30.04.2013 Views

Kerbela - Cilt - Cumhuriyet Üniversitesi

Kerbela - Cilt - Cumhuriyet Üniversitesi

Kerbela - Cilt - Cumhuriyet Üniversitesi

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

274<br />

• Adem Apak<br />

çıkarmak için yerine oğlunu bırakmıştır. Ayrıca değişen şartlar dikkate<br />

alınmaksızın Muaviye’den Hz. Ebû Bekir ve Hz. Ömer’in icraatını beklemek<br />

de gerçekçi değildir. 13<br />

Muaviye’nin icraatını haklı gören âlimlerin görüşlerini açık bir şekilde<br />

dile getirenlerin öncüsü olarak İbn Haldun kabul edilebilir. O, veliaht tayini<br />

meselesini Mukaddimesi’nin merkezine aldığı kavramlardan asabiyet ile<br />

açıklar ve bu konuda Muaviye’yi destekler mahiyette görüşler ileri sürer:<br />

“Muaviye’nin herhangi bir kimseyi değil, doğrudan oğlunu veliaht tayin<br />

etmesi, onun halkın birliğindeki yararı gözetme isteğinden kaynaklanır. Zira o<br />

sırada Emevî ailesi içinde söz sahibi olanlar, onun üzerinde ittifak etmişlerdi.<br />

Bu dönemde Kureyş’in en güçlü kolunu Emevîler oluşturduğu için bunlar<br />

kendilerinden başkasının idaresine rıza göstermezlerdi. Bu sebeple Muaviye,<br />

yerine geçecek kişiyi seçerken daha iyi olacağını düşündüğü kimseyi değil,<br />

oğlunu seçmiştir. Bu, birliği koruma ve fitneyi engelleme adına en erdemli kişi<br />

yerine daha az erdemli kişiyi tercih etme anlamına gelir. Çünkü birliğin önemi<br />

çok büyüktür. Onun adaleti ve sahâbîliği bundan başkasını düşünmeye<br />

engeldir. Sahâbe’nin büyüklerinin buna katılmaları veya susmaları konuyla<br />

ilgili şüphelerinin kalkmasına delildir. (...). Gerek Muaviye, gerekse ondan<br />

sonra gelen idareciler Hulefâ-i Râşidîn’in sünnetinden ayrılmakla<br />

suçlanamazlar. Çünkü Hulefâ-i Râşidîn, mülk sisteminin ortaya çıkmadığı ve<br />

dinî motifin etkili olduğu bir zamanda yaşadılar. Her devrin siyasî yapısı<br />

ayrıdır. Onlar dinin razı olduğu kimseleri halef seçtiler ve bunları başkalarına<br />

tercih ettiler. Ama daha sonra Muaviye’den itibaren asabiyet mülk gayesine<br />

ulaşmıştı, dinî anlayış zayıflamış, sultanî (kraliyet) ve asabiyet anlayışına gerek<br />

duyulmuştu. Asabiyetin onayladığından başkası seçilseydi, bu seçim tanınmaz,<br />

çabucak bozulur ve birlik, ayrılık ve ihtilâfa dönüşürdü”. 14<br />

İbn Haldun’un dile getirdiği bu yaklaşım bilhassa çağdaş araştırmacılar<br />

tarafından da seslendirilmiştir. Bunlar arasında Ahmed Cevdet Paşa, Ziyauddin<br />

Rayyis, Muhammed Hudarî Beg, Abdümünim Mâcid, Abdüşşâfî Muhammed<br />

Abdüllatif gibi ilim adamları zikredilebilir. 15 Benzer görüşleri dile getiren<br />

Emevî tarihçisi Yûsuf el-Işş, Muaviye’nin kararını Şam, Irak ve Hicaz<br />

bölgeleri arasında meydana gelebilecek siyasî mücadeleyi engelleyebilmek<br />

adına alınan isabetli bir adım olarak görür. Ona göre Muaviye, eğer yerine<br />

oğlunu bırakmak suretiyle yönetim meselesini netleştirmemiş olsaydı,<br />

13 Akîl, Nebîh, Hilâfetü Benî Ümeyye, Beyrut 1975, s. 93; Rayyis, M. Ziyaüddin, İslâmda<br />

Siyasî Düşünce Tarihi, (çev. Ahmed Sarıkaya), İstanbul 1990, s.251-254; Vekil, Muhammed<br />

es-Seyyid, el-Emevîyyûn Beyne’ş-Şarki ve’l-Garb, Beyrut 1995, s. 179-180; Takkûş,<br />

Muhammed Süheyl, Tarihu’d-Devleti’l-Ümevîyye, s. 22-27.<br />

14 İbn Haldun, Mukaddime, (Ali Abdülvâhid Vâfî), I-III, Mısır 1957, I, 613-615.<br />

15 bk. Yiğit, İsmail, “Emevîler”, DİA, XI, 90.

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!