modelleme simülasyon - Savunma Sanayii Müsteşarlığı
modelleme simülasyon - Savunma Sanayii Müsteşarlığı
modelleme simülasyon - Savunma Sanayii Müsteşarlığı
You also want an ePaper? Increase the reach of your titles
YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.
www.ssm.gov.tr<br />
G NDE<br />
Doç. Dr. Veysi İŞLER<br />
ODTÜ- TSK MODSİMMER Müdürü<br />
Ziya İPEKKAN<br />
SimBT<br />
<strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> <strong>Müsteşarlığı</strong><br />
2010/1 SAYI 11<br />
ISSN 1307-8380<br />
MODELLEME<br />
SİMÜLASYON
“Dünyada her şey için, yaşam için, başarı için<br />
en gerçek yol gösterici bilimdir, fendir.”
V<br />
M<br />
<strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong>ne<br />
yön veren<br />
uzman tedarik kurumu<br />
izyon<br />
Ülkemizin stratejik savunma ve güvenlik ihtiyaçlarına<br />
teknolojik gelişmeler doğrultusunda özgün yurtiçi<br />
çözümler sunan, uluslararası pazara entegre ve<br />
rekabetçi bir savunma sanayiine yön veren uzman<br />
tedarik kurumu olmak"<br />
isyon<br />
"Ülkemizin savunma ve güvenliğine yönelik TSK ve<br />
kamu kurumlarının sistem ihtiyaçlarını karşılamak,<br />
savunma sanayiinin geliştirilmesine yönelik strateji ve<br />
yöntemleri belirlemek ve uygulamak"<br />
YAYIN KURULUNDAN<br />
<strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> <strong>Müsteşarlığı</strong>'nın 25.yılı ile birlikte değişen yüzümüz ile yeniden<br />
karşınızdayız.<br />
2003 yılında, Genelkurmay Başkanlığı, <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> <strong>Müsteşarlığı</strong>, Orta Doğu Teknik<br />
Üniversitesi ve Modelleme ve Simülasyon Araştırma Uygulama Merkezi’nin (ODTÜ-TSK<br />
MODSİMMER) eşgüdümünde gerçekleştirilen “Modelleme ve Simülasyon Semineri” ile<br />
birlikte yoğun olarak savunma sektörü gündemine giren “Modelleme ve Simülasyon”<br />
kavramları, bu sayımızın temasını oluşturmaktadır.<br />
Fiziksel ya da soyut bir dizgenin davranış özelliklerinin başka bir dizgenin davranışlarıyla<br />
gösterimi olarak tariflenen <strong>simülasyon</strong>un (benzetim), sınırsız uygulama alanları ve<br />
maliyet-etkin çözümler sunması, bununla birlikte geliştirme süreçlerindeki birikimli<br />
uzmanlık niteliği sayesinde içerisinde yüksek bir ihracat potansiyelini barındırıyor olması<br />
nedeniyle de özel bir ilgiyi hak ettiğini düşünüyoruz.<br />
Bu sayımızda; son dönem teknolojileri ile birlikte yükselen tedarik maliyetlerinin<br />
düşürülmesine yönelik olarak tedarik süreçlerinde kullanılmak üzere oluşturulmuş<br />
benzetim uygulamalarına değinilmiş, bununla birlikte, ülkemizde yürütülen projelerle<br />
bağlantılı olarak, teknik çözümlerin ve yaklaşımların yer aldığı çalışmalara da yer<br />
verilmiştir. Bununla birlikte, sayısal ortamda modellenemeyen ancak rasyonel bir öngörü<br />
yapabilmek adına modellenmesi gereken amaçsal davranışların modele dâhil<br />
edilebilmesine yönelik “Modelleme ve İyileştirme Çalışmalarında Farklı Bir Anlayış:<br />
Sistem Düşüncesi ve Soft Systems Methodology" başlıklı makale ile <strong>modelleme</strong><br />
konusuna farklı bir açıdan yaklaşılmıştır.<br />
Derginin bu sayısının hazırlanması aşamasındaki katkılarından dolayı<br />
ODTÜ-TSK MODSİMMER Müdürü Sayın Veysi İŞLER’e teşekkür ederiz.<br />
“İnsansız Araçlar” temalı bir sonraki sayımızda buluşmak üzere.<br />
Saygılarımızla.
G NDE Yayın Sahibi <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong><br />
<strong>Müsteşarlığı</strong> Adına<br />
Murad BAYAR<br />
Danışma Kurulu Prof. Dr. Canan ÇİLİNGİR<br />
Prof. Dr. Aydın KÖKSAL<br />
Dr. Veysel YAYAN<br />
Dr. Faruk YARMAN<br />
Mehmet AKÇAY<br />
Necip BERKMAN<br />
Turgut ŞENOL<br />
Bu<br />
sayımızda Bir<br />
Yayın Kurulu Peyman ZEREN (Başkan)<br />
Osman KAYAKESEN<br />
Ahmet GÜRZUMAR<br />
Ayşegül TOKATLI<br />
Banu ÇETİN<br />
Bedriye CİCİOĞLU<br />
Canan KOŞAR<br />
Ender UĞUR<br />
Esra AYDEMİR<br />
Füsun KAYAALP<br />
İrfan ŞAHİN<br />
Kurtuluş İŞLEK<br />
Merve KOÇAK<br />
Muhammed Ali GÜLER<br />
Necmi KOLDAŞ<br />
Tamer ÖZDEMİR<br />
Zeynep YÜKSEL<br />
<strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> <strong>Müsteşarlığı</strong><br />
Sorumlu<br />
Yazı İşleri Müdürü<br />
Füsun KAYAALP<br />
Fotoğraflar Veli YILDIRIM<br />
06<br />
16<br />
22<br />
27<br />
32<br />
Yayın İdare Adresi T.C. M.S.B.<br />
<strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> <strong>Müsteşarlığı</strong><br />
Nasuh Akar Mah.<br />
Ziyabey Caddesi 1407. Sokak<br />
No: 4 (06520) Balgat / ANKARA<br />
Tel: +90 312 411 90 00<br />
Faks: +90 312 411 93 86<br />
www.ssm.gov.tr<br />
yk@ssm.gov.tr<br />
Yayın Türü Ulusal Süreli Yayın<br />
Yayın Şekli 3 Aylık - Türkçe<br />
Yayın Tarihi Mayıs 2010<br />
Tasarım ve<br />
Baskı<br />
Konuk Bir Söyleşi<br />
Doç. Dr. Veysi İŞLER<br />
Simülasyon Tabanlı Tedarik<br />
Yönteminin <strong>Savunma</strong> Tedarik<br />
Sürecinde Kullanımı<br />
Ziya İPEKKAN<br />
Modelleme ve Simülasyon<br />
Teknolojilerinin Tedarik Süreç<br />
Yönetiminde Kullanılması ve<br />
Simülasyon Tabanlı Tedarik Yöntemi<br />
Arda MEVLÜTOĞLU<br />
Uçuş Simülatörlerinin Gelişimi,<br />
Eğitimde Kullanımı ve<br />
Ülkemizin Sektördeki Yeri<br />
Abdullah ŞEN<br />
Kavramsal Modelleme ve<br />
Simülasyon Projelerinde Önemi<br />
Prof. Dr. Semih Bilgen<br />
Doç. Dr. Onur Demirörs<br />
Dr. Alpay. Karagöz<br />
Art Tanıtım<br />
Kızılırmak Sokak No: 27/10<br />
06640 Bakanlıklar / ANKARA<br />
Tel: +90 312 425 59 96<br />
Faks: +90 312 425 57 27<br />
www.arttanitim.com.tr<br />
art@arttanitim.com.tr<br />
38<br />
42<br />
46<br />
51<br />
59<br />
Modelleme ve Simülasyon<br />
Sistemlerinde Birlikte<br />
Çalışabilirlik Yol Haritası<br />
Üzerine Notlar<br />
Doç. Dr. Halit OĞUZTÜZÜN<br />
Etmen Tabanlı<br />
Modelleme ve Simülasyon<br />
Prof. Dr. Faruk Polat<br />
Dağıı t k BenzetimSistemleri Yrd. Doç. Dr. Fatih E. Sevilgen<br />
Uçuş Simülatörlerinde<br />
Kullanılan Görsel Sistemler<br />
Hüseyin Buğra Han AYYILDIZ<br />
Modelleme ve Simülasyon'da<br />
Doğrulama, Geçerleme ve<br />
Onaylama<br />
Dr. Ali H. DOĞRU<br />
Dr. Aysu Betin CAN<br />
Dr. Sevgi ÖZKAN<br />
"Tüm yayın hakkı <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> <strong>Müsteşarlığı</strong>'na ait olup, ücretsizdir.<br />
Parayla satın alınmaz. Yazıların sorumluluğu yazarına aittir.<br />
Kaynak gösterilmeden alıntı yapılamaz.<br />
63<br />
68<br />
75<br />
82<br />
94<br />
Sürü DavranışModeli ve<br />
KalabalıkSimulasyonları Dr. Emrecan ÇUBUKÇU<br />
Modelleme ve İyileştirme<br />
Çalışmalarında Farklı Bir<br />
Anlayış: Sistem Düşüncesi ve<br />
Soft Systems Methodology<br />
Hakan SİPAHİOĞLU<br />
<strong>Savunma</strong> Sistemleri Tanıtımı<br />
T-38 Tekamül Eğitim Uçakları<br />
Simülatörleri (ARISİM) Projesi<br />
Müşterek Görev Kuvveti<br />
Harekatı Modellemesi ve<br />
Simülasyonu<br />
Gündem<br />
Haberler
Bir Konuk Bir Söyleşi<br />
Doç. Dr. Veysi İŞLER<br />
ODTÜ -TSK MODSİMMER Müdürü<br />
Kendinizi kısaca tanıtır mısınız?<br />
1987 yılında ODTÜ Bilgisayar Mühendisliğin’den<br />
mezun oldum. Doktora derecemi<br />
Bilkent Üniversitesi Bilgisayar Mühendisliği<br />
Bölümü’nden aldıktan sonra bir süre<br />
yurtdışında doktora sonrası çalışmalarımı<br />
yürüttüm. Lisans sonrası yaklaşık 22 yıldır<br />
odaklandığım alan, görsel <strong>simülasyon</strong> ve<br />
paralel makinalarda görsel <strong>simülasyon</strong><br />
algoritmaların geliştirilmesi oldu. 2000-2005<br />
yılları arasında özel sektörde yine bu<br />
alanlarda yöneticilik yaptım. 2005 yılında<br />
üniversiteme döndüm. Halen ODTÜ’de<br />
akademik bir personel olarak üç şapkaya<br />
sahibim: Bilgisayar Mühendisliği Öğretim<br />
Üyesi, ODTÜ Rektörlüğüne bağlı ODTÜ-TSK<br />
Modelleme ve Simülasyon Araştırma ve<br />
Uygulama Merkezi (MODSİMMER) Müdürü<br />
ve ODTÜ Enformatik Enstitüsü Modelleme<br />
ve Simülasyon Anabilim Dalı Başkanı. Ayrıca,<br />
2006 yılından beri NATO Modelleme ve<br />
Simülasyon Grubu’nda ülkemizi akademik<br />
kimliğimle temsil ediyorum.<br />
Modelleme ve <strong>simülasyon</strong>la ilişkiniz<br />
nasıl başladı?<br />
ODTÜ’de Bilgisayar Mühendisliği Bölümünde<br />
lisans eğitimim sırasında bir <strong>simülasyon</strong><br />
dersi almıştım. Bu derste “yapıcı”<br />
<strong>simülasyon</strong>lar ele alınıyordu. Bir kafeterya-<br />
daki kuyrukların veya şehir içi araç trafiğinin<br />
modellenmesi ve <strong>simülasyon</strong>u gibi uygulamalar<br />
yapıyorduk. Ancak kariyerimde çok<br />
etkili olacağını o sıralar pek düşünmemiştim.<br />
Daha sonra yüksek lisans ve doktora çalışmalarımda<br />
“bilgisayar grafiği”ne odaklandım.<br />
Hocam Prof. Dr. Bülent Özgüç’ün yönetiminde<br />
“üç boyutlu sanal ortamlar”, “gerçeğe<br />
uygun görüntü üretme” gibi konularda<br />
çalıştım. O yıllarda, yani yaklaşık 20 yıl önce,<br />
<strong>simülasyon</strong> alanı bu kadar gelişmemişti.<br />
Tezlerimde çalıştığım “bilgisayar grafiği”<br />
konusunun sanal <strong>simülasyon</strong>ların temelini<br />
oluşturduğunun pek farkında değildim. 1996<br />
yılında doktora sonrası ODTÜ’ye öğretim<br />
üyesi olarak geldiğimde daha çok bilgisayar<br />
grafiği yöntemleri ve uygulamaları üzerinde<br />
çalışıyordum. Bir yıl sonra 1997 yılında<br />
<strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> <strong>Müsteşarlığı</strong> ve TSK’nin<br />
talebi üzerine MODSİMLAB (Modelleme ve<br />
Simülasyon Laboratuvarı)’ın kuruluşunda<br />
bulunan öğretim üyelerinden biriydim.<br />
Bundan sonra bu alanı daha ayrıntılı incelemeye<br />
ve araştırmalarımı bu alanda yürütmeye<br />
başladım. MODSİMLAB’taki ilk projenin<br />
yöneticisi olarak çalıştım.<br />
Bu alandaki diğer deneyimleriniz<br />
nelerdir?<br />
2000 yılında ODTÜ’den ayrılıp özel sektöre<br />
geçtim. Meteksan Bilişim Grubu’nda<br />
“Simülasyon ve Görsel Sistemler Bölümünü<br />
kurup <strong>simülasyon</strong> alanındaki ilk özel sektör<br />
deneyimimi yaşadım. O yıllarda TÜBİTAK<br />
desteğiyle geliştirdiğimiz alt yapıyı kullanarak<br />
“Trafikent“ adında Sürücü Eğitim<br />
Simülatörü üretip sürücü kurslarına satmaya<br />
başladık. Daha sonra bu sürücü eğitim<br />
simülatörüne Tübitak-Bilten’de (şimdiki adı<br />
Uzay) geliştirilen Psikoteknik testleri ilgili<br />
hocalarımızla genişletip ekledik. Halen hem<br />
Trafikent Sürücü Eğitim Simülatörü hem de<br />
Psikoteknik Değerlendirme Sistemi Türkiye<br />
çapında sürücü kurslarında ve psikoteknik<br />
değerlendirme merkezlerinde kullanılıyor. Bu<br />
ürünler sayesinde o yıllarda üç ödül kazanmıştık.<br />
Edindiğimiz bu deneyimle<br />
Aselsan’a altyüklenici olarak “Kaideye<br />
Monteli Stinger Eğitim Simülatörü”nü aynı<br />
MODSİM Türü<br />
Canlı (Live)<br />
Sanal (Virtual)<br />
Yapısal (Constructive)<br />
Karma (Hybrid)<br />
Sistem<br />
Gerçek<br />
Temsili<br />
Temsili<br />
Gerçek/Temsili<br />
ekiple tamamladık. Ben 2005 yılında özel<br />
sektörden ayrılıp tekrar üniversiteme geri<br />
döndüm. Döndükten kısa bir süre sonra<br />
ODTÜ-TSK MODSİMMER’in Müdürü olarak<br />
atandım. Ayrıca, 2002 yılından bu yana KHO<br />
<strong>Savunma</strong> Bilimleri Enstitüsü’nde derslere<br />
girdim ve bu alanda tezler yönettim.<br />
Modelleme ve <strong>simülasyon</strong>u genel olarak<br />
tarif eder misiniz?<br />
Türkçe’de “Modelleme ve <strong>simülasyon</strong>” terimi<br />
yerine genellikle “Simülasyon” veya “Benzetim”<br />
terimlerinden birini kullanıyoruz. Bu<br />
terimi daha ayrıntılı irdelemek gerekirse;<br />
“Model” Türk Dil Kurumu (TDK) sözlüğünde<br />
“Benzer” olarak NATO teknoloji raporlarında<br />
ise “Bir sistemin, varlığın, kavramın veya<br />
sürecin belli bir amaca yönelik oluşturulmuş<br />
fiziksel, matematiksel veya mantıksal temsili.”<br />
olarak tanımlanır. Yani bir model bazen<br />
fiziksel bir cisimden, bazen matematiksel bir<br />
denklemden, bazen de bir dizi kuraldan<br />
ibarettir. Simülasyon ise “Bir modelin zamana<br />
bağlı gerçekleştirilme metodu” olarak<br />
tanımlanır. Zamanı ekseninde hareket ederken<br />
modeldeki parametrelerin değişimini<br />
<strong>simülasyon</strong> esnasında inceleyebiliriz. İdari<br />
veya teknik karar süreçlerinin temel alacağı<br />
verileri üretmek için modellerin statik veya<br />
zamana bağlı olarak değişimini hesaplarız.<br />
Burada bundan sonra “<strong>modelleme</strong> ve <strong>simülasyon</strong>”<br />
terimi yerine bazen “<strong>simülasyon</strong>”<br />
bazen de “modsim” terimini kullanacağım.<br />
Aslında askeri tatbikatlar da bir <strong>simülasyon</strong><br />
uygulamasıdır. Bu tür <strong>simülasyon</strong>ları “canlı”<br />
<strong>simülasyon</strong> olarak adlandırıyoruz. Bu arada<br />
hem oyuncular (kullanıcılar) gerçek hem de<br />
Modsim Sistem Türleri<br />
Oyuncular<br />
Gerçek<br />
Gerçek<br />
Temsili<br />
Gerçek/Temsili<br />
kullanılan sistem gerçektir. Diğer iki <strong>simülasyon</strong><br />
türü “sanal” ve “yapıcı”dır. Sanal<br />
<strong>simülasyon</strong>lar bir veya daha fazla oyuncunun<br />
etkileşim halinde oldukları yazılımlardır. Bu<br />
tür <strong>simülasyon</strong>larda sistem temsili (bilgisayarda<br />
tanımlanan, simüle edilmiş, sanal);<br />
ancak oyuncular gerçek kişilerdir. Sanal<br />
<strong>simülasyon</strong>a verilebilecek en iyi örneklerden<br />
biri “tam görev uçuş simülatörü”dür. Eğitim<br />
alan pilotun (kullanıcı) yönlendirmesine ve<br />
tepkilerine göre <strong>simülasyon</strong> değişik görüntüler<br />
üretir. Sanal <strong>simülasyon</strong>lar bir çok kez<br />
kullanıcının motor becerilerini geliştirirler.<br />
Yapıcı <strong>simülasyon</strong>larda hem sistem hem de<br />
oyuncular temsilidir. Yapıcı <strong>simülasyon</strong>lar<br />
genellikle karar destek amaçlı kullanılırlar.<br />
Yapıcı <strong>simülasyon</strong>lara en iyi örnek ise “harp<br />
oyunu”dur. Kullanıcı, önceden verileri girer ve<br />
<strong>simülasyon</strong>u belirli bir zaman aralığında<br />
çalıştırır. Simülasyon tamamlandıktan sonra<br />
da zamana göre bazı parametrelerin değişimi<br />
çıktı olarak alınır ve incelenir. Simülasyon<br />
esnasında kullanıcı <strong>simülasyon</strong>u yönlendiremez<br />
ve hiç bir parametreyi değiştiremez.<br />
Simülasyonlar bazen bu üç türün karması<br />
veya kombinasyonu şeklinde geliştirilirler ve<br />
kullanılırlar.<br />
Modelleme ve <strong>simülasyon</strong>un dünyadaki<br />
durumundan söz eder misiniz? Ne<br />
kadar yaygın?<br />
Modelleme ve <strong>simülasyon</strong> teknolojilerinin<br />
önemi özellikle son yıllarda artmaya başladı.<br />
Örneğin A.B.D. senatosu 2007 ortalarında bu<br />
teknolojiyi “Milli Kritik Teknoloji” olarak kabul<br />
etti ve bazı kararlar aldı. Bu kararlar arasında<br />
şunlar vardır:<br />
Modelleme ve <strong>simülasyon</strong> ulusal kritik<br />
teknolojidir.<br />
07
Bir Konuk Bir Söyleşi<br />
Yüksek öğretimde <strong>modelleme</strong> ve <strong>simülasyon</strong><br />
alanı ve araçlarına ilişkin eğitim<br />
genişletilmelidir.<br />
MODSİM meslek grupları resmi olarak<br />
ayrı bir şekilde kodlandırılmalıdır.<br />
MODSİM’in ekonomik etkileri her<br />
düzeyde çalışılmalı ve aktarılmalıdır.<br />
MODSİM ile ilgili fikri mülkiyet hakları<br />
korunmalıdır.<br />
Diğer gelişmiş ülkeler de bu alandan hem<br />
askeri hem de sivil uygulamalar yoluyla artık<br />
çok daha fazla yararlanıyorlar. Ulaşım,<br />
moleküler biyoloji, genetik, uluslararası<br />
ilişkiler, sağlık hizmetleri gibi savunma dışı<br />
bir çok alanda da <strong>modelleme</strong> ve <strong>simülasyon</strong><br />
yaygın olarak kullanıyor.<br />
NATO’nun Araştırma ve Teknoloji Örgütü<br />
(RTO) altında değişik teknolojik konular,<br />
“paneller” altında ele alınıyor. Sadece<br />
“Modelleme ve Simülasyon” için “panel”den<br />
daha fazla yetkiye ve kapsama sahip olan bir<br />
“grup” var. Bu grubun adı “NATO Modelling<br />
and Simulation Group” (NATO MSG). Bu<br />
durum konunun önemi açısından dikkate<br />
değerdir.<br />
Bu alan neden son yıllarda bu kadar<br />
önem kazanmaya başladı? Bunu<br />
tetikleyen faktörlerden söz eder<br />
misiniz?<br />
Bir <strong>simülasyon</strong>da kullanılan modeller istenirse<br />
çok ayrıntılı tanımlanabiliyor. Modellerin<br />
ayrıntısı veya gerçeğe yakınlığı arttıkça<br />
<strong>simülasyon</strong>un çalıştırılması veya hesaplanması<br />
için gerekli olan bilgisayar veya<br />
işlemci gücü daha fazla oranda artıyor.<br />
Bilgisayar teknolojilerindeki gelişmeler<br />
sonucunda işlemcilerin gücü katlanarak<br />
artıyor ve işlemciler daha küçük ebatlarda<br />
üretiliyor. Artık <strong>simülasyon</strong>ların gerektirdiği<br />
karmaşık hesaplamaları hızlıca yapabilecek<br />
bilgisayarlar var. Üstelik bu teknoloji oldukça<br />
ucuzlamış ve satın alınabilecek düzeylere<br />
inmiştir. Simülasyonların daha fazla yaygınlaşmalarının<br />
birinci nedeni satın alınabilecek<br />
düzeyde güçlü bilgisayarlardır. Diğer önemli<br />
faktör ise yazılım teknolojilerindeki gelişmelerdir.<br />
Simülasyon sistemleri oldukça<br />
karmaşık bir mantığa dayanarak geliştiriliyor.<br />
Bilgisayar Mühendisliği’nin bir kolu olan<br />
“Yazılım Mühendisliği” sayesinde artık güçlü<br />
yazılım geliştirme yöntemlerine ve ortamlarına<br />
sahibiz. Bu sayede <strong>simülasyon</strong>lar çok<br />
daha kolay geliştiriliyor. Tek bir satır program<br />
yazmadan karmaşık <strong>simülasyon</strong>lar tanımlanıp<br />
koşturuluyor (çalıştırılıyor). Diğer<br />
yandan ihtiyaçlar da bu yaygınlaşmayı tetikleyen<br />
bir başka faktördür.<br />
<strong>Savunma</strong> sanayiinde <strong>simülasyon</strong>un<br />
önemi nedir? Ne gibi yöntemler vardır?<br />
Modelleme ve <strong>simülasyon</strong>’un askeri amaçlı<br />
olarak kullanımı modern bilgisayarlardan çok<br />
öncedir. 1800’lü yılların başlarında Kriegspiel<br />
savaş oyunu geliştirilmiş ve bu oyun Prussia<br />
ordusunun savaş eğitim sistemi olarak uzun<br />
yıllar kullanılmıştır. Modern bilgisayarlarla<br />
birlikte <strong>modelleme</strong> ve <strong>simülasyon</strong>un uygulama<br />
alanları artmıştır. En bilinen uygulamalar<br />
arasında “Tam Görev Uçuş Simülatörleri”,<br />
“Topçu Simülatörleri” ve “Harp<br />
Oyunları” bulunuyor. Diğer yandan, bilgisayar<br />
ve yazılım teknolojilerindeki gelişmeler<br />
sayesinde her geçen gün yeni uygulamalara<br />
tanık oluyoruz. Önceleri <strong>simülasyon</strong> daha<br />
ziyade eğitim ve planlama amaçlı kullanılırken;<br />
artık harekat ortamında anlık kararlara<br />
destek amacıyla da kullanılıyor.<br />
Alınan<br />
Dersler<br />
Operasyonun<br />
Analizi<br />
İhtiyaçlar, prototipler,<br />
test ve değerlendirme<br />
sistemleri<br />
Operasyonel<br />
Karar Destek<br />
Tedarik<br />
Simülasyonlar bağımsız (kendi başlarına)<br />
veya gerçek bir sistemle birlikte entegre<br />
olarak kullanılabilirler. ”Bağımsız Simülasyonlar”<br />
genellikle; eğitim, tatbikat, karar<br />
destek, planlama, test, analiz, tedarik,<br />
tahminde bulunma, konsept geliştirme ve<br />
sınama, mühendislik tasarımı, prototip<br />
geliştirme, hassasiyet analizi, hipotez testi,<br />
alternatiflerin değerlendirilmesi veya eğlence<br />
amaçlı kullanılırlar. Diğer yandan,<br />
“Entegre Simülasyonlar” ise bir sistemi<br />
desteklemek, güçlendirmek veya değerlendirmek<br />
için kullanılırlar.<br />
Simülasyon teknolojilerinin etkili ve verimli<br />
kullanımı amacıyla askeri süreçlerin tamamını<br />
kapsayan döngünün her aşamasında<br />
<strong>simülasyon</strong> teknolojilerinden yararlanmak<br />
gerekir. Birinci aşama olan tedarik kapsamında,<br />
<strong>simülasyon</strong> teknolojileri ihtiyacın<br />
doğrulanmasından fizibiliteye, kabulden<br />
bakım ve yenilemeye kadar tedariğin her<br />
adımında kullanılır. Bu yaklaşımı “Simülasyon<br />
Tabanlı Tedarik” olarak adlandırıyoruz.<br />
Tedarik edilecek sistemler karmaşıklaştıkça<br />
ve büyük bütçelere sahip oldukça, <strong>simülasyon</strong><br />
teknolojileri kaçınılmaz bir şekilde<br />
ihtiyacın belirlenmesinden ve yeni konseptlerin<br />
sınanmasına kadar tedarik sürecinin her<br />
aşamasında kullanılabilecek önemli bir<br />
enstrümandır. İkinci aşamada; tedarik ger-<br />
Operasyonel<br />
Sistemler<br />
Yeni sistemler,<br />
konseptler ve<br />
süreçler<br />
MODSİM’in Etkili ve Verimli Kullanımı (Kaynak: Hollanda Sunumu, ir R.J.<br />
Karelse, ir W. Huiskamp, NATO 22. NMSG Slovenia Toplantısı)<br />
Eğitim ve<br />
Tatbikat<br />
çekleştirildikten sonra yeni tedarik edilen<br />
veya mevcut sistemlerin <strong>simülasyon</strong>ları tek<br />
başlarına veya mevcut savunma sistemleriyle<br />
entegre bir şekilde kullanılarak yeni konseptlerin,<br />
süreçlerin ve sistemlerin eğitimi ve<br />
tatbikatı yürütülür. Üçüncü aşamada ise;<br />
harekat sırasında silah sistemlerinin içinde<br />
veya komuta kontrol kademesinde alınacak<br />
kararlara destek amacıyla yaygın olarak<br />
kullanılır. Döngünün son aşaması olan<br />
dördüncü aşamada ise harekatın gözden<br />
geçirilmesi ve derslerin çıkarılmasından<br />
sonra sahip olunan sistemlerin ve konseptlerin<br />
değerlendirilmesi <strong>simülasyon</strong> teknolojileri<br />
ile yapılır. Bu aşamanın bir çıktısı ilk<br />
aşama olan tedarik için girdi olur.<br />
Tedarik projelerinde daha spesifik<br />
olarak Modelleme ve Simülasyondan<br />
nasıl yararlanabiliriz?<br />
Bir önceki cevabımda da belirttiğim üzere,<br />
Tedarik Ömür Devri Süreci’nde <strong>simülasyon</strong><br />
teknolojilerini kullanmak suretiyle konseptin<br />
test edilmesi, muhtemel tedarik seçeneklerinin<br />
daha doğru olarak karşılaştırılması,<br />
üretimin ve yerleştirmenin planlanması, operasyon<br />
esnasında destek ve elden çıkarma<br />
gibi adımlarda doğru kararlar vermek ve<br />
toplam maliyeti düşürmek mümkündür. Özellikle<br />
fizibilite yapılırken <strong>simülasyon</strong> tekno-<br />
ODTÜ-TSK MODSİMMER<br />
lojileri kullanılırsa tedariğin doğrulanması ve<br />
ileride çıkabilecek olası problemlerin sanal<br />
ortamlarda görülmesi sayesinde optimal<br />
çözümlere karar verilmesi daha kuvvetle<br />
muhtemeldir. Simülasyon teknolojileri sadece<br />
görsel sonuçlarıyla değil aynı zamanda<br />
yaptıkları optimizasyon hesaplamalarıyla<br />
insanların kolayca bulamayacağı optimal<br />
çözümlere yaklaşmamıza yardımcı olurlar.<br />
Simülasyonlarla tedarik aşamasında ihtiyacın<br />
türünü, ölçüsünü ve tipini belirleriz. Tedarik<br />
için teklif edilen muhtemel sayıda, tipte ve<br />
türde bir sistemi satın almaya gerek kalmadan,<br />
sanal ortamlarda sınayarak verilen teklifin<br />
ne kadar doğru olduğunu anlayabiliriz.<br />
Tedarik süreçlerinde <strong>simülasyon</strong> teknolojilerinden<br />
yararlanma gerekçeleri arasında<br />
özetle şunlar bulunuyor:<br />
<strong>Savunma</strong> ihtiyaçlarındaki hızlı değişimler<br />
Daha büyük çaplı ve karmaşık savunma<br />
programları<br />
Sistemlerin karmaşıklık düzeyinin artması<br />
Tedarikçilerin uzmanlaşması ve çeşitliliği<br />
Tedarik edilebilecek olası teknolojilerin<br />
çoğalması<br />
<strong>Savunma</strong> bütçelerindeki kısıtlamalar<br />
Aslında <strong>simülasyon</strong> yıllarca hem Türkiye’de<br />
hem de dünyada tedarik amacıyla yaygın<br />
denebilecek ölçülerde kullanılıyor. En basit<br />
bireysel kullanım örneği olarak; mutfağınıza<br />
yeni dolaplar yaptırmak istediğinizde firma<br />
mutfağınızın ölçüsünü alır ve sanal ortamda<br />
değişik mutfak kombinasyonlarını size sunar.<br />
Siz de bunların arasından bir seçim yaparsınız.<br />
<strong>Savunma</strong>da da tedariğin değişik<br />
kesimlerinde ve mühendislik tasarımlarında<br />
<strong>simülasyon</strong>lardan uzun yıllardır paket yazılımlar<br />
yoluyla yararlanılmaktadır.<br />
Ancak önemli olan tedarik ömür devrinin<br />
sürecinin tamamında; ihtiyaç makamı, tedarik<br />
makamı ve tedarikçilerin birlikte çalıştığı<br />
bütünlüğe dayanan <strong>simülasyon</strong>ların kullanılmasıdır.<br />
Daha da önemlisi tedarik aşamasında<br />
kullanılan <strong>simülasyon</strong>ların tekrar<br />
kullanılarak (reuse) diğer tedarik projelerindeki<br />
<strong>simülasyon</strong>larla veya gerçek sistemlerle<br />
entegre, birlikte çalışabilir ve etkileşimli<br />
olarak kullanılmasıdır. Biraz daha ileri gidecek<br />
olursa; tedarik esnasında veya sonrasında<br />
bu <strong>simülasyon</strong>larla yeni konseptlerin<br />
denenmesi; harp oyunlarında, tatbikatlarda<br />
ve personel eğitiminde kullanımı sistematik<br />
hale getirilmelidir. Bu sayede tedarik süreçlerinde<br />
daha doğru kararlar alınabilecek,<br />
maliyet etkinlik sağlanabilecektir. Tedarik<br />
politikalarının ve süreçlerinin Simülasyon<br />
Tabanlı Tedarik konsepti içerisinde güncellenmesi<br />
gerekmektedir.<br />
09
Bir Konuk Bir Söyleşi<br />
Açık literatürde konuyla ilgili çok sayıda<br />
kaynak ve fikirler olsa bile; sözü edilen<br />
<strong>simülasyon</strong> teknolojilerinden tedarik sürecinde<br />
bütünsel yararlanma yöntemi henüz<br />
dünyada da eski sayılmaz. Örneğin Amerika<br />
Birleşik Devletleri’nde ilgili kurumsal çalışmalar<br />
1996 yılında yazılan bir rapor ile başlamıştır.<br />
1998 yılında yol haritası çıkarılmış. 6<br />
Kasım 2000 tarihinde SMART (Simulation and<br />
Modelling for Acquisition, Requirements and<br />
Training) İcra Planı kabul edilerek ABD<br />
ordusunda kurumsallaşması sağlanmış. Bu<br />
yönde tedarik politikalarında değişiklikler<br />
yapılmıştır. İlgili yönergeler ve prosüdürler<br />
(DoD 5000.2-R, DoD 5000.2R, Defense<br />
Acquisition Deskbook) 11 Mayıs 1999’da<br />
güncellenmiştir. Kanada ise SMARRT<br />
(Simulation and Modelling for Acquisition,<br />
Requirements, Rehearsal and Training) ve<br />
yedi Avrupa ülkesi de CTF (Common<br />
Technical Framework) adında bu doğrultuda<br />
çalışmalar yapmışlardır.<br />
Türkiye’de ise özellikle büyük firmalarımız<br />
uzun yıllardır <strong>simülasyon</strong>a dayalı tasarım ve<br />
geliştirme yapmaktadırlar. Bildiğim kadarıyla<br />
SSM de Tedarik sürecinin değişik aşamalarında<br />
<strong>simülasyon</strong>lar kullanılmaktadır.<br />
Bütünlük ve kurumsallaşma doğrultusunda<br />
Müsteşarımız Sayın Murad Bayar’ın bizleri<br />
önemli yönlendirmeleri vardır. Ancak tedarik<br />
sürecindeki tüm paydaşların bu yaklaşıma<br />
uygun roller alması gerekir. SSM ve TSK’nın<br />
ODTÜ ile birlikte kurduğu ODTÜ-TSK<br />
MODSİMMER’in bir misyonu da <strong>simülasyon</strong>un<br />
tedarik sürecinde kullanılması için<br />
çalışmalar yapmasıdır. Şimdiye kadar MOD-<br />
SİMMER’de bu amaçla değişik küçük çaplı<br />
projeler tamamlanmıştır.<br />
Simülasyon Tabanlı Tedarik<br />
kapsamında önerilerinizi özetleyebilir<br />
misiniz?<br />
Öncelikle, Türkiye’ye özgü tedarik politikaları<br />
ve süreçleri kapsayan teknik bir çerçevenin<br />
tanımlanması sanırım yararlı olacaktır. Bu<br />
sayede verimli ve etkili bir Simülasyon<br />
Tabanlı Tedarik yaklaşımına kavuşmuş<br />
oluruz. Tanımlanacak “Simülasyon Tabanlı<br />
Tedarik Teknik Çerçevesi”, sistematik,<br />
bütünsel ve kurumsal bir yapıyı sunmuş<br />
olacaktır. İkinci olarak, MODSİM Master<br />
Planı’nın bu durumu da dikkate alarak<br />
güncellenmesini öneriyorum. Sadece <strong>simülasyon</strong>ları<br />
geliştiren değil aynı zamanda<br />
kullanan ve kullanması gereken firmalarımızın<br />
da bu alanda bilinçlenmesi oldukça<br />
önemlidir. Son olarak, TSK için SSM’nin<br />
MODSİMMER’de geliştirilmesini sağladığı<br />
KAMA (Kavramsal Modelleme Aracı)’nın<br />
Simülasyon Tabanlı Tedarik ve diğer<br />
<strong>simülasyon</strong> projelerinde kullanılması yoluyla<br />
birlikte çalışabilirlik, tekrar kullanılabilirlik ve<br />
verimlik için önemli katkı sağlanmış olacaktır.<br />
Dünyada ki durumu Türkiye ile<br />
kıyaslayabilir misiniz? Modelleme ve<br />
<strong>simülasyon</strong>un Türkiye’deki dünü<br />
bugününü nasıl değerlendirirsiniz?<br />
Dünyada gelişmiş ülkelerce milli kritik<br />
teknoloji olarak kabul edilen <strong>modelleme</strong> ve<br />
<strong>simülasyon</strong> teknolojileri son yıllarda hızlı bir<br />
şekilde gelişmeye ve daha fazla yaygınlaşmaya<br />
başladı. Bu alanda yapılan yayınlar,<br />
düzenlenen etkinlikler, NATO’ya katılım,<br />
yürütülen <strong>simülasyon</strong> projeleri, faaliyet<br />
gösteren firmaların sayıları ve sunulan<br />
ürünlerin üstünlüğü, ülkelerin bu alandaki<br />
gelişmişliğini anlamamıza yardımcı olabilir.<br />
A.B.D. askeri <strong>modelleme</strong> ve <strong>simülasyon</strong>da en<br />
ileri ülke sayılabilir. A.B.D.’nin ardından<br />
Hareket yakalama laboratuvarı<br />
sırasıyla İngiltere, Almanya, Hollanda, Fransa<br />
ve İspanya’yı sayabilirim. Norveç, Danimarka<br />
ve İsveç bu alanda önemli mesafeler kaydetmiş<br />
bulunuyorlar. Diğer yandan Avustralya’da<br />
önemli çalışmalar yürütüldüğünü yaptıkları<br />
yayınlardan okuyoruz. Japonya, Rusya ve<br />
Çin’deki <strong>modelleme</strong> ve <strong>simülasyon</strong> yeteneklerinin<br />
de gelişmiş olduğu söylenebilir. NATO<br />
RTO (Research Technology & Organization)<br />
sayesinde NATO ülkeleri 1998’den beri bu<br />
alanda daha sistematik ve ileri seviye çalışmalar<br />
yapmaktadırlar.<br />
Türkiye, yukarıda söz ettiğim kriterlere göre<br />
yukarıda saydığım Avrupa ülkeleri ortalarında<br />
yer alabilir. Dikkat edilirse <strong>modelleme</strong><br />
ve <strong>simülasyon</strong> projelerinin neredeyse tamamı<br />
yerli olanaklarla yükleniciler tarafından<br />
başarıyla tamamlanmaktadırlar. Üstelik<br />
ürünlerin bazıları yurtdışına ihraç ediliyor.<br />
Diğer yandan üniversitelerimizdeki ve firmalarımızdaki<br />
araştırmacıların bu alandaki<br />
yayınları saygın dergilerde çıkıyor. Simülasyon<br />
alanında ulusal ve uluslararası etkinlikler<br />
ülkemizde artık daha sıkça düzenleniyor.<br />
Ülkemizde savunma sanayiinin <strong>simülasyon</strong><br />
alanındaki seviyesi kanımca ülkemizdeki<br />
savunma sanayiinin ulaştığı genel ortalama<br />
seviyenin üstündedir. Bu başarıda SSM’nin ve<br />
TSK’nin katkısı büyüktür. ODTÜ-TSK<br />
MODSİMMER’in kurulması ve SSM’nin ve<br />
Genelkurmay Bilkardem Başkanlığı’nın artan<br />
desteği ülkemizin bu kritik alandaki seviyesini<br />
daha fazla arttıracaktır.<br />
MODSİMMER’in kuruluş amacı nedir?<br />
Neler hedeflenerek kurulmuştu?<br />
Kurulduğu günden bu yana hangi<br />
süreçlerden geçildi ve bu hedefler<br />
gerçekleştirilebildi mi?<br />
MODSİMMER’in kuruluşu TSK, SSM ve<br />
ODTÜ arasında imzalanan bir protokole<br />
dayanır. MODSİMMER’in kuruluş amacı;<br />
“TSK Müşterek Harekat Alanı Simülasyon<br />
Sistemi”nin, 21. yüzyıl MODSİM teknolojilerine<br />
ve standartlarına uygun olarak bir<br />
sistem bütünlüğü içerisinde geliştirilmesini<br />
sağlamaya destek vermektir. İlk aşamada,<br />
MODSİM Araştırma ve Uygulama Laboratuvarı<br />
(MODSİMLAB) olarak araştırma ve<br />
geliştirme faaliyetlerine başlandı. Daha<br />
sonra, 2001 tarihinde rektörlüğe bağlı ODTÜ-<br />
TSK Modelleme ve Simülasyon Araştırma ve<br />
Uygulama Merkezi (MODSİMMER)’ne<br />
dönüştü. 2007 yılında ise, “Mükemmeliyet<br />
Merkezi” olabilmek için MODSİMMER<br />
Altyapısı Proje başvurumuzu öncelikle ODTÜ<br />
rektörlüğü ardından da Devlet Planlama<br />
Teşkilatı uygun buldu. Bu süreçte SSM ve<br />
TSK Genelkurmay Bilkardem Başkanlığı bu<br />
girişime önemli destek sağladı. 2009 Mart<br />
ayında yeni tesislere taşınıp yeni laboratuvarlar<br />
oluşturduk.<br />
ODTÜ-TSK MODSİMMER 12 yıl önce belirlenen<br />
görevini şu ana kadar başarıyla yerine<br />
getirdi. Şimdiye kadar MODSİMMER’de altı<br />
proje tamamlandı. Bu projelerin tamamı<br />
Türkiye’de ilk kez yürütülen araştırmalardan<br />
oluşuyordu. Son iki projede <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong><br />
firmalarını da yanımıza alarak üniversiteden<br />
sanayiye bilgi birikimi ve teknoloji transferi<br />
gerçekleştirmiş olduk. MODSİMMER’de<br />
çalışan araştırmacılar aynı zamanda <strong>Savunma</strong><br />
<strong>Sanayii</strong>ne de destek vermeye başladılar.<br />
Diğer yandan, Simülasyon alanında ulusal<br />
seminer ve konferanslar düzenlemekteyiz. En<br />
bilineni USMOS’tur. USMOS (Ulusal<br />
<strong>Savunma</strong> Uygulamaları Modelleme ve<br />
Simülasyon Konferansı) 2005 yılından beri iki<br />
yılda bir düzenlenmektedir. USMOS başta<br />
Genelkurmay Bilkardem Başkanlığı ve SSM<br />
olmak üzere Deniz, Hava ve Kara Harp<br />
Okulları’nın desteği ile ODTÜ-TSK<br />
MODSİMMER tarafından düzenlenmektedir.<br />
Ayrıca, SASAD ve <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> firmaları<br />
da destek olmaktadırlar. Ayrıca, şimdiye<br />
kadar bu alanda dünyaca ünlü bir çok bilim<br />
adamı ve uzmanı seminer vermek deneyimlerini<br />
paylaşmak üzere NATO ve Tübitak<br />
desteği ile Türkiye’ye davet ettik.<br />
ODTÜ bünyesinde ODTÜ-TSK MODSİM-<br />
MER’in kurulması bu alana daha kurumsal ve<br />
sistematik yaklaşılmasını kolaylaştırmıştır.<br />
Diğer yandan, ODTÜ Enformatik Enstitüsü’ne<br />
bağlı olarak Modelleme ve Simülasyon<br />
Anabilim Dalı 1998’de kurulmuştur. Şimdiye<br />
kadar 90 öğrenci bu anabilim dalına bağlı<br />
olan Modelleme ve Simülasyon Yüksek<br />
Lisans programından mezun olmuştur. Bu<br />
mezunların 57’si TSK mensubudur. Halen bu<br />
program daha çok sivil öğrencilerle devam<br />
etmektedir. Bu programa kayıtlı öğrenciler<br />
MODSİMMER’in laboratuvar olanaklarından<br />
yararlanmaktadırlar.<br />
MODSİMMER’de gerçekleşen<br />
projelerden söz eder misiniz?<br />
Kuruluşundan bugüne kadar TSK MODSİM<br />
Sistem Projesi kapsamında Sensör Simülasyonu<br />
(SENSİM), Radar Modellemesi ve<br />
Simülasyonu (RAMOS), Kara-Kara Muhaberelerinin<br />
Modellenmesi ve Simülasyonu<br />
İnsan faktörü araştırma laboratuvarı<br />
(KAMMOS-1), Küçük Ölçekli Harekatın<br />
Etmen Tabanlı Yaklaşım ile Modellenmesi ve<br />
Simülasyonu (SAVMOS), Kara-Kara Muhaberelerinin<br />
Modellenmesi ve Simülasyonu<br />
(KAMMOS-2), Komuta, Kontrol, Muharebe,<br />
Bilgisayar, Keşif ve Gözetlemenin Modellenmesi<br />
ve Simülasyonu Kapsamında Kavramsal<br />
Model Oluşturma Aracının Geliştirilmesi<br />
(KAMA-C4ISRMOS) Müşterek Görev Kuvveti<br />
Harekatının Modellenmesi ve Simülasyonu<br />
(MGKMOS) projeleri tamamlanmıştır. Bu<br />
projelerde üniversitemizden 20’yi aşkın<br />
öğretim üyesi ve 30’u aşkın araştırma görevlisi<br />
görev yapmışlardır.<br />
Sensör Simülasyonu (SENSİM)<br />
Kara ve hava sensör platform ve sistemlerinin,<br />
tehdit unsurlarının davranışlarını da içeren üç<br />
boyutlu bir arazi modeli üzerinde, algılama ve<br />
<strong>simülasyon</strong> teknolojilerinin kullanımı ile oluşturulan<br />
temsili (sanal) bir ortamda, analiz<br />
edilmesi amacıyla geliştirilmiştir. Sensör<br />
<strong>simülasyon</strong>u, muharebe sahasındaki tehdit<br />
unsurlarının algılanması ve/veya sınır güvenliğinin<br />
sağlanması için sensör tipleri,<br />
konumları ve optimal sensör sayısı genetik<br />
algoritma ile hesaplanmıştır.<br />
Radar Modellemesi ve Simülasyonu<br />
(RAMOS)<br />
Müşterek Harekat Alanı Simülasyon Sistemi'nin<br />
geliştirilmesi nihai hedefi ve SenSim<br />
11
Bir Konuk Bir Söyleşi<br />
projesi kapsamında milli algılama algoritma<br />
ve metodolojilerinin geliştirilmesine ihtiyaç<br />
duyulmuştur. Bu ihtiyacın giderilmesi için<br />
SenSim projesinin bir alt projesi olarak<br />
SenSim temsili ortamı ile uyumlu yüksek<br />
seviye mimarisi standartlarına uygun, kara ve<br />
hava platform tabanlı modüler yapıda<br />
bağımsız olarak değişik modlarda çalışabilecek,<br />
tehdidin elektronik karşı tedbir<br />
uygulamalarını göz önüne alan bir mikrodalga<br />
radar <strong>modelleme</strong> ve <strong>simülasyon</strong><br />
sistemidir.<br />
Kara-Kara Muhaberelerinin Modellenmesi<br />
ve Simülasyonu (KAMMOS-1)<br />
1. Alt Muharebe<br />
M1 M2 M 3<br />
M 4<br />
M 6<br />
M 7<br />
M 8<br />
K 1<br />
K2 K3 M 5<br />
M 9<br />
K 4<br />
K 5<br />
2. Alt Muharebe<br />
1. SAFHA<br />
RAMOS Arayüzü<br />
3. Alt Muharebe<br />
KAMMOS Alt Muharebeleri İlişkisi<br />
Bilimsel yöntemleri kullanmak suretiyle<br />
K.K.K.lığının tehdide yönelik olarak kara-kara<br />
muharebelerinde silah ve mühimmatın<br />
gerçekçi bir planlamasını yapmayı hedefleyen<br />
“K.K.K.lığı Silah ve Mühimmat Planlaması<br />
Sistemi Projesi”nin gerçekleştirilebilmesi<br />
için gereken altyapıya katkıda bulunmak<br />
amacıyla geliştirilmiştir.<br />
M i<br />
M k<br />
M j<br />
M l<br />
Kj Kl Ki 2. SAFHA<br />
Küçük Ölçekli Harekatın Etmen Tabanlı<br />
Yaklaşım ile Modellenmesi ve Sümülasyonu<br />
(SAVMOS)<br />
Komando harekatına yönelik olarak taktik<br />
akın, pusu ve sızma iç güvenlik harekatına<br />
yönelik olarak ise güçlendirilmiş karakolun<br />
yakın emniyetinin modellenmesi için gerçekleştirilmiştir.<br />
Model, analiz ve eğitim maksatlı<br />
olarak kullanılmaktadır. Modelin ömür devri<br />
yönetimi HAVELSAN A.Ş. tarafından yapılmaktadır.<br />
Kara-Kara Muhaberelerinin Modellenmesi<br />
ve Simülasyonu (KAMMOS-2)<br />
"Taktik Seviyede Tehdite Yönelik Mühimmat<br />
Planlanması Projesi" (KAMMOS-2), K.K.K.<br />
Silah ve Mühimmat Planlama Projesi<br />
kapsamında gerçekleştirilmiştir. Bu proje ile<br />
K.K.K.lığının kara-kara muharebelerinde<br />
kullanacağı silah ve mühimmat ihtiyaçlarının<br />
belirlenebilmesi için tehdit unsurlarının niteliği<br />
ve niceliğini dikkate alarak, dost kuvvetlerin<br />
belirlenecek taktik seviye kara-kara<br />
muharebe senaryoları altında gerçekleştireceği<br />
muharebelerin modellenmesi ve<br />
<strong>simülasyon</strong>larının yapılması, bunun sonucunda<br />
da düşmanı imhaya yönelik optimal<br />
dost kuvvet (silah+mühimmat) yapısının<br />
belirlenmesinin yanı sıra mühimmat harcamalarının<br />
hesaplanması hedeflenmiştir.<br />
Komuta, Kontrol, Muhabere, Bilgisayar,<br />
Keşif Ve Gözetlemenin Modellenmesi<br />
ve Simülasyonu Kapsamında<br />
Kavramsal Model Oluşturma Aracının<br />
Geliştirilmesi Projesi (KAMA-<br />
C4ISRMOS)<br />
“Milli Müşterek Harekat Alanı Simülasyon<br />
Sistemi” çerçevesinde gerçekleştirilecek<br />
<strong>simülasyon</strong> sistemleri arasında birlikte<br />
çalışabilirlik ve yeniden kullanılabilirliğin<br />
arttırılması ve bu yolla personel, kaynak ve<br />
zaman tasarrufunun sağlanması amacıyla;<br />
TSK görev fonksiyonlarına yönelik görev<br />
uzayı kavramsal modellerinin oluşturulmasını,<br />
saklanmasını ve yeniden kullanılmasını<br />
sağlayacak bir kavramsal model<br />
geliştirmek amacıyla geliştirilmiştir.<br />
SAVMOS Bileşenleri KAMA Kullanıcı ana penceresi<br />
Müşterek Görev Kuvveti Harekatının<br />
Modellenmesi ve Simülasyonu<br />
(MGKMOS)<br />
Müşterek Görev Kuvveti Harekatı kapsamında<br />
Kara Harekatı ve Kara Havacılık/Hava<br />
Hücum Harekatının etmen tabanlı modellenmesi<br />
ve <strong>simülasyon</strong>unu sağlamak amacıyla<br />
geliştirilmektedir. Proje kapsamında<br />
mavi ve kırmızı kuvvetler için tanımlanan<br />
taarruz (tugay seviyesi) ve savunma (tabur<br />
seviyesi) senaryoların kapalı olarak koşturulması<br />
ve bu kapsamda kuvvet yapısı, silah,<br />
mühimmat, algılama sistemleri ve taktik<br />
planın etkinliğinin ölçülmesi ve yeni konseptlerin<br />
sanal ortamda sınanabilmesi<br />
hedeflenmiştir.<br />
MODSİMMER'in Fiziksel altyapısı<br />
nedir? Kısıtlarınız var mıdır?<br />
Yeni binamıza geçen yıl taşındıktan sonra<br />
DPT’nin de desteği ile alt yapımızı güçlendirdik<br />
ve aşağıdaki laboratuvarları kurduk:<br />
Ağ Destekli Yetenek (NEC) için MODSİM<br />
Laboratuvarı<br />
<strong>Savunma</strong> Sistemlerinde İnsan Faktörü<br />
Araştırma Laboratuvarı<br />
Simülatör ve İleri Eğitim Teknolojileri<br />
Laboratuvarı<br />
Dağıtık Sensör Ağları ve Veri Füzyonu<br />
Laboratuvarı<br />
MODSİM-C2 Birlikte Çalışabilirlik Laboratuvarı<br />
Coğrafi Bilgi Sistemleri ve Uzaktan<br />
Algılama Laboratuvarı<br />
Doğrulama, Geçerleme & Akreditasyon<br />
(VV&A) Laboratuvarı<br />
Görsel Analiz ve Değerlendirme Laboratuvarı<br />
Bu laboratuvarlar araştırma misyonumuza<br />
uygun olarak gerekli sistemlerle donatılmışlardır.<br />
Sadece ODTÜ öğretim üyeleri<br />
değil aynı zamanda diğer üniversitelerin<br />
öğretim üyeleri ve teknokent firmaları bu<br />
olanaklardan belirli kurallar çerçevesinde<br />
yararlanmaktadırlar.<br />
Diğer ortak kullanılabilecek cihazlar şunlardır:<br />
Hareket Yakalama Sistemi<br />
1,5 ton Hareket Platformu<br />
Optik İşlevsel Beyin Görüntüleme Cihazı<br />
Göz İzleme Cihazı<br />
İnsan Uyarım Sistemi<br />
3D Tarayıcı<br />
Yüksek Performans Grafik Sistemleri<br />
Yüksek çözünürlüklü Görsel Sistem<br />
İnsan Faktörü ve Simülasyon arasında<br />
bağlantı nedir?<br />
Yüksek teknolojiye sahip hassas savunma<br />
sistemlerinin etkin ve verimli kullanılması için<br />
insan faktörünün bilimsel olarak araştırılması<br />
gerekir. Göz İzleme, Optik İşlevsel Beyin<br />
Görüntüleme ve İnsan Uyarım Sistemleri,<br />
merkezimizde “insan faktörü” çalışmaları<br />
amacıyla bulunmaktadırlar. Bu tür araştırmalar<br />
aralarında psikologlar, eğitim<br />
bilimciler, bilişsel bilimcilerin bulunduğu çok<br />
disiplinli ekiplerce yapılmaktadır. Bu ekipler<br />
çalışmaların önemli bir kısmını simülatörler<br />
ve <strong>simülasyon</strong>lar üzerinde yürütmek zorundalar.<br />
Örneğin bir pilotun acil durumlardaki<br />
göz hareketlerini izlemek, algısını ve<br />
heyecanını ölçmek ve bu esnada sağlanan<br />
verileri sistemlerin tasarımında kullanmak<br />
için tehlikeli acil durum senaryoları oluşturmak<br />
gerekir. Bu da ancak simülatörlerde<br />
mümkündür. Simülasyon sistemleri ve insan<br />
faktörü çalışmaları arasında oldukça önemli<br />
bir ilişki vardır.<br />
MODSİMMER şu an hangi faaliyetleri<br />
yürütüyor ve geleceğe yönelik planları<br />
nelerdir?<br />
MODSİMMER Türkiye’nin bu alandaki<br />
mükemmeliyet merkezi konumuna gelmiştir.<br />
12 yıldır gerçekleştirdiği projelerle, düzenlediği<br />
etkinliklerle, kurduğu laboratuvarlarla,<br />
yetiştirdiği uzmanlarla, büyük-küçük firmalara<br />
aktardığı bilgi birikimi ve teknolojiyle bu<br />
konuma gelmiştir. Bundan sonra üstlenmek<br />
istediğimiz görevlerden biri kısaca MÜHASİS<br />
olarak adlandırılan “TSK Müşterek Harekat<br />
Alanı Simülasyon Sistemi”nin gerçekleştirilmesine<br />
bir mükemmeliyet merkezi olarak<br />
katkı vermeye devam etmektir. MÜHASİS’i<br />
gerçekleştirirken geleceğin teknolojisini<br />
geliştirmek ve mevcut riskleri azaltmak için<br />
MODSİMMER’in laboratuvarları ve çalıştığı<br />
öğretim üyelerini en iyi şekilde kullanmak<br />
gerekir.<br />
Bir başka üstelenmek istediğimiz önemli<br />
görev ise, SSM’nin yönlendirmesiyle<br />
başlayan “Simülasyon Tabanlı Tedarik” konusunda<br />
bütünsel ve sistematik bir yaklaşımı<br />
hayata geçirme kapsamında ciddi düzeyde<br />
sorumluluk almaktır. Uygun bulunursa, bu<br />
alanda SSM için koordinasyon görevini ve<br />
araştırma – geliştirme faaliyetlerini yürütmek<br />
istiyoruz. Daha önce Kara Harp Okulu'nda<br />
yönettiğim bir yüksek lisans tezi kapsamında<br />
bir öğrencimle birlikte yaptığımız çalışmada;<br />
“Simülasyon Tabanlı Tedarik” için harcanan<br />
zaman ve bütçenin kat kat geri döndüğünü<br />
dünyadaki örneklerinden biliyoruz. Tedarikte<br />
değişik riskleri azaltmak ve daha bilinçli<br />
tedarik yapabilmek için bunun önemli olduğunu<br />
biz de biliyoruz.<br />
Diğer yandan, modellerin ve <strong>simülasyon</strong>ların<br />
doğrulanması, geçerlenmesi ve onaylanması<br />
(DG&O) konusunda bir yapıya gereksinim<br />
vardır. Bu bağımsız yapıyı MODSİMMER<br />
bünyesinde oluşturma gayretlerimiz devam<br />
ediyor. NATO MSG’nin ilgili çalışma grubunda<br />
yer alarak bu bilgi birikimine katkıda<br />
bulunmak ve Türkiye’de de bunu hayata<br />
geçirmek istiyoruz. Halen bir öğretim üyesi<br />
bu gruba üye olarak çalışmalar yapıyor.<br />
Dünyadaki diğer örnekleri de dikkate alarak<br />
ülkemize özgü bir modeli ortaya çıkarmayı<br />
hedefliyoruz.<br />
Askeri projelerde edindiğimiz bilgi birikimini<br />
ve deneyimimizi sivil projelerde de kullanmak<br />
önümüzdeki dönemde önemli hedeflerimiz<br />
arasındadır. Hem kamu kurumlarına<br />
hem de sanayiye bu doğrultada destek<br />
olacağız. Askeri olmayan sivil ihtiyaçlar<br />
kapsamında büyük araştırma ve geliştirme<br />
fırsatları olduğunu biliyoruz. Bu doğrultuda<br />
bakanlıklar, özel sektör ve belediyelerle<br />
görüşmelerimiz sürüyor. Burada gerekli<br />
teknolojiler savunmadakilerle benzerlik<br />
gösterse de önemli farklılıklar da içeriyor.<br />
Geçen yıl İdari Bilimler Fakültesi’nden bir<br />
öğretim üyesiyle <strong>Savunma</strong> harcamalarının<br />
uluslararası ilişikilere etkisiyle ilgili bir <strong>simülasyon</strong>un<br />
yararlarını tartıştık ve bir doktora<br />
öğrencisi ile çalışmalara başladık. Diğer<br />
yandan, ODTÜ Tekpol ve MODSİMMER<br />
olarak bir başka <strong>simülasyon</strong> projesi üzerinde<br />
çalışmayı planlıyoruz: Sanayiye verilen teşvik<br />
ve desteklerin bölgelerin kalkınmasına<br />
olabilecek etkilerini geçmiş verileri de<br />
kullanarak tahmin edilmesini araştıracağız.<br />
Bir başka yöne dikkatlerinizi çekmek isterim:<br />
Bilgisayar oyunları <strong>simülasyon</strong> teknolojilerini<br />
kullanan kritik bir alan. Kültürel ve ekonomik<br />
değeri nedeniyle son yıllarda dünyada<br />
bilgisayar oyunlarına devletler destek oluyor.<br />
Ayrıca oyunların geliştirilmesi için kullanılan<br />
teknolojiler savunma amaçlı <strong>simülasyon</strong><br />
sistemlerinde de rahatlıkla kullanılabiliyor.<br />
NATO MSG’da bilgisayar oyun teknolojilerinden<br />
yararlanılmasının araştırıldığı bir<br />
çalışma grubu bulunuyor. Biz de hem ODTÜ<br />
hem de MODSİMMER olarak bilgisayar oyun<br />
teknolojileriyle uzun bir süredir ilgilenmekle<br />
kalmayıp bu alanda bilimsel araştırmalar<br />
yapmaktayız. Geçen yıl ODTÜ Enformatik<br />
Enstitüsü altında MODSİM Anabilim Dalı’na<br />
bağlı olarak “Oyun Teknolojileri Yüksek<br />
13
Bir Konuk Bir Söyleşi<br />
Lisans Programı”nı başlattık. Bu Türkiye’de<br />
sanırım ilk oldu. MODSİMMER' de bu alanda<br />
hem askeri hem de eğlence uygulamaları<br />
yürütmeyi planlıyoruz.<br />
Firmalarla MODSİMMER arasındaki<br />
ilişikiden söz eder misiniz?<br />
ODTÜ-TSK MODSİMMER üniversitede bulunan<br />
bir araştırma merkezi olarak görevi,<br />
üniversitedeki bilgi birikimini ve bilimsel<br />
olanakları hem kamunun hem de endüstrinin<br />
yararına sunmaktır. Merkezimiz yıllardır hem<br />
TSK’ya hem de endüstriye üniversitemizin bu<br />
alandaki bilgi birikimini aktarmakta ve onların<br />
yararına sunmaktadır. Bu sayede artık<br />
firmalarımız da <strong>simülasyon</strong> projelerinde yer<br />
almaya başladılar. Bunun en güzel örneği<br />
Havelsan ile birlikte yürüttüğümüz kısa adı<br />
MGKMOS olan “Müşterek Görev Kuvveti<br />
Harekatının Modellenmesi ve Simülasyonu”<br />
projesidir. Bu projenin “araştırma” kısmını<br />
MODSİMMER “geliştirme” kısmını ise<br />
Havelsan yürüttü. Firmalarımızla rekabet<br />
içinde değil işbirliği halinde olmaya<br />
çalışıyoruz. MODSIMMER olarak firmalarla<br />
birlikte çalışırken projelerin “araştırma”<br />
gerektiren görevlerini üstleniyoruz.<br />
Diğer yandan SSM’nin de önerisiyle;<br />
ülkemizin <strong>simülasyon</strong> teknolojilerinden daha<br />
fazla yararlanması ve bu alandaki bilgi<br />
birikiminin arttırılması amacıyla firmalarımızın<br />
önemli sorumluluk aldığı, tüm paydaşları<br />
kapsayan “Modelleme ve Simülasyon Bilgi<br />
Paylaşım ve İşbirliği Platformu” (MODSİM<br />
PLATFORM) Mayıs 2008 tarihinde kuruldu.<br />
MODSİM PLATFORM; <strong>simülasyon</strong> alanıyla<br />
ilgili her düzeyde bilinç oluşturulması,<br />
sorunların tartışılması, yeni proje fikirlerinin<br />
oluşturulması, yurt dışındaki gelişmelerin<br />
takip edilmesi ve işbirliği kültürünün geliştirilebilmesi<br />
için kurulmuştur. Bu platform<br />
sayesinde ihtiyaç makamı, tedarik makamı,<br />
akademik dünya ve endüstri bir araya<br />
gelmektedir. Bu platform üzerinden firmalarımızla<br />
yakın ilişiki içerisindeyiz.<br />
MODSİM PLATFORM ne tür çalışmaları<br />
yürütmektedir?<br />
Özetle şu çalışmalar yürütülmektedir:<br />
Uluslararası perspektifle bu alanda güçlü<br />
ve zayıf yönlerimiz, fırsatlar ve tehditlerin<br />
belirlenmesine yönelik analiz (SWOT)<br />
çalışmasını yaparak ülkemizin <strong>simülasyon</strong><br />
alanında hangi seviyede olduğunu<br />
ortaya çıkarmak ve edinilen sonuçlar<br />
doğrultusunda ülkemizin bu alandaki<br />
strateji ve politikaları ilgili otoritelere<br />
önermek,<br />
Modelleme ve <strong>simülasyon</strong> standartlarının<br />
oluşturulması, takibi ve uygulanmaları<br />
için etkin çalışmalar yaparak ülkemizde,<br />
bu alanda faaliyet gösteren kuruluşların<br />
ulusal boyutta eksikliklerini ve ihtiyaçlarını<br />
belirlemek, ulusal seviyede gelişimini ve<br />
uluslararası rekabet şartlarına hazırlanmalarını<br />
sağlamak,<br />
Bu alandaki tüm paydaşlarla iletişim ve<br />
koordinasyon için ortam oluşturmak,<br />
MODSİM PLATFORM kapsamında düzenlenen<br />
toplantılar, seminerler, çalıştaylar<br />
ve konferanslar yardımıyla bu<br />
alanda bilgi paylaşımını sağlayarak ve en<br />
önemlisi farkındalık yaratarak bu konudaki<br />
ülke potansiyelinin hayata geçirilmesine<br />
katkıda bulunmak,<br />
Paydaşların yetenekleri ve deneyimleri<br />
doğrultusunda, ulusal veya uluslararası<br />
kuruluşlara proje önerisi hazırlamak ve<br />
çok ortaklı ulusal ya da uluslarası projelerin<br />
üretilmesini teşvik etmek,<br />
Üniversitelerde MODSİM Öğrenci kollarının<br />
kurulmasını teşvik etmek ve bu<br />
alandaki bilinçli ve deneyimli insan<br />
gücünün yetiştirilmesine yardımcı olmak<br />
MODSİM PLATFORM’a üye olan firmalar,<br />
kamu kurumları ve üniversiteler yukarıda<br />
belirtilen çalışmalarda aktif olarak görev<br />
almaktadırlar. Kâr amacı olmayan bu<br />
platformun etkinliklerini düzenlemek için<br />
yapılan harcamalar, platforma üye olan<br />
endüstri kuruluşlarının katkılarıyla karşılanmaktadır.<br />
Diğer yandan bu platforma bu<br />
alanla ilgili; üniversitelerden ve araştırma<br />
kurumlarından uzmanlar ve kamudan ihtiyaç<br />
sahibi ve tedarik makamı temsilcileri ücretsiz<br />
olarak üye olmaktadırlar. MODSİM PLAT-<br />
FORM’a üye olmak için; web adresi<br />
http://www.modsim.org.tr/platform'dur.<br />
Firmaların MODSİMMER’in olanaklarından<br />
yararlanma şansı var mıdır?<br />
MODSİMMER’in yeni altyapı olanaklarına<br />
kavuşması amacıyla DPT’ye destek başvurusu<br />
yapmadan önce teknokent firmalarından<br />
görüş aldık. Onlara yararlanmak<br />
isteyecekleri altyapı olanaklarını sorduk. En<br />
çok ihtiyaç duyulabilecek laboratuvar ve<br />
sistemleri firmalarla ve öğretim üyeleriyle<br />
birlikte belirledik. MODSİMMER’in yeni<br />
altyapısı buna göre şekillendi.<br />
Örneğin, simülatörlerin kullandığı altı<br />
serbestlik dereceli bir hareket sistemini hem<br />
firmaların hem de öğretim üyelerinin araştırma<br />
amaçlı kullanımlarına sunduk. Bu<br />
sistemi her firmanın araştırma amaçlı satın<br />
alması ekonomik açıdan pek uygun olmazdı.<br />
Firmalar hareket sistemine sahip bir simülatörü<br />
müşterileri için üretmeden önce prototip<br />
geliştirme aşamasında MODSİMMER’deki<br />
hareket sistemini deneyip buna göre kararlar<br />
alabilirler. Bu tür sistemler için teknokent<br />
ofislerinden daha farklı, atölye türü geniş<br />
hacimli mekanlara ihtiyaç duyuluyor. Bu tür<br />
mekanları teknokent kapsamında bulmak ve<br />
sürekli işgal etmek firmalarca pek mümkün<br />
olmuyor. MODSİMMER bu açıdan firmalara<br />
iyi bir imkan sunmuş oluyor. MODSİM-<br />
MER’de üniversitelerdeki ve firmalardaki<br />
araştırmacıların kullanabileceği bir çok sistem<br />
bulunuyor.<br />
MODSİMMER’in geldiği noktayı<br />
değerlendirir misiniz?<br />
Yaklaşık olarak 12 yıl önce Genelkurmay<br />
Bilkardem Başkanlığı ve <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong><br />
<strong>Müsteşarlığı</strong>’nın ortak girişimiyle TSK’da<br />
<strong>modelleme</strong> ve <strong>simülasyon</strong>u daha sistematik<br />
ve etkin kullanmak amacıyla üniversitemizde<br />
ODTÜ-TSK MODSİMMER’in kuruluşu için<br />
ilk adımlar atıldı. Geçen 12 yıla baktığımızda<br />
ODTÜ-TSK MODSİMMER’in kurulduğunda<br />
belirlenen hedeflere ulaştığını görebiliyoruz.<br />
Özetlemek gerekirse;<br />
Master planda yer alan altı proje<br />
merkezimizde tamamlandı ve bu proje-<br />
lerde oldukça özgün yöntemler geliştirildi.<br />
<strong>Savunma</strong> <strong>simülasyon</strong>u alanında dünyada<br />
iyi bilinen uzman ve bilim adamlarının<br />
katılımlarıyla ulusal ve uluslararası konferans<br />
ve seminerler düzenlendi.<br />
Üniversitemizde “savunma <strong>modelleme</strong> ve<br />
<strong>simülasyon</strong>” alanında araştırmalar yürütülmekte<br />
ve bu alanda yetiştirilen öğrenciler<br />
mezun edilmektedir.<br />
Bir çok mezunumuz savunma sanayii bu<br />
alanında çalışmakta ve TSK’nin neredeyse<br />
tüm ihtiyaçları savunma sanayii<br />
firmaları ve üniversitelerde karşılanabilmektedir.<br />
MODSİM Platform ile firmalar arasında<br />
bu özel alanda işbirliği ve iletişim sağlanmıştır.<br />
<strong>Savunma</strong> sanayiinde kazanılan <strong>simülasyon</strong><br />
deneyimi sivil ihtiyaçlara da aktarılmıştır.<br />
2<br />
İlk yıllarda 70 m ’lik bir alanda başlayan<br />
2<br />
bilimsel faaliyetler artık 4000 m civarındaki<br />
bir alanda yürütülmektedir. Bu sürede<br />
araştrıma alanlarımızın sayısı ve niteliği<br />
oldukça artmıştır. Örneğin yeni alanlar<br />
arasında “Simülasyonlar ve <strong>Savunma</strong><br />
Sistemleri için İnsan Faktörü”, “Ağ Destekli<br />
Yetenek için Modelleme ve Simülasyon”,<br />
“Doğrulama, Geçerleme ve Onaylama”,<br />
“Görsel Değerlendirme ve Analiz” bulunuyor.<br />
İlk projede sadece iki (2) öğretim üyesi<br />
bulunuyordu. Şimdiye kadar 25’e yakın<br />
öğretim üyesi ve 50’nin üzerinde araştırma<br />
görevlisi MODSİMMER’in bilimsel çalışmalarında<br />
yer almıştır.<br />
Son olarak vermek istediğiniz mesajlar<br />
nelerdir?<br />
Simülasyon teknolojilerini “Milli Kritik<br />
Teknoloji” olarak belirleyen ve bu alandan<br />
azami düzeyde yararlanan A.B.D. gibi<br />
ülkemizin de bu alandan daha fazla<br />
yararlanması gerekir. Bence ülke olarak<br />
henüz bu alanın ne kadar yararlı olabileceğinin<br />
farkına varamadık. Bilgisayar<br />
Bilimleri ve Teknolojilerindeki gelişmeler<br />
sürdükçe bu alan bize farklı olanaklar ve<br />
ufuklar sunacaktır. Bilgi teknolojilerindeki<br />
diğer uygulamalar gibi <strong>modelleme</strong> ve<br />
<strong>simülasyon</strong> uygulamaları da sürekli olarak<br />
gelişimeye ve yenilenmeye ihtiyaç duyacaklardır.<br />
Bir yandan eğitim, analiz, karar<br />
destek, konsept sınama, planlama, test ve<br />
mühendislik tasarımları için mevcut araçlar<br />
ve yöntemler çok daha gelişecek, diğer<br />
yandan silah sistemlerine gömülmeye başlayan<br />
bu sistemleri daha akıllı ve etkin kılabilecek<br />
<strong>simülasyon</strong>lar yaygın olarak silah sistem<br />
ve platformlarında bulunacaktır.<br />
Ülkemizin bu kritik teknolojiden daha fazla<br />
yararlanabilmesi için kullanıcılar olarak<br />
ihtiyaç ve tedarik makamlarının sürekli ve<br />
doğru bir şekilde bilgilendirilmesi gerekir. Bu<br />
teknolojileri iyi anladığımız takdirde ihtiyaçlarımızı<br />
karşılamak için daha özgün çözümler<br />
bulabileceğiz. ODTÜ-TSK MODSİMMER de<br />
bu alanda özgün ve yeni yöntemleri bilimsel<br />
yollarla geliştirerek savunma sanayiimizin ve<br />
TSK’nın kullanımına sunacak, bu şekilde<br />
savunma sanayiimizin küresel rekabette<br />
güçlenmesine yardımcı olacaktır.<br />
Sayın Veysi İŞLER vermiş olduğunuz bilgiler<br />
için size çok teşekkür ediyoruz.<br />
15
Simülasyon Tabanlı<br />
Tedarik Yönteminin<br />
<strong>Savunma</strong> Tedarik Sürecinde Kullanımı<br />
Ziya İPEKKAN<br />
Giriş<br />
Dünyadaki yeni politik-askeri ortamın Silahlı<br />
Kuvvetlerin görevlerinin azaldığı izlenimini<br />
yaratmasına, tüm dünyada savunma harcamalarının<br />
azaltılmasına, kamuoyunun Silahlı<br />
Kuvvetler üzerindeki etkisini artırmasına ve<br />
harekat alanındaki gelişmelere daha duyarlı<br />
olmasına rağmen, potansiyel karşıt kuvvetlerin<br />
sürekli değişen kimlik ve karakteri<br />
dolayısıyla her geçen gün daha belirsizleşen<br />
ve asimetrik hale gelen tehdit ortamı Silahlı<br />
Kuvvetlerin görev ve sorumluklarını daha<br />
artırmakta ve daha karmaşık hale getirmektedir.<br />
Bu yeni tehdit ortamı Silahlı Kuvvetleri,<br />
daha özgün ve otonom silah sistemlerine<br />
sahip olmaya, dolayısıyla yurt<br />
içi özgün tasarım ve geliştirme<br />
temelinde araştırma-geliştirme yoğun<br />
bir tedarik yöntemini benimsemeye,<br />
daha az bütçe ile daha etkin, daha<br />
hassas ve çok amaçlı silah sistemlerine<br />
sahip olmaya zorlamaktadır.<br />
Söz konusu eğilim, Türkiye’nin jeopolitik ve<br />
stratejik konumu nedeniyle görev ve<br />
sorumluluğu diğer ülkelere nazaran daha da<br />
artan Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK)’nde, silah,<br />
araç, gereç ve her çeşit lojistik ihtiyaç<br />
maddelerinin tedariki hizmetlerini yürüten<br />
Milli <strong>Savunma</strong> Bakanlığı (MSB)’nda da<br />
kendini göstermektedir. TSK’nin, envantere<br />
alınan ve alınacak teknoloji yoğun silah<br />
sistemlerine uyum sağlamak için harp oyunu,<br />
<strong>simülasyon</strong> ve simülatör sistemlerini eğitim<br />
ve tatbikatlarda, her türlü göreve en son ve<br />
özgün teknolojilere sahip silah sistemi ile her<br />
an hazır olmak için ise <strong>modelleme</strong> ve<br />
<strong>simülasyon</strong> sistemlerini karar destek süreçlerinde<br />
yoğun olarak kullandığını, tamamlanan,<br />
devam eden ve planlanan projelerden<br />
anlamaktayız. MSB <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong><br />
<strong>Müsteşarlığı</strong> (SSM)’nın ise, 2000’li yıllardan<br />
itibaren öncelikli tedarik modeli olarak<br />
kullandığı “yurt içi özgün tasarım ve geliştirme<br />
tedarik yöntemi” ile; savunma sanayiimizin<br />
yurt içi yeteneklerinin arttırılmasını,<br />
ihtiyaçların özgün tasarımlarla karşılanmasını<br />
ve savunma sistem tedarikine ayrılan<br />
kaynakların ulusal ekonomiye yönlendirilmesini<br />
hedeflediğini biliyoruz. Bu tedarik<br />
yöntemi aslında, Türk <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> için<br />
bir sınav niteliği taşıyor. Bu makalede, konu<br />
sınavın başarı ile geçilebilmesine destek<br />
olabilmek için, 1990’lı yıllardan itibaren<br />
teknoloji üreten ülkeler tarafından tedarik<br />
sürecinin ayrılmaz bir parçası olarak<br />
kullanılan “Simülasyon Tabanlı Tedarik<br />
(STT)” yöntemi ile ilgili kavramlardan<br />
bahsedilecek, bu yöntemin tedarik makamları<br />
ve geliştiriciler tarafından uygulanabilirliği<br />
incelenecek, daha sonra STT<br />
yönteminin uygulanmasına yönelik görüş ve<br />
önerilere yer verilecektir.<br />
STT Yöntemi Nedir ?<br />
Ana platform ve silah sistemleri, 21 nci<br />
Yüzyılda giderek büyüyen ve daha karmaşık<br />
hale gelen bir yapıya dönüşmüş, ana silah<br />
sistemlerini geliştirmek için öngörülen risk,<br />
maliyet ve süre artmış, birçok büyük çaplı<br />
silah platformu ve sistemi, performans veya<br />
fonksiyonellik açısından, eksikliklerle dolu<br />
olarak üretilmiştir. 10-15 yıl süren başarılı silah<br />
tedarik programlarında bile, ihtiyaç makamları,<br />
çoğu zaman güncelliğini yitirmiş<br />
teknoloji ürünü silah sistemleri ile karşılaşmıştır.<br />
Halihazırda STT yöntemini kullanan savunma<br />
tedarik birimlerinin ve programlarının (NASA<br />
ve ABD Balistik Füze <strong>Savunma</strong> Ofisi-BMDO,<br />
Müşterek Savaş Uçağı-JSF vb.) STT kullanım<br />
gerekçeleri arasında yer alan diğer önemli bir<br />
husus ise, sisteme toplam sahip olma<br />
maliyetinin büyük bir kısmını, tedarik<br />
sürecinden yıllar sonra ortaya çıkan işletme,<br />
idame ve lojistik masraflarının oluşturmasıdır.<br />
Ancak, bu maliyetleri de tasarım ve geliştirme<br />
süreci sırasında doğru olarak hesaplamak ve<br />
etkilerini asgariye indirmek oldukça güçtür.<br />
Ayrıca, bir savunma sisteminin, özgün<br />
tasarım ve geliştirme yöntemi ile üretilmesini<br />
ve envantere girmesini takip eden yıllarda,<br />
hızlı bir şekilde değişen karşıt kuvvet kimlik<br />
ve karakteri ile askeri görevler ışığında yeni<br />
teknoloji ile iyileştirilme ihtiyacı da kaçınılmazdır.<br />
Bu kapsamda, savunma sisteminin<br />
harekat ve görev etkinliğini idame ettirebilmek<br />
için yeni teknoloji ile savunma<br />
sisteminin sürekli ve dinamik etkileşim<br />
içerisinde olması gereklidir.<br />
Yurt içi özgün tasarım ve geliştirme tedarik<br />
modeli öncesinde konsept geliştirme; bazen<br />
mevcut bir silah sistemine bir kullanım alanı<br />
bulma şeklinde idi. Şimdi ise, teknolojinin<br />
ihtiyaç makamı, tedarik makamı ve geliştirici<br />
ile örtüştüğü nokta yani özgün teknik konsept<br />
geliştirme faaliyeti, günün ve geleceğin<br />
teknolojilerinin özgün olarak tasarlanması ve<br />
geliştirilmesi ile üretilecek savunma yetenek<br />
ve sistemleri ile gerçekleştirilmelidir.<br />
Bu durumda, yani harekat, görev ve<br />
yetenek ihtiyacının tanımlanmasını<br />
müteakip başlayan, gereksinim<br />
analizi; sistem analizi; tasarım,<br />
geliştirme ve prototip üretim safhalarında<br />
ihtiyaç makamı, tedarik makamı<br />
ve geliştiricinin birlikte çalışabileceği<br />
analiz ortamlarına ihtiyaç olduğu<br />
düşünülmektedir.<br />
Burada kastedilen analiz ortamları, ihtiyaç<br />
makamının yukarıdan-aşağıya doğru senaryo<br />
bazlı yaptığı stratejik ve operatif komuta<br />
düzeyi analizlerden farklı olup, daha düşük<br />
çözünürlükte, aşağıdan-yukarıya teknolojibileşen-alt<br />
sistem çözümlerini ortaya koyan<br />
<strong>simülasyon</strong> tabanlı mühendislik düzeyi analiz<br />
ortamlarıdır. (Şekil-1)<br />
STT ile ilgili tanımlara geçmeden önce bazı<br />
temel kavramların açıklanması, bu yeni<br />
tedarik yönteminin daha kolay anlaşılması<br />
için önemlidir. Sistem, belli bir amacın<br />
sağlanması için bir araya getirilmiş öğeler<br />
kümesidir. Bu anlamda bir asker, bir askeri<br />
araç veya bir füze sistemi olarak düşünülebilir.<br />
Model ise, bir sistemin, öğenin,<br />
olayın veya sürecin birtakım varsayımlar<br />
yapmak suretiyle çalışma ilkelerini anlayabilmek<br />
için ortaya konulan fiziksel,<br />
matematiksel veya mantıksal ilişkiler kümesi<br />
olarak ifade edilebilir. Örneğin bir model, bir<br />
veya daha fazla top mermisinin karşıt kuvvet<br />
üzerindeki etkilerini temsil edebilmektedir.<br />
Simülasyon ise, modelin sayısal olarak<br />
bilgisayar ortamında zaman boyutunda<br />
temsilini ve bu model ile deneyler yapılmasını<br />
sağlayan; böylece karmaşık bir silah<br />
sisteminin özellikleri hakkında tahmin<br />
yürütmemize olanak veren bilimsel bir<br />
yöntemdir. Bu makalede kullanılan anlamıyla<br />
tedarik kavramı ise; harekat, görev ve yetenek<br />
ihtiyaçlarının belirlenmesi; konseptlerin<br />
araştırılması, geliştirilmesi ve tanımlanması;<br />
gereksinim analizi; sistem analizi; tasarım,<br />
geliştirme ve pilot üretim; test ve değerlendirme;<br />
seri üretim; işletme ve bakım ile<br />
kullanımdan çıkartma süreçlerini içermekte,<br />
kısacası bir sistemin fikir olarak doğmasından<br />
kullanımdan çıkarılmasına kadar<br />
geçen tüm safhaları kapsamaktadır. Tüm bu<br />
tanımlar ışığında STT yöntemi ise, bir silah<br />
sisteminin konsept veya kavram olarak<br />
doğuşundan envanterden çıkarılması dahil<br />
tedarik sürecinin tüm safhalarında yapılacak<br />
analiz çalışmalarında <strong>modelleme</strong> ve <strong>simülasyon</strong><br />
(MODSİM) sistem ve teknolojilerinin<br />
kullanılması olarak tanımlanabilir.<br />
STT Yöntemi Kullanıcıları ve Kullanım<br />
Alanları<br />
Bilim ve teknolojideki gelişmelerin MODSİM<br />
sistemlerinin temelini oluşturan yazılım ve<br />
donanımları da etkilemesi sonucunda, ucuz<br />
ve önemli bir silah haline gelen MODSİM<br />
sistem ve teknolojileri, teknoloji üreten<br />
ülkelerin savunma tedarik süreçlerinin her<br />
safhasında yaygın olarak kullanılmaktadır.<br />
Dünyadaki mevcut STT uygulamaları<br />
incelendiğinde, tedarik sürecinin tüm<br />
taraflarının bir işbirliği ve analiz ortamı olarak<br />
tanımlanan STT yöntemi;<br />
Tedarik sisteminin gereksinim ve sistem<br />
analizi ile başlayan tüm safhaları ve<br />
programları kapsamında, özellikle<br />
MSB.lığı ve Geliştirici/Endüstri,<br />
Gerçek dünyanın çok bileşenli ve<br />
değişkenli ortamında; acil durumların,<br />
süreçlerin, taktiklerin, konseptlerin,<br />
aniden ortaya çıkan bir yetenek açığının<br />
veya teknolojinin değerlendirilmesi<br />
amacıyla da, İhtiyaç Makamı, Tedarik<br />
Makamı ve Geliştirici personeli tarafından<br />
kullanılmaktadır.<br />
STT yöntemi, bir silah sisteminin alt sistem,<br />
bileşen ve teknolojileri dahil sayısal temsilinin<br />
sürekli iyileştirilmesi yoluyla sanal olarak<br />
gelişimini öngörmektedir. Bu sayısal temsil;<br />
Silah sistem konseptlerinin araştırılması<br />
ve tanımlanması<br />
En iyi konseptlerin seçimi ve gösterimi<br />
Bu konseptlerin kullanıcı ömür devri<br />
ihtiyaçları ile ilişkili olarak değerlendirilmesi<br />
Silah sisteminin üretimi, işletme ve bakımı<br />
ile kullanım dışı bırakılması süreçlerini de<br />
içermektedir.<br />
Bu sayısal temsil olgunlaştıkça model<br />
tanımlamasının doğru olup olmadığı ve<br />
modelin gerçek dünya şartlarını iyi temsil<br />
edip edemediği <strong>simülasyon</strong> denemeleri ile<br />
ortaya çıkarılabilmektedir.<br />
“Simülasyon Tabanlı Tedarik Yönteminin<br />
Gerçek Gücü, Modelleme ve<br />
Simülasyon Sistemleri ile Bu Sistem-<br />
17
lerin Fonksiyonel Kullanıcıları Arasındaki<br />
Eşgüdümü Arttırmasıdır.”<br />
SSM’nin tedarik modeli olarak, ATAK<br />
Helikopteri, ALTAY Ana Muharebe Tankı,<br />
İnsansız Hava Araçları gibi çok sayıdaki<br />
savunma sistem projesinde, yurt içi özgün<br />
tasarım ve geliştirme yöntemini kullandığı<br />
bilinmektedir. Bu yöntemin uygulanması<br />
sürecinde, yukarıda açıklanan durumlar ile<br />
karşılaşılması muhtemeldir. Bu kapsamda;<br />
tedarik maliyetlerini asgariye indirmek;<br />
devam eden çok sayıdaki savunma ARGE<br />
projesi sonucunda sahip olunacak teknolojileri,<br />
silah platform ve sistemlerine daha<br />
kısa sürede, daha az risk ve maliyet ile<br />
entegre edebilmek; silah sistemlerinin<br />
gereksiz teknik özelliklerini gereksinim ve<br />
sistem analizi aşamalarında saptayabilmek;<br />
karşıt kuvvet, görev, dost kuvvet ve çevre<br />
etkileşimli entegre performans analizleri<br />
yapabilmek; silah sistemlerinin envantere<br />
zamanında girmesini sağlamak için mevcut<br />
tedarik sürecinde STT yönteminin kullanılabileceği<br />
düşünülmektedir.<br />
STT’nin ana amacı, tedarik sisteminin ana<br />
aktörleri olan tedarik makamı ve geliştirici<br />
personelin daha entegre ve daha iyi bir<br />
işbirliği içerisinde çalışmalarını sağlamaktır.<br />
Bu amaca uygun olarak STT ile; kullanıcılar,<br />
tedarik makamı, tasarımcılar, mühendisler,<br />
üreticiler, bakımcılar, muayene-kabul, maliyet<br />
ve kalite uzmanlarını içeren proje yönetim<br />
gruplarının gereksinim ve sistem analizi,<br />
tasarım ve geliştirme safhalarında etkileşimi<br />
artacak ve böylece, gelecekte karşılaşılması<br />
muhtemel problemler asgariye indirilebilecek,<br />
kaynaklar daha maliyet-etkin<br />
kullanılabilecektir. Örneğin, tedarik sürecinin<br />
en ucundaki halkaların (örneğin bakımcı<br />
personel) sistem analizi veya tasarım<br />
safhalarına yeterli katkısının alınamaması<br />
durumunun, daha sonra bakımcı personelin<br />
ihtiyaçlarına göre yapılacak daha pahalı<br />
iyileştirmelere neden olması beklenebilir.<br />
Özetle, entegrasyon ve işbirliği tedarik<br />
sürecinde zaten vardır. STT yönteminin<br />
amacı; bunun daha da artırılmasını ve<br />
etkinleştirilmesini sağlamaktır. Teknik<br />
açıdan, STT yöntemi ile tedarik edilmesi<br />
düşünülen silah sisteminin, sanal prototip<br />
olarak adlandırılan bilgisayar destekli<br />
modelinin ortaya konması ve tüm çalışmaların<br />
bu model üzerinde yapılması<br />
önerilmektedir. Bu sanal prototip sistem,<br />
sistem ile ilgili bütün personelin tasarım ve<br />
analiz çalışmalarına açık bir sistem olacaktır.<br />
STT ile Daha İyi Performans<br />
Askeri tedarik sistemi, geleceğin harekat<br />
alanında savaşı kazanmayı sağlayacak silah<br />
sistemlerini geliştirmeyi hedeflemelidir. Bu<br />
hedef ise öncelikle, harekat, görev ve yetenek<br />
ihtiyacının analizini, bir konsept araştırmasını<br />
gerektirmektedir. Müteakip aşamada, tanımlanan<br />
ihtiyacı karşılayacak konseptler geliştirilmelidir.<br />
Bu noktada, sivil maksatlı ticari<br />
ürünlere nazaran daha zor bir problem ortaya<br />
çıkmaktadır. Çünkü sivil maksatlı ticari<br />
ürünlerin temel konseptlerinde bir önceki<br />
nesilden çok fazla sapma olmamaktadır.<br />
Fakat askeri ürünlerde bunun tam tersi ile<br />
karşılaşmaktayız. Örneğin, F-22 uçağına F-15<br />
uçağının bir versiyonu demek oldukça<br />
zordur. Yeni geliştirilecek askeri sistemlerde<br />
hedeflenen performans artışları, silah sistem<br />
tedarik programlarının başarı şanslarını da<br />
azaltmaktadır. Bu performans artışının<br />
getirdiği riskler ise, STT sürecinde MODSİM<br />
sistem ve teknolojilerinin kullanıldığı aşağıda<br />
açıklanan uygulamalar ile asgariye indirilebilmektedir.<br />
Bu uygulamalardan birincisinde, kullanıcı,<br />
tasarım timinin bir personeli olarak çalışmakta<br />
ve tasarımı, prototip geliştirme ve seri<br />
üretim aşamasına gelmeden çok önce<br />
yönlendirebilmektedir. Bu uygulamada,<br />
<strong>simülasyon</strong> sistemleri veya sanal prototipler<br />
vasıtasıyla kullanıcının, ihtiyaç duyduğu silah<br />
sistemi ile etkileşmesi ve bu sistemi görsel<br />
olarak algılayabilmesi sağlanmaktadır.<br />
Tasarım timi, alan uzmanının girdilerini de<br />
anında tasarıma yansıtabilmekte ve sonuç<br />
olarak daha kaliteli/performanslı ürün, daha<br />
az maliyet ve daha kısa sürede geliştirilebilmektedir.<br />
İkinci uygulamada; STT süreci, tasarım<br />
timine, modellenen sistemin yüzlerce değişik<br />
alternatifi ile sınırsız deneme yapma fırsatını<br />
vermektedir. Bu uygulama ile bir alternatifi<br />
test etmek için gerçek bir prototip üretmek<br />
yerine, yapılacak sanal bir prototip üzerinde<br />
yüzlerce değişik tasarım alternatifinin analiz<br />
edilmesi mümkün olmaktadır. Örneğin; ABD<br />
Silahlı Kuvvetleri tarafından tamamlanan<br />
“Gelişmiş Kundağı Motorlu Top (Crusader)”<br />
tedarik programı kapsamında benzer bir<br />
uygulama yapılmış ve yaklaşık 5 Milyon ABD<br />
Doları tasarruf edilmiştir. Bunun yanısıra,<br />
sanal ortam ve sistem kullanımı ile gerçek<br />
test atışlarının azaltılması ve sistem testlerinin<br />
(doğrulama ve geçerleme) sanal prototipler<br />
vasıtasıyla yapılması sağlanabilmektedir.<br />
Üçüncü uygulama olarak STT yöntemi,<br />
kavramsal tasarım sürecinde yapılan<br />
varsayımların doğruluğunu test etmemizi<br />
sağlayarak en uygun çözümlere ulaşmamıza<br />
olanak vermektedir.<br />
STT ile Daha Hızlı Süreç<br />
Silahlı Kuvvetler savaşa, tasarım aşamasında<br />
veya tedarik sürecinde olan silah sistemleri<br />
ile değil, operasyonel sistemlerle girecektir.<br />
Soğuk savaş dönemi sonrasında kolaylıkla<br />
temin edilebilen teknolojilerin ve ürünlerin bir<br />
araya getirilmesiyle, kısa zamanda yüksek<br />
vuruş ve yok etme olasılığına sahip silahları<br />
elde etmek mümkün hale gelmiştir. Bu<br />
durum, tedarik sistemi ve sürecinin daha hızlı<br />
reaksiyon göstermesini gerekli kılmaktadır.<br />
Karşıt kuvvetlerin karar verme süreçlerinin de<br />
dahil edildiği STT uygulamaları sayesinde,<br />
özellikle teknoloji ilişkili ihtiyaçlar daha hızlı<br />
bir şekilde tespit edilebilmekte; teknik<br />
konsept gösterimi, tasarım ve prototip<br />
geliştirme çalışmaları daha kısa sürede<br />
yapılabilmektedir.<br />
STT ile Daha Ucuz Silah Sistemi<br />
“Daha ucuz” terimi iki aşamada ele alınabilir.<br />
Birincisi; sistemlerin ilk tedarik aşamasındaki<br />
silah sistem, üretim ve program maliyetlerinin<br />
azaltılmasını kapsar. İkincisi ise, sistemin<br />
işletme ve bakım maliyetleri ile sistemi<br />
kullanım dışı bırakma maliyetidir.<br />
STT yönteminin kullanımı ile, bir silah sistem<br />
programının tedarik süreci boyunca öngörülen<br />
mali sınırlar içerisinde kalma<br />
olasılığının arttırılması mümkündür. Sanal<br />
ortamlar, silah sistem programlarına yönelik<br />
verilecek kararlar için gerekli gerçek prototip<br />
ve test sayısının asgari düzeyde olmasını<br />
sağlar. STT aynı zamanda, işletme ve bakım<br />
maliyetlerinin azaltılmasına da katkı sağlamaktadır.<br />
Dünyadaki belli başlı silah sistem<br />
programları incelendiğinde bir sistemin<br />
ömür devri maliyetinin yaklaşık % 70’inin<br />
programın başlatılmasına onay verilmesi<br />
safhasında, yaklaşık % 85’inin ise tasarım<br />
seçim aşamasında belirginleştiği görülmektedir.<br />
Toplam maliyeti etkileyen ve büyük<br />
oranda belirsizlik içeren tedarik kararları,<br />
sınırlı bir maliyet, süreç ve performans bilgisi<br />
ile verilmektedir. Bu ve benzer durumlarda,<br />
STT sürecine silah sisteminin ömür devrinin<br />
benzetiminin entegre edilmesi ile daha<br />
sağlıklı kararlar verilmesi mümkün olabilecektir.<br />
Ömür Devri Sürecinde STT<br />
STT önceki bölümlerde tanımlanan ömür<br />
devri safhaları ile iki şekilde ilişkilendirilmektedir.<br />
Birincisi; ömür devri sürecindeki<br />
belirsizliklerin ve risklerin, ömür devrinin<br />
erken safhalarında giderilmesi durumudur.<br />
Örneğin;<br />
Konsept araştırma ve geliştirme safhasında<br />
tanımlanan konseptler, sanal<br />
prototipler aracılığıyla kullanıcı ve<br />
tasarımcı tarafından incelenerek, önerilen<br />
konseptlerin ihtiyacı ne oranda karşıladığı<br />
saptanabilir, farklı görev ve çatışma<br />
düzeyi senaryolar çerçevesinde konseptlerin<br />
iyileştirilmesi sağlanabilir. Bu<br />
iyileştirme teklifleri, sanal prototipin<br />
tanımladığı fiziki konfigürasyonun parametre<br />
düzeyinde görsel olarak incelenmesi<br />
ve bu sanal prototiplerin,<br />
muharebe <strong>simülasyon</strong>ları ile mühendislik<br />
düzeyinde analiz edilmesi neticesinde<br />
geliştirilebilir.<br />
Tasarım mühendisleri, gerçek sistem<br />
tasarımı sürecinde, sistemin pahalıya mal<br />
olacak alt sistem, bileşen ve teknolojilerine<br />
ilişkin sanal ortamlar üzerinde risk,<br />
maliyet ve zaman analizleri yapabilirler ve<br />
ihtiyaç makamı ile, vazgeçilmez ve arzu<br />
edilen sistem nitelikleri üzerinde maliyeti<br />
azaltmak için fikir alışverişinde bulunabilirler.<br />
Detaylı mühendislik tasarımları, geliştiriciler<br />
tarafından üretime uygunluk<br />
açısından incelenebilir ve üretim sürecini<br />
basitleştirmek için tasarım aşamasında<br />
değişiklikler önerilebilir ve böylece,<br />
üretim sürecinin daha az hatalı ve hızlı<br />
işlemesi sağlanabilir.<br />
İkincisi ise; STT’in ömür devri safhaları<br />
arasında sağladığı entegrasyon olanağıdır.<br />
STT yöntemi, ömür devri<br />
safhalarından herhangi birisinde ortaya<br />
konulan tasarım veya ürünlerin diğer<br />
safhaya aktarılmasına ve böylece,<br />
sürekliliğin ve tekrar kullanılabilirliğin<br />
arttırılması ile maliyetin düşmesine neden<br />
olmaktadır.<br />
Tasarım Sürecinde STT<br />
Aslında günümüzde, STT yönteminin bazı<br />
bölümleri tedarik kültürünün içinde kullanılmaktadır.<br />
Bu kapsamda, bilgisayar destekli<br />
tasarım ve üretim araçlarının tasarım ve<br />
üretim mühendislerinin etkileşimlerini sağladığını,<br />
askeri ve ticari sistemlerin geliştirilmesinde<br />
riski ve maliyeti azalttığını<br />
biliyoruz.<br />
STT yöntemi, ömür devri sürecinde<br />
entegrasyonu ve işbirliğini artırdığı gibi,<br />
tedarik sürecinin her safhasında da önemli<br />
katkılar sağlar. Bunlardan en önemlisi tasarım<br />
safhasıdır. Tasarım ekipleri içerisinde farklı<br />
mühendislik disiplinlerine (Havacılık ve Uzay,<br />
Makine, Elektronik, Bilgisayar, Fizik, Endüstri<br />
vb.) sahip personel çalışmaktadır. Farklı<br />
disiplinler arasındaki eşgüdümünün sağlanması<br />
hususu ise, tedarik sürecinin önemli<br />
problemlerinden birisi olarak karşımıza<br />
çıkmaktadır. STT bu problemin çözümüne<br />
yönelik olarak, tasarım timi içerisinde bilgi<br />
akışını ve tim personelinin bilgiye daha hızlı<br />
erişimini kolaylaştırır. Tasarım safhasında<br />
STT ile elde edilecek faydalar özetle<br />
şunlardır:<br />
Tasarım süresi, <strong>simülasyon</strong> destekli<br />
tasarım araçlarının artan desteği ve<br />
tasarım bilgilerine daha hızlı erişim<br />
nedeniyle kısalacaktır.<br />
Kısalan tasarım süresi ise, seçeneklerin<br />
daha detaylı değerlendirilmesine imkan<br />
verecek ve daha maliyet-etkin bir sonuç<br />
elde etmeye olanak sağlayacaktır.<br />
Bütün mühendislik disiplinlerin maliyetetkinlik<br />
çalışmalarına aynı anda iştirak<br />
etmesi mümkün olacak ve böylece, en<br />
uygun tasarımın elde edilmesi sağlanacaktır.<br />
Ayrıca, tedarik sürecinin bu safhasında ortaya<br />
çıkacak ve konsept geliştirme safhası dahil<br />
büyük sapmalara neden olabilecek mühendislik<br />
değişiklik talepleri, sanal prototipler<br />
üzerinden tedarik sürecinin diğer personeli<br />
(kullanıcılar, bakımcılar vb.) ile paylaşılabilecek<br />
ve bu personelin geri beslemeleri<br />
alınabilecektir.<br />
STT Vizyonunun Önündeki Engeller<br />
Tüm dünyada MODSİM sistemleri, karar<br />
destek-analiz, eğitim-öğretim-tatbikat ve<br />
tedarik ile ilgili alanlarda yaygın olarak<br />
kullanılmaktadır. TSK’nın karar destek ve<br />
eğitim alanında, MODSİM sistemlerini yoğun<br />
olarak kullandığını biliyoruz. Tedarik alanında<br />
ise, Türk <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong>'nin münferit<br />
mühendislik <strong>simülasyon</strong>larını kullandığı da<br />
bilinen bir durumdur. Ancak, TSK ve Türk<br />
<strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> tarafından kullanılan, farklı<br />
çözünürlük ve fonksiyonlara sahip bu<br />
MODSİM sistemleri, kendilerine özgü veri ile<br />
çalışmakta, birbirlerine entegre edilememekte<br />
ve dolayısıyla, entegre performans<br />
analizleri yapılamamaktadır.<br />
Yurt içi özgün tasarım ve geliştirme modelinin,<br />
tedarik makamları tarafından ana<br />
tedarik modeli olarak benimsenmesi sonucunda,<br />
Türk <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> Kuruluşları da<br />
teknoloji geliştirme, geliştirilen teknolojileri<br />
sistem ve platformlara entegre etme yeteneğini<br />
kazanmaktadır.<br />
Artık, iyi tanımlanmış bir veya birkaç<br />
<strong>simülasyon</strong> tabanlı tedarik ortamının,<br />
teknoloji sahipliliğinin arttığı sistemlerle<br />
ilişkili olarak geliştirilebileceği ve entegre<br />
performans analizlerinin yapılabileceği<br />
düşünülmektedir. Teknoloji sahipliliğinin<br />
tetikleyeceği modernizasyon programlarının,<br />
bir ürünün fiziksel prototipini geliştirmeden<br />
19
u ortamlar üzerinden ihtiyaç makamları ile<br />
paylaşılması ve bu ortamlar üzerinden;<br />
teknik, tasarım, maliyet ve performans<br />
risklerinin mühendislik düzeyinde analiz<br />
edilmesi mümkün olabilecektir. Bu önerilen<br />
yeni süreç ve ortam ile ürün tasarımı, testleri<br />
ve kullanımı entegre bir sanal ortamda<br />
gerçekleştirilecek ve bu sanal ortam, model<br />
ve <strong>simülasyon</strong>ların içine entegre edilmiş ürün<br />
(altsistem-bileşen-teknoloji) bilgisinin belirsizliklerini<br />
yansıtacak şekilde tasarlanmış<br />
olacaktır. Bunun yanısıra, yine <strong>modelleme</strong> ve<br />
<strong>simülasyon</strong> teknolojileri sayesinde; silah<br />
sisteminin eğitimi, işletme ve bakımı gibi<br />
faktör ve masraflar, silah sistemi üretilmeden<br />
daha sağlıklı bir şekilde tahmin edilebilecektir.<br />
Birçok silahlanma programının ilk safhalarında,<br />
programın ömür devir maliyetleri ile<br />
ilgili ayrıntılı çalışmalar yapılmasına rağmen,<br />
üretime bir an evvel geçme ve silah sistemine<br />
bir an evvel sahip olma isteklerinin, daha<br />
sonra yıllarca süren tasarım değişikliklerine<br />
ve yüksek maliyetlere sebebiyet verdiği<br />
bilinmektedir. Bu ve benzer durumlar ile<br />
karşılaşmamak için, dinamik bir etkileşim ve<br />
analiz ortamı yaratmayı hedefleyen STT<br />
yöntemi, tedarik sürecinde uygulanabilir bir<br />
konsept olarak karşımıza çıkmaktadır.<br />
Geliştirici/Endüstri STT Ortamına Hazır<br />
mı?<br />
Halihazırda endüstrinin mühendislik uygulamalarında;<br />
bilgisayar destekli tasarım,<br />
bilgisayar destekli üretim, maliyet tahmini,<br />
ürün veri yönetimi çalışmalarında çeşitli<br />
bilgisayar programlarını kullandığını biliyoruz.<br />
Ancak bu tip programlar, genellikle<br />
ticari amaçlı olmakta ve firmaların ihtiyaçlarına<br />
dayalı şekillendirilmektedir.<br />
SSM’nin Haziran 2009 verileri ışığında; 25<br />
Milyar ABD Dolara ulaşan, toplam 179 adet<br />
projenin 130 adedinin yurt içi özgün tasarım<br />
ve geliştirme ile ARGE modeline uygun<br />
olarak geliştirildiği bir savunma planlama ve<br />
programlama döneminin başarı ile tamamlanabilmesi<br />
için, STT uygulamalarının, SSM ve<br />
Türk <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> Kuruluşları tarafından<br />
mevcut tedarik süreçlerine entegre edilmesinin<br />
önemli faydalar sağlayacağı muhakkaktır.<br />
Ancak burada, Türk <strong>Savunma</strong><br />
<strong>Sanayii</strong>'nin özellikle ana yüklenicilerin veya<br />
entegratörlerin, STT yöntemini esas alan yeni<br />
bir yapılanmayı benimsemesi için gerekli<br />
destek, ortam veya şartlar oluşturulmuş<br />
mudur? STT yapılanması bir risk midir? Yoksa<br />
STT ortamının yaratılmaması mı bir risktir?<br />
soruları sorulabilir.<br />
Tüm bu sorulara verilecek cevaplara girdi<br />
sağlamak açısından şu tespit ve değerlendirmeleri<br />
yapabiliriz. STT konseptinin<br />
tedarik sürecine katkıları, bu konsepti<br />
uygulayan ülkelerin tamamladıkları proje<br />
sonuçları (JSF, Crusader, LPD-17, Seawolf-<br />
Class Submarine, Next generation New<br />
Attack Submarine vb.) ile somutlaşmış<br />
durumdadır. Burada önemli olan husus, STT<br />
sanal ortamının geliştirilmesi için gerekli<br />
mühendislik bilgisinin ülkemizdeki yeterlilik<br />
düzeyidir. Bu noktada, MODSİM sistemlerinin<br />
özgün olarak tasarlanması ve<br />
geliştirilmesi ile ilgili yaklaşık 10 yıldır<br />
sürdürülen projeler sonucunda yetkin ve<br />
yeterli bir deneyim ve alt yapının oluştuğunu<br />
görüyoruz. Aynı zamanda, platform, sistem,<br />
alt sistem ve bileşenler ile ilgili teknolojilerin<br />
Türk <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> firmaları tarafından<br />
özgün olarak tasarlanması ve geliştirilmesi ile<br />
STT sanal ortamının diğer en önemli girdisi<br />
olan sistem dinamik modellerinin bazılarına<br />
sahip olduğumuzu söyleyebiliriz. Bu tespitler<br />
ışığında, Türk <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> Kuruluşlarının<br />
STT konseptine uygun bir sanal analiz<br />
ortamının geliştirilmesi için gerekli ve yeterli<br />
mühendislik bilgisine, deneyimine ve alt<br />
yapıya sahip olduğu sonucunu çıkarabiliriz.<br />
Buradaki en önemli husus, SSM’nin mali<br />
desteği ve yönlendirmesi ile sahiplilik düzeyi<br />
yüksek bir veya birkaç ana silah sistemi ilişkili<br />
STT konseptine uygun bir mimariyi, süreci ve<br />
analiz ortamını tanımlamak için bir çalışma<br />
başlatılmasıdır.<br />
Sonuç<br />
Tedarik modelindeki değişim, tedarik<br />
makamlarının ve savunma endüstrisinin,<br />
münferit mühendislik <strong>simülasyon</strong>ları<br />
yerine, hedefleri, araziyi,<br />
atmosferi ve dost sistemleri içeren<br />
mühendislik veya parametrik düzey<br />
MODSİM sistemlerinin tedarik<br />
sürecinde kullanılmasını ve STT<br />
konseptine uygun bir yapılanmayı<br />
esas alan yeni düzenlemeleri gerçekleştirmesini<br />
gündeme getirmektedir.<br />
Her geçen gün artan “Bilim, Teknoloji ve<br />
Yenilik” proje sayısı, hem kaynaklarının sonuç<br />
odaklı kullanımına hem de bu proje<br />
sonuçlarının silah sistemlerine entegrasyonunun<br />
nasıl yapılacağına ilişkin belirsizlikleri<br />
artırmaktadır.<br />
Halihazırda STT yöntemini tedarik sistemine<br />
entegre eden ülkelerin Milli <strong>Savunma</strong><br />
Bakanlıkları, STT uygulamasını bir tedarik<br />
reformu olarak görmektedirler.<br />
Sonuç olarak <strong>modelleme</strong> ve <strong>simülasyon</strong>, silah<br />
sistemlerinin taktik ve teknik analiz ve tedarik<br />
süreçlerinde kritik bir teknolojidir. STT, tüm<br />
dünyada ana platform ve silah sistemlerinin<br />
ömür devri sürecinde yaygın ve etkin olarak<br />
kullanılmaktadır.<br />
“Özgün Sistem Tasarım ve Geliştirme”<br />
çalışmalarında, STT konsepti kapsamında<br />
geliştirilecek sanal analiz ortamlarının<br />
yaratacağı fayda-değer yüksektir. STT<br />
kapsamında sanal prototiplerin ve <strong>simülasyon</strong><br />
sistemlerinin kullanılması ile;<br />
Teknoloji yatırımlarının ana silah sistem<br />
projeleri ile birlikte değerlendirilmesi ve<br />
daha maliyet-etkin önceliklendirilmesi,<br />
Platform-sistem odaklı orta ve uzun vadeli<br />
ARGE projelerinin tanımlanması ve bu<br />
proje sonuçlarının, platform ve sistem<br />
entegrasyon riskinin azaltılması,<br />
TSK Planlama, Programlama ve Bütçeleme<br />
Sistemi (PPBS) çalışmaları sürecinde<br />
ihtiyaç duyulan “ön yapılabilirlik<br />
etüdü (ÖYE)” ve “yapılabilirlik etüdü (YE)”<br />
çalışmaları kapsamında yer alan alternatif<br />
çözüm önerileri ile ilgili parametrik ve<br />
mühendislik düzeyinde fayda-değer<br />
analizlerinin yapılması, sistemlerin<br />
vazgeçilmez ve arzu edilen teknik<br />
özelliklerinin mühendislik düzeyinde<br />
gözden geçirilmesi,<br />
Sistemlerin geliştirilmesi sürecinde<br />
kalifikasyon ve sertifikasyon değerlendirme<br />
çalışmalarının daha maliyetetkin<br />
yapılması,<br />
Muhtemel problemlerin tedarik sürecinin<br />
ilk aşamalarında belirlenmesi,<br />
Sadece fonksiyonel veya alt sistembileşen<br />
bazlı performansa değil, tüm<br />
programın başarısına odaklı bir program<br />
yönetim<br />
kündür.<br />
kültürünün yaratılması müm-<br />
STT yöntemi kapsamında yapılacak analizler<br />
Şekil-1’de de gösterildiği üzere, TSK<br />
tarafından “<strong>Savunma</strong> Planlama, Programlama<br />
ve Bütçeleme Sistemi” sürecinde<br />
yukarıdan aşağıya doğru yapılan stratejik ve<br />
operatif komuta düzeyi analizlerden farklıdır.<br />
Bu analizler ile, tedarik sürecini destekleyecek<br />
nitelikte, sistem ve teknoloji düzeyinde<br />
yapılan<br />
mektedir.<br />
mühendislik analizleri kastedil-<br />
STT konseptinin başarı ile uygulanabilmesi<br />
için, tedarik makamlarının ve savunma<br />
endüstrisinin ortak girişimi ile bu konseptin;<br />
askeri uzmanlar, program yöneticileri,<br />
mühendisler ve firmalar tarafından sahiple-<br />
nilmesinin gerekli olduğu düşünülmektedir.<br />
Aslında SSM’nin, STT konseptini, yeni<br />
süreçler, yeni analiz sistemleri ve yeni bir<br />
anlayış ile tedarik sistemine entegre<br />
edebilmek için bir çalışma başlattığını<br />
biliyoruz. Fakat bu çalışmaların başarılı<br />
olabilmesi için, STT genel mimarisinin<br />
tanımlanmasına, ana silah sistem projeleri ile<br />
entegre sanal analiz ortamı geliştirme<br />
projelerinin tanımlanmasına ve istikrarlı bir<br />
desteğe ihtiyaç duyulmaktadır.<br />
KAYNAKÇA<br />
1) “Modeling and Simulation in Systems Engineering : Whither Simulation Based Acquisition” by Andrew<br />
P. Sage and Stephen R. Olson, George Mason University<br />
2) “Simulation Based Acquisition” by Richard Ivanetich, Institue for Defense Analyses<br />
3) “Simulation Based Acquisition: A New Approach”, www.dau.mil/research/mrfr-1998-sum.htm<br />
4)<br />
Extending SBA to the Warfighter with the Airforce Joint Synthetic Battlespace (JSB-AF)<br />
5) SBA Functional Description Document V1.1<br />
6) SBA – Is It Taking Root In The Defence Acquisition Community? Maryann P.Watson, 28 Dec 2001, Air<br />
Force College-USA<br />
7) <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong>, Modelleme ve Simülasyon Konulu Sunum, Murad Bayar, 17 Haziran 2009, USMOS<br />
Konferansı<br />
Ziya<br />
İPEKKAN<br />
2007 yılında Türk Silahlı Kuvvetleri’nden Albay rütbesi ile emekli olan Ziya İpekkan,<br />
Kara Harp Okulu Elektrik ve Elektronik Mühendisliği bölümünden 1981 yılında<br />
lisans, ABD Deniz Yüksek Lisans Okulu Yöneylem Araştırması bölümünden yüksek<br />
lisans derecelerini aldı.<br />
1990-1991 yılları arasında NATO Komuta-Kontrol ve Danışmanlık Teşkilatı<br />
(NC3A)’nda yöneylem araştırması uzmanı olarak çalışan Ziya İpekkan, uzun<br />
yıllar Genelkurmay BİLKARDEM Bşk.lığında harekat araştırması uzmanı,<br />
kuvvet yapısı analiz timi lideri ve projeler genel koordinatörü konumlarında<br />
görev yapmıştır.<br />
Genelkurmay BİLKARDEM Bşk.lığındaki görevi süresinde, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin modernizasyon<br />
ihtiyaçlarına yönelik birçok araştırma ve teknoloji geliştirme projesinin bir sistem bütünlüğü içerisinde ve<br />
yol haritası temelinde tanımlanması, planlanması, yönetilmesi ve kontrolü ile Türk Silahlı Kuvvetleri’nin<br />
silah, malzeme ve teçhizat ihtiyaçları ile ilgili birçok yöneylem/harekat araştırma analiz çalışmasını<br />
yönetmiştir.<br />
21
Modelleme ve Simülasyon Teknolojilerinin<br />
Tedarik Süreç Yönetiminde Kullanılması ve<br />
Simülasyon Tabanlı Tedarik Yöntemi<br />
Arda MEVLÜTOĞLU<br />
1. Giriş<br />
Soğuk Savaş'ın sona ermesi, dünya jeopolitik<br />
sistemini ve doğal olarak askeri taktik ve<br />
stratejileri, organizasyonları ve sistem<br />
ihtiyaçlarını kökünden değiştirmiştir. Çift<br />
kutuplu dünyanın belirgin tehditlerinden, tek<br />
kutuplu dünyanın belirsizlik ortamına bu<br />
geçişte, daralan savunma bütçeleri, gelişen<br />
teknoloji ve iletişim olanakları, sosyo –<br />
ekonomik olgulara paralel olarak artan yerel<br />
çatışma ve terör eylemleri, 21. yüzyılın<br />
başında askeri planlamacılara, bir önceki<br />
yüzyılınkinden tamamen farklı bir meydan<br />
okuma sunmuştur.<br />
1991 yılındaki 1. Körfez Savaşı’ndan 11 Eylül<br />
sonrası döneme kadar ki süreçte büyük bir<br />
ivme ile gelişen askeri teknoloji, bu döneme<br />
kadar ki tüm plan, taktik ve stratejilerin de<br />
evrim geçirmesini zorunlu kılmıştır. Bilgi –<br />
işlem ve elektronik gibi alanlardaki hızlı<br />
gelişim; daha uzun menzillerden daha hassas<br />
saldırılar yapmayı, askeri unsurlar arasında<br />
daha etkin ve süratli iletişim kurmayı, iş<br />
yükünü daha az personele yükleyerek etkin<br />
otomasyon sağlamayı ve personeli daha fazla<br />
korumayı mümkün kılabilmiştir. Soğuk Savaş<br />
sonrası yok olan çift kutuplu dünya ve bunun<br />
sonucu olarak daralan savunma bütçeleri ile<br />
birleştiğinde bu durum, orduları maliyet –<br />
etkin ve modern güçleri idame ettirme<br />
hedefine yöneltmiştir.<br />
Maliyet – etkinlik ve teknolojik üstünlük<br />
kıstasları, 21. yüzyılın değişen tehdit ortamı ile<br />
birleşince, stratejik seviyeden taktik seviyeye<br />
tüm katmanlarda yeniden yapılanmayı zaruri<br />
kılmıştır. Bu yeni yapılanma, tüm unsurların<br />
birbiriyle ve merkezle daimi ve çift yönlü<br />
iletişim halinde bulunduğu, bilgiyi paylaşarak<br />
bir kuvvet çarpanına dönüştüren ve sonuç<br />
olarak muharebe görevini, nicel olarak<br />
görece daha küçük bir yapı ile daha etkin<br />
biçimde yerine getirme kabiliyetini haiz bir<br />
güç tasarımını içermektedir. “Muharebe<br />
uzayı” (Battlespace) olarak da adlandırılan ve<br />
kara, deniz, hava, uzay unsurlarını birbirine<br />
bağlayan bu yapı, Ağ Merkezli Muharebe’nin<br />
(Network Centric Warfare) temelini oluşturur.<br />
Ağ Merkezli Muharebe ve birlikte çalışabilirlik<br />
(interoperability) konseptleri, gerek<br />
ulusal gerekse uluslararası harekatların<br />
icrasında kullanılacak her türlü sistem ve alt<br />
sistemin konsept belirleme, kavramsal ve<br />
nihaî tasarım ile tedarik süreçlerinde<br />
ölçülebilir, süratli ve etkin bir yöntem<br />
izlenmesini gerektirmektedir. Bu zaruret,<br />
klasik deneme – yanılma ve test yöntemlerini<br />
etkisiz kılmaktadır. Zira tedarik edilecek hiç<br />
bir sistem münferit değil, bir ekosistemin<br />
entegre bir parçası olarak çalışmak mecburiyetindedir.<br />
Özelde işlemci genelde ise bilgisayar<br />
teknolojilerindeki gelişmeler, birim zamanda<br />
gerçekleştirilebilecek hesaplama sayısının<br />
artmasını sağlamıştır. Bu kabiliyet artışı,<br />
kompleks sistemlerin matematik modellerinin<br />
daha süratli ve daha kesin modellenmesine<br />
olanak sağlamıştır. İşlem<br />
kapasitesindeki bu geometrik artış ise,<br />
<strong>modelleme</strong> ve <strong>simülasyon</strong> teknolojilerinin<br />
büyük bir hızla gelişerek eğitim ve karar<br />
verme süreçlerinin kısalmasını mümkün<br />
kılmıştır. Simülasyon Tabanlı Tedarik (STT)<br />
vizyonu bu şekilde ortaya çıkmıştır.<br />
2. Modelleme ve Simülasyon<br />
Simülasyon kavramı genel olarak, bir<br />
sistem, süreç ya da durumun taklit<br />
edilmesi olarak tanımlanabilir. Dolayısıyla<br />
<strong>simülasyon</strong>, söz konusu sistem,<br />
süreç ya da durumu temsil edecek bir<br />
modeli içerir. Bu model, temsil edilen<br />
sistem ile ilgili, gerçek hayatta gerçekleştirilmesi<br />
riskli, pahalı ya da zaman<br />
gerektiren deneme, inceleme ve<br />
çalışmaların gerçekleştirilmesine olanak<br />
sağlar.<br />
Başka bir deyişle <strong>simülasyon</strong>, risk, maliyet ve<br />
zaman etkenleri açısından tasarruf edici bir<br />
kuvvet çarpanı olarak öne çıkmaktadır.<br />
Bir diğer tanıma göre <strong>simülasyon</strong>, gerçek bir<br />
sistemin modelinin inşa edilmesi vasıtası ile<br />
söz konusu sistemin çalışma ve davranış<br />
prensiplerinin anlaşılması ve bu sistemin<br />
kullanılacağı taktik ve stratejilerin belirlenmesi<br />
için deneyler yürütülmesi sürecidir.<br />
Şekil 1’de bu sürecin akışı gösterilmiştir.<br />
Modelleme ve <strong>simülasyon</strong>, karmaşık bir<br />
sistemin matematik ve / veya mantıksal<br />
modelinin oluşturulması esasına dayandığı<br />
için, bilgisayar ve elektronik teknolojilerinin<br />
gelişimi ile paralel bir evrim geçirmektedir.<br />
Sistem<br />
"Ne temsil edilecek?"<br />
Model<br />
"Nasıl temsil edilecek?"<br />
Şekil 1 Simülasyon, model ve sistem ilişkisi<br />
Artan işlemci kapasitesi, çok daha karmaşık<br />
sistemlerin daha hassas bir biçimde<br />
modellenmesi ve diğer modellerle etkileşimlerinin<br />
daha yüksek bir hassasiyet ile<br />
benzetilmesine olanak sağlamıştır. Bu ise,<br />
<strong>modelleme</strong> ve <strong>simülasyon</strong> teknolojilerinin<br />
geniş bir yelpazede daha yaygın olarak<br />
kullanılmasını sağlamıştır.<br />
Günümüzde <strong>modelleme</strong> ve <strong>simülasyon</strong><br />
teknolojilerinin başlıca kullanım alanları şu<br />
şekilde özetlenebilir (bkz: Şekil 2):<br />
Araştırma ve geliştirme: Yeni tasarım ve<br />
teknolojilerin sanal ortamda modellenmesi,<br />
ortam ve diğer sistemlerle<br />
etkileşimlerinin incelenmesi (örnek: sanal<br />
tasarım odaları).<br />
Tasarım: Konsept tasarım, tasarım<br />
optimizasyonu, sanal prototipleme<br />
(örnek:<br />
tuarları).<br />
Sistem Entegrasyon Labora-<br />
Şekil 2: Çeşitli <strong>simülasyon</strong> sistemi uygulamaları<br />
Simülasyon<br />
"Temsil"<br />
Eğitim: Bir sistemi kullanacak operatör ya<br />
da ekibin kullanıma yönelik olarak eğitimi<br />
(örnek: uçak / helikopter simülatörleri).<br />
Karar destek: Tedarik, süreç optimizasyonu<br />
ve strateji geliştirme gibi süreçlerde<br />
destek olmak üzere senaryo ve<br />
süreç <strong>simülasyon</strong>u (örnek: 3D sanal kum<br />
sandığı uygulamaları)<br />
Eğlence: Görsel, işitsel vb teknolojiler ile<br />
birlikte etkileşimli eğlence araç ve<br />
ortamları hazırlanması (örnek: hareketli<br />
platform üzerinde 3D sinema salonu<br />
uygulamaları).<br />
Her ne kadar çok çeşitli amaç ve kapsamda<br />
kullanılabilseler de, <strong>modelleme</strong> ve <strong>simülasyon</strong><br />
teknolojilerinin sundukları avantajlar<br />
şu şekilde genellenebilir:<br />
Maliyet – etkin öğretim olanağı sunmaları:<br />
Simülatör sistemleri, senaryo tamamen<br />
sanal ortamda gerçekleştirildiği için<br />
gerçek sistemlere nazaran çok daha<br />
düşük maliyetli bir eğitim imkanı sunarlar.<br />
Koşturulabilecek senaryo sayı ve çeşitinin<br />
sınırsız olması: Süreç ve sistem tamamen<br />
sanal bir ortamda ve matematik ve/veya<br />
mantık modeline dayalı olarak oluşturulduğu<br />
için yapılacak deney sayısı da sınırsız<br />
olacaktır.<br />
23
Gerçek hayatta oluşturulması riskli ya da<br />
pahalı senaryoların istenen şekilde<br />
gerçekleştirilebilmesi: Deney yapılması<br />
ya da eğitim alınması gerekli, ancak<br />
gerçek hayatta oluşturulması çok zor,<br />
riskli ya da pahalı ortam ve koşullar,<br />
<strong>modelleme</strong> ve <strong>simülasyon</strong> teknolojileri ile<br />
sıfıra yakın risk ve düşük maliyet ile teşkil<br />
edilebilir.<br />
Dış etkenlerden bağımsızlık: Simülasyon<br />
sistemi ile yapılan deneyde tüm girdi ve<br />
çıktılar, kullanıcının kontrolündedir. Kontrol<br />
edilemeyen harici etken ve bozucular<br />
sistem dışıdır.<br />
Kontrol edilebilirlik, ölçülebilirlik: Simülasyonun<br />
tüm işleyişi, inşa edilen modele<br />
bağlıdır.<br />
Bir <strong>simülasyon</strong> sisteminin anılan bu özellikleri,<br />
onu karar verme sürecinde etkin bir araç<br />
olarak öne çıkarmaktadır.<br />
3. Simülasyonun Karar Destek Aracı<br />
Olarak Kullanılması<br />
Simülasyon özünde, bir problem çözme<br />
aracıdır. Sistem modeli iyi oluşturulmuş bir<br />
<strong>simülasyon</strong> uygulaması, yapılan deney ve<br />
eğitimlerin kalitesini arttırır. Bu sonucu elde<br />
etmek ise,<br />
Model hangi maksatla kullanılacaktır?<br />
Modelin içereceği detay / hassasiyet<br />
(fidelity) seviyesi ne olacaktır?<br />
sorularına<br />
bağlıdır.<br />
verilecek cevaplara doğrudan<br />
Amaç – detay dengesini optimum şekilde<br />
sağlamış bir model, sistem ya da sürecin<br />
<strong>simülasyon</strong>unun kalitesini belirler.<br />
Modelin hangi amaçla kullanılacağının<br />
belirlenmesi için, modelin gösterdiği<br />
davranışlar üzerinde etkili olan etkenleri<br />
belirlemek gerekir. Modelin içereceği detay<br />
seviyesini belirlemek için ise aslında<br />
<strong>simülasyon</strong>un ne olmadığının belirlenmesi<br />
gerekmektedir. Unutulmaması gerekir ki,<br />
<strong>simülasyon</strong>, modellenen sistemin birebir<br />
kopyasının oluşturulacağı bir araç değildir.<br />
Başka bir deyişle <strong>simülasyon</strong> ile emülasyon<br />
arasındaki sınır geçilmemelidir. Bu ise ancak<br />
iyi oturtulmuş bir amaç – araç uyumu ile<br />
mümkündür.<br />
Simülasyon, halihazırdaki bir sistemin<br />
geliştirilmesinde veya yeni bir sistemin<br />
oluşturulması konusunda diğer araçlardan<br />
üstündür. İyi bir yapıya sahip olan model;<br />
sistemin performansını, toplam üretimi,<br />
kaynak kullanımını, üretim zamanları cinsinden<br />
çıkartacaktır. Bilgisayar üzerinde modelin<br />
animasyonunun yapılmasıyla sistemdeki<br />
Belirlenen<br />
Sistem<br />
Kabiliyetleri<br />
Sanal Montaj<br />
Fiziksel Sistem<br />
Simülatörleri<br />
Üretim Merkezi<br />
Planlama<br />
Sistem Modelleme<br />
Muharebe Modeli<br />
Taktik Operasyonel<br />
Prosedürler<br />
Gerçek Sistem<br />
Kabiliyetleri<br />
Tasarım<br />
Değişiklikleri<br />
Elektronik<br />
Tasarım<br />
Performans<br />
Tahminleri<br />
Elektronik<br />
Tasarım<br />
Tesis<br />
Modeli<br />
Tesis<br />
Değişiklikleri<br />
parçaların veya insanların hareketleri canlı<br />
olarak görülebilir.<br />
4. Simülasyon Tabanlı Tedarik (STT)<br />
Sistemi<br />
Klasik sistem tedarik süreci, ihtiyaç tanımından<br />
işletme / idameye kadar ilerleyen<br />
münferit aşamalardan müteşekkildir. Bu<br />
aşamalar şu şekilde özetlenebilir:<br />
Safha 0 (Konsept belirleme): Tedarik<br />
edilecek savunma sisteminin hangi kabili-<br />
Süreç<br />
Planları<br />
Üretim<br />
İstatistikleri<br />
Siparişler<br />
Sistem ve Parça<br />
İhtiyaçları<br />
Sistem Tasarımı<br />
Bilgisayar Destekli<br />
Tasarım (CAD)<br />
Bilgisayar Destekli<br />
Süreç Planlama<br />
Sanal Üretim<br />
Sistem Üretimi<br />
Lojistik Destek<br />
Sahra/Harekat<br />
Kullanımı<br />
Sistem<br />
Özellikleri<br />
Tasarım<br />
Değişiklikleri<br />
Tasarım<br />
Değişiklikleri<br />
Süreç Planları<br />
Teslim Edilen<br />
Sistem ve Parçalar<br />
Teslim Edilen<br />
Sistem ve Parçalar<br />
Sistem Tasarımı<br />
Hesaplanan Proje<br />
Maliyetleri ve Üretim<br />
İstatistikleri<br />
Gerçekleşen Proje<br />
Maliyetleri ve Üretim<br />
İstatistikleri<br />
Sistem Tedarik ve<br />
Bakım İstatistikleri<br />
Sistem Etkinlik ve<br />
Güvenirlik İstatistikleri<br />
Şekil 3: STT Konseptine Uygun Olarak Modellenmiş Tedarik Süreci<br />
(Kaynak: “Simulation Based Acquisition: An Impetus For Change”, Davis, W., Proceedings of the<br />
2000 Winter Simulation Conference)<br />
yetlere sahip olacağı, savaş alanında hangi<br />
maksatlarla kullanılacağı ve bu sistemi<br />
kullanacak personelin hangi niteliklere sahip<br />
olmasının gerektiği belirlenir.<br />
Safha 1 (Program tanımlama ve risk<br />
azaltma): Sistem gereksinimleri belirlenir ve<br />
ayrıntılı bir teknik isterler silsilesi ortaya<br />
çıkarılır. Bu safhada sistemin gerçek<br />
performans ve kabiliyet nitelikleri ortaya<br />
çıkmış olur. Safha 1 ayrıca sistemin işletme,<br />
idame ve ikmali için gerekli kaynakların<br />
tespiti için de kullanılır.<br />
Safha 2 (Mühendislik, üretim ve teslimat):<br />
Konsepti belirlenmiş ve kağıt üzerinde<br />
tasarlanmış sistemin, seri üretime ve akabinde<br />
gerçek bir son ürün haline getirilmesini<br />
içerir. Bu aşamada seri üretim, üretim sonrası<br />
destek ve eğitime yönelik olarak gerekli süreç<br />
ve altyapılar teşkil edilir.<br />
Safha 3 (İşletme, idame ve destek): Seri<br />
üretime geçmiş ve tedarik edilmiş sistemin<br />
kullanımı, bakımı ve kullanıcıya yönelik<br />
olarak gerekli eğitimlerin gerçekleştirildiği<br />
safhadır. Bu safhada sistemin mümkün olan<br />
en maliyet – etkin şekilde kullanımı ve ürünün<br />
ömür boyu desteği sağlanır.<br />
Tedarik sürecinin tanımlandığı bu temel<br />
aşamalar, ancak sıra ile birleşerek bir süreci<br />
meydana getirirler ve etkileşim tek yönlüdür.<br />
Başka bir deyişle bir sürecin çıktısı sadece bir<br />
sonraki sürecin girdisi olmaktadır ve geribesleme<br />
(feedback) işlevine yönelik olarak<br />
manevra alanı geniş değildir.<br />
Bu sorunlar, tedarik süreç yönetiminde daha<br />
parametrik ve ölçülebilir bir mimarinin<br />
geliştirilmesini gerektirmiştir. Şekil 3’te etkileşimli,<br />
geribeslemeli ve iteratif adımlardan<br />
oluşan bir tedarik süreç modeli örneği gösterilmiştir.<br />
Tedarik yönetiminde <strong>modelleme</strong> ve <strong>simülasyon</strong><br />
teknolojilerinin bir araç olarak kullanılmasına<br />
ilişkin ilk teorik çalışmalar,<br />
1990’ların ikinci yarısından itibaren olgunlaşmaya<br />
başlamıştır. Simülasyon Tabanlı<br />
Tedarik (STT) olarak adlandırılan bu<br />
konsepte duyulan ihtiyacı doğuran başlıca<br />
İhtiyaç<br />
Belirle<br />
Simüle Et<br />
İhtiyaç<br />
Doğru Mu?<br />
Evet<br />
Kavram<br />
Geliştir<br />
Hayır<br />
Hayır<br />
Şekil 4: Simülasyon Tabanlı Tedarik süreci (Kaynak: “Simülasyon Tabanlı Tedarik Yöntemi”, Kiper, T. USMOS 2005)<br />
sebepler olarak şunlar sıralanabilir:<br />
Simüle Et<br />
Kavram<br />
Doğru Mu?<br />
Evet<br />
Kavramı<br />
Somutlaştır<br />
Simüle Et<br />
<strong>Savunma</strong> sistemlerinin giderek karmaşıklaşması,<br />
gelmesi,<br />
“sistemler sistemi” haline<br />
Ülkelerin savunmaya ayırdıkları bütçelerin<br />
küçülmesi ve daha sıkı denetimlerin<br />
etkin tedarik süreç yönetimini zorunlu<br />
kılması,<br />
Artan çokuluslu harekatların, birbiri ile<br />
çalışabilirlik ve uyumluluk (interoperability)<br />
hususlarını öne çıkarması,<br />
Bilgi teknolojilerinin savunma sistemlerinde<br />
daha yaygın kullanımı; “Ağ Merkezli<br />
Muharebe” kavramının teoriden pratiğe<br />
geçmesi,<br />
Askeri ve sivil teknolojilerin birbiri ile daha<br />
girift bir ilişki içine girmesi; hazır ticari<br />
ürünlerin (Commercial Off-the Shelf;<br />
COTS) savunma sistemlerinde daha<br />
yaygın kullanımı.<br />
Etkileşimli adımlara ayrılmış bir tedarik<br />
süreci, STT yaklaşımının temelidir. Şekil 4’te<br />
temel bir STT süreci yaklaşımı gösterilmiştir.<br />
Bu süreç, her aşamasında geribeslemeye<br />
sahip ve tekrarlanabilir bir mimariye sahip<br />
olacak şekilde inşa edilmiştir.<br />
STT yaklaşımının en büyük avantajlarından<br />
biri, süreç boyunca oluşturulan<br />
ve çıktı olarak elde edilen<br />
Hayır<br />
Teknik<br />
Doğru Mu?<br />
Evet<br />
Prototip<br />
Üret<br />
Simüle Et<br />
Hayır<br />
Prototip<br />
Çalışıyor mu?<br />
Üret<br />
Evet<br />
modellerin, diğer tedarik programlarında<br />
da kullanılabilir olmasıdır. Bu<br />
ise, tedarik sürecinde esneklik ve<br />
ölçülebilirlik artılarını doğurduğu gibi,<br />
zaman ve maliyetten de büyük<br />
tasarruf sağlar. Ayrıca sistem ihtiyacının<br />
belirlenmesinden tedariğe ve<br />
kullanıma kadar geçen sürenin<br />
kısalması, bu süre içinde sistemin<br />
teknolojik olarak demode kalması<br />
riskini düşürür.<br />
5. Örnek Proje: Avustralya WedgeTail<br />
Havadan Erken İhbar ve Kontrol (HEİK)<br />
Uçağı Projesi<br />
Avustralya, STT konseptini kurumsal olarak<br />
benimseyen ve modern savunma sistem<br />
tedarik projelerinde etkin olarak kullanan bir<br />
ülke olarak göze çarpmaktadır. Son 10 yılda<br />
çok sayıda modern savunma sistemi üretim<br />
ve tedarik projesini hayata geçiren Avustralya,<br />
savunma bakanlığına bağlı olan Defence<br />
Science and Technology Organisation<br />
(DSTO; <strong>Savunma</strong> Bilim ve Teknoloji Kurumu)<br />
aracılığı ile, STT çevrimini modern ve<br />
kompleks sistemlerin harekat planlama,<br />
konsept oluşturma, tedarik öncesi test ve<br />
değerlendirme süreçlerinde kullanmıştır.<br />
Söz konusu projede, DSTO bünyesinde,<br />
ihtiyaç makamı Avustralya Kraliyet Hava<br />
25
Kuvvetleri (Royal Australian Air Force; RAAF)<br />
ve sanayiiden proje gruplarının bir araya<br />
gelmesi ile oluşturulmuş bir STT Çalışma<br />
Grubu, ihaleye katılan üç aday firmanın<br />
tekliflerini yaklaşık 2.5 yıl boyunca <strong>simülasyon</strong><br />
ortamında teste tabi tutmuş;<br />
önerilen sistemlerin, proje isterlerini nasıl ve<br />
hangi şartlar altında karşıladığını ölçmüştür.<br />
Modelleme ve <strong>simülasyon</strong> teknolojilerinin<br />
yoğun bir şekilde kullanıldığı bu test ve<br />
değerlendirme sürecinde, her üç aday<br />
sistem, çeşitli farklı operasyonel senaryolarda<br />
ayrı ayrı denenmiş, etkinlikleri<br />
ölçülerek kaydedilmiş ve ayrıntılı raporlarla<br />
performansları belgelenmiştir. Simülasyonlarda<br />
yüksek hassasiyetin (fidelity)<br />
sağlanması, yinelenebilir, spiral mimari ile<br />
modellenmiş bir yapı ile sağlanmıştır. Bu<br />
sürecin bir başka getirisi, Avustralya<br />
<strong>Savunma</strong> Bakanlığı’nın normal koşullar<br />
altında firmalardan ulaşamayacağı bilgi ve<br />
Şekil 5: Avustralya Hava Kuvvetleri<br />
WedgeTail HEİK Uçağı<br />
A<br />
donelere, yüksek hassasiyete ulaşmış<br />
<strong>simülasyon</strong> mimarisi sayesinde kendisinin<br />
ulaşmış olmasıdır.<br />
Başlangıçta tedarik edilecek sistemin seçimi<br />
amacı ile yapılan bu çalışma sonucunda elde<br />
edilen know how sayesinde DSTO,<br />
WedgeTail HEİK sisteminin işletme ve<br />
idamesinde kullanılmak üzere Wedgetail<br />
Capability Modelling Environment (WCME)<br />
adı verilen bir <strong>simülasyon</strong> ortamı inşa etmiş<br />
ve hizmete girecek olan sistemin üreticisi<br />
firmanın sunduğu sistemlerin operasyonel<br />
analiz çalışmalarına başlamıştır. Bu sayede<br />
tedarik öncesi test ve değerlendirme amaçlı<br />
kullanılan STT altyapısı, ömür boyu destek ve<br />
operasyonel analiz çalışmaları için bir altlık<br />
teşkil etmiştir.<br />
WCME <strong>simülasyon</strong> ortamı, sistemler hizmete<br />
girdikten sonra, gözetleme, erken ihbar, hava<br />
savunma, filo kontrolü ve lojistik destek<br />
amaçlarına yönelik harekat planlama ve<br />
görev destek <strong>simülasyon</strong>larında da kullanılacaktır.<br />
WedgeTail Projesi geneli ve WCME özelinde<br />
kurumsal bir STT tecrübesi ve altyapısı<br />
kazanan DSTO, Avustralya’nın Tiger taarruz<br />
helikopteri, AWD Hobart hava savunma<br />
destroyeri, Canberra LHD amfibi taarruz<br />
gemisi tedarik projelerinde de STT yaklaşımı<br />
ve tecrübesini kullanmaktadır.<br />
KAYNAKÇA<br />
6. Sonuç ve Değerlendirme<br />
<strong>Savunma</strong> sistemlerinin giderek daha<br />
karmaşık teknolojiler içermesi tedarik,<br />
işletme ve idame maliyetlerinin yükselmesi<br />
sonucunu doğurmuştur. Soğuk Savaş sonrası<br />
daralan savunma bütçeleri ve değişen tehdit<br />
koşulları, tedarik planlama ve icrasında<br />
maliyet – etkin yöntemlerin kullanılmasını<br />
zorunlu kılmıştır. Gelişen teknoloji ve artan<br />
işlemci kapasitesine paralel olarak ağırlığı<br />
artan <strong>modelleme</strong> ve <strong>simülasyon</strong> teknolojileri,<br />
bu açıdan bir kuvvet çarpanı görevi<br />
görmektedir. Simülasyon Tabanlı Tedarik<br />
yaklaşımı, bu gelişmenin bir ürünüdür.<br />
Simülasyon Tabanlı Tedarik sadece yenilikçi<br />
bir teknoloji ya da kavramlar bütünü değil, bir<br />
kurumsal kültür ve vizyon yansımasıdır. Bu<br />
yaklaşım her şeyden önce, tedarik makamı,<br />
kullanıcı, sanayi ve bilimsel kurum ve<br />
kuruluşların uyum ve eşgüdüm içinde<br />
hareket etmesini zorunlu kılmaktadır.<br />
Modern savaş uzayı (battlespace) ortamında<br />
ulusal menfaatleri koruyacak bir savunma<br />
gücünü kurmak ve idame ettirmek için, bu<br />
ortamın gerektirdiği yenilikçi ve vizyoner<br />
yaklaşımların hayata geçirilmesi, yaşamsal<br />
önemi haizdir.<br />
1) US. Department of Defense, Office of Force Transformation (2005), “The Implementation of Network<br />
Centric Warfare”, pp. 3 - 20<br />
2) Alberts, D., Hayes, R., (2005), “Power to the Edge”, pp. 91<br />
3) Gray, C. (2005), “Another Bloody Century – Future Warfare”, pp. 143<br />
4)<br />
Anderson, R. (2004), “Physical Vulnerabilities of Critical US Information Systems”, Information<br />
Assurance: Trends in Vulnerabilities, Threats and Technologies, pp. 33<br />
5) Conwin, K., Thomen, D. (2000), “Simulation Based Acquisition: An Overarching View”, Simulation<br />
Interoperability Workshop<br />
6) Kiper, T. (2005), “Simülasyon Tabanlı Tedarik Yöntemi”, USMOS 2005, pp. 167 – 175<br />
rda MEVLÜTOĞLU<br />
1980 yılında Çorum’da doğdu. 2003 yılında İstanbul Teknik Üniversitesi Uzay<br />
Mühendisliği Bölümü’nden ikincilik derecesi ile mezun oldu. 2004 – 2008 yılları<br />
arasında KaleTRON A.Ş.’de sırayla Sistem Mühendisi ve İş Geliştirme<br />
Mühendisi olarak çalıştı. 2008 yılından bu yana infoTRON A.Ş.’de Modelleme<br />
ve Simülasyon Uzman Yazılım Mühendisi olarak çalışmaktadır. Makina<br />
Mühendisleri Odası Uçak Havacılık ve Uzay Mühendisliği Meslek Dalı<br />
Komisyonu Yönetim Kurulu Üyesidir. İlgi alanları Modelleme ve Simülasyon<br />
Teknolojileri, Simülasyon Tabanlı Tedarik, Ağ Merkezli Muharebe, savunma tedarik programları ve askeri<br />
tarihtir. İngilizce ve Almanca bilmektedir.<br />
Uçuş Simülatörlerinin Gelişimi,<br />
Eğitimde Kullanımı<br />
ve Ülkemizin Sektördeki Yeri<br />
Abdullah ŞEN, SSM<br />
Bu makalede, uçuş eğitim simülatörlerinin<br />
ortaya çıkışı ve gelişimi, simülatörlerin<br />
eğitimdeki yeri ve simülatör sistemlerine<br />
genel bir bakıştan sonra, ülkemizin simülatör<br />
sektöründeki yeri anlatılmıştır.<br />
Uçuş Simülatörlerinin Tarihsel Gelişimi<br />
Uçuş Simülatörlerinin ilk örneği Wright<br />
kardeşlerin ilk uçuşlarını yapmasından sonra,<br />
1910 yılında Sanders Teacher tarafından<br />
geliştirilmiştir. Gerçek uçağın kullanımı için<br />
gerekli kabiliyetleri mantıksal bir yaklaşımla<br />
öğretmeyi amaçlamış olan bu sistem,<br />
üniversal bağlantı ile yere bağlı üzerinde<br />
tadilat yapılmış bir uçaktan oluşan yere<br />
monteli bir araçtı. Bu keşif, kişileri hiç bir riske<br />
sokmadan, havadaki varolan şartları ve uçak<br />
kontrollerini içeren simülatörlere giden yolu<br />
açmıştır.<br />
1917 yılında Ruggles ve 1924 yılında Reid ve<br />
Burton tarafından yapılan çalışmalardan<br />
sonra, 1927-29 yılları arasında Edwin Link,<br />
piyano ve org işlerindekine benzer pünomatik<br />
mekanizmalar kullanarak bir eğitim<br />
aracı geliştirmiş ve 1930 yılında patenti alınan<br />
Şekil 1. Link Uçuş Eğitim Simülatörü İlk Örnekleri<br />
ilk Link eğitim aracı ''Havacılık eğitiminde<br />
faydalı bir yardımcı, yeni ve karlı bir eğlence<br />
aracı'' olarak tanıtılmıştır.<br />
1930'ların başlarında, Links kendi uçuş<br />
okullarında kör uçuş eğitimine başlamış ve<br />
Amerikan Hava Kuvvetleri’ninde satın<br />
almasıyla artan satışlar bu tip eğitimin<br />
önemini ortaya koymuştur. Bu eğitim araçları<br />
standart aletlerle teçhiz edilmiş, manyetik<br />
kompas takılabilmesini sağlayan 360<br />
derecelik dönebilme özelliğine sahip ve<br />
mekanik veya pünomatik olarak çalışan<br />
değişik aletlerle donatılmıştı.<br />
Link 1930'lu yıllar boyunca artan bir başarıya<br />
ulaşmış ve değişik tiplerde üretilen eğitim<br />
araçları Japonya, Rusya, Fransa ve Almanya'yı<br />
da içine alan bir çok ülkeye satılmıştır. İkinci<br />
Dünya Savaşının başlarında bir çok önemli<br />
Hava Kuvvetleri temel alet eğitimini Links<br />
üzerinde yapıyordu. Fakat uçak teknolojisindeki<br />
gelişmeler (değişken açılı<br />
pervaneler, açılır kapanır iniş takımları ve<br />
yüksek hız gibi), uçuş eğitiminde yenilikleri<br />
zorunlu kıldı. Eğitimi yapılacak hava<br />
araçlarının aletlerinin ve performansının,<br />
27
eğitim aracında da bulunması kaçınılmaz<br />
hale geldi.<br />
1936 yılında MIT'de, Mueller, uçak yatay<br />
dinamiğinin gerçek zamanda <strong>simülasyon</strong>undan<br />
daha hızlı bir elektronik anolog<br />
bilgisayarı anlatan bir çalışma sundu.<br />
A.E. Travis ve arkadaşları tarafından 1939 - 40<br />
yıllarında ''Aerostructor'' adında hareketsiz,<br />
elektrikle çalışan ve görsel sisteme sahip bir<br />
eğitim aracı geliştirildi. Görsel sistem, bir film<br />
makarası ve yunuslama (pitch), yatış (roll) ve<br />
sapma (yaw) hareketlerinin simüle edilmiş<br />
etkileri üzerine bina edilmişti.<br />
1941 yılında, İngiliz Telekomünikasyon<br />
araştırmaları merkezinde, hava araçlarının<br />
hareket denklemlerini çözen bir elektronik<br />
simülatör geliştirildi. Daha sonraları,<br />
1945'lerde, A.M. Uttley tarafından uçuş ve<br />
kontrol kuvvetlerinin hissedilmesine de<br />
imkan sağlayan daha gelişmiş eğitim araçları<br />
tasarlandı.<br />
Bell Telephone Laboratories tarafından<br />
Amerikan Donanmasının PBM-3 uçağı için<br />
tasarımı yapılan işlevsel uçuş simülatörü 1943<br />
yılında tamamlandı. Bu simülatör, PBM-3'ün<br />
ön gövdesi ve uçuş kabininden oluşmakta ve<br />
tüm kontrolleri, aletleri ve yardımcı ekipmanları<br />
içermektedir. Ayrıca uçuş denklemlerini<br />
çözmek için elektronik hesaplama<br />
modülüne sahiptir. Bu simülatör hareket ve<br />
görsel sisteme ve değişken kontrol yüklemesine<br />
sahip değildi.<br />
Savaş yıllarında, Bell ve Western Electric<br />
tarafından, yedi değişik uçak tipi için bu<br />
simülatörlerden otuziki adet üretildi. PBM-3<br />
simülatörü, belli bir uçağın aerodinamik<br />
karakteristiklerini simüle eden ilk işlevsel<br />
uçuş simülatörü olarak gösterilmektedir.<br />
1948 yılında Curtiss-Wright firması tarafından,<br />
Pan-American Havayolları'nın Boeing 377<br />
Stratocruisers uçağı için Uçuş Simülatörü<br />
geliştirildi. Hareket ve görsel sisteme sahip<br />
değildi, fakat diğer bütün yönlerden<br />
''Stratocruisers'' uçuş kabininin davranış ve<br />
görünüşlerinin aynısıydı. Bu simülatör bütün<br />
mürettebatın yeraldığı eğitim denemelerinde<br />
faydalı bulunmuştu. Acil durum şartları<br />
öğretmen tarafından hata giriş paneli<br />
vasıtasıyla oluşturulabilmekteydi. Bütün uçuş<br />
rotaları, gerçek uçuştaki gibi ve gerçek<br />
uçuştaki seyrüsefer yardımlarını kullanarak<br />
gerçekleştirilebilmekteydi. Bununla beraber,<br />
hareket sisteminin olmayışı, uçağın doğal<br />
haliyle hissedilememesine ve kontrol<br />
problemlerine yol açmaktaydı.<br />
1950'lerin ortasına kadar üretilen simülatörlerin<br />
hemen hemen hiçbirinde hareket<br />
sistemi yoktu. 1958 yılında Rediffusion firması<br />
Comet 4 simülatörü için bir pitch hareket<br />
sistemi üretti.<br />
1960'ların başlarında, Link firması gerçek<br />
zamanlı <strong>simülasyon</strong> için tasarladığı özel<br />
maksatlı bir dijital bilgisayar olan Link Mark<br />
1'i geliştirdi. Bu cihaz, herbiri sırasıyla<br />
aritmetik, fonksiyon üretimi ve radyo istasyon<br />
seçimi için olmak üzere üç paralel işlemciye<br />
sahipti.<br />
1950'lerin popüler tekniği, nokta ışık kaynağı<br />
projeksiyonu ve gölge grafiği idi. Kapalı devre<br />
televizyon görsel sisteminde ciddi gelişmeler<br />
1950'lerin ortasında siyah beyaz olarak<br />
başladı. İlk renkli görsel sistem 1962'de<br />
Rediffusion firması tarafından üretildi.<br />
Simülasyon için ilk bilgisayarlı imaj üretim<br />
sistemi Amerikan General Electric firması<br />
tarafından uzay programları için üretildi. Bu<br />
teknolojideki gelişmeler mikroelektronik<br />
teknolojisindeki gelişmelere paralel olarak<br />
çok hızlı oldu.<br />
Uçuş simülatörleri, modern şekline 1960'ların<br />
sonunda ulaştı. Bundan sonra yapılan<br />
gelişmeler, daha çok o zaman kurulan temel<br />
prensiplerin iyileştirilmesine dönük oldu. Bu<br />
gelişmelerin bir çoğunun temeli, simülatörlerin<br />
gelişiminde bir atlama çizgisi olan<br />
İkinci Dünya Savaşı sırasında atıldı. Bu<br />
çizgiden önce simülatörler amatör mühendisler<br />
için bir oyun aracı idi, bu çizgiden<br />
sonra ise profesyonel ve endüstriyel bir bilim<br />
dalı haline geldi.<br />
Uçuş Simülatörlerinin Eğitimdeki Yeri<br />
Uçuş eğitim simülatörleri, hava aracı<br />
mürettebatının görev ve bakım eğitimi<br />
kabiliyetlerini geliştirmek amacıyla tasarlanmış<br />
olup, başlangıç, tekamül ve ileri uçuş<br />
eğitimlerinde oldukça önemli bir yere<br />
sahiptir. Uçuş ve görev eğitim simülatörleri,<br />
silah sistemlerinin, sensörlerin, taktik ve<br />
tekniklerin düşmana karşı kullanım pratiğini<br />
yapma imkanını sağlamaktadır.<br />
Eğitimde Uçuş Simülatörleri kullanımının<br />
sağladığı faydalar şöyle sıralanabilir :<br />
Motor durması, hava türbülansı ve rüzgar<br />
kesmesi gibi anormal çalışma şartlarından<br />
doğabilecek olası durumların<br />
değerlendirilmesine imkan sağlar,<br />
Uçuş eğitiminin kötü hava şartları, uçuş<br />
alanı azlığı veya uçuş aracı eksikliği gibi<br />
sebeplerle kesilmesini önler ve verim<br />
artışına sebep olur,<br />
Uçuş eğitimi sırasındaki uçuş emniyetini<br />
artırır,<br />
Toplam eğitim maliyetini azaltır,<br />
Gerçek uçuşta maliyet, can güvenliği gibi<br />
değişik sebeplerle yapılamayan uçuş<br />
hareketlerine imkan sağlar,<br />
Çevre rahatsızlığını azaltır.<br />
Gerçek anlamda bir uçuş simülatörü, uçak<br />
davranışlarını dinamik olarak simule ederken,<br />
pilotunda <strong>simülasyon</strong>un bir parçası<br />
olarak <strong>simülasyon</strong>a katılımını sağlar. Eğitim<br />
Simülatörlerinin Hareket Sistemi'ne sahip<br />
olması da çok önemlidir. Çünkü, Hareketli<br />
Simülatörlerde eğitilen pilot gerçeğe daha<br />
yakın tepkiler vermektedir.<br />
Uçuş Simülatörleri görsel, işitsel, hareket,<br />
kontrol ve ağ bağlantısı gibi bütün sistemleri<br />
içeren kompleks bir sistem olabileceği gibi,<br />
kullanıcının ihtiyacına göre sadece bir<br />
bilgisayar ve ekrandan da oluşabilir. Bu ikisi<br />
arasında da, eğitim ihtiyaçlarına göre değişik<br />
kombinasyonlar yer almaktadır.<br />
Simülatörle uçuş eğitimi askeri havacılıkta<br />
çok önemli bir yer işgal etmekte olup eğitimin<br />
ayrılmaz bir parçası olmuştur. Pilotlar, askeri<br />
havacılıkta sivil havacılığa göre daha geniş ve<br />
derin kabiliyet ve hünerlere ihtiyaç göstermektedirler.<br />
Simülatörler başlangıç pilot<br />
eğitimi, ileri seviye eğitim ve havadan havaya<br />
yakıt ikmali,hava savaşı ve hava keşif uçuşu<br />
gibi özel tip ve görev intibak eğitimlerinin bir<br />
parçası olarak kullanılmaktadır. Türk Silahlı<br />
Kuvvetlerinde de eğitim simülatörlerinden<br />
büyük ölçüde yararlanılmakta olduğu görülmektedir.<br />
Askeri Hava Araçlarının teknik özellikleri ve<br />
silahlarının tahrip gücü, isabet ihtimali,<br />
imalatlarında kullanılan yüksek teknoloji<br />
sistem maliyetini çok yükseltmektedir.<br />
Dolayısıyla bu hava araçlarının satın alma,<br />
işletme ve bakım maliyetleri oldukça<br />
yüksektir ve bunların uçuş ve görev<br />
eğitiminde kullanılması bu maliyetleri daha<br />
Görsel<br />
Veri Tabanı<br />
Üretimi<br />
Ses<br />
Uyarıcıları<br />
Görsel<br />
Uyarıcılar<br />
(Ekran)<br />
da artırmaktadır. Mesela, acil durum<br />
prosedürleri eğitimi ilave olarak bakım ve<br />
parça değiştirme maliyeti getirecektir, ayrıca<br />
askeri havacılıkta güdümlü füze ve diğer<br />
silahların atış eğitim maliyetinin çok yüksek<br />
olması çok sıkı sınırlamalar getirmektedir.<br />
Öte yandan, muharebe hava araçlarının etkili<br />
bir şekilde kullanılmasını temin etmek için<br />
pilotlara uçuş eğitiminin yanında görev ve<br />
taktik eğitimlerin de verilmesi kaçınılmazdır.<br />
Pilotların uçuş ve görev eğitimlerinde simülatörlerin<br />
kullanımı bu maliyetleri oldukça<br />
düşürmekte ve gerçek hava aracının daha<br />
uzun süre kullanımda kalmasını sağlamaktadır.<br />
Uçuş Simülatörü kullanan çok sayıdaki<br />
eğitim programları üzerinde yapılan çalışma<br />
sonucunda, gerçek hava aracı ile verilen<br />
eğitim maliyetinin, D seviyesi bir Tam Uçuş<br />
Simülatörü ile verilen eğitim maliyetine oranı<br />
askeri uçaklarda yaklaşık olarak 10 ila 20<br />
arasındadır. Bu oran kaynaklarda ABD<br />
Donanması F18 Uçakları için 18.2,<br />
BlackHawk/Seahawk helikopterleri için 14.6<br />
olarak verilmektedir. Bu oran Boeing 747<br />
uçağı için 42’ye ulaşmaktadır.<br />
Uçuş Simülatörleri gerçek hava aracına göre<br />
daha az maliyet getirmesine rağmen önemli<br />
bir harcama kalemi olarak gözükmektedir.<br />
Simülatörlerin pahalı olması, mümkün<br />
oranda merkezi hatta bazı durumlarda milletlerarası<br />
eğitim merkezlerinin kullanılmasına<br />
ihtiyaç göstermektedir. Simülatörün kendi<br />
maliyetini hızlı bir şekilde amortize etmesi<br />
için, haftanın hergünü ve günün yüzde seksen<br />
doksanında kullanımda olması gerekir.<br />
Simülatör eğitiminin gerekli olduğu fakat<br />
eğitim seviyesinin simülatör tedariğini amorti<br />
PİLOT<br />
Kokpit<br />
Gösterge ve<br />
Panelleri<br />
Şekil 2. Uçuş Eğitim Simülatörü Konsept gösterimi<br />
etmediği durumlarda simülatör eğitim<br />
merkezlerinin kullanım için kiralanması daha<br />
maliyet etkin bir çözüm olmaktadır.<br />
Silahlı Kuvvetlerin sahip olduğu ve işlettiği<br />
simulatör merkezlerine alternatif olarak, Özel<br />
Sektör Fonu Girişimi (Private Finance<br />
Initiative) veya Özel Sektör-Devlet Ortaklığının<br />
(Public-Private Partnership) sahip<br />
olduğu ve işlettiği simulator merkezleri<br />
mevcuttur. Bu modelde, tesisi eğitime almadan<br />
önce askeri harcamalar düşük olmakta<br />
ve sonraki dönem boyuncada sabit oranda<br />
gerçekleşmektedir. Risk askerlerden yükleniciye<br />
geçmekte ve eğitim tesisi daha kısa<br />
sürede eğitime hazır hale gelmekte ve tesisin<br />
boş zamanlarında üçüncü taraflara eğitim<br />
satılmaktadır.<br />
Bu tür uygulamalara en iyi örneklerden<br />
biri İngiltere Kraliyet Hava Kuvvetlerinin<br />
Benson’da CAE firması tarafından 40 yıllık<br />
sözleşme kapsamında işletilen MSHATF<br />
(Medium Support Helicopter Aircrew<br />
Training Facility) eğitim merkezidir. Bu eğitim<br />
tesisi için İngiltere <strong>Savunma</strong> Bakanlığı ile<br />
CAE firması liderliğindeki özel sektör<br />
finansman (CAE %76, HSBC Infrastructure<br />
%22, Serco %2) girişimi arasında 1997 yılında<br />
sözleşme imzalanmış ve tesis 2002 yılından<br />
beri eğitim vermektedir. Tesiste bir adet<br />
Puma, üç adet CH-47 Chinook ve iki adet EH-<br />
101 Merlin Tam Görev Simülatörü yer<br />
almaktadır.<br />
Uçuş Eğitim Simülatörü Konsepti ve<br />
Sistemleri<br />
Hava aracı modeli <strong>simülasyon</strong>un çekirdeğini<br />
oluşturur, ve onun içinde de araç yapısı,<br />
Kontroller<br />
Düğmeler<br />
Hareket<br />
Uyarıcıları<br />
Aerodinamik,<br />
Motor ve Diğer<br />
Veriler<br />
BİLGİSAYAR<br />
Hava Aracı<br />
Tepkisi<br />
motorlar ve kontrol sistemlerinin karakteristiklerini<br />
gösteren alt modeller yer alır.<br />
Ayrıca Görsel ve Seyrüsefer/Haberleşme alt<br />
sistemleri ile aracın misyonuna göre bazı alt<br />
sistemler de, mesela saldırı aracında silah<br />
modelleri gibi, yer almaktadır. Uçuş Eğitim<br />
Simülatörü Konsept gösterimi şekil-2’de<br />
verilmiştir.<br />
Hava aracı modeli, simüle edilen şartlardaki<br />
bir ortamda işletilmelidir. Simüle edilecek<br />
ortam ise sonradan ilave edilen modeller ile<br />
oluşturulur. Hava ortamı modeli, meteorolojik<br />
şartları ve diğer görülebilen ve işitilen hava<br />
araçlarının temsilini içermelidir.<br />
Yer ortamı modeli ise, yerleşim yerleri, iniş ve<br />
kalkış havaalanları ve potansiyel hedefler gibi<br />
zenginleştirilmiş bir yeryüzü alanını içermelidir.<br />
Uçuş Simülasyonu hava araçlarının uçuş<br />
sırasındaki davranışlarını yerde yeniden<br />
gerçekleştirir. Güvenilir bir <strong>simülasyon</strong> için<br />
aşağıdaki üç elemana ihtiyaç vardır :<br />
Pilot'tan ve ortamdan gelen tüm girdilere<br />
karşı hava aracının tepkilerinin matematiksel<br />
olarak ifade edildiği bütünsel<br />
model,<br />
Bu matematiksel ifadeleri gerçek zamanda<br />
çözecek araç ve yöntemler,<br />
Bu çözümün sonuçlarını fiziksel, görsel ve<br />
işitsel tepkiler yoluyla Pilot'a iletecek<br />
yöntem ve araçlar.<br />
Uçuş Simülatörünü Oluşturan Ana<br />
Bileşenler<br />
Platform : Simülatör uçuş kabini bir platform<br />
29
üzerine monte edilmiştir. Bu platform, hareket<br />
sistemiyle bağlantıyı sağlar ve enerji,<br />
havalandırma ve hidrolik gibi hizmetleri içine<br />
alır. Görsel ekran da yine bu platforma monte<br />
edilmiştir.<br />
Platform genellikle minimum ağırlık ve<br />
maksimum katılık için optimize edilmiş rijid<br />
bir yapıdır. Yapının kendisi, hareket sisteminden<br />
gelen kuvvetlere, pilot kontrolünden<br />
gelen kuvvetlere ve görsel sistemden gelen<br />
yüklemelere maruz kalır.<br />
Uçuş Kabini : Simülatör uçuş kabini, içeriden<br />
bakıldığında gerçek hava aracının uçuş<br />
kabininin tam bir kopyasıdır. Uçuş kabininin<br />
gerçek yapısı simüle edilecek hava aracı<br />
tipine göre belirlenir.<br />
Hareket Sistemleri : Hava araçları hareketli<br />
olduğundan, bütün simülatörler pilotun<br />
kontrol komutlarından doğan hareketlerin<br />
tesirini pilot üzerine yansıtırlar. Hava aracının<br />
bazı hareketsel tepkileri, aracın denge ve<br />
manevra hareketlerinde pilota yardımcı olur.<br />
Hareket platformuna sahip olmayan simülatörlerde,<br />
aynı etkiyi sağlayabilmek amacıyla<br />
''g - koltuğu'' kullanılır. Bu araçlar normal hava<br />
aracı koltuğu olup, belli sayıda, şişirilebilir<br />
yastıklardan yapılmıştır. Bu yastıklar, simüle<br />
edilen hava aracının hareketlerine uygun<br />
şekilde kontrol edilen bir zamanlamaya göre<br />
şişirilir ve söndürülür.<br />
Uçuş eğitim simülatörlerinin bir çoğunda altı<br />
serbestlik dereceli hareket sistemi kullanılmaktadır.<br />
Bu sistemde simülatör uçuş<br />
kabinini taşıyan hareket platformu, üç<br />
Şekil 3. Tam Görev Simülatörü<br />
noktadan birer çift hidrolik silindir ile<br />
desteklenmiştir. Bu silindir çiftleri zemine<br />
yine üç noktada bağlanmıştır. Her bir silindir,<br />
bir ucu diğer ucuyla (+) veya (-) yaklaşık 60<br />
derece açı yapacak şekilde zemine bağlanmıştır.<br />
Bu silindirlerin uzama ve kısalmasının<br />
uygun şekilde kontrolü ile, hareket platformunun<br />
birbirine dik üç eksen boyunca doğrusal<br />
hareketi ve bu eksenler etrafında dönme<br />
hareketi sağlanır.<br />
Görsel Sistemler : Uçuş Simülasyonunun en<br />
önemli bölümlerinden biri, simülatörde<br />
pilota dış dünyanın simüle edilmiş perspektif<br />
görüntüsünün üretimi ve gösterimidir. Hava<br />
aracı simüle edilen uçuş rotası boyunca<br />
hareket ettikce, görsel sistem, hava aracının<br />
konum ve ufka göre meylini hesaplayan<br />
bilgisayarlardan bilgileri alır ve sürekli olarak<br />
her konum ve ufka göre meyilde uygun<br />
görüntüyü sağlar.<br />
Bütün görsel sistemler,<br />
a) simüle edilecek bölgeyi ve/veya cisimleri<br />
gösteren bir veri tabanına,<br />
b) gerçek zamanda yenilenen doğru perspektif<br />
görüntüyü elde etmek için görüntü<br />
üretecine,<br />
c) üretilen görüntüyü gösterecek projektör,<br />
ekran ve donanıma sahiptir.<br />
Yüksek çözünürlükte ve detayda <strong>simülasyon</strong>u<br />
ve geniş görüş alanı sağlayabilmek için,<br />
görsel alan birbirine bitişik ekranlara bölünür.<br />
Her ekran, görüntü üreteci için bir kanala<br />
sahiptir. Bu ekranların ve görüntü üreteci<br />
kanallarının sayısı, gerekli toplam görüş<br />
alanına, gerekli çözümlenirliğe ve her<br />
pencerede gösterilebilecek resim elemanı<br />
(pixel) sayısına göre değişmektedir.<br />
Tam Görev Simülatörlerine bir örnek şekil-<br />
3’de verilmiştir.<br />
Türk Silahli Kuvvetlerinde Simülatör<br />
Kullanımı<br />
Türk Silahlı Kuvvetlerinde, Kara Havacılık<br />
Okulunda, UH1 helikopteri eğitim simülatörü,<br />
Türk Hava Kuvvetlerinde CN-235, T-37, T-38,<br />
F-5, F-104 ve F-16 uçakları eğitim simülatörleri<br />
kullanılmaktadır.<br />
Türk Silahlı Kuvvetlerinde simülatör<br />
kullanımı, pilot eğitiminin ayrılmaz bir parçası<br />
olup, Temel ve İntibak Uçuş Eğitimi ve Harbe<br />
ve Göreve Hazırlık Eğitim faaliyetleri simülatör<br />
eğitimi ile birlikte yürütülmektedir. Böylece<br />
uçuş eğitimi ile taktik harp görevleri<br />
etkinlikle yapılmakta; uçak kaza-kırım ve<br />
olaylarının asgari düzeyde tutulması sağlanmakta<br />
ve başarı oranı önemli miktarda arttırılmaktadır.<br />
Ülkemizin Simülatör Sektöründeki Yeri<br />
ve Hedefleri<br />
2005 yılında başlatılan HELSİM Projesi<br />
kapsamında HAVELSAN tarafından aşağıda<br />
verilen yerli firma ve iş paketlerine ait<br />
<strong>simülasyon</strong> çözümleri için özgün ürünler<br />
ortaya çıkarılmıştır.<br />
TAI ve 5nci Ana Bakım Merkez K.lığı<br />
(kokpit üretimi, üst ve alt platform<br />
tasarımı) ,<br />
İTÜ ROTAM (uçuş test bilgisi toplanması,<br />
indirgenmesi, analizi ve model geliştirme),<br />
ASELSAN (MFD ve CDU’lar),<br />
MILSOFT (Link-11 <strong>simülasyon</strong>u),<br />
INTA (görsel veri tabanı, model geliştirme),<br />
2U (Eğitim-Yönetim Bilgi sistemi ile<br />
Bilgisayar Tabanlı Eğitim Sistemi),<br />
KALETRON (Veri Kaydetme Merkezi,<br />
Debrifing Sistemi, Radyo Seyrüsefer<br />
Sunucusu, Arazi Sunucusu ve Veri Tabanı<br />
Yaratma Sistemi geliştirme),<br />
GATE Elektronik (Haberleşme ve Tanıtım<br />
Sistemleri, Otomasyon Emniyet Köprü ve<br />
Güç Dağıtım Sistemleri),<br />
YILMAZLAR MAKİNA (Mekanik Sistemler),<br />
SATEK (Çevre ve Akustik Sensör Simülasyon<br />
Sistemi).<br />
Bu projede yurtiçi altyükleniciler ve<br />
HAVELSAN tarafından, görsel veritabanı,<br />
radyoseyrüsefer veritabanı, arazi sunucusu,<br />
hava sunucusu, ağ altyapı sistemleri, radar<br />
<strong>simülasyon</strong>u, verikayıt ve debriefing ile<br />
gerçek zamanlı simülatör veri aktarım<br />
modülleri ürün haline getirilmiştir.<br />
Halen devam eden projeler kapsamında Türk<br />
Silahlı Kuvvetleri için BlackHawk/SeaHawk<br />
ve Cougar helikopter simülatörleri ile<br />
POIII–POIV F16, KT1-T, ve modernize T38<br />
uçak simülatörleri HAVELSAN tarafından<br />
üretilmektedir. Önümüzdeki dönemde T129<br />
Taarruz ve Taktik Keşif Helikopteri Simülatör<br />
tedariği planlanmaktadır.<br />
TSK ihtiyaçları kapsamında yaptırılan<br />
projeler kapsamında, HAVELSAN firması<br />
A<br />
uçuş simülatörleri alanında ülkemizin önemli<br />
bir merkezi haline gelmiş olup, belirlenen<br />
hedefler<br />
fından,<br />
çerçevesinde HAVELSAN tara-<br />
İnterkom ve ses <strong>simülasyon</strong> sistemleri<br />
HELSİM projesinde yurtiçinde üretilmiş<br />
olup; F16SİM/ARISİM ve TESİM<br />
projelerinde tamamen yurtiçinde özgün<br />
ürün geliştirilmesi hedeflenmektedir,<br />
Simülatörlerin 3 kanallı ekran sistem<br />
prototipi yurtiçinde başarılı olarak ürettirilmiş<br />
olup F16SİM ve TESİM/ARISİM<br />
projelerinde kullanılması hedeflenmektedir.<br />
Kontrol Yükleme Sisteminin yurtiçinde<br />
üretilmesi hedeflenmektedir.<br />
İlgili gerçek zamanlı yazılım geliştirme<br />
araçları en üst düzeyde kazanılmıştır.<br />
HELSİM projesi kapsamında sanal<br />
gerçeklik <strong>modelleme</strong>si yurtiçi firmalar<br />
tarafından yapılmış olup; çalışmaların<br />
geliştirilmesi F16SİM / TESİM ve ARISİM<br />
kapsamında devam etmektedir.<br />
KAYNAKÇA<br />
Uçuş Simülatörü Sektörü alanında yürütülen<br />
projeler kapsamında edinilen tecrübeler<br />
ışığında, Uçuş Eğitim Simülatörlerine ait<br />
sistemlerde yerli tasarım ve üretim kabiliyetlerini<br />
ve payını artırmak amacıyla, platform<br />
tedarik sözleşmeleri düzenlenirken simülatör<br />
tedariğine ilişkin veri ve ekipman ihtiyacının<br />
platform sözleşmesi kapsamına alınması ve<br />
simülatör tedarik sürecinin, platform tedarik<br />
süreci ile paralel başlatılarak yerli kabiliyetlerin<br />
kullanılmasına imkan sağlanması<br />
önem arz etmektedir.<br />
Sektörün önümüzdeki dönem hedefleri<br />
arasında, uçuş simülatörlerinin en önemli<br />
sistemlerinden biri olan Görsel Sistem<br />
Bileşenleri (görüntü üreteci, projektör ve<br />
ekran sistemleri) ile hareket sistemi ve yük<br />
kontrol sistemine ilişkin alt yapı ve teknolojilerin<br />
geliştirilmesi yer almaktadır. Simülatör<br />
projelerinde yer alan görsel veri tabanlarının<br />
‘Common Data Base’ standardında<br />
oluşturulması ve böylece her görüntü üreteci<br />
için aynı verinin yeniden oluşturulmasına<br />
gerek kalmaması da hedeflerimiz arasındadır.<br />
1) ŞEN, Abdullah, <strong>Savunma</strong> Amaçlı Hava Araçları Uçuş ve Muharebe Eğitim Simülatörleri, Uzmanlık Tezi,<br />
1995.<br />
2) Introduction to Flight Simulation, Short Course, School of Engineering, Cranfield University, 2009.<br />
3)<br />
IAN, Strachan, Editor Jane’s Simulation and Training, makeup for Military Flight Simulators of The<br />
World, 13/10/2008.<br />
bdullah ŞEN<br />
1967 yılında Balıkesir’de dünyaya geldi. 1984 yılında İstanbul Kabataş Erkek<br />
Lisesinden mezun oldu. 1989 yılında ODTÜ Makine Mühendisliği bölümünden<br />
Lisans ve 1991 yılında Yüksek Lisans derecelerini aldı. 1989-1992 yılları arasında<br />
ODTÜ Makine Mühendisliği Bölümünde Araştırma Görevlisi olarak çalıştı. 1989<br />
yılında İspanyol CASA firmasında uçak yapısal tasarımı üzerinde çalıştı. 1993 yılında<br />
<strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> <strong>Müsteşarlığı</strong>'nda göreve başladı.<br />
1995 yılında aynı kurumda ‘<strong>Savunma</strong> Amaçlı Hava Araçları Uçuş Ve<br />
Muharebe Eğitim Simülatörleri’ konulu tezi ile Uzman olarak atandı. Aynı<br />
kurumda II. Ekonomik İşler Daire Başkanlığı ve Hava Araçları Daire Başkanlığı bünyelerinde çeşitli Genel<br />
Maksat, Arama/Kurtarma ve ATAK Helikopterleri ile Eğitim, Komuta Kontrol ve A400M Nakliye Uçakları<br />
projelerinde Uzman ve Proje Müdürü görevlerinden sonra, 2008 yılından beri MEBS Daire Başkanlığı<br />
bünyesinde Uygulama Yazılımları ve Simülasyon projeleri grubunun Proje Müdürlüğü görevini<br />
yürütmektedir.<br />
31
Kavramsal Modelleme ve<br />
Simülasyon Projelerinde Önemi<br />
Prof. Dr. Semih BİLGEN<br />
Doç. Dr. Onur DEMİRÖRS<br />
Dr. N. Alpay KARAGÖZ<br />
1. Giriş – Kavramsal Modelleme<br />
Sistemler büyüyüp karmaşıklaştıkça, ilişkiler<br />
giriftleştikçe, neyin ne olduğunu, yapılacak işi<br />
sözlerle anlatmak güçleşmekte. İstenen<br />
yapının ne işe yarayacağını, o yapıyı oluşturan<br />
bileşenlerin özelliklerini, aralarındaki ilişkileri,<br />
o yapının nasıl işleyeceğini, çevresiyle,<br />
başka yapılarla nasıl etkileşimde bulunacağını<br />
anlatmakta sözler gittikçe daha<br />
büyük ölçüde yetersiz kalıyor. Sözel anlatımların<br />
farklı biçimlerde anlaşılması olağanlaşıyor.<br />
Kast edilenin anlaşılandan çok farklı<br />
olabildiğinin örnekleri yaygınlaşmakta. Bu<br />
yanlış anlamaların, eksikliklerin önemi de<br />
gittikçe artmakta; giderek yaşamsal etkileri<br />
olabilmekte.<br />
Kavramsal <strong>modelleme</strong> işte bu gereksinimi<br />
karşılamak için önerilmektedir.<br />
Her türlü sistemin, yalnızca gerçekleştirilme<br />
aşamasından değil, tasarım<br />
aşamasından da önce, özelliklerini,<br />
bileşenlerini, çevresiyle ve diğer sistemlerle<br />
ilişkilerini anlatmak, kavramsal<br />
<strong>modelleme</strong>nin temel amacıdır.<br />
Herhangi bir sistemin ilk gereksinimlerin<br />
ortaya çıkmasından başlayıp,<br />
ayrıntılı gereksinim belirtimlerinin kayıt<br />
altına alınmasına ve tasarım aşamalarına<br />
geçilmesine kadarki evrede o<br />
sistemle ilgilenen tarafların, sistemi<br />
tanımlamalarında ortak bir dille iletişim<br />
kurabilmeleri, sistemi tutarlı ve<br />
tüm tarafların aynı biçimde anlayacağı<br />
biçimde tasarlayabilmeleri için kullanabilecekleri<br />
bir gösterimdir kavramsal<br />
model.<br />
Yalnızca sistemin iç yapısını ve işleyişini<br />
değil, bir bütün olarak davranışılarını, çevresini<br />
ve çevresiyle ilişkilerini de <strong>modelleme</strong>de<br />
kullanılır. Başka bir deyişle, kavramsal<br />
<strong>modelleme</strong>nin kapsamı içinde modellenen<br />
sistemin çevresi de vardır. Elbette modeli<br />
hazırlayan kişi, ya da modelleyici, oluşturacağı<br />
modelin kapsamını belirlemekte,<br />
çerçevesini çizmekte özgürdür. Ancak sistem<br />
gereksinimlerinin ilk ortaya çıktığı aşamada<br />
çizilen kavramsal model kapsamı, doğal<br />
olarak, daha sonraki gereksinim tanımlarının<br />
ayrıntılandırılması, ön tasarım, ayrıntılı tasarım,<br />
gerçekleştirme, sınama, uygulamaya<br />
koyma vb evrelerde belirleyici olacaktır.<br />
Modelleyici, kavramsal modeli dilediği<br />
herhangi bir soyutlama düzeyinde hazırlayabilir.<br />
Başka bir deyişle bir kavramsal<br />
modelin tanımladığı sistem, o modelde ele<br />
alınmayan ayrıntı düzeylerine inildikçe çok<br />
farklı gerçekleştirimlere açık olabilir. Bu da,<br />
yalnızca tek tek sistemlerin değil, sistem<br />
sınıflarının, ya da bir alanın modellenmesi<br />
anlamına gelir.<br />
Daha açık biçimde belirtmek gerekirse<br />
kavramsal <strong>modelleme</strong> için şu tanım çerçevesi<br />
çizilebilir:<br />
1.Bir sistemin ya da alanın kavramsal<br />
modeli, o sistemin ya da alanın ilk<br />
gereksinimlerinin ortaya çıkmasından<br />
ayrıntılı gereksinim belirtiminin kayda<br />
geçirilmesine kadarki evrede hazırlanır.<br />
2.Kavramsal model gerçekleştirimden,<br />
tasarımdan ve gerçekleştirime yönelik<br />
gereksinim belirtiminden bağımsızdır.<br />
3.Aynı kavramsal model için birden fazla<br />
gereksinim belirtimi, tasarım ya da<br />
gerçekleştirim yapılabilir.<br />
4.Herhangi bir kavramsal model, modelleyicinin<br />
istediği herhangi bir soyutlama<br />
düzeyinde hazırlanabilir.<br />
Kavramsal <strong>modelleme</strong>nin temel<br />
hedefi, farklı modelleyicilerin, tasarımcıların,<br />
gerçekleştirimi yapacakların<br />
ya da doğrudan doğruya söz<br />
konusu sistemleri kullanan, onlarla<br />
gerçek etkileşim içinde bulunacakların<br />
anlaşabilmesinin ortamını<br />
oluşturmaktır. Ayrıca, kavramsal<br />
<strong>modelleme</strong>nin farklı kişiler arasında<br />
iletişim için kullanılmayıp yalnızca<br />
gereksinimlerin olgunlaşmasında,<br />
sistemlerin ya da alanların eksiksiz,<br />
tutarlı ve doğru biçimde anlatıldığında<br />
kullanılması da söz konusu olabilmektedir.<br />
Bu açıdan bakıldığında,<br />
kavramsal <strong>modelleme</strong>nin de bir “dil”<br />
olduğu söylenebilir.<br />
Her türlü sistemin ve alanın kavramsal modeli<br />
olabilir; ancak son yıllarda özellikle öne<br />
çıkan, <strong>simülasyon</strong> (benzetim) sistemlerinin<br />
kavramsal <strong>modelleme</strong>si olmuştur. Bu yazıda<br />
da özellikle bu konu ele alınacaktır.<br />
Simülasyon uygulamaları, son yirmi yılda,<br />
özellikle büyük çaplı askeri sistemler için<br />
giderek yaşamsal önem kazanmıştır. Simülasyon<br />
günümüzde bir yandan tedarik sürecinde<br />
olmazsa olmaz nitelik almış, diğer<br />
yandan da tatbikat ve eğitim çalışmalarında<br />
çekirdek konumuna oturmuştur. Çok büyük<br />
kapsamlı donanım ve yazılım bileşenlerini<br />
içeren sistemlerin yıllarca süren üretim<br />
süreçleri, gerçek sistemler yerine onların<br />
<strong>simülasyon</strong>u üzerinden yapılan değerlendirmelerin<br />
satın alma süreçlerinde yanlış<br />
anlamaları, dolayısıyla büyük yatırımların<br />
ziyan olmasını önleyen bir yaklaşım olarak<br />
benimsenmektedir. Yalnızca satın almada<br />
değil, eğitim ve tatbikat çalışmalarında da<br />
<strong>simülasyon</strong> uygulamaları, riskleri, gerçekleştirme<br />
ve hata maliyetlerini çok önemli<br />
ölçüde düşürmektedir.<br />
Böyle olunca da, <strong>simülasyon</strong> geliştirilmesinde<br />
kavramsal <strong>modelleme</strong>nin önemi<br />
iyice artmış, farklı simülatörlerin geliştirilmesinde,<br />
kullanıcılarla <strong>simülasyon</strong> geliştiren<br />
farklı kuruluşların aralarında ortak bir dil<br />
işlevi görmeye başlamıştır.<br />
2. Tarihçe ve Literatür<br />
Literatürde kavramsal <strong>modelleme</strong>nin geçmişi<br />
oldukça eskiye dayanır. 1970’lerde<br />
1<br />
örneğin Chen’in arlık ilişki modeli, gerçekleştirimden<br />
bağımsız olarak veri yapılarını<br />
tanımlamada atılan ilk ve önemli adımlardan<br />
2<br />
biridir. Yine aynı yıllarda Smith ve Smith’in<br />
soyutlama ve genelleme yaklaşımı, yukarıda<br />
kavramsal <strong>modelleme</strong> için çizdiğimiz tanım<br />
çerçevesinin temelinde yer almaktadır.<br />
1990’lı yıllara gelindiğinde kavramsal<br />
<strong>modelleme</strong>nin, özellikle de <strong>simülasyon</strong><br />
alanında hızla önem kazandığı, giderek artan<br />
ölçüde ilgi çektiği görülmektedir. Örneğin<br />
3<br />
1994 yılında Nance modelleyicinin zihninde<br />
yer alan kavramsal model ile bu modelin<br />
nesne simgelerle kayda geçirilmesinin ayırt<br />
4<br />
edilmesi gereğinden söz etmiş, Fishwick<br />
kavramsal modellerin bulanık ve anlaşılması<br />
5<br />
güç niteliklerini vurgulamış, Haddix ise<br />
kullanıcıya ve tasarımcıya yönelik kavramsal<br />
modellerin farklarına dikkat çekmiştir.<br />
Simülasyonda kavramsal <strong>modelleme</strong> konusunu<br />
kurumsal düzeyde ele alan kuruluşların<br />
başında, ABD <strong>Savunma</strong> Bakanlığı gel-<br />
6<br />
mektedir. DMSO 1997 yılında, kullanıcı ve<br />
tasarımcının aynı dili konuşabilmesini<br />
hedefleyen, bu iki ana grubun anlaşmasına<br />
zemin oluşturacak bir çerçeveyi ortaya<br />
koymuştur.<br />
2000’li yıllar, konunun olgunlaştığı<br />
yıllardır. Dağıtımlı <strong>simülasyon</strong>a yönelik<br />
standartların oluşması, özellikle<br />
de kavramsal <strong>modelleme</strong>nin farklı<br />
gruplar tarafından ortak kullanılan bir<br />
altyapı olarak standartlaşması bu<br />
yıllara rastlar. Örneğin paralel simü-<br />
7<br />
lasyon için üst düzey mimarisi HLA ve<br />
8<br />
federasyon oluşturma (FEDEP )<br />
standartları bu yıllarda, özellikle de<br />
askeri uygulamalar için geliştirilmiştir.<br />
Simülasyon konusunun uluslararası<br />
ün yapmış en önemli isimlerinden S.<br />
9<br />
Robinson ise askeri ve sivil <strong>simülasyon</strong><br />
uygulamalarının farklarına<br />
dikkat çekerken her iki alanda da<br />
kavramsal <strong>modelleme</strong>nin önemine<br />
işaret etmiş, kavramsal <strong>modelleme</strong>nin<br />
yazılımdan bağımsız biçimde <strong>simülasyon</strong><br />
hedeflerini, girdilerini, çıktılarını,<br />
varsayımlarını ve basitleştirmelerini<br />
ortaya koyması gerektiğini<br />
anlatmıştır.<br />
Modelleme<br />
Alan<br />
Kavramsal Şematik<br />
Simülasyon Uygulama<br />
Gerçek Dünya<br />
Reflektif Projektif<br />
Soyutlama Gerçekleştirim Faydalanma<br />
Şekil 1. Simülasyon yaşam döngüsünde kavramsal <strong>modelleme</strong><br />
33
10<br />
A.Karagöz tarafından hazırlanan doktora tezi<br />
ise önce kavramsal <strong>modelleme</strong> literatürünü<br />
ayrıntılı biçimde incelemiş, ardından da<br />
bunun için Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından<br />
kullanılacak bir aracın geliştirilmesini<br />
anlatmıştır. Bu araç (KAMA), bu yazının<br />
sonraki bölümlerinde ele alınacaktır.<br />
Bugüne kadar kavramsal <strong>modelleme</strong> için<br />
çeşitli biçimsel gösterimler de önerilmiş<br />
bulunmaktadır. Bunlar arasında iş süreçlerinin<br />
modellenmesini öne çıkartan BPMN<br />
11<br />
(Business Process Modeling Notation) ,<br />
evrensel <strong>modelleme</strong> dili olarak önerilmiş<br />
12<br />
UML (Universal Modeling Language) ve<br />
bütünleşik tanımlama yöntemleri ailesi olarak<br />
önerilen IDEF (Integrated Definition<br />
13<br />
Methods) bulunmaktadır. Tüm bu gösterimlerde,<br />
bulanıklığı ve farklı biçimlerde<br />
anlaşılabilirliği gidermek hedeflenmiş, çok<br />
farklı kullanımlar için ortak bir <strong>modelleme</strong> dili<br />
oluşturulması hedeflenmiştir.<br />
KAMA ise, özellikle askeri <strong>simülasyon</strong><br />
uygulamalarını kapsayan, bir yandan fazla<br />
teknik birikimi olmayan askeri kullanıcıların<br />
rahatça kullanabileceği, diğer yandan<br />
tasarım ve gerçekleştirme için yeterli teknik<br />
içeriği taşıyabilecek bir araçtır.<br />
3. Simülasyon Geliştirme Yaşam<br />
Döngüsünde Kavramsal Modelleme<br />
14<br />
Chapman <strong>modelleme</strong> ve <strong>simülasyon</strong><br />
arasındaki ilişkiyi kavramsal model ekseninde<br />
aşağıdaki gibi tanımlamıştır. Modelleme<br />
aşaması geriye dönük-reflektif ve aynı<br />
zamanda ileriye dönük-projektif bir aşamadır.<br />
Geriye dönüktür çünkü modeli temsil ettiği<br />
gerçek dünya ile ilişkilendirir, ileriye dönüktür<br />
çünkü modeli gerçekleştireceği <strong>simülasyon</strong>a<br />
bağlar. Bu aşamada kullanılan en önemli<br />
yöntemler soyutlama ve sadeleştirmedir.<br />
Soyutlama modelleyicinin gerçek dünyadaki<br />
bir nesnenin belirleyici özelliklerini alıp farklı<br />
bir yapıda temsil etmesini gerektiren sezgisel<br />
bir tekniktir. Sadeleştirme ise daha basit<br />
ilişkiler tanımlamak için önemsiz ayrıntıların<br />
yok edilmesi işlemidir.<br />
Modelleme, kavramsal ve şematik modelleri<br />
15<br />
içeren bir soyutlama faaliyetidir. Law ile<br />
16<br />
Widman ve diğerleri bir modelin gerçek<br />
dünyayı birebir temsil etme iddiasında<br />
olmaması gerektiği ancak bir <strong>simülasyon</strong><br />
sisteminin gereksinimlerine yetecek kadar<br />
gerçeğe yakın bir tahmin olarak kabul<br />
edilmesi gerektiğini belirtmektedir. Kavramsal<br />
model gerçek dünyanın ilk soyutlamasıdır<br />
ve sistem nesneleri ve aralarındaki<br />
ilişkilerin açıklamalarını içerir. Kavramsal<br />
model gerçekleştirimden bağımsızdır ve<br />
gerçekleştirime esas oluşturacak şematik<br />
modelin geliştirilmesine kaynak oluşturur. Bu<br />
modeller sırasıyla görev uzayı kavramsal<br />
modeli ve <strong>simülasyon</strong> uzayı kavramsal<br />
modeli olarak da tanımlanır. Bu yazı boyunca<br />
kavramsal model, görev uzayı kavramsal<br />
modeli anlamında kullanılmaktadır.<br />
3.1. Problem tanımlama aracı olarak<br />
kavramsal model<br />
Kavramsal <strong>modelleme</strong> problem alanı ile<br />
ilişkilidir ve problemi hem modelleyicinin<br />
hem de alan uzmanının anlayabileceği<br />
bileşenler cinsinden ifade edecek bir araç<br />
olarak kullanılabilir. Tipik bir kavramsal<br />
modelde problem alanını ifade edecek<br />
varlıklar, görevler, eylemler ve etkileşimler<br />
17<br />
gibi bileşenler bulunur. Pace , kavramsal<br />
modeli <strong>simülasyon</strong>un gereksinim analizi ve<br />
tasarım aşamaları arasında bir köprü olarak<br />
tanımlar, dolayısıyla bu bileşenler tasarım<br />
aşaması için girdi oluşturur. Gereksinim<br />
analizi aşamasının bir çıktısı olan kavramsal<br />
model, tasarım ve gerçekleştirim kararlarından<br />
bağımsız olmalıdır.<br />
18<br />
Borah <strong>simülasyon</strong> geliştiren mühendislerin<br />
bir adım geri çekilip <strong>simülasyon</strong> geliştirme<br />
yaşam döngüsünde kavramsal modelin<br />
rolünü daha iyi anlamaları gerektiğini ifade<br />
etmektedir. Bu durum başka araştırmacılar<br />
tarafından da tekrar edilmiş olmasına rağmen<br />
kavramsal model geliştirme yöntemleri,<br />
gösterim biçimleri ve durum çalışmaları ile<br />
ilgili çok az yayın bulunmaktadır. Çoğu zaman<br />
kavramsal model geliştirmek için gerekli<br />
bilgi alan uzmanları tarafından serbest metin<br />
biçiminde yazılmaktadır. Bu yöntem tutarsız<br />
ve tekrar eden, bilgisayarlar tarafından zor<br />
işlenen ve modelleyici için yeteri kadar<br />
yönlendirme sağlamayan modeller ortaya<br />
çıkarmaktadır.<br />
3.2. İletişim aracı olarak kavramsal<br />
model<br />
Problem tanımının önemli bir bileşeni olan<br />
kavramsal model, tüm paydaşlar tarafından<br />
anlaşılabilecek ortak bir dilde ifade edilmelidir.<br />
Bu dil bir yandan tasarım aşamasına<br />
faydalı bir girdi oluşturacak kadar yapısal, öte<br />
yandan alan uzmanının anlayabileceği ve<br />
kendisini ifade edebileceği kadar esnek<br />
olmalıdır.<br />
Kavramsal model, <strong>simülasyon</strong> geliştirme<br />
yaşam döngüsünde rol alan farklı paydaşlar<br />
(müşteri, kullanıcı, sistem mühendisi, yazılım<br />
mühendisi) arasında önemli bir iletişim aracı<br />
olarak kullanılacağından canlı ve güncel<br />
tutulması gerekmektedir. Hangi yöntem<br />
kullanılırsa kullanılsın bir kavramsal modelin<br />
kullanışlılığı modelleyicinin yeteneği ve<br />
deneyimi ile yakından ilişkilidir. Bu nedenle<br />
herhangi bir <strong>simülasyon</strong> sistemi için bir<br />
defada geliştirilmiş bir kavramsal modelden<br />
söz etmek mümkün değildir. Kavramsal<br />
modeller yinelemeli olarak geliştirilen,<br />
<strong>simülasyon</strong> geliştirme sürecinde bilgi düzeyi<br />
arttıkça gerektiği ölçüde evrim geçiren<br />
dökümanlardır.<br />
3.3. Maliyet kestirimine girdi olarak<br />
kavramsal model<br />
Simülasyon sistemi geliştirme projelerinin<br />
genellikle karmaşık problemleri çözen<br />
yüksek maliyetli projeler olması nedeniyle<br />
maliyet kestirimi proje başarısı açısından<br />
önemli bir rol üstlenmektedir. Erken<br />
aşamalarda gerçeğe yakın maliyet kestirimleri<br />
yapmak için kavramsal modeller<br />
kullanılabilir. Simülasyon sisteminin kapsayacağı<br />
görevler, işler, varlıklar, aktörler, iş<br />
akışları ve bunlar arasındaki ilişkileri içeren<br />
kavramsal model, geliştirilecek olan <strong>simülasyon</strong><br />
sisteminin büyüklüğü ve dolayısıyla<br />
maliyeti hakkında önemli bir bilgi kaynağı<br />
olacaktır. Özellikle fonksiyon nokta gibi<br />
fonksiyonel büyüklüğü ölçmeye yarayan<br />
yöntemler ve bunları esas alarak yapılan<br />
maliyet kestirimleri etkin bir erken kestirim<br />
mekanizması olarak kullanılabilir.<br />
Kavramsal model maliyet kestiriminin yanında<br />
proje planlama aşamasında farklı amaçlar<br />
için de kullanılabilir. Kavramsal modelde yer<br />
alan görev ve iş tanımları, geliştirilecek olan<br />
<strong>simülasyon</strong> sisteminin iş paketlerini belirlerken<br />
yönlendirici olacaktır.<br />
3.4. Tasarım aşamasına girdi olarak<br />
kavramsal model<br />
Problem tanımının bir bileşeni olan kavramsal<br />
model, yazılım tasarım kararlarından<br />
bağımsız olarak hazırlanır. Fakat aynı<br />
zamanda tasarım aşamasının en önemli<br />
girdilerinden birisidir. Bu nedenle formel bir<br />
dilde ifade edilen bir kavramsal modelin yine<br />
formel bir dilde oluşturulan (ör: UML veya<br />
SysML) sistem veya yazılım tasarımına<br />
dönüştürülmesi serbest metinle ifade edilen<br />
kavramsal modele göre daha kolay olacaktır.<br />
Kavramsal modelde yer alan model elemanları<br />
bazı dönüşüm kuralları ile tasarım elemanlarının<br />
tanımlanmasında temel oluşturabilir.<br />
3.5. Doğrulama ve geçerli kılma<br />
aşamasında<br />
model<br />
girdi olarak kavramsal<br />
Yazılım mühendisliğinde doğrulama ve<br />
geçerli kılma etkinliklerini olabildiğince<br />
erken aşamalarda başlatmak yerleşmiş bir<br />
uygulamadır. Yazılım gereksinim dokümanı,<br />
yazılım geliştiricilerin müşterinin istediğini<br />
gerçekleştirdiklerini geçerli kılmak için<br />
kullanılır. Benzer şekilde <strong>simülasyon</strong> sisteminin<br />
erken aşamalarda geçerli kılınması da<br />
başarılı bir <strong>simülasyon</strong> sistemi geliştirme<br />
projesi için gereklidir. Kavramsal model bu<br />
geçerli kılma etkinliğine temel oluşturacak<br />
kadar yapısal olmalı ve yeterli seviyede ayrıntı<br />
içermelidir.<br />
Kavramsal modeller eşgörevli gözden<br />
geçirmelerle (peer review) doğrulanabilir ve<br />
alan uzmanları ile yapılan ortak gözden<br />
geçirmelerle geçerli kılınabilir. Formel<br />
gösterim biçimleri kullanılarak geliştirilen<br />
kavramsal modellerin doğrulanması büyük<br />
oranda otomatik olarak yapılabilir. Bunun için<br />
doğruluk, tutarlılık, bütünlük, bilgi tekrarının<br />
olmaması gibi durumları kontrol eden kural<br />
kümelerinin tanımlanmış olması ve bunları<br />
kontrol edecek bir bilgi sisteminin bulunması<br />
gerekmektedir. Geçerli kılma çalışması alan<br />
uzmanı veya müşteri temsilcilerinin de<br />
katılımıyla istenen sistemin geliştirileceğini<br />
garanti altına almak amacıyla yapılan bir<br />
ortak gözden geçirme uygulamasıdır. Bu<br />
uygulamanın başarılı olması için modelleyicinin<br />
ve alan uzmanının ortak bir dil oluşturmaları<br />
gerekmektedir.<br />
4. Bir Kavramsal Modelleme Aracı:<br />
KAMA<br />
Gen.Kur.Bşk.lığı BİLKARDEM ve ODTÜ<br />
MODSİMMER’in birlikte yürüttükleri<br />
projelerden edindikleri deneyim sonucunda<br />
kavramsal modelin <strong>simülasyon</strong> sistemi<br />
geliştirme projelerinde daha etkin<br />
kullanılabilmesi için 2005-2007 yılları<br />
arasında bir araştırma projesi gerçekleştirilmiştir.<br />
Bu projenin araştırma aşamasında<br />
BİLKARDEM’in ihtiyacını karşılayacak<br />
bir kavramsal model tanımı yapılmış,<br />
kavramsal <strong>modelleme</strong> için bir yöntem ve<br />
gösterim biçimi ortaya konulmuş, geliştirme<br />
aşamasında ise kavramsal model oluşturmayı<br />
sağlayacak bir yazılım aracı geliştirilmiştir.<br />
Uygulama aşamasında ise devam<br />
eden veya yeni başlayan <strong>simülasyon</strong> projelerinde<br />
KAMA aracının kullanılması ve alınan<br />
geri bildirimlerle hem yöntemin hem de<br />
aracın iyileştirilmesi hedeflenmektedir.<br />
4.1. KAMA Yöntemi<br />
KAMA yöntemi yinelemeli olarak<br />
uygulanan aşağıdaki ana adımlardan<br />
oluşmaktadır:<br />
1 – Bilgi edin: Simülasyon sisteminin<br />
hedeflerinin, kısıtlarının, varsayımların<br />
tanımlanması, yetkin bilgi kaynaklarının<br />
belirlenmesi ve mevcut<br />
kavramsal modellerin yeniden kullanılabilirlik<br />
açısından ele alınması.<br />
Hedef<br />
başarım Ölçütüdür<br />
Ölçüt<br />
Şekil 2. KAMA metamodeli<br />
2 – Kapsamı Tanımla: Simülasyon<br />
sistemini oluşturacak görev uzayının<br />
temel görevlerinin, ilgili aktörlerin,<br />
komuta hiyerarşisinin ana hatlarıyla<br />
belirlenmesi.<br />
3 – İçeriği Geliştir: Kavramsal model<br />
elemanlarının tanımlanması ve diyagramlarının<br />
oluşturulması. Bu kapsamda<br />
Görev Uzayı, İş Akışı, Varlık<br />
Ontoloji, Varlık Durum, Komuta Hiyerarşisi<br />
ve Organizasyon Yapısı diyagramları<br />
oluşturulur.<br />
4 – Modeli Doğrula ve Geçerli Kıl:<br />
Kavramsal model oluşturulurken<br />
KAMA yazılım aracı kullanılarak<br />
tutarlılık ve doğruluk kontrollerinden<br />
geçirilmesi. Bu kontrollerin bir kısmı<br />
kavramsal model diyagramlarının<br />
oluşturulması aşamasında bir kısmı<br />
ise kavramsal model tamamlandıktan<br />
sonra uygulanır.<br />
4.2. KAMA Gösterim Biçimi<br />
Sağladığı altyapının alana özgü <strong>modelleme</strong><br />
KAMANitelik KAMAYetenek KAMADurumMakinesi<br />
İşÜrünü<br />
ulaşır<br />
ulaşır<br />
üretir<br />
kaynak<br />
hedef<br />
ana<br />
içerir<br />
girdiOluşturur<br />
Varlık<br />
Görev<br />
İş<br />
parça<br />
bütün<br />
çocuk<br />
içerir<br />
genişletir<br />
sorumludur<br />
gerçekleştirir<br />
sorumludur<br />
gerçekleştirir<br />
Aktör<br />
Rol<br />
üst<br />
ast<br />
35
KAMA Mimarisi<br />
Grafik<br />
Editör<br />
dili geliştirmek için uygun olması ve TSK<br />
gereksinimlerini karşılaması nedeniyle<br />
KAMA kapsamında UML’i temel alan bir<br />
gösterim biçimi belirlenmiştir. Böylece hem<br />
kavramsal <strong>modelleme</strong>ye özgü bir <strong>modelleme</strong><br />
dili oluşturulmuş hem de tasarım aşamasına<br />
geçişi kolaylaştıracak bir altyapı kullanılmıştır.<br />
KAMA metamodelinde kavramsal model<br />
oluşturmak için gerekli olabilecek tüm model<br />
elemanları, bunlar arasındaki ilişki tipleri,<br />
hangi diyagramda yer alabilecekleri tanımlanmıştır.<br />
Bu tanımlar hem KAMA aracının<br />
geliştirilmesine hem de tasarım aşamasındaki<br />
modellere yapılacak olası dönüşüm<br />
çalışmalarına kaynak oluşturmuştur.<br />
4.3. KAMA Mimarisi<br />
Model<br />
Ağacı<br />
Model<br />
Kuraltabanı Yönetimi<br />
KAMA aracı KAMA metamodelini, metamodel<br />
üzerinde tanımlanmış olan kuralları ve<br />
KAMA yöntemini esas alarak modelleyicinin<br />
kolaylıkla kavramsal model geliştirmesini<br />
sağlayacak şekilde geliştirilmiştir.<br />
Kullanıcıya temel olarak grafik editör, raporlama<br />
ve çok boyutlu gösterim özelliklerini<br />
sunan bu yazılım aynı zamanda kavramsal<br />
modellerin tek bir merkezde saklanmasını da<br />
sağlar. Böylece farklı projeler için geliştirilen<br />
kavramsal modelerde yer alan ortak kavramlar<br />
merkezi bir veri tabanında saklanarak tüm<br />
Versiyon<br />
Yöneticisi<br />
Şekil 3. KAMA mimarisi<br />
Rapor<br />
Üreteci<br />
N-boyutlu<br />
Gösterim<br />
Kullanıcı Yönetimi Güvenlik Yönetimi<br />
Dosya Erişim Yönetimi Veri Erişim Yönetimi Web Servisleri Yönetimi<br />
Eklenmiş<br />
Dosya<br />
Yerel<br />
Veritabanı<br />
Ortak Veri<br />
Ambarı<br />
projelerin kullanımına açılır. KAMA yönteminin<br />
ilk adımında da belirtildiği gibi<br />
kavramsal <strong>modelleme</strong> çalışmasına başlarken<br />
mevcut kavramsal modellerde arama<br />
yapılarak yeniden kullanılabilecek model<br />
elemanları veya diyagramlar belirlenir ve<br />
kullanılır.<br />
5. Simülasyonda Kavramsal Modelleme;<br />
KAMA ve Sonrası<br />
Doğrudan doğruya TSK ihtiyaçları doğrultusunda<br />
geliştirilen KAMA aracının<br />
<strong>simülasyon</strong> projelerinde, özellikle de farklı<br />
projeler arasında kavramsal model düzeyinde<br />
istenen ortak altyapı olarak kullanıldıkça<br />
yeni ihtiyaçların ortaya çıkması,<br />
düzenlemelerin gerekmesi doğal olacaktır.<br />
Bu, <strong>simülasyon</strong> uygulamalarının istenen<br />
etkinlik düzeyine kavuşması ve beklenen<br />
getirileri sağlamaları için de gereklidir.<br />
KAMA teknik altyapı ihtiyacını karşılarken, bu<br />
altyapıya uygun kurumsal düzenlemelerin de<br />
gerçekleştirilmesi, bütünsel etkinlik bakımından<br />
zorunludur. Bu kapsamda kavramsal<br />
modellerin hazırlanması ve oluşturulan<br />
modellerin merkezi bir veri tabanında<br />
saklanarak farklı çalışmalarda kullanılabilmesi,<br />
doğal olarak TSK işleyiş usul ve<br />
esasları çerçevesinde gerçekleşecektir.<br />
Özellikle geliştirilen modellerin onaylanmaları<br />
ile bunlarda yapılacak değişikliklerin<br />
kabul ve onay süreçleri, üzerinde çalışılması<br />
gereken konulardır.<br />
Yalnızca kabul ve onay düzenekleri açısından<br />
değil, modellenen birim ve sistemlerin<br />
herhangi biriyle ilgili alan uzmanlarının<br />
modellere ilişkin değerlendirmelerinin,<br />
değişiklik önerilerinin, ve bunlar doğrultusunda<br />
gerçekleştirilen değişikliklerin<br />
izlenmesi de uzun dönemde Kurum’un<br />
MODSİM etkinliklerinin başarısında belirleyici<br />
olacaktır. KAMA aracının bu doğrultuda<br />
yeni yeteneklere kavuşturulması da sürekli<br />
olarak gündemde tutulmalıdır.<br />
Farklı modellerin birlikte çalışabilmelerine<br />
yönelik altyapıların oluşturulması başlı başına<br />
bir araştırma konusudur. Bu konuda KAMA<br />
yeteneklerinin geliştirilmesi de gelecek<br />
dönemlerde<br />
mundadır.<br />
gündeme alınmak duru-<br />
KAMA modellerinin doğrulanması ve<br />
geçerlenmesi konusunda bir yandan<br />
otomatik doğrulama becerilerinin, diğer<br />
yandan da uzman kişilerin katkısıyla<br />
gerçekleştirilen doğrulama geçerleme<br />
etkinliklerinin model elemanları ve modeller<br />
üzerine yansıtılması da göz ardı edilmemelidir.<br />
KAMA aracının gittikçe artacağı öngörülen<br />
kullanım hacmi ve talep düzeyi doğrultusunda,<br />
yüksek performans sağlamaya,<br />
kullanıcı arayüzlerinin daha esnekleştirilmesine<br />
ve hacimli veriyi daha anlaşılır<br />
şekilde kavramsal model kullanıcısına<br />
sunacak tekniklerin geliştirilmesine yönelik<br />
olarak olgunlaştırılması da gelecek dönemler<br />
için öngörülen gündem maddeleri arasındadır.<br />
Modelleme ve <strong>simülasyon</strong>, TSK etkinliklerinin<br />
önemli bir kısmında temel altyapı<br />
öğesi konumundadır. KAMA’nın tüm<br />
MODSİM çalışmalarını hızlandırıcı, etkinliğini<br />
yükseltici etki yapacağı kesindir. Ancak<br />
bu araç ile geliştirilecek kavramsal modellerin<br />
satınalma, eğitim ve tatbikat gibi çeşitli<br />
etkinliklerde, örneğin şartname hazırlıklarında<br />
ya da eğitim materyalinin oluşturulmasında<br />
doğrudan doğruya kullanılabilmesi<br />
de göz ardı edilmemelidir.<br />
KAYNAKÇA<br />
1) PPS Chen, “The entity-relationship<br />
model—toward a unified view of data”,<br />
ACM Transactions on Database<br />
Systems, 1976.<br />
2) Smith, J. M., and Smith, D. C. P.,<br />
“Database abstractions: aggregation and<br />
generalization”, ACM Transaction on<br />
Database Systems, 1977.<br />
3) Nance, R.E., “ The Conical Methodology<br />
and the Evolution of Simulation Model<br />
Development”,<br />
Research, 1994.<br />
Annals of Operations<br />
4)<br />
Fishwick, P.A., Simulation Model Design<br />
and Execution: Building Digital Worlds.<br />
Prentice-Hall, 1995.<br />
5) Haddix, F., “Mission Space, Federation,<br />
and Other Conceptual Models”, Paper<br />
98SSIW-162, Proceedings of the Spring<br />
Simulation<br />
1998.<br />
Interoperability Workshop,<br />
6)<br />
Defense Modeling and Simulation<br />
Office (DMSO) Conceptual Models of<br />
the Mission Space (CMMS) Technical<br />
Framework, USD/A&T-DMSO-CMMS-<br />
0002 Revision 0.2.1, 1997.<br />
http://dmso.mil/briefs/entereff/doc/cmm<br />
stf.doc<br />
7) IEEE Computer Society, IEEE Std. 1516-<br />
2000 IEEE Standard for Modeling and<br />
Simulation (M&S) High Level<br />
Architecture (HLA) — Framework and<br />
Rules, 2000.<br />
8) IEEE Computer Society, IEEE 1516.3<br />
Recommended Practice for High Level<br />
Architecture (HLA) Federation<br />
Development and Execution Process<br />
(FEDEP), 2003.<br />
9) Robinson, S., Simulation:<br />
The Practice of<br />
Model Development and Use.<br />
Chichester, UK: Wiley, 2000.<br />
10) Karagöz, A., A Framework for Developıng<br />
Conceptual Models of the Mıssıon<br />
Space for Sımulatıon Systems, ODTÜ<br />
Enformatik Enstitüsü Doktora Tezi, 2008.<br />
11) Business Process Modeling Notation,<br />
http://www.bpmn.org, son ziyaret tarihi:<br />
2/5/2010.<br />
12) Universal Modeling Language,<br />
http://www.uml.org/, son ziyaret tarihi:<br />
2/5/2010.<br />
13) IDEF Integrated Definition Methods,<br />
http://www.idef.com, son ziyaret tarihi:<br />
2/5/2010<br />
14) Chapman, R.M. “Mission-Oriented Conceptual Modeling Framework for Distributed Mission Training”,<br />
Proceedings of the Fall Simulation Interoperability Workshop, 2000.<br />
15) Law, A.M. & Kelton, W.D., Simulation, Modeling and Analysis, 3rd Edition, McGraw-Hill, 1999.<br />
16) Widman, L.E., Loparo, K.A., & Nelson, N.R. (eds.), Artificial Intelligence Simulation & Modeling, New<br />
York: John Wiley & Sons, 1989.<br />
17) Pace, D.K., “Conceptual Model Descriptions”, Paper 99S-SIW-025, Proceedings of the Spring<br />
Simulation Interoperability Workshop, 1999.<br />
18)<br />
Borah, J., “Conceptual Modeling – The Missing Link of Simulation Development”, Proceedings of the<br />
Spring Simulation Interoperability Workshop, 2002.<br />
P<br />
D<br />
D<br />
rof. Dr. Semih BİLGEN<br />
1973 ODTÜ Elektrik Mühendisliği Bölümü mezunudur. Yüksek lisansını bilgisayar<br />
bilimleri dalında ABD’de Rensselaer Polytechnic Institute’tan 1976’da, elektrik<br />
mühendisliği dalında doktora derecesini ise Kanada’da Manitoba<br />
Üniversitesinden 1982 yılında almıştır. 1976’dan bu yana bazı aralıklar dışında<br />
ODTÜ Elektrik Elektronik Mühendisliği Bölümünde öğretim üyesidir. Çok sayıda<br />
uygulamalı araştırma projesinde kamu ve özel kesimden çeşitli kuruluşlara<br />
danışmanlık hizmeti vermiştir. Başlıca ilgi alanları bilişim sistemleri, yazılım<br />
yönetimi ve bilgisayar ağlarıdır.<br />
oç. Dr. Onur DEMİRÖRS<br />
Doçent Doktor Onur Demirörs Orta Doğu Teknik Üniversitesi Enformatik<br />
Enstitüsü’nde (www.ii.metu.edu.tr) öğretim üyesi, Yazılım Yönetimi Programı<br />
başkanı ve Yazılım Yönetimi Araştırma Grubu (www.ii.metu.edu.tr/~smrg)<br />
lideridir. Bilgi Grubu Yazılım, Araştırma, Eğitim, Danışmanlık Limited Şirketi’nde<br />
(www.bg.com.tr) ise strateji direktörü olarak çalışmaktadır. Bilgisayar<br />
Mühendisliği Lisans eğitimini Orta Doğu Teknik Üniversitesi’nde, Bilgisayar<br />
Bilimleri Yüksek Lisans ve Doktorasını Southern Methodist Üniversitesi’nde<br />
tamamlamıştır. Yönetiminde 30’u aşkın Yüksek Lisans ve Doktora çalışması<br />
tamamlanmış, 100’ün üzerinde makalesi dergi ve kitap bölümleri olarak yayınlanmış ve konferanslarda<br />
sunulmuştur. Araştırma çalışmaları, yazılım süreç iyileştirme, yazılım proje yönetimi, yazılım ölçümleri,<br />
yazılım mühendisliği standartları ve organizasyonel değişim yönetimi alanları üzerine yoğunlaşmıştır.<br />
Eğitime yönelik projeler, yazılım organizasyonları için model tabanlı süreç iyileştirme (ISO 15504 ve<br />
CMMI) ve ölçme altyapıları geliştirme projeleri yönetiminde tamamlanmıştır. Kamu ve TSK için iş süreçleri<br />
<strong>modelleme</strong>, iyileştirme, sistem gereksinimleri belirleme, alım yönetimi ile kavramsal <strong>modelleme</strong> yöntem<br />
ve araçlarının oluşturulmasına yönelik projeler yönetiminde tamamlanmıştır.<br />
r. N. Alpay KARAGÖZ<br />
1999 yılında ODTÜ Bilgisayar Mühendisliği bölümünden mezun olduktan sonra<br />
ODTÜ Enformatik Enstitüsü Bilişim Sistemleri bölümünde Yüksek Lisans (2001) ve<br />
Doktora (2008) çalışmalarını tamamladı. Doktora çalışmalarına paralel olarak<br />
yürütülen KAMA-C4ISRMOS projesinde araştırmacı ve yazılım kalite yöneticisi<br />
olarak rol aldı. Kavramsal <strong>modelleme</strong> ile ilgili NATO çalışma grubunda görev aldı.<br />
2001 yılından itibaren Bilgi Grubu Ltd. çatısı altında çeşitli kurumlara yazılım süreç<br />
iyileştirme danışmanlığı, nesne yönelimli yazılım geliştirme ve yazılım<br />
mühendisliği eğitimleri, kavramsal <strong>modelleme</strong> danışmanlığı gibi hizmetler sundu. 2003 yılından bu yana<br />
ODTÜ Enformatik Enstitüsü Yazılım Yönetimi yüksek lisans programında yarı zamanlı öğretim görevlisi<br />
olarak ders vermektedir.<br />
37
Modelleme ve Simülasyon Sistemlerinde<br />
Birlikte Çalışabilirlik<br />
Yol Haritası Üzerine Notlar<br />
Doç. Dr. Halit OĞUZTÜZÜN<br />
Giriş<br />
Bu yazıda birlikte çalışabilirlik kavramı<br />
irdelenecek ve gerek mevcut, gerekse<br />
edinilecek <strong>simülasyon</strong> sistemlerinin<br />
birlikte çalışabilirliği konusunda neler<br />
yapılabileceği tartışılacaktır.<br />
Birlikte çalışabilirlik (BÇ), genel<br />
anlamda, iki veya daha çok sistemin<br />
amaçlanan bir işlevi gerçekleştirmek<br />
üzere aralarında işbirliği sağlamaları<br />
olarak tanımlanabilir. Veri işleyen<br />
sistemler bağlamında düşünecek<br />
olursak, BÇ birden fazla sistemin ya<br />
da bileşenin, aralarında veri alışverişi<br />
yapabilmeleri ve aldıkları verileri<br />
kendi işlemlerinde kullanabilmeleri<br />
olarak tanımlanmaktadır .<br />
1<br />
Bilgi sistemlerinin birlikte çalışabilirliğini<br />
hedefleyen birtakım standartlar mevcuttur.<br />
Bu yazıdaki ilgi alanımız daha dar olup<br />
<strong>simülasyon</strong> sistemlerini kapsamaktadır.<br />
Bu yazıdaki odak noktamız <strong>simülasyon</strong><br />
sistemleri olsa da bu kapsam içinde büyük bir<br />
çeşitlilik mevcuttur. Canlı (live), sanal<br />
(virtual) ve yapıcı (constructive) gibi farklı<br />
türlerdeki <strong>simülasyon</strong>ların birlikte çalışabilirliğini<br />
sağlamak günümüzün zorlu problemlerinden<br />
biridir. Gerçek sistemlerle<br />
(komuta-kontrol sistemleri gibi) <strong>simülasyon</strong><br />
sistemlerinin (harp oyunu gibi) birlikte<br />
çalışabilirliği önemli uygulamaları olan bir<br />
kavramdır.<br />
Simülasyonların birlikte çalışması, en<br />
temelde, verilerin karşılıklı olarak iletilmesini<br />
içermektedir. Verilere ancak bir kavramsal<br />
model çerçevesinde anlam verilebileceği de<br />
dikkate alınmalıdır. Bu nedenle, <strong>simülasyon</strong>ların<br />
en üst seviyede birlikte çalışabilirliği,<br />
bunların dayandığı kavramsal<br />
modellerin uyumlandırılmış olmasını gerektirmektedir.<br />
BÇ kavramı irdelenirken, sistemlerin bağımsızlığına<br />
vurgu yapıldığına dikkat edilmelidir.<br />
Sistemlerin bağımsızlığı (ya da<br />
özerkliği) birden fazla boyutta ele alınabilir.<br />
Birincisi, sistemler farklı amaçlarla, farklı<br />
bağlamlarda, farklı süreçler ile üretilmiş<br />
olabilirler. İkinci olarak, sistemler teknik<br />
anlamda heterojenlik gösterebilir. Sistemlerin<br />
gerçekleştiriminde kullanılan teknolojilerden,<br />
hangi kavramların nasıl temsil edildiğine<br />
kadar geniş bir heterojenlik yelpazesi mevcuttur.<br />
Üçüncüsü, sistemler, yönetsel olarak<br />
ayrılmış olabilirler. Merkezi bir otoritenin bazı<br />
durumlarda söz konusu sistemleri yönetmesi<br />
teorik olarak düşünülebilirse de pratik olmayabilir.<br />
Belirli amaçlar doğrultusunda aralarında<br />
eşgüdüm sağlayabilen bağımsız sistemlerin<br />
oluşturduğu bütünlük, sistemler sistemi<br />
olarak adlandırılmaktadır. Birden fazla<br />
bağımsız sistemin, en azından belirlenmiş bir<br />
senaryo bağlamında, bir sistem bütünlüğü<br />
içinde davranması isteniyorsa, BÇ probleminin<br />
çözülmesi gerektiği açıktır.<br />
Kavramsal<br />
Seviyeleri<br />
Birlikte Çalışabilirlik<br />
BÇ’nin, ya var ya da yok kalıbında ikili bir<br />
anlayışla değil, bir seviyelendirme anlayışıyla<br />
ele alınması gerektiği genel kabul görmüştür.<br />
Andreas Tolk ve arkadaşlarının ortaya<br />
koyduğu ve zaman içinde diğer yazarların da<br />
katkılarıyla olgunlaşmış olan Kavramsal<br />
Birlikte Çalışabilirlik Seviyeleri Modeli<br />
(KBÇSM – LCIM) bu açıdan yararlı bir<br />
2<br />
kavramsal çerçeve sunmaktadır . KBÇSM<br />
yedi seviyeden oluşmaktadır. Seviye 0,<br />
sistemlerin birbirinden yalıtılmış olarak<br />
çalıştığı durumu ifade ederken, Seviye 1’den<br />
Seviye 6’ya kadar, BÇ’nin gittikçe artan<br />
etkinlikte başarıldığı seviyeler tanımlamaktadır.<br />
Aşağıda KBÇSM seviyeleri<br />
hakkında özet bilgi verilmektedir. Örnek<br />
3<br />
olarak Yüksek Seviye Mimari (HLA) tabanlı<br />
dağıtık <strong>simülasyon</strong> uygulamaları dikkate<br />
alınmıştır.<br />
Seviye 0 (BÇ yok): Bu seviye BÇ’nin<br />
olmadığı durumu ifade eder. Sistemler<br />
arasında veri alışverişi yoktur. Her bir sistem<br />
kendi başına faaliyet gösteren bir kapalı<br />
kutudur.<br />
Seviye 1 (Teknik BÇ): Sistemler arasındaki<br />
etkileşim ortamının teknik altyapı anlamında<br />
kurulu olduğu durumu ifade eder.<br />
Bileşenlerin bir ağ üzerinden iletişim kurduğu<br />
bir dağıtık <strong>simülasyon</strong> uygulaması düşünülecek<br />
olursa, ortak iletişim protokollerinin<br />
kullanılması, teknik BÇ gereklerini karşılamaktadır.<br />
Seviye 2 (Sentaktik BÇ): Her bir sistem için,<br />
alışverişe konu olan veriler ortak bir usulle<br />
belgelenmiştir. Sistemler arası veri alışverişi<br />
bu usule uygun arayüzler aracılığıyla<br />
yürütülür. Her bir sistem, ortak usulle<br />
belgelenmiş bir arayüzü olan bir kapalı<br />
kutudur. Söz konusu ortak usul, standartlaştırılmış<br />
olabilir.<br />
Örnek olarak HLA uyumlu iki federe<br />
uygulaması düşünelim. Bunların arayüzleri<br />
HLA Object Model Template (OMT)<br />
4<br />
standardına uygun olarak hazırlanmış olan<br />
Simulation Object Model (SOM) ile<br />
tanımlanmış olmalıdır. SOM, diğer bilgilerin<br />
yanısıra, esas olarak federenin sağladığı ve<br />
gereksindiği verilerin tanımlanmasını<br />
içermektedir. HLA kurallarına göre federenin<br />
sorumluluğu SOM’unda belirtilen veri<br />
alışverişlerini gerçekleştirebilmektir. Federelerin<br />
ve dolayısıyla SOM’larının, prensip<br />
olarak bağımsız geliştirilmiş olduklarını<br />
düşündüğümüzde, SOM’ları karşılaştırarak<br />
BÇ gereksinimlerini büyük ölçüde ortaya<br />
koyabiliriz. Ancak BÇ garanti edemeyiz, zira<br />
SOM’ların uyumlu olma garantisi yoktur. Bir<br />
HLA-uyumlu federasyon bünyesinde BÇ<br />
ortak bir FOM vasıtasıyla sağlanmaktadır.<br />
Sentaks seviyesinde BÇ sağlanması için her<br />
bir federenin, federasyon tasarımcısı<br />
tarafından belirlenen FOM’a uyumlandırılması<br />
gerekmektedir.<br />
Seviye 3 (Semantik BÇ): Alışverişe konu olan<br />
veriler ortak bir referans modele göre<br />
belgelenmiştir. Referans modelde, verilerin<br />
formatlarının yanısıra anlamları da çift anlamlılığa<br />
yer vermeyecek açıklıkta tanımlanmıştır.<br />
Verilerin anlamlandırılması, ortak<br />
bir ontolojiye dayalı olabilir.<br />
Örnek olarak standart FOM kullanımı<br />
gösterilebilir. RPRFOM standart FOM’lara<br />
çok bilinen bir örnektir. Standart FOM’lar<br />
uygulanabilir oldukları durumlarda çok<br />
yararlı olabilirler. Ancak, uygulama çeşitliliği<br />
ve değişkenliği düşünüldüğünde, standart<br />
FOM’ların kısıtlayıcı olduğu ve gelişmelerin<br />
arkasından geleceği açıktır.<br />
Seviye 4 (Pragmatik BÇ): Alışveriş konusu<br />
verinin geçerli ve geçersiz kullanım tarzları<br />
üzerinde taraflar arasında anlaşma olduğu<br />
seviyeyi ifade eder. Bunun için, alışverişe<br />
konu verinin üretim sürecinin ilgili yönleri<br />
açık edilmiş olmalıdır. Örneğin, veri toplama<br />
(ham veri toplanmışsa hangi sensörlerden<br />
hangi parametrelerle ne zaman toplanmıştır?<br />
Sensör füzyonu yapılmış mıdır? Çözünürlük<br />
nedir?) , ve hesaplama (hangi matematiksel<br />
modele göre, hangi sayısal yöntemlerle?)<br />
yöntemleri kullanıldığı, hangi varsayımlara<br />
dayanıldığı belli olmalıdır. Bunu kısaca veri<br />
alışverişinin hangi bağlamda gerçekleştiği<br />
olarak ifade edebiliriz. Bağlam açıkça belli<br />
olmalıdır ki alıcı taraf bu veriyi geçerli bir<br />
tarzda kullanabilsin.<br />
Seviye 5 (Dinamik BÇ): Pragmatik BÇ’de<br />
sözü edilen verinin alışverişe konu olduğu<br />
bağlamın, zaman içinde değişkenlik<br />
gösterdiği hesaba katılacak olursa, dinamik<br />
BÇ seviyesine varılır. Başka bir deyişle,<br />
bağlam, sistemin durumunu da içermektedir.<br />
Sistemler durum değişikliği geçirdikçe, veri<br />
alışverişinin farklı bağlamlara taşınması ve<br />
verinin geçerli kullanım tarzlarının da<br />
değişmesi olasıdır.<br />
Seviye 6 (Kavramsal BÇ): Seviye 5’te sözü<br />
edilen dinamik bağlamın o sisteme ilişkin bir<br />
kavramsal modelde tanımlanmış olması<br />
gerekir. Bu seviyede, kavramsal modellerin<br />
uyumlandırılmış olması beklenmektedir.<br />
Uyumlandırmanın kapsamı, sistemler arası<br />
alışverişe konu verilerin dinamik bağlamduyarlı<br />
bir şekilde tanımlanmasıdır.<br />
Görüleceği üzere, bir üst seviyenin sağlanabilmesi<br />
için bir alt seviyenin sağlanmış olması<br />
ön koşuldur.<br />
Bir Örnek<br />
Küçük bir örnekle katmanları ayırt etmeye<br />
çalışalım. Bir insansız hava aracı (İHA)<br />
simülatörünü ya da bir sanal İHA’yı ele alalım.<br />
Birincisinde pilot kabini donanımsal olarak<br />
sağlanmış ve pencere görüntüsü üretilmektedir.<br />
İkincisi ise tümüyle yazılım<br />
ürünüdür, gelişmiş bir grafik kullanıcı<br />
arayüzüne sahip olabilir. İHA <strong>simülasyon</strong>u tek<br />
başına çalışıyorsa BÇ seviyesi sıfırdır.<br />
Operatör eğitimi amacıyla bir dershane<br />
ortamında kullanılabilecek bir simülatör için<br />
bu yeterli olabilir. Eğitim İHA simülatörünün<br />
bir ağ üzerinden, diyelim TCP/IP (veya<br />
TCP/UDP) protokolü ile, başka bir<br />
dershaneden erişilebilir olduğunu düşünürsek<br />
teknik BÇ seviyesindeyiz demektir.<br />
Federasyonda bir de radar <strong>simülasyon</strong>u<br />
(sanal radar) bulunduğunu düşünelim.<br />
Radar, kapsama alanı içine girdiği takdirde<br />
İHA’yı tespit edebilecek ve izlemeye<br />
alabilecek yetenektedir.<br />
İHA ve Radar <strong>simülasyon</strong>larını HLA<br />
anlamında bir dağıtık bir <strong>simülasyon</strong>da, ki<br />
buna federasyon diyoruz, İHA ve Radar<br />
federeleri ile temsil edilmiş olarak düşünebiliriz.<br />
Bu federelerinin ve varsa federasyon<br />
üyesi diğer federelerin ortak bir FOM<br />
üzerinde anlaşarak veri alışverişinde bulunması<br />
mümkündür. Diyelim ki İHA konumunu<br />
bildirecektir. Konum nesnesinin FOM içinde<br />
tanımlanmış olması gereklidir. Konum<br />
nesnesi FOM’da sırasıyla enlem, boylam ve<br />
yükseklik belirten üç elemanlı bir çiftduyarlıklı<br />
kayan-noktalı sayı vektörü olarak<br />
temsil ediliyor olabilir. Konum bilgisinin<br />
biçimi üzerinde anlaşma olması sentaktik BÇ<br />
için gereklidir. Öte yandan, kayan-noktalı<br />
sayıların ağ üzerinden byte dizisi olarak<br />
39
iletiminde “little/big-endian” probleminin<br />
çözülmesi, bir teknik BÇ sorunudur.<br />
Semantik BÇ açısından bakıldığında,<br />
konumun hangi datuma (örneğin WGS85)<br />
göre verildiği, hangi zamana ait olduğu,<br />
konumdaki hata payının ne olduğu gibi<br />
konular gündeme gelir. Radarın konumu ile<br />
uçağın konumunun aynı referans çerçevesine<br />
göre verilmiş olması, ya da en azından<br />
radarın uçağın konum bilgisini kendi referans<br />
çerçevesine aktarabilmesi gerekir. Bu<br />
konular üzerinde anlaşma sağlanmış olması<br />
semantik BÇ açısından gereklidir. Konumun<br />
yanısıra yönelim, hız ve ivme vektörleri de söz<br />
konusu olabilir.<br />
İHA simülatörü konum bilgisini bir dinamik<br />
model çözerek üretiyor olmalıdır. Kullanılan<br />
dinamik modelin karakteristikleri, pragmatik<br />
BÇ isteniyorsa, alıcı taraflarca bilinmelidir.<br />
Dinamik model üç serbestlik dereceli bir<br />
nokta-kütle modeli ise uçağın yönelimi<br />
(attitude) hakkında bilgi alınması mümkün<br />
olmayacaktır. Uçağın kamerası bir görüntü<br />
gönderiyor ise uçağın o andaki yönelimini<br />
bilmeden görüntünün analiz edilmesi anlamlı<br />
olmayacaktır. Radar federesi İHA'yı izlemekte<br />
ise değişken radar kesit alanı (RKA)<br />
kullanması anlamlı olmayacak, muhtemelen<br />
ortalama bir RKA kullanması gerekecektir.<br />
Dinamik model rüzgar vb. atmosfer etkilerini<br />
dikkate almakta mıdır? Dinamik model<br />
kontrol yüzeylerini kapsamakta mıdır?<br />
Kapsamıyorsa bu sanal İHA <strong>simülasyon</strong>unu<br />
operatör eğitiminde değil, belki görev veya<br />
yol planlama uygulamalarında kullanmak<br />
mümkün olabilir. Alınan bilginin alıcı tarafta<br />
doğru yorumlanmasını sağlayacak bu tip<br />
hususlar pragmatik BÇ konusudur.<br />
İHA dışarıdan bakıldığında bir çok farklı<br />
durumda görünebilir. Kalkıştan önce yerde,<br />
kalkışta, yükselişte, belirli bir görev icra<br />
ederken, vs. Bu durumlar değiştikçe, örneğin<br />
İHA’nın bir bölgedeki tarama faaliyetini<br />
tamamlayıp bir sonraki tarama bölgesine<br />
doğru yola çıkması ile, kullanılan modellerin<br />
de değişmesi beklenebilir. İntikal sırasında<br />
kullanılan dinamik modeller daha basit<br />
olabilir. İHA yerde ise Radar federesinin İHA<br />
federesinden konum güncellemesi beklemesine<br />
gerek yoktur, benzer şekilde İHA<br />
federesinin de konum güncellemesi göndermesi<br />
muhtemelen gerekmeyecektir.<br />
Görüldüğü gibi, değişken durumların iyi<br />
değerlendirilmesi, federasyon koşumunun<br />
maliyetini azaltıcı etki yapabilir. Bağlam,<br />
tehditin varlığına göre de değişebilir. İHA<br />
radar menzili dışında veya kapsamında<br />
olduğuna göre farklı uçuş profilleri gösterebilir.<br />
Değişen durumların ve bağlamların<br />
alıcılar tarafından bilinmesi ve ona uygun<br />
davranılması dinamik BÇ gereğidir.<br />
Şu noktaya kadar ki BÇ gereksinimlerini<br />
karşılamak için gereken anlaşmaların<br />
enformel usullerle yapılması mümkündür.<br />
Federasyon çapındaki anlaşmaların, FOM’a<br />
ek olarak bir doküman halinde kayda<br />
geçirilmesi mümkün ve yararlıdır. Ancak<br />
elimizde bir radar <strong>simülasyon</strong> kavramsal<br />
modeli ve İHA <strong>simülasyon</strong> kavramsal modeli<br />
varsa bunlar arasındaki eşlemeler eksiksiz ve<br />
hatasız olarak yapılabilir. Bu modellerin<br />
formalize edilmiş olması halinde, modeller<br />
arasındaki ilişkiler de formel (biçimsel)<br />
olarak tanımlanabilir. Simülasyon kavramsal<br />
modeli üzerine detaylı irdelemeler için Page<br />
ve Robinson’ın yazdıklarına bakılabilir.<br />
Kavramsal modelin formel olması, modelin<br />
matematiksel anlamda iyi tanımlanmış bir<br />
dilde ifade edilmesi demektir. Bunun ilk<br />
çağrıştırdığı prensip, modelin bir metamodele<br />
uyumlu olmasıdır. Metamodel alana<br />
özgü olarak kurgulanmış olabileceği gibi<br />
UML gibi bir dilin genişleme olanaklarından<br />
yararlanılarak da tanımlanmış olabilir.<br />
Kavramsal model, görev uzayına ait bir<br />
ontoloji olarak düşünülebilir. Bu yaklaşımın<br />
avantajı, mevcut ontoloji dillerinden ve<br />
araçlarından yararlanma olanağıdır. Örneğin<br />
semantik web’in ontoloji dili olarak kabul<br />
gören OWL, kavramsal <strong>modelleme</strong> dili olarak<br />
kullanılabilir. Buna dair bir örneği önceki bir<br />
çalışmamızda göstermiştik: Yörünge <strong>simülasyon</strong>u<br />
ontolojisi (TSONT – Trajectory<br />
Simulation Ontology) mühimmat uçuş<br />
yörüngesi benzetimi bilgisini paylaşılabilir bir<br />
5<br />
ortamda sunmaktadır .<br />
İster alana özgü meta<strong>modelleme</strong> yapılsın,<br />
ister ontoloji dili kullanılsın, kavramsal<br />
modelin formelleştirilmesinin bir çok yararı<br />
mevcuttur. Modellemedeki hataların, tutarsızlıkların<br />
ve eksikliklerin azaltılması,<br />
<strong>modelleme</strong>deki hassasiyetin arttırılması,<br />
örtükvarsayımların açığa çıkarılması gibi<br />
yararlar daha <strong>modelleme</strong> sürecindeyken<br />
gerçekleşir. Ortaya çıkan formalize modeller,<br />
paydaşlar (tedarikçiler, kullanıcılar, alan<br />
uzmanları, geliştiriciler gibi) arasındaki<br />
iletişimi daha belirgin bir temele oturtur.<br />
Bunların ötesinde, kavramsal model yazılım<br />
etmenleri tarafından okunup yorumlanabilir<br />
bir şekle girmiş olur. Bu yol açıldıktan sonra<br />
yapılabilecek uygulamalar sadece hayal<br />
gücümüzle sınırlıdır. Çeşitli statik analizler,<br />
test otomasyonu, kod üretimi gibi uygulama<br />
konuları bilinmektedir. Şu an ki konumuz olan<br />
BÇ açısından en önemlisi şudur: formelleşmiş<br />
kavramsal modellerin eşlenmesi ve<br />
uyumlandırılması mümkün hale gelmektedir.<br />
Kavramlar arasındaki eşlemeler ve dönüşümler<br />
matematiksel kesinlikle tanımlanabilir.<br />
Formelleşmiş kavramsal modellerin etmenler<br />
tarafından yorumlanabilir olduğuna değinmiştik.<br />
Bunun potansiyel bir faydası dinamik<br />
bir ortamda bir araya getirilen <strong>simülasyon</strong>ların<br />
arabulucu etmenler (mediating<br />
agents) eliyle birlikte çalışır olabilmesidir.<br />
Söz konusu etmenler, kavramsal model<br />
eşlemesini koşum zamanına taşımaktadır.<br />
İnsan müdahalesi gerekmemektedir. Levent<br />
Yılmaz ve arkadaşlarının önerdiği etmen<br />
6<br />
çerçevesi bunu sağlamaya yöneliktir .<br />
Bir çok önemli yararına rağmen kavramsal<br />
<strong>modelleme</strong>nin, özenle yapıldığı durumlarda<br />
dahi biçimsellikten uzak usullerle yapılmasının<br />
nedeni, bunun zor bir iş olmasıdır.<br />
Model geliştirmek uygun niteliklere sahip<br />
personelin uzun zamanda ve büyük emekler<br />
harcayarak başarabileceği bir iştir. Formelleştirilmiş<br />
modellerin sadece sistemlerin<br />
değil, insanların da birlikte çalışabilirliği<br />
açısından yararları anlaşıldıkça bu zorluklar<br />
göze alınabilecektir.<br />
Kavramsal <strong>modelleme</strong> konusu bu sayıdaki bir<br />
başka yazıda ele alındığı için burada konunun<br />
teknik yönlerine girilmemiştir.<br />
Yol Haritasına Doğru<br />
Büyük emeklerle ortaya çıkarılmış<br />
olan <strong>simülasyon</strong> sistemlerinin birlikte<br />
çalışarak kendi kapsamlarını aşan,<br />
sistemler sistemi mertebesindeki<br />
gereksinimleri karşılaması mümkündür.<br />
BÇ probleminin en etkin<br />
çözümü kavramsal seviyede sağlanabilir<br />
ve bu seviyeye ulaşmayı<br />
mümkün kılacak olan basamaklar,<br />
kavramsal modeller, vurgulamak<br />
gerekirse, formalize edilmiş kavramsal<br />
modellerdir. Bunların ortaya<br />
çıkarılması uzun ve zahmetli süreçler<br />
gerektirdiğine göre, kavramsal BÇ<br />
için kısa ve kolay bir yol olmadığı<br />
açıktır.<br />
BÇ için izlenecek yol haritası, <strong>simülasyon</strong><br />
sistemleri geliştirme projelerinde kavramsal<br />
<strong>modelleme</strong> adımına gereken önemin verilzmesinden<br />
geçmektedir. Ancak niyet veya ilk<br />
planlar ne olursa olsun, pratikte sistem<br />
geliştirme eforu projede baskın unsur olarak<br />
ortaya çıkmaktadır. Kaldı ki tek tek geliştirme<br />
projeleri içine sıkıştırılmış kavramsal <strong>modelleme</strong><br />
çalışmaları, en iyi şekilde yapılsa bile<br />
toplamda yeterli olmayacaktır. Çünkü kavramsal<br />
<strong>modelleme</strong> her sistem projesinin<br />
kendi kapsamı ve amaçları doğrultusunda<br />
şekillenecektir.<br />
Eldeki kavramsal modellerin gözden geçirilmesini,<br />
uyumlandırılmasını ve eşlenmesini<br />
içeren ve ilgili sistemlerin tanımlanmış bir<br />
senaryo içinde nasıl birlikte çalıştırılabileceğini<br />
göstermeye odaklanmış projeler<br />
yapılmalıdır. Bu tip demonstrasyon projelerinden<br />
kazanılacak deneyimlerin değerlendirilmesi<br />
sonucunda, BÇ probleminin somut<br />
yönleri daha net olarak anlaşılacak ve ondan<br />
sonra atılacak adımlara karar verilebilecektir.<br />
BÇ yol haritasında endüstriyel standartlara<br />
uyumluluk, yeterli olmasa da gerekli bir<br />
koşuldur. IEEE 1516 (HLA) gibi bir<br />
standardın benimsenmesiyle sentaktik BÇ<br />
seviyesi erişilebilir olmaktadır. Ancak bunun<br />
kimseyi tatmin etmesi beklenemez. Semantik<br />
seviyenin yakalanabilmesi için<br />
problemi geniş ilgi alanlarına ayırarak<br />
ilerlemek uygun olur. Önemli bir ilgi alanı<br />
temsili ortamlar ve bu kapsamda çevrenin<br />
7<br />
temsilidir. SEDRIS gibi standartlar yalnızca<br />
sentaktik değil, semantik seviyede de<br />
çözümün bir parçası olabilir. Askeri alanda<br />
8<br />
ise JC3IEDM gibi standartlar benzer etkiyle<br />
değerlendirilebilir. Mevcut standartların<br />
nasıl uyarlanacağının BÇ gözüyle de<br />
değerlendirilmesinde yarar vardır. Örneğin<br />
<strong>simülasyon</strong> sistemleri geliştiricilerine “HLA<br />
uyumluluğunun” tedarikçi açısından ne<br />
anlama geldiği teknik olarak açıklanmalıdır.<br />
Sadece IEEE 1516 değil, herhangi bir<br />
standart dokümanındaki esneklikleri her<br />
üretici kendi avantajı açısından değerlendirdiğinde<br />
sentaktik seviyenin yakalanması<br />
dahi tehlikeye girebilir.<br />
KAYNAKÇA<br />
Yalnızca günümüzün geçerli endüstri standartlarını<br />
uygulayarak pragmatik ve dinamik<br />
BÇ seviyelerini yakalamak mümkün görünmemektedir.<br />
Tek tek sistemlerin birtakım<br />
standartlara uyumlu olması prensibiyle<br />
hareket ederek semantik seviyenin ötesine<br />
geçmek mümkün değildir. Bunun için kavramsal<br />
modellerin eşlenmesine, demek ki<br />
birlikte çalışma probleminin kavramsal<br />
seviyede ele alınmasına ihtiyaç duyulmaktadır.<br />
Sonuç<br />
Bu yazıda karmaşık bir kavram olan birlikte<br />
çalışabilirliği, seviyelendirme yaklaşımıyla<br />
çözümlemeye çalıştık. BÇ yalnızca <strong>simülasyon</strong><br />
sistemleri arasında değil, <strong>simülasyon</strong><br />
sistemleriyle gerçek sistemlerin birlikte<br />
çalışmasını gerektiren her durumda dikkate<br />
alınması gereken bir konudur. BÇ konusunun<br />
sistem geliştirme projelerinin içine monte<br />
edilmesi yeterli değildir. BÇ üzerinde<br />
odaklanmış projelere ihtiyaç vardır.<br />
1) IEEE Std. 610.12-1990 IEEE Standard Glossary of Software Engineering Terminology.<br />
2) Tolk A, Diallo S Y, King R D, Turnitsa C D (2009). A layered approach to composition and interoperation in<br />
complex systems. Complex Systems in Knowledge-based Environments: Theory, Models and<br />
Applications başlıklı kitapta bölüm.<br />
3) IEEE Std. 1516-2000 IEEE Standard for Modeling and Simulation (M&S) High Level Architecture (HLA)<br />
– Framework and Rules.<br />
4)<br />
IEEE Std. 1516.2-2000 IEEE Standard for Modeling and Simulation (M&S) High Level Architecture<br />
(HLA)- Object Model Template (OMT) Specification.<br />
D<br />
5) Durak U, Oğuztüzün H, İder K (2006). An ontology for trajectory simulation, Winter Simulation<br />
Conference, Monterey, California, ABD.<br />
6) Yılmaz, L, Paspuleti S (2005). Toward a meta-level framework for agent-supported interoperation of<br />
defense simulations, Journal of Defense Modeling and Simulation, cilt 2, sayı 3.<br />
7) http://www.sedris.org<br />
8) http://www.mip-site.org<br />
oç. Dr. Halit OĞUZTÜZÜN<br />
Halit Oğuztüzün, Orta Doğu Teknik Üniversitesi Bilgisayar Mühendisliği<br />
Bölümünde doçent olarak görev yapmaktadır. Bilgisayar Mühendisliği dalında<br />
lisans ve yüksek lisans derecelerini ODTÜ’den 1982 ve 1984 yıllarında, Bilgisayar<br />
Bilimleri dalında doktora derecesini University of Iowa’dan (ABD) 1991 yılında<br />
almıştır. Araştırma alanları dağıtık <strong>simülasyon</strong>, biçimsel yöntemler ve model-tabanlı<br />
yazılım geliştirmedir. ODTÜ-TSK MODSİMMER faaliyetlerine ve ODTÜ<br />
Enformatik Enstitüsü MODSİM yüksek lisans programına katkıda bulunmaktadır.<br />
41
Giriş<br />
Etmen tabanlı <strong>modelleme</strong> yapay zeka<br />
kapsamında gerçekleştirilen araştırma ve<br />
teknoloji ile beraber gelişmiştir. Otonom bir<br />
etmen, gerçek veya sanal bir ortamda<br />
konuşlanmış olup algısını bu ortamdan alan,<br />
ardından durumsal farkındalık oluşturan ve<br />
amacı doğrultusunda bu algı bilgisini<br />
kullanarak müteakip davranışını belirleyen ve<br />
belirlenen aksiyonunu ortamda gerçekleştiren<br />
bir sistem olarak tanımlanır [1].<br />
Otonomi, kararın etmen tarafından verilmesi<br />
ve dışsal bir müdahale ile gerçekleşmemesinin<br />
gereğidir. Zeki otonom etmenler<br />
karar veme süreçlerinde tepkisel, çıkarımsal<br />
veya etkileşimsel davranış modelleri kullanabilmektedir.<br />
Zeki otonom sistemlerinin askeri <strong>simülasyon</strong>larda<br />
kullanılması ilk olarak yarıotonom<br />
kuvvetler kavramıyla ile beraber<br />
çıkmıştır [2,3,4,5]. Özellikle harekatın akışını<br />
etkiyen her bir varlığın etmen tabanlı<br />
modellenmesi hem analiz hem de <strong>modelleme</strong><br />
sürecinde tasarımcılara bir çok avantaj<br />
sağlamaktadır. Bununla birlikte, özellikle bu<br />
varlıkların birer tank gibi fiziksel sistem olsa<br />
bile bir mürettebat tarafından sevk idare<br />
edilmesi insan davranışlarının da dikkate<br />
alınmasını gerektirmektedir. Bu nedenle<br />
harekata etki eden her bir varlığın davranış<br />
tabanlı modellenmesi bu sistemlerin<br />
etkilerinin modellenebilmesine imkan sağlamaktadır.<br />
Etmen Tabanlı<br />
Modelleme ve Simülasyon<br />
Prof. Dr. Faruk POLAT<br />
Bu alanda uluslararası çalışmalara paralel<br />
olarak ODTÜ-TSK Modelleme ve Simülasyon<br />
Merkezinde 2002 yılında SSM tarafından<br />
desteklenen SAVMOS (Küçük Ölçekli<br />
Harekatın Etmen Tabanlı Modellenmesi ve<br />
Simülasyonu) [6] başlatılmış ve bu alanda ilk<br />
milli proje gerçekleştirilmiştir. Proje sonucunda<br />
ortaya çıkan prototip ve deneyim<br />
dikkate alınarak daha büyük ölçekte harekat<br />
<strong>simülasyon</strong>u ihtiyacını karşılamak maksadıyla<br />
2006 yılında MGKMOS (Müşterek<br />
Görev Kuvveti Harekatının Modellenmesi ve<br />
Simülasyonu) [7] projesi başlatılmış ve 2010<br />
yılı başında tamamlanmıştır.<br />
Harekat <strong>modelleme</strong>sinde, herhangi bir<br />
harekat alanı aktörü birey veya grup olabilir.<br />
Birey olarak tanımlanan her bir harekat alanı<br />
aktörü, etmen olarak modellenmektedir. Bir<br />
grup ise belli sayıda bireyden oluşur. Bu<br />
bireyler altgruplar şeklinde organize edilebilir<br />
ve grup, hiyerarşik olarak alt gruplardan<br />
ve nihayetinde bireylerden oluşacak şekilde<br />
organize edilebilir. Her bir grup görev icra<br />
edebilecek birliğe karşılık gelmektedir.<br />
Bir etmen, temel olarak algı kabiliyeti olan ve<br />
bulunduğu ortamı algılayan, durumsal farkındalık<br />
ve değerlendirme vasıtasıyla davranış<br />
belirleme kabiliyetine sahip ve aksiyonları ile<br />
ortamı etkileyen bir varlığı ifade etmektedir.<br />
Benzer şekilde her bir grup bu grubun<br />
hiyerarşide en üst seviye kararlarını simüle<br />
edecek bir etmen vasıtasıyla modellenmektedir.<br />
Bu etmen, grubun hiyerarşik<br />
olarak bir altı seviyesindeki alt-gruplarının<br />
meta-seviyede simüle edilmesinden<br />
sorumludur. Her bir alt-grubun yerine<br />
getireceği faaliyetleri belirleyecek ve bu<br />
görevleri ilgili alt-gruplara delege edecektir.<br />
Her bir alt-grup yine farklı bir etmen<br />
tarafından simüle edilmektedir. Böylece<br />
askeri birlik organizasyonundaki komutakontrol<br />
yapısı etmen tabanlı olarak ve her bir<br />
komuta seviyesinde simüle edilmiş olmaktadır.<br />
Örneğin tank takımının himayeli<br />
sıçramasını [8,9] ele alalım. Burada tank<br />
takım komutanını bir etmen simüle edecek<br />
olup öncelikle himaye rolünün hangi kısımca<br />
(1.kısım diyelim), manevra rolünün hangi<br />
kısımca (2. kısım diyelim) üstlenileceğine<br />
karar verecek, ardından manevra kısmı için<br />
arazi değerlendirmesi yapıp sıçrama<br />
noktasını belirleyecektir. Müteakiben bu iki<br />
görevi ilgili kısımları simüle edecek iki<br />
etmene delege edecek ardından gelişmeleri<br />
monitör edecektir. Alt-grupları (1. ve 2.<br />
kısımları) simüle eden etmenler otonom<br />
olarak himaye etme ve ilerleme görevlerini<br />
otonom olarak yerine getirecektir. Her bir<br />
kısmı simüle eden etmen, kısmı oluşturan 2<br />
tanka hükmedecek olup her bir tankın yerine<br />
getireceği faaliyetleri belirleyip tank bireylerini<br />
simüle eden etmenlere delege edecektir.<br />
Böylece tank takımını bir etmen,<br />
takımın her bir kısmını birer etmen, her bir<br />
tankını birer etmen benzetimi yapılacaktır.<br />
Toplam olarak 4 birey etmen, iki kısım etmeni,<br />
1 takım etmeni kullanılacaktır.<br />
Genel olarak her bir grubun komuta kontrol<br />
yapısı yönlü köklü bir ağaç olarak model-<br />
Şekil 1 Ara Seviyede Bölünen Etmen Grubu<br />
lenecek olup, ağacın kök düğümü gruba,<br />
ağacın yaprak düğümleri yani çıkış derecesi<br />
(İng. Outgoing degree) 0 olan düğümleri<br />
bireylere, içsel düğümler (İng. İnterior<br />
nodes) yani çıkış derecesi (İng. Outgoing<br />
degree) 1 veya büyük olanlar alt-gruplara<br />
karşılık gelecektir.<br />
Harekat Modellemesinde Etmen-Tabanlı<br />
Modelleme<br />
Simüle edilecek taarruz ve savunma görevleri<br />
bunları icra etmesi istenen birliklere atanarak<br />
bir senaryo tanımlama aracı vasıtasıyla<br />
tanımlanabilir. Örneğin birer kapalı <strong>simülasyon</strong><br />
araçları olan SAVMOS ve MGKMOS<br />
sistemlerinde Senaryo Tanımlama Aracı<br />
kullanılarak savunma ve taarruz için senaryolar<br />
ayrı ayrı tanımlanabilir. Kullanıcı STA<br />
vasıtasıyla senaryo seviyesinde görev verile-<br />
bilecek her bir birliğe (senaryo seviyesi aktör<br />
denilecektir) uygulanabilir görevleri belli bir<br />
sıra dahilinde ve karar noktalarındaki farklı<br />
hareket tarzlarını da dikkate alarak tanımlayabilmektedir.<br />
Fiziksel ve Grup Etmenleri<br />
Grup Etmeni: Takım<br />
Grup Etmenleri:<br />
Kısım Seviyesi<br />
Fiziksel Etmenler:<br />
Tek Aktör<br />
Tanımlanan her bir aktör (senaryo seviyesi<br />
veya altı) birey veya grup davranış ve<br />
taktiklerini simüle etmekle sorumlu etmen<br />
tarafından yönetilmektedir. Birey ve gruplara<br />
ait etmenlerin inanç, amaç, niyetleri ve<br />
dolayısıyla plan yapıları farklı olabilir.<br />
Grupları simüle eden etmenler grup seviyesinde<br />
model bileşenlerini kullanacaktır.<br />
Aktörler çeşitli aşağıda belirtilen tiplerdeki<br />
etmenler ile sistemde simüle edilebilir.<br />
Fiziksel etmen, temsili ortamda bulunan<br />
fiziksel bir aktörü karşılar.<br />
Grup etmeni altında bir veya birden çok<br />
etmen bulunur ve grup olarak görevlerin<br />
yapılabilmesine olanak verir. Grup etmenleri<br />
sanal etmen olarak modellenmektedir.<br />
Temsili ortamda fiziksel bir aktöre karşılık<br />
gelmeyen ama senaryo görevlerinin yapısal<br />
olarak çalışmasında gerekli olan, karar<br />
verebilen etmenler sanal etmen olarak<br />
nitelendirilmektedir. Örnek vermek gerekirse,<br />
ilerleme görevi yapacak olan 4 adet<br />
tank için 4 ayrı fiziksel etmen ve bu 4 etmeni<br />
kontrol edecek bir grup etmenine ihtiyaç<br />
vardır. Bunun yanında, Himayeli İlerleme<br />
Görevi’nde ise aynı 4 tank fiziksel etmenin<br />
yanı sıra himaye eden alt grup ve ilerleyen alt<br />
grup için birer grup etmenine ihtiyaç vardır<br />
(Şekil 1). Senaryo Görevleri içinde etmen<br />
hiyerarşisini sağlamak üzere sisteme<br />
eklenebilir veya sistemden çıkarılabilir. Grup<br />
etmenlerinin inanç kullanımları sadece<br />
Senaryo Görevi kapsamında tasarlandığından<br />
Senaryo Görevleri arasında inanç<br />
aktarma gerekliliği yoktur.<br />
Etmen Koşum Modeli<br />
Bu bölümde etmen tabanlı koşum modeli bir<br />
örnek tasarım üzerinden anlatılmaktadır.<br />
Etmen tabanlı <strong>modelleme</strong>de her bir fiziksel<br />
etmen ve grup etmeninin fiziksel ortamı<br />
simüle etmekte olan temsili ortam ile<br />
etkileşimi esastır. Etmenlerin karar süreçleri<br />
Görev Altsistemi, fiziksel ortam ise Temsili<br />
Ortam Altsistemi olarak isimlendirilmiştir.<br />
Temsili Ortam Altsistemi her zaman diliminde,<br />
her bir fiziksel etmenin o anda kullandıkları<br />
sensör cihazlarının kabiliyetlerini<br />
dikkate alarak neleri algıladığını (tespit,<br />
teşhis, tanıma) hesaplar, etmenlerin bildirdikleri<br />
aksiyonları fiziksel ortamda simüle<br />
eder (örnek: tankın belirli bir hızda ilerlemesi,<br />
el bombası atımı, bir hedefe tanksavar silahı<br />
ile atış, vb) ve gerçekleşen bir ateş veya<br />
patlama olayı sonrası oluşabilecek hasarları<br />
hesaplar.<br />
43
Algı<br />
İn/B in TE Dönüş<br />
Değerleri<br />
Konum<br />
Algı Dağıtımı (YKB)<br />
Mesaj Alışveriş Yolu (YKB)<br />
Merkezi Senaryo Yürütücüsü (YKE)<br />
Şekil 2’de etmen koşum modeli yer<br />
almaktadır. Görev Altsistemi, Temsili Ortam<br />
ile etkileşimi her zaman diliminde Algı verisini<br />
almak, karar esnasında gerekli Temsili Ortam<br />
Sorguları’nı yapmak ve karar verilen Temel<br />
Eylemlerin iletimi şeklinde olmaktadır.<br />
Senaryo seviyesi bir aktörü bir grup etmen<br />
karşılayabilmektedir. Şekilde G, AG1, AG2,<br />
F11, F12, F21, F22 isimlerindeki etmenler, bir<br />
senaryo seviyesi aktörü karşılamak için<br />
beraber çalışacağını mantıksal olarak<br />
belirtmek için kesikli çizgiler ile kutulanmıştır.<br />
Etmen Yürütücüsü içinde bir çok Senaryo<br />
Seviyesi Aktör olacağı için kesikli çizgiler ile<br />
kutulanmış bir çok grup halinde çalışan<br />
etmenler olacaktır. Bütün etmenler aralarındaki<br />
mesajlaşmayı Mesaj Alışveriş Yolunu<br />
kullanarak gerçekleştirir. Sadece fiziksel<br />
etmenler Temel Eylem isteklerini iletirler.<br />
Zaman dilimi sonunda toplanan Temel<br />
Eylemler, Temsili Ortama iletilir.<br />
Merkezi Senaryo Yürütücüsü, senaryoya<br />
erişerek gerekli etmenleri Etmenler Yürütücüsü<br />
içinde oluşturur. Çalışan etmenler<br />
senaryo sorgusu yapabilmektedir. Merkezi<br />
Senaryo Yürütücüsü, senaryo nedeni ile<br />
etmen hiyerarşilerinin değişimlerini gerçekleştirmekten<br />
de sorumludur.<br />
İn/B in TE istekleri<br />
Senaryo Sorguları Etmenlerin Yaratılması<br />
Hiyerarşi Güncellemeleri<br />
Karatahta<br />
Olay Kuyruğu<br />
Niyet<br />
AG1<br />
(YKB) Etmen<br />
Yorumlayıcı G<br />
AG1<br />
AG2<br />
F11<br />
F12<br />
F21<br />
F22<br />
Temsili Ortam Sorguları<br />
Temsili Ortam<br />
Etmenler Yürütücüsü (YKE)<br />
Şekil 2 Görev Altsistemi YKE Yapısı<br />
Etmen Karar Süreci ve Ortamla<br />
Etkileşimi<br />
Etmen sistemi bütün etmenler için algılama,<br />
temsili ortama sorgu yapma, karar verme ve<br />
temel eylem isteği üretme sürecini Temsili<br />
Ortam’ın iki güncellemesi arasında yapacaktır.<br />
Bu zaman dilimine kısaca Etmen<br />
Zaman Dilimi : EZD denilir. Bu gereksinim ile<br />
paralel çalışan etmenlerin içinde bulundukları<br />
EZD ile ilgili hesaplamalarının<br />
bittiğinin anlaşılması gerekmektedir. Bütün<br />
etmenlerin EZD içindeki çalışmalarının<br />
bittiğinin anlaşılmasıyla fiziksel <strong>simülasyon</strong><br />
ilerletilebilir. Şekil 3’te Etmen açısından<br />
ardışık Temsili Ortam Güncellemeleri ve<br />
EZD akışları görülebilmektedir. Şekilde “Algı”<br />
olarak belirtilen süreç Temsili Ortam’dan<br />
gelen Olay Algıları’nın işlenip etmenin<br />
inançlarını güncelleme sürecidir. “Karar”<br />
süreci etmenin sahip olduğu niyetlerin<br />
çalışmasını belirtir. Bu süreçte yeni olaylar<br />
Güncelleme t i<br />
Temel Eylem İletimi (YKB)<br />
Temel Eylemler<br />
Senaryo<br />
Algı Karar Eylem<br />
Şekil 3 Bir Etmenin Sistemdeki Çalışma Zamanı<br />
oluşabilir, temsili ortam sorgular yapılabilir,<br />
farklı etmenlere mesaj gönderilebilir.<br />
“Eylem” süreci ise EZD sonuna kadar etmen<br />
tarafından çalıştırılması istenen temel eylem<br />
isteklerinin topluca Temsili Ortam’a iletilmesi<br />
sürecidir.<br />
Etmen sistemi TOR Güncellemeleri arasındaki<br />
gerekli işlemlerin bittiğini boş bir olay<br />
kuyruğu ve çalışması bitmiş veya uyur<br />
durumdaki niyetler ile anlar. Bu durum<br />
sağlandığında sistem zamanı ilerletmek için<br />
kontrolü Temsili Ortam’a verebilir. Her etmenin<br />
kendine ait olay kuyruğu vardır (Şekil 4).<br />
Temsili ortam zaman dilimi için gerekli hesaplarından<br />
sonra etmenlerin olay kuyrukları<br />
algı bilgileriyle dolar. Yorumlayıcı olayları kuyruktan<br />
alarak niyet olarak işler ve kuyruğun<br />
bitmesini sağlar.<br />
Çalışan niyetler 1 EZD içinde bitmeyebilir. Bu<br />
durumdaki niyetlerin planlarında kullanılmak<br />
üzere “SZD sonunu bekle” komutu vardır. Bu<br />
komutun çalışması ile çalışan niyetler bir<br />
sonraki EZD çalışmak üzere uyur duruma<br />
geçerler.<br />
Plan yazımı esnasında çalışan niyetin ne<br />
zaman ve hangi şekilde uyuması gerektiğine<br />
dikkat edilmesi gerekmektedir. Çalışan<br />
niyetin uyur duruma geçirilmesi ihtiyacı<br />
temelde beklenmesi gereken durumlarda<br />
ortaya çıkmaktadır. Örnek vermek gerekirse<br />
bir inancın değerinde değişiklik olmasını<br />
beklemek, temel eylem isteğinin işlenip<br />
sonucunu öğrenmek.<br />
Etmenlerin hiyerarşik olarak çalıştığı da<br />
düşünüldüğünde hiyerarşideki etmenlerin<br />
diğer etmenlerle etkileşimi nedeniyle olay<br />
kuyruklarına yeni olaylar eklenebilir. Bu<br />
etkileşimin tasarımına dikkat edildiğinde ve<br />
aynı EZD içinde dönüşsel bir çalışma<br />
Güncelleme t i+1<br />
Temsili Ortam Etmen Alt Sistemi<br />
Temsili Ortam<br />
Güncelleme<br />
t i<br />
Temsili<br />
Ortam<br />
yapılmaması halinde hiyerarşideki tüm etmenlerin<br />
yorumlayıcıları işlemlerini sonlu bir<br />
zamanda bitirecektir.<br />
Sonuç<br />
Olay<br />
Olay<br />
Karar<br />
Karar<br />
Algı/<br />
Olay Karar Olay Karar Eylem<br />
Etmen Alt Sistemi<br />
Etmen tabanlı <strong>modelleme</strong> ve <strong>simülasyon</strong><br />
yaklaşımı ile harekat <strong>modelleme</strong>si özellikle<br />
insan faktörünün harekata etkisinin model-<br />
Güncelleme<br />
t i+1<br />
Temsili<br />
Ortam<br />
Şekil 4 Bir Grup Etmenin Sistemdeki Çalışma Zamanı<br />
lenmesinde ciddi kolaylıklar sağlamaktadır.<br />
ODTÜ MODSİMMER’de SAVMOS ve<br />
MGKMOS projelerinde tamamen özgün ve<br />
milli etmen tabanlı bir harekat modeli<br />
geliştirilmiştir. Mecvut kabiliyet kapsamında<br />
kol harekatı ve karakol savunması kapsamındaki<br />
faaliyetlerden zırhlı birlikler, meka-<br />
KAYNAKÇA<br />
Etmen Hiyerarşisi<br />
Grup Etmeni: Takım<br />
Grup Etmenleri:<br />
Kısım Seviyesi<br />
Fiziksel Etmenler:<br />
Tek Aktör<br />
1) G.Weiss, Multiagent Systems, MIT Press, 2000.<br />
nize piyade birlikleri, kara havacılık birlikleri,<br />
topçu, havan ve ÇNRA birlikleri, hava<br />
savunma birlikleri, istikham birliklerinin taarruz<br />
ve savunma görevleri modellenebilmektedir.<br />
Etmen modeli esnek ve kolay genişletilebilir<br />
bir yapıda olması sebebiyle yeni<br />
birliklerin aktör yapıları, icra edecekleri görevler<br />
ve durumsal farkındalıklar kolaylıkla<br />
tanımlanabilir ve koşum modelinden bağımsızdır.<br />
2) J. Fugere, F. LaBoissonniere, and Y Liang. An approach to design autonomous agents within modsaf.<br />
Proceedings of IEEE SMC’99 Confeence on Systems, Man, and Cybernetics, volume 2, pages<br />
534–539, Tokyo, Japan, 1999.<br />
3) D. Parsons, J.Surdu, and B. Jordan. Onesaf: A next generation simulation modeling the contemporary<br />
operating environment. Proceedings of Euro-Simulation Interoperability Workshop, 2005.<br />
4)<br />
J. Vaughan, R. Connell A. Lucas, and R .Ronnquist. Towards complex team behavior in multi-agent<br />
systems using a commercial agent platform. Lecture Notes in Computer Science, volume 2564, pages<br />
175–185. Springer, 2003.<br />
5) D. McIlroy, B. Smith, C. Heinze, and M. Turner. Air defence operational analysis using the swarmm<br />
model. In Asia Pacific Operations Research Symposium, 1997.<br />
6) F.Polat, E.Çilden, E.Kapusuz,S.Girgin, M.Tan, C.Undeger, E.Gokturk, SAVMOS Kavramsal Modeli,<br />
ODTÜ-TSK MODSİMMER, 2004.<br />
7) F.Polat, M.Yukselen, MGKMOS Kavramsal Modeli, 3. Kısım, ODTÜ-TSK MODSİMMER, 2009.<br />
8) A.G. Bayrak, F. Polat, Formation Preserving Navigation of Agent Teams in 3-D Terrains, EUROSIS<br />
Industrial Simulation Conference(ISC’08) Lyon, France, June 2008<br />
9) D. A. Reece. Movement behavior for soldier agents on a virtual battlefield. Presence, 12(4):387–410,<br />
August 2003.<br />
Prof.<br />
Dr. Faruk POLAT<br />
Orta Doğu Teknik Üniversitesi Bilgisayar Mühendisliği Bölümünde Profesör<br />
olarak görev yapmaktadır. Lisans derecesini 1987 yılında ODTÜ Bigisayar<br />
Mühendisliği Bölümünden, Y.Lisans ve Doktora derecelerini sırasıyla 1989 ve 2004<br />
yıllarında Bilkent Üniversitesi Bigisayar Mühendisliği Bölümünden almıştır. 2002-<br />
2003 yıllarında Tübitak bursu ile Minnesota Üniversitesi Bilgisayar Bilimleri<br />
Bölümünde doktora çalışmalarını misafir araştırmacı olarak devam etmiştir. Zeki<br />
otonom etmenler ve çoklu etmen sistemleri ve pekiştirmeli öğrenme konularında<br />
araştırmalarını sürdürmektedir.<br />
45
Dağ t k Benzet m S stemler<br />
ıı i i i<br />
Yrd. Doç. Dr. Fatih Erdoğan SEVİLGEN<br />
Gerçek veya farazi bir sistemin modellenerek<br />
benzerinin oluşturulması ve çalıştırılması<br />
işlemi benzetim (<strong>simülasyon</strong>), oluşturulan<br />
sistem ise benzetim sistemi olarak adlandırılmaktadır.<br />
Benzetimler, amaç, çalışma şekli, kullanıcı<br />
etkileşimi gibi konular dikkate alındığında<br />
analiz ve sanal ortam/eğitim benzetimleri<br />
olarak ikiye ayrılabilir [1]. Analiz benzetimlerinde<br />
istenilen sonuçlar, olabildiğince<br />
çabuk alınmaya çalışılırken, sanal ortam/eğitim<br />
benzetimlerinde gerçek zamanlı<br />
bir koşum sağlanmaya çalışılmaktadır.<br />
Kullanıcıların genelde gözlemci olarak<br />
bulundukları analiz benzetimlerinde amaç<br />
sistemin ölçülebilir özellikleri kullanılarak<br />
performans, neden-sonuç gibi açılardan<br />
incelenmesidir. Sanal ortam/eğitim benzetimlerinde<br />
ise kullanıcılar ve/veya gerçek<br />
sistemler benzetim sistemine bir aktör olarak<br />
katılırlar. Bu benzetimlerde amaç, kullanıcılara<br />
gerçek sistemin en uygun gerçeklikte<br />
sunulmasıdır.<br />
Pek çok teknolojik gelişmede olduğu gibi<br />
benzetim konusunda da savunma ihtiyaçları<br />
belirleyici ve öncü rol üstlenmiştir. Hem çeşitli<br />
savaş senaryolarının incelenmesi ve karar<br />
destek sistemleri için analiz benzetimleri hem<br />
de askeri personelin çeşitli askeri teknolojiler<br />
konusunda ucuz ve zararsız bir şekilde<br />
deneyim kazanması için eğitim benzetimleri<br />
günümüzde vazgeçilmez hale gelmiştir. Bu<br />
benzetimlerin daha doğru sonuçlar doğurması<br />
ancak sistemlerin yeterince detaylı<br />
olarak modellenmesi ve pek çok modelin bir<br />
arada çalışması ile mümkün olmaktadır.<br />
Örneğin, bir uçuş benzetiminde uçak<br />
modelinin yeterince detaylı olması ve çevre<br />
etkenleri ve diğer platformlarla etkileşim<br />
içinde bulunması gerçekçi bir uçuş eğitimini<br />
gerçekleştirebilmek açısından çok önemlidir.<br />
Benzetimi gerçekleştirilecek sistemin modeli<br />
karmaşıklaştıkça ve benzetim sisteminde<br />
bulunması öngörülen bileşenlerin sayısı<br />
arttıkça, benzetimin gerçekleştirilmesi için<br />
ihtiyaç duyulan işlem ve/veya bellek miktarı<br />
artmış ve tek bir bilgisayarın kapasitesini<br />
aşmıştır. Böyle benzetimler için birden fazla<br />
bilgisayarın kullanımı zorunlu hale gelmiştir.<br />
Ayrıca, genellikle her biri farklı geliştirici/firma<br />
tarafından geliştirilen yazılımlar/donanımlar<br />
olan benzetim bileşenlerinin<br />
bir arada çalışmasının sağlanması<br />
önemli bir problem olarak ortaya çıkmıştır.<br />
Bunların yanında kullanıcıların Dünya’nın<br />
farklı coğrafi bölgelerinde bulunan benzetimlerin<br />
tek bir benzetim sistemi içerisinde<br />
toplanması özellikle eğitim amaçlı benzetimlerde<br />
ortaya çıkmış bir ihtiyaçtır. Böylece,<br />
kişilerin tek bir yere toplanmaya ihtiyaç<br />
duymadan bulundukları yerde ama tek bir<br />
benzetim sistemi üzerinde eğitim alabilmesi<br />
olanağı sağlanmış olacaktır. Yukarıda sayılan<br />
zorunluluklar ve gereklilikler dağıtık benzetim<br />
teknolojilerinin gelişmesine önemli etkenlerdir.<br />
Dağıtık benzetim birbiri ile etkileşimli olarak<br />
çalışan birden fazla benzetim bileşeninden<br />
oluşmaktadır. Bileşenler, her biri ayrı bir<br />
bilgisayar sistemi üzerinde koşan benzetim<br />
yazılımları olabileceği gibi böyle yazılımlarla<br />
etkileşim içinde bulunan gerçek donanımlar<br />
da olabilir.<br />
Dağıtık benzetim ve koşut benzetim birden<br />
fazla işletim elemanı kullanmaları ile<br />
benzerlik göstermelerine rağmen pek çok<br />
yönden birbirlerinden ayrılmaktadır. Koşut<br />
benzetimler genel olarak bir yönetim altında<br />
toplanmış işletim elemanları üzerinde yine bir<br />
yönetim tarafından organize edilerek geliştirilmiş<br />
bir yazılımın koşturulmasını içermektedir.<br />
Böyle bir benzetimde asıl amaç<br />
performanstır; benzetimin yeteri kadar hızlı<br />
bir şekilde sonuç vermesidir. Dağıtık<br />
benzetimde ise tamamen veya kısmen<br />
birbirinden bağımsız olarak geliştirilmiş<br />
yazılımlar yine birbirinden bağımsız bir<br />
şekilde oluşturulmuş hatta coğrafi olarak<br />
farklı yerlerde konuşlu ve farklı yönetimler<br />
altında bulunan bilgisayar sistemleri üzerinde<br />
koşabilmektedir. Farklı firmalar tarafından<br />
geliştirilmiş uçuş benzetimi ile uçaksavar<br />
benzetiminin beraber bir benzetim sistemi<br />
içerisinde toplanması veya farklı ülkelerin<br />
ellerinde bulunan taktik benzetimlerin ortak<br />
bir tatbikat çerçevesinde beraber çalıştırılması<br />
dağıtık benzetime örnek olarak<br />
verilebilir. Dağıtık benzetimlerde herhangi bir<br />
benzetim bileşeni, koşut çalışan altbileşenlerden<br />
oluşabilir. Böylece dağıtık ve koşut<br />
benzetimler iç içe kullanılabilir.<br />
Dağıtık benzetim teknolojileri konusunda da<br />
savunma sektörü öncülük etmiş ve benzetimler<br />
arası etkileşim ve haberleşmenin<br />
sağlanabilmesi amacıyla çeşitli protokoller<br />
ve mimariler sunulmuş ve kabul görmüştür.<br />
DES, YSM ve TENA bunların bazılarıdır. ABD<br />
- DoD (Department of Defense) tarafından<br />
SIMNET programı çerçevesinde 1080’li<br />
yıllarda yapılan çalışmalar DES – Dağıtık<br />
Etkileşimli Benzetim (Distributed Interactive<br />
Simulation) protokolünün geliştirilmesi sonucunu<br />
vermiştir [2]. DES 1990 yılından itibaren<br />
askeri benzetimler için kullanılmaya başlanmış<br />
ve halen kullanılmaktadır. Daha sonra<br />
IEEE tarafından standart olarak benimsenen<br />
DES protokolünde her bir benzetim bileşeni<br />
belli zaman aralıkları ile tüm durum bilgisini<br />
yayınlamaktadır. Bu bilginin genellikle büyük<br />
olması ve diğer tüm benzetim bileşenlerine<br />
gönderilmesi sebebi ile DES ciddi bir ağ<br />
yükü oluşturabilmektedir.<br />
Benzetim bileşenleri arasında bilgi paylaşımı<br />
ve eş koşumun verimli bir şekilde sağlanabilmek<br />
amacıyla yine DoD tarafından<br />
tasarlanmış bir mimari olan YSM – Yüksek<br />
Seviyeli Mimari (HLA - High Level<br />
Architecture) genel kullanıma uygunluğu<br />
sebebi ile genel kabul görmüş ve 2000 yılında<br />
IEEE standardı haline gelmiştir [3].<br />
Günümüzde hem askeri hem de ticari<br />
alandaki benzetimlerde yaygın olarak<br />
kullanılmaktadır. Zaman yönetimi ve veri<br />
dağıtım yönetimi gibi üst düzey yöntemlere<br />
sahip olan YSM, benzetim bileşenleri<br />
arasındaki etkin ve az maliyetli (ağ ve işlemci<br />
kullanımı yönünden) iletişim olanağı, birlikte<br />
çalışabilirlik ve tekrar kullanılabilirliğe daha<br />
açık olması gibi özellikleriyle öne çıkmıştır.<br />
Ancak gerçek zamanlı benzetimler için<br />
gerekli olan performansı sağlamakta yetersiz<br />
kalmaktadır.<br />
TENA - Test ve Eğitim Olanaklı Mimari (Test<br />
and Training Enabling Architecture), DES ve<br />
YSM tecrübelerinden faydalanılarak geliştirilmiş<br />
bir mimaridir [4]. En önemli<br />
özelliklerinden bir tanesi, gerçek zamanlı<br />
benzetimleri mümkün kılmasıdır. Bu sayede,<br />
gerçek sistemlerin birbirleri ile ve diğer<br />
benzetim sistemleri ile etkileşiminin benzetilmiş<br />
bir ortamda gerçekleştirilebilmesi<br />
sağlanmaktadır. Henüz olgunlaşmamış ve bir<br />
standart haline gelmemiş olmakla birlikte,<br />
DoD tarafından eğitim benzetimlerde ve<br />
savunma teknolojilerinin geliştirilmesinde<br />
kullanılmaya başlanmıştır.<br />
Bu makalede dağıtık benzetim konusu ele<br />
alınarak dağıtık benzetime olan ihtiyaç ve<br />
benzetimlerin bu ihtiyaçları yerine getirebilmesi<br />
için nasıl bir yapıya sahip olması<br />
gerektiği üzerinde durulacaktır. Dağıtık<br />
benzetimlerin geliştirilmesi sırasında<br />
karşılaşılan problemlerin çözümü için<br />
sunulan çözüm teknikleri ve bu teknikleri<br />
içeren ve yukarıda kısaca bahsedilen<br />
altyapılar konusunda detaylı bilgi verilmeyecektir.<br />
Ayrıca bu konuda ülkemizde olan<br />
gelişmeler özellikle Silahlı Kuvvetlerin bu<br />
konudaki ihtiyaçlarının karşılanması için<br />
yapılan çalışmalar ve gelecekte yapılması<br />
gerekenler<br />
lacaktır.<br />
üzerinde bazı öneriler sunu-<br />
1. Dağıtık Benzetim Sistemlerine<br />
Gereksinim<br />
Büyük ölçekli ve karmaşık bir sistemin<br />
tasarlama ve geliştirme sürecinde sistemin<br />
küçük parçalar (modüller) halinde düşünülmesi<br />
ve bu parçaların ayrı ayrı tasarlanarak<br />
geliştirilmesinden sonra bir araya getirilmesi<br />
ile sistemin oluşturulması yaygın olarak<br />
kullanılan bir sistem mühendisliği yöntemidir.<br />
Böyle bir sisteme yeni eklentiler yapmak veya<br />
sistemi farklı amaçlar için değiştirmekte<br />
modüler yapı sayesinde kolaydır ve büyük<br />
maliyetlere yol açmaz. Aynı şekilde,<br />
karmaşıklığı yüksek olay ve/veya sistemlerin<br />
benzetimi de daha basit bileşenlerin<br />
geliştirilmesi ve bu bileşenlerin etkileşimini<br />
sağlayacak şekilde birleştirilmesi ile<br />
hazırlanabilir. Ayrıca daha önce geliştirilmiş<br />
benzetim bileşenlerinin bir araya getirilmesi<br />
istenen bir benzetimin daha hızlı ve ucuza<br />
gerçekleştirilmesi sonucunu doğuracaktır.<br />
Bileşenler arasında köprü görevi görerek<br />
iletişimini ve eş güdümünü sağlayan dağıtık<br />
benzetim yapıları geniş ölçekli ve gerçekçi<br />
benzetimlerin bu şekilde gerçekleşmesi için<br />
çok uygundur. Dağıtık bir sistem olarak<br />
tasarım bir benzetim sistemine modülerlik,<br />
genişleyebilirlik, birlikte çalışabilirlik,<br />
yeniden kullanılabilirlik, performans gibi pek<br />
çok konuda değer katar. Bu bölümde bu<br />
katkılara olan gereksinimden bahsedilecektir.<br />
47
Dağıtık benzetim yapıları farklı firmalar<br />
tarafından modüler yapıda geliştirilmiş<br />
birlikte çalışabilirliği sağlayan benzetim<br />
bileşenlerinin kolay ve hızlı bir şekilde bir<br />
araya getirilmesini amaçlamaktadır. Böylelikle<br />
daha geniş bir kapsama sahip, maliyeti<br />
düşük ve gerçekçi benzetim sistemlerinin<br />
geliştirilmesi olası hale gelmektedir.<br />
Gelişen bilgisayar teknolojileri ile her bir<br />
benzetim bileşeninin gerçek sistemi daha iyi<br />
<strong>modelleme</strong>si olası hale gelmiştir. Bu gerçekliği<br />
sağlayacak modeller doğal olarak<br />
daha derin bir alan bilgisi gerektirmektedir.<br />
Bir benzetim sistemi içerisinde bulanan tüm<br />
modeller için gerekli alan bilgisine ve<br />
tecrübeye, bir firmanın sahip olması giderek<br />
zorlaşmaktadır. Bu sebeple, üretici kuruluşlar<br />
belirli alanlara yoğunlaşarak büyük bir<br />
benzetimin alt parçaları sayılabilecek modellerin<br />
tekrar kullanılabilir benzetimi üzerinde<br />
uzmanlaşmaktadırlar. Örneğin, çok küçük<br />
ölçekli bir havadan karaya savaş senaryosu<br />
bile tank, uçak, füze ve ortam gibi birden fazla<br />
model içermektedir. Böyle bir benzetim sisteminde<br />
ortam şartlarının basit bir şekilde ele<br />
alınması yerine, ortam şartlarının benzetimini<br />
sağlayan modeller üzerinde uzmanlaşmış<br />
farklı firmaların eseri olan bir bileşenin<br />
sisteme entegrasyonu benzetimin gerçekçiliğini<br />
artıracak ve elde edilecek analiz veya<br />
eğitimin çıktılarının daha kaliteli olmasını<br />
sağlayacaktır.<br />
Dağıtık benzetimin katkıları sadece geliştirme<br />
sürecinde ortaya çıkmamaktadır. Dağıtık<br />
sistemler doğası gereği farklı yerlerde<br />
bulunan geniş alan ağlar (Wide Area Network<br />
– WAN) üzerinden iletişim kuran bileşenlerden<br />
oluşabilir. Bu sebeple coğrafi olarak<br />
birbirinden uzak yerlerde konuşlu benzetim<br />
sistemlerinin, sistemler sistemi halinde aynı<br />
dağıtık benzetim sistemi içerisinde toplanması<br />
mümkündür. Örneğin, ülkemizin çeşitli<br />
yerlerinde kurulmuş bulunan deniz sistemleri<br />
ve hava sistemleri eğitim benzetimlerinin bir<br />
müşterek eğitim/tatbikat senaryosunda<br />
birlikte koşabilmesi beklenmektedir. Böyle<br />
benzetimlerin ortak bir yere toplanması mümkün<br />
olamayacağı gibi maliyet açısından da<br />
yapılabilir olmayabilir. Farklı kuvvetlerin<br />
ihtiyaçları konusundaki farklılıklar ve yerel<br />
eğitim gereksinimleri benzetimlerin konuşlanacağı<br />
yerleri sınırlandırabilir. Genellikle<br />
özel donanımlar da içeren böyle benzetimleri<br />
taşımak mümkün olmayabilir. Ayrıca eğitime<br />
katılacak kişilerin bir yerde toplanması hem<br />
ekonomik açıdan, hem de görevlerin aksamaması<br />
gerekliliği açısından istenilen bir<br />
durum değildir. Birden fazla ülkede konuşlu<br />
benzetim sistemlerinin müşterek bir senaryo<br />
dahilinde koşması durumunda ise bu gereklilikler<br />
çok daha öne çıkmaktadır.<br />
Her ne kadar bilgisayar sistemlerinin kapasitelerinde<br />
hızlı bir artış olsa da birden fazla<br />
sistemin aynı amaç için birlikte kullanımı<br />
gerekliliği hiçbir zaman ortadan kalkmayacaktır.<br />
Kapasite artışı ile beraber daha önce<br />
gerçekleştirilemeyen benzetimler gündeme<br />
gelmektedir. Gereksinim daha karmaşık<br />
sistemlerin benzetimi de olsa daha gerçekçi<br />
ve daha güvenilir benzetimler olsa da, bunları<br />
sağlamanın yolu daha hızlı çalışabilecek<br />
benzetimlerden geçmektedir. Özellikle gerçek<br />
zamanlı benzetimlerde tepki süresini<br />
belirli bir sınırın altında tutabilmek için<br />
modellerin hızlı bir şekilde işletilebilmesi<br />
önemlidir. Hız ihtiyacını sağlamanın yollarından<br />
biri de benzetim sistemini parçalara<br />
ayırıp her bir parçayı ayrı bir bilgisayar<br />
sisteminde koşturmaktır.<br />
Dağıtık benzetimlerde birincil amaç, performans<br />
olmamakla beraber dağıtık işleme ile<br />
elde edilecek işlem kapasitesi benzetimlerin<br />
performans ihtiyaçlarını karşılamak için<br />
önemlidir. Yalnız unutulmamalıdır ki dağıtık<br />
benzetimlerde eş güdüm ve benzetim bilgisi<br />
alışverişini sağlamak için de bir kaynak<br />
kullanımı söz konusudur. Özellikle birbiri ile<br />
çok iç içe (tightly coupled) benzetim bileşenleri,<br />
bu konuda dikkatle ele alınmalıdır. Bu<br />
kaynak kullanımı ile oluşacak performans<br />
kayıplarını telafi edecek kadar geniş bir<br />
dağıtık yapı düşünülmelidir.<br />
2. Dağıtık Benzetim Sistemlerinin<br />
Gereksinimleri<br />
Dağıtık benzetim sistemleri, fiziksel veya<br />
coğrafi olarak birbirinden ayrı, bağımsız<br />
ortamlarda koşan benzetim bileşenlerinden<br />
oluşan sistemlerdir. Bu sistemleri oluşturan<br />
benzetimlerin durum bilgilerini saklayacak,<br />
ortak belleklerinin ve ortak bir benzetim<br />
saatinin olmaması, aralarındaki bilgi paylaşımı<br />
ve eş koşumunu zorlaştırmaktadır.<br />
Dağıtık benzetim sisteminde her bir bileşen<br />
kendi yerel durum bilgisine tam olarak ve<br />
anında sahip olmasına rağmen diğer bileşenlerin<br />
durum bilgisine direk olarak her an<br />
ulaşamamaktadır. Bileşenin modeli işletebilmesi<br />
için ihtiyaç duyduğu diğer bileşenlere<br />
ait durum bilgisini bileşenler<br />
arasında bulunan ağ üzerinden edinmesi<br />
gereklidir. Yerel ağlar üzerinde ve küçük<br />
ölçekli benzetim sistemlerinde hızlı bir<br />
şekilde sağlanabilen bu iletişim geniş alan<br />
ağlar üzerinde ve büyük ölçekli sistemlerde<br />
sorunlara sebep olabilmektedir. Geniş alan<br />
ağlarda ortaya çıkan gecikmenin telafi<br />
edilmesi gerekirken, büyük ölçekli benzetim<br />
sistemlerinde iletişim miktarının ağ genişliğini<br />
aşmaması gerekmektedir. Özellikle<br />
gerçek zamanlı benzetimlerde bu gecikmeler<br />
ölümcül etki yapabilmektedir. Dağıtık<br />
benzetim yapılarında, iletişim miktarının<br />
azaltılması için abone-yayın mekanizması<br />
gibi yöntemler ve oluşabilecek gecikmelerin<br />
telafisi için, çeşitli tahmin mekanizmaları<br />
geliştirilmiştir. Ancak benzetim bileşenlerinin<br />
ve dağıtık yapının tasarlanmasında, bu<br />
konular göz önünde bulundurulmalıdır.<br />
Dağıtık benzetim sistemlerinde her bir<br />
benzetim bileşeninin kendi yerel saati vardır.<br />
Benzetim bileşeni bu saatin ilerlemesi ile<br />
durumunu günceller. Bu saat benzetimsel bir<br />
saat olabileceği gibi gerçek zamanlı sis-<br />
temlerde duvar saatide olabilir. Bu saatlerin<br />
tüm sistem içersinde uyumlu bir şekilde<br />
ilerlemesi benzetimlerin doğru sonuç ver-<br />
mesi için önemlidir. Birbiri ile ilişkisi olmayan<br />
bileşenlerin saatlerinin farklı olması sorun<br />
teşkil etmezken sıkı etkileşim içerisindeki<br />
bileşenlerin saatleri eş güdümlü olarak<br />
ilerletilmelidir. Bileşenler arasında eş gü-<br />
dümün olmaması neden-sonuç ilişkilerinde<br />
probleme sebep olmaktadır. Örneğin, diğer<br />
bileşenlere göre zamanı daha hızlı ilerleten<br />
bir su platformu bileşeni, zaman içinde<br />
geride kalmış bir uçan platform tarafından<br />
vurulma etkileşimi alabilir. Eğer su platformu<br />
kendi saatine göre geride kalan vurulma<br />
olayından itibaren içinde bulunduğu ana<br />
kadar benzetime etki edecek bir davranış<br />
sergiledi ise neden-sonuç bağlantısında<br />
kopmalar oluşacaktır.<br />
Analiz amaçlı dağıtık benzetimlerde eş<br />
güdüm genel olarak iki yöntemle sağlan-<br />
maktadır; iyimser (optimistic) ve dikkatli<br />
(conservative) yaklaşımlar. İyimser yakla-<br />
şımlarda benzetimler neden-sonuç ilişki-<br />
lerinde problem olmayacağı öngörüsü ile<br />
kendi saatlerini ilerletmekte serbesttirler. Bu<br />
öngörünün yanlış olduğu fark edildiğinde tüm<br />
benzetim sistemi durdurulup problem oluş-<br />
madan önceki bir zamandan tekrar başlatılır.<br />
Burada geri dönüşün hangi zamana yapıla-<br />
cağı ve geri dönülen andaki durum bilgisinin<br />
ne olacağı önemli iki husustur. Ayrıca eğitim<br />
benzetimlerinde ve gerçek sistemlerinde<br />
benzetim sistemi içerisinde bulunabileceği<br />
gerçek zamanlı benze-timlerde zamanı geri<br />
almak olası değildir.<br />
Dikkatli yaklaşımda ise benzetim bileşenleri<br />
saatlerini ancak neden-sonuç ilişkisi konu-<br />
sunda bir probleme yol açılmayacağına emin<br />
olduklarında ilerletirler. Bu durumda hızlı<br />
ilerleyen bileşenlerin, geri kalan bileşenleri<br />
beklemesi söz konusudur. Sonuç olarak<br />
benzetim en yavaş bileşenin hızından daha<br />
yavaş ilerleyecektir. Her ne kadar bileşenler<br />
arasında hız farkları azaltılarak dengelenme<br />
yapılabilirse de neden-sonuç problemine<br />
sebep olunmayacağı konusundaki dene-<br />
timler büyük ölçekli sistemler için ciddi<br />
performans kaybına yol açmaktadır. Tüm bu<br />
sebeplerle gerçek zamanlı benzetimler için<br />
dikkatli yaklaşımlar da etkin değildir.<br />
Eğitim benzetimleri gibi sanal ortamın<br />
gerçek zamanlı benzetimlerinde ise, benze-<br />
tim bileşenleri duvar saati ile uyumlu bir<br />
şekilde ilerler. Duvar saatleri arasındaki<br />
uyumsuzluklar dağıtık sistem içerisinde<br />
çeşitli mekanizmalar yardımı ile en aza<br />
indirilir. Bu benzetimlerde gerçek zaman<br />
kısıtları sağlandığı sürece, uyumsuzlukları<br />
sıfıra indirmek ve böylece neden-sonuç<br />
ilişkilerinde oluşabilecek problemleri tama-<br />
men ortadan kaldırmak gerekli değildir.<br />
Örneğin, insanın fark edemeyeceği kadar<br />
kısa süreler içerisinde oluşan ve giderilen<br />
neden-sonuç problemleri pek çok eğitim<br />
benzetimi için önemli değildir.<br />
Dağıtık benzetimlerde adreslenmesi gere-<br />
ken bir diğer önemli gereksinim ise<br />
bileşenler arasındaki ortak iletişim dilidir.<br />
Birbirinden bağımsız olarak geliştirilen<br />
benzetim bileşenlerinin birlikte çalışa-<br />
bilmeleri, birbirleri ile uyumlu bir şekilde<br />
iletişim kurmaları ve durum bilgilerini<br />
paylaşabilmeleri için ortak bir dili benim-<br />
semiş olmaları gerekir. Ayrıca daha önce<br />
geliştirilmiş, tekrar kullanılabilir bileşen-<br />
lerden daha geniş kapsamlı benzetim<br />
sistemlerinin oluşturulabilmesi için de ortak<br />
dil zorunludur. Ortak dil bir yandan iletişimin<br />
nasıl yapılacağını yani sözdizimini belirtirken<br />
bir yandan da, iletilen bilgilerin içerik ve<br />
anlamını sınırlandırmalıdır. Bileşenler ara-<br />
sındaki iletişimi sağlayabilmenin ilk şartı tüm<br />
bileşenler tarafından gönderilecek ve<br />
alınacak verinin biçimi ve yapısının belirli<br />
olmasıdır. Böylelikle veriler alınıp okunabilir.<br />
Verinin bilgiye dönüşmesi için anlam-<br />
landırılması gerekir. Bu konuda da bileşenler<br />
arasında ortak bir yöntem bulunmalıdır. Bu<br />
konu elinizdeki dergide “Simülasyon<br />
Sistemlerinde Birlikte Çalışabilirlik” başlıklı<br />
makalede detaylı bir şekilde irdelenmiştir.<br />
Şu ana kadar üzerinde durulan tüm<br />
gereksinimler benzetim bileşenleri arasında<br />
bir standardın gerekliliğini göstermektedir.<br />
Dağıtık benzetimler konusunda yapılan<br />
çalışmalar böyle standartların oluşmasına<br />
sonuç vermiştir. Daha önce değinilen DES,<br />
YSM ve TENA bu standartlardan bazılarıdır.<br />
DES genel olarak iletişim konusunda<br />
çözümler sunan, özellikle savunma sektö-<br />
ründeki benzetimler için tasarlanmış bir<br />
standart protokoldür. YSM daha geniş bir<br />
kullanımı amaçlar. Yukarıda değinilen tüm<br />
gereksinimlere çözümler öneren YSM mima-<br />
risi elinizdeki dergide bir başka makalede<br />
geniş bir şekilde anlatılmaktadır.<br />
Geliştirilen benzetim bileşenlerinin ancak<br />
aynı standarda uyumlu olmaları durumunda<br />
birlikte çalışabilirliklerinden söz edilebilir.<br />
Hatta bazı durumlarda sadece standardı<br />
sağlamak bile bileşenlerin beraber çalış-<br />
masını garanti etmemektedir. Örneğin, YSM<br />
sadece ortak dil konusunda bir çatı mimari<br />
(OMT) önermektedir. Bu sebeple her ikisi de<br />
YSM uyumlu iki bileşen ancak aynı OMT<br />
yapısını benimsemişlerse aynı dağıtık<br />
benzetim sisteminin parçası olabilirler. Bir<br />
benzetimi dağıtık benzetim bileşeni olarak<br />
birlikte çalışabilirliğini kabul etmek için<br />
bileşenin standartla uyumlu olarak ge-<br />
liştirildiğinin onaylanmasını sağlayacak<br />
mekanizmalara ihtiyaç vardır. Aynı zamanda<br />
YSM gibi üst seviye mimarilerin daha alt<br />
seviye özelliklerinin (OMT yapısı gibi)<br />
detaylandırılması ve standart yapıların (RPR-<br />
FOM benzeri) ortaya konulması önemlidir.<br />
Değişik standartlara uyumlu olarak geliş-<br />
tirilmiş olan benzetim bileşenlerinin doğru-<br />
49
dan bir araya getirilmesi olası olmamakla<br />
birlikte önemli bir gereksinimdir. Her ne<br />
kadar gelecekte geliştirilecek bileşenler için<br />
standartların zorlanması mümkün olsa da<br />
geçmişte değişik standartlara uyumlu olarak<br />
geliştirilmiş bileşenlerin yeniden kullanımı<br />
istenmektedir. Bu gereksinim genellikle<br />
standartları bağdaştırıcı özel ara-katmanlar<br />
veya geçit-kapıları ile karşılanabilmektedir.<br />
Yukarıda belirtilen dağıtık benzetim yapıları<br />
aynı zamanda çeşitli yardımcı sunmaktadır.<br />
Bu araçlar dağıtık yapının tasarlanmasını<br />
kolaylaştırmaktan benzetimin kaydına kadar<br />
çok çeşitlilik göstermektedir. Bu yardımcı<br />
araçlar doğası gereği zorlukları olan dağıtık<br />
benzetim tasarım ve geliştirme süreçlerini<br />
kolaylaştırıcı yönde destek vermektedir.<br />
3. Sonuç ve Öneriler<br />
Dağıtık benzetim ülkemizde özellikle<br />
savunma alanında yaygın olarak gündemde<br />
bulunmaktadır. Silahlı Kuvvetler ve <strong>Savunma</strong><br />
Sanayi <strong>Müsteşarlığı</strong> geliştirilmekte olan<br />
benzetimlerin dağıtık benzetim yapılarından<br />
YSM ile uyumlu olmasını şart koşmakta ve<br />
benzetim sistemlerinin birlikte çalıştırılmasını<br />
hedeflemektedir. Bu yolda MODSİMMER’in<br />
de katkısı ile önemli çalışmalara imza atılmış<br />
durumdadır.<br />
Daha önce de değinildiği üzere YSM uyumlu<br />
olmakla birlikte çalışabilirliği doğrudan<br />
sağlamamaktadır. Birlikte çalışabilirliği teşvik<br />
etmek için genel YSM çerçevesi içerinde bazı<br />
düzenlemelerin standartlaştırılmasını gerektirmektedir.<br />
Örneğin, OMT yapısı konusunda<br />
da birliktelik sağlanmalı, milli yapılar ortaya<br />
konulmalıdır. Ayrıca geliştirilen benzetimlerin<br />
aynı YSM altyapısı üzerinde gerçekleştirilmesi<br />
gereklidir. Farklı YSM altyapıları<br />
kullanılarak geliştirilmiş benzetimlerin birlikte<br />
çalışabilmesi için gerekli altyapılar arası<br />
etkileşim standardı tanımlanmış değildir. Bu<br />
konuda milli YSM altyapısı KOZA’nın<br />
geliştirilmesi üzerinde önemle durulmasında<br />
fayda vardır.<br />
KAYNAKÇA<br />
Geliştirilecek dağıtık benzetimlerde ortaya<br />
konulacak ve halihazırda bulunan stan-<br />
dartlara uyumlu olma şartı aranması yanında<br />
bu uyumu kontrol edecek bağımsız mekaniz-<br />
maların da geliştirilmesi gereklidir. Örneğin,<br />
YSM uyumlu olarak geliştirilen benzetim<br />
bileşenlerinin birlikte çalışabilirliğinin onay-<br />
lanması için ne gibi gerekliliklerin olduğunu<br />
belirleyecek, bu konuda standartları ortaya<br />
koyacak ve bunların sağlandığının doğru-<br />
lanmasını yapacak bir merkez oluşturul-<br />
malıdır.<br />
Dağıtık benzetim vazgeçilemez bir tekno-<br />
lojidir. Bu teknoloji konusunda ilerlemeleri<br />
takipçi olmak yerine öncü olmak ülkemiz<br />
açısından önemlidir. Yetişmiş insan gücü ve<br />
ihtiyaç makamlarının konuya hassasiyeti<br />
sebebi ile ortamın hazır olduğu kamu,<br />
üniversite, sanayi işbirliği ile bu başarının<br />
sağlanabileceğine inanıyorum.<br />
1) R. M. Fujimoto, Parallel and Distributed Simulation Systems, Wiley Interscience, 2000.<br />
2) IEEE Standard for Distributed Interactive Simulation - Applications Protocols, IEEE Std 1278.1a-1998.<br />
3) IEEE Standard for Modeling and Simulation High Level Architecture, IEEE 1516-2000.<br />
4)<br />
Test and Training Enabling Architecture (TENA) Website, http://www.tena-sda.org Mayıs 2010.<br />
Yrd.<br />
Doç. Dr. Fatih Erdoğan SEVİLGEN<br />
Dr. Fatih Erdoğan SEVİLGEN, 1990 yılında Boğaziçi Üniversitesi Bilgisayar<br />
Mühendisliği Bölümü ’ nde lisans ve 1993 yılında aynı üniversitenin Sistem ve<br />
Kontrol Mühendisliği Programı’ nda yüksek lisans eğitimini tamamladı. 1993<br />
yılında YÖK ’ ün düzenlediği sınavı kazanarak yurtdışı burslusu olarak Amerika<br />
Birleşik Devletleri Syracuse Üniversitesi ’ nde Bilgisayar Bilimleri Bölümü ’ nde<br />
yüksek lisans (1996) ve doktora (2000) eğitimlerini tamamladı. Sonrasında,<br />
2000 yılında Gebze Yüksek Teknoloji Enstitüsü Bilgisayar Mühendisliği<br />
Bölümü ’ nde öğretim üyesi olarak göreve başladı. Halen aynı Enstitüde<br />
yardımcı doçent olarak görev yapmakta ve Algoritma Analizi, Paralel<br />
Hesaplama, Sezgisel Optimizasyon, Dağıtık Sistemler gibi lisansüstü,<br />
Bilgisayar Programlama, Veri Yapıları ve Algoritmalar, Algoritma Tasarımı, Hesaplama Teorisi gibi lisans<br />
dersleri vermektedir. Aynı zamanda TUBITAK-MAM Bilişim Teknolojileri Enstitüsünde yarı zamanlı uzman<br />
araştırmacı olarak <strong>simülasyon</strong> projelerinde danışmanlık yapmaktadır. İlgi alanları arasında Paralel<br />
Hesaplama Yöntemleri ve Algoritmalar, Paralel ve Dağıtık Simülasyon Teknikleri, Sezgisel Optimizasyon<br />
Yöntemleri, Dağılımdan Bağımsız Algoritmalar ve N-Cisim Algoritmaları sayılabilir.<br />
Uçuş Simülatörlerinde Kullanılan<br />
Görsel Sistemler<br />
Hüseyin Buğra Han AYYILDIZ, SSM<br />
Giriş<br />
Pilot eğitiminde simülatörlerin kullanımı<br />
pilotun oryantasyonu açısından büyük önem<br />
arz etmektedir. Teknolojideki gelişmeler<br />
sayesinde eski sistemlere göre daha düşük<br />
maliyetle çok daha gerçekçi simülatörler<br />
üretilmeye başlanmıştır. Kötü hava koşullarından<br />
etkilenmeyen, gerçek hava aracı ile<br />
tecrübe edilemeyecek manevraların yapılmasına<br />
izin veren ve gerçek uçuşla karşılaştırılamayacak<br />
kadar ekonomik olan simülatörler,<br />
pilot eğitiminde gün geçtikçe daha<br />
fazla kullanılmaya başlanmıştır.<br />
Uçuş Simülasyonu uçuş şartlarının ve hava<br />
aracının çeşitli özelliklerinin taklit edilmesi ile<br />
gerçekleştirilir. Hava aracı simülatörlerinin<br />
amacı, pilotun duyularını aldatarak gerçekten<br />
uçuyormuş hissiyatı vermek kaydıyla, gerçek<br />
uçuşta oluşabilecek durumlara pilotu hazırlamak<br />
ve hava aracının özelliklerine aşinalığı<br />
sağlamaktır. Aldatılacak olan duyuların<br />
başında da bildiklerimizin %80’ini öğrenme<br />
yolumuz olan görme duyusu gelmektedir. Bu<br />
yazıda, görme yeteneği en üst düzeyde olan<br />
pilotlarımızı uçuşa hazırlarken kullanılan,<br />
simülatörlerin görsel sistemleriyle ilgili bilgiler<br />
yer almaktadır.<br />
Görsel Sistemlerin Tarihi<br />
Görsel sisteme sahip ilk uçuş simülatörlerinde<br />
küçük bir alanın fiziksel bir maketi<br />
Şekil 1: TL39 Simülatöründe kullanılan görsel sistem<br />
kullanılmıştır. Bu maket üzerinde pilotun<br />
komutlarını takip eden bir kameranın hareket<br />
ettirilmesi suretiyle ortaya çıkan görüntü<br />
pilota gösterilmiştir. Ancak, maketin kısıtları<br />
nedeniyle genellikle hava alanlarının yakınında<br />
bulunan küçük ve belirli coğrafi özelliklere<br />
sahip alanlar simüle edilebilmiştir.<br />
1972’de pilotun uzak bir noktaya odaklanmasını<br />
sağlayarak, uzaktaki olayları daha<br />
iyi algılamasına imkan sağlayan hizalayıcı<br />
(collimating) lens aparatı Singer-Link firması<br />
tarafından geliştirilmiştir. Kokpit dışına<br />
yansıtılan bu görüntü sadece 28 derecelik bir<br />
görüş alanına sahip olduğundan yeterli bir<br />
görüş alanı elde edilmesi için birkaç<br />
tanesinin birleştirilmesi gerekmiştir. Bugünkü<br />
sistemlerde de tercih edilen, ekranın pilotlar<br />
tarafından fark edilmediği ve bir uçtan bir uca<br />
yerleştirilen kavisli bir aynanın kullanılmasıyla<br />
çok uzak noktalara odaklanmanın<br />
sağlandığı Geniş Açılı Sonsuz Ekran (Wideangle<br />
Infinity Display Equipment (WIDE) )<br />
ise 1982’de İngiltere’de geliştirilmiştir.<br />
51
Modern Görsel Sistemler<br />
Hemen her alanda olduğu gibi bilgisayar<br />
teknolojisindeki gelişmeye paralel olarak<br />
simülatörlerde kullanılan görsel sistemler de<br />
gelişmiştir. Kısıtlı bir alanın maketinin yapıldığı<br />
günlerden, bütün dünyanın içine sığdırıldığı<br />
görsel veri tabanlarının oluşturulduğu<br />
bir seviyeye gelinmiştir.<br />
Modern görsel sistemler başlıca üç alt<br />
sistemden oluşmaktadır.<br />
1. Görsel Veri Tabanı (GVT)<br />
2. Görüntü Üreteci (GÜ)<br />
3. Görüntüleme Sistemi<br />
1 Görsel Veri Tabanı<br />
“Yapay çevre” olarak da adlandırılan görsel<br />
veri tabanında, <strong>simülasyon</strong> esnasında<br />
ekranda görünmesi istenen bütün nesnelerin<br />
birer görüntüsü ve bunların birbirleriyle olan<br />
ilişkileri saklanır. Bu nesneler tek boyutlu ışık<br />
noktaları, iki boyutlu yüzey kaplamaları, uydu<br />
veya hava fotoğrafları olabileceği gibi üç<br />
boyutlu olarak görüntülenmesi gereken hava<br />
araçları, tanklar, taşıtlar, binalar, köprüler ve<br />
bunlar gibi daha birçok unsur olabilir.<br />
Bütün bu görünür unsurların yanı sıra en alt<br />
seviyede Dijital Arazi Yükseklik Verisi<br />
(DTED) tutulmaktadır. Bu veri arazi yükseklik<br />
değerlerinin ait oldukları koordinatlarla<br />
birlikte tutulduğu bir matrisinden oluşmaktadır.<br />
Güncel GVT’lerde 30 metre<br />
aralıklarla kaydedilmiş olan yükseklik<br />
verilerinin bulunduğu 2. seviye DTED’ler<br />
kullanılmaktadır. Bu veri ile birlikte uydu<br />
fotoğrafları kullanılarak geo-specific (gerçek<br />
coğrafi yapıya uygun) alanlar oluşturulabilir<br />
ve simülatörde icra edilen bir görevin<br />
gerçekte var olan bir coğrafyada gerçek-<br />
Şekil 2: 3 farklı zamanda çekilmiş uydu fotoğraflarının<br />
birleşimi (Google Earth)<br />
leştirilmesi sağlanabilir. DTED aynı zamanda<br />
görüş alanının hesaplanmasında da kullanılır.<br />
Yapay çevrenin geo-specific olması isteniyorsa,<br />
ilgili bölgelerin yüksek konumsal<br />
doğruluktaki uydu veya hava fotoğrafları<br />
gerekmektedir. Burada “konumsal doğruluk”,<br />
elimizdeki fotoğrafın tam olarak hangi<br />
koordinatlardaki bölgeye ait olduğunu<br />
bilmemiz demektir. Sadece 1 metrelik<br />
yanılma payı ile çekilmiş uydu fotoğrafları<br />
ticari olarak elde edilebilmektedir. Ayrıca<br />
istenilen arazinin üzerinden uçularak yüksek<br />
kalitede hava fotoğrafları da çekilebilir. Bu<br />
fotoğrafların bir diğer özelliği de çözünürlükleridir.<br />
1 adet kaplama elemanında (texel)<br />
gösterilen alanla ifade edilen bu çözünürlük<br />
değerleri, yeryüzüne yakın ve düşük hızlarda<br />
görev yapan helikopterler için 0,5 metre ile 5<br />
metre arasındaki gereksinimleri ortaya<br />
çıkarırken, yüksek irtifa ve hızlarda çalışan<br />
jetler için daha az öneme sahip olduğundan<br />
texel başına 25 metrelere kadar çıkabilmektedir.<br />
Ancak hangi hava aracı olursa<br />
olsun hava meydanları ve görev alanlarında<br />
çözünürlüğün yüksek kalitede olması tercih<br />
edilmektedir.<br />
Kullanılan fotoğrafların benzer koşullarda<br />
(mevsim, gün içindeki zaman, hava koşulları<br />
gibi) çekilmiş olması da önemlidir. Aksi<br />
takdirde simülatörü kullanan pilot çok sıcak<br />
bir yaz gününde görev yaparken aniden<br />
kasvetli bir son bahar akşamında kendini<br />
bulabilir. Eğer mevcut fotoğraflarda bu tür<br />
problemler varsa, komşu bölgelerin renklerinde<br />
oynamalar yapılarak bu etki azaltılmalıdır.<br />
GVT <strong>simülasyon</strong>da karşımıza çıkacak olan<br />
ev, apartman, köprü, kule, anten, direk gibi<br />
jenerik nesnelerin yanı sıra pilotlar için<br />
nirengi noktası olabilecek olan kültürel<br />
unsurların da birer üç boyutlu modelini<br />
içermelidir. Bu kültürel unsurlara örnek,<br />
Ankara’da Anıtkabir, Kocatepe Camii, Atakule<br />
ve diğer yüksek binalar, İstanbul’da Boğaziçi<br />
ve Fatih Sultan Mehmet Köprüleri, Saraylar,<br />
Ayasofya, Sultanahmet gibi büyük camiler,<br />
Çanakkale Şehitleri Anıtı gibi büyük yapılar ya<br />
da kullanıcının tercihine göre boş bir arazinin<br />
ortasında tek başına duran büyük bir ağaç<br />
modeli olabilir. Bütün bu sabit nesnelere ek<br />
olarak eğitim esnasında ihtiyaç duyulacak<br />
hareket eden hava araçları, taşıtlar, gemiler<br />
gibi nesnelerin de birer üç boyutlu modeli<br />
bulunmalıdır.<br />
Şekil 3: AS532 Cougar helikopterinin<br />
3 boyutlu bir modeli<br />
GVT’yi oluşturan coğrafi şekillerin ve<br />
nesnelerin bir diğer özelliği de materyal<br />
kodlarıdır. Materyal kodu, nesnenin radar<br />
veya sonarda nasıl görüneceği veya ışığı ne<br />
kadar ve nasıl yansıtacağı ile ilgili bilgiyi<br />
saklar. Örneğin bir gölün yüzeyinin materyal<br />
kodu doğru ayarlanmazsa, görüntü üreteci<br />
yakamozu gösteremeyecektir. Materyal<br />
kodları gece görüş gözlüğü <strong>simülasyon</strong>u<br />
esnasında görüntülerin oluşturulmasında da<br />
büyük öneme sahiptir. Hava meydanlarında<br />
ve diğer yerlerde bulunan yer ışıkları ve<br />
çevresel özellikler de görsel veri tabanında<br />
saklanması gereken diğer verilerdir.<br />
2 Görüntü Üreteci<br />
Görsel sistemin bir diğer alt sistemi de<br />
görüntü üretecidir. Görüntü Üreteci pilot<br />
hareketleri ve öğretmen direktifleri doğrultusunda,<br />
uçuş aletleri, radar ve hareket<br />
sistemiyle paralel olarak GVT’de bulunan<br />
yapay çevre elemanlarını işleyen ve<br />
simülatörde gösterilecek olan görüntüyü<br />
üreten sistemdir. Görüntü üreteci, aşağıda<br />
anlatılacak olan özelliklerin gerçekleştirilmesinden<br />
sorumlu büyük ölçekli bir<br />
yazılım ve bu yazılımın üzerinde koşacağı<br />
donanımdan oluşmaktadır. Görüntü üreteçlerinin<br />
çalışma mantığını anlamak için,<br />
bilgisayar grafikleri ile ilgili aşağıda belirtilen<br />
temel bilgilere sahip olmak gerekir.<br />
a) Bilgisayar grafikleri<br />
Bilgisayar grafikleri kabaca “bilgisayar<br />
tarafından üretilmiş resim ve sahneler” olarak<br />
tanımlanabilir. Bir başka ifadeyle bilgisayarda<br />
temsil edilen 3 boyutlu dünyanın bizim<br />
ekranda gördüğümüz 2 boyutlu görüntülerinin<br />
üretilmesidir. Bilgisayar grafiğinin<br />
üretilebilmesi için üç ana aşama gerçekleşmelidir;<br />
1. Modelleme: 3 boyutlu dünyadaki<br />
nesnelerin geometrilerinin oluşturulup<br />
sanal ortamda gösterilmesi.<br />
2. Resmetme (Rendering): Nesnelerin iki<br />
boyutlu görüntülerinin oluşturulması.<br />
3. Animasyon: Nesnelerin zaman içinde<br />
nasıl değiştiğinin tanımlanması.<br />
Modelleme aşamasında sahnede görünmesi<br />
istenen bütün nesnelerin birer modeli<br />
oluşturulur. Bu modeller tamamen temel<br />
geometrik şekiller, üç boyutlu koordinat<br />
sisteminde matematiksel fonksiyonlarla ifade<br />
edilebilen karmaşık şekiller veya bunların<br />
farklı kombinasyonlarından oluşabilir. Bilgisayar<br />
destekli tasarım araçlarıyla küçücük bir<br />
vida veya kocaman bir gemi bütün ayrıntılarıyla<br />
modellenebilmektedir. Üç boyutlu<br />
model oluşturulduktan sonra nesnelerin materyal<br />
kodları belirlenir ve yüzeyleri renklen-<br />
Şekil 4: Doku kaplaması olmadan<br />
Şekil 5: Doku kaplaması ile<br />
dirilir veya doku adresleme (texture<br />
mapping) yöntemi ile kaplanır. Böylece<br />
gerçeği andıran bir bilgisayar grafiği<br />
meydana gelir. Oluşturulan modeller referans<br />
seçilen bir koordinat sistemine yerleştirilir<br />
belirlenir.<br />
ve birbirlerine göre konumları<br />
Sahnedeki nesnelerin görünebilmesi gerçekte<br />
olduğu gibi sanal ortamda da bir ışık<br />
kaynağının varlığına bağlıdır. Nesnelerin ardından<br />
ortama ışık sağlayacak olan noktasal<br />
veya doğrultulmuş ışık kaynakları yerleştirilir.<br />
Modelleme aşamasında belirlenmesi gereken<br />
son şey, bakış noktası ve doğrultusudur<br />
(bakış vektörü). Bütün bu bilgiler derlendiğinde<br />
bir sonraki aşama olan resmetmeye<br />
geçilebilir.<br />
Sahnemize ne kadar fazla ve karmaşık<br />
nesneler koyarsak koyalım sonuç olarak<br />
ekranda çok büyük bir noktalar matrisi<br />
görürüz. Sanal ortamda görüntü oluşturmak<br />
için bu matristeki bütün noktaların renk ve<br />
parlaklık değerleri hesaplanmalıdır. Bu da<br />
çok yüksek hesaplama gücü gerektirir ve iyi<br />
bir performans için milyonlarca işlem<br />
arasında israf edilecek hiç kaynak yoktur.<br />
Bir nesne, ona olan uzaklığımız, baktığımız<br />
nokta, ortamdaki aydınlanma gibi faktörlerin<br />
değişmesi ile gözümüzde çok farklı imgeler<br />
oluşturabilir. Nesneye olan uzaklık değiştikçe<br />
algıladığımız detay seviyesi de değişmektedir.<br />
Örneğin bizden uzaklaşan bir<br />
aracın plakasını bir süre sonra okuyamayız.<br />
Okuyamayacak olduğumuz bir plaka ekrana<br />
çizilmemelidir. Bunun için uzaktaki nesnelerin<br />
detay seviyesi giderek düşürülür.<br />
Gölgede kalmış ışık almayan bir nesne<br />
görünmez. Sahneye yerleştirdiğimiz bir<br />
Şekil 6: 3 boyutlu model oluşturma<br />
nesnenin arka tarafta kalan yüzeyleri, diğer<br />
nesnelerin arkasında kalanlar veya bakış<br />
açımıza göre görüş alanımızın dışında<br />
kalanlar da görünmez. Dolayısıyla bu alanlar<br />
için işlemci gücü harcanmamalıdır. Bütün<br />
bunların hesaplanması sonucu sadece bir<br />
adet sayısal resim elde ederiz.<br />
Animasyon ise zamanla değişim gösteren<br />
bütün faktörlerin değerlendirilerek resmetme<br />
aşamasının saniyede ortalama 60 defa<br />
tekrarlanması ile gerçekleşir.<br />
Bilgisayar grafiklerinin başlıca kullanım<br />
alanları şunlardır;<br />
Sanat, eğlence ve medya<br />
Şekil 7: Avatar (Sinema Filmi)<br />
Simülasyon (Eğitim ve idman)<br />
Şekil 8: Dalian Maritime Üniversitesinde sanal<br />
ortamdaki bir gemi güvertesi.(Courtesy Xie Cui.)<br />
53
Bilgisayar destekli tasarım (mimari<br />
tasarım, devre tasarımı vb.)<br />
Şekil 9: Bir motor kesiti.<br />
Bilimsel analiz ve görüntüleme<br />
Şekil 10: Bir Harrier Jet’in etrafındaki hava akışı<br />
(NASA Ames)<br />
Grafiksel kullanıcı ara yüzü<br />
Şekil 11: Birçok programın aynı anda<br />
çalıştığı bir bilgisayar ekranı<br />
Görüntü üreteçlerinden, yüksek çözünürlükte<br />
ve frekansta bilgisayar grafikleri üretmesi<br />
beklenmektedir. Birkaç yıl öncesine kadar<br />
çeşitli teknolojik kısıtlar nedeniyle GÜ<br />
yazılımının üzerinde çalışılacağı bilgisayarların<br />
özel olarak tasarlanması gerekiyordu. Bu<br />
donanımlar görüntü işlemek için çok büyük<br />
matrisler üzerinde hızlı işlem yapabilen ve<br />
Grafik İşleme Birimi (GPU) adı verilen<br />
yongalardır. Günümüzde bu yongaların<br />
kullanıldığı ekran kartlarını evimizdeki<br />
bilgisayarlarımızda kullanmaktayız. İşlemci<br />
teknolojilerindeki gelişmeler sayesinde görüntü<br />
üreteçleri artık kişisel bilgisayar (PC)<br />
tabanlı hale gelmişlerdir.<br />
b) Görüntü Kalitesi<br />
Görüntü kalitesinin artması ancak detayın<br />
arttırılması ile mümkündür. Detayın arttırılması<br />
da GÜ’nün GPU üzerine bindirdiği<br />
yükün artması demektir. Görüntü üreteçlerinin<br />
performanslarındaki son yıllardaki<br />
artışı görmek için modern sistemlerle eskilerinin<br />
performans değerleri karşılaştırılabilir.<br />
Çokgen sayısı: Taramalı (rester) görüntü<br />
üreten bilgisayarlar görüntüyü iki boyutlu<br />
bir düzleme dizilen noktalarla oluşturduğu<br />
için hiçbir zaman gerçek bir eğri<br />
çizemezler. Dolayısıyla bu görüntüler<br />
tamamen çokgenlerden oluşmaktadır.<br />
Bilgisayar üretimi bir görüntüde ne kadar<br />
fazla çokgen kullanılmışsa görüntü o<br />
kadar gerçekçi olabilir. Bir video görüntüsü<br />
de ardı ardına ekrana yansıtılan<br />
resimlerden oluşmaktadır. Bu resimlerin<br />
her birine “frame” adı verilir. Yenilenme<br />
frekansı 60 Hz olan bir sistemde her bir<br />
frame yaklaşık 17 milisaniye ekranda kalır.<br />
Görüntü üreteçleri on yıl önce bir<br />
frame’de (yani 17 milisaniyede) 15.000<br />
poligon işleyebiliyorken bugün 100.000<br />
adet poligon işleme kapasitesine sahiptirler.<br />
Çözünürlük: Bir görüntü üreteci 2000<br />
yılında 1.9 Megapixel çözünürlükte<br />
görüntü üretebiliyorken şimdi iki adet<br />
grafik kartının birlikte çalıştırılmasıyla 8<br />
Megapixel’lik görüntüler elde edilebilmektedir.<br />
Texel sayısı: Yapay çevrenin gerçekçi<br />
görünebilmesi için bütün yüzeylerin<br />
değişik kaplama resimleri (texture) ile<br />
kaplanması gerekmektedir. Örneğin uydu<br />
fotoğrafları yeryüzü için birer texture’dır.<br />
Bu kaplama resimlerini oluşturan birimlere<br />
“texel” (texture element) denir. On yıl<br />
önceki GÜ’ler 24 milyon texel’i desteklerken<br />
günümüzde bu sayı 800 milyona<br />
ulaşmıştır.<br />
GÜ’nün <strong>simülasyon</strong>unu gerçekleştirdiği<br />
efektler şunlardır.<br />
c) Efektler<br />
Hava Koşulları<br />
Bulut katmanları: Modern görüntü üreteçleri<br />
3 farklı katmanda, kalınlığı ve yoğunluğu<br />
ayarlanabilen gerçekçi bulutları üretebilmektedir.<br />
Ayrıca şehir ışıklarının bulutlardan<br />
yansıması ve bulutların rüzgârla hareket<br />
etmesi gibi ayrıntılar, son model simülatörlerin<br />
gereksinimleri haline gelmiştir.<br />
Fırtınalar<br />
Rüzgarlar<br />
Pistin ıslanması, donması veya karla<br />
kaplanması<br />
Mevsimler<br />
Farklı yoğunluklarda yağmur, kar ve dolu<br />
yağışı<br />
Şimşek ve yıldırım<br />
Pus ve sis<br />
Gök Cisimleri<br />
Jet pilotlarının yön bulmak için kullandıkları<br />
doğal bir araçta gök cisimlerinin konum-<br />
larıdır. Görüntü üretecinden beklenen Güneş<br />
ve Ay dışındaki gök cisimlerinin de gerçek<br />
konumlarını gün ve saate duyarlı olarak<br />
hesaplayarak doğru yerde göstermesidir.<br />
Seher, öğlen ve tan vakitlerindeki görüntüde<br />
görüntü üreteci tarafından farklı renklen-<br />
dirme yapılması sonucu simüle edilmektedir.<br />
Su<br />
Farklı özellik ve boylarda dalgaların üretil-<br />
mesi, geceleri ayın ve yıldızların suda<br />
yansımalarının görüntülenmesi gibi unsurları<br />
içeren su <strong>simülasyon</strong>u da GÜ’nün işlevleri<br />
arasındadır.<br />
Aydınlanma ve Gölgelendirme<br />
Bilgisayar grafiklerinde aydınlanma başlı<br />
başına ele alınan bir konudur. Işığın rastgele<br />
yansımasıyla ortaya çıkan ortam aydınlanması<br />
(ambient light) ve doğrusal ışığın yol<br />
açtığı parlama etkisinin yanında, senaryoya<br />
yerleştirilmiş olan şehir ışıklarından tutun da<br />
yakında duran bir hava aracının üstündeki<br />
probun yaydığı ışık sonucu ortaya çıkan<br />
aydınlanmalar bile hesaplanarak gerçekçi bir<br />
görüntü oluşturulmalıdır. Bu aydınlanma ve<br />
gölgelendirmeler hesaplanırken aydınlanan<br />
nesnenin detay seviyesine göre hem gözü<br />
rahatsız etmeyen hem de GPU’ya fazla yük<br />
getirmeyecek en ideal yöntem <strong>simülasyon</strong><br />
esnasında GÜ tarafından seçilerek uygulanmalıdır.<br />
Aydınlanma hesaplanırken gölgelerin<br />
de göz önünde bulundurulması gerekmektedir.<br />
Şekil 12: Üç boyutlu nesneler için<br />
en yaygın olarak kullanılan üç gölgeleme tekniği<br />
Flat, Gouraud ve Phong’dur.<br />
Gece Görüş Gözlüğü<br />
Askeri uygulamalarda bir diğer olmazsa<br />
olmaz hususta, gece görüş gözlüğü desteğidir.<br />
Bu özellik, gece görüş gözlüğüyle<br />
bakıldığında oluşacak görüntünün tamamen<br />
GÜ tarafından üretilmesi sonucu <strong>simülasyon</strong>la<br />
sağlanabileceği gibi, gerçek bir gece<br />
görüş gözlüğünün simülatör içinde takılması<br />
sonucu gerçekleştirilen <strong>simülasyon</strong> yöntemi<br />
ile de sağlanabilir. Simülasyon yönteminde<br />
görüntü olabildiğince karartılır ve ekrandaki<br />
renk olabildiğince kızıl ötesi dalga boyuna<br />
yaklaştırılır. Bazı uygulamalarda GÜ’nün yanı<br />
sıra projeksiyon sisteminde de bazı ayarlamaların<br />
yapılması gerekmektedir. Sahnedeki<br />
hangi nesnenin gece görüş gözlüğü ile ne<br />
kadar görüneceği veri tabanındaki materyal<br />
kodları ile doğrudan ilişkilidir.<br />
Yukarıda belirtilen özelliklere ek olarak,<br />
askeri bir simülatörde GÜ’den beklenen,<br />
aşağıdaki efektleri de başarılı bir şekilde<br />
gösterebilmesidir.<br />
Duman<br />
Yangın<br />
Chaff<br />
Flare<br />
Uçaksavar ateşi<br />
Füze veya mermi izi<br />
G etkisi<br />
Patlamalar…<br />
3 Görüntüleme Sistemi<br />
Görsel sistemlerin üçüncü altsistemi,<br />
kullanıcı ile ara yüzü oluşturan görüntüleme<br />
sistemidir. Yetenekleri sınırlı olan ve daha çok<br />
hava aracının sahip olduğu sistemlerin tanıtılmasına<br />
yönelik hazırlanan uçuş simülatörleri<br />
için evlerimizde kullandığımız televizyonlardaki<br />
teknolojiler yeterli olurken, daha<br />
büyük sistemlerde projektör ve projeksiyon<br />
ekranı kullanılmaktadır. Öncelikle görüntüleme<br />
sisteminde kullanılabilecek alternatif<br />
teknolojilere bir göz atalım.<br />
Monitör Teknolojileri<br />
CRT (Cathode Ray Tube): CRT<br />
teknolojisinde vakumlu bir tüpün bir ucunda<br />
bir elektron tabancası ve diğer tarafında<br />
floresant bir ekran bulunmaktadır. Elektron<br />
tabancasından gönderilen elektronlar tüp<br />
boyunca yerleştirilmiş hızlandırıcı ve<br />
yönlendiricilerle ekran üzerinde bulunan<br />
kırmızı, yeşil ve mavi bölgelere ayrılmış olan<br />
fosfor tabakaya çarptırılarak görüntü oluş-<br />
Şekil 13: Raster scan<br />
turulur. CRT monitörlerde kullanılan içi<br />
boşaltılmış cam tüp geniş ağır ve kırılgandır.<br />
Görüntü hücresel tarama (raster scan)<br />
yöntemi ile oluşturulmaktadır. CRT en eski<br />
teknolojilerden birisi olmasına rağmen halen<br />
yaygın olarak kullanılmaktadır.<br />
LCD (Liquid Crystal Display): Günümüzde<br />
en yaygın olarak kullanılan teknolojidir. İki<br />
cam plakanın arasına yerleştirilmiş olan sıvı<br />
kristal normalde ışığı geçirmez. Ancak<br />
sıcaklık veya elektrik alanının etkisi ile ışığı<br />
geçirmeye başlar. Sıvı kristaller ışık<br />
yaymazlar, bu nedenle başka bir ışık<br />
kaynağına bağımlıdırlar. Hesap makineleri<br />
veya dijital saatler ortamdaki ışığı yansıtırken,<br />
televizyonlar ya da dizüstü bilgisayarlarda<br />
hücreler arkadan aydınlatılır.<br />
Her bir pixel için bir adet sıvı kristal hücre<br />
Incident<br />
Light<br />
Incident<br />
Light<br />
Polarizer Polarizer<br />
Twisted Nematic Cell<br />
Polarizer Twisted Nematic Cell Polarizer<br />
Electric Field<br />
Şekil 14: Sıvı kristal hücre<br />
Transmitted<br />
Light<br />
Blocked<br />
Light<br />
kullanılmaktadır. Pixelin değeri değişmediği<br />
sürece ilgili hücre yenilenmez. CRT’lerin<br />
aksine küçük hafif ve dayanıklıdır. Oldukça az<br />
enerji harcayan bir teknolojidir.<br />
Plazma: Plazma monitörlerin çalışma mantığı<br />
prensipte floresant lamba ile aynıdır. Gazla<br />
dolu küçük kapsüller elektriksel alan ile<br />
uyarılır ve mor ötesi ışın yaymaya başlar.<br />
Yüksek enerjili mor ötesi ışınlar da önüne<br />
yerleştirilmiş olan fosfora çarparak fosforun<br />
uyarılmasına ve sonrasında görünür ışık<br />
yaymasına neden olur. Her bir pixel için bir<br />
kapsül yerleştirilmiştir. LCD’lere göre daha<br />
geniş açılardan izlenebilir ancak pixel boyutu<br />
4-5 kat büyük olduğundan yakından bakıldığında<br />
iyi bir performans sağlamaz.<br />
55
Dielectric Display<br />
layer electrode<br />
Pixel<br />
Surface<br />
discharge<br />
barrier<br />
UV<br />
UV<br />
UV<br />
Phosphor<br />
Rear<br />
glass<br />
plate<br />
Sağladığı parlaklık oldukça iyi olmasına<br />
rağmen CRT’ler kadar iyi değildir ve daha<br />
fazla enerji tüketir. Kapsüllerde kullanılan<br />
fosfor kullanıldıkça özelliğini kaybettiğinden<br />
plazmaların ömrü sınırlıdır.<br />
LED (Light-Emitting Diode): Elektrik<br />
enerjisini kullanarak ışık yayan yarı iletkenler<br />
olan LED’ler genellikle gösterge lambaları<br />
olarak kullanılmaktadır. Günümüzde ışıklandırma<br />
için kullanımı gitgide yaygınlaşmaktadır.<br />
Tamamen LED’lerden oluşan ilk<br />
televizyon 1977’de yapılmış olmasına rağmen<br />
ticari değer kazanması 30 yıl sonrasında<br />
gerçekleşmiştir.<br />
OLED (Organic LED): Organik LED’ler<br />
elektriğe maruz kaldığında ışık yayan yarı<br />
iletken organik bileşiklerin iki elektrotun<br />
arasına ince bir film olarak yerleştirilmesiyle<br />
meydana gelir. Bu iki elektrottan biri<br />
saydamdır ve ışık buradan yayılır. Geleceğin<br />
monitör teknolojisi olarak değerlendirilen<br />
OLED kullanımı gitgide yaygınlaşmaktadır.<br />
Çok sağlam olmayan ve kullanım ömrü kısıtlı<br />
olan OLED’ler çok ince, saydam ve<br />
esnektirler. Üretilen görüntü oldukça parlaktır<br />
OLED Structure<br />
Electron<br />
Transport<br />
Layer (ETL)<br />
Organic<br />
Emitters<br />
Hole<br />
Injection<br />
Layer (HIL)<br />
Visible light<br />
Şekil 15: Plazma hücresi<br />
Metal Cathode<br />
Light Output<br />
Şekil 16: OLED’in yapısı<br />
Front<br />
glass<br />
plate<br />
2 to 10 VDC<br />
Glass<br />
Substrate<br />
ITO<br />
Anode<br />
ve LCD’lerin aksine geniş açılardan da<br />
görülebilir. İstenilen her boyutta üretilebilen<br />
OLED monitörler 1 mikrosaniye gibi<br />
inanılmaz bir hızda cevap verirler.<br />
Projektör Teknolojileri<br />
CRT: Monitörlere paralel olarak projeksiyonda<br />
da ilk önce CRT kullanılmıştır. Bu<br />
projektörlerde küçük ama çok yüksek<br />
parlaklıkta görüntü üreten bir CRT kullanılır.<br />
Üretilen görüntü önüne yerleştirilen bir lens<br />
yardımıyla büyütülür ve uzaktaki bir ekran<br />
üzerine odaklanır. Modern projektörlerde tek<br />
bir renkli CRT yerine kırmızı, yeşil ve mavi<br />
görüntü üç ayrı CRT ile üretilir ve her birinin<br />
önündeki lens aynı noktaya odaklanarak<br />
renkli görüntü oluşturulur. CRT projektörler<br />
yüksek çözünürlük ve parlaklıkta, düşük bir<br />
siyah seviyesiyle 10.000 saate kadar<br />
çalışabilir. Üç renk için üç ayrı projektör<br />
kullanıldığından ağırlıkları ve hacimleri<br />
fazladır. Oldukça fazla enerji tüketirler.<br />
Kurulum ve ayar işlemleri de çok fazla zaman<br />
alır.<br />
Şekil 17: CRT projektör kullanılmış<br />
bir ev sinema sistemi.<br />
LCD: Halojen bir lamba tarafından üretilen<br />
beyaz ışık bir prizma yardımıyla kırmızı, yeşil<br />
ve mavi olarak ayrılarak birer silikon levha<br />
üzerine düşürülür. Polarize olan ışık LCD<br />
panelin içinden geçirilir. LCD panel pixel<br />
pixel ışığın geçmesine izin verir veya<br />
engeller. Böylece geniş bir spektrumda<br />
renkler ve gölgeler üretilebilir.<br />
DLP (Digital Light Processing):<br />
DLP<br />
projektörlerde görüntü mikroskobik aynaların<br />
yarı iletken bir yonganın üzerine yerleş-<br />
tirilmesi yardımıyla üretilir. Her bir ayna bir<br />
pixele karşılık gelmektedir ve çözünürlüğü<br />
ayna sayısı belirler. Texas Instruments<br />
tarafından geliştirilmiş olan bu teknoloji Dijital<br />
Micromirror Devices (DMD) olarakta bilin-<br />
mektedir<br />
Miror - 10 deg<br />
Hinge<br />
3 Pixel image<br />
on Screen<br />
Light Source<br />
Yoke<br />
Şekil 18: Dijital Micromirror Devices<br />
3 DMD Micromirrors<br />
(Side View)<br />
Landing Tip<br />
Tilt "on" Tilt "off"<br />
Tilt "on"<br />
Şekil 19: Digital Light Processing<br />
DLP<br />
projektörlerde olduğu gibi yansıtma yöntemi<br />
kullanılmaktadır. Ancak LCoS’ta ayna yerine<br />
üzeri alüminyumla kaplı oldukça yansıtıcı<br />
silikon bir yonga kullanılmaktadır. Bu<br />
yonganın üzerine sıvı kristal ince bir tabaka<br />
olarak yerleştirilir. Lambadan çıkan ışık<br />
polarize filtreden geçerek yonganın üzerine<br />
düşürülür. Burada sıvı kristaller bir valf gibi<br />
hareket ederek yansıtıcı yüzeye ulaşacak olan<br />
ışık miktarını belirler. Bir pixel için ne kadar<br />
fazla voltaj uygulanırsa o kadar fazla ışık<br />
yansıtıcı yüzeye ulaşacaktır.<br />
Miror + 10 deg<br />
LCoS (Liquid Crystal on Silicon):<br />
CMOS<br />
Substrate<br />
Projection Lens<br />
Light<br />
Absorber<br />
(Actual<br />
Top View)<br />
Lazer: Lazer projektörler raster görüntüyü<br />
yansıtmak için lazer ışınlarının modülasyonu<br />
yöntemini kullanırlar. Bu CRT’lerde olduğu<br />
gibi pixellerin nokta nokta taranması ile<br />
yapılabilir veya satır satır tarama ile<br />
gerçekleştirilebilir. Lazerler gerçek renkleri<br />
üretebildiğinden Lazer projektörler mevcut<br />
teknolojiler arasında en geniş renk gamını<br />
sunmaktadır.<br />
Light source<br />
Cover glass<br />
Transparent<br />
electrode<br />
Alignment<br />
layer<br />
Liquid<br />
Crystal<br />
Projeksiyon Ekranı<br />
Projeksiyon ekranları projektörün ekrana<br />
göre konumuna göre ikiye ayrılmaktadır.<br />
Projektörle kullanıcının ekranın aynı tarafında<br />
olduğu duruma ön (front) projeksiyon, farklı<br />
taraflarda olduğu duruma arka (rear)<br />
projeksiyon adı verilir. Dar görüş açısının<br />
yeterli olduğu sistemlerde, sinema salon-<br />
larında da yaygın olarak kullanılan ön<br />
projeksiyon tercih edilirken geniş görüş açısı<br />
gerektiren sistemlerde arka projeksiyon<br />
kullanılmaktadır.<br />
Şekil 20: LCoS<br />
Polarizers<br />
CMOS<br />
Reflective<br />
coating<br />
PCB<br />
mounting<br />
Her iki durumda da projeksiyon ekranının<br />
geometrisi büyük öneme sahiptir. Ekran<br />
geometrisi düz, silindirik, konik veya küresel<br />
olabilir. En ileri teknoloji kullanılan<br />
uygulamalarda yatayda pilotun etrafını<br />
tamamen saran dikeyde de 135 dereceye<br />
kadar bir görüş açısı sağlayan ve dom adı<br />
verilen projeksiyon ekranları kullanıl-<br />
maktadır. Ekran geometrisi için bir diğer<br />
alternatif de fasettir. Faset birden fazla düz<br />
ekranın açılı olarak yerleştirilmesiyle oluşur.<br />
Bu düz ekranlarla sistem kurulup kullanıcının<br />
pozisyonundan bakıldığında ekranların<br />
birleşme çizgileri fark edilmemelidir.<br />
Ön projeksiyon ekranlarda özel bir boya<br />
kullanılır. Bu boyanın en önemli özelliği ışığı<br />
ne kadar yansıttığını belirten kazanımdır<br />
(gain). Yüksek kazanımlı bir boya kullanıl-<br />
dığında çok iyi parlaklık elde edilir ancak<br />
karanlık sahnelerde kontrast performansı iyi<br />
olmaz. Düşük kazanımlı boyada ise tam tersi<br />
söz konusudur. Bu nedenle kullanım amacı,<br />
ortam özellikleri ve kullanılan projektöre göre<br />
boya seçimi büyük önem taşır.<br />
Arka projeksiyon ekranların ise hem saydam<br />
olması hem de görüntünün oluşabilmesi için<br />
bir miktar ışığı tutması gerekmektedir. Işığı<br />
geçirirken istenmeyen bir şekilde kırmaması<br />
da çok önemlidir. Bunun için yüksek teknoloji<br />
ürünü akrilik malzemeden üretilen yüzey özel<br />
bir kaplamayla kaplanır.<br />
Modern simülatörlerde standart bir gerek-<br />
sinim olan geniş görüş açısı tek bir projektör<br />
tarafından ekrana yansıtılamaz. Bunun da<br />
ötesinde tek bir görüntü üreteci tarafından<br />
üretilmesi de günümüz teknolojisiyle müm-<br />
kün değildir. Dolayısıyla birden fazla GÜ ve<br />
projektörün eş zamanlı olarak ürettiği<br />
görüntülerin ekran üzerinde birleştirilmesi<br />
gerekmektedir. Bağımsız olarak üretilen ve<br />
yansıtılan her bir görüntüye “kanal” adı verilir.<br />
Yukarıda değinilen dom örneğinde kanal<br />
sayısı 25’e kadar çıkabilmektedir.<br />
Çok kanallı sistemlerde görüntü üreteçlerinin<br />
senkronizasyonu yazılımsal olarak gerçek-<br />
leştirilir. Projeksiyon tarafında ise çözülmesi<br />
gereken iki ana problem vardır. Bunlardan ilki<br />
kanallar arası geçişlerin düzgün bir şekilde<br />
yapılmasıdır. Kanallar arası geçişlerde hiç<br />
boşluk kalmaması gerekir. Bunu garanti altına<br />
almak için komşu iki kanalın ara kesitindeki<br />
görüntü iki kanalda da üretilerek üst üste<br />
bindirilir. Böylece görüntünün hizalanması<br />
sorunu giderilir ancak ara kesitte bulunan<br />
alan iki projektör tarafından da aydınlatıldığı<br />
için bu bölgeler daha fazla parlayarak gözü<br />
rahatsız eder. 25 kanallı bir sistemde bazı<br />
bölgeler aynı anda dört projektör tarafından<br />
aydınlatılır. Bu etkinin ortadan kaldırılması<br />
için ara bölgelerdeki parlaklığın toplamda tek<br />
bir projektörün oluşturduğu parlaklık seviye-<br />
sine kadar azaltılması gerekir. Bu yönteme<br />
kenar karıştırma (edge blending) adı verilir.<br />
Diğer problem ise projektörlerin tam olarak<br />
aynı rengi ve parlaklığı üretememesinden<br />
kaynaklanır. Sistem ilk kurulduğunda aynı<br />
marka ve modelde kullanılmamış pro-<br />
jektörler kullanıldığından bu sorun ortaya<br />
çıkmayabilir. Ancak projektörlerin lambaları<br />
kullanıldıkça özelliklerini kaybederler. Bu da<br />
örneğimizdeki gibi 25 projektörün kulla-<br />
nıldığı bir sistemde oldukça rahatsız edici<br />
sonuçlar doğurur. Bu problemin giderilmesi<br />
için bütün projektörlerin, en kötü performansı<br />
üreten projektörün renk ve parlaklık<br />
seviyesine indirgenmesi gerekir. Ortalama<br />
100 çalışma saatinden sonra bu ayarlar tekrar<br />
yapılmalıdır. Az kanallı sistemlerde bunlar<br />
elle ayarlanabilir ancak çok kanallı sistemler<br />
için bu düzeltmelerin otomatik olarak<br />
yapılması olmazsa olmaz bir özelliktir.<br />
Otomatik ayarlamada, kanalların hizalanması<br />
için bir kamera, renklerin ve parlaklığın<br />
ayarlanması için ise ekranda oluşan rengin<br />
dalga boyunu ölçen kromometre adı verilen<br />
bir cihaz kullanılır.<br />
Sistem Entegrasyonu<br />
Öncelikle <strong>simülasyon</strong> esnasında görünmesi<br />
istenen unsurlar belirlenerek görsel veri<br />
tabanına yerleştirilmelidir. Bu unsurların<br />
başında, gerçeğe uygun bir coğrafi yapıyı<br />
oluşturmak için gerekli olan yükseklik verisi<br />
ve fotoğraflar bulunmaktadır. Bu fotoğraflar<br />
üzerine yine gerçek koordinatlarına yerleş-<br />
tirilmiş hedeflerin birer üç boyutlu modeli<br />
yerleştirilir. Sanal ortamda gerçek coğraf-<br />
57
yanın bir kopyasının oluşturulması, gerçek bir<br />
operasyonun yapılmadan önce talim edil-<br />
mesine olanak sağlar. Simülasyon başla-<br />
madan önce GVT’yi oluşturan veriler<br />
derlenerek görüntü üretecinin anlayacağı bir<br />
formata sokulmalıdır. Henüz bu konuda bir<br />
standart geliştirilmediğinden üretilen görsel<br />
veri tabanı evrensel değildir ve bütün görüntü<br />
üreteçleri ile çalışmaz. Kanadalı CAE<br />
firmasının başını çektiği bir grup <strong>simülasyon</strong><br />
şirketi CDB (Common Database) adını<br />
verdikleri bir standart üzerinde çalışmaya<br />
başlamıştır.<br />
GVT’nin derlenmesi ve sunuculara yerleş-<br />
tirilmesinden sonra <strong>simülasyon</strong> başlayabilir.<br />
Mevcut kanal sayısı kadar görüntü üreteci,<br />
oluşturulacak sahnede kendine düşen<br />
kısımla ilgili verileri GVT’den kendi<br />
hafızalarına yükler. Arazi, hava durumu, gün<br />
içindeki zaman, ışık kaynakları, hareketli veya<br />
hareketsiz hedefler gibi görüntüyü etkile-<br />
yecek bütün bilgiler ilgili girdi kanallarından<br />
toplanır. Bütün verilerin işlenmesi sonucu<br />
üretilen dijital bilgisayar grafiği kablolarla<br />
projektörlere gönderilir.<br />
Simülasyon öncesinde otomatik olarak<br />
hizalanmış, aynı parlaklık ve renk kalitesinde<br />
ışık sağlayan projektörler, kendilerine girdi<br />
olarak gelen dijital verileri ekran üzerinde<br />
insan gözünün algılayacağı imgelere dönüş-<br />
türür. Son olarak HUD (Head Up Display)’un<br />
ayrı bir projektörle projeksiyon ekranının<br />
ortasına yansıtılması ile görsel sistem bütün<br />
işlevselliğini kazanmış olur.<br />
KAYNAKÇA<br />
1) D. Hearn, M.P. Baker, "Computer Graphics with OpenGL", 3rd Edition, Prentice Hall, 2004, ISBN 0-13-<br />
015390-7<br />
2) ODTÜ Bilgisayar Mühendisliği, Bilgisayar Grafiklerine Giriş Dersi Notları<br />
3)<br />
http://www.wikipedia.org/<br />
Hüseyin<br />
Buğra Han AYYILDIZ<br />
1982 yılında Trabzon’ da doğmuştur. 2007 yılında Orta Doğu Teknik<br />
Üniversitesi Bilgisayar Mühendisliği Bölümünden mezun olmuştur. 2006<br />
yılında savunma sektöründe yazılım mühendisi olarak çalışmaya başlamış,<br />
2008 yılında da <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> <strong>Müsteşarlığı</strong>nda Uzman Yardımcılığı<br />
görevine atanmıştır. Halen MEBS Dairesi Yazılım ve Simülasyon Proje<br />
Grubunda görev yapmakta olup İngilizce bilmektedir. Evli ve bir çocuk<br />
babasıdır.<br />
Tam görev simülatörlerinde görsel sistem en<br />
büyük ve pahalı iş paketlerinden birini<br />
oluşturmaktadır. Tedarik projeleri başlamış<br />
olan en son teknolojiye sahip simülatörlerde<br />
görsel veri tabanı ve üç boyutlu modellerin<br />
üretimi milli olarak yapılabilmektedir. Kulla-<br />
nılan projektörler ise tamamen yurt dışında<br />
üretilmektedir. Görüntü üreteçleri artık PC<br />
tabanlı hale geldiğinden, donanımlarının yerli<br />
üretimi mümkün görünmese de yazılım<br />
kısmının bir sonraki simülatör projesinde<br />
Türkiye’de üretilmesi mümkün olabilir.<br />
Modelleme ve Simülasyon'da<br />
Doğrulama, Geçerleme ve Onaylama<br />
Dr. Ali H. DOĞRU<br />
Dr. Aysu Betin CAN<br />
Dr. Sevgi ÖZKAN<br />
Giriş<br />
Yazılım sahası günümüz endüstrisinde<br />
başlıca ekonomik boyut belirleyen bir nitelik<br />
kazanmıştır. Maliyetli ve riskli bir mühendislik<br />
sürecine bağımlıdır. Ayrıca kritiklik arz eden<br />
uygulamalarda geliştirme süreci daha da<br />
dikkat gerektiren bir özellik kazanmaktadır.<br />
Modelleme, her tür geliştirmede esas<br />
mühendislik adımı olarak kendisini öne<br />
çıkarırken, benzetim (<strong>simülasyon</strong>) ise<br />
özellikle kritiklik boyutu olan yazılımlar için<br />
etkin bir yöntem olarak yer edinmiştir.<br />
Doğrulama ve geçerleme felsefesine<br />
yakın bir kullanım alanı olan benzetimin<br />
kendisinin bir yazılım ürünü<br />
olarak geliştirilmesi gerekmektedir ve<br />
benzetimin de doğrulama ve geçerlemesi,<br />
özel olarak önemli birer<br />
aşama oluşturmaktadır.<br />
Kalite yönetiminde de doğrulama ve<br />
geçerleme, pahalı ve önemli teknikler olarak<br />
belirir. Bu tür değerlendirmelerin tarafsız ve<br />
uzmanlığı bulunan kurumlarca yapılabilmesi<br />
de önemli bir ihtiyaç haline gelmiştir.<br />
Bu makalede önce genel açıdan bu<br />
kavramların tanımları, ve sonrasında<br />
<strong>modelleme</strong> ve benzetim alanlarına olan<br />
yansımaları tartışılmaktadır. Aşağıda yer alan<br />
doğrulama ve geçerleme kavramlarının<br />
genel uygulama alanları açısından yapılan<br />
tanımsal tartışmalarından, bu kavramların<br />
teslim edilecek ürünün onaylanması ile<br />
yakından ilişkili olduğu hemen anlaşılmak-<br />
tadır. Dolayısı ile onaylama da eklendiğinde<br />
birbiri ile ilişkili bir üçlü ortaya çıkmaktadır.<br />
Tanımlar<br />
Doğrulama ve geçerleme kavramları yazılım<br />
mühendisliğinin temel konuları olarak ilgili<br />
kitaplarda genişçe yer almaktadır. Dünyada<br />
en yaygın kullanılan yazılım mühendisliği<br />
1<br />
kitabı bir kaynak olarak alındığında<br />
karşımıza aşağıdaki tanımlar çıkmaktadır:<br />
Geçerleme: Gereksinim mühendisliği<br />
sonucunda belirlenen iş ürünlerinin bir<br />
geçerleme adımı ile kalite için değerlendirilmesi<br />
söz konusudur. Gereksinim geçerlemesi,<br />
gereksinimlerin değişik anlamlara<br />
gelmeyecek şekilde belirtildiğini teyit eder.<br />
Tutarsızlıklar, eksiklikler ve hataların algılanıp<br />
düzeltilmesi ve ürünün süreç ile ilgili<br />
standartlara uygunluğu onaylanır. Genelde<br />
gözden geçirme teknikleri aracılığı ile<br />
gerçekleştirilir. Bu etkinliklere değişik<br />
paydaşlar katılabilir.<br />
Doğrulama: Yazılımın belirli bir işlevi doğru<br />
olarak yerine getirdiğinden emin olunması<br />
için başvurulacak etkinlikler kümesidir. Test<br />
süreci de doğrulama etkinlikleri arasında<br />
belirgin bir yer tutmaktadır.<br />
2<br />
Aslında Boehm (1981), teorik olarak bu<br />
kavramları en kısa yoldan yansıtacak, sorular<br />
haline getirilmiş açıklamalar yapmıştır:<br />
Geçerleme: Doğru ürünü mü geliştiriyoruz?<br />
Doğrulama: Ürünü doğru mu geliştiriyoruz?<br />
59
Pressman’a göre pratikte ise geçerleme,<br />
geliştirilmiş olan yazılım ürününün müşteri<br />
gereksinimlerine karşı düştüğünün kontrol<br />
edilmesi için söz konusu olan etkinliklerden<br />
oluşur.<br />
Sözlük anlamlarını takip edecek olursak,<br />
geçerlemenin aslında problem tanımının<br />
(yazılım mühendisliğinde bu gereksinimlerle<br />
ilgilidir) doğruluğuna, doğrulamanın ise<br />
geliştirilen ürünün problem tanımına karşı<br />
gelmesi söz konusu olmaktadır. Pressman’ın<br />
yazılım dünyası için daha uygun bir şekile<br />
3<br />
getirdiği açıklamaları, Sommerville daha da<br />
pratikleştirmektedir; bu kaynak ise dünya<br />
çapında ikinci yaygın kullanılan kaynak<br />
olarak sayılabilir:<br />
Geçerleme: Sistemin müşteri gereksinim<br />
ve beklentilerini karşılamasının kontrol<br />
edilmesi sürecidir.<br />
Doğrulama: Sistemin belirtimi karşılamasının<br />
kontrol edilmesi sürecidir.<br />
Onaylama ise diğer iki terim gibi literatürde<br />
yaygınca tanımlanmış olmasa da pratikte çok<br />
geçerli olan ve anlamı daha kolay algılanabilen<br />
bir kavramdır. Daha çok geliştirilen<br />
ürünün sözleşme açısından ticari olarak<br />
kabul edilebilirliğine yönelik bir süreci<br />
tanımlamaktadır. Onaylama sürecinin geçerleme<br />
ve doğrulama işlemlerine başvurabileceği<br />
anlaşılmaktadır.<br />
Uygulamaya geçiş<br />
1970'li yıllardan beri gelişmekte olan yazılım<br />
mühendisliği uygulamalarından edinilen<br />
deneyim sonucunda yapılacak geliştirmenin<br />
geliştirici dışındaki şahıslarca değerlendirilmesi<br />
daha doğru bir yöntem olarak<br />
belirmiştir. Yazılım yaşam döngüsü içerisinde<br />
en fazla değinilen süreçlerden biri olan<br />
test aşaması, bu tür el değiştirmeler ile gerçekleştirilmektedir:<br />
kurumlarda ya bağımsız<br />
bir sınama birimi değişik grupların geliştirdiği<br />
yazılım birimlerini sınamaya tabi tutar, ya<br />
da gruplar geliştirdikleri ara ürün parçalarını<br />
değiş tokuş ederek birbirlerinin geliştirdikleri<br />
birimleri sınamadan geçirirler.<br />
Bu geleneğin daha üst düzeyde ve kurumsallaşmış<br />
şekilleri de mevcuttur. Avrupa’da<br />
bağımsız sınama organizasyonları belirebilmiştir.<br />
Ayrıca yurt dışında geliştirilmiş<br />
kodların doğrulamasını yapan yurtiçi<br />
şirketlerimizin varlığından, benzer değer-<br />
lendirme işlerinin şirketler arası bir el<br />
değiştirme yöntemi ile de yapıldığı anlaşılmaktadır.<br />
Özellikle <strong>modelleme</strong> ve benzetim<br />
gibi kritik sahalardaki uygulamaların tarafsız<br />
bir kurum tarafından doğrulama, geçerleme<br />
ve hatta onay alması, bazı mahzurları önleyici<br />
ve yararları olacak bir yönelimdir. <strong>Savunma</strong><br />
sanayii sahasında tedarik yönetimi karmaşık<br />
bir süreçtir. Bu sürecin daha oturmuş ve belirli<br />
kriterlere bağlı olarak bir disipline taşınması<br />
için uluslararası standartlaşma çalışmalarına<br />
da uzak olmayan bir mekanizmaya ihtiyacı<br />
vardır. Bu sahada deneyimi olan ve akademik<br />
çerçevede düzenleyici olabilecek ODTÜ-<br />
TSK Modelleme ve Simülasyon Merkezi<br />
yapısı içerisinde bir yapılanma ile söz konusu<br />
projelerin değerlendirilmeleri mümkündür.<br />
Bu yönde bir hazırlık da mevcuttur.<br />
Takip eden bölümlerde <strong>modelleme</strong> ve<br />
benzetim sahaları ile ilgili bilgilere yer<br />
verilecek ve dolayısı ile sözü geçen değerlendirme<br />
faaliyetlerinin bu kritik alanlar için<br />
önemi ortaya çıkarılacaktır.<br />
Modelleme ve Benzetim Sistemlerinde<br />
Doğrulama ve Geçerleme<br />
Doğrulama ve geçerleme, <strong>modelleme</strong> ve<br />
benzetim sistemlerinde ayrıca bir önem<br />
taşımaktadır. Günümüzde bu sistemler, yüklü<br />
maliyet içeren, jeopolotik etkileri bulunan ve<br />
insan hayatını etkileyebilecek sonuçları olan<br />
önemli kararların alınmasında büyük rol<br />
almaktadırlar.<br />
Görev analizi ve tatbikatlarında, karar<br />
destek mekanizmalarında, askeri<br />
eğitimlerde, son teknolojilerin incelenmesinde,<br />
stratejik, taktiksel ve operasyonel<br />
kararların alınmasında ve<br />
kavram geliştirme ve deneme süreçlerinde<br />
modeller ve benzetim sistemleri<br />
ile bu sistemlerin sunduğu sonuçlar<br />
oldukça etkin ve yaygın olarak<br />
kullanılmaktadır.<br />
Bu sebeple kullanılan modellerin doğruluğu,<br />
benzetim sonuçlarının tutarlılığı ve gerçekçiliği<br />
daha da önemli olmaktadır.<br />
Karmaşık sistemler için geliştirilen model ve<br />
benzetimler için üç temel risk bulunmaktadır:<br />
yanlış problemin çözülmesi, modelin geçerli<br />
sonuçları redetmesi, yanlış sonuçların model<br />
tarafından kabul edilmesi. Bu risklerden<br />
kaçınmak ve bunları kabul edilebilir seviyede<br />
tutmak, geliştirilen sistemin kabulünü sağlayacaktır.<br />
Sistemin güvenilirliğini, stratejik<br />
kararların alınmasındaki katkısı bu risklerin<br />
durumu ile bağlantılıdır.<br />
Doğrulama ve geçerleme ile <strong>modelleme</strong> ve<br />
benzetim sistemlerinin güvenilebilirliğini<br />
(credibility) disiplinli bir süreç içinde analiz<br />
ederek belirlemek ve arttırmak amaçlanmaktadır.<br />
Geliştirilen bir sistemin güvenilebilirliği<br />
ancak geçerleme ve doğrulama verileri ile<br />
belirlenebilir. Bir başka deyişle, benzetim<br />
sonuçlarına nasıl değerlendirilmesi gerektiği,<br />
bu sonuçların karar mekanizmasını<br />
doğru olarak yönlendirip yönlendiremeyeceği<br />
bilgisini oluşturmak için bu veriler<br />
gereklidir.<br />
Genel anlamda doğrulama, yazılımın<br />
gereksinimlere uygun ve hatasız şekilde<br />
gerçekleştirildiği üzerine odaklanır. Ancak<br />
<strong>modelleme</strong> ve benzetimler açısından bunlara<br />
ek olarak şu sorular da önemlidir:<br />
Model bilgisayar ortamında doğru gerçekleştirildi<br />
mi? Modelin girdileri ve<br />
mantıksal<br />
edildi mi?<br />
yapısı doğru şekilde ifade<br />
Modelin ve benzetimin gerek tasarımında<br />
gerekse gerçekleştirilmesinde tüm gereksinimler<br />
ve sadece bu gereksinimler<br />
mi kullanılmış?<br />
Gereksinimlerde geçerli olduğu üzere<br />
geliştirilme beklentilerini karşılayacak<br />
şekilde model ve benzetim inşa edildi mi?<br />
Geliştiricinin mantıksal tanım ve belirtimlerini<br />
hassaslıkla temsil ediyor mu?<br />
Geçerleme ise genel anlamda geliştirilen<br />
sistemin amaca uygunluğunu ve ihtiyacı<br />
karşılayabilmesi üzerine odaklanır, “bu ürün<br />
bu kullanıcı ve ihtiyaçları için doğru ürün<br />
mü?” sorusunu sorar. Modelleme ve<br />
benzetim için ise geçerleme bir adım daha<br />
ileri giderek, modellerin aslına uygunluğunu,<br />
planlanan kullanıma layıkıyla hizmet edebilecek<br />
derecede gerçek ile uyumluluğunu da<br />
sorgular. Bu sebeple <strong>modelleme</strong> ve benzetim<br />
için yapılacak bir geçerleme, veri geçerlemesi,<br />
süreç geçerlemesi, kavramsal<br />
modellerin geçerlenmesi, sonuçların geçerlenmesi<br />
gibi pek çok aşamayı içerir. Bunların<br />
her biri ihtiyaca uygunluk sorusuna ayrı bir<br />
açıdan yanıt aramaktadır. Örneğin sonuç<br />
geçerlemesi, gerçekleştirilen model ile<br />
benzetimin çalışma sonuçlarını gerçek<br />
sistem ile ya da uygun hakem ve ölçütler ile<br />
karşılaştırılmasını içermektedir.<br />
Doğrulama ve geçerleme, diğer sistemlerde<br />
de olduğu gibi, <strong>modelleme</strong> ve benzetim<br />
süreçlerinin her adımında yer almalı,<br />
planlama ve kaynak ayırımını da göz önünde<br />
bulundurmalıdır. Sağlam adımlar ile<br />
ilerlemeyi sağlamak üzere model hatalarının<br />
önceden yakalanması, doğru problem<br />
çözüyor olma ve gerçekçi benzetimler<br />
yönünde ilerlenmesi gereklidir. Edinim<br />
sürecinden itibaren doğru geçerleme<br />
entegre edilince her ne kadar maliyet<br />
artıyormuş gibi görünse de, diğer sistem ve<br />
yazılım üretimi yaşam süreçlerinde de<br />
görüldüğü gibi aslında sonradan ortaya<br />
çıkacak ve onarımı zor olan hataların<br />
engellenmesinde yararlı olacaktır. Sonuçta<br />
amacına hizmet etmeyecek bir benzetim<br />
sisteminin geliştirilmesi riskinin ortadan<br />
kaldırılmasında ve sonuçlarının güvenilirliği<br />
hakkında problem yaşanacak bir <strong>modelleme</strong><br />
benzetim sisteminden kaçınılmasında yararlı<br />
olacak ve aslında çok daha fazla bir maliyet<br />
riskinden kaçınılmış olacaktır. Bu sebep ile<br />
özellikle <strong>modelleme</strong> benzetim sistemleri için<br />
doğrulama ve geçerleme süreçleri ve<br />
disiplinlerinin geliştirilmesine önem verilmektedir.<br />
Modelleme ve benzetimde doğrulama<br />
ve geçerleme süreci çalışmaları<br />
Bu yöndeki yöntem ve süreç geliştirme<br />
4<br />
çalışmaları 1998'e kadar geri giden ve halen<br />
NATO tarafından ve ABD savunma çevreleri<br />
tarafından aktif olarak devam ettirilmekte olan<br />
çalışmalardır. Şekil 1 de<br />
5<br />
Sargent in<br />
çalışmasının ana hatları ortaya konmaktadır.<br />
Bu çalışmalar, <strong>modelleme</strong> ve benzetim<br />
sistemlerinin özel durumlarına odaklanmaktadırlar.<br />
Bu çalışmaların en önemli olanlarından<br />
biri, standartlaşmaya yönelik olan ‘the<br />
Generic Methodology for Verification,<br />
Validation and Acceptance<br />
6<br />
(GM-VV)<br />
çalışmasıdır. Son aşamalarında olan bu çalışma<br />
Simulation Interoperability Standards<br />
Organization (SISO)’nun GM-VV Ürün<br />
Geliştirme Grubu (Product Development<br />
Group - PDG) tarafından yürütülmektedir.<br />
GM-VV çalışma grubunda Fransa, Almanya,<br />
İsveç, Kanada ve Hollanda bulunmaktadır.<br />
GM-VV halen gelişmekte olan bir standart<br />
olduğundan, bu gelişime katkıda bulunmak<br />
Sistem<br />
deney<br />
hedefleri<br />
Sistem<br />
(problem<br />
varlığı)<br />
Deney<br />
Sistem<br />
verisi<br />
Soyutlama<br />
Hipotez<br />
kurma<br />
Gerçek Dünya<br />
Gerekli ek deneyler<br />
(testler)<br />
Teori<br />
geçerleme<br />
Sistem<br />
teorileri<br />
Kavramsal<br />
model<br />
geçerleme<br />
Operasyonel geçerleme<br />
(sonuçlar)<br />
üzere bütün üye ülkelerde aynı şekilde<br />
uygulanabilecek ortak bir altyapı oluşturulmanın<br />
önemi üzerine bu yönde çalışılmaktadır.<br />
Bu bağlamda üye ülkelere özgü<br />
örnek olaylar gerçekleştirilmesi hedeflenmektedir.<br />
Genel Doğrulama ve Geçerleme<br />
Yöntemi (GM-VV) için Gerekçeler<br />
Modelleme ve benzetim uygulamalarının<br />
tümü için geçerli olan genel bir doğrulama ve<br />
geçerleme yöntemi bulunmamaktadır. Var<br />
olan standartlar ve yöntemler ya belirli<br />
teknolojilere bağlıdır (örneğin IEEE 1516.4<br />
standardı HLA’ya) ya da belirli bir geliştirme<br />
yaklaşımına bağlıdır. Bu sebeplerden dolayı,<br />
<strong>modelleme</strong> ve benzetimde doğrulama ve<br />
geçerlemeyi bütün yönleri ile ele alabilen,<br />
gerektiğinde <strong>modelleme</strong> ve benzetim<br />
ürününün özelliğine ve etki alanına göre<br />
uyarlanabilen yöntemlere ihtiyaç vardır.<br />
Bunların ötesinde, doğrulama ve geçerleme<br />
çalışmalarının, standart planlama, uygulama<br />
ve belgelendirme süreçleri olmadığından<br />
çalışmalar birbiriyle karşılaştırılamamaktadır<br />
ve farklı şekillerde yürütülmektedir. Bu da<br />
bilginin paylaşımını zorlaştırarak tekrar<br />
kullanımını engellemektedir.<br />
Günümüzde doğrulama ve geçerleme, ‘proje<br />
odaklı’ olmaktan ‘kurum hizmetine yönelik’<br />
olmaya doğru bir değişim geçirmektedir. Bu<br />
demektir ki doğrulama ve geçerleme, tek bir<br />
proje ile sınırlandırılmaması gereken, birlikte<br />
kullanılabilir ve paylaşılabilir kurum içi<br />
hizmetler olmalıdır. Böyle bir değişim,<br />
güvenilirlik, nesnellik ve kalite değerlendirmesini<br />
dengeleyebilen daha etkin ve etkili<br />
doğrulama ve geçerleme girişimleri ile<br />
Benzetim<br />
deney<br />
hedefleri<br />
Kavramsal<br />
model<br />
Modelleme<br />
Hipotez kurma<br />
Benzetim<br />
model<br />
sonuçları<br />
Belirtim doğrulama<br />
Belirtim<br />
Deney<br />
Gerçekleştirme<br />
Benzetim Dünyası<br />
mümkün olacaktır. Bütün bu gerekçeler<br />
doğrultusunda GM-VV çalışma grubu<br />
oluşturularak<br />
tılmıştır.<br />
GM-VV çalışmaları başla-<br />
Genel Doğrulama ve Geçerleme<br />
Yöntemi (GM-VV) Bileşenleri 6<br />
Genel Doğrulama ve Geçerleme Yöntemi<br />
(GM-VV),<br />
1. ürün,<br />
2. organizasyon<br />
3. süreç<br />
bileşenlerinden oluşmaktadır. Ürün bileşeni,<br />
doğrulama ve geçerleme süresince ortaya<br />
çıkan bütün ürünleri kapsamaktadır. Bu<br />
bileşen, yöntemin formel ve kesin hatlarla<br />
tanımlanmış ve değiştirilmesi ve tartışılması<br />
en az mümkün olan bütün teknik parçalarını<br />
içerir. Süreç bileşeni, doğrulama ve geçerlemenin<br />
bütün teknik ve geliştirme hayat<br />
döngüsü ile ilişkili süreçlerini kapsamaktadır.<br />
Bu süreçler, IEEE sistem geliştirme hayat<br />
döngüsü standardında yer alan süreçler ile<br />
benzeşir. Organizasyon bileşeni doğrulama<br />
ve geçerlemenin uygulanması için en az<br />
gerekli olan kurum içeriğini kapsar. Organizasyon<br />
bileşeni kendi içinde 4 katmandan<br />
oluşur:<br />
1. problem,<br />
2. kabul,<br />
Benzetim<br />
model<br />
belirtimi<br />
Benzetim<br />
modeli<br />
3. doğrulama ve geçerleme<br />
4. bulgu katmanı.<br />
Gerçekleştirme<br />
doğrulama<br />
5<br />
Şekil 1. Modelleme ve benzetim projelerinde doğrulama ve geçerleme (Sargent den uyarlanmıştır)<br />
Bunlara ek olarak, doğrulama ve geçerlemenin<br />
en az maliyet ile gerçekleştirilmesini<br />
61
kolaylaştırmak için GM-VV’nin Bilgi Yönetimi<br />
bileşeni vardır. Bu yaklaşım GM-VV’nin hem<br />
proje odaklı hem de kurum hizmetine yönelik<br />
durumlarına destek verebilmektedir. GM-VV,<br />
doğrulama ve geçerleme ile ilgili bütün<br />
paydaşlara uygun birbiriyle ilişkili üç belge<br />
sunmaktadır.<br />
GM-VV standardı <strong>modelleme</strong> ve benzetim<br />
ürünlerine odaklanmaktadır. Türkiye’nin de<br />
bu çalışmalar içinde yer alması ve çalışmaları<br />
takip etmesi faydalı olacaktır.<br />
D<br />
D<br />
Sonuç<br />
Doğrulama ve geçerleme, genelde yazılım<br />
ürünleri için büyük önem arz etmekte iken<br />
<strong>modelleme</strong> ve benzetim sistemleri için<br />
özellikle önemlidir. Onay mekanizması ile<br />
birlikte ele alınabilecek bu faaliyet türleri için<br />
süreç ve yöntem çalışmaları yapılmaktadır.<br />
Henüz bu sahalar yeni gelişirken Türkiye’de<br />
de benzeri çalışmaların fazla geç kalınmadan<br />
yapılması yararlı olacaktır. Bu ihtiyacı<br />
düşünerek ODTÜ-TSK MODSİMMER, hazır-<br />
r. Ali H. DOĞRU<br />
lıklarını yapmış ve Doğrulama, Geçerleme ve<br />
Onaylama (DGA) konularında çalışan bir<br />
kurul oluşturmuştur. Bu kurul SISO’nun<br />
standart oluşturma faaliyetlerine katılmaktadır<br />
ve ticari yönelimi de olmadığı için sözü<br />
geçen değerlendirme faaliyetlerini yapmak<br />
üzere yapılanmasını hazırlamıştır. Modelleme<br />
ve Benzetim sahasında ulusal tabanda<br />
doğrulama, geçerleme ve onaylama mekanizmalarının<br />
sözü geçen kriterler çerçevesinde<br />
düzenlenmesinde yarar vardır.<br />
KAYNAKÇA<br />
1) Roger S. Pressman, Software Engineering: A Practitioner’s Approach, 6th edition, McGraw-Hill<br />
İnternational Edition, 2005.<br />
2) Barry Boehm, Software Engineering Economics, Prentice hall, 1981, p. 31.<br />
3) Ian Sommerville, Software Engineering, 7th Edition, 2004, Pearson Education Limited<br />
4)<br />
R.G.Sargent, Verification and Validation of Simulation Models, Winter Simulation Conference,<br />
December 13-16, 1998, Washington DC, USA<br />
5) R.G.Sargent,,Syracuse University, Jan 2001<br />
6) http://www.sisostds.org sayfasında PDG:GMV&V dokümanları:<br />
- SISO GM-VV Handbook Release v1.4.3<br />
- SISO GM-VV Reference Manual Release v1.2.3<br />
1992 yılında Southern Methodist University’den bilgisayar bilimleri konusunda<br />
doktora derecesini almış olan Ali Doğru daha önce Elektrik ve Elektronik<br />
mühendisliği konularında yüksek lisans ve lisans derecelerini University of Texas<br />
at Arlington ve İstanbul Teknik Üniversitesi’nden almıştır. Halen ODTÜ Bilgisayar<br />
Mühendisliği Bölümü’nde öğretim üyesidir ve bu bölümde Tezsiz Yazılım<br />
Mühendisliği programının eş kuruculuğu ve yöneticiliği görevlerinde<br />
bulunmuştur.<br />
Yazılım Mühendisliği konusunda ulusal konferansların geliştirilmelerinde katkısı<br />
olmuş ve ilgili konularda özellikle tümleştirmeye dayalı geliştirme yöntemleri sahasında metodoloji ve<br />
belirtim çalışmaları yapmaktadır.<br />
r. Aysu Betin CAN<br />
Doktora derecesini 2005 yılında University of California Santa Barbara, ABD’den<br />
bilgisayar bilimleri alanından aldı. 2006 yılından bu yana Orta Doğu Teknik<br />
Üniversitesi Enformatik Enstitüsü’nde öğretim üyesi olarak görev yapmaktadır. İlgi<br />
alanları içinde otomatik yazılım doğrulama, koşutzamanlı programlar ve güvenliği,<br />
web servisler, biçimsel metotlar yer almaktadır.<br />
Dr.<br />
Sevgi ÖZKAN<br />
Elektrik ve Elektronik mühendisliği konularında lisans ve yüksek lisans<br />
derecelerini 1998 yılında Cambridge Üniversitesi, İngiltere’den almıştır. Bilişim<br />
Sistemleri konularında yüksek lisans ve doktora derecelerini 1999 yılında Londra<br />
Üniversitesi, İngiltere ve 2006 yılında Orta Doğu Teknik Üniversitesi’nden almıştır.<br />
Halen Orta Doğu Teknik Üniversitesi Enformatik Enstitüsü Bilişim Sistemleri<br />
Bölümü’nde öğretim üyesidir.<br />
Sürü Davranış Modeli ve<br />
Kalabalık Simulasyonları Dr. Emrecan ÇUBUKÇU<br />
"... ve binlerce balık<br />
tek vücut olarak dev bir<br />
canavar gibi suları yardılar. Adeta<br />
dönülmez bir şekilde ortak bir kadere<br />
bağlanmışlardı. Peki, bu ahenk nereden<br />
geliyordu?"<br />
17. yüzyıl<br />
anonim<br />
Kuş,<br />
koyun, bazı balık ve böcek türleri gibi<br />
birlikte yaşayan canlıları incelediğimizde,<br />
birlikte hareket etmeleri, toplu halde<br />
yiyeceğe yönlenmeleri ya da tehdit karşısında<br />
dağılıp tekrar birleşmeleri şeklinde gözlem-<br />
lediğimiz ortak davranışlar vardır [1]. Sürü<br />
davranışı olarak adlandırabileceğimiz, birey-<br />
lerin bu koordinasyon içindeki davranışlarını<br />
canlandırma ile ilgili ilk model, 1986 yılında<br />
bilgisayar animasyonları üzerine çalışan<br />
Craig Reynolds tarafından yapılmıştır [2]. Bu<br />
çalışma sonucu elde edilen modelden<br />
önceleri animasyon ve film endüstrisinde<br />
yararlanılmıştır. Daha sonra parçacık fiziğin-<br />
de ve biyoloji alanında av-avcı sistemleri ve<br />
çevre parametreleri ile yiyecek bulma<br />
davranışlarının incelendiği ekosistem simü-<br />
lasyonları geliştirilmiştir. İnsanların da belli<br />
durumlarda sürü davranışına uyduğu kabul<br />
edilerek, askeri <strong>simülasyon</strong>larda otonom<br />
karakterlerin kontrolünde, mimari araştır-<br />
malarda, sosyal robotların geliştirilmesinde,<br />
insansız araç yönetimi ve kitle-kontol yöntem-<br />
leri eğitimlerinde kullanılan kalabalık simü-<br />
lasyonlarının geliştirilmesinde ve bu süreç-<br />
lerin anlaşılmasında da bu modelden yararla-<br />
nılmıştır.<br />
Doğa’da Sürü Davranışı<br />
Doğada<br />
sürü halinde gezmenin bireyler için<br />
çeşitli faydaları vardır. Birey, sürüde olmakla<br />
diğer bireylerin keşiflerinden, tecrübele-<br />
rinden ve ciddi bir sosyal etkileşim<br />
imkânından yararlanır. Yapılan deneylerde,<br />
sürüden ayrı tutulan balıklarda, bir stres<br />
belirtisi olan solunum sıklığının ciddi bir<br />
biçimde arttığı fark edilmiş ve türdeşleri ile<br />
olmanın balık için rahatlatıcı olduğu<br />
görülmüştür [3]. Sürüde olmak, karşı cinsten<br />
yeni balıklarla tanışma olanağı sağladığı için<br />
üreme faaliyetleri açısından da önemlidir.<br />
Şekil 1. Balıklarda sürü davranışı<br />
Sürü<br />
içinde olmanın önemli bir faydası<br />
avcıdan korunma sağlamasıdır. Gözlendiği<br />
üzere, avcı için sürü içinde hareket eden bir<br />
avı yakalamanın zorlukları vardır. Bir çok<br />
hareket eden hedef, avcının türüne göre,<br />
görsel, işitsel ya da titreşimsel sensor<br />
sistemlerinde aşırı yükleme yapar. Avcı tek<br />
hedefe yoğunlaşamaz ve sürüdeki bireyler<br />
için hayatta kalma ihtimali artar [4]. Sürünün<br />
başka bir korunma etkisi de “ çoklu göz”<br />
63
hipotezi ile açıklanmaktadır. Çevreyi<br />
tehlikelere karşı tarama görevi bireylere<br />
dağıtıldığı zaman, toplamda daha büyük alanı<br />
gözleme imkânı sağlanmaktadır. Yerde<br />
yemlenen güvercinlerden bir tanesi uçunca,<br />
diğerlerinin de ilk uçan güvercinin uçma<br />
sebebini görmeden havalanması bunun tipik<br />
örneğini oluşturur. Bu kitlesel işbirliği, sürü<br />
için güçlü bir tetikte olma durumu yarat-<br />
maktadır. Böylelikle bireyler, ortalama tetikte<br />
durma süreleri kısaldığı için beslenmeye<br />
daha çok vakit ayıa r bilmektedir.<br />
Şekil 2. Kritik mesafedeki avcı ve sürü<br />
Yiyecek arama maceraları<br />
da canlı hayatında<br />
önemli bir yer tutar. Sürü içinde olmak çevreyi<br />
tarama görevini bireylere dağıtırken, geniş<br />
bir arama alanı da sağladığı için avantajlıdır.<br />
Geniş bir alana dağılmış yiyecekleri bulmak<br />
söz konusu olduğunda tekil bireylerin<br />
birbirleri ile yarışarak tek başına yiyecek<br />
bulmak yerine, sürü ile gezmeyi faydalı<br />
bulduğu görülmektedir. Avcı sürüleri de av<br />
aramada benzer stratejilerden yararlan-<br />
maktadır. Avcı sürüsünün avı kuşatma<br />
manevralarında, sürünün stratejik olarak en<br />
uygun formasyonda şekillendiği tespit<br />
edilmiştir [5].<br />
Sürü halinde hareket etmenin bir faydası<br />
daha vardır. Sürüyü oluşturan bireylerin yakın<br />
yüzmeleri ya da uçmalarının fiziksel sonucu<br />
ile enerji tasarrufu sağlanır ve böylelikle<br />
daha az besinle daha uzun mesafeleri kat<br />
edebilirler. Göçmen kuşlar V şeklinde<br />
dizilerek, önde uçanın kanat-ucu vortek-<br />
sinden yararlanırlar. Bu sayede normal uçuşa<br />
kıyasla daha az hava direnci ile karşılaşır ve<br />
daha az enerji harcarlar. Tam anlamıyla sürü<br />
canlısı olmasa da, bisikletçilerin de yarışlarda<br />
birbirlerine yaklaşarak aynı amaçla aldıkları<br />
“ draft” ve “ peloton” formasyonlarının hava<br />
direncini %40’ a kadar düşürdüğü tespit<br />
edilmiştir. NASA’ nın 2001’ de yaptığı bir<br />
araştırma, Douglas DC-8 modeli uçağın<br />
arkasında uçan F/A-18 jet uçağında %29 yakıt<br />
tasarrufu sağlandığını göstermiştir.<br />
Sürünün<br />
faydalarından yararlanabilmek için,<br />
birey, sürüyle koordinasyon içinde davra-<br />
nışlar göstermelidir. Sürüden uzaklaşmamalı<br />
ve diğer bireylerle belli bir mesafeyi<br />
korumalıdır. Her birey kendi karakterine ve<br />
fiziksel özelliklerine göre farklılıklar gösterse<br />
de, beraber hareket etme, yiyecek arama ve<br />
gereklilik durumunda avcıdan kaçma<br />
davranışları, sürü ile uyum içinde olmalıdır.<br />
Sürü Simülasyonu<br />
Doğadaki<br />
sürü davranışlarınının simulasyonu<br />
için birey-temelli modeller kullanılır. Paralel<br />
ve dağıtık sistemler literatüründe balık ve<br />
koyun sürüleri, sağlam, kendi başına<br />
organize olabilen dağıtık sistemlere örnek<br />
olarak verilirler. Sürü davranışında kullanılan<br />
birey tabanlı modeller, popülasyondaki<br />
bireylerin yerel etkileşimlerinin geniş çaplı<br />
sonuçlarının olmasına dayanan sistemlerdir.<br />
Bu bireyler bitkiler ya da ekosistemdeki<br />
hayvanlar, trafikteki araçlar, kalabalıktaki<br />
insanlar, bir oyun ya da askeri simülas-<br />
yonlardaki otonom karakterler olabilir. Bu<br />
modelde bireyler kendi kuralları ve karakte-<br />
ristik parametreleri ile tanımlanır [6].<br />
Sürü<br />
davranışı modeli, terminolojide çeşitli<br />
yöntemlerle benzemekle birlikte ciddi<br />
ayrımlar vardır. Sürü davranışında kullanılan<br />
birey-temelli model, farklı görevler üstlenmiş<br />
etmenlerin toplamından oluşan çok-etmenli<br />
sistemlerin altkümesidir. Hücresel oto-<br />
masyon ve söz konusu bireysel-temelli sürü<br />
davranış modeli benzeşirler. Ama hücresel<br />
otomasyonlarda bütün hücreler aynı özel-<br />
liklere sahip olup hareketsizdirler [6]. Ayrıca,<br />
daha çok bir davranış canlandırma yöntemi<br />
olan bu model, optimizasyon metodu olan<br />
“ Parçacık Sürü Optimizasyon” ‘ undan<br />
(Particle Swarm Optimization) farklıdır. Sürü<br />
<strong>simülasyon</strong>una benzetilen diğer bir model,<br />
parçacık sistemleridir. Parçacık sistemleri,<br />
ateş, bulut, duman sprey ve deniz köpükleri<br />
fiziksel olayların <strong>simülasyon</strong>unda kullanılan<br />
sistemlerdir. Sürü davranışında, parçacık<br />
sistemlerinden farklı olarak, sürüyü oluşturan<br />
bireyler birbirinden haberdardır ve canlı<br />
davranışları <strong>simülasyon</strong>unda kullanılır [2].<br />
Craig Reynolds’ dan önce 85’ li yıllardan<br />
başlayarak evvel benzeri çalışmalar olmuştur.<br />
Bunlardan en önemlisi, MIT Laboratu-<br />
arlarından Karl Sims davranışsal kontrollü<br />
hareket eden obje gruplarıdır [8]. Ama bu<br />
çalışmalarda sürü organizasyonu görülme-<br />
mektedir.<br />
Sürü Kuralları<br />
(a) (b) (c)<br />
Şekil 3. Zırhlı konvoy, yol takip eden,<br />
çizgisel formasyondaki sürü davranışı<br />
Craig Reynolds’ un yaklaşımında sürü<br />
lidersizdir ve üç basit kuralla çalışır [7].<br />
I. Birleşme:<br />
Her birey sürüden ayrılmamaya<br />
çalışır ve görüş alanındaki en yakın<br />
komşularına yakın durur. Bu kural, bireyin<br />
sürünün en ortasına geçmek isteyeceği<br />
şekilde değiştirilebilir. Sürü elemanlarının<br />
hepsinin sürünün en ortasına doğru geçme<br />
eğilimi sonucu oluşan bu karmaşa, sürü<br />
davranışının gözlemci açısından en tipik<br />
davranışını oluşturur.<br />
II. Ayrılma:<br />
Sürü elemanları ortalıkta gezer-<br />
ken ve sürünün ortasında kendini güvene<br />
almaya çalışırken birbirleriyle de çarpışma-<br />
maya çalışırlar. Bu sürüde yerel kalabalık-<br />
laşmayı önleyip eşit yoğunlukta bir dağılım<br />
sağlar.<br />
III. Hizalama: Her birey komşu<br />
bireyin hızına<br />
Şekil 4. sürü kuralları, a) birleşme, b) ayrılma ve c) hizalama<br />
uymaya çalışır. Bu aynı zamanda bireyin<br />
çarpışma kontrolünde de kolaylık sağlar.<br />
Çevresel Etkenler ve Diğer Davranış<br />
Düzenleri<br />
Bu üç temel kuralın yanında <strong>simülasyon</strong>un<br />
gerçeğe yaklaşması ve daha başarılı bir<br />
davranış canlandırması için, bireyin hareke-<br />
tini etkileyen yüzey topografisinin, hareketlisabit<br />
özel fonksiyonlu objelerin ve hava<br />
durumu, akıntılar gibi çevresel etmenlerin de<br />
işe katılması uygun olacaktır. Çevresel<br />
etmenlere bağlı davranışların en önemlisi<br />
engellerden kaçınma davranışıdır. Birey,<br />
diğer bireylere göre konumunu ayarlarken bir<br />
yandan çevredeki objelerle de çarpışmaya<br />
çalışır. Bazen kaya parçası, yanan zırhlı bir<br />
araç veya geniş bir ağaç gövdesi gibi büyük<br />
bir objeye çarpmamak için sürü parça-<br />
lanabilir, sonra birinci kural çerçevesinde<br />
tekrar birleşir. Birleşme ağırlık merkezine<br />
göre olacağı için ayrılmadan oluşan geçici<br />
küçük sürü, büyük parçaya katılmak için<br />
hızlanır. Bu da doğada çok rastlanan karak-<br />
teristik bir davranıştır.<br />
Başka<br />
bir karakteristik davranış gezinme<br />
davranışıdır. Birey, belli bir yarıçapta rastgele noktalara ziyaretler yapar [9]. Bu ziyaretler<br />
yiyecek ya da başka bir ilgi nesnesi bulma<br />
ihtimalini arttırır. Gezinme davranışı otonom<br />
karakterde merak duygusu olduğu izlenimi<br />
yaratan bir davranış modelidir.<br />
Sürünün<br />
yiyecek arama ve yiyeceğe<br />
yönelmesi,<br />
canlı davranış simulasyonları için<br />
eklenmesi gereken davranış düzenle-<br />
rindendir. Sürüde bir bireyin yiyecek bulunca<br />
yiyecek pozisyonuna doğru yönlenmesi,<br />
önce komşularının sonra da bütün sürünün<br />
zincirleme olarak yiyeceğe yönlenmesine<br />
neden olur. Yiyecek yerine avcı varlığı ya da<br />
başka bir tehlike olduğu durumda aynı<br />
hareketin tersi gerçekleşir. Kurt varlığında<br />
koyun sürüsünün dağılması ya da patlama<br />
anında gösterici grubun dağılıp patlama<br />
yönünden uzaklaşacak şekilde koşmaları bu<br />
davranışa örnek olarak verilebilir.<br />
Bu davranışlara ek olarak önceden belirlen-<br />
miş bir yolu takip etme, bölgeyi koruma, geri<br />
çekilme, kuşatma, nişan alma, ateş etme,<br />
belli bir bireyi koruma, lideri takip etme, yol<br />
bulma, çizgisel “ V” şekilli çeşitli formas-<br />
yonlara<br />
geçme gibi davranış modelleri<br />
eklenebilir [11].<br />
Karar verme<br />
Bu üç temel kural ve diğer objeden sakınma,<br />
yiyecek ve avcı varlığı gibi çevresel faktörler<br />
bireyin hız vektöründe bir değişme yara-<br />
tacaktır. Her etki, birey üzerinde manyetik<br />
alana benzetilebilecek itme ya da çekme<br />
kuvveti oluşturur. Örneğin Reynolds ’ un ilk<br />
kuralı,“ birleşme ” , bireye sürünün merkezine<br />
ya da en yakın komşuya doğru bir çekim<br />
kuvveti verir. Yakında avcı varlığı ise güçlü,<br />
uzaktaki bir engel ise uzaklığa göre değişen<br />
şiddette itici bir kuvvet olarak kendini<br />
gösterecektir. Bu itme ve çekme kuvvetlerinin<br />
dengesi bireyin <strong>simülasyon</strong>da akıllı gibi<br />
görünen hareketini oluşturur. Bireyin arka-<br />
daşına yakın durmaya çalışırken, ağaca da<br />
çarpmamaya çalışması gibi iki farklı dav-<br />
ranışın aynı anda uygulanması gerektiği<br />
zamanlarda, sonuç davranış kararını model-<br />
lemek için çeşitli yöntemler kullanılır. Bütün<br />
etkilerin belirli katsayılarla toplanıp normalize<br />
edilmesi ya da öncelik sıralaması ile az<br />
öncelikli davranışların elenmesi en basit<br />
yöntemlerdir [10]. Böylelikle engellere çarp-<br />
ma en yüksek öncelikli olarak atanırsa,<br />
bireyin engelle karşılaşınca engelden kaçın-<br />
ma davranışı yapar, engel tehlikesi ortadan<br />
kalkınca tekrar sürüye katılır. Avcıdan kaçma<br />
davranışı yüksek öncelikli olursa, birey algı<br />
alanında avcı varken, beslenme faaliyeti,<br />
çapkınlık denemeleri ve sürü kurallarını boş<br />
verecektir. Belki avcının son derece yakın<br />
olması durumunda, simü-lasyonu izleyenin<br />
“ panik” olarak adlandırabileceği bir dav-<br />
ranışla kayalara çarpacaktır.<br />
Her bireyin karakterinin çeşitlenmesi de<br />
canlandırma gerçekçiliğini arttıracaktır.<br />
Simülasyonda sürü elemanının kendine ait<br />
veri yapısında tutulan ve sürüyü oluşturan<br />
canlı türüne göre belli limitler dahilinde<br />
çeşitlenen özellikler vardır. Maksimum hız,<br />
vücut ağırlığı ve hacmi gibi fiziksel özellikler,<br />
merak ve cesaret gibi kişisel özellikler, enerji,<br />
moral ve açlık gibi anlık durumlar buna örnek<br />
olarak verilebilir. Bütün bu parametreler,<br />
bireyin üzerindeki toplam etkinin hesaplan-<br />
masına katıldığında daha karmaşık ve ilginç<br />
davranışlar görülmeye başlar. Bir sualtı<br />
ekosistem <strong>simülasyon</strong>unda çok aç bir<br />
balığın, köpekbalığının önündeki yiyeceği<br />
kapmasına rastlanılabilir. Ya da bir harekât<br />
<strong>simülasyon</strong>unda, kişisel merak katsayısı ile<br />
orantılı olan gezinme yarıçapının artması<br />
yüzünden mangası ile görsel teması yitirip<br />
kaybolmuş meraklı bir otonom piyadeye<br />
rastlanabilir.<br />
Görüş Alanı ve Sürü Formasyonları<br />
Simülasyonda<br />
bireyin sınırlı bir görme açısı<br />
ve uzaklığı olması gerçekçiliği arttıracaktır.<br />
Sürü elemanı dış dünyanın görebildiği<br />
kısmına göre davranışları ayarlayacak,<br />
avcı nın,<br />
engel ya da komşularına karşı<br />
gösterdiği davranış buna bağlı olacaktır.<br />
Kuşlar genellikle sürünün tümünü görebilir.<br />
Bulanık suda hareket eden balıklar ise<br />
sadece yakındakileri görür. Siste aralarında<br />
işitsel iletişim imkânı olmadan, gizlice<br />
ilerleyen askerler de sadece yakınındakilerin<br />
davranışlarını dikkate alır. Görüş mesafesi ise<br />
bulanık su, sis duman gibi etkilerle ortam<br />
parametrelerine de bağlı olmakla beraber<br />
türe göre değişmektedir. Bir savaş uçağı<br />
filosunda, radarıyla ilerleyen bir uçağın görüş<br />
açısı 360° kabul edilebilir. Kuşların görüş alanı<br />
yaklaşık 360 ° , balıklarların 270° derece<br />
civarında ve insan gözü de 180° derecedir.<br />
Görüş açısı ve görüş mesafesi sürü formas-<br />
yonunu ve davranış karakteristiğini etkiler.<br />
Bunlara ek olarak canlı gözlerinin, baştaki<br />
yerleşimine göre de bu komşu seçimi dolayısı<br />
ile formasyon değişebilir. Gözleri önde olan<br />
canlılar önlerindekini esas alırken göz yer-<br />
leşimi yanlara doğru olanlar sağ ve solundaki<br />
sürü bireylerini dikkate alır.<br />
Şekil 5. Sürü ve engellerden kaçınma davranışı Şekil 6. Birey, sürü davranışı sırasında<br />
sınırlı görme açısı ve mesafesindeki komşularının<br />
pozisyonunu dikkate alır.<br />
0<br />
r<br />
65
Saklanarak, gizlice ilerleyen bir özel hareket<br />
birliği ise görüş alanı daha dar ve daha kısa<br />
olup her tim üyesi diğerini bir çizgi halinde<br />
takip eder. Böylelikle geniş bir hedef<br />
oluşturmamış olurlar. [9]. Birbirleri ile telsiz<br />
iletişimi kesilmiş ve sadece görsel iletişim<br />
kurabilen zırhlı araç birliğinin hareketi, sürü<br />
davranışını andırabilir.<br />
Şekil 7. Türk yıldızları formasyon uçuşu<br />
Sürü Davranış Modellerinin Çeşitli<br />
Uygulamaları ve İnsan Kalabalıkları<br />
Miting, yağma<br />
veya alışveriş merkezinde<br />
beraber gezenler gibi belli ortak bir amacı<br />
olan ve ortak bir duyguyu paylaşan insan<br />
gruplarını kalabalık olarak adlandırabiliriz.<br />
Kalabalıkta her bireyin görüş ve işitme<br />
kabiliyeti, enerji düzeyi, sakinlik, kızgınlık gibi<br />
temel duygu durumları farklıdır. İnsanların<br />
kalabalıktaki bireysel davranışlarında karma-<br />
şık hareket düzenleri olsa da, stres altında<br />
sürü davranışları devreye girer. Bu durum<br />
ayaklanmalarda, yangından ya da vahşi<br />
hayvandan toplu halde kaçışlarda görülebilir<br />
[12].<br />
Kalabalık<br />
<strong>simülasyon</strong>ları, grup dinamiği ve<br />
kalabalık psikolojisine dayanır ve genellikle<br />
güvenlik planlamada kullanılır. Sosyal<br />
toplantılar, protestolar, isyanlar, konserler,<br />
spor olayları ve dinsel seremoniler kolektif<br />
sosyal davranışlara örnektir. Doğal ya da<br />
doğal olmayan olaylar, panik yaratarak<br />
bireylerde kaotik bir körlüğe neden olur.<br />
Birçok olay kontrollü başlayıp, acil kararlar<br />
alınması gereken yıkıcı durumlara dönü-<br />
şebilir. Bu durumlarda kalabalığın dinami-<br />
ğinin anlaşılması anarşi potansiyelinin azaltıl-<br />
masında hayati rol oynar. Tehlike durum-<br />
larında kontrol birimleri olan polisler, ulusal<br />
güvenlik ve ordu kalabalık kontrol eğiti-<br />
minden geçirilmelidir. Kitle hareketlerinin<br />
anlaşılması ve bu alandaki <strong>simülasyon</strong>ların<br />
kullanılması<br />
oynayacaktır.<br />
bu eğitimlerde kritik rol<br />
Kitle hareketlerinin matematiksel<br />
olarak anla şılması ve <strong>simülasyon</strong>u;<br />
kitle hareketlerinin kontrolü, panik<br />
durumundaki prosedürlerin geliştiril-<br />
mesi ve uygulanması, yaya trafiği<br />
incelemeleri ve kapalı mekânlardaki<br />
gezi alanlarının düzenlenmesi gibi<br />
amaçlarla kullanılabilir. Bu sistem-<br />
lerle; sokakta yanan bir arabadan<br />
kaçan insanlar, kalabalıktaki aile gibi<br />
alt grupların dinamik etkileri, stadyum<br />
boşalırken kapı genişliğinin ve sayı-<br />
sının etkisi, yaya yolu planlama, fela-<br />
ketlerden korunma, acil durumun<br />
yönetimi, güvenlik, kontrol noktası<br />
<strong>simülasyon</strong>ları ya da bomba patla-<br />
dığında bina içindeki kalabalık<br />
reaksiyonları gibi özel durumlar<br />
canlandırılıp sanal deneyler yapıla-<br />
bilir.<br />
Bu ama çlarla birey temelli modeller 1990 ’ dan<br />
beri; tedarik zinciri optimizasyonları, lojistik,<br />
tüketici davranışı <strong>modelleme</strong>leri, kulaktankulağa<br />
ve sosyal ağ etkileri, dağıtık<br />
hesaplama, işgücü yönetimi, borsa yönetimi,<br />
trafik sıkışıklığı analizleri, salgın hastalık ve<br />
biyolojik savaş tehditleri incelemelerinde<br />
kullanılmaktadır.<br />
Sürü<br />
davranış modellerinin filmlerde ilk<br />
kullanımı Walt Disney ’ in çizgi filmi “ Aslan<br />
Kral” daki antilop sürüsü ve Tim Burton ’ un<br />
“ Batman’ ın Dönüşü” filmindeki yarasa ve<br />
penguen ordusunun canlandırılmasında<br />
olmuştur. Daha sonra da sayısız film ve<br />
animasyonlardaki kalabalık ve sürü canlan-<br />
dırmalarında kullanılmıştır. Bu modelin, her<br />
bireyin hayatta kalmak için savaşarak,<br />
toplamda gerçekçi bir savaşı canlandır-<br />
masının film dünyasında en bilinen örneği<br />
Şekil 8. Gerçek zamanlı kalabalık animasyonu<br />
ve özel formasyonlar<br />
(sayısal medya kenti Seul, Junghyun Ahn)<br />
“ Yüzüklerin Efendisi” filmindeki savaş<br />
sahneleridir. Bu savaş sahneleri WTA Digital<br />
firmasının Massive yazılımı ile yapılmıştır.<br />
Massive yazılımı sadece film ve animasyonda<br />
değil, birçok ciddi mühendislik simülas-<br />
yonlarında da kullanılmaktadır.<br />
İsrail teknoloji enstitüsü Technion, grup<br />
formasyonundaki teröristlere saldıran insan-<br />
sız hava araçları (IHA) sistemini geliştirmiştir.<br />
Sürü davranışı ile hareket eden araçlar, sivil<br />
ve düşman hedeflerin olduğu kalabalık<br />
alanlarda yüksek kesinlik ve esneklikle görevi<br />
Şekil 9. birey temelli robotlar organize olarak<br />
karmaşık görevleri yerine getirebilirler.<br />
tamamlamışlardır. Sistem tamamen otonom<br />
olarak tasarlanmıştır, fakat istendiği zaman<br />
operatör kontrolü verilebilmektedir. Bu<br />
metotla küçük bir grup operatör, birer IHA<br />
yerine çok sayıda IHA ’ da aynı anda emirler<br />
verebilmektedir [13].<br />
Robotların<br />
sürü davranışı ile ilgili çalışmalar<br />
yapılmaktadır. Birbirleri ile iletişim halindeki<br />
robotların örgütlendikleri zaman bireysel<br />
olarak yapamayacakları kompleks işleri<br />
yapabilmeleri, robotik biliminin ilgi çekici<br />
konularındandır. Ülkemizde de bu konuda<br />
çalışmalar yapılmakta ve üretilen robotların<br />
insansız hava araçlarının koordinasyon-<br />
larında ve mayınlı bir alanda güvenli bir kori-<br />
dor açmak ya da savaş alanında iletişim ağı<br />
oluşturmak gibi görevlerde kullanılması<br />
öngörülmektedir [14].<br />
Askeri <strong>simülasyon</strong>larda ve bilgisayar oyunla-<br />
rında da otonom karakterler nadiren tek<br />
başına olup, genellikle birbirine yakın gruplar<br />
halinde gezerler. Bu sırada birbirine çarp-<br />
mamaya çalışırken bir yandan da birliğinden<br />
uzaklaşmamaya çalışarak basit sürü davra-<br />
nışı gösterirler. Bu tür simulasyonlarda, asker<br />
bireylerin sürü davranışına ek olarak, saldırı,<br />
korunma-kollama, geri çekilme veya yürüme<br />
formasyonları gibi fazladan özellikleri vardır.<br />
Amerikan ordusu sivil kalabalıkların askeri<br />
operasyonlardaki doğrudan etkisini araştır-<br />
maktadır. Sivil kalabalıkların operasyonlarda<br />
önemli bir rol oynadıkları, Somali, Irak ve<br />
Bosna gibi örneklerde görüldüğü üzere,<br />
operasyon sırasında kitle hareketlerinin<br />
kontrolü kaybedilebilir, sivillerin vurulması ya<br />
da sivillerin arasına karışmış karşı kuvvetlerin<br />
saldırısı ger çekleşebilir. Somali ’ de, Birleşmiş<br />
Milletler birliklerine sivil kalabalığın içinde<br />
taş atan kadın ve çocuklarla karşılaşılmıştır.<br />
Bu bilgilere rağmen kalabalıkların hareket-<br />
lerinin eksikliği askeri <strong>simülasyon</strong>larda göze<br />
çarpmaktadır. Harekat senaryolarında, sivil<br />
kalabalığın ve gayri-muhariplerin yokluğu<br />
realizmden ciddi bir uzaklaşmaya sebep<br />
olmaktadır. Bu amaçla askeri <strong>simülasyon</strong>lar<br />
için federe düzeyinde HLA uyumlu ve RTI<br />
altyapısı destekli bir kalabalık federesi<br />
geliştirmeye yönelik çalışmalar vardır [14]<br />
Sonuç<br />
olarak insan kalabalığındaki ya da<br />
hayvan sürüsündeki her birey, “ kendi<br />
KAYNAKÇA<br />
1) Alternating steady state in onedimensional<br />
flocking, Journal of Physics<br />
A:Mathematical and General.<br />
http://arxiv.org/abs/condmat/9811336v1.<br />
Retrieved June 13, 2008.<br />
2) Reynolds, C. W. (1987) Flocks, Herds,<br />
and Schools: A Distributed Behavioral<br />
Model, in Computer Graphics, 21(4)<br />
(SIGGRAPH ’ 87 Conference<br />
Proceedings) pages 25-34<br />
3) Abrahams, M. and Colgan, P. Risk of<br />
predation, hydrodynamic efficiency, and<br />
their influence on school structure.<br />
Environmental Biol of Fishes 13, 3, pp<br />
195-202, 1985.<br />
4)<br />
Milinski, H. and Heller, R. Influence of a<br />
predator on the optimal foraging<br />
behavior of sticklebacks. Nature 275,<br />
pp642-644. 1978.<br />
5) Partridge, B. Johansson, J and Kalish, J.<br />
The structure of schools of giant bluefin<br />
tuna in Cape Cod Bay. Environmental<br />
Biology of Fishes 9: 3-4. pp 253. 1983.<br />
6) Individual-Based Models by Craig<br />
Reynolds,<br />
http://www.red3d.com/cwr/ibm.html<br />
7) Steering Behaviors For Autonomous<br />
Characters, Craig W. Reynolds<br />
8) Sims, K., Locomotion of Jointed Figures<br />
Over Complex Terrain, SM thesis, MIT<br />
Media Lab, currently in preparation,<br />
April 1987.<br />
Şekil 10. Acil durum karşısında kalabalık davranış simulasyonu (CAE, Simulasyon ve <strong>modelleme</strong> teknolojileri)<br />
türünden en yakın bireye yakın dur”,<br />
“ engellere dikkat et”, “ ses duyunca kaç”,<br />
“ yuvayı savun” ya da “ cephane bittiyse<br />
saklan” gibi belli kurallara uyar. Birey,<br />
pozisyonu, görüş alanı, fiziksel kapasitesi ve<br />
duygusal durumu gibi kendi bireysel<br />
parametreleri ile diğer sürü üyeleri davra-<br />
nışları ile birlikte çevresel faktörleri değer-<br />
lendirir, kural seti doğrultusunda kararını<br />
vererek hareket eder. Bu bireysel hareketlerin<br />
toplamı, sürüyü ya da kalabalığı akıllı bir<br />
9) AI for Game Developers, By David M. Bourg, Glenn Seman<br />
canlıymış gibi gösteren akışkan bir hareket<br />
oluşturur. Bu kitle hareketlerinin anlaşılması<br />
ve canlandırılabilmesi ile, biyoloji, fizik,<br />
bilgisayar bilimleri, sosyoloji, mimari ve rob-<br />
otik gibi çeşitli branşlarda çarpıcı çalışmalar<br />
yapılmakta, kalabalık kontrolü eğitimlerin-<br />
den, askeri <strong>simülasyon</strong>lara çeşitli uygulama<br />
sahaları ortaya çıkmaktadır.<br />
10) Programming Game AI by Example, Mat Buckland Wordware Publishing, Inc<br />
11) Massive Battle: Coordinated Movement of Autonomous Agents Alberto Boccardo, Rosario De Chiara<br />
and Vittorio Scarano ISISLab - Dipartimento di Informatica ed Applicazioni “ R.M. Capocelli”<br />
Universit`a degli Studi di Salerno<br />
12) Martin Nygren. Simulation of human behavior in stressful crowd situations. Master’ s thesis, Royal<br />
Institute of Technology, Stockholm, Sweden, 2007. 5<br />
13) Pini Gurfil and Alfred M. Bruckstein, Autonomous Unmanned Aerial Vehicle Swarms: Optimal Self-<br />
Organization and Control for Search and Hunt Missions,<br />
14) Hande Çelikkanat1 Contact Information and Erol Şahin, Steering self-organized robot flocks through<br />
externally guided individuals, Kovan Research Lab., Department of Computer Eng, Middle East<br />
Technical University, Ankara, Turkey<br />
15)<br />
Mikel D. Petty , Frederic D. McKenzie, Ryland C. Gaskins, and Eric W. Weisel, Developing a Crowd<br />
Federate for Military Simulation<br />
Dr.<br />
Emrecan ÇUBUKÇU<br />
1995-2004 yılları arasında Hacettepe Üniversitesinde araştırma görevlisi<br />
olarak çalışmış, doktora tezi kapsamında, güçlü bir nanoteknoloji aracı olan<br />
atomik kuvvet mikroskop cihazının, kontrol, veri analizi ve 3D görselleştirme<br />
yazılımlarını geliştirmiştir. Çeşitli yazılım firmalarında danışmanlık ve proje<br />
yöneticiliği görevlerinde bulunduktan sonra, kurucu ortağı olduğu Reo-Tek<br />
firmasında, 2006 yılında Tubitak desteği ile ilk yerli 3B tarayıcı ve Etkivizyon®<br />
cihazının tasarım ve üretiminde görev almıştır. Bu projelerden sonra, yaratıcı<br />
mobil oyunlar, alternatif insan-makine arayüzleri ve sivil simulasyon<br />
alanlarında çalışmalar yapmıştır. Şu anda Odtü Endüstriyel Tasarım<br />
Bölümünde yarı zamanlı dersler vermekte, müzecilikte yeni teknolojilerin<br />
kullanımı ve antik kent canlandırma konularında projeler gerçekleştirmektedir.<br />
67
Modelleme ve İyileştirme Çalışmalarında Farklı Bir Anlayış:<br />
Sistem Düşüncesi ve<br />
Soft Systems Methodology<br />
Hakan SİPAHİOĞLU, SSM<br />
Modelleme ve <strong>simülasyon</strong>un temel amacının<br />
belirli bir sistemin davranışının bu sisteme<br />
ilişkin pek çok unsurun (örneğin girdiler,<br />
değişkenler, süreçler, çıktılar vs.) ve bu<br />
unsurlar arasındaki ilişkilerin belirlenmesi<br />
yoluyla soyutlanarak, gözlemlenen sistemin<br />
kavramsal bir modelinin oluşturulması<br />
olduğunu söyleyebiliriz.<br />
Mühendislik disiplinlerinin sosyal<br />
bağlamdan bağımsız çalıştığını ileri<br />
süremeyiz, ancak hemen hemen tüm<br />
mühendislik dallarının odaklandığı<br />
çalışmalar genel olarak teknik bir<br />
boyutta ilerler. Endüstri mühendisliği<br />
ise, <strong>modelleme</strong> konseptine “insan<br />
etkinliğine dayalı sistemlerin” iyileştirilmesi<br />
perspektifiyle yaklaşır. Bu<br />
nedenle geleneksel <strong>modelleme</strong> yaklaşımları<br />
insan etkinliğini <strong>modelleme</strong>de<br />
kimi zaman efektif sonuçlar<br />
vermemekte, çoğu kez kullanılabilir<br />
dahi olmamaktadır.<br />
Bu yazının konusunu, insan odaklı sistemlerin<br />
modellenmesine farklı bir bakış açısı getiren<br />
Sistem Düşüncesi konsepti ve bunun bir<br />
türevi olan Soft Systems Methodology<br />
oluşturmaktadır.<br />
Geleneksel Modelleme Yöntemleri:<br />
Yöneylem Araştırması ve Simülasyon<br />
Endüstri mühendisliği disiplini temelinden<br />
bakıldığında, belirlenmesi gereken unsurların<br />
net bir şekilde ortada olduğu, “iyi<br />
yapılandırılmış” problemler, Yöneylem<br />
Araştırması metodolojileriyle modellenebilir.<br />
Burada iyi yapılandırılmış problemden kasıt,<br />
doğru algoritmanın uygulanmasıyla doğru<br />
sonucun alınabileceği problemlerdir. Bir<br />
başka deyişle, iyi yapılandırılmış bir problem,<br />
sistemin halihazırdaki durumunun (ve bahsi<br />
geçen unsurlarının), sistemin ulaşılması<br />
arzulanan durumunun (ideal/optimal olsun ya<br />
da olmasın) kolaylıkla tanımlanabilmesi, ve<br />
aynı zamanda da mevcut durumdan<br />
arzulanan duruma nasıl ulaşılabileceğinin<br />
oldukça<br />
olmasıdır.<br />
açık bir biçimde bilinebiliyor<br />
Örneğin kar maksimizasyonunu amaçlayan<br />
bir reel sektör firmasının en iyi üretim<br />
planlamayı yapabilmesi için bir model<br />
geliştirmek istediğimizi varsayalım. Bu<br />
problemde Yöneylem Araştırmasına güvenebilmemiz<br />
için asgari şu bilgilere sahip<br />
olmamız yahut bunlar hakkında varsayım<br />
yapabilmemiz gerekir:<br />
Her bir ürün için dönemsel talebin<br />
bilinmesi veya olasılıksal olarak ifade<br />
edilebilmesi<br />
Ürünlerin maliyetleri<br />
Bu ürünler için ihtiyaç duyulan kaynaklar<br />
(işgücü, hammadde, vs.) ve bu kaynakların<br />
kapasiteleri<br />
Talep-fiyat ilişkisinin matematiksel olarak<br />
gösterilebiliyor olması<br />
Çıkan ürünlerin kalite oranı, kalitesiz<br />
ürünlerin tespit edilme olasılığı<br />
Eğer yukarıdaki bilgilere az çok sahipsek,<br />
üretim planlamasını optimize etmeyecek<br />
ancak en azından yardımcı olabilecek bir<br />
model ortaya çıkarabiliriz. Bu modele<br />
uygulayacağımız algoritma, bize en doğru<br />
sonucu vermeyecekse de, yapılabilir<br />
(feasible) bir çözüm sunacağını düşünebiliriz.<br />
Ancak işini ciddiye alan bir üretim planlamacı,<br />
salt bu bilgilerle oluşturulan bir<br />
modelin asgari şunları ihmal ettiğini görecektir:<br />
Rakip ürünler ve bunların fiyatlandırma ve<br />
üretim politikaları, bu ürünlerin kendi<br />
talebimize olan etkisi<br />
İkame ürünler (örneğin fıstık yerine<br />
fındık), bunların fiyatlandırma ve üretim<br />
politikaları, bu ürünlerin kendi talebimize<br />
olan etkisi<br />
Tümleyici (complementary) ürünler<br />
(örneğin çay - çay şekeri), ve yine bunların<br />
üretim, fiyat ve talep bilgileri<br />
Liste elbette ki bunlarla sınırlı değildir. Talebi,<br />
maliyeti, fiyatı ve bunlarla ilişkili ikincil<br />
unsurları etkileyen veya gerçekte var olan<br />
ama <strong>modelleme</strong> uğruna görmezden<br />
geldiğimiz veya sabit olduğunu varsaydığımız<br />
daha pek çok faktör yazılabilir. Bu<br />
nedenle üretim planlama probleminin<br />
aslında o kadar da iyi yapılandırılmış<br />
olmadığını söyleyebiliriz.<br />
Böyle bir durumla karşılaşıldığında, bir<br />
Endüstri Mühendisi ikinci kozunu oynayacaktır,<br />
ki buna <strong>simülasyon</strong> diyoruz.<br />
Simülasyonu kullanarak bir problemi optimal<br />
sonucuna ulaştırmak çok zor, hatta imkansızdır.<br />
Çünkü incelediğimiz durumun “iyi<br />
yapılandırılmamış” bir problem olduğunu<br />
kabul ederek <strong>modelleme</strong> yaparız; bu aynı<br />
zamanda bir amaç fonksiyonumuzun olmadığı<br />
anlamına gelir. Çünkü <strong>simülasyon</strong><br />
çözümlerine, sistemin matematiksel olarak<br />
ifade edilebildiği ancak içindeki değişkenlerin,<br />
sistemin çıktılarına olan etkilerini<br />
doğrudan göremediğimiz bu tür durumlarda<br />
başvurulduğu için, hangi değişkenlerin hangi<br />
oranlarda istenen çıktılara katkı yaptığı net<br />
olarak ortaya koyulamamaktadır.<br />
Yine de, hayali üretim planlama sorumlusu,<br />
Yöneylem metodolojisini kullanırken ihmal<br />
ettiği faktörleri bu kez modele dâhil edebilir<br />
ve böylelikle gerçek durumun daha geçerli<br />
bir <strong>modelleme</strong>sine sahip olur. Bir tuşla en iyi<br />
sonucu elde edemeyecek olsa da, çeşitli<br />
alternatif stratejileri <strong>simülasyon</strong>da uygulayarak<br />
en iyiye yakın bir strateji belirleyebilir.<br />
Ancak deneyimli bir üretim planlamacısının,<br />
bununla yetinmeyeceğini düşünüyorum.<br />
Çünkü kendisi şunu iyi bilir ki, teknoloji-insan<br />
etkileşiminin olduğu tüm sistemler sosyoteknik<br />
sistemlerdir ve en iyi yapılandırılmış<br />
görünen problemlerde bile insan faktörü<br />
belirgin bir rol oynar. Peter Checkland’a göre:<br />
“kötü yapılandırılmış problemlere nicel<br />
teknikler, sistematik bilgiler, yapısal mantık<br />
ve organize yaratıcılıkla yaklaşmak, ana<br />
amaç ve hedeflere ilişkin olan birincil<br />
belirsizlikle baş etmekte yetersiz kalır.” 1<br />
Örneğin yukarıda kurduğumuz problemlerin<br />
temelinde çağdaş ekonominin “insan<br />
rasyonel bir varlıktır” varsayımının yattığı<br />
görülecektir, başka türlü arz-talep eğrisini<br />
kurup fiyatlandırmamızı ona göre yapamayız.<br />
Bir diğer varsayım, “mücbir sebepler”in<br />
fabrikayı etkileyemeyeceği yönündedir.<br />
Doğal afet, savaş veya seferberlik gibi<br />
durumların yaşanma ihtimalini <strong>modelleme</strong> ve<br />
<strong>simülasyon</strong>a yansıtmak imkânsız değilse de<br />
çok zordur ve ciddi hata payı içerir. Aynı<br />
şekilde, kapasite arttırmak için çalışanlara<br />
yaptırılacak fazla mesai modellenebilir ancak<br />
bu mesaiye işçilerin vereceği tepkinin<br />
boyutlarını (örneğin hoşnutsuzluk) ve bu<br />
tepkinin sonuçlarını (çalışmayı reddetme, iş<br />
yavaşlatma, iş değiştirme) simüle edilebilir<br />
kılacak sayısal veriler elde etmek imkânsıza<br />
yakındır.<br />
İkinci bir örnekle açıklayalım;<br />
Yöneylem <strong>modelleme</strong>si başlığı altında<br />
bahsedilen ürünlerin kalite oranı ve kalitesiz<br />
ürünlerin tespit edilme olasılığını <strong>simülasyon</strong>a<br />
da dahil edebileceğiniz gibi;<br />
ıskartaya çıkan veya satışa sunulan ancak<br />
kalitesiz olduğu için geri dönen ürünleri de<br />
modele koyabilir, hatta bunların geri<br />
dönüşümünden kurtarabileceğiniz kimi batık<br />
maliyetleri de hesaplayabilirsiniz. Ancak<br />
mesele bununla sınırlı değildir, örneğin<br />
kalitesiz ürün satışından doğan saygınlık<br />
kaybı (loss of goodwill) nasıl modellenecektir?<br />
İnsan unsurunu içeren her sistemde bu tür<br />
problemlerle karşılaşılması gayet olağandır.<br />
Pek çok <strong>modelleme</strong> ve <strong>simülasyon</strong> çalışmasında,<br />
bu tür beşeri faktörlerin ihmal<br />
edilmesi oluşturulan modelin faydalı olmasını<br />
engellemez. Bunda modellenen sistemin<br />
sınırlarının belirlenmesi (boundary setting)<br />
işleminin nispeten kolay olması baş etmendir.<br />
Bu kolaylık şuradan ileri gelir: Endüstri<br />
haricindeki mühendislik disiplinleri, belirli bir<br />
hedefe ulaşmaya çalışan (goal-seeking)<br />
sistemler tasarlarken, endüstri mühendisleri<br />
amaçsal (purposeful), yani sistem içindeki<br />
unsurların farklı amaçlara göre hareket<br />
edebildiği sistemlerle uğraşır.<br />
(Sınır belirleme demişken burada bir parantez<br />
açmak gerekebilir. Matematik hariç bütün<br />
sistemlerin açık (sistem dışı etmenlerle<br />
etkileşim halinde) sistemler olduğu gerçeğinden<br />
hareketle, kusursuz bir model<br />
kurulamayacağı, çünkü kurduğumuz modelin<br />
eninde sonunda bir kısım etkileşimleri yok<br />
saymak zorunda kalacağı söylenebilir. Bu<br />
yüzden, <strong>modelleme</strong> çalışmasına başlamadan<br />
önce hangi unsurların modele dâhil edilmesi<br />
gerektiğine dair yapılan çalışma sınır<br />
belirlemedir.)<br />
Ancak öyle durumlar vardır ki, <strong>modelleme</strong>k<br />
veya simüle etmek için birçok etmeni yok<br />
saymak gerekir ve bu nedenle modelin<br />
gerçeği temsil yeteneği güvenilir olmaktan<br />
çıkar. Reel sektörde en azından ulaşılmak<br />
istenen hedef sayısal ölçütlerle tanımlanabildiği<br />
için, bu problem özellikle hizmet ve<br />
kamu sektöründe kendini gösterir. Ancak<br />
tabii ki reel sektörün de <strong>modelleme</strong>ye asla<br />
güvenemeyeceği durumlar vardır: Sosyal<br />
sorumluluk projeleri yürütürken, misyon/vizyon<br />
tanımlama gibi çalışmalar yaparken<br />
vs., reel sektör nasıl ve ne şekilde bir<br />
<strong>modelleme</strong> yapacaktır?<br />
Reel sektörü bir yana bırakıp, bizim de dâhil<br />
olduğumuz kamu sektörü üzerinden bir<br />
<strong>modelleme</strong> problemini inceleyelim: Örneğin<br />
üretim planlama sorumlumuzun iş değiştirerek<br />
<strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> <strong>Müsteşarlığı</strong>’nda<br />
çalışmaya başladığını ve <strong>Müsteşarlığı</strong>n işlevselliğini<br />
arttırabileceği iddiasıyla <strong>Savunma</strong><br />
<strong>Sanayii</strong> <strong>Müsteşarlığı</strong>nın modellenmesi çalışması<br />
yapacağını farz edelim. Bu çalışmayı<br />
henüz kurgulama aşamasında şu çok basit<br />
soruların aklına gelmesi hevesinin kırılmasına<br />
yetecektir:<br />
69
Kuruluş kanununda görevi TSK’nin<br />
modernizasyonu ve ulusal savunma<br />
sanayiinin güçlendirilmesi olarak tanımlanmış<br />
olan SSM için ne tür performans<br />
kriterleri koymamız gerekir? TSK’nin<br />
modernizasyon ihtiyacının hangi oranda<br />
karşılandığını veya milli savunma<br />
sanayiinin hangi oranda güçlendiğini<br />
hangi metriklerle ölçebiliriz ve bu<br />
metriklerin<br />
miyiz?<br />
nesnelliğine güvenebilir<br />
SSM’nin diğer paydaşlarının (M.S.B.,<br />
TÜBİTAK, Üniversiteler) beklentilerini ve<br />
SSM’ye olan etkilerini bilgisayar ortamında<br />
gösterebilir miyiz?<br />
Sistem Düşüncesi<br />
Daha bunlar gibi onlarca problem listelenebilir.<br />
Bu tür problemlerin ortaya<br />
çıkmasından elbette ki üretim planlamacı<br />
sorumlu değildir. Böyle sorunlar <strong>modelleme</strong><br />
ve <strong>simülasyon</strong>da hep vardı ve endüstri<br />
mühendisliği ve/veya yönetim bilimleri<br />
duayenlerinin kafasını da oldukça karıştırıyordu.<br />
Russell L. Ackoff, Charles W.<br />
Churchman, Werner Ulrich ve Peter<br />
Checkland gibi bilim insanları, mevcut<br />
<strong>modelleme</strong>/<strong>simülasyon</strong> konseptindeki bu<br />
eksiği gördüler ve bu sorunun giderilmesi<br />
için eşzamanlı denilebilecek çalışmalara<br />
başladılar. Bu çalışmaların her birinden<br />
sorunun çözümüne yönelik kimi sonuçlar<br />
elde edildi. Örneğin;<br />
Russell Ackoff - “Etkileşimli Planlama”<br />
( Interactive Planning),<br />
Werner Ulrich - “ Eleştirel Sistem<br />
Sezgiselciliği”( Critical Systems Heuristics)<br />
Charles W. Churchman - “Sosyal Sistem<br />
Tasarımı”<br />
ABD Silah Kontrolü ve Silahsızlanma Ajansı -<br />
Metagame Analizi<br />
gibi metodolojiler önerdiler. Bu yazının<br />
konusu olan “Soft Systems Methodology” ise<br />
Peter Checkland ve ortağı olan akademisyenler<br />
tarafından Lancaster Üniversitesi<br />
bünyesinde geliştirilmiştir. Ancak konuya<br />
doğrudan girmek yerine, tüm bu düşüncelerin<br />
temel dayanağı olan “sistem düşüncesi”<br />
konseptinden bahsetmek yerinde<br />
olacaktır.<br />
Subsystem<br />
Environment<br />
for system 2<br />
Inputs to<br />
system 2<br />
System 1<br />
System 2<br />
Outputs<br />
Irrelevant<br />
environment<br />
Sistem düşüncesinin ne olduğunu<br />
doğru olarak anlayabilmek için<br />
öncelikle sistem kavramının tanımını<br />
yapmak gerekir. Sistem, felsefi<br />
açıdan, verili bir durumun kavramsallaştırılmış<br />
halidir, kurgusal bir yapıdır.<br />
Bu nedenle sistem düşüncesi, ontolojik<br />
(gerçekliğin varlığıyla ilgilenen)<br />
değil, epistemolojik (gerçekliğin<br />
bilgisiyle ilgilenen) bir çalışmadır.<br />
Mühendislik/<strong>modelleme</strong> yaklaşımıyla<br />
ise şöyle bir tanım uygun olacaktır:<br />
Sistem, birbirleri arasında karşılıklı<br />
bağımlılık (interdependency) ilişkisi<br />
olan, ve bir araya geldiklerinde tikel<br />
olarak hiçbirinde bulunmayan bir<br />
özelliği meydana çıkaran (emergent<br />
property) unsurlar kümesidir.<br />
Çok basit bir örnek olması açısından, insan<br />
vücudunu bir sistem olarak ele alabiliriz.<br />
Vücudumuzda pek çok alt sistem vardır<br />
(sindirim, iskelet vs. sistemleri) ve bunların<br />
her biri birbiriyle karşılıklı ilişki içerisindedir,<br />
aynı zamanda, ancak bu organların tamamına<br />
sahip olduğumuz zaman temel yaşamsal<br />
fonksiyonlarımızı yerine getirebiliriz.<br />
Dünyanın bugünkü teknoloji düzeyine erişmesini<br />
sağlayan Kartezyen/Analitik mantığa<br />
elbette çok şey borçluyuz. Ancak yukarıdaki<br />
basit tanım, çok ciddi bir sonucu beraberinde<br />
getirmektedir:<br />
Şekil 1: Sistem ve Altsistemler<br />
Environment<br />
for system 1<br />
Outputs<br />
Boundary for<br />
system 1<br />
Boundary for<br />
system 2<br />
Component<br />
Bir sistemi analiz etmek, yani küçük parçalara<br />
ayırarak genele dair yorum yapmak, indirgemeci<br />
bir yöntemdir; sistemin sadece bir<br />
bütün halindeyken sahip olduğu özellikleri<br />
yok saymak anlamına gelir. Aristo felsefesinin<br />
temel dayanağı olarak işaret edebileceğimiz<br />
bütünsel (holistic) mantık da tam olarak bunu<br />
söyler. Aristo’nun kendisinden alıntı yapacak<br />
olursak: “ Bir ‘bütün’ onu oluşturan parçaların<br />
toplamından daha fazlasıdır.”<br />
20. yüzyılın başlangıcıyla birlikte, bilimsel<br />
mantıkta bir paradigma kayması yaşandı.<br />
Kartezyen mekanik tamamen terk edilmese<br />
de, görelilik teorisi ve kuantum mekaniği<br />
Kartezyen mantıkla birlikte bilimin ana<br />
etmenlerinden biri haline geldi. Analitik<br />
metotların her zaman uygulanamayacağının<br />
nihai kanıtına da kuantum mekaniği ve kaos<br />
teorisinin ortaya çıkmasıyla ulaşıldı. Kaos<br />
teorisyenleri kimi geometrik şekillerin<br />
Şekil 2: Bir fraktal<br />
Inputs to<br />
system 1<br />
Relationships<br />
between<br />
components<br />
içlerinde yine kendi geometrisine sahip<br />
parçalar barındırdıklarını fark ettiler ve<br />
bunlara “fraktal” adını verdiler. Fraktallar,<br />
tanımları gereği kendilerinin tıpatıp aynısı<br />
parçaları içlerinde barındırdıkları için,<br />
parçalara ayrılarak incelenmesi mümkün<br />
değildir. Bu nedenle fraktal biçimli topolojilerin<br />
türevlerini almak imkânsızdır. Fraktalların<br />
keşfi bu nedenle analitik mantığın<br />
–işlevsizliğinin diyemeyiz ama- yetersizliğini<br />
ortaya koydu. Kaos teorisinden yola çıkarak,<br />
“kaotik sistem” tanımı yapılabilir: Kaotik<br />
sistemler, başlangıç koşullarına katı bir<br />
biçimde bağlı, bu nedenle yapısal olarak<br />
oldukça determinist, ancak yine bu nedenle<br />
gelecekteki davranışlarının tahmin edilebilmesi<br />
imkansız olan sistemlerdir. Sosyoteknik<br />
bütün sistemlerin de kaotik yapıda<br />
olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır<br />
ancak bunun ispatına girişmek yazının<br />
konusundan fazlaca uzaklaşmak olacağı için<br />
metinde yer verilmedi. Zaten sosyo-teknik<br />
sistemleri kaotik olarak sınıflandırmak yanlış<br />
değil, aksine eksiktir; çünkü bu sistemler<br />
esasen kaotik özelliği de içinde barındıran,<br />
aynı zamanda unsurları arasında lineer<br />
olmayan ilişkiler bulunan, ölçekli* yapıdaki<br />
karmaşık sistemlerdir.<br />
(*Ölçek belirleme (seperation of scales)<br />
<strong>modelleme</strong>de önemli bir problem olarak<br />
karşımıza çıkar. Ölçek belirleme problemi,<br />
sistemi hangi “çözünürlükte” inceleyeceğimizin,<br />
yani hangi detaylara kadar<br />
ineceğimizin belirlenmesidir. Çok fazla<br />
detaya inmek sistemin karmaşıklığını<br />
arttıracağından çözümsüzlüğe yol açabileceği<br />
gibi, sisteme çok kaba bir biçimde<br />
bakmak da önemli unsurları gözden<br />
kaçırmakla sonuçlanabilir. Pek çok sistemde<br />
bu sorun çözülmüştür: Örneğin köprü<br />
yapımıyla ilgilenen bir inşaat mühendisi,<br />
betonun, çeliğin vs. içindeki moleküllerin<br />
davranışlarını tek tek incelemektense,<br />
bu moleküllerin toplamının davranışını<br />
(kopma/çekme mukavemeti gibi) göz<br />
önünde bulundurarak sistemini tasarlayabilir.<br />
Ancak tekrar vurgulamakta fayda var, insan<br />
içeren sistemlerde bu tür “ortalamalar”<br />
çoğunlukla yanıltıcıdır.)<br />
Karmaşık sistemler, sahip oldukları bu<br />
özellikler nedeniyle, doğru veya doğruya<br />
yakın ve analitik bir biçimde modellenmeleri<br />
imkansızdır. Yine Aristo felsefesinden<br />
hareketle, karmaşık sistemler teleolojik<br />
(amaçsal) olarak irdelenmek zorundadır,<br />
çünkü Kartezyen mantık amaçlara değil<br />
nedenlere odaklanır ve bu nedenle kavrayışa<br />
değil, ham bilgiye ulaşır. Bu yüzden bu<br />
sistemler yine sistemik davranış ölçeğinde<br />
incelenmek zorundadır. 50’lerin ve 60’ların<br />
mühendislik anlayışı sistemlere analitik ve<br />
sistematik bir müdahaleyi öngörürken,<br />
70’lerle birlikte ortaya çıkan sistem düşüncesi,<br />
yaklaşımın da sistemik olması gerektiğini<br />
ortaya koymuştur. Checkland’ın şu<br />
tanımı Sistem Düşüncesi’nin işlevini açıklar<br />
niteliktedir:<br />
"Sistem düşüncesi, algılanan gerçekliğin tüm<br />
boyutlarını yansıtan sistemleri formüle eder<br />
ve bilgi edinme, içgörü, kazanma veya<br />
doğrudan mühendislik çalışması yapma<br />
maksadıyla bu sistemleri metodolojik bir<br />
yaklaşımla inceler." 2<br />
Sistem düşüncesinin yapıtaşlarından en<br />
önemlisi, <strong>modelleme</strong>ye paydaş görüşlerini<br />
dâhil etmektir. Modellediğimiz sistem<br />
amaçsal olduğundan, sistemin işleyişi<br />
üzerinde paydaşların görüşlerinin doğrudan<br />
etkisi vardır. Kişilerin sistem içi davranışlarını<br />
amaçlarıyla ilişkilendirmek için, bu görüşleri<br />
Almanca bir terim olan Weltanschauung<br />
(dünya görüşü) kavramıyla ifade etmenin<br />
daha uygun olduğu sonucuna varılmıştır. Bu<br />
kavramı yine Checkland’dan bir örnekle<br />
açıklayalım:<br />
“Farz edin ki Uluslararası Olimpiyat Komitesi<br />
(UOK) tarafından bir sonraki Olimpiyatların<br />
en iyi şekilde gerçekleştirilmesi için bir<br />
sistem çalışması yapmanız yönünde bir teklif<br />
aldınız. Modellenecek sistem aynı sistem<br />
olmasına karşın, sistemin paydaşı olan şu<br />
unsurlar size aynı sistemin farklı tanımlarını<br />
yapacaklardır: UOK’nin kendisi, ev sahibi<br />
şehir, atletler, resmi görevliler, seyyar satıcılar,<br />
sponsorlar, televizyon kanalları, olimpiyatla<br />
hiçbir ilgisi olmayan insanlar(…) Bu liste<br />
daha da kabarıklaştırılabilir ki bu zaten teknik<br />
olarak tanımlanabilen sistemlerden ziyade<br />
insan unsurunu barındıran sistemleri<br />
<strong>modelleme</strong>ye çalışırken her zaman karşılaşılacak<br />
bir sorundur: Birden fazla paydaşın<br />
birden fazla amacı olur ve bunlar birbiriyle<br />
3<br />
çatışır”<br />
Kısacası, gerçeklik tamamen algıdadır ve<br />
algılarımız Weltanschauung'ından şekillendirilir.<br />
Bu yüzden, bir sistemi objektif <strong>modelleme</strong>nin<br />
tek yolu, paydaşlar arasında<br />
konsensus oluşmasıdır. Eleştirel felsefe bu<br />
argümanı destekler: Modelin geçerliliği,<br />
müzakereden geçer. Bu nedenle <strong>modelleme</strong><br />
esnasında, ele aldığımız sistemin hedefi net<br />
olmadığı için öncelikle “ne” sorularını, sonra<br />
“nasıl” sorularını sormak gerekir:<br />
Ele aldığım problemin doğasında ne var?<br />
Paydaşların görüşleri ortadayken, doğru<br />
hedefler neler olabilir?<br />
Ne yönde değişiklikler sistem tarafından<br />
arzulanır?<br />
“Hedefe nasıl ulaşılır?” sorusu bu “ ne”<br />
sorularının cevabını aldıktan sonra gelir.<br />
Sonuçta yapılan işlem bir <strong>modelleme</strong><br />
çalışması olduğu için, bu metodoloji de girditransformasyon-çıktı<br />
prensibine göre çalışır.<br />
Yukarıda sistemin sınırlarını koymanın<br />
öneminden bahsedilmişti. Bu sınırı doğru<br />
koyduğumuz zaman şu tanımı doğru yapabiliyoruz<br />
demektir:<br />
Çevre: Sistemi çevreleyen unsurlar<br />
kümesi, diğer bir deyişle sisteme girdileri<br />
sağlayan ve (kimileri bizim performans<br />
ölçütlerimiz olan) çıktıları alan uzam<br />
Sistemin sınırlarını yanlış çizdiğimiz takdirde,<br />
Churchman’ın “çevresel hata” (environmental<br />
fallacy) dediği sonuçla karşı karşıya<br />
kalırız.<br />
Bu soruna hemen bir örnek verelim:<br />
Organizasyon şeması fonksiyonel olarak<br />
yapılandırılmış bir şirketi ele alın. Her<br />
departmanın başındaki kişinin, kararlarını<br />
kendi departmanının işini en iyi şekilde<br />
yapmasına yönelik vermesi, şirketin de en iyi<br />
şekilde çalışması anlamına gelmez. Örneğin<br />
birçok reel sektör şirketinde Planlama<br />
Departmanı stoğu en aza indirme ve böylece<br />
maliyetlerini minimumda tutma yönünde bir<br />
politika izler. Bu, kimi zaman Üretim<br />
71
Departmanının işlerinin aksamasına yol açar.<br />
Kimi zaman bu yüzden Üretim Departmanı<br />
fazla sipariş açılmasını talep edebilir.<br />
“Fonksiyonel baca problemi” (functional<br />
chimney’s problem) olarak adlandırılan ve<br />
fonksiyonel yapılanmış organizasyonlarda<br />
çokça yaşanan bu durum, tamamen<br />
departmanların başındaki karar vericilerin<br />
çevresel hataya düşmesinden, ele aldıkları<br />
sistemin sınırlarını olduğundan daha dar<br />
kabul etmelerinden kaynaklanır.<br />
Ackoff’a göre, çevresel hata “etkililik”<br />
(effectiveness) konusundaki muğlaklıktan<br />
kaynaklanır. Örneğin yukarıdaki örnekte,<br />
etkililik departmana göre belirlenmiştir,<br />
halbuki sistemin etkililiği, şirketin bütününün<br />
karlılığında kendini gösterir. Ackoff<br />
problemi şöyle açıklar:<br />
“Doğru şeyi yapmak (etkililik/effectiveness)<br />
ve şeyleri doğru<br />
yapmak (etkinlik/efficiency) arasındaki<br />
farkı hatırlamak gerekir. Bu fark<br />
temeldir. Yanlış şeyi daha doğru<br />
yaptığımız zaman, daha yanlış şeyler<br />
yaparız. Yanlış bir şeyi yaparken bir<br />
hata yapıp bu hatayı düzeltirsek, daha<br />
yanlış bir şey yapmış oluruz. (…)<br />
Doğru şeyi yanlış yapmak, yanlış şeyi<br />
doğru yapmaktan çok daha iyidir.” 4<br />
Şekil 3: Dört Aktivite Döngüsü<br />
Soft Systems Methodology<br />
Şimdi metodolojiyi açıklamaya başlanabilir.<br />
İngiltere’deki Lancaster Üniversitesinde<br />
1960’ların sonlarından bu yana üzerinde<br />
çalışılan bu metodolojinin çeşitli güncellemeleri<br />
yapıldı. Mevcut versiyonu “Dört<br />
Aktivite” modeli olarak adlandırılmıştır ve<br />
aktiviteler sırasıyla aşağıdaki şekildedir<br />
(ancak döngüseldir, dördüncü aktivite<br />
birinciyi yeniden tetikler):<br />
1-Problematik<br />
durumun tespiti<br />
2-Paydaş<br />
görüşlerine göre hazırlanmış<br />
amaçsal davranış modelleri<br />
3-Problematik<br />
durumun değişkenlerini ve<br />
hedeflerini belirleyebilmek için amaçsal<br />
davranış modellerine göre yapılandırılmış<br />
müzakereler<br />
4-Belirlenen<br />
hedefe göre değişkenleri<br />
manipüle ederek iyileştirme<br />
Soft Systems Methodology, ciddi anlamda iyi<br />
kurgulanmış bir “eylem içinde öğrenme”<br />
(learning in action) sistemidir. Yani bir yandan<br />
sistemi iyileştirme çalışmalarını yaparken bir<br />
yandan da sistemi daha iyi öğrendiğimiz,<br />
böylece bir sonraki aşamada daha iyi<br />
iyileştirmeler yapabildiğimiz bir metodolojidir.<br />
Bunun nasıl gerçekleştiğine vakıf<br />
olmak için bu dört aktiviteyi daha detaylı<br />
biçimde incelemek gerekir.<br />
1. Problematik durumun nasıl<br />
algılandığının tespiti<br />
Bu aktivite, modellenecek sistemin paydaşlarını<br />
ve paydaşların önemlerini belirlemek<br />
açısından önemlidir. Genel olarak zihin<br />
haritaları (mind map) ve zengin resimlerden<br />
(rich picture) faydalanılarak en etkili sonuç<br />
elde edilir. Bu çalışmayı da kendi içinde üçe<br />
ayırabiliriz:<br />
1 – Paydaşları belirle<br />
2 – Sosyal konuları belirle<br />
3 – Politik konuları belirle<br />
Paydaşları belirleme aşaması, nispeten en<br />
kolay safha olmakla beraber, ciddi beyin<br />
fırtınası isteyen bir konudur. Paydaş belirleme;<br />
sistemden etkilenen, sistemi etkileyen,<br />
sistem için kaygılanan, sistemden beklenmedik<br />
bir biçimde etkilenecek olan (…)<br />
hemen her kişi ve kurumun listelenmesidir.<br />
Sosyal konuları belirlemede ise, bu paydaşların<br />
sistem içindeki rolleri, sistemin normları,<br />
ve sisteme/paydaşlara ait değerler belirlenir.<br />
Rol, kişilerin sosyal pozisyonları; norm,<br />
sistemin bağlamı içerisinde kişilerden<br />
beklenen/kişilerin beklediği davranışlar;<br />
değerler ise bu kişilerin davranışları değerlendirirken<br />
başvurduğu kriterlerdir. Bunların<br />
her birinin tespiti için, paydaşlarla ciddi<br />
görüşmelerde bulunmak gerekmektedir. Bu<br />
çalışma, sistemi şekillendiren kültürün<br />
tespitini beraberinde getirir. Kültürün tespit<br />
edilmesi, teoride mümkün ama pratikte (verili<br />
kültürel çerçeve içinde) mümkün olmayan<br />
değişikliklerin alternatifler arasından çıkarılmasına<br />
yardımcı olur.<br />
Politik konuların belirlenmesiyse, paydaşların<br />
ellerinde bulunan gücün; bu gücün<br />
nasıl elde edildiğinin, nasıl ve nerelerde<br />
kullanıldığının, bu güce nasıl karşı çıkıldığının,<br />
nasıl savunulduğunun ve nasıl<br />
aktarıldığının tespitidir. Böylelikle sistemce<br />
onaylanabilecek çözümlerin sınırlarının<br />
belirlenmesi amaçlanır. Bu güç değişik<br />
boyutlarda incelenebilir: Kişilerin hiyerarşik<br />
konumu, karizması, bilgi birikimi, toplumdaki<br />
yeri vs. gibi. Bu tespitin yapılmasıyla her bir<br />
paydaşın sistem içinde ne dür davranışlarda<br />
bulunacağı, örneğin kendi görüşlerine<br />
tamamen zıt değişimlerde ne tür (hangi<br />
gücün ne şekilde kullanımı yoluyla) tepkiler<br />
verecekleri gibi bilinmeyenler belirlenmiş<br />
olur, böylece sistemin güç dengeleri içinde<br />
uygulanması mümkün olmayan değişiklikler<br />
yine modelden elenecektir.<br />
2. Amaçsal Davranış Modelleri<br />
Metodolojinin <strong>modelleme</strong>yle ilgili olan esas<br />
bölümü bu aşamadır. Bu aşama, sistemce<br />
arzulanan değişimleri gerçekleştirecek<br />
transformasyon süreçlerinin tanımıyla ilgile-<br />
5<br />
nir.<br />
Bu modelleri inşa etmeden önce, sistemin<br />
özeti diyebileceğimiz bir tanımlama yapmamız<br />
gerekir. Ele aldığımız metodolojide bu<br />
özete “esas tanım” (root definition) adı verilir.<br />
Bu tanım, <strong>modelleme</strong> çalışmasını yapan<br />
kişinin öznel yorumu olamaz. Esas tanımdan<br />
beklenen, sistemde gerçekleşen transformasyonu<br />
anlatmasıdır. Örneğin SSM’nin çok<br />
basit bir esas tanımı şu şekilde olabilir:<br />
“TSK’nın modernizasyon ihtiyaçlarını projelendiren<br />
ve karşılayan, bu esnada milli<br />
savunma sanayiini güçlendiren; aynı zamanda<br />
akademik birikimlerin sanayiide realize<br />
olmasını sağlayan; bunu yaparken çalışanlarını<br />
eğiten ve kariyer hayatlarına katkıda<br />
bulunan bir kamu kurumu”<br />
Bu tanım, sistemi anlatmasına ve belirli bir<br />
transformasyona işaret etmesine rağmen<br />
eksiktir. Çünkü SSM’nin daha pek çok<br />
paydaşı ve girdisi vardır. Çok basit bir<br />
eklemeyle bu tanıma yeni bir boyut katılabilir:<br />
“TSK’nın modernizasyon ihtiyaçlarını projelendiren<br />
ve karşılayan, bu esnada milli<br />
savunma sanayiini güçlendiren; aynı zamanda<br />
akademik birikimlerin sanayide realize<br />
olmasını sağlayan; bunu yaparken çalışanlarını<br />
eğiten ve kariyer hayatlarına katkıda<br />
bulunan bir kamu kurumu”<br />
(Görüldüğü gibi, birinci aktivitedeki paydaş<br />
analizini doğru yapmak, amaçsal <strong>modelleme</strong><br />
safhasını doğrudan etkileyen çok önemli bir<br />
eylemdir. Eğer SSM’nin paydaş analizini<br />
yaparken çalışanlar unutulursa, bu kişilerin<br />
neden SSM’de çalışmayı tercih ettikleri,<br />
SSM’deki olası bir değişimde nasıl davranış<br />
sergileyecekleri gibi önemli detaylar gözden<br />
kaçırılmış olur.)<br />
Konumuza dönersek, esas tanım yapıldıktan<br />
sonra, kolay hatırlanması açısından<br />
CATWOE kısaltmasıyla gösterilen çalışmayı<br />
yapmak gerekir.<br />
Customers:<br />
(Müşteriler): Sistemden faydalanan<br />
ve/veya zarar gören tüm kişilerin belirlenmesi<br />
Actors:<br />
Sistemdeki transformasyonun gerçekleşmesini<br />
sağlayan kişilerin belirlenmesi<br />
Transformasyon:<br />
Sistemde girdilerin çıktılara<br />
dönüşümünün gösterilmesi<br />
Weltanschauung:<br />
Paydaşların görüşlerinin<br />
sınıflandırılması, transformasyonları anlamlı<br />
kılan görüşler<br />
Owners:<br />
(Sahipler): Transformasyonda<br />
doğrudan söz sahibi olan kişi/kişilerin<br />
belirlenmesi<br />
Environment:<br />
(Çevre): Sistemin sınırlarının,<br />
transformasyonu sınırlayan faktörlerin ortaya<br />
koyulması<br />
(Burada transformasyonu biraz daha açmak<br />
gerekebilir. Soft Systems Methodology’de<br />
baz alınan transformasyonlar, paydaşların<br />
beklentileriyle ilişkili değişimlerdir. Örneğin<br />
SSM’yi modellerken “SSM’ye A4 kağıtları<br />
girer evrak olarak çıkar” gibi bir transformasyonu<br />
yazmak gereksizdir. Ancak<br />
anlaşmaların döviz veya TL cinsinden<br />
yapılıyor olması para piyasalarını az veya çok<br />
etkilediği için sisteme dahil edilebilir.)<br />
Yukarıdaki her bir başlık için yapılan<br />
listeleme, problemin bir formülasyonu değil,<br />
daha çok yığını gibidir. Yukarıdaki listeden,<br />
her bir paydaşın görüşüne göre amaçsal<br />
davranış modelleri çıkartılır. Bu modeller etki<br />
diyagramı (bkz: şekil 4) şeklinde olup, ilgili<br />
paydaşı ilgilendiren sistem içi davranışların<br />
etkileşimli olarak ortaya konmasıdır.<br />
Bu modeller Şekil 4’teki gibi, paydaşların<br />
sistemden bekledikleri çıktılar, paydaş<br />
görüşlerine uygun biçimde sınıflandırılarak<br />
en uygun performans ölçütlerinin seçilmesi<br />
yoluyla değerlendirilir. (Örneğin SSM’nin<br />
akademisyen paydaşları için SSM çalışanlarının<br />
eğitim sertifikaları önemsiz bir çıktıdır,<br />
ancak bir yılda desteklenen Ar-Ge projesi<br />
sayısı önemli bir performans ölçütüdür.)<br />
Şekildeki oklar, önce hangi eylemin<br />
gerçekleştiği, bu eylemin hangi eylemleri<br />
Aktivite 1<br />
Gözlemleme<br />
tetiklediğinin gösterimidir. Sistem içinde<br />
bağımsız olarak gerçekleştirilen amaçsal<br />
eylemler (örneğin SSM’ye yapılan iş<br />
başvuruları, proje teklifleri vs.) ve bunlara<br />
bağımlı olarak gerçekleşen eylemler (hangi<br />
kaynakların kullanıldığını dahil etmeyi<br />
unutmadan), nihayetinde de sistemin çıktıları<br />
(örneğin pozitif yönde büyüyen KOBİ<br />
bilançoları) model içine yerleştirilir. Bu<br />
çıktılardan ilgili olanlar performans ölçütü<br />
olarak seçilir. Bu performans ölçütleri,<br />
sistemin etkililiğini ölçmekte kullanılacaktır.<br />
Sistemde ölçülmesi gereken “Beş E” vardır<br />
ve bunlar hiyerarşik sıralamayla şu şekildedir:<br />
1-Ethicality:<br />
(Etik): Transformasyonun<br />
ahlaki açıdan uygunluğu<br />
2-Effectiveness:<br />
(Etkililik): Transformasyonun<br />
nihai amaca uygunluğu<br />
3-Efficacy:<br />
(Tesir): Transformasyon için<br />
doğru araçların kullanımı<br />
4-Efficiency:<br />
(Etkinlik): Kaynakların etkili<br />
kullanımı<br />
5-Elegance:<br />
(Zarafet): Transformasyonun<br />
zarif (karışık olmayan) bir biçimde<br />
gerçekleşmesi<br />
Şu sıralar ekoloji de “altıncı e” olarak metodolojiye<br />
dahil edilmektedir.<br />
3. Müzakere süreci<br />
Aktivite 2<br />
Şekil 4: Davranış modeli<br />
Kontrol aktivitesi<br />
Performans ölçütlerini<br />
gözden geçirme<br />
Modellerin oluşturulmasını müteakiben,<br />
müzakere süreci gelir. Geleneksel müzakere<br />
anlayışı, oyun teorisi bakış açısıyla, bir Nash<br />
dengesiyle sonuçlanır, bu da taraflar için her<br />
73
<strong>Savunma</strong> Sistemleri Tanıtımı<br />
zaman en iyi sonuç demek değildir. Bu<br />
safhada amaçsal modeller, müzakere<br />
sürecinin dökümante edilmiş görüşler ve<br />
aktiviteler silsilesi üzerinden ilerlemesini<br />
sağlar. Öncelikle modelleyici, paydaşları<br />
kullanarak modellerin geçerliliğini sınar. Bu<br />
işlem paydaşlarca gerçekleştirilen görüşmeler,<br />
kimi senaryolarla paydaş tepkilerini<br />
sınamak vs. yoluyla paydaşların vereceği<br />
tepkilerin elde edilmesi ve modelin gerçeğe<br />
olan uygunluğunun test edilmesi şeklinde<br />
gerçekleşir. Paydaşlarla birebir görüşmelerde<br />
alınan geri bildirimler sonucunda,<br />
birinci ve ikinci aşamalara geri dönülüp<br />
değişiklikler/iyileştirmeler yapılmalıdır.<br />
Modellerin uygun olduğu paydaşlarca<br />
onaylandıktan sonra, her bir paydaşın<br />
sistemden beklediği değişim ve bu<br />
değişimin hangi değişkenler vasıtasıyla<br />
gerçekleşmesi gerektiği yönündeki paydaş<br />
düşünceleri toplanarak listelenir. Bu listeleme<br />
çalışması tamamlandıktan sonra, birinci<br />
aşamadan çıkarsayabileceğimiz “sistemce<br />
onaylanmayacak olan” öneriler elenerek,<br />
uygulanması mümkün eylem önerileri bir<br />
havuzda toplanır.<br />
4. İyileştirme<br />
Bu aşama, doğrulanmış modeller kullanılarak,<br />
paydaşların belirlenmiş beklentilerine<br />
yönelik değişimlerin gerçekleştirildiği<br />
safhadır. Optimizasyon ağzıyla konuşursak,<br />
daha önceki aşamalarda modelin değişkenleri,<br />
kısıtları ve amaç fonksiyonları<br />
belirlenmiştir; sıra fonksiyonu çalıştırıp<br />
paydaşları en iyi oranda tatmin edecek<br />
durumu tespit etme ve o duruma ulaşmak için<br />
gerekli değişimleri gerçekleştirmeye gelmiştir.<br />
Bu aşama genel olarak sistemin kendi<br />
öznel durumuna göre şekillenir. Kimi<br />
durumlarda formal proje yönetimi süreçleri<br />
başlatılıp değişimler belirli bir plan dahilinde<br />
işleme konur, kimi zamansa daha az yapısal<br />
eylem planları uygun düşecektir.<br />
Çeşitli eylem alternatifleri belirleyerek<br />
üçüncü aşamaya yani müzakere sürecine<br />
geri dönmek anlamlı olacaktır. Ayrıca, her<br />
problematik durumun çözümünün yeni bir<br />
problematik durumun kaynağı olacağından<br />
hareketle, değişikliklerin orta veya kısa vadeli<br />
olarak planlanması; iteratif bir şekilde sürekli<br />
birinci aşamaya yeniden dönerek ve<br />
modelleri revize ederek uygulamayı sürekli<br />
iyileştirmek en doğru yöntemdir.<br />
İLERİ OKUMALAR<br />
Özet Olarak<br />
KAYNAKÇA<br />
1) P. Checkland (1993), Systems Thinking, Systems Practice<br />
2) P. Checkland, J. Scoles (1990), Soft Systems Methodology in Action<br />
3) M. Pidd (2004), Systems modelling<br />
4)<br />
R. Ackoff; J. Pourdehnad (2001), On misdirected systems<br />
5) S. Lester (2008), Soft Systems Methodology<br />
H<br />
Birden fazla amaca sahip olan ve birden fazla<br />
unsuru barındıran, bu yüzden birden farklı<br />
şekilde algılanan; bu nedenle “neyin ne<br />
yönde değişmesi gerektiğinin” net olarak<br />
ortaya koyulamayan sistemlere, geleneksel<br />
<strong>modelleme</strong> yöntemleriyle yaklaşmak yanıltıcı<br />
ve kötü sonuç vermeye müsait bir uygulamadır.<br />
Bu nedenle, sistemsel sorunlara yine<br />
sistemsel yaklaşmak; her paydaşın bakış<br />
açısını, dünya görüşünü, beklentilerini<br />
sisteme dahil ederek sistem üzerindeki<br />
iyileştirmeleri “kültürel olarak uygulanabilecek<br />
ve sistem olarak arzu edilebilecek”<br />
(culturally feasible and sistemically<br />
desirable) bir şekilde yapmak gerekmekte,<br />
bunun içinse “ne yapmalı?” sorusunu “nasıl<br />
yapmalı?” sorusunun önüne koyan bir<br />
anlayışa ihtiyaç duyulmaktadır. Bu yönde<br />
geliştirilen çeşitli metodolojilerden Soft<br />
Systems Methodology, müzakere ve çokseslilik<br />
temelinden hareket ederek, niceliksel<br />
modellenmesi çok zor olan kötü yapılandırılmış<br />
sistemleri iyileştirmeyi başarma<br />
iddiasında bir metodoloji olarak öne çıkmakta<br />
ve bu yüzden ülkemiz için oldukça yeni bir<br />
konu olan bu tür metodolojiler daha ciddi bir<br />
şekilde incelenerek uygulama olanağı<br />
bulmayı hak etmektedir.<br />
Luis M. Rocha (1999), Complex Systems Modeling: Using Metaphors From Nature in Simulation and<br />
Scientific Models<br />
J. Rasmussen et al. (1994), Cognitive Systems Engineering<br />
PJ Boxer (1994), Checkland: Soft Systems Methodology<br />
T. Schmidt (2006), Literature review of Soft Systems Methodology<br />
akan SİPAHİOĞLU<br />
1986 yılında Ankara’da doğdu. İlk ve ortaokulu Manisa’da okuduktan sonra<br />
Turgutlu Halil Kale Fen Lisesi’nde eğitime başladı. 2004-2009 yılları arasında<br />
ODTÜ Endüstri Mühendisliği’ndeki lisans öğrenimini tamamlayarak mezun<br />
oldu. Aynı yılın Eylül ayında <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> <strong>Müsteşarlığı</strong>’nda Ar-Ge ve<br />
Teknoloji Yönetimi Daire Başkanlığı’ndaki görevine başladı. Halen Füze,<br />
Güdüm, Kontrol, Modelleme-Simülasyon ve Malzeme grubunda çalışmaya<br />
devam etmekte olup İngilizce bilmektedir.<br />
T-38 Tekamül Eğitim Uçakları<br />
Simülatörleri (ARISİM) Projesi<br />
1961 yılında hizmete giren T-38 Talon uçakları<br />
Türk Hava Kuvvetlerinin gelişmiş ve<br />
süpersonik jet eğitimi verecek uçak ihtiyacını<br />
karşılamak üzere 1979 yılında envantere<br />
katılmaya başlanmıştır. Bu uçakta, öğrenci<br />
pilotlar süpersonik uçuş teknikleri, akrobasi,<br />
kol uçuşu, gece ve alet uçuşu eğitimi<br />
almaktadırlar. Pilotlarımızı uçuşa hazırlamak<br />
amacıyla 2nci Ana Jet Üs K.lığı Çiğli/İzmir’de<br />
6 adet T-38 simülatörü hizmet vermektedir. Bu<br />
simülatörlerin kullanımı ile pilotlarımızın<br />
güvenli bir ortamda ekonomik olarak eğitim<br />
almaları mümkün olmaktadır.<br />
Hava Kuvvetleri Komutanlığı’nın envanterinde<br />
bulunan T-38 uçaklarının modernize edilmesi<br />
amacıyla, Temmuz 2007’de <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong><br />
<strong>Müsteşarlığı</strong> ile TUSAŞ arasında sözleşme<br />
imzalanarak 55 adet T-38 Uçağının Aviyonik<br />
Modernizasyonu Programı (ARI) başlatılmıştır.<br />
Bu projeye paralel olarak, Çiğli’de<br />
mevcut olan T-38 simülatörlerinin de<br />
Resim 1. Turk Hava Kuvvetlerine Ait T-38 Uçağı<br />
modernize sistemlerle donatılması ihtiyacı ile<br />
ARISİM projesi gündeme gelmiş, 28 Nisan<br />
2009’da IDEF fuarında <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong><br />
<strong>Müsteşarlığı</strong> ile HAVELSAN arasında<br />
ARISİM Projesi Sözleşmesi imzalanmıştır.<br />
ARISİM Projesi, ön hazırlıkların tamamlanmasının<br />
ardından, 9 Temmuz 2009 tarihinde<br />
yürürlüğe girmiştir.<br />
Resim 2. IDEF Fuarında ARISİM Projesinin İmzalanması<br />
75
<strong>Savunma</strong> Sistemleri Tanıtımı 77<br />
Proje kapsamında,<br />
2 adet, görerek uçuşa yönelik olarak,<br />
geniş görüş açılı bir görsel sisteme ve ön<br />
kokpit yerleşimine sahip T-38 Tekamül<br />
Eğitim Uçağı Operasyonel Uçuş Eğitim<br />
(OFT) Simülatörü,<br />
Resim 3. OFT Simülatörü Temsili Resmi<br />
2 adet, aletli uçuşa yönelik olarak, normal<br />
görüş açılı bir görsel sisteme ve ön/arka<br />
kokpit yerleşimine sahip T-38 Tekamül<br />
Eğitim Uçağı Aletli Uçuş Eğitim (IFT)<br />
Simülatörü,<br />
Resim 4. IFT Simülatörü Temsili Resmi<br />
4 set Debriefing sistemi,<br />
Resim 5. Debriefing Odası Örnek Resmi<br />
Hava Durumu Sunucusu, Radyo Seyrüsefer<br />
Sunucusu, Arazi Sunucusu, Veri<br />
depolama ve konfigürasyon sunucusu, ve<br />
bunlarla ilgili teçhizat ve donanım teslim<br />
edilecektir.<br />
Yeni T-38 simülatörleri 2nci Ana Jet Üs K.lığı<br />
Çiğli/İzmir’de yine HAVELSAN tarafından<br />
TESİM projesi kapsamında inşa edilecek<br />
olan TESİM-ARISİM Simülatör Merkezi<br />
Binasına kurulacaktır.<br />
HAVELSAN proje kapsamında, simülatör ve<br />
çevre sistemlerinin tasarımı, geliştirilmesi,<br />
kurulumu, eğitimlerin verilmesi ve entegre<br />
lojistik faaliyetlerin yürütülmesinden sorumlu<br />
olacaktır. ARISİM Projesi, 44 ay geliştirme ve<br />
ilk simülatör tesliminden başlayarak son<br />
simülatör tesliminden sonra da 24 ay devam<br />
edecek entegre lojistik destek faaliyetleri<br />
olmak üzere 63 ay sürecek şekilde planlamıştır.<br />
Yüksek yerli katkı ile gerçekleştirilecek olan<br />
projede, HAVELSAN mühendisleri tarafından<br />
aerodinamik ve uçak <strong>simülasyon</strong>u, aviyonik<br />
<strong>simülasyon</strong>u, öğretmen konsolu, simülatörlerin<br />
birlikte görev yapma kabiliyeti, arazi<br />
sunucusu, radyo seyrüsefer sunucusu gibi<br />
yazılımlar geliştirilecektir. Kokpit modifikasyon<br />
tasarımını HAVELSAN mühendislerinin<br />
yapacağı simülatörlerin tadilat,<br />
boya, bazı perde ve mekanik aksamları için<br />
yerli sanayii ile çalışılacaktır. Ayrıca, simülatörlerin<br />
telsiz haberleşme, ses sistemleri,<br />
debriefing yazılımları ve güç dağıtım<br />
sistemleri yerli sanayii katkısı ile geliştirilecektir.<br />
ARISİM simülatörlerinin görsel sistemleri,<br />
son teknolojik gelişmeler doğrultusunda<br />
tasarlanarak pilotların gerçek dünya görüntülerine<br />
en yakın bir eğitim ortamına sahip<br />
olması hedeflenmiştir. Bu amaçla, OFT<br />
simülatörlerinde görerek uçuşa yönelik 240<br />
derece yatay ve 110 derece düşey geniş<br />
görüş açısına sahip 7 kanallı yüksek nitelikli<br />
bir görüntüleme sistemi, IFT simülatörlerinde<br />
de aletli uçuşa yönelik 180 derece yatay ve 60<br />
derece düşey görüş açısına sahip 3 kanallı<br />
yüksek nitelikli bir görsel sistem olması<br />
planlanmıştır.<br />
Müşterek Görev Kuvveti Harekatı<br />
Modellemesi ve Simülasyonu<br />
(MGK-MOS) Projesi<br />
Arkaplan<br />
MGKMOS Projesi <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong><br />
<strong>Müsteşarlığı</strong> tarafından, Genelkurmay<br />
BİLKARDEM Başkanlığı’nın ihtiyaçları<br />
doğrultusunda Eylül 2006‘da başlatılmıştır.<br />
Proje HAVELSAN-ODTÜ Ortak girişimi<br />
tarafından gerçekleştirilmiş ve 2010 Mart<br />
başında tamamlanmıştır. Proje kapsamında<br />
geliştirilen ürün bir yapısal <strong>simülasyon</strong> ürünü<br />
olup, temelde muharebe ortamının analizi<br />
imkanını sağlamaktadır.<br />
Projede ODTÜ; görev kavramsal <strong>modelleme</strong>sini<br />
ve görev altsistemi tasarımını;<br />
HAVELSAN, temsili ortam ve muharebe<br />
ortamında yer alan bütün platform, silah ve<br />
algı sistemlerinin <strong>modelleme</strong>sini, sistem<br />
tasarımını ve geliştirme faaliyetlerini gerçekleştirmiştir.<br />
MGKMOS uygulaması muharebe ortamının<br />
değişik yönlerden analiz edilmesi imkanını<br />
sağlamaktadır. Bu kapsamda, belirli bir<br />
bölgede icra edilecek bir harekata ilişkin<br />
planı; kullanılan taktikler, seçilen platformlar,<br />
silahlar, algı sistemleri ve mühimmat<br />
sistemleri yönüyle analiz etmek mümkün<br />
Şekil 1 – MGKMOS Temsili Muharebe Alanı<br />
olmaktadır. Bir başka deyişle, muharebe<br />
ortamında icra edilen harekat planının kendi<br />
kurgu etkinliğinden, harekat planı uygulanırken<br />
kullanılan sistemlerin o harekat<br />
bağlamındaki etkinliğine kadar oluşan<br />
yelpazede değişik analizler yapmak mümkündür.<br />
MGKMOS Projesi ile temsili ortamda yer alan<br />
fiziksel sistem modellerinin soysal (generic)<br />
olarak tanımlanabilmesi sağlanmış, bu<br />
sayede sistemlerin gerçek özelliklerine ilişkin<br />
değerlerin sisteme girilmesi yolu ile güncel<br />
gerçek sistemlerin harekattaki etkinliklerini<br />
analiz etmek mümkün olmuştur.<br />
ODTÜ tarafından geliştirilen Görev Altsistemi<br />
modeli ile muharebe ortamı analizine insan<br />
faktörü, yarı-otonom seviyede dahil edilmiştir.<br />
Harekat alanında, tek er veya birlik olarak<br />
(takım seviyesinde) görev icra eden<br />
varlıkların hangi koşullar altında ne tür bir<br />
otonom davranış sergileyecekleri, görev<br />
<strong>modelleme</strong>leri kapsamında geliştirilen<br />
planlar ile ifade edilmiştir. Planlar temel<br />
eylem isteklerini üretmekte, bu temel<br />
eylemler temsili ortam tarafından işletilmekte
<strong>Savunma</strong> Sistemleri Tanıtımı<br />
ve sonuç durumu görev altsistemine<br />
dönülmektedir. Bu döngü her <strong>simülasyon</strong><br />
zaman dilimi için tekrarlanmaktadır.<br />
Sisteme Genel Bakış<br />
Müşterek Görev Kuvveti Harekatının Modellenmesi<br />
ve Simülasyonu Sistemi etmen /<br />
varlık tabanlı, bir tabur cephesine taarruz<br />
eden tugay senaryosuna dayalı, müşterek<br />
görev kuvveti harekatını <strong>modelleme</strong>k ve<br />
analiz etmek amacıyla kullanılan kapalı bir<br />
<strong>simülasyon</strong> yazılımıdır. Sistem taktiksel düzeyde<br />
kullanılabilir. Senaryonun bir parçası<br />
olarak, harekatta yer alan takımlar veya elinde<br />
anti-tank silahı taşıyan tek erler, özerk (otonom)<br />
davranırlar. Sistem Windows tabanlı<br />
kişisel bilgisayarlarda kullanılabilir.<br />
Bir MGKMOS <strong>simülasyon</strong>unun çalıştırılmasında<br />
kullanıcı; operasyon haritasını, platform<br />
modellerini ve birliklerin taktiklerini sisteme<br />
tanımlar. Senaryonun çalışması aşamasında,<br />
<strong>simülasyon</strong>daki etmenler yarı-otonom (semiautomated)<br />
davranış sergilerler. Bütün<br />
birlikler, en başta senaryoda tanımlandıkları<br />
taktiklere göre hareket etmektedir. Sistemin<br />
kapalı bir <strong>simülasyon</strong> olması nedeniyle<br />
çalışma esnasında kullanıcının <strong>simülasyon</strong>a<br />
bir etkisi söz konusu olamaz. Simülasyonun<br />
sonucu, harekat sonrası oluşturulan raporlar<br />
ve koşumun yeniden gösterimi ile belirlenerek<br />
senaryo içerisinde yer alan cihaz /<br />
platformların, kullanıcı tarafından oluşturulan<br />
taktiklerin harekat alanı haritası ve hava<br />
şartları da dikkate alınarak etkinliği belirlenmiş<br />
olmaktadır.<br />
MGKMOS sisteminin amacı, kullanıcılarına,<br />
<strong>simülasyon</strong> tekniklerinden faydalanarak<br />
aşağıdaki alanlarda analiz ve karar desteği<br />
sağlamaktır.<br />
Askeri harekat planlama<br />
Simülasyon tabanlı tedarik<br />
Silah<br />
analizi<br />
ve sensor sistemlerinin etkinlik<br />
Savaş alanındaki kuvvet yapısı ve etkinlik<br />
analizi<br />
İçerik, doktrin ve konsept analizi.<br />
Bu amaç doğrultusunda, MGKMOS aşağıdaki<br />
eleman ve etkinlikleri içerir:<br />
Mekanize piyade birlikleri<br />
Tank birlikleri ve diğer kara araçları<br />
Senaryo<br />
Tanımlama<br />
Altsistemi<br />
Modeller ve Harekat Planı<br />
Senoryo<br />
Veritabanı<br />
Ateş-destek üniteleri (obüs, top, füze,<br />
havan),<br />
Helikopterler (havadan karadaki hedefe<br />
saldıran, kargo ve asker taşıyan),<br />
Kısa menzilli hava koruma sistemleri,<br />
botlar ve akarsu geçiş operasyonları,<br />
İstihkam faaliyetleri<br />
Muhabere (kablolu telefon ve telsiz).<br />
MGKMOS 6 alt-sistemden oluşmaktadır:<br />
Temsili Ortam Altsistemi<br />
Görev Altsistemi<br />
Senaryo<br />
Temsili<br />
Ortam<br />
Altsistemi<br />
Simülasyon<br />
Yönetimi<br />
Altsistemi<br />
Raporlama istekleri<br />
Faaliyet Sonu<br />
İnceleme<br />
Altsistemi<br />
Topolojik Faktörler<br />
(Yükselti, Arazi Örtüsü)<br />
Doğal Nesneler (Ağaç, Nehir, Göl, Orman)<br />
Yapay Nesneler (Bina, Köprü, Yol, Engel)<br />
Arazi<br />
Şekil 2 – MGKMOS Altsistemleri<br />
Temsili Ortam<br />
Temel Eylem<br />
İstekleri ve Algı<br />
Koşum Verileri<br />
Rapor Verileri<br />
Senaryo Tanımlama Altsistemi<br />
Simülasyon Yönetimi Altsistemi<br />
Simülasyon Kayıt Altsistemi<br />
Faaliyet Sonu İnceleme Altsistemi<br />
Temsili Ortam Altsistemi<br />
MGKMOS Temsili Ortam Altsistemi, <strong>simülasyon</strong>da<br />
yer alan nesne ve aktörlerin elemanlarının<br />
durumlarını saklamakla görevlidir. Bu<br />
altsistem, fiziksel koşulları taklit etmek için,<br />
matematiksel modeller kullanır. Göl, akarsu,<br />
engebeler, bu engellerin hareket, algı ve<br />
Şekil 3 – MGKMOS Temsili Ortam (Arazi, Aydınlanma, Atmosfer)<br />
Görev<br />
Altsistemi<br />
Simülasyon<br />
Kayıt<br />
Altsistemi<br />
Koşum Verileri<br />
Kayıt<br />
Veritabanı<br />
Güneş<br />
Ay<br />
Yapay Adınlatma<br />
Aydınlanma<br />
Yağmur<br />
Kar<br />
Sis ve Bulutluluk<br />
Rüzgar<br />
Atmosfer<br />
Piyade<br />
Helikopter (Taarruz, GMYH)<br />
Paletli Araç (Tank, ZPT, ZMA)<br />
Tekerlekli Araç (ZPT, Çekili Top)<br />
Bot<br />
Harekat Alanı Aktörleri Müdahale Sistemleri<br />
Şekil 4 – MGKMOS Harekat Alanı Aktörleri ve Müdahale Sistemleri<br />
hasar üzerindeki etkileri modellenmektedir.<br />
İstihkam faaliyetlerinin zaman geçişi ile<br />
modellenmesi de MGKMOS’un kapsamındadır.<br />
MGKMOS sisteminde fiziksel varlık modelleri,<br />
hareket, müdahale, algılama, muhabere<br />
(iletişim) ve hasar kategorilerinde incelenmektedir.<br />
Hareket: Operasyon alanı platformları,<br />
piyadeler, arazi araçları, helikopterler ve<br />
yüzer platformlardır (bot). Hareket algoritmaları<br />
kinematik modellere dayanır. Bu<br />
algoritmalar, 3 serbestlik derecesinde çalışır.<br />
Arazi, atmosfer, cephane ağırlığı ve yakıt<br />
tüketimi etkileri de hareket modellerinde göz<br />
önünde bulundurulur.<br />
Silahlar ve Müdahale Sistemleri: Görerek<br />
atış silahları, görmeyerek atış silahları,<br />
güdümlü atış silahları, alçak irtifa hava<br />
savunma sistemleri, karşı tedbir sistemi<br />
(chaff, flare) ve mayınlar müdahale sisteminin<br />
elemanlarıdır. Görmeden atış sistemlerinin<br />
uçuş rotaları, balistik sapmalar da göz önüne<br />
alınarak hesaplanmaktadır. Görerek atışlar<br />
için ise grafiksel işlemci tabanlı görüş-hattı<br />
algoritmaları kullanılmaktadır.<br />
Algılama: MGKMOS algı yeteneğinde, göz,<br />
radar, mayın detektörü, termal kamera ve<br />
gece görüş gözlükleri modellenmiştir.<br />
<br />
<br />
Temsili Ortam<br />
Görerek Atış Silahları<br />
Tabanca/Makineli Tabanca<br />
Piyade Tüfeği / Makineli<br />
Tüfek<br />
Tanksavar / Bombatar<br />
Lav<br />
Tank topu<br />
Uçaksavar<br />
Roketatar<br />
Görmeyerek Atış Silahları<br />
Top/Obüs ÇNRA<br />
Havan<br />
Güdümlü Atış Silahları<br />
Almaçlar (sensor) tespit ve algılama tabanlı<br />
(acquire based) algoritmalarla temsil<br />
edilmektedir. Ortam aydınlanmasının algı<br />
algoritmaları üzerinde etkisi vardır. Görüş<br />
hattı testlerinde grafiksel işlemci birimi<br />
(Graphical Processing Unit – GPU) tabanlı<br />
algoritmaların kullanımının genel sistem<br />
performansı üzerinde olumlu etkisi bulun-<br />
Göz, Dürbün<br />
Radar<br />
Kara Gözetleme Radarları<br />
Silaha Monteli Hava <strong>Savunma</strong> Radarları<br />
Topçu Tespit Radarları<br />
Radar/Lazer İkaza Alıcısı<br />
Mayın Dedektörü<br />
Hedef Koordinat Belirleme Sistemi<br />
Termal Görüş Sistemi<br />
Gece Görüş Sistemi<br />
Konumlama Sistemi<br />
Algılama Cihazları<br />
Temsili Ortam<br />
maktadır. Ayrıca MGKMOS ses algılama<br />
sistemi de içerir.<br />
Muhabere (İletişim): MGKMOS yazılımı AM<br />
telsiz, FM telsiz, telsiz röleler ve kablolu<br />
iletişimi içerir. Yazılım aşağıdaki iletişim<br />
niteliklerini de göz önünde bulundurur:<br />
Etkili görüşme mesafesi<br />
Atmosfer koşullarından etkilenme durumu<br />
Arazi şekillerinden etkilenme durumu<br />
Hasar Modeli: Bu kategoride mühimmatların<br />
hareketli ve hareketsiz platformlar üzerindeki<br />
etkisi incelenmektedir. Mühimmat – hedef<br />
etkileşimi, kullanılan mühimmata ve hedefe<br />
göre belirlenmektedir. Bölge etkili mühimmatlar<br />
için “Carlton modeli”, Vuruş etkili<br />
mühimmatlar için ise çevreleyen kutu tabanlı<br />
hasar modeli kullanılmaktadır. Hareketlilik<br />
kabiliyeti kaybı, algılama kabiliyeti kaybı,<br />
muhabere kabiliyeti kaybı ve ateş kabiliyeti<br />
kaybı, hareketli platform hasarının 4 kategorisidir.<br />
Ayrıca sistemde, sabit varlık<br />
kayıpları da modellenmiştir.<br />
Görev Altsistemi<br />
Şekil 5 – MGKMOS Algılama ve İletişim Cihazları<br />
MGKMOS görevleri, temel aktiviteler ve<br />
temel (primitive) aksiyonlardan oluşur.<br />
Platformlar ve takım seviyesine kadar olan<br />
birlikler özerk olarak modellenirken, daha üst<br />
seviye askeri birlikler çoklu olarak model-<br />
Telsiz<br />
Genlik modülasyonu<br />
Frekans Modülasyonu<br />
Röle<br />
İletişim Sistemleri<br />
79
<strong>Savunma</strong> Sistemleri Tanıtımı<br />
İlerle<br />
Ateş Et<br />
Gözetle<br />
Haberleş<br />
Birey Eylemleri<br />
lenmiştir. Bu etkenler “algıla - değerlendir -<br />
eylem yap” döngüsünden geçerek “etki –<br />
tepki” mekanizması doğrultusunda hareket<br />
etmektedirler.<br />
MGKMOS etmenleri kullanıcı tarafından<br />
düzenlenen davranış kütüphanelerini<br />
yorumlarlar ve rota tayini, hareket formasyonu<br />
gibi aldıkları direktifleri yerine getirirler.<br />
Hayatta kalma gibi doktrinsel davranışlar da<br />
etmenin sorumluluğundadır.<br />
Görevler, senaryoda temel aktiviteler olarak<br />
tanımlanmaktadır. Bununla birlikte komutan<br />
aklı etmenler tarafından taklit edilmemektedir.<br />
Her bir MGKMOS <strong>simülasyon</strong> zaman<br />
biriminde algıla – değerlendir – eylem yap<br />
döngüsü izlenmektedir. İlk aşamada temsili<br />
ortam algı verisini oluşturmaktadır. Bu algı<br />
verisi arazi, aydınlanma, doğal ve doğal<br />
olmayan nesne etkileşimi kullanılarak<br />
üretilmektedir. Algılama verilerini elde<br />
ettikten sonra, yarı-otonom birer varlık olan<br />
etmenler bu verileri ve ortam şartlarını<br />
değerlendirerek bir hareket seçer. Seçilen bu<br />
hareket, temsili ortama temel eylem olarak<br />
geri beslenmektedir. Bu temel eylem<br />
istekleri, hareket, algı, ateş etme kategorilerinde<br />
birer temel komuttan oluşmaktadır.<br />
Bu komutlar platformlar tarafından yerine<br />
getirilmektedir.<br />
Bu temel eylem istekleri temsili ortam<br />
tarafından uygulanır. Takip eden <strong>simülasyon</strong><br />
sürecinde bu döngü tekrarlanmaktadır.<br />
Yarı-otonom elemanlar, senaryo sürecinde<br />
görev alabilir. Değerli bir silah taşıyan tek er,<br />
arazi aracı, helikopter ve bot MGKMOS’un<br />
yarı-otonom elemanlarıdır. Takım, batarya,<br />
Temel Eylemler<br />
Şekil 6 – MGKMOS Temel Eylem Kategorileri<br />
İlerleme Düzenleri<br />
İlerle<br />
Himayeli İlerle<br />
Himayeli Sıçra<br />
Muharebe Düzenleri<br />
Kol Düzeni<br />
Hat Düzeni<br />
Kama Düzeni<br />
Kademeli Düzeni<br />
Birlik Eylemleri<br />
manga ve timi senaryo seviyesinde kullanıcı<br />
tarafından görevlendirilebilir. Yarı-otonom<br />
etmenlerden farklı olarak, yüksek kademeli<br />
birliklerin görevlendirilmesi, bunlara ait daha<br />
alt seviye birliklerin son kullanıcı tarafından<br />
senaryo seviyesinde görevlendirilmesi ile<br />
gerçekleştirilmektedir.<br />
MGKMOS yarı-otonom elemanları tarafından<br />
uygulanan temel eylemler hareket etme, ateş<br />
etme, korunma(siper alma), gözetleme ve<br />
iletişim kurmadır.<br />
Otonom etmenlere verilen görevler aşağıdaki<br />
gibi sınıflandırılabilir:<br />
Tank birliği görevleri<br />
Araçlı mekanize piyade görevleri<br />
Araçsız mekanize piyade görevleri<br />
Hava savunma birlikleri görevleri<br />
Top / havan / ÇNRA birliği görevleri<br />
İstihkam birliği görevleri<br />
Anti-tank birliği görevleri<br />
Nehir geçiş harekatı<br />
Geri çekilme görevleri<br />
Senaryo Tanımlama Altsistemi<br />
MGKMOS sisteminin hareket alanı Senaryo<br />
Tanımlama altsisteminde hazırlanmaktadır.<br />
Simülasyon modellerinin hazırlanması,<br />
temsili ortamın hazırlanması, kuvvet yapısı<br />
düzenlemesi ve harekat planının hazırlanması<br />
bu altsistem tarafından yapılır.<br />
MGKMOS senaryo tanımı genel modellere<br />
bağlıdır.<br />
Kullanıcı, amaca yönelik olarak, bu genel<br />
modelleri, daha özgün modellere çevirebilir.<br />
(Leopard tankının genel arazi aracı, algılama,<br />
silah ve hasar modelleri kullanarak üretimi).<br />
Temsili ortamın oluşturulması için göl,<br />
akarsu, dağ gibi doğal alanların tanımlanması<br />
gerekmektedir. Önceden oluşturulmuş<br />
platform modelleri ve temsili ortamlar<br />
birden fazla harekat senaryosunda kullanılmak<br />
üzere kaydedilebilir.<br />
Kullanıcı, algı ve hasar yeteneklerini hassas<br />
bir şekilde inceleyebilmek amacıyla fiziksel<br />
modellerin hassas 3 boyutlu görüntülerini<br />
tanımlayabilmektedir.<br />
Senaryo tanımlama modülünde, birlik oluşturma<br />
editörü ve etmen davranış belirleme<br />
editörü de bulunmaktadır. Silah sistemleri<br />
kapsama, algı cihazları kapsama, en uygun<br />
mevzi seçimi ve muhabere sistemleri kapsama<br />
araçları senaryo tanımlama sırasında<br />
kullanıcıya yardımcı olmaktadır. Takım ve<br />
hiyerarşik olarak daha alt seviye birliklerin<br />
son kullanıcı tarafından görevlendirilmesi senaryo<br />
tanımlamanın son aşamasını oluşturmaktadır.<br />
MGKMOS kullanıcısı, senaryo tanımlama<br />
aşamasında harekat arazisini 2 veya 3 boyutlu<br />
olarak görselleştirebilir.<br />
MGKMOS varlıkları için APP-6A birlik<br />
sembolojisi kullanılmaktadır.<br />
Şekil 7 – MGKMOS 3 Boyutlu Kutu Editörü Şekil 8 – MGKMOS Senaryo Tanımlama Alt-sistemi<br />
Simülasyon Yönetim Altsistemi<br />
Simülasyonun başlat, ara ver, tekrar oynat ve<br />
durdur gibi özellikleri <strong>simülasyon</strong> yönetim<br />
altsistemi tarafından yönetilir. Simülasyonun<br />
gidişatını gözlemlemek amacıyla harekatın 2<br />
boyutlu gösterimi yapılabilmektedir.<br />
MGKMOS dağıtık yapı ve yüksek seviye<br />
mimari (High Level Architecture – HLA)<br />
standardına uygun olarak tasarlanmıştır. Bu<br />
MGKMOS sisteminin başka <strong>simülasyon</strong><br />
sistemleri ile birlikte çalışabilmesinin ön<br />
şartıdır.<br />
Bu dağıtık yapı hareket, algı, müdahale ve<br />
hasar algoritmalarının yerel alan ağı<br />
üzerinden birbirine bağlı birden fazla<br />
bilgisayar üzerinde paralel çalıştırılabilmesine<br />
olanak sağlamaktadır. Birçok PC de<br />
gerçekleşen algoritmik hesaplamalar ve bu<br />
hesaplamaların sonuçları, yüksek seviye<br />
uyumlu bir RTI ürünü kullanılarak, diğer<br />
bilgisayarlara dağıtılmaktadır.<br />
Global dünya durumu, yani bütün aktörlerin<br />
durumu, bütün bilgisayarlar için tekrarlan-<br />
maktadır. Aktörlerin hareket, tespit vb.<br />
hesaplamaları her bilgisayarda dağıtık ve<br />
paralel olarak hesaplanır. Her adımı takip<br />
ederek, deterministik sorun çözme algoritması<br />
ile global dünya durumu tüm<br />
bilgisayarlarda eş güdümlenir.<br />
Sorun çözme algoritmasından her aşamada<br />
gelen eş güdümleme verileri, RTI ürünü<br />
kullanılarak<br />
maktadır.<br />
bilgisayarlar arasında taşın-<br />
Simülasyon Kayıt Altsistemi<br />
Simülasyon kayıt altsistemi harekat verilerini,<br />
kullanıcının belirlediği kurallar doğrultusunda<br />
kaydetmektedir. Simülasyon çalışmadan<br />
önce belirlenebilecek kayıt kriterleri<br />
şunlardır:<br />
Hareket, tespit, hasar, iletişim gibi hangi<br />
aksiyonların kaydedileceği,<br />
Hangi platformun kaydedileceği,<br />
Ne zaman kaydedileceği,<br />
Kayıtın ne kadar süre devam edeceği.<br />
Ayrıca, MGKMOS Simülasyon Kayıt<br />
Altsistemi <strong>simülasyon</strong> sürecini de, tekrar<br />
oynatmalar için de veri kaydetmektedir.<br />
Faaliyet Sonu İnceleme Altsistemi<br />
Biten bir <strong>simülasyon</strong>un yeniden gösterimi, hız<br />
seçim ayarları ve taktik resimler kullanılarak<br />
faaliyet sonu inceleme altsistemi tarafından<br />
gerçekleştirilebilmektedir.<br />
Tekrar izleme sürecinde istenilen belirli<br />
platformlara, olaylara ve/veya sabit nesnelere<br />
odaklanmak amacıyla çeşitli nesne filtrelemeleri<br />
mümkündür. Ayrıca kullanıcı kaydı<br />
hızlı olarak ileri veya geri sarabilmektedir.<br />
İstatistiksel analizlere temel oluşturmak<br />
amacıyla toplanan verilerden raporlar da<br />
oluşturulabilmektedir. Platform hareket<br />
raporları, hasar raporları, iletişim raporları,<br />
cephane tüketim raporları ve görev raporları<br />
gibi.<br />
81
Gündem<br />
İmza Törenleri<br />
F-16 MODERNİZASYONU SERİ MONTAJ PROJESİ 3’LÜ UYGULAMA PROTOKOLÜ<br />
İMZA TÖRENİ (19 OCAK 2010)<br />
SSM ile TUSAŞ arasında imzalanan F-16 Modernizasyonu Seri Montaj Sözleşmesi<br />
kapsamında, toplam 165 uçaktan 149 adedi TUSAŞ, 16 adedi ise 1’inci Hava İkmal Bakım<br />
Merkezi Komutanlığı tesislerinde modernize edilecektir. Bu kapsamda SSM, Hv.K.K.’lığı ve<br />
TUSAŞ’ın karşılıklı sorumluluklarını belirleyen Üçlü Uygulama Protokolü 19 Ocak 2010<br />
tarihinde imzalanmıştır.<br />
KBRN MOBİL ARAZİ LABORATUVARI SÖZLEŞMESİ İMZA TÖRENİ (10 MART 2010)<br />
RF SAS PROJESİ SÖZLEŞMESİ İMZA<br />
TÖRENİ (05 ŞUBAT 2010)<br />
Dz.K.K.lığı ve Hv.K.K.lığı ihtiyacını karşılamak<br />
ve prototipinin yurt içi imkânlarla geliştirilmesi<br />
amaçlanan Radyo Frekans Sinyal<br />
Analiz Sistemi (RF SAS) Projesi Sözleşmesi<br />
<strong>Müsteşarlığı</strong>mız ile HAVELSAN A.Ş. (Proje<br />
Yöneticisi), HAVELSAN EHSİM A.Ş. ve SDT<br />
A.Ş. iş ortaklığı arasında 05 Şubat 2010<br />
tarihinde müsteşarlığımızda yapılan bir törenle<br />
imzalanmıştır.<br />
HAVA KUVVETLERİ KOMUTANLIĞI’NIN YENİ ANA SİLAH SİSTEMLERİNE AİT BİLGİ SİSTEMLERİNİN HAVA KUVVETLERİ<br />
BİLGİ SİSTEMİ (HVBS) İLE BÜTÜNLEŞMESİ PROJESİ İMZA TÖRENİ (19 ŞUBAT 2010)<br />
Hava Kuvvetleri Komutanlığı’nın Yeni Ana<br />
Silah Sistemlerine ait Bilgi Sistemlerinin Hava<br />
Kuvvetleri Bilgi Sistemi (HvBS) ile Bütünleşmesi<br />
Projesi kapsamında, F-16 PO-III ve<br />
PO-IV silah sistemlerinin HvBS ile Bütünleşme<br />
Sözleşmesi <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> <strong>Müsteşarlığı</strong><br />
(SSM) ile HAVELSAN A.Ş. arasında<br />
SSM.lığında yapılan bir törenle imzalanmıştır.<br />
Kara Kuvvetleri Komutanlığı’nın Kimyasal,<br />
Biyolojik, Radyolojik ve Nükleer (KBRN) Harp<br />
Maddelerinin ve Zehirli Endüstriyel Maddeler<br />
(ZEM)'in tespit, analiz ve tanımlamasına<br />
yönelik KBRN savunması ihtiyaçlarının<br />
karşılanması amacıyla başlatılan proje<br />
kapsamında KBRN Mobil Arazi Laboratuvarı<br />
Sözleşmesi <strong>Müsteşarlığı</strong>mız ile Indra<br />
Sistemas S.A. arasında 10 Mart 2010 tarihinde<br />
<strong>Müsteşarlığı</strong>mızda yapılan bir törenle imzalanmıştır.<br />
FİBER LAZERLERİN GELİŞTİRİLMESİ PROJESİ İMZA TÖRENİ (11 MART 2010)<br />
<strong>Savunma</strong> Ar-Ge Yol Haritası Projelerinden<br />
Fiber Lazerlerin Geliştirilmesi Projesi 11 Mart<br />
2010 tarihinde SSM ve Meteksan <strong>Savunma</strong><br />
<strong>Sanayii</strong> A.Ş. arasında imzalanmıştır. Projenin<br />
sanayi- üniversite işbirliğinin öne çıkarılan bir<br />
yapıda olmasına teminen Bilkent Üniversitesi<br />
projede altyüklenici olarak görev alacaktır.<br />
Proje kapsamında yeni kuşak lazer sensör<br />
uygulamalarında kullanılan farklı algılama<br />
teknikleri fiber lazerler ile birleştirerek elde<br />
edilebilecek performans değerleri araştırılarak,<br />
hedef tanıma / engel tespit amaçlı<br />
<strong>Savunma</strong> Ar-Ge Yol Haritası Projelerinden<br />
Gümüş Oksit Çinko Batarya Geliştirilmesi<br />
(GÜÇOK) Projesi, Dz.K.k.lığı ve projede<br />
danışman olarak görev alacak öğretim<br />
üyelerinin de hazır bulunduğu bir törenle, 11<br />
Mart 2010 tarihinde SSM ve TR Teknoloji<br />
arasında imzalanmıştır. Projede ODTÜ, Gazi<br />
ve Niğde Üniversitelerinden öğretim üyeleri<br />
danışman olarak görev alacaktır.<br />
OERLİKON MODERNİZASYONU VE PARÇACIKLI MÜHİMMAT TEDARİKİ PROJESİ<br />
SÖZLEŞME İMZA TÖRENİ (11 MART 2010)<br />
KKK.lığının ihtiyacına binaen başlatılan 35mm Oerlikon Modernizasyonu ve Parçacıklı<br />
Mühimmat Tedariki Projesi kapsamında Tasarım ve Geliştirme Dönemi (Dönem-1)<br />
Sözleşmesi, <strong>Müsteşarlığı</strong>mız ile Aselsan A.Ş. arasında 11 Mart 2010 tarihinde <strong>Müsteşarlığı</strong>mızda<br />
yapılan törenle imzalanmıştır.<br />
ileri teknoloji ürünü Ladar sistemlerinin ana<br />
parçasını oluşturacak üstün performanslı bir<br />
Prototip geliştirilecektir. Proje ile savunma<br />
sistemlerinde evre uyumlu algılama tekniğine<br />
dayalı fiber lazer uygulamaları için gerekli<br />
temel teknolojik ve bilimsel bilgi<br />
birikiminin oluşturulması ve bu projenin<br />
doğal devamı niteliğinde olacak LADAR,<br />
Synthetic Aperture Imaging LADAR,<br />
Differential Absorption LADAR vb. projeler<br />
için gerekli fiziksel altyapının önemli bir<br />
kısmının kazanılması hedeflenmektedir.<br />
GÜMÜŞ OKSİT ÇİNKO BATARYA GELİŞTİRİLMESİ PROJESİ (GÜÇOK) İMZA TÖRENİ (11 MART 2010)<br />
<strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> <strong>Müsteşarlığı</strong> (SSM),<br />
İstanbul Ticaret Odası (İTO), İstanbul Ticaret<br />
Üniversitesi (İTİCÜ), Havaalanı İşletme ve<br />
Havacılık Endüstrileri A.Ş. (HEAŞ) ve<br />
<strong>Savunma</strong> Teknolojileri Mühendislik ve<br />
Ticaret A.Ş. (STM) arasında Teknopark<br />
İstanbul’un Yönetici Şirketi’nin kurulması için<br />
Ortaklık Sözleşmesi imza töreni 12 Mart 2010<br />
tarihinde Milli <strong>Savunma</strong> Bakanı Sayın M.<br />
Vecdi Gönül’ün nezdinde gerçekleştirilmiştir.<br />
8 Ekim 1987 tarih ve 87/6 sayılı ve 3 Mayıs<br />
1999 tarih ve 99/10 sayılı <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong><br />
İcra Komitesi Kararları ile temelleri atılan<br />
GÜÇOK kapsamında denizaltılardan eğitim<br />
maksatlı atılan ve ana tahrik sistemi Gümüş<br />
Oksit Çinko batarya olan modern torpidoların<br />
güç ihtiyacını karşılamak üzere, hâlihazırda<br />
yurtdışından tedarik edilen bataryaların<br />
yurtiçi imkânlarla tasarlanması, geliştirilmesi<br />
ve üretilmesi hedeflenmektedir. Bu doğrultuda,<br />
1 set halinde 300 (üçyüz) adet batarya<br />
hücresi, 1 set halinde 50 (elli) adet yedek<br />
TEKNOPARK İSTANBUL YÖNETİCİ ŞİRKET ORTAKLIK SÖZLEŞMESİ İMZA TÖRENİ (12 MART 2010)<br />
Teknopark İstanbul, İleri Teknoloji Endüstri<br />
Parkı Projesi (İTEP)’nin en önemli bileşenidir.<br />
İlk katılımcılarını 2011 yılı içinde kabul etmeye<br />
başlayacak olan Teknopark İstanbul’un,<br />
ileriye dönük hedeflerinin başında, 25 yıllık<br />
bir gelişme süresi sonunda yaklaşık 720. 000<br />
metre kare kapalı alanda toplam 900’ün<br />
batarya hücresi ve 2 adet batarya tabutunun<br />
üretimi yapılacaktır. Proje çıktılarının yüksek<br />
enerji ihtiyacı duyulan diğer uygulama alanlarına<br />
hizmet etmesi planlanmaktadır.<br />
üzerinde firma ile 18.000’den fazla uzman Ar-<br />
Ge ve nitelikli personelin çalışması yer<br />
almaktadır. Bu süreç içinde ileri teknoloji<br />
alanında en az %10’u üretime dayanan 10<br />
milyar ABD Doları değerinde yerel katkı<br />
yaratılması amaçlanmaktadır.<br />
Mülkiyeti <strong>Müsteşarlığı</strong>mıza ait yaklaşık 250<br />
hektarlık arazi üzerinde kurulacak olan<br />
Teknopark İstanbul’un, sahip olduğu avantajlar<br />
ve sunduğu imkan ve hizmetlerle ulusal<br />
ve uluslararası arenada öncelikle tercih edilen<br />
bir teknopark haline gelmesi hedeflenmektedir.<br />
83
Gündem<br />
İmza Törenleri<br />
AK İRTİFA HAVA SAVUNMA SİLAH SİSTEMİ ve 35 mm OERLIKON ATEŞ İDARE CİHAZI MODERNİZASYONU VE TEDARİKİ<br />
PROJELERİ SÖZLEŞME İMZA TÖRENİ (18 MART 2010)<br />
Mİ-17 HELİKOPTERLERİ DEPO SEVİYESİ BAKIM PROJESİ SÖZLEŞMESİ İMZA TÖRENİ (06 MAYIS 2010)<br />
Rusya Federasyonu’ndaki 4 adet ve<br />
Türkiye’de bulunan 14 adet Mi-17 helikopterinin<br />
depo seviyesi bakım işlemlerini içeren<br />
sözleşme <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> <strong>Müsteşarlığı</strong> ile<br />
Oboronprom firması arasında 06 Mayıs 2010<br />
tarihinde imzalandı. Rusya Federasyonu’nda<br />
bulunan ilk 4 adet helikopterin bakım<br />
GÜÇBOT PROJESİ SÖZLEŞMESİ İMZA<br />
TÖRENİ (14 MAYIS 2010)<br />
Anti-Personel Kara Mayın Patlamalarına<br />
Karşı Takviyelendirilmiş Bot Geliştirilmesi<br />
(GÜÇBOT) Projesi Sözleşmesi 14/05/2010<br />
tarihinde <strong>Müsteşarlığı</strong>mız, Uludağ Üniversitesi<br />
ve Yakupoğlu Tekstil ve Deri Sanayi<br />
Ticaret A.Ş. arasında imzalanmıştır. Proje<br />
kapsamında Anti Personel (AP) kara<br />
mayınlarına takviyelendirilmiş, operasyonel<br />
kabiliyeti en az şekilde sınırlayan ve<br />
maksimum korumayı sağlayacak askeri<br />
amaçlı, seri üretime esas teşkil edecek<br />
MİLLİ AUV CİHAZI PROJESİ İMZA TÖRENİ (14 MAYIS 2010)<br />
Milli AUV Cihazı Projesi Sözleşmesi 14 Mayıs<br />
2010 tarihinde <strong>Müsteşarlığı</strong>mız ve Gate<br />
Elektronik San. ve Tic. A.Ş. arasında imzalanmıştır.<br />
Proje kapsamında, görüntü ve sonar<br />
verileriyle birlikte çevre ve konum verilerinin<br />
işlemlerinin tamamlanarak 2011 yılının ilk<br />
çeyreğinde Türkiye’de olması planlanmaktadır.<br />
İmza törenine, Genelkurmay<br />
Başkanlığı ve Jandarma Genel Komutanlığı ile<br />
Rusya Federasyonu ve Oboronprom firmasının<br />
üst düzey yetkilileri katılmıştır.<br />
prototip bot geliştirilmesi öngörülmektedir.<br />
İmza törenine Uludağ Üniversitesi Rektörü<br />
Prof. Dr. Mete CENGİZ, Genelkurmay<br />
iletimini kablosuz olarak sağlayan, uzaktan<br />
kablosuz olarak ve önceden programlanan<br />
rotalarda hareket/kontrol edilebilen -mayın<br />
tanı/teşhis imha çalışmalarında, eğitim<br />
amaçlı tatbikatlarda, arama ve kurtarma<br />
KKK.lığının ihtiyacına binaen başlatılan<br />
Kundağı Motorlu Namlulu Alçak İrtifa Hava<br />
<strong>Savunma</strong> Silah Sistemi ve 35 mm Oerlikon<br />
Ateş İdare Cihazı Modernizasyonu ve<br />
Tedariki Projeleri kapsamında Tasarım ve<br />
Geliştirme Dönemi (Dönem-1) Sözleşmesi,<br />
<strong>Müsteşarlığı</strong>mız ile Aselsan A.Ş. arasında 18<br />
Mart 2010 tarihinde <strong>Müsteşarlığı</strong>mızda<br />
yapılan törenle imzalanmıştır.<br />
Bilkardem Başkanı Tuğg. M. Erhan PAMUK<br />
ve Yakupoğlu A.Ş. temsilcileri katılmıştır.<br />
faaliyetlerinde, seyir hidrografi çalışmalarında<br />
ve sualtına yönelik çeşitli araştırmalarda<br />
kullanılmak üzere bir otonom su altı<br />
aracı geliştirilmesi öngörülmektedir. Projede<br />
Kocaeli Üniversitesi de altyüklenici olarak<br />
görev alacaktır.<br />
İmza törenine Kocaeli Üniversitesi Rektörü<br />
Sezer KOMSUOĞLU, Genelkurmay BİLKAR-<br />
DEM Başkanı Tuğg. M. Erhan PAMUK,<br />
Dz.K.K.lığı APGE ve BİLKARDES Başkanı<br />
Tuğamiral Sinan ERTUĞRUL ve Gate<br />
Elektronik San. Ve Tic. A.Ş. Yönetim Kurulu<br />
Başkanı Turgay MALERİ ve firma temsilcileri<br />
katılmıştır.<br />
Konferans, Toplantı, Fuar<br />
TÜRKİYE-İNGİLTERE SAVUNMA<br />
SANAYİİ GÜNLERİ (11-12 ŞUBAT 2010)<br />
<strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> <strong>Müsteşarlığı</strong> ve İngiltere<br />
Ticaret ve Yatırım Bakanlığı, <strong>Savunma</strong> ve<br />
Güvenlik Kuruluşu UKTI DSO’nun (United<br />
Kingdom Trade and Investment, Defence and<br />
Security Organisation) koordinasyonunda,<br />
İngiltere-Türkiye arasında savunma sanayii<br />
işbirliğinin güçlendirilmesi ve potansiyel<br />
işbirliği alanlarının araştırılması amacıyla 11-<br />
12 Şubat 2010 tarihlerinde Ankara’da<br />
“Türkiye-İngiltere <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> Günleri”<br />
FIDAE 2010 HAVACILIK FUARI<br />
(22-26 MART 2010)<br />
22-26 Mart 2010 tarihleri arasında düzenlenen<br />
FIDAE 2010 havacılık fuarı kapsamında Türk<br />
savunma sanayisi silah ve mühimmat,<br />
elektronik sistemler-havasavunma, roket ve<br />
füze, bakım idame, lojistik ve tekstil alanında<br />
temsil edilmiştir.<br />
Fuara <strong>Müsteşarlığı</strong>mız koordinasyonunda<br />
ASELSAN A.Ş.(hava savunma ve tank modernizasyonu),<br />
MKEK (silah ve mühimmat),<br />
ROKETSAN (OMTAS), MİKES (helikopter<br />
elektronik harp-kendini koruma sistemleri),<br />
SARSILMAZ ve TİSAŞ (çeşitli kalibrelerde<br />
tabanca ve tüfek), YAKUPOĞLU (askeri<br />
tekstil ve deri ürünleri), GATE Elektronik<br />
(İnsansız Sualtı Aracı ve kart seviyesinde<br />
arızaların tespiti ve arızaların giderilmesini<br />
sağlayan cihazlar) ile katılım sağlamışlardır.<br />
<strong>Müsteşarlığı</strong>mız koordinasyonunda Milli<br />
standımıza; Arjantin,Brezilya, Kolombiya,<br />
Ekvador, Paraguay, Uruguay, Şili Hava<br />
Kuvvetleri Komutanlıkları Lojistik Komutanları<br />
ziyareti, Şili Hava Kuvvetleri Komutanlığı<br />
Kurmay Başkanı Javier Juarez’in ziyareti, Şili<br />
(Turkey-UK Defence Industry Partnering<br />
Event) gerçekleşmiştir.<br />
İngiltere heyetine, İngiltere Milli <strong>Savunma</strong><br />
Bakanlığı, <strong>Savunma</strong> Tedarik Bölümü Başkanı<br />
CDM (Chief of Defence Materiel) General Sir<br />
Kevin O’Donoghue ile UKTI DSO Başkanı<br />
Richard Paniguian başkanlık etmiş; etkinliğe<br />
İngiltere Büyükelçisi H.E. David Reddaway<br />
ile beraber diğer UKTI DSO temsilcileri ve<br />
Askeri Ateşeler iştirak etmiştir. Etkinliğe<br />
Türkiye’den 32, İngiltere’den 22 firma<br />
katılmıştır.<br />
TÜRKİYE-MISIR 2NCİ ÜST DÜZEY ASKERİ DİYALOG TOPLANTISI (23-24 MART 2010)<br />
Türkiye-Mısır 2nci Üst Düzey Askeri Diyalog<br />
Toplantısı 23-24 Mart 2010 tarihleri arasında<br />
Türkiye’de icra edilmiştir. Türkiye adına<br />
Genelkurmay 2nci Başkanı Org. Aslan<br />
GÜNER’in başkanlık ettiği ve Genelkurmay<br />
Başkanlığı karargahında gerçekleştirilen<br />
toplantının açılış ve kapanış oturumlarına<br />
Hava Kuvvetleri Komutanlığı Harekat Başkanı<br />
Tümgeneral Hugo Tilly’nin ziyareti, FAMAE<br />
Direktörü Tümgeneral Juan Biskupovic’in<br />
ziyareti,İspanya Hava Kuvvetleri Komutanlığı<br />
Kurmay Başkanı General Jose Jimenez’in<br />
ziyareti gerçekleştirilmiştir.<br />
FIDAE 2010 kapsamında; Şili Prensa dergisi,<br />
Chilevision, Şili La Tercera Gazetesi, Brezilya<br />
Paulo Newsland Internacional Com-<br />
SSM’yi temsilen Müsteşarımız Sayın Murad<br />
BAYAR başkanlığında katılım sağlanmıştır.<br />
<strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> ve Lojistik İşbirliği alt<br />
toplantısı ise MSB Ar-Ge Kışlasında yapılmış<br />
olup, toplantıya ilgili SSM personeli katılmışlardır.<br />
municacion dergisi, İspanya Grupo Editorial<br />
Defensa S.A. gazetesi, CNN-ES isimli medya<br />
kuruluşlarına Türk savunma sanayiisi ile ilgili<br />
bilgi verilmiştir.<br />
Fuar kapsamında 26 Mart 2010 günü MKEK<br />
ile FAMAE arasında ortak silah ve mühimmat<br />
üretimine ilişkin işbirliği dökümanı imzalanmıştır.<br />
85
Gündem<br />
Konferans, Toplantı, Fuar<br />
DIMDEX 2010 DOHA 2NCİ<br />
ULUSLARARASI DENİZCİLİK<br />
SAVUNMA FUARI (29-31 Mart 2010)<br />
29-31 Mart 2010 tarihleri arasında KATAR’ın<br />
başkenti DOHA’da 2nci kez gerçekleştirilen<br />
ve yaklaşık 150 firma ve kuruluşun iştirak<br />
ettiği DIMDEX 2010 Uluslararası Denizcilik<br />
<strong>Savunma</strong> Fuarına ülkemiz adına SSM<br />
koordinatörlüğünde 16 firma ile milli katılım<br />
sağlanmıştır. SSM standında DzKK tanıtımı<br />
için Deniz Kuvvetleri Komutanlığı’na da yer<br />
ayrılmıştır.<br />
Milli <strong>Savunma</strong> Bakanımız Sayın M. Vecdi<br />
GÖNÜL, Deniz Kuvvetleri Komutanımız Org.<br />
M60T TANK MODERNİZASYONU<br />
PROJESİ SON TANK TESLİM TÖRENİ<br />
(7 Nisan 2010)<br />
Kara Kuvvetleri Komutanlığı envanterinde<br />
bulunan M60 tanklarının atış gücü, hareket ve<br />
beka kabiliyetlerinin artırılmasına yönelik<br />
olarak, SSM ve IMI firması arasındaki 29 Mart<br />
2002 tarihli M60 Tank Modernizasyonu<br />
Sözleşmesi kapsamında icra edilen Projede,<br />
170 tankın modernizasyonu IMI firması ana<br />
yükleniciliğinde 2.ABMK.lığı, MKE ve<br />
ASELSAN A.Ş. katılımıyla gerçekleştirilmiş<br />
ve tank teslimatı tamamlanmıştır.<br />
Bu çerçevede, Milli <strong>Savunma</strong> Bakanı Sn. M.<br />
Vecdi Gönül ve Sn. Müsteşarımızın da<br />
katılımıyla 7 Nisan 2010 tarihinde 2.ABMK.lığında<br />
düzenlenen “Son Tank Teslim<br />
Töreni"ne, Gn.Kur.Bşk., K.K.K., İsrail <strong>Savunma</strong><br />
Bakanlığı, IMI, MKE ve ASELSAN A.Ş.<br />
YENİ TİP KARAKOL BOTU DENİZE<br />
İNDİRİLİŞ TÖRENİ (09 NİSAN 2010)<br />
Deniz Kuvvetleri Komutanlığı ihtiyacına<br />
binaen Boğazlarda, üs, liman yaklaşma suları<br />
Uğur YİĞİT ve <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> Müsteşarımız<br />
Sayın Murad BAYAR’ın da katıldıkları<br />
fuarda, Kamerun, Libya, Pakistan, Sudan,<br />
Suudi Arabistan, Umman ve Ürdün adına<br />
Deniz Kuvvetleri Komutanları ve Kurmay<br />
Başkanları SSM standını ziyaret etmişlerdir.<br />
Heyetlere; SSM ve ilgili deniz projeleri ile ilgili<br />
özet bilgiler verilmesinin akabinde, firma<br />
ziyaretleri yaptırılmış ve her firmanın bu<br />
ülkelere yönelik ihracat ve işbirliğine dair<br />
potansiyelleri, mevcut ilişkileri ve teklifleri<br />
firmalar tarafından anlatılmıştır.<br />
Ayrıca, Deniz Kuvvetleri Komutanlığı envanterindeki<br />
TCG Gemlik Fırkateyni fuar<br />
süresince DOHA’da bulunmuştur.<br />
firmasından temsilciler iştirak etmiştir. Tören,<br />
gerek ulusal gerek uluslararası yazılı ve<br />
görsel medya tarafından izlenmiştir.<br />
Söz konusu sözleşme çerçevesinde, IMI<br />
firması ana yükleniciliğinde, yerli ve yabancı<br />
alt yüklenicilerin de desteğiyle 170 adet M60<br />
ve sahillere yakın bölgelerde keşif, gözetleme,<br />
karakol ve deniz savunma harbi (DSH)<br />
görev fonksiyonlarını karşılamak ve ayrıca,<br />
üs, liman savunma görev fonksiyonuna da<br />
tankına, ateş gücünün ve tank bekasının<br />
arttırılmasına yönelik olarak; zırh, ana silah,<br />
elektronik sistemler ve güç grubu gibi son<br />
teknoloji alt sistemlerin entegrasyonu, 2. Ana<br />
Bakım Merkezi Komutanlığında gerçekleştirilmiştir.<br />
katkı sağlayacak 16 adet bot tedariğine<br />
yönelik olarak, SSM ve DEARSAN A.Ş.<br />
firması arasındaki 23 Ağustos 2007 tarihli Yeni<br />
Tip Karakol Botu Tedarik Sözleşmesi<br />
kapsamında inşa edilen 1. Yeni Tip Karakol<br />
Botu, Başbakanımız Sayın Recep Tayyip<br />
ERDOĞAN’ın, Deniz Kuvvetleri Komutanı<br />
Oramiral Eşref Uğur YİĞİT’in, Ulaştırma<br />
Bakanı Sayın Binali YILDIRIM’ın, Milli<br />
<strong>Savunma</strong> Bakanı Sayın M. Vecdi GÖNÜL’ün,<br />
1. Ordu Komutanı Orgeneral Hasan IĞSIZ’ın,<br />
Sayın Müsteşarımızın ve Gn.Kur.Bşk.’lığı,<br />
Dz.K.K’lığı ve Yeni Tip Karakol Botu Projesi<br />
kapsamındaki alt yüklenicilerin iştirak ettiği<br />
bir törenle 09 Nisan 2010 tarihinde DEARSAN<br />
A.Ş. tesislerinde (Tuzla/İSTANBUL) başarıyla<br />
denize indirilmiştir.<br />
EBAN 2010 KONGRESİ<br />
(15-16 NİSAN 2010)<br />
Teknokent Teknoloji Derneği’nin ev sahipliğini<br />
yaptığı EBAN 2010 Kongresi 15-16<br />
Nisan 2010 tarihlerinde WOW Hotels and<br />
Convention Center’da gerçekleştirilmiştir.<br />
DSA 2010 KUALA LUMPUR/MALEZYA<br />
(19-23 NİSAN 2010)<br />
Türk savunma sanayii işbirliğinin hedef<br />
bölgeler ve ülkeler ile geliştirilmesi, farklı<br />
coğrafi bölgelerde Türk savunma sanayii ve<br />
ürünlerine ilişkin farkındalığın arttırılması<br />
amacıyla, SSM.lığı koordinasyonunda, SSM<br />
Müsteşarı Sayın Murad BAYAR başkanlığında<br />
oluşturulan resmi heyet, 29 savunma<br />
sanayii firması ve TSKGV temsilcisinin<br />
katılımıyla, 19-23 Nisan 2010 tarihleri arasında<br />
Kuala Lumpur/MALEZYA’da düzenlenen<br />
DSA 2010 savunma fuarına katılım sağlanmıştır.<br />
Sayın Müsteşarımız Murad BAYAR; Malezya<br />
ANADOLU KARTALI TATBİKATI<br />
(28 NİSAN 2010)<br />
19-30 Nisan 2010 tarihleri arasında 3’üncü<br />
Ana Jet Üs Komutanlığında (KONYA) yapılan<br />
Anadolu Kartalı-2010/1 Eğitiminin Seçkin<br />
Gözlemci Günü 28 Nisan 2010 tarihinde icra<br />
edilmiştir.<br />
Söz konusu Tatbikata <strong>Müsteşarlığı</strong>mızdan,<br />
Sn. Müsteşarımız başkanlığında bir heyetle<br />
katılım sağlanmıştır.<br />
Milli <strong>Savunma</strong> Bakanı, Genelkurmay<br />
Başkanı, Genelkurmay Başkanlığı Kurmay<br />
Başkan, Kara ve Hava Kuvvetleri Komutanları,<br />
Sahil Güvenlik Komutanı, Milli <strong>Savunma</strong><br />
Bakanı Yardımcısı ve Tedarikten Sorumlu<br />
Genel Sekreteri, Endonezya PINDAD<br />
Teknoloji ve Endüstri Direktörü, Brunei<br />
Derussalem <strong>Savunma</strong> Bakan Yardımcısı,<br />
Güney Kore Milli <strong>Savunma</strong> Bakan Yardımcısı,<br />
Bangladeş Milli <strong>Savunma</strong> Bakan Yardımcısı<br />
ve Heyeti, Tayland Genelkurmay Başkanı,<br />
Kara ve Hava Kuvvetleri komutanları,<br />
Filipinler <strong>Savunma</strong> Bakan Yardımcısı ve beraberindeki<br />
heyet ile görüşmeler yapmıştır.<br />
Sayın Müsteşarımız, Kuala Lumpur Büyükelçiliğimiz<br />
tarafından 19 Nisan 2010 tarihinde<br />
düzenlenen resepsiyona, FNSS firması-<br />
DEFTECH arasında imzalanan 8x8 zırhlı araç<br />
MoU ve Havelsan-IIUM arasında Elektronik<br />
harp yeteneği geliştirme MoU imza<br />
törenlerine, Malezya <strong>Savunma</strong> Bakanlığı-<br />
DEFTECH arasında imzalanan sözleşme<br />
törenine katılmıştır.<br />
Ayrıca; Malezya Başbakanı, Malezya<br />
<strong>Savunma</strong> Bakanı, Malezya <strong>Savunma</strong> Bakan<br />
Yardımcısı, Malezya Deniz Kuvvetleri<br />
Komutanı, Malezya Genelkurmay II. Başkanı,<br />
Malezya Kara Kuvvetleri Komutanı Yardımcısı,<br />
Endonezya <strong>Savunma</strong> Bakanı, Bangladeş<br />
<strong>Savunma</strong> Bakanlığı Genel Sekreteri, Brunei<br />
<strong>Savunma</strong> Bakan Yardımcısı, Güney Kore<br />
<strong>Savunma</strong> Bakan Yardımcısı, Tayland<br />
Genelkurmay Başkanı, Tayland Deniz<br />
Kuvvetleri Komutanı, Pakistan Deniz Kuvvetleri<br />
Komutanı, Pakistan <strong>Savunma</strong> Bakanlığı<br />
Müsteşarı, Filipinler <strong>Savunma</strong> Bakanlığı<br />
Müsteşarı ve Laos <strong>Savunma</strong> Bakanlığı<br />
Müsteşarı Türk savunma sanayii standını<br />
ziyaret etmiştir.<br />
DSA fuarı, fuar katılımcıları açısından<br />
incelendiğinde, 248 Milyar ABD Doları<br />
tutarında askeri harcaması olan Asya ve<br />
Okyanusya bölgelerine yönelik uygun bir<br />
işbirliği ortamı olarak değerlendirilmiştir.<br />
87
Gündem<br />
Konferans, Toplantı, Fuar Ziyaretler<br />
ÜNİVERSİTE-SAVUNMA SANAYİİSİ İŞ BİRLİĞİ KONFERANSI (İTÜ SAVTEK) (4 MAYIS 2010)<br />
İstanbul Teknik Üniversitesi <strong>Savunma</strong><br />
Teknolojileri Kulübü (SAVTEK) tarafından 4<br />
Mayıs 2010 tarihinde İTÜ’de düzenlenen<br />
Üniversite-<strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong>si İş Birliği<br />
(ÜSSİ2010) Konferansı; Türk <strong>Savunma</strong><br />
<strong>Sanayii</strong>sini, İTÜ’nün öğretim üyelerini ve<br />
başta İTÜ olmak üzere çeşitli üniversitelerden<br />
çok sayıda öğrenciyi bir araya<br />
getirdi. Başta <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> Müsteşarı<br />
Murad BAYAR ve İTÜ Rektörü Prof. Dr.<br />
Muhammed ŞAHİN olmak üzere savunma<br />
sanayii kurum ve kuruluşları yetkilileri ve<br />
SOFEX 2010 AMMAN/ÜRDÜN<br />
(10-13 MAYIS 2010)<br />
Türk savunma sanayii işbirliğinin hedef<br />
bölgeler ve ülkeler ile geliştirilmesi, farklı<br />
coğrafi bölgelerde Türk savunma sanayii ve<br />
ürünlerine ilişkin farkındalığın artırılması<br />
amacıyla, SSM.lığı koordinasyonunda, MSB<br />
Sayın M.Vecdi GÖNÜL başkanlığında<br />
oluşturulan resmi heyet, 20 savunma sanayii<br />
firması ve Genelkurmay Başkanlığı temsilcisinin<br />
katılımıyla, 10-13 Mayıs 2010 tarihleri<br />
arasında Amman/ÜRDÜN’de düzenlenen<br />
SOFEX 2010 savunma fuarına katılım<br />
sağlanmıştır.<br />
Ürdün Prensi, Estonya Başbakanı, Azer-<br />
Ziyaretler<br />
DENİZ KUVVETLERİ KOMUTANI<br />
ORAMİRAL EŞREF UĞUR YİĞİT'İN<br />
ZİYARETİ (07 OCAK 2010)<br />
Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Eşref<br />
Uğur YİĞİT, Sayın Müsteşarımızı ziyaret<br />
etmişlerdir.<br />
üniversite öğrencileri tarafından, üniversitesavunma<br />
sanayiisi arasındaki iş birliğindeki<br />
sorunların çözüm yollarını ve öğrencilerin<br />
beklentilerinin nasıl karşılanacağının İTÜ<br />
özelinde tartışıldığı konferansta, ülkemizin<br />
geleceği açısından önemi büyük olan bu<br />
sektörde çalışmalar yürüten İTÜ’nün yerinin<br />
ilerleyen süreçte daha da sağlamlaşacağına<br />
dair sinyaller verildi.<br />
baycan <strong>Savunma</strong> Sanayi Bakanı, Sudan<br />
<strong>Savunma</strong> Bakanı, Kazakistan <strong>Savunma</strong> Bakan<br />
Yardımcısı, Ürdün Genelkurmay Başkanı,<br />
Malezya Genelkurmay Başkanı, Tanzanya<br />
Genelkurmay Başkanı, Bahreyn Planlama ve<br />
Harekat Başkanı, Yemen Özel Kuvvetler<br />
Komutanı, A.B.D Silahlı Kuvvetler Vakfı<br />
Başkanı ile görüşmeler yapılmıştır. Ürdün<br />
Prensi Faysal, Estonya Başbakanı, Azerbaycan<br />
<strong>Savunma</strong> Sanayi Bakanı, Sudan <strong>Savunma</strong><br />
Bakanı ile yapılan görüşmelere MSB Sayın<br />
M.Vecdi GÖNÜL de iştirak etmişlerdir.<br />
Ayrıca; Birleşik Arap Emirlikleri Genelkurmay<br />
Başkanı, Tanzanya Genelkurmay<br />
Başkanı, Lübnan Özel Kuvvetler Komutanı,<br />
Filistin Sivil <strong>Savunma</strong> Kurumu Başkanı, Ürdün<br />
SIBAT BAŞKANI EHUD SHANI’NİN<br />
ZİYARETİ (12 OCAK 2010)<br />
Türkiye-İsrail 13. <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> İşbirliği<br />
Toplantısı sebebiyle Türkiye’de bulunan<br />
SIBAT Başkanı Ehud SHANI başkanlığında<br />
bir heyet <strong>Müsteşarlığı</strong>mızı ziyaret etmiş,<br />
heyetle beraber yapılan toplantıda karşılıklı<br />
görüş alışverişinde bulunulmuştur.<br />
Ordusu Elektronik Harp Bölümü Direktörü,<br />
Malezya Genelkurmay Başkanı, Azerbaycan<br />
<strong>Savunma</strong> Sanayi Bakanı, Sudan <strong>Savunma</strong><br />
Bakanı, Mısır Özel Kuvvetler Komutanı ve<br />
bunların beraberindeki heyetler Türk savunma<br />
sanayii standını ziyaret etmiştir.<br />
SAVUNMA SANAYİİ MÜSTEŞARLIĞI 25.<br />
YIL KUPASI KOŞUSU (15 MAYIS 2010)<br />
<strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> <strong>Müsteşarlığı</strong> 25. Yıl Kupası<br />
Koşusu 15 Mayıs 2010 tarihinde Ankara<br />
Hipodromu'nda yapılmıştır. Birinci gelen at<br />
sahibine "<strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> <strong>Müsteşarlığı</strong> 25.<br />
Yıl Koşusu Kupası" Müsteşarımız Sayın Murad<br />
BAYAR tarafından verilmiştir.<br />
SURİYE TEDARİK VE ENDÜSTRİ GENEL<br />
MÜDÜRÜ TÜMG. DR. İBRAHİM DAOUD<br />
DAOUD’UN ZİYARETİ (12 OCAK 2010)<br />
Suriye Tedarik ve Endüstri Genel Müdürü<br />
Tümg. Dr. İbrahim Daoud DAOUD ve<br />
beraberindeki heyet <strong>Müsteşarlığı</strong>mızı ziyaret<br />
etmiş; kendileriyle Türk <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> ve<br />
potansiyel işbirliği alanlarıyla ilgili bilgi<br />
alışverişinde bulunulmuştur.<br />
AFCEA INTERNATIONAL BAŞKAN<br />
YARDIMCISI (E)KORG. JOHN A.<br />
DUBIA’NIN ZİYARETİ (12 OCAK 2010)<br />
AFCEA International Başkan Yardımcısı<br />
(E)Korg. John A. DUBIA ve beraberindeki<br />
heyet <strong>Müsteşarlığı</strong>mızı ziyaret etmiş;<br />
kendileriyle Türk <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> ve<br />
potansiyel işbirliği alanlarıyla ilgili bilgi<br />
alışverişinde bulunulmuştur.<br />
WASHINGTON BÜYÜKELÇİSİ NAMIK<br />
TAN’IN ZİYARETİ (08 Şubat 2010)<br />
9 Şubat 2010 tarihinde <strong>Müsteşarlığı</strong>mızı<br />
ziyaret eden Washington Büyükelçisi Namık<br />
TAN ile <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> Müsteşarı Murad<br />
BAYAR arasında yapılan görüşmede <strong>Müsteşarlığı</strong>mız<br />
çalışmaları ve yürütülen projelerin<br />
yanısıra genel olarak savunma sanayii<br />
hakkında bir brifing verilerek bilhassa ABD ile<br />
yürütülen ortak programlara ilişkin genel<br />
hususlar Sayın Büyükelçiye aktarılmıştır.<br />
NAMSA Genel Müdürü Antonios Chatzidakis<br />
başkanlığındaki resmi bir heyet tarafından<br />
ülkemize yapılan ziyaret çerçevesinde<br />
Müsteşarımız ile de bir görüşme gerçekleştirilmiştir.<br />
<strong>Müsteşarlığı</strong>mızda yapılan görüşmede<br />
NAMSA Genel Müdürü Chatzidakis,<br />
başta müteahhitlik alanında olmak üzere Türk<br />
firmalarının NAMSA’da aldıkları ihalelerin<br />
oranında ciddi bir artış olduğunu, NATO<br />
PAKİSTAN SAVUNMA BAKAN YRDC.<br />
(E) KORG. SYED ATHAR ALI’NİN<br />
ZİYARETİ (13 OCAK 2010)<br />
7’nci Türkiye-Pakistan Üst Düzey Askeri<br />
Diyalog Toplantısı’na katılmak üzere<br />
Türkiye’de bulunan Pakistan <strong>Savunma</strong> Bakan<br />
Yrdc. (E) Korg. Syed Athar ALI ve beraberindeki<br />
heyet <strong>Müsteşarlığı</strong>mızı ziyaret etmiş,<br />
heyetle beraber yapılan toplantıda karşılıklı<br />
görüş alışverişinde bulunulmuştur.<br />
T.C. LIMA BÜYÜKELÇISI GÜNER<br />
ERPUL VE T.C. KOLOMBIYA<br />
BÜYÜKELÇISI CEMIL KARAMAN’IN<br />
ZİYARETİ (09 Şubat 2010)<br />
T.C Lima Büyükelçiliği görevine atanan<br />
Güner ERPUL ve T.C.Kolombiya Büyükelçiliği<br />
görevine atanan Cemil KARAMAN 09<br />
Şubat 2010 tarihinde Müsteşarımız Sayın<br />
Murad BAYAR’a nezaket ziyaretinde bulunmuşlardır.<br />
NAMSA GENEL MÜDÜRÜ ANTONİOS CHATZİDAKİS’İN ZİYARETİ (19 ŞUBAT 2010)<br />
HEAŞ GENEL MÜDÜRÜ (E) TÜMG.<br />
İBRAHİM BÜYÜKYUMUKOĞLU’NUN<br />
VEDA ZİYARETİ (18 OCAK 2010)<br />
HEAŞ Genel Müdürlüğü görevinden ayrılan<br />
(E) Tümg. İbrahim BÜYÜKYUMUKOĞLU Sn.<br />
Müsteşarımıza bir veda ziyaretinde bulunmuştur.<br />
ALMANYA HAVACILIK VE UZAY<br />
MERKEZİ ULUSLARARASI İŞBIRLİĞİ<br />
MERKEZİ (DLR) MÜDÜRÜ DR.<br />
CORNELIA RIESS’İN ZİYARETİ<br />
(22 ŞUBAT 2010)<br />
Almanya Havacılık ve Uzay Merkezi Uluslararası<br />
İşbirliği Merkezi (DLR) Müdürü Dr.<br />
Cornelia Riess başkanlığında Alman havacılık<br />
ve uzay sanayii firmalarının yer aldığı<br />
bir heyet <strong>Müsteşarlığı</strong>mızı ziyaret etmiştir.<br />
Müs-teşarımızın da katıldığı toplantıda DLR<br />
hak-kında bilgi alınmış, daha sonra SSM ve<br />
Türk <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> hakkında Alman<br />
tarafına bir brifing verilmiştir.<br />
üyesi olan Türkiye’nin NAMSA ile işbirliğinin<br />
daha da artmış olmasından memnun olduklarını<br />
ifade etmişlerdir. Müsteşarımız Sayın<br />
Murad BAYAR ise, bu ziyaretinden dolayı<br />
memnun olduklarını ve NATO ile iş yapma<br />
konusunda Türk <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> firmalarının<br />
daha istekli olduklarını, Müsteşarlık<br />
olarak bu konuda sektörün teşvik edildiğini<br />
vurgulamıştır.<br />
89
Gündem<br />
Ziyaretler<br />
AZERBAYCAN ÜDADT HEYETİ BAŞKANI TÜMG. ÇİMGİZ MEMMEDOV’UN ZİYARETİ (22 ŞUBAT 2010)<br />
Azerbaycan ÜDADT Heyeti Başkanı Tümg.<br />
Çimgiz MEMMEDOV ile, Türkiye ile<br />
yürütülmekte olan işbirliği alanlarına ilişkin<br />
genel değerlendirme yapılmıştır. Yürütülmekte<br />
olan işbirliği çalışmalarının mevcut<br />
durumları gözden geçirilmiş gece görüş<br />
sistemleri, haberleşme sistemleri gibi<br />
sistemlerin Türk savunma sanayii firmalarından<br />
sağlanabileceği belirtilmiştir.<br />
SİNERJİTÜRK-SAVUNMA 2010<br />
(25-28 ŞUBAT 2010)<br />
25-28 Şubat 2010 tarihleri arasında Antalya<br />
Mardan Palace Otelinde gerçekleşen<br />
SİNERJİTÜRK-SAVUNMA 2010 etkinliğine<br />
başta Milli <strong>Savunma</strong> Bakanımız Sayın M.<br />
Vecdi GÖNÜL, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti<br />
Bayındırlık ve Ulaştırma Bakanı Sayın<br />
Hasan TAÇOY teşrif ederek, etkinlik süresince<br />
aktif katılım sağladılar.<br />
Ayrıca, <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> Müsteşarı Sayın<br />
Murad BAYAR, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı<br />
Müsteşarı Sayın Ali BOĞA, Dış İşleri<br />
Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Sayın<br />
Büyükelçi Halit ÇEVİK, Bahçeşehir Üniver-<br />
sitesi Rektörü Sayın Prof. Dr. Deniz Ülke<br />
ARIBOĞAN ile Milli <strong>Savunma</strong> Bakanlığı<br />
yöneticileri ve <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> <strong>Müsteşarlığı</strong>mızın<br />
tüm üst düzey yöneticileri ile yurt<br />
SENEGAL GENKUR. BŞK. KORG.<br />
ABDOULAYE FALL'IN ZİYARETİ<br />
(23 ŞUBAT 2010)<br />
Senegal Genelkurmay Başkanı Korg.<br />
Abdoulaye FALL ve beraberindeki heyet<br />
<strong>Müsteşarlığı</strong>mızı ziyaret etmiş; kendileriyle<br />
Türk <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> ve potansiyel işbirliği<br />
alanlarıyla ilgili bilgi alışverişinde bulunulmuştur.<br />
içinden ve dışından, SAVUNMA sektörümüzün<br />
214 değerli temsilcisi SİNERJİTÜRK-<br />
SAVUNMA 2010 etkinliğine katıldı.<br />
TANZANYA GEN.KUR. BŞK. ORG.<br />
DAVİS MWAMUNYANGE'NİN ZİYARETİ<br />
(15 MART 2010)<br />
Tanzanya Gen.Kur. Bşk. Org. Davis<br />
MWAMUNYANGE Sayın Müsteşarımıza bir<br />
ziyarette bulunmuş, kendilerine müsteşarlık<br />
ve faaliyetleri hakkında bilgi verilmiş, ayrıca<br />
görüşme esnasında iki ülke arasındaki<br />
savunma sanayii işbirliğinin mevcut durumu<br />
ele alınmıştır.<br />
NATO SAVUNMA YATIRIMLARI GENEL SEKRETER YARDIMCISI PETER FLORY’NİN<br />
ZİYARETİ (16 MART 2010)<br />
Terörizmle Mücadele Mükemmeliyet Merkezi (TMMM) tarafından düzenlenen “Küresel<br />
Terörizm ve Uluslararası İşbirliği” konulu Sempozyuma katılmak üzere ülkemize gelen NATO<br />
<strong>Savunma</strong> Yatırımları Genel Sekreter Yardımcısı Peter Flory, SSM Sn. Murad BAYAR’ı nezaket<br />
ziyaretinde bulunmuştur.<br />
Ziyaret esnasında, küresel terörizme karşı NATO’nun rolü, NATO AGS Programı ve Türkiye’nin<br />
pozisyonu, NATO-AB İlişkileri, NATO’nun Hava Taşıma Kabiliyetleri, A400M Programı ve Ağır<br />
Yük Helikopteri konularına ilişkin karşılıklı görüş alışverişi yapılmıştır.<br />
MISIR SAVUNMA BAKAN YARDIMCISI<br />
TÜMGENERAL TALLAL MOHAMAD<br />
ABBOUD’UN ZİYARETİ (23 MART 2010)<br />
Türkiye Mısır Üst Düzeyli Askeri Danışma<br />
Grubu Toplantılarına iştirak etmek üzere<br />
ülkemizde bulunan Mısır <strong>Savunma</strong> Bakan<br />
Yardımcısı Tümgeneral Tallal Mohamad<br />
ABBOUD <strong>Müsteşarlığı</strong>mıza bir ziyarette<br />
bulunmuştur. Konuk Bakan Yardımcısına<br />
Müsteşarlık ve faaliyetleri hakkında bilgi<br />
verilmiş, ayrıca görüşme esnasında iki ülke<br />
arasındaki savunma sanayii işbirliğinin<br />
mevcut durumu ele alınmış, köklü bir geçmişe<br />
dayanan ilişkilerin bu alanda daha da<br />
ilerletilmesi konusundaki karşılıklı düşünce<br />
ve temenniler paylaşılmıştır.<br />
PAKİSTAN SAVUNMA BAKANLIĞI TEDARİK DİREKTÖRÜ TÜMGENERAL KİNGRİWİ’NİN ZİYARETİ (24 MART 2010)<br />
Pakistan F-16 Uçaklarının Modernizasyonu ve<br />
T-129 Atak Helikopteri projeleri kapsamında<br />
TAI’nin davetlisi olarak Türkiye’de bulunan<br />
Pakistan <strong>Savunma</strong> Bakanlığı Tedarik<br />
Direktörü Tümgeneral KİNGRİWİ, TAI<br />
yetkilileri ile birlikte <strong>Müsteşarlığı</strong>mızı ziyaret<br />
Etyopya Federal Demokratik Cumhuriyeti<br />
<strong>Savunma</strong> Bakanı Siraj Fegessa <strong>Müsteşarlığı</strong>mıza<br />
bir ziyarette bulunmuştur. Konuk<br />
Bakana Müsteşarlık ve faaliyetleri hakkında<br />
bilgi verilmiş, görüşme esnasında iki ülke<br />
arasındaki savunma sanayii işbirliği konusunda<br />
karşılıklı düşünce ve temenniler<br />
paylaşılmıştır.<br />
etmiş, ziyaret esnasında bahse konu<br />
projelere ilişkin olarak TAI - Pakistan<br />
faaliyetlerindeki son durum ve ayrıca iki<br />
ülkenin korvet ve denizaltı projeleri hakkında<br />
görüş alışverişinde bulunulmuştur.<br />
HAVA KUVVETLERİ KURMAY BAŞKANI<br />
KORGENERAL ABİDİN ÜNAL’IN<br />
ZİYARETİ (25 MART 2010)<br />
Hava kuvvetleri Kurmay Başkanı Korgeneral<br />
Abidin ÜNAL, Sayın Müsteşarımıza bir<br />
nezaket ziyaretinde bulunmuşlardır.<br />
ETYOPYA FEDERAL DEMOKRATİK CUMHURİYETİ SAVUNMA BAKANI SİRAJ FEGESSA’NIN ZİYARETİ (05 NİSAN 2010)<br />
91
Gündem<br />
Ziyaretler<br />
SUUDİ ARABİSTAN HEYETİNİN TÜRKİYE ZİYARETİ (4-9 NİSAN 2010)<br />
Suudi Arabistan Krallığı <strong>Savunma</strong> Bakanı<br />
Prens Khalid'in Mayıs ayı sonunda Türkiye’ye<br />
gerçekleştireceği ziyaretin planlanması ve ön<br />
hazırlık yapılması amacıyla, <strong>Müsteşarlığı</strong>mız<br />
davetlisi olarak Hava Pilot Tümg. Mohammed<br />
Bin Caarullah Al-HARITHY başkanlığında<br />
üst düzey bir heyet 05-08 Nisan 2010<br />
tarihleri arasında Ankara’ya bir ziyaret<br />
gerçekleştirmişlerdir.<br />
SUUDİ SAVUNMA SANAYİ GN. MDR.<br />
TÜMG. ABDULAZİZ AL-HUDAITHI’NİN<br />
ZİYARETİ ( 26 NİSAN 2010)<br />
Suudi <strong>Savunma</strong> Sanayi Gn. Mdr. Tümg.<br />
Abdulaziz AL-HUDAITHI Sayın Müsteşarımıza<br />
bir ziyarette bulunmuş, kendilerine<br />
müsteşarlık ve faaliyetleri hakkında bilgi<br />
verilmiş, ayrıca görüşme esnasında iki ülke<br />
arasındaki savunma sanayii işbirliğinin<br />
mevcut durumu ele alınmıştır.<br />
5 Nisan 2010 tarihinde SSM’de temaslarda<br />
bulunan heyet, aynı gün Müsteşar Sn. Murad<br />
BAYAR’a nezaket ziyaretinde bulunmuşlardır.<br />
Suudi Arabistan heyeti ayrıca <strong>Müsteşarlığı</strong>mız<br />
koordinesinde Havelsan ve FNSS<br />
firmalarına tesis ziyaretleri yaparak, MKEK,<br />
TAI, STM, NUROL, ASELSAN, MILSOFT ve<br />
GATE ELEKTRONİK firmaları ile RIXOS<br />
Grand Ankara Hotel’inde görüşmelerde<br />
bulunarak Türkiye temaslarını tamamlamış<br />
ve ülkemizden ayrılmışlardır.<br />
TÜRKİYE-FİNLANDİYA SAVUNMA SANAYİİ TOPLANTISI (27 NİSAN 2010)<br />
BOSNA HERSEK ENERJİ VE SAVUNMA<br />
BAKANI SN. VAHİT HECO'NUN<br />
ZİYARETİ (16 NİSAN 2010)<br />
Bosna Hersek Enerji ve <strong>Savunma</strong> Bakanı Sn.<br />
Vahit HECO Sayın Müsteşarımıza bir ziyarette<br />
bulunmuş, kendilerine müsteşarlık ve<br />
faaliyetleri hakkında bilgi verilmiş, ayrıca<br />
görüşme esnasında iki ülke arasındaki<br />
savunma sanayii işbirliğinin mevcut durumu<br />
ele alınmıştır.<br />
26-28 Nisan 2010 tarihleri arasında Türkiye’ye<br />
bir ziyaret gerçekleştiren Finlandiya<br />
<strong>Savunma</strong> ve Havacılık <strong>Sanayii</strong> Derneği<br />
(AFDA) Genel Sekreteri Tuija KARANKO ve<br />
beraberindeki Fin savunma sanayii temsilcileri,<br />
27 Nisan 2010 tarihinde <strong>Müsteşarlığı</strong>mızı<br />
ziyaret etmişlerdir. <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong><br />
Müsteşarı Murad BAYAR’ın da katıldığı<br />
toplantıda AFDA heyetine savunma sanayii ve<br />
<strong>Müsteşarlığı</strong>mız çalışmaları hakkında bir<br />
brifing verilmiş, AFDA tarafından Finlandiya<br />
savunma sanayii ve tedarik programları<br />
hakkında bilgi alışverişinde bulunulmuş ve<br />
işbirliği imkanları üzerinde görüşmeler<br />
yapılmıştır.<br />
İTALYA BÜYÜKELÇİSİ CARLO<br />
MARSILI’NIN VEDA ZİYARETİ<br />
(29 NİSAN 2010)<br />
Türkiye’deki görevi sona eren İtalya<br />
Büyükelçisi Carlo MARSILI Sayın Müsteşarımıza<br />
bir veda ziyaretinde bulunmuşlardır.<br />
A.B.D. BÜYÜKELÇİSİ JAMES J. JEFFREY, KORE BÜYÜKELÇİSİ JAE HYUN BAE VE İNGİLTERE BÜYÜKELÇİSİ DAVİD<br />
REDDAWAY’İN ZİYARETLERİ (06 MAYIS 2010)<br />
A.B.D. Büyükelçisi James J. JEFFREY, Kore Büyükelçisi Jae Hyun BAE ve İngiltere Büyükelçisi David REDDAWAY Sayın Müsteşarımıza bir<br />
nezaket ziyaretinde bulunmuşlardır.<br />
(E) KORG. ATALAY EFEER’İN VEDA<br />
ZİYARETİ (06 MAYIS 2010)<br />
TAI Yönetim Kurulu Başkanlığı görevinden<br />
ayrılan (E) Korg. Atalay EFEER Sayın<br />
Müsteşarımıza bir veda ziyaretinde bulunmuşlardır.<br />
GEN. MÜH. THANİ ABDALRAHMAN AL-KAWARİ VE BERABERİNDEKİ HEYETİN<br />
ZİYARETİ (17 MAYIS 2010)<br />
Gen. Müh. Thani Abdalrahman AL-KAWARİ ve beraberindeki heyet Sayın Müsteşarımıza bir<br />
nezaket ziyaretinde bulunmuşlardır.<br />
93
Haberler<br />
TSK'nın insansız uçakları yerli malı<br />
olacak<br />
Milli <strong>Savunma</strong> Bakanı M. Vecdi Gönül, Kara<br />
Kuvvetleri Komutanlığının 2 adet Taktik<br />
İnsansız Hava Aracı Sistem ihtiyacını<br />
karşılamak üzere Kalekalıp/Baykar Makina<br />
Ortak Girişimi ile sözleşme görüşmelerine<br />
başlanmasına karar verildiğini söyledi.<br />
BAYAR: F-35’te aslan payı Türk<br />
şirketlerinin<br />
Bu sene 25. yıl dönümlerini kutlayacaklarını<br />
belirten <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> Müsteşarı Murad<br />
Bayar, arkadaşımız Mahmut Bulut’a çalışmaları<br />
hakkında bilgi verdi.<br />
<strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> Müsteşarı Murad Bayar, bu<br />
yıl öncelikli hedeflerini, “uzun menzilli hava ve<br />
füze savunma sistemi ile genel maksat<br />
helikopteri ihalelerini sonuçlandırmak”<br />
olarak açıkladı. Kurumun 25. yıl dönümünü<br />
kutlayacaklarını belirten Bayar, 2010 yılı<br />
hedefleri ile ilgili gazetemize önemli<br />
açıklamalarda bulundu. JSF (F-35) savaş<br />
uçağı projesinden Türk savunma sanayii<br />
şirketlerinin aldığı iş payının 7 milyar 400<br />
milyon dolara çıktığını anlatan Bayar, “Bu<br />
miktarın arttırılması için çalışmalarımız<br />
devam ediyor” dedi. Türkiye, 100 savaş uçağı<br />
için yaklaşık 10 milyar dolar ödeyecek. Ancak<br />
SSM’nin desteği ile Türk firmaları TAI,<br />
ASELSAN, MKEK, HAVELSAN, TEİ, KALE<br />
KALIP ve ALP HAVACILIK’ın aldığı iş payı ile<br />
bu paranın, 7 milyar 400 milyon dolarlık<br />
miktarının Türkiye’de kalması kesinleşti.<br />
Türkiye böylece başlangıçta projeden 5<br />
milyar dolar pay alma hedefinin üzerine<br />
çıkmış oldu.<br />
Milli tüfek, üretime hazır<br />
07 Ocak 2010<br />
02 Şubat 2010<br />
10 Şubat 2010<br />
Milli modern piyade tüfeğinin ''tasarım ve<br />
geliştirme'' sözleşmesi, <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong><br />
<strong>Müsteşarlığı</strong> (SSM) ile Makina ve Kimya<br />
Endüstrisi Kurumu (MKEK), alt yüklenici<br />
sözleşmesi ise MKEK ile Kalekalıp Makine<br />
Kalıp Sanayi AŞ arasında imzalandı. TSK için<br />
HK 416'nin Makine ve Kimya Endüstrisi<br />
Kurumu tarafından tasarlanmış bir piyade<br />
tüfeği olduğunu belirten yetkililer, "Türkiye'nin<br />
ilk ulusal tüfeğidir. Standart olarak<br />
TSK'nin kullandığı G3'ün yerini alması<br />
planlanmaktadır. Terör örgütlerinin de<br />
kullandığı AK-47'ye karşılık büyük bir üstünlük<br />
sağlayacağı öngörülmüştür." dedi<br />
Savas uçağına parça üretecek<br />
Dokuz ülkenin ortak yapımı F-35 müşterek<br />
taarruz uçağı (JSF) projesinde ülke olarak<br />
Türkiye de yer alıyor. Bu uçağın motor<br />
kanatçıkları yekpare titanyumdan imal<br />
edilecek ve üretimi de 2011 yılından itibaren<br />
Eskişehir'de gerçekleştirilecek. Motor<br />
kanatçığını Alp Havacılık Motor Komponent<br />
Üretim ve Mühendislik Merkezi isimli Türk<br />
şirketi üretecek. Şirket, F-35'e motor kanatçığı<br />
üretecek yeni fabrikasının temelini Milli<br />
<strong>Savunma</strong> Bakanı Vecdi Gönül ve <strong>Savunma</strong><br />
<strong>Sanayii</strong> Müsteşarı Murad Bayar'ın da katıldığı<br />
törenle adım attı.<br />
<strong>Savunma</strong> sanayi tanıtım atağında<br />
11 Şubat 2010<br />
23 Şubat 2010<br />
Türk <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong>, 2010 yılında yeni bir<br />
döneme girdi. Dışişleri Bakanlığı, yurt<br />
dışında görevli Türk Büyükelçileri aracılığı ile<br />
diplomasinin bir uzantısı olarak Türk<br />
savunma sanayii ürünlerinin tanıtımı için<br />
kolları sıvadı. Bu çerçevede 8 Şubat’ta<br />
Washington Büyükelçiliği’ne atanan Namık<br />
Tan, 9 Şubat’ta da Peru Büyükelçisi Güner<br />
Erpul ve Kolombiya Büyükelçisi Cemil<br />
Karaman <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> Müsteşarı (SSM<br />
Murad Bayar’ı ziyaret ederek, Türkiye’nin bu<br />
ülkelere yönelik savunma sanayii hedefleri<br />
hakkında brifing aldı. Tanzanya Büyükelçimiz<br />
Sander Gürbüz de Tanzanya <strong>Savunma</strong><br />
Bakanlığı’nın açtığı 800 araçlık ihale ve 10 bin<br />
konutluk lojman ihalesine Türk firmalarının<br />
katılmasını istedi.<br />
13 Mart 2010<br />
Teknopark<br />
atıldı<br />
İstanbul’da ikinci imzalar<br />
Kuruşuna ilişkin ilk adım, <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong><br />
<strong>Müsteşarlığı</strong>, İTO ve İstanbul Ticaret<br />
Üniversitesi arasında niyet mektubunun<br />
imzalanmasıyla atılan Teknopark İstanbul’da<br />
ikinci aşama dün gerçekleşti<br />
Dün imzalanan sözleşmeyle 5 ortaklı Teknopark<br />
İstanbul Yönetici Şirketi kuruldu.<br />
KOBİ’lerle uluslararası firmaları aynı çatı<br />
altında buluşturacak olan teknoparkta faaliyet<br />
gelecek yıl başlayacak. İmza töreninde<br />
konuşan Milli <strong>Savunma</strong> Bakanı M. Vecdi<br />
Gönül Teknopark İstanbul’dan 25 yılda 300<br />
milyar doların üstünde bir gelir elde<br />
edilmesinin hedeflendiğini söyledi. İTO<br />
Başkanı Murat Yalçıntaş da projeye bugüne<br />
kadar 80 firmanın başvurduğunu bildirdi.<br />
Donanmanın yeni gözdesi: LPD<br />
15 Mart 2010<br />
Akdeniz’in en büyük donanmalarından<br />
birine sahip olan Türkiye açılan bu ihale ile<br />
yüksek savaş yeteneğini daha da artıracak.<br />
Akdeniz’in en büyük donanmalarından birine<br />
sahip olan Türk Donanmasının yüksek savaş<br />
yeteneğini daha da artıracak Havuzlu<br />
Çıkarma Gemisi (LPD) projesi kapsamında<br />
açılan ihalede 7 tersane teklife çağrı dosyası<br />
aldı. NATO operasyonlarında birliklerin<br />
intikali ve tahliye operasyonlarında görev<br />
alacak LPD, deprem gibi doğal afetlerde de<br />
yardım ulaştırılması ve yaralıların tahliyesinde<br />
kullanılacak. <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> <strong>Müsteşarlığı</strong>,<br />
dünya barışı ve küresel deniz güvenliğine<br />
yıllardır katkı sağlayan Türk Donanmasının<br />
gücünü daha da artırmak amacıyla bir süre<br />
önce Havuzlu Çıkarma Gemisi tedariki için<br />
ihale açtı. İhale sürecinin ardından Donanma<br />
Komutanlığı bünyesine katılacak LPD,<br />
dünyada sadece 7-8 ülke donanmasında<br />
bulunuyor. AA muhabirinin <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong><br />
<strong>Müsteşarlığı</strong> yetkililerinden aldığı bilgiye<br />
göre, savaş zamanında düşmanların korkulu<br />
rüyası olan LPD, deprem gibi doğal afetlerde<br />
de en önemli can kurtarma araçlarının<br />
başında yer alacak. Amfibik askeri gemi<br />
sınıfına giren LPD, üzerinde 8 helikopter, 100<br />
araç ve yaklaşık 1000 personel taşıma<br />
kapasitesine sahip olacak.<br />
18 Mart 2010<br />
<strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> Müsteşarı Murad<br />
Bayar'dan özel sektör ve kamuya çağrı;<br />
<strong>Savunma</strong> sanayii iş modeli tüm sektörlere<br />
örnek olabilir.<br />
<strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> Müsteşarı Murad Bayar,<br />
kamunun hizmet ve ürün-sistem alımlarında<br />
yerli katkıyı artırma yönündeki girişimleri için<br />
Türkiye'nin teknolojik kapasitesinin yeterli<br />
olduğuna inandığını ve savunma alımları için<br />
kullanılan iş modelinin kullanılabileceğini<br />
söyledi. DÜNYA'nın sorularını yanıtlayan<br />
Bayar, "Mesela birçok belediye hafif raylı<br />
taşımacılık sistemleri kuruyor. Bunların<br />
donanımlarının hemen hemen tamamı ithal<br />
ediliyor. Ancak Türkiye'deki birçok şirket ya<br />
bu sistemleri üretme ya da en azından bir<br />
kısmını üretme kapasitesine sahip. Kısmi<br />
olarak yerli üretim şartı koyarsanız katma<br />
değerin ülke içinde kalmasına katkı verirsiniz,<br />
üretim yeteneğini geliştirirsiniz" dedi.<br />
Aselsan ve SSM, sözleşme imzaladı<br />
Aselsan ve <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> <strong>Müsteşarlığı</strong><br />
arasında 120.3 milyon Euro tutarında<br />
sözleşme imzalandı.<br />
ASELSAN, <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> <strong>Müsteşarlığı</strong><br />
(SSM) arasında 120 milyon 326 bin 449 Euro<br />
tutarında sözleşme imzaladı. ASELSAN<br />
Elektronik Sanayi ve Ticaret A.Ş.'nin Kamuyu<br />
Aydınlatma Platformu'nda (KAP) yayımlanan<br />
özel durum açıklamasında, ASELSAN A.Ş. ile<br />
<strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> <strong>Müsteşarlığı</strong> arasında,<br />
Kundağı Motorlu Namlulu Alçak İrtifa Hava<br />
<strong>Savunma</strong> Silah Sistemi ve 35 mm Oerlikon<br />
Ateş İdare Cihazı Modernizasyonu ve<br />
Tedariki Projeleri Tasarım ve Geliştirme<br />
Dönemi (Dönem-1) Sözleşmesinin, bugün<br />
120 milyon 326 bin 449 Euro bedelle<br />
imzalandığı kaydedildi.<br />
İşte Hürkuş<br />
19 Mart 2010<br />
26 Mart 2010<br />
Milli <strong>Savunma</strong> Bakanı M. Vecdi Gönül,<br />
“Hürkuş” adı verilen pilotlu eğitim uçağının<br />
yakında uçurulacağını kaydederek, “Yakında<br />
umut ediyoruz Hürkuş’u uçuracağız. Pilotlu<br />
bir uçak. Bütün dizaynı, tamamı, her şeyi<br />
yerlidir. Motor hariç tabii. Bu eğitim uçağı<br />
ama savaş uçağı olarak da kullanılabilir. Ama<br />
asıl maksadı eğitim uçağı. İlk defa bir uçak<br />
üretmiş oluyoruz” dedi.<br />
05 Nisan 2010<br />
Local suppliers to meet half of Turkish<br />
army’s needs<br />
After decades of heavy reliance on Western<br />
suppliers, for the first time in nearly 60 years,<br />
Turkey's local defense industry is expected to<br />
be able to provide 50 percent of the military's<br />
weapons requirements this year, procurement<br />
officials said. "In terms of value, local<br />
industry met nearly 44 percent of our defense<br />
requirements in 2008, and although we don't<br />
have the final and complete data at this point,<br />
we believe that this rate was higher in 2009,"<br />
one procurement official who wanted to<br />
remain anonymous, told Hürriyet Daily News<br />
& Economic Review on Friday. "And this year,<br />
for the first time in modern history, we believe<br />
that we will reach our objective to reach a 50<br />
percent self-reliance rate to meet our<br />
military's weapons requirements," said the<br />
official. "This means that if we spend $4 billion<br />
for defense procurement annually in 2010 and<br />
2011, half of this money will go to our own<br />
industry," the official said.<br />
06 Nisan 2010<br />
TÜRKSAT 4A ve 4B 2012’de fırlatılacak<br />
TÜRKSAT Uydu Haberleşme Kablo TV ve<br />
İşletme AŞ Genel Müdürü Özkan Dalbay,<br />
TÜRKSAT 4A ve 4B uydularının yapımı için<br />
şartname gönderdikleri 6 firmadan 3’ünün<br />
teklif verdiğini belirterek, “Haziran ayı içinde<br />
teklifini uygun bulduğumuz firma ile<br />
uyduların imalatı için sözleşme imzalamayı<br />
hedefliyoruz. Uyduların yapım süresini 26 ay<br />
olarak planlıyoruz. 2012’nin son çeyreğinde<br />
4A ve 4B’yi uzaya fırlatmayı amaçlıyoruz”<br />
dedi. Dalbay, 2009 sonunda TÜRKSAT 4A ve<br />
TÜRKSAT 4B uydularının yapım ihalesi için<br />
potansiyel 6 üretici firmaya “nasıl bir uydu”<br />
istediklerine ilişkin şartname gönderdiklerini<br />
söyledi. TÜRKSAT 4A ve 4B’nin Türkiye’nin<br />
dışarıya yaptırdığı son uydular olacağına<br />
dikkati çeken Dalbay, “Türk Havacılık ve Uzay<br />
Sanayi A.Ş. (TUSAŞ) içinde, <strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong><br />
<strong>Müsteşarlığı</strong> bünyesinde kurulacak “Milli<br />
Uydu Üretim Merkezi”nin temeli Temmuz<br />
ayında atılacak” dedi. “Milli Uydu Üretim<br />
Merkezi”nin 5 tonluk uyduları üretecek<br />
büyüklükte olmasının amaçlandığını dile<br />
getiren Dalbay, tesiste haberleşme uydularının<br />
yanı sıra gözlem uydularının da üretileceğini<br />
söyledi.<br />
170 Tankın modernizasyonu tamam<br />
İsrailli firmanın modernize ettiği tankların<br />
sonuncusu TSK'ya teslim edildi.<br />
İsrail firması tarafından modernize edilen 170<br />
adet M 60 tankından sonuncusu, Kayseri'de<br />
Milli <strong>Savunma</strong> Bakanı Vecdi Gönül'ün<br />
katıldığı törenle teslim edildi. Modernize<br />
çalışmalarının büyük bölümünün yürütüldüğü<br />
2. Ana Bakım Merkez Komutanlığında<br />
düzenlenen teslim törenine, Milli <strong>Savunma</strong><br />
Bakanlığı yetkilileri, İsrail Milli <strong>Savunma</strong><br />
Bakanlığı ve projenin ana üstlenicisi IMI<br />
firmasının temsilcileri katıldı. Milli <strong>Savunma</strong><br />
Bakanı Vecdi Gönül, törende yaptığı konuşmada,<br />
Türk Silahlı Kuvvetleri'nin ihtiyaçlarının<br />
karşılanması maksadıyla geliştirilen projelerde<br />
ülke sanayisinin azami katkı sağlamasını<br />
hedeflediklerini belirtti. Konuşmaların<br />
ardından Bakan Gönül, projede görev alan<br />
müsteşarlık görevlileri ile askeri yetkililere<br />
plaket verdi. Bakan Gönül, proje kapsamında<br />
modernize edilen son tankın anahtarını da 28.<br />
Mekanize Tugay Komutanlığında görev<br />
yapan Yarbay Sadık Cebeci'ye teslim etti.<br />
'İlk milli tank Altay'<br />
06 Nisan 2010<br />
09 Nisan 2010<br />
Projenin imza töreni 30 Temmuz 2008’de<br />
Başbakan Tayyip Erdoğan’ın da katılımıyla<br />
gerçekleştirilmişti. Altay ismini, Kurtuluş<br />
Savaşı’nda İzmir’e giren birliklerin başındaki<br />
Tümgeneral Fahrettin Altay’dan aldı.<br />
OTOKAR’ın ana yükleniciliğindeki projede;<br />
ASELSAN, Volkan-2 atış kontrol ve komuta<br />
kontrol, muhabere sistemlerini; Güney Koreli<br />
Rotem firması bazı alt sistemleri; Makine<br />
Kimya Endüstrisi Kurumu (MKEK) M60 T<br />
tanklarına da takılan 120 milimetre 55 kalibre<br />
ana silah sistemini; Roketsan ise modüler zırh<br />
paketi uygulamasını gerçekleştirecek.<br />
HEDEF 2015<br />
<strong>Savunma</strong> <strong>Sanayii</strong> <strong>Müsteşarlığı</strong> (SSM), bu<br />
projenin gerçekleşmesi ve 2015 yılına kadar<br />
ortaya bir tank prototipinin çıkması için 500<br />
milyon dolar bütçe ayırdı. Proje sonunda yeni<br />
95
Haberler<br />
bir ihale açılacak ve seri üretimi bu ihaleyi<br />
kazanan kurum ya da kuruluş gerçekleştirecek.<br />
İlk etapta 250 adet tank üretilmesi<br />
planlanıyor. Bu rakam Türk Silahlı Kuvvetleri’nin<br />
ihtiyaçları doğrultusunda artabilecek.<br />
FİKRİ HAKLAR TÜRKİYE'NİN<br />
‘Altay’ın tasarım, geliştirme, entegrasyon, test<br />
ve üretimine ilişkin tüm bilgi ve dokümanları<br />
içeren ve tankın seri üretimine temel teşkil<br />
edecek bir teknik veri paketi hiçbir kısıtlama<br />
olmaksızın ve tüm hakları ile Türkiye’ye ait<br />
olacak.<br />
10 Nisan 2010<br />
Yeni tip ilk karakol botu denize indirildi<br />
TÜRKİYE'nin ilk yeni tip karakol botu dün<br />
İstanbul Tuzla'da denize indirildi. Dearsan<br />
Tersanesi'nce inşa edilen 16 yeni tip karakol<br />
botunun ilki Başbakan Tayyip Erdoğan'ın da<br />
katıldığı törenle denize indirildi. Türk özel<br />
sektörü ile ortaya çıkarılan savunma sanayii<br />
ürünlerinin dünyanın her yerinde alıcı<br />
bulduğunu ifade eden Erdoğan, gemi inşa<br />
sanayi sektörü ve savunma sanayiinin, Deniz<br />
Kuvvetleri Komutanlığı ile yüksek nitelikli<br />
gemiler oluşturmak için giriştikleri birlikteliğin<br />
başarıya ulaştığına dikkat çekti. Yeni tip<br />
karakol botu projesi 2015'e kadar 16 bot<br />
inşasını kapsıyor. Yüzde 70 yerli yapım olan<br />
Botlar 40 mm çift namlu top, 2 adet 12.7 mm<br />
ağır makineli tüfek, su bombası, denizaltı<br />
savunma harbi roket atıcısı bulunduruyor.<br />
22 Nisan 2010<br />
Malezya’ya 500 milyon dolarlık zırhlı<br />
araç üretecek 4 bin kişiye iş kapısı<br />
açacak<br />
<strong>Savunma</strong> sanayiine yönelik üretim yapan<br />
FNSS <strong>Savunma</strong> Sistemleri A.Ş., Malezya<br />
ordusuna 260 zırhlı araç üretme konusunda<br />
Asya <strong>Savunma</strong> Fuarı DSA’de 500 milyon<br />
dolarlık ön anlaşma imzaladı. Bu sözleşme ile<br />
‘en büyük ihracat sözleşmesi’ rekorunu kıran<br />
FNSS, anlaşmayla Türkiye’de KOBİ’lere ve<br />
en az 4 bin kişiye iş imkanı sağlayacak.<br />
KARA muharebe sistemlerinde Türk Silahlı<br />
Kuvvetleri’nin en önemli tedarikçilerinden biri<br />
olan FNSS <strong>Savunma</strong> Sistemleri A.Ş.,<br />
Malezya’nın başkenti Kuala Lumpur’daki<br />
Uluslararası Asya <strong>Savunma</strong> Fuarı’nda (DSA)<br />
Malezya ordusuna 260 zırhlı muharebe aracı<br />
satmak üzere yaptığı ön anlaşma ile, ihracat<br />
tarihinde de bir ilke imza attı. 500 milyon<br />
dolarlık ön anlaşmayı imzalayan FNSS, hem<br />
kendisinin hem Türkiye’nin ‘en büyük ihracat<br />
sözleşmesi’ rekorunu kırdı.<br />
Uçak motorunda dev anlaşma<br />
TEI Genel Müdürü Akın Duman, ABD’li GE<br />
Aviation ile yaptıkları anlaşma sonucunda,<br />
dünyada sadece 3-4 firmada bulunan uçak<br />
motoru kompresör bölümüyle ilgili en ileri<br />
teknolojiye sahip olacaklarını söyledi.<br />
F16 uçak motorlarının montaj ve testlerini<br />
gerçekleştirmek, bazı motor parçalarını da<br />
üretmek üzere kurulan TEI’nın bugün geldiği<br />
konuma ilişkin olarak şöyle konuştu:<br />
“Havacılık sektöründeki en gelişmiş teknolojilerden<br />
birini de transfer edeceğiz. Projenin<br />
hayata geçirilmesiyle birlikte 2011 yılından<br />
itibaren fandan kompresöre, türbinden<br />
egsoza kadar önemli parçaları üretebilen bir<br />
kabiliyete sahip olacağız. Bu anlaşma sadece<br />
teknoloji değil, gelir anlamına da geliyor. Bu<br />
program boyunca TEI için öngörülen iş<br />
hacmi 3 milyar doları bulacak.”<br />
Duman, Airbus 30 / 330 ve Boeing 747 / 767<br />
uçaklarına güç veren CF6 motorlarına ait 7<br />
değişik parçanın blisk ve spool üretimi için 12<br />
bin 666 metrekarelik yeni B700 binasının bu<br />
yıl içerisinde faaliyete geçeceğini açıkladı.<br />
İşte ilk yerli İHA<br />
30 Nisan 2010<br />
4 Mayıs 2010<br />
TAİ ve ASELSAN tarafından üretilen ancak sır<br />
gibi saklanan Türkiye'nin ilk yerli insansız<br />
hava aracının (İHA) fotoğrafı ortaya çıktı. 1<br />
Nisan'da çekilen hatıra fotoğrafında, Milli<br />
<strong>Savunma</strong> Bakanı Vecdi Gönül, Ulaştırma<br />
Bakanı Binali Yıldırım ve hava kuvvetleri<br />
mensupları uçağın önünde birlikte görülüyor.<br />
Havada kalma süresi, ve yük taşıma<br />
kapasiteleri ile Heron'lardan daha yetenekli<br />
olan hava aracının ilk sunumu TAİ Entegre<br />
Uçak Grup Başkanı Özcan Ertem tarafından<br />
Hava Harp Okulu'nda pilotlara yapıldı.<br />
Amerika ve İsrail'den sonra bu türden bir<br />
uçağı üretebilen üçüncü ülke olan Türkiye'nin<br />
yüzde yüz yerli üretim olan insansız hava<br />
aracının temmuz sonu, ağustos başında ilk<br />
uçuşunu yapması, gelecek yıl itibariyle aktif<br />
olarak kullanılmaya başlanması planlanıyor.<br />
27 Mayıs 2010<br />
Gece karanlığında ilklerin tatbikatı<br />
TÜRK Silahlı Kuvvetleri (TSK) tarafından her<br />
yıl düzenlenen Efes Müşterek Fiili Atışlı<br />
Tatbikatı, İzmir 'in Seferihisar İlçesi Doğanbey<br />
Mevkisi'nde gerçekleştirilmeye başladı. Bu<br />
yıl tatbikatta ilk kez, Türk Silahlı Kuvvetleri<br />
tarafından projelendirilen, ‘İHA’ olarak<br />
adlandırılan mini insansız hava aracı kullanıldı,<br />
tatbikat bölgesinin havadan taktik keşfi<br />
yapıldı. Genelkurmay Başkanı Org. İlker<br />
Başbuğ ve kuvvet komutanları tatbikatı<br />
karanlıkta çadırdan izledi. Tatbikatta ayrıca<br />
Türk mühendislerce yapılan dünyanın ilk<br />
holografik haritası kullanıldı.<br />
28 Mayıs 2010<br />
Aselsan, ABD'li Raytheon ile “Anten Röle<br />
İstasyonu” yapacak<br />
İki şirket, “Anten Röle İstasyonu” tasarım,<br />
üretim, entegrasyon ve test faaliyetleri için<br />
işbirliği yapacak.<br />
Aselsan Elektronik Sanayi ve Ticaret A.Ş.,<br />
ABD merkezli Raytheon firması ile "Anten<br />
Röle İstasyonu" tasarım, üretim, entegrasyon<br />
ve test faaliyetleri için işbirliği yapılmasını<br />
kararlaştırdı. Aselsan'ın Kamuyu Aydınlatma<br />
Platformu'nda (KAP) yayımlanan özel durum<br />
açıklamasında, ABD merkezli Raytheon<br />
firması ile Aselsan arasında, firmanın Uzun<br />
Menzilli Hava ve Füze <strong>Savunma</strong> Sistemi<br />
Patriot'un temel birimlerinden Anten Röle<br />
İstasyonu (Antenna Mast Group) tasarım,<br />
üretim, entegrasyon ve test faaliyetleri için<br />
işbirliği yapılmasının kararlaştırıldığı bildirildi.<br />
Açıklamada, bu işbirliği çerçevesinde,<br />
Raytheon firmasının Birleşik Arap Emirlikleri'ne<br />
gerçekleştirdiği Patriot Sistemi satışı<br />
kapsamında Anten Röle İstasyonu için alt<br />
yüklenicilik sözleşmesinin 2010 yılı içerisinde<br />
imzalanmasının beklendiği kaydedildi.