Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
CİLT: XXI SAYI: 5<br />
a l ı k „<br />
a i i K G i i i k<br />
t*<br />
M<br />
> 'Ol<br />
- • -TT<br />
. • . ' i<br />
ET ve BALIK KURUMU GENEL MÜDÜRLÜĞÜ<br />
EKİM 1973
alık „<br />
allKCİllK<br />
EBK GENEL MÜDÜRLÜĞÜ<br />
BALIKÇILIK MÜESSESESİ<br />
TARAFINDAN İKİ AYDA<br />
BİR YAYINLANIR<br />
CİLT: XXI, SAYI: 5<br />
EKİM 1973<br />
imtiyaz Snlıib::<br />
EBK Genel Miidiirlüğii<br />
<strong>Balık</strong>çılık Müessesesi<br />
Müdürlüğü<br />
Sorumlu Yayın Müdürü<br />
ORHAN KARAATA<br />
Yayın Kurulu<br />
YEZDAN NABEL<br />
NECLÂ GÜRTÜRK<br />
SAtM ONAT<br />
NtHAT UÇAL<br />
rURGUT ÇANKAYA<br />
NERMtN AMTT.<br />
AYHAN ERTEKİN<br />
idare Yeri:<br />
EBK <strong>Balık</strong>çılık Müessesesi<br />
Müdürlüğü<br />
Beşiktaş - istanbul Tel: 46 30 50<br />
iY.zılarda belirtilen görüşler<br />
yazarların kişisel düşünceleridir.<br />
Gönderilen yazılar yayın<br />
kumlumuz tarafından incelenir,<br />
uygun bulunanlar basılır.<br />
Fiatı: 5 TL.<br />
Abone Şartları<br />
Yıllık 30 TL. Harice 60 TL.<br />
İlân Fialları<br />
Pazarlığa tabidir.<br />
Tertip, Dizgi, Baskı ve Cilt<br />
DİLEK MATBAASI — istanbul<br />
Telefon : 26 63 78<br />
GJ ÜRÜNLERİNİN BESLENMEMEDEKİ ÖNEMİ<br />
BALIK ÜRETİMİ TARİHÇESİ<br />
İÇİNDEKİLER<br />
Kimyager Hikmet AKGÜNEŞ 1<br />
Veteriner Hekim Sevinç TÜRKER 4<br />
ALABALIKLARIN BESLENMESİ ÜZERİNDE BİLGİLER (I)<br />
ELLE KULLANILAN SERPME AĞLARI (III)<br />
Doç. Kâmil DOĞAN 13<br />
Doç. Dr. Tekin MENGİ 19<br />
İÇ SULARIMIZIN TURİZMDEKİ ÖNEMİ VE DÖRT BÖLGE ...<br />
ECHINODERMA (Derisi Dikenliler: 9)<br />
SU ÜRÜNLERİ TÜZÜĞÜ (II)<br />
KÜÇÜK ANSİKLOPEDİ<br />
HASEPLER<br />
KAPAK RESMİ:<br />
İbrahim BİLGE 25<br />
Em. Koramiral Şeref KARAPINAR 33<br />
<strong>Balık</strong> ve <strong>Balık</strong>çılık 36<br />
Nihat UÇAL 41<br />
<strong>Balık</strong> ve <strong>Balık</strong>çılık 43<br />
50 nci Yılını kutladığımız Cumhuriyetimizin kurucusu<br />
M. Kemal ATATÜRK<br />
B.T. 26/10/1973
Su Ürünlerinin ev<br />
Beslenmemizdeki Önemi<br />
İnsan beslenmesinde gerekli olan besin<br />
maddelerinden özellikle üç grup besin<br />
maddesi; proteinler, yağlar ve karbonhidratlardan,<br />
yağlar gerek hayvansal ve<br />
gerekse bitkisel men'şeli olarak alınmaktadır.<br />
Karbon hidratlar esasen bitkisel<br />
men'şeli olarak temin edilmektedir. Fakat<br />
proteinler, bilhassa gelişme çağındaki<br />
bireyler için düşünürsek, bitkisel orijinli<br />
besin maddelerinden az, olmak üzere<br />
genellikle hayvansal menşeli gıdalardan<br />
alınırlar. İnsan bireylerinin gelişmesi ve<br />
hayatını normal olarak sürdürebilmesi, bir<br />
bakıma dengeli beslenmesine de bağlıdır.<br />
Et ve balık bu arada protein bakımından<br />
birbirini tanpone eden besin maddeleridir.<br />
<strong>Balık</strong>lar, bileşimlerindeki protein bakımından<br />
etin yerini tutabildikleri gibi vücudumuzda<br />
ürik asit birikmesine sebep olmamaları<br />
dolayısiyle de, etlerden üstün vasıftadırlar.<br />
Genel olarak balık etleri, özellikle<br />
beyaz etli balıklar, nukleo-proteinleri, sığır<br />
ve koyun gibi kara hayvanları etlerine göre,<br />
daha az nisbetde ihtiva ederler. Dolayısiyle<br />
nukleo- proteinlerin vücutdaki nihayî bozünma<br />
ürünlerinden bulunan ürik asit, balıkla<br />
beslenmede daha az teşekkül eder ve<br />
itrahı daha kolay olur.<br />
Başlıca balıklar ortalama bir hesapla<br />
cinslerine, yaş ve cinsi olgunluk devrelerine,<br />
mevsimlere bağlı olarak % 16-20 protein,<br />
% 3-25 yağ ihtiva ederler. Bundan ayrı<br />
olarak, yağda çözünen vitaminlerden A<br />
ve D grubu vitaminlerle E grubu vitaminleri<br />
ve suda çözünen vitaminlerden B grubu<br />
vitaminleri vb. vitaminleri, anorganik tuzları,<br />
lesitin ile fosfor ve iodun organik bi<br />
leşiklerini de ihtiva ettikleri, özellikle sayılmağa<br />
değer. <strong>Balık</strong>la yapılan yemeklerin<br />
suları, proteinleri, hidrolizat ürünleri ve<br />
küçük moleküllü proteinler ile pepton ve<br />
peptidler ve amino asitler, suda çözünen<br />
vitaminler ve mineral tuzlar bakımından<br />
beslenme için özellik arzeder.<br />
o<br />
}*<br />
Hikmet AKGÜNEŞ<br />
Kimyager<br />
S.S.K. Paşabahçe Hastahanesi<br />
Bio-Kimya Mütehassısı<br />
<strong>Balık</strong>ların hazmolına kabiliyetleri cinslerine<br />
göre değiştiği gibi yağlılık derecesi<br />
ile de ilgilidir.<br />
Beyaz etli ve yağsız balıklar daha kolay<br />
ve tam hazmedilirler. Yağlı balıkların<br />
ise hazmı daha güçtür. Sindirim organı hasass<br />
olan insanların dahi rahatlıkla yiyebilecekleri<br />
makbul balıklar bilhassa Dil balığı,<br />
Pisi balığı, Mezgit, Gelincik, Kalkan,<br />
Gümüş, Kaya, Lüfer ve Barbunya hatta Kefal<br />
gibi beyaz etli deniz balıkları ile Alabalık<br />
ve Turna balığıdır.<br />
Balığın esas önemi ihtiva ettiği protein<br />
bakımından, bugün dünyada mııhim bir<br />
problem sayılan açlıkla savaşda, protein temini<br />
imkânı açısından mütalea edilmektedir.<br />
Yurdumuzda da su ürünlerinin ekonomisi<br />
bakımından, kasaplık hayvan etleri ile<br />
balığın arz kapasitesi taleple ters orantılı<br />
düşmektedir. Ortalama bir hesapla yılda<br />
su ürünlerinden 14000-20000 ton safi protein<br />
sağlanmaktadır. Bu ise kesilen kasaplık<br />
hayvanlardan üretilen proteinin yarısından<br />
fazladır. Demek oluyor ki, su ürünleri<br />
ile yurdumuzda alınan protein hiç de küçümsenemiyecek<br />
bir orandadır. Diğer tarafdan<br />
ucuz protein temini bakımından kasaplık<br />
hayvan etleri ile mukayese edilemez.<br />
<strong>Balık</strong> fiatları bu açıdan mütalea edilirse<br />
ucuzdur. Halen İstanbul piyasasında 1<br />
Kg. Hamsinin perakende satış fiatı 1-5 TL.<br />
iken 1 Kg. Sığır veya Koyun etinin fiatı 22-<br />
23 TL. dır. Bu misalimizle, ev ekonomisi bakımından<br />
balığın önemi halk beslenmesinde<br />
bariz olarak gözükmektedir.<br />
Ancak yurdumuzda balıkla yapılacak<br />
yemeklerden çok azı tanınmakda olup çe-<br />
1
şitİerîni arttırma yanında, konserve yenebilir<br />
çeşnilerde İmal ve tanıtılmasının da<br />
faydaları inkâr edilemez. Aksi halde balığa<br />
talebin azalması halinde protein temini<br />
için kasaplık hayvan etlerine talep daha da<br />
artacak bunun ise Yurdumuzda karşılanamaması<br />
sebebiyle kasaplık hayvan etlerinin<br />
fiatları devamlı olarak artacak ve olumlu<br />
sonuç alınaınıyacakdır. Bu sebepten et<br />
ve balık birbirini tampone eden iki esas<br />
hayvani protein kaynağı olarak kalmaktadır.<br />
Her ne kadar yurdumuzda hayvani protein<br />
açığının kapatılmasında kanatl kümes<br />
hayvanlarının seri halinde yetiştirilmesi teammüm<br />
etmişse de perakende Kg. fiatı<br />
18-22 TL. arasında değişmektedir.<br />
Yukarıda da bahsedildiği gibi, balık ve<br />
balıkla yapılan yemekler, yurdumuzda çoğunlukla<br />
az tanınmaktadır. Karadeniz sahilleri<br />
halkının rivayete göre hamsi ile<br />
kırk çeşit yemek hazırlamaları keyfiyeti sadece<br />
bölgeseldir.<br />
Burada, yakın tarihimize ait balık pişirme<br />
merak ve mahareti ile ilgili olarak<br />
şu vak'ayı da anlatmadan geçemiyeceğim:<br />
Sefirlerin aşçıları ile boy ölçüşmeye<br />
davet olunan, Kamil paşanın aşçıbaşısı,<br />
büyükçe bir balığın, bütün olarak (kesmeksizin)<br />
uzunluğuna üçde birini haşlama,<br />
ikinci üçde birini pilaki ve sonuncu kısmını<br />
da kızartma yapmış, büyük bir kayık tabağa<br />
yerleştirip ziyafet sofrasına getirmiş ve<br />
demiş ki:<br />
Yemeğe başlamadan evvel lütfen muayene<br />
ediniz. <strong>Balık</strong> bütündür.<br />
Balığın bütün ve gövdesinin üç muhtelif<br />
şekilde pişirilmiş olduğunu görüp tesbit<br />
eden sefirler lezzetine de hayran oldukdan<br />
sonra Kamil paşayı tebrik ve bahsi kazandığını<br />
teslim etmişlerdir.<br />
Yurdumuzda sahil halkı az çok balık<br />
ve deniz ürünleri nimetlerinden asırlar boyu<br />
kendi çapında nasibini almıştır. Fakat<br />
yurdun iç kısımlarında yaşayan halka, bugünkü<br />
modern teknolojinin bahşettiği imkânlarla,<br />
balığı tanıtmak ve yedirmek şartdır.<br />
Özellikle taze ve donmuş balığın soğuk<br />
zinciri ve donmuş zincirin tesisi ve işletilmesi<br />
suretiyle müstehlik kitlelere balığın<br />
ulaştırılması yanında konserve sanayiinin<br />
mevcut teknik, ticari ve hukuki problem-<br />
lerinin imkânlarımız nisbetinde halli suretiyle,<br />
et ve balık konpensasyonunun sağlanması,<br />
bu konuda seçilecek ideal yoldur.<br />
İç sular balıkçılığının geliştirilmesi bu arada<br />
zikre değer.<br />
Tarihde, Roma İmparatorluğunun bilhassa<br />
inhitat devrinde çok ve iyi yemek<br />
merakı moda olmuştu. Açıkçası Romalı<br />
asiller ve kısmen halk oburlukları ile meşhurdur.<br />
Juvenal'in kaydettiğine göre Roma<br />
İmparatoru Doınitian lezzetli yemek icadı<br />
ile yakından ilgili idi, kalkan balığının üzerine<br />
konulmasını düşündüğü bir salça terkibini<br />
müzakere için gece vakti Senatoyu<br />
içtimaa çağırması ile meşhurdur. Sabaha<br />
kadar devam eden müzakereler sonunda<br />
kalkan balığı için sebzeli salça uygun görülmüşdür.<br />
Eski devirlerin en maruf yemek kitabını<br />
yazmış olan Apicius, sadece deniz kadayıfının<br />
pişirme usullerini öğrenmek gayesiyle,<br />
o devirde Afrika'ya seyahat etmişdir.<br />
<strong>Balık</strong>ların pişirme ve hazırlama usulleri<br />
hakkında Seneca'nın kitabında da etraflı<br />
bilgi vardır.<br />
Hippokrata göre (M.Ö. 460-337), balıklar<br />
hafif gıda maddelerindendir. Hassas<br />
bünveii insanlar için deniz balıkları, tatlısu<br />
balıklarından daha hafif ve iyidir.<br />
Sağlıklı yaşamak yukarıda da ifade ettiğimiz<br />
gibi öncelikle, dengeli beslenmemize<br />
bağlıdır. Bu arada Yurdumuzda sahil<br />
halkı arasında mevcut bir kanate göre mide<br />
ülserierirıin dahi, Lipsoz balığının pişirilerek<br />
su ile sübye haline getirilmiş eti veya<br />
benzeri iskorpit balığı çorbaları ile şifa bulacağı<br />
inancı hakimdir ve buna ait hikâyeyeler<br />
anlatılır. Buna ne derece inanmak<br />
caizdir Bu ayrı bir konudur. Kanımca,<br />
inanmak ve psiko-somatik etkenler de bu<br />
tarz rehabilitasyonda müessir olsa gerekdir.<br />
Misallerle daha da uzatılabilecek olan,<br />
bu özet tarihli ve mahalli bilgiden sonra<br />
yurdumuzun gerçeklerine dönelim ve Milli<br />
<strong>Balık</strong> servetimizden layıkı ile istifade çarelerini<br />
planlayalım. Burada memnuniyetle<br />
şunu da ifade etmek isterim ki, her geçen<br />
gün yurdumuzda düne göre bir ilerlemeye<br />
şahit olmaktayız.
BİLÛMUM BANKA MUAMELELERİ İÇİN<br />
TÜRKİYE t BANKASI<br />
hizmetinizdedir<br />
Umum Müdürlük - Ultıs Meydanı (Ankara)<br />
CARİ HESAPLAR • HAVALE • TİCARİ SENETLER • KREDİ MEKTUPLARI<br />
• KEFALET MEKTUPLARI • DÖVİZ ALIM VE SATIMI • SEYAHAT<br />
ÇEKLERİ • İTHALÂT AKREDİTİFLERİ • KİRALIK KASALAR • v. s.<br />
DÜNYANIN HER TARAFINDA MUHABİRLERİ VARDIR<br />
EBK 1973/44
B A L I K Ü R E T İ M İ<br />
- ^ T A R İ H Ç E S İ = -<br />
Barutun ve matbanın keşfiyle medeniyete<br />
büyük ölçüde hizmet etmiş olan Çin'liler<br />
tabiatın korunmasında da öncü olmuşlardır.<br />
Çin'liler balıkların üretimi konusundaki<br />
metodlarıyla dikkati çekmişlerfr.<br />
FO-HIS M.ö. 2100 yılında yazılan eserinde<br />
balık yavrularının ne zaman çıkacağı<br />
ve balıkların ne zaman yumurta bırakacağını<br />
belirten kanundan bahsedmektedir.<br />
Ayrıca DNHALDE'nin 1735 yılında neşredilen<br />
Çin imparatorluğu tarihinde Çin'lilerin<br />
balık üretimi (pisikültür) çalışmalarından<br />
bahsedilmektedir.<br />
FANAİ (M.Ö. 475) yılında yazdığı risalede<br />
sazan kültüründen, HERODUS (M.Ö.<br />
450) nin kıyılarında TİLAPİA yetiştirdiklerinden<br />
bahsetmektedir.<br />
Eski Yunanlılarda balık ve su hayvanlarının<br />
yaşantıları hakkında oldukça bilgiye<br />
sahiptiler. FİLİNY'nin eserlerinde Romalıların<br />
havuzlarda balık, midye istiridye ve<br />
İstakoz yetiştirdiklerinden bahsedilmiştir.<br />
<strong>Balık</strong> üretimi orta çağda tüm Avrupa'da<br />
yayılmaya başlamıştır. Bunların merkezini<br />
manastırlar teşkil etmekteydi. Hemen<br />
her manastırda balık havuz ve göl<br />
etleri bulmak mümkündü.<br />
Avrupa'da orta çağda balık üretim istasyonlarının<br />
miktarı bugünkünden daha<br />
da fazla olması, o çağda bu mevzuun daha<br />
çok önem taşıdığını göstermektedir. Büyük<br />
KARL'ın nizamnamelerinde balık çiftliği<br />
ve havuzlarının önemi üzerinde durulduğu<br />
görülmektedir. Bu nizamnameye göre<br />
(bütün memurlar, memleketin tarım kalitesi<br />
ve balık havuzları üzerinde hassasiyetle<br />
eğilmelidirler. Bunlar nerelerde imkân<br />
dahilinde ise oralarda çoğaltılmalıdırlar.)<br />
1350-1500 yıllarında balık havuzları<br />
inşaatı en yüksek seviyeye erişmiştir. Bu<br />
dönemde tahıl fiatları düşerken et fiatları<br />
Sevinç TÜRKER<br />
Veteriner Hekim<br />
E.B.K. İşletmeler Müdürlüğü<br />
2-3 misli bir artış göstermiştir. 16. yüzyıl<br />
da nüfusun artışı ile tahıl fiatlarında bir<br />
yükselme görüldü, buna muvazi olarak balık<br />
fiatlarının artmayışı balık yetiştiriciliğini<br />
cazip hale getirmedi 1880 senelerinde<br />
deniz aşırı ülkelerden Avrupa'ya tahıl ithali<br />
tarım ürünlerinin ucuzlamasına sebep<br />
oldu bu arada endüstrinin Avrupa'da gelişmesi,<br />
artan halk yığınları hayvansal protein<br />
ihtiyacını oldukça artırdı. Daha önce terk<br />
edilen balık havuzları artan balık eti önemi<br />
karşısında tekrar işletmeye konuldu. Ve<br />
bilhassa tarımı elverişli olmayan yerlerde.<br />
1950 den sonra Avrupada kültür balıkçılığı<br />
daha da önemli kazanmış ve büyük<br />
bir hamleye girişilmiştir. Bugün hektara<br />
300 Kg. sazan elde edilmektedir. Bu<br />
miktar göllerde 10-20 Kg./Ha hesaplanmaktadır.<br />
Bu miktar bir sahada besleme ile<br />
elde edilen balık prodüktionudur.<br />
Üretim kadar tüketim de önem taşımaktadır.<br />
Üretimin çok artmasına rağmen<br />
ihtiyaca cevap verecek durumda değildir.<br />
Bugün Almanya'da tüketilen sazanın 12 si<br />
ithal edilmektedir. Küçük bir devlet olan<br />
Danimarka'da 250 ala balık üretim istasyonu<br />
mevcut olup, Amerika'ya ihracaatta bulunmaktadır.<br />
Pisikültürün ekonomik önemi: Avlanmak<br />
sureti ile deniz göl ve nehirlerden elde<br />
edilen balıklarla, plân çerçevesi içinde<br />
yetiştirilen ve evcil hale getirilen balık<br />
çiftlikleri ürününü mukayese etmek haksızlık<br />
olur. Nasıl ki av hayvanları insan<br />
beslenmesinde önemini kaybetmişse, bu<br />
durum balık avcılığında da böyledir. Tabiatta<br />
yaban olarak bulunan balıklar suların
pislenmesi ve diğer son devrede de zararlı<br />
etkenler nedeni ile miktar olarak günden<br />
güne azalmaktadır. Ve bilhassa sazan<br />
ala balıkta pislkültürde gaye sadece balık<br />
noksanlığını gidermek değil aynı zamanda<br />
verimi de artırmaktadır.<br />
Sun'i balık üretimi diğer tarım ürünleri<br />
ile de kıyaslandığında durumu sonlarda<br />
olmak aksine en önlerdedir. Ayrıca en<br />
güzeli balıkçılık işletmelerinin tarıma hiç<br />
elverişli olmayan yerlerde uygulanmasıdır.<br />
Sun'i balık üretiminde, balıkçılık ilmi<br />
esaslarının anlamı:<br />
<strong>Balık</strong> üretim hedefi yüksek değerde<br />
çok sayıda balık elde etmektir. <strong>Balık</strong> eti<br />
prodüktionu için ilmi esas, beslenme fizyolojisidir.<br />
Bu, ilk önce havuz balıklarının<br />
metabolizma fizyolojisini ve bilhassa soğuk<br />
kanlı hayvanlardan olan balığın bu yöndeki<br />
faaliyetinin tanınmasıdır ki balık etinin<br />
elde edilmesi buna önemli derecede<br />
bağlıdır. Bu faaliyetler bir çok noktada aynı<br />
meselelerde sıcak kanlı hayvanlardan<br />
ayrıtor. Havuz balıklarının, tabii beslenme<br />
veya fizyolojik maksatlara uygun sun'i<br />
yemle beslenmesi ile, metaoblizma faaliyetlerinin<br />
talebinin giderilmesi sorunu da<br />
oldukça önemlidir. Besin ve beslenme çok<br />
geniş bir çerçeve içinde mütalâa edilmeye<br />
mecburdur.<br />
Diğer bakımdan balık etinin elde edilmesi<br />
bununla ilgili olarak tabii, balık gıdasının<br />
ölde edilmesi, bir bitkisel fizyolojik<br />
problemdir. Örneğin Avrupada geniş tatbikatı<br />
olan sazan yetiştiriciliği, bu balığın<br />
önemli tabii beslenme olanağına sahip<br />
olmasına bağlıdır.<br />
Sun'i balık üretimi:<br />
Sun'i balık üretimi denilince üç şey<br />
akla gelir:<br />
1 — Gelişme (ergin) balıklardan, yumurta<br />
ve spermanın sun'i olarak elde edilmesi.<br />
2 — <strong>Balık</strong> yumurtalarının sun'i döllenmesi.<br />
3 — Döllenmiş yumurtalardan sun'i<br />
olarak yavrunun çıkarılması.<br />
Bu türlü bir sun'i balık üretimini ilk defa<br />
1765 de STEPHAN LUDVVİG JAKOBİ<br />
(1711. 1784) Hannover mağazin adh gazetede<br />
yayınlamıştır. Fakat detaylı bir şekilde<br />
halka duyuruluşu Parisli Prof. COSTE'ln<br />
1850 yılında yayınladığı Fransa ve Almanya'da<br />
pratik Alabalık yetiştiriciliği adlı eseriyle<br />
olmuştur.<br />
Bugün dünyada pisikültürü (sun'i üretimi)<br />
yapılan balıkların başlıcalarını sıralıyacak<br />
olursak.<br />
1 — Alabalık, 2 — Sazan, 3 — Yılanbalığı,<br />
4 — Taran, 5 — Sarıbalık, 6 — Tahta<br />
balığı, 7 — Tatlısu Kefalı, 8 — Tatlısu levreği,<br />
9 — Turna, 10 — Yayın'dır. Bunlardan<br />
üzerinde en çok durulan ve işletmeleri fazla<br />
olanları:<br />
1 — Alabalık<br />
2 — Sazan<br />
3 — Yılan balığı yetiştiriciliğid'iı*,<br />
Pisikültür çalışmalarına esas teşkil etmeleri<br />
bakımından biz sadece alabalık ve<br />
Sazan yetiştiriciliğniden bahsedeceğiz, bunların<br />
üretim ımetodları üzerinde duracağız.<br />
Alabalık sun'i üretimi:<br />
Tatlı su balığı sayılan alabalık, doğal<br />
olarak dünyamızın kuzey bölgesini kendine<br />
vatan olarak seçmiş ve Avrupa, Asya, Kuzey<br />
Amerika'da bulunur. Fakat bugün İnsan<br />
kanalıyla Afrika, Yeni Zelanda, Avustralya'ya<br />
da götürülmüştür. Gezici (Anadrom, denizde<br />
yaşayıp, tatlısuda yumurta bırakan<br />
balıklar) bir balık olan alabalık dünyadan<br />
buzulların çekilmesiyle tatlı suya adapte<br />
olmuştur.<br />
Alabalık Salmonidea familyasındandır.<br />
Dikkati çeken özelliği yağ yüzgeçinin<br />
olmasıdır. Yağ yuzgeçi sırt ve kuyruk yüzgeçi<br />
arasında bulunur.<br />
Familya: Salmonidea<br />
Famelyaaltı: A — Salmoniea<br />
B — Coregoninea<br />
C — Thymallinea<br />
A — Salmoninea<br />
Cins:<br />
1 — Salmo Salar (Atlantik salmonu)<br />
Atlantischer Lacha<br />
2 — Salmo gairdneri (Regenbogenforelle)<br />
3 — Salmo trutta<br />
5
4 — Salve llnus<br />
5 — Salmo trutta<br />
Cinsalti:<br />
a — Calmı trutta trutta (denizalasi)<br />
b — Salmo trutta lacustric (gölalası)<br />
c — Salmo trutta fario (derealasi)<br />
g — Salvelinus<br />
Cinsalti:<br />
a — Salalpinus<br />
b — Salv fontlnalis<br />
c — Salnamaycush<br />
ç — Oncorhynchus (pasifik Salmonu)<br />
d — Huco (Huchen)<br />
Cinsalti:<br />
a — Huno Hucho<br />
b — Huco Taimen<br />
c — Brachymystax Lenoh.<br />
^Unlardan üçünün sun'i üretimi tanınmıştır.'<br />
1 — Salmo truttal. Ders alasa)ı<br />
2 — Salvelinus fontinalis (lekeli alabalık)<br />
3 — Salmo gaineri irideus (gök kuşağı)<br />
alası.<br />
1 — Salmo truttal. Vatanı Avrupadır.<br />
Amenkaya Avrupadan götürülmüştür.<br />
2,5 - 6 Kg. ağırlık kazanabilir, Insekten<br />
Crustacca'lar Würmern (solcanlar) şayet<br />
büyükse küçük balıklarla beslenir. Yumurta<br />
ve spermalarını sonbahar veya kış başlangıcında<br />
bırakır.<br />
2 — Salvelinus fontinalis: Lekeli alabalık<br />
ismiyle tanınır. Sırt kısmı koyu yeşil<br />
leke veya çizgiler halindedir, (açık zemin<br />
üzerinde) Erkeğinde karın boyunca kırmızı<br />
bir çizgi vardır. Tabii olarak sonbaharda<br />
yumurta bırakır. 4 Kg. ağırlığında ve 50 cm.<br />
uzunluğa erişebilir. Sünni olarak Salmo<br />
gardneri irideus kadar süratli gelişebilir.<br />
3 — Salma gaidneri irideus: Vatanı<br />
Kaliforniya ve Amerikanın kuzey bölgesidir.<br />
Buradan insan kanalıyla Avrupa, Afrika,<br />
Yeni Zelanda, Avustralya'ya yayılmıştır.<br />
Bundan tür üretilmiştir. Vücudu kısa ve kalındır.<br />
Erkek dişiye nazaran daha uzundur.<br />
Rengi cinsiyet ve suyun kalitesine göre<br />
farklılık gösterir. Üst kısmı mavimtrak, yani<br />
gümüşi renkte, sırt kısmı ve yan kısımları<br />
gelişigüzel çok sayıda koyu lekelerle<br />
6<br />
kaplıdır. Yan kısmında kırmızı çizgi ve kırmızı<br />
leke bulunur karın kısmı tamamen<br />
renksizdir. İlkbaharın başlangıcında yumurta<br />
ve sperma bırakır. Fakat öyle tür üretilmiştirki,<br />
Ağustos ve Eylül'de yumurta bırakmaktadır.<br />
gök kuşağı alası dere alası ve<br />
lekeli alaya kıyasla çok süratli gelişir.<br />
Pisikültürde kullanılan Salmon türleri<br />
içinde en önemlisi gök kuşağı alasıdır. (Salmo<br />
gaidneri irideus) çok az bir su cereyanı<br />
ve 6-7 mg./1.02, bir küçük ortamda çok<br />
miktarda Salmı irideus yetiştirmek mümkündür.<br />
Bu tür aynı zamanda sunni beslenmeye<br />
en kolay alışan ve bunu değerlendiren<br />
bir türdür. Normal olarak 10-15 C° sularda<br />
yaşarsa da 20C° - 30C° da (Schaperclaus)<br />
yaşıyabilmektedir.<br />
Alabalığın dcğal yumurta bırakması:<br />
Bu dönemde dere alabalıkları suyun<br />
akıntı istikametinin tersine doğru hareket<br />
ederler. Salmo gaidneri yumurta bırakmak<br />
için derin düz ve çakıllı yerleri seçer. Dişi<br />
balıklar kuyruklarını yere temas ettirerek<br />
şiddetli olarak hareket eder ve bir çukur<br />
kazarak erkek balık dişisinin bu hareketi<br />
esnasında yanında bekler, başka erkeklerin<br />
gelmesini önler. Çukur kazılmasında hiçbir<br />
yardımı olmaz. Devamlı olarak dişisinin<br />
etrafında yüzer, sevgi oyunlarında bulunur,<br />
ağzıyla yan çizgiyi okşar ve şiddetli<br />
titreme hareketi gösterir. Dişisinin yumurta<br />
koymak için kazdığı çukur 8-10 cm. derin<br />
30 cm. çapındadır. Daima balığın kendi vücudundan<br />
küçüktür. Dişi balık çukur üzerinde<br />
kafası yukarıya, kuyruğu aşağıya olmak<br />
üzere durur. Erkek hemen dişinin yanında<br />
yer alır. Yumurta ve spermalarını bırakacakları<br />
esnada her ikisi de hafif titreyip<br />
ağızlarını açarlar. Yumurta ve spermayı<br />
bırakan balıklar çukuru terkeder yumurtaları<br />
15-20 saniye serbest bırakırlar. Sonra<br />
dişi akıntıya doğru hareket ederek yumurtaların<br />
üstünü örtmeğe başlar. Yumurtalar<br />
üzerinde bir tepecik teşekkül edene<br />
kadar faaliyetine devam eder. Bu işlem<br />
40 ile 60 dakika sürer, sonra tekrar bir çukur<br />
kazar, bu işleme yine aynı şekilde devam<br />
eder. Yumurtalar inkişaf ederken erkek<br />
balık etrafında dolanır ve onları korur.
Sevgi oyunu, çukurun kazılması ve yumurtaların<br />
döllenmesi işlemi bir gün içinde<br />
veya bir haftada tamamlanır. Bu esnada iki<br />
yaşındaki bir balık 150-200, üç yaşındaki<br />
350-500, daha yaşlıları 500-2500 yumurta<br />
bırakırlar.<br />
Yumurtalar 90-120 gün içinde gelişir<br />
ve larvalar meydana çıkar. Bütün alabalık<br />
yumurtaları doğal olarak ta çakıllı, zemin<br />
üzerinde ışıktan ve tabii afetten korunacak<br />
şekilde suyun bol akıntılı yerinde bulunur.<br />
Alabalığın yaşantısına tesir eden dış<br />
faktörler:<br />
Alabalığın büyümesi suyun ısısına, oksijen<br />
miktarına, gıda durumunu ve suyun<br />
alkolik olmasına bağlıdır.<br />
PINKER'e göre alabalıklar alkalik sularda<br />
asitlere nazaran daha iyi bir gelişme<br />
göstermektedir ve bu sulardan daha çok<br />
yaşama imkânına sahiptir. Şayet suyun aktığı<br />
toprak alkalik ise suda alkalik olur. Böyle<br />
sularda alabalık çok daha iyi gelişir.<br />
Su ısısı:<br />
Alabalık yetiştiriciliğinde başarısızlığın<br />
en önemli sebebi yaşama kabiliyeti ile<br />
su ısısı arasındaki münasebetin bilinmemesidir.<br />
En iyi alabalık avcısı avını en çok<br />
çağlıyanlarda büyük taşlar arasında ve<br />
akıntı yerlerinde olduğunu bilir çağlıyanlarda<br />
büyük basınçla düşen su geniş çukurlar<br />
meydana getirir. Buralar daha soğuktur aynı<br />
zamanda oksijen bakımından zengindir.<br />
Aynı suda farklı iki ısının bulunması iki ayrı<br />
alabalık türünün mevcudiyetine sebeb<br />
olur ki, birisi soğuk suyu sever nehrin üst<br />
kısımlarında barınır diğeri daha sıcağa tahammül<br />
eder aşağılarda bulunur. Dere alası<br />
için su hiç bir zaman 20 C° yı geçmemelidir.<br />
Gökkuşağı alabalığı (Salmo Gaidneririrideüs)<br />
24 C° yaşama imkânına sahiptir.<br />
Salmo gaidneri irideüs için öldürücü<br />
derece 30 C° dir. <strong>Balık</strong>lar soğuk kanlı hayvanlar<br />
olup çevresine göre metobolizme faaliyetleri<br />
azalır veya çoğalır.<br />
Suyun oksijen miktarı:<br />
Alabalık suları yeteri kadar erinmiş<br />
halde oksijen ihtiva etmek mecburiyetin-<br />
dedir. Bunlar oksijen azlığına karşı oldukça<br />
hassastırlar.<br />
Sulardaki oksijen miktarı, suyun hava<br />
ile tamasında (hızlı akan) sularda, çağlayanlarda<br />
su derecesinin azlığında artar.<br />
Buna su bitkileri, su organizmaları da yardımcı<br />
olur. Su faunası ve florası arasında<br />
biyolojik bir münasebet mevcuttur. <strong>Balık</strong>lar<br />
02 alırlar, Co2 verirler. Bu yeşil bitkilerin<br />
asimilasyonu için mecburidir.<br />
Tabii gıda ve beslenme:<br />
<strong>Balık</strong>larda memeli hayvanlar gibi çok<br />
taraflı beslenme arzusuna sahiptirler. Onların<br />
da su minaral madde yağ, karbonhidrat,<br />
protein, vitamine ihtiyaçları vardır. Su<br />
bir balığ'n % 75 vücut ağırlığını teşkil<br />
eder.<br />
Ca ve phospor kemik ve kanların mineral<br />
maddesini teşkil eder. Phospor ve<br />
demir kan renkli maddesi Hemoğlehon için<br />
önemlidir.<br />
Karbonhidrat ve yağ enerji için balıklara<br />
mutlak lüzumludurlar. Protein vücudun<br />
inşa elementidir. Vitaminler memeli hayvanlarda<br />
olduğu gibi hayati öneme hayizdir.<br />
Köpek, yılan ve dil balığının aksine ki<br />
bunlar koklama duyusu ile gıdalarını ararlar,<br />
alabalık gıdasını gözüyle arar. Alabalık<br />
hemen hemen gündüz veya ay ışığında<br />
avına çıkar.<br />
Önemli insekten ki bunlar alabalık sularında<br />
bol bulunur. (Trichopteren, Ephemriden,<br />
Plecopteren, Sialis, Luterie alabalığın<br />
önemli besinidir. Aalabalık yetişkin insekten'leri<br />
yediği gibi bunların larvalarını<br />
da yer. Ayrıca küçük balıklar su yüzüne yakın<br />
böcekler Crustacea'lar, solcanlar<br />
(Wurm) alabalık besinlerindendir. Balığın<br />
gelişmesi tamamen beslenme imkânına<br />
bağlanır.<br />
Gelişmiş alabalıklar ve yumurta sağımı:<br />
Damızlık alabalıklar ya yabandan yakalanarak<br />
gelişmesini tamamlaması için havuzlarda<br />
muhafaza edilir, veyahutta sırf bu<br />
maksat için havuzlarda yetiştirilir. Fakat<br />
nadir olarak her özel işletmede yaban alabalığı<br />
damızlık olarak kullanılır. Yumurta<br />
bırakma zamanı bazı tabii ve sun'i faktör-<br />
7
lerin etkisi altındadır. (Meselâ; alabalığın<br />
türüne, suyun durumuna, ısısına ve gıda<br />
durumuna) beslenme etkisi altında olgunlaşma<br />
gecikebilir.<br />
Damızlık olarak kullanılacak balıklarda<br />
şu vasıfları aramak gerekir.<br />
1 — Büyüme ve verilen besini değerlendirme<br />
bakımından genetik kabiliyeti üstün<br />
balıkları,<br />
2 — Konstitusyon, vücut şekli ve mukavemeti<br />
üstün olanları,<br />
3 — İyi bir nesilden gelmiş olanları<br />
(daha önceki yetiştirilen nesilden olmaları),<br />
4 — Renk durumuna dikkati alınarak<br />
uygun olanları,<br />
5 — Verimlilik ve yumurta bırakma<br />
zamanına göre (devamlı olarak geç yumurta<br />
bırakanlar tercih edilir. Üstün vasıfları<br />
seçmelidir.<br />
Bugün Amerikada;<br />
a — Hastalığa mukavim,<br />
b — İyi gelişebilen,<br />
c — Büyük yumurta veren,<br />
d — Canlı kalma kabiliyeti fazla yumurta,<br />
e — İyi yumurta verebilen,<br />
g — 2-3 yıl içinde olgunlaşabilen,<br />
f — Tabii, sulara çok iyi intibak edebilen<br />
bir balık nesli üretilmesine çalışılmaktadır.<br />
Yumurta ve sperma bırakma zamanında<br />
erkek ve dişi birbirlerinden ayrılarak ayrı<br />
havuzlara veya ayrı bölümlere konur. Yumurta<br />
bırakma dönemine giren balıklar<br />
morfholojik değişiklikler gösterirler. Mesela<br />
Regenbogenfırelle gökkuşağı alabalığı<br />
erkek yan çizgi üzerinde oldukça canlı bir<br />
kırınızı çizgi mevcuttur. Dişiye nazaran karnı<br />
hafif koyu ve alt çene yaşlı erkeklerde<br />
yukarıya doğru çengel şeklini alır. Dişiler<br />
cinsiyet organlarının dışa açılan kısmının<br />
kırmızı olmasıyla, kolay tanınır. Dere alalarında<br />
erkekler de bütün kafa, bilhassa çeneler<br />
ve ağız dişiden uzundur. Yumurta bırakma<br />
devresinde alt çenenin ucu erkekte<br />
hafif yukarı bükülür ve rengi çok daha canlanır,<br />
kuyruk yüzgecinin dış kenarında be-<br />
8<br />
yaz bir çizgi meydana gelir, vücudu yassıdır.<br />
Dişide yumurta dolayısıyle yuvarlaktır. )<br />
Yumurta ve spermaların sağılması ve<br />
döllenmesi:<br />
<strong>Balık</strong>ların yumuşak vücudu bilhassa dişide<br />
karın bölgesinin yumuşaklığı sağıma<br />
işarettir. Sağım için en modern metod erkek<br />
ve dişinin daha önce anastheriesidir.<br />
<strong>Balık</strong>lar bir litre su içine iki gram Trichlorbutyl-alkohol<br />
de çözülür. Sağım için en<br />
azından yarım düzine balık hazır vaziyette<br />
bir havuzcukta toplanır. Sağıma başlamadan<br />
önce en azından iki kuru temiz 25-40<br />
cm. çaplı zehirsiz metalden (Plastik, Aliminyum,<br />
emaye, pastutmaz bir kap) leğen,<br />
havlu, birkaç adet ördek, kaz veya tavuk<br />
teleği veya lastik veya parlak yumuşak<br />
sun'i maddeden yapılmış çubuk hazır tutulur.<br />
Sağım için leğen alçak bir masa üzerine<br />
öyle konulur ki sağımda balıkların yumurta<br />
ve spermaların kolaylıkla leğene<br />
dökülmesi sağlanabilsin. Kuru ve yaş metodda<br />
ilk önce dişiler sağılır. <strong>Balık</strong> muhafaza<br />
havuzundan alındıktan sonra bir nemli<br />
havlu ile kurutulur sonra sol elle balığın<br />
kafasından tutulur, kuyruk aşağı meyilli<br />
halde sağ elle karnın altındaki çizgi üzerinden<br />
yavaş yavaş cinsiyet organının dışa<br />
olan açıklığına doğru masaj yapılır. Bu esnada<br />
yumurtalar leğen içine dökülür. Şayet<br />
yumurta çıkmıyorsa o vakit dişi henüz<br />
olgunlaşmamış demektir. Zorlamamalı. Bu<br />
şekilde 2 veya 4 dizi sağıldıktan sonra bir<br />
erkek balık yakalanarak balık yine aynı zekilde<br />
yalnız karnı alta gelecek şekilde düz<br />
ve işaret parmaklarıyla masaj yaparak süt<br />
halinde spermanın yumurta üzerine sağılması<br />
sağlanır. Bir çay kaşığı sperma muhteviyatı<br />
erkek süt tüm yumurtaları döllenmeye<br />
kafidir.<br />
Bir telekle veya lastik çubukla yumurta<br />
ve sperme iyice karıştırılır. Sonra en<br />
azından iki misli su ilâve edilir, tekrar karıştırılır.<br />
Leğene 5-20 dakika hiç dokunulmaz<br />
böylece yumurtaların döllenmesi sağlanır<br />
ve yumurtalar kuluçka kasetlerine aktarılır.<br />
Alabalık yumurtalarından yavrunun<br />
gelişerek çıkması oldukça kolay olur. İyi<br />
havalandırılmış 10-15 C° de su akıtılır. Döl-
lenmemiş yumurtalar beyaz renkte su yüzüne<br />
çıkarlar bunlar bir pensle uzaklaştırılır.<br />
Yumurtalar göz lekesi teşekkül edene<br />
kadar haftada 2-3 defa kontrol edilir göz<br />
lekesi teşekkül eden yumurtalar oldukça<br />
dayanıklıdır, bunları deniz aşırı ülkelere dahi<br />
sevketmek mümkündür. 60 000 veya<br />
70 000 yumurtadan yavru çıkarmak için<br />
dakikada 12 İt. suya ihtiyaç vardır. Yavrular<br />
yumurtadan çıktıktan sonra bu dakikada<br />
20 İt. çıkar. Vitellus kesesine sahip yavrular<br />
daha çok 2 e ihtiyaç gösterirler. Bir<br />
çok kuluçka sistemi olmakla beraber hepsinde<br />
de aynı prensib hakimdir. Yumurtalar<br />
kimyevi bakımdan her hangi bir şüpheyi<br />
arzetmeyen, bilhassa 0 J bakımından zengin<br />
su almak mecburiyetindedirler. En çok<br />
kullanılan ve Kaliforniya'da inkişaf ettirilmiş<br />
bir metodu misal olarak vereceğiz. Bu<br />
görünjş itibariyle dört köşeye benzeyen<br />
altı delikli bir süzgeç, üstü açık kasettir.<br />
Ölçüleri (45X45X12 Cm.) olup bunlar kendisinden<br />
biraz daha derin ve uzun olan<br />
kuluçka kanalına konulur. Yumurta süzgeçin<br />
üstüne konulduktan sonra kuluçka kanalına<br />
kaset olduğu gibi oturtulur ve su alttan<br />
süzgeçin altından aradan akar (Kuluçka<br />
kanalı 46-45-30-0-16 cm. olup suyun giriş<br />
ve çıkışı bütün aletin genişliğinde ol-<br />
Gözlekesi durumu:<br />
140-160 günlük derece<br />
220-260 günlük derece<br />
Derealası için günlük<br />
olarak -izah edersek<br />
12 C° derecenin üstünde dere ve göl<br />
alası yumurtası gelişmektedir. Ancak Regenbogenforella<br />
yumurtası gelişebilir (15.5<br />
C°).<br />
Larva kanalları:<br />
Larva kanalları beton ve alüminyumdan<br />
yapılmaktadır. Yer değiştirilmesinin kolaylığı<br />
ve hafifliği bakımından aliminyum tercih<br />
edilir. Larva (Vitellus kesesini) 2/3 tü-<br />
malı ki, su yaygın bir şekilde akabilmeli,<br />
süzgeç deldirilmiş çinko, aliminyum veya<br />
sun'i levhadan olabilir. Deliklerin genişliği<br />
1.5 mm. genişliğinde olmalıdır. Aletler biraz<br />
karanlık yere konulmalı ve direk güneş<br />
ışığından sakınmalıdır. Çünkü yavrular ulturuviyole<br />
ışınlarına karşı oldukça hassastırlar.<br />
Yavrular yumurtadan çıktıkdan sonra<br />
süzgeçli kaseti bakırlar ve altta bulunan<br />
yavru kanalı içerisinde bir müddet beslenirler,<br />
kanalın su bırakan kısmına bir süzgeç<br />
konmalı yavruların akıntıda gitmelerine<br />
mani olunabilir. Süzgeçli kasetlerin bu<br />
kanalın içine oturtulur.<br />
Yumurtaların inkişafı iki kısımda mütalâa<br />
edilir.<br />
1 — Göz lekelerinin meydana gelmesi<br />
2 — Göz lekelerinden sonra yavrunun<br />
çıkması.<br />
Buna tesir eden en önemli faktör suyun<br />
ısısıdır. İsı ne kadar yüksek olursa gelişme<br />
o kadar çabuk olur. Suyun derecesi<br />
günlük derecede diye ifade edilir. Bu bir<br />
günlük su ısısının ortalamasıdır. Bunların<br />
toplamı yumurtanın gelişmesinde ne kadar<br />
günlük dereceye ihtiyaç olduğunu gösterir<br />
Regenbogen (Gün kuşağına bağlılığı için).<br />
Yavrunun çıkması:<br />
300-320 günlük derece<br />
490-550 günlük derece<br />
9.5 °C Regenbogen (gök kuşağı) 30 günde<br />
9.5 Dere alası 41 »<br />
11 Regenbogen (gök kuşağı) 28 »<br />
11 Derealası 35<br />
ketildikten sonra beslenme ve yüzme kabiliyetine<br />
sahiptir. Burada 2 ilâ 8 hafta<br />
içinde beslendikten sonra havuzlara konulabilir.<br />
(Ncrmal 6 hafta devam eder) Larvaların<br />
son zamanlarda beslenme olanağına<br />
sahip doğrudan doğruya geliştirme<br />
havuzlarına konularak orada yemlenmeleri<br />
sağlanmaktadır. Bunlar için daha ziyade<br />
küçük havuzlar kullanılır (400 M2 yüzöl-<br />
9
çüırıüne sahip, 1,00-1,50 m, derinlikte) Bu<br />
havuzlarda her 100 M- için 5-10 c/sec suya<br />
ihtiyaç vardır. Bu tip havuzların her metre<br />
karesine 200 balık larvası konulabilir şayet<br />
larvalar kanalında beslenmeye alıştırılmışlarsa<br />
100/m2 optimaldır. Sonbaharda<br />
bu havuzlarda gelişmiş yavrular alınırken,<br />
% 25-30 zayiatı normal karşılamak gerekir.<br />
Yavruların yetiştirilmesi:<br />
Bunlar için 6-15 m. genişliğinde 120<br />
cm. derinliğinde 15-30 L/seç. su alan yavru<br />
havuzları kullanılmaktadır. Havuzların<br />
su giren kısmı ve salacağı ki bu aynı zamanda<br />
balıkları almak için kullanılır. Betondan<br />
yapılmalıdır. Bunlar için aynı zamanda<br />
yuvarlak tipte beton havuzlarda kullanılmaktadır.<br />
Bu tip havuzlara çok miktarda<br />
balık koymak mümkündür. Meselâ<br />
(10 000 yavru) 8-15 m. çaplı bir havuza)<br />
normal yavru havuzlarına 50m2 adet yavru<br />
koymak mümkündür. Ve yavrular kesif<br />
yenilenmelidirler. Bunlar için iyi bir rasyon<br />
hazırlanmaktadır. Yavrular, günde 3-4<br />
kere yenilenmelidirler.<br />
Mutfaklık alabalığın yetiştirilmesi:<br />
Bu yavru balıkların, mutfaklık hale<br />
getirilmesi işlemidir. Bugün menü alabalığı<br />
130-170 gr. porsiyon ise 200-250 gr.<br />
dır. Yemeklik alabalık havuzları yavru havuzlarına<br />
nazaran daha derin ve büyük<br />
olmalıdır. Büyük olanlar büyümesi hızlandırır.<br />
600 m2 yüzleri ve 220 cm. derinlik<br />
optimoldır. Yavru alabalıklar sonbaharda<br />
ilk defa havuzlara alındığında, bunlar ortalama<br />
8-15 cm. uzunluk ve 5-25 gr. ağırlığında<br />
olurlar. Havuzlar çok iyi oksijen ihtiva<br />
ediyorlarsa 25 adet balık her m2 normal,<br />
az 0: varsa 15-20 adet hesabiyle konulurlar.<br />
<strong>Balık</strong>lar ilkbaharda yani yumurtadan<br />
çıktıktan sonra 13-14 ay içinde ikinci defa<br />
havuzlardan alınıp, seleksiyon için kontrol<br />
edilir. Ve ayrılarak aynı büyüklüktekiler<br />
bir araya getirilirler. Bu derecede Regenbogen<br />
forellen (Gök kuşağı alabalığı)ın<br />
21-23 cm. uzun 120-130 gr. ağırlık kazanması<br />
gerekir. Bunlar arzuya göre küçük mutfaklık<br />
balıklar olarak Nisanda satılabilirler.<br />
Sonbaharda balıklar 200-250 gr. ağırlığın-<br />
10<br />
da olarak satılır. Ancak bunların elde edilmesinde<br />
en önemli faktör balıkların çok<br />
iyi beslenmesidir. Bu da günlük yemin kâfi<br />
miktarda ve istenilen kalitede olması ile<br />
mümkündür.<br />
Alabalıkların beslenmesi:<br />
Alabalıklar, hayvansal artık maddeleri<br />
yüksek değerde hayvansal, proteine çevirme<br />
imkânına sahiptir. Bitkisel menşeli<br />
maddeleri işleme kabiliyetine alabalıklar<br />
sahip değildirler. Çünkü alabalık karbonhidrat<br />
ihtiva eden fermente meydana getiremez.<br />
Keşif alabalık yetiştiriciliğinde tabii<br />
gıda ve beslenme bir rol oynamaz. Alabalığın<br />
önemli; besini, denizbalığı artıkları,<br />
küçük balıklar, et artıkları, ve mezbaha artıklarıdır.<br />
Alabalıkların bütün aminoasitlere<br />
ve eseri miktarda da yağ asitine ihtiyacı<br />
vardır. Korbonhidratlara ihtiyacı olmamakla<br />
beraber şu maksatla bunlardan da istifade<br />
edilir.<br />
1 — Müessir maddelerin yokluğunu,<br />
tamamlamakta.<br />
2 — Mineral maddelerin yokluğunu,<br />
tamamlamakta.<br />
3 — Besin maddelerinin bağlanmasında<br />
olmak üzere. Müessir maddelerden<br />
daha ziyade, karotin ve B. vitamin olmayabilir,<br />
bunlar ençok Musahel ve diğer Crustesee'larda<br />
bulunur. B. vitamin daha ziyade<br />
yulaf, kepekte bulunur. Bunlarda büyümeyi<br />
oldukça hızlandırırlar. Yulaf ve kepek<br />
alabalık yemi için oldukça önemli olup<br />
azami 30 9 ilâve edilebilirler. Bunlardan<br />
buğday kepeği % 10, yulaf ise %5 en normaldir<br />
(Hulasa kuru yem, protein, vitamin,<br />
karbonhidrat ve mineral maddeleri ihtiva<br />
etmelidirler.) Hazırlanacak balık yeminde,<br />
ham protein miktarının % 40 den aşağı olmamasına<br />
dikkat edilmelidir. Alabalıklar ne<br />
kadar beslenirse, o kadar iyi randıman almak<br />
mümkündür. Bilhassa genç balıkları<br />
yaşlılara nazaran sık beslemek lazımdır.<br />
Larvalara günde iki defa yem vermelidir.<br />
Kuru prese edilmiş yemleri devamlı olarak<br />
vermekte mahsurludur. Birkaç gün kuru<br />
yem verilirse, arada bir yaş yem de vermelidir.<br />
(Karaciğer dalak, kalap ve saire<br />
2-3 defa makinada çekilmiş olarak).
Larvaların beslenmesi:<br />
Vitellus kesesinin 2/3 çekildikten sonra<br />
ve yüzmeye başladıktan sonra larvaları<br />
beslemek gerekir. Bu larval kanallarında<br />
larva çukurlarında veya larva havuzlarında<br />
uygulanır. Larva kanallarında besleme aşağı<br />
yukarı 6 hafta devam eder. Larvalara ilk<br />
önce dalak lapası verilir. Dalak çok iyi 2-3<br />
kere çekildikten ve içine % 2 tuz ilâve<br />
edildikten sonra larvalara verilir. Sonraları<br />
büyük larvalara % 2,5 bira mayası ilâve<br />
edilebilir. Daha sonraları karaciğer ve kalp<br />
verilebilir. 1/3 oranında arasına tabii yemde<br />
vermek gerekmektedir.<br />
Yavruların beslenmesi:<br />
Yavrulara normal gelişmiş balıklara<br />
verilen yemler verilir. Üç aylık dalakla beslenmeden<br />
sonra % 50 balık veya taze çekilmiş<br />
balık eti verilebilir. Şayet daha önce<br />
taze balık ve taze et verilmemişse enfeksiyon<br />
tehlikesi yoksa balık bağırsak ve<br />
muhteviyatı (içkileri) de çiğ olarak verilebilir.<br />
Çjğ ve taze bu nevi yemler daima daha<br />
büyük bir iştahla yenir. Ancak A.D.<br />
Provitaminini ve bilhassa D.B. vitaminini<br />
kâfi miktarda yemde olmalarına dikkat edilmelidir.<br />
<strong>Balık</strong>lara yem altı elekli küçük gözlü,<br />
yemleri tamamıyle suya bırakmayacak<br />
şekilde kasetlerde, verilebilir. Yavrular<br />
3-4 defa yenilenmelidir.<br />
Gelişmiş balıkların beslenmesi:<br />
Bunların beslenmesinde yüksek protein<br />
ihtiyaçlarını gidermesi bakımından mezbaha<br />
artıkları oldukça önemlidir. Yine ayrıca<br />
deniz balıklarının kalitesizleri balıkhane<br />
artıkları da aynı maksatla kullanılır.<br />
<strong>Balık</strong>hane artıklarında aşağı yukarı % 16-<br />
19 protein mevcuttur. Ayrıca mineral madde,<br />
kireç ve fosforasıdinden zengindir.<br />
Bunlardan başka önceden izah edildiği<br />
gibi, tamamlayıcı yemleıden istifade<br />
edilir, (kuru palet sun'i yemde olduğu gibi)<br />
ET ve BALIK KURUMU'nun<br />
SOĞUK DEPOLARİ<br />
i f<br />
Halkımızın Hizmetindedir.<br />
........<br />
EBK - 1973/45<br />
11
alışverişte<br />
PARA<br />
yerine<br />
İMZANIZI<br />
kullanın<br />
GARANTİLİ ÇEKLER Türk Ticaret<br />
Bankasının garantisi altındadır.<br />
GARANTİLİ ÇEKLER Türk Ticaret<br />
Bankası şubelerinden temin edilebilirler.<br />
GARANTİLİ ÇEKLER yapılacak her<br />
türlü ödemede , üzerlerindeki limitler dahilinde<br />
tanzim edildiği takdirde, nakit para yerine kullanılabilecek<br />
çeklerdir.<br />
TÜRK TİCARET BANKASI<br />
EBK - 1973/46
K Alabalıkların<br />
Beslenmesi<br />
Ü z e r i n e<br />
Bilgiler (1)<br />
Vo<br />
Tuzlu suda olduğu kadar tatlı suda entansif<br />
balık üretimi hâlen tam bir gelişme<br />
safhasında bulunmaktadır. Bu üretim kolunun<br />
gelişmesi üreme ve beslenme yönünden<br />
tam bir maharet ister. Beslenme<br />
bakımından yemlerin seçimi ilk nazarda<br />
esas itibariyle amprik müşahedelere dayanır,<br />
fakat bunu takiben üretimin rasyonel<br />
bir hale getirilmesi hazırlanmış yerlerin<br />
kullanılmasını gerektirir ki bu yemlerin formüle<br />
edilmesi için de besin maddeleri ihtiyaçlarının<br />
bilinmesine lüzum vardır. Bu<br />
sebepledir ki alabalık yetiştiriciliğinde pelet<br />
yemlerin kullanılmasının genelleşmesi<br />
I. 1. Sindirim borusu - Anatomik bilgiler:<br />
Alabalık (Salmonidés) tıpkı genellikle<br />
et yiyen (carnivore) balıklarda olduğu gibi<br />
kısa ve iyice belirlenmiş bir mide ile donatılmış<br />
bir sindirim borusuna sahiptirler. Bu<br />
uzunluğun, balığın boyuna oranı 1 den küçüktür<br />
ve ağırlığı, alabalıkta, vücut ağırlığının<br />
% 10'undan daha azdır. Ağız-yutak<br />
boşluğu dişlerle çok iyi donatılmıştır ve<br />
sadece yemlerin yakalanmasına yararlar.<br />
Hatta kısa ve esnek düz bir borudan ibaret<br />
(1) Données sur l'alimentation des Salmonidés.<br />
Ind. alim, anlm, 1973, No. 2 pp. 7 - 29.<br />
(2) Chargé de Recherches, Station de Recherches<br />
de Nutrition - Centre de Recherches<br />
Zootechniques, INRA, Jouy - en - Josas, France.<br />
h<br />
GİRİŞ<br />
U — SİNDİRİM<br />
Yazan:<br />
Pierro LUQUET (2)<br />
Çeviren:<br />
Kâmil DOĞAN (3)<br />
bunların beslenmesi üzerinde bir çok araştırmaların<br />
yapılmasını gerektirmiştir.<br />
Bu gün bu balıkların amino asid ve<br />
vitamin ihtiyaçları oldukça iyi bilinmekte<br />
ise de (Halver. 1960, 1970; Mertz 1969).<br />
hâlen bir çok sorunlar cevapsız kalmaktadır.<br />
Bu literatür incelemesinde, alabalık<br />
türleri için yemlerin formüle edilmesine yararlı<br />
bilgileri ortaya koymak amaciyle, sindirim<br />
olayları üzerindeki bilgilerimize dayanarak,<br />
alabalık ve yayın balıklarının besin<br />
ihtiyaçları alanındaki bildirişlerin derlenmesine<br />
çalışılmıştır.<br />
olan oesephage (yemek borusu) da bir kapak<br />
vazifesi görmektedir.<br />
Memelilerinkine benzer şekilde isimlendirilmiş<br />
kardiak bölgesi, médian bölge<br />
ve pilor bölgesi olmak üzere üç kısımdan<br />
ibarettir. Ağırlığı ve kapasitesi, balığın<br />
büyüklüğü arttıkça orantılı olarak azalır<br />
(Ishiwata, 1968; Brett, 1971). Mide pH sı<br />
balık aç iken nötrale yakındır (Bernard,<br />
1952) ve sindirim sırasında pH düşer (Flsh,<br />
1960). Son olarak Reichenback Klinke<br />
(1969) septicémie hémorragique'ye yaka-<br />
(3) A. Ü. Ziraat Fakültesi, Besin Maddeleri<br />
ve Hayvan Besleme Kürsüsü Doçenti.<br />
A 13
lanmış balıklarda yüksek bir mide pH sı<br />
(6-9) tespit etmiştir. Midenin çıkış kısmında<br />
caeca pylorique bulunur, bunlar pankreatik<br />
ve yağlı dokularla çevrili, incebağırsak<br />
cidarının yüksek biçimindeki girintileridir.<br />
Sayıları değişebilir, gelişkin alabalıkta<br />
40 ilâ 70 adet bulunur (Northcote ve Peterson.<br />
1960). Uzun bir süredir iyi ve bilinmeyen<br />
fonksiyonları Creach (1963) tarafından<br />
etraflıca eleştirilmiştir, ve Nose<br />
(1960)'a göre sindirimde çok önemli rol<br />
oynadıkları sanılmaktadır. Karın boşluğunun<br />
ventral kısmında yerleşmiş olan ince<br />
bağırsak kısa ve düzdür. Midenin çıkış deliğindeki<br />
(pylore) caeca'ları taşıyan baş<br />
kısım bâriz şekilde ayrılmıştır, halbuki median<br />
bölgeden son kısma geçiş tedricidir<br />
ve iç cidarı ağ şeklinde plilerden yapılmıştır.<br />
Bağırsak ortamının pH sı nispeten alkalidir<br />
(Berrington, 1957, halbuki safranın<br />
pH sı asiddir (Bernard, 1952).<br />
I. 2. Sindirim anzimleri<br />
i. 2. 1. Proteazlar<br />
Pasifik yayın balığı mide mukozası<br />
esktrelerinden hareketle Sorris ve Elam<br />
(1940) ışığı yansıtan kristal iğneler biçiminde<br />
bir pepsin elde etmişlerdir. Taze<br />
hazırlandığı vakit bu anzim iki maksimum<br />
aktivite pH sı (0,5-3,2) arzettiği halde, üç<br />
yıllık bir saklamadan sonra kat'iyyen 2,4<br />
den daha yüksek bir pH göstermez. Buch<br />
(1954)'e göre maksimum aktivitesini pH<br />
3,0-3,5 de gösteren anzimin catheptase olması<br />
icap eder ki bunun proteolitik aktivitesi<br />
pepsininkinden daha yüksektir. Bu ayni<br />
yazar, «Ferio» alabalığından (Avrupa alabalığı)<br />
bir maya mevcut olduğunu ortaya<br />
koymuştur: 1 ml anzim müstahzarı 80 ml<br />
inek sütünü 37°C de 1 saatte çöktürebilir.<br />
Kitamikado ve Tachino (1960 b) «Gök kuşağı»<br />
alabalığının midesinde bir proteaz<br />
aktivitesi tespit ettiler. Bu aktivite pH 2,8<br />
de ve 40-45°C deki bir sıcaklıkta en yüksektir.<br />
Genç alabalıklarda (12 g), düşük<br />
olan bu aktivite 100 g.'lık balıklarda maksimuma<br />
ulaşır.<br />
«Chinook» yayın balıklarının pylorik<br />
caeca'lar kısmında Croston (1960) memelilerdeki<br />
tripsin ve chymotrypsine aktivite-<br />
14<br />
sine benzer bir aktivite tespit etmiştir, ki<br />
bu aktivite soya'daki tripsin inhibütörleri<br />
ile ortadan kalkmaktadır. Bu proteazların<br />
optimal aktivite pH sı tıpkı Kitamikado ve<br />
Tachino (1960 b)'nun «Gök kuşağı «alabalığı<br />
ince bağırsağı pylore caeca'larında buldukları<br />
gibi 9 dur. Bu yazarlar, ayrıca 4 g.<br />
Iık alabalıklarda çok düşük olan bu aktivitenin<br />
20 g. ağırlığa kadar hızlı arttığını ve<br />
100 g. Iık alabalıklarda maksimuma ulaştığını<br />
kaydetmektedirler. Onishi ve Murayama<br />
(1968-1970) türler arasında da özellik<br />
bakımından farklılıklar tespit etmişlerdir,<br />
bilhassa «Fario» alabalıklarının pylore<br />
caeca'larındaki proteaz aktivitesinin incelenmiş<br />
olan diğer türlerdekinden daha<br />
düşük olduğu bulunmuştur. Diğer yandan<br />
yazarlar, üreme periyodunda «fontaine» yayın<br />
balıklarında bu aktivitede bir artış müşahede<br />
etmişlerdir.<br />
1.2.2. Amilazlar<br />
Kitamikado ve Tachino (19960 a) «Gök<br />
Kuşağı» alabalığında bilhassa pylore caeca'larında<br />
bir amilaz aktivitesi bulunduğunu<br />
kaydetmişlerdir. Optimal aktivite sıcaklığı<br />
20-25°C'a doğru yer almaktadır. Bu<br />
yazarlar ayrıca balığın ağırlığındaki artışla<br />
amilaz aktivitesinin değiştiğini tespit<br />
etmişlerdir. 100 g. canlı ağırlıkta aktivite<br />
en yüksek seviyeye ulaşmakta, fakat 1 kg<br />
Iık alabalıklarda düşüktür. Sagayama ve<br />
Saito (1968) da Alabalıkgillerde özellikle<br />
pylore caeca'ları kesiminde bir amilâz aktivitesinin<br />
mevcut olduğunu teyit etmiş'<br />
lerdir. Mamafih, Onishi ve Murayama<br />
(1969-1970) amilâz aktivitesinin alabalığın<br />
ağırlığı ile değiştiğini tespit etmemişlerdir.<br />
Buna karşılık «Gök kuşağı» alabalığında<br />
diğer Salmonidés türlerinden daha<br />
yüksek bir aktivite ve proteaz için olduğu<br />
gibi «Gök kuşağı» alabalığında ve Fontaine<br />
yayınında üreme periyodunda bir aktivite<br />
artışı kaydedilmiştir.<br />
i. 2. 3. Lipaz<br />
<strong>Balık</strong>lardaki lipazlar üzerinde ancak<br />
pek az bilgi mevcuttur, Kitamikado ve Tachino<br />
(1960 c) « Gök kuşağı» alabalığının karaciğer,<br />
dalak ve safrasında çok yüksek<br />
bir lipaz aktivitesi bulunduğuna işaret et-
mlşİerdir. Bu arada yine pyİore caeca'İarında,<br />
mide ve bağırsakta daha düşük bir<br />
aktivite tespit etmişlerdir. Nihayet Brockerhoff<br />
(1966) Morina balığı pankreasında<br />
«in vivo» bir lipaz aktivitesi tespit etmiş<br />
ise de izole edememiştir. Léger ve ark.<br />
(1970) «Gök kuşağı» alabalığında bu aktiviteyi<br />
«in vitro» olarak tespite muvaffak olmuşlardır.<br />
Bu yazarlar alabalıkların acclimatation<br />
ısısına göre farklı optimum bir aktivite<br />
Ph sı (20°C de 8,4 ve 10°C de 8,7)<br />
bulmuşlardır. Bu müşahede, bir nevi adaptasyon<br />
olayını ortaya koymaktadır ki, kâh<br />
anzim molekülünün yeniden tertibi şeklinde,<br />
kâh ayni bir anzimin iki veya daha fazla<br />
molekül türlerinin dağılışı İle izah edilebilir.<br />
, I. 3. Sindirim kanalından geçiş<br />
Sindirim hızı deyimi, genel olarak bir<br />
yemin mideden, bağırsaktan veya tüm sindirim<br />
borusundan çıkışına işaret etmek<br />
için kullanılmıştır. Aslında bu ifade iki olayı<br />
kapsar: Bir yandan geçiş hızı, ve diğer<br />
yandan da sindirim borusunun muhtelif kesimlerindeki<br />
absorpsiyon olayları.<br />
Böylece, bir çok yazarlar yemin yenmesinden<br />
sonra muhtelif fasılalarla çıkan<br />
dışkımn doğrudan doğruya taze ağırlığını,<br />
kuru maddesini veya proteinlerini tespit<br />
ederek midenin boşalma hızını veya<br />
bağırsaktan geçişi ölçmüşlerdir (Hess ve<br />
Rainwater, 1939; Windeil, 1966; Magnusson,<br />
1969; Windeil ve Norris, 1969; Windell<br />
ve ark., 1969; Brett ve Higgs, 1970;<br />
Tyler, 1970). <strong>Balık</strong>ları kesmeksizin mide<br />
muhtevalarını ölçmek amaciyle su ile deplasmandan<br />
yararlanan Hunt (1960) ve Seaburg<br />
ve Moyle (1964) tarafından endirekt<br />
bir metod kullanılmıştır. Phillips ve ark.<br />
(1961) yeme katılmış hayvani kömürün dışkı<br />
içinde görülmesini kaydederek bağırsaktan<br />
yemin geçiş hızını ölçmüşlerdir.<br />
Molnar ve Tolg (1962 a, 1962 b), Fabian ve<br />
ark. (1963) ve Edwards (1971) tarafından<br />
da yine cazip bir metod kullanılmıştır. Bu<br />
yazarlar ışınların da radyografi yoluyla<br />
bağırsaktan geçiş hızını takip etmişlerdir.<br />
Salmonidés'lerle ilgili çalışmaların tümünden<br />
görülmektedir ki, yemin tekstür<br />
Ve nem nispeti önemİi bir rol oynamaktâdır.<br />
Gerçekten, 8°C ilâ 10°C de tutulan fontaine<br />
alabalığında yeniden yemin tamamen<br />
boşalma süresi, et esasındaki bir rejim<br />
için 48 saat olduğu halde, et ve kuru un<br />
esasındaki bir rejim 48 saat olduğu halde,<br />
et ve kuru un esasındaki bir rejim için 63<br />
saat bulunmuştur (Phillips ve ark. 19961).<br />
Ayni şekilde, Windell ve Norris (1969)<br />
«oligo-Chete»lerle beslenmiş «Gök kuşağı»<br />
alabalıklarında midenin boşalmasının<br />
ince veya iri peletlenmiş un alan ayni balıklardakinden<br />
daha çabuk olduğunu kaybetmişlerdir;<br />
12 saat sonra, yenen yemin,<br />
birinci durumda % 70'i ve ikinci durumda<br />
% 28 i tamamen çıkmıştır. Windell ve ark.<br />
(1969) ayni şekilde yüksek nispette yağ<br />
alınmasından sonra midenin boşalmasında<br />
bir yavaşlama olduğunu kaydetmişlerdir.<br />
«Sockeye» yayın balığında yapılan tayinlerde,<br />
Brett ve Higgs (1970) mide muhtevasının<br />
zamanla eksponentiel bir azalış<br />
gösterdiğini tespit ettiler. Diğer bir ifade<br />
ile, midenin boşalma hızı, midede kalan<br />
kitle ile orantılıdır. Bu yazarlar geçiş hızı<br />
üzerinde ısının etkisini de ortaya koymuşlardır:<br />
midenin toplam boşalma süresi 5°C<br />
de 79 saat ve 23°C de ise 18 saattir, ki<br />
saat başına boşalma nispetleri sırasiyle<br />
% 6 ve % 26 demektir. 15°C den itibaren<br />
midenin boşalma süresi 24 saattan daha<br />
azdır. Yayın balığının tek bir yemlemede<br />
doyabilmesi için gerekli yem miktarı 15°C<br />
de en yüksektir (Brett ve ark., 1969), halbuki<br />
bu sıcaklığın üzerinde günde bir kaç<br />
defa yem verilmesi gerekmektedir. «Gök<br />
kuşağı» alabalığında günde üç defa yemleme,<br />
en yüksek yem tüketimi ve büyüme imkânı<br />
sağlamaktadır (ishiwata, 1969; Kono<br />
ve Nose, 1971).<br />
II. — BESİN İHTİYAÇLARI<br />
II. 1. Enerji<br />
<strong>Balık</strong>ların enerji ihtiyaçları genellikle<br />
oksijen tüketiminin ölçülmesi suretiyle dolaylı<br />
olarak tayine çalışılmıştır. «Gök kuşağı»<br />
alabalığı için respirasyon emsali 0,96<br />
dır (Kutty, 1968). Winberg (1956) ise 4.75<br />
katsayısını kullanarak oksijen tüketimini<br />
15
(02/kg/saat) enerji kaybına (Kal/kg/saat)<br />
doğrudan doğruya çevirmenin mümkün olacağını<br />
kabul etmektedir. Brett (1970) bir<br />
literatür incelemesinde, bu şekilde elde<br />
edilmiş başlıca bilgileri topladı ve muhtelif<br />
değerlendirme düzeylerinde balıklardaki<br />
ortalama enerji kaybını rakamlarla belirtti.<br />
<strong>Balık</strong> 100 kalori aldığı zaman gübre,<br />
idrar, solunum ve yem tüketinr i ile sonradan<br />
ısı yükselişinden ileri gelen kayıplar<br />
20 kaloriye ulaşmaktadır. Geride kalan 80<br />
kalori net enerjidir ve bizzat büyüme ve<br />
metabolizma için kullanılır. En elverişli büyüme<br />
şartlarında, yâni bütün genç balıklarda,<br />
böylece hayvansal doku şeklinde 50<br />
kalori bağlanabilir. <strong>Balık</strong>, yaşama payı durumunda<br />
iken, metabolize enerjinin yarıst<br />
(40 kal) yaşama ihtiyacı için kullanılır. Geride<br />
kalan enerji (40 kal) ısı şeklinde dışarıya<br />
atılır (20 kal) ve yüzmeyi temine yarar.<br />
Adelelerin kasılma randımanına göre<br />
sadece 12 kalori yüzme için kullanılabilir.<br />
Brett (1970) balığın metabolik düzeyi<br />
üzerinde etki yapabilecek çeşitli faktörler<br />
üzerinde de bilgiler vermiştir. Blyotik faktörler<br />
arasında balığın ağırlığı, beslenme<br />
faaliyeti ve besleme düzeyi en çok incelenmiş<br />
olan hususlardır. Diğer hayvan türlerinde<br />
olduğu 1 gibi, bazal metabolizma<br />
Q = a. Wb şeklindeki bir denkleme göre<br />
balığın ağırlığı İle azalmaktadır. Salmonidös'ler<br />
için en çok bildirilmiş olan b değerleri<br />
0,8 ile 0,9 arasında değişmektedir<br />
(Fry, 1957).<br />
20°C de «Şokeye» yayın balığının enerji<br />
ihtiyacı, balık aç karına iken 8 kal/kg/<br />
gün, yaşama ihtiyacı 24 kal/kg/gün ve nihayet<br />
«ad libitum» beslendikleri vakit 35<br />
kal/kg/gün'e yükselmektedir (Brett, 1970).<br />
Kanaatımızca, alabalık için buna benzer hiç<br />
bir bilgi mevcut değildir.<br />
Job (1955) Fontaine yayın balığının<br />
standart metabolizmasının (bazal metabolizma)<br />
suyun sıcaklığı ile doğrusal olarak<br />
arttığına işaret etmektedir. Mamafih, bu yazar,<br />
10°C ye kadar rutin metabolizmanın<br />
(balık serbest olarak yüzmekte) sıcaklıkla<br />
doğrusal olarak artığını, fakat 10°C ile<br />
15°C arasındaki sıcaklıkta metabolizmanın<br />
16<br />
hafifçe hızını kaybetmeye yüztuttuğunu bildirmiştir.<br />
O vakit fontaine yayın balığı<br />
termik «preferendum» (tercih) bölgesinde<br />
bulunur ve spontan hareketleri bariz şekilde<br />
azalır, ki bu da oksijen ihtiyacında bir<br />
düşmeye sevkeder (Sullivan, 1949).<br />
«Gök kuşağı» alabalığı için, Shaperclaus<br />
(1962) 5-15°C sıcaklık bölgesinde<br />
010'un 2,9 ve 10-20°C sıcaklık bölgesinde<br />
3,3 olduğunu bildirmiştir. Deuel (1952) ise<br />
sıcaklık ile bu metabolizma müşahedelerinden<br />
pratik sonuçlar çıkarmıştır. Yazar,<br />
muhtelif Salmonidés türleri için yem cedvelleri<br />
yayınlamış, bu cedvellerde canlı<br />
ağırlıkla iştahın azalması ve sıcaklıkla artması<br />
da dikkate alınmıştır. Bu cedveller taze<br />
ürünler esasındaki bir beslemeye göre<br />
düzenlenmiş ise de, halen kuru granüle<br />
formda kullanılan yemlere dayalı bir besleme<br />
için prensibinden yararlanılmaktadır.<br />
Hastings (1969) muhtelif Salmonidés<br />
türlerinde yaşama payı için hesaplanan değerler<br />
ile müşahede olunan değerler arasında<br />
iyi bir uygunluk bulunduğunu göstermiştir.<br />
Beher gram balık başına günde 3<br />
ilâ 4,7 mg kuru madde vermek suretiyle<br />
canlı ağırlığın sabit tutulması temin edilmiştir.<br />
Pratik yönden karşılaşılan en büyük<br />
güçlüklerden birisi, muhtelif besin maddeleri<br />
ile fiili olarak sağlanan enerjinin tayininde<br />
görülmektedir. Phillips ve ark.<br />
(1958) tarafından genellikle kullanılan katsayılar<br />
verilmiştir. Proteinler için ortalama<br />
% 90, yağlar için % 85 ve karbonhidratlar<br />
için % 40 hazmolma derecesi üzerine dayanarak<br />
bu yazarlar muhtelif besin maddeleri<br />
ile sağlanan metabolize enerjinin proteinler<br />
için 3,9 kal/ g, yağlar için 8,0 kal/<br />
g. ve Karbonhidratlar için 1,6 kal/g. olduğunu<br />
kabul etmektedirler. Aslında daha<br />
ilerde etraflı olarak görüleceği gibi rasyönun<br />
muhtelif elemanlarının hazmolma derecesi<br />
muhtelif faktörlere bağlı olarak geniş<br />
ölçüde değişebilir, keza yukarıda teklif<br />
edilmiş olan değerlerin büyük bir İhtiyatla<br />
kullanılması lâzımdır. Son zamanlarda<br />
Smith (19971) metabolizma kafeslerinde<br />
tayinler yaptı ve, sadece karbonhidratlar
jçin 0,7 den 3,12 ye kadar değişen katsayı-<br />
lar bildirdi (Tablo - 1).<br />
Tablo — 1<br />
«Gök kuşağı» alabalığında muhtelif<br />
karbonhidratların sağladığı metabolize<br />
enerji (Smith, 1971'e göre)<br />
Karbonhidratlar Enerji, kal/g<br />
Glukoz 3,12<br />
Pişirilmiş mısır nişastası 2,14<br />
Çiğ mısır nişastası 0,72<br />
Sellüloz 0,28<br />
Salmonides'lere ait rasyonların enerji<br />
miktarının optimal kıymetleri üzerinde literatürde<br />
ancak pek az bilgi mevcuttur. Bu<br />
husus, deneme güçlüklerine yahut muhtelif<br />
araştırıcıların rejimlerinin sağladığı fiili<br />
enerji miktarını rakamlandırmak için karşılaştıkları<br />
güçlüklere atfedilebilir. Alabalıkların<br />
doğal rejimlerinde olduğu gibi,<br />
balık yetiştiriciliğinde klasik olarak kullanılan<br />
rejimlerde, kalorinin yaklaşık olarak<br />
% 70'i proteinlerle sağlanır. Bununla beraber,<br />
kolay faydalanılabilen çok fazla yağ<br />
ve karbonhidrat kullanılarak bu miktar<br />
% 50 ye kadar düşürülebilmiştir (Phillips<br />
ve ark., 1966).<br />
Son olarak, Ringrose (1971) fontaine<br />
yayın balığı rasyonundaki her 100 g protein<br />
için 75 kalori teminine lüzum olduğunu<br />
kaydetmiştir. Burada, bir ihtiyacın (protein<br />
ihtiyacı) rejim tarafından sağlanan enerjiye<br />
ircası için yapılan ilk teşebbüstür. Aslında,<br />
Salmonides'lerin besin maddeleri ihtiyaçları<br />
ile ilgili mevcut bilgilerin tümü<br />
rasyonun kuru maddesi üzerinden bildirilmişlerdir.<br />
II. 2. Azotlu maddeler<br />
Salmonides'ler tarafından tüketilen<br />
doğal yiyecekler genellikle % 49 İlâ 65 protein<br />
ihtiva ederler (*) (Embody ve Gordon,<br />
1924; Schaperclaus, 1933; Phillips ve ark.,<br />
1956). Hattâ, alabalık yetiştiriciliğinde kullanılmış<br />
olan et yahut balık esasındaki ilk<br />
yemler esas itibariyle proteinlerden teşkil<br />
edilmişlerdi (Wood ve ark., 1957 b). Sonradan<br />
yapılan araştırmalar göstermiştir ki,<br />
bizzat alabalıklar, ve genellikle Salmonides'ler,<br />
rasyonlarında oldukça yüksek, yâni<br />
zooteknik önemi olan diğer yüksek omurgalı<br />
hayvanlar için lüzumlu miktarın 2 ilâ 3<br />
katı bir protein nispeti gerektirmektedirler<br />
(Mertz, 1969). Salmonides'lerin protein ihtiyacı<br />
sadece büyüme periyodu için tayin<br />
edilmiştir; üreme periyodu ile ilgili hiç bir<br />
bilgi verilmemiştir. Bununla beraber, eşeysel<br />
ürünlerin hazırlanmasının protein ihtiyacını<br />
artırması muhtemeldir (Phillips,<br />
1969).<br />
(Devamı var)<br />
17
aUNKER+RUH<br />
TÜRK DEMİR DÖKÜM<br />
FABRİKALARI A.Ş.<br />
Silâhtar- İstanbul
Elle kullanılan serpme ağları -<br />
— III —<br />
VI. AĞLARIN KULLANILMAYA<br />
HAZIRLANMALARI<br />
Yukarıda elle örülen ağların nasıl yapıldıkları ve<br />
hazır ağdan kesilecek parçaların nasıl hazırlandıkları<br />
belirtilmiştir. Hazır ağ gözlerinde kaymalar olmamakla<br />
beraber sentetik materyalden elle örülenlerde<br />
düğümün iyi oturmaması neticesi kaymalar<br />
olmaktadır. Elle örülen ağ gözlerindeki bu kaymalara<br />
mani olmak için ağın en üst ve en alt gözlerinden<br />
birer sopa geçirilmekte ve ağ 30-50 kg. Iık<br />
Şekil: 23 Sentetik materyalden elle örülmüş bir<br />
serpme ağının düğümlerinin kopmasını önlemek için<br />
askıya alınmış durumu.<br />
Doç. Dr. Tekin MENGİ<br />
İst. Üniversitesi Fen Fakültesi<br />
II. Zooloji Kürsüsü<br />
bir ağırlıkla askıya alınmaktadır (Şek. 23). 8-10 gün<br />
askıda kalan ağa zaman zaman su serpilmekte, askıdan<br />
inen ağdan gözler sabitleşmektedir. Ağ gözünü<br />
sabitleştirmek başka yoldan da yapılabilirse<br />
de. bu balıkçının alıştığı bir yoldur.<br />
VI. I. AĞLARIN AÇIK KALAN KISIMLARININ<br />
VEYA PARÇALARIN BİRLEŞTİRİLMELERİ<br />
El örmesi ağ bir parçadır, açık bir kenarı vardır.<br />
Açık kalan kısım ya dikilir veya düğümlenir. Hazır<br />
ağdan kesilen parçaların birleştirilmesi ise genel<br />
olarak dikişle yapılır. Bu işlemde ekseriya ağ materyalinden<br />
bir numara daha kalın ip kullanılır.<br />
V. I. I. ELLE ÖRÜLEN AĞLARIN AÇIK KALAN<br />
KENARLARININ BİRLEŞTİRİLMESİ<br />
Büyük gözlü ağlarda açık kalan iki kenar dalma<br />
düğümlenerek birleştirilir (Şek. 24). Ağ böylece<br />
dikişin başlangıç ve bitim yerlerinde bir göz<br />
artmış gibi görünürse de aslında yarım göz artmış<br />
olur. Küçük gözlü ağlarda birleştirme işlemi dikişle<br />
yapılmaktadır. Dikişin kaymaması için takriben<br />
30-40 cm de bir düğüm atılır.<br />
Şekil: 24 Elle örülmüş serpme ağında ipin akış<br />
istikametleri, ağın kenarlarındaki gözlerin durumları<br />
ve kenarların düğümlenerek (Çizgili hat) birleştirilmeleri<br />
V. 1.2. HAZIR AĞDAN KESİLEN PARÇALARIN<br />
BİRLEŞTİRİLMESİ<br />
Dikdörtgen ağlardan yapılan serpmelerde aynı<br />
parçanın açık kalan kenarlarının dikişi şekil 25 de<br />
görülmektedir. Üst üste gelen parçaların birleştirilmesinde<br />
üsteki parçanın bir gözüne alttaki parçanın<br />
iki gözü gelmektedir (Şek. 26).<br />
\<br />
19
AB kesimi ile elde edilen parçaların kesim kenarlarının<br />
birleştirilmesi şekil 27 de alt köşelerdeki<br />
düz kesimlerin dikişi ise şekil 25 de görülmektedir.<br />
1N 2B kesim kenarlarının dikişi şekil 28 de<br />
1N 1B kenarlarındaki 29 da ve bunların düz kenarlarındaki<br />
dikiş ise 25 de görüldüğü gibidir.<br />
Karışık kesimle meydana getirilenlerin merkez<br />
kısımlarındaki dikiş 1N 1B dikişi gibidir. Alt kısımlardaki<br />
küçük parçaların büyük parçalara dikişi ise<br />
şekil 30 da verilmiştir. Köşelere gelen düz kısımlardaki<br />
dikiş yukarıda belirtilmiştir.<br />
Şekil: 25 Düz kesimli bir ağda ağın ağız ağıza<br />
dikilmesi.<br />
Şekil: 26 Dikdörtken ağlardan meydana getirilen<br />
bir serpmede merkezden çevreye doğru olan<br />
parçaların birleştirilmeleri<br />
VI. 2. AĞLARIN MERKEZİ KISIMLARINDAKİ<br />
İŞLEM<br />
Çarmıklı serpmeler hariç olmak üzere diğer<br />
serpmelerin merkezlerindeki gözlerden kalınca bir<br />
ip geçirilerek bağlanır ve buraya bir kasa yapılır<br />
20<br />
Şekil: 27 AB kesimi ile elde edilen parçaların<br />
kesim kesim kenarlarının dikişi<br />
Şekil 28: 1N 2B kesim kenarlarının dikişi<br />
Şekil: 29 1N 1B kesim kenarlarının dikişi<br />
(Şek. 31). Merkezi ipsiz ve büzmeli serpme ağlarda<br />
kasa yalnız ağı taşımaya veya bir yere asmaya<br />
yarar. (Şek. 1. Ave E). Genel olarak yalnız sığ suda<br />
kullanılan merkezi ipli sade serpme ağında ve sa-
Şekil: 30 kesime düzgünlük vermek için parçalara<br />
ayrılmış (2N 2B + 1N 2B = 3N 4B kesiminin<br />
1N 1B kesimine dikişi<br />
bit cepli serpme ağında (Şek, 11. B. ve F) merkezi<br />
ip kasaya bağlanır. Bu ağların atılış mesafesi çok<br />
uzak olmadığı İçin ayrıca bir fırdöndü kullanılmamaktadır.<br />
Çarmıklı serpme ağlarının merkezinde çarmık<br />
iplerinin içinden geçtiği 3.5-4,5 cm çapında bir halka<br />
mevcuttur. Halka boynuz, herhangi bir metal<br />
veya plastiktendir. Metal halkalar takılmadan önce<br />
ağa zarar vermelerine mani olmak için pamuk veya<br />
keten iple iyice sarılırlar. Boynuz ve plastik hal<br />
kalarda böyle bir işleme lüzum yoktur.<br />
Boynuz halkalar şekil 32 A da görüldüğü gibi<br />
muntazam aralıklarla delinirler ve bu deliklerden<br />
karşılıklı İp geçirilerek ağ merkezindeki göz adedi<br />
aralıklarına muntazam bölünerek takılırlar.<br />
Diğer halkalara ağın bağlanması ya merkezdeki<br />
gözler bir ipe geçirerek bu İpin halkaya tutturulması<br />
(Şek. 32 B) veya bir ipin her gözden geçirilerek<br />
halkaya dolanması ve zaman zaman düğüm atılması<br />
ile yapılır (Şek. 32 C.)<br />
VI. 3. AĞLARIN DONAMI<br />
Bir çok ağda olduğu gibi serpme ağlarında da<br />
donam veya birim ağ için kullanılan yaka miktarı<br />
şahıstan şahısa değişmekle beraber değişiklik belli<br />
ölçüler içinde olmaktadır. Donam faktörü 0,50<br />
ile 0,67 arasındadır. Sabit cepli ağların donam faktörü<br />
ekseriya 0,50 ye yakındır. Diğer serpmelerde<br />
faktör daha çok 0,67 ye yakın olarak alınmaktadır.<br />
Sabit cepli serpmelerde donam faktörünün küçük<br />
olması cepler için gerekli bolluğu sağlamak içindir.<br />
Bu bakımdan yukarıda hazırlanışı verilmiş olan<br />
bir ağ sabit cepli serpme olarak kullanılacak olursa<br />
donam faktörü küçük. Aksi halde büyüktür. Do-<br />
Şekil: 31 Çarmıksız (merkezi halkanın) serpmelerde<br />
merkezdeki gözlerin bağlanışı<br />
A: boynuz halka<br />
B, C: plastik meya metal halkalar.<br />
21
nanacak olan gözler ağı yapan şahsın görüşüne göre<br />
çift kat örülebilmekte veya hazır ağ ise kuvvetlendîrilmekte<br />
fakat diğer bir kısım yapıcılar ise normal<br />
tek kat göze donamı yapmaktadırlar.<br />
Serpmelerde yükseklikle çevre arasındaki<br />
münasebet tam dairelerde olduğu gibi<br />
u = 2t r<br />
şeklinde değildir). Bu münasebet tam daire formü<br />
lündeki gibi olsa iyi atılmış bir serpmede merkez<br />
ve ağırlıklar aynı zamanda dibe temas ederler.<br />
Serpmelerde bu istenmeyen bir durumdur. Yarım<br />
küre veya buna yakın bir form daima tercih edilmektedir.<br />
Bu şartlar altında yükseklik (dairede yarıçap)<br />
ile çevre arasındaki münasebet bir faktörle<br />
bellrtilebilmektedir. Bu faktör incelenmiş olan serpmelerde<br />
1,2 ile 1,6 arasında değişmektedir ve ortalama<br />
olarak 1,4 dür. Serpmelerde yükseklik (h)<br />
İle çevre arasındaki münasebet daire formülüne bu<br />
faktörün ilave edilmesi İle belirgin hale gelmektedir.<br />
Formül<br />
u =<br />
2 t h<br />
şeklindedir ve netice olarak çevre ile yükseklik<br />
1.4<br />
(h) arasındaki bağlantı basit olarak<br />
veya<br />
ile ifade edilebilir.<br />
U = 4,48 h<br />
U<br />
4,48<br />
Ağırlıklar donam yapılırken yakaya geçirilir veya<br />
tesbit edilirler. Ağırlıkların lıangl sıklıkta konacağı<br />
yapıcıya bağlıdır. Ağırlığın artması serpmenin<br />
batmasını kolaylaştırır, balığın kaçmasını güçleştirir<br />
fakat ağır serpmeyi atmak zordur ve fazla ağırlık<br />
serpmenin maliyetini arttırır. Diğer taraftan kurşunların<br />
büyüklüğü de takılma sıklığına tesir eder.<br />
Gene! olarak kurşunlar 2 ile 7 gözde bir takılmaktadır<br />
(Şek. 33). Donam yapılırken yakaya en alttaki<br />
gözlerden geçirilir, ki bu arada kurşunlarda diğer<br />
taraftan istenen aralıklarla yakaya ve ağa (Şek. 33<br />
E ve E1) veya yaka ve kurşunlar donam İpi ile ağa<br />
tesbit edilirler. Büzme ipli ağlarda kurşun ve yakanın<br />
ağa tesblti işi İri bir dikiş İğnesine geçirilmiş<br />
ince nylon iple yapılır. Diğer donamlarda gözden<br />
geçebilecek incelikte ağaç veya tel iğneler kullanılır.<br />
Bilhassa derin suda kullanılan serpmelerde<br />
çok zaman donam ipi yakaya da dolanmaktadır<br />
(Şek, 33 B). Ağırlık olarak zincir kullanıldığı zaman<br />
ağ yakaya donanır ve yaka uzunluğundaki zincirin<br />
her halkası yakaya bağlanır. Kıstırma kurşunu kullanıldığı<br />
zamanda yine ağ İlk önce yakaya donanır,<br />
kıstırma kurşunu arzu edilen aralıklarla yakaya geçirilir.<br />
22<br />
VI. 4. AĞIN DİĞER TEFERRUATININ<br />
TAMAMLANMASI<br />
Yukarda yapımı belirtilen bir ağ merkezi İpsiz<br />
sade serpme ağı ise (Şek. 1 A) tamamlanmış demektir.<br />
Merkezi ipli sade serpme ağının (Şek. 1B)<br />
merkezdeki gözlerinin bağlanmış olduğu ipe bir el<br />
incesi (merkezi ip) bağlanmakla bu ağ da kullanılacak<br />
hale getirilmiş olur.<br />
Şekil; 33 serpme ağlarında yakalar ve kurşunların<br />
bağlanışları<br />
B. Çarmıklt serpmede yuvarlak kurşun ve<br />
çarmağın bağlanışı<br />
C. Sabit cepli serpmede yakanın<br />
ve cep ipinin durumları
D. Sabit serpmede yakanın ve cep ipinin durumları<br />
D1. Sabit cebin kesitten görünüşü<br />
E. Büzmeli serpmelerde yaka<br />
E1. Büzmeli serpmelerde bir kurşunun bağlanışı ve<br />
büzme ipi.<br />
23
Çarmıklı ağlarda çarmıklar ya teker teker fındöndü<br />
ile yakayı birbirine bağlarlar (Şek. 1C) veya<br />
yakaya doğru dallanırlar (Şek 1D). Bir çarmık bir<br />
kere 2 veya 3 e ayrılarak yakaya bağlandığı kadar<br />
bir kaç kere dallanarak da (Şek. 4) yakaya bağlanabilir<br />
(Şek. 33B). Çarmıklar ayak ismini alan çatalları<br />
ile birlikte ağ yüksekliğindedirler. Yakaya<br />
bağlanan ayakların (veya çarmıkların) adedi serpmenin<br />
büyüklüğüne göre 8 ile 72 arasında değişmektedir.<br />
Çarmık iplerinin merkezi halkadan geçen<br />
uçları takriben 12 cm büyüklüğünde olan fırdöndü<br />
nün küçük (veya dar) halkasına bağlanırlar. Fırdöndünün<br />
merkezi ipin (elincesinin) bağlandığı diğer<br />
halkası ağın merkezi halkasından geçemeyecek büyüklüktedir<br />
(Şek. 5). Fırdöndü derin suya atılan<br />
serpmelere muhakkak takılmakla beraber ağ yalnız<br />
sığ suda kullanılıyor ise şart değildir. Çarmıklı<br />
serpme ağları bu halleri ile sudan çekildikleri zaman<br />
bütün yaka ortada bir yerde toplanmıştır ve<br />
ağın merkezi çarmık iplerinin açılışına göre belli<br />
bir yerde onlara dayanmış olarak gelir. Fırdöndüsüz<br />
olan serpme ağlarının bir kısmında merkezi ip<br />
yardımcı bir İple (durdurma ipi) merkezi halkaya<br />
bağlanmıştır (Şek. 4). Bu ip bir taraftan merkezi<br />
ipin merkezi halka içinde fazla aşağıya kaymasını<br />
önlerken, diğer iaraftan da ağ alınırken yakanın<br />
toplu olarak belli bir seviyede kalmasını temin<br />
etmektedir.<br />
Büzmell serpme ağlarında büzme ipi herhangi<br />
bir kurşundan başlayarak bütün kurşunlardan geçi-<br />
24<br />
rilir ve son kurşundan dışarı alınır (Şek. 34 A). Buranın<br />
tam karşısına gelen kurşuna büzme ipi bağlanır<br />
(Şek. 1E ve 34B). Böylece ağın kapanması (büzülmesi)<br />
daha muntazam bir şekilde olur. Ağ atılırken<br />
de bu kısmın tam tutularak ağı atanın karşı istikametine<br />
düşmesini sağlamak için büzme ipinin<br />
bağlandığı kurşunun hizasına takriben 50 cm yukarıya<br />
ağ ipinden kolayca ayrılacak renkte bir İp bağlanır.<br />
Sabit cepli serpme ağlarında cep kısmı 18-22<br />
gözden teşekkül etmektedir (Şek. 3301 Cep iplerinin<br />
bağlandığı bu göz sırası elle örülen ağlarda<br />
ekseriya çift kattır. Hazır ağdan yapılan bir<br />
serpme sabit cepli olarak kullanılacaksa cep İplerinin<br />
bağlanacağı bu göz sırası nadiren kuvvetlendirilmekte,<br />
ekseriya olduğu gibi cep ipleri bağlanmaktadır.<br />
Cepler ağın iç kısmında olduğundan, ceplerin<br />
meydana getirilmesi için ağ tersine çevrilir. 9-12<br />
cm boyunda (nadir olarak bağlama İpi yaka İle<br />
ağ arasında üçgenler yaparak devam eder, bu halde<br />
cep ipleri 15 cm ye kadardır) olan cep ipleri<br />
çift kat olarak ağ gözünün büyüklüğüne göre her<br />
3-8 gözde bir bağlanırlar (Şek. 33C, D). Ağ çevrilince<br />
cepler içerde kalırlar. Ağın merkezindeki gözleri<br />
birleştiren ipe merkezi ip bağlanır. Ağ kullanmaya<br />
hazır duruma getirilmiş olur.<br />
Genel olarak sabit cepli serpme ağları «dere<br />
serpmesi» ismi altında bilinirler ve derelerde, nehir<br />
kenarlarında kullanılırlar.<br />
ğÜ<br />
M<br />
m<br />
m<br />
Şekil: 34 Büzmell serpmelerin yakalarında el ipinin<br />
toplandığı (A) ve bunun karşısına gelen kısımlar (B)<br />
(Devamı var)
iç sularımızın<br />
turizmdeki önemi<br />
ve dört bölge<br />
İbrahim BİLGE<br />
Ne kadar bakımsız, ne kadar çorak denilirse<br />
denilsin, Türkiyemiz tümüyle cennet<br />
bir vatandır.<br />
Arkeolojik değerler, doğal kaynaklar,<br />
bakir güzellikler, yer yer azametli ormanlar,<br />
göl ve akarsularındaki çeşitli ve nefis<br />
balıklarlyle eşsiz bir kıymettir.<br />
Bu kıymetler ve eşsiz güzellikler maalesef<br />
pek az kimse tarafından bilinir. Haritalarımızda<br />
da bunları görmeye bulmaya<br />
imkân yoktur. Eldeki haritalarda bir çok<br />
belirli sular gösterilmemiştir. Hatırı sayılır<br />
göllerle turistik bir çok yerler nokta<br />
halinde bile işaretlenmiş değildir.<br />
Kilometrelerce devam eden suların<br />
isimleri bile yazılmamış olan bu haritalar<br />
bu halleriyle dahi tetkik edilse insana çok<br />
şeyler söyler.<br />
Türkiyeyi çevreleyen tüm denizlerde<br />
yaşayan balıkların çeşitleri, nefaseti bütün<br />
dünyaca malûmdur. İçsularımızdaki balık<br />
zenginliği de denizlerimizden aşağı kalmaz.,<br />
Bu zenginlik o kadar dillere destandır<br />
ki yurdumuzda görevli yabancıların, helikopterlerle<br />
Bolu ormanlarındaki göl ve<br />
derelere, Murat ve Munzur sularına ve daha<br />
bir çok yerlere gidip alabalık avlamaları<br />
ve bu yerlere diğer arkadaşlarını götürmesi<br />
bunun en bariz delilidir.<br />
İşte bu yazımızda balık ve turistik<br />
yönlerini anlatmaya çalışacağımız bir kaç<br />
alabalık yatağı ve çevresi bu tür zenginliklerin<br />
pek azıdır.<br />
Her vesile ile değindiğimiz gibi bir kaç<br />
göl ve akarsuyumuz dışında hemen bütün<br />
göllerimizle akarsularımızda yüzlerle kilo<br />
ile tartılan yayın balığından hamsi büyük-<br />
lüğünde gökçe balığa kadar çok türlü balıklar<br />
yaşar ve avlanırlar.<br />
Bunların içinde başta alabalık olmak<br />
üzere yayın, turna, sudak gibi bir kaç balık<br />
türü. balık amatörlerinin ilgisini çeker. Halbuki<br />
dünyanın hiç bir yerinde bu kadar çeşitli<br />
balığı bir arada avlayabilen bir ülke<br />
yoktur.<br />
1973 temmuz ayında Orta, Doğu ve Kuzey<br />
Anadoluda yaptığımız 6000 kilometrelik<br />
bir balık gezisinde çok yerde çeşitli balıklar<br />
avladık. <strong>Balık</strong> avcılığının da katkıda<br />
bulunduğu şahane turistik bölgeler gördük.<br />
Adım adım avlanmalar yaptık.<br />
Munzur suyu Alabalıkları<br />
Bu yerlerden dört bölgeyi, Kayseri -<br />
Malatya arasındaki Gökpınar gölünü ve<br />
çevresini, Elâzığ'daki Hazer gölünü, Van<br />
gölü ve çevresini, Rize dolaylarını anlatmaya<br />
çalışacağız.<br />
Gezimizin Kayseri hattâ Gürün'e kadar<br />
olan kısmı meselâ Kızılırmak gibi sularda<br />
sazan avlamakla geçti. Fakat Malatya'ya<br />
yakın olmasına rağmen Sıvasın ilçesi<br />
olan Gürün'e geldiğimiz zaman iş birdenbire<br />
değişti. Bu çevre zengin alabalık yatakla<br />
riyle dolu imiş. Yatakların ekserisi yoldan<br />
yoksun olduklarından bakir durumda<br />
imişler. Nitekim ben bunlardan birine şahit<br />
oldum: Gürün'e 40 kilometre mesafede<br />
Akderede çok bol alabalık olduğunu öğrendim.<br />
Fakat yola girdikten 12 kilometre sonra<br />
geri dönmeğe mecbur oldum. Bu yoldan<br />
25
ancak ciple gidilebilirdi. O gün bu yolun<br />
muntazam olmasını bizim kadar arzulayan<br />
kimse çıkmamıştır.<br />
Bu bölgede Pınarbaşı, Sarız, Yağyurt.<br />
Viranşehir'den başka Gürün'e 15 kilometre<br />
mesafedeki Tohma suyunda kuvvetli<br />
alabalık yatakları olduğunu tesbit ettik.<br />
Yolumuzun müsaade ettiği en yakın<br />
av yeri Pınarbaşı yakınlarındaki Sarız deresi<br />
oldu. Seyrek olmasına rağmen, Anadolu'nun<br />
Mercan denen tam dağ alalarından<br />
yakaladık. Alaların boyları 25-28 santim<br />
arasında idi. Avlanmayı makineli kamışla<br />
yaptık. Yerli halkın kelebek adını<br />
verdiği beyaz üstüne kırmızı benekli 2 numara<br />
comet meps kullandık.<br />
Avlanma rahat oldu. Arazi açık olduğundan<br />
büyük göletlerde balığı uzaktan yakalamak<br />
mümkün oluyordu. Derenin derin<br />
yerleri daha verimli idi. Sığ sulardaki alabalıklar<br />
bizi görünce derhal ortadan kayboluyorlardı.<br />
Mamafih bu derenin bir çok<br />
yerinde yemli olarak balık avlamak da<br />
mümkündü.<br />
Bu çevrenin en enteresan yeri Gürün<br />
ilçesine 12 kilometre mesafede ve çok .yi<br />
bir yolla gidilebilen Gökpınar gölü idi. Göl,<br />
çıplak dağların arasına sıkışmış durumda<br />
idi. Tepelerin doruğuna varıp diğer tarafa<br />
döndüğümüz ve gölü yukarıdan görebilecek<br />
yere geldiğimiz zaman aşağıdaki manzara<br />
bizi adeta büyüledi.<br />
Bir manzara ve göz güzelliği bu kadar<br />
olurdu. Aşağı indik. Arabadan çıkıp göl<br />
kenarına gittiğimiz zaman hayretler içinde<br />
kaldık. Göldeki balıklar bir akvaryumda<br />
miş gibi yüzüyor ve çok rahat hareket ediyorlardı.<br />
Çevresi takriben 500 metre olan Gökpınar<br />
gölünün suları çok berraktı. 18 mètre<br />
derinlikteki balıklar sanki bir metrede<br />
yüzüyorlarmış gibi görünüyordu. Dipteki<br />
kaynak yüzünden kumluk olan bir nokta gölün<br />
en derin yeri idi ve 18 metrelik bu derinlikte<br />
bir 25 kuruşluk rahatlıkla görülebilirdi.<br />
Gölün kenarlarından ve dibinden bir<br />
çok kaynaktan sular çıkıyordu. Bu sular el<br />
spkulamıyacak kadar soğuktu. Göl keııa<br />
26<br />
rında yüksekçe bir yerde ikişer yataklı beş<br />
odası ve altında gazinosu olan bir otel her<br />
zaman hizmete açıktı.<br />
Bizi en çok sevindiren nokta Gürün<br />
Turizm Derneği ile Özel İdarenin elele vererek<br />
göl kenarında kurdukları motel ile Sivas<br />
Valisi sayın Celâl Kayacan'ın şahsi gay<br />
retleri ile yapılan balık üretme tesisleri oldu.<br />
Kademeli üç beton havuzdan başka büyükçe<br />
balıkların göle salıverilmesinden önce<br />
bırakıldıkları iki açık havuz, küçük üretme<br />
istasyonunun yanında yer alıyordu.<br />
Gölün fazla sularının döküldüğü ayağın<br />
münasip bir yeri boydan boya bir ıskara ile<br />
kapatılarak balıkların ayağa kaçması önlenmişti.<br />
Gölde balık avı yasaktı. Halbuki buraya<br />
gelen balık amatörleri avlanmak da<br />
isterlerdi. Derin bir vadide akan göl ayağına<br />
biraz balık bırakmak yerinde olacaktı.<br />
<strong>Balık</strong> avı için oralara giden amatörler bı;<br />
güzel yerde bir kaç gün daha kalabilirlerdi.<br />
Çevre halkının hatta Ankaralıların çok<br />
güzel bir piknik yeri olan gökpınar gölünü<br />
çevreleyen tepelerin ağaçlandırılması ile<br />
burası çok daha şirin bir yer haline getirilebilir.<br />
İlçe çevresindeki diğer alabalık yataklarına<br />
yapılacak yollar ise burayı tam<br />
turistik bir bölge yapacaktır.<br />
Elâzığ - Diyarbakır yolu üzerinde, Elâzığ'a<br />
25 kilometre mesafedeki Hazer gölü<br />
hemen herkes tarafından bilinir. Fakat gölde<br />
ne tür balık bulunduğu, nasıl avlanmak<br />
mümkün olduğu çok kimse tarafından bilinmez.<br />
Hazer gölünün boyu 20 kilometre, ortalama<br />
genişliği 4 kilometredir. Çevresi 45<br />
kilometreyi bulan gölün yüzölçümü 70 kilometre<br />
olduğu söylenirse de bu söylentinin<br />
tetkik edilmesi lâzımdır.<br />
Gölde, başta sazan olmak üzere inci<br />
balığı ve gökçe balık çok boldur. Gölün<br />
ayağı Dicle'ye akar. Giriş ayağı olarak belli<br />
başlı bir su yoktur. Göl kenarındaki küçük<br />
dereler yağış nisbetine göre gölün suyunu<br />
sağlarlar.<br />
Bu seneki gezimizde göl sularını çok<br />
çekilmiş bulduk. Bu alçalmanın Suluovadaki<br />
hidroelektrik santral sebebiyle mr yoksa
yağmurların az oluşundan mı olduğunu bilemiyoruz.<br />
Gölde balıkçılık var denilemez. Hele<br />
olta ile balık avı hiç yapılmıyor. Bu bakımdan<br />
göl, oltacı amatörler için çok verimli<br />
bir yerdir. Derin sularda yemli olta ile iri<br />
sazanlar avlamak her zaman mümkündür.<br />
Kıyılarda küçük sazanlarla inci balığı ve<br />
gökçe balık çoktur.<br />
Gölde balıkçılık olmadığından sandal<br />
bulamadık. Yahut bulunduğumuz yerde sandal<br />
yoktu. Bu sebeple makineli ve şamandıralı<br />
olta ile solucan yem kullanarak kıyıdan<br />
çalışmak zorunda aldık.<br />
Verim çok güzel oldu. Şamandıralı ince<br />
takımla 3-4 saat içinde bir tenekeye ya<br />
kın inci balığı ve gökçe balık tuttuk. İnci<br />
balıklarının ortalama büyüklükleri uskumru.<br />
gökçe balıkların ise iri birer hamsi kadardı.<br />
Gölde bulunduğumuz gün, İstanbul<br />
Hidrobiyoloji enstitüsünden doktor Fethi<br />
Akşırayla arkadaşlarına rastladık. İlmî tetkikler<br />
yaptıklarından sandallarından istifade<br />
edemedik. Söylediklerine göre ileride<br />
bu gölde üretilecek sudak gibi değerli balıklarla<br />
gölün değeri çok artacaktır.<br />
Göl kıyıları yer yer yeşillik ve ağaçlıktır.<br />
Bütün dinlenme tesisleri ve piknik yerleri<br />
batı köşedeki Sivrice ilçesinde toplanmıştır.<br />
Buradaki dinlenme evleri, yüzme tesisleri,<br />
bağ ve bahçeler hafta sonu tatillerinde<br />
bütün Elazığlıları buraya toplar.<br />
Sivricedeki tesisler bir çok kombinelerin<br />
dinlenme yerleridir. Burada ancak<br />
piknik yapılabilir. Halbuki Diyarbakır yolunun<br />
güzel bir yerinde Turizm Bakanlığınca<br />
yapılacak bir motel gölün diğer kıyılarını<br />
da canlandıracaktır.<br />
Elâzığ ilinin diğer bir hususiyeti de<br />
Keban barajıdır. Cumhuriyetimizin ellinci<br />
yılına hazırlanan bu muazzam gölümüz çevresine<br />
sağladığı gelişmeler arasında balık<br />
verimi bakımından da katkıda bulunacaktır.<br />
450 kilometre uzunluk ve 150 kilometre<br />
genişlikteki bu büyük gölümüzde üretilecek<br />
cins balıkları avlamak için etrafına<br />
toplayacağı balık amatörlerinin yapacağı<br />
turistik hareketler çok faydalı olacaktır.<br />
İstihsal edilecek balık ürününün çevrenin<br />
protein ihtiyacını karşılaması da ayrıca bir<br />
kazançtır. İhraç konusu da ayrı bir mevzudur.<br />
Keban barajının çevreye vereceği rutubetin<br />
ağaçlandırma faaliyetine de yardımcı<br />
olması bir avantajdır Dilimize daima dolar<br />
dururuz. Anadolu ağaçsızdır der geçeriz.<br />
Halbuki Keban barajını yapan Almanlarla<br />
Fransızların orada kurdukları mamureyi<br />
gördükçe insanın bunu söyleyenlerin<br />
yüzüne bağıracağı geliyor.<br />
Ağaçları parmakla gösterilen Keban<br />
ilçemizin yanı başında bu iki azınlığın ağaçlar<br />
içindeki evleri ve hatta geniş çimenli<br />
parkları bizi ne kadar mahcup ediyor.<br />
Gezimizin hedefi Munzur suyu dağ<br />
alaları ile Rize çevresi derelerinde yapacağımız<br />
deniz ve dere (dağ) alası avcılığı<br />
idi. Bu sepeble Elâzığ - Bingöl yolundan<br />
saparak Tunceli'ne yöneldik.<br />
Munzur suyunun şöhretini ötedenberi<br />
duyardık. Hatta alabalık meraklısı Amerikalıların<br />
buraya çok ehemmiyet verdiklerini,<br />
tatillerini burada alabalık avlamakla<br />
geçirdiklerini işitirdik.<br />
Tunceli'ne ulaştıktan sonra balığın asıl<br />
av yeri olan Ovacık ilçesine doğru tırmanmaya<br />
başladık. Tunceli - Ovacık arası 62<br />
kilometre idi. Bu yol o kadar güzeldi ki yer<br />
yer resim çekmekten kendimizi alamadık.<br />
Genişçe bir boğazın bir tarafında yol<br />
uzanıyor, diğer tarafta ise Munzur suyu bütün<br />
azametiyle akıyordu. Boğazın iki tarafındaki<br />
yamaçlar orta boyda ormanlarla<br />
kaplı idi. Dayanamayıp bir iki yerde avlanmak<br />
istedik, korucular mani oldular.<br />
Zaten bütün hevesimizi Ovacık çevresine<br />
saklamıştık. Yasaklamada elbet bir sebep<br />
vardı, boyun eğdik. Ovacığa vardığımız<br />
zaman suyun çıkış yerinin 12 kilometre<br />
daha ileride olduğunu ve orada yatacak<br />
bir yer bulabileceğimizi söylediler.<br />
Munzur suyunun çıkış yerine vardığımız<br />
zaman manzaranın azametinden ve<br />
kaynaktaki suların çıkardığı sesten ko-<br />
27
nıışamaz olduk. Munzur dağlarının 1320<br />
metre yüksekliğindeki kayalardan fışkıran<br />
Munzur suyu çok azametli idi. Fışkırma sözünü<br />
çok yerinde buluyoruz, zira sular kayaları<br />
yerinden koparacak kadar şiddetli<br />
çıkıyordu.<br />
Köylülerin Kırk göze dedikleri kaynakları<br />
sayamadım. Fakat ilk kaynaktan<br />
son kaynağa kadar adımladığım zaman çıkış<br />
yerini tam 750 adımda bitirebildim. Bu<br />
kaynaklardan çıkan sulara el sokmaya imkân<br />
ve ihtimal yoktu. Bir su bidonunu dolduruncaya<br />
kadar beş parmağımın donduğunu<br />
hissettim. Bu suya girmeye imkân<br />
yoktu, bir adamı sürükleyebilirdi.<br />
Geceyi hemen kaynağın dibinde Karayollarının<br />
yaptığı bir yerde ve Munzur<br />
Babanın kaybolduğu rivayet edilen kayanın<br />
dibinde geçirdik. Bu suyun menkıbesi<br />
de enteresandı. Hacca giden Ziyaret köyünün<br />
ağasına, uşak Munzur bir gecede<br />
hem helva hem de börek götürüp geliyor.<br />
Ağa. köyüne döndüğü zaman kendisini karşılayanlara:<br />
Benim değil, uşak Munzur'un<br />
elini öpün. Ben onun sayesinde Hacı oldum.<br />
İşte getirdiklerinin kapları... demesi<br />
üzerine herkes Munzura koşuyor. Elinde<br />
süt kaplariyle uzaktan gelen Munzur. her<br />
şeyden habersiz bir kabahat yaptığını zan*<br />
nederek kaçarken elindeki kaptan dökülen<br />
sütlerin düştüğü yerlerden fışkıran sulardan<br />
işte bu koca nehir meydana geliyor..<br />
Şimdi uşak Munzur'un kaybolduğu kayalara<br />
her gece mumlar dikiliyor, adaklar<br />
adanıyor. Anadolunun bir çok yerlerinde<br />
bu tür yakıştırılmış menkıbeleri çok dinledim.<br />
Bunlar o kadar güzel yakıştırılmış<br />
ve çoktur ki bir eseri süsleyebilir.<br />
Ertesi sabah Ovacık kaymakamı ile<br />
bir konuşma yaptık. Kaymakam Mehmet Erdoğan<br />
Cebeci bizi çok iyi karşıladı.<br />
Munzur'da balık avının yasak sebeplerini<br />
anlattı. Kendisini dinledikçe yasaklanmaya<br />
hak verdim. Öyle ya. misafirlerimiz<br />
tarafından Munzur'dan yakalanan balıklarımız<br />
Adana'ya, Ankara'ya, izmir'e uçakla<br />
götürülebilirdi. Fakat bu balıklar tâ Amerikaya<br />
gönderilir miydi? Tabii böyle bir talan<br />
olunca da Munzur balıkları gitgide azal-<br />
28<br />
maya başlardı. Zaten civar halkı da kanunsuz<br />
avcılık yaparak bu talana yardım ediyorlrdı.<br />
Bu yüzden Munzur'un çıkış yerinden<br />
Murat suyuna karıştığı noktaya kadar olan<br />
80 kilometrelik kısmın çevre ormanlariyle<br />
beraber millî park olarak ilânı şart olmuştu.<br />
Yasaklanma şarta bağlanmıştı: Avlanma<br />
müsadesi itimat telkin eden hakiki misafirlere<br />
ve vatandaşlara verilebilecekti.<br />
Rizeli olduğu için alabalığı iyi tanıyan<br />
ve kıymetini çok iyi bilen Kaymakam Mehmet<br />
Erdoğan Cebeci daha fazla izahat vererek<br />
milli park kararının iki senedenberi<br />
azar azar uygulanmaya başladığını teşkilâtın<br />
kurulduğunu, park çevresinin hudutlanacağını<br />
ve ilk plânda Tunceliden Ovacık<br />
ilçesine kadar 70 kilometrelik yolun asfaltlanacağını,<br />
buna hazırlık olmak üzere<br />
yol boyunca menfez ve köprüleri yeniden<br />
onarıldığını anlattı.<br />
Ayrıca Ovacık ilçesinde bir de balık<br />
üretme istasyonu kurulması düşünülüyordu.<br />
Munzur suyunda tesbit edilen 13 tür<br />
alabalığın üremeye ve avlanmaya en elverişli<br />
olanı burada üretilecekti. Genç kaymakamın<br />
bu konuda çok güzel tasarıları<br />
vardı.<br />
Bütün bu işler yapıldıktan sonra milli<br />
park hudutları içinde kalan Munzur suyunda<br />
avlanmak yasak değil, müsadeli olacaktı.<br />
Esasen şimdiden çok iyi tedbirler<br />
alınmıştı. Bomba ve zehirli ot kullanmak<br />
katiyen yasaklanmıştı. Görevli korucular<br />
bu konuda göz açtırmıyorlardı. O kadar ki<br />
Munzurdan gizlice balık tutan köylüler, an*<br />
cak yabancı araba gördükleri zaman meydana<br />
çıkıp gizledikleri balıkları satmaya<br />
kalkıyorlardı.<br />
Munzur suyuna karışan iki suda, Mercan<br />
ve Havaçur sularında da alabalık olduğunu<br />
söylediler. Maalesef henüz araba<br />
yolu olmadığından bu sulara giremedik.<br />
60 kilometre uzunluğunca amatörlerin<br />
ücretle balık yakalayabileceği bir yer olan<br />
Munzur suyu ve çevresi, ormanlarının güzelliği,<br />
manzaranın azameti, bol av vermesi<br />
ve balıklarının büyüklüğü yönünden
Türkiye'nin sayıiı turistik yerlerinden biri<br />
olmaya namzettir.<br />
Dönüşte sayın kaymakamdan balık avı<br />
müsaadesi aldık. Munzurun muhtelif noktalarından<br />
birer ikişer balık avladık. Tunceline<br />
doğru, kuıduğumuz kampta bu balıkları<br />
pişirerek yedik ve yolumuza devam<br />
ettik.<br />
Yarınki Munzur milli parkı, yalnız çevreye<br />
değil, bütün memlekete cevap verecek<br />
niteliktedir. 62 kilometrelik su boyunca<br />
bir çok kamp yerleri yapılarak buralarda<br />
amatörlere balık yakalattırılıp gelir sağlanabilir.<br />
Sayın kaymakamın bu uğurdaki<br />
çabası yanında Turizm Bakanlığının da bu<br />
plân üzerinde ehemmiyetle durması lâzımdır.<br />
Yolumuz Bingöl'den geçti. Bu ilimizde<br />
de Karlıova ilçesi başta olmak üzere sayılı<br />
alabalık yatakları vardı. O kadar ki Bingöl<br />
dağlarında hangi suya olta atılsa balık yakalanabilir.<br />
Bunların yağmur suyu beklemeyen<br />
kaynak sularında alabalık her zaman<br />
mevcuttur.<br />
Bingöl-Karlıova arasındaki yol, bilhassa<br />
meskûn yerlerden uzak balık yataklarına<br />
giden yollar çok virajlı ve uçurumlu idi.<br />
Esasen buralardaki sulerın çoğu açık arazide<br />
değil her biri 100-150 metrelik derin<br />
vadilerden akıyordu. Buralara inmek de<br />
çok zordu. Buralardaki yataklara ulaşamadık.<br />
Arabaları bir yerde bırakıp atla gitmek<br />
lâzımmış.<br />
Çaylar adındaki nahiye merkezi yakınlarından<br />
akan bir suyun çok balık veren<br />
bir yatak olduğunu öğrendi isek de yolsuzluktan<br />
buralara da ulaşamadık.<br />
Bu havalide yalancı yemle balık yakalandığı<br />
gibi yemll olarak da avlanmanın<br />
çok kolay olduğu söyleniyor. Çevre bakir<br />
olduğundan balık haşlanmış mısıra kadar<br />
bütün yemlere atlarmış.<br />
Bingöl'den sonra Muş üzerinden Tatvan<br />
ve Van'a doğrulduk. Herkesin bildiği<br />
gibi Van gölünde bir tek balık yaşar. Etraf<br />
göllerde ise yalnız sazan balığı vardır. Van<br />
gölündeki inci kefali ve sazan balıkları<br />
memleket ekonomisinde ehemmiyetli rol<br />
oynarlar.<br />
Bölgedeki iki tür balığın hususiyetlerini<br />
ve av şekillerini anlatırken Van ilimizi<br />
turistik yönden de ele almak faydalı olacaktır.<br />
Turistik Van ilinin her gün biraz daha<br />
geliştiği bir hakikattir. Muhteşem Van kalesi,<br />
Akdamar adasındaki tarihi kilise, Ahlattaki<br />
meydan mezarlığı, döner künbetler,<br />
cami, medrese ve hamam kalıntıları, AdiIcevaz<br />
ilçesindeki tarihi camiler, Gevaş,<br />
Erciş ve Edremitin cennet yeşillikleri, Bendimahi,<br />
Karmus derelerinin güzelliği, Nazik<br />
göün Gocut balıkları Nemrut dağının<br />
krateri içindeki dört göl görülmeğe değer<br />
yerlerdir.<br />
Denizden 1725 metre yükseklikteki Van<br />
ili açık ve aydınlık bir şehirdir. Van kalesi<br />
hâlâ bütün azametiyle ayaktadır. Kalenin<br />
üzerine kurulduğu duvar gibi yalçın<br />
kayalığın dibinde görülen Ölü şehir, Van<br />
şehrinin hareketli hali ile tam bir tezat teşkil<br />
eder. Ölü şehirde hâlâ ayakta duran iki<br />
cami, yarı harap haldeki hamam ile kapalı<br />
çarşı ve medrese bakiyeleri insanı yüzyıllar<br />
geriye götürüp hayale daldırır.<br />
Van gölündeki tek balık İnci kefalıdır.<br />
Nisan ve Mayıs aylarında Van gölüne akan<br />
bütün derelerin ağızlarında çevirme ağlarla<br />
yakalanır. Ağlar manyat ağları gibidir.<br />
Torları küçüktür. Avlanma çok iptidai şekildedir,<br />
ağlar yırtık, delik deşiktir.<br />
Yakalanan balıklar kumlar üzerine dökülür.<br />
Bunların üçte ikisi tuzlanır. Tuzlama<br />
daha çok kaya ile yapılır. Yıllık istihsal 600<br />
ton balık çok kısa zamanda, bir buçuk ayda<br />
yakalandığından çok vakit kap yetişmez,<br />
Çok vakit limon, portakal, şeftali sandıkları<br />
dahil ne bulunursa içine balık doldurulur.<br />
İnci kefalları çok havyar veren bir balık<br />
olmasına rağmen maalesef gölde havyarcılık<br />
hiç yapılmamaktadır.<br />
Gölde sandal bulunmadığından çapari<br />
veya yemli olarak balık yakalamak imkânını<br />
bulamadım. Senenin yalnız iki ayında<br />
görülen ve bu kısa zamanda 600 tonluk verim<br />
yapan inci kefallarının senenin diğer<br />
29
on ayında nerede bulunduklarını aramak<br />
herhalde çok faydalı olacaktır.<br />
Van gölü çevresinin turistik katkısına<br />
Nazik göl de büyük sazan balıklariyle<br />
iştirak eder. Nazik gölün Van gölüne akan<br />
ayağında da gene 2-3 kiloluk sazanlar bulunur.<br />
Van gölünde bir Akdamar adası ve bu<br />
adanın bir de meşhur kilisesi vardır. Bin<br />
yıl evvel yapılmış bu kilisenin duvarlarında<br />
kabartma, oyma ve müşekkel heykeller<br />
vardır. Her yıl binlerle turist buraya koşar.<br />
Fakat göl sularının güzelliği karşısında hemen<br />
mayolarını giyip sulara dalarlar. Zaten<br />
gölün bütün kıyıları ayrı ayrı güzellikte<br />
birer plâjdır.<br />
•Van gölü suları sodalı olduğundan yosun<br />
oluşmaz ve böcek yaşamaz. Kıyıdaki<br />
kayaların sarı okluğu yerde piâj sarı, siyah<br />
elan yerlerde plâj siyah, kırmızı veya<br />
beyaz olan yerlerdeki plajların kumları da<br />
o renktedir. Göl suları da o kadar berraktır<br />
ki iki adam boyu zannedilen derinliğe hiç<br />
bir zaman ulaşılamaz.<br />
Van gölü kıyılarındaki Gevaş. Erciş ve<br />
Adilcevaz ilçeleri çok güzel yerlerdir.<br />
Ağaçlıktan ilçe evleri gözükmez. Adilcevaz<br />
kalesi, cami ve medreseler birer sanat<br />
eserleridir.<br />
Ahlat ilçesi başlı başına bir tarihtir.<br />
Döner kümbetler arasında Hasan Padişaha,<br />
Bayındır Padişaha ve daha bir çok Türk<br />
büyüklerine atfedilen yapıtlar vardır.<br />
Ahlatın Meydan mezarlığı, Kırklar mezarlığı<br />
görülmeğe değer yerlerden biridir.<br />
Son yıllarda meydana çıkarılan hamamlara<br />
tezyinat bakımından İstanbul'da ancak rastlanır.<br />
Ahlat ile Tatvan arasındaki Nemrut dağı<br />
krateriııdeki dört göl de görülmeye değer.<br />
Kraterin dibindeki göllerin ancak birinde<br />
balık olabilir. Diğerleri sıcak ve sığdır.<br />
İndifai kayalar sebebiyle büyük göle<br />
gidemedik. Göl seviyesinden 25-30 metre<br />
yükseklikteki kayalardan sıcak buhar fışkırmaktadır<br />
ki göçerler burada oğlak haşlarlarmış.<br />
Kraterin dış kenarında yerli halkın tabak<br />
dediği geniş düzlükten aşağıdaki Van<br />
30<br />
gölünü hakikaten bir tabak gibi seyrettik.<br />
Bu dağa ismini veren Nemrut, yaz aylarında<br />
buraya gelir, kışın Urfa'ya dönermiş.<br />
Ahlata 35 kilometre uzaklıktaki Nazik<br />
göl, hayli büyük bir göldür. Her yerde olduğu<br />
gibi burada da sandal bulamadığımızdan<br />
kıyıdan avlandık. Yemimiz solucan<br />
idi. Her ne kadar gocut balıklardan yakalayamadık<br />
ise de gene de 2-3 kiloluk sazanlardan<br />
aldık. Gölün ayağındaki avcılık daha<br />
verimli oldu.<br />
Van'dan ayrıldıktan sonra Ağrı, Erzurum<br />
yoliyle Rize'ye vardık. Yol boyundaki<br />
sularda pek balık avlayamadık. Ertesi gün<br />
Rize'de dağ ve deniz alaları ile mücadelemiz<br />
başladı. Bura balıkları Munzur ve Bingöl<br />
alalarından çok büyüktü ve mücadeleci<br />
hayvanlardı.<br />
Karadenize dökülen büyük, suların<br />
hepsinde küçük suların da bazılarında alabalık<br />
vardır. Bu suların denize yakın yerlerinde<br />
deniz alası, yukarı kısımlarında ise<br />
dağ alaları hem bol, hem de iri hayvanlardır.<br />
-'mİİHSR<br />
Karadenizin yeşil ilçelerinden Ardeşen'den<br />
başlayarak Of ilçesine kadar bütün<br />
derelerde balık avladık. Yurdumuzda deniz<br />
alalarını ancak bu çevrede avlamak<br />
mümkündür. Deniz alaları ekseriya palamut<br />
büyüklüğündedir. Fakat sık sık 8-10 kilolukları<br />
da yakalanır.<br />
Rize Ardeşen arasındaki Fırtına dere,<br />
Büyükdere, İyidere, Batlacı deresi, Solaklı<br />
dere ile Rize Trabzon arasındaki Araklıdere,<br />
Karadere ve Of deresinde her zaman<br />
alabalık avlamak mümkündür. Bu arada bir<br />
çok küçük dereler de ihmal edilmemelidir.<br />
Bu derelerin çoğunda da sazan balığı vardır.<br />
Fırtına derede yaptığımız avda talihimiz<br />
yaver gitmedi. Yakaladığımız deniz alaları<br />
ancak palamut büyüklüğünde idi. Bütün<br />
civar halkı mepsle çalışıyorlardı. Yalnız<br />
ellerinde fırlatacak makineleri olmadığından<br />
elle fırlatıp çekiyorlardı. Suların dönemeç<br />
yaptığı durgun kısımlarda yemli takımla<br />
avlananlar varsa da en çok çalışan av<br />
aracı makineli olta, 2 veya 3 numara mepstir.
Bu sularda avlanabilmek İçin kasık<br />
çizmesi şarttır. Sular çok hızlı aktığından<br />
kıyıdan avlanılmaz. Amatör, suyun münasip<br />
yerlerinde ortalara giderek sağa sola<br />
oltasını fırlatır ve çeker. Mepsin suda dönüşüne<br />
aldanan balık atlar ve yakalanır. Girilecek<br />
uygun yerleri tayin etmek bir hayli<br />
tecrübeden sonra elde edilir.<br />
Yakalanan balık ufak olsa dahi kepçe<br />
lâzımdır. Sudan çıkan balık çok fazla çırpındığından<br />
kurtulduğu zaman suya düşeceği<br />
için yakalanamaz. Balığı daha sudan<br />
çıkarmadan kepçe kullanılırsa balığın kaçması<br />
önlenmiş olur. <strong>Balık</strong> çok büyük olduğu<br />
takdirde suda oyalayarak ağır ağır kıyıya<br />
gelmek ve misinanın kaldıramıyacağı<br />
balığı kıyıda kepçelemektir. Böyle hallerde<br />
kakıç da çok iş görür.<br />
Alabalık avının kendine has bir hususiyeti<br />
vardır. Deniz veya diğer tatlısu balıkları<br />
avcılığına benzemez. Alabalık amatörü<br />
bir hayli stajdan sonra balıktan nasıl<br />
saklanılacağını, nerelere meps atması lâzım<br />
geldiği ni, hatta giysisinin ne renk olması<br />
icabettiğini öğrenecektir.<br />
Yukarıda isimleri sıralanan derelerin<br />
hepsinin yatakları kilometrelerce uzundur.<br />
Suları yaz kış eksilmez. İyiderenin uzunluğu<br />
75 kilometredir. Bu derenin 35-40 ki-<br />
Yazar İbrahim Bilge, Gökpmar gölü Alabalıkları ile<br />
lometre yukarısında İsmi değişerek İki i'<br />
dere adını alır. Fırtınadere 80 kilometre<br />
uzunluktadır. Kıyıdan itibaren 22 kilometre<br />
sonra Çamlı Hemsin ilçesi gelir. Bu ilçeden<br />
sonra dere alası daha bol av verir.<br />
Yağmurlu bir zamana rastladığımızdan<br />
Çamlı Hemşine gidip dağ alalarını yakalayamadık.<br />
Bizim bu çevreye gittiğimiz tarihlerde<br />
dereler şerbetli yani biraz bulanıktı.<br />
Bir hafta evvel yağan yağmurlar yolları<br />
ve köprüleri alacak kadar şiddetli olduğundan<br />
blaık yatakları da bozulmuştu.<br />
Buna rağmen avlanmamız zaman zaman<br />
verimli oldu. <strong>Balık</strong> avının yanısıra manzara<br />
güzelliği, deniz güzelliği ve binbir yeşil<br />
renk içinde turistik bir gezi yapmış olduk.<br />
Diğer dereler de uzun yataklı derelerdir.<br />
Kıyılar içerilere doğru birdenbire dikleştiğinden<br />
yataklar ekseriya derin ve kayalıktır.<br />
Bütün buna rağmen içerilere giden<br />
yollar ekseriya akarsularımyanından devam<br />
eder.<br />
Dile getirmeye çalıştığımız bu dört balık<br />
av yerini amatörlere tarife çalıştık. Gezdiğimiz<br />
sürece bir çok balık yatakları ve<br />
cennet yerler gördük. Sütunlarımızın çerçevesi<br />
dışına çıkmak istemediğimizden gezimizin<br />
anahatlarını kaleme aldık.<br />
31
ET ve BALIK KURUMU<br />
EVİNİZDE<br />
Mamulleri<br />
YOLCULUKTA<br />
PİKNİKLERDE<br />
Güvenerek yiyeceğiniz nefis ve<br />
hazırlanması kolay ŞARKÜTERİ çeşitleridir<br />
ET ve BALIK<br />
SUCUKLARINI<br />
SOSİSLERİNİ<br />
KURUMU'nun SALAMLARINI<br />
ve<br />
< Si<br />
KONSERVE ETLERİNİ bir def'a tecrübe<br />
etmeniz menfaatinizi sağlar<br />
-<br />
EBK - 1973/48
"fCHINODERMA #<br />
(Derisi Dikenliler) 9<br />
• ' f<br />
Şeref KARAPINAR<br />
Emekli Koramiral<br />
Sınıf: 5 — HOLOTHURIOİDEA (Devamı):<br />
Bu sınıfa mensup hayvanların ekserisinde aşağıdaki<br />
özellikler bulunmaktadır:<br />
Ağzın etrafı 8-30 adet PODİA ile çevrilidir. Bunlar<br />
gözle görülen dokunaçlar (tentakül haline gelmiştir.<br />
Bunların dış tarafında deriden bir kenar<br />
mevcut olup hayvanın ağzını ve dokunaçlarını örte<br />
bilmektedir. Böylece dokunaçlar ağzın etrafında<br />
uzayıp kısala bilmekte ve ağız boşluğunun içine çekilerek<br />
saklanabilmektedir. Vücut boydanboya geniş<br />
bir boşluğu ihtiva etmektedir. Bu boşluğun etrafı<br />
kalın fakat elestiki et ve deri kısmı ile çevrilmiştir.<br />
Kalker iskelet bu hayvanlarda çok küçülmüş ve kemik<br />
kısmı çok azalmıştır. Vücut duvarında bu filuma<br />
mensup hayvanlarda bulunan lavhalar yoktur.<br />
Burıa mukabil deri sathı ve deri ile İlişik dokular<br />
diğer genüs ve spesilerle aynı şekil ve karakteri<br />
taşımakta ve birtakım ufak iğneciklerle (SPİCULE)<br />
kaplı bulunmaktadır. Bu sebeple vücutları sert değildir.<br />
Vücut cidarında boyuna ve enine adaleler<br />
yerleşmiş olduğundan bu hayvanlar kurt ve solucanlar<br />
gibi kıvrılabilmektedir. Halka şeklindeki adalelerin<br />
bütün vücudu sarmasına mukabil boy adaleleri<br />
ağız ile anüs arasında uzanan beş adet Radyal<br />
banttan teşekkül etmektedir. Bu adale bantları<br />
boyunca anbulakral kanallar uzanır. Bu kanallar da<br />
vücut boyunca oldukça muntazam çift sıralar halinde<br />
veya kısmen dağınık olarak dizilir. Bazı formlarda<br />
ambulakral tüyler mevcut olup bazılarında bulunmaz.<br />
Ekseri deniz hıyarları nefes almak için deniz<br />
suyunu anüsten emerler. Buna uygun olarak rektumları<br />
büyük olup bazı specilerde uçları tıkalı müteaddit<br />
kanallara ayrılır. Bunlara (RESPİRATORY<br />
TREE • Nefes alma ağacı) denir.<br />
Anüsün gerisinde (CUVİER ORGANI) denilen<br />
su ciğerleri vardır. Bu su ciğeri fazla budaklanmış<br />
^iki ana daldan müteşekkil olup içi su ile doludur.<br />
Bu organ hayvanın solunum cihazını teşkil etmektedir.<br />
HOLOTHURİAN'lar yakalandıkları veya rahatsız<br />
edildikleri zaman bu su ciğerlerini anüs yolu<br />
ile dışarıya fırlatırlar ve düşmanlarını ürkütürler.<br />
Rejenerasyon yetenekleri yüksek olduğundan sonradan<br />
kısa bir zaman içinde dışarıya atılan uzuvlar<br />
yeniden teşekkül etmektedir.<br />
Sayın Dr. Muzaffer Demir'in (Boğaz ve adalar<br />
sahillerinde omurgasız dip hayvanları isimli kitabından<br />
İstanbul sahillerinde üç muhtelif HOLOTHU-<br />
RİOİDEA türünün yaşadığı anlaşılmaktadır.<br />
DENİZ HIYARLARI — (SEA CUCUMBER):<br />
HOLOTHURİOİDEA sınıfını tek başına temsil<br />
eden deniz hıyarları (derisi dikenliler) fllumuna<br />
bağlı bütün diğer hayvanlardan farklı bir görünüşe<br />
sahiptirler. Vücutlarının biçimi türüne göre ufak veya<br />
iri boyda hıyarlara benzediği İçin bu hayvanlara<br />
(DENİZ HIYARI) adı verilmiştir. Avustralya'da bu<br />
hayvanlara (LOLLY FİSH - TEMBEL BALIK) da denilmektedir.<br />
Deniz hıyarları tatlı sularda bulunmaz,<br />
yalnız denizde yaşarlar. Bütün dünya denizlerine yayılmışlardır.<br />
Genellikle denizlerin sahillere yakın<br />
sığ sularında bulunurlarsa da oldukça derin sularda<br />
da yaşamaktadırlar. Denizin dibinde dokunaçlarının<br />
(Tentakül) ve emici ayaklarının (PODİA- yardımı İle<br />
yürürler. Çok defa yalnız dokunaçları dışarda kalacak<br />
şekilde dipteki çamurlara gömülü olarak yaşarlar.<br />
Avrupa sahillerinde yaşayan (CUCUMARİA<br />
FRONDOZA) türü daha ziyade denizin 3000 metre<br />
kadar derinliklerinde bulunur. Buna mukabil Okyanuslarda<br />
cezir zamanı suların çekilmesiyle meydana<br />
gelen su birikintilerinde çirkin bir sosis biçiminde<br />
deniz hıyarları görülür.<br />
Deniz hıyarlarının bazıları kısa ve şişman vücutlarıyle<br />
âdeta yuvarlak olmakla beraber ekseriyetle<br />
uzun vücutlu olurlar. Vücutları yuvarlak, bez köşeli<br />
veya yassı olabilir. Ağız ve anüs karşılıklı vücudun<br />
iki ucunda yer almıştır. Ağız çevresinde 10-30<br />
kadar dokunaç (tentakül) vardır. Bu dokunaçlar hayvanın<br />
ağzının etrafında bir küme püskül şeklinde<br />
görülür. Tyüp şeklindeki ayaklan vücut üzerinde<br />
çizgiler teşkil eder. Karadaki tırtılların azmanı görünüşünde<br />
olan bu hayvanlar tıpkı akrabası olan<br />
deniz yıldızları gibi vücudunu büzerek, ufak tyüp<br />
ayaklarını kullanmak suretiyle çok ağır hareket<br />
ederler. Ancak bunlar deniz yıldızları veya deniz<br />
kestaneleri gibi her istikamette değil yalnız ağızlarının<br />
bulunduğu istikamette ilerleyebilirler.<br />
Deniz hıyarları da ambulakral su sistemi ile<br />
organlarını çalıştırır ve su ciğeri denilen uzuvlarıyle<br />
solunum yaparlar. Derileri üzerinde kalker yumrular<br />
bulunur. Dünya denizlerinde birçok türleri bulunan<br />
deniz hıyarları 15 santimetreden 120 santimetreye<br />
kadar muhtelif boyda olurlar. (ETİCHO-<br />
PUS) ve (LEPTOSYNAPTA) genüslerl orta boyda<br />
deniz hıyarları olup en fazla 65 santimetreye kadar<br />
büvümektedlrler. Türkiye denizlerinde ortalama 15-<br />
25 santimetre boyundaki deniz hıyarları çoğunluktadır.<br />
Renkleri kahverenginden mora kadar çok çeşitli<br />
olur. Umumiyetle üzerlerinde yıldız şeklinde veya<br />
yuvarlak beyaz benekler bulunur. Vücutlarının yere<br />
gelen tarafı daima açık renktedir. - Bazı türler<br />
o kadar şeffaf olurki su dibinde yatan bir şişeyi andırır.<br />
Bazı deniz hıyarları tehlike karşısında veya tahrik<br />
edildikleri zaman düşmanını korkkutmak veya<br />
şaşırtmak maksadlyle vücutlarından İpliğe benzeyen<br />
çok yapışüan bir madde fırlatırlar. Daha fazla<br />
tehlikeye maruz kalırlarsa bütün iç uzuvlarını fırlatıp<br />
atarlar. Fakat evvelce de İzah edildiği gibi bu<br />
hayvanların rejenerasyon kabiliyetleri çok yüksek<br />
olduğundan kısa bir zaman sonra bu organlar yeniden<br />
teşekkül eder.
[THELENOTA ANANAS) adındaki deniz hıyarı<br />
türünün İçi daima su dolu olan ve vücudunu boydan<br />
boya kaplayan çok kalın bağırsağı ince yapılı<br />
ufak bir balığa yuva vazifesi görmektedir. (PEARL<br />
FİSH - lııci balığı) - CARAPUS BERMUDENSİS) adındaki<br />
bu balık en fazla 20 s/m boyunda olup düşmanlarından<br />
korunmak için deniz hıyarlarının vücut<br />
boşluğu içinde yaşamaktadır. Bu boşluğa geri<br />
manevra ile rahatça girip çıkabilirler. En ufak bir<br />
tehlike karşısında bütün iç uzuvlarını fırlatıp atan<br />
deniz hıyarı bu davetsiz misafire nedense aldırış<br />
etmez.<br />
Deniz hıyarları planktonlarla ve çok ufak organizmalarla<br />
beslenirler. Bu küçük besin maddelerini<br />
dokunaçları ile yakalarlar. Ancak bu hayvanlar<br />
akrabaları olan deniz yıldızlarının aksine olarak<br />
besinlerini bir dereceye kadar seçmektedirler. Deniz<br />
hıyarları ayrıca tıpkı karadaki solucanlar gibi<br />
devamlı olarak denizin dibindeki çamurları ve teressâbâtı<br />
yutar ve içindeki organik maddeleri hazmederler.<br />
İşe yaramayan büyük kısmı tekrar geri<br />
atarlar. Bu özellikleri dolayısiyle deniz hıyarlarına<br />
Portekizceden alınan ve (DENİZ KURDU) manasına<br />
gelen (BECHE-DE-MER) adı verilmiştir.<br />
Deniz hıyarları yumurtlamak suretiyle ürerler.<br />
Dişi fert üreme zamanı sahillere yaklaşarak nisbeten<br />
sığ sularda yumurtlar. Bu yumurtalar su içinde<br />
erkek eşey hücreleri ile buluşarak döllenir. Deniz<br />
hıyarlarının bazı türleri hünsadir (HERMAFRU-<br />
DİT).<br />
DENİZ HIYARLARININ İKTİSADİ DEĞERİ:<br />
Bazı deniz hıyarları türleri kurutulduğu zaman<br />
(TREPANG) veya (BECHE - DE - MER) adı ile bilinen<br />
bir besin maddesi haline gelirki Çinde, bazı Güneydoğu<br />
Asya memleketlerinde ve pasifik adalarında<br />
çorbası yapıldığı için çok makbul sayılmaktadır.<br />
(TREPANG) ismi Malaya lisanında (TRİPANG) kelimesinden<br />
alınmış olup kurutulmuş deniz hıyarlarından<br />
yapılan jaletinll bir çorbanın adıdır. Bu çorba<br />
Uzakdoğu milletleri ile bilhassa Çinliler arasında<br />
lüks ve çok makbul bir yemek telakki edilmektedir.<br />
(BECHE DE-MER) ismi ise orijinal bir Fransız<br />
kelimesi değildir. Portekiz lisanında (DENİZ<br />
KURDU) manasına gelen (BİCHO DA MAR) kelimesinin<br />
Fransızcalaştırıimış şeklidir. Bu çorba daha<br />
ziyade (HOLOTHURİA) genüsüne mensup büyük<br />
deniz hıyarlarından yapılır. Meselâ (HOLOTHU-<br />
RİA EDULİS) türü bilhassa bu çorbasiyle meşhurdur.<br />
Bu hayvanlar genellikle mercan bankları üzerinde<br />
yaşarlar. Büyük Okyanusun en doğusundaki<br />
Pasifik adalarından Avustralyalım GREAT BARRİER<br />
REEF banklarına kadar ve ayrıca Güneydoğu Asya<br />
sahilleriyle Amerikanın Kaliforniya sahillerinde bulunan<br />
bu yenir cinsten deniz hıyarları büyük bir ticaret<br />
mataı haline gelmiştir. Bu sebeple bu hayvanların<br />
yaşadıkları banklarda canlı dalış faaliyetleri<br />
oldukça fazladır. Yenen deniz hıyarlarında deri<br />
üzerindeki kalker yumrular daha az olur.<br />
Pasifik sahillerinde en makbul sayılan türler<br />
şırası ile (L.ARGE BLACK), (SMALL BLACK), (RED-<br />
BEL.LİED) ve (WHİTE) isimli deniz hıyarlarıdır.<br />
Bunlar denizden çıkarıldıktan sonra evvela deniz<br />
suyunda kaynatılarak pişirilir. Sonra güneşte ve<br />
ateşte kösele sertliğinde kurutularak piyasaya arzedilir.<br />
Satın alanlar bunu tekrar kaynatarak çorbasını<br />
yaparlar.<br />
Japonlar da deniz hıyarını yerler. İkinci dünya<br />
harbinde Japonya'da deniz ataşesi olarak bulunduğum<br />
sırada hükümetimizin Japonyaya harp ilan<br />
etmesi üzerine Türk büyük elçiliği mensuplarını enterne<br />
eden 'apon hükümeti yiyecek rasyonumuz<br />
meyanında bir iki defa deniz hıyarı salamurası vermişti.<br />
Sert kireçli eti zorlukla yeniyordu ve berbat<br />
bir lezzeti vardı. Aç olmamıza rağmen hiç birimiz<br />
(yâni Türk sefareti mensupları) deniz hıyarını yiyememiştik.<br />
Çorba şeklinde olanı bilhassa Uzakdoğu<br />
memleketlerinde çok makbul olduğuna göre herhalde<br />
bizim yediğimiz salamurasından farklı olacaktır.<br />
SONUÇ:<br />
Türkiye nüfusu süratle artan memleketlerin başında<br />
gelmektedir. Nüfus arttıkça gıda maddelerinin<br />
istihlâki ve dolayısiyle ihtiyaç da artacağından birçok<br />
memleketlerde olduğu gibi bizde de gıda istihsalinin<br />
artırılması için tedbirler alınacak ve bu<br />
meyanda yeni yeni kaynaklar teminine çalışılacaktır.<br />
Netekim bizim çocukluğumuzda Türklerin nüfusu<br />
az olduğu devirde (1923 de cumhuriyetin ilanında<br />
Türkiye'nin nüfusu zannederim 14 milyon idi.)<br />
yemeği aklımızdan bile geçirmediğimiz KELER,<br />
VATOZ, CAMGÖZ gibi köpek balıklarının bugün balıkçı<br />
dükkânlarında alenen satıldığını ve müşteri<br />
bulduğunu görüyoruz.<br />
Et, tavuk, yumurta, süt gibi insanların protein<br />
ihtiyacını karşılayacak gıda maddeleri gün geçtikçe<br />
pahalılaşmaktadır. Sularımızda vaktiyle çok bol avlanan<br />
yerli taş balıkları yaaak ve tahditlere rağmen<br />
trawl taraınacılığı, boınbacılık vesaire gibi kolay<br />
av temin eden illegal usullerle ve mevsim tahdidi<br />
nazarı dikkate alınmaksızın devamlı surette<br />
avlanarak azaldığından artık satın alınamayacak kadar<br />
pahalılaşmış ve soframızda görünmez olmuştur.<br />
Palamut, Uskumru, Lüfer v.s. gibi Karadeniz, Marmara<br />
arasında muayyen mevsimlerde büyük sürüler<br />
halinde hicret eden (ANAVAŞYA - KATAVAŞYA<br />
harcıâlem balıkların da azaldığı ve orta halli aileler<br />
tarafından bile satın alınamayacak derecede pahalılaştığı<br />
görüldüğünden bugün revâçta olan balık<br />
ve diğer su ürünlerinin yakın bir istikbalde artık<br />
lüks gıda maddeleri arasına gireceği esefle anlaşılmaktadır.<br />
Bugün halkımızın yemediği cinsten birçok<br />
su ürünleri başka memleketlerde yenilmektedir.<br />
Bu meyanda memleketimizin sularında çeşitli<br />
türler halinde bol miktarda bulunan deniz kestaneleri<br />
ve deniz hıyarlarının yine bugün milletimizce<br />
yenmeyen diğer birçok su ürünleriyle birlikte ilerde<br />
Türkiye'deki gıda maddeleri arasında yer alacağı ve<br />
pazarlarda satılacağı düşünülebilir.<br />
işte bu yazı serisini bu gibi hayvanların bir kısmı<br />
hakkında bilgi sahibi olmamızın faideli ilacağı<br />
düşüncesi ile hazırladım.<br />
SON
Memleketimizin<br />
'Su ÜrLinlerinlerinin<br />
Değerlendirilmesinde<br />
• o • •<br />
ONCU<br />
Bîr Kuruluş;<br />
SU ÜRÜNLERİ SANAYİİ ve PAZARLAMA A.Ş.<br />
Sermayesi: T.L. 50 OOO OOO.<br />
D E M A S YATİRİM PROGRAMININ<br />
BİRİNCİ BÖLÜMÜNDE YER ALAN 58 MİLYON T.L.<br />
ÜRETİM<br />
1 Ad. Helikopter<br />
3 Ad. Av gemisi<br />
2 Ad. Refakat gemisi<br />
1 Ad. Nakliye gemisi<br />
I fara i<br />
-Ttiltif c<br />
DEĞERİNDEKİ TESİS ARAÇVE GEREÇLERİ<br />
f*. I*ßl ^<br />
•ooocBÜOQO<br />
nr(o)nı<br />
•<br />
l<br />
PAZARLAMA<br />
Dış Pazarlar İçin 10 Adet (22 Tonluk) Frigorifik Kamyon<br />
Yurt içindeki Dağıtımda 20 Adet (10 Tonluk) Konteynar<br />
Yurt İçinde Satış İçin 23 Adet (2-3 Tonluk) Termos Karoserll Kamyonet<br />
J j<br />
Merkezi: Ankara Çankaya Vali Dı J^eşit Cad. 29/l#<br />
Telefon: 129048 Telex:<br />
İSLEME VE MUHARAZA<br />
4OOO Ton Hacimli Soğuk Hava Depolan<br />
Günde 100 Ton Kapasiteli <strong>Balık</strong> Unu Fabrikası<br />
Günde 20 Ton Kapasiteli Buz Fabrikası<br />
<strong>Balık</strong>çıların Faydalanabileceği Flato Tesisleri<br />
BBIBWB8HI<br />
EBK - 1973/49
(Geçen sayıdan devam)<br />
Su Ürünleri Tüzüğü<br />
İstihsalde kullanılan diğer âlet. araç,<br />
malzeme ve teçhizat:<br />
Madde 15: Su ürünleri istihsalinde kullanılan<br />
ağlar, oltalar, yemler ve ışıkların<br />
haiz olmaları gereken asgari vasıf ve şartlar<br />
ile bunların kullanılma usul ve esa«ları<br />
aşağıda gösterilmiştir.<br />
A — Ağlar:<br />
a) Uzatma ağları:<br />
<strong>Balık</strong>ların galsamalarının takılması<br />
(galsama ağları) veya ağa vurdukları esnada<br />
yaptıkları hareketlerle ağlara sarılmaları<br />
suretiyle (fanyalı ağlar) yakalanmalarını<br />
sağlayan uzatma ağlarının su ürünleri istihsalinde<br />
kullanılmaları serbesttir.<br />
b) Çevirme ağları:<br />
<strong>Balık</strong>ların etrafını çevirmek ve bunları<br />
ağ içerisinde hapsetmek suretiyle yakalanmalarını<br />
sağlayan çevirme ağları, ancak,<br />
göçmen (pelajik) balıkların istihsalinde kullanılabilir.<br />
c) Sürütme ağları:<br />
İnsan gücü veya mekanik diğer bir<br />
güçle istihsal alanının dibinden sürütülerek<br />
çekilmek suretiyle toplanıp karaya veya<br />
gemiye alınabilen iki kanatlı torbalı veya<br />
torbasız sürütme ağlarının su ürünleri<br />
istihsalinde kullanılmaları serbesttir.<br />
Sürütülerek çekme esasına dayanan<br />
halat çevirme (tolosya) usulü ile su ürünleri<br />
istihsali yasaktır.<br />
Voli manyat ığrıp tarlakoz ve benzeri<br />
sürütme ağlarında (hamsi, gümüş sardalya<br />
papalina istihsalinde kullanılanlar hariç)<br />
ağ gözü açıklığı düğümden düşğüme 18 mm<br />
küçük olamaz.<br />
Karides istihsalinde kullanılan direçlerin<br />
(algarna) ağız açıklığı 2,5 metreyi torba<br />
uzunluğu 3 metreyi midye istihsalinde<br />
kullanılanların ise ağız açıklığı 2 metreyi<br />
torba uzunluğu 2 metreyi geçemez. Karides<br />
direçleri en çok 25 beygir gücündeki gemilerle<br />
çekilebilirler.<br />
Sünger istihsalinde kullanılan kanka-<br />
36<br />
vanın ağız açıklığı 3 metreyi ve çekme gücü<br />
35 beygir gücünü geçemez.<br />
d) Çökertme ağları:<br />
Su ürünleri istihsal alanlarında suyun<br />
dibine veya içine çökeltilmek suretiyle su<br />
ürünlerinin istihsalini sağlayan çökertme<br />
ağlarının trafiğe engel olacak şekilde ku^<br />
rulmaları ve çakılı kazıklarla kullanılan tiplerinde,<br />
kazıkların istihsalden sonra dipte<br />
çakılı bırakılmaları yasaktır.<br />
e) Orta su trolü<br />
1380 Sayılı Kanunun 2 nci maddesinde<br />
tarifi yapılmış bulunan orta su trolünün<br />
dip trolü olarak kullanılması, orta su trolü<br />
ile istihsal yapılan gemilerde dip balıkları<br />
bulundurulması veya nakledilmesi yasaktır.<br />
i) Kombine trol<br />
1380 sayılı kanunun 2 nci maddesinde<br />
tarifi yapılmış bulunan kombine trolün kullanılması<br />
bu tüzüğün yedinci bölümünde<br />
dip trolü için konulan hükümlere tabidir.<br />
B — Oltalar:<br />
Su ürünleri istihsalinde hernevi olta<br />
kullanılması serbesttir.<br />
C — Yemler:<br />
Su ürünleri istihsalinde kullanılan yemler<br />
sudaki canlıların sağlığına veya üremelerine<br />
zarar verecek vasıfda olamaz.<br />
D — Işık<br />
Elektrik cereyanı veya herhangi bir vasıta<br />
ile aydınlatmak suretiyle ışıkla yapılan<br />
su ürünleri avcılığında aydınlatmayı<br />
sağlayan ışık kaynaklarının toplam gücü,<br />
bu tüzüğün 8 inci maddesinde gösterilen<br />
sınırı aşamaz.<br />
Elektrik cereyanı ile yapılan aydınlatmada<br />
cereyandan korunma bakımından her<br />
türlü güvenlik tedbirlerinin alınması zorunludur.<br />
Ürütme ve yetiştirme yerleri ve dalyanlar:<br />
Madde 16 - 1380 sayılı kanunun 2 nci<br />
maddesinde tarifi yapılan üretme ve yetiştirme<br />
yerleriyle dalyanlar ve benzerleri<br />
ulaşımı engelleyecek şekilde kurulamaz.
Dalyanların geceleri kırmızı fener, gündüzleri<br />
kırmızı bayrak (flama) ile işaretlenmeleri<br />
zorunludur.<br />
Su ürünleri yönünden yasak, tahdit ve<br />
yükümlülükler:<br />
Madde 17 — Sağlık ve memleket ekonomisi<br />
bakımından su ürünleri cinsleri çeşitli<br />
ağırlık, irilik, büyüklük gibi vasıfları<br />
itibariyle konulan yasak, tahdit ve yükümlülükler<br />
aşağıda gösterilmiştir.<br />
1 — Midye, tarak, istiridye gibi kabuklu<br />
ve yumuşakçaların atık sularda atık<br />
suların karıştığı sahada alıcı sularda ve keza<br />
kanalizasyon atıklarının sulara karıştığı<br />
alanlarda avlanmaları yasaktır.<br />
2 — Her türlü atıklarla kanalizasyon<br />
atıklarının karıştığı sularda su ürünleri üretim<br />
ve yetiştirme tesisleri kurulamaz ve<br />
buralarda yetiştirme yapılamaz.<br />
3 — Aşağıda en az ağırlık, irilik ve<br />
büyüklükleri saptanan su ürünlerinden daha<br />
küçüklerinin istihsali, nakli ve satışı yasaktır.<br />
Kılıç balıkları<br />
Mersin balıkıarl<br />
Kalkan balıkları<br />
Alabalık (derelerde)<br />
Alabalık (göllerde)<br />
Sazan<br />
Turna<br />
Yayın<br />
Yılan "<br />
Kerevit<br />
İstakoz<br />
Sünger (mesame çapı<br />
5 mm. den büyük)<br />
Sünger (mesama çapı<br />
5 mm. den küçük)<br />
Ayrıca deniz ve iç sularımızdaki su<br />
ürünleri stoklarının korunması ekonomik<br />
değeri haiz olmıyan türler yerine daha ekonomik<br />
ve verimli türlerin yetiştirilmesi,<br />
modern teknolojinin olanaklarından faydalanmak<br />
suretiyle istihsalin arttırılması<br />
beslenmedeki protein ihtiyacının karşılanması<br />
gibi amaçlarla ve yetkili kamu kuruluşlarının<br />
yapacakları bilimsel ve teknik<br />
araştırmaların sonuçları gözönünde tutulmak<br />
suretiyle mevcut yasak tahdit ve yükümlülüklere<br />
sağlık memleket ekonomisi<br />
seyrüsefer bakımından, istihsal bölgeleri<br />
mevsimler zamanlar İstihsal vasıtaları, su<br />
ürünlerinin cinsleri ağırlıkları ve büyüklük<br />
leri yönünden yenilerini eklemeye Tarım<br />
Bakanlığı yetkilidir.<br />
Ancak Bakanlık bu değişiklikleri yürürlük<br />
tarihinden bir ay önce ilan etmek<br />
zorundadır.<br />
Arızi olarak istihsal edilen su ürünleri:<br />
Madde 18 — Yasaklara rağmen arızi<br />
olarak istihsal edilen su ürünleri hakkında<br />
aşağıdaki işlemler yapılır.<br />
A — Canlı halde bulunanlar, bekletilmeden<br />
avlandıkları deniz veya iç sulara<br />
iade olunur.<br />
B — Ölü olanlar, en yakın veteriner<br />
hekime veya hükümet belediye veya sağlık<br />
merkezi tabiblerinden birine, gıda kontrol<br />
lâboratuvarına yahut Devlet Hastanesine<br />
gönderilerek muayene ettirilir.<br />
En az 15 kg.<br />
15 kg.<br />
»> — 36 cm.<br />
18 cm.<br />
23 cm.<br />
26 cm.<br />
800 gr. veya 25 cm.<br />
900 gr. veya 45 cm.<br />
200 gr. veya 47 cm.<br />
— 12 cm.<br />
18 cm.<br />
çapı 12 cm.<br />
çapı 25 cm.<br />
a) İnsan gıdası olarak tüketiminde<br />
sakınca görülmiyenler o yerin en büyük<br />
maliye memuru bu teşkilatın bulunmadığı<br />
yerlerde belediyelerce veya köy ihtiyar heyetlerince<br />
satılarak bedeli ilgili vezneye<br />
yatırılır.<br />
b) Tüketimi sakıncalı görülenler, yetkililerin<br />
verecekleri raporlara dayanılarak<br />
sanayide kullanılır veya yok edilir.<br />
Ve durum bir tutanakla saptanır.<br />
37
ALTINCI BOLUM<br />
Su ürünlerinden yapılacak insan gıdaları<br />
ve sınai maddelerin imalat standardizasyon<br />
ve bunların kontrol usulleri, gıda<br />
maddeleri yapımında ve sanayide kullanılacak<br />
su ürünleri<br />
Madde 19 — Gıda maddelerinin ve<br />
umumi sağlığı ilgilendiren eşya ve levazımın<br />
hususi vasıflarını gösteren tüzükte belirtilen<br />
vasıflara uygun olmayan su ürünleri<br />
gıda maddesi yapımında kullanılmaz.<br />
Bunların sanayide kullanılmaları yetkililerce<br />
düzenlenecek rapora dayanılarak verilecek<br />
izne bağlıdır.<br />
Su ürünlerinden yapılacak insan gıdalarının<br />
sözü edilen tüzük hükümlerine ve<br />
Türk Standartları Enstitüsünce yürürlüğe<br />
konulmuş standartlara uygun olması ve<br />
bunlarla sanayide kullanılacak maddelerin<br />
aşağıdaki maddelerde belirtilen usul ve<br />
esaslara göre hazırlanması zorunludur.<br />
Konserveler:<br />
Madde 20 — Su ürünleri konserveleri,<br />
normal gıda özelliklerini yitirmemiş yenilebilen<br />
su ürünlerinin bütün veya parça halinde<br />
yıkanıp pişirildikten sonra, kendi suyu<br />
veya yemeklik bitkisel yağlardan biri<br />
yahut salça ile Gıda maddelerinin ve umumi<br />
sağlığı ilgilendiren eşya ve levazımın<br />
hususi vasıflarını gösteren Tüzük müsaade<br />
edilen maddelerden bir veya bir kaçının<br />
katılması suretiyle veya salamura olarak<br />
hazırlanır.<br />
Kurutulmuş su ürünleri:<br />
Madde 21 — Kurtuluş su ürünleri su<br />
ürünlerinin ayıklandıktan sonra bünyelerindeki<br />
su miktarının düşürülmesi suretiyle<br />
elde edilir.<br />
<strong>Balık</strong>yağı. balık unu<br />
Madde 22 — <strong>Balık</strong> yağı veya balık unu<br />
su ürünleri veya bunların sanayi artıklarından<br />
yönetmeliğinde gösterilen ulusal ve<br />
esaslara göre elde edilir.<br />
<strong>Balık</strong> turşuları:<br />
Madde 23 — <strong>Balık</strong> turşuları; taze balıkların<br />
pul, baş ve iç organları çıkarılıp<br />
temizlendikten sonra tuz ve sirke karışımı<br />
ile banyoda pişirilerek baharat ve lezzet-<br />
38<br />
lendirici maddeler katılması suretiyle elde<br />
edilir.<br />
Havyar:<br />
Madde 24 — Havyar, belirli balık yumurtalarının<br />
gıda maddelerinin ve umumi<br />
sağlığı ilgilendiren eşya ve levazımın hususi<br />
vasıflarını gösteren tüzükde izin verilen<br />
maddelerle ve yönetmeliğinde gösterilen<br />
usul ve esaslara göre elde edilir.<br />
Havyar renk ve menşeine göre, kırmızı<br />
veya siyah olur.<br />
Havyar konacak kap cam ise renkli<br />
olacaktır.<br />
Tarama:<br />
Madde 25 — Tarama yönetmeliğinde<br />
belirtilen bazı nevi balıkların yumurtalarının,<br />
tuz ve güherçile karışımında bekletilmesiyle<br />
elde edilir. Taramalar, hazırlanmış<br />
tarama halinde de satılabilir.<br />
Muınlıı balık yumurtası:<br />
Madde 26 — Mumlu balık yumurtası,<br />
kefal ve diğer bazı balık yumurtalarının tuzlanıp<br />
kurutularak prese edildikten sonra<br />
balmumu ile kaplanması suretiyle elde edilir.<br />
<strong>Balık</strong> ezmesi:<br />
Madde 27 — <strong>Balık</strong> ezmesi, kafa kuyruk,<br />
kanat, bağırsak, kılçık, deri ve pullardan<br />
tamamiyle ayıklanmış ve temizlenmiş<br />
taze ve tuzlu balıkların çiğ olarak veya haşlandıktan<br />
sonra içine tuz baharat zeytinyağı<br />
ilave edilerek ezilmeleriyle yapılır.<br />
Dumanlanmış su ürünleri:<br />
Madde 28 — Dumanlanmış (füme) su<br />
ürünleri; bütün vasıfları tabii taze ve yenilebilen<br />
su ürünlerinin ayıklanıp tuzlandıkdan<br />
sonra kurutulup soğuk veya sıcak<br />
dumanlama usulü ile dumanlanarak duman<br />
içindeki dezenfektan maddelerle bir tabaka<br />
halinde örtülmesi suretiyle elde edilir.<br />
<strong>Balık</strong> köftesi sosisi, salamı:<br />
Madde 29 — <strong>Balık</strong> köftesi, balık sosisi,<br />
balık salamı, kafa, kuyruk, kanat bağırsak,<br />
kılçık, deri ve pullardan temizlenmiş<br />
taze balıkların haşlandıktan sonra içine<br />
tuz baharat ve diğer sağlığa zararsız maddeler<br />
katılmasıyle usulüne göre elde edilir.
Tuzlu balık:<br />
Madde 30 — Tuzlu balık; taze ve yenilebilen<br />
balıkların mutad usullerle hazırlandıkdan<br />
sonra hafif, ağır veya yaş tuzlama<br />
ınetodlarından biriyle tuzlanması veya<br />
tuz içinde istif edilmesiyle elde edilir.<br />
Soğutulmuş veya dondurulmuş su ürün-<br />
leri:<br />
Madde 31 — Soğutulmak veya dondurulmak<br />
suretiyle muhafaza edilecek su<br />
ürünleri nevilerine göre, soğuk muhafaza<br />
teknolojisinin gerektirdiği sıcaklık derecelerinde<br />
ve sürelerinde muhafaza edilir. Buna<br />
ilişkin esaslar yönetmeliğinde<br />
lirgösteri-<br />
Gıda maddelerinin hazırlanması:<br />
Madde 32 — Su ürünlerinden yapılacak<br />
gıda maddeleri, bu tüzükte ve gıda<br />
maddelerinin ve umumi sağlığı ilgilendiren<br />
eşya ve levazımın hususi vasıflarını gösteren<br />
tüzıikde belirtilen vasıflara ve Tarım<br />
Bakanlığınca yürürlüğe konulacak yönetmeliğe<br />
uygun olarak hazırlanır.<br />
Kontrol:<br />
Madde 33 — Ticaret ve Tarım Bakanlıkları<br />
su ürünleri müstahsillerini su ürünleri<br />
ile iştigal eden tacir sanayici ve esnaf<br />
ile bunların işyerlerini balıkhaneleri, istihsal<br />
yerlerini ve istihsal vasıtalarını Bakanlık<br />
teftiş kurulu vasıtasiyle teftiş ve<br />
kontrol ettirerek mevzuata göre gerekli işlemi<br />
yapmaya yetkilidir.<br />
Bu bakanlıklar diğer memurlarına da bu<br />
görevi verebilir.<br />
YEDİNCİ BÖLÜM<br />
Dip trolü ile su ürünleri istihsali şekli.<br />
Dip trolü ile su ürünleri istihsali.<br />
Madde 34 — 1380 sayılı kanunun 2 nci<br />
maddesinde tarifi yapılmış ve kullanma<br />
amacı belirtilmiş olan dip trolü ile karasularımızda<br />
kanunun yasakladığı yerler dışında<br />
su ürünleri istihsali aşağıda gösterilen<br />
Şekilde yapılır.<br />
1) Gerek dip trolünün; torba göz<br />
açıklıkları, gerek dip trolü dışına konulan<br />
muhafazanın göz açıklıkları düğümden düğüme<br />
18 milimetreden küçük olamaz.<br />
Düğümden düğüme deyimi ağ gözünü<br />
teşkil eden karenin bir kenar uzunluğunu<br />
ifade eder ve ölçümü ağın yapıldığı İpin<br />
kalınlığına bakılmaksızın içten içe yapılır.<br />
2) Karasularımızın sahilden 3 mil<br />
uzaklığa kadar olan kısmında dip trolü ile<br />
su ürünleri istihsali 3 mil uzaklıkdan sonraki<br />
kısmında ise dip trolünün birden fazla<br />
gemi ile çekilmesi yasaktır.<br />
SEKİZİNCİ BÖLÜM<br />
Geçici Hükümler<br />
Geçici madde 1 — Sanayi kuruluşları<br />
ile işyerleri; atık suları ile çeşitli zararlı<br />
maddelerinin tüzüğün yayımı gününden itibaren<br />
iki yıl içersinde su ürünleri istihsal<br />
edilen yerlere akmasını önleyici tedbirleri<br />
almak ve önleyici tesisleri kurmakla yükümlüdürler.<br />
Geçici madde 2 — Belediyeler, deniz<br />
ve iç sulara akıtılacak kanalizasyon (domestik)<br />
atıklarının su ürünlerine zarar vermeyecek<br />
hale getirilmelerini sağlıyacak<br />
tedbirleri bu tüzüğün yayımı gününden itibaren<br />
5 yıl içinde almak ve uygulamak zorundadırlar.<br />
Geçici madde 3 — Su ürünleri teşkilâtı<br />
kuruluncaya kadar bu tüzükle bu teşkilata<br />
verilmiş görevler, Tarım Bakanlığının<br />
belirteceği tarım kuruluşlarınca yürütülür.<br />
DOKUZUNCU BÖLÜM<br />
Son hükümler<br />
Yürürlük:<br />
Madde 35 - 22 Mart 1971 gün ve 1380<br />
sayılı Su Ürünleri Kanununun 3, 19, 23 ve<br />
24 üncü maddelerine dayanılarak hazırlanmış<br />
ve Danıştayca İncelenmiş olan bu tüzük<br />
hükümleri Resmi Gazete ile yayımı gününde<br />
yürürlüğe girer.<br />
Yürütme:<br />
Madde 36 — Bu Tüzük Hükümlerini Bakanlar<br />
kurulu yürütür.<br />
39
tasarruflarınızı<br />
değerlendirmek için<br />
size<br />
yol gösterecek ışık<br />
HER . YERDE . HER ZAMAN<br />
TJC.ZİRAAT BANKASI<br />
olacaktır.<br />
EBK - 1973/50
küçük ansiklopedi<br />
EŞKİNA BALIĞI: Denizlerimizde ençok<br />
Marmarada bulunan bir balıktır.<br />
Vücudu yassı ve kalın pullarla örtülüdür.<br />
Sırt tarafı koyu yeşil veya çivit mavisi<br />
renginde karın tarafı beyazdır. Dört<br />
kiloya kadar ağırlıkta olanları bulunur.<br />
Taşlık yerlerde ve batık gemi leşlerinin<br />
arasında dolaşırlar. Toplu olarak<br />
gezerler.<br />
Olta ve ağlarla tutulur, dalyanlara<br />
da girerler<br />
Eti yenir, haşlama ve plakisi olur.<br />
FENER BALIĞI (Lophius piscatorius):<br />
LOPHİiDAE familyasındandır. Tropikal<br />
ve ılık denizlerde 500 M. derinliklere<br />
kadar diplerde yaşayan yırtıcı bir<br />
balıktır<br />
Vücudu basık ve yarısı baş, yarısı<br />
da kuyruktan ibarettir. Çirkin bir balıktır.<br />
Ağzı çok büyük ve geniştir Ağzının<br />
üstünde sırt yüzegiçinin birinci radıusundan<br />
yapılmış ince uzun bir organ<br />
(Tentakül) bulunur Paktoral yüzgecin<br />
üst tarafında bulunan korakoid<br />
dikeni 2-3 çıkıntılıdır. İyi bir yüzücü değildir.<br />
Ancak avlanma sırasında hareketleri<br />
çok anidir Boyları 2 M. ye kadardır.<br />
Vücudunun sırt tarafları esmer, karın<br />
tarafları da beyazımsı gridir.<br />
Mart ayından Ağustos ayına kadar<br />
derin sularda yumurtlar. Çapları 2,5 - 4<br />
mm. ve pelajik olan bu yumurtalar 10<br />
m. kadar uzunlukta yuvarlak bir kordela<br />
içinde bulunurlar. Bu kordela su sathına<br />
doğru yükselir, su sathında kordela<br />
parçalanarak yumurtalar serbest kalır.<br />
Larvalar boyları 6 sm. yi buluncaya<br />
kadar su yüzüne yakın yaşarlar, bundan<br />
sonra derinlere inerek dip hayatına başlarlar.<br />
Beslenmede hiç tercih yapmaz.<br />
Önünden geçen her canlı hayvanı yakalar.<br />
Bazen avlanmak için derinlere da-<br />
lan Karabatakları bile yuttuğu görülmektedir.<br />
Fener Balığı, avını yakalamak için<br />
dipte yosunlarla kaplı taşlar arasında<br />
veya zemin üzerinde saklanır, kımıldamadan<br />
durur. Başının üstündeki ince<br />
uzun organın (Tentakül) titremesinden<br />
hasıl olan yakamoz sayesinde avım kendine<br />
doğru çeker. Avı yaklaştığı zaman<br />
çok büyük olan ağzını birdenbire açar,<br />
bu hareketle suda hasıl olan girdap dolayısıyle<br />
avının biran duraklamasından<br />
faydalanarak onu yutuverir.<br />
Etleri lezzetlidir. Yalnız çok çirkin<br />
görünüşlü olduklarından özel olarak avlanmazlar.<br />
Ancak ıstakoz, pisi, kalkan<br />
ağlarına takılırlar. (Şekil: 36<br />
Şekil: 36 Fener balığı<br />
GELİNCİK BALIĞI (Gaidropsarus<br />
mediterraneus): Gadidae familyasına<br />
bağlı Berlam ve Mezgit balıklarıyle aynı<br />
ailedendir. Ilık ve oldukça soğuk denizlerde<br />
yaşar. Çok yumuşak ve kaygan<br />
vücudlu olması yılan balığını andırır.<br />
Başı ile vücudu dümdüz birbirini takip<br />
eder. Sırtında, başının hemen üstünde<br />
kısa bir yelesi vardır. Bu yeleden<br />
sonra başlayan (Dorsal) sırt yüzgeçi<br />
kuyruğa kadar devam eder. Karın kısmında<br />
da kuyruğa kadar uzanan (Anal)<br />
bir yüzgeç vardır. Alt çenesi kısa ve<br />
uzunca bir bıyığı vardır. Üst çenesinde<br />
de daha kısa iki adet bıyık bulunur. Alt<br />
ve üst çenelerde sivri ve keskin dişler<br />
vardır, boyu 45 sm. ye kadardır.<br />
(Devamı var)<br />
41
ŞEKERBANK<br />
i<br />
ŞEKERBANK<br />
T. A. S.<br />
><br />
Bankacılık hizmetinde başarılarla dolu 20 yıl<br />
Günden güne büyüyen gelişen banka<br />
ŞEKERBANK<br />
Yurt içindeki şubeleri ve Almanya'da Köln'deki<br />
temsilciliğiyle daima hizmetinizde olan banka<br />
ŞEKERBANK<br />
1973 de dağıtacağı milyonlarca lira tutarındaki<br />
ikramiyelerle tasarruflarınızı değerlendirecek banka<br />
ŞEKERBANK<br />
EBK - 1973/51<br />
n<br />
ı
aiiK » V<br />
allKCİllK *<br />
dergisi<br />
İÇ HABERLER<br />
İt Norveçte Bergen şehrinde Ekim ayının<br />
ilk haftasında yapılacak balık konservesi<br />
standartları kongresine iştirak etmek üzere,<br />
Kurumumubdan Genel Sekreter Necla Köker,<br />
Müessese Müdürü Orhan Karaata, Plan<br />
Etüd Şefi Necla Gürtürk ve Veterienr Fakültesi<br />
Profesörlerinden Dr. Zeki Tolgay'dan<br />
oluşan bir heyet 26 Eylül günü İstanbul'dan<br />
Norveç'e hareket etmişlerdir.'<br />
Heyet ayrıca Norveçde bulunan balık<br />
tesisleri ve bu arada bilhasa <strong>Balık</strong>yağı ve<br />
Unu Fabrikaları üzerinde gerekli incelemelerde<br />
bulunmuştur.<br />
•jç Müessese tarafından geçen yıl 700 ton<br />
Hamsi satışı yapılmış olan İspanyadaki<br />
müşterimiz Mar-Blanco firması ile, önümüzdeki<br />
istihsal dönemi içinde de 1500 ton ham<br />
si ihraç etmek hususunda anlaşmaya varılmıştır.<br />
Sevkiyata Kasım ayından itibaren başlanacaktır.<br />
•jAr Trabzon fabrkiası tarafından üretilen<br />
Hamsi ve Yunus yağlarında dahili piyasa<br />
ihtiyacı olarak tefrik edilen miktarın büyük<br />
bir kısmı alıcılarına satılmıştır.<br />
tAt <strong>Balık</strong>çılık müessesesi tarafından<br />
önce Ankara ve İstanbul'da açılan ve halkımızın<br />
büyük rağbetini kazanmış olan balık<br />
satış mağazalarına ilaveten önümüzdeki<br />
günlerde yenilerinin açılması için çalışmalara<br />
başlanılmıştır.<br />
ir <strong>Balık</strong>çılık ve Su Ürünleri Meslek<br />
Lisesi, 1 Ekim 1973 günü Beykoz'daki bi-<br />
nasında, üç bölümde 75 öğrenci ile öğrenime<br />
başlamıştır.<br />
1 — Elektronik bölümü (Gemi ve balıkçılık<br />
elektroniği) 25 öğrenci,<br />
2 — Elektronik bölümü 30 öğrenci,<br />
3 — Avlama bölümü 20 öğrenci.<br />
Diğer üretme ve gıda işleme bölümleri<br />
de gelecek yıl açılacaktır.<br />
Konu: Türk Coğrafya Kurumu Toplantısı<br />
Yer: Konya, İl Halk Kitaplığı<br />
Tarih: 6-18 Ağustos 1973<br />
Haber: Bülten<br />
Türk Coğrafya Kurumunun XXII. Coğrafya<br />
Meslek Haftası toplantısı, Milli Eğitim<br />
Bakanlığının (Yurt Tanımada Coğrafya<br />
Kursu) ile birlikte, 6-18 ağustos 1973 tarihleri<br />
arasında Konya ve dolaylarında yapılmaktadır.<br />
Toplantıda, 'Türkiye Suürünleri ve Kalkınma<br />
Plan ve Politikası) adlı tebliğini,<br />
Atatürk'ün (1936) (Deniz ve Deniz mahsulleri<br />
Ticaret ve Endüstrisi Önemli bir<br />
Mevzuumuzdur) özdeyişi ile açan A.İ.T.İ.A,<br />
Ankara İktisadi ve Ticari İlimler Yüksek<br />
Okulu Öğretim Görevlisi Süleyman Arısoy,<br />
suürünlerinde kalkınma ile ilgili plan, proje.<br />
rapor, araştırma ve incelemeler üzerinde<br />
durarak bu konuda bazı önemli eleştiri<br />
ve tavsiyelerde bulunmuştur.<br />
Planlamadaki başarıyı tam sağlıyabilmek<br />
için bu konudaki ilim ve bilim kuruluşları<br />
ile kişilerince doğrudan doğruya<br />
43
planlama ve uygulama yapılmasının şart<br />
olduğuna değinmiştir.<br />
Özellikle, Suürünleri Kooperatifçiliğini<br />
ele alan konuşmacı bu alanda teşkilâtlanma,<br />
kontrol, murakabe, yönetim, eğitim ve<br />
bilgi noksanlığı, ideal ve amaçtan ayrılma<br />
ile mevcut mevzuatın yetersizliğine işaret<br />
ederek, Beş Yıllık ve İcra Planlarındaki gelişmelerin<br />
tam gerçekleşebilmesi amacı ile<br />
suürünleri kooperatifçiliği için Japonya'daki<br />
gibi özel bir kooperatif kanununa, devlet<br />
tarafından yönetim ve denetime ihtiyaç<br />
bulunduğunu belirtmiştir.<br />
Dalyan, Voli ve Avlak yerlerinin mevcut<br />
iltizam usulü yerine Köy İşletmesi şeklinde<br />
Köy Kooperatiflerine verilmesinde,<br />
her yönü ile faydalı, verimli ve başarılı olabilmesi,<br />
ayrıca kooperatiflerin her yönü ile<br />
donatılması ve kredilendirilmesinde verim,<br />
emniyet sağlanması için özel yönetim, denetime<br />
işaret etmiştir.<br />
Konuşmacı, suürünlerinin gelişebilmesi<br />
için şu önerileri ileri sürmüştür. Yeni<br />
suürünleri kanunu kamusal organizasyon<br />
ve gerçekçi objektif yönetmeliklerle<br />
desteklenmelidir. Araştırmalar üretimi arttırıcı,<br />
amaçta halka dönük kısa vadeli yapılarak<br />
yayınlanmalıdır. <strong>Balık</strong> üretimine<br />
eğitimine tesislerin kurulmasına önem verilmelidir.<br />
Avcılıkta telekominikasyon haberleşme<br />
gerçekleştirilmelidir. Tek tip motor<br />
malzeme, yedek parça ithali ve imkânları<br />
sağlanmalıdır. Suürünleri kamusal yönetimde<br />
koordinasyon gerçekleştirilmelidir.<br />
Kredilendirme teşkilatlandırılmalı orta,<br />
uzun vadeli ucuz faizli olmalıdır. Bir <strong>Balık</strong>çılık<br />
Fakültesi kurulmalıdır. Deniz ve<br />
İçsular kaynaklarının korunması özel bir zabıta<br />
teşkilâtına bağlanmalıdır. Kooperatifçiliğin<br />
yeni, gerçekçi açıdan yöntem yönetimle<br />
ahilik teşkilatındaki gibi âhlâki, gelenek<br />
esasları gibi organize edilmelidir.<br />
<strong>Balık</strong>haneler yurt yüzeyince sağlıklı, modern<br />
ve pazarlama esaslarına göre tesisi<br />
tamamlanmalıdır. <strong>Balık</strong>çılarımızın özellikle<br />
can ve geleceği, mal emniyeti acil olarak<br />
çalışma ve sigorta kapsamına alınmalıdır.<br />
Açık deniz balıkçılığı eğitim, teknoloji, yatırım,<br />
organizasyon ve modernizasyon esas-<br />
44<br />
ları içinde teşvik edilmeli, sağlanmalıdır.<br />
Türk Karasuları şimdikinin üç misli olarak<br />
arttırılmalı ve bu konu {1974 Birleşmiş<br />
Milletler Yeni Deniz Hukuku Konferansıma<br />
talep ve davamız olarak götürülmelidir.<br />
Sonuç olarak; ulusal ve önemli dava<br />
olarak bir (Suürünleri, Hayvancılık ve Beslenme<br />
Bakanlığı) kurulmalıdır.<br />
DIŞ HABERLER<br />
Peru'da hamsi stokları bu yıl da<br />
düzelmiyor<br />
1971 denberi hamsi stoklarında büyük<br />
azalmalar görüldüğünden Peru balık unu<br />
sanayii ciddi kriz içine girmiş bulunuyor.<br />
Dünya yem sanayiini de etkiliyen bu hal,<br />
ülkenin tüm ekonomisini alt üst etti. Baş<br />
kent Lima'da yapılan açıklamaya göre bu<br />
Nisan ayında alınan kötü sonuçlardan sonra<br />
hamsi avlarının 1400 millik kıyılarda avlanması<br />
yasaklanmıştır.<br />
Bilindiği üzere, bu krizin doğurduğu<br />
ağır durumdan sonra hükümet balık unu<br />
sanayiini devletleştirdi. <strong>Balık</strong>çılık Bakanı<br />
General Javier Tantalean'ın verdiği demece<br />
göre, % 45'i yabancı sermayeye ait olan<br />
bu dev sanayiin borçları bu yıl 277 milyon<br />
doları bulmuştur.<br />
Peru ekonomisini sarsan hamsi stoklarındaki<br />
azalma, Elnina denilen sıcak su<br />
akımları ile baş göstermiştir. Bu yüzden kısa<br />
süre içinde sürüler uzaklara kaymıştır.<br />
Bunun sonucu, balıkçı filoları «Âtıl» olmuş,<br />
boşta kalan işçi ve personel ile fabrikalara<br />
devlet yardım etmek zorunda kalmıştır.<br />
Halen Peru'da 1486 balıkçı teknesi<br />
ve 105 balık unu fabrikası bu mali yardımlardan<br />
faydalanmaktadır. Son yılların 10<br />
milyon tonluk istihsalleri birden azalınca<br />
bu floların ve fabrikaların yarısı fazla gelmektedir.<br />
Bu gün için ancak yılda 100 gün<br />
çalışabilen bu sanayiin durumu hükümetin<br />
başlıca problemi halindedir.<br />
Peru <strong>Balık</strong>çılık Bakanının ifadesine göre,<br />
bu yıİki istihsaller 1,700,000 tondan ibarettir.<br />
Bu miktar 300,000 ton un demektir.
Stokİarın ne zaman düzeleceği de belli değildir.<br />
Uzmanlar önümüzdeki kasımdan sonra<br />
ümitli görünüyorlar. Bu sezonda üretimin<br />
4 milyon ton olabileceği ileri sürülüyor.<br />
İki bin ton/giin kapasiteli fabrika gemisi:<br />
Güney Afrika limanında iki yıldır âtıl<br />
duran 23 bin tonluk VVilhem Baradsz fabrika<br />
gemisini Arjantin satın aldı. 12 trovler<br />
ile 200 millik kara suları içinde faaliyet yayapacak<br />
gemide bir çok tadiller yapılmıştır.<br />
Çoğu hamsi ve berlam olan bugünkü<br />
Arjantin yıllık rekoltesi 230 bin tondur. Hükümet<br />
bu miktarı iki milyon tona çıkarmak<br />
için program yapmıştır. Bu yeni gemiye di<br />
ğerleri katılarak flolar teşkil edilecektir.<br />
Peru Japonya'dan 500.000 dolarlık tuzak<br />
aldı:<br />
Peru hükümeti sahillerine yerleştirmek<br />
üzere Japonya'dan 80 takım özel balık tuzağı<br />
aldı. Belirli Bölgelerde denizin dibine<br />
monte edilen bu tuzaklar büyük cüsseli balıkları<br />
tutacaktır. Japonya'da geliştirilmiş<br />
olan bu yeni tip balık tuzaklarının esası demirlenmiş<br />
ağlar olup diğer balıkların hücumundan<br />
mahfuzdur. Şamandıralarla yerleri<br />
belirtilen tuzaklardakl balıklar istenildiği<br />
zaman yukarı alınır. Böylelikle soğuk<br />
muhafaza masrafından tasarruf sağlanmaktadır.<br />
28 bin tonluk Rus fabrika gemisi:<br />
Leningrad tersanesinde inşa edilmekte<br />
olan Vasiliy Chernyshov fabrika gemisinin<br />
hizmete alınması için çaba harcanmaktadır.<br />
Bu tersaneden diğer büyük bir gemi<br />
geçenlerde denize indirilmiştir.<br />
Küba'da tekne inşacılığı:<br />
Kuba kendi ihtiyacı için inşa ettiği 10<br />
metre boyunda yüzden fazla tekneyi hizmete<br />
almıştır. Bunlardan yalnız üçü tahtadan<br />
olup diğerleri ferrobeton ve çelik saçdan<br />
yapılmıştır. Son yıllardaki karides ve<br />
benzerlerinin ihracı ülkenin belli başlı ekonomisi<br />
olmuştur: Artan nüfus ihtiyacı için<br />
Baklarya istihsallerine hız verilmiştir.<br />
1298 tonluk Vunan trovİeri:<br />
1957 de Bremerhaven'da inşa edilen<br />
Heinrich Meins Trovİeri yeniden tadil edilerek<br />
bir Yunanlıya Fabrika Trovler olarak<br />
satılmıştır. 79,A metre uzunluğunda 1298<br />
tonluk gemi 2500 beygir gücüyle 16 mil<br />
yapmaktadır. Yeni adı Koutourîaris olan gemide<br />
800 tonluk donmuş muhafaza odası<br />
bulunmaktadır. Trovler uzak denizde faaliyet<br />
yapacaktır.<br />
Norveç Sardalya ihraçları:<br />
Norveç 1972 de Amerika'ya 24 milyon<br />
dolar tutarında sardalya konservesi ihraç<br />
etti. Bu balıkçı ülkenin geçen yılki istihsalleri<br />
2.850.000 tona varmıştır. <strong>Balık</strong> unu ve<br />
yağı dahil ihraçların tutarı ise 6 milyar TL.<br />
kadardır.<br />
İngiltere İzlanda kara sularına donanma<br />
gönderdi:<br />
İngiltere donanması İzlanda sahillerine<br />
3 savaş gemisi ile bir kaç yardımcı tekneden<br />
oluşan bir filo yolladı. Buna neden<br />
ise, uzun süredir karasularını 50 mile çıkartmakta<br />
direten İzlanda ile sürdürülen<br />
anlaşmazlıktır. Alman balıkçılığının da itirazına<br />
uğrayan bu izlanda tutumu devam<br />
ederken izlanda sahil muhafaza gemilerinin<br />
İngiliz balıkçı teknelerini tutuklaması<br />
üzerine İngiliz balıkçılar Donanmanın himayesi<br />
olmadan bu alanda faaliyet yapmıyacaklarını<br />
bildirmişlerdi. Bunun üzerine<br />
İngiliz hükümeti 50 mil içindeki bu av yerine<br />
savaş gemilerini, yollamak zorunda<br />
kaldı. Bu harekete karşılık İzlanda Dışişleri<br />
Bakanı Rusya ve Polonya'ya müracaatla müdahale<br />
istemişse de bir sonuç alamamıştır.<br />
Konu halen İzlanda - İngiltere - Almanya<br />
arasında tartışma halinde bulunuyor.<br />
İngiltere'de yeni tip bir deterjan:<br />
<strong>Balık</strong> işi iyen yerlerde ve balık taşıma,<br />
muhafaza etme kaplarında biriken, yapışan<br />
balık artıklarının temizlenmesi problemdir.<br />
Çünkü balık proteini normal olarak<br />
ayrışıp asidler hâsıl eder, bunlar kimyasal<br />
birleşikler yaparak amfoter oksid tabakaları<br />
teşkil eder. Bunları plastik, aliminyum<br />
yüzeylerden temizlemek çok zor<br />
olmaktadır.<br />
45
Esası Fosforik asit ve diğer çeşit asidlerden<br />
yapılan yeni tip deterjan bu güçlüğü<br />
ortadan kaldırmış oluyor. Redphes Spen<br />
ticari adı verilen bu maddenin % 2 oranındaki<br />
eriyiği kapların temizliği için yeterlidir.<br />
Ayrıca deterjanın PH reaksiyonu<br />
bakterilerin üremesini azaltmaktadır.<br />
Moskova'da en büyük balık mağazası:<br />
Dünyanın hemen her alanında avlar<br />
yapan Rus balıkçı filolarının sağladığı üretim<br />
Sovyet balık sanayiini yeni teşebbüsler<br />
için teşvik etmektedir. Bu arada Moskova<br />
dolayında Okean adı ile büyük bir<br />
balık mağazası açılmıştır. Burada 120 çeşid<br />
su ürünü satılıyor. 74 kişilik bir ekip<br />
balık yemeğe alışkın olmıyan halka bu besinin<br />
nasıl tüketileceğim izah etmektedir,<br />
Gereken reçeteler ücretsiz dağıtılıyor.<br />
(Fishing neus İnternational Haz. 1973)<br />
Karides kabuklarını ayıran makine<br />
bulundu<br />
Uzun zamandır, ihtiyacı duyulan fakat<br />
imâli yapılamıyan karides ayıklama makinesi<br />
sonunda bulundu. Henüz deney aşamasında<br />
oldıığıı. önümüzdeki yılda seri imâline<br />
geçileceği bildirilen yeni tip makine<br />
ile saatte 50 Kg. karidesin kabuğu ayrılarak<br />
eti tertemiz olarak elde edilecek. Halbuki<br />
hâlen iyi bir işçi bir saatte ancak 2,5<br />
Kg. karides ayıklayabiliyor. Diğer yandan<br />
hemen hepsi kadın olan bu işçilerin çoğunluğu<br />
ihtiyarlamış veya ölmüştür. Gençler<br />
ise bu sıkıcı işe talip olmuyor. Bu yüzden<br />
işçi miktarı yetersiz kalmıştır.<br />
Schlesvving - Holstein gibi firmaların<br />
finanse ettiği bu araştırmalarda bulunan<br />
makine tipi. üzerinde elmas parçaları bulunan<br />
bir döner valse sahiptir. Otomatik bir<br />
verici, makineyi besliyecektir. Daha bazı<br />
eksikleri de yerine getirildikten sonra piyasaya<br />
çıkarılacak makine, karides istihsalleri<br />
üzerinde olumlu etki yapacaktır.<br />
Çünkü yukarda sözü edilen işçilik nedeniyle<br />
karideslerin önemli kısmı tâze olarak değerlendirilmekte,<br />
soğuk depolara alınmak<br />
zorunda kalınmakta, bir kısım ise ayıklanamadığı<br />
için un haline getirilmektedir.<br />
Yeni tip makine, işletmelere alındığı tak-<br />
46<br />
tirde karides eti lıijiyenik koşullara uygun<br />
olarak elde edilecektir.<br />
Alman Başbakanı çok balık yiyor:<br />
Son zamanlarda 92 Kg. gelen tanınmış<br />
siyaset adamı Başbakan Willy Brandt on<br />
günlük iznini geçirirken 4 Kg. vermiştir. 59<br />
yaşındaki Başbakan her gün 3 saat yürüyüp<br />
yalnız balık yediğini söylüyor.<br />
Dünya su ürünü rezervleri:<br />
FAO teşkilatı tarafından şubat ayında<br />
Kanadalın Vancuver şehrinde tertiplenen<br />
uluslararası kongrede söz konusu edildiğine<br />
göre 1970 dünya su ürünü rekoltesi 70<br />
milyon tondur. Bu miktarlar yanında tüketilmediği<br />
için tekrar denize atılan kısımların<br />
bazı bölgelerde % 60 oranını bulduğu<br />
bildirilmiştir.<br />
Kongrede okunan raporlara göre, Güney<br />
kutbunda bulunan ve Balina yemi olan<br />
Krill (küçük karides) rezervlerinin yılda 50<br />
milyon ton verebileceği, Okyanusların dibinde<br />
de ışıklı sardalye, mürekkep balığı<br />
ve karideslerin yılda 50 milyon ton ürün<br />
sağlayabileceği anlaşılmaktadır. Bunların<br />
yanında hâlen yılda 5 milyon ton dolayında<br />
bulunan üretme balık miktarının 10-15<br />
katma çıkarılabileceği bildiririlmiştir.<br />
<strong>Balık</strong>larda bulunabilecek civa sakınca<br />
teşkil etmiyor:<br />
Avrupa ülkelerinin 500 bilgini tarafından<br />
teşkil edilmiş komisyon son olarak<br />
bir bildiri yayınlamıştır. Bunda, bir kaç yıldır<br />
tartışılan Avrupa, Amerika halkı arasında<br />
endişe ve tereddüt uyandırmış olan balıklardaki<br />
civanın sağlık üzerine hiç bir etkisi<br />
olamayacağı kesinlikle açıklanmaktadır.<br />
Bilindiği üzere bu olay, ilk olarak Japonya'dan<br />
Amerika ve Avrupa'ya idhal edilen<br />
balıklarda civa tesbit edilmesiyle patlak<br />
vermişti. Bundan sonra yapılan sayısız<br />
deneyler ve etüdler nihayet son şeklini<br />
bulmuş ve yukarda sözü edilen tesbit yapılmıştır.<br />
Bildiride, Japonya'nın belirli kıyısında<br />
bulunan sanayiin denize civa birleşiği akıttığı<br />
ve bu dolaylarda avlanmış balıklarda<br />
nlsbeten çok oranda civa bulunduğu, Bu-
hıın dışında ise, genellikle balıklarda bulunan<br />
civa oranının karalarda yetişen üründe<br />
de mevcut olduğu anlatılmaktadır. Diğer<br />
yandan sularda, hatta hava içinde bile çok<br />
az olsa da eıva birleşiği tesbit edildiği bildirilmiştir.<br />
Canlı balık naklinde yeni bir usul:<br />
Rusya'da yapılan denemelerde canlı<br />
balık naklinde uyuşturucu madde kullanılmıştır.<br />
Böylece bayıltılan balıklar çok daha<br />
az oksijen tüketiyor. Dolayısıyle nakil kaplarına<br />
daha çok balık konabiliyor. Deneyler<br />
kullanılan uyuşturucu maddenin balıklara<br />
ve insan sağlığı üzerine olumsuz etki yapmadığını<br />
göstermiştir.<br />
Balığın dişisi ile erkeğini ayıran<br />
makine:<br />
Norveç'in Bodö şehrindeki Ropp firması<br />
bir makine imâl ederek capelin (yumuşak<br />
etli) balığının dişisi ile erkeğini<br />
ayırmayı başarmıştır. Güverteye monte<br />
edilen 2x4 m. eb'adındaki makineye ağdan<br />
akan balıklar otomatik olarak cinsiyete<br />
göre ayrılıyor. Dişiler insan besini olarak<br />
yararlanılmaktadır. Erkek balıklar ise balık<br />
unu ham maddesi olarak kullanılıyor. Norveç'in<br />
capelin av miktarı geçen Nisanda<br />
1.086.000 ton idi. Bundan ayrılan 25546 ton<br />
dişi insan besini olmuştur.<br />
Baharat ne kadar dayanır:<br />
<strong>Balık</strong> konserve sanayiinin önemli katkı<br />
maddelerinden olan baharat iyi muhafaza<br />
edilmezse çabuk bozulur. Yapılan incelemeye<br />
göre, biberlerin kullanılmaya yakın<br />
sürede toz edilip tüketimi tasviye ediliyor.<br />
Toz halinde iken rutubet çeken ve kokusunu<br />
çabuk kayıb eden biberler, Hindistan<br />
cevizi, gibi baharat güneş ışınından, rutubetden<br />
uzak tutulmalıdır. Bu baharat toz<br />
halinde en çok 2 ay kalır sonra kokusu<br />
uçar, küflenme başlar.<br />
Kekik, Merzengüş 1 yıl, kimyon iki yıl,<br />
karanfil, kişniş üç yıl dayanır, tane halinde<br />
kuru biberler, hindistan cevizi, zencefir,<br />
yeni bahar, timol kakule uygun koşullarda<br />
5 yıl saklanabilir.<br />
( AFZ Haziran - Eylül 1973)<br />
47
48<br />
BALIK ve BALIKÇILIK<br />
(FISH and FISHERY)<br />
Foundation: 1953<br />
ET ve BALIK KURUMU<br />
VOL. XXI OCTOBER BALIKÇILIK MÜESSESESİ EDİTÖR<br />
No: 5 1973 MÜDÜRLÜĞÜ 0. KARAATA<br />
BEŞİKTAŞ - İSTANBUL<br />
CONTENTS<br />
Page<br />
THE IMPORTANCE OF AQUATIC PRODUCTS IN OUR NOURISHMENT 1<br />
THE HISTORY OF FISH BREEDINGS 1<br />
THE INFORMATIONS ON THE NOURISHMENT OF TROUTS (1) 13<br />
THE HAND USED FISH NETS (III) 19<br />
THE IMPORTANCE OF TOURISM IN OUR INLAND WATERS AND FOUR REGIONS 25<br />
ECHINODERM: 9 33<br />
THE REGULATIONS OF AQUATIC PRODUCTS 36<br />
SMALL ENCYCLOPEDIA 41<br />
FISHING NEWS 43
TELEKS : 42359 ETBA TR<br />
TElGRAF : ETBALIK<br />
TELEFON : 24 31 00<br />
A N K A R A<br />
. D<br />
ET ve BALIK KURUMU<br />
22691 BES TR<br />
ETBALIK BEŞİKTAŞ<br />
46 30 50 - 47 51 98<br />
İ S T A N B U L<br />
ET VE BALIK KURUMU, YURT İÇİ VE YURT DIŞI PİYASALARA TAZE VE<br />
DONMUŞ ET, DERİ, BAĞIRSAK, ET YAĞLARI, ET MAMULLERİ, DİĞER<br />
HAYVANİ ÜRÜNLER İLE BALIK, BALIKUNU VE BALIK YAĞI ARZETMEK-<br />
TECİR. ET VE DİĞER ÜRÜNLER İÇİN ANKARA : BALIK, BALIKUNU, BA-<br />
UKYAĞI İÇİN İSTANBUL ADRESİNE MÜRACAAT EDİLMELİDİR.<br />
ET VE BALIK KURUMU OFFERS FRESH AND FROZEN MEAT, HIDES AND<br />
SKINS, SHEEP AND BEEF CASINGS, FATS, MEAT PRODUCTS AND OTHER<br />