküllerde daha da belirgin hale gelir.<br />

3.KARARLI İZOTOP ÖLÇÜMÜ<br />

Su, hidrolojik çevrimde farklı bileşikler ya da süreçler (process) içinde hareket ederken izotop<br />

oranlarının değişmesine bağlı olarak çeşitli bileşikler ve süreçlerdeki farklı izotopik işaretler/<br />

parmak izleri suyun hidrolojik çevrimdeki hareketinde ve orjininin izlenmesinde bilgi sağlar. Farklı<br />

bileşikler ya da süreçler birbirlerine çok yakın hatta aynı izotopik kompozisyonlara sahip olabilirler<br />

ve ayrıca izotopik oranların son derece küçük değerler olmaları, Kütle spektrometrelerinin<br />

kompleks yapıları bu bilginin sağlanmasında örnek toplanmasından sonuçların hesaplanmasına<br />

kadar geçen süreçte özen gösterilmesini gerekli kılmaktadır.<br />

Su örneği içerisindeki izotopik oranlardaki ( 2 H/ 1 H veya 18 O/ 16 O) değişimler ancak kütle<br />

spektrometreleriyle saptanabilir. Kütle Spektrometresi, basit olarak iyonları kütlelerine göre<br />

ayırarak bolluklarıyla ilişkili ölçer. Kaynak (source), uçuş tüpü (flight tube) ve kolektörden<br />

(collector) oluşur. Gaz molekülleri kaynakta iyonize edilip, elektrik alanda bir demet halinde<br />

hızlandırılarak, uçuş tüpüne ulaşıp buradaki manyetik alan etkisiyle dairesel bir yol izleyerek<br />

kütleleriyle ilişkili yarıçaplarla saparlar. Böylece farklı kütleli iyonlar farklı kolektörlere ulaşırlar.<br />

Kolektörlere ulaşan iyonlar elektrik yüklerini kaybederler ve küçük bir akıma neden olup bu akımın<br />

şiddeti kolektöre çarpan iyon sayısı ile orantılıdır.


Şekil 1. Kütle Spektrumu<br />

Şekil 2. Kütle Spektrometresi<br />

<strong>DSİ</strong> <strong>İzotop</strong> Laboratuarı Şube Müdürlüğünde gerçekleştirilen δ 2 H ve δ 18 O deneyleri 2005 yılından<br />

itibaren DUAL INLET IsoPrime Kütle Spektrometresi kullanılarak (Şekil 2) IAEA’nın belirlediği<br />

dengeleme yöntemiyle yapılmaktadır. Bu deneyler, TS EN ISO/IEC 17025 standardı kapsamında<br />

Türk Akreditasyon (TÜRKAK) Kurumu tarafından akredite edilmiştir.<br />

3.1.Araziden Örnek Alınması<br />

Örneğin araziden uygun bir şekilde alınması ölçüm sonucunun sağlıklı olması açısından çok<br />

önemlidir. Alınan örneğin kaynağı temsil ettiği varsayılır.<br />

245


1 litrelik çift kapaklı bir plastik şişe uygundur. Şişe, örnek su ile çalkalandıktan sonra üzerinde<br />

hava boşluğu kalmayacak şekilde tam olarak doldurulmalıdır. Kapaklar sıkı bir şekilde<br />

kapanmalıdır. Örnekler laboratuara ulaştırılana kadar serin bir yerde korunmalı, buharlaşma<br />

olmaması için özen gösterilmelidir.<br />

Şişenin üzerine<br />

Örneğin alınma tarihi<br />

Proje adı ve örnek adı<br />

Örnek alınan yerin adı<br />

Lokasyonun koordinatları<br />

yazılmalıdır.<br />

Yerüstü Sularından Örnek Alınması: Akarsudan alınacak örnek için akışın olduğu ve<br />

buharlaşmanın olmadığı bir yer seçilmelidir. Akarsuyun kıyısından ve göllenme olan bir yerden<br />

alınmamalıdır. Gölden örnek almak için örnek alma aleti ile derinden alınmalıdır. Derinlik ve<br />

alınan yer kayıt edilmelidir.<br />

Yeraltı Sularından Örnek Alınması: Pompalı kuyularda pompa bir müddet çalıştırılıp borudaki<br />

suyun akması sağlandıktan sonra örnek alınmalıdır. Pompasız araştırma ve sondaj kuyularından<br />

derinden örnek alma aleti kullanılarak örnek alınmalıdır. Yüzeyden hava ile temas etmiş örnek<br />

alınmamalıdır. Kaynaktan alınacak suyun gözeden çıkıyor olması gerekir. Göllenmiş, buharlaşmaya<br />

maruz kalmış sudan örnek alınmamalıdır.<br />

Yağış Örneğinin Alınması: Yağış örneği toplamak için pluviyometre kullanılır. Pluviyometre<br />

yağış dışında farklı bir su ile temas etmemelidir. Ayın ilk gününden itibaren her gün pluviyometre<br />

gözlenmeli ve toplanan yağış ağzı sıkıca kapanabilen bir damacanada biriktirilmelidir. Ayın son<br />

günü damacana iyice çalkalanarak homojen bir karışım olması sağlanmalıdır. 1 litrelik plastik şişe<br />

mümkünse tam olarak doldurulmalı. Şişenin üzerine yağış istasyonunun adı, yağışın ait olduğu ay<br />

yazılmalıdır.<br />

3.2.Su Örneklerinin Analiz İçin Hazırlanması ve Ölçülmesi<br />

Gelen su örneklerinin δ 2 H ve δ 18 O değerlerini belirlemek için, örnekler ve standartlardan oluşan bir<br />

set oluşturulur. Standartlar, örneklerin gerçek değerlerinin hesaplanması ve sistemin kararlılığının<br />

izlenmesi için sete konur. Kullanılan standartlar IAEA’nın dağıtımını yaptığı sertifikalı uluslar arası<br />

SLAP, GISP, VSMOW(Standart Light Antarctic Precipitation, Greenland Icesheet Precipitation,<br />

Vienna Standart Mean Ocean Water) ve bu standartların dışında laboratuar tarafından belirlenen<br />

lokal standartlar ATW, HLW dir (Ankara Tap Water, Hard Lake Water) (Çizelge 2). Kullanılan<br />

standartlar ölçülen numunelerin ölçüm aralığını kapsamalıdır. Örneğin Türkiye’deki suların<br />

18<br />

O değerleri yaklaşık olarak +3 ile -20 arasında olduğu yaklaşımıyla değerlendirirsek, en az bir<br />

standart -20 yada daha düşük, bir standart +3 yada daha yüksek , bir standardın da bunların<br />

ortalaması olması idealdir.<br />

Çizelge 2: Kararlı <strong>İzotop</strong> Laboratuarında kullanılan standartlar<br />

Standart δ 2 H δ 18 O<br />

VSMOW 0,00 0,00<br />

SLAP -428,00 -55,50<br />

GISP -189,50 -24,80<br />

ATW -67,02 -10,02<br />

HLW -32,65 -2,73<br />

246


<strong>DSİ</strong> Kararlı <strong>İzotop</strong> Laboratuarında örnekleri ölçüme hazırlarken, aynı set içerisinde, lokal<br />

standartlardan ATW ve HLW, uluslararası standartlardan GISP, SLAP, SMOW’dan<br />

herhangi ikisi olmak üzere en az 4 standart kullanılır. Laboratuara gelen örnekler ve<br />

kullanılan standartlardan, 200 µl alınarak maksimum 60 numunelik ölçüm seti aşağıdaki<br />

adımlara göre hazırlanır (Şekil 3).<br />

Tekrarlanabilirliği görmek çok önemli olduğundan her bir örnek en az üç kez aynı sete<br />

konur .Cihazdan kaynaklanabilecek hatalar, örnek hazırlamadan gelebilecek hatalar<br />

nedeniyle aynı örneğin ölçüm sonuçları arasında farklar olabilir. Tekrarlanabilirlik aralığı<br />

δ 2 H için , δ 18 O için olarak kabul edilir ( Mook, W.G., 2000).<br />

Aynı örnek başa, ortaya, sona olacak şekilde üç kez ölçülecek şekilde sete yerleştirilir.<br />

Böylece zamanla (bir setin ölçüm süresi: yaklaşık 30 saat) ortaya çıkabilecek hatalar<br />

maskelenmemiş olur (M. Gröning, 2008).<br />

60 örnek kapasiteli bir sette mesela 2 GISP, 2 SLAP, 3 ATW, 3 HLW gibi en az 10 tane<br />

standart kullanılır. Setin içindeki standartlar başa ya da sona toplu halde konmaz, setin içine<br />

dağıtılarak örnekler gibi ölçülmesi sağlanır.<br />

δ 2 H ölçümü için örnekler hazırlanırken katalizör kullanılır. Her vialin içine su örneği ile<br />

birlikte bir katalizör konur. Viallerin kapakları su örnekleri konduktan sonra sızdırmazlık<br />

sağlayacak biçimde sıkıca kapatılır.<br />

Bu şekilde hazırlanan set analiz için sistemdeki örnek hücresi birimi olan MULTIPREP’e<br />

yerleştirilir (Şekil 3).<br />

Şekil 3. Kararlı <strong>İzotop</strong> Laboratuarında Örnek Hazırlama<br />

247


Örnekler hücrelere konduktan hemen sonra viallerin içindeki hava vakumlanır ve viallere δ 2 H için<br />

hidrojen gazı, δ 18 O için CO2 gazı doldurulur. Gaz ve su arasındaki dengelenme reaksiyonu için,<br />

örnek hücre tablası 40 °C sabit sıcaklıkta olup aşağıdaki dengeleme reaksiyonları gerçekleşir (Şekil<br />

4). Bu sıcaklıkta δ 2 H analizi için 4 saat, δ 18 O analizi için 8 saat beklenir. Böylece örnek hazırlama<br />

süreci tamamlanmıştır.<br />

H2 18 O(sıvı) + C 16 O2 (gaz) H2 16 O(sıvı) + C 18 O 16 O (gaz)<br />

2 H 1 HO(sıvı) + 1 H2(gaz) 1 H2O(sıvı) + 2 H 1 H(sıvı)<br />

Şekil 4. Viallerde gerçekleşen gaz –su dengelenme reaksiyonu<br />

Su ile gaz arasında dengelenme gerçekleştiğinde her ikisinin de izotop oranları aynı olmaktadır.<br />

Ancak gaz ve suyun denk olan bu değeri suyun izotopik değeri değildir. Bu dengelenme sırasında<br />

su bir miktar buharlaşmıştır çünkü dengeleme sıcaklığı 40 °C’dir ve suda olan izotoplar gazda da<br />

vardır. Aslında ayrışma (fractination ) gerçekleştiğinden, bu durumu düzeltmek için gaz ve buhar<br />

karışımı vialden alınıp -90 °C’lik bir tuzakta bekletilerek gaz buhardan ayrıştırılır. Bu gaz DUAL<br />

INLET’deki örnek körüğüne, dengelemede kullanılan referans gaz da DUAL INLET’teki referans<br />

körüğüne alınır. Körüklerde tutulan gaz sıkıştırılarak yada genleştirilerek ölçüm için uygun sinyal<br />

elde edilir. Kütle Spektrometrelerinde suyun doğrudan ölçümü çeşitli problemlere yol açmaktadır.<br />

Bu problemlerden en başta geleni suyun metale yapışması (adhesion) nedeniyle hafıza etkisi<br />

(memory effect) oluşmasıdır. Yani su örneğinin sistemden temizlenememesi nedeniyle bir sonraki<br />

su örneğinin sonucuna katkı yapmaktadır . Bu nedenle DUAL INLET’te olduğu gibi su ile izotopik<br />

olarak dengelenmiş gaz kullanmak daha uygundur.<br />

Örnek ve referans gazları sırasıyla Dual İnlet sisteminin temel birimi olan, taşınan gazın iyonize<br />

edildiği ve kolektörlerde ölçüldüğü çok düşük basınçlı (10 -8 mbar ) bir ortam olan ISOPRIME a<br />

gönderilir. Gazlar, basınç etkisiyle Dual İnlet ten ISOPRIME’daki iyon kaynağına ulaşırlar. Bu gaz<br />

molekülleri bir filamentten yayılan elektronlarla iyonize edilirler (e - + M M + + 2e - ). İyonlar<br />

1 2<br />

kaynaktan elektrik alanların etkisiyle ayrılarak ( qV mv ) manyetik alana girerler ve kütleleri<br />

ile ilişkili olarak saparlar. Farklı kütleli iyonlar farklı kolektörlerde toplanırlar (Şekil 5). Kolektöre<br />

ulaşan iyonların miktarı ile ilişkili olarak meydana gelen akım izotopik oranların elde edilmesini<br />

sağlar.<br />

248<br />

2


Şekil 5. Gaz moleküllerinin kolektörlere dağılımı<br />

3.3 Deney Sonuçlarının Hesaplanmasına Örnek:<br />

Sistemin verdiği sonuçlar ham veri (raw data) olarak değerlendirilir. Sette ölçülen standartlar<br />

kullanılarak bir regresyon denklemi elde edilir. Bu regresyon denklemi ham verilere uygulanır<br />

(Çizelge 3). Böylece örneklerin δ 2 H veya δ 18 O sonuçlarına ulaşılmış olur<br />

249


Çizelge 3: Ham Veri Dosyası<br />

Stable Isotope Analysis<br />

Batch results sheet<br />

Date<br />

Current 27.7.08 21:56 Sheet: #NAME?<br />

Batch start 14.2.08 18:08 Filename: #NAME?<br />

Batch end 15.2.08 11:59 Path: #NAME?<br />

Analysis results<br />

Index Acquisition date delta 45 std error n= delta 46 std error n= 13C 18O Yield Type Name<br />

1 15.2.08 2:08 0,725 0,003 10 21,716 0,006 10 0,034 -8,833 169,6 Bellows open atw 80043<br />

2 15.2.08 2:31 1,088 0,003 10 28,648 0,005 10 0,185 -2,120 127,0 Bellows open hlw 80044<br />

3 15.2.08 2:44 0,763 0,004 10 21,834 0,006 10 0,071 -8,719 108,4 Bellows open atw 80045<br />

4 15.2.08 2:57 1,070 0,004 10 28,561 0,006 10 0,169 -2,204 148,0 Bellows open hlw 80046<br />

5 15.2.08 3:11 0,748 0,003 10 21,819 0,005 10 0,056 -8,734 128,3 Bellows open atw 80047<br />

6 15.2.08 3:24 1,150 0,002 10 28,708 0,007 10 0,250 -2,062 98,4 Bellows open hlw 80048<br />

7 15.2.08 3:40 0,703 0,003 10 20,654 0,012 10 0,047 -9,862 140,6 Bellows open e75 80049<br />

8 15.2.08 3:54 0,740 0,003 10 21,079 0,006 10 0,072 -9,451 116,0 Bellows open e76 80050<br />

9 15.2.08 4:07 0,806 0,001 10 23,135 0,012 10 0,072 -7,459 105,8 Bellows open e77 80051<br />

10 15.2.08 4:20 0,700 0,003 10 20,241 0,005 10 0,057 -10,262 138,0 Bellows open e78 80052<br />

11 15.2.08 4:37 1,188 0,004 10 23,654 0,005 10 0,462 -6,957 116,6 Bellows open e79 80053<br />

12 15.2.08 4:50 0,794 0,005 10 21,681 0,008 10 0,108 -8,867 109,2 Bellows open e80 80054<br />

13 15.2.08 5:04 0,885 0,005 10 21,637 0,008 10 0,208 -8,910 111,4 Bellows open skk 80055<br />

14 15.2.08 5:18 0,741 0,005 10 21,659 0,006 10 0,053 -8,889 113,9 Bellows open ys 80056<br />

15 15.2.08 5:31 0,715 0,004 10 20,726 0,004 10 0,057 -9,792 110,9 Bellows open gs 80057<br />

16 15.2.08 5:44 0,731 0,005 10 20,546 0,007 10 0,080 -9,967 106,9 Bellows open tmb 80058<br />

17 15.2.08 5:58 0,710 0,004 10 20,422 0,007 10 0,062 -10,086 106,6 Bellows open e75 80059<br />

18 15.2.08 6:12 0,771 0,004 10 21,315 0,006 10 0,097 -9,222 106,3 Bellows open e76 80060<br />

19 15.2.08 6:25 0,803 0,003 10 22,928 0,011 10 0,076 -7,659 118,7 Bellows open e77 80061<br />

20 15.2.08 6:40 0,706 0,005 10 19,929 0,012 10 0,075 -10,564 112,1 Bellows open e78 80062<br />

21 15.2.08 6:53 0,278 0,002 10 7,704 0,005 10 0,035 -22,404 114,8 Bellows open gisp 80063<br />

22 15.2.08 7:06 0,269 0,004 10 7,777 0,006 10 0,022 -22,334 122,7 Bellows open gisp 80064<br />

23 15.2.08 7:20 -0,778 0,005 10 -21,904 0,009 10 -0,084 -51,081 110,5 Bellows open slap 80065<br />

24 15.2.08 7:34 -0,786 0,003 10 -21,970 0,006 10 -0,091 -51,145 103,1 Bellows open slap 80066<br />

25 15.2.08 7:49 1,224 0,003 10 23,552 0,005 9 0,504 -7,056 103,7 Bellows open e79 80067<br />

26 15.2.08 8:03 0,780 0,003 10 21,502 0,009 10 0,100 -9,041 111,0 Bellows open e80 80068<br />

27 15.2.08 8:16 0,919 0,002 10 21,735 0,007 10 0,240 -8,815 104,5 Bellows open skk 80069<br />

28 15.2.08 8:29 0,749 0,004 10 21,559 0,007 10 0,065 -8,985 102,7 Bellows open ys 80070<br />

29 15.2.08 8:43 0,714 0,003 10 20,451 0,005 10 0,065 -10,058 96,2 Bellows open gs 80071<br />

30 15.2.08 8:59 0,743 0,003 10 20,594 0,006 10 0,091 -9,920 109,5 Bellows open tmb 80072<br />

31 15.2.08 9:13 0,719 0,003 10 20,511 0,008 10 0,069 -10,000 108,4 Bellows open e75 80073<br />

32 15.2.08 9:27 0,785 0,003 10 21,273 0,006 10 0,113 -9,263 100,9 Bellows open e76 80074<br />

33 15.2.08 9:40 0,801 0,003 10 22,717 0,009 10 0,081 -7,864 111,5 Bellows open e77 80075<br />

34 15.2.08 9:54 0,717 0,005 10 20,308 0,009 10 0,073 -10,197 101,6 Bellows open e78 80076<br />

35 15.2.08 10:07 1,241 0,004 10 23,632 0,003 9 0,520 -6,979 104,0 Bellows open e79 80077<br />

36 15.2.08 10:21 0,807 0,002 10 21,503 0,010 10 0,129 -9,040 89,8 Bellows open e80 80078<br />

37 15.2.08 10:36 0,874 0,003 10 21,615 0,009 10 0,196 -8,931 109,2 Bellows open skk 80079<br />

38 15.2.08 10:49 0,751 0,003 10 21,704 0,009 10 0,062 -8,845 106,2 Bellows open ys 80080<br />

39 15.2.08 11:03 0,716 0,005 10 20,527 0,006 10 0,065 -9,985 109,0 Bellows open gs 80081<br />

40 15.2.08 11:17 0,737 0,004 10 20,729 0,007 10 0,080 -9,789 101,3 Bellows open tmb 80082<br />

41 15.2.08 11:32 0,781 0,002 10 22,032 0,009 10 0,083 -8,527 102,9 Bellows open atw 80083<br />

42 15.2.08 11:46 1,160 0,004 10 28,831 0,010 10 0,256 -1,943 106,4 Bellows open hlw 80084<br />

Batch totals<br />

delta 45 std error delta 46 std error 13C 18O<br />

Average 0,732 0,003 19,459 0,007 0,118 -11,019<br />

sd 0,396 10,143 0,128 9,823<br />

Regresyon Analizi ve Korelasyon Katsayısı<br />

İki değişken arasındaki korelasyonun matematiksel ifadesini tespit etmek için yapılan analizdir. Bu<br />

matematiksel ifadeye regresyon denklemi denir.<br />

Regresyon denklemi genel ifadesi: Y = a + Bx<br />

X : seçilen bağımsız değişkenin değeri<br />

Y : seçilmiş X değeri için tahmin edilen değer<br />

a : doğrunun Y eksenini kestiği noktanın değeri<br />

b : doğrunun eğimi<br />

a ve b: regresyon katsayıları<br />

Deney sonuçlarının kalibrasyonunda:<br />

X: kullanılan standardın ölçülen değeri<br />

Y: kullanılan standardın gerçek değeri<br />

250


Çizelge 4. Deney sonucu elde edilen standartların ham verileri<br />

ATW GISP SLAP HLW<br />

1 -8,988 -22,596 -48,615 -2,658<br />

2 -8,961 -22,499 -48,550 -2,619<br />

3 -8,928 -2,566<br />

4 -8,858 -2,279<br />

5<br />

6<br />

7<br />

8<br />

AVERAGE -8,934 -22,547 -48,583 -2,530<br />

STD DEV 0,030 0,069 0,047 0,046<br />

Çizelge 5. Deney sonucu elde edilen standartların ölçülen ve gerçek değerleri<br />

ÖLÇÜLEN GERÇEK<br />

ATW -8,93 -9,59<br />

HLW -2,53 -2,15<br />

GISP -22,55 -24,80<br />

SLAP -48,58 -55,50<br />

Çizelge 6. Regresyon katsayıları<br />

ölçülen gerçek<br />

(X) (Y) X² XY Y²<br />

ATW -8,93 -9,59 79,7449 85,6387 91,9681<br />

HLW -2,53 -2,15 6,4009 5,4395 4,6225<br />

GISP -22,55 -24,80 508,5025 559,24 615,04<br />

SLAP -48,58 -55,50 2360,0164 2696,19 3080,25<br />

TOPLAM -82,59 -92,04 2954,6647 3346,508 3791,881<br />

251


Şekil 6. Regresyon doğrusu ve denklemi<br />

Çizelge 7. Denklemin setteki standartlara uygulanması<br />

ham data doğ. data<br />

atw 70083 -8,988 -9,51<br />

atw 70084 -8,961 -9,48<br />

hlw 70085 -2,658 -2,19<br />

hlw 70086 -2,619 -2,14<br />

gisp 70101 -22,596 -25,26<br />

gisp 70102 -22,499 -25,15<br />

slap 70103 -48,615 -55,38<br />

slap 70104 -48,550 -55,30<br />

atw 70119 -8,928 -9,44<br />

atw 70120 -8,858 -9,36<br />

hlw 70121 -2,566 -2,08<br />

5.SONUÇ<br />

Deneysel sonuçlar bir teorinin ya da bir modelin doğrulanmasında ve desteklenmesinde ikna edici<br />

bir rol oynarlar. Ülkemizde hidrolojik ve hidrojeolojik çalışmalarda izotop analizlerinin<br />

kullanılmasının sürekli arttığı günümüzde, izotop hidrolojisindeki gelişmelerin takip edilmesi<br />

gerekliliği, buna bağlı olarak, laboratuvar çalışmalarının geliştirilmesi önem kazanmıştır.<br />

Dünyadaki örneklerinde olduğu gibi deneysel sonuçların bu çalışmalarda yer alması <strong>DSİ</strong>’nin<br />

arzuladığı bir sonuç olup bu kapsamda <strong>DSİ</strong> <strong>İzotop</strong> laboratuarı kendi çalışmalarının yanı sıra kamu<br />

kurumların, üniversitelerin ve şahısların çalışmalarına da laboratuar imkanları çerçevesinde destek<br />

vermektedir.<br />

Bu yazıda,<br />

<strong>İzotop</strong> metodolojisi ile çevresel izotopların hidrolojide nasıl değerlendirildiği ve su<br />

örneklerinin IAEA’nın belirlediği ve dağıtımını yaptığı bir standarda göre ölçümü,<br />

Hidrolojik çevrimde suyun izlenmesini olanaklı kılan izotop ayrışmasının kütle bağımlı<br />

nedenleri,<br />

252


Sonuçlardaki belirsizliğin IAEA’nın belirlediği aralıklarda olması için laboratuar<br />

çalışmalarında gösterilmesi gereken hassasiyet,<br />

Su örneğinin araziden alınmasından sonuçların hesaplanmasına kadar geçen sürecin<br />

anlatılmasıyla, bu analizler için yapılan laboratuar çalışması da genel hatlarıyla açıklandı.<br />

6.KAYNAKLAR<br />

1. Mook, W.G., 2000, Environmental isotopes in the hydrological cycle, v.I, 31-45, 167-177.<br />

2. Mook, W. G., Gat, J. R., Meijer, A. J., 2001, Environmental isotopes in the hydrological cycle,<br />

v.II, 7-40.<br />

3. Tanweer, A., Gröning, M. ,Van Duren, M., Jaklitsch, M., Pöltenstein, L.,2008. Stable Isotope<br />

Internal Laboratory Water Standarts: Preparation, Calibration and Storage, IAEA.<br />

4. Guillermo, Q.,2007 Applications of Isotope Techniques in Modelling Hydrologic Processes,<br />

Department of Civil Engineering and National Hydraulic Research Center University of the<br />

Philippines, Diliman, Quezon City.<br />

253


Özet<br />

URGANLI (TURGUTLU) SICAK VE MİNERALLİ SULARININ<br />

İZOTOPLARLA İNCELENMESİ<br />

Serkan VURAL 1 , Suzan PASVANOĞLU 2 , Servet YILMAZER 3 , Ali YAKABAĞ 4<br />

1,2 Kocaeli Üniversitesi, Jeoloji Mühendisliği Böl. İzmit/Kocaeli<br />

3,4 Gayzer Yer Bilimleri Ltd. Şti., İzmir/Bornova<br />

jeo.serkan@gmail.com, suzan@kocaeli.edu.tr, servetyilmazer@ttmail.com<br />

Urganlı jeotermal alanı Manisa ili Turgutlu ilçesine bağlı Urganlı beldesinin yaklaşık 5 km.<br />

kuzeyinde yer alır. Alanın yakın çevresinde temeli Paleozoyik yaşlı metamorfik kayaçlar oluşturur.<br />

Menderes masifi örtü şistleri olarak ta adlandırılan bu temel kayalar üzerine yine Paleozoyik yaşlı<br />

mermerler gelmektedir. Urganlı Jeotermal alanı kuzeybatısında Mesozoyik yaşlı kireçtaşları,<br />

dolomitik kireçtaşları ve ofiyolitik kayaçlar mostra vermektedir. Paleozoyik ve Mesozoyik yaşlı<br />

birimler üzerinde açısal uyumsuzlukla Pliyosen yaşlı çökeller yer alır. Urganlı jeotermal alanında<br />

Kuvaterner yaşlı travertenler dikkat çekicidir. Sıcak suların bıraktığı çökeltilerin oluşturduğu bu<br />

travertenler, daha ziyade yatay olarak yayılım gösteren eski travertenler ile bu travertenleri dikine<br />

kesen çatlaklardan suların oluşturduğu yeni travertenler olarak göze çarpmakladır. Yine Kuvaterner<br />

yaşlı oluşuklardan alüvyonlar Gediz ovasında geniş yayılım gösterirler. Kaplıca çevresinde<br />

yüzeylenen Paleozoik yaşlı metamorfikler içindeki mermerlerin olduğu belirlenmiştir. Mermerlerin<br />

çatlaklı, karstik olması ve de kuvarsitlerdeki tektonizmanın etkisi ile kazanmış olduğu ikincil<br />

porozite ve permeabilite özelliklerinden dolayı bölgedeki en önemli akifer kayacını<br />

oluşturmaktadır. Kireçtaşları aynı zamanda Urganlı sıcak su kaynaklarının rezervuarını<br />

oluşturmaktadır. Neojen yaşlı killi marnlı seviyelerin Permeabilite değerleri düşük olduğundan bu<br />

kayalar örtü kaya niteliğindedir. İnceleme alanında tektonik etkinlikler oldukça fazladır. Gediz<br />

grabenini kuzeyden sınırlayan ve Kargın köyünden Akköy’e doğru uzanan yaklaşık D-B uzanımlı<br />

Cambazlı fayı bölgenin en önemli fayı olup, sıcak ve mineralli su kaynakları bu fay boyunca<br />

çıkmaktadır. Urganlı sıcak ve mineralli sularının sıcaklıkları; kaynaklarda 50-75°C olup,<br />

sondajlarda ise 62-83 o C arasındadır. Açılan kuyuların derinlikleri 280-605 metre arasında,<br />

debileri ise 15-40 lt/s olarak ölçülmüştür. Turgutlu sıcak ve mineralli suların 18 O, 2 H, 3 H ve 13 C<br />

izotopik içeriklerinden, suların meteorik kökenli olduğu anlaşılmıştır. Yağış sularından bir kısmı<br />

hazne özelliği taşıyan kayaçların çatlak, kırık ve fayları boyunca süzülerek yerin derinliklerinde<br />

bulunan hazne kaya içerisinde yataklanmaktadır. Bu dolaşım sürecinde yeraltına süzülen sular<br />

kondüksiyon veya konveksiyon akımlarla ısınarak sıcaksu rezervuarlarını oluşturmaktadır. δ13C<br />

DIC izotop değerleri sera soğuk su kaynağında -6.4 iken sıcak su kaynak ve sondajlarda -2 ile -2,9<br />

arasında değişmektedir. Buradan da sıcak sulardaki CO2’in kökeni daha çok denizel kökenli<br />

karbonatlardan ya da metamorfik CO2’den kaynaklandığı anlaşılmaktadır.<br />

Anahtar kelime: Urganlı, Oksijen-18, Döteryum, Trityum ve Karbon-13 izotopları.<br />

Abstract<br />

ISOTOPIC EVALUATION OF THERMAL AND MINERALIZED WATERS OF<br />

URGANLI(TURGUTLU) WITH ISOTOPS<br />

Urganli geothermal field is located approximately 5 km North of Urganli Town in the district of<br />

Turgutlu, province of Manisa. Paleozoic aged metamorphic rocks forms the basement of the nearby<br />

area. Paleozaoic aged marbles comes on the top of the base rocks that are also called as Menderes<br />

massive covering schists Mesozoic aged limestones, dolomitic limestones and ophiolitic rocks<br />

shows exposure in the north west of Urganli geothermal field. Pliocene aged deposits with angular<br />

255


unconformity takes place on the top of Paleozoic and Mesozoic aged units. Quaterner aged<br />

Travertines are noticeable in Urganli geotehrmal area. These travertines that are formed from the<br />

precipitation of thermal waters, are noticeable as new travertines that are cutting vertically the old<br />

travertines which shows a horizontal distribution in the area. These new travertine formation still<br />

continue to form around some of thermal waters exits. Again Alluviums that are Quaterner aged<br />

formations shows a wide distribution in Gediz plane. It is observed that, there exist marbles inside<br />

the Paleozoic aged metamorphics that are seen at the surface. Marbles, which have cracked and<br />

carstic structures, also together with quarsites, that have porosity and permeability features gained<br />

by the effect of tectonism; make up the most important aquifers in that region. Limestones also<br />

form the reservoir of Urganli thermal spring . Neogen aged surfaces with marn, have the properties<br />

of cap rock, since they have low permeability. At the research area, there is a great tectonic<br />

movement. Cambazlı fault, bordering Gediz Graben from North and having the East-West<br />

elongation from Kargın Village to Akköy, is the most important fault in the zone. Thermal and<br />

mineral water springs are located along this fault. The temperatures of Urganlı thermal and mineral<br />

waters are in the range of 50-75°C in natural resources and 62-83°C in drilling wells. Depths of the<br />

drilling wells are in the range of 280-605 metres and flow rates are measured as around 15-40 lt/s. It<br />

is concluded that, Turgutlu thermal and mineral waters have a meteoric orign, since they have the<br />

18 O, 2 H, 3 H ve 13 C isotopic content. Some amount of rain water flows through the faults and cracks<br />

of the rocks and then deposited in the reservoir rocks. During this cycle, water which is deposited<br />

underground and heated by means of conduction and convection, forms the thermal reservoirs.<br />

δ13C DIC isotope has the value of -6.4 in the cold water resource, but it ranges between the values<br />

of -2 to -2.9 in the thermal spings and wells. Thus it is concluded that, the origin of the CO2 is<br />

more likely to come from marine carbonate or metamorphic rocks.<br />

Key words: Urganlı, Oxygen-18, Doteryum, Trityum, Carbon-13.<br />

1. GİRİŞ<br />

Manisa İl’i Turgutlu ilçesi sınırlarında kalan Urganlı jeotermal alanında M.T.A. tarafından yapılan<br />

ilk etüt ve araştırma sondaj çalışmalarından sonra uzun süre kapsamlı bir çalışma yapılmamıştır<br />

(Ürgün, 1966, Karamanderesi, 1972). Dünyada ve ülkemizde enerji fiyatlarının artması üzerine<br />

yerli ve yenilenebilir enerji kaynaklarına bir yöneliş olmuştur. Urganlı bölgesinde jeotermal enerji<br />

araştırmalarına yönelik ilk çalışmalar, derinliği 440 m. olan U-1 nolu sondaj kuyusu ile 2001 yılında<br />

M.T.A. tarafından gerçekleştirilmiştir Artezyenik üretimi ortalama 35 lt/s., sıcaklığı 62 o C olan U-1<br />

kuyusu yine bu bölgede ilk kez kurulan Göncüoğlu seralarının ısıtılmasında kullanılmaktadır.<br />

Urganlı jeotermal alanında geniş kapsamlı etüt ve sondaj çalışmalarına 2005 yılında başlanılmıştır<br />

(Gayzer Yer Bilimleri, 2005). Bu alanda 2005-2008 döneminde 9 adet kuyu açılmıştır.<br />

2. JEOLOJİ<br />

Urganlı Jeotermal alanı ve yakın çevresinde Paleozoyik, Mesozoyik ve Senozoyik yaşlı birimler<br />

bulunmaktadır. Burada temeli Paleozoyik yaşlı metamorfik kayalar oluşturur (Şekil-1). Menderes<br />

masifi örtü şistleri olarak nitelendirilen bu kayalar; kalk şist, kuvars-muskovitşist, kuvars-muskovitbiyotit<br />

şist, muskovit-biyotit-albit şist ve granatlı biyotit şist gibi değişik şistlerden meydana<br />

gelmiştir (Karamanderesi, 1972). Jeotermal alanın hemen kuzeyinde yüzlek verip doğuya,<br />

haritalama alanının dışında kalan Kargın köyüne doğru yayılım gösteren bu metamorfitlerin üzerine<br />

Paleozoyik yaşlı mermerler gelmektedir (Şekil-1). Alt seviyeleri koyu gri, üste doğru daha açık gri<br />

renklenme sunan bu mermerler yer yer dolomitik olup, orta-iri kristallidir. Ayrıca Jeotermal alanın<br />

kuzeyinde Sarnıç tepe ile Kule tepe arasında ve Sarnıç tepe'nin doğu kesiminde, yukarıda sözü<br />

edilen muhtelif şistler arasında bej, kahverengimsi renkte mermer düzeylerine de rastlanmaktadır.<br />

Paleozoyik yaşlı temel kayalar üzerinde allokton olarak yer alan Mesozoyik yaşlı kireçtaşları,<br />

dolomitik kireçtaşları ve ofiyolitik kayaçlar Urganlı Jeotermal alanın (haritalama alanı dışında)<br />

kuzey batısında yüzlek verirler. Kireçtaşlarının alt seviyeleri genellikle dolomitiktir. İkincil kalsit<br />

256


dolgular içeren ve tabakalanması pek belirgin olmayan dolomitler üste doğru kireçtaşlarına geçiş<br />

gösterirler. Çeşitli volkanik ve sedimanter kayalardan oluşan ofiyolitik karmaşa veya ofiyolitik<br />

melanj adı verilen birim Çaldağ ve yakın çevresinde yaygındır. Serpantinit ve peridotitler ofiyolitik<br />

melanj bünyesindeki sedimanter kayalar üzerinde veya içinde bloklar halinde bulunurlar (Akdeniz,<br />

1986, Karamanderesi, 1972). Senozoyik yaşlı kayaçlar Paleozoyik ve Mesozoyik yaşlı birimler<br />

üzerinde açısal uyumsuzlukla yer alan Pliyosen yaşlı çökeller ile Kuvaterner yaşlı traverten, yamaç<br />

molozu ve alüvyonlardan oluşmaktadır (Şekil-1). Pliyosen’i; tabanda çakıltaşı, kumtaşı, silttaşı ve<br />

kiltaşları (Pl1) ile bunların üzerine uyumlu olarak gelen killi kireçtaşları ve kiltaşları (Pl2)<br />

oluşturmaktadır(Yanık). Çakıltaşı, kumtaşı, silttaşı ve kiltaşı gibi detritik çökeller jeotermal alan<br />

çevresinde oldukça yaygındır. Çakıllar genellikle orta-iyi derecede yuvarlaklaşmış, karbonat veya<br />

kil çimentoyla gevşek tutturulmuştur. Kumtaşlarında genel olarak gri, yeşilimsi gri renklenmeler<br />

hakimdir. Bunlar yer yer ince tabakalanmalı kiltaşı ve silttaşlarıyla ardalanmalıdır. Yine Pliyosen'in<br />

üst düzeylerine ait killi kireçtaşları ve kireçtaşları jeotermal alanın kuzeydoğusundaki Aktepe ile<br />

batıdaki Abdal tepe ve güneyinde yayılım gösterir (Şekil-1). Bu birim kirli beyaz, sarımsı beyaz,<br />

grimsi beyaz ve krem renklerde olup, yatay ve yataya yakın eğimlidir. Urganlı Jeotermal alanındaki<br />

en genç oluşuklar Kuvaterner yaşlı traverten ve alüvyonlardır. Sıcaksuların bıraktığı çökeltilerin<br />

oluşturduğu travertenler konumları ve yayılımları yönünden oldukça dikkat çekicidir. Travertenlerin<br />

büyük bölümü yatay konumludur. Kirli beyaz, sarımsı kirli beyaz veya gri renkli ve düşük<br />

sertlikteki bu oluşumlar eski travertenlerdir. Daha sonraki aşamada oluşan genç travertenler daha<br />

rijit bir morfoloji oluşturmuşlardır. Bu genç travertenler jeotermal alanda duvarsı görünümlerdedir.<br />

Bazı sıcaksu çıkışları çevresinde yeni traverten oluşumları halen devam etmektedir. Kuvaterner<br />

yaşlı genç oluşuklardan yamaç molozları etüt alanının kuzey batısında mostra vermektedir.<br />

Kendisinden daha yaşlı birimlere ait elemanlardan oluşan alüvyon örtü inceleme alanının güneyinde<br />

Gediz ovasında geniş yayılım gösterir. Urganlı Jeotermal alanındaki en önemli süreksizlik Cambazlı<br />

fayıdır. Eğim atımlı normal bir fay olan Cambazlı fayı inceleme alanını yaklaşık D-B yönde kat<br />

eder (Şekil-1). Batı yönünde, inceleme alanı dışında Akköy’e doğru uzanır. Doğu yönündeki<br />

uzanımı da yine araştırma alanı dışında Bintepeler bölgesinin güneyine doğru devam eder. Yukarıda<br />

belirtildiği gibi yaklaşık D-B uzanımlı olan bu tektonik hat, Urganlı jeotermal alanına batıdan girer<br />

ve yeni Cambazlı köyünün hemen kuzeyinden geçerek doğuya Kargın köyüne doğru mikaşisttraverten<br />

dokanağını oluşturur. Cambazlı fayının yükselen kuzey bloğu Paleozoyik yaşlı muhtelif<br />

şist ve mermerlerin yüzeylenmesini sağlamıştır. Burada, D-B uzanımlı bir horst oluşturan bu temel<br />

kayaçların yükselimine Cambazlı fayı etken olmuştur. Aynı yükselimi kuzeyden yine yaklaşık D-B<br />

veya B-KB/D-GD uzanımlı bir tektonik hat sınırlamaktadır. Bu kuzey fayı da eğim atımlı normal<br />

bir fay olup “Çamlı fayı” olarak adlandırılmıştır (Yılmazer vd., 2008). İnceleme alanına doğu<br />

yönünden Aktepe güneyinden girer, Sarnıç Tepe, Kule Tepe ve Çamlı Tepe’nin hemen kuzeyinden<br />

batıya doğru devam eder. Cambazlı fayı ile kuzeyindeki Çamlı fayının oluşturduğu; genişliği 750-<br />

1000 m. arasında değişen ve D-B uzanımı yaklaşık 5 km. olan bu yükselim “Sarnıç horstu” olarak<br />

isimlendirilmiştir (Yılmazer vd., 2008, Şekil-1). İnceleme alanındaki diğer bir tektonik hat ise daha<br />

güneyden geçen yaklaşık D-B uzanımlı, eğim atımlı normal bir fay olan Urganlı fayıdır. Burada<br />

güney blok düşmüş kuzey blok yükselmiştir. Diğer faylara göre daha gençtir. Cambazlı fayından<br />

itibaren güneye doğru bir basamaklanma söz konusudur. İnceleme alanının kuzeybatısındaki Akköy<br />

fayı da çevredeki önemli tektonik hatlardan biridir. Akköy kuzeyinden başlayan bu fay, KD<br />

istikametine doğru yaklaşık 3-3,5 km. uzanımlıdır. İnceleme alanındaki Paleozoyik yaşlı kayaçlarda<br />

eklem ve çatlak sistemleri iyi gelişmiş olup, tektonik etkilerle değişik yönlerde kıvrımlanmalar<br />

oluşmuştur. Pliyosen yaşlı tortullar yatay ve yataya yakın konumludur. Aynı şekilde eski<br />

travertenler de yataya yakın tabakalanmalıdır. Daha sonra oluşan genç travertenler ise eski<br />

travertenler üzerinde adeta duvar gibi dikey konumludurlar.<br />

257


Şekil 1. Çalışma alanının jeoloji haritası ve jeolojik kesiti ( Yılmazer vd., 2008).<br />

258


3. HİDROJEOKİMYASAL ÇALIŞMALAR<br />

Urganlı jeotermal alanında biri M.T.A. diğer sekizi özel sektör tarafından yapılmış toplam 10 adet<br />

sıcaksu kuyusu bulunmaktadır (Tablo-1). Kuyuların derinlikleri 280-605 m. arasında değişmektedir.<br />

Burada en yüksek debi EU-7 kuyusunda 40 lt/s. olarak ölçülmüştür. Kuyular artezyenik olup, kuyu<br />

başı üretim sıcaklıkları 62-83 o C arasındadır. Sondajlar jeotermal üretime uygun olacak şekilde<br />

dizayn edilmiştir. Neojen tortullar EU-8 nolu kuyunun bulunduğu kuzey noktasından güneye doğru<br />

giderek kalınlaşmaktadır. Burada işaret edilen EU seri numaralı kuyular Eskihisar Tarım A.Ş. adına<br />

yapılmış olup, bu kuyulardan EU-4,5,6,7,8 nolu kuyular Eskihisar seralarının ısıtılmasında<br />

kullanılmaktadır. Geri kalan kuyulardan EU-3 nolu kuyu kaplıcalarda kullanılmakta, EU-1,2 nolu<br />

kuyularda su çok az olduğu için şimdilik kullanım dışıdır. EU-4,5,6, nolu kuyuların toplam debisi<br />

50 lt/s., toplam ortalama sıcaklık değeri 80 o C’dir. EU-7,8 nolu kuyuların toplam debisi ve sıcaklığı<br />

sırasıyla 77 lt/s. ve 86 o C olup, kuyu sıcaklık değerleri güneyden kuzeye sıcaksu getirimini sağlayan<br />

Cambazlı fayına doğru artış göstermektedir (Şekil-2).<br />

Tablo 1. İnceleme alanında yapılan sıcaksu sondaj kuyularına ait bilgiler.<br />

Kuyu Derinlik Debi Sıcaklık<br />

No (m) (lt/sn) ( o Üretim Şekli Açılış Kullanım Yerleri<br />

C)<br />

Yılı<br />

U-1 440 35 62 Artezyen 2001 Göncüoğlu serası<br />

EU-1 450 10 64 Kuyu içi Pompası 2005 Kullanılmıyor<br />

EU-2 605 1.5-2 65 Artezyen 2005 Kullanılmıyor<br />

EU-3 280 15 77 Artezyen 2006 Kaplıca<br />

EU-4 500 35 75 Artezyen 2006 Eskihisar Tarım<br />

EU-5 540 15 65 Artezyen 2006 Eskihisar Tarım<br />

EU-6 586 23 77 Artezyen 2006 Eskihisar Tarım<br />

EU-7 388 40 82 Artezyen 2007 Eskihisar Tarım<br />

EU-8 600 25 83 Artezyen 2007 Eskihisar Tarım<br />

259


3.1. Yöntem<br />

Şekil 2. Urganlı bölgesindeki sıcaksu kuyuları taşıma hatları şematik görünümü.<br />

İnceleme alanında yer alan birimlerin dokanakları ve bölgenin genel tektonik özellikleri 1/25000<br />

ölçekli topografik harita üzerine aktarılmış ve önceki çalışmalar dikkate alınarak isim ve yaş<br />

verilmiştir. Bu çalışmada bölgede yüzeylenen kayaçlar daha çok hidrojeoloji özellikleri açısından<br />

incelenmiştir. Çalışma alanındaki kaynak ve kuyu sularından toplam 6 adet örnek alınmıştır.<br />

Kimyasal analizler, Hacettepe Üniversitesi Su Kimyası Laboratuarında ve Canada Acme<br />

laboratuarında, Trityum (δ 3 H) analizleri, Hacettepe Üniversitesi Su Kimyası Laboratuarında,<br />

Oksijen-18 (δ 18 O), Döteryum (δ 2 H) ve Karbon-13 (δ 13 C) analizleri ise Utah Üniversitesi Stable<br />

Isotop laboratuarında yaptırılmıştır. Sıcaklık, arazide kaynak başında, pH, EC ölçümleri ise hem<br />

kaynak başında hem laboratuarda ölçülmüştür. Kaynak başlarında yapılan ölçümlerde sıcaklık için<br />

termometre, EC ve pH için metre kullanılmıştır. Yine inceleme alanından toplanan su örneklerinin<br />

IAEA tarafından belirlenen örnekleme kuralları dikkate alınmıştır. Oksijen-18 ve Döteryum analizi<br />

için 100 ml’lik polietilen şişelerle örneklemeler yapılmıştır. Polietilen şişeler ve kapakları her<br />

örnekleme sırasında örneğin alındığı su ile en az üç kez çalkalanmış ve üzerinde hava kalmayacak<br />

şekilde tamamen doldurulmuştur. Şişelerin tıpası ve kapağı sıkıca kapatılarak, güneş görmeyen<br />

serin bir yerde analize gidene kadar saklanmıştır.<br />

Analiz hassasiyetleri δ 18 O izotopu için ±0,2 permil, δ 2 H için ±2 permil, δ 13 C izotopu için ±0,2<br />

permil’dir. Elde edilen bu veriler çeşitli hesaplamalar ve diyagramların kullanımıyla<br />

değerlendirilmiştir.<br />

260


3.2. Analiz Sonuçlarının Değerlendirilmesi<br />

İnceleme alanında bulunan suların örneklemesi, doğal sıcak su kaynaklarından, sondajlardan ve<br />

soğuk su kaynaklarından yapılmıştır. Alınan örneklerin kimyasal analiz sonuçları Tablo-2’de,<br />

<strong>İzotop</strong> analiz sonuçları ise Tablo-3’te verilmiştir. Bu analizlerle ilgili değerlendirmeler ve grafik<br />

yorumları aşağıda verilmiştir.<br />

3.2.1. Su Kimyası Verilerinin Değerlendirilmesi<br />

Kaynak ve kuyulardan alınan su örneklerinin kimyasal analiz sonuçları (Tablo-2) Schoeller ve<br />

Piper’e göre yorumlanmıştır. Schoeller’e göre; Turgutlu sıcak ve mineralli su kaynakları ile tüm<br />

sondaj suları benzer kökenli olup, bu sular yerel yağışlardan beslenip aynı kimyasal bileşime sahip<br />

akiferden veya kayaçlardan geldiği anlaşılmaktadır (Şekil-3). Bunlar, Uluslararası Hidrojeologlar<br />

Birliğinin sınıflamasına göre: “Na, HCO3, B ve CO2 gazı içeren sıcak ve mineralli sulardır”<br />

(AIH,1979).<br />

Piper diyagramı anyon ve katyonların % milliekivalen cinsinden ayrı ayrı gösterildiği iki ayrı<br />

üçgenden ve tüm iyonların ortaklaşa gösterildiği bir eşkenar dörtgenden oluşmaktadır. Üçgen<br />

diyagramlar, suların hidrojeokimyasal fasiyes tiplerinin görülmesinde, dörtgen ise suların<br />

sınıflamasında ve karşılaştırılmasında kolaylık sağlamaktadır (Back,1961). Piper üçgen<br />

diyagramına göre inceleme alanındaki sıcak suların Na-HCO3 su tipini yansıtmaktadır (Şekil-4).<br />

Piper sınıflamasında NaHCO3’lı sular, karbonat alkalinitesi %50’den fazla olan suları<br />

oluşturmaktadır.<br />

Sıcak suların HCO3 içeriği 1563 ile 1499 mg/l arasında olup, Na içeriği 406-455 mg/l arasındadır.<br />

Na-HCO3 tipli su, yüksek hidrolik iletkenliğe sahip akiferlerdeki yavaş dolaşımdan dolayı<br />

kayaçlarla temas süresinin uzaması sonucu iyon miktarında artmış yer altı sularının göstergesidir.<br />

Soğuk sular ise, Ca ve Na-HCO3’lı sular tipinde olup, sığ kuşaklarda hızlı dolaşan, düşük iyon<br />

konsantrasyonlu yer altı sularına işaret edebilir. Baskın iyon sıralanmasında meydana gelen<br />

değişikliğin nedeni, öncelikle analiz yöntemi ve sürelerindeki farklılığa ve deneysel hata oranına<br />

bağlanabilir. Sıcak sulardaki Na iyonunun artışı tersine Ca iyonun azalışı çok hızlı CaCO3 çökelişi<br />

ve iyon değişimi ile açıklanabilir. Şistlerdeki ya da Neojen yaşlı tortulların killerindeki Na<br />

iyonunun, sudaki CaCO3 çözünürlüğü nedeniyle artan Ca iyonu ile yer değiştirmesi sonucu oluşan<br />

doğal yumuşatma reaksiyonu oldukça olasılı görünmektedir (Tarcan, 1998). Bikarbonat, kireçtaşı<br />

ve mermerlerin CO2’li sularla etkileşimi sonucu yeraltı suyuna geçmektedir. Sıcak ve mineralli<br />

sular renksiz olup hafif kokulu ve CO2 gazı çıkışlıdır. Yüksek HCO3 ve çözünmüş CO2 kapsayan<br />

jeotermal akışkanlar, yüksek sıcaklıklı jeotermal alanların kenarlarında veya bu sistemlerin<br />

yükselmeleri sırasında yüksek kotlarda soğuk su ile karıştıkları yerler olan sistemin üst, yani<br />

yeryüzüne yakın kısımlarında, kaynama sıcaklıklarının çok altındaki sıcaklıklarda bulunurlar.<br />

Kalsit, çökelttikleri ana materyaldir (Browne, 1991). Kabuklaşma özelliği gösteren bu sular<br />

üretilirken mutlaka inhibitörler kullanılmalıdır. Mevcut kuyularda inhibitörler kullanılmadığından<br />

kuyulara nasıl zarar verdiği bilinmediği gibi kuyu başlarında (Foto-1) ve eşanjörlerde kabuklaşmaya<br />

neden olmaktadır. Bunun sonucu olarak eşanjörlerden gerektiği gibi ısı transferi sağlanamamakta ve<br />

üretilen termal sudan yeterli ısı enerjisi alınamadığından büyük maddi kayıplar olmaktadır.<br />

261


Foto 1. U-1 (M.T.A.) kuyusundaki karbonat kabuklaşması<br />

Şekil 3. Schoeller diyagramı<br />

262


3.2.2. <strong>İzotop</strong> Verilerinin Değerlendirilmesi<br />

Şekil 4. Piper Diyagramı<br />

Çevresel izotopların hidrojeolojide kullanılmasına yönelik çalışmalar yaklaşık 25–30 yıl önce<br />

başlamıştır. Yeraltı sularının izotopik bileşimi, öncelikle bu suları besleyen yağışların izotopik,<br />

yerel iklim ve topografya şartlarına bağlıdır (Dinçer ve Payne, 1965). İnceleme alanında<br />

kaynaklardan boşalan sıcak ve soğuk suların yağıştan itibaren süzülme kotları ve koşulları ile<br />

yeraltında dolaşım süreci ve derinlerde sıcaklıktan etkileşimleri hakkında bilgi toplamak için<br />

çevresel izotop tekniklerinin kullanılması günümüzde daha da yaygınlaşmıştır. İnceleme alanındaki<br />

sıcak ve mineralli suların araştırılmasında en çok 18 O, 2 H ve 3 H gibi izotoplardan yararlanılmıştır.<br />

Radyoaktif izotoplardan yarılanma ömrü 1232 yıl olan 3 H, bu özelliğinden dolayı yeraltı suyunun<br />

bağıl yaşının, böylece de akiferde bekleme ve kaynaktan boşalma sürelerinin belirlenmesinde<br />

yararlı olmuştur. Suyun yeryüzündeki devimine bağlı olarak gelişen buharlaşma, yağış erime yüzey<br />

akış olayının her biri oksijen ve Hidrojen izotoplarının oranlarını etkiler. Hidrolojik deviminin<br />

karmaşıklığına karşın δ 18 O ve δ 2 H değerleri arasındaki ilişki: δ 2 H= 8xδ 18 O+10 bağıntısıyla<br />

gösterilmiştir (Craig; 1961). Craig’in çizgisi birçok bölgedeki bölgesel yağışların bir ortalamasıdır.<br />

Bu nedenle yöresel yağış çizgilerinden farklılık sunar. Yöresel yağış çizgileri gerek eğim gerekse de<br />

döteryum fazlası değeri yönünden farklılık sunabilir. Ancak (Craig 1963) incelediği jeotermal<br />

263


suların 2 H içeriklerinin yöresel meteorik sularla benzer olduklarını göstermiştir. İnceleme alanında<br />

yer alan sıcak ve mineralli sularla soğuk sulara ait Oksijen-18 (δ 18 O), döteryum (δ 2 H) ve trityum<br />

(δ 3 H) izotop değerleri Tablo-3’te verilmiştir. Su noktalarının Döteryum (‰ SMOW) değerleri -54<br />

ile -45 ve δ 18 O (‰ SMOW) değerleri ise -7.7 ile -6.7 arasındadır.<br />

Şekil 5. Suların δ 2 H-δ 18 O grafiği.<br />

Sunulan δ<br />

264<br />

18 O-δ 2 H grafiği incelendiğinde (Şekil-5) sıcak sular, dünya yağış doğrusu altında ve<br />

sağında yer almaktadır. Bu sonuca göre, Turgutlu sıcak ve mineralli suları meteorik kökenli olup,<br />

yağıştan bir kısmı, yerin altına çatlak, kırık ve faylar boyunca süzülmekte ve bu süreçte ısıtıcılarla<br />

ısınarak kendisine hidrotermal kanal görevi gören fay veya etkili çatlaklar boyunca yeryüzüne<br />

çıkmaktadır. Filiz 1982 yılında hazırlamış olduğu doçentlik tezinde, benzer şekilde Turgutlu–<br />

Alaşehir yöresindeki tüm suların meteorik kökenli olduğunu vurgulamıştır. Turgutlu sıcak ve<br />

mineralli suları diğer soğuk su kaynağına göre daha negatif değerler almaktadır. Bu da sıcak suların<br />

yüksek kotlara düşen kıtasal yağışlardan etkilendiğini göstermektedir.<br />

Ayrıca, karbonatlı kayaçlardaki CO2 içeriğinde bulunan oksijenin sıcak sulardaki oksijen<br />

molekülleri arasındaki iyon alış verişi sonucunda 18 O izotop içeriğinin daha negatif değerler<br />

almasından dolayı da olabilmektedir (Clark, 1997). Ayrıca Soğuk sularla da karışım bu duruma<br />

sebep olabilir. Sıcak suların δ 18 O değerleri kendi aralarında birbirine yakın oluşu bunların ortak ve<br />

geniş bir beslenme bölgesinden yüksek kotlardan sürekli beslenmeye sahip olduklarını gösterir.<br />

Ayrıca soğuk su kaynağı 18 O bakımından doğrudan genç yağışın etkisi altındaki genç sulardır.<br />

Soğuk kaynaktaki yüksek δ 18 O, sıcak sulara nazaran nispeten yüksek trityum ve düşük klorür ve<br />

düşük EC değerleri düşük kotlardaki yağıştan beslenmeyi ve kısa sürede kaynak olarak yeryüzüne<br />

döndüklerini belirlemektedir. Sıcak sular ise yüksek EC ve düşük trityum değerlerine sahiptir.<br />

Kökeni meteorik olan suların yeraltında dolaşım yolu uzadıkça trityum izotopunun radyoaktif<br />

bozunmaya uğraması nedeniyle Trityum değerleri düşmektedir. Bu nedenle, Turgutlu soğuk suları<br />

genç, sıcak ve mineralli sular ise derin dolaşımlı ve yaşlı yeraltı sularıdır (Şekil-6 ve Şekil-7).


Trityum değerlerindeki sıfıra doğru azalması da suyun akifer içinde kalış süresinin arttığını<br />

belirtmektedir.<br />

Şekil 6. Suların Cl-Oksijen 18 (δ 18 O) grafiği<br />

Karbon, iki duyarlı ( 13 C ve 12 C ) ve bir radyoaktif ( 14 C) izotopa sahip olup, izotop ölçüm<br />

çalışmalarında 13 C/ 12 C oranı saptanmış ve δ 13 C(‰) şeklinde ifade edilmiştir. Karbon izotop<br />

ölçümleri sırasında standart olarak PDB (Amerika, Güney Karolina, Peedee Formasyonunun<br />

Belemniti) alınmıştır (Şekil-8). Karbonun izotopik oransallığı, gazların kökenini belirlemede<br />

yardımcı olmaktadır. Bu oransallık ilksel bileşimdeki meteorik karbonatlarda ‰10’dan fazladır<br />

(Gökçe, 1993). Sedimanter organik materyallerde bu oran, petrol ve kömürde ‰-40 ile -20 arasında<br />

organizmalarda ‰-30 ile -10 arasında; karbonatitler ve elmasta ‰-10 ile -5 arasındadır. Güncel<br />

denizel kireçtaşlarında ‰-1 ile +2 arasında, jeotermal alanlarda ‰-5 ile -3 arasında değişir (Hoefs,<br />

1987).<br />

Şekil 7. Suların EC (µS/cm)-Trityum (δ 3 H) grafiği<br />

265


Şekil 8. Farklı doğal ortamlardaki δ 13 C değerinin değişim aralığı<br />

(Clark and Fritz, 1997).<br />

Son yıllarda δ 13 C değerleri bölgesel sistemler, beslenme bölgesi-köken, jeokimyasal reaksiyon<br />

modelleri ve yeraltı suyunun yaşının belirlenmesi gibi problemlerin çözümünde kullanılmaktadır.<br />

Yeraltına süzülen su topraktaki CO2’yi çözerken HCO3 ve CO3 türlerine ayrışır. Çözünmüş<br />

İnorganik Karbon Türleri (DIC)’nin dağılımı pH’a bağlı olarak değişir. pH değerine bağlı olarak<br />

DIC ve δ 13 C PDB’nin değişimi de farklıdır (Clark and Fritz, 1997). Yeraltı suyundaki DIC ve<br />

δ 13 CDIC akiferlerde ayrışma reaksiyonları sırasında yüksek değerlere ulaşır. Kapalı ya da açık sistem<br />

şartlarına ve akifer malzemesinin silikat veya karbonat oluşuna bağlı olarak reaksiyonlar gelişir.<br />

Tamamen silikatlı akiferlerde DIC gelişmez, ancak karbonatlı akiferlerde kalsit veya dolomit<br />

çözünerek DIC gelişir. Bu tür karbonatlar genellikle 13 C bakımından zengindir ve δ 13 CDIC’ın<br />

gelişiminde etkilidir (Clark and Fritz, 1997). Yer altı sularında çözünmüş inorganik karbon CDIC ve<br />

δ 13 CDIC akiferdeki veya topraktaki ayrışma reaksiyonları sonucu gelişir. Bu çalışma ile inceleme<br />

alanında ölçülen sulardaki δ 13 CDIC değerleri incelendiğinde (Tablo-3) Sera soğuk su kaynağı -6.4<br />

değerine sahiptir. Sıcak su kaynak ve sondajlarında -2 ile -2,9 arasında değişmektedir.<br />

Sıcak sulardaki CO2’in kökeni daha çok denizel kökenli karbonatlardan ya da metamorfik CO2’den<br />

kaynaklanmaktadır. Fakat sıcak sulara manto kökenli CO2 gazı da etkili olmuştur. Soğuk sulardaki<br />

CO2’in kökeni ise gölsel karbonatlardan geldiği anlaşmıştır. Ancak sıcak su kaynağına soğuk su<br />

karışımı da olmuştur.<br />

266


Şekil 9. Turgutlu yöresine ait sularda HCO3 - δ 13 CDIC ilişkisi<br />

Urganlı sularında HCO3- δ 13 CDIC ilişkisi incelenmiştir (Şekil-9). Şekilden de görüldüğü gibi soğuk<br />

suyun HCO3 konsantrasyonu azaldıkça δ 13 CDIC değerleri de azalmaktadır. Halbuki sıcak sularda bu<br />

durumun tam tersi görülmektedir. Yani sıcak sulardaki HCO3 konsantrasyonu artıkça δ 13 CDIC değeri<br />

de artmaktadır. Ayrıca İnceleme alanındaki tüm sıcak ve soğuk su noktaların δ 13 CDIC değerleri<br />

suların EC değerleri ile artmaktadır.<br />

4. SONUÇ VE ÖNERİLER<br />

Manisa-Turgutlu, Urganlı jeotermal sahasında yapılan çalışmalardan elde edilen sonuç ve<br />

öneriler aşağıda özetlenmiştir:<br />

1. Urganlı Kaplıcası dolayının 1/25000 ölçekli jeoloji ve hidrojeoloji haritası yapılmış, farklı<br />

oluşuklar ve istiflenmeleri aydınlatılmıştır. Ayrıca sıcak ve mineralli su kaynaklarının<br />

özellikleri hidrojeokimyasal yönden irdelenmiştir.<br />

2. İnceleme alanında toplam 10 adet sondaj verisinden akışkanın Cambazlı fayından çıktığı,<br />

kuzeyden güneye doğru aktığı ve bu akışta bir miktar soğuduğu anlaşılmıştır.<br />

3. Hazne kaya ikincil porozite ve permabilitesi iyi gelişmiş kalkşistler ve mermerlerdir.<br />

4. Turgutlu sıcak suları AIH’ya göre: “Na, HCO3, B ve CO2’li sıcak ve mineralli su “ dur.<br />

5. Turgutlu jeotermal sahasındaki sıcak ve mineralli sular, izotop içeriklerine göre, meteorik<br />

kökenli olup, yağıştan bir kısmı, yerin altına çatlak, kırık ve faylar boyunca süzülmekte ve<br />

bu süreçte ısıtıcılarla ısınarak kendisine hidrotermal kanal görevi gören fay veya etkili<br />

çatlaklar boyunca yeryüzüne yükselmesi ile oluşmuştur.<br />

6. Sıcak sulardaki düşük trityum değerleri, yüksek EC ve Cl değerleri ile derin dolaşımlı<br />

yüksek kotlardan beslenen, sera soğuk su sondajı ise sığ dolaşımlı, düşük EC ve Cl değerine<br />

sahip, düşük kotlardan beslenen sulardır.<br />

7. δ 13 CDIC izotop değerleri sera soğuk su sondajında -6.4 değerine sahiptir. Sıcak su, kaynak ve<br />

sondajlarda δ 13 CDIC izotop içeriği -2 ile -2,9 arasında değişmektedir. Sıcak sulardaki CO2’in<br />

kökeni daha çok denizel kökenli karbonatlardan ya da metamorfik CO2’den<br />

267


kaynaklanmaktadır. Fakat sıcak sulara manto kökenli CO2 gazı da etkili olmuştur. Soğuk<br />

sulardaki CO2’in kökeni ise gölsel karbonatlardan geldiği anlaşmıştır. Ancak sıcak su<br />

kaynağına soğuk su karışımı da olmuştur.<br />

5. KANAKLAR<br />

1. Akdeniz, N., vd., Mayıs 1986. İzmir-Manisa Dolayının Jeolojisi, M.T.A. Jeoloji Dairesi,<br />

ANKARA.<br />

2. Back, W., 1961. Technique for mapping of hydrochemical facies. US. Geol. Surv. Prof.<br />

Paper 424-D, pp. 380 – 382.<br />

3. Browne, P.R. L. 1991. Minerological guides to iterpreting the shallow paleohydrlogy of<br />

epitermal mineral depositing environments. Proc 13 th NZ. Geothermal Workshop,<br />

Auckland pp 263-270 NZ.<br />

4. Craig, H., 1961. Isotopic variations in meteoric waters. Science 133, 1702- 1703.<br />

5. Clark, I.D.and Fritz,P. 1997. Environmental Isotopes in Hydrogeology,Lewis Publi.328<br />

p.,New York.<br />

6. Filiz, Ş., 1982. Ege Bölgesindeki Önemli Jeotermal Alanların 18 O, 2 H, 3 H, 12 C <strong>İzotop</strong>larıyla<br />

İncelenmesi, Doçentlik Tezi, Ege Üniversitesi, Yerbilimleri Fakültesi, Bornova, İzmir.<br />

7. Gayzer Yer Bilimleri Ltd. Şti., Nisan 2006. Urganlı-Turgutlu (Manisa) Sıcaksu Araştırma<br />

Raporu, Bornova, İzmir.<br />

8. Gökçe, A., 1993. Hidrotermal maden yataklarının köken ve oluşum koşullarının<br />

araştırılmasında kararlı izotoplar jeokimyası incelemeleri ve Türkiyeden örnekler. Jeoloji<br />

mühendisliği Dergi., 42, 89-101.<br />

9. Hoefs, J., 1987. Stable isotope geochemistry:(Third edition) springer Verlag, 241 p.<br />

10. IAH (International Association of Hydrogeologists) 1979. Map of mineral and thermal water<br />

of Europe. Scale 1:500,000. International Association of Hydrogeologists, United Kingdom.<br />

11. Karamanderesi, İ.H., 1972 Urganlı Kaplıcaları (Manisa-Turgutlu) Civarının Detay Jeolojisi<br />

ve Jeotermal Olanakları Hakkında Rapor, M.T.A. Derleme rapor no: 5462.<br />

12. Payne, B., and Dinçer, T., 1965, Isotop survey of Karst region of southern Turkey, Proc. Of<br />

sixth ınt. Conference of radiocarbon and trityum dating IAEA, Publ.<br />

13. Ürgün, S., 1966, Urganlı Kaplıcaları (Manisa-Turgutlu) Civarının Detay Jeolojisi ve Termal<br />

Suların Hidrojeolojik Etüdü, M.T.A. Derleme rapor no: 4679.<br />

14. Schoeller, H., 1962. Les eaux souterraines Masson et Cie, Paris .<br />

15. Tarcan, G., Filiz, Ş., Mayıs 1998, Turgutlu (Manisa) Kaplıcaları Sıcak ve Mineralli<br />

Sularındaki Sodyum Bikarbonat zenginleşmesi, Dokuz Eylül Üniversitesi, Jeoloji<br />

Mühendisliği Bölümü, 3510e, Bornova, İzmir<br />

16. Yılmazer, S., Pasvanoğlu, S., Yakabağ, A., Vural, S., 2008, Urganlı Jeotermal Alanının<br />

(Turgutlu-Manisa) Jeolojisi ve Sondaj Verileri Işığında Yeniden Değerlendirilmesi, Termal<br />

ve Maden Suları Konferansı, Afyon.<br />

Katkı Belirtme<br />

Bu çalışma, Kocaeli Üniversitesinde yapılan Yüksek Lisans tezinin bir bölümüdür. Hacettepe<br />

Üniversitesinde görevli olan Sayın Prof. Dr. Serdar Bayarı’ya ve Sayın Dr. Nur Özyurt’a kimyasal<br />

analizlerin yapılmasında katkılarından dolayı çok teşekkür ederiz<br />

268


Tablo 2. İnceleme alanına ait suların kimyasal analiz sonuçları (mg/l)<br />

Numune<br />

Adı<br />

Tarih T(<br />

o<br />

C)<br />

pH EC<br />

(µS)<br />

Ca Mg Na K Cl SO4 HCO3 B F Sertlik<br />

(Fr)<br />

TDS<br />

(mg/lt)<br />

EU–1 17.01.08 61.7 6.54 4268 102.69 24.17 406.32 41.18 52.69 3.45 1563.11 9.96 3.682 35.56 2732<br />

EU–8 17.01.08 72.1 6.89 4981 83.21 21.40 438.04 41.45 56.50 2.85 1550.41 10.67 3.858 29.56<br />

3188<br />

EU–7 17.01.08 74.4 6.57 4901 64.90 22.90 439.70 39.72 56.24 2.19 1509.1 10.78 3.874 25.61 3137<br />

EU–6 17.01.08 71.3 6.52 4886 57.12 22.47 442.68 43.42 54.20 1.30 1499.57 11.12 4.547 23.49 3127<br />

Kaynak 17.01.08 52.0 6.23 3876 76.26 22.32 455.23 42.71 55.87 15.86 1556.76 10.85 3.803 28.21 2481<br />

Sera 17.01.08 15.8 7.67 828 84.79 36.68 76.65 4.319 20.59 40.71 597.28 0.83 0.163 36.24<br />

Sondaj<br />

530<br />

Gediz 17.01.08 10.1 7.77 899 77.17 38.47 120.44 12.34 69.38 166.92 505.15 1.65 0.222 35.08<br />

nehri<br />

575<br />

Tablo 3. İnceleme alanına ait suların izotop sonuçları<br />

NUMUNE ADI Tarih T ( o C) δ 2 H (SMOW-‰) δ 18 O (SMOW-‰) Trityum (TU)<br />

13<br />

C (13C/12C per mil)<br />

EU–1 17.01.08 61.7 -53 -7.7 0.41±0.23 -2.5<br />

EU–8 17.01.08 72.1 -51 -6.7 0.22±0.24 -2.9<br />

EU–7 17.01.08 74.4 -52 -7.3 0.21±0.24 -2.0<br />

EU–6 17.01.08 71.3 -51 -7.3 0.10±0.24 -2.6<br />

Kaynak 17.01.08 52.0 -54 -7.5 0.35±0.24 -1.9<br />

Sera Soğuk 17.01.08 15.8 -45 -7.2 0.57±0.25 -6.4<br />

269


ÖZET<br />

KAYSERİ KENTİ İÇME SUYU HAVZASINDAKİ AKİFERLERİN<br />

ÖZELLİKLERİNİN İZOTOP TEKNİKLERİ KULLANILARAK<br />

BELİRLENMESİ<br />

Mustafa DEĞİRMENCİ, C.Ü. Müh.Fak.Çevre Müh. Böl. Sivas, degir@cumhuriyet.edu.tr<br />

Mehmet EKMEKÇİ, H.Ü. Hidrojeoloji Müh. Programı. Ankara, ekmekci@hacettepe.edu.tr<br />

Eyüp ATMACA, C.Ü. Müh.Fak.Çevre Müh. Böl. Sivas,<br />

eatmaca@cumhuriyet.edu.tr<br />

Ahmet ALTIN, K.Ü.Müh.Fak.Çevre Müh. Böl. Zonguldak<br />

,aaltin@karaelmas.edu.tr<br />

Kayseri kenti, içme-kullanma suyunu, önemli oranda Erciyes Dağından beslenen ve volkanik<br />

kayaçların oluşturduğu akifer sisteminden sağlamaktadır. Yüksek verimliliğe sahip olan akifer<br />

sisteminin gelecekte de, suyun iyi kalitesi korunarak kullanılabilmesi amacıyla, yeraltısuyu<br />

beslenim-boşalım ilişkilerinin aydınlatılmasına gerek duyulmaktadır. Bu amaçla gerçekleştirilen<br />

hidrojeoloji çalışmaları kapsamında, izotop hidrolojisi yöntemlerinden de yararlanılmıştır. Sunulan<br />

bildiri, kapsamlı hidrojeoloji çalışmaları sırasında gerçekleştirilen izotop hidrolojisi çalışmalarının<br />

sonuçlarının değerlendirilmesini içermektedir.<br />

Bu kapsamda, Kayseri kentine içme-kullanma suyu sağlayan kaynak ve kuyulardan alınan örnekler<br />

üzerinde çevresel izotop analizleri yapılmıştır. Okisjen-18 ve döteryum izotop içerikleri, akifer<br />

sisteminde depolanan suların gruplandırılarak beslenme alanlarının belirlenmesine olanak sağlamış,<br />

trityum analizleri ise suların geçiş sürelerine ilişkin önemli, bilgiler sağlamıştır.<br />

ABSTRACT<br />

CHARACTERIZATION OF AQUIFERS OF KAYSERİ BASIN BY MEANS OF<br />

ISOTOPE TECHNIQUES<br />

Water for the Kayseri city is supplied from a volcanic rock aquifer system whose major recharge<br />

area extends over the Erciyes mountain. Understanding the recharge-discharge mechanism is of<br />

great importance form the standpoint of sustainable use of the groundwater stored within this high<br />

yield aquifer system. Isotope hydrology has been also utilized as an effective tool within the<br />

framework of the hydrogeological studies performed to achive an effective management of the<br />

aquifer system. This paper presents the results obtained from the isotope hydrology studies giving<br />

emphasis on the recharge-discharge dynamics.<br />

Wells and springs supplying water to the Kayseri water supply network were sampled for<br />

environmental isotope analyses. Evaluation of the stable isotopes (oxygen-18 and deuterium)<br />

allowed to classify the waters atpping different aquifers of different layers of the same aquifer<br />

system. Information of the transit time was estimated using the tritium content of waters, which<br />

consequently interpreted in terms of the hydrodynamics of recharge-discharge relations.<br />

271


GİRİŞ<br />

Kayseri, Türkiye'de içme sularının tamamının yeraltısuyundan (kaynak ve kuyu olarak) karşılandığı<br />

kentlerden birisidir. Kayseri kenti mevcut durumdaki 850.000’in üzerindeki nüfusu ile içmekullanma<br />

suyu şebekesinden ev ve işyerlerine sertlikleri 5-16 o Fr arasında değişen, memba suyu<br />

kalitesinde su dağıtımı yapılmaktadır. Kentin yakın çevresinde çok geniş bir yayılıma sahip olan<br />

volkanik kökenli, zirve kotu 4000 metreye ulaşan Erciyes Dağı üzerindeki kar örtüsünün varlığı<br />

bölgedeki yeraltısuyu potansiyelini ve kalitesini belirleyen faktörlerin başında bulunmaktadır.<br />

Kentin içme ve kullanma suyu Erciyes dağının ovaya yakın eteğinden tek noktadan çıkan, 350 L/sn<br />

debili bir kaynak suyu ile yine Erciyes Dağından beslenen ve kentin üzerinde kurulmuş olduğu ova<br />

akiferinde açılmış yaklaşık 50 sondaj kuyusundan alınan sulardan sağlanmaktadır.<br />

Kayseri kentinin içme ve kullanma suları ile ilgili çalışmalara 2000 yılında DPT projesi olarak<br />

başlanmıştır. 2006 yılında tamamlanan bu projenin devamı niteliğindeki çalışmalara ise 2008<br />

yılında başlanmış, elde edilen bulgular ışığında, yeraltısuyu sisteminin tanımlanarak koruma<br />

stratejilerinin geliştirilmesi amacıyla hazırlanan üç yıl süreli bir TÜBİTAK projesi şeklinde<br />

yürütülmektedir. Anılan bu çalışmaların ortak amacı; 850000’in üzerinde nüfusu ve aynı zamanda<br />

çok gelişmiş ve gelişmekte olan bir sanayisi bulunan Kayseri kentinin yegane içme ve kullanma<br />

suyu kaynağı olan bölgedeki akifer veya akiferlerin özelliklerini ve beslenim-boşalım<br />

mekanizmasını sağlıklı bir şekilde ortaya koymak, böylelikle artan nüfusa bağlı olarak oluşacak ek<br />

su taleplerinin en ekonomik bir şekilde sağlanabilme imkanını elde etmek ve daha da önemlisi,<br />

mevcut akifer veya akiferlerin kirlenmelere karşı korunması amacıyla yapılacak çalışmalarda<br />

gerekli olacak temel bilgi ve verileri toplamaktır. Zira akifer sistemlerinin kirlenmelere karşı etkin<br />

bir şekilde korunabilmesi için ilgili akiferlerin özellikleri (basınçlı veya serbest) ve beslenimboşalım<br />

mekanizmasının sağlıklı bir şekilde ortaya konulması gerekmektedir.<br />

Söz konusu amaca yönelik olarak; bölgede içme ve kullanma suyu temini ve benzeri amaçlarla<br />

açılmış sondaj kuyularına ait kuyu logları ve pompaj deneyi sonuçları derlenip değerlendirilmiş;<br />

çalışma alanı içindeki su noktalarından yağışlı ve kurak dönemlerde ayrı ayrı olmak üzere su<br />

örnekleri alınıp farklı parametreler açısından analizler yapılmıştır. Bu kapsamda, arazide yerinde<br />

ölçümü yapılan sıcaklık, pH, çözünmüş oksijen, EC, ve TDS parametreleri; majör dört anyon ve<br />

dört katyon analizleri, kirlilik unsuru parametreler (NO2, NO3, NH3, PO4, organik madde ve toplam<br />

koliform bakterisi) ile yine bu amaçla ağır metal (Sr, Ni, Fe, Cu, Pb, Cr, Co, Mn, Rb, Li, Zn)<br />

analizleri yapılmış ve değerlendirilmiştir. Ayrıca, havza genelindeki mevcut akiferlerin beslenimboşalım<br />

ilişkisi ve akiferlerin birbirleriyle olan hidrolik ilişkilerinin belirlenmesi ve “kaynak<br />

koruma alanlarının belirlenmesi”ne yönelik çalışmalarda kullanılmak amacıyla, bölgedeki mevcut<br />

içme suyu kuyuları ve olası beslenim alanlarındaki farklı kotlardan çıkan “kaynak suları”ndan<br />

olmak üzere toplam 22 adet su örneği üzerinde izotop analizleri (Oksijen – 18, Döteryum ve<br />

Trityum) yapılmış ve değerlendirilmiştir. Bunlara ek olarak, içme suyu amacıyla kullanılmakta olan<br />

bölgedeki 350 L/s kapasiteli Beştepeler Kaynağı’nın beslenim-boşalım mekanizmasının<br />

açıklanması ve mevcut debisinin arttırılması amaçlı “kaynak geliştirme” çalışmaları kapsamında<br />

jeofizik ölçümler yapılmış ve dört adet toplam 250 m derinliğinde araştırma sondaj kuyusu açılmış<br />

ve elde edilen veriler amaca yönelik olarak değerlendirilmiştir. 2008 yılında başlayan ve DPT<br />

projesinin devamı niteliğindeki TÜBİTAK projesi kapsamında ise bölgede “yeraltısuyu<br />

işletmeciliği ve kirlenmelere karşı korunması”na yönelik “Modelleme” çalışmaları planlanmıştır.<br />

Bu çalışmada, yukarıda sözü edilen çalışmalardan “izotop tekniklerinden yararlanmak üzere yapılan<br />

değerlendirmeler” ile ilgili olan çalışmalar özetlenmiştir.<br />

272


ÇALIŞMA ALANI<br />

Çalışma alanı, İç Anadolu Bölgesinin en önemli kent merkezlerinden olan Kayseri ili ve yakın<br />

çevresini kapsamaktadır. Çalışma, Kayseri kent merkezinin içme ve kullanma sularının temin<br />

edilmekte olduğu kaynak ve kuyu suları ile ilişkili olduğu için, anılan su kaynaklarının içerisinde<br />

yeraldığı Kayseri kentinin bulunduğu bölge ile bu su kaynaklarının beslenim alanlarını<br />

kapsamaktadır (Şekil 1).<br />

Şekil 1. Kayseri kenti içme suyu havzası çalışma alanı<br />

Kayseri’de step iklimi görülür, yazlar sıcak ve kurak, kışlar soğuk ve kar yağışlıdır. Ancak il iklimi<br />

yükseltiye göre farklılıklar gösterir. Buna bağlı olarak ilde iklim, çukurda kalan bölgelerde daha<br />

yumuşakken, yaylarlardan dağlık kesimlere doğru gidildikçe sertleşir. En sıcak günler Temmuz ve<br />

Ağustos aylarında olup bazen 38 °C’a kadar yükselir. Bu ayların ortalama sıcaklığı ise yaklaşık, 23<br />

°C’dir. En soğuk günler ise Aralık, Ocak ve Şubat aylarında olup, sıcaklığın bazen -36 °C’a kadar<br />

düştüğü görülmektedir. Kış ortalaması ise –2 °C ile –6 °C arasındadır. Son altmış yıllık gözlemlere<br />

göre merkezde ortalama sıcaklık 10.4 °C’dir. 2000 yılında ise bu değer 10.3 °C olarak<br />

gerçekleşmiştir.<br />

Kayseri kent merkezinde 24 yıllık rasat süresi içerisinde, yıllık ortalama buharlaşma miktarı 1013.9<br />

mm olup, en fazla buharlaşmanın olduğu ay Temmuz ayı olup, 1994 yılı Temmuz ayında 294.7 mm<br />

olarak ölçülmüştür.<br />

Kayseri'nin merkez ilçede yıllık yağış ortalaması, 376.98 mm.'dir. Kayseri en çok Mart, Nisan ve<br />

Mayıs aylarında yağış almaktadır. Yağışın en az olduğu aylar ise Haziran, Temmuz ve Ağustos'tur.<br />

273


Özellikle Nisan ayının ortalarında başlayıp Mayıs ortalarına kadar devam eden ''Kırk ikindi''<br />

yağmurları, tarım için oldukça önemlidir. Kent merkezinde kar ile örtülü gün sayısı toplam 40<br />

gündür. Kayserinin kar ile örtülü gün sayısı en fazla olan ilçesi 99 gün ile Sarız ilçesidir.<br />

GENEL JEOLOJİ<br />

Şekil 2’de çalışma alanı ve yakın çevresinin 1/500 000 ölçekli jeoloji haritası verilmiştir. Şekilden<br />

de görüleceği üzere çalışma alanı ve yakın çevresinde, Permo-Karbonifer (pk), Mesozoik (ofiyolitli<br />

seriler, Mof), Senozoyik (Oligo-Miyosen yaşlı jipsli birimler (olmj), Eosen filişi (ef), ve Neojende<br />

başlayarak Kuvaterner’de de devam eden Erciyes volkanizmasına ait bazalt, andezit ve bunların<br />

breş, tüf ve aglomeralarından oluşan birimler ile Kuvaterner yaşlı alüvyonlar (Q) gözlenmektedir.<br />

Çalışma alanında (içme suyu amaçlı kaynak ve kuyuların bulunduğu bölge ile bunların beslenim<br />

alanlarında) söz konusu bu birimlerden sadece alüvyonlar ile Erciyes dağının volkaniazma ürünü<br />

bazalt, andezit ve bunların tüf ve aglomeraları gözlenmektedir. Söz konusu bölgenin yeraltı jeolojisi<br />

ve dolayısıyla akifer özelliğindeki litolojik birimlerin yayılım, derilik ve kalınlıkları ise bölgede<br />

sayıları ellinin üzerindeki sondaj kuyularına ait “kuyu logları”ndan yaralanılarak belirlenmiştir.<br />

LİTOLOJİK BİRİMLERİN HİDROJEOLOJİK ÖZELLİKLERİ VE AKİFERLER<br />

Kayseri Belediyesi Su ve Kanalizasyon İdaresine (KASKİ) ait ait içme suyu kuyularının bulunduğu<br />

bölgede yüzeyde ve özellikle yeraltında gözlenen bazalt, andezit ve bunların breş, tüf ve<br />

aglomeraları bölgedeki akifer sistemini oluşturan litolojik birimlerdir. Bölgede genel anlamda bir<br />

“basınçlı akifer sistemi” mevcuttur. Bu sistemdeki ana akiferi “volkanik curuf” olarak adlandırılan<br />

birim ve/veya benzer özellik taşıyan bazalt ve andezitlerin tüf ve aglomeraları oluştururken, kırık<br />

ve çatlaklı akifer olma özelliklerinin yanı sıra “masif” özellik de sunan bazalt veya andezitler ise<br />

anılan basınçlı akiferin üst geçirimsiz veya yarı geçirimli örtü tabakasını oluşturmaktadır.<br />

Anılan bu üst örtü tabakası işlevindeki masıf bazalt veya andezitlerin bölgesel ölçekteki<br />

devamlılıklarını her yerde görebilmek mümkün değildir. Bu örtü kaya birimlerinin mevcut olduğu<br />

bölgelerde anılan “Basınçlı Akifer Sistemi”nin örnekleri gözlenirken, bu birimin bulunmadığı<br />

bölgelerde bu önemli faktör ortadan kalkmaktadır. Söz konusu bu faktör özellikle, kirlenme riski<br />

yüksek olan üst akiferlerden ve/veya çeşitli nedenlerle (çöp sızıntı suları, fosseptikler ve benzeri her<br />

türlü kirlilik unsuru atıklardan olan sızmalar) oluşan kirli sızıntı sularının ana akifer sistemini<br />

kirlenmeden koruması açısından büyük önem taşımaktadır. Bölgede “kırık ve çatlaklı kaya<br />

akiferleri” olarak tanımlanabilecek özellikteki bazalt ve andezitler, bünyelerinde bol miktarda su<br />

taşıyor gibi görülseler de, asıl ana akifer sistemi söz konusu bazalt ve andezitlerin altında yeralan<br />

“volkanik curuf” ve benzer özellik sunan aglomeralardır.<br />

274


Şekil 2. Kayseri kenti içme suyu havzası ve dolayının 1/500 000 ölçekli<br />

jeoloji haritası (MTA, 2002)<br />

İZOTOP HİDROLOJİSİ<br />

Kentin içme ve kullanma suyunun tamamı kent yerleşim birimi içerisinde yer alan 50 adet kuyudan<br />

ve bir kaynak suyundan karşılanmaktadır (Şekil 3). Mevcut kaynak ve kuyu sularının birbirleriyle<br />

olan kökensel ilişkilerini ve bölgedeki akiferlerin beslenim-boşalım mekanizmasının ortaya<br />

konulması/açıklanması amacıyla, mevcut kaynak ve kuyulardan (50 adet kuyunun tamamını temsil<br />

edecek şekilde yeterli örnekleme yapılmıştır..) ve akiferlerin beslenim alanını oluşturan bölgenin<br />

farklı yükseltilerinden su örnekleri alınarak Oksijen-18, Döteryum ve Trityum analizleri yapılmıştır.<br />

Şekil 4’te örnekleme noktaları, Çizelge 1’de ise analiz sonuçları verilmiştir. Bilindiği üzere,<br />

Trityum analiz sonuçları suların yeraltına intikalinden itibaren yeraltısuyu sisteminde kalış<br />

sürelerini (yeraltısuyunun yaşı), Oksijen-18 ve Döteryum analiz sonuçları ise suların kökensel<br />

ilişkileri ve beslenim bölgesi hakkında bilgiler vermektedir.<br />

Şekil 5’te inceleme alanındaki sulara ait Trityum ve Oksijen -18 değerleri arasındaki ilişki<br />

verilmiştir. Trityum değerinin daha küçük olduğu suların yeraltısuyu akım sistemindeki kalış<br />

süresinin (yeraltısuyu yaşının) daha uzun olduğu, Oksijen-18 değerinin negatif olarak daha yüksek<br />

275


olan suların ise göreli olarak daha yüksek kotlardan beslenen sular olduğu dikkate alındığında, Şekil<br />

5’ten, bölgedeki suların yeraltında kalış süreleri (sığ veya derin dolaşım) ve beslenim alanı<br />

yükseltileri açısından benzerlikleri ve/veya farklılıklarını ortaya koymak mümkündür. Şekil 5’ten<br />

sağ üst köşeden-sol alt köşeye doğru gidildikçe, göreli olarak daha yüksek kotlardan (Erciyes<br />

dağının yüksek bölgelerinden) beslenerek daha uzun yol kateden sulara rastlandığını söylemek<br />

mümkündür. Bölgede göreli olarak en yüksek kotlardan beslenip, derin dolaşımla en uzun süre<br />

yeraltısuyu akım sisteminde kalan suyun Dokuzpınarlar kaynak suyu olduğu görülmektedir (Şekil<br />

5).<br />

Sudaki toplam çözünmüş iyon miktarının bir göstergesi olan EC değeri, ilgili suyun yeraltısuyu<br />

akım sisteminde kalış süresine ve akım yolu boyunca deyinim halinde bulunduğu litolojik birimlere<br />

bağlı olarak artmaktadır. Çalışma alanındaki söz konusu suların tümünün beslenim ve boşalım<br />

alanları ile yeraltında kat ettikleri yol boyunca deyinim halinde bulundukları litolojik birimler aynı<br />

özellikte olup, bölgenin tamamı Erciyes Dağı volkanizması ürünü andezit, bazalt ve bunların tüf ve<br />

aglomeralarından oluşmaktadır. Bu değerlendirme temel alınarak hazırlanmış olan bölgedeki sulara<br />

ait EC-Trityum grafiğinden de görüleceği üzere (Şekil 6), bölgedeki sular, yukarıda verilmiş olan<br />

bilgilerle uyumlu dört ayrı grup oluşturmaktadır.<br />

Örneğin 1 nolu gupta yeralan Kergahbağları Kuyu suyunun Trityum değeri 1.45 TU, EC’si 170<br />

µS/cm, bu kuyu suyun 9 km kadar akış aşağısında (Şekil 4) yeralan Karpuzatan Kuyu suyunun<br />

Trityum değeri 0.80 TU, EC’si ise 358 µS/cm dir. Söz konusu yeraltısuyu Kergahbağları<br />

bölgesinden Karpuzatan bölgesine yeraltından gidişi sırasında Trityum değeri “radyoaktif bozunma<br />

sonucu” 1.45 den 0.80’ e kadar düşerken, EC değeri katedilen bu 10 kilometrelik yol boyunca,<br />

suyun temasta bulunduğu litolojik birimleri çözmesi nedeniyle 170 den 358’e kadar<br />

yükselmektedir. Benzer örnekleri Şekil 5’teki diğer gruplar içerisindeki sularda da görmek<br />

mümkündür.<br />

Şekil 3. Kayseri kenti içme suyu havzasında yeralan kuyu, kaynak, bulduru haritası.<br />

276


Çizelge 1. Kayseri kent içme suyu havzasından alınan sulara ait izotop analiz<br />

sonuçları (Örnekleme Tarihi:10.02.2002)<br />

ÖRNEK ADI<br />

KOT<br />

(m)<br />

277<br />

EC<br />

(µS/cm)<br />

δ 18 O<br />

(%o)<br />

δ D<br />

(%o)<br />

T<br />

(TU)<br />

KERGAH BAĞLARI, Yeni Kuyu 1128 170 -12,19 -88,81 1,45<br />

EĞRİBUCAK, 1 nolu Kuyu 1122 113 -12,79 -87,7 3,9<br />

TAŞLIBURUN Kuyusu 1070 198 -12,01 -89,14 5,45<br />

BEŞTEPELER KAYNAĞI 1044 213 -12,8 -81,25 4,85<br />

MAHRUMLAR, 2 nolu Kuyu 1053 306 -11,91 -87,01 3,45<br />

KEYKUBAT, 7 nolu Kuyu 1044 255 -13,8 -87,89 5,85<br />

KARPUZATAN, 2 nolu Kuyu 1044 358 -12,51 -86,44 0,8<br />

ARGINCIK, Kule altı kuyusu 1084 278 -11,75 -87,53 11,65<br />

KUMARLI Kuyusu 1060 460 -12,18 -87,83 6,15<br />

BEYAZŞEHİR Kuyusu 1100 728 -12,65 -85,7 5,25<br />

GÜLTEPE, 2 nolu Kuyu 1063 525 -11,83 -85,58 11,55<br />

GERMİRALTI, 3 nolu Kuyu 1093 205 -12,59 -85,19 3,6<br />

BÜYÜKKENT Kuyusu 1100 467 -12,18 -82,25 2,35<br />

KONAKLAR, 2 nolu Kuyu 1101 196 -11,42 -80,88 7,95<br />

TEKİR YAYLASI (Kaynak) 2220 142 -10,43 -70,24 10,8<br />

ŞELALE (Kaynak) 2350 66,6 -11 -69,88 12,35<br />

LİFOS ALTI (Kaynak) 1740 128 -11,61 -86,99 10,75<br />

ANNELER PARKI (Kuyu) 1066 260 -12,16 -86,89 2,85<br />

MERKEZ ÇELİK SAN. (Kuyu) 1060 550 -12,24 -91,54 2,45<br />

ORGANİZE SANAYİ CAMI<br />

(Musluk Suyu-Kuyudan) 1070 330 -11,35 -82,45 5,85<br />

DOKUZ PINARLAR (Kaynak) 1075 302 -13,16 -84,88 0,65


Şekil 4. Kayseri kenti içme suyu havzası izotop örnekleri bulduru haritası<br />

Şekil 5. Kayseri kenti içme suyu havzası kaynak ve kuyu sularına ait Oksijen-18 - Trityum ilişkisi<br />

278


Bu gruplar, gruplar içerisinde yeralan suların söz konusu özellikleri, beslenim alanına (Erciyes<br />

dağının zirvlerine) olan uzaklıkları ve ayrıca beslenim alanı yükseltisi ile ilişkili olan suların<br />

Oksijen-18 değerleri dikkate alınarak Şekil 7’deki bölgenin şematik “beslenim-boşalım modeli”<br />

oluşturulmuştur.<br />

Çizelge 1. Kayseri kent içme suyu havzasından alınan sulara ait izotop analiz<br />

sonuçları (Örnekleme Tarihi:10.02.2002)<br />

ÖRNEK ADI<br />

KOT<br />

(m)<br />

EC<br />

(µS/cm)<br />

279<br />

δ 18 O<br />

(%o)<br />

δ D<br />

(%o)<br />

T<br />

(TU)<br />

KERGAH BAĞLARI, Yeni<br />

Kuyu 1128 170 -12,19 -88,81 1,45<br />

EĞRİBUCAK, 1 nolu Kuyu 1122 113 -12,79 -87,7 3,9<br />

TAŞLIBURUN Kuyusu 1070 198 -12,01 -89,14 5,45<br />

BEŞTEPELER KAYNAĞI 1044 213 -12,8 -81,25 4,85<br />

MAHRUMLAR, 2 nolu Kuyu 1053 306 -11,91 -87,01 3,45<br />

KEYKUBAT, 7 nolu Kuyu 1044 255 -13,8 -87,89 5,85<br />

KARPUZATAN, 2 nolu Kuyu 1044 358 -12,51 -86,44 0,8<br />

ARGINCIK, Kule altı kuyusu 1084 278 -11,75 -87,53 11,65<br />

KUMARLI Kuyusu 1060 460 -12,18 -87,83 6,15<br />

BEYAZŞEHİR Kuyusu 1100 728 -12,65 -85,7 5,25<br />

GÜLTEPE, 2 nolu Kuyu 1063 525 -11,83 -85,58 11,55<br />

GERMİRALTI, 3 nolu Kuyu 1093 205 -12,59 -85,19 3,6<br />

BÜYÜKKENT Kuyusu 1100 467 -12,18 -82,25 2,35<br />

KONAKLAR, 2 nolu Kuyu 1101 196 -11,42 -80,88 7,95<br />

TEKİR YAYLASI (Kaynak) 2220 142 -10,43 -70,24 10,8<br />

ŞELALE (Kaynak) 2350 66,6 -11 -69,88 12,35<br />

LİFOS ALTI (Kaynak) 1740 128 -11,61 -86,99 10,75<br />

ANNELER PARKI (Kuyu) 1066 260 -12,16 -86,89 2,85<br />

MERKEZ ÇELİK SAN. (Kuyu) 1060 550 -12,24 -91,54 2,45<br />

ORGANİZE SANAYİ CAMI<br />

(Musluk Suyu-Kuyudan) 1070 330 -11,35 -82,45 5,85<br />

DOKUZ PINARLAR (Kaynak) 1075 302 -13,16 -84,88 0,65


EC (µS/cm)<br />

800<br />

700<br />

600<br />

500<br />

400<br />

300<br />

200<br />

100<br />

0<br />

Karpuzatan<br />

Dokuzpınar<br />

Kergahbağl.<br />

(1)<br />

Merkez Çel.<br />

Büyükkent<br />

(2)<br />

Mahrumlar<br />

Aanneler<br />

parkı<br />

Germiraltı<br />

Eğribucak<br />

Beyazşehir<br />

(3)<br />

Keykubat<br />

BEŞTEPELER<br />

Kumarlı<br />

Taşlıburun<br />

280<br />

Konaklar<br />

Gültepe<br />

Tekir yaylası<br />

Lifos altı<br />

Argıncık<br />

Şelale<br />

0 2 4 6 8 10 12 14<br />

TRİTYUM (TU)<br />

Şekil 6. Kayseri Kenti içme suyu havzası kaynak ve kuyu sularına ait EC-Trityum ilişkisi.<br />

(4)


“beslenim-boşalım modeli”<br />

Şekil 7. Kayseri kenti, içme suyu havzası kaynak ve kuyu sularına ait şematik<br />

281


Şekil 7 ile ilgili açıklamalar:<br />

- Suların gruplandırılmasında Şekil 5’te verilmiş olduğu gibi Trityum değerleri baz alınmıştır.<br />

1 nolu (kırmızı) grupta yeralan sular, göreli olarak en yaşlı, en yüksekten beslenip (oksijen -<br />

18 değerleri de genel olarak en düşük) en uzun yolu derin dolaşımla katederek kuyu<br />

bölgesine ulaşan sulardır. Bu grubu benzer özellikler itibariyle, göreli olarak 2. grup (yeşil)<br />

sular, 3. grup (mavi) ve 4. grup (siyah) sular izlemektedir.<br />

Grupların beslenim alanı yükseklikleri ile ilgili olarak; mevcut su noktalarından çıkış kotu en<br />

yüksek (2350 m) olan su noktası Şelale kaynağıdır. Bu kaynağın çıkış bölgesi itibariyle (topografik<br />

olarak) beslenim alanı yükseltisinin 2500 metrenin üzerinde olması mümkün değildir. Şelale<br />

Kaynağının Oksijen -18 değeri -11.00 dir. Tekir yaylası dışında bölgedeki diğer tüm suların<br />

Oksijen-18 değeri bu değerden daha düşüktür. Yani daha yüksek kotlardan beslenmektedirler. Bu<br />

durumda mevcut tüm suların (Trityum değerleri 7.90’un üzerinde, besleniminde güncel yağış<br />

sularının etkisi olan Gültepe, Argıncık ve Konaklar kuyuları dışında..) beslenim alanı yükseltileri<br />

2400-2500 metrelerin üzerinde olmalıdır. Bu değerlendirme ve suların Oksijen-18 değerleri baz<br />

alınarak 1., 2. ve 3. grup sulara 2500, 3000 ve 3500 gibi göreceli olarak farklı beslenim alanı<br />

yükseltileri öngörülüp Şekil 6 oluşturulmuştur.<br />

- Kuyuların Şekil 6 deki dizilişi, arazideki gerçek konumlarına göre (beslenim alanına olan<br />

uzaklıklarına göre) yapılmıştır. Aynı grup içerisinde yer alan kuyulardan Kergahbağları<br />

beslanim alanına en yakın konumda, Karpuzatan ise en uzaktadır.<br />

- Kuyuları şematik olarak gösteren çubukların uzunlukları kuyu derinlikleri ile ilişkili değildir<br />

(kuyu derinlikleri ilgili kuyu çubuğunun alt ucuna ayrıca yazılmıştır). Aynı grup içerisinde<br />

Oksijen -18 değeri en düşük olan su, göreli olarak daha yüksek kottan beslenip daha derin<br />

bir dolaşım yolu izleyeceği düşünülerek, en uzun çubuk olarak çizilmiştir. 1. grupta<br />

(kırmızı) Oksijen -18 değeri en düşük (-13.16) olan su Dokuzpınarlar olduğu için ilgili<br />

grubun en alt kısmına kadar uzatılan (en uzun) çubuk bu suya ait olan çubuktur.<br />

- Şekil üzerinde ilgili sulara ait Trityum, Oksijen-18 ve EC değerleri de ayrıca verilmiştir. EC<br />

değerleri açısından, her grup ayrı olarak değerlendirildiğinde, beslenim bölgesinden<br />

uzaklaştıkça, bazı istisnalar hariç, EC değerlerindeki artışı görebilmek mümkündür.<br />

- Aynı grupta yeralan suların Trityum değerleri kullanılarak, bölgesel ölçekte yeraltısuyu hızı<br />

hakkında bilgi edinilmeye çalışılmıştır. Bu kapsamda, sulara ait Trityum değerleri arasındaki<br />

farktan yararlanılmıştır. Örneğin 1. grupta beslenim alanına en yakın olan Kergahbağları<br />

Kuyu suyunun Trityum değeri 1.45, bu kuyudan yeraltısuyu akış yolu doğrultusunda 9900<br />

metre akış aşağısında yeralan Karpuzatan Kuyu suyunun Trityum değeri ise 0.80 dir.<br />

Trityum değerindeki bu azalmanın, söz konusu suyun anılan yolu katettiği zaman süresince<br />

oluşan radyoaktif bozunma (Nt=No*e -λt ) nedeniyle oluşacağı düşüncesiyle aşağıdaki<br />

hesaplamalar yapılmış ve sonuçları tablo halinde sunulmuştur (Çizelge 2).<br />

N = No x e<br />

Bu eşitlikte;<br />

-λ t<br />

N, akış aşağısında yeralan su örneğine ait Trityum konsantrasyonu,<br />

No, aynı grupta yeralan akış yukarısındaki suya ait Trityum konsantrasyonu,<br />

λ , radyoaktif bozunma sabiti, t ise suyun yaşı (anılan suyun, akış aşağısındaki sözkonusu<br />

noktaya ulaşıncaya kadar geçen zaman).<br />

Trityumun radyoaktif bozunma sabiti (λ) aşağıdaki eşitlik kullanılarak hesaplanmaktadır,<br />

282


(t1/2 = 0.69 / λ) burada t1/2 yarılanma ömrü olup Trityum için bu değer 12.26 yıldır. Buradan (λ)<br />

değeri 0.05628 olarak hesaplanır.<br />

I.Grupta yeralan Kergahbağları ve Karpuzatan sularına ait hesaplama örneği aşağıda verilmişrtir<br />

0.8 = 1.45 * e -0.05628*t<br />

Log 0.8 = Log 1.45 – 0.05628 * t * Loge<br />

t = 10.57 yıl,<br />

İki su noktası arasındaki uzaklık 9900 metredir (su noktaları arasındaki mesafe; beslenimin ve<br />

dolayısıyla yeraltısuyu akım yönünün, Erciyes dağının zirve bölgesinden itibaren yaklaşık güneykuzey<br />

yönünde olduğu gerçeğinden hareketle, iki nokta arasının söz konusu doğrultudaki<br />

mesafesi alınarak belirlenmiştir).<br />

Yukarıdaki hesaplamaların sonucunda iki su noktası arasındaki yeraltısuyu hızının 2.56 m/gün<br />

olduğu belirlenmiştir.<br />

Çizelge 2 Kayseri Kent içme Suyu Havzasındaki Kuyu Sularına Ait Trityum<br />

Değerleri Kullanılarak hesaplanan Yeraltısuyu Hızı Değerleri<br />

Grup<br />

No:<br />

1.<br />

GRUP<br />

2.<br />

GRUP<br />

3.<br />

GRUP<br />

SONUÇLAR<br />

Su Noktaları<br />

Adı<br />

Kergahbağları<br />

Karpuzatan<br />

Eğribucak<br />

Mahrumlar<br />

Germiraltı<br />

Anneler Parkı<br />

Germiraltı<br />

Mahrumlar<br />

Mahrumlar<br />

Anneler Parkı<br />

Taşlıburun<br />

Beştepeler<br />

Trityum<br />

konsantrasyonları<br />

(TU)<br />

1.45<br />

0.80<br />

3.90<br />

3.45<br />

3.60<br />

2.85<br />

3.60<br />

3.45<br />

3.45<br />

2.85<br />

5.45<br />

4.85<br />

Yeraltısuyu<br />

akımı<br />

doğrultusunda<br />

noktalar arası<br />

mesafe (m)<br />

9900<br />

4600<br />

1000<br />

200<br />

800<br />

900<br />

283<br />

İlgili<br />

mesafenin<br />

alınması için<br />

geçen süre<br />

(Yıl)<br />

10.57<br />

2.18<br />

4.15<br />

0.75<br />

3.39<br />

Yeraltısuy<br />

u<br />

Hızı<br />

(m/gün)<br />

KASKİ’nin içme suyu amaçlı kullanmakta olduğu kuyu sularından Gültepe-2 ve Argıncık Kuyu<br />

suları dışındaki diğer tüm kuyu ve kaynak suları, Kayseri kentinin de üzerinde yer aldığı ovaya<br />

düşen yağışlarla değil, Erciyes dağının 2500 m kotunun üzerinden, özellikle kar erimeleri<br />

şeklinde oluşan sularla beslenen, derin hidrolojik dolaşımlı-uzun geçiş süreli sulardır (Şekil 6).<br />

Kayseri kenti Yeraltısuyu İşletme Kuyuları’na ait suların, Şekil 6’da açıklanan hidrojeolojik<br />

model şeklindeki bir beslenim-boşalım ilişkisinin varlığı, hem su miktarı (Erciyes’in 2500<br />

metrenin üzerindeki bölgesinde yılın uzun bir döneminde (zirvedeki buz yalaklarında yaz<br />

dönemi boyunca sürekli) mevcut olan kar sularıyla beslenmesi) ve hem de kirlenme riski<br />

açısından (sular yüksek kotlardan beslenip, derin dolaşımla kuyu bölgelerine geldiği için, hem<br />

2.08<br />

2.56<br />

5.79<br />

0.66<br />

0.72<br />

0.65<br />

1.19


asınçlı bir sistem kazanmasına vesile olmuştur ve hem de bu basınçlı sistemin doğal sonucu<br />

olarak da yüzeyden olabilecek sızıntı suları açısından kirlenme riski azalmıştır.) çok önemlidir.<br />

Söz konusu basınçlı sistemin en iyi örneği, Beştepeler kaynak bölgesinde, Beştepeler Kaynağının<br />

“Kaynak Geliştirme Çalışmaları” kapsamında, tarafımızca yapılan çalışmalarla saptanmıştır.<br />

Anılan çalışmalar sonucunda; Beştepeler Kaynağı bölgesinde, yüzeyden itibaren 50-55’ inci<br />

metrelerde başlayan ve kırıklı - çatlaklı andezitik cüruftan oluşan bir basınçlı akifer sisteminin<br />

mevcut olduğu, Beştepeler Kaynağının ise, kaynak çıkış noktasında düşey yönde gelişmiş bir<br />

kırık-çatlak sisteminin, yüzeyden itibaren 50–55 metre kadar derinde yeralan basınçlı akifer<br />

sistemini kesmesi sonucu yüzeye çıkan bir kaynak olduğu belirlenmiştir. Söz konusu basınçlı<br />

akifer sisteminin üst örtü tabakasını masif yapılı veya az kırık-çatlaklı bazalt ve/veya andezitlerin<br />

oluşturduğu belirlenmiştir. Jeofizik çalışmalar ve özellikle bölgede yapılmış olan dört adet<br />

araştırma sondaj kuyusu verileri kullanılarak kesinleşmiş olan basınçlı akifer sisteminin varlığı,<br />

izotop çalışmaları ile de desteklenmiştir (izotop verileri, kaynağın beslenim alanı yükseltisinin<br />

2500 metrenin üzerinde olduğunu göstermiştir).<br />

KAYNAKLAR<br />

Değirmenci, M., Ekmekçi, M., Altın, A., Atmaca, A., 2006, Kayseri Kent İçme Suyu Havzasında<br />

Yeralan Eski Çöp Deponi Alanları Sızıntı Sularının Kent İçme Suyu Akiferlerine Olan<br />

Etkilerinin Ve Havza Koruma Alanlarının Belirlenmesi, 2001.K.120340 numaralı DPT<br />

Projesi, 245s, Sivas.<br />

284


TUZLUSU GİRİŞİMİ PROBLEMLERİNDE İZOTOP TEKNİKLERİNİN<br />

KULLANILMASI<br />

ÖZET<br />

Mehmet EKMEKÇİ<br />

Uluslararası Karst Su Kaynakları Uygulama ve Araştırma Merkezi (UKAM)<br />

Hacettepe Üniveristesi, Beytepe Ankara. ekmekci@hacettepe.edu.tr<br />

Kıyı akiferlerinde tuzlusu girişimi nedeniyle, kullanılabilir nitelikte olan yeraltısuları günden<br />

güne tükenmektedir. Deniz suyu girişiminin en düşük düzeyde tutulabilmesi için en uygun<br />

yönetim programının gerçekleştirilebilmesi, kıyı akiferlerinin bağlı olduğu bölgesel<br />

hidrojeolojik sistemin bir bileşeni olarak denizin de dikkate alınması gerekmektedir. Akifer<br />

ile deniz arasındaki sınırlarda gelişen hidrodinamik yapı, tuzlusu/tatlısu arayüzetindeki<br />

fiziksel ve kimyasal süreçlerin yanı sıra akiferin hidrolik özellikleri ile de ilgilidir. Özellikle<br />

karstik kıyı akiferlerinde, beslenme rejiminin tarihçesi, tuzlusu girişimi mekanizmasının<br />

anlaşılması açısından büyük önem taşımaktadır. Tuzlusu girişiminin mekanizmasının<br />

aydınlatılmasının yanı sıra tuzlanmanın kökeni ile ilgili sorunların çözülmesinde<br />

hidrokimyasal bileşenlerle birlikte izotopların kullanılması, kıyı akiferlerinde oluşan<br />

hidrodinamik yapıya ilişkin kavramsal modellerin geliştirilmesinde önemli araçlar haline<br />

gelmişlerdir.<br />

Sunulan bildiride, duraylı izotopların tuzlusu girişiminde kullanılabilirliği ile ilgili temel<br />

bilgiler verilmiştir.<br />

USE OF ISOTOPE TECHNIQUES IN SEA WATER INTRUSION PROBLEMS<br />

ABSTRACT<br />

Fresh groundwater has been depleted due to sea water intrusion into coastal aquifers.<br />

Effective management of coastal groundwater systems, keeping saline water intrusion at a<br />

minimum level, requires a thorough knowledge of the hydrodynamic behaviour of the<br />

regional hydrogeological system including the sea as a component. Hydrodynamics is<br />

controlled by several physical and chamical processes taking place at the salt water-fresh<br />

water interface as well as by the hydraulic properties of the aquifer. Moreover, the variation of<br />

the recharge regime in the geological time span is of great importance in understanding the<br />

present status of the salt water intrusion, particularly in coastal karstic aquifers. Use of isotope<br />

techniques, combined with hydrochemical constituents, provide a very useful tool to test the<br />

conceptual hydrogeological models and select the best one to enlighten the sea water intrusion<br />

mechanism.<br />

This paper, presents a summary of the isotope tehcniques used in salt water intruison studies.<br />

GİRİŞ<br />

Kıyı bölgelerinde bulunan akiferlerin büyük bir çoğunluğu denizsuyu girişimi nedeniyle<br />

tuzlanma tehlikesi altındadır. Kıyı bölgesindeki hidrojeolojik koşullara bağlı olarak tuzlusu<br />

kamasının kilometrelerce kara içine doğru ilerlediği görülmektedir. Özellikle turizm<br />

nedeniyle, iç bölgelere göre içme-kullanma suyu ihtiyacının yüksek olduğu bu kesimlerde<br />

tatlı su kaynaklarının doğru bir şekilde yönetilmesi, akiferlerin sürekli kullanılabilirliği<br />

285


açısından büyük önem taşımaktadır. Çünkü, tuzlanan bir akiferin yeniden temizlenmesi, doğal<br />

hidrolojik çevrim koşullarında yüzyıllar sürebilirken, yıkama yöntemiyle temizlenme ise çok<br />

büyük maliyetler gerektirmektedir. Bu nedenle, tuzlusu girişimi tehlikesi altında olan<br />

akiferlerin hidrojeolojik çalışmalarda tuzluluğun kökeni ve tuzlusu girişimi dinamiğinin<br />

anlaşılması, yeraltısuyu kaynaklarının sürdürülebilir yönetimi açısından büyük bir önem<br />

taşımaktadır. Öte yandan, tuzlusu kamasının geometrisi ve zamana göre değişimi, akifer<br />

türüne, hidrolik ve hidrolojik özelliklerine ve akiferin yönetim şekline bağlı olup karmaşık bir<br />

hidrojeolojik problem olarak ortaya çıkmaktadır.<br />

Özellikle, Türkiye’nin güney kıyılarında yaygın olarak gözlenen karstik akiferlerde tuzlusu<br />

kamasının geometrisi paleoiklimsel koşullara bağlı olarak değişen deniz seviyesindeki<br />

oynamalara bağlı olarak düzensiz olup taneli akiferler için geliştirilen eşitliklerle kestirilmesi<br />

çoğu kez güçtür. Bu nedenle, bu tür ortamlarda, klasik hidrojeoloji yöntem ve tekniklerinin<br />

aynı sıra izotop hidrolojisi yöntemlerinden de yararlanılmaktadır. <strong>Genel</strong>de kullanılan<br />

hidrojeolojik yaklaşımlar, hidrojeolojik sistemin davranışını açıklayabilecek birden fazla<br />

kavramsal model oluşturacak veriler üretebilmektedirler. Hangi modelin sistemi temsil ettiği,<br />

izotop teknikleri ile belirlenebilir.<br />

<strong>İzotop</strong> yöntemleri, ayrıca, hidrokimyasal yöntemlerin yetersiz kaldığı, yeraltısuyunda<br />

karşılaşılan tuzluluğun kökeninin belirlenmesinde de önemli bilgiler sağlamaktadır. Bununla<br />

birlikte, izotop tekniklerinin, yeraltısuyu akım ve kütle taşınım modelleri ve hidrokimyasal<br />

yöntemlerle birlikte kullanılması büyük yararlar sağlamaktadır.<br />

KIYI AKİFERLERİNDE TUZLANMA İLE İLGİLİ HİDROJEOLOJİK SORUNLAR<br />

VE İZOTOPLARIN KULLANIMI<br />

Yeraltısularında tuzlanma genel olarak<br />

1- Dolaşım sırasında litolojik birimlerde bulunan minerallerin çözünmesi,<br />

2- Sulama sırasında buharlaşma sonucu mineral içeriği artan suların süzülmesi,<br />

3- Gübrelerin yıkayarak mineral içeriği açısından zenginleşen suların süzülmesi<br />

4- Sanayi veya evsel atıkların karışması<br />

5- Göl, bataklık gibi buharlaşmaya açık yüzey sularından beslenme,<br />

6- Jeotermal akışkan ve/veya atıklardan karışım<br />

gibi nedenlerden dolayı görülebilmektedir.<br />

Çevresel izleyiciler yardımıyla, deniz suyu girişiminin tuzlanmasının tek kaynağı olup<br />

olmadığı; kıyı akiferlerinde gözlenen tuzlu akışkanların kökeni ne yaşının ne olduğu; deniz<br />

suyu girişiminin yeraltısuyu kalitesine ve akiferin hidrolik özelliklerine etkileri; tuzlanmış<br />

yeraltısuyunun sistemden temizlenip temizlenemeyeceği, ve tuzlanmış suyun temizlenmesi<br />

için gereken sürenin ne olacağı gibi sorulara yanıt vermek amacıyla kullanılabilir.<br />

Kıyı akiferlerinde tuzlanma probleminin aydınlatılması amacıyla ilk olarak duraylı izotop<br />

analizleri için örnekleme yapılması çoğu durumda yeterli olmaktadır. Bununla birlikte,<br />

duraylı izotop içeriğinde, değerlendirme yapılabilecek derecede farklılık gözlenmezse, bu<br />

durumda radyoaktif izotoplardan da yararlanmak gerekmektedir. Çeşitli tuzlanma problemine<br />

ilişkin olarak çevresel izotopların kullanılabilirliğine birkaç örnek IAEA (1968) tarafından<br />

aşağıdaki şekilde tanımlanmıştır:<br />

1- Jeolojik dönemlerden kalma deniz suyunun, dolaşım sırasında litolojik tuzların çözünmesi<br />

sonucunda tuzlanan yağış kökenli sulardan ayırt edilmesi;<br />

Duraylı izotop analizi genellikle yeterli olmaktadır. Yağış kökenli sular izotop açısından daha<br />

fakir, deniz suyu, özellikle 2 H açısından daha zengindir.<br />

286


2- Deniz suyunun derin salamura çözeltisinden ayırt edilmesi;<br />

Salamura çözeltilerinde, genellikle 18 O izotopu, su-kayaç etkileşimi nedeniyle, 2 H izotopuna<br />

göre daha fazla zenginleşmiş durumda görülmektedir.<br />

3- Buharlaşma sonucu tuzluluğu artan kıta içi suların, deniz suyu kökenli sulardan ayırt<br />

edilmesi;<br />

Buharlaşma etkisi altında kalan tatlı sular, genellikle 18 O ve 2 H izotopları açısından<br />

zenginleşirken, buharlaşma sırasında oluşan kinetik (dengede olmayan) ayrımlanma<br />

(fraksinasyon) olayı nedeniyle, deniz suyuna göre 18 O açısından daha zengin bir duruma<br />

gelirler.<br />

4- Güncel deniz suyunun, jeolojik dönemlerden kalma deniz suyundan ayırt edilmesi;<br />

Kolay çözümü olmayan bu sorunda, duraylı izotopların yanı sıra radyoaktif izotopların<br />

kullanımı büyük bir yarar sağlar. Bununla birlikte, güncel ve geçmiş iklim koşullarının farklı<br />

olması beklentisine bağlı olarak, güncel deniz suyu ile jeolojik dönemlerden kalma deniz<br />

suyunun duraylı izotop içerikleri arasında belirli bir farkın görülmesi beklenebilir.<br />

OKSİJEN-18 ( 18 O), DÖTERYUM ( 2 H) VE TRİTYUM (T)<br />

Yağıştan itibaren oluşan ve fiziksel, kimyasal ve biyolojik süreçlerden uzun süreli ve büyük<br />

oranda etkilenmemiş olan doğal sular “normal” sular olarak nitelendirilerek; derin dolaşım<br />

nedeniyle sıcaklık kazanmış, su-kayaç etkileşimi sonucunda fiziksel ve kimyasal özellikleri<br />

değişime uğramış jeotermal ve mineralli sular; jeolojik dönemler boyunca litolojik birimlerin<br />

boşluklarında hapsolmuş sular; denizlerde olduğu gibi buharlaşma etkisi altında kalan<br />

sulardan ayrılırlar. Fiziksel ve kimyasal özelliklerinin yanı sıra, tuzlu suların izotop içerikleri<br />

de normal sulardan farklı olup, farkın niteliği ve büyüklüğü tuzluluğun kökeni ile yakından<br />

ilişkilidir. Bu nedenle, bu tür farkların “parmak izi” olarak kullanılması olanaklı<br />

olabilmektedir. Su molekülünü oluşturan izotopların, hidrolojik problemlerin çözümünde<br />

kullanılmasına yönelik çalışmaların başladığı yıllarda, çevresel izotopların, yeraltısuyunda<br />

tuzluluk problemelerinde önemli bir araç olarak kullanılabileceği anlaşılmıştır. Bu kapsamda,<br />

öncelikle duraylı izotoplardan Oksijen-18 ( 18 O) ve döteryum ( 2 H) kullanılmıştır.<br />

Tuzlanma sorunuyla ilgili hidrojeolojik problemlerin önemli bir bölümünde, tuzlu suların<br />

izotop içeriklerinin, çevredeki normal sulardan önemli oranda farklı olduğu görülmektedir.<br />

Deniz suyu karışımı nedeniyle tuzlanmış suların duraylı izotop içerikleri, meteorik kökenli<br />

normal suların izotop içeriklerinden kolaylıkla ayrılabilecek şekilde farklıdır. Buharlaşma<br />

sonucunda zenginleşen göl sularının da benzer şekilde, yağış kökenli sulardan ve deniz<br />

suyundan ayrılması olanaklı olabilmektedir. Jeolojik dönemlerden kalma, salamura gibi aşırı<br />

tuzlu sularda, 18 O izotopu, su-kayaç etkileşiminden etkilenmekte, bu nedenle deniz suyundan<br />

daha farklı izotop özellikleri gösterebilmektedir.<br />

Trityum ( 3 H) ve Karbon-14 ( 14 C) gibi radyoaktif izotoplar ise suların güncelliğinin bir<br />

göstergesi olarak kullanılabildiğinden, tuzlu suların kökenleri yapılacak değerlendirmelerde<br />

önemli bilgiler sağlamaktadırlar. Jeolojik dönemlerden kalan tuzlu suların güncel deniz suları<br />

ile karışım sonucunda tuzlanmış sulardan ayırmanın ilk ve doğrudan yolu, radyoaktif<br />

izotopların analizidir. Jeolojik dönemlerden kalma sularda trityum içeriği bulunmazken,<br />

tarihleme 14 C izotopu ile olanaklı olabilmektedir.<br />

STRONSİYUM-87 ( 87 SR) İZOTOPU<br />

Stronsiyum aragonit, kalsit, florit, jips, anhidrit, barit gibi minerallerin kristal yapılarına<br />

girebilen bir elementtir. Stronsiyum elementinin dört duraylı izotopu bulunmaktadır. En<br />

yaygın olarak bulunan izotop<br />

287<br />

88 Sr, toplam element bolluğunun % 82.74’ünü; 87 Sr, %<br />

6.96’sını; 86 Sr, % 9.75’ini ve 84 Sr, % 0.55’ini oluşturmaktadır. 87 Sr/ 86 Sr oranı deniz sularında<br />

jeolojik devirler boyunca değişiklikler göstermiştir. Günümüzde, 87 Sr/ 86 Sr oranının jeolojik


devirler boyunca olan değişimi konusunda önemli bilgiler elde edilmiştir. Güncel deniz<br />

suyunda bu oran 0.7091 olarak saptanmıştır (Banner, 1995; Emblanch et al., 2005).<br />

Stronsiyum izotoplarının ayrımlanma oranının saptanamayacak derecede düşüktür. Bu<br />

nedenle, doğal sularda ölçülen stronsiyum, suyun temasta olduğu litolojinin stronsiyum izotop<br />

oranını göstermektedir. Bu özelliği nedeniyle stronsiyum izotop oranları, suların temasta<br />

olduğu kayaçların tanımlanmasında önemli bir araç olarak kullanılabilmektedir.<br />

Yeraltısuyunun geçiş süresi uzadıkça, suyun temasta olduğu kayaçları oluşturan minerallerle<br />

dengeye gelme olasılığı artmaktadır. Geçiş süreleri eşit olan sularda farklı stronsiyum izotop<br />

oranları, suların farklı yaşlara sahip kayaçlarla temas halinde olduklarının bir göstergesi<br />

olarak değerlendirilir. Bununla birlikte, kil minerallerinin yüzeylerinde tutulan Ca ve<br />

dolayısıyla Sr’un baz değişimi tepkimeleri sonucunda deniz suyunun Sr izotop bileşiminde<br />

değişiklikler beklenebilir. Benzer şekilde, karbonatlı kayaçların oluşturduğu ortamlarda,<br />

dolomitleşme ve yeniden kristallenme süreçleri de, tuzlu suyun 87 Sr/ 86 Sr oranının düşmesine<br />

neden olabilmektedir. Dolayısıyla, Sr ve 87 Sr/ 86 Sr oranının değişimlerinin birlikte izlenmesi,<br />

tuzlanmayı denetleyen su-kayaç etkileşim süreçleriyle, yeraltısuyunun temasta olduğu<br />

karbonatlı kayacın yaşının belirlenmesine de olanak sağlamaktadır. Şekil 1’de, Sr elementi ve<br />

izotopları kullanılarak, tuzlanmanın kökeni ve karışıma ilişkin değerlendirme yapılabilecek<br />

diyagram gösterilmiştir.<br />

Şekil 1. Sr +2 ve 87 Sr/ 86 Sr kullanılarak hazırlanan diyagram (Barbieri vd., 1999).<br />

BOR-11 ( 11 B) İZOTOPU<br />

Sulu çözeltilerde yüksek çözünürlüğe sahip olan Bor elementinin doğadaki bolluğu,<br />

buharlaşma süreçlerinden ve yükseltgenme-indirgenme tepkimelerinden etkilenmemesi<br />

288


nedeniyle yeraltısuyu çalışmalarında izleyici olarak kullanılabilecek niteliklere sahiptir.<br />

Kirletilmemiş yeraltısularında Bor elementinin derişimi genellikle 0.05 mg/l’den daha<br />

düşüktür. Bor elementinin yeraltısularında artışıi kirlenme ve/veya karışımın göstergesi olarak<br />

değerlendirilir. Deniz suyunda bor 4.5 mg/l dolayında; evsel atık sularda 1 mg/l; uçucu kül<br />

suyunda 14 mg/l dolayında görülebilmektedir (Emblanch et al., 2005).<br />

<strong>İzotop</strong> ölçüm teknolojisinin gelişmesine bağlı olarak son yıllarda, 11 B izotopu, tuzlu suların<br />

kökenlerinin araştırılmasında yaygınlaşarak kullanılmaya başlamıştır. Özellikle kıyı<br />

bölgelerinde deniz suyu girişimi nedeniyle tuzlanmış sular, jeotermal alanlarda jeotermal<br />

akışkanlarla karışım sonucunda tuzlanan sular ile özellikle kalsiyum ve sodyum borat türü<br />

gübre kullanımı sonucunda kirlenen sular Bor elementi ve içeriği ve 11 B izotopu içeriği<br />

analizleri yardımıyla ayrıt edilebilmektedir. Bor elementinin doğada iki duraylı izotopu, 11 B<br />

ve 10 B, sırasıyla % 81.02 ve % 18.98 oranında bulunur. Bu da, 11 B/ 10 B oranının doğada<br />

yaklaşık 4 dolayında olduğu anlamına gelmektedir. Bor izotopları arasındaki ayrımlanma,<br />

doğada bor kaynaklarının izotop bileşimlerinin çok geniş aralıkta olmasını sağlamaktadır. Bu<br />

özelliğinden dolayı bor elementinin izotopları, yeraltısularında tuzluluğun kökenine ilişkin<br />

önemli bilgiler elde etme olanağı vermektedir.<br />

11 B izotopu, standart borik asite (SRM-NBS 951) göre δ notasyonu ile ifade edilmektedir. δ<br />

11 B, tuzlanma etkisine karşı yüksek duyarlılığa sahiptir. Bu nedenle, 11 B izotopu kullanılarak,<br />

tuzlanmanın kökenine ilişkin değerlendirmeler yapılabilmektedir.<br />

Deniz suyu ve deniz suyu kökenli salamura çözeltilerinde δ 11 B izotopu yaklaşık 39 ve B/Cl<br />

oranı denizel oranla aynı; deniz suyu dışında bir kökene sahip ve güncel su karışmamış<br />

sularda δ 11 B izotopu yaklaşık 0 ve B/Cl oranı deniz suyundaki B/Cl oranından büyük; tatlı su<br />

akiferleri ile hidrolojik ilişkide olan hidrotermal akışkanlarda 11 B izotopu yaklaşık 0 ve B/Cl<br />

oranı denizel orandan çok daha yüksek; insan kaynaklı kirleticilerle (evsel atık, gübre,<br />

tarımsal ilaç, katı atık) kirletilmiş sularda δ 11 B izotopu 0 ile 10 arasında değişirken B/Cl oranı<br />

denizel orandan daha büyük; Ca-borat kökenli kirleticilerle kirletilmiş sularda δ 11 B çok düşük<br />

(-13 dolayında) ve B/Cl oranı denizel orandan yüksektir.<br />

KLOR-37 ( 37 CL) İZOTOPU<br />

Hidrosferde oldukça hareketli olan klor elementinin iki duraylı izotopu ( 37 Cl ve 37 Cl),<br />

difüzyonla taşınımın baskın olduğu durumlarda ayrımlanmaktadır. δ 37 Cl değerinin %0 0<br />

değerinden daha küçük değerler alması, taşınım mekanizmasının difüzyon olduğunun<br />

göstergesi olarak değerlendirilmektedir.<br />

Doğada klor izotopu içeriğinin geniş aralıkta bulunması, izotopların yanı sıra diğer<br />

jeokimyasal parametrelerin de kullanımını gerektirmektedir. Bu şekilde, güncel deniz<br />

suyundan farklı tuzluluğa sahip formasyon sıvılarının kökenine ilişkin bilgilerin elde edilmesi<br />

olanaklı olabilmektedir. δ 37 Cl değerleri, karışım mekanizmasının aydınlatılmasında da yararlı<br />

bilgiler sunmaktadır. Bununla birlikte 37 Cl izotopunun zenginleşmesine neden olan süreçler<br />

henüz tam olarak anlaşılamamıştır. Bu konuyla ilgili çalışmalar sürmektedir.<br />

KÜKÜRT-34 ( 34 S) İZOTOPU<br />

Doğal sistemlerde, yükseltgen ortamlarda sülfat iyonu (SO4 -2 ), indirgen ortamlarda ise sülfid<br />

(HS - ) olarak bulunan kükürt elementinin en yaygın duraylı izotopu 32 S (%95) ve 34 S (%4.22)<br />

olup, bu izotoplar, bakteriler aracılığıyla sülfatın indirgenmesi veya sülfidin yükseltgenmesi<br />

sonucunda ileri derecede ayrımlanmaya uğrarlar. Bu iki izotopun birbirine oranı δ 34 S<br />

notasyonu ile ifade edilmektedir. Güncel deniz suyunda sülfat iyonundaki kükürt izotopu δ<br />

289


34 S, %o 20 değerine sahiptir. Hidrojeoloji çalışmalarında δ 34 S ile δ 18 O birlikte<br />

değerlendirilerek, sülfatın kökeni ayırt edilebilmektedir.<br />

KAYNAKLAR<br />

Banner, J. L., 1995, Application of the trace element and isotope geochemistry of stronsium<br />

to studies of carbonate diagenesis. Sedimentology, 42.<br />

Barbieri, Mr., Barbieri, Mz., Fidelibus, MD., Morotti, M., Sappa, G., Tulipano., L., 1998,<br />

First results of isotopic ratio 87 Sr/ 86 Sr in characterization of sea water intrusion in<br />

coastal karstic aquifer of Murgia (Southern Italy), in Proc., 15th SWIM, Ghent,<br />

Natuurwet, 79.<br />

Emblanch, C., Fidelbus, MD., Futo, I., Hertelendi, E., Lambrakis, N., Vengosh, A., Zojer, H.,<br />

Zuppi, G.M., 2005, Environmental tracing methods, in Groundwater management of<br />

coastal karstic aquifers (ed.L. Tulipano, MD Fidelibus and A. Panagopoulos). COST<br />

Action 621, EUR2136<br />

290


Özet<br />

BEŞİNCİ DÜNYA SU FORUMU<br />

“FARKLILIKLARIN SUDA YAKINLAŞMASI”<br />

Hamza ÖZGÜLER<br />

Forum Program Komitesi<br />

Beşinci Dünya Su Forumu, herkese açık olan ve tüm paydaşları kapsayan şeffaf bir platformdur.<br />

Forum, birçok bileşeni olan bir topyekün vir süreçtir. Bu süreçler, Tematik Süreç, Bölgesel Süreç,<br />

Siyasi Süreç ve Bakanlar Konferansı, Yerel İdareler Sürecidir.<br />

5. Forum programı için “FARKLILIKLARIN SUDA YAKINLAŞMASI” hedefine yönelik piramit<br />

şeklinde bir program yapısı belirlenmiştir. Tematik süreç, “piramit” yaklaşımı ile<br />

açıklanabilmektedir: bütün temalar, konu başlıkları ve oturumlar, bu alandaki aktörler, sektörler,<br />

bugünün ve geleceğin yeni tecrübelere, tavsiyelere ve taahhütlere neden olacak bir dizi oluşumun<br />

gerçekleşmesini sağlayacaktır.<br />

Su Forumunun tematik yapısında, tüm su konularını kapsayan 6 ana tema ve bunların altında 24 ana<br />

başlık vardır. Bu konular:<br />

Küresel Değişimler & Risk Yönetimi<br />

İnsani Kalkınma ve Binyıl Kalkınma Hedefleri<br />

İnsani ve Çevresel İhtiyaçlar Dikkate Alınarak Su Kaynaklarının Korunması ve Yönetimi<br />

İdare ve Yönetim<br />

Finans<br />

Eğitim, Bilgi ve Kapasite Geliştirme<br />

Dünyanın suyla ilgili en büyük etkinliği olan Dünya Su Forumu, Dünya Su Konseyi ve ev sahibi<br />

ülke hükümetinin ortak girişimi olarak üç yılda bir düzenlenir. Fas (1997), Hollanda (2000),<br />

Japonya (2003) ve Meksika’da (2006) düzenlenen önceki forumların ardından, 5. Dünya Su Forumu<br />

İstanbul’da, Mart 2009’da gerçekleştirilecektir. Forum, iki yılı aşkın bir süreye yayılmış hazırlık<br />

faaliyetlerinin ürünü olan, açık, herkesi kapsayan, çok paydaşlı bir sürecin sonucudur. Dünya Su<br />

Forumu yalnızca bir haftalık bir etkinlik değil, su sorunlarına verilen önemi, konuyla ilgili<br />

bilinçlenmeyi ve anlayışı artırma ve küresel sorunlara yönelik somut çözümler getirme amacı güden<br />

bir süreçtir.<br />

Ana Tema “Farklılıkların Suda Yakınlaşması”<br />

“Farklılıkların Suda Yakınlaşması”, 5. Dünya Su Forumu’nun ana temasıdır. İstanbul,<br />

sorunlarımıza ortak çözümler bulmak üzere bölgeleri ve insanları bir araya getiren bir köprü<br />

oluşturmayı arzulamaktadır. 5. Dünya Su Forumu, ülkeler arasında sürdürülebilir su kullanımıyla<br />

ilgili zorlukların üstesinden gelinmesini sağlayacak işbirliğini güçlendirmek için mükemmel bir<br />

fırsat sunmaktadır.<br />

“Farklılıkların Suda Yakınlaşması”, paydaşları, sektörleri ve bölgeleri birbirine yakınlaştırmak<br />

anlamına gelmektedir. Bu oluşumda suyu kullananlar, karar vericiler, kamu ve özel sektör<br />

temsilcileri, uzmanlar ve yerel, ulusal, bölgesel ve küresel düzeyde su alanında görev yapan<br />

uygulayıcılar yer almaktadır. Su alanında faaliyet gösterenler sağlık, tarım veya enerji gibi diğer<br />

alanlardaki paydaşlarla daha çok işbirliği yapmalı ve böylece Binyıl Kalkınma Hedeflerine<br />

ulaşılması için suyun sahip olduğu önemin altı çizilmelidir. Bu oluşum farklı kültürleri, zengin ile<br />

291


fakiri, dünyanın gelişmiş ve gelişmekte olan bölgelerini, özellikle de gelecek kuşaklarla şimdiki<br />

nesli bir araya getirmeyi hedeflemektedir.<br />

“Farklılıkların suda yakınlaşması” teması, Avrupa ile Asya, Ortadoğu ile Afrika, Güney ve Kuzey<br />

arasındaki coğrafi kavşak noktalarının altını çizmesinin yanında dünyanın zengin ve fakir, gelişmiş<br />

ve gelişmekte olan bölgeleri gibi çeşitli su kültürleri arasındaki kavramsal ayrılıklara da gönderme<br />

yapmaktadır. “Farklılıkların suda yakınlaşması” kavramı aynı zamanda yerel, ulusal, bölgesel ve<br />

küresel çapta su kullanıcıları, karar-alıcılar, su uzmanları ve çalışanları arasında ileri seviyede bir<br />

bilgi alışverişi ve gelişkin bir anlayış oluşturma hedefini de ifade etmektedir.<br />

Forum’un tematik Süreci<br />

5. Dünya Su Forumu’nun tematik süreci bir “piramit” yaklaşımından oluşmaktadır: Bütün konular,<br />

temalar, başlıklar ve oturumlar, farklılıkların birleştirilmesi ana hedefine yönelik olacaktır.<br />

Program çerçevesi program komitesi tarafından geliştirilmektedir ve amacı, temaları ve konu<br />

başlıklarını belirlemektedir. 5. Forum için 6 tema belirlenmiştir:<br />

Amaçlar:<br />

Araçlar:<br />

Küresel Değişimler ve Risk Yönetimi<br />

İnsani Kalkınma ve Binyıl Kalkınma Hedeflerinin Geliştirilmesi<br />

İnsani ve çevresel ihtiyaçlar dikkate alınarak su kaynaklarının korunması ve yönetimi<br />

İdare ve Yönetim<br />

Finans<br />

Eğitim, Bilgi ve Kapasite Geliştirme<br />

Her tema için bir koordinatör görevlendirilmiştir. Görevleri; sektörler, bölgeler ve etmenler arasında<br />

bağlar kurarak çalışmaları ve deneyimleri paylaşabilmek ve tanımlayabilmek adına, ilgili oldukları<br />

konuları, başlıkları ve oturumları tematik konsorsiyumlar içerisinde geliştirmektir.<br />

5. Dünya Su Forumu’nun tematik, bölgesel, politik ve temel grup süreçlerinin hazırlıkları ve<br />

Forum’la ilgili oturumlar ile daha birçok bileşenin oluşum sürecini kolaylaştıracak olan Sanal<br />

Buluşma Alanı (SBA), http://portal.worldwaterforum5.org/), geniş kitlelerden daha fazla katılım<br />

sağlanmasına ve diyaloğa yönelik bir yaklaşımla sizlerin de katkılarınızı sunmanıza imkân<br />

tanımaktadır. Böylece, Forum hazırlık sürecinde iletişim, bilgi alış verişi ve işbirliği imkanları<br />

geliştirilmektedir. Ayrıca, Binyıl Kalkınma Hedeflerine ulaşılmasına yönelik uygulanabilir<br />

çözümler ve anlamlı sonuçlar alınmasına katkıda bulunacaktır.<br />

Yaklaşık 20000 kişiye hizmet verecek SBA’ya üye olanların sasyısı hızla artmaktadır. SBA<br />

kullanım kılavuzuna: http://portal.worldwaterforum5.org adresinde ana sayfada bulunan “Document<br />

Library”den ulaşabilabilmektedir.<br />

Suyla ilgili konularda çalışan siz sayın ilgililer, SBA ile;<br />

İlgilendiğiniz konu ve Forumla ilgili son gelişmelere ulaşabilir, ilgilendiğiniz konulara ve<br />

başlıklara yönelik e-posta bilgi mesajları alabilirsiniz. Forum kapsamında verilecek ödüller<br />

hakkında bilgi alabilirsiniz. Su ile ilgili çeşitli ihtisas konularında mevcut bu ödüllere aday<br />

olabilirsiniz.<br />

Fikir alışverişinde bulunabilir ve işbirliğine girebilirsiniz.<br />

292


Oturumlar, Bölgesel Süreçler ve Temel Gruplar da dâhil Forumun çeşitli bileşenlerine<br />

katkılar sunabilir, bir çalışma grubuna dahil olunabilir. Çerçeveleri Başlık Koordinatörleri<br />

tarafından belirlenmekte olan oturumlara katkı tekliflerinin Sanal Buluşma Alanı<br />

(SBA)’ndan gönderilmesi esastır. Oturum sorularının cevaplandırılmasında, ilgililerin<br />

uzmanlık bilgileri ve deneyimlerine ihtiyaç vardır.<br />

SBA ile ulaşabileceğiniz diğer özellikler:<br />

Kişisel bilgilerinizi etkinlikleriniz, programlarınız ve raporlarınız yoluyla<br />

güncelleyebilirsiniz, “Kim Kimdir? kısmında diğer kullanıcılarla paylaşabilirsiniz.<br />

“Uluslararası Su ve Film Etkinliği”ne bir film veya doküman teklifi sunabilirsiniz.<br />

“Gençler Su Forumu”na katılabilirsiniz.<br />

“Küresel Su Eğitim Köyü” etkinliklerine katkıda bulunabilirsiniz.<br />

Forum’un Siyasi bileşenleri hakkında görüşleri dile getirebilirsiniz.<br />

Forum haftası için kayıt olabilir, İstanbul için planınızı düzenleyebilirsiniz. Otel<br />

rezervasyonlarınızı, havaalanı ulaşımlarınızı planlayabilirsiniz.<br />

Tematik ve bölgesel sürece olabilecek katılımlarla ilgili görüş, öneri ve sorular için, Forum<br />

Sekreteryası (info@worldwaterforum5.org) veya Forum Program Komitesi Türk Tarafı adına<br />

tematik çalışmaların ve bölgesel toplantıların eşgüdümünü sağlayan, Uluslararası Hidrolojik<br />

Faaliyetler Şube Müdürlüğü (hozguler@worldwaterforum5.org) ile irtibata geçilmesi önem arz<br />

etmektedir.<br />

293


GÖKOVA (MUĞLA) KIYI KARST KAYNAKLARINDA DENİZ SUYU<br />

KARIŞIMININ HİDROKİMYASAL VE DURAYLI ÇEVRESEL<br />

İZOTOP YÖNTEMLERİYLE İNCELENMESİ<br />

Mehmet Ekmekçi 1 , Levent Tezcan 1 , Türker Kurttaş 2 , Salim Yüzereroğlu 3 , Şükran Açıkel 1<br />

1 Hacettepe Üniversitesi, Uluslararası Karst Su Kaynakları Uygulama ve Araştırma Merkezi<br />

Beytepe/ Ankara<br />

2 International Atomic Energu Agency (IAEA), Isotope Hydrology Section, Vienna Austria<br />

3 Devlet Su İşleri, 21. Bölge Müdürlüğü, Jeoteknik Hiz. ve Yeraltısuları Şb. Md., Aydın<br />

ÖZET<br />

Özellikle kıyı akiferlerinde, yeraltısuyu kaynaklarında tuzlanmanın kökeni ve tuzlanma<br />

mekanizaması, karmaşık hidrojeolojik sorunlar arasındadır. Hidrojeolojik sistemin kavramsal<br />

modelinin oluşturularak, tuzluluğun kökeni hakkında önemli bilgiler, hidrokimyasal<br />

yöntemler ve izotop hidrolojisi teknikleri yardımıyla elde edilebilmektedir. Sunulan<br />

çalışmada, Muğla’ya bağlı Gökova karst kaynaklarında görülen tuzluluğun kökeni,<br />

hidrokimyasal ve izotop teknikleri yardımıyla aydınlatılmaya çalışılmıştır. Özellikle oksijen<br />

18 izotopu ile bor, sülfat ve klorür iyonlarının birlikte kullanımı, sistemin tanımlanması<br />

açısından önemli bilgiler sağlamıştır. Aynı bileşenlerin zamansal değişimlerinin göstergesi<br />

olarak değişim katsayılarının kullanımının da değerelndirmelerde önemli katkılar verdiği<br />

görülmüştür<br />

HYDROCHEMICAL AND ISOTOPIC ASSESMENT OF SEA WATER MIXING IN<br />

GOKOVA (MUGLA) COASTAL KARSTIC SPRINGS<br />

ABSTRACT<br />

In coastal aquifers, salinisation appears to be a complex hydrogeological problem, because the<br />

origin of salinisation might be other than sea water intrusion. The combined use of<br />

hydrochemical methods and isotope hydrology techniques provide a versatile tool in<br />

developing a conceptual model of the hydrological system which essential for further<br />

modeling studies. In this study, the authors, present a case study in the Gokova coastal karstic<br />

springs where they demonstrated the use of the hydrochemical and asotope techniques<br />

together. They emphasized the use, as a tool, of the oxygen-18, boron, chloride and sulfate in<br />

understanding the behaviour of the hydrogeological system in terms of the origin of the salt<br />

water and the mechanism of salinisation. They also demonstrated that the coefficient of<br />

variation of these components may contribute much to this efforts when systematic analyses<br />

are perfomed along at least one water year.<br />

GİRİŞ<br />

Son on yıl öncesine kadar nüfus artışı baskısı altında olan yeraltısuyu kaynaklarının, yakın<br />

gelecekte küresel ısınmaya bağlı olarak gelişen iklim değişimlerinden de etkileneceği<br />

anlaşılmaktadır. Yapılan değerlendirmelere göre, be nedenlerle, doğrudan kullanılabilir su<br />

kaynakları azalacak, ve bunun sonucunda da belirli bir işlemden geçirildikten sonra<br />

kullanılabilecek su kaynaklarına yönelme söz konusu olacaktır. Kıyı bölgelerinde, deniz suyu<br />

girişimi nedeniyle tuzlanmış yeraltısuyu kaynakları, yeniden değerlendirilebilecek<br />

kaynakların başında gelmektedir.<br />

Tuzlu su kaynaklarının en düşük maliyetle ve sürekli kullanımı sunulabilmesi, tuzlanma<br />

oranının kullanım süresinde olabildiğince denetim altına alınabilmesi ile olanaklıdır.<br />

Tuzlanmanın denetim altında tutulabilmesi, su kaynağındaki tuzlanmanın kökeni ve<br />

mekanizmasının gerektirmektedir. Yeraltısuyu kaynaklarında tuzluluğun kökenlerine ilişkin<br />

bilgi, bu bildiriler kitabında basılan Ekmekçi (2008)’de verilmiştir.<br />

294


Sunulan bildiride, tuzluluğun kökeni ve tuzlanma mekanizması ile ilgili hidrojeolojik<br />

araştırmalarda önemli bilgiler sağlayan hidrokimyasal ve izotop yöntemleri, Gökova (Muğla)<br />

kıyı kaynaklarında bir örnekle irdelenmiştir. Çalışmada, hidrokimyasal bileşenlerin yanı sıra<br />

çevresel izotoplardan oksijen-18 izotopu üzerinde durulmuştur.<br />

ÇALIŞMA ALANI<br />

Azmak kaynakları veya Kadın Azmağı olarak da bilinen Gökova kıyı karst kaynakları, bir<br />

graben niteliğinde olan Gökova körfezinin kuzey kenarının en doğu ucunda, Akyaka<br />

Beldesinin sınırları içerisinde yer almaktadır (Şekil 1). Toplam olarak, ortalama debinin 10<br />

m 3<br />

tedir. Kaynaklar bir akarsu yatağı (Azmak) oluşturarak<br />

denize doğru boşalmaktadır. Denize boşalmadan önce, kaynakların toplam akımlarının<br />

özelliği ile, Azmak kaynaklarının düşük maliyetlerle kullanıma sunulması olanaklı<br />

görülmektedir.<br />

Şekil 1. Çalışma alanının coğrafik konumu<br />

JEOLOJİ VE HİDROJEOLOJİ<br />

<strong>Genel</strong> olarak bölgenin kuzeyinde otokton birimler (Menderes metamorfitleri) bulunmaktadır.<br />

Bu otoktonların üzerine bindirmeyle alloktonlar (Elmalı napları) gelmiş, onların da üstüne<br />

melanj bindirmiştir. Menderes Metamorfitleri'ne ait birimlerden oluşan otokton birimler<br />

Kambriyen'den Alt Eosen sonuna kadar devam eden bir istif içerir. Bindirme zonu boyunca<br />

alttan üste doğru Bodrum Serisine ait Gökbel Formasyonu, Karaova Formasyonu, Gereme<br />

Formasyonu, Kışladağ Formasyonu ve Karabörtlen Formasyonu yeralır. Bodrum serisinin<br />

üstünde ise Kretase sonunda bölgeye yerleşen Sandras Tektonik dilimine ait Kertmeç Melanjı<br />

ve Fethiye Peridotitleri allokton istifi tamamlar. Drenaj alanı içinde Gökova Körfezi’nin<br />

kuzeyinde geniş bir alanda, Ören civarında ve drenaj alanı dışında geniş bir alanda yayılım<br />

gösteren Neootokton Birimler, allokton karbonatlı kayaçları uyumsuz olarak örtmektedirler<br />

295<br />

AKYAK<br />

A


(Kurttaş, 1997). Çalışma alanının da içinde bulunduğu hidrojeolojik sistemde ileri derecede<br />

karstlaşmalı birimler geniş alanlar kaplamakta ve ana yeraltısuyu sistemini oluşturmaktadır.<br />

Yerel jeolojiye bakıldığında alüvyonun kuzeyinde karstik birimler, doğu ve güneydoğusunda<br />

geçirimsizler, güneyinde ise yine kireçtaşları bulunmaktadır (Şekil 2). Gökova grabeni<br />

Neotektonik dönemde K-G yönlü genişlemeli rejime bağlı olarak gelişen D-B uzanımlı bir<br />

çöküntü yapısıdır. Şekil 3’te bölgesel hidrojeolojik yapıya bağlı olarak Gökova körfezindeki<br />

olası hidrojeolojik siste gösterilmiştir. Şekilden de görüldüğü gibi, körfezin kuzey kenarını<br />

oluşturan ve doğu-batı doğrultusunda kara içine uzanan ana fay sistemi, hidrojeolojik yapıyı,<br />

dolayısıyla da kıyı karst kaynaklarının oluşumunu denetleyen ana yapılardandır.<br />

Şekil 2. Çalışma alanının yerel jeoloji haritası (Kurttaş, 1997 ve <strong>DSİ</strong>, 1992’den uyarlanmıştır)<br />

Körfezde, geniş bir alanda yayılan kıyı olüvyon ovası, hidrojeolojik sistemin önemli diğer bir<br />

bileşenini oluşturmaktadır. Alüvyon ovada açılan kuyuların deniz kıyısına doğru artezyen<br />

özellikte olması, bu kesimlere doğru alüvyon akiferin basınçlı olduğunu göstermektedir.<br />

İleriki bölümlerde de irdelendiği gibi, Bu kuyulardan alınan örnekler üzerinde gerçekleştirilen<br />

analizler, denize 10 m uzaklıkta dahi yeraltısuyunun deniz suyu girişiminden etkilenmediğini<br />

göstermiştir. Alüvyon akiferinin genel yapısı, Şekil 4’te kesit üzerinde gösterilmiştir.<br />

296


Şekil 3. Gökova körfezinde genel hidrojeolojik yapı<br />

Çalışma alanında bulunan kuyularda yapılan yeraltısuyu seviyesi ölçümleri kullanılarak<br />

hazırlanan yeraltısuyu seviyesi haritası, alüvyon ovada akımın, denize doğru olmadığını,<br />

azmak kaynaklarına doğru olduğunu göstermektedir (Şekil 5).<br />

Şekil 4. Gökova kıyı alüvyon ovasında genel hidrojeolojik yapı<br />

HİDROKİMYASAL VE İZOTOP AMAÇLI ÖRNEKLEME<br />

Gökova karst kaynaklarının hidrojeolojisi ve tuzlu su karışımının incelenmesi amacıyla<br />

yürütülen çalışmalar kapsamında 2006 yılı Ekim ayından 2008 yılı Eylül ayına kadar aylık<br />

aralıkta ölçüm ve örneklemeler gerçekleştirilmiştir. Avrupa Birliği 6. Çerçeve Programı<br />

tarafından desteklenen MEDITATE projesi kapsamında gerçekleştirilen ölçüm ve örnekleme<br />

ağı, <strong>DSİ</strong> 21. Bölge Müdürlüğü, Yeraltısuları ve Jeoteknik Hizmetler Şube Müdürlüğü<br />

tarafından işletilmiştir. Bu kapsamda, Azmak kaynaklarının toplam akımlar; karst akiferinde<br />

açılmış iki ve alüvyon akiferde açılmış iki kuyuda sürekli seviye ölçümleri yapabilen<br />

otomatik limnigraflar yerleştirilmiştir. Aylık aralıklarla hidrokimyasal ve izotop amaçlı<br />

örneklemeler yapılmıştır.<br />

297


Şekil 5. Gökova kıyı ovası akiferinde yeraltısuyu seviyesinin dağılımı<br />

Alınan örnekler üzerinde aylık aralıklarda majör iyon, eser element ve çevresel izotoplardan<br />

Oksijen-18, Döteryum, Trityum izotopları analizleri gerçekleştirilmiştir. Ayrıca, sunulan<br />

bildiri kapsamında tutulan kükürt, sülfat oksijen-18’i, azot, nitrat oksijen-18’i, bor ve klor<br />

izotopları analizleri için örnekler alınmıştır.<br />

GENEL HİDROKİMYASAL ÖZELLİKLER<br />

Örneklenen su noktalarında gerçekleştirilen su kimyası analizleri sonucunda elde edilen<br />

veriler, dairesel diyagramlar, üçgen diyagramlar ve Schoeller diyagramları yardımıyla, suların<br />

genel hidrokimyasal nitelikleri açısından değerlendirilmiştir. Şekil 6’da, çalışmaya konu olan<br />

örnek noktalarının konumu ve dairesel diyagramlar yarıdımıyla genel hidrokimyasal<br />

özelliklerin alansal dağılımı gösterilmiştir. Toplam çözünmüş iyon miktarı ile orantılı olan<br />

daire çapları incelendiğinde, karstik yeraltısuyu, alüvyon akiferi ve tuzlanmış sular ilk anda<br />

ayrılabilmektedirler. Benzer ayrım, Şekil 7’de verilen ve suların hidrokimyasal fasiyeslerinin<br />

tanımlandığı Piper diyagramında da görülebilmektedir.<br />

298


Şekil 6. Çalışma alanında örneklenen su noktaları ve analiz sonuçlarına göre genel<br />

hidrokimyasal özellikleri<br />

Şekil 7. Çalışma alanında örneklenen su noktalarının hidrokimyasal fasiyesleri<br />

GENEL İZOTOPİK ÖZELLİKLER<br />

Kurttaş (1997) tarafından bölgesel ölçekte gerçekleştirilen çalışma kapsamında, bölgesel<br />

hidrojeolojik sistemi temsil eden su noktalarının izotop içerikleri, hidrodinamik koşulları<br />

yansıtacak şekilde dizilim göstermektedirler. Şekil 8’de verilen O18-D grafiği üzerinde, su<br />

noktalarının meteorik doğrulara göre konumları, su noktalarının temsil ettikleri hidrojeolojik<br />

sistem açısından değerlendirilmiştir. Yüksek kotlarda boşalan plato kaynakları ve kış<br />

yağışlarından beslenen kaynaklar duraylı izotop içerikleri açısından fakir; daha düşük<br />

kotlardan beslenen sahil kaynakları duraylı izotop içeriği açısından daha zengin; ve deniz<br />

suyu karışımı etkisi altında olan kaynaklar ise buharlaşma doğrusu üzerinde<br />

konumlanmışlardır.<br />

299


Şekil 8. Çalışma alanında örneklenen su noktaları için Oksijen-18-Döteryum grafiği (Kurrtaş,<br />

1997).<br />

Söz konusu grafik, suların temsil ettikleri hidrojeolojik sisteme göre sınıflama olanağını<br />

vermekte ancak, tuzluluğun kökeni ve dolayısıyla tuzlanma mekanizmasına ilişkin bilgi<br />

vermemektedir. Tuzluluğun kökenine ilişkin değerlendirmeler, hidrokimyasal özellikler ve<br />

izotop içeriklerinin birlikte kullanımını gerektirmektedir. Sunulan bildiriye konu olan su<br />

noktalarından alınan örneklerde duraylı izotop içerikleri, alanda en genel anlamda iki farklı<br />

suyun bulunduğunu göstermektedir. Şekil 9 ve Şekil 10’da gösterilen ve sırasıyla oksijen 18<br />

ve döteryumun frekansına ilişkin histogramlar, en az iki ortalamalı dağılım fonksiyonu<br />

göstermektedir. Bu histogramlar incelendiğinde, karst akiferini temsil eden kaynaklarının<br />

önemli bir bölümünün yüksek kotlardan beslendiğini, alüvyon akiferin ise serbest ve basınçlı<br />

kesimlerinin, sırasıyla yerel ve yüksek kot yağışlarının etkisi altında olduğu şeklinde<br />

değerlendirilebilir.<br />

N<br />

35.00<br />

30.00<br />

25.00<br />

20.00<br />

15.00<br />

10.00<br />

5.00<br />

0.00<br />

-7.96<br />

-7.76<br />

-7.56<br />

-7.36<br />

-7.16<br />

-6.96<br />

-6.76<br />

-6.56<br />

-6.36<br />

-6.16<br />

-5.96<br />

-5.76<br />

-5.56<br />

-5.36<br />

-5.16<br />

-4.96<br />

-4.76<br />

-4.56<br />

-4.36<br />

-4.16<br />

-3.96<br />

-3.76<br />

-3.56<br />

-3.36<br />

-3.16<br />

-2.96<br />

More<br />

300<br />

Sınıf aralığı<br />

Şekil 9. Çalışma alanından toplanan örneklerde O-18 izotopunun görülme sıklığı


N<br />

12<br />

10<br />

8<br />

6<br />

4<br />

2<br />

0<br />

Döteryum<br />

301<br />

D Aralığı<br />

Şekil 10. Çalışma alanından toplanan örneklerde D izotopunun görülme sıklığı<br />

DENİZ SUYU KARIŞIMI VE TUZLULUĞUN KÖKENİ<br />

Kıyı akiferlerinde tuzluluğun ana kaynağının deniz suyu girişimi olmasına karşın, tarım veya<br />

insan kaynaklı diğer faaliyetlerden kaynaklanan atıklar da tuzluluğun köekni<br />

olabilmektedirler. Çalışma alanı açısından değerlendirildiğinde, karstik çöküntülerden<br />

doğrudan beslenebilme potansiyelinin varlığı; deniz kıyısında boşalımları nedeniyle,<br />

günümüzdeki ve jeolojik geçmişte meydana gelen deniz seviyesi değişimlerine bağlı olarak;<br />

veya Gökova körfezinin oluşumuna ve kıyı kaynaklarının boşalımına neden olana ana fay<br />

hattının deniz ile bağlantılı olması; alüvyon akifer üzerinde yoğun tarımsal faaliyetlerin<br />

bulunması su kaynaklarındaki tuzlanmaya neden olabilecek kaynaklardır. Birden fazla<br />

kaynağın varlığı durumunda, köken araştırmalarında, her kaynağın göstergesi sayılabilecek<br />

bir izleyiciye gerek duyulmaktadır. Hidrokimyasal bileşen ve/veya izotopik bileşen olabilen<br />

bu izleyicilerin hidrojeolojik yapı da dikkate alınarak değerlendirildiğinde önemli sonuçlara<br />

varılabilmektedir. Çalışma alanında tuzluluğa neden olabilecek kaynaklardan deniz suyunun<br />

göstergesi olarak oksijen 18 izotopunun yanı sıra, bor (B), stronsiyum (Sr) elementleri ile<br />

klorür (Cl), sülfat (SO4), magnezyum (Mg), kalsiyum (Ca) ve bunların birbirlerine oranları<br />

değerlendirilmiştir.<br />

İlk aşamada yapılan değerlendirmede, okisjen-18 ile klorür arasındaki ilişki incelenmiştir.<br />

Şekil 12’da deniz suyuna doğru bir dizilimin yanı sıra, bazı su noktalarının deniz suyundan<br />

farklı bir yönde dizildikleri görülmüştür. Grafikte, deniz suyu karışımı olabilecek suların<br />

klorür zenginleşmesi ile birlikte O-18 zenginleşmesi gösterirken, deniz suyu karışımından<br />

etkilenmeyen örneklerde klorürün düşük düzeylerde kaldığı, ancak beslenme yükseltisine<br />

bağlı olarak O-18 değerlerinde değişiklikler oluştuğu görülmektedir. Bununla birlikte, Muğla<br />

polyesinde göllenen suların buharlaşma etkisi altında kalması; aynı anda tarımsal alan olarak<br />

kullanılan karstik çöküntü alanından kullanılan tarımsal ilaçlar ve gübrelerle kentsel<br />

atıklarından kaynaklanan kirlilik kökenli klorür zenginleşmesi de Şekil 11’deki grafikte deniz<br />

suyu girişimi şeklinde değerlendirilebilir. Bu nedenle, Cl-O18 grafiği bu açıdan yararlı<br />

olmakla birlikte yeterli olmamaktadır. Klorür iyonunda değişimin en düşük olduğu, buna<br />

karşın oksijen-18 izotopundaki zenginleşme, akifer sisteminin basınçlı veya serbest olması ile<br />

ilişkilendirilmiştir. Basınçlı akifer, daha yüksek kotlardan beslenirken, serbest akifer yerel<br />

yağışlardan da beslenebilmektedir.


Karst suyu<br />

Basınçlı<br />

Karışım<br />

Alüvyon akifer<br />

-6.7 -6.6 -6.5 -6.4 -6.3 -6.2 -6.1 -6 -5.9 -5.8<br />

O-18<br />

302<br />

Serbest<br />

Şekil 11. Çalışma alanındaki sularda O-18 ile klorür iyonu ilişkisi<br />

Deniz suyunun göstergesi olarak kullanılabilecek diğer bir element olan bor içeriğinin O-18<br />

ile olan ilişkisi, Şekil 12’degösterilmiştir. Su noktalarının dağılımlarının daha ayrıntılı bir<br />

görüntüsünü veren Şekil 12 incelendiğinde, deniz suyu karışımı etkisinde olan karst<br />

kaynakları ile kirilik etkisi altında kalan suların ayrıt edilmesi olanaklı olmaktadır. Kirli<br />

sularda B içeriğindeki değişim, deniz suyu girişimi nedniyle olan artıştan çok daha düşük<br />

düzeyde gerçekleşmektedir. Şekil 11’de verilen grafiğe benzer şekilde bu grafiklerde de<br />

serbest akifer niteliğindeki alüvyon ovasının bu kesimleri yerel yağıştan beslenmektedir.<br />

Tuzlanmanın kökenine ilişkin çalışmalarda yararlı bilgiler sağlayabilecek diğer bir<br />

değerlendirme, iyon oranlarının kullanılmasıdır. Özellikle, tuzlanmanın farklı kaynaklarının<br />

göstergesi olabilecek bileşenlerin oransal değişimleri, duraylı izotoplarla birlikte<br />

değerlendirildiğinde tuzlanmaya ilişkin yararlı bilgiler elde edilebilmektedir.<br />

Şekil 13’te stronsiyum/bor (Sr/B) oranı ile birlikte O-18 içeriği ilişkilendirilmiştir. Bor<br />

içeriğinin ana kaynağının deniz suyu, stronsiyumun ise karasal kökenli olduğu dikkate<br />

alınarak, oranın azalması deniz suyu karışımının bir göstergesi olarak değerlendirilmiştir.<br />

Grafikte, tatlı sular ile tuzlanma etkisi altında kalan sular daha belirgin bir şekilde<br />

ayrılabilmiştir. Tatlı sular, Sr/B oranı açısından daha yüksek değerlere; O-18 açısından ise<br />

daha fakir bir içeriğe sahiptir.<br />

80<br />

70<br />

60<br />

50<br />

40<br />

30<br />

20<br />

10<br />

0<br />

Cl (meq/l)


Alüvyon-Yerel Yağış<br />

-7 -6.5 -6 -5.5 -5<br />

O-18<br />

Şekil 12. Çalışma alanındaki sular için O-18 ile B ilişkisi (deniz suyuna göre konumlanma)<br />

Tatlı su<br />

Karst<br />

Alüvyon<br />

Deniz suyu<br />

karışımlı karst<br />

303<br />

Tuzlu su<br />

-7 -6.5 -6 -5.5 -5<br />

O-18<br />

Şekil 13. Çalışma alanındaki sularda Sr/B ile O-18 ilişkisi<br />

Kirlilikten kaynaklanan sülfat iyonunun, deniz suyundan olduğu kadar kirlilikten de<br />

kaynaklanan klorür iyonuna oranı ile deniz suyunun göstergesi olan bor ilişkisi kirlilik<br />

kaynaklarının ortaya konmasında kullanılmıştır (Şekil 14).<br />

Dağılımın su noktalarına göre incelenmesi, karst akiferini temsil eden kuyulardan birinin<br />

(42346), Muğla polyesindeki düdenlerden beslendiğini ortaya koymaktadır. Özellikle yağışlı<br />

aylarda, düdene aktif su girişi olması sonucunda, /kuyu suyundaki yüksek kirlilik, tuzlanmaya<br />

neden olmaktadır. Sadece klorür iyonunun kullanılması durumunda kuyunun deniz suyu<br />

girişimi etkisi altında olduğu şeklinde değerlendirilebilmektedir.<br />

700<br />

600<br />

500<br />

400<br />

300<br />

200<br />

100<br />

0<br />

0<br />

B (ppb)<br />

60<br />

50<br />

40<br />

30<br />

20<br />

10<br />

Sr/B


SO4/Cl<br />

14<br />

12<br />

10<br />

8<br />

6<br />

4<br />

2<br />

0<br />

Azmak karst kaynakları/Deniz suyu karışımı<br />

0 100 200 300 400 500 600 700<br />

Şekil 14. Çalışma alanıdaki sular için SO4/Cl ile B ilişkisi<br />

Çalışma alanında ölçüm ve örneklemeler aylık aralıklarla düzenli olarak gerçekleştirilmiştir. Su<br />

kaynaklarında, gerek hidrokimyasal gerekse izotopik bileşimlerin zamana göre değişimi, deniz suyu<br />

girişimi etkisi açısından değerlendirilebilmektedir. Sürekli olarak deniz suyu veya kirlilik etkisi<br />

altında kalan sularda bileşenlerin zamansal değişimi minimum, etkilerin zaman zaman görüldüğü<br />

noktalarda ise değişim yüksek olacaktır. Değişimin ölçüsü, değişim katsayısı (Cv), farklı bileşenler<br />

için farklı olacağından, değişim katsayıları, tuzluluğun kökeni ve mekanizması açısından<br />

yorumlanabilmektedir. Şekil 16 ve Şekil 17’de, sırasıyla klorür ve O-18 izotopuna ait değişim<br />

katsayıları; ve bor ile O-18 izotopu değişim katsayıları ilişkilendirilmiştir.<br />

Dk-O18<br />

0<br />

-1<br />

-2<br />

-3<br />

-4<br />

-5<br />

-6<br />

-7<br />

-8<br />

304<br />

B<br />

Dk-Cl<br />

0 100 200 300 400<br />

Karst-kuyu 1<br />

Azmak-kaynak<br />

Alüvyon<br />

kuyu<br />

Alüvyon-kuyu<br />

Şekil 15. O18 ve klorür iyonuna ait değişim katsayıları arasındaki ilişki<br />

Karst-kuyu 2<br />

Şekil 15’te görüldüğü gibi, Karst kuyu-2 noktasında her iki bileşenin de değişim katsayıları<br />

yüksektir. Yüzeysuyu girdisinden hızlı bir şekilde etkilenen karstik sistemi temsil ettiği<br />

anlaşılan bu örnek noktasının deniz suyu ve/veya kirlilik etkisi altında olup olmadığı, Şekil<br />

16’da verilen grafikten elde edilmeye çalışılmıştır.


Şekil 16’dan da görüldüğü gibi B değişkenliği, görece daha düşük olduğundan, bu kuyunun,<br />

polyedeki düdenden gelen kirli suların etkisi altında olabileceği, deniz suyu karışımının bu<br />

noktada, alüvyondaki kuyulardan birinden daha düşük olduğu ortaya konmuştur. Buna göre,<br />

deniz suyu karışımı etkisi altında kalan Azmak kaynakları ile karst kuyusunun hidrolojik<br />

açıdan farklı davranış gösterirken, alüvyon akiferde bulunan ve fay hattına yakın olan<br />

kuyunun Azmak kaynakları ile ilişkili olduğu görülmektedir. Bu değerlendirme, oksijen-18<br />

izotopunun zamansal değişiminin verildiği Şekil 17’de belirgin bir şekilde görülmektedir.<br />

Dk-O18<br />

0<br />

-1<br />

-2<br />

-3<br />

-4<br />

-5<br />

-6<br />

-7<br />

-8<br />

0 50<br />

Dk-B<br />

100 150 200 250<br />

Azmak-kaynak<br />

305<br />

Alüvyon<br />

kuyu<br />

Karst-kuyu 2<br />

Karst-kuyu 1<br />

Alüvyon-kuyu<br />

Şekil 16. Şekil 16. O18 ve bor iyonuna ait değişim katsayıları arasındaki ilişki<br />

O-18<br />

-4<br />

-4.5<br />

-5<br />

-5.5<br />

-6<br />

-6.5<br />

Aylar (2006-2008)<br />

10 11 12 1 2 3 4 6 7 9 10 11 12 1 3 4<br />

Karst-Kuyu Azmak Kaynak Alüvyon<br />

Şekil 17. Çalışma alanındaki farklı sistemleri temsile eden su noktalarında O-18 izotopunun<br />

zamansal değişimi


SONUÇLAR<br />

Yeraltısuyu kaynaklarında tuzlanmanın kökeni ve mekanizması ile ilgili sorunlara çözüm<br />

olanakları arasında, hidrokimyasal özelliklerle izotop içeriklerinin birlikte kullanımı,<br />

hidrojeolojik sistem hakkında da önemli bilgiler sağlamaktadır. Gökova kıyı karst<br />

kaynaklarında görülen tuzluluğun kökeninin araştırlması kapsamında izelnen yöntem, karst<br />

akiferinin bir kısmının kirlilik kaynaklı tuzlanma gösterdiğinin, kıyı kaynaklarının karst<br />

akiferinin yanı sıra, ovayı oluşturan alüvyon akiferle de hidrolojik ilişki içinde olduğunu<br />

ortaya koymuştur.<br />

Yarı sayısal bir nitelikte olan bu tür değerlendirmelerin hidrojeolojik ve hidrojeokimyasal<br />

modeller yardımıyla sayısal bir niteliğe kavuşturulması gerekmektedir. Bu çalışma kapsamı<br />

dışında bırakılan model çalışmaları, kütle taşınımı, kimyasal tepkimeler ve yeraltısuyu<br />

akımının birlikte değerlendirildiği olanaklar sunmaktadır.<br />

Bununla birlikte, modellenecek sistemin kavramsal modelinin anlaşılması konusunda önemli<br />

bilgiler, bu çalışmada sunulan yarı-sayısal yöntemlerin kullanımını gerektirmektedir,<br />

Hidrojeolojik sistemin doğru bir şekilde kavramsallaştırılması aşamasında, hidrokimyasal<br />

bileşenlerle izotop içeriğinin birlikte değerlendirilmesi büyük yararlar sağlamaktadır.<br />

KAYNAKLAR<br />

<strong>DSİ</strong>, 1992, Muğla Gökova ve İskele Kaynakları Geliştirilmesi Karst Hidrojeolojik Etüt<br />

Raporu, <strong>DSİ</strong>, Jeoteknik Hizmetler ve Yeraltısuları Dairesi, Ankara.<br />

Kurttaş, T., 1997, Gökova (Muğla) Karst Kaynaklarının Çevresel <strong>İzotop</strong> İncelemesi, Doktora<br />

Tezi, Hacettepe Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, Ankara (Yayınlanmamış)<br />

306

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!