07.04.2013 Views

F. M. Dostoyevski - Karamazov Kardesler.pdf

F. M. Dostoyevski - Karamazov Kardesler.pdf

F. M. Dostoyevski - Karamazov Kardesler.pdf

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

lay Parfenoviç, hemen ona isterse derhal kente dönebileceğini, eğer herhangi bir yardımda bulunabilirse, örneğin at filân<br />

buldurmak gerekirse, ya da kendisini geçirecek bir adama ihtiyacı varsa, elinden geleni...<br />

Gruşenka, önünde eğilerek:<br />

__ Çok teşekkür ederim, dedi. Ben o ihtiyarcıkla birlikte, o çiftçi ile birlikte giderim, onu evine kadar götürürüm. Ama<br />

şimdilik izin verirseniz, Dimitriy Fiyodoroviç için vereceğiniz kararı aşağıda bekleyeceğim.<br />

Gruşenka dışarı çıktı. Mitya, sakindi, hatta büsbütün cesaret bulmuş gibi bir hali vardı. Ama bu yalnız bir an sürdü.<br />

Gittikçe garip, fizikî bir güçsüzlük, bir bitkinlik hissediyordu. Yorgunluktan gözleri kapanıyordu.<br />

Artık tanıkların sorgusu bitmişti. Mitya, ayağa kalktı, iskemlesinden köşeye, perdenin bulunduğu -yere geçti, hancının<br />

halı ile örttüğü büyük sandığın üzerine uzandı ve hemen uyudu. Bulunduğu yerle de, olup bitenlerle de hiç bir ilgisi<br />

olmayan garip bir rüya görüyordu. Güya bozkırda bir yerlerden çok eskiden görevli olduğu yerlerden geçiyordu; bir köylü<br />

onu iki at koşulmuş arabası ile yağmurda çamurda götürüyordu. Yalnız Mitya üşüyor gibiydi. Kasımın başlangıcıydı ve<br />

gökten iri iri parçalar halinde kar yağıyor, kar tanecikleri de yere düşer düşmez eriyorlardı. Köylü de onu hızlı götürüyor,<br />

kamçısını savurup duruyordu. Şöyle uzun kızıl bir sakalı vardı. Kendisi de tam ihtiyar değil, belki elli yaşlarında, etine<br />

dolgun bir adamdı. Sırtında kül rengi bir köylü kaftanı vardı, işte böyle giderken, birden biraz ilerde köy görünmüştü;<br />

kara, kapkara izbeler... Đzbelerin yansı da yanmıştı. Geride yalnız yanmış, isten kararmış kalaslar görünüyordu. Köyün<br />

girişinde, köylü kadınları yanyana durmuşlardı. Dizi Dizi bir sürü kadın! Hepsi de zayıf, kanları çekilmiş, yüzleri de garip<br />

kahverengi bir renk almıştı. Özellikle bir tanesi uzun boylu, kemikli, kırk yaşlarında kadar görünen, ama as-lında belki de<br />

yalnız yirmi yaşında olan bir kadın dikkati çekiniyordu Uzun zayıf bir yüzü vardı. Kollarının arasında da bir ağlıyordu.<br />

Göğüsleri de kendisi gibi öyle kurumuştu. Đç-<br />

de herhalde bir damla bile süt yoktu. Bebek de ağlıyor, aglıyor ve mini mini kollarını, uzatıyordu. Yumruk yaptığı<br />

lak elleri nerdeyse soğuktan büsbütün kararmıştı.<br />

Banlarından rüzgâr gibi geçerken Mitya:94<br />

KARAMAZOV KARDEŞLER<br />

KARAMAZOV KARDEŞLER<br />

95<br />

— Neden ağlıyorlar? Niçin gözyaşı döküyorlar? diye soruyordu.<br />

Arabacı:<br />

— Bebe, bebe ağlıyor, diye karşılık veriyordu. Köylünün çocuk demeyip köylülerin yaptığı gibi «Bebe» demesi<br />

Mitya'nın tuhafına gidiyordu. Köylünün «bebe» deyişi bir hoştu; sanki bu sözde büyük bir acıma vardı.<br />

Mitya, aptal gibi ısrar ediyor:<br />

— Canım niçin ağlıyor? Neden kolları öyle çıplak, neden sarmıyorlar onu? diye soruyordu.<br />

— Üşümüş bebe, giysileri donmuş, ısıtmıyor tabiî. Mitya, gene aptalca:<br />

— Peki ama neden öyle? Niçin? diye sorup duruyordu.<br />

— Fakirler de ondan, yangından çıkmışlar, bir parça ekmekleri bile yok, yangın yeri için dileniyorlar...<br />

Mitya, güya gene söylenenleri anlamıyordu.<br />

— Sen bana şunu söyle! Yangından çıkmış olan bütün anneler böyle mi dururlar? Đnsanlar neden fakirdir?<br />

Bebe neden zavallıdır? Bozkır neden çıplak? Neden birbirlerini kucaklamıyor, birbirlerini öpmüyor, neden neşeli şarkılar<br />

söylemiyorlar? Neden başlarına kapkara bir felâket gelmiş gibi karanlık içindeler? Neden bebenin karnını<br />

doyurmuyorlar?<br />

Kendi kendine bu soruların akılsızca şeyler olduğunu, onları boşuna sorduğunu hissediyor, ama ne olursa olsun bu<br />

soruları sormak isteğini duyuyor ve muhakkak böyle sormak gerektiğini seziyordu. Bundan başka yüreğinde o zamana<br />

kadar hiç duymadığı yumuşak bir duygunun uyandığını, ağlamak arzusunu duyduğunu, herkese bir şeyler yapmak<br />

istediğini hissediyordu. Öyle ki, artık bebe ağlamasın, bebenin kapkara ve vücudu kurumuş annesi göz yaşı dökmesin, o<br />

andan sonra artık hiç kimsenin gözü yaşlı olmasın... Hem de bunu hemen hiç ertelemeden ve hiç bir şeye bakmadan,<br />

tam anlamıyla <strong>Karamazov</strong>'lara yakışır bir atılganlıkla yapmalıydı!<br />

Birden, yanıbaşında Gruşenka'nın o duygulu, o tatlı sözleri duyuluyordu:<br />

— Ben de senin yanındayım, artık seni hiç bırakmam, ömrümün sonuna kadar seninle yürüyeceğim.<br />

Đşte, o zaman yüreği alevleniyor ve tüm varlığı bir ışığa doğru yöneliyor; içinde yaşamak, hep yaşamak isteğini duyuyor.<br />

Yürümeli, yürümeli, uzun bir yola çıkmalı, kendisini<br />

çağıran ışığa doğru yürümeli, yürümeliydi. Hem de çabuk ça-hemen yürümeliydi! Hemen şimdi! Birden:<br />

— Ne var? Nereye? diye bağırarak gözlerini açtı ve uzan-dığı sandıktan doğrularak sanki bir baygınlıktan ayılmış gibi<br />

oldu. Etrafa yüzü ışık saçarak gülümsüyordu.<br />

Başucunda Nikolay Parfenoviç duruyor ve yazılmış olan zaptı imzalamasını rica ediyordu. O zaman Mitya bir saat ya da<br />

daha fazla bir süre uyumuş olduğunu anladı. Ama Ni-tolay Parfenoviç'i dinlemiyordu. Başının altında bir yastığın<br />

bulunması onu birden şaşırtmıştı. Bitkin bir halde sandığın üzerine uzandığı sırada bu yastığın orada olmadığını<br />

biliyordu.<br />

Sanki ona Allah bilir ne kadar büyük bir iyilik yapmışlar gibi heyecanla, yüreği minnet dolu, garip ağlamaklı bir sesle:<br />

— Başımın altına yastığı kim koydu? diye sordu. Kimdir o iyi yürekli insan?<br />

O iyi yürekli insanın kim olduğu sonradan da anlaşılmadı. Kimbilir belki de soruşturma memurlarından biriydi, belki de<br />

Nikolay Parfenoviç'in kâtibi ona acıdığı için başının altına bir yastık konulmasını emretmişti. Ama Mitya'nın tüm varlığı<br />

sanki gözyaşlarıyla dolmuş gibi oldu. Masaya yaklaştı ve ne isterlerse hepsim imzalayacağını söyledi.<br />

Bambaşka, garip bir sesle ve yüzü sevinçle aydınlanmış olarak:<br />

— Demin güzel bir rüya gördüm, baylar! dedi.<br />

IX<br />

MĐTYA'YI GÖTÜRÜYORLAR<br />

Zabıt imzalandıktan sonra, Nikolay Parfenoviç zafer kazanmış gibi bir tavırla sanığa doğru döndü ve ona: «kararı»<br />

okudu. Bu kararda falanca yıl, falanca gün, falanca yerde, falanca mahkemenin sorgu yargıcının falanca kişiyi (yani Mit-

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!