07.04.2013 Views

F. M. Dostoyevski - Karamazov Kardesler.pdf

F. M. Dostoyevski - Karamazov Kardesler.pdf

F. M. Dostoyevski - Karamazov Kardesler.pdf

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

— Sen de hakkını helâl et Trifon Borisoviç!<br />

Ama Trifon Borisoviç arkasına bile dönmedi. Belki de çok meşguldü. O da bir şeyler bağırıyor, uğraşıp duruyordu.<br />

Anlaşıldığına göre, Mavrikiy Mavrikiyeviç'le yolu birlikte yapmaları gereken iki zaptiye memurunun bineceği ikinci<br />

arabada hâlâ herşey hazır değildi. Đkinci troykayı sürecek olan köylü, kaftanını sırtına güçlükle giyiyor ve sıranın<br />

kendisinde değil Akim'de olduğunu söyliyerek inat ediyordu. Ama Akim ortalarda yoktu. Onu çağırmağa koştular. Köylü<br />

ise hep ısrar ediyor, beklemeleri için yalvarıyordu.<br />

Trifon Borisoviç:<br />

— Şu bizim millette hiç utanma yoktur, Mavrikiy Mavrikiyeviç! diye söyleniyordu. Yahu sana Akim üç gün önce yir-mi<br />

beş ruble vermişti, sen de hepsini içkiye verdin, şimdi bağırıp duruyorsun! Yalnız sizin bu âdi halkımıza karşı gös<br />

terdiğiniz iyiliğe şaşıp kalıyorum, Mavrikiy Mavrikiyeviç, . yal-nız bunu bilir bunu söylerim! Mitya söze karışacak oldu:<br />

— Canım neden ikinci bir troyka istiyorsunuz? Bir tek p troyka ile gidelim, Mavrikiy Mavrikiyeviç, merak etme isyan<br />

etmem, senden kaçmam! Ne diye konvoy hazırlıyorsunuz sanki?<br />

Mavrikiy Mavrikiyeviç birinden öfkesini çıkarmak fırsatına sevinmiş gibi, birden sert bir tavırla:<br />

— Rica ederim sayın bay! Benimle nasıl konuşacağınızı biliniz. Eğer bunu daha öğrenmediyseniz, ben size<br />

öğreteyim, bana «sen» diyemezsiniz! Lütfen sözünüze dikkat edin, öğütlerinizi de başkasına saklayın! dedi.<br />

Mitya sustu. Kıpkırmızı olmuştu. Bir an sonra, birden çok üşümeye başladı. Yağmur dinmişti ama bulanık gök bulutlarla<br />

kaplıydı. Sert bir rüzgâr, insanın tam yüzüne çarpıyordu. Mitya, omuzlarını ileri geri hareket ettirerek: «Kendimi üşüttüm<br />

mü nedir?» diye düşündü. Sonunda arabaya Mavrikiy Mavrikiyeviç de bindi. Rahatça, geniş vücudunu iyice yerleştirerek<br />

ve sanki farkında değilmiş gibi Mitya'yı köşeye sıkıştırarak oturmuştu. Doğru söylemek gerekirse, canı sıkılıyordu,<br />

kendisine verilen görevden hiç hoşlanmıyordu.<br />

Mitya gene:<br />

— Hakkını helâl et Trifon Borisoviç! diye bağırdı ve bunu, içinden öyle geldiği için değil, sadece öfkesinden, elinde<br />

olmayarak öyle bağırdığını kendisi de hissetti.<br />

Ama Trifon Borisoviç gururlu bir tavırla, her iki elini de arkasına atmış olarak duruyor, Mitya'ya dik dik bakıyordu. l<br />

Bakışı sert ve öfkeliydi. Mitya'ya hiçbir karşılık vermedi. Birden nereden fırladığı belli olmayan Kalganov'un sesi<br />

— Güle güle Dimitriy Fiyodoroviç, güle güle! Arabaya koştu, Mitya'ya elini uzattı. Başında kasket yok-Mitya araba<br />

hareket edinceye kadar elini tutup sıkmağa bulabildi. Heyecanla:<br />

Elveda güzel kardeşim, bu vicdanlı davranışını unut-ağım diye bağırdı.<br />

Çıngırak çın çın çınlamaya başladı... Mitya'yı götürdüler. Kalganov ise sofaya koştu, bir köşeye oturdu, başını önüne<br />

elleriyle yüzünü kapadı ve ağlamağa başladı. Uzun bir100<br />

KARAMAZOV KARDEŞLER<br />

süre öyle oturduğu yerde ağladı durdu. Artık yirmi yaşında bir delikanlı gibi değil de, daha küçük bir çocukmuş gibi<br />

ağlıyordu. Ah, Mitya'nın suçlu olduğuna hemen hemen kesin olarak inanıyordu. Öyleyken, «.Bunlar ne biçim insanlar?<br />

Artık bundan sonra insanlara güvenilir mi?» diye acı acı, hemen hemen umudunu yitirmiş olarak, bağlantısız sözler<br />

söyleyip duruyordu. O anda dünyada yaşamak bile istemiyordu. Umutları kırılmış delikanlı: «Artık yaşamaya değer mi?»<br />

diye tekrarlıyordu...<br />

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM<br />

Onuncu Kitap<br />

ÇOCUKLAR<br />

KOLYA KRASOTKĐN<br />

Kasım ayının başlangıcıydı. Sıfırın altında on bir derecelik bir soğuk ve bu soğukla birlikte don da vardı. Donmuş<br />

toprağın üzerine gece boyunca pek çok kuru bir ter yağmıştı. «Kuru ve sert» bir rüzgâr bu karları yerden kaldırıyor,<br />

küçük kentimizin can sıkıcı sokaklarında ve özellikle pazar yerinde savuruyordu. Puslu bir sabahtı ama kar durmuştu.<br />

Meydanın biraz ilerisinde, Plotnikov'ların dükkânı yanında pek büyük olmayan ve içi de dışı da tertemiz görünen küçük<br />

bir ev, memur Krasotkin'in dul karısının evi vardı. Valinin kâtiplerinden olan memur Krasotkin çoktandır, aşağı yukarı on<br />

dört yıl kadar önce öldü. Ama dul kalan otuz yaşlarındaki karısı, hâlâ yüzüne bakılır bir hanımdır ve o temiz evinde<br />

«kendi geliri» ile yaşamaktadır.<br />

Gürültüsüz, patırtısız namuslu bir yaşantısı vardır, karakteri de yumuşak, ama aynı zamanda oldukça neşelidir. Kocası<br />

öldüğü vakit, henüz on sekiz yaşındaydı. Kocası ile henüz ancak bir yıl kadar yaşamış ve ona daha yeni oğlan doğurmuştu.<br />

Kocasının ölümünden sonra, kendisini tamamen o kıymetli oğlu Kolya'yı yetiştirmeğe vermişti ve tüm bu on dört<br />

yıl boyunca onu çılgınca sevdiği halde, çocuğunun yü-102<br />

KARAMAZOV KARDEŞLER<br />

KARAMAZOV KARDEŞLER<br />

103<br />

zünden tabiî ki sevinçten çok, her gün «aman hastalanmasın, aman üşümesin, aman yaramazlık etmesin, aman<br />

sandalyenin üzerine çıkıp da yere düşmesin» gibi... şeyler düşünerek korkudan içi titreye titreye üzüntü çekmişti.<br />

Kolya okula gitmeğe başladığı, sonra da gimnazyaya geçtiği zaman ise, annesi ona yardım etmek ve dersleri onunla<br />

birlikte tekrarlamak için bütün bilim dallarını öğrenmeğe koyuldu. Hattâ öğretmenlerle ve öğretmenlerin hanımları ile<br />

ahbaplık etmeğe başladı. Kolya'nın arkadaşlarını, öğrencileri bile tatlı dille elde etmeğe çalışıyor, Kolya'ya<br />

dokunmasınlar, onunla alay etmesinler, onu dövmesinler diye çocuklara kurnazca dil döküyordu. Đşi o hale getirdi ki,<br />

çocuklar gerçekten onunla alay etmeğe, onu «ana kuzusu» diye kızdırmağa başladılar. Ama çocuk kendi kendini<br />

savunabildi. Cesaretli çocuktu. Üstelik sınıfta çabucak öğrenildiği gibi «müthiş» bir gücü vardı. Aynı zamanda becerikli,<br />

inatçı, atılgan ve herkese meydan okumaktan hoşlanan bir karakteri vardı.<br />

Çok iyi okuyordu, hattâ matematikle, evrensel tarihten öğretmenleri Dardanelov'a bile baskın çıkabileceği söyleniyordu.<br />

Ama çocuk herkese burnunu havaya kaldırarak biraz yüksekten bakmakla birlikte iyi bir arkadaştı ve böbürlenmiyordu.<br />

Öğrencilerin kendisine gösterdikleri saygıyı hak ettiği bir şey olarak kabul ediyor, ama her zaman dostça bir tavır<br />

takınıyordu. En önemlisi her şeyde ölçüyü biliyordu. Gerekince kendini tutabiliyor ve okul müdürlüğüyle olan ilişkilerinde

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!