Bildiri Özetleri Kitabı - Ziraat Fakültesi - Çanakkale Onsekiz Mart ...
Bildiri Özetleri Kitabı - Ziraat Fakültesi - Çanakkale Onsekiz Mart ...
Bildiri Özetleri Kitabı - Ziraat Fakültesi - Çanakkale Onsekiz Mart ...
Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
IV. ULUSLARARASI KATILIMLI<br />
MARMARA ARICILIK KONGRESİ<br />
(<strong>Bildiri</strong> <strong>Özetleri</strong>)<br />
2-4 Aralık 2010<br />
ÇANAKKALE<br />
EDİTÖRLER<br />
İbrahim ÇAKMAK<br />
A. Onur GİRİŞGİN<br />
Selvinar S. ÇAKMAK<br />
Levent AYDIN<br />
REDAKTÖR<br />
M.Ertan GÜNEŞ<br />
Ali SORUCU<br />
Basım Yeri: <strong>Çanakkale</strong> <strong>Onsekiz</strong> <strong>Mart</strong> Üniversitesi Basım Evi<br />
1
IV.ULUSLARARASI KATILIMLI MARMARA ARICILIK KONGRESİ<br />
<strong>Çanakkale</strong> 2 - 4 Aralık 2010<br />
Kongre Onursal Başkanı<br />
Prof.Dr.Ali AKDEMİR<br />
<strong>Onsekiz</strong> <strong>Mart</strong> Üniversitesi Rektörü<br />
Bilim Kurulu<br />
Prof.Dr. Levent AYDIN Uludağ Üniversitesi<br />
Prof.Dr. Türker SAVAŞ <strong>Çanakkale</strong> <strong>Onsekiz</strong> <strong>Mart</strong> Üniversitesi<br />
Prof.Dr. Muhsin DOĞAROĞLU Doğa Arıcılık<br />
Prof.Dr. Ferat GENÇ Atatürk Üniversitesi<br />
Prof.Dr. Kadriye SORKUN Hacettepe Üniversitesi<br />
Doç.Dr. Ethem AKYOL Niğde Üniversitesi<br />
Doç.Dr. İbrahim ÇAKMAK Uludağ Üniversitesi<br />
Doç.Dr. İrfan KANDEMİR Ankara Üniversitesi<br />
Doç.Dr. Sibel SİLİCİ Erciyes Üniversitesi<br />
Düzenleme Kurulu<br />
Cahit İLERİ <strong>Çanakkale</strong> İli Arı Yetiştiricileri Birliği Başkanı<br />
Refik BERİ Uludağ Arıcılık Derneği Başkanı<br />
Prof.Dr. Harun BAYTEKİN <strong>Çanakkale</strong> <strong>Onsekiz</strong> <strong>Mart</strong> Üniversitesi<br />
Prof.Dr. Hüseyin EKİNCİ <strong>Çanakkale</strong> <strong>Onsekiz</strong> <strong>Mart</strong> Üniversitesi<br />
Prof.Dr. Osman DEMİRCAN <strong>Çanakkale</strong> <strong>Onsekiz</strong> <strong>Mart</strong> Üniversitesi<br />
Prof.Dr. Türker SAVAŞ <strong>Çanakkale</strong> <strong>Onsekiz</strong> <strong>Mart</strong> Üniversitesi<br />
Zir.Müh. Zübeyde YURT <strong>Çanakkale</strong> Tarım İl Müdürlüğü<br />
Mustafa CİVAN Uludağ Arıcılık Derneği<br />
Dr M. Ertan GÜNEŞ Uludağ Üniversitesi<br />
Dr. A. Onur GİRİŞGİN Uludağ Üniversitesi<br />
Dr. Oya GİRİŞGİN Uludağ Üniversitesi<br />
Dr. A. Ebru BORUM Uludağ Üniversitesi<br />
Zir.Yük.Müh. Selvinar ÇAKMAK Uludağ Arıcılık Derneği<br />
Vet.Hek. Özgür SELÇUK Uludağ Üniversitesi<br />
Vet.Hek. Gözde COŞKUNSERÇE Uludağ Üniversitesi<br />
2
ÖNSÖZ<br />
Bal, tarihöncesi dönemlerden itibaren insanoğlunun beslenme listesinde<br />
varolmuştur. Yirmincİ yüzyıla değin bu amaçla “balcılar” ormanları dolaşarak doğadaki<br />
balarısı kolonilerinden bal toplamışlar ve satmışlardır. Sonraki dönemlerde ve<br />
günümüzde de bazı yörelerde halen sürdürüldüğü şekilde, bakım ve besleme<br />
gerektirmeden balarısı kolonileri ağaç kütükler veya sepetler içerisinde el altında<br />
bulundurulmuştur.<br />
Balarısının bal dışındaki ürünlerinden yararlanma düzeyi arttıkça ve özellikle<br />
kültür bitkilerinin tozlaşmasında oynadığı rolün anlaşılmasıyla, arıcılık tarımsal bir<br />
sektör olma yoluna girmiştir. Günümüzde ekonomik potansiyeli oldukça önemli<br />
düzeyde olan bir sektördür. Buna bağlı olarak da bilgi yoğun bir üretimi zorunlu kılar.<br />
Hobi olarak dahi arıcılık yapılsa yoğun bilgi gerektirir.<br />
Aslında arıcılık “ben evimi geçindireceğim” diye başlanan bir ekonomik<br />
faaliyet değildir. Arıcılık bir gönül işidir. Arıcılığa balarısının biyolojisine duyulan<br />
“merak” ile başlanır. Arıcılıkta hobi, meslek haline gelir. Bu nedenle, şevkle ve diğer<br />
birçok meslekten daha bir ilgiyle yapılır. Arıcı meraklıdır ve bu merakını gidermek için,<br />
balarısı hakkında daha fazlasını öğrenmek için, diğer üreticilerin yapmayacağı şekilde<br />
davranır. Kurs, seminer, bilgi şöleni ve konferanslara katılır. Buralarda teknik<br />
elemanları ve bilim adamlarını sıkıştırır. Bu nedenle balarısı ve arıcılık konusunda<br />
çalışan gerek teknik elemanlar gerekse bilim insanları sahadan kopuk olarak işini<br />
yapamazlar. Elbette ki özellikle bilim insanları için önemli bir avantajı vardır sahadan<br />
kopmamanın, her tarafı “hipotezdir”.<br />
Ülkemizin arıcılık açısından önemli avantajlarının bulunduğu her daim<br />
söylenegelir ve eklenir: “Ülkemiz arıcılık açısından potansiyelini kullanamamaktadır”.<br />
Dünyada muazzam bir sektör haline gelmiş olan arıcılığı Ülkemizde de geliştirebilmek<br />
ancak araştırma ve araştırmaların sahaya yayımı ile olabilir. Bilimsel kongre ve bilgi<br />
şölenleri bu amaca hizmet eder.<br />
Uludağ Üniversitesi Arıcılık Geliştirme Araştırma ve Uygulama Merkezi ile<br />
Uludağ Arıcılık Derneğinin yoğun uğraşlarıyla bilimsel içeriği oluşturulan kongreye,<br />
İsrail, İran, Ürdün, Bulgaristan, Yunanistan ve yurdun dört bir tarafından tebliğli<br />
tebliğsiz çok sayıda bilim insanı ve üretici katılmaktadır. İki gün boyunca arıcılığın<br />
temel sorunlarının tartışılacağı kongrede arıcılık sektörü için önemli adımlar atılacaktır.<br />
Uluslar arası katılımlı IV. Marmara Arıcıllık Kongresinin ülke ve dünya<br />
arıcılığına önemli katkıları olacağını umut etmekteyiz. Kongrenin sağlıklı bir şekilde<br />
gerçekleşmesinde emeğiyle katkı koyanlar başta olmak üzere hemen her türlü katkı<br />
sağlayan bütün kurum ve kuruluşlara içten teşekkürlerimizi sunar, Düzenleme<br />
Komitesi olarak arıcılığa gönül vermiş seçkin konuklarımızı <strong>Çanakkale</strong>’de<br />
ağırlamaktan mutluluk duyarız.<br />
3<br />
DÜZENLEME KOMİTESİ<br />
02-04 Aralık 2010, <strong>Çanakkale</strong>
IV. ULUSLARARASI KATILIMLI MARMARA ARICILIK KONGRESi PROGRAMI<br />
2 ARALIK 2010 PERŞEMBE<br />
09:00 KAYIT<br />
10:00-10:30 AÇILIŞ KONUŞMALARI<br />
Uludağ Arıcılık Derneği Başkanı<br />
<strong>Çanakkale</strong> İli Arı Yetiştiricileri Birliği Başkanı<br />
Ordu Arıcılık Enstitüsü Müdürü<br />
Türkiye Arı Yetiştiricileri Merkez Birliği Başkanı<br />
<strong>Çanakkale</strong> <strong>Onsekiz</strong> <strong>Mart</strong> Üniversitesi Rektörü<br />
<strong>Çanakkale</strong> Valisi<br />
10:30-11:40 PANEL: TÜRKİYE’DE ARICILIK<br />
Oturum Başkanı: Muhsin Doğaroğlu<br />
Konuşmacılar:<br />
Bahri Yılmaz<br />
Kadriye Sorkun<br />
Ferat Genç<br />
Levent Aydın<br />
İbrahim Çakmak<br />
11:40-13:20 ÖĞLE YEMEĞİ<br />
13:20-15:20 ARI KAYIPLARI<br />
Oturum Başkanı: Muhsin DOĞAROĞLU<br />
13:20-13:40 Honey Bee Viruses, Diseases and Hive Management in the<br />
Middle East and their Relation to the Colony Collapse Disorder<br />
and Bee Losses<br />
N. HADDAD<br />
13:40-14:00 Beekeeping in Israel and CCD (Colony Collapse Disorder) GAP –<br />
Good Apicultural Practices<br />
H. EFRAT<br />
14:00-14:20 Koloni Ölümlerinde Yönetim Hataları<br />
M. DOĞAROĞLU<br />
14:20-14:40 Effects of Imidacloprid (a neo-nicotinoid insecticide) on Honey<br />
Bees<br />
F. HATJINA<br />
14:40-15:00 İnsektisitlerin Arı Ölümleri Üzerine Olası Etkileri<br />
H. ÖZBEK<br />
4
15:00-15:20 Pestisitlerin Arı Kayıplarındaki Rolü ve Pestisitlerin Olumsuz<br />
Etkilerinden Korunma<br />
H.H. ORUÇ, A. SORUCU<br />
15:20-15:40 KAHVE ARASI<br />
15:40-17:40 ARI YETİŞTİRİCİLİĞİ<br />
Oturum Başkanı: Prof.Dr. Ferat GENÇ<br />
15:40-16:00 TAB Kuruluşu<br />
B. YILMAZ<br />
16:00-16:20 İzmir Yöresi Bal Arılarının (Apis mellifera L.) Tecritli Ada<br />
Koşullarında Islah Çalışmaları<br />
Ü. KARACA<br />
16:20-16:40 Arı Ürünleri Üretiminde İyi Arıcılık Uygulamalarının Önemi<br />
T. SAMANCI, A.E. SUNAY<br />
16:40-17:00 Mobil Arıcılık Sistemi<br />
F. KONAK, V.S. GÜNBEY, Ü. KAYABOYNU<br />
17:00-17:20 Adnan Menderes Üniversitesi Çine Arıcılık Müzesi<br />
M. KÖSOĞLU, C. BEKTAŞ<br />
17:20-17:40 Kapadokya’da Arıcılık<br />
S. SARIÖZKAN, A. İNCİ, A.YILDIRIM, Ö. DÜZLÜ<br />
17.40-18.00 <strong>Çanakkale</strong> Arıcılığının Güncel Profili Ve Profil Bağlamında<br />
Öneriler<br />
C. KONYALI, U. ÖZKAN, C. İLERİ, H. BAYTEKİN,<br />
T. SAVAŞ<br />
18.00-18.20 Sürdürülebilir Bir Yaşam Ve Kirsal Kalkinma İçin Aricilik<br />
K. ÇELİK<br />
19:00 AÇILIŞ KOKTEYLİ<br />
3 ARALIK CUMA (2.GÜN) A SALONU (Küçük Salon)<br />
09:00-11:00 ARI BİYOLOJİSİ<br />
Oturum Başkanı: Kadriye SORKUN<br />
09:00-09:20 Study on the Stimulating Effect of Product “Startovit” on the<br />
Productive Parameters of Bee Colonies<br />
I. ZHELYAZKOVA, V. POPOVA, I. PANCHEV<br />
09:20-09:40 İran Bal Arısı (Apis mellifera meda) Popülasyonlarında<br />
Kanat Hücreleri Şekil Analizi<br />
A. ÖZKAN, M.G. MORADİ, İ. KANDEMİR<br />
5
09:40-10:00 Doğu Akdeniz Bölgesi Koşullarında Yetiştiriciliği Yapılan Balarısı<br />
(Apis mellifera L.) Kolonilerinde Hijyenik Davranış Özelliklerinin<br />
Belirlenmesi<br />
C. ÖZTÜRK, E. AKYOL<br />
10:00-10:20 Arı Davranışları<br />
10:20-10:40 KAHVE ARASI<br />
F. GENÇ, M.M. CENGİZ, A. DODOLOĞLU<br />
10:40-11:00 Bulgaristan, Trakya ve Yunanistan’da Yayılış Gösteren Bal Arısı<br />
Populasyonlarında Landmark ve Fourier Şekil Analizi<br />
A. ÖZKAN, İ. ÇAKMAK, P. NENTCHEV, S. S. ÇAKMAK, İ.<br />
KANDEMİR<br />
11:00-11:20 Bombus Latreille (Hymenoptera: Apidae) Türlerinin Ekonomik<br />
Önemi<br />
Ç. ÖZENİRLER, A.M. AYTEKİN<br />
11:20-11:40 Ordu İli Doğal Florasında Yetişen Sarı Orman Gülü Bitkisi<br />
(Rhododendron luteum sweet) Üzerinde Anadolu Arısı (Apis<br />
mellifera anatoliaca) ve Yöre Arısının Davranış Özelliklerinin<br />
Belirlenmesi<br />
V.S. GÜNBEY, M. DUMAN, A. GÜLER, T. NAMDAR, Y.<br />
KARAOĞLAN, Ö. YILMAZ<br />
11:40- 12:00 Türkiye Arıcılığının Dünü, Bugünü ve Yarını İçinde Hacettepe<br />
Üniversitesi Arı ve Arı Ürünleri Uygulama ve Araştırma Merkezinin<br />
(HARÜM) Yeri<br />
K. SORKUN<br />
12:00-13:40 ÖĞLE YEMEĞİ<br />
13:40-17:40 ARI ÜRÜNLERİ<br />
Oturum Başkanı: Ethem AKYOL<br />
13:40-14:00 The Impact of International Food Safety Standards and<br />
Regulations on Bee Products Trade and Apiculture<br />
D. ZILBERMAN, S. BAREL<br />
14:00-14:20 Türkiye’nin Beş Farklı Coğrafik Bölgesinden Toplanan<br />
Propolislerin Kimyasal İçeriklerinin Saptanması<br />
Ö. G. ÇELEMLİ, K. SORKUN<br />
14:20-14:40 Arı Ürünlerinin (Bal, Polen, Propolis) Biyoaktif Özellikleri<br />
S. KOLAYLI, O. YILDIZ, H. ŞAHİN, Ö. TARHAN<br />
14:40-15:00 Bal Ticaretinde İzlenebilirliğin Sağlanması ve Önemi<br />
A.E. SUNAY<br />
15:00-15:20 Türkiye’de Ballarda Tespit Edilen Pestisit ve Antibakteriyel İlaç<br />
Kalıntıları, Arı ve İnsan Sağlığı Açısından Değerlendirilmesi<br />
H.H. ORUÇ, A. SORUCU, N. GÜNEŞ<br />
6
15:20-15:40 KAHVE ARASI<br />
15:40-16:00 Akut Toksik Bal ve Grayanotoksın-I’ın Ratlarda Biyokimyasal<br />
Parametreler Üzerine Etkisi<br />
S. SİLİCİ<br />
16:00-16:20 Çam Balı Üretiminin Ülke Arıcısı İçin Önemi, Sağladığı Faydalar<br />
ve Alınması Gereken Önlemler.<br />
Z. ŞAHİN, S. ERGİNOGLU<br />
16:20-16:40 Diyabetli Ratlarda Kan Glikozu ile Bazı Biyokimyasal Parametreler<br />
Üzerine Propolisin Etkileri<br />
S. SİLİCİ, C. YAZICI<br />
16:40-17:00 Yumurta Tavuğu Rasyonuna Propolis İlavesinin Yumurta Kalitesi<br />
Üzerine Etkileri<br />
D. ÖZKÖK, K. M. İŞCAN<br />
17:00-17:20 Polen Alerjisi ve Atmosferik Polen<br />
S. SİLİCİ, A. ÜNVER, T. ÇETER, N.M. PINAR<br />
17:20-17:40 Bal Arısı Polinasyonunun Ayçiçeğinde Verim ve Kaliteye Etkileri<br />
3 ARALIK CUMA (2.GÜN)<br />
B SALONU (Büyük Salon)<br />
A.Ş. TAN, A.İ. ÖZTÜRK, Ü. KARACA<br />
09:00-17:00 ARI HASTALIKLARI<br />
Oturum Başkanı: İbrahim ÇAKMAK<br />
09:00-09:20 İran’ın Kuzeybatısında Bazı Ekonomik Arı Hastalıklarının<br />
(Varroosis, Nosemosis ve Amerikan Yavru Çürüklüğü) Mevsimlere<br />
Göre Enfeksiyon Oranları; Derleme<br />
A. LOTFI, H. A. SHAHRYAR<br />
09:20-09:40 Acaricidal Effect of Some Etheral Oils Added to the Foods of Bees<br />
P. NENTCHEV, I. ZHELYAZKOVA, K. GURGULOVA, D.<br />
PAVLOV<br />
09:40-10:00 Honeycomb - A Natural Protection System in Beehive Against<br />
Chemical Residues and Environmental Contaminants<br />
S. BAREL<br />
10:00-10:20 Hazır Peteklerin Arı Sağlığındaki Rolü<br />
A. YALÇINKAYA, N. KESKİN<br />
10:20-10:40 KAHVE ARASI<br />
10:40-11:00 Distribution and Control of Nosema in Bulgaria<br />
K. GURGULOVA, R. VALCHOVSKI, P. PETROV<br />
11:00-11:20 Bursa’da Bal Arılarında Görülen Yavru Çürüklüğü Hastalıklarının<br />
İncelenmesi<br />
E. BORUM, M. ÜLGEN, L. AYDIN, C. ÖZAKIN<br />
7
11:20-11:40 Sonbahar Kış Aylarında Balarısı Hastalık ve Zararlılarının Kontrolü<br />
L. AYDIN, E. GÜLEĞEN<br />
11:40-13:40 ÖĞLE YEMEĞİ<br />
13:40-14:00 Varroa Mite Control with Flumethrin<br />
K. GURGULOVA, I. ZHELYAZKOVA, V. POPOVA, I. PANCHEV<br />
14:00-14:20 Tests for Applying Ecostop and Apigard Against Varoatosis in<br />
Bees<br />
N. KIRILOV<br />
14:20-14:40 Antibiyotik Kullanımının Bal Arısı (Apis mellifera L.) Mikroflorası<br />
Üzerindeki Rolü<br />
A.ÖZKIRIM<br />
14:40-15:00 Bal Arısı (Apis mellifera L., 1758) Hastalık ve Zararlılarına Karşı<br />
Kullanılan Bazı İlaçların Arıların Ömürleri Üzerine Etkileri<br />
E. AKYOL, H. YENİNAR, C. ÖZTÜRK, D.A. CEYLAN<br />
15:00-15:20 Effectiveness of Some Acaricides Against Varroa Mite<br />
K. GURGULOVA, I. ZHELYAZKOVA, V. POPOVA<br />
15:20-15:40 Bacillus thuingiensis var. kurstakı’nin (Bio-T Plus) Bal Arısı (Apis<br />
mellifera anatoliaca) Bireylerine Yan Etkilerinin Saha Şartlarında<br />
Araştırılması<br />
H. AKKAYA<br />
15:40-16:00 KAHVE ARASI<br />
16:00-16:20 Varroa Parazitine Dirençli Arı Hatlarının Seçimi: Hijyenik Davranış<br />
İ. ÇAKMAK, S.S. ÇAKMAK, L. AYDIN, S. FUCHS<br />
16:20-16:40 Arı Sağlığı İçin Kullanılan İlaçların Getirdiği Olumsuzluklar<br />
M.A. ONARAN<br />
16:40-17:00 Bal Arısı (Apis mellifera L., 1758) Zararlısı Varroa (Varroa<br />
destructor) Parazitine Karşı Oksalik Asitin Yüzde Etkinliğinin<br />
Belirlenmesi.<br />
E. AKYOL, H. YENİNAR, A. YÖRÜK<br />
17:00-17:20 Varroa destructor’un Mücadelesinde Organik Asitler ve Uçucu<br />
Yağların Kullanımında Avantajlar-Dezavantajlar<br />
A.O. GİRİŞGİN<br />
17:20-17:40 Akdeniz Bölgesindeki Kışlatma Alanlarında Görülen Bulaşıcı Bal<br />
Arısı Hastalıkları<br />
M.N. MUZ, H. SOLMAZ, D. MUZ<br />
17:20-17:50 ARI YETİŞTİRİCİLERİ BİRLİKLERİ SORUNLARI (Büyük Salon)<br />
Oturum Başkanı: Bahri YILMAZ, Ziya ŞAHİN<br />
17:20-17:50 GEZGİNCİ ARICILIK SORUNLARI (Küçük Salon)<br />
Oturum Başkanı: Harun BAYTEKİN, Cahit İLERİ<br />
8
17:50-18:30 SONUÇ BİLDİRGESİ OLUŞTURULMASI<br />
TAB Yönetim Kurulu<br />
<strong>Çanakkale</strong> Arı Yetiştiricileri Birliği<br />
<strong>Çanakkale</strong> <strong>Onsekiz</strong> <strong>Mart</strong> Üniversitesi<br />
Uludağ Üniversitesi Arıcılık Geliştirme-Uygulama ve Araştırma Merkezi<br />
Uludağ Arıcılık Derneği<br />
4 ARALIK CUMARTESİ<br />
09:00 GELİBOLU GEZİSİ<br />
9
ARI KAYIPLARI<br />
10
BEEKEEPING IN ISRAEL AND CCD (COLONY COLLAPSE DISORDER)<br />
GAP – GOOD APICULTURAL PRACTICES<br />
(İsrail'de Arıcılık ve Koloni Çöküş Hastalığı (CCD))<br />
Haim EFRAT<br />
Head of Beekeeping Division, Extension Service Ministry of Agriculture<br />
(İsrail Tarim Bakanlığı Rehberlik ve Danışma Servisi Arıcılık Bölüm Başkanı)<br />
1. The use of good selective and adapted stock of queens for queen rearing<br />
2. Yearly requeening practices in particular and GAP in general<br />
3. The use of migratory system, pallets, and hydraulic boom and advance<br />
technology, to save human power<br />
4. IP(V)M – Integrated VARROA Management<br />
5. Effective approach toward diseases and pests prevention and control<br />
6. Adaptation of drastic quality control measures during hive management<br />
and through the whole process<br />
7. Modern techniques of filtering of wax for elimination of residues of<br />
chemicals in wax and honey<br />
8. Proper feeding with sugar and pollen substitutes and supplements<br />
9. Israeli approach toward exploration of potential area for bees<br />
10. Maintaining strong and fruitful research and extension services for<br />
facilitating beekeepers livelihood<br />
ÖZET: Arı kovanlarının hidrolik vinçler ve forklift kamyonlarla taşınması.<br />
1. Bal evinde, arılıkta, çalışma ve hazırlanma odalarında bal hasadı.<br />
2. Arı beslenmesi: Arı beslenmesinin proteinler, karbonhidratlar, yağ asitleri,<br />
mineraller, vitaminler ve polen yerine geçen besinlerle desteklenmesi.<br />
3. Arı hastalıkları ve tarım ilaçlari kulanımı kontrolünün geliştirilmesi.<br />
4. Bal verimi yüksek, özellikle Varroa parazitine ve diğer arı hastalıklarına<br />
dirençli arıların geliştirilmesi.<br />
5. Bal ve bal ürünlerinin üretimini arttırmak için tarımsal ağaç ve ekin dikimi,<br />
konuları ile ilgili bilgiler verilmiştir.<br />
KOLONİ ÖLÜMLERİNDE YÖNETİM HATALARI<br />
Muhsin DOĞAROĞLU<br />
Doğa Arıcılık - Tekirdağ<br />
Ülke arıcılığının son derece zengin flora kaynaklarına, çeşitli koşullara uyum sağlamış<br />
arı ırk ve ekotiplerine ve dünyada ikinci sırayı alan koloni sayısına karşın bal verim<br />
ortalamasının dünya ortalamasının bile altında olmasının ve yüksek düzeyde koloni<br />
ölümleri görülmesinin birçok nedeni bulunmaktadır. Bu nedenlerin önemli bir bölümü<br />
çevresel etmenlerden kaynaklanmakla beraber bir bölümü de doğrudan üretici ihmal<br />
veya hatalarından kaynaklanmaktadır. Hatta çevre koşullarına atfedilen birçok hata<br />
bile arıcının zamanında gereken önlemleri almaması nedeniyle beklenenden daha<br />
büyük kayıplara neden olabilmektedir. Genel anlamda üreticiden kaynaklanan bu<br />
hataları;<br />
- Arılık yeri seçiminde ve kolonilerin yerleşiminde,<br />
11
- Populasyon düzenleme ve güçlendirme çalışmalarının yapılmamasında,<br />
- Kolonilerin bal mevsiminde üretken hale getirilememesinde,<br />
- Etkin bir oğul önleme çalışması yapılmamasında,<br />
- Genetik yapıda ve buna bağlı olarak elde edilen ana arıların yetersiz oluşunda,<br />
- Besleme konusunda yapılan yanlışlıklarda,<br />
- Kışlatmanın sağlıklı bir şeklide yapılamasında,<br />
- Arı hastalık ve zararlıları ile savaşımda ve daha birçok konuda görmek olasıdır.<br />
Ülke genelinde karşılaşılan bütün bu sorunlara ek olarak kimi üreticiler tarafından<br />
yapılan bireysel hatalar da bu konulara eklendiğinde çok daha karmaşık sorunlar<br />
ortaya çıkabilmektedir. Örneğin arıcının finansal durumunun yetersizliği nedeniyle<br />
kuluçkalı çerçeveleri dahi süzerek kolonide hiç bal bırakmaması hatalı beslenme veya<br />
kışlatma adı altında incelense bile bu aslında başlı başına koloni ölümlerine neden<br />
olan finansal bir sorundur.<br />
İNSEKTİSİTLERİN ARI ÖLÜMLERİ ÜZERİNE OLASI ETKİLERİ<br />
Hikmet ÖZBEK<br />
Atatürk Üniversitesi, <strong>Ziraat</strong> <strong>Fakültesi</strong>, Bitki Koruma Bölümü, Erzurum<br />
Böcek öldürücü kimyasallar olarak bilinen insektisitler, başta tarımsal zararlılar olmak<br />
üzere; depolanmış çeşitli ürünler, hayvanlardaki ektoparazitler, rekreasyon ve yerleşim<br />
alanlarında, insan ve hayvan barınaklarında doğrudan veya dolaylı olarak zararlı olan<br />
böcek ve benzeri organizmalara karşı kullanılırken birçok olumsuzlukları da<br />
beraberinde getirmektedir. Bu olumsuzluklar arsında; insektisitlerin balarısı (Apis<br />
mellifera L.) ve yaban arıları olarak bilinen ve tümüne birden arı dediğimiz böceklere<br />
olan olası etkileri de yer almaktadır. Bal arıları, insanoğlunun çok değişik şekillerde<br />
yararlandığı; bal, bal mumu, probollis, arı sütü ve arı zehiri üretmeleri yanında, kültürü<br />
yapılan bitkiler ve yabani bitkilerde yaban arıları ile birlikte tozlaşmayı sağlayarak<br />
tarımsal ürünlerin nicelik ve nitelik yönünden üstün olmasını gerçekleştirmektedirler.<br />
Doğada biyolojik çeşitliliğin sürdürülmesi, hemen tamamen bu organizmaların<br />
faaliyetlerine bağlı olmaktadır.<br />
İnsektisitlerin arılara olumsuz etkileri doğrudan veya dolaylı yollarla olmaktadır.<br />
Doğrudan etki, ilaçlama esnasında tarlacı arıların ilaçla temas haline gelmeleri<br />
şeklinde olabileceği gibi, ilaçlama sonrası ilaçlı bitki veya diğer objelerle temas<br />
etmeleri durumunda da olmaktadır. Ayrıca toz, ıslanabilir toz ve mikro kapsül<br />
formülasyonlarındaki ilaçlar, usulüne uygun olarak uygulandıklarında bitkiler üzerinde<br />
oluşturdukları birikintiler, arılar tarafından toplanarak kovanlara getirilmekte, burada<br />
aktif hale gelen ilaçlar, larva ve ergin ölümlerine neden olmaktadır. Arıların<br />
insektisitlerden dolaylı olarak etkilenmeleri, özellikle ilaçlama sonucu yağmurla<br />
yıkanan ilaçların arıların kullanacağı sulara karışması şeklinde olmaktadır. Diğer<br />
taraftan yuva yapımında ilaçlarla kirlenmiş toprak veya bitki parçacıklarını kullanan<br />
yaban arıları bu durumdan olumsuz yönde etkilenmektedir. İlaç ambalajlarının usulüne<br />
uygun olarak imha edilmemesi de arı ölümlerine neden olabilmektedir.<br />
12
İnsektisitlerin arılara olan olumsuz etkilerini minimuma indirmek için aşağıdaki<br />
hususlar göz önüne alınmalıdır: Arıcıların arılık yerinin seçiminde olanaklar ölçüsünde<br />
yoğun ilaçlamaların yapıldığı alanlardan uzak olacak yerleri tercih etmeleri<br />
gerekmektedir. Yetiştiricilerin Entegre Zararlı Yönetimi (IPM) prensipleri<br />
doğrultusunda, zorunlu olmadıkça insektisit kullanımından kaçınmaları, zorunlu<br />
hallerde arılara toksisitesi düşük veya olumsuz etki yapmayan ilaçlar ve ilaç<br />
formülasyonları tercih edilmelidir. İlaçlamanın akşam saatlerinde, gece veya<br />
sabahleyin erken saatlerde yapılması arı ve diğer faydalıların olumsuz yönde<br />
etkilenmelerini minimum düzeye indirecektir. Kaplama ilaçlamadan kaçınılmalı<br />
havadan ilaçlama yerine yer aletleri tercih edilmelidir. Çok önemli olan bir diğer husus<br />
da ilaçlamaya başlamadan makul bir süre önce arıcılar haberdar edilmelidir. Arıcıların<br />
ve bitki yetiştiricilerin bu konularda iyice bilinçlendirilmesi de son derece önem<br />
taşımaktadır.<br />
PESTİSİTLERİN ARI KAYIPLARINDAKİ ROLÜ VE PESTİSİTLERİN OLUMSUZ<br />
ETKİLERİNDEN KORUNMA<br />
Hasan H. ORUÇ 1,2 , Ali SORUCU 1,2<br />
1<br />
Uludağ Üniversitesi, Veteriner <strong>Fakültesi</strong>, Farmakoloji ve Toksikoloji ABD, 16059<br />
Nilüfer, Bursa.<br />
2<br />
Uludağ Üniversitesi, Arıcılık Geliştirme, Uygulama ve Araştırma Merkezi, 16059<br />
Nilüfer, Bursa.<br />
Bu bildiride, Türkiye ve diğer ülkelerdeki arı kayıplarında pestisitlerin etkisi ve<br />
pestisitlerin olumsuz etkilerinden korunabilmek için alınabilecek önlemlerin irdelenmesi<br />
ve arıcıların bilgilendirilmesi amaçlandı. Bu nedenle, Türkiye ve diğer ülkelerde, bu<br />
konuda yapılmış çalışma ve bildiri sonuçları incelendi. Bal arısı koloni kayıplarının<br />
nedenleri, pestisitlerin bu kayıplardaki rolü, zehirlenme nedenleri, belirtileri ve bal<br />
arılarını pestisitlerin olumsuz etkilerinden korumak için yapılması gerekenler işlemler<br />
ele alındı.<br />
Arı kayıplarının pek çok nedeni vardır. Başlıca nedenleri arasında bal arısı parazitleri<br />
(Varroa destructor, Acarapis woodi), potojen mikroorganizmalar (Nosema spp ve arı<br />
virüsleri), kirli içme suları, antibiyotik kullanımı, pestisitler ve olumsuz beslenme<br />
şartları veya bunların birlikte rol oynamaları bulunmaktadır. Ayrıca, cep telefonları ve<br />
genetiği değiştirilmiş tarım bitkilerinin de arı kayıplarında rolü olabileceği<br />
bildirilmektedir. Pestisitler, hasat edilen ürünler ile insan veya hayvanlara zarar veren<br />
canlıları (pestler) kontrol altına almak, uzaklaştırmak veya öldürmek amacıyla<br />
kullandığımız doğal veya sentetik kökenli kimyasal maddelerdir. Geniş bir kapsamı<br />
vardır, insektisit, fungisit, herbisit, molluskisit, rodentisit ile kuş veya hayvanları<br />
uzaklaştırıcı olarak kullanılan maddelerin hepsini içine almaktadır.<br />
Arılar çevrede pestisitlere karşı çok duyarlıdır ve indikatör (gösterge) olarak da rol<br />
oynayabilmekte ve bu hassasiyette arılarda pestisitlerin etkilerini azaltan sitokrom<br />
P450S enzimlerinin diğer insektlere göre daha az olması da rol oynayabilmektedir.<br />
Bitkilerde pestisit kullanımı arılarda akut veya kronik zehirlenmelere neden<br />
olabilmektedir. Bal arılarındaki zehirlenmenin boyutları çok büyük olabilmekte ve ciddi<br />
ekonomik kayıplara yol açabilmektedir. Bu nedenle bal arılarındaki zehirlenmelerin<br />
araştırılması, çözüm yolları geliştirilmesi, pestisit kullanıcılarının ve arıcılarında bu<br />
konuda bilgilendirilmesi gerekmektedir.<br />
13
HONEY BEE VIRUSES, DISEASES AND HIVE MANAGEMENT IN THE<br />
MIDDLE EAST AND THEIR RELATION TO THE COLONY COLLAPSE<br />
DISORDER AND BEE LOSSES<br />
Ortadoğudaki Koloni Çökme Bozukluğu ve Arı Kayıplarının Koloni Yönetimi, Arı<br />
Hastalıkları ve Virüslerle Ilişkisi<br />
Nizar HADDAD<br />
National Center for Agricultural Research and Extension, Bee Research Unit.<br />
P.O. Box 639-Baq'a 19381. Jordan, Tel.: (06) 4725071, Fax (06) 4726099, Email<br />
- drnizarh@yahoo.com<br />
Beekeeping industry plays a pivotal role in the agricultural, food security, biodiversity<br />
and national economies, not only by giving varies hive products but most importantly<br />
is the high impact that the honeybees are making in the crops and wild flora<br />
pollination. Since the year 2007 most of the beekeepers around the world had face a<br />
very big colony losses and unusual incident of disappearance of the bees "CCD", this<br />
article is trying to spotlight some reasons behind both CCD and bee losses in the<br />
Middle East area. No clear correlation between a single reason and CCD was found,<br />
but several vectors did have a clear relationship with the bee losses in the Middle East<br />
area. It is clear that beekeepers suffered big bee losses over the last few years, and<br />
until now there is no clear and scientifically proven explanation to CCD.<br />
ÖZET: Arıcılık sektörü sadece tarım, gıda güvenliği, çeşitlilik ve ulusal ekonomiye<br />
farklı arı ürünleri ile merkezi rol oynamak yanında tozlaşma ile tarımsal ve yabani<br />
bitkiler için daha fazla katkı sağlamaktadır. 2007 yılından beri arıcılar dünyada<br />
beklenmedik şekilde “koloni çökme bozukluğu” veya CCD olarak kısaltılan çok büyük<br />
arı kayıpları ile karşı karşıya kalmışlardır. Bu derleme ile CCD veya koloni çökme<br />
bozukluğunun arkasında yatan nedenleri ve Ortadoğu’daki koloni kayıplarını<br />
açıklanmaya çalışılmaktadır. Koloni çökme bozukluğu için tam bir neden bulunamamış<br />
fakat bir çok etkenin Ortadouğu’daki koloni kayıpları ile açık bir şekilde ilişkili olduğu<br />
düşünülmektedir. Son yılllarda açık bir şekilde arıcılar çok ciddi koloni kayıpları<br />
yaşamaktadır ve koloni çökme bozukluğu için henüz bilimsel olarak kanıtlanmış bir<br />
açıklama yapılamamıştır.<br />
EFFECTS OF IMIDACLOPRID (A NEO-NICOTINOID INSECTICIDE) ON HONEY<br />
BEES<br />
General<br />
Bal Arilarinda Imidacloprid (Bir Neo-Nicotinoid Böcek Öldürücü) Etkileri<br />
Fani HATJINA<br />
Hellenic Institute of Apiculture, N.AG.RE.F., Greece,<br />
fhatjina@instmelissocomias.gr<br />
The economic and ecological importance of honey bees is well documented. One third<br />
of the worlds’ food production is depended upon honey bees’ contribution through<br />
14
pollination. Greece has the highest density of honey bee colonies among the<br />
European countries. However, the last years, many colony losses were recorded as in<br />
other parts of the world.<br />
Because of the increased awareness on the subject, a pan-European group of<br />
scientists formed a Working Group for Prevention of Honey Bee Losses, called<br />
“COLOSS”. ‘Coloss’ had already five meetings (in Netherlands-2007, in Greece-2008,<br />
in Ireland-2008, in France-2009 and in Turkey-2010). Our next meeting is in Zagreb, in<br />
March 2011. Main causes of colony losses are considered the: bee diseasesparasites-viruses,<br />
resistance of parasites on chemicals, insecticides, genetically<br />
modified crops, environmental pollution, bad beekeeping practice, bad nutrition.<br />
The nicotinoid insecticides<br />
The toxicity effects of the insecticides, used to be sprayed on to crops, are either<br />
direct (death of foragers) or indirect ones (such as: loss of orientation and food<br />
collection, loss of memory and learning capacity, reduction of heart function, alteration<br />
of respiration rhythm, hypothermia, aggressiveness, brood toxicity).<br />
The neo-nicotinoids are insecticides used mainly as seed dressing. They act on the<br />
nervous system of the target insects as well as bees. They are very effective, very<br />
persistent, without direct but with indirect effects. The most common nicotinoids are:<br />
the imidacloprid, clothianidin, fipronil και thiamethoxan.<br />
Most of the research has been done on the substance imidacloprid (Bayer), which<br />
comes as a product with the names Gaucho, Admire, Confidor and Premise.<br />
In particular: the observations of the beekeepers for ‘crazy bees’ in areas treated with<br />
imidacloprid were reinforced with studies showing that honey bees had reduced ability<br />
to consume food and reduced activity in the hive after their exposure to imidacloprid<br />
(Ramirez-Romero et al, 2005; Rogers et al, 2007). Imidacloprid was the second one in<br />
toxicity to bees after clothianidin in a series of insecticides (Bailey et al, 2005). Just<br />
after 30 min of feeding imidacloprid in the food bees lose their olfactory ability (Lambin<br />
et al, 2001; Decourtye et al, 2003). Studies in the Aristotle Univ. of Thessaloniki (Prof.<br />
G. Theophilidis & co-workers) have found that many insecticides included imidacloprid<br />
are reducing the function of the bee’s heart when they are given to very small<br />
quantities, in the spectrum of some ppb. It is also found that the heart of the honey<br />
bee is much more sensitive to insecticides that other invertebrates. Furthermore,<br />
French studies have shown that the detrimental effect of imidacloprid is shown<br />
through the increase mortality of alterations of the bees’ behavior (Suchail et al, 2001;<br />
Halm et al., 2006). However, there are some results that come from research funded<br />
by Bayer itself that shows no negative effects on bees (Schmuck et al, 2001)! Seeds<br />
of several cultivations, such as cotton, sunflower, oil seed rape and corn, dressed in<br />
imidacloprid cause indirect detrimental effects on honey bees, such as loss of memory<br />
ability as well as reduction on the size of hypopharyngeal glands, the special honey<br />
bee glands producing the royal jelly. The last mentioned effect is also an outcome of<br />
our own investigations.<br />
History in Europe: France stopped Gaucho from 1999-2001, France stopped the<br />
products containing fipronil in 2004 and Gaucho in 2006, Slovenia stopped the<br />
products containing imidacloprid και clothianid in 2008, Germany stopped the products<br />
containing imidacloprid και thiamethoxan in May 2008 and Italy stopped the products<br />
containing all nicotinoids in September 2008.<br />
15
Our current research<br />
Since August 2008, 6 research laboratories from Greece are working together to<br />
determine some of the detrimental effects of the nicotinoids on honey bees. We focus<br />
on the effects of imodacloprid on honey bees. There is also progress on the<br />
establishment of a new methodology which will be able to study the toxicity effect on<br />
molecular level DNA). The above topic is even more important considering the<br />
connection with the colony losses.<br />
Our research is funded by 50% from EC and by 50% from the Greek Government<br />
under Dir. 797/04 EC. Our research till now includes, field tests in cotton plantations,<br />
semi-field tests (tunnels) as well as laboratory tests. In all our test sub-lethal doses of<br />
the insecticide are used, similar to ones found in the pollen and nectar of the seeddressed<br />
plants.<br />
Our results of the field tests till now did not show clearly any detrimental effects on the<br />
honey bees’ development, although the research is still undertaken. Only a trend in<br />
increasing Nosema infestation has been noted. However, one of the in-vitro methods<br />
used in our Institute is the use of hoarding cages where the effect of imidacloprid was<br />
evaluated on adult honey bee longevity and development of Hypopharyngeal glands<br />
(HPGs), the glands that produce the Royal Jelly. Our results show that although the<br />
bees live long, there is a considerable reduction on the size of HPGs at the age of 9<br />
and 13 days- old adult workers, at the age that the bees are mainly produce royal jelly,<br />
but even later when they produce imvertase.<br />
However, and as our research is still progressing, we will soon have results on the<br />
effect of imidacloprid on bees development, wintering ability, Nosema infestation,<br />
alterations on the gut, HPGs size, residues on bees tissues –honey- pollen and<br />
respiratory rhythm.<br />
ÖZET: Genel olarak bal arılarının ekonomik ve ekolojik yönden ne kadar önemli<br />
olduğu iyi bilinmektedir. Dünyada üretilen gıdaların 1/3’i bal arılarının tozlaşmadaki<br />
etkinliğinden kaynaklanmaktadır. Yunanistan Avrupa ülkeleri içinde en fazla arı<br />
yoğunluğuna sahip ülkedir. Fakat son yıllarda dünyanın diğer bölgelerinde olduğu gibi<br />
çok sayıda koloni kayıpları görülmektedir. Bu nedenle COLOSS olarak adlandırılan bir<br />
grup kurulmuş ve her yıl toplantılar yapılmaktadır. Koloni kayıplarının ana nedenleri<br />
olarak ise hastalık-parazit-virüsler, parazitlerin kimyasal ve böcek öldürücüler karşı<br />
dirençliliği, genetiği değiştirilmiş ürünler, çevre kirliliği, kötü arıcılık uygulamaları ve<br />
kötü besleme olarak sayabiliriz.<br />
Tarım ürünleri üzerine püskürtülen böcek öldürücülerin zehirli etkileri direk (yayılmacı<br />
arıların ölümü) veya dolaylı yoldan (arıların yolunu şaşırması veya yön yeteneğini<br />
kaybetmesi, hafıza kaybı,ve öğrenme kaybı, kalp çalışmasının aksaması, solunum<br />
ritminin bozulması, ani sıcaklık kaybı, hırçınlık ve yavru zehirlenmesi gibi) olabilir.<br />
Neo-nicotinoidler genelde tohum kaplamada kullanılan böcek öldürücülerdir. Arıların<br />
ve diğer böceklerin sinir sistemi üzerinde etkili olurlar. Çok etkili olup uzun süreli ve<br />
dolaylı etki yaparlar. En çok bilinen nicotinoidler : imidacloprid, clothianidin, fipronil και<br />
thiamethoxan.<br />
Fransa da 1999-2001 yılları arasında Gaucho’yu, yine Fransa fibronil 2004 yılında ve<br />
Gaucho 2006 yılında, Slovenya’da imidacloprid içeren ürünleri ve clothianid 2008<br />
yılında, Almanya imidacloprid και thiamethoxan içeren ürünleri 2008 yılında ve İtalya<br />
tüm nicotinoid içeren ürünleri 2008 yılında kullanımını durdurmuştur.<br />
16
Bizim çalışmalarımız devam etmekte olup imidacloprid maddesinin arıların gelişmesi,<br />
kışlaması, Nosema bulaşımı, sindirim sisteminde değişimler, tükrük bezlerinde durum,<br />
dokularda kalıntılar, bal, polen ve solunum sisitemindeki durumların araştırması olarak<br />
devam etmektedir.<br />
SEASONAL INCIDENCE OF SOME ECONOMIC BEE DISEASE (VARROARIS,<br />
NOSEMOSIS AND AMERICAN FOULBROOD) IN HONEY BEE COLONIES OF<br />
NORTHWESTERN IRAN:<br />
A REVIEW<br />
İran’ın Kuzeybatısında Ekonomik Yönden Önemli Bazı Arı Hastalıklarının<br />
(Varroaris, Nosemosis ve Amerikan Yavru Çürüklüğü) Mevsimlere Göre Dağılışı:<br />
Derleme<br />
Alireza LOTFI, Habib Aghdam SHAHRYAR<br />
Young Researchers Club, Islamic Azad University, Shabestar branch, IRAN<br />
Department of Animal Science, Islamic Azad University, Shabestar branch, IRAN<br />
Bu derlemenin amacı İran’ın kuzeybatısında (önemli arıcılık bölgesi) üç ekonomik arı<br />
hastalığının mevsimlere göre incelenmesidir. Bu yönde, Varroosis, Nosemosis ve<br />
Amerikan Yavru çürüklüğü hastalıkları ile ilgili bölge daha önce sunulmuş raporlara<br />
bakarak bölge kovanlarındakı en yaygın hastalık veya hastalıkların rapor edilmesine<br />
çalışılmıştır.<br />
İran, dünyanın ilk on arı üretici ülkelerinden birisidir. Malesef buna rağmen arıcılık<br />
araştırmaları bu üretim kapasitesini karşılamıyor. Bölgede arı hastalıkları ile ilgili<br />
raporlanmış kısıtlı bilgiler bulunuyor. Bu derlemede doğu Azerbaycan ilinde (İran’ın<br />
kuzeybatısı ve ülkenin ikince bal üreten ili) üç arı hastalığı ile ilgili yapılmış olan<br />
araştırmaları sunmuşuz.<br />
Varroosis: İran’ın veteriner organizasyonu Varroosis hastalığını arı ve koloni<br />
hasarlarının ana nedeni olarak vurgulamıştır. Bölgede yapılan araştırmaya göre (900<br />
koloni üzerinde), <strong>Mart</strong> ayında kolonilerin yüzde 44’ünde varroosis hastalığı tespit<br />
edilmiştır ve haziran ayı 7.72% ile en düşük orana sahiptir. Çizelgeye baktığımızda<br />
anlaşılıyor ki bölge kolonileri yılın tüm aylarında Varroa ile infestedirler. Temmuz,<br />
Ağustos, Eylül ve Ekim aylarında kolonilerde varroosis oranı sırasıyla 9.76%, 26.82%,<br />
32.92% ve 40% bulunmuştur. Böylelikle bölge kolonileri kışta hastalık en yüksek<br />
düzeydedir.<br />
Nosemosis: bu hastalıkla ilgili bölgede iki farklı denetleme yapılmıştır. Bizim yapmış<br />
olduğumuz çalışmada en yüksek enfeksyon oranı 59% ile bahar sezonunda ve mayıs<br />
ayındadır. Buna karşı sonbahar aylarında hiç bir kovanda nosemosis bulunmadı.<br />
Bölgede yapılan diğer çalışmadada bahar sezonunda en yüksek nosemosis oranı<br />
tespit edildi ( kolonilerin 46% sında).<br />
Amerikan Yavru çürüklüğü (AYÇ): iki sene süren denetleme sonucunda, bölge<br />
kovanlarının 5.8% nde hastalık sporu bulundu. Mayıs ve Haziran aylarında sıra ile<br />
17.3 ve 11% AYÇ oranı kovan ve bal örneklerinde tespit edildi. Nisan, Ağustos ve<br />
Eylül aylarında hiç bir AYÇ sporu ile infekte örneğe rastlanmadı.<br />
17
Bu üç önemli hastalığın bölgede yayılışına bakarak, Varroosisin Ocak, Şubat ve<br />
<strong>Mart</strong>ta, Nosemosisin bahar aylarında ve Amerikan yavru çürüklüğü hastalığının Mayıs<br />
ve Haziran aylarında Doğu Azerbaycan illerindeki arı kolonilerini önemli derecede<br />
bulaşık olduğu tespit edilmiştir. Bulgular Varroosisi bölge arı kolonilerinde en önemli<br />
hastalık olarak göstermektedir. Buna karşı, Amerikan yavru çürüklüğünü (mayıs hariç)<br />
düşük seviyededir. Sonuç olarak Varroosisin kolonileri kış döneminde zayıflatarak<br />
onları gelecek bahar dönemınde nosemosise hassas duruma getirdiğini öneriyoruz.<br />
18
ARI HASTALIKLARI<br />
19
ACARICIDAL EFFECT OF SOME ETHERAL OILS ADDED TO THE FOODS OF<br />
BEES<br />
(Arı Gıdasına Eklenen Bazı Uçucu Yağların Akarisit Etkisi)<br />
P. Nentchev 1 , I. Zhelyazkova 1 , K. Gurgulova 2 , D. Pavlov 1<br />
1 Trakia University, Stara Zagora, Bulgaria<br />
2 National Diagnostic Research Veterinary-Medical Institute, Sofia, Bulgaria<br />
The acaricidal effect of ethereal oils of salvia (Salvia sclarea L.), basil (Ocimum<br />
basilicum L.), white marjoram (Origanum heracleoticum L.) and dill (Anethum<br />
graveolens L.) added to food of bees (honey –sugar candy) is investigated. The<br />
experiment is carried out in the autumn during 21 days. Two control and four<br />
experimental groups are formed from equal bee colonies.<br />
Bee colonies are feeded three times at an interval of seven days with honey–sugar<br />
candy (100 g single dose), including 1% ethereal oil for experimental groups. Colonies<br />
from first control group (K1) are treated with RODOVAR (active substance amitraz)<br />
and those from second control group (K2) are not treated with acaricidal preparation<br />
aiming detection of the number of naturally fallen mites. Control treating with<br />
APIPROTECT (active substance coumaphos) is done at the end of experimental<br />
period. The effectiveness of the tested ethereal oils as acaricidal means is calculated<br />
based on the results.<br />
It is found that ethereal oils of salvia, basil, white marjoram and dill added to honey –<br />
sugar candy in a dose 1% have an acaricidal effect on the mites Varroa jacobsoni.<br />
The current lower effectiveness (37.38 – 43.21%) than the effectiveness of treatment<br />
bees with RODOVAR (99.07%) is as a result of the attachment of the tested ethereal<br />
oils to the food of bees.<br />
ÖZET: Bu çalışmada ada çayı (Salvia sclarea L.), fesleğen (Ocimum basilicum L),<br />
İstanbul kekiği (Origanum heracleoticum L) ve dereotuna (Anethum graveolens L) ait<br />
uçucu yağlar, arıların beslendiği gıdaya eklenerek bu yağların akarisit etkileri<br />
araştırılmıştır. Çalışma sonbaharda 21 gün boyunca, iki kontrol ve dört deneme<br />
grubunda yürütülmüştür.<br />
Bahsedilen uçucu yağlar, bir hafta arayla üç kez 100 gr bal-toz şeker karışımında % 1<br />
oranında olacak şekilde kolonilere uygulanmıştır. İlk kontrol grubuna etken maddesi<br />
amitraz olan Rodovar adlı ilaç uygulanmış, ikinci kontrol grubu ise tedavisiz<br />
kendiliğinden düşen akarları belirlemek amacıyla tedavi edilmemiştir. Çalışma<br />
sonunda kullanılan yağların etkinliğini belirlemek amacıyla tüm kovanlara etken<br />
maddesi kumafos olan Apiprotect ilacı uygulanmıştır.<br />
Çalışma sonucunda bal-toz şeker karışımında kullanılan ada çayı, fesleğen, İstanbul<br />
kekiği ve dereotu uçucu yağlarının % 1 lik dozlarının Varroa jacobsoni (destructor)<br />
akarına karşı bir etkilerinin bulunduğu tespit edilmiştir. Bu etkinin (% 37,38 – 43,2)<br />
Rodovar’ın etkisinin yanında (% 99,07) çok düşük kaldığı ortaya çıkmıştır.<br />
20
HONEYCOMB-A NATURAL PROTECTION SYSTEM IN BEEHIVE AGAINST<br />
CHEMICAL RESIDUES AND ENVIRONMENTAL CONTAMINANTS<br />
(Petek-Arı Kovanını Çevresel ve Kimyasal Kalıntılardan Koruyan Doğal Bir Yapı)<br />
Shimon BAREL<br />
National Residue Control Laboratory Kimron Veterinary Institute,<br />
Israel Ministry of Agriculture<br />
Contamination of bee products with chemicals, which are originated from<br />
environmental sources or apicultural treatments, has been widely documented for<br />
many years. Most of the time, acaricide treatments such as 'coumaphos', 'amitraz' and<br />
'fluvalinate' leave residues in hives. Acaricides are hydrophobic and therefore they<br />
contaminate mostly the beeswax rather than the honey. In honey, residue levels are<br />
low, but accumulation of several pesticides in beeswax could lead to synergistic toxic<br />
effects on bees, also, the persistence of acaricides in beehive wax favor the<br />
appearance of acaricide resistant mites. The contamination of recycled beeswax<br />
during acaricide treatment is fast and it takes a long time for residues to disappear.<br />
This effects bee health and brings economical damage to bee products, which should<br />
maintain the image of being natural, healthy and clean substances. Significant<br />
acaricide levels in wax and propolis damage their quality in view of their use in<br />
pharmacy and medicine.<br />
Based on our observations and analytical results we believe that honeycomb's chemo<br />
physical characteristics play an important role in bee colony health and serve as anti<br />
contaminant shock absorber and natural protection system in beehive against<br />
Chemical Residues and environmental contaminants.<br />
Our experiment clearly shows that the accumulation of coumaphos in beeswax might<br />
lead to toxic effect on bees. Artificial contamination of beeswax foundation shows<br />
remarkable effect on inhibition of brood development. The effect was strongly<br />
correlated with the coumaphos concentration in beeswax. Results of surveys have<br />
shown how widely residues are present in beeswax and how they could potentially<br />
impact upon colony biology.<br />
Cleaning of recycled beeswax is very important during the process of decreasing the<br />
residue levels on beeswax.<br />
The results of our recycling experiments indicate that coumphos concentration does<br />
not decrease during regular beeswax recycling process of producing new wax from<br />
old combs. On the contrary, recycling of old beeswax during time increases the<br />
contaminants level. In order to reduce the contamination we need to develop efficient<br />
cleaning methods and tools for cleaning of the recycled beeswax.<br />
There is a need to improve preventive methods to reduce or avoid accumulation of<br />
contaminants in the apiary infrastructure, especially in honeycomb beeswax, in aim to<br />
maintain colony health and to produce clean honey and apiary products as well as<br />
scientific and ecological purposes.<br />
ÖZET: Çevresel etkilerin ve zirai ilaç kullanımının arı ürünlerinde kimyasal kalıntılara<br />
yol açtığı uzun yıllardan beri bilinmektedir. Çoğu zaman 'coumaphos' (checkmite),<br />
'amitraz' ve 'fluvalinate' ile yapılan akarisit sağaltımları kovanda kalıntılara yol<br />
açmaktadır. Akarisitler hidrofobik yapıya sahip oldukları için baldan ziyade petekte<br />
birikme özelliği gösterirler. Balda kalıntı miktarının düşük düzeyde olmasına rağmen,<br />
21
petekte kalıntı miktarının yüksek olması arılar üzerinde sinerjik toksik etkiye sebep<br />
olmakta ve akarisitlere dirençli akarların gelişmesine yol açmaktadır. Geridönüşümü<br />
yapılarak kullanılan peteklerde kalıntı oranı çok hızlı bir şekilde artmakta ve bu<br />
kalıntıların yok olması çok uzun zaman almaktadır. Bu olay, doğal, saf, temiz ve<br />
yenmesi son derece sağlıklı olarak bilinen bal ve bal ürünlerine ekonomik zararlar<br />
vermektedir. Petekte ve propoliste gözüken yüksek düzeydeki kalıntı miktarları bu arı<br />
ürünlerinin tıp ve ezacılık açısından önemini olumsuz yönde etkilemektedir.<br />
Deneyimlerimiz ve analiz sonuçları bize peteğin fiziksel ve kimyasal yapısının<br />
koloninin sağlığı açısından çok önemli bir rol oynadığını göstermektedir. Petek,<br />
çevresel atıklara ve kimyasal kalıntılara karşı adeta emici görev yaparak kovanın<br />
doğal korunma sistemini oluşturmaktadır.<br />
Yapmış olduğumuz çalışmalarda petekteki kumafos kalıntılarının arılarda toksik<br />
etkilere yol açtığını gördük. Peteklerin suni olarak kumafosla temasının damızlıkların<br />
gelişmesini olumsuz yönde etkilediği ve damızlıkların gelişimi ile kumafos seviyesi<br />
arasında çok kuvvetli bir bağlantı olduğu çalışmalarımızdan elde edilen en önemli<br />
sonuçlar arasındadır. Araştırmalarımızda kumafosun kovandaki dağılımını ve koloni<br />
biyolojisine etkilerini inceledik.<br />
Geridönüştürülen peteklerin kumafostan temizlenmesi ve arındırılması bu ilacın kalıntı<br />
düzeyinin minimum seviyeye indirilmesi açısından hayati önem taşımaktadır.<br />
Araştırmalarımızda eski peteklerin geridönüştürülmesiyle yeni petek elde etme<br />
işlemlerinin kumafos kalıntılarının seviyesini azaltmaya yardımcı olmadığını, tam<br />
aksine eski peteklerin sürekli geri dönüştürülmesinin peteklerde kumafos seviyelerini<br />
arttırdığını gördük.<br />
Temiz, saf ve sağlıklı arı ürünleri elde edebilmek için kovandaki kimyasal kalıntı<br />
miktarını minimuma indirmeli hatta kovanı kimyasal kalıntılardan tamamiyle<br />
arındırmalıyız. Arı ürünlerindeki kimyasal kalıntılar üzerine yapılan araştırmaların<br />
koloni sağlığına, bilime, ekonomik sorunların ve ekolojik problemlerin çözümüne olan<br />
katkısı büyüktür.<br />
SONBAHAR KIŞ AYLARINDA BALARISI HASTALIK VE ZARARLILARININ<br />
KONTROLÜ<br />
Levent AYDIN, Ender GÜLEĞEN<br />
Uludag Üniversitesi Veteriner <strong>Fakültesi</strong> Parazitoloji Anabilim Dalı, Uludağ Üniversitesi<br />
Arıcılık Geliştirme-Uygulama ve Araştırma Merkezi Bursa<br />
Balarısı yetiştiriciliğinde bilgi–beceri yanında onun kadar önemli bir nokta<br />
zamanlamadır. Bir balarısı kolonisi kendi iç dinamiği ile çevresel faktörlere bağlı olarak<br />
yılın degisik zamanlarında farklı özellikler gösterir. Bu nedenle bilinçli bir yetiştirici<br />
koloninin ihtiyaçlarını bilmek için bir önceki mevsim ve yıllara ait kayıtları tam ve doğru<br />
olarak tutmalıdır. Balarısı hastalık ve zararlıları için en iyi kontrol zamanı sonbahar<br />
ayları olmakla birlikte sezon içinde yapılan kontroller de koloninin durumuna ışık<br />
tutacaktır. Kovanların açılıp koloni kontrolleri yapılırken ortalama 150 isçi arının öldüğü<br />
tahmin edilmektedir). Bu nedenle kovanların gereksiz muayenelerinden kaçınılmalıdır.<br />
Bir balarısı kolonisi sosyal böcekler olduğu için dış ortam –20 ile +48ºC ve hatta-40 ve<br />
+60 çevre ısıları arasında olduğu zaman bile varlığını sürdürebilir. Ancak optimum +18<br />
22
– 26ºC’ler arasında en iyi performansını gösterir. Çevre ısısı +14ºC altına indiğinde<br />
balarısı kovanı terk etmemeye ve yumak (kıs salkımı) oluşturmaya baslar. Bu ısı +5 –<br />
6ºC’ye indiğinde ise koloni tam bir yumak görünümündedir.Özellikle gündüz - gece ısı<br />
farkı sonbahar sonlarında artmaya başladığında kolonilerin kısa hazırlanması<br />
gerekmektedir. Kıs aylarında bir kovanda beş–on bine düşebilen balarısı populasyonu<br />
dıştan bir desteğe ihtiyaç duyabilir. Bu noktada yetiştiricinin sonbahar aylarında<br />
hastalık ve zararlılarla karşılaşmasa bile yapması gereken bazı işlemler vardır. Eğer<br />
bu işlemler yapılmazsa kışlamanın sağlıklı olması tehlikeye girer. Bununla birlikte zayıf<br />
kalmış kovanlar hastalık ve zararlılara açık bir hale gelerek hem kendileri hem de<br />
arılıktaki diğer koloniler tehdit altında kalırlar. Sonbahar aylarında yetiştiricinin<br />
kovanda ve kolonide hastalık–zararlı durumuna göre yapacağı bazı isler<br />
bulunmaktadır.<br />
Sonbahar ve kış ayları gerek kışlama gerekse takip eden sezon açısından arı sağlığı<br />
için oldukça önemlidir. Sonbahar aylarında kovanda yapılacak işlemlerin koloni<br />
yönetimi açısından arının kışa hazırlanması ve takip eden sezona güçlü girmesi ile<br />
hastalık kontrolü ve mücadelesi irdelenmiştir. Özellikle sonbahar ve kış aylarına<br />
kovanların güçlü girmesi, Kraliçe arının genç olması ve aynı arılıktaki arı kolonilerinin<br />
eşit ve/veya eşite yakın olması arı sağlığı açısından oldukça önemlidir.Özellikle Varroa<br />
kontrolü, temizlik ve kovan içi düzenlemelerin çevresel faktörlerle (ısı, yağış, nem)<br />
bağlantısı, balarısı hastalık ve zararlılarına karşı profilaktik yöntemlerin önemi<br />
vurgulanmıştır. Çevresel şartlardaki değişimlere hazırlıklı olmayan kovanlar birçok<br />
hastalık ve zararlılara ortam oluşturacaktır. Buna hatalı yaklaşım ve ilaçlama da ilave<br />
olursa koloni sadece kendisi ve arılık için değil insan sağlığı içinde tehdit<br />
oluşturacaktır.<br />
Anahtar Kelimeler: Balarısı, Hastalık, Zararlı, Sonbahar, Kış, Kontrol<br />
VARROA PARAZİTİNE DİRENÇLİ ARI HATLARININ SEÇİMİ:<br />
HİJYENİK DAVRANIŞ<br />
İbrahim ÇAKMAK, Selvinar S. ÇAKMAK, Levent AYDIN, Stefan FUCHS<br />
Uludağ Üniversitesi, Arıcılık Geliştirme-Uygulama ve Araştırma Merkezi, Nilüfer-Bursa<br />
Universitat Frankfurt, Institut für Bienenkunde, Oberursel, Germany<br />
E-Posta: icakmak@uludag.edu.tr<br />
Bal arılarında son yıllardaki koloni kayıpları tüm dünyada rapor edilmektedir. Bu<br />
kayıpların nedeni olarak bir çok etken önerilse de çoğu araştırmacılar bir kaç etkenin<br />
sorumlu olduğu konusunda fikir birliği içindedir. Koloni kayıplarının son yıllardaki en<br />
önemli etkenleri arasında Varroa ve taşıdığı virüsler gösterilmektedir. Varroa paraziti<br />
arı kolonilerini zayıflatarak zaten diğer hastalıklar için davetiye çıkarmaktadır. Bu<br />
yüzden arı kolonilerini en çok tehdit eden etken varroa paraziti olmaktadır. Diğer<br />
taraftan varroa bal arılarına çok iyi adapte olduğundan kullanılan ilaçlar yeterince etkili<br />
olmamakta veya varroa paraziti kısa zamanda ilaçlara direnç kazanmaktadır. Etkili<br />
ilaçların aynı zamanda bal ve diğer arı ürünlerinde hem insan ve hem de arı sağlığını<br />
tehdit eden kalıntı sorunlarını bırakması, bu sorununun göründüğünden çok daha fazla<br />
olumsuz etkileri olduğunu ortaya çıkarmaktadır.<br />
Bu bakımdan varroa parazitine karşı dirençli arı hatlarının geliştirilmesi durumunda<br />
genelde arı hastalıkları konusunda önemli bir gelişme sağlanacağı düşünülmektedir.<br />
23
Ülkemiz arı genetik varyasyonu açısından hala önemli derecede zenginlik göstermesi<br />
nedeni ile varroa parazitine karşı dirençli hatların geliştirilmesi sözkonusu olabilir.<br />
Özellikle Anadolu bal arısı çok farklı iklim koşullarına yüksek derecede adaptasyon<br />
kabiliyeti ile önemli bir potansiyel olarak görülmektedir. Bu arı ırkı dünyanın en<br />
dayanıklı arı ırkları arasında ilk sıralarda gelmektedir. Bu konudaki çalışmalara ağırlık<br />
verilip direnç çalışmalarında ülkemizin bu avantajı iyi kullanılarak çözümler üretilmesi<br />
mümkündür.<br />
Son yıllarda oldukça popüler olan ve hijyenik kolonilerin tespit edilebildiği sıvı nitrojen<br />
yöntemi ile pupaların dondurulup bu alanı 24 saat içinde hızla temizleyen kolonilerin<br />
hijyenik ve varroa’ya dirençli olarak belirlenmesi oldukça hızlı ve pratik bir uygulama<br />
olarak görülmektedir. Fakat tarafımızdan ve başka araştırmacılar tarafından son<br />
yıllarda yapılan çalışma sonuçlarına göre sıvı nitrojen ile kapalı göz pupaların<br />
dondurulması yöntemi ile hijyenik olarak belirlenen kolonilerin varroa parazitine<br />
dirençli oldukları belirlenememiştir. Çünkü bu yönteme göre seçilen hijyenik arı<br />
kolonileri çok sayıda varroa ile ölmüştür. Bu yüzden arılarda direnç ve hijyenik<br />
davranışı belirleyebilecek yeni yöntemler üzerinde çalışılmaktadır. Aynı zamanda<br />
sondan başa doğru gidilerek dirençli arı kolonileri olarak seçilen damızlık kolonilerden<br />
yapay tohumlama yöntemi ile yeni nesil dirençli olabilecek arı hatları seçilmektedir.<br />
Devam etmekte olan çalışmalarda (TAGEM ve Ada Projesi) varroa paraziti yıllara ve<br />
iklim koşullarına göre varyasyon gösterse de bazı kolonilerde varroa sayıları düşük<br />
olarak kaydedilmektedir. Bu sonuçlar direnç mekanizmasının belirlenmesi durumunda<br />
ekolojik arıcılığın sağlıklı bir şekilde uygulanmasında önemli bir adım olarak<br />
düşünülmektedir.<br />
Anahtar kelimeler: Bal arısı, Varroa destructor, direnç, seçim, hijyenik<br />
ARI SAĞLIĞI İÇİN KULLANILAN İLAÇLARIN GETİRDİĞİ OLUMSUZLUKLAR<br />
1 Mustafa KATI, Mehmet Ali ONARAN 2<br />
1 Selimiye Anadolu Tarım Meslek Lisesi Üsküdar-İstanbul<br />
2 Muğla Anadolu Lisesi Merkez-Muğla<br />
Türkiye, yaklaşık 4.393 milyon koloni varlığı ve zengin nektar, polen kaynakları ile<br />
büyük bir arıcılık potansiyeline sahiptir. Türkiye yaklaşık 73.929 ton bal üretimi ile<br />
dünyada bal üretimi bakımından 2. sırada yer almaktadır. Ülkemizde zengin bitki<br />
örtüsü ve uygun iklim koşullarına bağlı olarak çok çeşitli ballar üretilmektedir.<br />
Arı hastalıklarında ruhsat almış ilaçlar uzman kontrolünde, dozunda ve zamanında<br />
kullanılmalıdır. Arıcılıkta tedavi amacıyla kullanılan ilaçların birçoğunun arı sağlığına<br />
olumlu etkileri yanında, arı ürünlerinde kalıntı bırakabildikleri ya da arı sağlığını<br />
olumsuz açıdan etkiledikleri araştırmalarla ortaya konulmuştur.<br />
Arıcılıkta iyi verim alınabilmesi; yöreye uygun arı ırkı, uygun iklim ve bitki unsurlarının<br />
yanı sıra arı kolonisinin yeterince beslenmesi ile hastalık ve zararlılardan korunmasına<br />
bağlıdır. Bal arısı hastalıkları ve zararlılarıyla mücadele amacıyla, uzun süren<br />
araştırmalar sonucu bulunarak arıcılık sektörüne sunulan ilaçların bilinçsizce<br />
kullanımı, insan ve arı sağlığı açısından zararlara neden olabilmektedir. Bundan dolayı<br />
da arıcılıkta kullanılan ilaçların arı metabolizması üzerine zararlı etkileri, arılarda uzun<br />
24
süre ilaç kullanımı, bozulmuş ve son kullanım tarihi geçmiş ilaçların kullanımı ve<br />
zararları ile arı sağlığını koruma ve zararlılarla mücadele yetersizliği konularının arı<br />
sağlığı açısından önem arz ettiği görülmektedir.<br />
VARROA DESTRUCTOR’UN MÜCADELESİNDE ORGANİK ASİTLER VE UÇUCU<br />
YAĞLARIN KULLANIMINDA AVANTAJLAR – DEZAVANTAJLAR<br />
A. Onur GİRİŞGİN<br />
Uludağ Üniversitesi Veteriner <strong>Fakültesi</strong> Parazitoloji Anabilim Dalı, Nilüfer – Bursa<br />
Uludağ Üniversitesi Arıcılık Geliştirme Uygulama ve Araştırma Merkezi, Nilüfer –<br />
Bursa<br />
Bal arılarının (Apis mellifera) dünyadaki en yaygın paraziti olan Varroa destructor’un<br />
neden olduğu Varroosis hastalığı, ergin arılarda % 25’e varan ağırlık kaybı, bakteri ve<br />
virüslere duyarlılık, yeni çıkan yavrularda kanat bozuklukları - karın kısalıkları, tedavi<br />
edilmediğinde ise kovanın sönmesine neden olmaktadır. Parazitle mücadelede çeşitli<br />
yöntemler ve ilaçlar kullanılmaktadır. Başlıca kimyasal ve doğal ilaçlar olarak<br />
gruplandırılabilecek bu ilaçlardan, doğal ilaçlar başlığı altında organik asitler ve uçucu<br />
yağlar bulunmaktadır. Bu ilaçların kullanımı tüm dünyada ve ülkemizde giderek<br />
artmakta ve piyasaya sürülen ticari preparatların yanı sıra, arıcılar kendileri de tariflere<br />
göre bu ilaçları kullanıma hazır hale getirerek uygulayabilmektedir. Organik asit ve<br />
uçucu yağların gerek hazırlanması sırasında gerek kovana uygulanmasında ve<br />
sonrasında, kullanım avantajları ve dezavantajları bulunmaktadır. Ülkemizde en<br />
yaygın kullanılan organik asitler formik asit ve okzalik asit, en yaygın kullanılan uçucu<br />
yağlar ise kekik ve mentol başta olmak üzere diğer bazı bitkilere ait yağlardır. Her iki<br />
sınıf ilaç da balın doğal yapısında bulunmaktadır. Doğru dozda, doğru miktar ve<br />
tekrarda kullanıldıklarında balda veya balmumunda kalıntı bırakmamaktadırlar. Doğal<br />
yollardan elde edildikleri ve doğada (balda ve çiçeklerde) bulundukları için Varroalarda<br />
direnç gelişimi söz konusu değildir.<br />
Formik asit yakıcı bir madde olduğundan ilacı hazırlarken ve kovana uygularken<br />
mutlaka eldiven giyilmeli ve maske kullanılmalı, asidin buharı solunmamalıdır. Okzalik<br />
asidin üst üste birçok sezon kullanılmasının ana arı üzerinde olumsuz etki<br />
yapabildiğini bazı araştırıcılar bildirmişledir.<br />
Uçucu yağların doğru dozda kullanılmamaları sonucu kullanım esnasında arılarda<br />
kızgınlık ve huzursuzluk olabilmekte ve bazen tahammül edemeyen arılar kovanı terk<br />
edebilmektedir. Kullanım öncesinde ve sonrasında bazı hususlara dikkat edilerek<br />
avantajlar arttırılabilir ve bunlar gibi bazı dezavantajlar azaltılabilir. Daha önceden<br />
gerçekleştirilen çalışmalar ve edinilen tecrübeler ışığında arıcılara, bilim insanlarına ve<br />
sektör üyelerine, organik asitler ve uçucu yağların kullanımı, etkinliklerinin arttırılması<br />
ve bazı olumsuz durumların önlenebilmesiyle ilgili ayrıntılı bilgiler verilmiştir.<br />
25
AKDENİZ BÖLGESİNDEKİ KIŞLATMA ALANLARINDA GÖRÜLEN BULAŞICI BAL<br />
ARISI HASTALIKLARI<br />
1 Mustafa N. MUZ, 2 Hasan SOLMAZ, 3 Dilek MUZ.<br />
Mustafa Kemal Üniversitesi Veteriner <strong>Fakültesi</strong>,<br />
1 Parazitoloji Anabilim Dalı,<br />
2 Mikrobiyoloji Anabilim Dalı,<br />
3 Viroloji Anabilim Dalı, Hatay, Türkiye,<br />
Bu araştırma, göçer arıcıların geç sonbahar ve erken ilkbahar ayları arasındaki süre<br />
boyunca kışlatma amacıyla tercih ettikleri Antalya, Mersin, Adana ve Hatay illerindeki<br />
sekiz farklı konaklama merkezinde yürütülmektedir. Tespit edilen arılıkların son bir yıl<br />
içerisindeki konaklama yerleri, ana arı temin yerleri ve ana ırkı, kullandıkları ilaçlar,<br />
besleme ve verim kayıtları incelenmektedir. Anket tarzında toplanan bu verilerin kendi<br />
aralarında istatistikî analizleri yapılmaktadır. Toplanan arı örnekleri ve diğer kovan<br />
materyalleri laboratuara getirilerek paraziter, bakteriyel ve virüs yönünden teşhis<br />
çalışmaları yapılmaktadır. Örnekleme yapılan kolonilerde hijyen testleri (pin testi/sıvı<br />
azot uygulaması) yapılarak mevsim dinamiklerine göre uçuş aktiviteleri tespit<br />
edilmektedir. Sonuç olarak epidemiyolojik anlamda “hayvan koloni yoğunluğu” nun<br />
arttığı yerlerde beslenme ve yaşam alanlarının birlikte paylaşılması sonucunda<br />
bulaşıcı hastalıkların daha hızlı yayılabileceği ancak zamanında yapılan etkili kontrol<br />
uygulamalarının hastalıklara direnç yönü kuvvetli olan genç ana arı kullanımı ile<br />
birlikte başarılı sonuçlar verebileceği sonucu ağırlık kazanmaktadır. Çalışmanın iki yıl<br />
süre ile tekrar edilerek sonuçların toplam üç yıllık bir dönemi temsil etmesi<br />
planlanmaktadır.<br />
EFFECTIVENESS OF SOME ACARICIDES AGAINST VARROA MITE<br />
(Bazı Akarisitlerin Varroa Akarına Etkisi)<br />
Kalinka GURGULOVA 1 , Ivanka ZHELYAZKOVA 2 , Vera POPOVA 2,3<br />
1 National Diagnostic Research Institute of Veterinary Medicine, Sofia 1606, 15 blvd.<br />
“Pencho Slaveikov”, Bulgaria<br />
2 Thracian University, Stara Zagora, Bulgaria<br />
3 “Primavet – Sofia” Ltd., Sofia, Bulgaria<br />
A range of chemicals that are present in honey, such as essential oils, can be used to<br />
control V. destructor. In this alternative therapy no resistance to the natural products is<br />
created and the risk of contamination of bee products is reduced. Now thymol, a<br />
substance found in high quantities in some types of honey, is effective against V.<br />
destructor and has been increasingly used as the mite has become resistant to<br />
traditional acaricids.<br />
It was made a comparative investigation with VMPs Varostop-strips (3,6 mg<br />
flumethrin), Varotom (80 mg fluvalinate) and Ekostop (5% thymol and 2 ml menthe oil)<br />
for their Varroa mite control efficiency. The products have been applied in beehives for<br />
a period of 45 days.<br />
26
The results show that VMP Varostop and Ekostop have a high effectiveness against<br />
Varroa - over 95%, respectively for Varostop - 98.17% and for Ekostop - 98.75%. The<br />
effectiveness of Varotom is less – 88.97%.<br />
At this stage, by a combination of effective VMP can be achieved the reducing of<br />
Varroa to an extent which does not harm bees and brood.<br />
These data correspond to characterization to verify the effectiveness of the test VMPs<br />
submitted by producers companies.<br />
ÖZET<br />
Varroa destructor’un kontrolünde uçucu yağlar gibi balda bulunan bazı maddeler<br />
kullanılabilmektedir. Bu alternatif tedavi yönteminde bunun gibi doğal maddelere<br />
direnç görülmemektedir ve arı ürünlerindeki kalıntı riski çok azdır. Günümüzde bazı<br />
ballarda yüksek miktarlarda bulunabilen timol, V. destructor’a karşı etkilidir ve akarın<br />
geleneksel ilaçlara direnç geliştirmesinden dolayı kullanımı artmaktadır.<br />
VMP Varostop strip (3.6 mg flumetrin), Varotom (80 mg fluvalinat) ve Ecostop (%5<br />
timol ve 2 ml nane yağı) ilaçlarının, Varroa akarına karşı etkilerini belirlemek amacıyla<br />
karşılaştırmalı bir çalışma yapılmıştır. İlaçlar kolonilere 45 gün boyunca uygulanmıştır.<br />
Sonuç olarak VMP Varostop % 98.17 ve Ekostop % 98.75 oranda yüksek etkili,<br />
Varotom ise % 88.97 etkisiyle diğerlerine nazaran daha düşük etkili çıkmıştır. Bu<br />
aşamada arı ve yavrulara zarar vermeyen bu ilaçların kombine kullanımıyla Varroa<br />
oranı azaltılabilir. Elde edilen veriler şirketler tarafından üretilen ilaçların etkinliğinin<br />
belirlenmesi bakımından yararlı olmuştur.<br />
HAZIR PETEKLERİN ARI SAĞLIĞINDAKİ ROLÜ<br />
Aygün YALÇINKAYA, Nevin KESKİN<br />
Hacettepe Üniversitesi Biyoloji Bölümü Arı Sağlığı Laboratuarı 06 800 Beytepe-<br />
Ankara-TÜRKİYE<br />
Balmumu, bala ev sahipliği yapması ve tekrar tekrar kullanılabilmesi ile oldukça<br />
kıymetli bir arı ürünüdür. Tüm dünyadaki arıcılar, arıların büyük enerji harcayarak<br />
ürettikleri petek gözlerini hazırlamada, arılara destek olmak ve güçlerini bal yapmaya<br />
kullanmalarını sağlamak amacıyla doğal balmumundan ürettikleri hazır petekleri<br />
kullanmaktadırlar. Ancak, bakteriler ve kimyasal maddeler gibi, bal ve polen dışındaki<br />
birçok maddeyi içinde barındırma özelliğine sahip olan balmumu, kimi zaman kovanlar<br />
için faydadan çok zarar sağlamaktadır. Özellikle Amerikan Yavru Çürüklüğü etkeni<br />
Paenibacillus larvae ve Avrupa Yavru Çürüklüğü sekonder patojeni Paenibacillus alvei<br />
sporlarını uzun yıllar boyunca saklaması, arı hastalıklarının bulaşımı ve yayılımı<br />
açısından oldukça tehlikelidir. Hastalık etkenleri ve zararlıların sebep olduğu bu<br />
sorunlarla başa çıkmak için birçok kimyasal madde ve ilaç kullanılmaktadır. Kullanılan<br />
bu maddeler petek tarafından absorbe edilerek kümülatif olarak birikmektedir.<br />
Balmumundaki bu kimyasallar petek gözlerde bulunan bala yavaş yavaş difüze olarak<br />
balda kalıntı problemine neden olmakta ve kovan içerisindeki ergin ve yavru arılar da<br />
bu kimyasallardan etkilenebilmektedirler. Arı sağlığının korunabilmesi için hazır<br />
peteklerin uygun koşullarda sterilize edilmesi en önemli kuraldır. Bunun için “Bal<br />
27
Standardı Yönetmeliği” ve “Uluslararası Kodeks”e uygun olarak 120 0 C ve 1,5<br />
atmosfer basınca ulaşan otoklavlar kullanılmalı ve balmumu en az 15 dakika bu<br />
sıcaklık ve basınçta tutulmalıdır. Sterilize edilmiş balmumunun hazır petek haline<br />
gelmesi aşamasında da temiz bir ortam sağlanmalıdır. Ayrıca, peteklerin<br />
yenilenmeden yıllarca kullanılması, depo sorunu ve güve problemini birlikte<br />
getirmektedir. Bu sorunu engellemek için eski peteklerin depolanmasına uygun ortam<br />
hazırlanmalı; güve oluşumunu engellemek için petekler -20 0 C’de 24 saat bekletilerek<br />
Galleria mellonella yumurtalarının ölmesi sağlanmalıdır. Hastalıklı kovanlardan<br />
çıkarılan petekler kesinlikle yakılmalı ve tekrar kullanılması engellenmelidir. İlaç<br />
kullanımı en aza indirilerek doğru şekillerde uygulanması sağlanmalı ve arıcılar doğru<br />
petek kullanımı konusunda bilgilendirilmelidir.<br />
BURSA’DA BAL ARILARINDA GÖRÜLEN YAVRU ÇÜRÜKLÜĞÜ<br />
HASTALIKLARININ İNCELENMESİ<br />
Ebru BORUM 1,2 , Mihriban ÜLGEN 3 , Levent AYDIN 4 , Cüneyt ÖZAKIN 5<br />
1 Uludağ Üniversitesi Arıcılık Geliştirme ve Araştırma Merkezi, Nilüfer-Bursa,<br />
2 Uludağ Üniversitesi Keles Meslek Yüksekokulu<br />
3 Uludağ Üniversitesi Veteriner <strong>Fakültesi</strong> Mikrobiyoloji AD. Nilüfer-Bursa,<br />
4 Uludağ Üniversitesi Veteriner <strong>Fakültesi</strong> Parazitoloji AD. Nilüfer-Bursa,<br />
5 Uludağ Üniversitesi Tıp <strong>Fakültesi</strong> Mikrobiyoloji AD. Nilüfer-Bursa,<br />
Bu çalışma ile Bursa ve çevresindeki arıcılık işletmelerinde bakteriyel yavru çürüklüğü<br />
infeksiyonlarının incelenmesi amaçlandı.<br />
Çalışmada Bursa ve çevresinde 153 kovan taranmış ve yavru çürüklüğü belirtileri<br />
gösteren ve şüpheli toplam 17 (%1.11) kovandan petek ve işçi arı örnekleri alınmıştır.<br />
Alınan petek örneklerindeki kapalı yavru gözleri steril olarak açılarak steril bir svap ile<br />
larvalar toplandı.%0.9 NaCl içeren 5–10 ml. fizyolojik solüsyonda süspanse edildi.<br />
Erişkin arı örnekleri ise yine %0.9 NaCl içeren 5–10 ml. fizyolojik solüsyonda ezildi.<br />
Elde edilen süspansiyonlar diğer vegetatif bakteri formlarını öldürmek için 70 ºC‘de 15<br />
dakika ısıtıldı. Larval kalıntı steril bir pens ile alınarak içinde sporların bulunduğu<br />
süspansiyon 3000 devirde 20 dakika santrifüj edildi. Daha sonra elde edilen çökeltiden<br />
BHI-N ((Brain Heart Infusion agar-BHI, 3 g / ml Nalidixic Asit (N 4382 – Sigma) +<br />
BHIA (CM375 Oxoid), Nalidixic asit, BHI-T ((0.1 mg/l Thiamin (T 2645 Sigma) + BHIA<br />
(CM375 Oxoid)) ve MYGPG agar (10 gr. Mueller Hinton Broth (CM0405 Oxoid), 15 gr.<br />
Yeast Extract (L 21 Oxoid) 3 gr. KH2PO4, 2 gr. glukoz (L 71 Oxoid), 1 gr. Na-pyruvat,<br />
20 gr. agar (L11 – Oxoid), 1000 ml distile su) ve Columbia Sheep Blood (CM0331<br />
Oxoid) agara ekimler yapıldı. Besiyerleri aerobik ve mikroaerofilik koşullarda 34–37ºC<br />
‘de 24–72 saat inkube edildi.<br />
İnkubasyon süresi sonunda yavru çürüklüğü yönünden inceleme yapılan kovanlardan<br />
elde edilen sonuçlar aşağıda belirtilmiştir.<br />
Elde edilen sonuçlara göre Amerikan ve Avrupa Yavru Çürüklüğü etkenleri Bursa ve<br />
çevresinde taranan kovanlarda saptanmamıştır. Burada saptanan etkenler insan,<br />
çevre ya da hayvan orjinli etkenlerdir. Bu da adi yavru çürüklüğü etkenlerinin insan ve<br />
çevre eliyle bulaştırıldığını göstermektedir.<br />
28
Arılıklar Toplam Kovan<br />
Sayısı<br />
Yavru<br />
çürüklüğü<br />
bulguları<br />
görülen kovan<br />
sayısı<br />
29<br />
İzole edilen etken<br />
Orhangazi 25 kovan 3 Enterococcus faecalis acillus<br />
cereus<br />
Enterococcus faecalis<br />
Enterococcus faecalis acillus<br />
cereus<br />
Yıldırım 18 kovan 1 Corynebacterium bovis<br />
Orhaneli 36 kovan 2 Staphylococcus saprophyticus<br />
Staphylococcus simulans<br />
Staphlococcus warneri<br />
Mustafa<br />
Kemal<br />
Paşa<br />
12 Kovan 1 Staphylococcus capitis ssp.<br />
Capitis<br />
Alloicoccus otitidis<br />
Görükle 16 kovan 2 Enterococcus faecalis<br />
Corynebacterium bovis<br />
Corynebacterium jejuni<br />
Staphylococcus saprophyticus<br />
Osmangazi 14 kovan 2 Enterococcus faecalis<br />
Enterococcus faecalis<br />
Bursa 5 kovan 1 Corynebacterium bovis<br />
Merkez<br />
Bacillus cereus<br />
Karacabey 27 kovan 5 Staphylococcus simulans<br />
Staphylococcus saprophyticus<br />
Enterococcus faecalis<br />
Staphylococcus saprophyticus<br />
Enterococcus faecalis<br />
Corynebacterium jejuni<br />
Staphylococcus saprophyticus<br />
Enterococcus faecalis Bacillus<br />
cereus<br />
BACILLUS THURINGIENSIS VAR. KURSTAKI’NIN (BIO-T PLUS) BAL ARISI (APIS<br />
MELLIFERA ANATOLIACA) BİREYLERİNE YAN ETKİLERİNİN SAHA<br />
ŞARTLARINDA ARAŞTIRILMASI<br />
Hayrettin AKKAYA<br />
İstanbul Üniversitesi Veteriner <strong>Fakültesi</strong> Parazitoloji Anabilim Dalı, 34320 Avcılar-<br />
İstanbul<br />
Çevre ve Orman Bakanlığı Orman Genel Müdürlüğü, İstanbul Orman Bölge<br />
Müdürlüğünce Bacillus thuringiensis var. kurstaki’nin (Btk) orman zararlısı Çam Kese<br />
Böceği (Thaumetopoea pityocampa) larvalarına karşı kullanımı esnasında ilaçlama<br />
alanında bulunan bal arısı (Apis mellifera anatoliaca) bireylerinde herhangi bir yan etki<br />
oluşturup oluşturmayacağıyla ilgili tedirginlik ve düşünce oluşmuştur. Bu tedirginliğin<br />
ortadan kalkması için bal arısı kolonileri üzerinde Bacillus thuringiensis var. kurstaki
16000 iu/mg (Aktif madde % 1.2) içeren BİO - T Plus ile 15 – 20.10.2009 tarihleri<br />
arasında saha şartlarında bir çalışma yapılmıştır.<br />
Tablo 1. Bacillus thuringiensis var. kurstaki’nin (Bio- T Plus) Bal Arısı Bireylerine Yan<br />
Etkinliği<br />
Uygulama Dozu ve<br />
Arılara Etkileri<br />
0. gün<br />
Uygulama<br />
anı<br />
30<br />
1. gün<br />
3. gün<br />
5. gün<br />
LP Yok Yok Yok Yok<br />
0,2ml/m² (12,5 ml E Yok 2 işçi 2 işçi 1 işçi<br />
ilaçlı su/petek) (4<br />
larvalı peteğe<br />
Sprey<br />
uygulaması)<br />
D Önce<br />
hırçınlık,<br />
sonra<br />
sakinleşme<br />
Hafif<br />
huzursuz<br />
Yok<br />
Hafif<br />
huzursuzluk<br />
0,1g/50g Koloni LP Yok Yok Yok Yok<br />
kek 1 E Yok 1 işçi 2 işçi 1 işçi<br />
D Hafif hırçın Huzursuz Yok Hafif hırçın<br />
Koloni LP Yok Yok Yok Yok<br />
2 E Yok 2 işçi 1 işçi 2 işçi<br />
D Hafif<br />
huzursuzluk<br />
Huzursuz Yok Yok<br />
0,2g/50g Koloni LP Yok Yok Yok Yok<br />
kek 1 E Yok 1 işçi 1 işçi Yok<br />
D<br />
Saldırgan<br />
Hafif<br />
huzursuz<br />
Hafif<br />
hırçın<br />
Yok<br />
Koloni LP Yok Yok Yok Yok<br />
2 E Yok 3 işçi 2 işçi 1 işçi<br />
D Saldırgan ve<br />
hırçın<br />
Huzursuz Yok Hırçın<br />
0,4g/50g Koloni LP Yok Yok Yok Yok<br />
kek 1 E Yok 2 işçi 3 işçi 1 işçi<br />
D Aşırı<br />
saldırgan<br />
Hırçın Yok Yok<br />
Koloni LP Yok Yok Yok Yok<br />
2 E Yok 1 işçi 2 işçi 3 işçi<br />
D Huzursuz Yok Yok Hafif hırçın<br />
LP Yok Yok Yok Yok<br />
Kontrol<br />
E Yok 1 işçi 2 işçi 2 işçi<br />
Kek D Saldırgan Hırçın Yok Hafif hırçın<br />
LP Yok Yok Yok Yok<br />
Kontrol su E Yok 1 işçi Yok 3 işçi<br />
D Önce<br />
huzursuzluk,<br />
sonra<br />
sakinleşme<br />
Yok Yok Hafif hırçın<br />
LP= Larva ve pupa ölümü veya atımı<br />
E = Ergin ölümü (Kraliçe ve işçi arılar)<br />
D = Davranış değişikliği (Huzursuzluk, hırçınlık, saldırganlık ve aşırı saldırganlık, kovanı terk etme, keki terk etme,<br />
spreylenen petekleri terk etme, larvaları veya pupaları atma, karnivorizm )
Başlangıçta (Tablo-1) görülen huzursuzluk, hırçınlık ve saldırgan davranışları<br />
sonbahardaki gıda eksikliğine ve koloninin kovanda bulunan gıdasını korumaya<br />
yönelik normal ve olağan bir durum olarak değerlendirebiliriz. Ayrıca kovan<br />
kapaklarının bu sıklıkta açılması ve peteklerin incelenmesi de genelde tüm kolonilerde<br />
her zaman için bir huzursuzluk nedeni olmaktadır. Arı bireyleri gerek spreyleme<br />
uygulamasından, gerekse kek verilme esnasından sonra sakinleşmişlerdir. Arı<br />
bireyleri kovanı terk etme, topluca kovan dışına çıkma veya spreylenen petekleri veya<br />
kek kaplarını terk etme, larva vaya pupaları gözlerden sökme ve atma veya<br />
karnivorizm gibi bir davranışa girmemişlerdir.<br />
Bacillus thuringiensis var. kurstaki 16000 iu/mg etken maddeli “Bio- T Plus” adlı<br />
preparatın 5 gün sonunda bal arılarının erginlerinde ve larvalarında herhangi bir yan<br />
etki oluşturmadığı, bal arılarının ergin işçi ve kraliçe bireylerinde ve larvalarında<br />
istenmeyen ölüm veya davranış bozukluğuna yol açmadığı görülmüştür<br />
DISTRIBUTION AND CONTROL OF NOSEMA IN BULGARIA<br />
(Nosema’nın Bulgaristan’daki Yaygınlığı ve Kontrolü)<br />
Kalinka GURGULOVA 1 , Rumen VALCHOVSKI 2 , Plamen PETROV 3<br />
1 National Diagnostic Scientific & Research Veterinary Medical Institute, 15 ”Pencgho<br />
Slaveykov” Blvd., Sofia 1000, Bulgaria<br />
2 Imunolab, Sofia, Bulgaria<br />
3 Agricultural University – Plovdiv, Plovdiv, Bulgaria<br />
Nosema ceranae was found as a parasite of Apis mellifera in many countries in<br />
Europe. In 2009 the investigation by molecular techniques (PCR) proved that N.<br />
ceranae exists in Bulgaria. To determine its distribution in Bulgaria was made a<br />
screening of 396 honey bees’ samples from 94 apiaries in different regions of the<br />
country. The samples were investigated for microsporidian spores presence using<br />
light microscope and results were confirmed by molecular diagnosis. PCR specific<br />
primers for a region of the 16S rRNA gene of Microsporidia were developed.<br />
The results showed that 100 samples from 42 apiaries were positive for Nosema<br />
spores by microscopic analysis. The investigation by molecular techniques (PCR)<br />
identified Nosema apis only in 2 samples from one apiary and Nosema ceranae in 139<br />
samples from 47 apiaries. N. ceranae was found to be more prevalence than N. apis<br />
and the PCR method was more sensitive and gave the possibility to identify two types<br />
of Nosema.<br />
For the optimal nosema control in overwintered colonies, initial infection levels should<br />
be reduced in early winter and in late fall, when brood rearing normally declines.<br />
Nosestat (4% iodine and potassium iodine, formic acid) is a veterinary medical product<br />
which has shown the effectiveness of 94.20% against Nosema apis.<br />
ÖZET: Nosema ceranae, Avrupa’daki birçok ülkede Apis mellifera’nın bir paraziti<br />
olarak bulunmuştur. 2009 yılında moleküler teknikle (PZR) yapılan bir çalışma N.<br />
ceranae’nın Bulgaristan’daki varlığını ortaya koymuştur. Bu parazitin Bulgaristan’daki<br />
yaygınlığını ortaya koymak amacıyla ülkenin çeşitli bölgelerindeki 94 arılıktan 396 arı<br />
31
örneği toplanmıştır. Toplanan örnekler ışık mikroskobuyla Microsporidian sporlar<br />
açısından incelenmiş ve sonuçlar moleküler teknikle doğrulanmıştır. Microsporidiannın<br />
16S rRNA gen bölgesinden PZR spesifik primeri geliştirilmiştir.<br />
Mikroskobik analiz sonuçlarına göre 42 arılıktan alınan 100 örnek Nosema sporları<br />
açısından pozitif bulunmuştur. Moleküler teknikle (PZR) ise 47 arılıktan 139 örnekte<br />
Nosema ceranae, bir arılıktan ise sadece iki örnekte Nosema apis teşhis edilmiştir. N.<br />
ceranae, N. apis’ten daha yaygın bulunmuştur ve PZR metodu, Nosemanın iki tipini<br />
teşhis etme olanağı sağlamaktadır ve daha duyarlı bir metottur.<br />
Kıştan çıkan kolonilerde en uygun Nosema kontrolü için, kuluçka faaliyetinin azaldığı<br />
geç sonbahar-erken kış döneminde başlangıçtaki enfeksiyon oranları azaltılmalıdır.<br />
Nosestat adlı veteriner ilacı (%4 iodin ve potasyum iodin, formik asit) Nosema apis’e<br />
karşı %94.2 oranında etki göstermektedir.<br />
ANTİBİYOTİK KULLANIMININ BAL ARISI (APİS MELLİFERA L.) MİKROFLORASI<br />
ÜZERİNDEKİ ROLÜ<br />
Aslı ÖZKIRIM 1,2<br />
1 Hacettepe Üniversitesi Biyoloji Bölümü Arı Sağlığı Laboratuarı 06800 Beytepe-<br />
Ankara<br />
2 Hacettepe Üniversitesi Arı ve Arı Ürünleri Araştırma ve Uygulama Merkezi Beytepe-<br />
Ankara<br />
Bal arıları (Apis mellifera L.) hem en değerli besin maddelerinden biri olan bal üretimi<br />
hem de polinasyondaki rolleri açısından çok büyük öneme sahiptir. Dünyada koloni<br />
varlığı bakımından 2. sırada yer alan ülkemizin, bal üretiminde daha alt sıralarda yer<br />
almasının en büyük nedeni üretimdeki verimi azaltan arı hastalıklarıdır. Ancak sağlıklı<br />
arının, sağlıklı ve verimli bir şekilde bal verebileceği kaçınılmaz bir gerçektir. Bu<br />
gerçekten yola çıkarak arı sağlığının korunması ve arı hastalıklarıyla mücadele<br />
edilmesi tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de üzerinde önemle durulan bir konudur.<br />
Özellikle bakteriyel arı hastalıklarıyla mücadelede antibiyotik kullanımı Avrupa Birliği<br />
tarafından uzun zaman önce yasaklanmıştır. Öte yandan bu yasaklamanın ardından<br />
arıcılara herhangi bir alternatif sunulmamış olması ve arıcıların kültürel önlemler<br />
hakkında bilgi sahibi olmaması da sorunun diğer bir boyutudur. Antibiyotik<br />
kullanımının yasaklanmasıyla, bakteriyel hastalıkların görülme oranının artması, tüm<br />
Avrupa ülkelerinde arıcıları korkutmuş ve antibiyotik kullanımı sadece tedavi olmaktan<br />
da çıkıp artık profilaksiye dönüşmüştür. Antibiyotiklerin profilaktik kullanımı, özellikle<br />
çevresel değişkenlerle de birleştiğinde bal arısı normal mikroflorası üzerinde olumsuz<br />
etkiler yaratmaktadır. Antibiyotikler, ortamda herhangi bir patojen olmaksızın<br />
kullanıldığında, spektrumlarına dâhil olan her türlü mikroorganizmanın ortadan<br />
kalkmasına neden olduklarından, normal flora bakterilerinin yer tutucu özelliklerini<br />
kaybetmelerine ve bal arılarının dışarıdan gelebilecek patojenlere daha da açık hale<br />
gelmelerine neden olmaktadır. Normal flora bakterileri yer tutucu özelliklerinin yanı<br />
sıra ürettikleri bazı antimikrobial maddeler ve metobolitlerle de ortama farklı bir bakteri<br />
grubunun yerleşmesini ya da herhangi bir maya, fungus üremesini inhibe<br />
edebilmektedir. Bu anlamda antibiyotik kullanımı, patojen bakterilerin tedavisinde bile,<br />
direnç oluşumunu sağlaması ve balda kalıntı sorunu oluşturmasının yanında,<br />
32
profilaktik kullanımıyla da mikroflorayı tahrip edici özelliğiyle bal arılarını hastalıklara<br />
daha da açık hale getirmektedir.<br />
STUDY ON THE STIMULATING EFFECT OF PRODUCT “STARTOVIT” ON THE<br />
PRODUCTIVE PARAMETERS OF BEE COLONIES<br />
(“Startovit” Ürününün Arı Kolonilerinin Üreme Parametrelerini Artırması Üzerine<br />
Bir Çalışma)<br />
Ivanka ZHELYAZKOVA 1 , Vera POPOVA 2 , Ivan PANCHEV 2<br />
1 Faculty of Agriculture, Trakia University, Stara Zagora, BULGARIA<br />
2 “Primavet-Sofia” Ltd., BULGARIA<br />
The influence of the veterinary medicinal product “Startovit” (included to sugar solution<br />
at a dose of 5.0 g/l and administered at the spring feeding), manufactured by<br />
“Primavet-Sofia” Ltd., on the productive parameters of the bee colonies (strength,<br />
amount of sealed worker brood, live weight of queens, honey productivity) has been<br />
tested.<br />
It has been found that the administration of the product “Startovit” at the mentioned<br />
feeding dose and frequency has a positive influence on the studied parameters. The<br />
positive action is observed not only during the feeding, but also in the subsequent<br />
periods of the colony development.<br />
During the period of feeding the brood amount in the “Startovit” receiving bee colonies<br />
reliably increases. The live weight of the queens from colonies, fed with “Startovit”, is<br />
by 4.23% higher than this of the control. At the end of the beekeeping season the bee<br />
colonies fed in May with “Startovit” have reliably higher values of the parameters<br />
strength (P ≤ 0.05), sealed brood amount (P ≤ 0.01) and queen live weight (P ≤ 0.01)<br />
than colonies from control group.<br />
The total amount of honey produced by the colonies fed at the start of the beekeeping<br />
season with “Startovit” is more than this of the control group (P ≤ 0.001).<br />
ÖZET: Bu çalışmada Primavet-Sofya Şirketi tarafından üretilen Startovit ilacının<br />
(ilkbahar yemlemesinde şeker şurubunun litresine 5 gr dozunda uygulanmaktadır) arı<br />
kolonilerinin üreme parametreleri (kuvveti, kapalı yavru gözlerin miktarı, ana arının<br />
canlı ağırlığı, bal verimi) üzerine etkisi incelenmiştir.<br />
Startovit ürününün belirtilen doz ve tekrarda uygulanmasının çalışılan parametreler<br />
üzerinde olumlu etkisinin olduğu belirlenmiştir. Bu olumlu özellikler sadece yemleme<br />
yapılan dönemde değil, koloni gelişiminin ileri safhalarında da gözlenmiştir.<br />
Startovit ile yapılan besleme döneminde yavru miktarında belirgin bir artış olmuştur.<br />
Ayrıca Startovit ile beslenen kolonilerdeki ana arıların canlı ağırlıklarında, kontrol<br />
grubuna göre % 4.23 bir artış oluşmuştur. Bal sezonunun sonunda da yapılan<br />
ölçümlerde kontrol grubuna nazaran deneme grubunda koloni kuvveti, kapalı göz<br />
miktarı, ana arı canlı ağırlığı ve toplam bal verimi artmıştır.<br />
33
TESTS FOR APPLYING ECOSTOP AND APIGARD AGAINST VAROATOSIS IN<br />
BEES<br />
(Arıların Varroatosisine Karşı Ecostop ve Apigard’ın Denenmesi)<br />
Nasko KIRILOV<br />
Tests were carried out on the efficiency of the veterinary medical products Ecostop<br />
during the spring, summer and winter season and Apigard during the spring season,<br />
both registered in Bulgaria.<br />
Ecostop Primavet–Sofia OOD contains active substances Thymolum 5.0g and Oleum<br />
menthae Piperirhae 2.0ml in original pharmaceutic form (plastic plate), which, put on<br />
the frames, allows gradual liberation - 45 days at healing vapors.<br />
Apigard Vita-Europe contains active substance Thymolum 12.5g in the form of jelly,<br />
put into a small 50g tablet, which, put on the frames, is released for 14 days.<br />
Two plates of Ecostop administered per bee family have high acaricide effect against<br />
acarid Varroa destructor–up to 95%. The efficiency of Ecostop had been tested for 45<br />
days in the spring, summer and early autumn. The test for applying Ecostop in late<br />
autumn (November) against varoatosis shows its acaricide activity lasts over 45 days.<br />
Ecostop and Apigard do not change the quality of bee products because their active<br />
substances are natural ingredients of honey.<br />
The test made in spring showed that double treatment with Apigard every 14 days has<br />
high acaricide effect against acarid Varroa destructor. The test showed up to 95%<br />
efficiency against Varroa.<br />
Ecostop and Apigard are well taken by bees and the brood in extreme temperatures<br />
(+5°С and +35°С). Ecostop and Apigard do not change the oviparity of the mothers,<br />
bee behavior, growth of brood and bee family, both during the active and passive<br />
period of their life. We have not observed rise of natural death-rate of bees and thefts<br />
among the bee families.<br />
ÖZET: Çalışmalar Bulgaristan’da üretilen veteriner ilaçlarından olan Ecostop ve<br />
Apigard ilaçlarının etkinliğini belirlemek amacıyla, Ecostop için ilkbahar–yaz–kış<br />
sezonunda, Apigard için sadece ilkbahar sezonunda denenmiştir.<br />
Ecostop (Primavet – Sofya) etken madde olarak her bir plastik levhasında 5 gr timol<br />
ve 2 ml nane yağı içermektedir ve peteklerin üzerine konarak 45 gün boyunca bu<br />
etken maddelerin buharlaşması sağlanmaktadır. Apigard (Vita-Europe) ise etken<br />
madde olarak her bir 50 gr’lık jel kapsülünde 12,5 gr timol içermekte ve o da peteklerin<br />
üzerine konarak 14 gün boyunca bu etken maddenin buharlaşması sağlanmaktadır.<br />
Ecostop’un kovan başına iki levhası Varroa destructor’a karşı % 95’in üzerinde etki<br />
sağlamıştır. İlaç ilkbahar, yaz ve erken sonbahar boyunca 45 gün etkisini göstermiştir.<br />
Ecostop ve Apigard’ın etken maddeleri balın doğal içeriğinde bulunduğu için bal<br />
kalitesini etkilememektedir.<br />
34
Apigard’ın ilkbaharda 14 günde bir yapılan iki tedavisi sonucunda da Varroaya karşı %<br />
95’in üzerinde yüksek bir etki elde edilmiştir.<br />
Her iki ilaç da uç sıcaklıklarda bile (+5 ve +35°C) arılar tarafından kolay kabul<br />
edilmekte, ana arının yumurtlamasını etkilememekte, ergin ve yavru arıların çeşitli<br />
dönemlerindeki davranış ve gelişimlerini etkilemektedir. Çalışmamızda doğal arı<br />
ölümlerinde bir artış ya da yağmacılık da tespit edilmemiştir.<br />
BAL ARISI (APİS MELLİFERA L., 1758) HASTALIK VE ZARARLILARINA KARŞI<br />
KULLANILAN BAZI İLAÇLARIN ARILARIN ÖMÜRLERİ ÜZERİNE ETKİLERİ<br />
Ethem AKYOL 1 , Halil YENİNAR 2 , Cahit ÖZTÜRK 3 , D. Ali CEYLAN 4<br />
1 Niğde Üniversitesi Ulukışla Meslek Yüksekokulu, Niğde<br />
2 Sütçüiman Üniversitesi <strong>Ziraat</strong> <strong>Fakültesi</strong>, Zootekni Bölümü, Kahramanmaraş<br />
3 Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı, Alata Bahçe Kültürleri Araştırma Enstitüsü, Erdemli -<br />
Mersin<br />
4 Selçuk Üniversitesi Hadim Meslek Yüksekokulu, Konya<br />
Son yıllarda arıcılıkta verimliliği etkileyen ve arıların bilinmeyen sebeplerle ortadan<br />
kaybolmasına neden olan değişik faktörlerin varlığından bahsedilmektedir. Son<br />
yıllarda meydana gelen arı ölümlerinin nedenleri henüz tam olarak aydınlatılamamakla<br />
birlikte bu durumun nedenlerinin son yıllarda yaşanan iklim düzensizliklerinin,<br />
bölgelere uygun olmayan genotip kullanmanın, ticari olarak alınan ana arıların kalitesiz<br />
olması, hastalık ve zararlıların yoğunluğu ve bunlara karşı yanlış ve bilinçsiz ilaç<br />
kullanımının olabileceği bildirilmektedir. Arılarda hem verim düşüklüğüne hem de ileri<br />
aşamalarında ölümlerine neden olan hastalık ve zararlılara karşı kullanılan ilaçlar arı<br />
ürünlerinde ve kolonide kalıntı bırakarak hem arı ürünlerini tüketen insanların sağlığını<br />
hem de arıların sağlığını tehdit etmektedir.<br />
Bu çalışma arı hastalık ve zararlılarına karşı yoğun olarak kullanılan Fumidil-B, Neo-<br />
Terramycin ve Bayticol ilaçların arıların ömür uzunluklarına dolayısı ile son yıllarda<br />
tüm dünyada yaygın olarak bahsedilen koloni kayıpları üzerine etkisinin olup<br />
olmadığını belirlemek amacıyla yürütülmüştür. Deneme başlangıcında 20 koloni ergin<br />
işçi arı ve yavru bakımından eşitlenmiş ve bu koloniler tesadüfi olarak 5’ erli 4 gruba<br />
ayrılmış, 1. gruba Bayticol, 2. gruba Fumidil-B, 3. gruba Neo-Terramycin, 4. gruba hiç<br />
ilaç verilmeyerek kontrol grubu olarak kullanılmıştır. Her gruptan 100 adet olmak üzere<br />
toplam 400 adet bir günlük işçi arı sırtından numaralandırılarak işaretlenmiş ve<br />
gözetleme kovanına verilmiştir. Deneme kolonileri günlük olarak kontrol edilip<br />
boyanarak işaretlenen işçi arılar sayılmış ve bu şekilde kaybolan veya ölen işçi arılar<br />
belirlenerek kayıt edilmiştir. Deneme sonunda 1. gruptaki işçi arıların ortalama ömür<br />
uzunlukları 44,97±4,90 gün, 2. gruptakilerin ortalama ömür uzunlukları 46,86±6,56<br />
gün, 3. gruptakilerin ortalama ömür uzunlukları 45,38±6,12 gün ve kontrol grubundaki<br />
işçi arıların ortalama ömür uzunlukları 47,72±6,06 gün olarak belirlenmiştir. Yapılan<br />
varyans analiz sonucuna göre ömür uzunlukları bakımından gruplar arasındaki farklılık<br />
istatistikî olarak önemli (P < 0.01) bulunmuştur.<br />
35
BAL ARISI (APİS MELLİFERA L., 1758) ZARARLISI VARROA (VARROA<br />
DESTRUCTOR) PARAZİTİNE KARŞI OKSALİK ASİDİN YÜZDE ETKİNLİĞİNİN<br />
BELİRLENMESİ<br />
Ethem AKYOL 1 , Halil YENİNAR 2 , Alaeddin YÖRÜK 3<br />
1: Niğde Üniversitesi Ulukışla Meslek Yüksekokulu, Niğde<br />
2: Sütçüiman Üniversitesi <strong>Ziraat</strong> <strong>Fakültesi</strong>, Zootekni Bölümü, Kahramanmaraş<br />
3: Korkut Ata Üniversitesi Düziçi Meslek Yüksekokulu, Osmaniye<br />
Denemede aynı yaşlı kız kardeş kraliçe arılara sahip 20 adet bal arısı kolonisi ve<br />
standart Langstroth kovanlar kullanılmıştır. Deneme Ekim ayında Niğde ilinde<br />
yürütülmüştür. Deneme öncesi tüm kolonilerin yavru miktarları ve yavrulu alan<br />
miktarları dengelenmiş ve koloniler tesadüfi olarak 10’ arlı iki gruba ayrılarak 1. grup<br />
oksalik asit uygulama grubu 2. grup ise kontrol grubu olarak kullanılmıştır. Ergin arılar<br />
üzerindeki varroa bulaşıklığını belirlemek amacıyla uygulama öncesi ve sonrası,<br />
kontrol ve uygulama grubundaki her koloniden yaklaşık 200-250 adet ergin işçi arı,<br />
içinde deterjanlı su bulunan kavanozlara alınmış, çalkalanarak varroaların arılardan<br />
ayrılması sağlanmıştır. Ergin arı ve varroalar sayılmış, uygulama sonunda ergin arılar<br />
üzerindeki varroa bulaşıklık oranı (%); örnekte sayılan toplam varroa sayısının örnekte<br />
sayılan ergin arı sayısına bölünmesi ile saptanmıştır. Araştırmada % 3.3<br />
konsantrasyonda (w/v) oksalik asit dihidrat – sukroz (1/1, w/v) solüsyonu; 5 ml/arılı<br />
çerçeve sayılarına göre damlama yöntemi kullanılarak 10 gün ara ile 2 kez<br />
uygulanmıştır. Uygulama öncesi uygulama ve kontrol grubundaki % bulaşıklık oranları<br />
Henderson-Tilton % etki formülü yardımı ile oksalik asitin % etkisi tespit edilmiştir. İlaç<br />
uygulanmadan önce uygulama grubundaki varroa bulaşıklığı (%25.87) ile kontrol<br />
gurubundaki varroa bulaşıklığı (%24.57) arasındaki farklılık önemsiz (P>0.05, F:0.194,<br />
df:1, M.S.:5099) iken birinci uygulama sonunda uygulama grubunda bulaşıklık %5.24,<br />
kontrol grubunda ise %31.43 olarak belirlenmiş, ikinci uygulamadan sonra ise<br />
uygulama grubunda %2.87, kontrol grubunda ise %41.74 olarak belirlenmiş ve her iki<br />
uygulama sonrasında uygulama grubu ile kontrol grubu arasındaki farklılıklar istatistiki<br />
olarak önemli (P
VARROA MITE CONTROL WITH FLUMETHRIN<br />
(Varroa Akarlarının Flumetrin ile Kontrolü)<br />
Kalinka GURGULOVA 1 , Ivanka ZHELYAZKOVA 2 , Vera POPOVA 3 , Ivan<br />
PANCHEV 3<br />
1 National Diagnostic Research Institute of Veterinary Medicine, Sofia 1606, 15 blvd.<br />
“Pencho Slaveikov”, Bulgaria<br />
2 Thracian University, Stara Zagora, Bulgaria<br />
3 “Primavet – Sofia” Ltd., Sofia, Bulgaria<br />
This study was designed to evaluate the acaricidal effectiveness of Bulgarian<br />
Veterinary Medical Product (VMP) Varrostop against Varroa mites in honeybee<br />
colonies to establish the Varroa resistance after 12 years use of this product.<br />
The treatment of a hundred and thirty-five colonies from 6 apiaries took place in spring<br />
and autumn 2009. In our experiments were put down two strips of Varrostop (3.6 mg<br />
per 1strip of flumethrine) in every treated hive for 35 days.<br />
The number of natural mite drops in the control groups and mites killed by Varrostop<br />
(V) treatments during the experiments was estimated by counting the mite drop-down<br />
onto the sticky paper sheets at the bottom of the hives. The number of dead mites that<br />
had fallen onto the sheets was used to determine mite mortality in both groups<br />
(controls and trials) after control treatment with Perizin (P). The following formula was<br />
used to estimate the percentage of mites killed by the treatments: Efficacy = (V/(V +<br />
P).100)%.<br />
The infestation rate of Varroa in controls and treated colonies before and after<br />
treatment was estimated. Colony strength and behavioural changes in the bees were<br />
evaluated visually and both groups – control and treated were compared before and<br />
after treatment.<br />
Our result shows high effectiveness of Varrostop – 98,95 (from 98,13% to 99,47%).<br />
These data corresponding to findings of other researchers. Flumethrine is<br />
administered in hives in a very simple manner, and is non-harmful for the honeybee.<br />
By means of utilizing highly effective substance, which is synthetic pyrethroid<br />
Varrostop (flumethrin), successful control against Varian mite was achieved in our<br />
treatment and no resistance of Varroa mite was observed after 12 years use.<br />
ÖZET: Bu çalışma Bulgar veteriner ürünü olan Varostop’un akar öldürücü etkisini<br />
değerlendirmek ve ülkede 12 yıldır kullanılmasının Varroalar üzerinde bir direnç<br />
oluşturup oluşturmadığını belirlemek amacıyla yürütülmüştür.<br />
2009 yılının ilkbahar ve sonbahar sezonunda altı arılıktan toplam 135 koloni bu<br />
amaçla kullanılmıştır. Çalışmamızda deneme grubundaki her kovana ikişer adet<br />
Varostop (strip başına 3.6 mg flumetrin içermektedir) konulmuş ve 35 gün boyunca<br />
takip edilmiştir. Çalışma boyunca deneme ve ilaç uygulanmayan kontrol gruplarında<br />
kovanların altındaki yapışkanlı kâğıtlara düşen akar sayıları kaydedilmiştir. En son<br />
olarak tüm gruplara kontrol tedavisi olarak Perizin uygulamış ve düşen akarlar<br />
sayılarak ilacın etkinliği şu formülle belirlenmiştir: Etkinlik = % (V/(V + P)×100).<br />
37
Tedaviden önce ve sonra kontrol ve tedavi gruplarındaki enfestasyon oranı<br />
belirlenerek kolonilerin kuvveti ve arılardaki davranış değişiklikleri de görsel olarak<br />
takip edilmiştir.<br />
Elde ettiğimiz bulgulara göre Varostop’un etkisi ortalama % 98.95 (%98.13 ile % 99.47<br />
arası) çıkmış ve bu değerler diğer araştırıcıların bulduklarıyla uyumlu çıkmıştır. Sonuç<br />
olarak sentetik bir piretiroid olan flumetrin etken maddeli Varostop ilacı yüksek etkili,<br />
kullanımı kolay ve Varroa akarlarına karşı etkili bir ilaçtır. İlacın Bulgaristan’da 12 yıl<br />
kullanımının bir direnç oluşturmadığı da görülmüştür.<br />
38
ARI ÜRÜNLERİ<br />
39
THE IMPACT OF INTERNATIONAL FOOD SAFETY STANDARDS AND<br />
REGULATIONS ON BEE PRODUCTS TRADE AND APICULTURE<br />
(Gıda Güvenliği Yönetmeliklerinin Uluslararası Bal İhracatındaki Önemi)<br />
Deniz ZILBERMAN, Shimon BAREL<br />
National Residue Control Laboratory, Kimron Veterinary Institute,<br />
Israel Ministry of Agriculture<br />
Beekeeping is a multi product wide business; it is essential and increasingly<br />
commercial activity. Its purpose is to raise revenue-earning capacity directly through<br />
hive products and indirectly through the provision of pollination services. It is this<br />
globalization of apiculture and the strong drive of competition that has caused many of<br />
the problems and difficulties that we face today. All honey traders and importers<br />
require certification for the honey they intend to buy. The EU honey market requires<br />
imported honey to be certified that it is free from chemical, antibiotic and other<br />
residues: these are the most stringent criteria that are constantly updated as new<br />
contaminants are discovered in honey on the world market. While this makes the EU<br />
the hardest market for potential exporters to access, it also makes it a worthwhile<br />
market for producer groups with high quality product.<br />
One of the first consequences was the creation of the European Agency for the<br />
evaluation of Medicinal Products (EMEA) in London. Council Regulation (EEC)<br />
2377/90 laid down a Community procedure for the establishment of Maximum<br />
Residue Limits (MRLs) of veterinary medicinal products in foodstuffs of animal origin.<br />
In essence, it bans all veterinary drug residues in honey except ones that have been<br />
approved. The international trade and the community exchanges of bees and bee<br />
products are a complex issue according to their different origin and use.<br />
In February 2002, the world honey market was strongly affected by an EU ban on<br />
Chinese honey, following the identification of antibiotics in samples of Chinese honey.<br />
Since China was Europe’s largest supplier of honey, this immediately led to a<br />
shortage of honey meeting EU criteria, and honey prices increased rapidly. The<br />
prevailing market conditions present an ideal opportunity for small producer nations to<br />
get a to hold in the market, yet producer groups in developing countries remain<br />
unaware of the changing market situation and the potential sales available to them.<br />
The market gap left by China could be filled by other developing countries if they were<br />
sufficiently informed and organised to do so.<br />
The core objectives of the international standards and regulations is to promote<br />
modern beekeeping methods and practices, food safety in honey, quality assurance of<br />
honey and introduction of traceability systems in honey supply-chain. The overall aim<br />
was to improve production, standards and value addition in the honey production line.<br />
The beekeeping associations should be intended to raise awareness on the<br />
international regulations that can enable producers in the whole chain increase access<br />
to local and exports markets.<br />
40
ÖZET: Günümüzde arıcılık, gittikçe büyüyen, ekonomik getirisi artan ve ürün çeşitleri<br />
fazlalaşan ticari bir faaliyettir. Arıcılıktakı amaç, arı ürünleri ve tozlaşma hizmetleri ile<br />
gelir kapasitesini arttırmaktır. Arıcılığın küreselleşmesi ve artan piyasa rekabeti<br />
nedeniyle bugün birçok sorunlarla ve zorluklarla karşı karşıya bulunmaktayız.<br />
Bu zorlukların ilk sonucu Avrupa Birliğinde "Avrupa Tıbbi Ürünler Değerlendirme<br />
Ajansı" nın (EMEA) Londra'da kurulma kararı olmuştur. Avrupa Birliği, Avrupa<br />
Ekonomik Kurulu'nun (EEC) 2377/90 Konsey Tüzüğü kapsamında veteriner ürünleri<br />
ve hayvansal orijinli gıdalar için Maksimum Kalıntı Düzeylerini (MRL) Avrupa Birlik<br />
prosedürleri doğrultusunda belirlemiştir. Bu tüzük balda kabul edilen veteriner ilacı<br />
kalıntıları dışındaki tüm kimyasal kalıntıları yasaklamaktadır. Arı ve arı ürünlerinin<br />
kullanım alanlarının ve kaynaklarının farklılık göstermesi uluslararası ve Avrupa Birliği<br />
ülkeleri arasındaki arı ürünleri ticaretini karmaşık bir hale sokmaktadır.<br />
Şubat 2002'de dünya bal pazarı, AB'nin Çin balında balda bulunması kesinlikle yasak<br />
olan kloramfenikol antibiyotiğini bulmasıyla büyük bir darbe almıstır. Çin, dünyanın en<br />
fazla bal üreten ve AB kriterlerine uygun en fazla bal ihracatı yapan ülkelerden biridir.<br />
AB'nin 2002‘de Çin'den bal alımını yasaklamasıyla dünya bal pazarında büyük bir<br />
boşluk doğmuş ve AB kriterlerine uygun bal miktarının azalması, bal fiyatlarının aşırı<br />
derece yükselmesine neden olmuştur. Bu durum, çok sayıda küçük arıcılık işletmeleri<br />
olan ülkeler için eşsiz bir fırsat oluşturmaktadır. A.B.D, Kanada gibi yüksek teknolojili<br />
büyük arıcılık işletmelerine sahip ülkeler, dünya bal piyasasındaki bu boşluğun henüz<br />
farkına varmamışlardır. Çin'den kaynaklanan bu pazar boşluğu, iyi organize oldukları<br />
ve bilinçlendirildikleri takdirde çok sayıda küçük arıcılık işletmelerine sahip ülkeler<br />
tarafından doldurulabilir.<br />
Uluslararası standartların ve yönetmeliklerin esas hedefi; modern arıcılık yöntemlerini<br />
ve uygulamalarını desteklemek, bal ve ürünlerinin gıda kalitesi ve güvenliğini<br />
sağlamak ve kimyasal kalıntı kontrol sistemini bal üretim zincirinin bir parçası haline<br />
getirerek bal ve bal ürünlerinin kalitesini, ekonomik değerini ve üretim miktarını<br />
arttırmaktır. Arıcılar Birliği uluslararası standartların ve yönetmeliklerin önemini<br />
benimsemeli, bal ihracatını arttırmak ve dünya bal pazarında rekabet edebilmek için<br />
arıcılarını bu konuda bilinçlendirmelidir.<br />
TÜRKİYE’NİN BEŞ FARKLI COĞRAFİK BÖLGESİNDEN TOPLANAN<br />
PROPOLİSLERİN KİMYASAL İÇERİKLERİNİN SAPTANMASI<br />
Ömür G. ÇELEMLİ, Kadriye SORKUN<br />
Hacettepe Üniversitesi Fen <strong>Fakültesi</strong> Biyoloji Bölümü<br />
Hacettepe Üniversitesi Arı ve Arı Ürünleri Uygulama ve Araştırma Merkezi, Beytepe-<br />
Ankara<br />
Bu çalışmada kullanılan propolis örnekleri üç farklı fitocoğrafik (Avrupa-Sibirya, İran-<br />
Turan ve Akdeniz) bölgeyi içeren, Türkiye’nin beş farklı coğrafik bölgesinden<br />
toplanmış (Akdeniz, İç Anadolu, Doğu Anadolu, Karadeniz, Marmara) ve toplanan<br />
örneklerin organik olarak kimyasal içerikleri araştırılmıştır. Çalışmanın amacı, Türkiye<br />
propolisinin kimyasal içeriğine ait bir standardın oluşturulması için yapılan diğer<br />
çalışmalara katkı sağlamaktır.<br />
41
Toplanan 12 propolis örneğinin etanol ekstraktları (EEP) hazırlanmış ve kimyasal<br />
analizleri Gaz Kromatografisi-Kütle Spektrometresi (GC-MS) kullanılarak yapılmıştır.<br />
Propolis örneklerinde aldehidler, alifatik asitler, alkoller, eterler, karboksilik asitler,<br />
sinamik aistler, flavanoidler, hidrokarbonlar ve ketonlar tanımlanmıştır. Sonuçlara göre<br />
tüm örneklerin çeşitli biyolojik aktivitelere sahip flavanoidlerce zengin oldukları<br />
görülmüştür. 12 propolis örneğinden 10 tanesinde anti-mikrobiyal, antioksidan ve antiinflamatör<br />
etkiye sahip, pinosembrin yüksek oranda saptanmıştır. Yedi propolis<br />
örneğinde ise antioksidan, anti-virüs, anti-diyabetik, anti-anksiyolitik etkilere sahip olan<br />
krisin yüksek oranlarda bulunmuştur.<br />
Propolis örneklerinin flavanoid içeriklerine, bölgeler itibarı ile bakıldığında Doğu<br />
Anadolu bölgesine ait propolis örneklerinin flavanoid içerikleri diğer bölge örneklerine<br />
kıyasla daha yüksek oranda tespit edilmiştir.<br />
TÜRKİYE’DE BALLARDA TESPİT EDİLEN PESTİSİT VE ANTİBAKTERİYEL İLAÇ<br />
KALINTILARI, ARI VE İNSAN SAĞLIĞI AÇISINDAN DEĞERLENDİRİLMESİ<br />
Hasan H. ORUÇ 1,2 , Ali SORUCU 1,2 , Nazmiye GÜNEŞ 3<br />
1 Uludağ Üniversitesi, Veteriner <strong>Fakültesi</strong>, Farmakoloji ve Toksikoloji ABD, 16059<br />
Nilüfer, Bursa.<br />
2 Uludağ Üniversitesi, Arıcılık Geliştirme Uygulama ve Araştırma Merkezi, 16059<br />
Nilüfer, Bursa.<br />
3 Uludağ Üniversitesi, Veteriner <strong>Fakültesi</strong>, Biyokimya Anabilim Dalı, 16059 Nilüfer,<br />
Bursa.<br />
Bu bildiride, Türkiye’de yapılmış çalışmalarda ballarda tespit edilen pestisit ve<br />
antibakteriyel/antibiyotik ilaç kalıntılarının ve olası insan sağlığına etkisinin irdelenmesi<br />
ve arıcıların bilgilendirilmesi amaçlandı. Bu nedenle, Türkiye’de konuyla ilgili ballarda<br />
yapılmış çalışma ve bildiri sonuçları incelendi. Tespit edilen pestisit ve antibakteriyel<br />
ilaçlar ve düzeyleri tolerans limitleri ile karşılaştırılarak değerlendirildi. Pestisitler, hasat<br />
edilen ürünler ile insan veya hayvanlara zarar veren canlıları (pestler) kontrol altına<br />
almak, uzaklaştırmak veya öldürmek amacıyla kullandığımız doğal veya sentetik<br />
kökenli kimyasal maddelerdir. İnsektisit, fungisit, herbisit, molluskisit, rodentisit ile kuş<br />
veya hayvanları uzaklaştırıcı olarak kullanılan maddeler pesitisit grubunda yer alır.<br />
Pestisitlerin uygulanmasından sonra nektar, polen, içme suyu ve bitkilerde salgı<br />
balında bulunan aktif pestisit kalıntıları arılar tarafından alınır ve böylece bu pestisitler<br />
ballara ulaşır. Yine Varroa mücadelesinde olduğu gibi bazı pestisitler doğrdudan<br />
tedavi için kovan içine uygulanmaktadır ve yine bu şekilde ballarda pestisitler<br />
bulunabilmektedir. Dolayısıyla bu pestisitlerin çevrede ve bitkilerde dikkatli ve bilinçli<br />
kullanılması, arıcıların da çevredeki pestisit uygulamaları konusunda haberdar<br />
olmaları ve doğrudan arıların tedavisinde kullandıkları ilaçları (pestisitleri) dikkatli<br />
kullanmaları gerekmektedir. Antibakteriyel/antibiyotikler arıların bazı bakteriyel<br />
hastalıkların tedavisinde kullanılabilmekte ve böylece ballarda kalıntıları<br />
bunabilmektedir. Pestisit ve antibakteriyel/antibiyotik ilaçların dozuna ve ilaca bağlı<br />
olarak direk arılar üzerinde toksik etkileri olabileceği; bu ilaç kalıntılarını içeren balları<br />
tüketen insanlarda kısa sürede gerçekleşebilen alerjik reaksiyonlardan, bazı organ<br />
hasarlarına, daha uzun sürede üreme sorunlarına, gen bozukluklarına ve karsinojenik<br />
42
(kanserojenik) etkilere neden olabildiği bilinmektedir. Ayrıca antibakteriyel/antibiyotik<br />
ilaçların yoğun kullanımlarında ve düşük dozlarda bulundukları ortamlarda bakterilerde<br />
direnç gelişimi de artmaktadır. Türkiye’de yapılmış çalışmalarda tespit edilen bazı<br />
pestisit ve antibakteriyel/antibiyotik ilaçlar ve miktarlarının doğrudan arılar ve balları<br />
tüketen insanların sağlığını olumsuz yönde etkileyip etkilemeyeceği irdelenecektir.<br />
ÇAM BALI TİCARETİNDE İZLENEBİLİRLİĞİN SAĞLANMASI VE ÖNEMİ<br />
Aslı Elif SUNAY<br />
Gıda Yük. Mühendisi, Ar-Ge ve Kalite Güvence Müdürü<br />
Altıparmak Gıda San. ve Tic. Koll. Şti. (Balparmak), İstanbul<br />
Ülkemizde arıcılık ve bal sektörü yıllık 50.000 tona varan ortalama üretim ve arıların<br />
tozlaşmaya dolayısıyla bitkisel üretime yapmış oldukları katkı ile son derece önemli bir<br />
konumdadır. Bu üretimin %40’a yakını salgı (çam) balıdır. Üretiminde dünya birincisi<br />
olduğumuz çam balı, kalite ve lezzeti ile tercih edilen dolayısıyla ihracat potansiyeli de<br />
yüksek olan önemli bir bal çeşididir. Ancak sektörde yaşanan gıda güvenliğine ilişkin<br />
sorunlar sadece tüketicileri değil, aynı zamanda sektörün geleceğini ve dolayısıyla<br />
ülkemizdeki arı varlığını ve bal üretimini de tehdit etmektedir.<br />
Bu çalışmada, geçmişten günümüze çam balı üretiminin ve ticaretinin durumu<br />
incelenmiş ve yaşanan sorunlar ile çözüm önerileri belirtilmiştir. Arıcılık, tüm dünyada<br />
gerçekleştirilen en yaygın ve önemli tarımsal üretim faaliyetlerinden birisidir. Arı gen<br />
merkezlerinden biri sayılan Türkiye, 4 milyon dolayındaki koloni varlığı ile dünyanın<br />
önemli arıcılık ülkeleri arasındadır. Yurdumuzda üretilen balların kalitesi, aroma ve<br />
lezzeti, dünyada başka ülkelerde bulunmamaktadır. Bal rekoltesi yüksek ülkelerde<br />
dahi çeşitlilik oldukça sınırlıdır. Ülkemizin iklim ve bitki örtüsü bakımından avantajları<br />
olmasına rağmen verim düşüklüğü ve kalıntı sorunları sebebiyle bu avantajlardan<br />
yeteri kadar faydalanamamaktadır. Çalışmada tüm dünyada son 10 yılda gündeme<br />
gelmeye başlayan kalıntı sorunları, bu sorunların ülkemizde yaratmış olduğu sıkıntılar<br />
ve ihracatımıza yansımaları da irdelenmiştir. Verim ve kalite problemlerinin<br />
çözülebilmesi, arıcılığın modernize edilmesi, modern arıcılık üretim tekniklerinin<br />
uygulanması, arı hastalık ve zararlıları ile mücadele tekniklerinin denetim ve kontrol<br />
altında tutulmasıyla mümkün olabilecektir. Tarladan çatala gıda güvenliği anlayışı ile<br />
balın üretim ve satış aşamalarının tamamında izlenebilirliğin sağlanarak, düzenli<br />
olarak yapılacak denetimler, piyasadan kalitesiz ürünlerin uzaklaştırılmasını sağlarken,<br />
haksız rekabetin de önüne geçilmiş olacak ve doğru uygulamalar yapan, üreticiler ve<br />
paketleyiciler bu yolla teşvik edilecektir. Arıcı, paketleyici, satış noktası ve denetçisi ile<br />
tüm sektörün, yaşanan sorunları ortadan kaldırmak amacı ile birlikte çalışması ve<br />
ortak hareket etmesi gerekmektedir. Aksi takdirde ülkemizde sadece arıcılık ve arı<br />
ürünleri yok olmayacak, aynı zamanda arıların tozlaşma ile diğer tarımsal ürünlere<br />
sağlamış olduğu ciddi verim artışı da engellenmiş olacaktır. Dolayısıyla arıcılığın<br />
sorunları tüm tarım sektörünün sorunlarıdır ve yapılacak iyileştirme faaliyetleri tüm<br />
tarım sektörü tarafından desteklenmelidir. Çalışmada son olarak, ülkemizde tarladan<br />
sofraya izlenebilirliği sağlamaya yönelik yapılan uygulamalardan bahsedilmiş ve<br />
sektörde izlenebilirliğin iyileştirilmesi için alınması gereken tedbirler belirtilmiştir.<br />
43
AKUT TOKSIK BAL VE GRAYANOTOKSIN-I’IN RATLARDA BIYOKIMYASAL<br />
PARAMETRELER ÜZERINE ETKISI<br />
Sibel SİLİCİ<br />
Erciyes Üniversitesi S.Çıkrıkçıoğlu MYO, 38039, Kayseri<br />
Bu araştırmada akut toksik bal ve grayanotoxin-I alımının ratlarda biyokimyasal<br />
parametreler üzerine etkileri incelendi. 12–15 haftalık 60 Swiss albino erkek rat (170-<br />
300g) 23-25 o C sıcaklıkta standart diyet ile 3 hafta boyunca beslendi. Her gurupta 12<br />
rat olmak üzere ratlar 5 gruba ayrıldı: 1. gruba 25 g/kg toksik bal, 2. gruba 5 g/kg<br />
toksik bal, 3. gruba 0.5 g/kg toksik bal gastrik olarak verilirken 4. grup ratlara i.p. 0.15<br />
mg/kg GTX-I verildi. Beşinci grup olan kontrol grubundaki ratlara ise i.p. tuz solüsyonu<br />
(%0.9) verildi. Total Protein, LDL, Glikoz, Trigliserit, Kolesterol, HDL, BUN, Kreatinin,<br />
Ürik asit, Mg, Na, K, Cl, Total bilurubin, GGT, LDH, AST, ALT, ALP ve Albumin<br />
değerlerinin incelendiği çalışmada total protein, glikoz, trigliserid, total kolesterol, BUN,<br />
kreatinin, Mg, Na ve Albumin değerlerinin gruplar arasında istatistikî olarak farklılık<br />
gösterdiği ve bu etkinin doza bağımlı olduğu görüldü.<br />
DİYABETLİ RATLARDA KAN GLİKOZU İLE BAZI BİYOKİMYASAL<br />
PARAMETRELER ÜZERİNE PROPOLİSİN ETKİLERİ<br />
Sibel SİLİCİ, Cevat YAZICI<br />
Erciyes Üniversitesi S.Çıkrıkçıoğlu MYO, 38039 KAYSERİ<br />
Erciyes Üniversitesi Tıp <strong>Fakültesi</strong>, Biyokimya ABD, 38039 KAYSERİ<br />
Bu araştırmada farklı botanik orijine sahip propolis örnekleri ile CAPE’nin diyabetli<br />
ratlarda kan glikozu ve biyokimyasal parametreler üzerine etkisi incelendi. Kavak<br />
(PEEP) ve ökaliptus (EEEP) propolislerinin etanol ekstraktı 200 mg/kg vücut ağırlığı<br />
dozda gavajla, CAPE ise 10 µmol/kg -1 dozda intraperitonal enjeksiyonla 4 hafta<br />
boyunca verildi. Kan glikozu, serum lipid seviyeleri, karaciğer enzim aktiviteleri ile<br />
biyokimyasal parametreler ölçüldü. Elde edilen sonuçlar PEEP, EEEP ve CAPE’nin<br />
kan glikozu seviyesini düşürdüğünü gösterdi. Diyabetik model grupta LDL seviyesi<br />
yükselip HDL seviyesi düşerken deneme gruplarında tersi gerçekleşti. Deneme<br />
gruplarında ayrıca ALP, AST, ALT seviyelerinde düşüş gözlendi. Diyabetik model grup<br />
ile karşılaştırıldığında, deneme gruplarında MDA seviyesi düşerken CAT enzim<br />
seviyesi yükseldi (P
POLEN ALERJİSİ VE ATMOSFERİK POLEN<br />
Sibel SİLİCİ 1 , Altan ÜNVER 2 , Talip ÇETER 3 , Nur Münevver PINAR 4<br />
1 Erciyes Üniversitesi, S.Çıkrıkçıoğlu MYO, KAYSERİ<br />
2 Erciyes Üniversitesi, Gevher Nesibe Tıp <strong>Fakültesi</strong>,Hastanesi, Mikrobiyoloji ABD,<br />
KAYSERİ<br />
3 Kastamonu Üniversitesi Fen-Edebiyat <strong>Fakültesi</strong> Biyoloji Bölümü, KASTAMONU<br />
4 Ankara Üniversitesi Fen <strong>Fakültesi</strong> Biyoloji Bölümü, ANKARA<br />
Allerji; genetik yatkınlığı olan bazı kişilerde allerjen olarak adlandırılan normalde<br />
zararsız olan madde ya da maddelere karşı vücudun aşırı derecede ve zararlı bir<br />
savunma tepkisi göstermesidir. Polenler, küf mantarı sporları, ev tozu akarları, hayvan<br />
kılı, epiteli, tüyleri ve salgısı, besinler, ilaçlar, lateks ve arı zehri en sık karşılaştığımız<br />
alerjenlerdir. Dış ortam alerjenlerinden en önemlileri polenler ve mantar sporlarıdır.<br />
Polenler mevsimsel alerjenler olarak nitelendirilmekle beraber havada uzun süre asılı<br />
kalabilmeleri ve çapraz reaksiyonlardan dolayı tüm yıl boyunca etkili alerjenlerdir. Küf<br />
mantarlarının saprofitik olma özelliklerinden dolayı sporları hem iç ortam hem de dış<br />
ortam alerjenleridir. Kayseri ili atmosferik polenlerinin incelendiği çalışmada polenlerin<br />
yoğun olarak görüldüğü dönem Nisan-Ekim periyodu olarak belirlenmiştir. En yüksek<br />
polen konsantrasyonu Mayıs ayında en düşük konsantrasyon ise Ocak ayında<br />
saptanmıştır. Haziran ve Temmuz aylarında ağaç polenlerinin azalması ile beraber<br />
polen konsantrasyonunda belirgin düşüş saptanmıştır. Bunun yanında Gramineae ve<br />
Umbelliferae gibi bazı otsu taksonların en yüksek polen konsantrasyonları bu aylarda<br />
saptanmıştır.<br />
YUMURTA TAVUĞU RASYONUNA PROPOLİS İLAVESİNİN YUMURTA KALİTESİ<br />
ÜZERİNE ETKİLERİ<br />
Duran ÖZKÖK 1 , Kaan M. İŞCAN 2<br />
1 Erciyes Üniversitesi, Safiye Çıkrıkçıoğlu Meslek Yüksekokulu, 38039 Kayseri<br />
2 Erciyes Üniversitesi, Veteriner <strong>Fakültesi</strong>, Zootekni Anabilim Dalı, 38090 Kayseri<br />
Bu çalışma, yumurtacı tavukların rasyonuna ilave edilen propolisin yumurta kalitesi<br />
üzerine etkisinin belirlenmesi amacıyla yürütüldü. On sekiz haftalık yaşta 240 adet<br />
Bovans beyaz yumurtacı hat tavuklar her grupta 60 tavuk olacak şekilde bir kontrol ve üç<br />
deneme grubuna ayrıldı. Hayvanlar 32 hafta süresince 0, 100, 200 ve 400 mg/kg<br />
propolis katkılı yem ile beslendi. Yem ve su ad libitum olarak sağlandı. Yumurta kalitesi<br />
kriterlerinden Haugh birimi ve yumurta kabuk kalınlığı değerleri araştırma süresince 28<br />
günde bir belirlendi.<br />
Araştırma sonucunda denemede kullanılan propolis dozlarının yumurta kalitesi<br />
değerlerinden Haugh birimi ve yumurta kabuk kalınlığı üzerine istatistiksel olarak önemli<br />
bir etkisi olmadı (P>0.05). Bu sebeple çok sayıda faydalı biyolojik aktivitesi olan<br />
45
propolisin yumurta tavuklarında sağlık koruyucu ve iyileştirici etkilerinin araştırılması<br />
faydalı olacaktır.<br />
Anahtar kelimeler: Yumurta tavuğu, propolis, performans, yumurta kalitesi<br />
ÇAM BALI ÜRETİMİNİN ÜLKE ARICISI İÇİN ÖNEMİ, SAĞLADIĞI FAYDALAR VE<br />
ALINMASI GEREKEN ÖNLEMLER<br />
Ziya ŞAHİN 1 , Sezai ERGİNOGLU 2<br />
1 Muğla Arı Yetiştiricileri Birliği (MAYBİR) Yönetim Kurulu Başkanı ve Türkiye Arı<br />
Yetiştiricileri Merkez Birliği (TAB) Yönetim Kurulu 2. Başkanı.<br />
2 Veteriner Hekim. Muğla Arı Yetiştiricileri Birliği (MAYBİR) Arı Sağlığı Danışmanı.<br />
Çam balı; çam ağacı üzerinde yaşamını devam ettiren Marchalina hellenica denilen bir<br />
böcek sayesinde elde edilmektedir. Ülkemizde çam pamuklu koşnili, basura veya<br />
balsıra böceği olarak ta bilinmektedir. Bu böceğin dünyadaki yayılımının %92 sinin<br />
ülkemiz ormanları olduğu görülmektedir. Dünya çam balı üretiminde ülkemiz rakipsiz<br />
konumdadır. Çam balı üretiminin yapıldığı illerde ve köylerinde diğer illerimize göre<br />
daha fazla arıcılık yapılmaktadır. Arıcılık, bu illerdeki orman köylülerinin ekonomilerinin<br />
yanında dünden bu güne kültürlerine de giren bir üretim faaliyetidir. Bu alanlar bölge<br />
arıcısının bal bahçeleridir. Yüz yıllardır gerek bölge insanına gerekse ülke arıcılarına<br />
ciddi anlamda kaynak yaratan çam balı üretim ormanlarının korunması ve geliştirilmesi<br />
hususlarında çalıştaylar ve paneller yapılmasına rağmen, maalesef yasal<br />
düzenlemeler yapılamamıştır. Ancak; 2009 yılından bu yana başlayan süreçte orman<br />
teşkilatının tüm çalışmalarında planlama ve silvikültürel çalışmalarında arıcılığında<br />
dikkate alındığı görülmektedir. Türkiye arıcılığı ve ormancılığı açısından sevindirici bir<br />
gelişmedir. Bundan böyle daha iyi nasıl faydalanırız, nasıl geliştiririz ve koruruz<br />
konularını konuşacağımızı ümit ediyorum. Orman mülkiyetini elinde bulunduran,<br />
bakım ve muhafazasını yapan orman teşkilatı ile geçimini bal ormanlarından sağlayan<br />
arıcıların amaçlarının örtüşmesi gerektiğini düşünmekteyiz.<br />
Bu makalede çam balı üretiminin bölge insanı ve ülke arıcısı için önemi, üretiminin<br />
sağladığı faydalar ve bu alanlarda alınması gereken tedbirler üretici bakışı ile ele<br />
alınacaktır.<br />
Anahtar Kelime . Çam Balı, Orman, Marchalina Hellenica, arıcı<br />
46
ARI ÜRÜNLERİNİN (BAL, POLEN, PROPOLİS) BİYOAKTİF ÖZELLİKLERİ<br />
Sevgi KOLAYLI 1 , Oktay YILDIZ 2 , Hüseyin ŞAHİN 1 , Özlem TARHAN 1<br />
1 Karadeniz Teknik Üniversitesi, Fen <strong>Fakültesi</strong>, Kimya Bölümü, Trabzon<br />
2 Giresun Üniversitesi, Şebinkrahisar Meslek Yüksekokulu, Gıda Teknolojisi Bölümü,<br />
Giresun<br />
oktayyildiz29@hotmail.com<br />
Gerek organizmalarda gerekse laboratuvar şartlarında biyokimyasal açıdan olumsuz<br />
bir etki gösteren bir reaksiyonda kontrol edici olarak rol oynayan, bu etkileri ortadan<br />
kaldıran, zararlı etkiyi azaltan veya dönüştürerek yok eden etkilerin hepsine biyolojik<br />
etkinlik, biyolojik açıdan etkin maddelere de biyolojik aktif maddeler veya biyoaktif<br />
maddeler denir. Doğada birçok biyoaktif özellik gösteren bileşik mevcuttur. Bu<br />
bileşiklerin büyük çoğunluğu bitkiler tarafından metabolizma ürünü olarak<br />
sentezlenmektedir. Bitkilerdeki hastalıkları tedavi edici özellik taşıyan etken maddeler<br />
bitkilerin, çiçek, yaprak, tohum, meyve, kök, gövde, kabuk gibi bölümlerine bulunabilir.<br />
Arıların insanlığa hediyesi olan bal, polen ve propolis bitki kaynaklı üretilen biyoaktif<br />
özellikleri yüksek gıdalardır. Balın bileşimi çeşitlilik göstermekle birlikte tipik bir bal<br />
ortalama % 20 nem, % 76 şeker, % 0.18 kül, % 1 toplam polifenol, protein gibi<br />
bileşenlerin yanı sıra koruyucu olarak -tokoferol, askorbik asit, flavonoidler ve diğer<br />
fenolikler, glukoz oksidaz, katalaz ve peroksidaz gibi enzimleri içerir. [1] Bal besin<br />
değerinin yanı sıra alternatif tıpta da kullanılmaktadır. [2, 3] Polen bitkinin erkek<br />
gametini dişi gamete taşıyan bir yapı olup bir canlının büyüyüp gelişebilmesi için<br />
günlük alınması gereken aminoasitleri, vitaminleri ve mineral maddeleri yeterli<br />
miktarlarda ve denge içinde bulunduran bir besin maddesidir. Yapısında bulunan<br />
fenolik asitler ve flavonoidlerin potansiyel antioksidan olarak, superokside anyonları ve<br />
lipid peroksid radikallerini temizledikleri ve serbest radikaller ile ilişkili olaylarda<br />
hidrojenasyon veya kompleks yapılar oluşturarak okside edici ajanları stabilize<br />
edebildikleri gösterilmiştir. [4, 5, 6] Propolis ise arıların bitkilerden topladığı reçinemsi<br />
madde olup kovanın savunmasında, dezenfeksiyonunda ve yalıtımında önemli rol<br />
almaktadır. Antioksidan [7] antibakteriyal antiviral ve antitümoral gibi pek çok<br />
özelliğinden dolayı kullanılmaktadır. [8,9] Arı ürünlerinin bu gibi biyoaktif<br />
özelliklerinden dolayı oldukça değerli gıdalar olmasına karşın yeterli değeri alması<br />
ancak onlarla ilgili bilimsel çalışmaların artması ve tüketicilerin bu gıdaları öğünsel<br />
tüketime taşımaları ile sağlanacaktır.<br />
47
ARI YETİŞTİRİCİLİĞİ<br />
48
TÜRKİYE ARI YETİŞTİRİCİLERİ MERKEZ BİRLİĞİ KURULUŞU ve ÇALIŞMALARI<br />
Bahri YILMAZ<br />
TAB BAŞKANI<br />
10 <strong>Mart</strong> 2001 tarih ve 24338 sayılı Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren 4631<br />
sayılı Hayvan Islahı Kanunu’nun 4. Maddesi gereği illerde arı yetiştirici birlikleri<br />
kurulmuştur.<br />
05.05.2003 Tarihinde Tarım Bakanlığı organizasyonunda yapılan toplantıda, 18 il<br />
birliği, Türkiye Arı Yetiştiricileri birliğinin kuruluşu için karar almıştır. Kurucu başkanlığa<br />
Bahri yılmaz seçildi.<br />
Kurucu birlikler; Kuruluşunu ve 1.genel kurulunu yapmış olan İl birlikleri merkez<br />
birliğinin kuruluşunu gerçekleştirdiler.(Ankara, Muğla, Ordu, Artvin, Tekirdağ, Kocaeli,<br />
Diyarbakır, İzmir, Konya, Adana, Balıkesir, <strong>Çanakkale</strong>, Bursa, Mersin, Sivas, Denizli,<br />
Edirne, Antalya, Samsun, Balıkesir, Bitlis, Hatay,)<br />
Türkiye Arı Yetiştiricileri Merkez Birliği’nin kuruluş işlemleri Geçici Yönetim Kurulu<br />
tarafından takip edilmiş, 20.06.2003 tarihli ve 180443 nolu Ticaret Sicil Gazetesi’nde<br />
yayımlanarak tescil edilmiştir.<br />
Türkiye Arı Yetiştiricileri Merkez Birliği 23.10.2003 tarihinde ise I. Olağan Genel<br />
Kurulu’nu 31 il birliği yapmıştır.<br />
Türkiye arı yetiştiricileri Merkez Birliği 2005,yılı sonuna kadar, 71 il Birliği<br />
kurulmuştur. 11.840 üye arıcı. Diğer illerde Birliklerin kurulması faaliyetine devam<br />
edilmiştir.<br />
Ülkemizde 22 Ekim 2000 tarihinde yürürlüğe giren bal mumu ve bal ile ilgili Gıda<br />
Kodeksi’ne göre, bal paketleyicileri ile ( 5–4–2005) bal zirvesi, balmumu üreticileri(22–<br />
3–2005) temel petek zirvesi yapıldı. Bal Tebliğ 25 11 2005 yeniden düzenlendi.<br />
29–12–2005 tarihinde 2. olağan genel kurul yapılmıştır. 2007 yılında Balkan<br />
konferansı düzenlenmiştir,<br />
TAB 3.Olağan genel kurulu 18–6–2008 yaptı. Türkiye Arı Yetiştiricileri Merkez<br />
Birliği olarak kuruluşunu tamamlamıştır. Türkiye de illerin tamamında il birliklerinin, 46<br />
387 adet kayıtlı profesyonel Arıcı var. Arıcı üyelerin 5,4 milyon adat kayıtlı Arılı kovan<br />
varlığı ile 83 bin ton bal üretimi yapmaktadır.<br />
2008 yılında yapılan 3.Olağan genel kurulundan bugüne kadar TAB’ın ve il birliklerinin<br />
kurumsal bir yapıya kavuşması için yönetim kurulu, denetim kurulu üyelerimizle ve il<br />
birlik başkanlarımızın ve sektör temsilcilerinindi görüşlerini alarak neler<br />
yapılabileceğimiz hususunda uygulamada başarılı sonuç almak için çalışmalar<br />
yapmaktı. Yaptığımız bütün çalışmaların uygulaması İl birlik başkanlarının ortak<br />
görüşleri doğrultusunda başlatılmıştır.<br />
TAB Dünya arıcılar birliği ailesi içine 78 yıl sonra katılmıştır. Çabalarımız ülkemiz<br />
arıcılığını hak ettiği yere getirmektir. Görev aldığımız dönemlerde Balkan ülkeleri,<br />
Apislavya, Orta Doğu ülkeleri, İslam Ülkeleri, Arap ülkeleri ve AB ülkeleri ve diğer<br />
49
ülkelerle yaptığımız çalışmalara bakıldığında hedefimizin Dünya arıcılar ailesinde ön<br />
saflarda yer almak olduğu görülmektedir. Türkiye Arıcılığının AB’ye uyum sürecinde<br />
yaşaması muhtemel olan sorunlara bir an önce çözüm getirilebilmesi için, sektörün<br />
yapısının ayrıntılı olarak irdelenmesi, bu süreçte sektörün diğer bal üreticisi ülkeler ile<br />
rekabet eder duruma getirilmesi gerekmektedir. Ülkemiz arıcılığının sorunlarının<br />
çözümü, Bakanlık-Üniversite ve Sektör İşbirliği üçlü çalışma grubunun iradesinde<br />
olduğunu, bu anlamda TAB olarak öncelikli hedefimizin bu olduğunu belirtmek isterim.<br />
Ferdi, tek taraflı çalışmalar bu güne kadar sorunlara çare olmamıştır. Tek taraflı<br />
üretilen çözüm önerileri ve çalışmalar günü birlik sorunlara çare ola bilmiş ise de genel<br />
sorunlarımıza çare olamadığı için aynı kısır döngü devam etmiştir.<br />
TAB’ın 2008 yılındaki genel kurulunda ülkemiz arıcılığı, sorunları ve çözüm önerileri<br />
bölümünde ki görüş ve yaptırımlarında şöyle demiştik:<br />
Arıcılığımızda, günü birlik politik uygulamalardan ziyade kalıcı, geleceğe dönük<br />
politikaların uygulaması sağlanacaktır.<br />
Önceliğimiz, Bakanlık-Üniversite ve Sektör İşbirliği ile hiç vakit kaybetmeden<br />
çalışma grubu oluşturmaktı. Öncelikle her kurum, kuruluş ve bilim dünyası bu konuya<br />
bakış açılarını ortaya koymak durumundadır.<br />
Arıcılık sektörünün üretici kanadı olarak hareket şeklimizi bundan böyle oluşturmak<br />
durumundayız.<br />
TAB olarak öncelikli hedefimiz bakanlık-üniversite ve sektör temsilcileri ile<br />
ülkemiz arıcılığını masaya yatırıp ve ülkesel arıcılık sorunlarının reçetesini<br />
hazırlamak olacaktır. Şeklinde deklare etmiştik. Bu sözlerimizden hareketle 17–18<br />
Ocak 2009 tarihinde Tarım ve Köyişleri Bakanlığımızın himayesinde sektörümüzün 45<br />
temsilcisinin katıldığı ortak akıl grubu toplantısı yapılmıştır. Yapılan toplantıda<br />
ülkemiz arıcılık sektörünün sorunları ve çözüm önerileri çok geniş perspektifte ele<br />
alınmış ve 19 konu başlığı altında tespitler yapılarak çözümü konusunda birliktelik<br />
oluşturulmuştur.<br />
Türkiye Arı Yetiştiricileri Merkez Birliği olarak kuruluşunu tamamlamıştır. Türkiye<br />
de illerin tamamında il birliklerinin, 46 387 adet kayıtlı profesyonel Arıcı var. Arıcı<br />
üyelerin 5,4 milyon adat kayıtlı Arılı kovan varlığı ile 83 bin ton bal üretimi<br />
yapmaktadır.<br />
Bu güce sahibi olan bizler arıcımızın ve sektörün sorunlarının çözümü noktasında her<br />
türlü çabayı gösterdik ve göstermekteyiz. Ancak, sektörde söz sahibi olanlardan aynı<br />
iradeyi görmediğimizi ifade ederiz. Ancak, geçen 2 yıllık sürede yapılan her yeni<br />
uygulamada ortak akıl toplantısında alınan kararlar olduğunu da söylemek isteriz. Bu<br />
toplantıda alınan karar doğrultusunda ülke arıcılığı ve sorunlarının çözümü için irade<br />
noktasındaki her kurum ve kuruluşa arıcılığımızın fiili şartlardaki konu ile ilgili<br />
sorunlarını aktardık.<br />
Geçen süreçte girişimlerimiz ve yapılanları başlıklar halinde bakacak olursak:<br />
BAL VEREN BİTKİLER<br />
Çevre ve orman bakanlığı-tab-harüm işbirliği ile Arıcılık ve orman ilişkisinin<br />
geliştirilmesi hususlarında ortak akıl grubu toplantılarında alınan kararlar çerçevesinde<br />
çalışmalar yapılmış ve aşağıdaki protokol hazırlanarak uygulamaya konmuştur.<br />
50
Arılar ve arıcılar ormanlarımızın devamlı konuklardır diyen, Prof Dr. Veysel Eroğlu’na<br />
ve çalışanlarına Türk arıcısı adına şükranlarımızı iletiyoruz.<br />
a)Orman alanlarına arılar için su göletleri yapılması.<br />
b)Yangın şeritlerine ve orman yollarına bal veren ve yangına dayanıklı bitkilerin<br />
dikilmesi.<br />
c)Bal ormanları kurulması. (22 adet bal ormanından ilki Afyonun Şuhut ilçesi Ağzı kara<br />
göleti etrafında kuruldu, 8 Mayıs 2010 tarihinde çevre ve orman bakanının katılımı ile<br />
açıldı)<br />
d)Balsıralı kızılçam çam alanları korumaya alındı.<br />
e)Bal ormanı alanlarında arıları koyacak alanların açılması sağlandı.<br />
f)Orman alanlarında konaklayan arıcıdan herhangi bir ücret alınmaması kararlaştırıldı.<br />
g)Gerektiğinde ormanlık alanlarda üretilen balların tesciline yardımcı olunması ile Türk<br />
balının rekabet şansı artacak.<br />
f)Muğla çam balı arı eko tipinin korunması ve ıslahına destek olmak,<br />
g) Çam balı yapan, çam balsıralı böceği gen kaynakları koruma kapsamına alındı.<br />
ZİRAAT BANKASI TARIMSAL KREDİLER ( ARICILIK KREDİLERİ)<br />
Tarımda kullandırılan arıcılık Yatırım kredilerinin yıllık faiz oranları % 13 den % 6,5<br />
düşürülmesi sağlandı.<br />
Birlik üyelerimiz arıcılarımıza girdi alımında kullanılmak üzere 6 ay ödemesiz ve faizsiz<br />
BAŞAK KART çıkartılmıştır.<br />
2010 yılında ise; işletme ve yatırım kredileri yıllık faiz oranı % 6.50 ayrıca işletme<br />
kredilerinin ödeme süresini 2 yıla çıkartılmıştır.<br />
AKS girmiş arıcılara 10.000 TL, 2 kefille ipoteksiz kredi verilebilmesi kolaylığı<br />
getirilmiştir. Diğer taraftan arıcılıkta kullanılan tüm alet ve malzemeler 5 yıllık yatırım<br />
kredileri içine konarak uygulamaya açıldı.<br />
Hasat kredisi, Araç kredisi, Yatırım kredisi, Başak kart vb. gibi kredi kullanımında<br />
uygulamalar sağlandı.<br />
Sonuçta; Ürünlerini, kredi ödemelerimin zamanı daraldı hemen satmalıyım<br />
düşüncesinden kurtulmaları, krediler arıcılarımızın fiili şartlarına uygun oluşturulmaya<br />
çalışılmıştır. Bu çalışmaları yürütmek için TC <strong>Ziraat</strong> bankası genel müdürlüğü ile<br />
protokol yapılmıştır.<br />
DESTEKLEMELER<br />
Aktif arılı kovana verilen 2008 yılında 4,5 TL,2009 6 TL, 2010 yılında 6 TL desteğin<br />
yetersiz olduğu yönündeki girişimlerimizden sonuç alamadık.<br />
Tarım ve Köy işleri Bakanlığınca yürütülen, Kırsal kalkınma projelerin içine arıcılık<br />
malzemeleri, makine donanım yatırımları, bal paketleme, petek, polen kurutma vb.<br />
%50 hibe kapsamına aldırılmıştır. Ayrıca tarım danışmanlığı uygulamasına başlandı.<br />
51
Tarım ve kırsal kalkınma kurumunun stratejisinde arıcılığın yer alması<br />
sağlanmıştır.Diğer destekleme modelleri üzerinde çalışılmaktadır.<br />
GEZGİNCİ ARICILIK<br />
Arıcılığımızın lokomotifi konumundaki gezginci arıcılarımızın sorunlarına çözüm bulma<br />
yolundaki çabalarımız yapılanmalar ve çıkması beklenen yasalar ile ikincil yasal<br />
mevzuat hazırlığında sağlanacaktır. (5996 veteriner hizmetleri, bitki sağlığı, gıda ve<br />
yem kanununa bağlı yönetmenlikler)<br />
Gezginci arıcılarımızı en fazla sorunlarından 2 tanesi konaklama ve arı sağlık<br />
raporları tanzimidir.<br />
Arıcılık ile ilgili çalışmalarda, Tarım bakanlığı ve İçişleri bakanlığınca 81 il valiliğine 21<br />
Mayıs 2010 tarihinde arıcılık genelgesi yayımlandı. Duyurunun kaymakamlıklara ve<br />
tarım İl/ilçe müdürlüklerine ulaştırıldı.<br />
Arıcılık yönetmeliğinin değişik 5. maddesi gereğince arıcılardan konaklama ücreti<br />
dâhil hiçbir ad altında ücret talep edilmemesi,<br />
Netice itibarıyla; sektörde istihdam sağlaması, kovan sayısı, bal ve diğer arı ürünleri<br />
(balmumu, polen, arı sütü, propolis ve arı zehri) üretimi yapan arıcılarımızın çalışma<br />
kolaylığı sağlandı.<br />
Dünyanın sayılı ülkeleri arasında ilk sıralarda yer alan ülkemiz, arıcılık faaliyetlerinin,<br />
geliştirilmesi ve desteklenmesi kapsamında gösterilecek kolaylıklar aynı zamanda<br />
Polinasyon katkısı ile bitkisel üretimde de üretim, verim ve kalite artışı sağlayarak<br />
milli ekonomiye önemli katkı sağlayacaktır. İlgili birimlerin talimatlandırılması sağlandı.<br />
2010 yılı sonu itibariyle, veteriner sağlık raporlarının sezonluk (4–6 aylık sürelerde<br />
verilmesi) gidilen yerde vize edilmesi yolundaki alınan kararlar ve daha sonraki<br />
uygulama taleplerimiz 5996 Veteriner hizmetleri, Bitki sağlığı, Gıda ve Yem<br />
kanunu, ikincil yasal mevzuat hazırlığı ile sağlanacaktır. Yönetmenliğin çıkmasını<br />
beklemekteyiz. Bu arada veteriner sağlık raporlarının geçerlilik süresi 21 gün<br />
olduğunu belirtmek isterim.<br />
KAÇAK ARI ÜRÜNLERİ-SAHTE BAL<br />
Türkiye ye sınırlardan kaçak yollarla ya da kuşyemi diye giren arı ürünleri arcılığımıza<br />
vurulan en büyük darbedir. Ülkemiz arıcılığının gelişmesini engellemektedir.<br />
Arıcılığımızın bitmesi arıcılık sektörünün yok olması ile kalmayacak, tarım ve<br />
hayvancılık sektörünü de beraberinde yok olacaktır. Piyasada dolaşan yapma ballarda<br />
üretimimizin Pazar değerini düşürdüğü gibi tüketicilerin bala olan öz güvenleri<br />
kalmamıştır. Kaçak arı ürünleri ve yapma bal ‘ı aynı kategoride değerlendiriyor<br />
bunlarla mücadelemizi sürdürüyoruz.<br />
Ülkemize olan sorumluluğumuzdan ve duyarlılığımızdan dolayı öncelikle sorumlu<br />
kurumlarımızı konu ile ilgili hareket etmeleri için uyardık. Kaçak ve sahte ürünlerle<br />
ilgili olarak kurumlarımız hassasiyet gösterdiler. Yapılması gerekenler noktasında<br />
çalışmalarımızı hassasiyetle sürdürmekteyiz. Arılarımızın emeğini kimseye<br />
çaldırmayacağız.<br />
3 Şubat 2010 tarihinde Tarım ve Köyişleri bakanlığı müsteşarı başkanlığında üst<br />
düzey toplantı yapıldı, Bal tebliği, Alkolsüz içecekler tebliği, Etiketleme tebliği yeniden<br />
düzenlenmesi kararlaştırıldı.<br />
52
Tarım ve Köyişleri bakanlığı ve Kültür ve Turizm Bakanlığın nezdinde yaptığımız<br />
girişimler ve ekip çalışmaları sonuç vermeye başlamıştır, otellere yapılan denetimler<br />
sonucu otel balı tanımlı Glikoz denetimler sonucu satışı engellenmiştir.<br />
ARICILIK GİRDİLERİ (TEMEL PETEK)<br />
Doğal bal üretmek sorumluluk anlayışımızın ve işimizin gereğidir. Bu amaç<br />
doğrultusunda her türlü çalışmanın içinde olduk. Ancak doğal ürün için doğal girdi<br />
konusunda bu güne kadar hiçbir yardım ve çaba görmedik.<br />
Özellikle petek üretimimizde yaşanan olumsuzlukların bedeli arıcılarımıza mal<br />
edilmemelidir. İşte bu noktadan hareketle bütün petek üretim tesislerinin<br />
Sterilizasyonlarının oluşturması gerekmektedir. Konu ile ilgili olarak yakından takip<br />
ediyoruz. Petek üretiminde sterilize sistemi olmayan kuruluşlardan petek işlenmesi<br />
engellenecek ve kuruluş bazında şikâyet edilecektir. KKGM 2010/02 sayı genelgede<br />
petek üretim işletmeleri denetimlerin başladığını görmekteyiz, para vererek peteklerle<br />
hastalık satın almak istemiyoruz. İthal gelen bal mumlarının da Yavru arı hastalıkları<br />
yönünden analizlerinin yapılmasını talep ettik. Türk Gıda kodeksi bal tebliğinde<br />
tekliflerimiz gündeme alındı.<br />
DAMIZLIK<br />
Bal arılarındaki zengin genetik çeşitlilik ile Türkiye, bal arıları açısından Anadolu gen<br />
merkezi durumundadır.<br />
Bu zenginlik, Apis mellifera’nın ırk ve çeşitli eko tiplerini içermektedir:<br />
Bu eko tipler; Anadolu, Kafkas, Karadeniz, Muğla, Trakya ve Güney Anadolu’dur<br />
Türkiye bal arılarının gen kaynaklarını koruma ve ıslahı projesinin hazırlanmıştır,<br />
Tarım ve Köyişleri bakanlığının ilgili birimlerine sunuldu.<br />
KURUMSAL YAPI<br />
Kurumsallaşmaya çok önem veriyoruz. Tüm il birliklerimiz idari ve mali olarak<br />
işlevlerinin aynı olmasını arzu ediyoruz. Bu doğrultuda ilgili kurumlardan ve<br />
Bakanlıklardan yeterli destek alınarak eğitimlerimiz devam edecektir.<br />
Kurduğumuz AKS ile Türkiye de üretilen tüm arı ürünlerinin kayıt altına alınması<br />
ve haksız rekabet engellenecektir.<br />
TAB tarafından hazırlanan strateji planımızla önümüzdeki beş yılı planlamış<br />
bulunuyoruz.<br />
POLİNASYON<br />
Kuruluşumuzdan bu yana her platformda bıkmadan tarım alanları için arının önemini,<br />
arının bitki için su kadar önemli olduğunu vurgulamaktayız, sonuç alıncaya kadar<br />
kamuoyu oluşturmaya devam edeceğiz. Arıcılara Polinasyon desteği ödeninceye<br />
kadar. (Birkaç örnek Ayçiçeğinde %62, Kirazda %75, Elmada %47, Bademde%90,<br />
Korungada %78 bal arıları verim artışı sağlıyor bunu bilincindeyiz.)<br />
Arıcı kardeşlerimize bir uyarımız var. Ayçiçeği tozlaşmasında arıcılarımıza ücret<br />
ödenmektedir. Bu bir lütuf değildir. Arılarımızın emeğidir. Arıcılar bunun daha fazlasını<br />
hak ettiklerinin bilincinde değiller. Sevgili meslektaşlarım bırakınız sizlerin adına<br />
pazarlıkları birlikleriniz yapsın. Sizlere gelen işletme sahiplerine birliğinizi gösterin.<br />
53
Nasıl daha fazla kazandığınızı göreceksiniz. Ben demeyi bırakıp biz diyebildiğimiz gün<br />
alın terimiz yerde kalmayacaktır.<br />
PAZARLAMA<br />
Arıcılıkta en önemli sorunlarımızdan bir tanesi pazarlamadır. Örgütlenmedeki<br />
aksaklıklarımız nedeni ile çözümünde çok zorlandığımız, ürettiğimizi değer fiyatından<br />
satamamamızdır. Konunun çözümü ile ilgili olarak neler yaptık.<br />
2 Temmuz 2009 tarihinde, 2009 yılında üreticiye 1 kg balın maliyeti çıkartılmış kg/<br />
6.30Tl il birliklerimize deklare edilmiş ve bu maliyet fiyatının altında bal satılmaması<br />
hususunda açıklamalarda bulunulmuştur. Bu balların market fiyatları 12–30 TL<br />
arasındadır.<br />
Doğrudan satış kanalı ile tüketiciye daha ucuz ürün sunmayı hedefliyoruz.<br />
Bal paketleyici dernekleri temsilcileri ile bir araya gelinerek çözüm için arayışımız oldu.<br />
Muğla’da ve Ankara’da olmak üzere 2 toplantı yapıldı. Bal fiyatlarına karışmamamız<br />
konusunda tavsiyeler aldık.<br />
TAB’ın ürettiği balın fiyatına seyirci kalması gibi bir saçmalık olamazdı.<br />
Konunun önemi ve hassasiyeti kamuoyunun bilgisine sunulmak üzere görsel ve yazılı<br />
basının dikkati çekildi. Eylül, Ekim ve Kasım aylarında haftada bir yayın organı konuyu<br />
gündeme taşıdı.<br />
TAB, Muğla da eylem gerçekleştirdi. Bal fiyatlarındaki düşüşün nedenleri, sektör<br />
içindeki kuruluşların bu konudaki sorumluluk payları, arıcı, merkez birliği ve il birlikleri<br />
olarak neler yapıla bileceği açıklandı. En önemlisinde ürettiğimiz balları bağırıp<br />
çağırarak dökmedik, 5000 kavanoz bal tüketici ile buluşturduk. Katılıma gelince<br />
bildiğiniz gibi herkes başkalarından bir şeyler yapsın diye bekliyor hep aynı hastalık.<br />
Sevgili arıcı dostlarım, ülkemizde bal fiyatlarında tekelleşme hâkimdir. Balı üreten<br />
olduğumuz gibi işleyen ve alan olacağız. Veyahut Birlik olup direneceğiz. Direnmez<br />
iseniz üzerimizde daha çok (arıcı keneleri) varroalar beslenecektir. Her il ürettiği balı<br />
marka yapıp TAB markası ile yurt içi yurt dışı pazarlara sunacaktır.<br />
Gelişmiş ülkelerde bal ve arı ürünleri tüketimi oldukça fazladır. Bal dış alımına<br />
baktığımızda Japonya 60 bin ton, Almanya 94 bin ton, ABD 105 bin ton dış alım<br />
yapmaktadırlar.<br />
Çok zor şartlarda ürettiğimiz balımızı pazara çıkarmaya kesin karalıyız. Yirmi iki il<br />
birliğimizde markalar alındı, iç pazarda bal evleri projemiz ile tüketiciye ulaşacağız.<br />
ARICILIK YASASI<br />
Tüm sorunlarımızın özünde ülkemiz tarımının sigortası konumundaki arcılığın günü<br />
birlik yönetmeliklerle idare edilmeye çalışılmasıdır. Konunun önemi ve ehemmiyeti<br />
meclis çatısı altındaki partilere anlatılmış ayrıca tarım komisyonu başkanı Sayın Vahit<br />
KİRİŞCİ ile de görüşülmüş. Görüşmelerimizden olumlu sonuçlar alınması üzerine<br />
arıcılık yasası taslağı çalışılmaya başlanmıştır.<br />
TAB, Bal evleri projesi uygulamaya konacaktır. Bu konuda her arıcı destek<br />
sağlayacaktır. Aksi takdirde Acımasız sermayenin tuzağında yok olup gideceğiz.<br />
Sizleri TAB olarak iyi günde değil, acıda, tasada ve sevinçte birlik olmaya davet<br />
ediyoruz.<br />
54
Sevgili üyelerimiz, takdir edersiniz ki sektörün rehabilite çalışmaları hemen sonuç<br />
vermiyor. Devletin mevcut yapısı ile arıcının ve sivil toplum kuruluşlarının uyum içinde<br />
çalışmaları zaman içinde ve sürekli takip edilirse netice vermektedir.<br />
Devlet Kurumları, Üniversiteler ve Türkiye Arı Yetiştiricileri Merkez Birliği işbirliği içinde<br />
çalışmaktadır.<br />
Çalışmada emeği geçen ekip arkadaşlarımla, sürdürülebilir, kalıcı, bereketli bir arıcılık<br />
için çalışmak ve buluşmak dileğimizle.<br />
TÜRKİYE ARICILIĞININ DÜNÜ, BUGÜNÜ VE YARINI İÇİNDE HACETTEPE<br />
ÜNİVERSİTESİ ARI VE ARI ÜRÜNLERİ UYGULAMA VE ARAŞTIRMA<br />
MERKEZİNİN(HARÜM) YERİ<br />
Kadriye SORKUN<br />
Hacettepe Üniversitesi Fen <strong>Fakültesi</strong> Biyoloji Bölümü<br />
Hacettepe Üniversitesi Arı ve Arı Ürünleri Uygulama ve Araştırma Merkez Müdürü<br />
Beytepe-Ankara<br />
Milyonlarca yıldan bu yana çok fazla genetik ve morfolojik değişikliğe uğramadan<br />
günümüze ulaşan bal arısı ve onun çok yakın dostu nektar ve polen veren bitkilerin<br />
birlikte verdikleri yaşam serüveninin genel adıdır arıcılık.<br />
Tüm dünyada olduğu gibi Anadolu’da da arıcılığın bir tarihçesi vardır ve bu tarihçe<br />
1500-1600’lü yıllara kadar dayanmaktadır. Şeker fabrikalarının henüz açılmadığı<br />
dönemlerde bal ve pekmez tatlandırıcı olarak tüketilmekte ve fırıncılık işlerinde<br />
kullanılmaktaydı.<br />
Cumhuriyetin kurulduğu yıllarda ise, her konuda olduğu gibi arıcılık konusunda da<br />
birçok çalışma başlatılmış ve arıcılığın bir iş kolu olarak algılanmasına paralel olarak<br />
kırsal kalkınma alanında kullanılması ön plana çıkmıştır.<br />
1950’li yıllara gelindiğinde Tarım Bakanlığı kanalı ile Ankara’da bir arıcılık enstitüsü<br />
kurulmuştur. Bu durum ülkemiz için çok önemli bir adım olmakla birlikte siyasi<br />
nedenlerle kalıcı olamamıştır. Daha sonraki yıllarda kurulan bazı kooperatifler ve<br />
dernekler aracılığı ile benzer çalışmalar yapılmaya başlanmış ise de bu gayretler çok<br />
yeterli düzeyde olamamıştır.<br />
Ancak 1969’lu yılların başında Prof. Dr. Necmi Sönmez önderliğinde kurulan Türkiye<br />
Kalkınma Vakfı (TKV) birçok alanda (et, süt, peynir, halı, arı) kırsal kalkınma<br />
projelerine verdiği önemle anılmaya başlanmış ve Entegre Arıcılık Projesi kapsamında<br />
Ankara-Kazan’da bir arıcılık tesisi kurmuştur. O yıllarda Kazan’da başlayan arı ve<br />
ürünleri çalışmaları dalga dalga tüm yurtta hissedilmeye başlanmış olup arıcı eğitimi,<br />
ana arı üretimi, nektarlı bitki herbaryumunun kurulması, teknik arıcılık dergisinin<br />
çıkarılması, bal analizlerinin yapılması, arı hastalıklarının teşhis ve tedavisi gibi<br />
konularda projeler başlatılmış ve birçok proje hayata geçirilmiştir.<br />
Türkiye üniversitelerinde ise benzer çalışmalar 1970’li yıllarda başlamıştır. Hacettepe<br />
Üniversitesindeki araştırmalar da aynı yıllara paralel olarak devam etmiş ve 2000<br />
yılında ülkemiz üniversitelerinden Hacettepe’de ilk “Arı ve Arı ürünleri Uygulama ve<br />
Araştırma Merkezi” resmen kurulmuştur. Bu yılları takiben birçok üniversitemizde arı<br />
55
ve ürünleri konusunda araştırma merkezleri kurulmaya başlamıştır. 2003 yılında<br />
kurulan Türkiye Arı yetiştiricileri Birliği (TAB) ile arıcılık konusunda yapılan çalışmalar,<br />
projeler belki de son 50 yıldaki çalışmaların önüne geçmiştir. Günümüz Türkiye’sinde<br />
üniversiteler, ilgili bakanlıklar, arıcı birlikleri, sivil toplum örgütleri el ele çalışarak<br />
mevcut durumu “daha ileriye, en iyiye götürme” yarışına girmişlerdir.<br />
ÜLKEMİZ ARICILIĞINDA YENİ YOL HARİTASI KONUSUNDA ÖNERİLER<br />
İbrahim ÇAKMAK<br />
Uludağ Üniversitesi, Arıcılık Geliştirme-Uygulama ve Araştırma Merkezi, Nilüfer-Bursa<br />
Ülkemizin yıllardır süregelen arıcılık problemlerinin çözümü konusunda özellikle son<br />
10 yılda önemli gelişmeler kaydedilmesine rağmen çoğu hala çözüm beklemektedir.<br />
Bu durumda sorunların doğru olarak belirlenmesi en önemli aşama olacaktır. Bu<br />
sorunları ne kadar doğru şekilde teşhis edersek o kadar başarı seviyesini artırma<br />
potansiyeline sahip oluruz. Ana hatları ile ülkemiz arıcılığında yapılması gereken<br />
çalışmaları ana hatları ile özetlersek;<br />
1. Kovan yapımında kullanılan ağaç ve malzemelerin kalitesi, kovan<br />
standartlarının bölgesel veya ulusal düzeyde belirlenmesi,<br />
2. Ham Petekler: deterjan, parafin, naftalin ve ilaç kalıntılarına çözüm<br />
getirilmesi,<br />
3. Beslemede kullanılan kek (soya unu, GDO ürünü fruktoz), şurup, katı şeker<br />
konusundaki karmaşanın çözümlenmesi,<br />
4. Dirençli yerli arı hatlarının seçimi ve yerli ırkların korunması: Başta<br />
Varroa’ya karşı olmak üzere; Güve, Nosema, Mantar, Bakteri, Virüsler,<br />
5. Sentetik kimyasalların yerine doğal ilaçların kullanılması,<br />
6. Tarımsal ilaç kullanılan bölgelerden uzak durulması ve Doğal veya Ekolojik<br />
tarım bölgelerinin tercih edilmesi,<br />
7. Uygun olabilecek bölgelerde ve özellikle ağaçlandırma sahalarında bal<br />
ormanlarının oluşturulması,<br />
8. Arıcılık malzemeleri: özellikle süzme makinaları, depolama kapları gibi tüm<br />
arıcılık malzemelerinde sağlıklı ve mümkünse doğal malzemeler tercih<br />
edilmeli, hijyenik kurallara titizlik gösterilmesi,<br />
9. Gezginci arıcılığın bölgesel ve arı ırklarının doğal habitatlarına göre<br />
yapılması,<br />
10. Bölgesel Arıcılık eğitim merkezleri ve AB tarafından akredite olabilecek<br />
ulusal arı ürünleri analiz laboratuarlarının en kısa zamanda kurulmasıdır.<br />
Tüm bu sorunların veya çoğunun çözülmesi durumunda ülkemiz arıcılığında çok ciddi<br />
anlamda olumlu gelişmeler olacağı kuşkusuzdur. Fakat bu sorunların nitelikli ve yeterli<br />
birikime sahip araştırmacıların çalışmaları sonucunda ancak çözülebileceğini ve<br />
bunun için ciddi oranda emek ve kaynak harcanması gerekmektedir. Sonuçta başta<br />
arıcıların bu sorunların çözümünü Birlikler ve Dernekler vasıtası ile talep etmesi ve<br />
sonucunda Üniversiteler, Tarım Bakanlığı ve Tübitak gibi kurumların arıcılık<br />
konusundaki nitelikli çalışmalara destek vermesi ile mümkün olabilecektir.<br />
Anahtar Kelimeler: Arıcılık sorunları, arıcılık malzemeleri, direnç, hastalıklar, gezginci<br />
arıcılık, tarım ilaçları<br />
56
İZMİR YÖRESİ BAL ARILARININ (Apis mellifera L.) TECRİTLİ ADA<br />
KOŞULLARINDA ISLAH ÇALIŞMALARI<br />
Üzeyir KARACA<br />
Ege Tarımsal Araştırma Enstitüsü, Menemen - İzmir<br />
Ülkemiz sahip olduğu zengin doğal bitki örtüsü ve bölgeden bölgeye farklılık gösteren<br />
ekolojik yapısıyla, başta Anadolu ırkı olmak üzere değişik bal arısı ırk ve ekotiplerinin<br />
gen merkezi durumundadır. Bu konuma ve arıcılığımızda son yıllardaki gelişmelere<br />
rağmen kovan (koloni) başına ortalama bal verimi ancak 16 kg'a yükseltilebilmiştir.<br />
Oysa arıcılığı gelişmiş pek çok ülkede koloni başına ortalama bal verimi 30 kg<br />
dolayında olup bu değerin dünya ortalaması 20 kg'dır. Ülkemizin flora zenginliği ve<br />
sahip olduğu büyük arıcılık potansiyeli dikkate alındığında koloni başına ortalama bal<br />
veriminin yükseltilmesi bir zorunluluktur.<br />
Enstitümüz 2009 yılında suni tohumlama çalışmalarında aksamaların olmasından<br />
sonra ilk 50 koloniyi kıyıdan uzaklığı 11 km olan ve bal arıları bakımından ari olan<br />
Eşek adasına götürme kararı aldık. Koloniler 11 Nisan 2010 tarihinde adaya<br />
götürülmüş ve ilk 50 koloni yanında 280 çekirdek (ruşet) kutucuk köpük kolonileri de<br />
çıkmasına 2 gün kalan ana memeleriyle birlikte adaya gemi yardımıyla götürülmüştür.<br />
Ülkemizde bu çalışmanın ilk olması ve ıslah çalışmasının adada yapılması yönünden<br />
bu tip çalışmalar diğer araştırmalara örnek olacaktır. Adada 28 gün kalınarak 245 adet<br />
ana çiftleştirilmiş, çiftleştirilen analar kafeslere toplanarak Menemen’e getirilmiş ve 200<br />
adede indirilerek koloni oluşturulmuştur. Koloni oluşturulan analarda yetersiz<br />
çiftleştirmenin olmadığı ve iyi bir performans gösterdiği tespit edilmiştir.<br />
Yukarıda verilen açıklamalar çerçevesinde bu projenin amacı; İzmir yöresi bal<br />
arılarının bireysel üstünlüklerine dayanan kitlesel (mass) seleksiyonu ile verimli bir<br />
hattın oluşturulması, bu hattan üretilecek damızlık koloni ve/veya ana arıların bölge<br />
arıcılarına ulaştırılarak üretici düzeyinde koloni başına birim üretkenliğin artırılması, bu<br />
çalışmadan sonra başlatılacak melezleme ve hibrit çalışmaları için gerekli materyalin<br />
oluşturulmasıdır.<br />
KAPADOKYA’DA ARICILIK<br />
Savaş SARIÖZKAN 1 , Abdullah İNCİ 2 , Alparslan YILDIRIM 2 , Önder DÜZLÜ 2<br />
1 Erciyes Üniversitesi Veteriner <strong>Fakültesi</strong>, Hayvan Sağlığı Ekonomisi ve İşletmeciliği<br />
ABD, Kayseri<br />
2 Erciyes Üniversitesi Veteriner <strong>Fakültesi</strong>, Parazitoloji Anabilim Dalı, Kayseri<br />
Bu çalışmada, küçük Kapadokya olarak tanımlanan bölgede yer alan başta Nevşehir<br />
olmak üzere, Niğde ve Kayseri’de arıcılığın mevcut durumu ortaya konularak yaşanan<br />
sorunlara çözüm önerileri getirilmeye çalışılmıştır. Bölgedeki arıcılığın yapısı, kovan<br />
sayısı, bal üretimi ve verimlilik yönünden hem kendi içerisinde hem de Türkiye geneli<br />
ile karşılaştırmalı olarak incelenmiştir. Yapılan değerlendirme sonunda, 2008 yılı<br />
57
verilerine göre bölgede en fazla kovan sayısı (39.068 adet) ve bal üretiminin (577 ton)<br />
Kayseri ilinde gerçekleştiği, ancak verimlilik yönünden Niğde ilinin daha iyi durumda<br />
olduğu (18,4 kg/kovan) anlaşılmıştır. Nevşehir ilinin gerek kovan sayısı, gerekse bal<br />
üretimi ve verimlilik konusunda incelenen illerin ortalamasının altında olduğu<br />
belirlenmiştir. Arıcılığın asıl iş kolu olarak görülmesinin, bölgede bu hayvansal üretim<br />
dalının gelişmesine katkı sağlayacağı düşünülmektedir.<br />
ADNAN MENDERES ÜNİVERSİTESİ ÇİNE ARICILIK MÜZESİ<br />
Mustafa KÖSOĞLU 1 , Cengiz BEKTAŞ 2<br />
1 Adnan Menderes Üniversitesi Çine Meslek Yüksekokulu, Çine- Aydın<br />
2 Bektaş Mimarlık İşliği, Kuzguncuk-İstanbul<br />
Yüzlerce uygarlığa beşiklik etmiş olan Anadoluda çok eski çağlardan beri arıcılık<br />
yapıldığına dair kanıtlar mevcuttur. Anadoluda arıcılığa ait ilk yazılı metinlere M.Ö.<br />
1300 dolaylarında Boğazköy'de bulunan Hitit dönemi yazıtlarında rastlanmaktadır.<br />
Ege Bölgesinde de uzun yıllar arıcılık yapıldığının belirtileri olup, Efes bunlardan en<br />
önemlisidir. Tanrıçanın kutsallığı ile özdeş olan arı Efes antik kentinin simgesidir.<br />
Bugün Türkiye 4,5 milyonun üzerindeki koloni varlığı ile dünyada 2. sırada yer alırken,<br />
ortalama 75 bin ton bal üretimiyle yıllara göre dünya sıralamasında 4.-7. sıralar<br />
arasında yer alır. Tarım ve Köyişleri Bakanlığı istatistiklerine göre ülkede yaklaşık<br />
153.000 arıcı aile bulunmaktadır. Bunların 34.000’i göçer arıcılık yapmaktadır. Bu<br />
üreticiler toplam koloni varlığının % 70–80’ine sahip olup, toplam bal üretiminin,<br />
%90’lık bölümünün bu işletmeler tarafından sağlandığı tahmin edilmektedir.<br />
Ege Bölgesi de 1 milyonun üzerinde koloni varlığı, bir o kadar da göçer arıcıların iklim<br />
şartlarından dolayı kolonileri kışlatmak ve baharda erken geliştirmek yanında,<br />
sonbaharda çam balından yararlanmak için ziyaret ettikleri ülkemizde arıcılığın<br />
yapıldığı en yoğun ve önemli bölgesidir. Bölge aynı zamanda önemli turizm alanlarını<br />
barındırmaktadır.<br />
Bugün dünyada ve özellikle Avrupada çoğu ülkede arıcılık müzesi varken böyle önemli<br />
potansiyele sahip ülkemizde eksikliğini hissettiğimiz bir arıcılık müzesini oluşturmak<br />
amaçlanmıştır. Adnan Menderes Üniversitesi ve Aydın İli Milli Eğitim Müdürlüğü<br />
işbirliğinde, Adnan Menderes Üniversitesi Çine Meslek Yüksekokulu, Çine Belediyesi<br />
ve Çine Gelişim Vakfının ortak projesidir.<br />
Hedefimiz; arıcılığın geçmişten günümüze izlerinin bulunduğu, arıyı gelecek nesiller<br />
sevdirebilen, arıcılarımıza teknik bilgiyi doğru ve uygulamalı aktarabilen, tüketici<br />
bilincinin oluşmasına katkı sağlayan, kendini her gün geliştiren, sanal ortamda da etkili<br />
olan, yaptığı etkinliklerle tanınan dinamik bir müzedir.<br />
58
ARICILIKTA SİGORTA<br />
Hilal ERDOĞAN<br />
Sesyon Sigorta<br />
Arıcılık dikkat ister, emek ister, zaman ister. Biliyoruz ki ailenize, sevdiklerinize ve en<br />
önemlisi kendinize güven dolu bir gelecek hazırlamak için yıllarca çalıştınız. Peki ya<br />
bir gün hiç beklemediğiniz bir anda, elinizde olmayan sebepler yüzünden, tüm<br />
emekleriniz yok olup giderse ne yapardınız?<br />
Biz de sizleri düşündüğümüz için 2009 yılında Türkiye’de bir ilke imza atarak siz<br />
arıcıların sermayesini güvence altına alıyoruz. 2009 yılından bu yana yangın, sel, su<br />
baskını, fırtına, hortum ve nakil esnasındaki kazalardan dolayı ödenen hasar yaklaşık<br />
750.000 TL’nin üzerindedir.<br />
Sermayeniz olan kovanlarınızı bir yıl boyunca kovan başına sadece 1 TL karşılığında<br />
tüm nakillerinizde kazaya karşı ayrıca konaklama yaptığınız yerlerde ateşli yangın, sel,<br />
su baskını ve fırtınaya karşı güvence altına alıp karşılığında 150 TL teminat<br />
verilmektedir.<br />
Ayrıca baraka ve çadırınızı yangın, sel su baskını, fırtına ve hortuma karşı 6 TL<br />
karşılığında güvence altına almakta ve hasar durumunda 3.000 TL teminat<br />
verilmektedir.<br />
ARI ÜRÜNLERİ ÜRETİMİNDE İYİ ARICILIK UYGULAMALARININ ÖNEMİ<br />
Taylan SAMANCI ¹, Aslı Elif SUNAY ²<br />
1 Altıparmak Gıda ve Tic. Koll. Şti. (Balparmak) <strong>Ziraat</strong> Mühendisi, İstanbul<br />
2 Altıparmak Gıda ve Tic. Koll. Şti. (Balparmak) Gıda Yüksek Mühendisi, İstanbul<br />
Arı ürünleri, tüketiciler tarafından yıllar boyunca doğal olarak bilinen ve güvenle<br />
tüketilen gıdalar olmuştur. Ancak arıcılığın gelişmesiyle birlikte ülkemizdeki kovan<br />
sayısının artması, bununla beraber arı hastalıklarının yayılması, tarım ve veteriner<br />
ilaçlarının kullanımının çoğalması arı ürünleri ile ilgili çeşitli gıda güvenliği sorunlarını<br />
gündeme getirmiştir. Bu sorunların çözümüne yönelik olarak, diğer tarımsal<br />
faaliyetlerde olduğu gibi, arı ürünlerinin üretiminde de iyi tarım uygulamaları önem<br />
kazanmıştır. Bal, polen, arı sütü ve propolis gibi arı ürünlerinin üretimi tamamen arazi<br />
şartlarında yapıldığından, üretim aşamalarında ve depolama sırasında arıcıların<br />
ürünlere ilişkin olası biyolojik, kimyasal ve fiziksel tehlikelerle ilgili bilgi sahibi olması ve<br />
gerekli tedbirleri alması önem arz etmektedir. Güvenli ürünlerin üretimi, uygun arılık<br />
seçimi, arıcının bilgi ve deneyimi, üretimde kullanılan araç ve ekipmanlar ve ürünlerin<br />
saklama ve depolama koşullarından etkilenmektedir. Ülkemizde gelişen tarımla<br />
beraber pestisitlerin yaygın olarak kullanılması, su kaynaklarının azalması ve arı<br />
kovanlarının artması arılık yeri seçiminin önemini ortaya çıkarmaktadır. Arı hastalık ve<br />
zararlıları ile mücadelede, arıcının bilgi ve deneyimi ön plana çıkmakta ve ürünlerle<br />
59
ilgili kalıntı riskini direk etkilemektedir. Benzer şekilde, üretimde kullanılan araç ve<br />
ekipmanlar, ağır metal ve mikrobiyolojik kontaminasyon kaynağı ve çapraz bulaşma<br />
etkeni olabilmektedir. Bunun yanında özellikle ülkemizde hasatta çadırların<br />
kullanılması hijyen açısından uygun olmamakta, bu işlemin yoğun arıcılık yapılan<br />
illerde kurulacak modern bal sağım merkezleri ile modernize edilmesi gerekmektedir.<br />
Göçer arıcılık açısından önemli bir başka konu da seyyar tuvalet uygulamasının<br />
yaygınlaşmasıdır.<br />
Bu çalışmada arı ürünlerinin üretiminde gıda güvenliği sorunları aktarılmış ve bu<br />
sorunların çözümüne yönelik iyi arıcılık ve hijyen uygulamaları ülkemiz ve dünyadan<br />
çeşitli örneklerle aktarılmıştır. Sonuç olarak, kovandan sofraya gıda güvenliğinin<br />
sağlanmasının, iyi arıcılık uygulamalarının yaygınlaşması, sektörün konuya olan ilgisi,<br />
modernizasyon çalışmaları, yasal düzenlemeler ve eğitimle olan ilgisi vurgulanmıştır.<br />
MOBIL ARICILIK SISTEMI (MAS)<br />
Feyzullah KONAK Veysel Serkan GÜNBEY Ümit KAYABOYNU<br />
Zir. Yük. Müh., Arıcılık Araştırma Enstitüsü Müdürlüğü, Ordu<br />
Özet: Mobil Arıcılık Sistemi gezginci arıcılık koşullarına uygunluğunun araştırılması<br />
(MAS) projesi modern arıcılığı geliştirme konusunda ülkemizde orijinal ilk çalışma<br />
olma özelliği taşımaktadır. MAS, verimsiz birçok koloniden üretim etkinliği yüksek<br />
koloniler oluşturularak kışlatmaya arı bırakılmadan çiçeklerin yoğun nektar salgıladığı<br />
en yakın alanlarda nektar akımlarını hijyenik şartlarda doğal arı ürünlerine<br />
dönüştürülmesine sağlayan bir sistemidir.<br />
MAS 3 bölümden oluşmaktadır. Bölümlerden birincisi 130 adet özel tasarımlı kovan<br />
içeren arılık bölümü, ikincisi 4 kişinin kalabildiği 9 m 2 kullanım alanı olan bir arıcı evi<br />
bölümü, üçüncüsü ise çeşitli amaçlara uygun 5 m 2 'lik çadır bölümüdür. Bu bölümlerin<br />
dışında 2 ton kapasiteli bal deposu ve 650 litre kapasiteli su deposu ile özel çerçeve<br />
taşıma kasaları bulunmaktadır.<br />
MAS uygulaması ülkemiz arıcılığı için yeni bir üretim modeli olarak<br />
değerlendirilmelidir. Başarılı bir üretim planlaması ile çok verimli sonuçlar elde<br />
edilebilecek bir modeldir. İlk yatırım maliyeti biraz yüksek olmakla beraber güvenilir ve<br />
hijyenik arı ürünleri üretmek için ideal bir yöntemdir. Bu sistem özel koloni yönetimi ve<br />
yetiştirme modelleri içerdiğinden yetişmiş teknik eleman ve modern ekipmanlar<br />
gerektirmektedir. Nektarlı bitkilerin çiçeklenme dönemlerine göre planlama yaparak bu<br />
sistem uygulandığında arıcılıkta özellikle bal üretiminde ülke ortalamasından 2-5 kat<br />
fazla bir verim artışı gerçekleştirmenin mümkün olabileceği görülmüştür.<br />
60
ÇANAKKALE ARICILIĞININ GÜNCEL PROFİLİ VE PROFİL BAĞLAMINDA<br />
ÖNERİLER<br />
Coşkun KONYALI 1 Umut ÖZKAN 2 Cahit İLERİ 3 Harun BAYTEKİN 4 Türker SAVAŞ 4<br />
1 <strong>Çanakkale</strong> <strong>Onsekiz</strong> <strong>Mart</strong> Üniversitesi Lapseki Meslek Yüksekokulu<br />
2 <strong>Çanakkale</strong> Tarım İl Müdürlüğü<br />
3 <strong>Çanakkale</strong> Arıcılar Birliği<br />
4 <strong>Çanakkale</strong> <strong>Onsekiz</strong> <strong>Mart</strong> Üniversitesi <strong>Ziraat</strong> <strong>Fakültesi</strong><br />
<strong>Çanakkale</strong> arıcılığının mevcut profilinin ortaya konması durum değerlendirmesi ve<br />
arıcılığın geleceğinin planlanmasında ilk adım olarak kabul edilebilir. Bu amaçla bu<br />
bildiride <strong>Çanakkale</strong> arı yetiştiricileri ile yapılan anket sonuçları ve durum<br />
değerlendirmesi yer almaktadır. Toplamda 78 arıcı ile gerçekleştirilen anket<br />
çalışmasının sonuçlarına göre arıcılıkla uğraşanların yaklaşık %50’sinin 50-59<br />
yaşlarında, ilköğretim mezunu ve farklı meslek ve iş konularından emekli oldukları<br />
tespit edilmiştir. Kovan sayısı irdelendiğinde 100’den daha fazla kovana sahip<br />
arıcıların payının %42 olduğu görülmüştür. Arıcıların %67’sinin 10 çerçeveli kovanları<br />
kullandıkları saptanmıştır. Ankete katılan arıcıların %24’ünin sabit arıcılık yaptığı<br />
görülürken, %66’sının bölge sınırları içerisinde kısa mesafeli göçer arıcılık yaptığı<br />
belirlenmiştir. Bal ana ürün olarak üretilmekte, ayrıca arıcıların %20’sinin polen<br />
üretiminde bulunduğu tespit edilmiştir. Arıcı başına düşen kovan sayısının arıcılık<br />
yapış süresiyle orantılı olarak arttığı tespit edilen diğer bir husustur. Kovan başına bal<br />
veriminin arıcı başına kovan sayısına göre değişimi irdelendiğinde 50-99 kovana sahip<br />
arıcıların daha yüksek bal verimine sahip oldukları saptanmıştır. Arıcıların kovan<br />
başına bal verimi bakımından durumu tespit edildiğinde ise arıcıların %50’ye yakınının<br />
kovan başına 10-19 kg arasında bal üretiminde bulundukları tespit edilmiştir.<br />
Varroanın en yaygın görülen hastalık olduğu bulgulanmış, yetiştiricilerin en fazla<br />
hastalık ve zararlılara yönelik eğitim almak istedikleri tespit edilmiştir. Bu bilgiler<br />
ışığında <strong>Çanakkale</strong> arıcılığının gelişmesinde ve üretimin artmasında arıcıların eğitim<br />
olanaklarının geliştirilmesi, arıcılığın profesyonelleşmesi ve ticarileşmesi olanaklarının<br />
sağlanması gerekmektedir.<br />
SÜRDÜRÜLEBİLİR BİR YAŞAM VE KIRSAL KALKINMA İÇİN ARICILIK<br />
Kemal ÇELİK<br />
<strong>Çanakkale</strong> <strong>Onsekiz</strong> <strong>Mart</strong> Üniversitesi <strong>Ziraat</strong> <strong>Fakültesi</strong> Zootekni Bölümü<br />
ÖZET<br />
Kırsal kalkınma, belirlenen ilkeler ve hedefler doğrultusunda öz de kırsal<br />
alanlarda yaşayan ve ekonomi, sosyal türlü dertlerle boğuşan insanlarımızın bir bütün<br />
olarak motive edilmesiyle sağlanabilir. Bununun gerçekleşmesinin en önemli iki aracı,<br />
eğitim ve örgütlenmedir. Yalnızca bu yolla sağlanması olası görünen insan<br />
kaynaklarının geliştirilmesi ve bunun üretime yansıtılmasıyla refaha katkı<br />
sağlanacaktır. Ülkemizde kırsal kalkınmaya yönelik geliştirilen entegre kırsal kalkınma<br />
projeleriyle son 40 yıl da önemli mesafeler kat edilmiş ama hiçbir zaman arzulanan<br />
hedefe ulaşmamıştır. Kırsal yerleşim deseninin genel görünümünün, mekansal<br />
dağınıklık, sayısal çokluk ve düşük nüfus yoğunluğu olan ülkemizde özellikle floranın<br />
güçlü olduğu alanlarda arıcılık önem kazanmaktadır. Kırsal kesimde tarımsal üretimin<br />
teşviki ve verimliliğin artırılması amacıyla üreticilere değişik destekler sağlanmaktadır.<br />
Genelde tarımsal destekler olarak ifade edilen bu önemli kaynaklara son zamanlarda<br />
61
AB’nin hibe kredileri de eklenmiş olup, yalnızca kaynak sağlama ile sınırlı olmayan bu<br />
kaynak, arıcılarımızın Avrupa arıcıları ile işbirliği, entegrasyonu ve becerilerini<br />
artırmaları açısından da önemlidir. ÇOMÜ liderliğinde hazırlanan ve NL, IT, BE, HU,<br />
PL ‘dan arıcı bilim adamları ve birliklerin dahil olduğu projeye ülkemizden <strong>Çanakkale</strong><br />
Arıcılar Birliği’nin de ortak olması AB projelerinden kaynak kullanma açısından önemli<br />
bir adımdır.<br />
62
ARI BİYOLOJİSİ<br />
63
DOĞU AKDENİZ BÖLGESİ KOŞULLARINDA YETİŞTİRİCİLİĞİ YAPILAN<br />
BALARISI (APİS MELLİFERA L.) KOLONİLERİNDE HİJYENİK DAVRANIŞ<br />
ÖZELLİKLERİNİN BELİRLENMESİ<br />
Cahit ÖZTÜRK¹, Ethem AKYOL²<br />
¹Alata Bahçe Kültürleri Araştırma Enstitüsü Müdürlüğü Erdemli, MERSİN<br />
²Niğde Üniversitesi Ulukışla Meslek Yüksekokulu NİĞDE<br />
Balarıları yüzyıllardır yeryüzünde değişen çevre koşullarına ve düşmanlarına karşı çok<br />
iyi adapte olarak bazı savunma mekanizmaları geliştirmişlerdir. Bu mekanizmalardan<br />
en önemlisi bazı hastalık ve parazitlere karşı arıların gösterdikleri hijyenik davranıştır.<br />
Ancak genetik olarak bu mekanizmayı çalıştıran genler mevcut popülâsyonlarda ya<br />
resesif karakterde veya oldukça düşük frekanslarda görülebilmektedir. Bu durum bu<br />
mekanizmaların bal arılarının fenotipik olarak görünüşüne çok fazla yansımamakta<br />
ancak nesilden nesile aktarılmaktadır. Yapılacak iş bu genlerin seleksiyonla<br />
popülasyondan ayrılması ve homozigot hale getirilerek popülasyon içerisindeki<br />
oranının artırılmasıdır.<br />
Bal arılarında en iyi bilinen hastalık direnç mekanizması hijyenik davranışıdır. Bu<br />
davranış ilk olarak 1937 yılında Dr. O.W. Park tarafından tanımlanmıştır. Burada<br />
birbirinden ayrı iki davranış mekanizması gözlenmektedir. Hastalıklı, sırlanmış kuluçka<br />
gözlerinin açılması ve hastalıklı larvaların bu gözlerden çıkarılarak kovan dışına<br />
atılmasıdır. Bu iki davranış mekanizması 1964 yılında Dr. Rothenbuhler tarafından<br />
gösterilmiştir. Laidlaw ve Page 1997 yılında yaptıkları çalışmada hijyenik davranışın,<br />
Amerikan, Avrupa yavru çürüklüğü, kireç hastalıklarına ve Varroa parazitine karşı etkili<br />
bir davranış mekanizması olduğunu bildirmişlerdir. Dr. Spivak bu özelliğin, Amerika’da<br />
yetiştirilen mevcut herhangi bir ırk veya arı stoğundaki kolonilerde yaklaşık % 10<br />
düzeyinde bulunduğunu bildirmiştir.<br />
Literatürlerde uygulanan yöntemler kullanılarak, Doğu Akdeniz Bölgesinde yer alan 5<br />
ilde 2010 <strong>Mart</strong>-Nisan aylarında arı işletmeleri ziyaret edilmiştir. Çalışma konusunda<br />
arıcılara bilgi verilerek izni alınan işletmelerde bulunan arılardan ön seçim ile<br />
belirlenen bazılarına hijyenik davranış testi yapılmıştır. Hijyenik davranış testleri kapalı<br />
genç yavrulu alanlara yaklaşık 155 işçi arı pupasını içerisine alan silindir metal tüp ve<br />
sıvı azot kullanılarak uygulanmıştır. Yapılan testler sonucunda ölmüş pupaları 24 saat<br />
sonra temizleme ortalamaları Mersin, Adana, Hatay, Osmaniye ve Kahramanmaraş<br />
illerinde sırası ile %64.61, %61.27, %62.31, %50.52 ve %52.79 olurken yapılan tüm<br />
testlerdeki temizleme ortalaması %60.07 olmuştur. Toplam 50 işletmeden yaklaşık<br />
300 koloni’ye hijyenik davranış testi yapılmış ve yapılan hijyenik davranış testi<br />
sonuçlarına göre 24 saat sonra % 80 ve üzerinde temizleme davranışı gösteren 73<br />
adet koloni belirlenmiştir.<br />
64
ARI DAVRANIŞLARI<br />
Ferat GENÇ 1 , M. Murat CENGİZ 2 , Ahmet DODOLOĞLU 1<br />
1 AtatürkÜniversitesi <strong>Ziraat</strong> <strong>Fakültesi</strong> Zootekni Bölümü-Erzurum.<br />
2 AtatürkÜniversitesi Narman Meslek Yüksek Okulu- Erzurum.<br />
Balarıları, kendilerine özgü davranış biçimleri olan sosyal böceklerdir. Arılar, yatayla<br />
9–14 derecelik bir açıyla ve altıgen gözler biçiminde ördükleri petekler üzerinde<br />
yaşamaktadırlar. Bir arı ailesinin lideri ana arıdır. Ana arı vücut dışına salgıladığı<br />
feromonlarını sürekli olarak kovan ortamına yayarak koloni bireylerini sevk ve idare<br />
eder. Ana arının etrafında onunla her zaman temas halinde olan ve bakımını,<br />
beslenmesini ve koruma görevini üstlenmiş olan bir grup bakıcı genç işçi arı<br />
bulunmaktadır. Arıların dünyasında, ana arı bile olsa, görevini yerine getiremeyen<br />
hiçbir bireyin yeri ve önemi yoktur. Bir kolonideki esas birey grubunu oluşturan işçi<br />
arılar farklı iş kollarında yetenekli alt çalışma gruplarından oluşmaktadır. Her kovanın<br />
giriş deliği önünde kovan bekçiliği yapan bekçi arılar bulunmaktadır. Kovan bekçileri<br />
içeri girişine engel olamadıkları yabancı arıları 2 heptanon adlı bir feromonla<br />
işaretleyerek adeta damgalarlar. İşçi arılar, kovandaki binlerce yavru için gerekli<br />
sıcaklık ve nemi sağladığı gibi; bütün yavruları larva dönemi boyunca büyük bir özenle<br />
beslerler. Her larva, besleme döneminde bakıcı arılar tarafından günde ortalama<br />
1.300 defa ziyaret edilmektedir. Arılar arasında çok iyi işleyen ve feromonlarla arı<br />
danslarının kullanıldığı etkili bir haberleşme sistemi mevcuttur. Arılarla bitkiler<br />
arasında karşılıklı bir yarar ilişkisi bulunmaktadır. Bir arı ailesinden yılda 2 milyon<br />
civarında polen seferi yapılmakta ve 1 kg bal için yaklaşık 12.000.000 çiçek ziyaret<br />
edilmektedir. Arılar, tozlaşmayı aynı tür bitkiler arasında yaparak çapraz tozlaşma<br />
yoluyla bitki türlerinin birbirine karışıp yok olmalarını önlemektedirler. Böylece arılar<br />
doğaya ve insanlığa hizmet etmektedirler.<br />
BULGARİSTAN, TRAKYA VE YUNANİSTAN’DA YAYILIŞ GÖSTEREN BAL ARISI<br />
POPULASYONLARINDA LANDMARK VE FOURİER ŞEKİL ANALİZİ<br />
Ayça ÖZKAN 1 , İbrahim ÇAKMAK 2 , Peter NENTCHEV 3 ,<br />
Selvinar S. ÇAKMAK 4 , İrfan KANDEMİR 1<br />
1 Biyoloji Bölümü, Ankara Üniversitesi, 06100 Ankara<br />
2 MustafaKemalpaşa MYO, Uludağ Üniversitesi, 16500 M.Kemalpaşa-Bursa<br />
3 <strong>Ziraat</strong> <strong>Fakültesi</strong>, Trakia Üniversitesi, Stara-Zagora-Bulgaristan<br />
4 Uludağ Üniversitesi Lojmanları, 16059 Görükle-Bursa<br />
Bu çalışmada geometrik morfometri yaklaşımının landmark ve outline metotları<br />
kullanılarak Bulgaristan, Trakya ve Yunanistan’da yayılış gösteren bal arılarında<br />
kanatta ve kanat hücrelerinde şekil farklılıklarının araştırılması amaçlanmıştır.<br />
Bulgaristan (58 koloni), Trakya (54 koloni), Yunanistan’dan (8 koloni), Girit (10 koloni)<br />
65
ve Skinos (10 koloni) adalarından toplanan 140 bal arısı kolonisi kullanılmıştır. Her bir<br />
koloniden 10 işçi arının sol kanatları mikroskop lamları arasına sabitlendikten sonra<br />
kanat görüntüleri Leica MZ-16 morfometri analiz sistemi ile bilgisayara aktarılmıştır.<br />
Landmark metodu ile kanatta şekil analizi için tpsDig 2.12 programı kullanılarak her bir<br />
örnek üzerinde kanat damarlarının birleşim yerlerinde, 20 homolog noktada landmark<br />
işaretlemesi yapılmıştır. Morpheus programı kullanılarak generalized procrustes<br />
metodu ile landmarklar üst üste bindirilmiştir. Elde edilen veriler kullanılarak çok<br />
değişkenli istatik analizler yapılmıştır. Outline metodu ile kanat hücrelerinde şekil<br />
analizi için tpsDig 2.12 programı kullanılarak her bir kanat hücresinin çevresine eşit<br />
aralıklar ile konulan noktalar ile hücrelerin outline’ı belirlenmiştir. Bu noktalara ait x, y<br />
koordinatları kullanılarak EFAwin programı ile eliptik fourier analiz yapılmıştır ve elde<br />
edilen fourier katsayıları ile çok değişkenli istatik analizler gerçekleştirilmiştir.<br />
Kanatta şekil analizi sonucu, Manova testi ile gruplar arası farklılık istatiksel olarak<br />
anlamlı bulunmuştur (p
hücrelerinden özellikle 3. submarginal, 2. kübital ve 2. medial hücrelerinin şeklinin<br />
populasyonlar için ayırt edici olduğu belirlenmiştir. Bu üç kanat hücresi aynı zamanda<br />
bal arısı alttürlerini ayırt edici klasik morfometride kullanılan uzunluk karakterlerini<br />
taşıyan hücrelerdir. Sonuç olarak bu çalışmadan elde edilen sonuçların daha önceden<br />
landmark metodu uygulanarak elde edilen sonuçlar ile uyum gösterdiği belirlenmiştir.<br />
ORDU İLİ DOĞAL FLORASINDA YETİŞEN SARI ORMAN GÜLÜ BİTKİSİ<br />
(Rhododendron luteum sweet) ÜZERİNDE ANADOLU ARISI (Apis mellifera<br />
anatoliaca) VE YÖRE ARISININ DAVRANIŞ ÖZELLİKLERİNİN BELİRLENMESİ<br />
Veysel Serkan GÜNBEY 1 , Muzaffer DUMAN 1 Ahmet GÜLER 2 , Turgay NAMDAR 1<br />
Yaşar KARAOĞLAN 1 Ömer YILMAZ 1<br />
1 Zir. Yük. Müh., Arıcılık Araştırma Enstitüsü Müdürlüğü, Ordu<br />
2 Doç.Dr., Zootekni Bölümü, Ondokuzmayıs Üniversitesi <strong>Ziraat</strong> <strong>Fakültesi</strong>, Samsun<br />
Bu çalışma sarı orman gülü bitkisin çok yoğun şekilde bulunduğu Ordu ili Korgan ilçesi<br />
Korgan Yaylası'nda yürütülmüştür. Çalışmada Ankara ili Beypazarı ilçesinden temin<br />
edilen Anadolu arıları ile floraya adapte olmuş ve Ordu ili Korgan ilçesinden temin<br />
edilmiş Yöre arılarından oluşan 20 adet koloni kullanılmıştır.<br />
Bu çalışmada Anadolu ve Yöre arılarının sarı orman gülü bitkisi üzerinde göstermiş<br />
olduğu bazı davranışsal özellikler tespit edilmiş ve aralarındaki ilişki ortaya<br />
konulmuştur. Koloni populasyon gelişimi (arılı çerçeve sayısı) ortalaması Yöre<br />
arısında 8.17 adet/koloni, Anadolu arısında 8.22 adet/koloni olarak saptanmıştır.<br />
Kuluçka üretim etkinliği ortalaması Yöre arısında 2249.59cm 2 /koloni, Anadolu arısında<br />
2008.34cm 2 /koloni olarak saptanmıştır. Polen üretim etkinliği ortalaması Yöre arısında<br />
72.84 gram/koloni/gün, Anadolu arısında 35.56 gram/koloni/gün olarak saptanmıştır.<br />
Uçuş etkinliği ortalaması Yöre arısında 55.59 adet/dakika/koloni, Anadolu arısında<br />
36.80 adet/dakika/koloni olarak tespit edilmiştir. Hırçınlık eğilimi ortalaması Yöre<br />
arısında 1.55 iğne/adet/koloni, Anadolu arısında 1.92 iğne/adet/koloni olarak tespit<br />
edilmiştir. Arı ölümü ortalaması Yöre arısında 5.58 adet/koloni, Anadolu arısında 6.27<br />
adet/koloni olarak saptanmıştır. Bal verimi ortalaması Yöre arısında 11.17 kg/koloni,<br />
Anadolu arısında 5.70 kg/koloni olarak saptanmıştır.<br />
67
TOZLAŞMA<br />
68
BOMBUS LATREİLLE (HYMENOPTERA: APİDAE) TÜRLERİNİN EKONOMİK ÖNEMİ<br />
Çiğdem ÖZENIRLER, A. Murat AYTEKİN<br />
Hacettepe Üniversitesi Fen <strong>Fakültesi</strong> Biyoloji Bölümü<br />
Hacettepe Üniversitesi Arı ve Arı Ürünleri Uygulama ve Araştırma Merkezi, Beytepe-<br />
Ankara<br />
Bombus arıları Palaearktik, Nearktik, Oriental ve Neotropik bölgelerin özellikle alpin,<br />
subalpin ve arktik kuşaklarında yayılış gösterirler. Dünyada 250’nin üzerinde Bombus<br />
(s. lato) türü olduğu tahmin edilirken, Türkiye’nin de içinde bulunduğu Batı<br />
Palaearktik’de 121 Bombus türünün varlığı saptanmıştır. Ülkemiz sahip olduğu 48<br />
farklı tür ile Batı Palaearktik’te tür sayısı bakımından en zengin ülke durumundadır.<br />
Bombus terrestris (L.,1758), B. impatiens (Cresson, 1863), B. ignitus (Smith, 1896), B.<br />
lucorum (L.,1761), B. occidentalis (Greene,1858) ve B. terrestris canariensis<br />
(Perez,1895) türleri dünyada ticari olarak üretimi yapılan 11 bombustan en yaygın<br />
olanlarıdır. Özellikle kitlesel üretiminin kolay olması, örtü altı yetiştiricilikte domates<br />
gibi bitkilere uygunluk göstermesi ve saldırgan olmaması yüzünden bombuslar içinde<br />
yetiştiriciliği en fazla yapılan ve tozlaşma amacıyla en yoğun kullanılan tür Bombus<br />
terrestris’tir. Ülkemizde de ticari olarak üretimi yapılan ve tarımsal faaliyetlerde<br />
kullanılan tek tür halen B. terrestris’tir.<br />
Bombus arılarının tozlaştırıcı olarak kullanılması ürünlerin meyve bağlama oranı,<br />
meyve iriliği, meyvedeki tohum sayısı ve meyve özelliklerinde iyileşmeler olmasını<br />
sağlamaktadır. Bu özellikleri ile bombus arılarının tarımsal ekonomiye yıllık milyarlarca<br />
dolar katkıları bulunmaktadır.<br />
Dünyada 30’dan fazla ülkede ve 25 farklı kültür bitkisinde (özellikle domates, biber,<br />
patlıcan, kavun, karpuz, hıyar, kabak, çilek, elma, armut, vişne, kiraz, kivi, şeftali ve<br />
kayısı) bombuslar tozlaştırıcı olarak kullanılmaktadır.<br />
BAL ARISI POLİNASYONUNUN AYÇİÇEĞİNDE VERİM VE KALİTEYE ETKİLERİ<br />
A. Şemsettin TAN, Ali ihsan ÖZTÜRK, Üzeyir KARACA<br />
Ege Tarımsal Araştırma Enstitüsü P.K. 9. 35661 Menemen-İzmir<br />
Bu araştırmanın amacını ayçiçeğinde arı polinasyonunun verim ve verim<br />
komponentleri ile ürün kalitesi üzerine etkilerini saptamak oluşturmuştur. Araştırma<br />
Ege Tarımsal Araştırma Enstitüsü, Menemen-İzmir’de, 1997 ve 1998 yıllarında<br />
yürütülmüştür. Deneme split plot (bölünmüş parseller) olarak, tesadüf blokları<br />
deneme deseninde ve 3 tekerrürlü olarak yürütülmüştür. Deneme Konuları: 1.<br />
Arısız, izole olarak yetiştirilen ayçiçekleri; 2. Arılı parseller ve 3. Doğal koşullarda,<br />
açıkta yetiştirilen ayçiçeği parselleri olmuştur. Süper–25, AS–503 hibrit çeşitleri ve<br />
ETAE tarafından geliştirilen açık döllenen ETAE-Y1 çeşidinin kullanıldığı<br />
denemede ekim 7,70 m uzunluğunda üç sıralı, sıra üzeri 0,35 m ve sıra arası<br />
mesafesi de 0,70 m. olarak 16,17 m 2 ’lik parsellerde yapılmıştır. Hasat, her konu ve<br />
çesitten orta sıralarda 20’şer bitki olacak şekilde yapılmıştır. Gözlenen ve ölçülen<br />
karakterler: Deneme parsellerinde ve hasat edilen tohumlarda parsel verimi (g),<br />
1000 tane ağırlığı (g), çiçeklenme gün sayısı (gün), fizyolojik olum gün sayısı (gün),<br />
bitki boyu (cm), tabla çapı (cm), kabuk oranı (%), yağ oranı (%), protein oranı (%),<br />
69
tane boyu (mm) ve tane eni (mm). Deneme sonuçları değerlendirildiğinde arılı<br />
yetiştirmenin uygulandığı konuda her iki yılda da (1997 ve 1998) sırasıyla 444<br />
kg/da ve 413 kg/da olarak en yüksek verim değerine ulaşılmıştır. Bununla birlikte<br />
arısız parsellerden 1997 ve 1998 yıllarında sırasıyla 349 kg/da ve 289 kg/da verim<br />
değerleri elde edilmiştir. Yıla ve çeşide göre değişmekle birlikte, genel anlamda<br />
denemede yer alan her üç çeşidin verim değerlerinde arı polinasyonu ile açıkta<br />
yetiştirme ve arısız parsellere göre yüksek verim değerlerine ulaşıldığı söylenebilir.<br />
Nitekim arısız parsellere göre 1997 yılında % 31,83 - %82,01; 1998 yılında ise<br />
%18,75 – 68,60 arasında verim artışına neden olduğu, arı polinasyonunun ayrıca,<br />
1000 tane oranı, tane eni ve boyu, yağ ve protein oranları üzerinde etkili olduğu<br />
saptanmıştır. Sonuç olarak: yüksek verim açısından ayçiçeğinde arı<br />
polinasyonunun önemli rolü olduğu özellikle yağ açığının kapatılması ve yüksek<br />
verim değerlerine ulaşılması açısından büyük önem taşımaktadır.<br />
70
POSTER BİLDİRİLER<br />
71
ARICILIK SEKTÖRÜNÜ BİR ARAYA GETİREN ULUSLARARASI VE ULUSAL<br />
ÖRGÜTLER<br />
Elif GÜZERİN, Erkay ÖZGÖR, Nevin KESKİN<br />
Hacettepe Üniversitesi Biyoloji Bölümü Arı Sağlığı Laboratuarı, Beytepe-Ankara<br />
Arıcılık sektörünün en önemli özelliklerinden biri de örgütlenme anlayışıdır. En eski<br />
mesleklerden biri olan arıcılık, dünyanın her yerinde aynı zevkle ve heyecanla<br />
yapılmaktadır. Farklı ülkelerde yaşayan arıcılar biraraya geldiklerinde birbirlerinin<br />
dillerini konuşamasalar bile vücut dili, kullandıkları ekipman vs. ile mutlaka anlaşma<br />
yolunu bulurlar. Bu anlaşma yoluyla, dünyanın öbür ucunda da olsa başka bir arıcının<br />
aynı duyguları tattığını, aynı sorunları yaşadığını öğrenmek onlara ayrı bir heyecan<br />
verir. İşte bu doğrultuda arıcıların tüm dünyada iletişimini sağlamak, sorunlarını<br />
paylaşmak, onlara destek olmak amacıyla 1895 yılında kurulan ilk birlik “Dünya<br />
Arıcılar Birliği: APİMONDİA” dır. Kuruluşundan bu yana arıcılar için yaptığı birçok<br />
faaliyetin yanı sıra, 82 yıldan beri de dünya arıcılarını iki yılda bir arıcılığın yapıldığı<br />
başka bir ülkede bir araya getirmektedir. Tüm dünyayı kapsayan APİMONDİA’nın<br />
yanında aynı coğrafyayı paylaşıp, aynı iklimde yaşayan daha küçük arıcı grupları da<br />
kurulmuş ve dertlerini, sevinçlerini daha küçük oluşumlarla paylaşmaya çalışmışlardır.<br />
Asya Arıcılar Birliği (AAA), Avrupa Arıcılar Birliği (EBA), Apislavya, Arap Arıcılar Birliği,<br />
Ortadoğu Arıcılar Birliği vb. bunlara örnektir. Bu daha küçük ama daha yakın<br />
bölgelerin arıcıları belki de birçok sorunu bu birlikler sayesinde daha ayrıntılı<br />
paylaşabilmişlerdir. Arıcıların, arılarından örnek alarak birlikten kuvvet doğacağı<br />
bilincinde olmaları, onların ülkesel bazda da örgütlenmelerini sağlamış, dünya çapında<br />
kurulan binlerce Ulusal Arıcı Birliği’ne 2003 yılında Türkiye Arı Yetiştiricileri Merkez<br />
Birliği (TAB) de eklenmiştir. TAB, ülke çapında il birliği seviyesindeki geniş ağı ve<br />
iletişimi ile arıcıların kendilerini temsil etmelerinde en büyük güç unsuru olmuştur.<br />
KOVANDA ARI DAVRANIŞLARI<br />
Mustafa KATI 1 , Mehmet Ali ONARAN 2<br />
1 Selimiye Anadolu Tarım Meslek Lisesi Üsküdar-İstanbul<br />
2 Muğla Anadolu Lisesi Merkez-Muğla<br />
Canlılarda davranışlar, kalıtsal olarak doğuştan birlikte getirilmiş ve sonradan<br />
kazanılmış davranış öğelerinden oluşur. Davranışların temelinde sinir sisteminde yer<br />
alan ve tümüne birden davranış izlencesi adı verilen bilgiler bulunur.<br />
Arıların yaşam ve etkinlikleri tarih boyunca insanların ilgisini çekmiş, gözlemciler<br />
yorumlamakta güçlük çektikleri özellikleri gizemli bir dünyaya yormuşlar, zaman<br />
zaman arının ne yaptığını göstermek istemediği şeklinde yorumlamışlardır.<br />
Günümüzde çeşitli amaçlara yönelik olarak yapılan gözlem kovanları sayesinde bütün<br />
çalışmalarının izlenme olanağı doğmuştur. Modern teknoloji ile geliştirilen bir çok cihaz<br />
ve yöntem sayesinde arılar daha çok tanınmış ve hatta beyninden gelen elektrik<br />
sinyalleri ile düşünce yapısı bile aydınlatılmaya başlanmıştır.<br />
72
Arı kolonisinde bazı arıların farklı işlem yaptıkları ve aralarında belirgin bir iş bölümü<br />
olduğu belirlenmiş bulunmaktadır. İş bölümü görev ve sorumlulukların paylaşıldığı<br />
belirli dönem ve koşullarda yapıldığı ortaya çıkmaktadır. Koloninin ihtiyaçlarına göre<br />
kovan içi hizmeti yapması gereken bir arının çok erken dönemlerde bile araziye çıkıp<br />
bazı görevler üstlenmesi bu davranışın oldukça karmaşık bir özelliğe sahip olduğunu<br />
göstermektedir. Örneğin; yönetici rolü üstlenmiş gibi görünen ana arının aslında<br />
yönetilen olmasıdır. Bu özelliğini salgıladığı maddeler nedeniyle dolaylı olarak<br />
kolonide düzeni sağlaması nedeniyle kazanmaktadır. Davranış bazı etkinlikler içinde<br />
bulunan döneme göre de oldukça büyük değişiklikler gösterir. Örneğin; mum<br />
salgılama petek işleme görevi ancak bal mumu bezleri olgunlaştıktan sonra olasıdır.<br />
Günlük işçi arının sokamaması bir başka örnek olarak gösterilebilir. Çünkü henüz<br />
iğnesi ve zehir kesesi tam olarak gelişmemiştir. Yine aynı arı henüz eğitim uçuşlarını<br />
yapmadığı için uçması da olası değildir. Arının davranışını etkileyen iç etmenler salgı<br />
bezleri, yeterince geliştikten ve hormonlar kanda gerekli düzeye ulaştıktan sonra<br />
meydana gelir. Dürtüyü meydana getiren kandaki hormon düzeyidir. Sinir hücreleri de<br />
hormonlar gibi iç dürtüleri ileten yapılardır. Genetik yapıda davranışın farklılaşmasında<br />
rol oynamaktadır. Her arı bireysel olarak taşıdığı kalıtsal etmenler altında değişik<br />
davranışlar gösterebilir. Genetik yapıya uygun olarak kovan içi temizliği yaptıran bir<br />
gen gösterilebilir. Ancak bu geni taşıyan arılar ölü kuluçkanın dışarı atılmasının<br />
gerektiğini bilirler. Bu şekilde kuluçka hastalıklarına karşı etkin bir savunma özelliği<br />
gösteririler.<br />
Arının birçok etkinliği vücudundaki bölgelere dış uyarının etkisiyle meydana<br />
gelmektedir. Kimyasal maddeler, dokunma, sesler ve ışık binlerce özel duyu hücreleri<br />
tarafından algılanır. Bu hücrelerde sinirsel uyarı bir geçiş ile sinir sistemine ulaşır.<br />
Arıların duyu organlarının farklı duyarlılıkta olması nedeniyle her bir arının algılama<br />
düzeyi buna bağlı olarak tepkisi farklı olur. Ayrıca arıların kendi ararlında bilgi aktarımı,<br />
savunma, yol bulma, besin aktarımı ve beslenme, havalandırma vb. davranışları<br />
sergilemekte olup, ayrıntılı olarak açıklanacaktır.<br />
BAL ARISI ZARARLISI VARROA DESTRUCTOR’IN BİYOLOJİSİ<br />
Mehmet Ali ONARAN, Mustafa KATI<br />
Muğla Anadolu Lisesi Merkez-Muğla<br />
Selimiye Anadolu Tarım Meslek Lisesi Üsküdar-İstanbul<br />
Ergin dişi varroa akarı erkek varroa akarından daha büyüktür. Vücut ölçüsü 1.1 x 1.6<br />
mm’dir. Vücut yapısı yassı ve oval şekildedir. Erkek varroa akarları genellikle kuluçka<br />
petekleri içersinde bulunurlar. Varroa akarları kuluçka petek gözlerinin içinde ve arı<br />
üzerinde çok yavaş hareket ederler. Fakat petek yüzeyi üzerinde çok hızlı hareket<br />
edebilirler. Ergin arının üzerinde, abdomen kısmına yapışarak arının kanıyla<br />
beslenirler. Bu davranış özellikleri sayesinde arıların üzerinde az sayıda görülmelerine<br />
rağmen kolonide popülasyon düzeyleri çok yüksek düzeye ulaşabilir. Varroa ergin<br />
arının üzerinde yaklaşık 7 gün kalır. Daha sonra kapanmamış larvalı kuluçka petek<br />
gözlerine girer. Kolonide kuluçka olmadığı zaman ergin arının üzerinde daha uzun<br />
süre kalabilir. Araştırmalar sonucunda, ergin arı veya larva olmadan varroa ancak 5,5<br />
gün hayatta kalabilmektedir. Uzun kış dönemlerinde kuluçkası olmayan kolonilerde<br />
varroanın arıların üzerinde uzun sure yaşayabildikleri bilinmektedir.<br />
73
Arıcıların kovanlar arasında ekipman ve petek değişimleri sayesinde, arıların<br />
kolonilerini şaşırması ve yağmacılık yolu ile rahatlıkla yayılırlar. Varroa akarının<br />
üremesi ancak kuluçka petek gözlerinde gerçekleşir. Varroa petek gözü kapandıktan<br />
yaklaşık 60–70 saat sonra 4–5 tane yumurta yumurtlar. Bu yumurtalardan bir<br />
tanesinden erkek, diğerlerinden dişi bireyler meydan gelir. İşçi arı gözlerinde dişi<br />
varroa başına üreme oranı 1,3’tür. Bu oran erkek arı gözlerinde 2.6’dır.<br />
Parazitin ergin bireyler ve yavrular üzerine etkisi birlikte düşünüldüğünde koloniye olan<br />
etkisini anlamak daha kolay olur. Kovandaki etkileri; kovandaki ergin birey sayısında<br />
azalma, yavru bölgelerinde düzensizlik, koloninin yağmalanması veya arıların kovanı<br />
terk etmesi şeklinde görülen belirtiler paraziti kontrol etmek için önlem alınmaması<br />
durumunda koloninin sönmesiyle sonuçlanır. Parazitin kolonide bireyler üzerine olan<br />
etkileri koloni üzerine olan etkileri ile aynı ve eşit olmayabilir. Koloniye olan etkilerinde<br />
iklim, besin durumu ve diğer hastalık ve parazitlerin durumu da etkilidir. Parazitin<br />
koloni üzerine bir etkisi de koloni bireylerinin kanını emerek onları zayıf<br />
düşürdüğünden onların diğer hastalık ve parazitlere karşı direncini azaltarak koloninin<br />
kolayca hastalanmasına neden olur. Parazitin yüksek oranda bulunduğu kolonilerde<br />
bal üretiminin önemli oranda düşmekte, önlem alınmaması durumunda koloni sönme<br />
durumuyla karşı karşıya kalmaktadır. Kolonilerde kış kayıplarında parazitin önemli bir<br />
rolünün olduğu da yine yapılan çalışmalarda belirlenmiştir. Parazit sadece bal<br />
üretimini değil aynı zamanda diğer arı ürünlerinin üretiminin ve polinasyonda<br />
verimliliğin azalmasına da neden olmaktadır.<br />
BAL ARILARI (APİS MELLİFERA) ÜZERİNDE DEPO AKARLARININ (ACARİ:<br />
ASTİGMATA) TESPİTİ<br />
Oya GİRİŞGİN 1,2 , A. Onur GİRİŞGİN 2,3<br />
1 Uludağ Üniversitesi Karacabey Meslek Yüksekokulu, Karacabey – Bursa<br />
2 Uludağ Üniversitesi Arıcılık Geliştirme Uygulama ve Araştırma Merkezi, Nilüfer –<br />
Bursa<br />
3 Uludağ Üniversitesi Veteriner <strong>Fakültesi</strong> Parazitoloji Anabilim Dalı, Nilüfer – Bursa<br />
Bal arılarının (Apis mellifera) birçok eklembacaklı dış paraziti bulunmaktadır. Bu<br />
parazit eklembacaklıların bir kısmı kovan içinde arının veya yavrusunun üzerinde<br />
(Varroa destructor, Tropilaelaps clareae), arının soluk borusunda (Acarapis woodi),<br />
bal peteklerinde (Braula coeca), peteklerde (Galleria mellonella ve Aethina tumida)<br />
bulunmakta, kovan dışında ise yırtıcı bazı böcekler (Eşek arıları, peygamberdeveleri,<br />
örümcekler vd.) bulunmaktadır. Bunların dışında arılar ve peteklerden dökülen organik<br />
artıklardan beslenmek amacıyla kommensal yaşam (tek tarafın yararlandığı, diğerinin<br />
etkilenmediği) gösteren birçok eklembacaklı bulunmaktadır. Ev tozu ve depo akarları<br />
da (Acari: Astigmata) bu gruptandır ve evrimsel süreçte çeşitli arı yuvalarından köken<br />
alarak şehir ve insan hayatına girmişlerdir. Bal arısı kovanlarında bulunabilen bu<br />
akarlar zaman zaman kazara parazitlik göstererek bal arıları üzerine de<br />
çıkabilmektedirler.<br />
İstanbul’da bir arıcının arıları üzerinde yürüyen küçük böcekler görmesi ve bizden<br />
yardım istemesi sonucunda söz konusu böcekleri teşhis edebilmek amacıyla enfeste<br />
arılardan ortalama 200 adet alkol içerisinde numune alınması istenmiş ve<br />
74
Üniversitemiz Veteriner <strong>Fakültesi</strong> Parazitoloji Anabilim Dalı Laboratuarına<br />
gönderilmesi sağlanmıştır. Gelen numunelerin stereo mikroskop altında yapılan<br />
incelemeleri sonucunda arılar üzerinden alkole geçen ortalama yüz adet akar tespit<br />
edilmiştir. Akarlar toplanarak ışık mikroskobu altında lama monte edilmiş ve kalıcı<br />
preparatları yapılmıştır. İlgili literatürler eşliğinde yapılan tanımlamalarda mevcut tüm<br />
akarların Astigmata alt takımında olan ve depo akarları (storage mites) olarak tabir<br />
edilen, Glycyphagoidea ve Acaroidea üst ailesindeki Glycyphagus domesticus ve<br />
Tyrophagus putrescentiae türü akarlar oldukları tespit edilmiştir.<br />
Yapılan bu teşhisler, ülkemiz bal arılarındaki varlığı şüpheli olan ve morfolojik olarak<br />
benzeşen trake akarı (Acarapis woodi) ile karıştırılmaması bakımından önemlidir ve<br />
Türkiye’de bu akarların bal arıları üzerindeki ilk bildirimidir.<br />
GÜNEY MARMARA BÖLGESINDEN TOPLANAN BAL ÖRNEKLERINDE<br />
OKSITETRASIKLIN VE SÜLFONAMID KALINTI ANALIZLERI<br />
M. Ertan GÜNEŞ 1 , Nazmiye GÜNEŞ 2 , Recep ÇIBIK 3<br />
1 Uludağ Üniversitesi, Arıcılık Geliştirme, Uygulama ve Araştırma Merkezi 16059<br />
Nilüfer, Bursa<br />
1 Uludağ Üniversitesi Teknik Bilimler Meslek Yüksekokulu 16059 Nilüfer, Bursa<br />
2 Uludağ Üniversitesi, Veteriner <strong>Fakültesi</strong>, Biyokimya Anabilim Dalı 16059 Nilüfer,<br />
Bursa<br />
3 Uludağ Üniversitesi, Veteriner <strong>Fakültesi</strong>, Gıda Hijyeni ve Teknolojisi ABD 16059<br />
Nilüfer, Bursa<br />
Güney Marmara, Türkiye’de bal üretimi bakımından önemli bir bölgedir. Toplam bal<br />
üretiminin yaklaşık %20’sini bu bölge sağlamaktadır. Tüm ülkede olduğu gibi bu<br />
bölgede de oksitetrasiklin ve sülfonamidler uzun zamandır bal arılarını<br />
enfeksiyonlardan korumak için kullanılmaktadır. Ancak bu antibiyotiklerin uzun yıllar<br />
sistematik bir şekilde kullanılması, bakterilerin bunlara karşı direnç kazanmasına<br />
neden olmuştur. Türkiye’de direnç artışından dolayı son 10 yıldır bu antibiyotiklerin<br />
kullanımı yasal otoriteler tarafından yasaklanmıştır. Sadece eritromisin içeren<br />
ürünlerin kullanımına bir süre izin verilmiştir. Fakat Avrupa Birliğine uyum süreci<br />
başladığından ve eritromisinin de bazı bireylerde alerji gibi sağlık problemlerine yol<br />
açması nedeniyle tüm antibiyotiklerin kullanımı yasaklanmıştır. Tüm bu bilgilerin<br />
ışığında, yapılan çalışmada bölgemizdeki balların durumu araştırıldı.<br />
Güney Marmara bölgesinde üreticilerden toplanan bal örnekleri oksitetrasiklin ve<br />
sülfonamid (sülfadiazin, sülfatiazol, sülfamerazin, sülfadimetoksin) kalıntıları yönünden<br />
incelendi. Farklı üreticilerden toplanan çiçek, kestane, çam ve ıhlamur ballarından<br />
oluşan, toplam 50 bal örneği LC-MS sistemi kullanılarak analiz edildi. İncelenen bal<br />
örneklerinde antibiyotik kalıntılarına rastlanmadı. Bal numunelerinde incelenen<br />
antibiyotiklerin bulunmadığı ya da antibiyotik kalıntılarının deteksiyon limitlerinden<br />
daha düşük olduğu kanısına varıldı.<br />
75
FARKLI BAL ARISI (APİS MELLİFERA L.) POPULASYONLARINDA DİŞİ VE ERKEK<br />
KANAT ŞEKLİ VARYASYONU<br />
Ayça ÖZKAN, Âmine UÇAN, Özlem DELİKLİTAŞ, İrfan KANDEMİR<br />
Biyoloji Bölümü, Ankara Üniversitesi, 06100 Ankara<br />
Bu çalışma, geometrik morfometri landmark metodu ile farklı bal arısı populasyonlarına<br />
ait kolonilerin, dişi ve erkek bireylerin kanat şekline bağlı olarak nasıl ayrıldığını<br />
araştırmak ve bal arısı kolonilerinde erkek ve dişi bireyler arasında kanat şekil<br />
farklılıklarını karşılaştırmak amacı ile gerçekleştirilmiştir.<br />
Çalışmada 2010 yılında Artvin (10 koloni), Bursa (10 koloni) ve Tunceli (10 koloni)’den<br />
toplanan 30 koloni kullanılmıştır. Her bir koloniden 10 işçi (dişi) ve 10 erkek bireyin sol<br />
kanatları mikroskop lamları arasına sabitlendikten sonra kanat görüntüleri Leica MZ–<br />
16 morfometri analiz sistemi ile bilgisayara aktarılmıştır. Landmark metodu ile şekil<br />
analizi için tpsDig 2.12 programı kullanılarak her bir örnek üzerinde kanat damarlarının<br />
birleşim yerlerinde, 20 homolog noktada landmark işaretlemesi yapılmıştır. Morpheus<br />
programı kullanılarak generalized procrustes metodu ile landmarklar üst üste<br />
bindirilmiştir. Elde edilen veriler kullanılarak çok değişkenli istatik analizler yapılmıştır.<br />
Manova testi ile dişi ve erkek bireyler arası farklılık istatiksel olarak anlamlı<br />
bulunmuştur (p
pratik sonuçları açısından arıcılıkta önemlidir. Çünkü körük dumanı ile arılar<br />
arasındaki iletişim ağı bloke edilir ve alarm feromonunun arılar arasında hızla<br />
yayılması engellenir ve dumanın yangın şeklinde algılanması nedeni ile arılar<br />
kovandaki balı kurtarma telaşına girerler.<br />
Körük kullanımı ile arılarda hem stres ve hem de bal tüketimi oldukça fazladır. Bu<br />
yüzden arıcılarımızın iyi bildiği gibi çok körükle rahatsız edilen arılarda verim düşük<br />
olmaktadır. Diğer taraftan körük kullanımı sonucu yangın vakaları rapor edilmemiş<br />
olsa da yangınlar açısından arıcılıktaki en önemli risk kaynağı olarak körük kullanımı<br />
görülmektedir. Bu bakımdan geleneksek körük için henüz alternatif ürünlerin olmaması<br />
arıcılıkta önemli bir eksiklik olarak görülmektedir.<br />
Her ne kadar geleneksel körüğün yerini almasada yeni alternatif ürünlere ihtiyaç<br />
duyulmaktadır. Özellikle kısa süreli koloni kontrolleri için sıvı körük kullanımı önemli<br />
avantajlar sağlamaktadır. Bu yüzden sprey tabancaları içine konuklan sıvı körük<br />
malzemesi yine arılarda duman benzeri etki yaparak çalışmaktadır. Yani arılar yine<br />
duman kokusuna tepki olarak bal tüketmektedir. Fakat sıvı körüğün etkileri daha kısa<br />
süreli olduğundan ve kovanlarda nemi artırmamak için bu yöntemi daha çok yazın<br />
kullanılmasında yarar görülmektedir. Bu durum aynı zamanda yangın riski olmayan bir<br />
yöntem olduğundan daha güvenli görülmektedir.<br />
TÜRKİYE BAL PAZARLAMA SİSTEMİNİN ETKİNLİĞİ: PAZARLAMA MARJI<br />
YAKLAŞIMI<br />
Süleyman KARAMAN 1 , Hasan VURAL 2<br />
1 Akdeniz Üniversitesi <strong>Ziraat</strong> <strong>Fakültesi</strong>, Tarım Ekonomisi Bölümü – Antalya<br />
2 Uludağ Üniversitesi <strong>Ziraat</strong> <strong>Fakültesi</strong>, Tarım Ekonomisi Bölümü – Bursa<br />
Türkiye'de arıcılık tahmini 150 bin tarımsal işletmede 4 milyonu aşkın koloni ile<br />
yapılmakta, 70 bin ton bal, 3-4 bin ton balmumu, kayıtlara giremeyecek kadar az<br />
miktarlarda arı sütü, polen ve propolis üretilmektedir. Arı ürünlerinin yurt içi fiyatlarının,<br />
üretim yetersizliği, örgütsüz pazarlama, tüketici talebi gibi etkilerle istikrarsız ancak<br />
yüksek olması özellikle dışsatıma yönelmede isteksizliği doğurmaktadır. Arıcılıkta<br />
yeterli eğitim programlarının olmayışı, uzman yetiştirilmemiş olması, damızlıkçı<br />
işletmelerin yokluğu ya da yetersizliği gibi temel altyapı noksanlıkları hem ayrılan<br />
kaynakların verimsiz kalmasına hem de harcanan emeklerin beklenen düzeyde katkı<br />
sağlamamasına neden olmaktadır. Bu çalışma kapsamında bal pazarlama sistemi;<br />
pazarlama kanalları ve fiyat açısından incelenmektedir. Öncelikle, üretici ve tüketici<br />
fiyatlarındaki gelişmeler 2003:01 – 2010:10 dönemi için zaman serisi metotları<br />
kullanılarak analiz edilmektedir. Daha sonra ise bal üretimi pazarlama kanalları<br />
tanımlanarak her bir düzeydeki satış fiyatı ortaya konulmaktadır. Böylece, her bir<br />
dağıtım (pazarlama) kanalı için birim marjı ve yüzde marj hesaplanılmaktadır. Bal arz<br />
zincirindeki (üreticiden tüketiciye) marj, pazarlama sistemi içerisinde en etkili grubun<br />
belirlenmesine yardımcı olacaktır. Bu sonuç, arz zincirinde üreticinin daha fazla kar<br />
etmesini sağlayıcı önlemlerin alınmasına katkı sağlayacaktır.<br />
77