ıstanbul ıçın deprem senaryolarının hazırlanmasında ... - Teknoden
ıstanbul ıçın deprem senaryolarının hazırlanmasında ... - Teknoden
ıstanbul ıçın deprem senaryolarının hazırlanmasında ... - Teknoden
You also want an ePaper? Increase the reach of your titles
YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.
ISTANBUL TEKNIK ÜNIVERSITESI REKTÖRLÜGÜ<br />
BILIMSEL ARASTIRMA PROJELERI BIRIMI<br />
ISTANBUL IÇIN DEPREM SENARYOLARININ<br />
HAZIRLANMASINDA COGRAFI BILGI SISTEMLERININ<br />
KULLANIMI<br />
Prof. Dr. Okan Tüysüz<br />
I.T.Ü<br />
Avrasya Yerbilimleri Enstitüsü<br />
2003
ÖZET<br />
17 Agustos 1999 ve 12 Kasim 1999 <strong>deprem</strong>leri Marmara Bölgesinde büyük can<br />
kaybina ve maddi hasarlara yol açmis, dünyanin en aktif <strong>deprem</strong> kusaklarindan biri<br />
üzerinde yer alan ülkemizin <strong>deprem</strong>e hazirliksiz oldugunu açik bir biçimde göstermistir.<br />
Depreme hazirlanmada önemli asamalardan biri de bir <strong>deprem</strong>de meydana gelmesi<br />
muhtemel olan yer sarsintisinin belirlenmesidir. Böylece alinacak tedbirler bir bölgede<br />
yasanmasi muhtemel maksimum yer sarsintisina göre planlanabilecektir. Yer sarsintisinin<br />
büyüklügü bir bölgede <strong>deprem</strong>in yarattigi ivme ile ifade edilir. Bir <strong>deprem</strong>in kaynaginda<br />
üretilen elastik enerjinin kaynaktan uzaga dogru yayilmasi esnasinda nasil azalacagi ve<br />
bunun belli uzaklikta ne kadar yer ivmesi yaratacagi çesitli deneysel formüller<br />
kullanilarak tahmin edilebilmektedir. Bu çalismanin amaci Istanbul’u etkilemesi<br />
muhtemel faylarin kirilmasi durumunda nerelerde ne siddette bir yer sarsintisi<br />
yaratacaginin belirlenmesidir. Bunun için Marmara Denizi içerisinde mevcut aktif faylar<br />
dikkate alinarak bunlarin üretebilecegi <strong>deprem</strong> büyüklükleri belirlenmis, azalim<br />
formülleri kullanilarak <strong>deprem</strong>in yaratacagi ivme hesaplanmistir.<br />
Mekansal verilerin analizinde son yillarda kullanilan en yaygin yöntemlerden biri<br />
‘Cografi Bilgi Sistemleri’dir. Bu arastirmada <strong>deprem</strong> senaryolarinin hazirlanmasinda<br />
cografi bilgi sitemlerinin sagladigi kolayliklardan yararlanilmis, ArcView programi<br />
içerisinde yari-otomatik bir mekanizma olusturularak kullanici kontrollü bir siddet<br />
belirleme sistemi gelistirilmistir. Sistem daha detay verilerin girilmesi ile gelistirilebilir<br />
niteliktedir. Senaryonun çesitli faylar dikkate alinarak çalistirilmasi ile elde edilen<br />
sonuçlara göre Istanbul’un sahil seridi ve yakin bölgeler olasi bir <strong>deprem</strong>de en büyük<br />
siddetten etkilenecek alanlardir.<br />
2
IÇINDEKILER<br />
GIRIS ...................................................................................................................................1<br />
BÖLÜM 1<br />
1 ISTANBUL’UN JEOLOJISI .......................................................................................7<br />
1.1 PALEOZOYIK ....................................................................................................7<br />
1.2 MESOZOYIK ....................................................................................................11<br />
1.3 SENOZOYIK.....................................................................................................12<br />
1.4 KUVATERNER.................................................................................................16<br />
1.5 YAPISAL JEOLOJI VE TEKTONIK...............................................................17<br />
1.6 ISTANBUL’UN ZEMIN KOSULLARI ...........................................................21<br />
BÖLÜM 2<br />
1 MARMARA DENIZININ JEOLOJISI .....................................................................25<br />
2 KUZEY ANADOLU FAYI VE MARMARA DENIZI ............................................31<br />
BÖLÜM 3<br />
1 ISTANBUL’UN DEPREMSELLIGI ........................................................................35<br />
BÖLÜM 4<br />
1 ISTANBUL IÇIN DEPREM SENARYOSU ............................................................41<br />
2 ISTANBUL’DA DEPREM OLASILIGI...................................................................42<br />
3 17 AGUSTOS 1999 DEPREMININ YER IVME DEGERLERI AÇISINDAN<br />
DEGERLENDIRILMESI ..................................................................................................43<br />
4 AZALIM FORMÜLÜ VE 17 AGUSTOS 1999 DEPREMINDE ÖLÇÜLEN IVME<br />
DEGERLERI .....................................................................................................................44<br />
5 AZALIM FORMÜLÜNÜN CBS IÇERINDE UYGULANMASI ............................48<br />
6 SONUÇLARIN DEGERLENDIRILMESI ...............................................................66<br />
7 SONUÇ ve ÖNERILER ............................................................................................72<br />
YARARLANILAN KAYNAKLAR .................................................................................73<br />
3
GIRIS<br />
Alp-Himalaya dag kusagi üzerinde yer alan Türkiye, bu tektonik konumu<br />
yüzünden <strong>deprem</strong>sellik açisindan dünyanin en aktif ülkelerden biridir. Anadolu ile Arap<br />
yarimadasi arasinda bulunan Tetis okyanusu günümüzden yaklasik 11 milyon yil önce bu<br />
okyanusun kuzeye (Anadolu levhasi altina) dalip batmasi ile kapanmistir. Günümüzde<br />
hala kuzey yönünde dalip batmaya devam eden Akdeniz bu devasa okyanusun<br />
kalintisidir. Tetis okyanusunun kapanmasi sonucunda Arap yarimadasi Anadolu ile<br />
çarpismis, Kizildeniz boyunca Afrika’dan ayrilan Arap yarimadasi kuzeye dogru<br />
ilerleyerek Dogu Anadolu’yu sikistirmaya devam etmistir. Bu sikismayi baslangiçta<br />
kisalip kalinlasarak karsilayan Anadolu daha sonra daha rahat bir ortam olan batiya dogru<br />
kaçmaya baslamistir. Anadolu’nun batiya kaçisi Karliova’dan baslayarak batiya uzanan<br />
iki büyük fay boyunca gerçeklesmistir. Bunlardan güneyde yer alan Dogu Anadolu fayi<br />
Karliova ile Kahraman Maras arasinda uzanan 700 km uzunlugunda sol yanal atimli bir<br />
faydir. Bu fay batida Kizildeniz’den gelmekte olan Ölü Deniz fayi ile bir üçlü eklem<br />
olusturarak son bulur. Karliova’dan baslayarak batida Yunanistan’a kadar uzanan 1500<br />
km uzunlugundaki Kuzey Anadolu fayi ise sag yanal atimli bir faydir. Bu iki fay<br />
tarafindan batiya dogru tasinan Anadolu, orta kisimdaki ova rejimini takiben Ege<br />
bölgesinde kuzey-güney yönlü bir gerilme rejiminin etkisine girer. Böylece doguda<br />
sikisan ve iki fay boyunca batiya kaçan Anadolu levhasi burada gerilme etkisi ile bir<br />
horst-graben yapisi kazanmaktadir.<br />
Yukaridaki tanimdan görüldügü üzere Türkiye aktif bir tektonik rejim içerisinde<br />
yer almakta, bu nedenle de büyük <strong>deprem</strong>lerden etkilenmektedir. Son yüzyilda<br />
Türkiye’de meydana gelen <strong>deprem</strong>lerde 100.000 civarinda can kaybi, 500.000 civarinda<br />
yarali ve milyonlarca dolar tutarinda maddi hasar meydana gelmistir. Bilhassa 17<br />
Agustos ve 12 Kasim 1999 <strong>deprem</strong>lerinden sonra <strong>deprem</strong>lerin yol açabilecegi sorunlar<br />
ülkemizde daha etkin bir biçimde anlasilmis, gelecekteki <strong>deprem</strong>lere hazirlik kavrami<br />
üzerinde agirlikli olarak durulmaya baslanmistir. Bu kapsamda yapilan çalismalardan biri<br />
de <strong>deprem</strong> senaryolarinin hazirlanmasidir. Deprem senaryolari çok disiplinli yaklasimlari<br />
gerektiren ve afet öncesi, sirasi ve sonrasina yönelik tedbirleri planlayan bir yöntemler<br />
manzumesidir. Bu yogun ve çok disiplinli çalismanin önemli asamalarindan biri de bir<br />
4
ölgede gelecekte olmasi muhtemel <strong>deprem</strong>(ler)in siddetinin ve yaratacagi etkilerin<br />
belirlenmesidir.<br />
Bir <strong>deprem</strong>de bir bölgede yasanan <strong>deprem</strong> siddetini denetleyen çesitli faktörler<br />
vardir. Bunlarin en önemlileri <strong>deprem</strong>in büyüklügü ve kaynak mekanizmasi, <strong>deprem</strong><br />
odagina olan uzaklik ve zemin kosullaridir. Deprem odagindan salinan <strong>deprem</strong> dalgalari<br />
kayalar içerisinden uzaga dogru hareket ettikçe kayalar tarafindan sogurulur ve etkilerini<br />
kaybederler. Deprem dalgalarinin uzaklikla azalmasi “azalim” (attenuation) adi ile bilinir.<br />
Bunun yani sira ana kaya üzerinde yer alan tutturulmamis bazi zeminler <strong>deprem</strong><br />
dalgalarinin etkisinin artmasina yol açarlar. Buna da zemin büyütmesi (acceleration)<br />
denir.<br />
Azalim <strong>deprem</strong> mühendisliginin temel konularindan biridir. Çok genel bir tanimla<br />
azalim, <strong>deprem</strong> dalgalarinin kaynaktaki özellikleri ile kaynaktan itibaren takip ettikleri<br />
yolun degerlendirilmesi ile verilen bir noktadaki yer sarsintisinin tahmin edilmesidir. Bu<br />
konuda önceki <strong>deprem</strong> verilerine dayandirilmis olan çok sayida formül bulunmaktadir.<br />
Bu formüller kullanilarak bir <strong>deprem</strong>in çevresinde yaratacagi ivme, buradan hareketle de<br />
olusabilecek siddet belirlenebilmektedir.<br />
Son 20 yilda bilgisayar teknolojisi gerek alet gerekse yazilim açisindan büyük bir<br />
gelisme kaydetmistir. Bu konudaki gelismelerden biri de mekansal dagilimi olan<br />
(cografi) verilerin siniflanmasina ve sorgulanmasina olanak saglayan Cografi Bilgi<br />
Sistemleri’nde (CBS) yasanmistir. Bu sistem sayesinde cografi veriler sayisal ortamda<br />
tutularak siklikla güncellenebilmekte, üzerlerinde çesitli algoritmalar kullanilarak<br />
analizler yapilabilmektedir. CBS neredeyse sayilamayacak kadar genis uygulama<br />
alanlarina sahiptir. Bu alanlardan biri de yer verilerinin analizidir. Bu kapsamda gerek<br />
jeolojik gerekse jeofizik verilerin analizinde CBS kullanimi giderek artmaktadir. Bu<br />
projede de jeolojik veriler ve CBS in analiz yetenekleri kullanilarak faylar üzerinde<br />
olabilecek <strong>deprem</strong>lerin azalim iliskileri arastirilmistir.<br />
ITÜ Rektörlügü Bilimsel Projeleri Arastirma Projeleri Birimi tarafindan<br />
desteklenen bu arastirmanin amaci gelecek bir büyük <strong>deprem</strong>e gebe oldugu tüm<br />
çalisanlar tarafindan tartismasiz olarak kabul edilen Istanbul ve yakin çevresinde<br />
5
olabilecek bir <strong>deprem</strong>in yaratacagi yersarsintisini CBS kullanarak arastirmak ve bu<br />
konuda CBS kullanimina dair bir model gelistirmektir.<br />
Bu rapor 4 bölümden olusmaktadir. Birinci bölümde Istanbul’un jeolojisi ve<br />
zemin kosullari ele alinmistir. Ikinci bölümde Istanbul’u etkilemesi olasi faylari<br />
içerisinde barindiran Marmara denizi hakkindaki veriler siralanmistir. Üçüncü bölümde<br />
Istanbul’un <strong>deprem</strong>selligi tartisilmistir. Son bölümde ise CBS kullanilarak hazirlanan es<br />
ivme ve es siddet haritalari ile bunlarin hazirlanis yöntemleri anlatilmistir.<br />
Bu çalismayi destekleyen ITÜ Rektörlügü’ne, bazi CBS programlarini bagislayan<br />
Sayisal Grafik A.S. Yönetim Kurulu Baskani Sayin Erol Parmakerli’ye, bu çalismanin ilk<br />
versiyonunu birlikte hazirladigimiz Sayin Arda Serim’e, çalismada emegi geçen Ar. Gör.<br />
Korhan Erturaç’a, jeoloji haritalarini saglayan MTA Genel Müdürlügü’ne ve zemin<br />
konusundaki verilerini karsiliksiz olarak kullanima açan çok sayidaki meslektasima<br />
tesekkür ederim.<br />
6
1 ISTANBUL’UN JEOLOJISI<br />
BÖLÜM 1<br />
Istanbul, Türkiye’nin ana tektonik birliklerinden Istanbul zonu üzerinde yer alir.<br />
Bu zon batida Büyükçekmece civarindan baslayarak doguda Kastamonu’ya kadar uzanir.<br />
Istanbul zonunun karakteristik özelligi temelinde bulunan ve Türkiye’nin baska<br />
birliklerindeki yasit istiflerden farkli özellikler sunan Paleozoyik yasli çökel bir istife<br />
sahip olmasidir. Bu Paleozoyik istifin üzerinde ise Mesozoyik ve Senozoyik yasli kayalar<br />
yer almaktadir (Sekil 1). Bunlar asagida, yaslidan gence dogru bir sira içinde kisaca<br />
özetlenmistir.<br />
1.1 PALEOZOYIK<br />
Istanbul’un büyük bir kesimi jeoloji literatüründe “Istanbul Paleozoyik Istifi’’<br />
Paleozoyik yasli kayalar üzerine oturmaktadir. Bu topluluk Ordovisiyen’den<br />
Karbonifer’e kadar uzanan birkaç bin metre kalinligindaki bir çökel istiften olusmaktadir.<br />
Istanbul Paleozoyik istifinin genellestirilmis bir stratigrafi kesiti Sekil 1 de verilmistir.<br />
Paleozoyik istifinin görünen tabaninda çogun morumsu-pembe renkli kirintili bir<br />
istif bulunur (Sayar, 1979) (Sekil 1). Kurtköy formasyonu adi ile bilinen bu kirintili istif<br />
baslica konglomera, arkoz, feldspatik litarenit, çamurtasi ve subarkozdan olusmaktadir.<br />
Tabani gözlenemeyen birimin kalinligi 1000m.'den fazladir. Ordovisiyen yasli olan birim<br />
alüvyon yelpazesi ve örgülü akarsu ortami ürünüdür (Önalan 1982). Kurtköy formasyonu<br />
üste dogru beyazimsi ve pembemsi, seyl arakatkili kuvarsarenitlerle temsil edilen Aydos<br />
formasyonuna geçer. 150-300 m arasinda kalinliga sahip olan Aydos formasyonu gel git<br />
akintilarinin egemen oldugu plaj ve çok sig sahil ortaminda olusmustur. Aydos<br />
formasyonu üste dogru çogunlukla seyl, silttasi ve vaketaslari ile temsil edilen Gözdag<br />
formasyonuna geçer. Bu formasyonun üst kesimlerinde bazi bol fosilli kireçtasi bant ve<br />
mercekleri de bulunur. Birim Yalçinlar (1956), Ariç-Sayar (1962 ve 1979), Haas (1968)<br />
7
ve Önalan (1982)'a göre Landoveriyen yasindadir. 250 m kadar kalin olan Gözdag<br />
formasyonu lagüner bir ortam ürünüdür (Önalan 1982).<br />
Sekil 1. Istanbul ve dolayinin genellestirilmis stratigrafi kesiti.<br />
8
Istanbul Paleozoyik istifinin daha üstünde beyaz renkli, çapraz tabakali<br />
subarkozlardan olusan Aydinli formasyonu vardir. Içerisinde bazen 2m. kalinliginda<br />
çakilli seviyeler de içeren birim çok degisik kalinlikta tabakalanma gösterir. Eski bir kum<br />
bari niteligindeki birim fosil bulgularina göre Aydinli formasyonunun yasi Üst<br />
Landoveriyen'dir (Haas 1968, Sayar 1962, Önalan 1982).<br />
Bu kirintili birimlerden sonra istifte kalin bir karbonat dizisi yer alir. Bu karbonat<br />
dizisi, Gözdag ve Aydinli formasyonlariyla geçisli gri, mavimsi gri, bazen pembemsi<br />
renkli, bol fosilli, kuvars kumlu, killi, bazen da yumrulu-bantli bir kireçtasi ile temsil<br />
edilir. Venlokiyen-Ludloviyen yasli birim, resif çekirdegi ve resif önü ortamlarini temsil<br />
etmekte olup kalinligi 400 m dolayindadir. Dolayoba formasyonu olarak adlandirilmis<br />
olan bu birimin üzerinde ise önce ince tabakali, laminali bir kireçtasi ve daha sonra koyu<br />
mavi, koyu gri renkli, yer yer çok ince seyl seviyeli kireçtaslari ve nihayet yumrulu<br />
kireçtaslari bulunur. Alt Devoniyen yasli bu üst karbonat kesimin alt düzeyleri sig self,<br />
üst düzeyleri ise bu selfin dalga tabani alti ortamlarinda çökelmislerdir.<br />
Yumrulu kireçtaslarinin üzerine önce karbonatli bir kumtasi-seyl ardalanmasi,<br />
sonra kireçtasi bantli seyl ve son olarak da bir kireçtasi istifi gelir. Orta Devoniyen yasli<br />
(Haas 1968, Kullmann 1973, Kaya 1973) bu kesim baslica açik self-derin deniz ortamini<br />
temsil etmektedir (Önalan 1982). Üst Devoniyen’de mavimsi renkli, ince yumrulu ve<br />
bazen de budinajli, ince katmanli kireçtaslari gelismistir (Tuzla formasyonu). Bu<br />
kireçtaslari ara seviyeler halinde laminali seyller içerirler. Içerisinde yer yer çört<br />
yumrulari da görülen birim giderek çört, radyolaryali çört ve silisli seyl ardalanmasina<br />
geçer. Bu kesimler istifin Karbonifer'e geçis düzeylerini olusturmaktadir. Açik bir self<br />
ortaminin derin kisimlari ve bu selfin olasilikla güneyindeki bir havzaya bakan<br />
yamaçlarinda olusan birim üste dogru dereceli olarak Karbonifer istifine geçer.<br />
Karbonifer mostralari Istanbul’un daha çok Trakya yakasinda, daha az olarak da<br />
Anadolu yakasinda Üsküdar, Anadolu Kavagi ve Gebze civarinda görülür. Karbonifer<br />
istifinin alt kesimleri baslica gri-siyah renkli, ince laminali ve fosfat nodüllü radyolarit ve<br />
radyolaryali çörtlerden olusur. Bunlar arasinda yer yer sarimsi gri renkli silisli seyl<br />
düzeyleri yeralir. Karbonifer istifinin tabaninin görüldügü Baltalimani Büyükçayir deresi<br />
9
ve Acibadem'de birim yumrulu kireçtaslarinin üzerinde dereceli geçislidir. Yumrulu<br />
kireçtasindan radyolaritlere geçiste kireçtasi içinde önce killi, silisli bant ve bazi çört<br />
nodülleri görülür. Giderek erimis kalker nodülü bosluklari içeren silisli sist tabakalari<br />
artar ve nihayet radyolaritlere geçilir.<br />
Radyolaritler çogun gri-siyah renkli, ince katmanli, laminalidir. Kalinligi 50<br />
m’den daha az olan bu birim literatürde Baltalimani formasyonu olarak bilinir. Vizeen<br />
yasli (Abdüsselamoglu 1963, Baykal ve Kaya 1963, Haas 1968) birim derin bir denizde<br />
karbonat kompensasyon derinligi altinda bir çökelmeyi isaret etmektedir.<br />
Derin denizel radyolarit-radyolaryali çört istifi üste dogru giderek baslica kirintili<br />
kayalardan olusan kalin bir istife geçer. Trakya formasyonu olarak bilinen bu kesimin alt<br />
düzeyleri killi seyl ve az oranda da kumtasindan olusur. Heybeliada ve Kartal<br />
dolaylarinda bu düzeylerde yer yer kireçtasi bant ve merceklerine de rastlanir. Birimde<br />
egemen litoloji orta-kalin katmanli kumtasi ve seyl ardalanmasidir. Ancak bazi alanlarda<br />
kumtaslari ve diger bazi kesimlerde ise seylin egemen oldugu görülür.<br />
Trakya formasyonunun üst kesimlerine dogru kirintililar içerisinde kireçtasi ve<br />
kumlu kireçtasi arakatkilari görülmeye baslar. Bunun yani sira istif içinde yer yer görülen<br />
kaba kirintili kesimler de alttan üste dogru kalinlik ve miktar olarak artarlar. Bunlar<br />
kumtasi ve seyller içinde yanal devami pek fazla olmayan mercekler seklindedir.<br />
Istifin daha üstüne dogru içerisinde bitki kirintilari bulunan konglomera<br />
arakatkilari da görülür. Istifin en üst düzeylerinde ise kalinligi yer yer 100 m.yi asan<br />
kireçtaslari yer alir. Cebeciköy kireçtasi olarak bilinen bu karbonatlar intrasparudit ve<br />
biyosparudit nitelikli olup bazi kesimlerde killi ve dolomitiktir. Bu kireçtaslari Orta-Üst<br />
Vizeen yaslidir (Kaya,1968).<br />
Istanbul Paleozoyik istifi, metamorfik bir temel üzerinde Kambriyen sonu-<br />
Ordovisiyen’de akarsu çökelleri ile baslamakta, Siluriyen’de kenar deniz fasiyeslerine,<br />
Devoniyen’de ise platform karbonatlarina geçmektedir. Istanbul civarinda bu transgresif<br />
istif giderek derinlesen bir ortamda Orta ve Üst Devoniyen derin denizel çörtlü<br />
kireçtaslari ve Karbonifer türbiditik kirintililarinin çökelmesi ile gelisimini sürdürmüs,<br />
10
Karbonifer basinda karbonat kompensasyon derinligi altina kadar çöken bölge bunu<br />
takiben nedeni çok iyi bilinmeyen ancak önemli bir tektonik etkiye maruz kalmis ve<br />
giderek siglasmistir.<br />
Istanbul Paleozoyik istifi içerisine sokulmus çesitli plütonik kayalar vardir.<br />
Bunlardan baslicalari Polonezköy yakinlarindaki Çavusbasi granodiyoriti, Gebze<br />
kuzeyindeki Sancaktepe graniti ve Pendik dogusundaki Tavsantepe kuvarsdiyoritidir.<br />
Paleozoyik ve daha yasli birimleri kesen bu magmatitlerin radyometrik yas<br />
tayinleri bunlarin Geç Permiyen basinda sokulmus Hersiniyen plütonlari oldugunu<br />
göstermektedir (Yilmaz, 1977).<br />
1.2 MESOZOYIK<br />
Istanbul ve dolaylarinda iki farkli Mesozoyik istifi bulunur. Bunlar Triyas ve Üst<br />
Kretase yasli kayalardir (Sekil 1). Triyas genellikle Kocaeli yarimadasinda Gebze ve<br />
Hereke dolaylari ile Istanbul bogazinin kuzeybati kesimlerinde yüzeylenir. Üst Kretase<br />
yasli kayalar ise bogazin kuzey kesimlerinde ve Kocaeli yarimadasinin bazi kesimlerinde<br />
yaygindir.<br />
Gebze ve daha dogusunda izlenen Triyas yasli kayalar Istanbul Paleozoyik istifini<br />
açisal uyumsuzlukla örter (Sekil 1). Kocaeli Triyas istifi yer yer 1000 metre kalinliga<br />
kadar ulasan ve yer yer lav mercekleri içeren karasal-kirintililar (Ballikaya formasyonu,<br />
Baykal, 1943) ile baslayip üste dogru karbonat çimentolu lagüner ya da çok sig denizel<br />
kumtasi, kireçtasi ve dolomitlere geçer. Üst Skitiyen yasli bu kirintili ve karbonat<br />
ardalanmasinin üstünde Üst Skitiyen-Alt Aniziyen yasli dolomitler ve ince marn<br />
arakatkili yumrulu kireçtaslari vardir. 350-600 m. arasinda kalinligi olan bu birimin de<br />
üstünde yeralan 35 m. kadar kalin ammonitli kirmizi kireçtaslari ammonitlerden edinilen<br />
yas bulgularina göre Karniyen yasindadir. Ammonitli kirmizi kireçtaslari üzerinde 10-<br />
140 m. kalinliginda Halobiali, gri-yesil seyller vardir. Mikritik kireçtasi ve kalkarenit<br />
arakatkilari da içeren bu seyller üste dogru sari renkli, yaklasik 90 m. kalinliginda ve<br />
bitki kalintilari içeren bir kumtasina geçer (Assereto, 1972; Yurttas-Özdemir, 1973;<br />
Gedik, 1975).<br />
11
Istanbul ve dolaylarindaki Paleozoyik ve Triyas yasli kayalari uyumsuzlukla örten<br />
iki farkli tür Üst Kretase istifi vardir. Bunlardan ilki, bogazin kuzey-kuzeybati<br />
kesimlerinde mostra verir ve genel olarak volkanik arakatkili denizel bir istif<br />
niteligindedir. Yaygin mostralari Karadeniz kiyisinda Kilyos ve Sile-Agva dolaylarinda<br />
yeralan birim, tabanda çakiltasi-kumtasi ile baslayarak silttasi, marn, kiltasi ve<br />
kireçtaslarina geçmekte ve andezit, dasit, riyolitik lav ve bunlarin piroklastik<br />
esdegerleriyle ardalanmaktadir. Istanbul bogazinin kuzey kesimlerinde,<br />
Mahmutsevketpasa-Riva ve Sariyer dolaylarinda Paleozoyik istif Üst Kretase yasli<br />
kayalarin üzerine itilmistir. Istanbul Paleozoyik istifi içerisine sik sik sokulmus olan<br />
andezitik dayklarin da bu volkanitlerle iliskili oldugu tahmin edilmektedir. Bu dayklarin<br />
önemli bir kismi Paleozoyik istif içerisindeki süreksizlik düzlemlerini izlemektedir.<br />
Kocaeli yarimadasi Üst Kretase istifi Triyas yasli kayalar üzerinde uyumsuzlukla<br />
yeralir. Birim tabanda Kampaniyen-Maastrichtiyen yasli (Özer vd., 1990) kalin bir<br />
çakiltasi (Hereke pudingi, Erguvanli, 1949) ve bunlarla yanal geçisli resifal<br />
kireçtaslariyla (Gebze kireçtasi, Erguvanli, 1949) baslar ve tedricen marn-seyl arakatkili<br />
resifal kireçtaslarina ve nihayet ince katmanli, beyazimsi-gri mikritik kireçtasi, marn-<br />
kiltasi ardalanmasina geçer. Bol fosilli olan birim altta sig ancak üste dogru derinlesen bir<br />
ortamda çökelmistir.<br />
1.3 SENOZOYIK<br />
Istanbul ve çevresindeki Senozoyik kayalari, altta yeralan Üst Kretase ve daha<br />
yasli birimleri diskordan olarak örter. Senozoyik üstten alta dogru baslica su litostratigrafi<br />
birimlerinden olusur (Sekil 2 ve 3);<br />
• Belgrad formasyonu<br />
• Bakirköy formasyonu<br />
• Güngören formasyonu<br />
• Çukurçesme formasyonu<br />
• Gürpinar formasyonu<br />
• Karaburun formasyonu<br />
• Kirklareli kireçtasi<br />
12
• Islambeyli formasyonu<br />
Islambeyli formasyonu ve Kirklareli kireçtasi Orta-Üst Eosen (-Alt Oligosen?)<br />
yasli olup birbirleriyle geçisli çökel birimlerdir. Islambeyli formasyonu resif arkasi, lagün<br />
ortaminda olusmus kireçtasi, marn ve silttasi gibi kirintili çökel kayalarindan olusur.<br />
Sogucak kireçtasi adi ile de bilinen Kirklareli formasyonu ise açik gri-bej renkli, killi-<br />
kumlu, bol mercan ve alg fosilli, farkli dokularda, sert, genellikle masif baze n kalin<br />
katmanli, resif ve resif önü ortaminda olusmus karbonat egemen bir birimdir.<br />
Karaburun formasyonu, Istanbul’un kuzeybatisinda tabanda plaj çökelleri ile<br />
baslayan, giderek delta çökellerine geçen bir istiftir. Birim altta çakiltasi, kumtasi ve<br />
çamurtasi gibi kirintili kayalari kapsar. Üst kesimlerinde ise koyu gri kiltasi, çamurtasi,<br />
olistostromal çakiltasi arakatkilari ve marnlardan olusur.Istifin üst kesimlerini olusturan<br />
kiltasi-çamurtaslari kömürlesmis bitki kalintilari ve ince kömür bantlari içerir. Karaburun<br />
formasyonunun yasi Oligosen’dir.<br />
Gürpinar formasyonu Istanbul’un Avrupa yakasinda görülen diger bir Oligosen<br />
istifidir. Birim tabanda çapraz katmanli kumtasi, sarimsi bej renkli kuvars, kalsedon ve<br />
opal çakillarindan olusan çakiltaslari ile baslayarak gri, açik yesil renkli fosilli mikritik<br />
kireçtaslari, karbonat topakli, çatlakli, yer yer kayma yüzeyli, orta-kalin tabakali, ince<br />
kum ve silt araseviyeli, plastik- yari plastik, asiri konsolide çok kati- sert kiltaslari ve yer<br />
yer tüfit ardalanmasina geçer.<br />
Daha üst kesimlerde kahve-pas rengi kiltaslari, çakiltasi, kumtasi ve çakilli-bloklu<br />
kiltaslari ile devam edip, yesil, gri-boz renkli çamurtaslari ile sonbulur. Istif karasal ve<br />
gölsel (acisu) ortamda depolanmistir, 200 m.den kalindir. Gürpinar formasyonu<br />
Karaburun formasyonunun güneydeki karasal esdegeri olarak kabul edilmektedir.<br />
13
kesiti.<br />
Sekil 2. Istanbul ve dolayinin genellestirilmis Senozoyik-Kuvaterner stratigrafi<br />
Çukurçesme formasyonu sarimsi kahve ve pas renkli gevsek kil çimentolu veya<br />
çimentosuz kil, silt ve çakil arakatkili, tutturulmamis ya da kötü tutturulmus, yer yer<br />
omurgali kemik ve dis kalintilari içeren bol mikali kum ve kumtaslarindan olusur. Istifin<br />
alt kesimlerinde çakilli, üst kesimlerinde de silt ve killi kum/kumtaslari egemendir. Bazi<br />
seviyelerinde ince seviyeler halinde unio ve mactra fosilleri içeren marn ve killerle ince<br />
kömür arakatkilari da kapsar. Formasyon içerisinde kumlarla diger tutturulmamis<br />
çökeller arasinda yanal ve düsey geçislere sikça rastlanir. Kalinligi 20 m. civarindadir.<br />
Çukurçesme formasyonu Gürpinar formasyonunu uyumsuz olarak örter ve Üst Miyosen<br />
(Panoniyen) yaslidir. Birim tabanda örgülü akarsu ortaminda depolanmistir. Unio ve<br />
Mactra kapsayan düzeyleri acisu ortamini yansitir.<br />
14
Sekil 3. Haliç- Küçükçekmece Gölü arasinin jeoloji haritasi (Sayar, 1989 dan<br />
yararlanilarak hazirlanmistir)<br />
Güngören formasyonu Çukurçesme formasyonunun üzerinde tedrici geçisle<br />
yerlmaktadir. Formasyon gri-yesilimsi gri renkli ve paralel laminali killerle (Istanbul kili<br />
veya Süleymaniye kili) baslar. Göl fasiyesinde gelismis olan formasyon içinde yer yer<br />
çok iyi boylanmis gri renkli ince kum mercekleri ile yesil renkli marn ve kireçtasi ara<br />
tabakali killer bulunur. Formasyonun Bakirköy formasyonu ile sinirinda 10-15 m’lik bir<br />
geçis zonu izlenir. Bu zonun alt kesiminde istif içinde önce lamina düzeyinde ve seyrek,<br />
sonra da giderek sayi ve kalinlikta kireçtasi aratabakalari ortaya çikar ve böylece tedricen<br />
üstteki Bakirköy formasyonuna geçilir. Birim yaklasik 120 m. kalinligindadir.<br />
Genel olarak merceksi bir geometriye sahip olan birim memeli, bivalv ve balik<br />
fosilleri kapsar. Bu fosillere göre Orta–Üst Miyosen (Sarmasiyen–Panoniyen) olarak<br />
15
yaslandirilmistir. Güngören formasyonu Güngören çevresinde Çukurçesme formasyonu<br />
üzerinde tedrici geçisle yeralmakta, Avcilar–Ambarli civarinda ise bu birimi düsük açili<br />
bir uyumsuzlukla örtmektedir.<br />
Bakirköy formasyonu, egemen olarak kil ve marn arakatkili bir kireçtasindan<br />
olusur. Kireçtaslari beyaz ve sarimsi renkli, bolca mactra fosilli, gözenekli, kof, yer yer<br />
tebesirimsidir. Istifin tabaninda yeralan kalin katmanli ve bol fosilli kesimler ince<br />
katmanli olanlara göre daha sert ve sikidir. Yer yer mikritik özellikte olabilen bu<br />
seviyelerde karstik erimeler gözlenir. Üst kesimlerdeki daha ince katmanli kesimler<br />
plaketli özelliktedir. Formasyon alttaki Güngören formasyonu ile geçisli olup Sarmasiyen<br />
yaslidir. Formasyonun kalinligi 20 m. civarindadir. Kireçtaslarinin içerdigi fosillere göre<br />
aci su ortaminda gelismis oldugu ortaya konmustur. Ancak, melanopsis ve unio gibi<br />
fosilleri de kapsamasi, çökelim evrimi içinde zaman zaman tatlisu ortaminin varligina da<br />
isaret etmektedir. Bakirköy formasyonu Üst Miyosen (Panoniyen-Ponsiyen) yaslidir.<br />
Belgrad formasyonu Avrupa yakasinin kuzey kesimlerinde ve Asya yakasinin<br />
tümünde mosra veren karasal kirintililardan olusmaktadir. Birim tutturulmamis ya da<br />
zayif tutturulmus çakiltasi, kum ve silt ile killerden olusmaktadir. Içerisinde linyit<br />
olusumlari da bulunan bu birimin Piyosen yasli oldugu tahmin edilmektedir.<br />
1.4 KUVATERNER<br />
Istanbul çevresinde Kuvaterner yasli denizel bir çökel istif olan Kusdili<br />
formasyonu ile üzerinde yeralan alüvyonlardan olusmaktadir. Tüm bunlar üzerinde ise<br />
tarihi bir sehir olan Istanbul’da yogun yerlesim ve yasam islevlerinin sonucu olan<br />
dolgular yer almaktadir.<br />
Kusdili formasyonu Asya yakasinda Kadiköy Kusdili çayirinda, Avrupa<br />
yakasinda ise Ataköy Ayamama deresi içerisinde sondajlarda kesilmistir. Üzeri genellikle<br />
alüvyon ve güncel dolgularla örtülüdür. Çakil ve kum mercekleri içeren gri-siyah renkli<br />
kil ve çamurlardan olusan bu birim lagün-bataklik ve kisitli olarak sig denizel bir<br />
ortamda gelismistir (Meriç vd., 1991a ve b).<br />
16
1.5 YAPISAL JEOLOJI VE TEKTONIK<br />
Istanbul ve çevresindeki birimlerin yapisal özelliklerini detayda tanimlayan bir<br />
arastirma maalesef bulunmamaktadir. Bugüne kadarki bilgiler Istanbul ve çevresindeki<br />
kaya birimlerinin kivrimli ve kirikli bir yapisi oldugunu göstermekte ise de bu<br />
deformasyonun hangi evrelerde ve ne türde gelistigi ve kayalarin bilhassa <strong>deprem</strong>e karsi<br />
davranisi açisindan önemli olan mühendislik özelliklerini nasil etkiledigi yönünde detay<br />
arastirmalar ya yoktur ya da bunlar sadece küçük alanlara özgüdürler.<br />
Eski incelemeler, Istanbul’da bilhassa Paleozoyik yasli birimlerin kivrimli ve<br />
bindirmeli bir yapisi oldugunu belgelemislerdir. Literatürde bilinen en önemli yapisal<br />
unsurlardan biri Istanbul kuzeyinde Paleozoyik istifinin Üst Kretase volkanitleri üzerine<br />
bindirmesini saglayan Zekeriyaköy (veya Sariyer, Maden) bindirmesidir. Kuzey verjansli<br />
bu bindirmenin olasilikla Eosen ve sonrasi dönemde gelistigi tahmin edilmektedir.<br />
Istanbul Paleozoyik istifi kendi içerisinde bindirmeli bir yapiya sahiptir. Seymen<br />
(1995) gibi bazi arastirmacilar bu bindirmeleri haritalamislarsa da bunlari gelisim yasi<br />
hakkinda farkli yorumlar öne sürmüslerdir. Bu arastirma kapsaminda Istanbul’un çesitli<br />
kesimlerinde küçük temsilci alanlarda saha çalismalari yapilarak birimlerin yapisal<br />
özellikleri gözlemlenmistir.<br />
Istanbul Paleozoyik istifinin tabaninda yer alan ve bilhassa Anadolu yakasinda<br />
genis alanlar kaplayan arkoz ve kuvarsitlerin yapisal özellikleri Anadolu yakasinda<br />
Maltepe civarlarinda bir örnek alanda gözlemlenmistir. Buna göre Paleozoyik istifte<br />
yaygin bir kirik gelisimi söz konusudur. Bunlarin önemli bir kismi sistematik kiriklar<br />
seklindedir. Her yönde olmakla birlikte çatlaklarin K10 0 B ve K70 0 D dogrultusunda daha<br />
baskin olarak gelistikleri saptanmistir. Yapilan gözlemlere göre sistematik kiriklar KB-<br />
GD ve KD-GB uzanimli kojugeyt çatlaklar seklinde olup gelisme yogunlugu Kurtköy<br />
formasyonunda 5-25 kirik/metre, Aydos formasyonunda ise 5-15 kirik/metredir.<br />
Sistematik kiriklar genellikle düzgün yüzeyli olup yüzeydeki bir-iki metrelik zon disinda<br />
bosluksuz ve düzenli yüzeyli, seyrek olarak da kil dolguludur.<br />
17
Istanbul Paleozoyik istifinin üst kesimlerini olusturan Karbonifer istifinin yapisal<br />
özellikleri Istinye civarinda ölçülmüstür. Bu alandaki Paleozoyik yasli birimler kuzeye<br />
dogru oldukça monoton bir sekilde egimli olup kaya kalitesini etkileyecek biçimde<br />
deforme olmuslardir. Çalisilan alanda haritalanabilir oranda bir kivrim bulunmamaktadir.<br />
Tabaka dogrultulari kismen DKD-BGB, genellikle de BKB-DGD dogrultulu, egim<br />
degerleri ise 45-65 KB ve KD olacak sekildedir (Sekil 4)<br />
Sekil 4- Paleozoyik istiflere ait es alan üst yariküre projeksiyonu. Noktalar eklem<br />
sistemlerine ait kutuplari, siyah çizgiler tabakalanma düzlemlerini, kirmizi çizgiler ise fay<br />
ve makaslama düzlemlerini göstermektedir.<br />
Paleozoyik istifte sik aralikli ve çogunlukla düzenli eklem sistemleri bulunur.<br />
Bunlar dört egemen yönde bulunurlar (Sekil 5). Bu yönler yaklasik olarak K-G, D-B,<br />
KD-GB ve KB-GD dur. Bu durum Paleozoyik istifin dogu-bati ve kuzey güney yönlü iki<br />
farkli sikisma evresinden geçtigi seklinde yorumlanabilir. Eklemlerden bir kismi düsey<br />
bir kismi ise düsük egimlidir.<br />
18
diyagrami<br />
Sekil 5- Paleozoyik istifteki eklem sistemlerinin dogrultularini gösteren gül<br />
Paleozoyik istifte görülen eklemlerin sikliklari metrede 8 ile 25 adet arasinda<br />
degismektedir. Bu süreksizlik düzlemleri tabakalanma ile birlikte kayanin romboidal<br />
süreksizlik düzlemleri ile sinirlanan parçalara ayrilmasina, böylece de kaya kalitesinin<br />
düsmesine neden olmuslardir (Foto 1).<br />
19
Foto 1- Paleozoyik istifte tabakalanma ve düsey eklem sistemlerinin kesismesi ile<br />
olusan romboidal kirik sistemi<br />
Istanbul’da Paleozoyik istiflerden en genis yayilimli olan birim Karbonifer yasli<br />
Trakya formasyonunun yapisal özellikleri Gaziosmanpasa civarinda yapilan gözlemlerle<br />
de arastirilmistir. Buna göre formasyonun büyük bir kesiminde sikismali bir tektonigin<br />
izleri görülmektedir. Bu tektonik rejimin baslica isaretçileri devrik ve yatik kivrimlar ile<br />
bindirme faylaridir. Bu yapilarin analizine göre bölgede bugün görülen kivrimlarin<br />
hemen hemen hepsi bindirme faylari ile yasit gelismistir. Bu kivrimli yapiyi kesen çok<br />
sayida küçük fay ve makaslama düzlemi de bulunmaktadir. Bu küçük faylarin ise büyük<br />
bir kismi normal, bir kismi da oblik faylardir. Paleozoyik istifi içerisindeki kivrimlarin<br />
büyük bir kismi birkaç metre ile birkaç on metre kanat açikligina sahip kivrimlardir.<br />
Kivrimlanmanin önemli sonuçlarindan biri çatlak gelisimine yol açmis olmalaridir.<br />
Genellikle sert ve kirilgan bir yapiya sahip olan Paleozoyik istife ait kayalar kivrimlanma<br />
esnasinda gelisen sistemli çatlaklar tarafindan biçilmislerdir. Çatlaklar bir metrede 15<br />
adetten birkaç adete kadar degismekte olup bir kismi açik, bir kismi da kil ya da kalsit<br />
dolguludur. Her yönde olmakla birlikte çatlaklarin K10 0 B ve K70 0 D dogrultusunda daha<br />
baskin olarak gelistikleri saptanmistir.<br />
20
Istanbul Paleozoyik istifindeki çatlak, kirik, fay ve tabakalanma gibi süreksizlik<br />
düzlemlerinin en önemli sonuçlarindan biri de ayrismayi denetleyen faktör olmalaridir.<br />
Süreksizliklerin yogun oldugu bölgelerde su sirkülasyonu artmakta, su ve birlikteki<br />
oksijen kayalarda ayrismaya yol açmaktadir. Nitekim yapilan jeofizik ölçümlerde<br />
kayalardaki ilk birkaç metrelik zonda Vs hizlari son derece düsük buna karsilik birkaç<br />
metre derin kesimlerde ise yüksek olarak gözlenmektedir.<br />
Istanbul’da Paleozoyik’ten sonra en genis yer kaplayan birimler Avrupa<br />
yakasindaki Miyosen istifleridir. Bu birimler içerisinde gelismis önemli bir kivrim ya da<br />
kirik sistemi bulunmamaktadir. Çogunlukla yatay ya da zayif bir ondülasyon gösteren<br />
birimler içerisindeki kirik sistemleri de genellikle uzun mesafelerde izlenen kiriklar<br />
olmayip yaygin degillerdir.<br />
Istanbul’da kara üzerinde genç ve aktif faylarin bulunup bulunmadigi önemli bir<br />
tartisma konusudur. Oktay vd. (2002); Gökasan vd. (2002) gibi bazi arastirmacilar<br />
Istanbul’da örnegin Istanbul Bogazi iki yakasinda, Ayama ma çayinda, Büyük ve Küçük<br />
Çekmece’de aktif faylarin mevcudiyetini öne sürmektedirler. Ancak Istanbul’da bugüne<br />
kadar kara üzerinde fay kökenli orta ve büyük <strong>deprem</strong>ler olmamistir. Diger yandan aktif<br />
oldugu ileri sürülen faylar üzerinde bunlarin aktif oldugunu kanitlayacak örnegin<br />
paleosismoloji gibi detay çalismalar yapilmamistir. Eldeki veriler isiginda genç yapisal<br />
unsurlarin Istanbul’un morfolojik gelisiminde etkili olduklari disinda doyurucu sonuçlara<br />
ulasilmasi simdilik mümkün görülmemektedir. Sorun ancak gelecekteki detay<br />
arastirmalarla çözümlenebilecektir. Bu nedenle bu tartismali konuya burada<br />
girilmeyecektir.<br />
1.6 ISTANBUL’UN ZEMIN KOSULLARI<br />
Istanbul, yukarida da deginildigi üzere yer yer genis yayilimli ve oldukça kalin<br />
olabilen alüvyonlar ve yamaç molozlari ile tarihi bir yerlesimin ve hizla büyüyen bir<br />
metropol olmanin beraberinde getirdigi yapilasmanin bir sonucu olan suni dolgular<br />
disinda genel olarak kaya ortami üzerinde yer almaktadir. Istanbul’un üzerine oturdugu<br />
bu birimler zemin davranisi açisindan üç grupta ele alinabilir. Birinci grup Paleozoyik<br />
yasli kayalardan olusur. Bu birimlerin ortak özelligi yasli ve saglam kayalardan<br />
21
olusmasidir. Bilhassa Avrupa yakasinda Halkali, Küçükçekmece ve Ikitelli civarlarinda<br />
görülen Eosen yasli Kirklareli formasyonu da saglam kaya niteligi nedeniyle bu gruba<br />
dahil edilebilir. Ikinci grup Mimarsinan, Gürpinar ve çevresinde görülen Gürpinar<br />
formasyonu, Karaburun formasyonu ve esdegerleri, Bakirköy, Gaziosmanpasa,<br />
Bahçelievler ve çevresinde görülen Üst Miyosen istifleri ile bilhassa Anadolu yakasinda<br />
genis yayilimli olan Belgrad formasyonunun tutturulmamis ya da çok zayif tutturulmus<br />
kirintililarindan olusur. Bu grubun ortak özelligi genellikle killi, kumlu yer yer zayif<br />
tutturulmus nitelikte birimleri içermesidir. Üçüncü grup ise genellikle zayif zemin niteligi<br />
tasiyan alüvyon, yamaç molozu ve suni dolgulari içerir.<br />
Istanbul Paleozoyik istifi yukarida detayli olarak tanitildigi gibi litolojik olarak<br />
kuvarsit, arkoz, grovak, seyl ve kireçtaslarindan olusmaktadir. Tüm bu birimler orijinal<br />
niteliklerinin korundugu alanlarda son derece saglam bir kaya ortami, böylece de<br />
yerlesim açisindan tercih edilir bir özellik sergilemektedirler. Ancak bu birimlerin<br />
deformasyon esnasinda kazanmis olduklari kirik, çatlak fay ve makaslamalar ile<br />
atmosferik kosullar altinda ugradiklari degisiklikler yukarida da deginildigi gibi orijinal<br />
kaya davranisinin bozulmasina neden olmuslardir. Bilhassa zemin davranisi açisindan<br />
önemli olan üst 30 metrelik zon içerisinde görülen ayrisma ve alterasyonlar Istanbul’da<br />
mühendislik yapilarinin insasinda karsilasilan büyük problemlere yol açmaktadir.<br />
Örnegin Anadolu yakasinda genis yer kaplayan Kurtköy formasyonunun arkozlari<br />
orijinalde sert-çok sert kaya niteligi tasimalarina ragmen yer yer alterasyon sonucu<br />
tamamen kuma dönüsmüs olarak izlenmektedir. Bilhassa Avrupa yakasinda yaygin<br />
olarak görülen ve Istanbul’un tünel, metro, köprü gibi önemli mühendislik yapilari için<br />
detayli arastirilmis olan Karbonifer yasli grovaklar (Trakya formasyonu) yer yer asiri<br />
çatlakli yapisinin yani sira killesme, ayrisma gibi ikincil etkilerle de kaya niteligini<br />
yitirmis olarak bulunabilmektedir. Ilksel niteliklerinin korundugu alanlarda Vs hizi 1000-<br />
1500 m/sn veya daha fazla olan birimde bu tür kesimlerde Vs hizi 200 m/sn ye kadar<br />
düsebilmektedir. Paleozoyik istiflerdeki bu davranis farki genellikle yatay ve düsey<br />
olarak çok ani ve hizli degisimler gösterebilmekte, ayni yapinin farkli kesimlerinde bile<br />
çok farkli davranislar ortaya çikabilmektedir. Bu örneklerden de anlasilacagi gibi her ne<br />
kadar Istanbul’un büyük bir kesimi kaya ortami üzerinde bulunmakta ise de bu ortamin<br />
zemin davranisi çok sayida faktör tarafindan hizla indirgenebilmektedir.<br />
22
Istanbul’un bilhassa Avrupa yakasinda görülen Çukurçesme, Güngören ve<br />
Bakirköy formasyonlari gibi birimler zemin davranisi açisindan Paleozoyik birimlerden<br />
farkli özelliklere sahiptir. Masif kayadan gevsek kuma kadar degisen litolojilerden olusan<br />
ve çogunlukla birbirleri ile yanal ve düsey geçisler gösteren bu birimlerde Bakirköy<br />
formasyonundaki bazi erime yapilari disinda ikincil etkiler genellikle önemsiz<br />
kalmaktadir. Bu birimler içerisinde zemin davranisini etkileyecek baslica ikincil etkilerin<br />
basinda yeraltisuyu gelmektedir. Örnegin yer yer gevsek kumlardan olusan Çukurçesme<br />
formasyonunda sig yeraltisuyu varsa zemin tasima gücü son derece azalmaktadir. Bu tür<br />
örneklere Gaziosmanpasa, Maslak, Eyüp gibi ilçelerde yaygin olarak rastlanmistir.<br />
Güngören ve Bakirköy formasyonlarinda oturma, heyelan gibi olumsuz etkiler yaygindir.<br />
Bu grup kayalarin önemli bir özelligi de 1 ile 2.5 misline varan oranlarda zemin<br />
büyütmesine yol açmalaridir. 17 Agustos 1999 <strong>deprem</strong>inde <strong>deprem</strong> odagina 80 km uzakta<br />
olan Avcilar ilçesinde meydana gelen büyük hasar ve ölçülen yüksek ivme degerleri<br />
büyük oranda zemin büyütmesi ile iliskili olmalidir.<br />
Istanbul’un kuzey kesimlerini olusturan ve Sile, Kilyos, Sariyer civarlarinda<br />
yaygin olarak mostra veren ve üzeri Miyosen çökelleri ile örtülen Üst Kretase yasli<br />
volkanik istifler de farkli zemin davranisi gösteren birimlerdendir. Bu istifin egemen<br />
litolojisi olan volkanitler genellikle siddetli bir alterasyondan etkilenerek kismen ya da<br />
tümü ile killesmislerdir. Orijinalde masif kaya olan bu birimler çogu mühendislik<br />
çalismalarinda sert-orta sert kil olarak degerlendirilmektedir.<br />
Alüvyonlar dere içerilerine özgü alanlarda yeralmakla birlikte üzerlerinde yer yer<br />
yogun yerlesim görülmektedir. Gerek alüvyonlar gerekse benzer zemin davranisi<br />
gösteren örnegin yamaç molozlari gibi diger birimler ve dolgular zemin davranisini<br />
olumsuz etkileyen birimlerdir. Bunlarda zemin ve sev duraysizliklari, oturma, kabarma<br />
ve kayma olaylari ile 3 misline varan zemin büyütmesi baslica sorunlari olusturmaktadir.<br />
Çogu çalismada bu tür birimler üzerinde yerlesimden kaçinilmasi tavsiye edilmektedir.<br />
Zemin davranisini etkileyen faktörlerden biri de morfolojidir. Topografya egimi,<br />
bakis yönü, kayanin yapisal unsurlari ile topografya egimi arasindaki iliski zemin<br />
davranisini etkilemektedir. Örnegin tabakalanma ile topografya egiminin ayni yöne<br />
23
olmasi kaya akmalarina ya da heyelanlara yol açabilmektedir. Diger yandan ani<br />
topografik degisimlerin <strong>deprem</strong> dalgalarinin yayilmasinda son derece etkili oldugu ve<br />
bunlarin büyütülmesine yol açtigi bilinmektedir.<br />
Bu çalisma açisindan ele alindiginda Istanbul’daki birimlerin <strong>deprem</strong>e karsi<br />
davranisinin nasil oldugu önemli bir sorundur. Birimlerin davranisini etkileyen ve bu<br />
etkinin ölçülmesinde önemli parametrelerden biri Vs hizlaridir. Vs hizlari laboratuarda ya<br />
da yerinde ölçülebilen büyüklüklerdir. Bu degerler ayni formasyon içerisinde yukarida<br />
tanimlanan nedenlerle farkli bölgelerde ve farkli derinliklerde hizli degisim<br />
göstermektedir. Bu nedenle bir birim ya da bir yer için ortalama bir Vs hizinin verilmesi<br />
bir genellemeye yol açacagindan senaryoda gerçekten farkli sonuçlarin elde edilmesine<br />
yolaçabilir. Yerel degerlerin kullanilmasinda teknik açidan bir zorluk olmamakla birlikte<br />
daha çok bir test niteligi tasiyan bu tür bir çalismada mümkün oldugunca dogru bir<br />
ortalama degerlerin kullanilmasi uygun görülmüstür. Sistemin açik yapisi nedeniyle<br />
gerektiginde yerel degerler de bu sisteme kolayca entegre edilebilecektir.<br />
Istanbul’daki formasyonlarin yerel ya da ortalama Vs hizlarinin yayinlandigi bir<br />
çalisma bulunmamaktadir. Bu degerler kismen Istanbul’daki zemin arastirmalarinin onay<br />
makami olan Istanbul Büyüksehir Belediyesi Zemin Deprem Müdürlügünde mevcut olup<br />
JICA (Japan International Cooperation Agency) tarafindan yapilan Istanbul Sismik<br />
Mikrozonlama çalismasinda kullanilmistir. Defalarca talep etmemize ragmen bu veriler<br />
“ülkemizde genel olarak bilimsel arastirma yapan kisilere uygulanan ve artik hiç de<br />
yabancisi olmadigimiz oyalama taktikleri kullanilarak” tarafimiza verilmemistir. Bu<br />
nedenle hazirlanan senaryoda kullanilacak degerler Istanbul’ da faaliyet gösteren bazi<br />
mühendislik bürolari ve bazi belediyeler sahsen ziyaret edilerek toplanmis, yerel kosullar<br />
da dikkate alinarak bunlarin ortalamalari alinmistir. Ortalama alinirken farkli katmanlarin<br />
dogrudan ölçülen Vs degerlerinin yani sira zeminin ilk 30 metresinde yapilan<br />
sondajlardaki SPT (Standart Penetration Test) degerleri alinarak bunlara karsilik gelen Vs<br />
degerleri de kullanilmistir. Bu degerler senaryoda kullanilan jeoloji haritasina bagli<br />
tablolar içerisinde sayisal olarak bulunmaktadir.<br />
24
BÖLÜM 2<br />
Istanbul’da yikici ve büyük <strong>deprem</strong>lere yol açan faylarin tamami Marmara denizi<br />
içerisinde bulunur. Bu nedenle bu bahiste Marmara denizinin jeolojisine ve buradaki<br />
faylarin genel özelliklerine kisaca deginilecektir.<br />
1 MARMARA DENIZININ JEOLOJISI<br />
Dünya üzerindeki diger jeolojik unsurlar gibi Marmara denizi de milyonlarca<br />
yillik jeolojik olaylar sonucunda olusmus bir iç denizdir. Yaklasik olarak 240 km<br />
uzunluga, 70 km genislige ve 11500 km 2 lik bir alana sahip olan ve Türkiye sinirlari<br />
içerisinde kalan tek iç deniz olan Marmara denizi jeolojik açidan ilginç bir konumda yer<br />
almaktadir. Marmara denizi, Türkiye’nin baslica tektonik birliklerinden Istanbul Zonu ve<br />
kalinligi 9 kilometreye varan Tersiyer yasli çökellerle dolu bir çökel havza seklindeki<br />
Trakya Yarimadasi ile Sakarya Kitasini birbirinden ayiran Intra-Pontid süturu üzerinde<br />
bulunur (Sengör ve Yilmaz, 1981; Okay ve Tansel, 1994). Marmara denizi Bati<br />
Anadolu’da Ege graben sisteminin en kuzey unsuru olan ve içerisi Miyosen-Pliyosen<br />
çökelleri ile dolu Enez grabeni ile (Tüysüz vd., 1998) ayni hizada durmaktadir.<br />
Genç tektonik açisindan da Marmara denizi ilginç bir konuma sahiptir.Yakin<br />
zamanda Anadolu’nun çesitli kesimlerinden yapilan GPS (Küresel Pozisyon Sistemi)<br />
ölçümlerine göre Arap yarimadasi her yil 18±2 mm kuzeybatiya dogru ilerlemektedir.<br />
Anadolu Kuzey Anadolu fayi boyunca senede 24±2mm, Dogu Anadolu fayi boyunca<br />
senede 9±2 mm batiya hareket etmektedir. GPS ölçümleri Bati Anadolu’nun ise yilda<br />
30±1 mm güneybatiya hareket ettigini isaret etmektedir. Kuzey Anadolu Fayi doguda<br />
sikismali bir yapiya sahiptir. Ancak GPS verilerinin de isaret ettigi gibi Bati Anadolu’nun<br />
güneybatiya dogru dönmesi, fayin bati tarafta gerilmeli bir nitelik kazanmasina<br />
yolaçmistir. Bunun neticesin de Kuzey Anadolu Fayi bati kesiminde kollara ayrilmis ve<br />
bu kollar boyunca çöküntü alanlari gelismistir. Pamukova düzlügü, Iznik Gölü, Gemlik<br />
körfezi, Izmit Körfezi ve Marmara denizi fayin olusumuna neden oldugu bu alanlardan<br />
birkaçidir.<br />
25
Marmara Denizinin 1200 metreye varan derinlikteki kuzey yarisi güneydeki 100<br />
metreden daha sig kita sahanligi bölgesinden bariz bir batimetrik egimle ayrilir.<br />
Kuzeydeki derin kesim içerisinde birbirinden esiklerle ayrilmis üç derin çukurluk bulunur<br />
(Sekil 6). Bunlar batidan doguya dogru Tekirdag, Orta Marmara ve Çinarcik<br />
çukurluklaridir. Çukurluklar birbirinden kuzeydogu-güneybati uzanimli sirtlarla ayrilmis<br />
olup bunlarin derinlikleri 600 ile 800 metre dolayindadir. Marmara denizinin güney<br />
kesimleri ise sig bir self niteligi tasimaktadir<br />
Sekil 6- Marmara denizi tabaninin üç boyutta görünümü (Topografya ve batimetri<br />
abartilarak çizilmistir.<br />
Marmara Denizinin batimetrisi konusunda 17 Agustos 1999 <strong>deprem</strong>inden sonra<br />
yapilmis çok sayida arastirma vardir. Bunlardan bugüne kadar sonuçlari yayinlanmis en<br />
detayli batimetri verileri Deniz Kuvvetleri Komutanligi Seyir Hidrografi ve Osinografi<br />
Dairesi TCG Çubuklu-I gemisi ile Fransiz Ifremer R.V. Le Suroit gemisinin yaptigi<br />
arastirmalarla üretilmistir (Sekil 8).<br />
Yakin zamanda üretilen bu batimetri haritalari Marmara denizi içerisinde bugüne<br />
kadar bilinen çukurluk ve sirtlarin detay morfolojisine ilave olarak çok sayida yeni<br />
yapinin da ortaya çikmasina neden olmustur. Bu yapilardan baslicalari bilhassa dik sevler<br />
önündeki heyelanlar, çukurluklari besleyen kanallar ve Marmara denizi içerisine<br />
gömülmüs akarsu kanallaridir. Bu dere yataklarindan en belirgin olani Imrali adasi<br />
26
atisindan gelerek Çinarcik çukurluguna uzanan akarsu yatagidir. Yatagin gömük<br />
menderes tipinde olmasi dikkat çekicidir.<br />
Marmara denizi içerisindeki Neojen çökelleri topluca degerlendirildiginde Marmara<br />
çevresinde erken ve orta Miyosen’de karasal bir rejimin egemen oldugu görülmektedir.<br />
Bu ortamda genis göller ve akarsular çökelimi olusturan ve denetleyen unsurlar olarak<br />
dikkati çekmektedirler. Ancak orta Miyosen sonundan itibaren bölgede denizel çökeller<br />
görülmeye baslar. Bu çökellerin karasal birimlerle ardalanmasi, genellikle kiyi tipi<br />
çökellerle temsil edilmeleri ve sig ve sicak bir ortami isaret eden fosiller içermeleri<br />
denizin derin bir ortam haline gelmedigini göstermektedir. Diger yandan bu fosillerin<br />
Akdeniz kökenli olmasi Marmara Denizine ilk sularin Saros körfezinden geldigini isaret<br />
etmektedir. Görür vd. (1997) bu deniz girdisinin orta Miyosen sonu-geç Miyosen basinda<br />
Saros körfezi ile Istanbul arasinda dar bir koridor seklinde uzandigini ve bu koridorun<br />
henüz baslamakta olan Kuzey Anadolu fayi tarafindan olusturulmus olabilecegini<br />
belirtmektedirler.<br />
Tüysüz vd. (1998) Kuzey Anadolu fayinin erken Pliyosen’de gelismeye basladigini<br />
ve baslangiçta kompresyonel bir etki yaratarak bölgeyi yükselttigini belirtmislerdir.<br />
Yazarlara göre bugün bölgede varligi bilinen ve Saros körfezinin açilimindan sorumlu<br />
olan gerilmeli rejim ise geç Pleistosen (?)-Kuvaterner’de ge lismistir. Yaltirak vd. (1998)<br />
ise Trakya yarimadasinin Trakya ve Ganos faylari boyunca hareket ederek saatin tersi<br />
yönünde döndügünü, bunun sonucunda da Gelibolu Yarimadasi ve Ganos daginda<br />
sikismalarin meydana geldigini, Kuzey Anadolu fayinin ise bundan da sonra gelistigini<br />
ileri sürmüslerdir.<br />
Miyosen basinda Tetis okyanusunun kapanmasi ile Marmara denizi ve<br />
Karadeniz’in de içerisinde bulundugu büyük bir kusagin dünya denizleri ile baglantisi<br />
kesilmis, bu alan doguda Hazar denizi batida ise Panoniyen havzasina kadar uzanan sig<br />
ve kapali bir deniz haline gelmistir. Paratetis adi ile bilinen bu kusak birbirinden kara<br />
parçalari ile ayrilan, ya da birbirine dar su yollari ile baglanan havzalara ayrilmistir.<br />
Havza stratigrafisini dogrudan etkileyen bu baglantilar ise tektonik etkilerin yani sira<br />
deniz seviyesindeki degisimlerle, dolayisi ile iklimle dogrudan iliskilidir. Akdeniz ile<br />
27
Karadeniz arasinda bir geçit durumunda olan Marmara denizi bu iki büyük denize<br />
Çanakkale ve Istanbul bogazlari vasitasi ile baglanmaktadir. Marmara denizi jeolojik<br />
geçmiste de Karadeniz vasitasi ile Paratetis ile, Akdeniz vasitasiyla da dünya denizleri ile<br />
baglantili hale gelmis ve bu iki denizi birbirine baglamistir. Bu nedenle Marmara<br />
Denizinin evriminde bu iki denizin etkisi son derece önemli olmustur.<br />
Karadeniz güney kiyilarinda erken Miyosen sonu-orta Miyosen basinda<br />
(Tarkaniyen) bir transgresyon baslamistir. Bu transgresyonun ürünü olan çökeller<br />
içerisindeki fosil topluluklari ise Karadeniz’in merkezi Paratetis havzalari ile baglantili<br />
oldugunu isaret etmektedir. Bu transgresyonu takiben Karadeniz kapali bir ortam haline<br />
gelmis ve bu ortamda Dogu Paratetis’e özgü endemik bir fauna toplulugu yasamistir.<br />
Ayni dönemde Marmara denizi çevresinde karasal çökellerin gelismis olmasi Karadeniz-<br />
Marmara baglantisinin mevcut olmadigini göstermektedir. Orta-geç Miyosen’de<br />
Karadeniz sulari minimum seviyeye inmis hatta yer yer tümüyle çekilmistir. Ayni<br />
dönemde Akdeniz bütünüyle kuruyarak bir evaporit havzasi haline gelmistir (Messiniyen<br />
krizi, Hsu, 1978; ayrintili bilgi için bknz. Okay ve Okay, 1998).<br />
Marmara çevresinde en geç Miyosen’de gelismis olan çökeller içerisinde bulunan<br />
Mactra fosilleri Marmara Denizinin bu dönemde Paratetis tarafindan isgal edildigini<br />
göstermektedir. Sakinç vd. (1999) Paratetis-Marmara baglantisinin Terkos gölü-<br />
Küçükçekmece yoluyla tesis edilmis olabilecegini belirtmislerdir.<br />
Pliyosen’de Kuzey Anadolu fayi ve kollari tarafindan yaratilan kompresyonel yapi<br />
nedeniyle Kuzey Marmara’da yükselimler gelismis, güneyde de Paratetis tipi denizel<br />
ortamlar yükselerek kara haline gelmistir. Bunu takiben Akdeniz’in okyanuslarla<br />
baglantisi kurulmus ve yeniden derin sularla kaplanmis, bunun sonucu olarak da<br />
Marmara’ya Akdeniz sulari girmeye baslamistir. Marmara denizinin dogu ve güney<br />
kisimlarindaki karasal ortamlar da yerini tedricen sig ve sicak bir denizel ortama<br />
birakmaya baslamistir. Pliyosen’de Marmara denizini kaplayan Akdeniz sulari<br />
bugünkünden daha genis bir alani kaplamislardir. Bugünkü kiyi çizgisinden içeride<br />
bulunan denizel çökeller bunun en açik delilidir. Ancak Kuzey Anadolu fayi henüz<br />
yeterince etkili olmadigi ve daha çok sikismali bir yapiya sahip oldugu için bugünkü<br />
28
derinligine ulasmamis olan Marmara denizi bu dönemde Akdeniz’in uzantisi olan sig bir<br />
deniz konumunda kalmistir.<br />
Marmara denizinin bugünkü yapisini kazandigi dönem Kuvaterner (Pleistosen ve<br />
Holosen)’dir. Kuvaterner yasli denizel çökeller Marmara denizi çevresinde farkli<br />
seviyelerde yer almaktadir. Bu farklilik iklime bagli deniz seviyesi degisimlerinin yani<br />
sira tektonik nedenlerle bölgenin yükselmesinin de dogal bir sonucudur. Marmara denizi<br />
çevresindeki Kuvaterner çökelleri; bugünkü deniz düzeyinden yaklasik 3 m ile 50 m yi<br />
asan degisik yüksekliklerde duran ve birbirine yanal ve düsey geçisli denizel ve karasal<br />
taraçalardan ve genç alüvyonlardan olusmaktadir. Denizel taraçalar bir kaç m den 50<br />
m’ye varan kalinliklar sergiler ve genellikle birbiri ile ardalanan bol kavkili, çakil ve<br />
kum matriksli litolojilerle temsil edilirler. Güney Trakya sahillerinde yaygin olan bu<br />
taraçalari olusturan birimler Sakinç ve Yaltirak (1995) tarafindan Marmara Formasyonu<br />
adi altinda toplanmislardir.Tirheniyen (Orta-Üst Pleistosen) yasli (Erinç, 1956; Akartuna,<br />
1968; Erol ve Nuttal, 1973; Bargu ve Sakinç, 1989; Sakinç ve Yaltirak, 1997) bu denizel<br />
çökellerin farkli seviyelerde bulunmasi farkli arastirmacilarca çesitli sekillerde<br />
yorumlanmistir. Bir görüse göre (Erinç, 1954; Erol ve Nuttal, 1973) denizel çökellerin<br />
farkli seviyelerde bulunmasi Kuvaterner’de buzullar arasi dönemlerdeki deniz seviyesi<br />
degisimleri nedeniyledir. Diger bir görüse göre ise Kuvaterner denizel çökellerinin farkli<br />
kalinlikta olmasi ve farkli taban seviyelerinde durmasi genç tektonigin eseridir (Sakinç ve<br />
Yaltirak, 1997; Tüysüz vd., 1998). Bu dönemde Kuzey Anadolu Fayinin genis bir fay<br />
zonu haline geldigi, gerilmeli bir nitelik kazandigi ve bugünkü Marmara denizi<br />
bölgesi’nin çek-ayir havzalarin olusumu sonunda derin çukurluklarin gelismeye basladigi<br />
kabul edilmektedir.<br />
Marmara denizi kiyilarinda Holosen çökelleri Ayamama çayi, Kusdili-<br />
Kurbagalidere, Marmara Ereglisi, Haliç ve Istanbul Bogazinda yapilan sondajlarda<br />
belirlenmistir. Kusdili formasyonu adi ile bilinen bu çökeller genellikle fosilli çamurlarla<br />
temsil edilmektedir. Bu birimler bugün deniz seviyesinden 1 ile 50 metre yükseklikte<br />
bulunur ve Marmara çevresindeki tektonik aktiviteyi isaret ederler.<br />
29
Güney Marmara kiyilarinda ise Holosen çökelleri Gölcük, Hersek, Kiliç, Kocasu<br />
ve Gönen deltalarinin olusumu ile karakterize edilirler. Güneyde faylarla sinirlanan bu<br />
deltalarin tümü yükselen güney bloklardan asindirilan gerecin akarsularla tasinarak<br />
Marmara’ya dogru tasinmasi ile olusmuslardir. Delta morfolojisi incelendiginde Marmara<br />
denizi güney kiyi çizgisinin kita içine dogru sokulmus oldugu izlenmektedir. Emre vd.<br />
(1998) Holosen’de deniz seviyesinin bugünkünden 5 metre daha yukarda oldugunu<br />
göstermislerdir.<br />
Ayamama Holosen havzasi (Meriç vd., 1991a) Istanbul’un Avrupa yakasinda<br />
Ataköy ile Yesilköy arasinda bulunur. Içerisinden Halkali-Aymama deresinin aktigi bu<br />
havzanin bati kenari KB-GD uzanimli bir normal fay ile sinirlanir. Havzayi dolduran<br />
çökeller genellikle siyahimsi renkli çamurlardan olusur. Yer yer kumlu, alt kesimlerinde<br />
ise çakilli zonlar ve jips seviyeleri içeren bu çamurlarin özellikleri ile bunlar içerisindeki<br />
foraminifer, ostrakod ve mollüsk kavkilari ortamin zaman zaman deniz girdileri olan,<br />
zaman zaman kuruyan bir lagün-bataklik niteliginde oldugunu isaret etmektedir.<br />
Ayamama havzasi ile benzer kosullar sergileyen Kusdili Holosen havzasi (Meriç<br />
vd., 1991b) ise Kalamis koyu ve Kurbagali dere alanini kapsar. 30 metre kadar kalin olan<br />
havza dolgusu burada Ayamama havzasindaki tek devrenin aksine 3 devreli bir çökelim<br />
sergiler. Her üç devre de karasal baslamakta, akarsu agzi ve giderek denizel fasiyeslere<br />
geçmektedir.<br />
Holosen çökelleri Istanbul Bogazi ile Haliç önlerinde de yapilan sondajlarda<br />
kesilmektedir. Haliç çökelleri içerisinde 7.4 ve 5.7 bin yil yas veren fosiller bulunmustur.<br />
Bu çökellerin alt seviyelerindeki fosiller tatli su-deniz geçisini isaret etmekte, istif<br />
içerisinde yer yer jipsli seviyeler dikkati çekmektedir. Bogaz girisinde kesilen birimler ise<br />
altta çakilli çamurlarla baslayan kum ve çamurlardan olusmaktadir. Bu kesimdeki<br />
Holosen çökellerinin kalinligi 20 metre kadardir.<br />
Gökasan vd. (1997) ne göre Istanbul ve çevresinde 4 ile 5 bin yil önce önemli<br />
tektonik olaylar yasanmis, bunun sonucunda da Ayamama, Kusdili ve Marmara Ereglisi<br />
denizel havzalari Holosen hizla yükselmistir. Alçalan alanlarda ise kara alanlari sig, daha<br />
önce sig olan alanlar da derin bir deniz ile kaplanmistir (Yilmaz ve Oktay, 1996). Bu<br />
30
süreçte Marmara Denizinin Istanbul bogazina bakan kesimleri 10-15 metre derin alg<br />
düzlükleri halinde iken çökerek 30-35 metre derinliginde anoksik havzalar haline<br />
dönüsmüstür.<br />
2 KUZEY ANADOLU FAYI VE MARMARA DENIZI<br />
Marmara denizi Kuzey Anadolu fayinin iki önemli kolu üzerinde yer almaktadir.<br />
Bunlardan kuzey kol doguda Izmit körfezinden Marmara denizine girer ve batida<br />
Mürefte’de denizden çikar. Ikinci kol ise Iznik Gölü güneyinden geçerek Gemlik<br />
körfezine girer, yaklasik olarak Marmara denizi güney kiyisini takiben Kapidag<br />
yarimadasina kadar uzanir, burada denizden çikarak Biga yarimadasinin içerisine dalar ve<br />
Ege denizine dogru devam eder.<br />
Kuzey Anadolu fayinin Marmara denizinin olusumu ile iliskisi ve bu deniz<br />
içerisindeki geometrisi hakkindaki görüsler Andrusov’un 1896 daki batimetri haritasi ile<br />
baslamistir. Kuzey Anadolu Fayinin henüz bilinmedigi bir dönemde hazirlanmis olan ve<br />
Marmara denizi içerisindeki batimetrik yapiyi gösteren bu harita Kuzey Anadolu<br />
Fayinin kesfi sonrasinda Marmara denizi için önerilen modellerin de ilham kaynagi<br />
olmustur. Baslangiçta Kuzey Anadolu fayinin Marmara denizi içerisinden Izmit ile<br />
Mürefte arasinda tek bir hat seklinde geçtigi kabul edilmistir (Pinar, 1943; Pavoni, 1961).<br />
Ancak Marmara denizinin batimetrisine yönelik arastirmalar arttikça farkli modeller<br />
önerilmeye baslamistir. Barka ve Kadinsky-Cade (1988) Marathon Oil firmasinin yapmis<br />
oldugu ancak yayinlanmamis sismik kesitleri kullanarak Marmara Denizinin bir çek ayir<br />
havzalar dizisi seklinde açildigi görüsünü ileri sürmüslerdir. Bu modele göre Izmit<br />
körfezinden Marmara denizine giren Kuzey Anadolu fayi burada çok sayida segmente<br />
ayrilmaktadir. En-echelon bir yapi gösteren bu segmentler arasinda ise batimetrik<br />
çukurluklar olusmaktadir. Bu modelde Izmit Körfezi, Çinarcik, Orta Marmara ve<br />
Tekirdag çukurluklarinin farkli çek-ayir havzalar olarak gelistikleri ileri sürülmektedir.<br />
GPS (Küresel Pozisyon Sistemi) çalismalari, yukarida da belirtildigi gibi, Arap<br />
yarimadasinin kuzeye dogru hareketi sonucunda sikisarak batiya kaçmak zorunda kalan<br />
Anadolu’nun Sina yarimadasindaki bir kutba göre saatin tersine dogru döndügünü<br />
göstermektedir. Bu dönmenin dogal bir sonucu olarak Kuzey Anadolu fayi sag yönlü<br />
31
dogrultu atimin yani sira bati alanlarda gerilmeli bir nitelik kazanmis ve fay üzerinde çok<br />
sayida çek ayir havzalar gelismistir. Kuzey Anadolu fayinin bu niteligi Marmara<br />
denizinin batimetrisi ile karsilastirildiginda Marmara denizi içerisindeki çukurluklarin üç<br />
büyük çek-ayir havzaya karsilik geldigi sonucu ortaya çikmaktadir. Bu sonuç Barka’nin<br />
önerdigi modelle de uyumlu görülmektedir. 1990 li yillarda gerek deniz arastirmalarina<br />
agirlik verilmesi gerekse Marmara denizi içerisinde yeni bir dogal gaz sahasinin kesfi ile<br />
birlikte yeni veriler üretilmeye baslamis, buna bagli olarak ta Kuzey Anadolu Fayinin<br />
Marmara denizi içerisindeki geometrisine yönelik yeni modeller önerilmistir.<br />
Wong vd. (1995) Piri Reis gemisinin yürüttügü sig sismik ve örnekleme<br />
çalismalarini degerlendirerek Kuzey Anadolu fayinin Marmara denizi içerisinde iki ana<br />
kola ayrildigini, bu kollarin da batimetrik çukurluklari sinirlayan kuzeydogu-güneybati<br />
uzanimli ikincil faylarla parçalandigini ileri sürmüslerdir.<br />
17 Agustos 1999 <strong>deprem</strong>ini takiben ileri sürülen bazi modellerde ise Kuzey<br />
Anadolu fayinin Marmara denizi içerisindeki kollarindan sadece tek bir tanesinin aktif<br />
oldugu, bunun da Marmara denizini Izmit ile Mürefte arasinda tek bir hat boyunca biçtigi<br />
ileri sürülmüstür (Le Pichon vd., 1999). Bu model Tchalenko (1970) tarafindan<br />
tanimlanan çek-ayir havzalarin evrim modelini esas almaktadir. Buna göre dogrultu<br />
atimli faylarin siçradigi yerlerde çek-ayir havzalar gelismekte, bu havzalari açan faylar<br />
havzanin evrimi sürecinde bir zaman sonra aktivitelerini yitirmektedir. Buna karsilik<br />
havzayi açan faylarin kollari olan ve anti-Riedel kiriklari denilen ikincil faylar birbirleri<br />
ile birleserek açilmis olan havzayi ortasindan biçen yeni bir fayi olusturmaktadir.<br />
Oka y vd (1999 ve 2000) ise MTA Sismik-1 gemisinin yapmis oldugu sismik<br />
yansima verilerinden hareketle Kuzey Anadolu Fayinin Izmit Körfezinde ikiye<br />
ayrildigini, güneydeki kolun Armutlu yarimadasi güneyinden geçerek Imrali ve Marmara<br />
adasi kuzeyine dogru uzandigini, bu fayin önemli bir normal atim bileseninin oldugunu<br />
ve Kuzey Imrali havzasinin gelisimini kontrol ettigini belirtmislerdir. Bu yazarlara göre<br />
Izmit Körfezi içerisinde yer alan ikinci fay batida ikiye ayrilmakta ve Çinarcik<br />
çukurlugunu kuzey ve güneyden sinirlamaktadir. Bunlardan kuzeyde yer alan fay<br />
Adalarin güneyinden geçerek batiya dönmektedir. Batida Tekirdag Çukurlugunun<br />
32
güneyinden geçen fay ise Ganos fayina birlesmektedir. Okay vd. (2000) ne göre Çinarcik<br />
havzasi Trakya yarimadasindaki Terzili, güneydeki Biga ve Kuzey Anadolu faylari<br />
üzerinde bir üçlü eklemin evrimi ile açilmistir.<br />
Alpar ve Yaltirak (2000) ise Kuzey Anadolu fayinin gelisimi öncesinde Eskisehir-<br />
Trakya fayinin aktif oldugunu, gerek Ganos dagi gerekse Gelibolu’daki kompresif<br />
yapilarin (bknz. Tüysüz vd., 1998) bu fayin etkisi ile meydana gelmis oldugunu ileri<br />
sürmüsler, Kuzey Anadolu fayinin ise bu yapilari keserek gelistigini ve Kuzey Anadolu<br />
fayinin gelisimi ile Eskisehir-Trakya fayinin aktivitesini yitirdigini belirtmislerdir.<br />
LePichon vd. (2001) nin Le Suroit gemisi verilerine göre hazirladiklari yayina<br />
göre Kuzey Anadolu fayinin Marmara denizine Izmit körfezi dogusundan giren ana kolu<br />
Körfez çikisinda Çinarcik çukurlugu içerisine girmekte ve bu çukurlugu kuzeyden sinirlar<br />
bir sekilde Adalarin güney ve batisina kadar izlenmektedir (Sekil 8). Bu fay adalar<br />
segmenti adi ile bilinmektedir. Çinarcik çukurlugunun güneyinde ise Çinarcik-Yalova<br />
arasinda uzanan ve bilhassa 17 Agustos <strong>deprem</strong>inin artçilari ile açik bir biçimde takip<br />
edilebilen fay segmenti bu yazarlarin verdigi haritada (sig sularda çalisilmamis<br />
olmasindan dolayi) görülememektedir. Bu fay ile Çinarcik çukurlugu arasinda ise az<br />
egimli bir self bulunmaktadir.<br />
Adalarin güneyinden sonra ana fay kolu dönerek dogu-bati uzanim ka zanir.<br />
Yesilköy açiklarindaki bu dönüs alani kuzey-güney gidisli bindirme faylari ile karakterize<br />
edilir. Bu durum fayin dönüsünün burada sikismali bir etki yarattigini isaret etmektedir.<br />
Çinarcik çukurlugu batida Orta Marmara yükselimi ile sinirlanir. Bu yükselimin<br />
kuzeyinden devam eden ana fay, Kumburgaz havzasindan geçerek batidaki orta Marmara<br />
Havzasi’na girer. Içerisi tutturulmamis yumusak ve suya doygun çökellerle dolu olan bu<br />
çukurluk içerisinde fay diger kesimlerdeki kadar iyi izlenememekte, çok sayida küçük<br />
faylar seklinde izlenmektedir. Le Pichon vd. (2001) nin makalesinde bir kisim yazarlar<br />
burada fayin tek parça oldugunu belirterek fayin saçilmasinin havzayi dolduran çökellerin<br />
yapisindan kaynaklandigini kabul etmisler, ayni makalenin yazarlarindan bir kismi ise bu<br />
yoruma katilmamislardir. Bu yazarlara göre fay burada farkli segmentlerden<br />
olusmaktadir.<br />
33
Orta Marmara Havzasinin bati sinirini olusturan Bati Marmara yükseliminde ana<br />
fayin izi son derece belirgindir. Burada sirti keskin bir biçimde kesen fay batiya dogru<br />
Tekirdag havzasi içerisine girer. Havzanin güneyinden geçen ana fay daha sonra karaya<br />
çikarak Ganos daglarinin güneyinden Saros Körfezine devam eder.<br />
Yukarida kisaca özetlenen farkli görüsler büyük ölçüde elde mevcut olan sismik ve<br />
batimetrik çalismalara ve sismolojik verilere dayanmaktadir. Bu görüslerin daha tatmin<br />
edici sonuçlara ulasmasi için ise halen sürdürülmekte olan deniz jeolojisi, jeofizigi ve<br />
batimetri çalismalarinin sonuçlarinin elde edilmesi gerekmektedir ki bu da birkaç yillik<br />
bir dönemi kapsayacaktir.<br />
34
BÖLÜM 3<br />
1 ISTANBUL’UN DEPREMSELLIGI<br />
Istanbul, tarih boyunca yikici <strong>deprem</strong>lerden etkilenmistir. Istanbul’un Imar ve Iskan<br />
Bakanligi tarafindan hazirlanan 1996 tarihli Türkiye Deprem bölgeleri haritasindaki<br />
konumu Sekil 7 de izlenmektedir. Buna göre Istanbul il sinirlari içerisinde 1, 2, 3 ve 4.<br />
derece <strong>deprem</strong> bölgeleri bulunmaktadir. Söz konusu harita 1999 yilinda yasanan büyük<br />
<strong>deprem</strong> sonrasinda revize edilmemis olup bu konuda ilgili bakanlik tarafindan çalismalar<br />
henüz sürdürülmektedir. Diger yandan Istanbul ile ilgili 1999 <strong>deprem</strong>i sonrasinda ortaya<br />
konan veriler oldukça farkli senaryolarin üretilmesine neden olmustur. Bu konudaki veri<br />
ve görüsler asagida ele alinacaktir.<br />
Sekil 7- Türkiye <strong>deprem</strong> bölgeleri haritasinda Istanbul ilinin konumu<br />
35
Kuzey Anadolu Fayi bati kesimlere dogru çatallanarak üç ana kola ayrilir.<br />
Sismolojik veriler en kuzeyde yer alan kolun bunlar arasinda en aktif oldugunu, GPS<br />
verileri ise Kuzey Anadolu fayi üzerindeki yillik ortalama 2 cm lik hareketin büyük bir<br />
kisminin bu kol üzerinde gerçeklestigini göstermektedir. Bu kol Marmara denizine Izmit<br />
körfezinden girerek deniz içerisinden geçer ve Mürefte civarinda yeniden karaya çikar.<br />
Fayin Marmara denizi içerisindeki geometrisi büyük ölçüde 17 Agustos 1999 <strong>deprem</strong>i<br />
sonrasinda uluslararasi projelerle üretilen verilerle ortaya konmustur. Buna göre bu kol<br />
Marmara denizi içerisinde iki parçali bir tek fay seklinde uzanmaktadir (Sekil 8).<br />
Sekil 8- Marmara denizinin batimetri haritasi (Le Pichon vd., 2001 den alinmistir)<br />
Yukarida da deginildigi gibi Istanbul il sinirlari içerisinde kara üzerinde gerek<br />
tarihsel gerekse aletsel döneme ait bilinen hiçbir yikici <strong>deprem</strong> yasanmamistir.<br />
Istanbul’da yikici etki olusturan bütün <strong>deprem</strong>lerin Marmara denizi içerisindeki faylar<br />
üzerinde olustugu kabul edilmektedir. BÜ Kandilli Rasathanesi <strong>deprem</strong> arsivinden elde<br />
edilmis verilere göre 1900-19.11.1999 tarihleri arasinda Marmara bölgesinde olmus tüm<br />
<strong>deprem</strong>lerin merkez üssü dagilimlari Sekil 9 da verilmistir. Tarihsel ve aletsel dönemler<br />
göz önüne alindiginda Marmara bölgesinde MS-32 yilindan 1999 yilina kadar yüzey<br />
36
dalgasi büyüklügü (Ms) 6 ve daha büyük olan <strong>deprem</strong>lerin ortalama degerleri Çizelge 1<br />
de verilmistir. Bu çizelge Ambraseys ve Finkel, (1991 ve 1995) e dayanilarak<br />
hazirlanmistir.<br />
Sekil 9. Marmara bölgesinde 1900—19.11.1999 tarihleri arasinda olmus aletsel<br />
dönem <strong>deprem</strong>lerinin episantir dagilimlari.<br />
Son veriler isiginda da Marmara denizi içerisinde ciddi bir <strong>deprem</strong> tehlikesi<br />
oldugu kabul edilmektedir. Bu konudaki baslica kabuller asagidaki verilere<br />
dayanmaktadir:<br />
17 Agustos 1999 Kocaeli-Gölcük ve 12 Kasim 1999 Düzce <strong>deprem</strong>leri Kuzey<br />
Anadolu Fayi üzerinde 1939 da baslayan ve batiya dogru süren bir dizi <strong>deprem</strong><br />
etkinliginin son halkalari olmuslardir. Bu durum fay segmentleri üzerindeki stres transferi<br />
ile açiklanmaktadir.Bir <strong>deprem</strong>, üzerinde olustugu faydaki gerilmeyi azaltirken, komsu<br />
faylar üzerindeki gerilmeleri degistirir. Deprem sonrasi yapilan çalismalar, sismik<br />
37
aktivitenin gerilmenin arttigi alanlarda arttigini, gerilmenin azaldigi alanlarda ise<br />
azaldigini ortaya koymustur. Izmit <strong>deprem</strong>i Düzce <strong>deprem</strong>inin meydana geldigi bölgede,<br />
yani 17 Agustos 1999 kiriginin dogusunda kalan bölgede, gerilimi 1-2 bar arttirmis,<br />
kirigin bati tarafindaki bölgede gerilimin 0.5-5 bar artmasina yol açmistir<br />
çizelgesi<br />
MARMARA BÖLGESINDE BÜYÜK DEPREM SIKLIGI<br />
Tarihsel dönem<br />
MS 32-1999<br />
M >= 7.0 (?) 40 (?) Adet 50 yilda bir 7 büyüklügünde <strong>deprem</strong><br />
M >= 6.0 (?) 102 (?) Adet 19 yilda bir 6 büyüklügünde <strong>deprem</strong><br />
Aletsel dönem<br />
MS 1901-1999<br />
M >= 7.0 (?) 7 (?) Adet 14 yilda bir 7 büyüklügünde <strong>deprem</strong><br />
M >= 6.0 (?) 26 (?) Adet 4 yilda bir 6 büyüklügünde <strong>deprem</strong><br />
Çizelge 1. Marmara bölgesinde son 1968 yilda olmus büyük <strong>deprem</strong>lerin siklik<br />
Parsons vd. (2000) tarihsel <strong>deprem</strong>ler üzerinde yaptiklari çalismalarla Marmara<br />
denizi içerisindeki faylarin tekrarlanma araliklarini arastirmis ve bunlari GPS verileri ile<br />
denestirerek Marmara Denizinde <strong>deprem</strong> tekrarlanma zamaninin yaklastigi sonucuna<br />
ulasmislardir. Bu arastirmacilara göre Istanbul’da önümüzdeki 30 yil içerisinde büyük bir<br />
<strong>deprem</strong>in olma olasiligi <strong>deprem</strong> tekrarlama araliklarina göre ~%25 tir. Bu arastirmacilar<br />
diger yandan tekrarlanma zamanlarindan tahmin edilen zamana bagli olmayan Poisson<br />
olasiligini da hesaplamislar ve Marmara denizi içerisindeki gelecekteki otuz yil içinde<br />
büyük bir <strong>deprem</strong> olma olasiligini ~%25 olarak hesaplamislardir. Üzerinde gerilimin<br />
arttigi faylarin, gerilimi degismemis diger faylardan daha önce kirilacagi göz önünde<br />
38
tutularak, <strong>deprem</strong> olasilik hesaplarina gerilim transferi de eklenmistir. Sonuçta<br />
Istanbul'da önümüzdeki 30 yil içerisinde kuvvetli bir sarsintinin (yer sarsintisi ivmesi<br />
0.34-0.65g ) olma olasiligi % 62±15 olarak hesaplanmistir. Bu oran önümüzdeki 22 yil<br />
için %50±13 iken, önümüzdeki 10 yil için ise %32±12 olarak belirlenmistir. Üzerinde<br />
tartisma olmakla birlikte <strong>deprem</strong> senaryolarinda Marmara Bölgesini etkileyecek bir<br />
<strong>deprem</strong>in büyüklügü M=7.5 olarak alinmaktadir. Parsons vd. (2000)’e göre <strong>deprem</strong><br />
sonrasi bölgede büyüklügü 7 ve daha fazla olabilecek bir <strong>deprem</strong>in olma olasiligi mevcut<br />
faylara göre asagidaki çizelgede verilmistir.<br />
Fay Zonu 30 yil (%) 10 yil (%) 1 yil (%)<br />
Yalova 33 ± 21 14 ±11 17 ± 1.7<br />
Adalar 35 ± 15 16 ±9 2.1 ± 1.6<br />
Kuzey Marmara 13 ± 9 5 ± 5 0.6 ± 0.7<br />
Tüm Faylar 62 ± 15 32 ± 12 4.4 ± 2.4<br />
Çizelge 2. Marmara bölgesinde beklenen ve büyüklügü 7 ve daha büyük<br />
olabilecek <strong>deprem</strong>in verilen zaman araliklarinda olma olasiliklari (Parsons vd., 2000).<br />
Bir bölgede <strong>deprem</strong> esnasinda olusan hasarlarin miktarini ve dagilimini baslica<br />
yapisal ve jeolojik faktörler kontrol ederler. Yapisal faktör deyimi ile anlatilmak istenen,<br />
binalarin ya da mühendislik yapilarinin kalitesidir. Jeolojik faktörler ise çesitlidir.<br />
Depremin büyüklügü, kirilan faya uzaklik ve zemin kosullari bunlarin baslicalaridir.<br />
Depremlerde hasar dagilimini kontrol eden en önemli faktörlerden biri zemin<br />
kalitesidir. Istanbulun yaklasik olarak Aksaray’dan doguda kalan kesimleri genellikle<br />
Paleozoyik yasli kayalar üzerine oturur.Bu birimlerin hemen hemen tamami sert ve<br />
dayanimli kayalardan olusur. Buna karsilik Istanbul’un bati kesimlerinde yer alan kayalar<br />
kumlu, killi zeminler halindedir. Yeraltisuyunun da etkisi ile bu birimlerde önemli oranda<br />
kayma, burkulma, oturma, sisme gibi olaylar gelismektedir. Bu birimlerin <strong>deprem</strong><br />
sarsintilarini büyütme katsayilari ve titresim per iyotlari büyüktür. Nitekim 17 Agustos<br />
39
1999 <strong>deprem</strong>inde bu birimler üzerinde 0.25 g degerine ulasan <strong>deprem</strong> ivmeleri<br />
ölçülmüstür.<br />
Marmara bölgesinde meydana gelen ve Istanbul’u etkileyen baslica <strong>deprem</strong>ler iki<br />
bölümde ele alinabilir:<br />
1-Tarihsel dönemdeki baslica <strong>deprem</strong>ler: Bunlar <strong>deprem</strong>lerin sismograflarla<br />
kaydedilmedigi döneme ait olup gerek odaklari gerekse büyüklükleri tarihsel kayitlardan<br />
tahmin edilmektedir.Bu döneme ait en büyük <strong>deprem</strong> 10 Eylül 1509 da meydana<br />
gelmistir. Dogu Akdeniz’de görülen en büyük <strong>deprem</strong>lerden biri oldugu için Kiyamet-i<br />
Sugra (Küçük kiyamet) adi da verilen bu <strong>deprem</strong> Istanbul’da 5.000 kisinin ölümüne,<br />
1000 kadar evin harap olmasina yol açmistir. Surlarin, cami ve kiliselerin büyük bir kismi<br />
tahrip olmus, Dikilitas, Besiktas ve Çemberlitas agir hasar görmüstür. Kahire’ye kadar<br />
genis bir alanda duyulan <strong>deprem</strong> tüm Marmara çevresinde ve hatta Bolu’ya kadar uzanan<br />
bir alanda tahribat yapmistir. Depremin büyüklügünün 7,5’dan fazla oldugu tahmin<br />
edilmektedir.<br />
Bunu takiben 10 Mayis 1556’da, 11 Temmuz 1690’da, 25 Mayis 1719’da, 2 Eylül<br />
1754’de, 22 Mayis 1766’da ve nihayet 1894’te Marmara çevresinde Istanbul’u etkileyen<br />
büyük <strong>deprem</strong>ler gelismistir.<br />
2-Aletsel dönemdeki baslica <strong>deprem</strong>ler: Bunlar 1900 li yillardan itibaren<br />
kullanilmaya baslayan sismograflarla kaydedilen <strong>deprem</strong>lerdir. Bu dönemde Marmara<br />
çevresinde 18 Eylül 1963 Yalova-Çinarcik <strong>deprem</strong>i (Ms = 6.4), 6 Ekim 1964 Manyas<br />
<strong>deprem</strong>i (Ms = 6.9), 22 Temmuz 1967 Mudurnu-Adapazari <strong>deprem</strong>i ( Ms = 7.1), gibi<br />
<strong>deprem</strong>ler olmus ve bunlar ciddi tahribata yol açmistir. Marmara bölgesini etkileyen son<br />
büyük <strong>deprem</strong> 17 Agustos 1999 da Gölcük’te meydana gelmistir. 7.4 büyüklügündeki bu<br />
<strong>deprem</strong> ve onun arkasindan 12 Kasim 1999 de Düzce’de meydana gelen 7.2<br />
büyüklügündeki <strong>deprem</strong> Izmit Körfezinde Yalova açiklarindan Bolu’ya kadar uzanan 140<br />
kilometrelik bir yüzey kirigi olusturmuslardir.<br />
40
BÖLÜM 4<br />
1 ISTANBUL IÇIN DEPREM SENARYOSU<br />
Yukaridaki bölümlerde Istanbul’un jeolojisi, zemin durumu ve <strong>deprem</strong>selligi ele<br />
alinmistir. Bu bölümlerde tanitilan veri ve görüslerden anlasilacagi ve yukarida da<br />
deginildigi gibi Istanbul, ciddi bir <strong>deprem</strong> tehlikesi ile karsi karsiyadir. Dünyanin örnegin<br />
San Andreas Fayi üzerinde yer alan yerlesim birimlerinde oldugu gibi benzer konumdaki<br />
sehirlerinde olasi bir <strong>deprem</strong>e karsi savasmanin ilk asamasi olarak <strong>deprem</strong> senaryolari<br />
hazirlanmistir. Bir <strong>deprem</strong> senaryosu <strong>deprem</strong> öncesi, <strong>deprem</strong> ani ve sonrasinda<br />
yasanabilecek olaylari ve bu olaylara karsi alinabilecek tedbirleri planlayan kapsamli bir<br />
çalismadir. Bu nedenle bir <strong>deprem</strong> senaryosu mühendislik çalismasinin yani sira olaylarin<br />
sosyal ve ekonomik boyutunu da gözetmek zorundadir. Bu niteligi yüzünden bir <strong>deprem</strong><br />
senaryosu ancak çok disiplinli bir yaklasimla ve genis bir uzman grubu ile<br />
gerçeklestirilebilir.<br />
Bir <strong>deprem</strong> senaryosunun ilk ve temel asamasi tehlikenin ve bu tehlikenin<br />
gerçeklesme olasiliginin saptanmasidir. Deprem açisindan ele alindiginda ise bir<br />
senaryonun ilk asamasi bir bölgeyi etkilemesi muhtemel <strong>deprem</strong>in olma olasiligi ve o<br />
bölgede yaratacagi yer sarsintisinin belirlenmesidir. Istanbul’da bir <strong>deprem</strong>in olma<br />
olasiligi ve olabilecek <strong>deprem</strong> büyüklükleri yukarida da deginildigi gibi <strong>deprem</strong><br />
kataloglari ve stres transferi esas alinarak Parsons vd. (2000) tarafindan hesaplanmistir.<br />
Burada bu hesaplamanin mevcut en geçerli çalisma oldugu varsayimindan hareketle bir<br />
<strong>deprem</strong>in yaratabilecegi etki arastirilmaya çalisilmistir. Çalismanin esasi bilinen bir fay<br />
üzerinde beklenen büyüklükte bir <strong>deprem</strong> oldugu takdirde bu <strong>deprem</strong>in çevre alanlarda<br />
yaratacagi siddetin belirlenmesidir. Bunun için Cografi Bilgi Sitemi (CBS) esasli bir<br />
senaryo hazirlanmis, farkli faylar üzerinde tasarim <strong>deprem</strong>leri olusturularak azalim<br />
iliskilerinden hareketle farkli zemin kosullarinda ve farkli uzakliklarda olmasi muhtemel<br />
ivmeler belirlenmis, ivmeden hareketle de olabilecek <strong>deprem</strong> siddetleri belirlenmistir.<br />
41
2 ISTANBUL’DA DEPREM OLASILIGI<br />
17 Agustos 1999 (M=7.4) Izmit ve 12 Kasim 1999 (M=7.2) Düzce <strong>deprem</strong>leri<br />
resmi rakamlara göre 18000 kisinin ölümüne, 15400 binanin yikilmasina ve 10-25 milyar<br />
dolarlik hasara yol açmistir. Istanbul'daysa, son 1500 yilda, 12 büyük <strong>deprem</strong> olmus,<br />
bunlar agir hasarlara yol açmistir. 1939 yilinda baslayan ve Istanbul'a dogru ilerleyen 60<br />
yillik <strong>deprem</strong>ler zincirinin, stres transferinin ve bunun neticesinde <strong>deprem</strong>lerin birbirini<br />
tetiklemesinin bir sonucu oldugu kabul edilmektedir. Bu teoriye göre bir <strong>deprem</strong>,<br />
üzerinde olustugu faydaki gerilmeyi azaltirken, komsu faylar üzerindeki gerilmeleri<br />
degistirir. Deprem sonrasi yapilan çalismalar, sismik aktivitenin gerilmenin arttigi<br />
alanlarda arttigini, gerilmenin azaldigi alanlarda ise azaldigini ortaya koymustur.<br />
Ambrasseys ve Finkel (1995) Marmara denizi çevresinde, M. Ö. 1500’den bu<br />
yana meydana gelen <strong>deprem</strong>leri “The Seismicity of Turkey and Adjacent Areas, A<br />
Historical Review, 1500- 1800” isimli bir katalogda toplamislardir. Parsons vd. (2000) bu<br />
katalogdaki verileri kullanarak 200 <strong>deprem</strong>e ait hasar tanimlarindan yararlanmis ve<br />
Mercalli es <strong>deprem</strong> siddeti egrilerini (MMI) belirleyerek ve azalim iliskileri kullanarak<br />
<strong>deprem</strong>lerin büyüklüklerini ve merkezlerini bulmaya çalismislardir.<br />
Ambrasseys ve Finkel (1995) katalogunda, Marmara denizi ve civarinda 1500<br />
yilindan bu yana meydana gelmis ve siddeti 7'den büyük 9 <strong>deprem</strong> bulunmaktadir.<br />
Parsons vd. (2000) ’nin çalismasinda aletsel kayit dönemi öncesinde (1900 yili öncesi)<br />
olusan 6 büyük <strong>deprem</strong>in siddeti, <strong>deprem</strong> sonucu meydan gelen yeryüzü kiriklarinin<br />
uzunlugu ve ortalama atim miktarlari, bu miktarlarin kitalardaki dogrultu atimli faylar<br />
üzerinde meydana gelen <strong>deprem</strong>lerin siddetleriyle arasindaki iliskiye bakilarak<br />
degerlendirilmis, bulunan sonuçlar Parke vd. (1999)’nin sismik arastirmalardan elde<br />
ettigi sonuçlarla karsilastirilarak Istanbul'da siddetli bir <strong>deprem</strong> olusturmaya uygun 4 fay<br />
belirlenmistir. Bunlar Yalova, Izmit, Adalar ve Orta Marmara faylaridir.<br />
Izmit'te meydana gelen iki <strong>deprem</strong>den (1719, 1999), bu bölgede yaklasik her 280<br />
yilda bir <strong>deprem</strong> oldugu sonucuna varilir. Yalova fayi üzerinde Mayis 2000 meydana<br />
gelen üç <strong>deprem</strong>den (1509, 1719, 1894), <strong>deprem</strong> tekrarlanma süresinin burada yaklasik<br />
190 yil oldugu ortaya çikar. Adalar ve Orta Marmara faylarinda ise, sirasiyla 1766 ve<br />
42
1509 yillarinda birer <strong>deprem</strong> oldugu belirlenmistir. Bu faylar için <strong>deprem</strong> tekrarlanma<br />
araliklari, katalogdaki bu <strong>deprem</strong>lere ait atim miktarlarinin, GPS verilerinden elde edilen<br />
kayma hizlarina bölünmesiyle elde edilmistir. Hesaplamalar Adalar fayi için yaklasik 210<br />
yil, Orta Marmara fayi için yaklasik 450 yillik bir <strong>deprem</strong> tekrarlanma araligini ortaya<br />
koymustur.<br />
Diger yandan Parsons vd. (2000) Istanbul’da siddeti VIII veya daha büyük bir<br />
sarsintiyi olusturabilecek potansiyele sahip üç fay için bulunan tekrarlanma<br />
zamanlarindan, tahmin edilen, zamana bagli olmayan Poisson olasiligini<br />
hesaplamislardir. Bu olasilik, her bir fay üzerinde olusan birkaç <strong>deprem</strong>in ortalamasindan<br />
elde edilen bir degerdir ve gelecekteki otuz yil için %29±15 olarak bulunmustur. M.Ö.<br />
447 ile M.S. 1508 tarihleri arasinda en azindan 8 <strong>deprem</strong> Istanbul'da ciddi hasarlara yol<br />
açmistir. Bu da, Istanbul'da önümüzdeki 30 sene içerisinde kuvvetli <strong>deprem</strong> olma<br />
olasiliginin, katalogdan hesaplanan degere yakin olarak, %20±10 civarinda oldugu<br />
anlamina gelmektedir. Buna göre son 500 yilda olusan <strong>deprem</strong>leri içeren katalogdan elde<br />
edilen <strong>deprem</strong> tekrarlanma süreleri, öteki kaynaklardan elde edilen sürelerle tutarlilik<br />
göstermektedir. Parsons vd. (2000) üzerinde gerilimin arttigi faylarin, gerilimi<br />
degismemis diger faylardan daha önce kirilacagini göz önünde tutarak, <strong>deprem</strong> olasilik<br />
hesaplarina <strong>deprem</strong> tekrarlanmasi ve gerilim transferini de eklemislerdir. Buna göre<br />
Istanbul'da önümüzdeki 30 yil içerisinde kuvvetli bir sarsintinin (MMI > VIII; yer<br />
sarsintisi ivmesi 0.34-0.65g ) olma olasiligi % 62±15 olarak hesaplanmistir. Bu oran<br />
önümüzdeki 22 yil için %50±13 iken, önümüzdeki 10 yil için ise %32±12 olarak<br />
hesaplanmistir.<br />
3 17 AGUSTOS 1999 DEPREMININ YER IVME DEGERLERI<br />
AÇISINDAN DEGERLENDIRILMESI<br />
Bir <strong>deprem</strong>in bir bölgede yaratacagi kuvvetli yer hareketinin genligi maksimum<br />
yer ivmesi ile ifade edilir. Bir bölgedeki yer ivmesinin büyüklügü <strong>deprem</strong>in büyüklügü,<br />
odak derinligi, fayin türü, atim miktari, fayin uzunlugu, fayin uzakligi, kaynak ile bölge<br />
arasindaki kaya türü, morfoloji gibi faktörlerle denetlenir. Maksimum yer ivmesinin<br />
belirlenmesi amaci ile ölçülen ivme degerlerinden hareketle çok sayida azalim formülü<br />
gelistirilmistir. Bu formüllerde yukarida sayilan parametreler kullanilarak <strong>deprem</strong><br />
43
odagindan belli uzaklikta bir alanda olabilecek maksimum yer ivmes i<br />
belirlenebilmektedir. Söz konusu azalim formülleri içerisinde en fazla kabul görenlerden<br />
biri Boore vd. (1993 ve 1997) tarafindan gelistirilen formüllerdir. Bunun yani sira<br />
Ambrasyes (1997), Aydan (1997), Hasgür (1996), Ansal (1997 ve 1999) ve baskalari gibi<br />
çesitli arastirmacilar tarafindan gelistirilmis azalim formülleri de kullanilmaktadir.<br />
Bunlarin birbirinden temel farkliligi faya olan uzaklik, fay türü ve zemin türünün formül<br />
içerisinde kullanilip kullanilmamasi ya fa farkli kullanilmasindan kaynaklanmaktadir.<br />
Yakin zamanda Arioglu vd. (2001) Boore vd. (1993 ve 1997) formüllerini 17 Agustos<br />
1999 <strong>deprem</strong>i esnasinda ölçülen degerlerle karsilastirarak bu formülün Marmara bölgesi<br />
için geçerliligini test etmisler ve uygun bulmuslardir. Asagida önce baslica bu<br />
arastiricilarin kullandigi sekli ile bu formülün kullanimi ve 17 Agustos 1999 <strong>deprem</strong>i<br />
sonuçlari ile karsilastirilmasi verilecek daha sonra da bu formülün Istanbul için<br />
uygulamasina yönelik Cografi Bilgi Sistemi uygulamasi tanitilacaktir.<br />
4 AZALIM FORMÜLÜ VE 17 AGUSTOS 1999 DEPREMINDE<br />
ÖLÇÜLEN IVME DEGERLERI<br />
1970 li yillardan bu yana <strong>deprem</strong> verileri ile üretilen azalim formülleri baslangiçta<br />
sadece <strong>deprem</strong> büyüklügü ve mesafeye bagli olarak üretilmislerdir. Ancak 1990 li<br />
yillardan sonra üretilen formüllerde zemin parametreleri de kullanilmaya baslanmistir.<br />
Boore vd. 1993 ve 1997 de iki azalim formülü önermislerdir. Bunlarin önceki<br />
formüllerden farki ilk defa <strong>deprem</strong>i üreten fay türünün dikkate alinmasi ve zemin<br />
faktörünün zeminin kayma dalgasi (Vs) cinsinden ifade edilmesidir. Yüzey dalgasi<br />
büyüklügü ancak uzak istasyonlar kullanilarak dogru olarak belirlenebilirken moment<br />
büyüklügü sismik momentten kolayca hesap edilebilmektedir. Boore vd. (1993 ve 1997)<br />
tarafindan önerilen iki formül ve bunlarda kullanilan ifadeler Sekil 10 da görülmektedir.<br />
Formüllerin dikkat çeken yönlerinden biri de önceki çogu formülde yüzey dalgasi (Ms)<br />
kullanilirken burada moment magnitüdünün (Mw) kullanilmasidir.<br />
44
vd., 2001 den)<br />
Sekil 10- Boore vd. (1993 ve 1997) tarafindan önerilen azalim formülleri (Arioglu<br />
17 Agustos 1999 <strong>deprem</strong>inde 14 istasyonda ivme ölçülmüstür. Bu istasyonlarda<br />
ölçülen ivme degerleri, istasyonlarin <strong>deprem</strong>i üreten faya olan uzakliklari ve zemin türleri<br />
45
Sekil 11 de izlenmektedir. Arioglu vd. (2001) ölçülen bu ivme degerleri ve istasyonlarin<br />
konumlarina göre Boore vd. (1993) formülünü kullanarak azalim iliskilerini ortaya<br />
koymuslardir.<br />
Sekil 11- 17 Agustos 1999 <strong>deprem</strong>inde ölçülen ivmeler (Arioglu vd., 2001 den)<br />
46
Sekil 12 de bir grafikte izlenen bu degerlere bakildiginda Ambarli istasyonu<br />
disindaki istasyonlarda ölçülen ivme degerlerinin orta deger ±standart sapma (s) sinirlari<br />
içerisinde kaldigi görülmektedir. 17 Agustos <strong>deprem</strong>inin sasirtici sonuçlarindan biri de<br />
Avcilar ve Ambarli yörelerinde görülen asiri hazar olmustur. Bu yönde yapilan<br />
arastirmalarda bu bölgede hasarin yüksek olmasinin zemin büyütmesi, topografik<br />
faktörler ve bölgenin sismik dalgalarin iletilmesini saglayan bir fayin uzantisinda<br />
bulunmasi gibi faktörlerden kaynaklanmis olabilecegi ileri sürülmüstür. Ambarli<br />
disindaki istasyonlarda ölçülen degerlerin beklenen sinirlar içerisinde olmasi formülün<br />
emin bir biçimde kullanilabilecegini isaret etmektedir.<br />
Sekil 12- 17 Agustos 1999 <strong>deprem</strong>inde ölçülen ivmeler (Arioglu vd., 2001 den)<br />
47
Azalim formülünün ve bunun sonucunda elde edilen <strong>deprem</strong> siddetinin<br />
dogrulugunu test etmek ve geçmis <strong>deprem</strong>lerin es siddet haritalari ile uyumunu<br />
arastirmak üzere 1912 Saros ve 17 Agustos 1999 <strong>deprem</strong>lerinde kirilan faylar<br />
kullanilarak hazirlanan bilgisayar programi içerisinde iki es siddet haritasi yaratilmistir.<br />
Bu sekiller dikkate alindiginda da yasanan siddetler ile senaryoda üretilen siddetlerin<br />
büyük benzerlik tasidigi görülmüstür.<br />
Deprem siddetinin ivmeden hareketle belirlenmesinde Wald vd. (1999) tarafindan<br />
Kaliforniya <strong>deprem</strong>leri için önerilen formül Arioglu vd. (2001) tarafindan 17 Agustos<br />
1999 <strong>deprem</strong>i sonuçlari ile karsilastirilmis ve Türkiye’de yasanan siddetin olasilikla bina<br />
kalitesi nedeniyle Kaliforniya’dan yüksek oldugu belirlenmistir. Arioglu vd. 19 Agustos<br />
<strong>deprem</strong>i sonuçlarini kullanarak gelistirdikleri regresyonla <strong>deprem</strong> siddeti için<br />
I = 1.748 ln ay -1.078<br />
Formülünü önermislerdir. Burada I siddet, ay ise yatay ivmeye karsilik<br />
gelmektedir. Asagida detaylari verilecek olan bu çalismada da ivme için Boore vd.<br />
(1993), siddet için ise Arioglu vd. (2001) formülleri kullanilmistir.<br />
5 AZALIM FORMÜLÜNÜN ISTANBUL IÇIN CBS IÇERINDE<br />
UYGULANMASI<br />
Cografi Bilgi sistemleri (CBS) mekana bagli verilerin analizinde kullanilan ve son<br />
on yilda hayatin hemen her asamasinda kendisine yer bulan bilgisayar destekli bir veri<br />
olusturma, depolama ve sorgu sistemidir. Bu arastirmada Istanbul için <strong>deprem</strong> senaryosu<br />
hazirlamada CBS, azalim formüllerinin otomatik olarak çalistirilmasi için kullanilmistir.<br />
Böylece azalim formüllerinde veya jeolojik ve jeofizik verilerde degisiklikler oldugunda<br />
ya da risk bölgeleri belirlendiginde programin çalistirilmasi ile Istanbul ve çevresinde<br />
nerelerin hangi siddette sarsilabilecegi kolaylikla tespit edilebilecektir. Diger yandan<br />
gerektiginde program uyarlanarak ölçülen ivmelerden hareketle hangi fayin kirildigi ve<br />
ne büyüklükte bir <strong>deprem</strong> yasandiginin belirlenmesinde de kullanilabilecektir.<br />
Çalisma için amaca en uygun bulunan, ESRI (Environmental Systems Research<br />
Institute Inc.) tarafindan üretilmis olan ve bu konuda tüm dünyada en yaygin kullanilan<br />
48
programlardan biri ola ArcView 3.2 kullanilmistir. Program dünya genelinde çok farkli<br />
amaçlarla kullanilmakla birlikte bu çalismadaki amaç çerçevesinde asagidaki asamalarin<br />
gerçeklestirilmesi için kullanilmistir:<br />
1- Istanbul’un sayisal jeoloji haritasinin hazirlanmasi,<br />
2- Hazirlanan jeoloji haritasindaki her bir formasyonun çesitli parametrelerine ait<br />
verilerin (kaya/zemin türü, Vs hizlari vb) veri bankasina islenmesi<br />
3- Istanbul’u etkilemesi olasi faylarin haritalanmasi<br />
4- Bu faylarin boylarindan hareketle üretebilecekleri maksimum <strong>deprem</strong><br />
büyüklügünün belirlenmesi, bunlarin fay haritalarinin veri bankalarina<br />
islenmesi<br />
5- Azalim formüllerinin mevcut ivme degerleri ile test edilmesi (böylece uygun<br />
formülün seçilmesi)<br />
6- Azalim formülünün Istanbul için uygulanmasi<br />
7- Elde edilen ivme degerlerinin siddet degerlerine dönüstürülmesi<br />
8- Es siddet haritalarinin hazirlanmasi.<br />
Detay kullanimi asama asama asagida tanitilmis olan bu uygulamanin amaci<br />
yukarida da deginildigi gibi güncel verilerin kolaylikla entegre edilebilecegi bir sistem<br />
olusturulmasi ve bu sistemin olasi bir <strong>deprem</strong>in yaratacagi siddeti tayin etmede kolay ve<br />
hizli bir yöntem olarak kullanilmasidir. Burada asagida tanimlandigi sekilde istenen bir<br />
fay seçilebilmekte, bu faya bir <strong>deprem</strong> büyüklügü atanabilmekte (fay büyüklügüne bagli<br />
olarak otomatik olarak ya da istenene baska bir büyüklük) ve bu fayin belirtilen<br />
büyüklükte bir <strong>deprem</strong> üretmesi durumunda olusacak siddet dagiliminin otomatik olarak<br />
haritalanmaktadir. Böylece bölge, il, ilçe, mahalle hatta bina bazinda bir yer seçilerek bu<br />
yerin etkilenecegi <strong>deprem</strong> siddeti otomatik olarak belirlenebilmektedir. Böylece elde<br />
edilen degerler yerel zemin kosullarini da içerebildiginden “<strong>deprem</strong> bölgesi” kavraminin<br />
genellemelerinden kurtulmak mümkün olmaktadir.<br />
Programin kullanilmasi<br />
ArcView 3.X ortaminda <strong>deprem</strong> risk haritalarinin hazirlanmasi için önce bir veri<br />
hazirlama asamasi gereklidir. Üzerinde burada durulmayacak olan bu ön hazirlik<br />
49
döneminde jeoloji haritasi ve faylar sayisallastirilmakta, bunlarin tablolarina programin<br />
çalistirilmasi esnasinda ya da sonrasinda gerekli olabilecek kaya türü, yas, zemin<br />
parametreleri, alan, fay boyu gibi parametreler girilmekte ya da programa otomatik<br />
olarak hesaplattirilmaktadir. Bu ön hazirlik asamasi ArcView disinda programlarla da<br />
yapilabilmekte veriler ArcView ortamina aktarilabilmektedir. Bu haritalar hazir olduktan<br />
izlenecek yol birkaç asamaya bölünebilir. Bunlar:<br />
1. Poligonlardan olusan sayisal jeoloji haritasinin seçilen araliklarda yeralan<br />
noktalara dönüstürülmesi ve bu noktalara jeoloji haritasindaki poligonlara<br />
ait parametrelerin yüklenmesi<br />
2. Üzerinde <strong>deprem</strong> olacagi varsayilan fayin seçilmesi, Jeoloji haritasindan<br />
üretilen herbir noktanin faya dik uzakliginin hesaplanmasi (Azalim<br />
formüllerinden bir kismi bu çalismada kullanildigi gibi faya olan dik<br />
uzakligi, bir kismi ise <strong>deprem</strong>in merkez üssüne olan en kisa mesafeyi<br />
kullanmaktadir)<br />
3. Önceki asamalarda faya uzakligi ve zemin kosullari belirlenerek tablosuna<br />
islenmis olan herbir nokta için ivme azalim formüllerinin uygulanmasi ve<br />
elde edilen ivme degerlerinin haritalanmasi<br />
4. Ivme-siddet dönüsüm formüllerinin çalistirilmasi, bunun sonuçlarindan<br />
siddet haritalarinin üretilmesi<br />
Asagida bu islevlerin gerçeklestirilmesi detayli olarak tanitilacaktir. Tanitimda<br />
kullanicinin ArcView ya da benzeri Cografi Bilgi Sistemlerinin kullanimina asina oldugu<br />
varsayilmistir (Siradan bir kullanicinin ArcView programini verimli olarak<br />
kullanabilmesi için en az birkaç aylik bir kurs görmesi önerilmektedir).<br />
ArcView programi yukarida siralanan islemlerin tümünü yapabilme yeteneginden<br />
yoksundur. Program çok genis bir yelpazede farkli amaçlara hizmet için üretildiginden<br />
programa küçük modüller (Extension) ya da programciklar (script) eklenerek amaca<br />
uygun hale getirilmektedir. Bu çalismada kullanilan modül ve programciklarin bir kismi<br />
50
ana programla birlikte ücretli olarak satilmakta, bir kismi ise http://www.esri.com<br />
sayfasindan ücretsiz olarak indirebilmektedir.<br />
Ön hazirlik<br />
ArcView programi çalistirildiktan sonra programin View penceresi açilir ve<br />
çalisma içim kullanilacak harita ve mesafe birimleri metre cinsinden seçilir<br />
ViewPropertiesMap Unitsmeters<br />
ViewPropertiesDistance Unitsmeters<br />
Bilgisayarin sürücüsünde yaratilmis olan bir dosya çalisma dizini olarak programa<br />
tanitilir. Bundan sonra yapilacak her islem bu dosyaya kaydedilecektir. Bu asama<br />
bilhassa program daha sonra baska bir bilgisayarda çalistirilacaksa önemlidir.<br />
FileSet Working Directory Buradaki örnekte E sürücüsünde Depsen Klasörü<br />
altinda Marmara klasörü çalisma dizini olarak seçilmistir<br />
Daha sonra bu klasör içerisine daha önceden hazirlanarak kopyalanmis olan<br />
Jeoloji ve Fay haritalari ArcView ortamina yüklenilir (Sekil 13). Jeoloji haritasinin<br />
tablosunda her bir birimin simgesi, ortalama Vs degeri yazilmis olmalidir. Ayrica Gb ce<br />
Gc isimli iki kolon eklenerek Vs degerlerine göre<br />
180 m/sn
View Add ThemeFay.shp komutlarini vererek fay ve jeoloji haritalarini view<br />
penc resine yükleyiniz.<br />
Sekil 13- Risk analizi için kullanilacak Istanbul jeoloji haritasi ve Marmara<br />
Denizi içerisindeki aktif faylar<br />
1. Asama: Jeoloji haritasinin noktalara dönüstürülmesi<br />
Bu nispeten uzun ve karmasik asamada amaç jeoloji haritasinin belli araliklarla<br />
dizilmis noktalara dönüstürülmesi ve jeoloji haritasinin tablosunda yazilmis olan<br />
parametrelerin bu noktalara aktarilmasidir. Bu asama farkli <strong>deprem</strong> senaryolari için bir<br />
defa üretilip daha sonra çesitli senaryolar için kullanilacaktir. Bunun için önce Jeoloji<br />
tabakasi (Layer) aktif hale getirilir,<br />
ThemeConvert to Grid komutu ile önce vektör harita grid (raster) formatina<br />
dönüstürülür. Dönüsüm öncesi olusturulacak gridin adi sorulacak (burada<br />
52
jeoloji_grid adi verilmistir), bu saklanacak ve saklama esnasinda asagidaki<br />
parametreler sorulacaktir. Bu dönüsümde su parametreler seçilir (Sekil 14):<br />
a) Cell Size: Olusturulacak gridin hücre boyutudur. Burada 500 m seçilmistir<br />
Sekil 14- Grid dönüsümünde hücre büyüklügünün seçilmesi<br />
b) Cell values: Jeoloji haritasinin tablosunda kaya türlerini simgeleyen kolon<br />
seçilecektir. Burada [simge] kolonu seçilmistir (Sekil 15).<br />
53
Sekil 15- Grid dönüsümünde hücre degeri (Cell value) seçilmesi)<br />
c) Join Feature attributes to grid Bu soruya Yes cevabi verilerek jeoloji<br />
haritasinin tablosunda yazilmis kaya türü simgelerinin ([simge]) grid<br />
hücrelerine aktarilmasi saglanir (Sekil 16).<br />
54
Sekil 16- Grid ve jeoloji haritasi tablolarinin birlestirilmesi<br />
d) Gridleme islemi bitmistir. Program gridin görüs (view) penceresine<br />
eklenip eklenmeyecegini sorar (Sekil 17). Yes dügmesi tiklanarak<br />
onaylanir.<br />
55
Sekil 17- Gridin görüs penceresine eklenmesi<br />
e) Bu aktarimin daha sonraki islemler için kalici hale getirilmesi amaciyla<br />
“Fix Join ” modülü aktif hale getirilir<br />
FileExtensionsFixJoin<br />
Grid, view penceresinin sol tarafindaki kolona tiklanarak aktif hale getirilir,<br />
ThemeTable komutu ile gridin tablosu açilir. Fix Join modülü tablo<br />
penceresi açik iken üzerinde J harfi bulunan bir buton ile gösterilir (Sekil 18).<br />
Bu butona tiklanarak grid tablosu sabitlenir.<br />
56
irlestirilmesi<br />
Sekil 18- Fix join modülü ile grid tablosunun kalici bir sekilde jeoloji tablosu ile<br />
Buraya kadar olan asamalarla jeoloji haritasi 500X500 metrelik hücrelerden<br />
olusan bir grid haline dönüstürülmüs, her bir hücreye jeoloji haritasindaki veriler<br />
aktarilmistir. Istenirse jeoloji haritasi aktif hale getirilerek Edit Delete themes komutu<br />
ile görüntüden kaldirilir, bu komut orijinal dosyayi silmeyecektir. Daha sonra File<br />
Extensions Grid Plus v1.0 komut dizisi uygulanarak Grid Plus 1.0 modülü açilir. Bu<br />
modülde Point Shapefile ve Add Shapefile to View seçenekleri seçilerek OK dügmesine<br />
tiklanir (Sekil 19). Böylece gridin her bir hücresinin ortasina bir nokta yerlestirilmistir.<br />
Olusan nokta dosyasina bir isim verilir (Burada jeoloji_noktalar.shp) ve saklanir.<br />
57
Sekil 19- Grid dosyasinin Grid Plus modülü ile nokta dosyasi haline<br />
dönüstürülmesi<br />
Tables penceresine geçilir. Önce “Jeoloji_grid” tablosunda Value kolonuna<br />
tiklanarak aktif hale getirilir. Daha sonra “Jeoloji_noktalar” tablosunda Grid_code<br />
kolonuna tiklanarak aktif hale getirilir (Burada tablolarin seçimindeki siralama<br />
önemlidir). TableJoin menüsü kullanilarak Jeoloji_grid dosyasi ile Jeoloji_noktalar<br />
dosyasinin tablosu birlestirilir. Fix Join komutu ile elde edilen tablo sabitlenir. Böylece<br />
jeoloji haritasindaki poligonlar her 500 metrede bir duran noktalara dönüstürülerek her<br />
bir noktaya jeoloji haritasindaki veriler yazdirilmis olur (Sekil 20) ve birinci asamanin<br />
sonuna gelinir.<br />
58
Sekil 20- Olusturulan nokta dosyasinin tablosu jeoloji haritasinin tablosundaki<br />
degerlere sahiptir<br />
View penc eresinde grid ve noktalardan olusan görüntü üzerine büyüteçle<br />
yaklasilirsa Sekil 21 deki görüntü elde edilecektir. Sekilde her bir grid hücresinin ortasina<br />
bir noktanin geldigi görülmektedir.<br />
2. Asama: Noktalarin faya olan uzakliginin hesaplanmasi<br />
Fay haritasi aktif hale getirilerek üzerinde <strong>deprem</strong> olacagi varsayilan fay seçilir<br />
(Tercihen her fay için ayri bir dosya yaratilir ve bu dosya aktif hale getirilir, böylece bir<br />
karisikliga yol açilmamis olur). Ya da üzerinde çalisilacak fay seçildikten sonra Themes<br />
Convert to shapefile komutu ile yeni bir dosya haline getirilip kullanilabilir.<br />
59
Sekil 21- Grid ve noktalarin yakindan görünümü<br />
Bilindigi gibi <strong>deprem</strong> esnasinda yirtilan fay ile <strong>deprem</strong> büyüklügü arasinda<br />
dogrudan bir iliski mevcuttur. Bu iliski Wells ve Coppersmith (1994) tarafindan<br />
M= 5.08 + 1.16 log (Yüzey kiriginin uzunlugu)<br />
Baglantisi ile ifade edilmistir. Bu formüldeki yüzey kiriginin uzunlugu tüm fay<br />
segmentinin bir defada kirilacagi varsayimi ile fay haritasindan alinarak “Map<br />
Calculator” vasitasi ile hesaplanmis ve böylece her bir fayin üretecegi <strong>deprem</strong>in<br />
büyüklügü hesaplanarak o fay segmentinin tablosuna yazilmistir. Ancak önceki fay<br />
verilerine bakildiginda bazi hallerde yukarida verilen formülün tam anlamiyla doyurucu<br />
sonuçlara ulasmadigi da görülmektedir. Örnegin 17 Agustos 1999 Izmit <strong>deprem</strong>i 7.4<br />
büyüklügüne karsilik 130 km boyunda bir yüzey kirigi olustururken 12 Kasim Düzce<br />
<strong>deprem</strong>i 7.2 büyüklüge karsilik 45 km yüzey kirigi olusturmus, bu farklilik ise fay<br />
60
loklari arasindaki sürtünme, fayin kestigi kaya türleri arasindaki farklilik, kabuk yapisi,<br />
fay geometrisi, vb. faktörlere atfedilmistir. Bu çalisma bir senaryo niteliginde oldugu için<br />
fay büyüklükleri sadece formül ile hesaplanarak faylarin tablosuna yazdirilmistir.<br />
Bu asamadaki ilk islem önceki asamada elde edilen noktalardan her birinin faya<br />
olan en kisa mesafesinin hesaplanmasidir. Bunun için Tables penceresi açilir, fay<br />
haritasinin ve Jeoloji_noktalar dosyasinin tablosu açilir. Ilk olarak Fay tablosundaki<br />
[Shape] alani, daha sonra Jeoloji_noktalar dosyasindaki [Shape] alani seçilir. Edit Join<br />
komutu ile bu iki tablo birlestirilir. Böylece noktalara ait tabloya otomatik olarak her bir<br />
noktanin faya olan en kisa uzakligi [Distance] isimli bir kolon adi altinda eklenecek ve<br />
her bir noktanin faya olan uzakligi metre cinsinden bu kolona yazilacaktir. FixJoin<br />
butonu kullanilarak tablodaki eklemeler sabitlenir.<br />
Ivme hesabinda faya olan uzaklik km cinsinden kullanilmaktadir. Bu nedenle<br />
tabloya Edit Add Field komutu verilerek [Dist_km] adi verilen bir kolon eklenir. Map<br />
Calculator kullanilarak [Dist_km]= [Distance] / 1000 formülü çalistirilir. Böylece her bir<br />
noktanin faya olan uzakligi nokta dosyasinin tablosuna yazdirilmis olur. Istenirse Legend<br />
Editor kullanilarak noktalar uzakliga göre farkli renklerle gösterilerek her bir noktanin<br />
faya olan uzakligi görsel olarak izlenebilir (Sekil 22).<br />
61
Sekil 22- Nokta dosyasinin faya uzakliga göre siniflanmis hali<br />
Farkli fay segmentleri için asama 2 de tanimlanan islemler ayri ayri uygulanarak<br />
elde edilen dosyalar uygun isimlerle kaydedilirler. Burada dosya sayisi artacagindan<br />
herhangibir karisikliga meydan verilmemesine dikkat edilmelidir.<br />
hesaplanmasi.<br />
3. Asama: Ivme azalim formüllerinin uygulanmasi ve siddet dagiliminin<br />
Yukaridaki iki asama sonucunda nokta dosyasina jeoloji haritasindaki veriler,<br />
daha sonra da faya olan uzaklik yazdirilmis, böylece tablo artik azalim formülünün<br />
gerektirdigi verileri içerir bir hale getirilmistir. Boore vd. (1993) azalim formülünü<br />
asagidaki sekilde belirtmislerdir:<br />
log10 ay= b1 +b2 (Mw-6) + b3 (Mw-6) 2 + b4 (D 2 +h 2 ) 1/2 + b5 log10 (D 2 +h 2 ) 1/2 +<br />
b6Gb +b7 Gc +e1<br />
62
urada dogrultu atimli faylanma için b1 =-0.136, b2 = 0.229, b3= 0, b4 = 0, b5 = -0.778, b6<br />
= 0.162, b7= 0.251, D= Faya olan uzaklik (km), h= odak derinligi (burada 10 km<br />
alinmistir), e1= belirsizligi açiklayan istatistiksel faktör (burada 0 alinmistir). Bu azalim<br />
formülünün ArcView programi Tables penceresindeki Map Calculator kullanilarak<br />
çalistirilmasina yönelik metin haline getirilmis formül asagidaki tabloda verilmistir.<br />
Arioglu vd (2001) ivme ile siddet arasindaki bagintiyi<br />
I = 1.748 ln ay -1.078<br />
Formülü ile ifade etmislerdir.<br />
Yukarida verilen iki formülün ArcView Map Calculator içerisinde çalistirilmaya<br />
hazir düz metin hali yine asagidaki tabloda görülmektedir. Buradaki, bilhassa parantezler<br />
önemli olup, hataya yol açilamasi için program içerisine buradan kopyalanarak<br />
yapistirilabilir.<br />
ivme<br />
siddet<br />
(10 ^ ((-0.136 + (0.229 * ([Mw] - 6))) - (0.778 *<br />
(((([Dist_km]^2)+(10^2)).Sqrt).Log(10)))<br />
+ (0.162 * [Gb]) + (0.251 * [Gc]))) * 981<br />
(1.748 * ([ivme].Ln)) - 1.078<br />
Çizelge 3. Hesaplamalarda kullanilacak olan formüller<br />
Tables penceresinde Edit Add Field komutu kullanilarak nokta dosyasinin<br />
tablosuna [ivme] ve [siddet] isimli iki kolon eklenir. Önce [ivme] kolonu üzerine<br />
tiklanir, Map Calculator seçilir. Yukaridaki ivme formülü kopyalanarak Map Ca lculator’e<br />
yapistirilir (Sekil 23). Bu islem istenirse formülün klavyeden yazilmasi yolu ile de<br />
yapilabilir. OK butonuna basildiginda formül çalisir ve ivme kolonunun hücrelerine her<br />
bir nokta için beklenen ivme yazilir.<br />
63
Sekil 23- Map Calculator ile azalim formülünün çalistirilmasi<br />
Daha sonra [siddet] kolonu seçilir, yukaridaki tabloda verilmis olan siddet<br />
formülü Map Calculator’e yazilarak çalistirilir. Böylece her noktada yasanacak siddet<br />
belirlenmis olur (Sekil 24).<br />
64
Sekil 24- Siddet formülünün çalistirilmasi<br />
4. Asama: Nokta siddet haritasinin Grid’e dönüstürülmesi<br />
Uygulamada yapilacak son islem nokta verisinin (ivme ve siddet verilerini içeren<br />
point dosyasi) Grid dosyasina çevrilmesidir. Bu sayede siniflandirma ve gösterimde<br />
kolaylik saglanacaktir. Bunu için ThemeConvert to Grid komutu verilir. Cell size =<br />
500 m, Cell value = [siddet] seçilir, Join Feature attributes to grid No seçenegi<br />
isaretlenerek siddet dagilimini gösteren harita elde edilir (Sekil 25).<br />
65
6 SONUÇLARIN DEGERLENDIRILMESI<br />
Bu çalismada 5 senaryo hazirlanmistir. Bunlar her biri Marmara fayinin bir<br />
segmentini olusturan Ganos -Tekirdag segmenti, Tekirdag-Yesilköy segmenti, bu iki<br />
segmenti içeren Bati Marmara fayi ve Adalar faylarina (Sekil 8 deki haritaya bakiniz) ait<br />
senaryolar ile tüm faylarin bir arada kirilmasina yönelik senaryolardir. Buna göre:<br />
1- Adalar fayi ile Tekirdag çukurlugu arasinda yeralan Tekirdag-Yesilköy<br />
segmenti (65 km) kirildiginda <strong>deprem</strong> Istanbul’un Avrupa yakasinda sahil seridinde 9,<br />
Avrupa yakasinin güney kesimlerinde ve kismen de Asya yakasinda 8 siddetine<br />
varmaktadir (Sekil 25).<br />
haritasi.<br />
Sekil 25 Tekirdag-Yesilköy fayinin kirilmasi durumunda olusacak essiddet<br />
66
2- Adalar fayi 37 km uzunlugundadir. Bu fay kirildiginda 6.89 büyüklügünde bir<br />
<strong>deprem</strong> beklenmektedir. Bu fayin olusturacagi <strong>deprem</strong>de 9 siddetinde yer sarsintisi<br />
beklenen alanlar oldukça sinirlidir (Sekil 26). Buna karsilik sahile yakin kesimde 7 ve 8<br />
siddetinde bir sarsinti yaygin olacaktir.<br />
Sekil 26- Adalar fayinin kirilmasi durumunda olusacak essiddet haritasi<br />
67
3- Bati Marmara fayi Ganos açiklarindan baslayarak Yesilköy açiklarina kadar<br />
uzanir ve 122 km uzunlugundadir. Bu fayin kirilmasi durumunda 7.5 büyüklügünde bir<br />
<strong>deprem</strong> beklenmektedir. Bu <strong>deprem</strong>de Istanbul’un Avrupa yakasinda sahil seridinde 9,<br />
daha iç kesimlerde ve 8 ve giderek azalan degerlerde yer sarsintisi beklenmelidir (Sekil<br />
27).<br />
haritasi<br />
Sekil 27- Bati Marmara fayinin kirilmasi durumunda olusabilecek essiddet<br />
68
4- Ganos -Tekirdag segmenti 57 km uzunlugundadir. Bu fayin kirilmasi<br />
durumunda 7.1 büyüklügünde bir <strong>deprem</strong> beklenir. Bu durumda Istanbul’un Avrupa<br />
yakasinda kismen 8, ancak büyük çogunlukla 7 ve 6 siddetinde yer sarsintisi olusacaktir<br />
(Sekil 28)<br />
.<br />
Sekil 28- Ganos-Tekirdag segmentinin kirilmasi durumunda olusmasi beklenen<br />
essiddet haritasi<br />
69
5- Tüm faylarin birlikte ve tek seferde kirilmasi durumunda toplam fay uzunlugu<br />
159 km dir. Bu durumda 7.63 büyüklügünde bir <strong>deprem</strong> beklenmektedir. Bu tür bir<br />
<strong>deprem</strong>de Istanbul’un sahil seridinde genis bir alan 9 siddetinde bir yer sarsintisina<br />
ugrayacaktir (Sekil 29).<br />
Sekil 29- Tüm Marmara faylarinin tek seferde kirilmasi durumunda olusmasi<br />
beklenen essiddet haritasi<br />
Yukarida verilen degerlerde sarsilma süresinin ve zemin büyütmesinin dikkate<br />
alinmamis oldugu bir defa daha vurgulanmalidir. Yukarida verilen sekillerde 9 ile<br />
gösterilen siddetler 9 dan daha yüksek degerleri de içermektedir. Bu etkiler de<br />
gözetildiginde verilen degerlerin olasi en düsük ihtimallere karsilik geldigi belirtilebilir.<br />
Yukarida verilen haritalar dikkate alindiginda bunlarin halen ülkemizde geçerli<br />
olan ve Bayindirlik ve Iskan Bakanligi Afet Isleri Genel Müdürlügünce en son 1996<br />
70
yilinda yayinlanmis olan <strong>deprem</strong> bölgeleri haritasi ile uyusmadiklari görülmektedir.<br />
Günümüzde imar ve insaat projelerine esas degerlerin bu harita dikkate alinarak seçildigi<br />
gözetilirse 1996 tarihli bu haritanin zaman geçirilmeden degistirilmesi geregi açik olarak<br />
ortaya çikmaktadir.<br />
71
7 SONUÇ ve ÖNERILER<br />
1- Istanbul ve Marmara denizinin jeolojisi ve <strong>deprem</strong>selligine dair veriler gözden<br />
geçirilerek kisaca tanitilmistir.<br />
2- Istanbul için sayisal bir jeoloji haritasi derlenmis, azalim formüllerinde<br />
kullanilan parametreler bu haritanin veri bankasina islenerek CBS içerisinde <strong>deprem</strong><br />
senaryolari için kullanilabilir nitelikte sayisal bir harita olusturulmustur.<br />
3- Istanbul’u etkilemis ve etkilemesi muhtemel <strong>deprem</strong>ler ve bu <strong>deprem</strong>leri<br />
üretebilecek faylar degerlendirilmis, farkli arastiricilar tarafindan ileri sürülen faylar<br />
sayisallastirilmis, böylece CBS içerisinde kullanima uygun bir sayisal fay haritasi<br />
olusturulmustur.<br />
4- Türkiye’de ilk defa tümüyle bilgisayar ortaminda ve CBS içerisinde azalim<br />
formülleri kullanilarak olasi <strong>deprem</strong>lere yönelik ivme ve siddet haritalari üretilmistir.<br />
5- Sistem çalisir hale getirildikten sonra uygulamasi maddeler halinde yazilarla ve<br />
sekillerle basitlestirilerek sunulmus ve CBS programini hiç bilmeyen kisilerin bile kendi<br />
senaryolarini üretebilmeleri saglanmistir.<br />
6- Sistem otomatik ve kolay kullanilir oldugundan kolayca güncellenebilir<br />
niteliktedir. Yeni veriler elde edildikçe sisteme entegre edilebilecektir.<br />
7- Senaryo sonuçlarinin ve kulanim yönteminin bilhassa yerel yönetimlerin imar<br />
ve iskan planlamasinda kullanmasi önerilmektedir. Bu haritalar detay verilerle (örnegin il<br />
ve ilçelerin yerlesime uygunluk çalismalari için yaptirdiklari 1:1.000 ölçekli haritalar,<br />
bunlarla ilgili jeofizik ve sondaj verileri, parsel bazinda zemin etüd verileri vb.) kolay<br />
entegre edilebilir niteliktedirler. Bu veriler kullanildiginda sonuçlar da daha detayli ve<br />
daha güvenilir olacaktir.<br />
8- Bu tür verilerle üretilecek haritalarin ülkemizde halen kullanilmakta olan<br />
<strong>deprem</strong> bölgeleri haritalarinin yerini almasi gerekmektedir.<br />
72
YARARLANILAN KAYNAKLAR<br />
Abdüsselamoglu, M.S. (1963) Istanbul bogazi dogusunda mostra veren<br />
Paleozoyik arazide stratigrafik ve paleontolojik yeni müsahadeler. MTA Dergisi, 60.<br />
Akartuna, M., 1968. Geology of the Armutlu Peninsula (in Turkish). Istanbul<br />
Üniversitesi Fen Fakültesi Monografileri, No. 20, 105s.<br />
Alpar, B., Yaltirak, C., 2000, Tectonic setting of the Eastern Marmara Sea, Nato<br />
Advanced Reseach Seminar, Integration of the Earth Sciences Research on the 1999<br />
Turkish and Greek Earthquakes and Needs for Future Cooperative Research, Abstracts,<br />
9-10.<br />
Ambraseys, N. and Finkel, C., 1991, Long term seismicity of Istanbul and of teh<br />
Marmara Sea region. Terra, 3, 527-539.<br />
Ambraseys, N. and Finkel, C., 1995, The seismicity of Turkey ans Adjacent<br />
Areas: A Historical Review, 1500-1800. Eren Yayinevi, Istanbul, 240s.<br />
Ambrasyes, N., 1997, Development and application of teh strong ground<br />
motions. Deprem Mühendisligi Türk Milli Komitesi Dördüncü Ulusal Deprem<br />
Mühendisligi Konferansi. ODTÜ, 3-21.<br />
Andrussov 1896, Expedition of the R/N Selanik in the Sea of Marmara: Zapiski of<br />
Russian Geographical Society St. Petersburg, 33/2, 53-172.<br />
Ansal, A., 1997, Istanbul için tasarim <strong>deprem</strong> özelliklerinin belirlenmesi. Prof.<br />
Dr. Rifat Yarar Sempozyumu, C.1, Türkiye Deprem Vakfi, 233-244.<br />
Dergisi<br />
I.T.Ü., 48s.<br />
Ansal, A., 1999, Depremlerde yerel zemin davranislari. TÜBITAK Bilim Teknik<br />
Ariç, C. (1955), Haliç-Küçükçekmece gölü bölgesinin jeolojisi, Doktora Tezi,<br />
73
Arioglu,E., Arioglu, B.M., Girgin, C., 2001, Dogu Marmara <strong>deprem</strong>inin yer ivme<br />
degerleri açisindan degerlendirilmesi. Beton Prefabrikasyon, =cak-Nisan 2001, 57-58, 5-<br />
15.<br />
Assereto, R., 1972. Notes on the Anisian biostratigraphy of the Gebze area<br />
(Kocaeli Peninsula, Turkei). Zeitsch. Deutsch. Geol. Gesell., 123: 435-444.<br />
Aydan, Ö., 1997, The seismic characteristics and the occurence pattern of<br />
Turkish earthquakes. Türkiye Deprem Vakfi, TDV/TR 97-007<br />
Bargu, S. ve Sakinç, M., 1989, Izmit Körfezi ile Iznik Gölü arasinda kalan<br />
bölgenin jeolojisi ve yapisal özellikleri. Istanbul Üniv. Müh. Fak.Yerbilimleri Dergisi, 6,<br />
1-2, 45-76 .<br />
Barka, A. A. and Kadinsky-Cade, K., 1988. Strike -slip fault geometry in Turkey<br />
and its influence on earthquake activity. Tectonics, 7: 663-684.<br />
Baykal, F. ve Kaya, O. (1963) Istanbul bölgesinde bulunan Karboniferin genel<br />
stratigrafisi. MTA Dergisi, 61.<br />
Baykal, F., 1943, Sile bölgesinin jeolojisi. I.Ü. Fen Fak. Monografileri, 3, 233s.<br />
Boore, D. M., W. B. Joyner, and T. E. Fumal, 1993,. Estimation of response<br />
spectra and peak accelerations from western North American earthquakes: An interim<br />
report, U.S. Geological Survey Open-File Report 93-509.<br />
Boore, D.M., W.B. Joyner, and T.E. Fumal (1997). Equations for estimating<br />
horizontal response spectra and peak acceleration from western North American<br />
earthquakes: A summary of recent work, Seism. Res. Letters, v. 68, 128–153.<br />
Emre, Ö., Erkal, T., Tchepalyga, A., Kazanci, N., Keçer, M., Ünay, E., 1998,<br />
Dogu Marmara Bölgesi’nin Neojen-Kuvaternerdeki Evrimi, MTA Dergisi, 120, 289-<br />
314.<br />
Erguvanli, K., (1949) Hereke pudingleri ile Gebze taslarinin insaat bakimindan<br />
etüdü ve civarinin jeolojisi. Doktora tezi, ITÜ Insaat Fakültesi, 89s.<br />
74
Erinç, S., 1954, Karadeniz ve çevresinin morfolojik tekamülü ile Pleyistosen<br />
iklim tehavülleri arasindaki münasebet, I. Ü. Cog. Ens. Der., 3, 5-6, s.46-94.<br />
Erinç, S., 1956. Yalova civarinda bahri Pleyistosen depolari ve taraçalari, Türk<br />
Cog. Derg., 15-16, 188-190.<br />
Erol, O., Nuttal, C.P., 1973, Çanakkale yöresinin bazi denizel Kuvaterner<br />
depolari, Cografya Arastirma Dergisi, 5-6, 27-91.<br />
Gedik, I., 1975. Die Conodonten der Trias auf der Kocaeli-Halbinsel (Türkei).<br />
Palaeontographica, 150: 99-160.<br />
Gökasan E., Demirbag, E., Oktay, F.Y., Ecevitoglu, B., Simsek, M., Yüce,H.,<br />
1997., On the origin of the Bosphorus, , Marine Geology, 140, 183-199.<br />
Gökasan, E., Gazioglu, C., Alpar, B., Yücel, Z. Y., Ersoy, S., Gündogüdu, O.,<br />
Yaltirak, C., Tok, B., 2002, Evidence of NW extension of the North Anatolian Fault Zone<br />
in the Marmara Sea: a new interpretation of the Marmara Sea (Izmit) earthquake on 17<br />
August 1999. Geo-Mar Lett., 21: 183–199<br />
Haas, W. (1968) Das Alt-Palaozoikum von Bithynien (Nordwest Turkei). N. Jb.<br />
Geol. Palaont. Abh. 131/2, 60-68.<br />
Hasgür , Z., 1996, Depem risk analizinde kuallanilan azalim iliskileri. Türkiye<br />
Deprem Vakfi, TDV/TR 97-002<br />
Hsu, K.J.,1978. Stratigraphy of the lacustrine sedimentation in the Black Sea.<br />
Ross, D.A. ve Neprochnov, Y.P. (Ed), Initial Reports on the Deep Sea Drilling Project,<br />
42/2, Washington (U.S. Government Printing Office): 509-524.<br />
Kaya, O. (1968), Istanbul bölgesi Karbonifer stratigrafisi. Doktora Tezi, Ege<br />
Üniversitesi Fen Fakültesi, 56s.<br />
Kaya, O. (1973) Paleozoic of Istanbul. Ege Üniversitesi Fen Fakültesi Kitaplar<br />
Serisi No.40, 143s.<br />
75
Kullmann, J. (1973), Goniatite - Coral associations from the Devonian of<br />
Istanbul, Turkey. In, Kaya, O., (eds), Paleozoic of Istanbul; Ege Üniversitesi Fen<br />
Fakültesi Kitaplar serisi No.40, 97p.<br />
Le Pichon, X., Taymaz, T., Sengör, A.M.C., 1999, The Marmara fault and the<br />
future Istanbul earthquake, in: M.Karaca, D.N. Ural (Eds.), Proceedings of ITU-IAHS<br />
International Conference on the Kocaeli Earthquake, 17 August 1999, Istanbul Technical<br />
University Press House, Istanbul, 41-54.<br />
Le Pichon, X., Sengör, A.M.C., Demirbag, E., Rangin, C., Imren, C., Armijo, R.,<br />
Görür, N., Çagatay, N., Mercier de Lepinay, B., Meyer, B., Saatçilar, R., Tok, B., 2001,<br />
The active Main Marmara Fault, Earth and Planetary Secience Letters, 192, 595-616.<br />
Meriç, E., Oktay, F.Y., Sakinç, M., Gülen D., Ediger, V., Meriç, N., Özdogan, M.,<br />
1991 b, Kusdili-Kadiköy-Istanbul) Kuvaternerinin sedimenter jeolojisi ve paleoekolojisi.<br />
CÜ Müh. Fak. Dergisi, Seri A-Yerbilimleri, 8, 1, 84-91.<br />
Meriç, E., Oktay, F.Y., Sakinç, M., Gülen D., Inal, A., 1991 a, Ayamama<br />
(Bakirköy-Istanbul) Kuvaterner istifinin sedimenter jeolojisi ve paleoekolojisi. CÜ Müh.<br />
Fak. Dergisi, Seri A-Yerbilimleri, 8, 1, 93-100.<br />
Okay, A.I. and Tansel, I., 1994. New data on the upper age of the Intra-Pontide<br />
ocean from north of Sarköy (Thrace). Bulletin of the Mineral Research and Exploration,<br />
114, 23-26.<br />
Okay, A.I., Demirbag, E., Kurt, H., Okay, N., Kusçu, I., 1999, An active, deep<br />
marine strike-slip basin along the North Anatolian fault in Turkey, Tectonics, 18 (1),129-<br />
147.<br />
Okay, A.I., Kaslilar-Özcan, A., Imren, C., Boztepe-Güney, A., Demirbag, E.,<br />
Kusçu, I., 2000, Active faults and evolving strike-slip in the Marmara Sea, northwest<br />
Turkey: a multichannel seismic reflection study, Tectonophysics, 321, 189-218.<br />
Okay, A.I., Okay, N., 1998, Dogu Akdeniz’in Tektonigi, Türkiye Denizlerinin ve<br />
Yakin çevresinin Jeolojisi, (Editör N. Görür), Istanbul, 337-387.<br />
76
Oktay, F.Y., Gökasan, E., Sakinç, M., Yaltirak, C., Imran, C., Demirbag, E.,<br />
2002, The effects of the North Anatolian Fault Zone on the latest connection between<br />
Black Sea and Sea of Marmara. Mar. Geol.., 190, 367-382.<br />
Önalan, M. (1982) Pendik bölgesi ile adalarin jeolojisi ve sedimenter özellikleri.<br />
(Doçentlik Tezi), Istanbul Üniversitesi, Yerbilimleri Fakültesi, 155s.<br />
Özer, S., Tansel, I., Meriç, E., 1990, Hereke (Kocaeli) dolayinda Üst Kretase-<br />
Paleosen istifinin biyostratigrafisi (Rudist-Foraminifer). SÜ Müh. Mim. Fak. Derg., 5,<br />
29-40.<br />
Parke, J.T., Minshull, T., Anderson, G., White, R., McKenzie, D., Kusçu, I., Bull,<br />
M., Görür, N., Sengör, A.M.C., 1999, Activa faults in the Sea of Marmara, western<br />
Turkey, imaged by seismic reflection profiles. Terra Nova, 11, 223-227<br />
Parsons, T., Toda, S., Stein, R., Barka, A., Dieterich, J., 2000, Heightened odds<br />
of large earthquakes near Istanbul: an interaction-based probability calculation. Science,<br />
288, 661-665.<br />
Pavoni, N., 1961, Die Nordanatolishe Hozirantal-verschiebung, Geol. Rundsch.,<br />
51, pp.122-139.<br />
Pinar, N., 1943, Marmara Denizi Havzasinin Sismik Jeoloji ve Meteorolojisi, PhD<br />
Thesis, Institut de Physique Generale de l’ Universite d’Istanbul, Kenan Matbaasi,<br />
Istanbul, 64s..<br />
Sakinç M. and Yaltirak, C.,1995. Güney Trakya Sahillerinin Denizel Pleistosen<br />
Çökelleri ve Paleocografyasi . Trakya Havzasi Jeolojisi Sempozyumu, TPAO ve Ozan<br />
Sungurlu Bilim ve Egitim Vakfi, Özler, 38-39.<br />
Sakinç, M., Yaltirak, C., 1997, Trakya’nin güney sahillerinin Pleyistosen<br />
Paleocografyasi ve evrimi, Bull. MTA, 119, 43-62.<br />
Sakinç, M., Yaltirak, C., Oktay, F.Y., 1999. Paleogeographical evolution of the<br />
Thrace Neogene basin and the Tethys-Paratethys relations at northwestern Turkey<br />
(Thrace). Paleos, 153, 17-40.<br />
77
Sayar, C., 1962. New observations in the Paleozoic sequence of the Bosphorus<br />
and adjoining areas, Istanbul, Turkey. Symp. Band. 2. Int. Silur-Bonn-Bruxelles, 1960:<br />
222-223.<br />
Sayar, C., 1979, Istanbul - Pendik kuzeyinde Kayalidere grovaklarinin<br />
biyostratigrafisi ve Brachiopod'lari. ITÜ Maden Fakültesi, Istanbul.<br />
Sayar, C., 1989, Istanbul ve çevresi Neojen çökelleri ve Paratetis içindeki<br />
konumu, I.T.Ü. Maden Fakültesi 35. yil Semp., 29-30 Haziran-1 Temmuz 1989, 250-266.<br />
Seymen, I.,1995, Izmit Körfezi ve çevresinin jeolojisi. Izmit Körfezi Kuvaterner<br />
Istifi (Ed. Meriç, E.), Kocaeli Valiligi Çevre Koruma Vakfi, 1-22.<br />
Sengör, A.M.C. and Yilmaz, Y., 1981. Tethyan evolution of Turkey: A plate<br />
tectonic approach. Tectonophysics, 75, 181-241.<br />
Tchalenko, J.S., 1970, Similarities between shear zones of different magnitudes,<br />
Geol. Soc. Am. Bull., 81, 1625-1640.<br />
Tüysüz O, Barka A, Yigitbas E, 1998, Geology of the Saros Graben: Its<br />
implications on the evolution of the North Anatolian fault in the Ganos-Saros region, NW<br />
Turkey. Tectonophysics 293, 105-126<br />
Wald, D.J., Quitoriano, V., Heaton, T.H., Kanamori, H., 1999, Relationship<br />
between peak ground acceleration, peak ground velocity and Modified Mercalli Intensity<br />
in California. Earthquake Spectra, v. 15/3<br />
Wong, H.K., Lüddman, T., Ulug, A., and Görür, N., 1995. The Sea of Marmara: a<br />
plate boundary sea in a tectonic escape regime, Tectonophysics, 224, 231-250.<br />
Yalçinlar, I. (1956) Istanbul'da bulunan graptolitli Silür sistleri hakkinda not.<br />
Istanbul Üniversitesi Cografya Enstitüsü Dergisi, 4, 157-160.<br />
Yilmaz, B., Oktay, F.Y., 1996, Marmara Denizi Büyükçekmece(Istanbul)-<br />
Marmara Ereglisi(Tekirdag) kiyi kesiminin deniz jeolojisi, Türkiye 11. Petrol Kong. ve<br />
Sergisi, Jeoloji, 103-104.<br />
78
Yilmaz, I., 1977, Sancaktepe granitinin (Kocaeli Yarimadasi) mutlak yasi ve<br />
jenezi. TJK Bülteni, 20, 17-21.<br />
Yurtdas-Özdemir, Ü., 1973. Kocaeli yarimadasi Tepeköy Triyasinin<br />
biyostratigrafi ve makrofaunasi . Maden Tetkik ve Arama Dergisi, 77: 57-98.<br />
79