09.04.2013 Views

kamulaştırma hukukunun adli yargı boyutu - Yargıtay

kamulaştırma hukukunun adli yargı boyutu - Yargıtay

kamulaştırma hukukunun adli yargı boyutu - Yargıtay

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

KAMULAġTIRMA HUKUKUNUN ADLĠ YARGI BOYUTU<br />

Kamulaştırma Kanunu 05.05.2001 tarihinde yürürlüğe giren<br />

Hüseyin Güngör Babacan,<br />

<strong>Yargıtay</strong> 18 Hukuk Dairesi Üyesi<br />

4650 Sayılı Kanun ile değiştirilmiştir. Peki bu değişiklik ile neler getirilmiştir?<br />

-Dava açma sıfatı değişti. Öncesinde taşınmaz maliki dava açarken, değişiklik<br />

sonrasında <strong>kamulaştırma</strong>yı yapan idare tarafından dava açılacaktır.<br />

-Değerlendirme tarihi değişti. Öncesinde <strong>kamulaştırma</strong> tarihi değerlendirme tarihi<br />

iken, sonrasında dava tarihi değerlendirme tarihi oldu.<br />

-Satın alma usulü getirildi.<br />

-Bilirkişi raporlarının değerlendirme kriterleri değişti.<br />

-Faiz uygulaması değişti.<br />

-Mahkeme masraflarından sorumluluk değişti.<br />

-Kamulaştırılan taşınmazın tescili ile ilgili sistem değişti.<br />

Peki, bir dava açıldığında hangi hükümler uygulanacak?<br />

Kamulaştırma Kanununa eklenen geçici hükümle bu duruma açıklık getirilmiştir.<br />

Geçici 2. madde ―“Bu Kanunun yürürlüğe girmesinden önce açılan davalarda, davanın<br />

açıldığı günde yürürlükte olan kanunlara göre işlemeye başlamış olan dava süreleri, o<br />

kanunlara göre tespit edilir.‖ demektedir.<br />

Buna göre;<br />

Taşınmaz 5.5.2001 tarihinden sonra kamulaştırılmışsa, artık 4650 sayılı kanun ile<br />

yapılan değişikliğe göre işlem yapılacaktır.<br />

Kamulaştırma işlemi 5.5.2001 tarihinden önce yapılmışsa, bu durumda iki ayrı durum<br />

ortaya çıkmaktadır.<br />

a)- Taşınmaz mal maliki için veya maliklerinden biri için bile olsa <strong>kamulaştırma</strong><br />

evrakı tebliğ için notere 5.5.2001 tarihinden önce verilmişse (tebliğ şartı aranmaksızın) 2942<br />

sayılı kanun uygulanacaktır.<br />

1


)- Taşınmaz malın <strong>kamulaştırma</strong> evrakları tebliğ için 5.5.2001 tarihinden sonra<br />

verilmiş veya hiç verilmemişse, bu durumda 4650 sayılı yasa ile değişik Kamulaştırma<br />

Hükümleri uygulanacaktır.<br />

Uygulamada taşınmaz hissedarlarından biri hakkında 2942 Sayılı Kanunun<br />

değişikliğinden önce bir işlem yapılmışsa, 05.05.2001 tarihinden sonra da diğer hissedarlar<br />

hakkında artık yeni kanun değil, eski kanun uygulanmaktadır.<br />

KAMULAġTIRMA ġERHĠ<br />

Kamulaştırma açısından her ne kadar <strong>adli</strong> <strong>yargı</strong> <strong>boyutu</strong>, <strong>kamulaştırma</strong>yı yapan<br />

idarenin <strong>kamulaştırma</strong> belgelerine Asliye Hukuk mahkemesine vermesi ile başlar ise de,<br />

gerçekte <strong>kamulaştırma</strong> iradesinin idare tarafından tapu sicil müdürlüğüne bildirmesi ile<br />

başlamıştır. Zira tapu sicil müdürlükleri tamulaştırma şerhlerini idarenin bildirimi ile tapuya<br />

işledikten sonra, idarece süresinde dava açılmaması üzerine taşınmaz sahibinin şerhin<br />

silinmesi için başvurusunda mahkemeden karar aramaktadır.<br />

Kamulaştırma Kanununun 7. maddesinin 2. fıkrasında ― İdare <strong>kamulaştırma</strong> kararı<br />

verdikten sonra <strong>kamulaştırma</strong>nın tapu siciline şerh verilmesini <strong>kamulaştırma</strong>ya konu<br />

taşınmaz malın kayıtlı bulunduğu tapu idaresine bildirir. Bildirim tarihinden itibaren malik<br />

değiştiği takdirde, mülkiyette veya mülkiyetten gayri ayni haklarda meydana gelecek<br />

değişiklikleri tapu idaresi <strong>kamulaştırma</strong>yı yapan idareye bildirmek zorundadır. İdare<br />

tarafından, şerh tarihinden itibaren altı ay içinde 10 uncu maddeye göre <strong>kamulaştırma</strong><br />

bedelinin tespitiyle idare adına tescili isteğinde bulunulduğuna dair mahkemeden alınacak<br />

belge tapu idaresine ibraz edilmediği takdirde, bu şerh tapu idaresince resen sicilden<br />

silinir” denilmektedir. Bu hükme göre <strong>kamulaştırma</strong> şerhinin tapu siciline işlendiği tarihten<br />

itibaren 6 ay içerisinde mahkemede dava açımlamaması yada açılması ancak bunun tapu sicil<br />

müdürlüğüne 6 ay içerisinde bildirilmemesi halinde şerhin resen silinmesi gerekir. Ancak tapu<br />

sicil müdürlüğü Medeni Kanunun 1027. maddesine göre ―İlgililerin yazılı rızası olmadıkça,<br />

tapu memuru, tapu sicilindeki yanlışlığı ancak mahkeme kararıyla düzeltebilir.‖<br />

hükmünden dolayı, tapu kaydındaki <strong>kamulaştırma</strong> şerhini silmemektedir. Hâlbuki Medeni<br />

Kanun genel, Kamulaştırma Kanunu ise özel bir kanundur. Burada özel kanunun hükmü<br />

uygulanması gerekir.<br />

2


Bir taşınmaz üzerinde <strong>kamulaştırma</strong> şerhinin bulunması, o taşınmaza talebi<br />

azaltmakta, hak sahiplerinin taşınmaz üzerindeki tasarruf yetkileri kısıtlanmaktadır. Bu<br />

durumda da önlerine çıkan imkânlardan yararlanamama sonucunu doğurmakta, ayrıca, hiç<br />

hak etmedikleri halde mahkemeye dava açmak suretiyle, zamanlarını ve imkânlarını boşa<br />

kullanmasına neden olmaktadır. AĠHM’nin Sporrong-Lönnroth-Ġsveç kararında da belirttiği<br />

gibi, kısıtlama süresince mülkün satılmasının çok güç olduğu, bu önlemlerin geçerli olduğu<br />

sürece tazminata hükmedilmesi gerektiği belirtilmiştir.<br />

SATIN ALMA USULÜ<br />

4650 Sayılı yasayla yapılan değişiklikle, idareye öncelikle taşınmazı satın alma<br />

yöntemiyle <strong>kamulaştırma</strong>sı öngörülmüştür. Yasadaki bu değişiklikle maddenin gerekçesinden<br />

de anlaşılacağı üzere amaç; idarelerce daha çabuk <strong>kamulaştırma</strong> bedelinin tespit edilmesi, mal<br />

sahibiyle biran önce anlaşma sağlayıp <strong>kamulaştırma</strong> işlemi ve bedelinin sonuçlandırılmasıdır.<br />

Bu madde sadece tapulu taşınmazlarda uygulanmalıdır. <strong>Yargıtay</strong> uygulamalarına göre,<br />

tapusuz taşınmazlarla ilgili olarak idarece bu madde uygulanmaksızın yasanın 19. maddesinde<br />

belirtildiği usulde doğrudan doğruya dava açılabileceği kabul etmektedir.<br />

Maddenin birinci fıkrasına göre idare, öncelikle kamulaştırılan taşınmazın satın alma<br />

yöntemiyle kamulaştırılmasını sağlayacaktır.<br />

Maddenin ikinci fıkrasında idarenin, kamu yararı kararından sonra taşınmazın<br />

değerinin nasıl belirleneceği düzenlenmiştir. Buna göre, idare, kıymet takdiri yapmak için<br />

kendi bünyesinden seçeceği üç kişilik bilirkişi kurulu oluşturacaktır. Ayrıca, taşınmazın<br />

değerinin tespiti için ilgili kurum ve kuruluşlardan, Sanayi ve Ticaret Odasından,<br />

emlakçılardan bilgi alacaktır.<br />

Maddenin üçüncü fıkrasında, kıymet takdir komisyonunca belirlenen tahmini bedel<br />

üzerinden pazarlıkla satın alma ve trampa işlerini yürütmek için idare kendi bünyesinde yine<br />

en az üç kişilik uzlaşma komisyonu kuracaktır.<br />

Maddenin dördüncü fıkrasına göre, idare takdir komisyonu raporunda tespit edilen<br />

bedeli belirtmeksizin satın almak veya trampa yapmak için malike resmi taahhütlü bir yazı<br />

gönderir. Bu yazının Tebligat Yasasına uygun tebliği gerekir. Tebligat yasaya uygun değilse<br />

yeniden tebligat yapılmalıdır. Beşinci fıkra uyarınca da, malik veya vekili 15 gün içersinde<br />

uzlaşma için idareye başvuracaktır. İdare ile malik, kıymet takdir raporundaki değeri<br />

geçmemek üzere anlaşırlarsa bu husus bir tutanakla tespit edilir. Bu tutanak ilgili kişi veya<br />

vekili ile komisyon üyelerince imzalanır. Altıncı fıkra uyarınca da, tutanağın tanziminden<br />

3


itibaren idare 45 gün içinde <strong>kamulaştırma</strong> bedelini ödemeye hazır hale getirmeli, bedelin hazır<br />

olduğu malike bildirildikten sonra ilgilinin belirtilen günde tapuda ferağ vermesi istenir. Ferağ<br />

verildikten sonra idare, <strong>kamulaştırma</strong> bedelini öder.<br />

8.maddeye göre satın alınan ve trampa edilen taşınmazlar için <strong>kamulaştırma</strong> bedeli<br />

yönünden ve <strong>kamulaştırma</strong> işlemine karşı dava açılamaz.<br />

Dördüncü fıkrada belirtilen şekilde tebligat yapılmasına rağmen ilgili anlaşmaya<br />

gelmezse veya gelip de anlaşmaya varılmazsa, idare 10.maddeye göre tespit ve tescil davası<br />

açacaktır. Dava açıldıktan sonra hakim, ilgilinin yöntemince anlaşmaya çağrılıp<br />

çağrılmadığına bakacaktır. İlgili yöntemince anlaşmaya çağrılmamış ve duruşmaya gelip<br />

beyanda da bulunmamışsa, ya davayı reddedecek yada esasa girecektir. Ama, yöntemince<br />

anlaşmaya çağrılmamış ve fakat, duruşmaya gelip beyanda bulunmuşsa artık davanın esasına<br />

girilecektir. Tarafların anlaşmasına rağmen taşınmaz maliki ferağı vermez ise, bu durumda<br />

yine 10. maddeye göre dava açılacaktır. Mahkeme <strong>yargı</strong>lama aşamasında taşınmaz sahibinin<br />

daha önce idare önünde anlaştığı bedel ile bağlı olmaksızın, hakkaniyete uygun bir bedel<br />

belirleyecektir. Malikin idare önünde uzlaştığı bedel Hukuk Muhakemeleri Kanununun<br />

anladığı manada bir kabul değildir.<br />

Bu maddenin uygulanmasında Kamulaştırma Kanununun 27. maddesine göre acele<br />

<strong>kamulaştırma</strong> yöntemine de değinmek gerekir. Bu maddenin amacı, idarenin yapmış olduğu<br />

hizmetlerin kesintisiz bir şekilde devam etmesi ve bu doğrultuda ihtiyaç duyduğu<br />

taşınmazlara da bir an evvel el atmasını sağlanmasıdır. Bu maddeye göre ;<br />

-3634 sayılı Milli Müdafaa Mükellefiyeti Kanununun uygulanmasında yurt savunması<br />

ihtiyacına veya<br />

-Aceleliğine Bakanlar Kurulunca karar alınacak hallerde veya<br />

-Özel kanunlarla öngörülen olağanüstü durumlarda;<br />

gerekli olan taşınmaz malların kamulaştırılmasında kıymet takdiri dışındaki işlemler<br />

sonradan tamamlanmak üzere ilgili idarenin istemi ile mahkemece yedi gün içinde o taşınmaz<br />

malın 10 uncu madde esasları dairesinde ve 15 inci madde uyarınca seçilecek bilirkişilerce<br />

tespit edilecek değeri, idare tarafından mal sahibi adına 10 uncu maddeye göre yapılacak<br />

davetiye ve ilanda belirtilen bankaya yatırılarak o taşınmaz mala el konulabilir.<br />

İdare el koyma işleminden sonra yine Kamulaştırma Kanununun 8. maddesine göre<br />

işlem yapacaktır. Ancak pazarlık yapacağı bedelde, ister kendi bünyesinde oluşturacağı<br />

kıymet takdir komisyonunun belirlediği değer, isterse mahkemece belirlenen değeri kıstas<br />

alabilir. <strong>Yargıtay</strong> bu bedellerin hangisinin alındığına bakmamaktadır. Tarafların usulüne<br />

4


uygun pazarlık yapıp yapmadığına, tebligatların hak sahibine usule uygun yapılıp<br />

yapılmadığına dikkat etmektedir.<br />

8. maddenin en büyük eksikliği, idareye dava açması için bir süre sınırlaması<br />

getirmemesidir. Ancak, 7. maddeye göre şerh tarihinden itibaren 6 ay içerisinde idarece dava<br />

açıldığının belgelenmemesi halinde, şerhin silineceği dikkate alındığında, bu sure şerhten<br />

itibaren 6 ay olmalıdır. Fakat daha sonrasında dava açılmışsa, taraflar için bir hak kaybına<br />

neden olmayacağı için davaya bakılmalıdır.<br />

KAMULAġTIRMA BEDELĠNĠN MAHKEMECE TESPĠTĠ VE TAġINMAZ<br />

MALIN ĠDARE ADINA TESCĠLĠ (10.md.)<br />

Kamulaştırmanın satın alma usulü ile yapılamaması halinde idare, 7 nci maddeye<br />

göre topladığı bilgi ve belgelerle 8 inci madde uyarınca yaptırmış olduğu bedel tespiti ve bu<br />

husustaki diğer bilgi ve belgeleri bir dilekçeye ekleyerek taşınmaz malın bulunduğu yer asliye<br />

hukuk mahkemesine müracaat eder ve taşınmaz malın <strong>kamulaştırma</strong> bedelinin tespitiyle, bu<br />

bedelin, peşin veya <strong>kamulaştırma</strong> 3 üncü maddenin ikinci fıkrasına göre yapılmış ise taksitle<br />

ödenmesi karşılığında, idare adına tesciline karar verilmesini ister.<br />

Mahkeme, idarenin başvuru tarihinden itibaren en geç otuz gün sonrası için<br />

belirlediği duruşma gününü, dava dilekçesi ve idare tarafından verilen belgelerin birer örneği<br />

de eklenerek taşınmaz malın malikine meşruhatlı davetiye ile veya idarece yapılan<br />

araştırmalar sonucunda adresleri bulunamayanlara, 7201 sayılı Tebligat Kanununun 28 inci<br />

maddesi gereğince ilan yoluyla tebligat suretiyle bildirerek duruşmaya katılmaya çağırır.<br />

Duruşma günü idareye de tebliğ olunur.<br />

Mahkemece malike doğrudan çıkarılacak meşruhatlı davetiyede veya ilan yolu ile<br />

yapılacak tebligatta;<br />

a)Kamulaştırılacak taşınmaz malın tapuda kayıtlı bulunduğu yer, mevkii, pafta, ada,<br />

parsel numarası, vasfı, yüzölçümü.<br />

b)Malik veya maliklerin ad ve soyadları,<br />

c) Kamulaştırmayı yapan idarenin adı,<br />

5


d) 14 üncü maddede öngörülen süre içerisinde, tebligat veya ilan tarihinden itibaren<br />

<strong>kamulaştırma</strong> işlemine idari <strong>yargı</strong>da iptal veya <strong>adli</strong> <strong>yargı</strong>da maddi hatalara karşı düzeltim<br />

davası açabilecekleri,<br />

e) Açılacak davalarda husumetin kime yöneltileceği,<br />

f) 14 üncü maddede öngörülen süre içerisinde, <strong>kamulaştırma</strong> işlemine karşı idari<br />

<strong>yargı</strong>da iptal davası açanların, dava açtıklarını ve yürütmenin durdurulması kararı<br />

aldıklarını belgelendirmedikleri takdirde, <strong>kamulaştırma</strong> işleminin kesinleşeceği ve<br />

mahkemece tespit edilen <strong>kamulaştırma</strong> bedeli üzerinden taşınmaz malın <strong>kamulaştırma</strong> yapan<br />

idare adına tescil edileceği,<br />

yatırılacağı,<br />

g) Mahkemece tespit edilen <strong>kamulaştırma</strong> bedelinin hak sahibi adına hangi bankaya<br />

h) Konuya ve taşınmaz malın değerine ilişkin tüm savunma ve delilleri, tebliğ<br />

tarihinden itibaren on gün içinde mahkemeye yazılı olarak bildirmeleri gerektiği, belirtilir.<br />

Dava dilekçesinin ve <strong>kamulaştırma</strong> belgelerinin malike tebliğ edileceğinden<br />

bahsedilmektedir. Yasanın bu düzenlemesi uygulamada sıkıntılara yol açmaktadır.<br />

Taşınmazla ilgisi olanlara da (ipotek alacaklısı, haciz alacaklısı iflas alacaklısı vb.) tebliğ<br />

edilmesinde fayda vardır. Zira tespit edilen bedelin azlığı ya da fazlalığında bu hak<br />

sahiplerinin de menfaati bulunmaktadır.<br />

Dava dilekçesinin usulüne uygun tebliğ edilmesinden itibaren hak sahibi 30 gün içinde<br />

davalı üç konuda karar verme durumunda kalacaktır.<br />

1-İdari <strong>yargı</strong>da iptal davası açma,<br />

2-Maddi hatalara karşı düzeltme davası açma,<br />

3-Kamulaştırmadan artan kesim için idareye başvurarak bu kısmında<br />

kamulaştırılmasını isteme.<br />

Bu 30 gün içerisinde <strong>kamulaştırma</strong>nın iptali için dava açılmazsa, <strong>kamulaştırma</strong><br />

kesinleşir ve artık <strong>kamulaştırma</strong>nın yerindeliği incelenemez. İptal davası açılması halinde <strong>adli</strong><br />

<strong>yargı</strong>daki davanın görülmesine engel olmaz. Ancak idari <strong>yargı</strong>dan bir iptal kararı verilirse ya<br />

6


da yürütmenin durdurulması kararı verilirse, bu kararın asliye hukuk mahkemesine sunulması<br />

halinde değer kazanacaktır. İptal kararı verilmesi halinde dava reddedilecek, yürütmenin<br />

durdurulması kararı verilmesi halinde ise iptal davası sonuçlanana kadar bekletici mesele<br />

yapılacaktır.<br />

Maddi hatalara karşı düzeltme davası ise uygulamada genellikle mesaha tashihi<br />

davaları için uygulanmaktadır. Diğer maddi hataları ise <strong>Yargıtay</strong> 18. Hukuk Dairesi resen<br />

gözetmektedir.<br />

Artan kesimin kamulaştırılması için hak sahibi 30 gün içerisinde idareye başvurulması<br />

halinde, idare, ister bu talebi kabul eder, isterse etmeye bilir. Kabul ederse bir sorun çıkmaz,<br />

mahkeme taşınmazın tamamı için davayı görür ve tamamı için tescile karar verir. İdare kabul<br />

etmezse, bu durumda taşınmazın hakikaten artan kısmı değerini kaybetmişse, bu kısmında<br />

bedelini belirleyerek ödenmesine ve tapusunun iptali ile tesciline karar verir. Eğer artan kısım<br />

tamamen değerini kaybetmemişse, bu halde değer kaybını belirler, kamulaştırılan kısım için<br />

belirlediği bedele ekleyerek hak sahibine ödenmesine karar verir, artan kısmın tapusunun ise<br />

iptaline karar vermez.<br />

Mahkemece, kamulaştırılacak taşınmaz malın bulunduğu yerde mahalli gazete çıkıyor<br />

ise, bu mahalli gazetelerden birisinde ve Türkiye genelinde yayımlanan gazetelerin birisinde<br />

<strong>kamulaştırma</strong>nın ve belgelerin özeti en az bir defa yayımlanır.<br />

Mahkemece belirlenen günde yapılacak duruşmada hakim, taşınmaz malın bedeli<br />

konusunda tarafları anlaşmaya davet eder. Tarafların bedelde anlaşması halinde hakim,<br />

taraflarca anlaşılan bu bedeli <strong>kamulaştırma</strong> bedeli olarak kabul eder ve sekizinci fıkranın<br />

ikinci ve devamı cümleleri uyarınca işlem yapar.<br />

Mahkemece yapılan duruşmada tarafların bedelde anlaşamamaları halinde hakim, en<br />

geç on gün içinde keşif ve otuz gün sonrası için de duruşma günü tayin ederek, 15 inci<br />

maddede sayılan bilirkişiler marifetiyle ve tüm ilgililerin huzurunda taşınmaz malın değerini<br />

tespit için mahallinde keşif yapar. Yapılacak keşifte, taşınmaz malın bulunduğu yerin bağlı<br />

olduğu köy veya mahalle muhtarının da hazır bulunması amacıyla, muhtara da davetiye<br />

çıkartılır ve keşifte hazır bulunması temin edilerek, muhtarın beyanı da alınır.<br />

Bilirkişiler, taraflar ve diğer ilgililerin beyanını da dikkate alarak, 11 inci maddedeki<br />

esaslar doğrultusunda taşınmaz malın değerini belirten raporlarını onbeş gün içinde<br />

7


mahkemeye verirler. Mahkeme bu raporu, duruşma günü beklenmeksizin taraflara tebliğ eder.<br />

Yapılacak duruşmaya hakim, taraflar veya vekillerini ve bilirkişileri çağırır. Bu duruşmada<br />

tarafların bilirkişi raporlarına varsa itirazları dinlenir ve bilirkişilerin bu itirazlara karşı<br />

beyanları alınır.<br />

Tarafların bedelde anlaşamamaları halinde gerektiğinde hakim tarafından onbeş gün<br />

içinde sonuçlandırılmak üzere yeni bir bilirkişi kurulu tayin eder ve hakim, tarafların ve<br />

bilirkişilerin rapor veya raporları ile beyanlarından yararlanarak adil ve hakkaniyete uygun<br />

bir <strong>kamulaştırma</strong> bedeli tespit eder. Mahkemece tespit edilen bu bedel, taşınmaz mal, kaynak<br />

veya irtifak hakkının kamulaştırılma bedelidir. Tarafların anlaştığı veya tarafların<br />

anlaşamaması halinde hakim tarafından <strong>kamulaştırma</strong> bedeli olarak tespit edilen miktarın, hak<br />

sahibi adına, hak sahibi tespit edilememiş ise ileride ortaya çıkacak hak sahibine verilmek<br />

üzere 10 uncu maddeye göre mahkemece yapılacak davetiye ve ilanda belirtilen bankaya<br />

yatırılması ve yatırıldığına dair makbuzun ibraz edilmesi için idareye onbeş gün süre verilir.<br />

Gereken hallerde bu süre bir defaya mahsus olmak üzere mahkemece uzatılabilir. İdarece,<br />

<strong>kamulaştırma</strong> bedelinin hak sahibi adına yatırıldığına veya hak sahibinin tespit edilemediği<br />

durumlarda, ileride ortaya çıkacak hak sahibine verilmek üzere bloke edildiğine dair<br />

makbuzun ibrazı halinde mahkemece, taşınmaz malın idare adına tesciline ve <strong>kamulaştırma</strong><br />

bedelinin hak sahibine ödenmesine karar verilir ve bu karar, tapu dairesine ve paranın<br />

yatırıldığı bankaya bildirilir. Tescil hükmü kesin olup tarafların bedele ilişkin temyiz hakları<br />

saklıdır.<br />

Hâkim, adil ve hakkaniyete uygun bir bedel belirlerken, aynı yöreden aynı niteliklere<br />

sahip diğer taşınmazlar için hangi bedeli belirlemiş ise bunu göz önüne alacaktır. Zira birden<br />

fazla taşınmaz kamulaştırılmış olabilir. Bu durumda yeknesaklığın sağlanmaması halinde,<br />

diğer taşınmaz mal sahiplerinin adalet duygusu zedelenebilir. Ayrıca hâkim, yasaya göre<br />

tespit ettiği bedelin bankaya bloke edilmesi için en fazla iki kere süre verebilecektir. Ancak<br />

daha fazla süre verilmesinin müeyyidesi yasada düzenlenmemiştir. <strong>Yargıtay</strong> uygulamalarında<br />

bedel bankaya bloke edilmeden mahkemece davanın reddine karar verilmişse, karar<br />

onanmakta; bedel bankaya bloke edildikten sonra davanın reddine karar verilmişse, usul<br />

ekonomisi dikkate alınarak karar bozulmaktadır.<br />

Mahkemece tescile hükmedilmesi halinde bankaya bloke edilen bedelin hak sahibine<br />

ödenmesine karar verilirken, tapu kaydındaki şerhlerin bedele yansıtılması gerekir. Aksi halde<br />

taşınmazın bedeli üzerinde kısıtlama olmadığı için taşınmaz malikine ödenecek, ipotek yada<br />

8


haciz hakkı sahipleri haklarına kavuşamayacaktır. <strong>Yargıtay</strong> tarafından kararlar incelenirken<br />

bu hususa dikkat edilmekte ve bu şerhler tespit edilen bedele yansıtılmakta ise de, inceleme<br />

aşamasına gelmeden bedel taşınmaz malikince bankadan tahsil edildiğinden, uygulamada<br />

diğer hak sahipleri mağdur olmaktadır. Bunun için malik dışındaki hak sahiplerine de dava<br />

dilekçesi tebliğ edilmesi gerekir düşüncesindeyiz.<br />

Tescil hükmü kesindir, ancak bu kesinlik kamulaştırılacak miktar ile sınırlıdır.<br />

Kamulaştırma kısmi olmasına rağmen mahkemece taşınmazın tamamının tapusunun iptaline<br />

karar verilmiş ise, bu durumda <strong>Yargıtay</strong> uygulamalarına göre yolsuz tescile hükmedilen<br />

miktarla ilgili bozma kararları verilmektedir.<br />

Kamulaştırma Kanununun 10. maddesinde öngörülen işlemler, mahkemenin davetine<br />

uymayanlar olduğu takdirde ilgilinin yokluğunda yapılır.<br />

Hak sahibinin tespit edilemediği durumlarda mahkemece, <strong>kamulaştırma</strong> bedelinin üçer<br />

aylık vadeli hesaba dönüştürülerek nemalandırılması amacıyla gerekli tedbirler alınır.<br />

Kamulaştırılması yapılan taşınmaz mal, tahsis edildiği kamu hizmeti itibariyle sicile<br />

kaydı gerekmeyen bir niteliğe dönüşmüş ise, istek halinde mahkemece sicil kaydının terkinine<br />

karar verilir.<br />

KAMULAġTIRMA BEDELĠNĠN TESPĠTĠ ESASLARI (11.md.)<br />

Kamulaştırma Kanununun 11. maddesi ―15 inci madde uyarınca oluşturulacak<br />

bilirkişi kurulu, kamulaştırılacak taşınmaz mal veya kaynağın bulunduğu yere mahkeme<br />

heyeti ile birlikte giderek, hazır bulunan ilgilileri de dinledikten sonra taşınmaz mal veya<br />

kaynağın;<br />

değerini,<br />

a)Cins ve nevini,<br />

b) Yüzölçümünü.<br />

c) Kıymetini etkileyebilecek bütün nitelik ve unsurlarını ve her unsurun ayrı ayrı<br />

d)Varsa vergi beyanını,<br />

9


e)Kamulaştırma tarihindeki resmi makamlarca yapılmış kıymet takdirlerini,<br />

f) Arazilerde, taşınmaz mal veya kaynağın <strong>kamulaştırma</strong> tarihindeki mevkii ve<br />

şartlarına göre ve olduğu gibi kullanılması halinde getireceği net gelirini.<br />

g) Arsalarda, kamulaştırılma gününden önceki özel amacı olmayan emsal satışlara<br />

göre satış değerini,<br />

h) Yapılarda, resmi birim fiyatları ve yapı maliyet hesaplarını ve yıpranma payını,<br />

ı) Bedelin tespitinde etkili olacak diğer objektif ölçüleri,<br />

Esas tutarak düzenleyecekleri raporda bütün bu unsurların cevaplarını ayrı ayrı<br />

belirtmek suretiyle ve ilgililerin beyanını da dikkate alarak gerekçeli bir değerlendirme<br />

raporuna dayalı olarak taşınmaz malın değerini tespit ederler.<br />

Taşınmaz malın değerinin tespitinde, <strong>kamulaştırma</strong>yı gerektiren imar ve hizmet<br />

teşebbüsünün sebep olacağı değer artışları ile ilerisi için düşünülen kullanma şekillerine göre<br />

getireceği kâr dikkate alınmaz.<br />

Kamulaştırma yoluyla irtifak hakkı tesisinde, bu <strong>kamulaştırma</strong> sebebiyle taşınmaz mal<br />

veya kaynakta meydana gelecek kıymet düşüklüğü gerekçeleriyle belirtilir. Bu kıymet<br />

düşüklüğü <strong>kamulaştırma</strong> bedelidir.” demektedir.<br />

Buna göre, Kamulaştırma Kanununun 11. maddesinin (f) ve (g) bentlerinde<br />

<strong>kamulaştırma</strong> bedeli arazilerde gelir, arsalarda ise emsal satış esas alınarak belirleneceğinden,<br />

taşınmazın cins ve nevinin öncelikle ve doğru olarak saptanması gerekir.<br />

Değerlendirme tarihi ise, Kamulaştırma Kanununun 15. maddesinin son fıkrasına<br />

göre, <strong>kamulaştırma</strong> belgelerinin mahkemeye verildiği gündür.<br />

A)- ARSA NĠTELĠĞĠNĠN TESPĠTĠ<br />

Arsa niteliğinin tespitinde iki temel kural vardır.<br />

a)-28.02 1983 tarih ve 83/6122 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı.<br />

10


)-17.04. 1998 tarih ve 1996/3–1998/1 sayılı <strong>Yargıtay</strong> İçtihatı Birleştirme Büyük<br />

Genel Kurulu Kararı.<br />

imar yasağıdır.<br />

Bu iki kararın içeriğinden çıkan sonuca göre;<br />

—1/1000 ölçekli uygulama imar planında kalan bütün taşınmazlar arsadır. İstisnası<br />

— 1/5000 ölçekli nazım imar planında olmakla birlikte dava konusu taşınmazın<br />

etrafının meskûn olması ve belediye hizmetlerinden (belediyece iskân edildiği veya edileceği<br />

için getirilmiş olan elektrik, su, aydınlatma, çöp toplama, kanalizasyon gibi) yararlanması<br />

gerekir. Bu üç şartı aynı anda taşımayan taşınmaz arsa olarak değerlendirilemez. Bu iki kural<br />

dışında kalan taşınmazların tamamı arazi olarak değerlendirilecektir.<br />

<strong>Yargıtay</strong> uygulamalarına göre, <strong>kamulaştırma</strong> amacıyla taşınmaz imar planı içerisine<br />

alınıyorsa/alınmışsa bu durumda arsa olarak değerlendirilemez. İmar planına alınmadan<br />

önceki durumuna bakılmalıdır.<br />

TaĢınmaz kısmen imar planı içinde ise;<br />

a)-Taşınmazın bir kısmı 1/1000 planda ise,<br />

Bu durumda 1/1000 imar planında kalan yer arsa olacaktır. Kalan kısımda ise İçtihadı<br />

Birleştirme Kararına göre araştırma yapılacak meskûn ve belediye hizmetlerinden<br />

faydalanıyorsa arsa olacak, aksi halde arazi olarak değerlendirilecektir.<br />

b)-Taşınmazın bir kısmı 1/5000 nazım imar planında ise<br />

Bu kısım için araştırma yapılacak, arsa olduğu saptanırsa arsa olarak<br />

değerlendirilecek, kalan kısım ise arazi olacaktır. Araştırmada aranan şartlar yoksa tamamı<br />

arazi olacaktır. Ancak bu durumda objektif artış düşünülebilir.<br />

11


Taşınmaz köy yerleşim alanı içinde olması sırf bu sebepten dolayı ona arsa niteliğini<br />

vermez. Köy eğer belediyelikse, taşınmazın bu belediyece yapılan imar planına alınıp<br />

alınmadığı araştırılmalıdır. 1/1000 ve 1/5000 planlarına bakılmalıdır.<br />

B)-ARAZĠ DEĞERLENDĠRĠLMESĠ<br />

Kamulaştırma Kanununun 11. maddesinin 3. fıkrasının (f) bendi arazi niteliğindeki bir<br />

taşınmazın değerinin net gelir yöntemine göre belirleneceğini hükme bağlamıştır. Yasanın bu<br />

hükmü emredici niteliktedir.<br />

Yasanın 11. maddesinin 3. fıkrasının (f) bendi gereğince, taşınmaz malın mevkii ve<br />

şartlarına göre ve oldu gibi kullanılması halinde ekilecek ürünler ve münavebeye alınan bu<br />

ürünlerin elde edilmesi için yapılacak harcamalar göz önünde tutularak net gelirin<br />

hesaplanması ve bilimsel yolla değerinin bulunması, bedel tespitinde diğer tüm unsurlarda<br />

dikkate alınarak her unsurun gerekçeleri ve değere katkı oranları ayrı ayrı belirtilip<br />

dayanakları gösterilmek suretiyle değerlendirilerek <strong>kamulaştırma</strong> bedeli tespit edilir.<br />

Bilimsel yolla arazinin değeri de net gelirin hesaplanarak bunun kapitalizosyon faizine<br />

bölünmesi ile tespit edilir.<br />

1-Ürün münavebesi<br />

Münavebeye alınacak ürünler bölgenin şartlarına göre oldukça çeşitli olmalıdır. Zira<br />

amaç taşınmazın ekilen ürün esas alınarak belli bir yıl içindeki gelirini bulmak değil, bölgede<br />

geçerli olan ortalama geliri ve buna göre değerini bulmaktır. Bunun içinde çevrede ekilmesi<br />

mutat ürünler Tarım Müdürlüğünden sorularak tespit edilecektir.<br />

12


Münavebeye alınacak ürünler kamulaştırılacak taşınmazın bulundu bölge dikkate<br />

alınarak istenebilir, ancak o taşınmazın bulunduğu bölgeye-köye ait net gelirler alınamaz.<br />

Münavebeye en az iki ürün alınmalıdır.<br />

Yetiştikleri mevsim itibariyle en yüksek fiyatta olanların alınması yanıltıcı sonuçlara<br />

götürür. Ortalama değerleri ifade edenler alınmalıdır.<br />

Ayrıca nadas, ürün olarak münavebeyi alınamaz. Yine, işlenme sonucu elde edilen<br />

ürün( zeytinyağı, pancar yemi v.s) münavebe alınamaz.<br />

2-Münavebeye alınan ürünlere ait resmi veriler<br />

—Verim<br />

Münavebeye alınan ürünün dekar başına verimini ifade eder. Uygulamada ortalama<br />

verim esas alınmaktadır. Aynı ürüne ait verimler sulu-kuru arazilerde farklı olacağından,<br />

verimleri gösterir listenin bu nitelikleri de belirtilmek suretiyle ayrı ayrı istenilmesi<br />

gerekmektedir.<br />

Uygulamada <strong>kamulaştırma</strong>nın yapılacağının duyulduğu hallerde bazen ürün<br />

verimlerinde suni artışlar olabilmektedir. Bunun için gerçekçi bir değerlendirme yapılabilmesi<br />

için değerlendirme tarihinden itibaren geriye doğru beş yılın ortalamasının alınmasında fayda<br />

vardır.<br />

—Üretim gideri<br />

Tarım arazisine ekilecek olan ürün cinsine göre bir dekara yapılması gereken harcama<br />

toplamıdır. Burada ençok karşılaşılan tereddüt arazi kirası bedelinin üretim giderine dahil<br />

edilip edilmeyeceğidir. Daire tarla kirasını masraflar arasında görmemektedir. Bundan ayrı,<br />

sermaye faizi, genel idari giderler gibi doğrudan taşınmaza yapılmayan giderler de masraflara<br />

katılamaz..<br />

—Fiyat<br />

13


Değerlendirme yapılan yıla ait toptan satış fiyatları esas alınmalıdır. Fiyatları<br />

taşınmazın bulunduğu ilçedeki/ildeki tarım müdürlükleri belirleyecektir. Ancak belli ürünlerin<br />

alım satımı tek bir merkezde yapıldığı hallerde bu kurumların belirlemiş oldukları fiyatlar<br />

esas alınmalıdır.<br />

3-Kapitalizasyon faiz oranının belirlenmesi<br />

Kapitalizasyon faizi, arazinin rantı ile satış değeri arasındaki oranıdır. Bu faiz oranının<br />

belirlenmesinde arazinin verimine etkili olan faktörler (sulu veya kuru oluşu, toprak yapısı,<br />

ekilebilecek ürünler) yanında, satış değerine etkili olabilecek faktörlerde (önemli yerleşim<br />

birimlerine yakınlık, tarımsal amaçlı alt yapı olanakları vb.) dikkate alınır.<br />

4- Köy yerleĢim alanı içindeki taĢınmaz.<br />

Taşınmaz köy yerleşim yeri içinde ise, tarım arazisi olarak değerlendirilecek, ancak<br />

11. maddenin 3. fıkrasının (i) bendi gereğince belirli bir oranda (objektif artış) artış<br />

yapılacaktır. Objektif artış oranı %100 geçmemelidir. Ancak, kıymet taktir komisyonu<br />

raporunda bu oran %100 den fazla verilmişse, mahkemece de bu oran dikkate alınması<br />

durumunda Dairece genelde dokunulmamaktadır.<br />

5-Bedelin tespitinde etkili olabilecek objektif unsurların belirlenmesi<br />

Tarım arazisi olarak kullanılan bir taşınmazda elde edilen ürünün pazarlama kolaylığı,<br />

nakliye maliyetinin düşük olması, Büyükşehir ve ana yola yakınlığı gibi nedenlerle objektif<br />

nedenlere dayalı artırım yapılabilir. Objektif artış oranı belirlenirken hakim taşınmazın<br />

niteliğini dikkate alarak adil ve hakkaniyete uygun bir oran belirleyecektir. Kapitalizasyon<br />

faiz oranını belirlemedeki kıstaslar objektif artış oranının belirlenmesinde kullanılamaz.<br />

C- ARSA DEĞERLENDĠRMESĠ<br />

Kamulaştırma Kanununun 11. maddesinin 3. fıkrasının (g) bendi arsa niteliğindeki bir<br />

taşınmazın değerinin yalnızca emsal satışlara göre belirleneceğini hükme bağlamıştır.<br />

1-Emsal satıĢlara göre değerlendirme yönteminin genel esasları<br />

14


elirlenir.<br />

Arsanın değeri, <strong>kamulaştırma</strong> gününden önce özel amacı olmayan emsal satışlara göre<br />

Tarafların verdiği veya resen değerlendirmeye alınan emsallerin satıcı-alıcı, satış<br />

değeri, satış tarihi ve satılan taşınmazın niteliği (üzerindeki muhdesatlarla birlikte) m2’sini<br />

gösteren tapu kaydı getirtilir.<br />

Mümkün olduğunca kamulaştırılan taşınmaza nitelik ve konum bakımından yakın<br />

olması tercih edilir. Ancak bu zorunlu değildir.<br />

incelenebilir.<br />

Yakın konum ve nitelikte taşınmaz yoksa uzak mesafedeki taşınmazlarda<br />

Emsalin satış değeri dava tarihine endeksleme yöntemi ile taşınır. Burada kullanılacak<br />

endeks TUİK’nun toptan fiyat endeksidir.<br />

Bundan sonra kamulaştırılan taşınmaz ile emsalin karşılaştırılması yapılacaktır.<br />

Birbirine eksik ve üstün yönleri ayrıntılı olarak belirlenir. Dosyaya getirilen bütün emsaller<br />

bir bir incelenmelidir. Bu karşılaştırma yapılırken emsalin ve dava konusu taşınmazın<br />

bulunduğu mahaldeki<br />

-Konumu,<br />

olmadığı vs),<br />

-Yüzölçümü,<br />

-Şehir merkezine uzaklığı,<br />

-İmar ve yol durumu (kaç kata inşaat müsadesi olduğu, cadde ve sokağa cephesi olup<br />

-Ne şekilde kullanıldıkları,<br />

-Alt yapılarının (yol-su-elektrik-kanalizasyon vs ) bulunup bulunmadığı,<br />

-Ticaret ve mesken alanında olup olmadığı<br />

Somut verilerle saptanmalıdır. Bu saptamalardan sonra taşınmazın m2’si bulunur. En<br />

son olarak ta dava konu taşınmaz ile emsalin İmar Kanunu 18. madde gereğince düzenleme<br />

15


görüp görmediği tespit edilerek DOP oranında bir indirim yapılıp yapılmayacağı incelenir.<br />

Ayrıca taşınmazdaki eski bir irtifak, geçit hakkı ve diğer kısıtlayıcı haklar varsa bunlar<br />

değerlendirilir.<br />

Uygulamada en çok piyasa şartları, rayiç değer gibi genel ifadeler kullanılmakta olup,<br />

bu tür beyanlarla değerlendirme yapan raporlar hükme esas alınamaz.<br />

Aynı il-ilçede emsal bulunulmaması halinde aynı niteliklere sahip yakın il-ilçelerden<br />

de emsal incelemesi yapılabilir.<br />

Bilirkişi raporunda yazılan her cümle, dayanılan her <strong>yargı</strong> belgelerle desteklenmelidir.<br />

Emsal mutlaka satış işlemi görmüş olmalıdır. Satış görmemiş bir taşınmaz emsal<br />

alınamaz. Örneğin, mahkemece yada idarece tespit edilen bir <strong>kamulaştırma</strong> bedeli emsal<br />

olamaz.<br />

Tarafların serbest iradeleri ile oluşmayan ve bedeli mevcut ekonomik şartlar dâhilinde<br />

oluşmayan satışlar emsal olamaz.<br />

Kamulaştırma işlemine tabi olmuş bir taşınmazın satışı emsal olamaz. Ancak güçlü<br />

delil kabul edilir. Özellikle bir taşınmazın paydaşları için.<br />

Bankaların alıcı olduğu emsaller emsal alınamaz.<br />

Bir ticari işletmenin bulunduğu taşınmaz emsal alınamaz. Burada binadan ziyade faal<br />

durumdaki işletmedir. Otel gibi. Ancak kamulaştırılan taşınmazda bir işletme ise, bu durumda<br />

ticari işletmenin bulunduğu taşınmazın satışı emsal alınabilir.<br />

İmar düzenlemesi sonucu yol fazlası olarak bırakılan yerlerin satışı emsal olamaz.<br />

En iyi emsal olabilecek taşınmazlar izaley-i şuyu sonucu yapılan satışlar ile<br />

belediyelerin açık artırma sonucu sattığı taşınmazlardır.<br />

olamaz.<br />

2- Emselin satıĢ tarihinin değerlendirme tarihinden önce olması zorunluluğu.<br />

Emsalin değerlendirme tarihinden önce satış görmesi gerekir. Ayni günkü satış emsal<br />

16


3- Emsal üzerinde yapı bulunması<br />

Emsal üzerinde yapı varsa bunun değeri satış bedelinden indirilmeli, salt arsanın<br />

bedeli bulunmalıdır. Yapını öncelikle niteliği belirlenmeli bundan sonra yapının değerini<br />

tespitte de satış tarihindeki Bayındırlık Bakanlığı Yapı Yaklaşık Birim Fiyat Listesi esas<br />

alınmalıdır.<br />

4- Emsallerin değerinin endeksleme yöntemiyle güncelleĢtirilmesi<br />

TUİK değerleri esas alınmalıdır.<br />

5- Arsada objektif unsur<br />

Arsa değerlendirmesinde genelde, emsal karşılaştırma suretiyle <strong>kamulaştırma</strong> konusu<br />

taşınmazın değerini etkileyebilecek bütün unsurlar nazara alındığından, bunlara ilaveten<br />

objektif değer artırıcı veya eksiltici unsurlar ve buna bağlı olarak emsale göre tespit edilen<br />

değerde ayrıca bir artış veya indirim özellik arz edecek fevkalade haller dışında söz konusu<br />

olamaz. Ancak uygulamada aynı binadaki bağımsız bölümlerin cephesi yada bulunduğu kat<br />

dikkate alındığında daha değerli olmaktadır. Bu durumda zemin için olmasa bile yapı için<br />

objektif artış olması gerekeceği düşüncesindeyiz.<br />

6- Arsanın değerini düĢüren haller<br />

Bazı taşınmazlar arsa olsalar bile buraları kullanmak, yapı yapmak mümkün<br />

olmayabilir. Bu durumda emsalle kıyaslanması neticesi bulunan değerinden bir miktar indirim<br />

yapılması gerekecektir. Örneğin sit alanında kalması, heyelan alanında olması gibi…<br />

D-YAPI DEĞERLENDĠRMESĠ<br />

Yapıların <strong>kamulaştırma</strong> bedeli belirlenirken; Bayındırlık Bakanlığı Yapı Yaklaşık<br />

Maliyet çizelgesindeki sınıfı belirlenmeli, bu çizelgedeki fiyat esas alınmalı, yıpranma<br />

oranının belirlenmesinde yapı kullanma izin tarihi ile bu tarihe denk gelen İmar Bakanlığı<br />

Yapı Yıpranma oranı dikkate alınmalıdır.<br />

17


Yapının <strong>kamulaştırma</strong> dışında kalan kısmının eski amacı doğrultusunda kullanıma<br />

elverişli olduğu sonucuna varılırsa, yeniden kullanıla bilinir hale gelmesi için gereken onarım<br />

masrafı hesaplanıp <strong>kamulaştırma</strong> bedeline ilave edilmelidir.<br />

KAMULAġTIRMA DAVALARINDA FAĠZ<br />

4650 Sayılı Kanunda faiz öngörülmemiştir. Çünkü kanunda kamulaştırılan taşınmaz<br />

mal için dava açılmış olması, o taşınmaza <strong>kamulaştırma</strong>yı yapan idare tarafından el atma<br />

hakkını vermemektedir. Ancak, mahkemenin kamulaştırılan taşınmazın tespit edilen bedelinin<br />

bankaya bloke edilmesinden sonra vereceği hükümle tescile de karar verilmekte, bundan<br />

sonra taşınmaza el atılmaktadır. Bu durumda taşınmaz, tescil kararına kadar malikin<br />

tasarrufunda kalmakta, idarenin kullanımına geçmemektedir. Bunun istisnası ise,<br />

Kamulaştırma Kanununun 27. maddesine göre acele <strong>kamulaştırma</strong> yoldur. Bu durumda da<br />

idare resen taşınmaza el atamamakta, yine mahkemenin vermiş olduğu bir kararla idarenin<br />

tasarrufuna bırakılmaktadır.<br />

Ancak, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi önüne gelen başvurularda bu durumları<br />

incelemekte ve Türkiye aleyhine tazminata hükmetmektedir.<br />

Faiz uygulamasını üç kısımda incelemek gerekir.<br />

1-4650 Sayılı Kanundan önceki uygulamalarda faiz.<br />

2-4650 Sayılı Kanunla getirilen yeni sisteme göre faiz.<br />

3-KamulaĢtırma Kanununun 27. maddesine göre mahkemece tespit edilen<br />

bedelin ödenmemesi halinde faiz.<br />

4650 Sayılı Kanun öncesi dönem için artırılan bedele mahkemelerimizce faiz<br />

uygulanmaktadır. Artırılan bedel için mahkeme kararının kesinleştiği tarihe kadar yasal faiz,<br />

kesinleşmesinden sonraki tarih için ise anayasal (An. 46.md) faiz uygulanmaktadır. Ancak<br />

AİHM 05.05.2001 tarihinden önceki dönem için, mahkeme kararının kesinleştiği tarihe<br />

kadarki dönem için yasal faiz oranının enflasyon değerinin altında kaldığı değerlendirmesi ile<br />

ihlale karar vermektedir.<br />

4650 Sayılı Kanunla getirilen yeni sistemde ise, <strong>kamulaştırma</strong> davalarının temyiz<br />

incelemesine bakan <strong>Yargıtay</strong> 5. Hukuk Dairesi ve <strong>Yargıtay</strong> 18. Hukuk Dairesi tespit edilen<br />

18


edeller için faiz uygulamamaktadır. Bu durumla ilgili olarak AİHM önüne giden<br />

başvurularda da ihlal kararı uygulamaktadır. En son verdiği YetiĢ ve diğerleri-Türkiye<br />

davasında buna açıklık getirmiştir.<br />

Bu kararda AİHM şunu söylemektedir:<br />

―Mevcut davada, hiç kimse ilgili şahısların yasaya uygun bir şekilde mülklerinden<br />

yoksun kaldıklarına ve <strong>kamulaştırma</strong>nın kamu yararına meşru bir amaca yönelik olduğuna<br />

itiraz etmemektedir. Bu itibarla, mevcut davada 1 No’lu Ek Protokol'ün 1. maddesinin birinci<br />

paragrafının ikinci cümlesi uygulanmalıdır. Geriye, bu yasal mülkten mahrum bırakma<br />

çerçevesinde başvuranların üzerine orantısız ve aşırı bir yük binip binmediğinin araştırılması<br />

kalmaktadır… Başvuranlar <strong>kamulaştırma</strong> tazminatının, belirlendiği tarih ile ödendiği tarih<br />

arasında değer kaybına uğradığından şikâyetçi olmaktadır. Bu bağlamda AİHM, her türlü<br />

mülkiyete saygı hakkı ihlalinin toplumun genel menfaatleri ile bireyin temel haklarının<br />

korunması arasında « adil bir denge » gözetmesi gerektiğini hatırlatmaktadır (İsveç aleyhine<br />

Sporrong ve Lönnroth davası, 23 Eylül 1982). İhtilaflı tedbirin istenen « adil dengeye » saygı<br />

gösterip göstermediğini ve özellikle başvuranlar üzerine orantısız bir yük bindirip<br />

bindirmediğini belirlemek için, ulusal yasalarda öngörülen tazminat düzenlemelerinin dikkate<br />

alınması gerekmektedir. Bu bağlamda AİHM, mülkün gerçek değeriyle orantılı makul bir<br />

tazminat ödenmediği müddetçe, bir mülkten mahrum bırakmanın genelde aşırı bir ihlal teşkil<br />

ettiğini daha önce de söylemiştir (Papachelas, ilgili bölüm, prg. 48).<br />

Mevcut davada, başvuranlar <strong>kamulaştırma</strong> tazminatını, biri asliye hukuk<br />

mahkemesinde görülen davanın ilk bölümü sonunda ve diğeri aynı mahkemede görülen ikinci<br />

<strong>yargı</strong>lama sonunda olmak üzere iki defada aldıklarından, AİHM bu iki bölümü ayrı ayrı<br />

incelemek gerektiği kanaatine varmaktadır… <strong>kamulaştırma</strong> tazminatının dava açıldığı<br />

tarihteki değeri ile ödendiği tarihteki değeri arasında gözlemlenen farkın gecikme faizlerinin<br />

eklenmemesinden kaynaklandığı kanaatindedir. İşte bu fark, AİHM'nin, mülkiyet hakkının<br />

korunması ile genel menfaat gereksinimleri arasında olması gereken adil dengeyi bozarak,<br />

başvuranlar üzerine orantısız ve aşırı bir yük bindiği sonucunu çıkmasına neden olmaktadır<br />

Mevcut davada vardığı sonuç bakımından ve Savunmacı Devletin AİHS'nin 46.<br />

maddesi kapsamında sorumluluklarını yerine getirmek üzere alacağı diğer önlemlerden<br />

bağımsız olarak, AİHM en uygun düzeltmenin <strong>yargı</strong>lama süresi ile enflasyon etkileşimi<br />

sonucu <strong>kamulaştırma</strong> tazminatının uğradığı değer kaybını dikkate alacak bir mekanizmanın<br />

19


Türk hukuk sistemine entegre edilmesi olduğu kanaatini taşımaktadır. Bu hedefe ulaşmak için<br />

örneğin, böylesi bir değer kaybını önlemek amacıyla gecikme faizlerinin uygulanması ya da,<br />

bu yapılamadığı takdirde, ilgili şahısın uğradığı kayıp oranında tazminat tutarında uygun bir<br />

düzeltme öngörülmesi yeterli olacaktır (mutatis mutandis, Romanya aleyhine Viaşu davası,<br />

9 Aralık 2008).‖<br />

Henüz Türk hukuk sisteminde tespit edilen bedele <strong>yargı</strong>lama, süresince enflasyonun<br />

yol açtığı kayıp nedeniyle tazminat, faiz ya da güncelleme suretiyle artı bir değere<br />

hükmedilmemekte ise de, <strong>Yargıtay</strong>’ın ilgili Daireleri bu konuda bir çalışma yapmakta, Adalet<br />

Bakanlığı ise bu doğrultuda bir kanun hazırlığı içerisindedir.<br />

Kamulaştırma Kanununun 27. maddesine göre mahkemece tespit edilen ve bankaya<br />

bloke edilerek hak sahibine ödenmesine karar verilen miktar için bir faiz uygulaması<br />

bulunmamaktadır. Çünkü, tarafların bedelde anlaşamamaları üzerine açılacak bedel tespiti<br />

davasında, fazla bedel tespit edilirse, ödenen bu miktar mahsup edilmektedir. Kaldı ki<br />

<strong>kamulaştırma</strong> yapan idare tarafından açılan tespit davasında değer, <strong>kamulaştırma</strong> Kanununun<br />

15. maddesinin son fıkrasına göre dava tarihine göre belirleneceğinde, taşınmaz sahibi bir<br />

zarara uğramayacaktır. Ancak, 27. maddeye göre mahkemece tespit edilen bedelin<br />

ödenmemesi için bir tedbir konulamaz. Aksi durumda, bu bedel için faiz uygulanması<br />

gerekecektir.<br />

.<br />

HÜSEYĠN GÜNGÖR BABACAN<br />

<strong>Yargıtay</strong> 18. Hukuk Dairesi Üyesi<br />

20

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!