02.04.2013 Views

Balık

Balık

Balık

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

CİLT: XXI SAYI: 5<br />

a l ı k „<br />

a i i K G i i i k<br />

t*<br />

M<br />

> 'Ol<br />

- • -TT<br />

. • . ' i<br />

ET ve BALIK KURUMU GENEL MÜDÜRLÜĞÜ<br />

EKİM 1973


alık „<br />

allKCİllK<br />

EBK GENEL MÜDÜRLÜĞÜ<br />

BALIKÇILIK MÜESSESESİ<br />

TARAFINDAN İKİ AYDA<br />

BİR YAYINLANIR<br />

CİLT: XXI, SAYI: 5<br />

EKİM 1973<br />

imtiyaz Snlıib::<br />

EBK Genel Miidiirlüğii<br />

<strong>Balık</strong>çılık Müessesesi<br />

Müdürlüğü<br />

Sorumlu Yayın Müdürü<br />

ORHAN KARAATA<br />

Yayın Kurulu<br />

YEZDAN NABEL<br />

NECLÂ GÜRTÜRK<br />

SAtM ONAT<br />

NtHAT UÇAL<br />

rURGUT ÇANKAYA<br />

NERMtN AMTT.<br />

AYHAN ERTEKİN<br />

idare Yeri:<br />

EBK <strong>Balık</strong>çılık Müessesesi<br />

Müdürlüğü<br />

Beşiktaş - istanbul Tel: 46 30 50<br />

iY.zılarda belirtilen görüşler<br />

yazarların kişisel düşünceleridir.<br />

Gönderilen yazılar yayın<br />

kumlumuz tarafından incelenir,<br />

uygun bulunanlar basılır.<br />

Fiatı: 5 TL.<br />

Abone Şartları<br />

Yıllık 30 TL. Harice 60 TL.<br />

İlân Fialları<br />

Pazarlığa tabidir.<br />

Tertip, Dizgi, Baskı ve Cilt<br />

DİLEK MATBAASI — istanbul<br />

Telefon : 26 63 78<br />

GJ ÜRÜNLERİNİN BESLENMEMEDEKİ ÖNEMİ<br />

BALIK ÜRETİMİ TARİHÇESİ<br />

İÇİNDEKİLER<br />

Kimyager Hikmet AKGÜNEŞ 1<br />

Veteriner Hekim Sevinç TÜRKER 4<br />

ALABALIKLARIN BESLENMESİ ÜZERİNDE BİLGİLER (I)<br />

ELLE KULLANILAN SERPME AĞLARI (III)<br />

Doç. Kâmil DOĞAN 13<br />

Doç. Dr. Tekin MENGİ 19<br />

İÇ SULARIMIZIN TURİZMDEKİ ÖNEMİ VE DÖRT BÖLGE ...<br />

ECHINODERMA (Derisi Dikenliler: 9)<br />

SU ÜRÜNLERİ TÜZÜĞÜ (II)<br />

KÜÇÜK ANSİKLOPEDİ<br />

HASEPLER<br />

KAPAK RESMİ:<br />

İbrahim BİLGE 25<br />

Em. Koramiral Şeref KARAPINAR 33<br />

<strong>Balık</strong> ve <strong>Balık</strong>çılık 36<br />

Nihat UÇAL 41<br />

<strong>Balık</strong> ve <strong>Balık</strong>çılık 43<br />

50 nci Yılını kutladığımız Cumhuriyetimizin kurucusu<br />

M. Kemal ATATÜRK<br />

B.T. 26/10/1973


Su Ürünlerinin ev<br />

Beslenmemizdeki Önemi<br />

İnsan beslenmesinde gerekli olan besin<br />

maddelerinden özellikle üç grup besin<br />

maddesi; proteinler, yağlar ve karbonhidratlardan,<br />

yağlar gerek hayvansal ve<br />

gerekse bitkisel men'şeli olarak alınmaktadır.<br />

Karbon hidratlar esasen bitkisel<br />

men'şeli olarak temin edilmektedir. Fakat<br />

proteinler, bilhassa gelişme çağındaki<br />

bireyler için düşünürsek, bitkisel orijinli<br />

besin maddelerinden az, olmak üzere<br />

genellikle hayvansal menşeli gıdalardan<br />

alınırlar. İnsan bireylerinin gelişmesi ve<br />

hayatını normal olarak sürdürebilmesi, bir<br />

bakıma dengeli beslenmesine de bağlıdır.<br />

Et ve balık bu arada protein bakımından<br />

birbirini tanpone eden besin maddeleridir.<br />

<strong>Balık</strong>lar, bileşimlerindeki protein bakımından<br />

etin yerini tutabildikleri gibi vücudumuzda<br />

ürik asit birikmesine sebep olmamaları<br />

dolayısiyle de, etlerden üstün vasıftadırlar.<br />

Genel olarak balık etleri, özellikle<br />

beyaz etli balıklar, nukleo-proteinleri, sığır<br />

ve koyun gibi kara hayvanları etlerine göre,<br />

daha az nisbetde ihtiva ederler. Dolayısiyle<br />

nukleo- proteinlerin vücutdaki nihayî bozünma<br />

ürünlerinden bulunan ürik asit, balıkla<br />

beslenmede daha az teşekkül eder ve<br />

itrahı daha kolay olur.<br />

Başlıca balıklar ortalama bir hesapla<br />

cinslerine, yaş ve cinsi olgunluk devrelerine,<br />

mevsimlere bağlı olarak % 16-20 protein,<br />

% 3-25 yağ ihtiva ederler. Bundan ayrı<br />

olarak, yağda çözünen vitaminlerden A<br />

ve D grubu vitaminlerle E grubu vitaminleri<br />

ve suda çözünen vitaminlerden B grubu<br />

vitaminleri vb. vitaminleri, anorganik tuzları,<br />

lesitin ile fosfor ve iodun organik bi<br />

leşiklerini de ihtiva ettikleri, özellikle sayılmağa<br />

değer. <strong>Balık</strong>la yapılan yemeklerin<br />

suları, proteinleri, hidrolizat ürünleri ve<br />

küçük moleküllü proteinler ile pepton ve<br />

peptidler ve amino asitler, suda çözünen<br />

vitaminler ve mineral tuzlar bakımından<br />

beslenme için özellik arzeder.<br />

o<br />

}*<br />

Hikmet AKGÜNEŞ<br />

Kimyager<br />

S.S.K. Paşabahçe Hastahanesi<br />

Bio-Kimya Mütehassısı<br />

<strong>Balık</strong>ların hazmolına kabiliyetleri cinslerine<br />

göre değiştiği gibi yağlılık derecesi<br />

ile de ilgilidir.<br />

Beyaz etli ve yağsız balıklar daha kolay<br />

ve tam hazmedilirler. Yağlı balıkların<br />

ise hazmı daha güçtür. Sindirim organı hasass<br />

olan insanların dahi rahatlıkla yiyebilecekleri<br />

makbul balıklar bilhassa Dil balığı,<br />

Pisi balığı, Mezgit, Gelincik, Kalkan,<br />

Gümüş, Kaya, Lüfer ve Barbunya hatta Kefal<br />

gibi beyaz etli deniz balıkları ile Alabalık<br />

ve Turna balığıdır.<br />

Balığın esas önemi ihtiva ettiği protein<br />

bakımından, bugün dünyada mııhim bir<br />

problem sayılan açlıkla savaşda, protein temini<br />

imkânı açısından mütalea edilmektedir.<br />

Yurdumuzda da su ürünlerinin ekonomisi<br />

bakımından, kasaplık hayvan etleri ile<br />

balığın arz kapasitesi taleple ters orantılı<br />

düşmektedir. Ortalama bir hesapla yılda<br />

su ürünlerinden 14000-20000 ton safi protein<br />

sağlanmaktadır. Bu ise kesilen kasaplık<br />

hayvanlardan üretilen proteinin yarısından<br />

fazladır. Demek oluyor ki, su ürünleri<br />

ile yurdumuzda alınan protein hiç de küçümsenemiyecek<br />

bir orandadır. Diğer tarafdan<br />

ucuz protein temini bakımından kasaplık<br />

hayvan etleri ile mukayese edilemez.<br />

<strong>Balık</strong> fiatları bu açıdan mütalea edilirse<br />

ucuzdur. Halen İstanbul piyasasında 1<br />

Kg. Hamsinin perakende satış fiatı 1-5 TL.<br />

iken 1 Kg. Sığır veya Koyun etinin fiatı 22-<br />

23 TL. dır. Bu misalimizle, ev ekonomisi bakımından<br />

balığın önemi halk beslenmesinde<br />

bariz olarak gözükmektedir.<br />

Ancak yurdumuzda balıkla yapılacak<br />

yemeklerden çok azı tanınmakda olup çe-<br />

1


şitİerîni arttırma yanında, konserve yenebilir<br />

çeşnilerde İmal ve tanıtılmasının da<br />

faydaları inkâr edilemez. Aksi halde balığa<br />

talebin azalması halinde protein temini<br />

için kasaplık hayvan etlerine talep daha da<br />

artacak bunun ise Yurdumuzda karşılanamaması<br />

sebebiyle kasaplık hayvan etlerinin<br />

fiatları devamlı olarak artacak ve olumlu<br />

sonuç alınaınıyacakdır. Bu sebepten et<br />

ve balık birbirini tampone eden iki esas<br />

hayvani protein kaynağı olarak kalmaktadır.<br />

Her ne kadar yurdumuzda hayvani protein<br />

açığının kapatılmasında kanatl kümes<br />

hayvanlarının seri halinde yetiştirilmesi teammüm<br />

etmişse de perakende Kg. fiatı<br />

18-22 TL. arasında değişmektedir.<br />

Yukarıda da bahsedildiği gibi, balık ve<br />

balıkla yapılan yemekler, yurdumuzda çoğunlukla<br />

az tanınmaktadır. Karadeniz sahilleri<br />

halkının rivayete göre hamsi ile<br />

kırk çeşit yemek hazırlamaları keyfiyeti sadece<br />

bölgeseldir.<br />

Burada, yakın tarihimize ait balık pişirme<br />

merak ve mahareti ile ilgili olarak<br />

şu vak'ayı da anlatmadan geçemiyeceğim:<br />

Sefirlerin aşçıları ile boy ölçüşmeye<br />

davet olunan, Kamil paşanın aşçıbaşısı,<br />

büyükçe bir balığın, bütün olarak (kesmeksizin)<br />

uzunluğuna üçde birini haşlama,<br />

ikinci üçde birini pilaki ve sonuncu kısmını<br />

da kızartma yapmış, büyük bir kayık tabağa<br />

yerleştirip ziyafet sofrasına getirmiş ve<br />

demiş ki:<br />

Yemeğe başlamadan evvel lütfen muayene<br />

ediniz. <strong>Balık</strong> bütündür.<br />

Balığın bütün ve gövdesinin üç muhtelif<br />

şekilde pişirilmiş olduğunu görüp tesbit<br />

eden sefirler lezzetine de hayran oldukdan<br />

sonra Kamil paşayı tebrik ve bahsi kazandığını<br />

teslim etmişlerdir.<br />

Yurdumuzda sahil halkı az çok balık<br />

ve deniz ürünleri nimetlerinden asırlar boyu<br />

kendi çapında nasibini almıştır. Fakat<br />

yurdun iç kısımlarında yaşayan halka, bugünkü<br />

modern teknolojinin bahşettiği imkânlarla,<br />

balığı tanıtmak ve yedirmek şartdır.<br />

Özellikle taze ve donmuş balığın soğuk<br />

zinciri ve donmuş zincirin tesisi ve işletilmesi<br />

suretiyle müstehlik kitlelere balığın<br />

ulaştırılması yanında konserve sanayiinin<br />

mevcut teknik, ticari ve hukuki problem-<br />

lerinin imkânlarımız nisbetinde halli suretiyle,<br />

et ve balık konpensasyonunun sağlanması,<br />

bu konuda seçilecek ideal yoldur.<br />

İç sular balıkçılığının geliştirilmesi bu arada<br />

zikre değer.<br />

Tarihde, Roma İmparatorluğunun bilhassa<br />

inhitat devrinde çok ve iyi yemek<br />

merakı moda olmuştu. Açıkçası Romalı<br />

asiller ve kısmen halk oburlukları ile meşhurdur.<br />

Juvenal'in kaydettiğine göre Roma<br />

İmparatoru Doınitian lezzetli yemek icadı<br />

ile yakından ilgili idi, kalkan balığının üzerine<br />

konulmasını düşündüğü bir salça terkibini<br />

müzakere için gece vakti Senatoyu<br />

içtimaa çağırması ile meşhurdur. Sabaha<br />

kadar devam eden müzakereler sonunda<br />

kalkan balığı için sebzeli salça uygun görülmüşdür.<br />

Eski devirlerin en maruf yemek kitabını<br />

yazmış olan Apicius, sadece deniz kadayıfının<br />

pişirme usullerini öğrenmek gayesiyle,<br />

o devirde Afrika'ya seyahat etmişdir.<br />

<strong>Balık</strong>ların pişirme ve hazırlama usulleri<br />

hakkında Seneca'nın kitabında da etraflı<br />

bilgi vardır.<br />

Hippokrata göre (M.Ö. 460-337), balıklar<br />

hafif gıda maddelerindendir. Hassas<br />

bünveii insanlar için deniz balıkları, tatlısu<br />

balıklarından daha hafif ve iyidir.<br />

Sağlıklı yaşamak yukarıda da ifade ettiğimiz<br />

gibi öncelikle, dengeli beslenmemize<br />

bağlıdır. Bu arada Yurdumuzda sahil<br />

halkı arasında mevcut bir kanate göre mide<br />

ülserierirıin dahi, Lipsoz balığının pişirilerek<br />

su ile sübye haline getirilmiş eti veya<br />

benzeri iskorpit balığı çorbaları ile şifa bulacağı<br />

inancı hakimdir ve buna ait hikâyeyeler<br />

anlatılır. Buna ne derece inanmak<br />

caizdir Bu ayrı bir konudur. Kanımca,<br />

inanmak ve psiko-somatik etkenler de bu<br />

tarz rehabilitasyonda müessir olsa gerekdir.<br />

Misallerle daha da uzatılabilecek olan,<br />

bu özet tarihli ve mahalli bilgiden sonra<br />

yurdumuzun gerçeklerine dönelim ve Milli<br />

<strong>Balık</strong> servetimizden layıkı ile istifade çarelerini<br />

planlayalım. Burada memnuniyetle<br />

şunu da ifade etmek isterim ki, her geçen<br />

gün yurdumuzda düne göre bir ilerlemeye<br />

şahit olmaktayız.


BİLÛMUM BANKA MUAMELELERİ İÇİN<br />

TÜRKİYE t BANKASI<br />

hizmetinizdedir<br />

Umum Müdürlük - Ultıs Meydanı (Ankara)<br />

CARİ HESAPLAR • HAVALE • TİCARİ SENETLER • KREDİ MEKTUPLARI<br />

• KEFALET MEKTUPLARI • DÖVİZ ALIM VE SATIMI • SEYAHAT<br />

ÇEKLERİ • İTHALÂT AKREDİTİFLERİ • KİRALIK KASALAR • v. s.<br />

DÜNYANIN HER TARAFINDA MUHABİRLERİ VARDIR<br />

EBK 1973/44


B A L I K Ü R E T İ M İ<br />

- ^ T A R İ H Ç E S İ = -<br />

Barutun ve matbanın keşfiyle medeniyete<br />

büyük ölçüde hizmet etmiş olan Çin'liler<br />

tabiatın korunmasında da öncü olmuşlardır.<br />

Çin'liler balıkların üretimi konusundaki<br />

metodlarıyla dikkati çekmişlerfr.<br />

FO-HIS M.ö. 2100 yılında yazılan eserinde<br />

balık yavrularının ne zaman çıkacağı<br />

ve balıkların ne zaman yumurta bırakacağını<br />

belirten kanundan bahsedmektedir.<br />

Ayrıca DNHALDE'nin 1735 yılında neşredilen<br />

Çin imparatorluğu tarihinde Çin'lilerin<br />

balık üretimi (pisikültür) çalışmalarından<br />

bahsedilmektedir.<br />

FANAİ (M.Ö. 475) yılında yazdığı risalede<br />

sazan kültüründen, HERODUS (M.Ö.<br />

450) nin kıyılarında TİLAPİA yetiştirdiklerinden<br />

bahsetmektedir.<br />

Eski Yunanlılarda balık ve su hayvanlarının<br />

yaşantıları hakkında oldukça bilgiye<br />

sahiptiler. FİLİNY'nin eserlerinde Romalıların<br />

havuzlarda balık, midye istiridye ve<br />

İstakoz yetiştirdiklerinden bahsedilmiştir.<br />

<strong>Balık</strong> üretimi orta çağda tüm Avrupa'da<br />

yayılmaya başlamıştır. Bunların merkezini<br />

manastırlar teşkil etmekteydi. Hemen<br />

her manastırda balık havuz ve göl<br />

etleri bulmak mümkündü.<br />

Avrupa'da orta çağda balık üretim istasyonlarının<br />

miktarı bugünkünden daha<br />

da fazla olması, o çağda bu mevzuun daha<br />

çok önem taşıdığını göstermektedir. Büyük<br />

KARL'ın nizamnamelerinde balık çiftliği<br />

ve havuzlarının önemi üzerinde durulduğu<br />

görülmektedir. Bu nizamnameye göre<br />

(bütün memurlar, memleketin tarım kalitesi<br />

ve balık havuzları üzerinde hassasiyetle<br />

eğilmelidirler. Bunlar nerelerde imkân<br />

dahilinde ise oralarda çoğaltılmalıdırlar.)<br />

1350-1500 yıllarında balık havuzları<br />

inşaatı en yüksek seviyeye erişmiştir. Bu<br />

dönemde tahıl fiatları düşerken et fiatları<br />

Sevinç TÜRKER<br />

Veteriner Hekim<br />

E.B.K. İşletmeler Müdürlüğü<br />

2-3 misli bir artış göstermiştir. 16. yüzyıl<br />

da nüfusun artışı ile tahıl fiatlarında bir<br />

yükselme görüldü, buna muvazi olarak balık<br />

fiatlarının artmayışı balık yetiştiriciliğini<br />

cazip hale getirmedi 1880 senelerinde<br />

deniz aşırı ülkelerden Avrupa'ya tahıl ithali<br />

tarım ürünlerinin ucuzlamasına sebep<br />

oldu bu arada endüstrinin Avrupa'da gelişmesi,<br />

artan halk yığınları hayvansal protein<br />

ihtiyacını oldukça artırdı. Daha önce terk<br />

edilen balık havuzları artan balık eti önemi<br />

karşısında tekrar işletmeye konuldu. Ve<br />

bilhassa tarımı elverişli olmayan yerlerde.<br />

1950 den sonra Avrupada kültür balıkçılığı<br />

daha da önemli kazanmış ve büyük<br />

bir hamleye girişilmiştir. Bugün hektara<br />

300 Kg. sazan elde edilmektedir. Bu<br />

miktar göllerde 10-20 Kg./Ha hesaplanmaktadır.<br />

Bu miktar bir sahada besleme ile<br />

elde edilen balık prodüktionudur.<br />

Üretim kadar tüketim de önem taşımaktadır.<br />

Üretimin çok artmasına rağmen<br />

ihtiyaca cevap verecek durumda değildir.<br />

Bugün Almanya'da tüketilen sazanın 12 si<br />

ithal edilmektedir. Küçük bir devlet olan<br />

Danimarka'da 250 ala balık üretim istasyonu<br />

mevcut olup, Amerika'ya ihracaatta bulunmaktadır.<br />

Pisikültürün ekonomik önemi: Avlanmak<br />

sureti ile deniz göl ve nehirlerden elde<br />

edilen balıklarla, plân çerçevesi içinde<br />

yetiştirilen ve evcil hale getirilen balık<br />

çiftlikleri ürününü mukayese etmek haksızlık<br />

olur. Nasıl ki av hayvanları insan<br />

beslenmesinde önemini kaybetmişse, bu<br />

durum balık avcılığında da böyledir. Tabiatta<br />

yaban olarak bulunan balıklar suların


pislenmesi ve diğer son devrede de zararlı<br />

etkenler nedeni ile miktar olarak günden<br />

güne azalmaktadır. Ve bilhassa sazan<br />

ala balıkta pislkültürde gaye sadece balık<br />

noksanlığını gidermek değil aynı zamanda<br />

verimi de artırmaktadır.<br />

Sun'i balık üretimi diğer tarım ürünleri<br />

ile de kıyaslandığında durumu sonlarda<br />

olmak aksine en önlerdedir. Ayrıca en<br />

güzeli balıkçılık işletmelerinin tarıma hiç<br />

elverişli olmayan yerlerde uygulanmasıdır.<br />

Sun'i balık üretiminde, balıkçılık ilmi<br />

esaslarının anlamı:<br />

<strong>Balık</strong> üretim hedefi yüksek değerde<br />

çok sayıda balık elde etmektir. <strong>Balık</strong> eti<br />

prodüktionu için ilmi esas, beslenme fizyolojisidir.<br />

Bu, ilk önce havuz balıklarının<br />

metabolizma fizyolojisini ve bilhassa soğuk<br />

kanlı hayvanlardan olan balığın bu yöndeki<br />

faaliyetinin tanınmasıdır ki balık etinin<br />

elde edilmesi buna önemli derecede<br />

bağlıdır. Bu faaliyetler bir çok noktada aynı<br />

meselelerde sıcak kanlı hayvanlardan<br />

ayrıtor. Havuz balıklarının, tabii beslenme<br />

veya fizyolojik maksatlara uygun sun'i<br />

yemle beslenmesi ile, metaoblizma faaliyetlerinin<br />

talebinin giderilmesi sorunu da<br />

oldukça önemlidir. Besin ve beslenme çok<br />

geniş bir çerçeve içinde mütalâa edilmeye<br />

mecburdur.<br />

Diğer bakımdan balık etinin elde edilmesi<br />

bununla ilgili olarak tabii, balık gıdasının<br />

ölde edilmesi, bir bitkisel fizyolojik<br />

problemdir. Örneğin Avrupada geniş tatbikatı<br />

olan sazan yetiştiriciliği, bu balığın<br />

önemli tabii beslenme olanağına sahip<br />

olmasına bağlıdır.<br />

Sun'i balık üretimi:<br />

Sun'i balık üretimi denilince üç şey<br />

akla gelir:<br />

1 — Gelişme (ergin) balıklardan, yumurta<br />

ve spermanın sun'i olarak elde edilmesi.<br />

2 — <strong>Balık</strong> yumurtalarının sun'i döllenmesi.<br />

3 — Döllenmiş yumurtalardan sun'i<br />

olarak yavrunun çıkarılması.<br />

Bu türlü bir sun'i balık üretimini ilk defa<br />

1765 de STEPHAN LUDVVİG JAKOBİ<br />

(1711. 1784) Hannover mağazin adh gazetede<br />

yayınlamıştır. Fakat detaylı bir şekilde<br />

halka duyuruluşu Parisli Prof. COSTE'ln<br />

1850 yılında yayınladığı Fransa ve Almanya'da<br />

pratik Alabalık yetiştiriciliği adlı eseriyle<br />

olmuştur.<br />

Bugün dünyada pisikültürü (sun'i üretimi)<br />

yapılan balıkların başlıcalarını sıralıyacak<br />

olursak.<br />

1 — Alabalık, 2 — Sazan, 3 — Yılanbalığı,<br />

4 — Taran, 5 — Sarıbalık, 6 — Tahta<br />

balığı, 7 — Tatlısu Kefalı, 8 — Tatlısu levreği,<br />

9 — Turna, 10 — Yayın'dır. Bunlardan<br />

üzerinde en çok durulan ve işletmeleri fazla<br />

olanları:<br />

1 — Alabalık<br />

2 — Sazan<br />

3 — Yılan balığı yetiştiriciliğid'iı*,<br />

Pisikültür çalışmalarına esas teşkil etmeleri<br />

bakımından biz sadece alabalık ve<br />

Sazan yetiştiriciliğniden bahsedeceğiz, bunların<br />

üretim ımetodları üzerinde duracağız.<br />

Alabalık sun'i üretimi:<br />

Tatlı su balığı sayılan alabalık, doğal<br />

olarak dünyamızın kuzey bölgesini kendine<br />

vatan olarak seçmiş ve Avrupa, Asya, Kuzey<br />

Amerika'da bulunur. Fakat bugün İnsan<br />

kanalıyla Afrika, Yeni Zelanda, Avustralya'ya<br />

da götürülmüştür. Gezici (Anadrom, denizde<br />

yaşayıp, tatlısuda yumurta bırakan<br />

balıklar) bir balık olan alabalık dünyadan<br />

buzulların çekilmesiyle tatlı suya adapte<br />

olmuştur.<br />

Alabalık Salmonidea familyasındandır.<br />

Dikkati çeken özelliği yağ yüzgeçinin<br />

olmasıdır. Yağ yuzgeçi sırt ve kuyruk yüzgeçi<br />

arasında bulunur.<br />

Familya: Salmonidea<br />

Famelyaaltı: A — Salmoniea<br />

B — Coregoninea<br />

C — Thymallinea<br />

A — Salmoninea<br />

Cins:<br />

1 — Salmo Salar (Atlantik salmonu)<br />

Atlantischer Lacha<br />

2 — Salmo gairdneri (Regenbogenforelle)<br />

3 — Salmo trutta<br />

5


4 — Salve llnus<br />

5 — Salmo trutta<br />

Cinsalti:<br />

a — Calmı trutta trutta (denizalasi)<br />

b — Salmo trutta lacustric (gölalası)<br />

c — Salmo trutta fario (derealasi)<br />

g — Salvelinus<br />

Cinsalti:<br />

a — Salalpinus<br />

b — Salv fontlnalis<br />

c — Salnamaycush<br />

ç — Oncorhynchus (pasifik Salmonu)<br />

d — Huco (Huchen)<br />

Cinsalti:<br />

a — Huno Hucho<br />

b — Huco Taimen<br />

c — Brachymystax Lenoh.<br />

^Unlardan üçünün sun'i üretimi tanınmıştır.'<br />

1 — Salmo truttal. Ders alasa)ı<br />

2 — Salvelinus fontinalis (lekeli alabalık)<br />

3 — Salmo gaineri irideus (gök kuşağı)<br />

alası.<br />

1 — Salmo truttal. Vatanı Avrupadır.<br />

Amenkaya Avrupadan götürülmüştür.<br />

2,5 - 6 Kg. ağırlık kazanabilir, Insekten<br />

Crustacca'lar Würmern (solcanlar) şayet<br />

büyükse küçük balıklarla beslenir. Yumurta<br />

ve spermalarını sonbahar veya kış başlangıcında<br />

bırakır.<br />

2 — Salvelinus fontinalis: Lekeli alabalık<br />

ismiyle tanınır. Sırt kısmı koyu yeşil<br />

leke veya çizgiler halindedir, (açık zemin<br />

üzerinde) Erkeğinde karın boyunca kırmızı<br />

bir çizgi vardır. Tabii olarak sonbaharda<br />

yumurta bırakır. 4 Kg. ağırlığında ve 50 cm.<br />

uzunluğa erişebilir. Sünni olarak Salmo<br />

gardneri irideus kadar süratli gelişebilir.<br />

3 — Salma gaidneri irideus: Vatanı<br />

Kaliforniya ve Amerikanın kuzey bölgesidir.<br />

Buradan insan kanalıyla Avrupa, Afrika,<br />

Yeni Zelanda, Avustralya'ya yayılmıştır.<br />

Bundan tür üretilmiştir. Vücudu kısa ve kalındır.<br />

Erkek dişiye nazaran daha uzundur.<br />

Rengi cinsiyet ve suyun kalitesine göre<br />

farklılık gösterir. Üst kısmı mavimtrak, yani<br />

gümüşi renkte, sırt kısmı ve yan kısımları<br />

gelişigüzel çok sayıda koyu lekelerle<br />

6<br />

kaplıdır. Yan kısmında kırmızı çizgi ve kırmızı<br />

leke bulunur karın kısmı tamamen<br />

renksizdir. İlkbaharın başlangıcında yumurta<br />

ve sperma bırakır. Fakat öyle tür üretilmiştirki,<br />

Ağustos ve Eylül'de yumurta bırakmaktadır.<br />

gök kuşağı alası dere alası ve<br />

lekeli alaya kıyasla çok süratli gelişir.<br />

Pisikültürde kullanılan Salmon türleri<br />

içinde en önemlisi gök kuşağı alasıdır. (Salmo<br />

gaidneri irideus) çok az bir su cereyanı<br />

ve 6-7 mg./1.02, bir küçük ortamda çok<br />

miktarda Salmı irideus yetiştirmek mümkündür.<br />

Bu tür aynı zamanda sunni beslenmeye<br />

en kolay alışan ve bunu değerlendiren<br />

bir türdür. Normal olarak 10-15 C° sularda<br />

yaşarsa da 20C° - 30C° da (Schaperclaus)<br />

yaşıyabilmektedir.<br />

Alabalığın dcğal yumurta bırakması:<br />

Bu dönemde dere alabalıkları suyun<br />

akıntı istikametinin tersine doğru hareket<br />

ederler. Salmo gaidneri yumurta bırakmak<br />

için derin düz ve çakıllı yerleri seçer. Dişi<br />

balıklar kuyruklarını yere temas ettirerek<br />

şiddetli olarak hareket eder ve bir çukur<br />

kazarak erkek balık dişisinin bu hareketi<br />

esnasında yanında bekler, başka erkeklerin<br />

gelmesini önler. Çukur kazılmasında hiçbir<br />

yardımı olmaz. Devamlı olarak dişisinin<br />

etrafında yüzer, sevgi oyunlarında bulunur,<br />

ağzıyla yan çizgiyi okşar ve şiddetli<br />

titreme hareketi gösterir. Dişisinin yumurta<br />

koymak için kazdığı çukur 8-10 cm. derin<br />

30 cm. çapındadır. Daima balığın kendi vücudundan<br />

küçüktür. Dişi balık çukur üzerinde<br />

kafası yukarıya, kuyruğu aşağıya olmak<br />

üzere durur. Erkek hemen dişinin yanında<br />

yer alır. Yumurta ve spermalarını bırakacakları<br />

esnada her ikisi de hafif titreyip<br />

ağızlarını açarlar. Yumurta ve spermayı<br />

bırakan balıklar çukuru terkeder yumurtaları<br />

15-20 saniye serbest bırakırlar. Sonra<br />

dişi akıntıya doğru hareket ederek yumurtaların<br />

üstünü örtmeğe başlar. Yumurtalar<br />

üzerinde bir tepecik teşekkül edene<br />

kadar faaliyetine devam eder. Bu işlem<br />

40 ile 60 dakika sürer, sonra tekrar bir çukur<br />

kazar, bu işleme yine aynı şekilde devam<br />

eder. Yumurtalar inkişaf ederken erkek<br />

balık etrafında dolanır ve onları korur.


Sevgi oyunu, çukurun kazılması ve yumurtaların<br />

döllenmesi işlemi bir gün içinde<br />

veya bir haftada tamamlanır. Bu esnada iki<br />

yaşındaki bir balık 150-200, üç yaşındaki<br />

350-500, daha yaşlıları 500-2500 yumurta<br />

bırakırlar.<br />

Yumurtalar 90-120 gün içinde gelişir<br />

ve larvalar meydana çıkar. Bütün alabalık<br />

yumurtaları doğal olarak ta çakıllı, zemin<br />

üzerinde ışıktan ve tabii afetten korunacak<br />

şekilde suyun bol akıntılı yerinde bulunur.<br />

Alabalığın yaşantısına tesir eden dış<br />

faktörler:<br />

Alabalığın büyümesi suyun ısısına, oksijen<br />

miktarına, gıda durumunu ve suyun<br />

alkolik olmasına bağlıdır.<br />

PINKER'e göre alabalıklar alkalik sularda<br />

asitlere nazaran daha iyi bir gelişme<br />

göstermektedir ve bu sulardan daha çok<br />

yaşama imkânına sahiptir. Şayet suyun aktığı<br />

toprak alkalik ise suda alkalik olur. Böyle<br />

sularda alabalık çok daha iyi gelişir.<br />

Su ısısı:<br />

Alabalık yetiştiriciliğinde başarısızlığın<br />

en önemli sebebi yaşama kabiliyeti ile<br />

su ısısı arasındaki münasebetin bilinmemesidir.<br />

En iyi alabalık avcısı avını en çok<br />

çağlıyanlarda büyük taşlar arasında ve<br />

akıntı yerlerinde olduğunu bilir çağlıyanlarda<br />

büyük basınçla düşen su geniş çukurlar<br />

meydana getirir. Buralar daha soğuktur aynı<br />

zamanda oksijen bakımından zengindir.<br />

Aynı suda farklı iki ısının bulunması iki ayrı<br />

alabalık türünün mevcudiyetine sebeb<br />

olur ki, birisi soğuk suyu sever nehrin üst<br />

kısımlarında barınır diğeri daha sıcağa tahammül<br />

eder aşağılarda bulunur. Dere alası<br />

için su hiç bir zaman 20 C° yı geçmemelidir.<br />

Gökkuşağı alabalığı (Salmo Gaidneririrideüs)<br />

24 C° yaşama imkânına sahiptir.<br />

Salmo gaidneri irideüs için öldürücü<br />

derece 30 C° dir. <strong>Balık</strong>lar soğuk kanlı hayvanlar<br />

olup çevresine göre metobolizme faaliyetleri<br />

azalır veya çoğalır.<br />

Suyun oksijen miktarı:<br />

Alabalık suları yeteri kadar erinmiş<br />

halde oksijen ihtiva etmek mecburiyetin-<br />

dedir. Bunlar oksijen azlığına karşı oldukça<br />

hassastırlar.<br />

Sulardaki oksijen miktarı, suyun hava<br />

ile tamasında (hızlı akan) sularda, çağlayanlarda<br />

su derecesinin azlığında artar.<br />

Buna su bitkileri, su organizmaları da yardımcı<br />

olur. Su faunası ve florası arasında<br />

biyolojik bir münasebet mevcuttur. <strong>Balık</strong>lar<br />

02 alırlar, Co2 verirler. Bu yeşil bitkilerin<br />

asimilasyonu için mecburidir.<br />

Tabii gıda ve beslenme:<br />

<strong>Balık</strong>larda memeli hayvanlar gibi çok<br />

taraflı beslenme arzusuna sahiptirler. Onların<br />

da su minaral madde yağ, karbonhidrat,<br />

protein, vitamine ihtiyaçları vardır. Su<br />

bir balığ'n % 75 vücut ağırlığını teşkil<br />

eder.<br />

Ca ve phospor kemik ve kanların mineral<br />

maddesini teşkil eder. Phospor ve<br />

demir kan renkli maddesi Hemoğlehon için<br />

önemlidir.<br />

Karbonhidrat ve yağ enerji için balıklara<br />

mutlak lüzumludurlar. Protein vücudun<br />

inşa elementidir. Vitaminler memeli hayvanlarda<br />

olduğu gibi hayati öneme hayizdir.<br />

Köpek, yılan ve dil balığının aksine ki<br />

bunlar koklama duyusu ile gıdalarını ararlar,<br />

alabalık gıdasını gözüyle arar. Alabalık<br />

hemen hemen gündüz veya ay ışığında<br />

avına çıkar.<br />

Önemli insekten ki bunlar alabalık sularında<br />

bol bulunur. (Trichopteren, Ephemriden,<br />

Plecopteren, Sialis, Luterie alabalığın<br />

önemli besinidir. Aalabalık yetişkin insekten'leri<br />

yediği gibi bunların larvalarını<br />

da yer. Ayrıca küçük balıklar su yüzüne yakın<br />

böcekler Crustacea'lar, solcanlar<br />

(Wurm) alabalık besinlerindendir. Balığın<br />

gelişmesi tamamen beslenme imkânına<br />

bağlanır.<br />

Gelişmiş alabalıklar ve yumurta sağımı:<br />

Damızlık alabalıklar ya yabandan yakalanarak<br />

gelişmesini tamamlaması için havuzlarda<br />

muhafaza edilir, veyahutta sırf bu<br />

maksat için havuzlarda yetiştirilir. Fakat<br />

nadir olarak her özel işletmede yaban alabalığı<br />

damızlık olarak kullanılır. Yumurta<br />

bırakma zamanı bazı tabii ve sun'i faktör-<br />

7


lerin etkisi altındadır. (Meselâ; alabalığın<br />

türüne, suyun durumuna, ısısına ve gıda<br />

durumuna) beslenme etkisi altında olgunlaşma<br />

gecikebilir.<br />

Damızlık olarak kullanılacak balıklarda<br />

şu vasıfları aramak gerekir.<br />

1 — Büyüme ve verilen besini değerlendirme<br />

bakımından genetik kabiliyeti üstün<br />

balıkları,<br />

2 — Konstitusyon, vücut şekli ve mukavemeti<br />

üstün olanları,<br />

3 — İyi bir nesilden gelmiş olanları<br />

(daha önceki yetiştirilen nesilden olmaları),<br />

4 — Renk durumuna dikkati alınarak<br />

uygun olanları,<br />

5 — Verimlilik ve yumurta bırakma<br />

zamanına göre (devamlı olarak geç yumurta<br />

bırakanlar tercih edilir. Üstün vasıfları<br />

seçmelidir.<br />

Bugün Amerikada;<br />

a — Hastalığa mukavim,<br />

b — İyi gelişebilen,<br />

c — Büyük yumurta veren,<br />

d — Canlı kalma kabiliyeti fazla yumurta,<br />

e — İyi yumurta verebilen,<br />

g — 2-3 yıl içinde olgunlaşabilen,<br />

f — Tabii, sulara çok iyi intibak edebilen<br />

bir balık nesli üretilmesine çalışılmaktadır.<br />

Yumurta ve sperma bırakma zamanında<br />

erkek ve dişi birbirlerinden ayrılarak ayrı<br />

havuzlara veya ayrı bölümlere konur. Yumurta<br />

bırakma dönemine giren balıklar<br />

morfholojik değişiklikler gösterirler. Mesela<br />

Regenbogenfırelle gökkuşağı alabalığı<br />

erkek yan çizgi üzerinde oldukça canlı bir<br />

kırınızı çizgi mevcuttur. Dişiye nazaran karnı<br />

hafif koyu ve alt çene yaşlı erkeklerde<br />

yukarıya doğru çengel şeklini alır. Dişiler<br />

cinsiyet organlarının dışa açılan kısmının<br />

kırmızı olmasıyla, kolay tanınır. Dere alalarında<br />

erkekler de bütün kafa, bilhassa çeneler<br />

ve ağız dişiden uzundur. Yumurta bırakma<br />

devresinde alt çenenin ucu erkekte<br />

hafif yukarı bükülür ve rengi çok daha canlanır,<br />

kuyruk yüzgecinin dış kenarında be-<br />

8<br />

yaz bir çizgi meydana gelir, vücudu yassıdır.<br />

Dişide yumurta dolayısıyle yuvarlaktır. )<br />

Yumurta ve spermaların sağılması ve<br />

döllenmesi:<br />

<strong>Balık</strong>ların yumuşak vücudu bilhassa dişide<br />

karın bölgesinin yumuşaklığı sağıma<br />

işarettir. Sağım için en modern metod erkek<br />

ve dişinin daha önce anastheriesidir.<br />

<strong>Balık</strong>lar bir litre su içine iki gram Trichlorbutyl-alkohol<br />

de çözülür. Sağım için en<br />

azından yarım düzine balık hazır vaziyette<br />

bir havuzcukta toplanır. Sağıma başlamadan<br />

önce en azından iki kuru temiz 25-40<br />

cm. çaplı zehirsiz metalden (Plastik, Aliminyum,<br />

emaye, pastutmaz bir kap) leğen,<br />

havlu, birkaç adet ördek, kaz veya tavuk<br />

teleği veya lastik veya parlak yumuşak<br />

sun'i maddeden yapılmış çubuk hazır tutulur.<br />

Sağım için leğen alçak bir masa üzerine<br />

öyle konulur ki sağımda balıkların yumurta<br />

ve spermaların kolaylıkla leğene<br />

dökülmesi sağlanabilsin. Kuru ve yaş metodda<br />

ilk önce dişiler sağılır. <strong>Balık</strong> muhafaza<br />

havuzundan alındıktan sonra bir nemli<br />

havlu ile kurutulur sonra sol elle balığın<br />

kafasından tutulur, kuyruk aşağı meyilli<br />

halde sağ elle karnın altındaki çizgi üzerinden<br />

yavaş yavaş cinsiyet organının dışa<br />

olan açıklığına doğru masaj yapılır. Bu esnada<br />

yumurtalar leğen içine dökülür. Şayet<br />

yumurta çıkmıyorsa o vakit dişi henüz<br />

olgunlaşmamış demektir. Zorlamamalı. Bu<br />

şekilde 2 veya 4 dizi sağıldıktan sonra bir<br />

erkek balık yakalanarak balık yine aynı zekilde<br />

yalnız karnı alta gelecek şekilde düz<br />

ve işaret parmaklarıyla masaj yaparak süt<br />

halinde spermanın yumurta üzerine sağılması<br />

sağlanır. Bir çay kaşığı sperma muhteviyatı<br />

erkek süt tüm yumurtaları döllenmeye<br />

kafidir.<br />

Bir telekle veya lastik çubukla yumurta<br />

ve sperme iyice karıştırılır. Sonra en<br />

azından iki misli su ilâve edilir, tekrar karıştırılır.<br />

Leğene 5-20 dakika hiç dokunulmaz<br />

böylece yumurtaların döllenmesi sağlanır<br />

ve yumurtalar kuluçka kasetlerine aktarılır.<br />

Alabalık yumurtalarından yavrunun<br />

gelişerek çıkması oldukça kolay olur. İyi<br />

havalandırılmış 10-15 C° de su akıtılır. Döl-


lenmemiş yumurtalar beyaz renkte su yüzüne<br />

çıkarlar bunlar bir pensle uzaklaştırılır.<br />

Yumurtalar göz lekesi teşekkül edene<br />

kadar haftada 2-3 defa kontrol edilir göz<br />

lekesi teşekkül eden yumurtalar oldukça<br />

dayanıklıdır, bunları deniz aşırı ülkelere dahi<br />

sevketmek mümkündür. 60 000 veya<br />

70 000 yumurtadan yavru çıkarmak için<br />

dakikada 12 İt. suya ihtiyaç vardır. Yavrular<br />

yumurtadan çıktıktan sonra bu dakikada<br />

20 İt. çıkar. Vitellus kesesine sahip yavrular<br />

daha çok 2 e ihtiyaç gösterirler. Bir<br />

çok kuluçka sistemi olmakla beraber hepsinde<br />

de aynı prensib hakimdir. Yumurtalar<br />

kimyevi bakımdan her hangi bir şüpheyi<br />

arzetmeyen, bilhassa 0 J bakımından zengin<br />

su almak mecburiyetindedirler. En çok<br />

kullanılan ve Kaliforniya'da inkişaf ettirilmiş<br />

bir metodu misal olarak vereceğiz. Bu<br />

görünjş itibariyle dört köşeye benzeyen<br />

altı delikli bir süzgeç, üstü açık kasettir.<br />

Ölçüleri (45X45X12 Cm.) olup bunlar kendisinden<br />

biraz daha derin ve uzun olan<br />

kuluçka kanalına konulur. Yumurta süzgeçin<br />

üstüne konulduktan sonra kuluçka kanalına<br />

kaset olduğu gibi oturtulur ve su alttan<br />

süzgeçin altından aradan akar (Kuluçka<br />

kanalı 46-45-30-0-16 cm. olup suyun giriş<br />

ve çıkışı bütün aletin genişliğinde ol-<br />

Gözlekesi durumu:<br />

140-160 günlük derece<br />

220-260 günlük derece<br />

Derealası için günlük<br />

olarak -izah edersek<br />

12 C° derecenin üstünde dere ve göl<br />

alası yumurtası gelişmektedir. Ancak Regenbogenforella<br />

yumurtası gelişebilir (15.5<br />

C°).<br />

Larva kanalları:<br />

Larva kanalları beton ve alüminyumdan<br />

yapılmaktadır. Yer değiştirilmesinin kolaylığı<br />

ve hafifliği bakımından aliminyum tercih<br />

edilir. Larva (Vitellus kesesini) 2/3 tü-<br />

malı ki, su yaygın bir şekilde akabilmeli,<br />

süzgeç deldirilmiş çinko, aliminyum veya<br />

sun'i levhadan olabilir. Deliklerin genişliği<br />

1.5 mm. genişliğinde olmalıdır. Aletler biraz<br />

karanlık yere konulmalı ve direk güneş<br />

ışığından sakınmalıdır. Çünkü yavrular ulturuviyole<br />

ışınlarına karşı oldukça hassastırlar.<br />

Yavrular yumurtadan çıktıkdan sonra<br />

süzgeçli kaseti bakırlar ve altta bulunan<br />

yavru kanalı içerisinde bir müddet beslenirler,<br />

kanalın su bırakan kısmına bir süzgeç<br />

konmalı yavruların akıntıda gitmelerine<br />

mani olunabilir. Süzgeçli kasetlerin bu<br />

kanalın içine oturtulur.<br />

Yumurtaların inkişafı iki kısımda mütalâa<br />

edilir.<br />

1 — Göz lekelerinin meydana gelmesi<br />

2 — Göz lekelerinden sonra yavrunun<br />

çıkması.<br />

Buna tesir eden en önemli faktör suyun<br />

ısısıdır. İsı ne kadar yüksek olursa gelişme<br />

o kadar çabuk olur. Suyun derecesi<br />

günlük derecede diye ifade edilir. Bu bir<br />

günlük su ısısının ortalamasıdır. Bunların<br />

toplamı yumurtanın gelişmesinde ne kadar<br />

günlük dereceye ihtiyaç olduğunu gösterir<br />

Regenbogen (Gün kuşağına bağlılığı için).<br />

Yavrunun çıkması:<br />

300-320 günlük derece<br />

490-550 günlük derece<br />

9.5 °C Regenbogen (gök kuşağı) 30 günde<br />

9.5 Dere alası 41 »<br />

11 Regenbogen (gök kuşağı) 28 »<br />

11 Derealası 35<br />

ketildikten sonra beslenme ve yüzme kabiliyetine<br />

sahiptir. Burada 2 ilâ 8 hafta<br />

içinde beslendikten sonra havuzlara konulabilir.<br />

(Ncrmal 6 hafta devam eder) Larvaların<br />

son zamanlarda beslenme olanağına<br />

sahip doğrudan doğruya geliştirme<br />

havuzlarına konularak orada yemlenmeleri<br />

sağlanmaktadır. Bunlar için daha ziyade<br />

küçük havuzlar kullanılır (400 M2 yüzöl-<br />

9


çüırıüne sahip, 1,00-1,50 m, derinlikte) Bu<br />

havuzlarda her 100 M- için 5-10 c/sec suya<br />

ihtiyaç vardır. Bu tip havuzların her metre<br />

karesine 200 balık larvası konulabilir şayet<br />

larvalar kanalında beslenmeye alıştırılmışlarsa<br />

100/m2 optimaldır. Sonbaharda<br />

bu havuzlarda gelişmiş yavrular alınırken,<br />

% 25-30 zayiatı normal karşılamak gerekir.<br />

Yavruların yetiştirilmesi:<br />

Bunlar için 6-15 m. genişliğinde 120<br />

cm. derinliğinde 15-30 L/seç. su alan yavru<br />

havuzları kullanılmaktadır. Havuzların<br />

su giren kısmı ve salacağı ki bu aynı zamanda<br />

balıkları almak için kullanılır. Betondan<br />

yapılmalıdır. Bunlar için aynı zamanda<br />

yuvarlak tipte beton havuzlarda kullanılmaktadır.<br />

Bu tip havuzlara çok miktarda<br />

balık koymak mümkündür. Meselâ<br />

(10 000 yavru) 8-15 m. çaplı bir havuza)<br />

normal yavru havuzlarına 50m2 adet yavru<br />

koymak mümkündür. Ve yavrular kesif<br />

yenilenmelidirler. Bunlar için iyi bir rasyon<br />

hazırlanmaktadır. Yavrular, günde 3-4<br />

kere yenilenmelidirler.<br />

Mutfaklık alabalığın yetiştirilmesi:<br />

Bu yavru balıkların, mutfaklık hale<br />

getirilmesi işlemidir. Bugün menü alabalığı<br />

130-170 gr. porsiyon ise 200-250 gr.<br />

dır. Yemeklik alabalık havuzları yavru havuzlarına<br />

nazaran daha derin ve büyük<br />

olmalıdır. Büyük olanlar büyümesi hızlandırır.<br />

600 m2 yüzleri ve 220 cm. derinlik<br />

optimoldır. Yavru alabalıklar sonbaharda<br />

ilk defa havuzlara alındığında, bunlar ortalama<br />

8-15 cm. uzunluk ve 5-25 gr. ağırlığında<br />

olurlar. Havuzlar çok iyi oksijen ihtiva<br />

ediyorlarsa 25 adet balık her m2 normal,<br />

az 0: varsa 15-20 adet hesabiyle konulurlar.<br />

<strong>Balık</strong>lar ilkbaharda yani yumurtadan<br />

çıktıktan sonra 13-14 ay içinde ikinci defa<br />

havuzlardan alınıp, seleksiyon için kontrol<br />

edilir. Ve ayrılarak aynı büyüklüktekiler<br />

bir araya getirilirler. Bu derecede Regenbogen<br />

forellen (Gök kuşağı alabalığı)ın<br />

21-23 cm. uzun 120-130 gr. ağırlık kazanması<br />

gerekir. Bunlar arzuya göre küçük mutfaklık<br />

balıklar olarak Nisanda satılabilirler.<br />

Sonbaharda balıklar 200-250 gr. ağırlığın-<br />

10<br />

da olarak satılır. Ancak bunların elde edilmesinde<br />

en önemli faktör balıkların çok<br />

iyi beslenmesidir. Bu da günlük yemin kâfi<br />

miktarda ve istenilen kalitede olması ile<br />

mümkündür.<br />

Alabalıkların beslenmesi:<br />

Alabalıklar, hayvansal artık maddeleri<br />

yüksek değerde hayvansal, proteine çevirme<br />

imkânına sahiptir. Bitkisel menşeli<br />

maddeleri işleme kabiliyetine alabalıklar<br />

sahip değildirler. Çünkü alabalık karbonhidrat<br />

ihtiva eden fermente meydana getiremez.<br />

Keşif alabalık yetiştiriciliğinde tabii<br />

gıda ve beslenme bir rol oynamaz. Alabalığın<br />

önemli; besini, denizbalığı artıkları,<br />

küçük balıklar, et artıkları, ve mezbaha artıklarıdır.<br />

Alabalıkların bütün aminoasitlere<br />

ve eseri miktarda da yağ asitine ihtiyacı<br />

vardır. Korbonhidratlara ihtiyacı olmamakla<br />

beraber şu maksatla bunlardan da istifade<br />

edilir.<br />

1 — Müessir maddelerin yokluğunu,<br />

tamamlamakta.<br />

2 — Mineral maddelerin yokluğunu,<br />

tamamlamakta.<br />

3 — Besin maddelerinin bağlanmasında<br />

olmak üzere. Müessir maddelerden<br />

daha ziyade, karotin ve B. vitamin olmayabilir,<br />

bunlar ençok Musahel ve diğer Crustesee'larda<br />

bulunur. B. vitamin daha ziyade<br />

yulaf, kepekte bulunur. Bunlarda büyümeyi<br />

oldukça hızlandırırlar. Yulaf ve kepek<br />

alabalık yemi için oldukça önemli olup<br />

azami 30 9 ilâve edilebilirler. Bunlardan<br />

buğday kepeği % 10, yulaf ise %5 en normaldir<br />

(Hulasa kuru yem, protein, vitamin,<br />

karbonhidrat ve mineral maddeleri ihtiva<br />

etmelidirler.) Hazırlanacak balık yeminde,<br />

ham protein miktarının % 40 den aşağı olmamasına<br />

dikkat edilmelidir. Alabalıklar ne<br />

kadar beslenirse, o kadar iyi randıman almak<br />

mümkündür. Bilhassa genç balıkları<br />

yaşlılara nazaran sık beslemek lazımdır.<br />

Larvalara günde iki defa yem vermelidir.<br />

Kuru prese edilmiş yemleri devamlı olarak<br />

vermekte mahsurludur. Birkaç gün kuru<br />

yem verilirse, arada bir yaş yem de vermelidir.<br />

(Karaciğer dalak, kalap ve saire<br />

2-3 defa makinada çekilmiş olarak).


Larvaların beslenmesi:<br />

Vitellus kesesinin 2/3 çekildikten sonra<br />

ve yüzmeye başladıktan sonra larvaları<br />

beslemek gerekir. Bu larval kanallarında<br />

larva çukurlarında veya larva havuzlarında<br />

uygulanır. Larva kanallarında besleme aşağı<br />

yukarı 6 hafta devam eder. Larvalara ilk<br />

önce dalak lapası verilir. Dalak çok iyi 2-3<br />

kere çekildikten ve içine % 2 tuz ilâve<br />

edildikten sonra larvalara verilir. Sonraları<br />

büyük larvalara % 2,5 bira mayası ilâve<br />

edilebilir. Daha sonraları karaciğer ve kalp<br />

verilebilir. 1/3 oranında arasına tabii yemde<br />

vermek gerekmektedir.<br />

Yavruların beslenmesi:<br />

Yavrulara normal gelişmiş balıklara<br />

verilen yemler verilir. Üç aylık dalakla beslenmeden<br />

sonra % 50 balık veya taze çekilmiş<br />

balık eti verilebilir. Şayet daha önce<br />

taze balık ve taze et verilmemişse enfeksiyon<br />

tehlikesi yoksa balık bağırsak ve<br />

muhteviyatı (içkileri) de çiğ olarak verilebilir.<br />

Çjğ ve taze bu nevi yemler daima daha<br />

büyük bir iştahla yenir. Ancak A.D.<br />

Provitaminini ve bilhassa D.B. vitaminini<br />

kâfi miktarda yemde olmalarına dikkat edilmelidir.<br />

<strong>Balık</strong>lara yem altı elekli küçük gözlü,<br />

yemleri tamamıyle suya bırakmayacak<br />

şekilde kasetlerde, verilebilir. Yavrular<br />

3-4 defa yenilenmelidir.<br />

Gelişmiş balıkların beslenmesi:<br />

Bunların beslenmesinde yüksek protein<br />

ihtiyaçlarını gidermesi bakımından mezbaha<br />

artıkları oldukça önemlidir. Yine ayrıca<br />

deniz balıklarının kalitesizleri balıkhane<br />

artıkları da aynı maksatla kullanılır.<br />

<strong>Balık</strong>hane artıklarında aşağı yukarı % 16-<br />

19 protein mevcuttur. Ayrıca mineral madde,<br />

kireç ve fosforasıdinden zengindir.<br />

Bunlardan başka önceden izah edildiği<br />

gibi, tamamlayıcı yemleıden istifade<br />

edilir, (kuru palet sun'i yemde olduğu gibi)<br />

ET ve BALIK KURUMU'nun<br />

SOĞUK DEPOLARİ<br />

i f<br />

Halkımızın Hizmetindedir.<br />

........<br />

EBK - 1973/45<br />

11


alışverişte<br />

PARA<br />

yerine<br />

İMZANIZI<br />

kullanın<br />

GARANTİLİ ÇEKLER Türk Ticaret<br />

Bankasının garantisi altındadır.<br />

GARANTİLİ ÇEKLER Türk Ticaret<br />

Bankası şubelerinden temin edilebilirler.<br />

GARANTİLİ ÇEKLER yapılacak her<br />

türlü ödemede , üzerlerindeki limitler dahilinde<br />

tanzim edildiği takdirde, nakit para yerine kullanılabilecek<br />

çeklerdir.<br />

TÜRK TİCARET BANKASI<br />

EBK - 1973/46


K Alabalıkların<br />

Beslenmesi<br />

Ü z e r i n e<br />

Bilgiler (1)<br />

Vo<br />

Tuzlu suda olduğu kadar tatlı suda entansif<br />

balık üretimi hâlen tam bir gelişme<br />

safhasında bulunmaktadır. Bu üretim kolunun<br />

gelişmesi üreme ve beslenme yönünden<br />

tam bir maharet ister. Beslenme<br />

bakımından yemlerin seçimi ilk nazarda<br />

esas itibariyle amprik müşahedelere dayanır,<br />

fakat bunu takiben üretimin rasyonel<br />

bir hale getirilmesi hazırlanmış yerlerin<br />

kullanılmasını gerektirir ki bu yemlerin formüle<br />

edilmesi için de besin maddeleri ihtiyaçlarının<br />

bilinmesine lüzum vardır. Bu<br />

sebepledir ki alabalık yetiştiriciliğinde pelet<br />

yemlerin kullanılmasının genelleşmesi<br />

I. 1. Sindirim borusu - Anatomik bilgiler:<br />

Alabalık (Salmonidés) tıpkı genellikle<br />

et yiyen (carnivore) balıklarda olduğu gibi<br />

kısa ve iyice belirlenmiş bir mide ile donatılmış<br />

bir sindirim borusuna sahiptirler. Bu<br />

uzunluğun, balığın boyuna oranı 1 den küçüktür<br />

ve ağırlığı, alabalıkta, vücut ağırlığının<br />

% 10'undan daha azdır. Ağız-yutak<br />

boşluğu dişlerle çok iyi donatılmıştır ve<br />

sadece yemlerin yakalanmasına yararlar.<br />

Hatta kısa ve esnek düz bir borudan ibaret<br />

(1) Données sur l'alimentation des Salmonidés.<br />

Ind. alim, anlm, 1973, No. 2 pp. 7 - 29.<br />

(2) Chargé de Recherches, Station de Recherches<br />

de Nutrition - Centre de Recherches<br />

Zootechniques, INRA, Jouy - en - Josas, France.<br />

h<br />

GİRİŞ<br />

U — SİNDİRİM<br />

Yazan:<br />

Pierro LUQUET (2)<br />

Çeviren:<br />

Kâmil DOĞAN (3)<br />

bunların beslenmesi üzerinde bir çok araştırmaların<br />

yapılmasını gerektirmiştir.<br />

Bu gün bu balıkların amino asid ve<br />

vitamin ihtiyaçları oldukça iyi bilinmekte<br />

ise de (Halver. 1960, 1970; Mertz 1969).<br />

hâlen bir çok sorunlar cevapsız kalmaktadır.<br />

Bu literatür incelemesinde, alabalık<br />

türleri için yemlerin formüle edilmesine yararlı<br />

bilgileri ortaya koymak amaciyle, sindirim<br />

olayları üzerindeki bilgilerimize dayanarak,<br />

alabalık ve yayın balıklarının besin<br />

ihtiyaçları alanındaki bildirişlerin derlenmesine<br />

çalışılmıştır.<br />

olan oesephage (yemek borusu) da bir kapak<br />

vazifesi görmektedir.<br />

Memelilerinkine benzer şekilde isimlendirilmiş<br />

kardiak bölgesi, médian bölge<br />

ve pilor bölgesi olmak üzere üç kısımdan<br />

ibarettir. Ağırlığı ve kapasitesi, balığın<br />

büyüklüğü arttıkça orantılı olarak azalır<br />

(Ishiwata, 1968; Brett, 1971). Mide pH sı<br />

balık aç iken nötrale yakındır (Bernard,<br />

1952) ve sindirim sırasında pH düşer (Flsh,<br />

1960). Son olarak Reichenback Klinke<br />

(1969) septicémie hémorragique'ye yaka-<br />

(3) A. Ü. Ziraat Fakültesi, Besin Maddeleri<br />

ve Hayvan Besleme Kürsüsü Doçenti.<br />

A 13


lanmış balıklarda yüksek bir mide pH sı<br />

(6-9) tespit etmiştir. Midenin çıkış kısmında<br />

caeca pylorique bulunur, bunlar pankreatik<br />

ve yağlı dokularla çevrili, incebağırsak<br />

cidarının yüksek biçimindeki girintileridir.<br />

Sayıları değişebilir, gelişkin alabalıkta<br />

40 ilâ 70 adet bulunur (Northcote ve Peterson.<br />

1960). Uzun bir süredir iyi ve bilinmeyen<br />

fonksiyonları Creach (1963) tarafından<br />

etraflıca eleştirilmiştir, ve Nose<br />

(1960)'a göre sindirimde çok önemli rol<br />

oynadıkları sanılmaktadır. Karın boşluğunun<br />

ventral kısmında yerleşmiş olan ince<br />

bağırsak kısa ve düzdür. Midenin çıkış deliğindeki<br />

(pylore) caeca'ları taşıyan baş<br />

kısım bâriz şekilde ayrılmıştır, halbuki median<br />

bölgeden son kısma geçiş tedricidir<br />

ve iç cidarı ağ şeklinde plilerden yapılmıştır.<br />

Bağırsak ortamının pH sı nispeten alkalidir<br />

(Berrington, 1957, halbuki safranın<br />

pH sı asiddir (Bernard, 1952).<br />

I. 2. Sindirim anzimleri<br />

i. 2. 1. Proteazlar<br />

Pasifik yayın balığı mide mukozası<br />

esktrelerinden hareketle Sorris ve Elam<br />

(1940) ışığı yansıtan kristal iğneler biçiminde<br />

bir pepsin elde etmişlerdir. Taze<br />

hazırlandığı vakit bu anzim iki maksimum<br />

aktivite pH sı (0,5-3,2) arzettiği halde, üç<br />

yıllık bir saklamadan sonra kat'iyyen 2,4<br />

den daha yüksek bir pH göstermez. Buch<br />

(1954)'e göre maksimum aktivitesini pH<br />

3,0-3,5 de gösteren anzimin catheptase olması<br />

icap eder ki bunun proteolitik aktivitesi<br />

pepsininkinden daha yüksektir. Bu ayni<br />

yazar, «Ferio» alabalığından (Avrupa alabalığı)<br />

bir maya mevcut olduğunu ortaya<br />

koymuştur: 1 ml anzim müstahzarı 80 ml<br />

inek sütünü 37°C de 1 saatte çöktürebilir.<br />

Kitamikado ve Tachino (1960 b) «Gök kuşağı»<br />

alabalığının midesinde bir proteaz<br />

aktivitesi tespit ettiler. Bu aktivite pH 2,8<br />

de ve 40-45°C deki bir sıcaklıkta en yüksektir.<br />

Genç alabalıklarda (12 g), düşük<br />

olan bu aktivite 100 g.'lık balıklarda maksimuma<br />

ulaşır.<br />

«Chinook» yayın balıklarının pylorik<br />

caeca'lar kısmında Croston (1960) memelilerdeki<br />

tripsin ve chymotrypsine aktivite-<br />

14<br />

sine benzer bir aktivite tespit etmiştir, ki<br />

bu aktivite soya'daki tripsin inhibütörleri<br />

ile ortadan kalkmaktadır. Bu proteazların<br />

optimal aktivite pH sı tıpkı Kitamikado ve<br />

Tachino (1960 b)'nun «Gök kuşağı «alabalığı<br />

ince bağırsağı pylore caeca'larında buldukları<br />

gibi 9 dur. Bu yazarlar, ayrıca 4 g.<br />

Iık alabalıklarda çok düşük olan bu aktivitenin<br />

20 g. ağırlığa kadar hızlı arttığını ve<br />

100 g. Iık alabalıklarda maksimuma ulaştığını<br />

kaydetmektedirler. Onishi ve Murayama<br />

(1968-1970) türler arasında da özellik<br />

bakımından farklılıklar tespit etmişlerdir,<br />

bilhassa «Fario» alabalıklarının pylore<br />

caeca'larındaki proteaz aktivitesinin incelenmiş<br />

olan diğer türlerdekinden daha<br />

düşük olduğu bulunmuştur. Diğer yandan<br />

yazarlar, üreme periyodunda «fontaine» yayın<br />

balıklarında bu aktivitede bir artış müşahede<br />

etmişlerdir.<br />

1.2.2. Amilazlar<br />

Kitamikado ve Tachino (19960 a) «Gök<br />

Kuşağı» alabalığında bilhassa pylore caeca'larında<br />

bir amilaz aktivitesi bulunduğunu<br />

kaydetmişlerdir. Optimal aktivite sıcaklığı<br />

20-25°C'a doğru yer almaktadır. Bu<br />

yazarlar ayrıca balığın ağırlığındaki artışla<br />

amilaz aktivitesinin değiştiğini tespit<br />

etmişlerdir. 100 g. canlı ağırlıkta aktivite<br />

en yüksek seviyeye ulaşmakta, fakat 1 kg<br />

Iık alabalıklarda düşüktür. Sagayama ve<br />

Saito (1968) da Alabalıkgillerde özellikle<br />

pylore caeca'ları kesiminde bir amilâz aktivitesinin<br />

mevcut olduğunu teyit etmiş'<br />

lerdir. Mamafih, Onishi ve Murayama<br />

(1969-1970) amilâz aktivitesinin alabalığın<br />

ağırlığı ile değiştiğini tespit etmemişlerdir.<br />

Buna karşılık «Gök kuşağı» alabalığında<br />

diğer Salmonidés türlerinden daha<br />

yüksek bir aktivite ve proteaz için olduğu<br />

gibi «Gök kuşağı» alabalığında ve Fontaine<br />

yayınında üreme periyodunda bir aktivite<br />

artışı kaydedilmiştir.<br />

i. 2. 3. Lipaz<br />

<strong>Balık</strong>lardaki lipazlar üzerinde ancak<br />

pek az bilgi mevcuttur, Kitamikado ve Tachino<br />

(1960 c) « Gök kuşağı» alabalığının karaciğer,<br />

dalak ve safrasında çok yüksek<br />

bir lipaz aktivitesi bulunduğuna işaret et-


mlşİerdir. Bu arada yine pyİore caeca'İarında,<br />

mide ve bağırsakta daha düşük bir<br />

aktivite tespit etmişlerdir. Nihayet Brockerhoff<br />

(1966) Morina balığı pankreasında<br />

«in vivo» bir lipaz aktivitesi tespit etmiş<br />

ise de izole edememiştir. Léger ve ark.<br />

(1970) «Gök kuşağı» alabalığında bu aktiviteyi<br />

«in vitro» olarak tespite muvaffak olmuşlardır.<br />

Bu yazarlar alabalıkların acclimatation<br />

ısısına göre farklı optimum bir aktivite<br />

Ph sı (20°C de 8,4 ve 10°C de 8,7)<br />

bulmuşlardır. Bu müşahede, bir nevi adaptasyon<br />

olayını ortaya koymaktadır ki, kâh<br />

anzim molekülünün yeniden tertibi şeklinde,<br />

kâh ayni bir anzimin iki veya daha fazla<br />

molekül türlerinin dağılışı İle izah edilebilir.<br />

, I. 3. Sindirim kanalından geçiş<br />

Sindirim hızı deyimi, genel olarak bir<br />

yemin mideden, bağırsaktan veya tüm sindirim<br />

borusundan çıkışına işaret etmek<br />

için kullanılmıştır. Aslında bu ifade iki olayı<br />

kapsar: Bir yandan geçiş hızı, ve diğer<br />

yandan da sindirim borusunun muhtelif kesimlerindeki<br />

absorpsiyon olayları.<br />

Böylece, bir çok yazarlar yemin yenmesinden<br />

sonra muhtelif fasılalarla çıkan<br />

dışkımn doğrudan doğruya taze ağırlığını,<br />

kuru maddesini veya proteinlerini tespit<br />

ederek midenin boşalma hızını veya<br />

bağırsaktan geçişi ölçmüşlerdir (Hess ve<br />

Rainwater, 1939; Windeil, 1966; Magnusson,<br />

1969; Windeil ve Norris, 1969; Windell<br />

ve ark., 1969; Brett ve Higgs, 1970;<br />

Tyler, 1970). <strong>Balık</strong>ları kesmeksizin mide<br />

muhtevalarını ölçmek amaciyle su ile deplasmandan<br />

yararlanan Hunt (1960) ve Seaburg<br />

ve Moyle (1964) tarafından endirekt<br />

bir metod kullanılmıştır. Phillips ve ark.<br />

(1961) yeme katılmış hayvani kömürün dışkı<br />

içinde görülmesini kaydederek bağırsaktan<br />

yemin geçiş hızını ölçmüşlerdir.<br />

Molnar ve Tolg (1962 a, 1962 b), Fabian ve<br />

ark. (1963) ve Edwards (1971) tarafından<br />

da yine cazip bir metod kullanılmıştır. Bu<br />

yazarlar ışınların da radyografi yoluyla<br />

bağırsaktan geçiş hızını takip etmişlerdir.<br />

Salmonidés'lerle ilgili çalışmaların tümünden<br />

görülmektedir ki, yemin tekstür<br />

Ve nem nispeti önemİi bir rol oynamaktâdır.<br />

Gerçekten, 8°C ilâ 10°C de tutulan fontaine<br />

alabalığında yeniden yemin tamamen<br />

boşalma süresi, et esasındaki bir rejim<br />

için 48 saat olduğu halde, et ve kuru un<br />

esasındaki bir rejim 48 saat olduğu halde,<br />

et ve kuru un esasındaki bir rejim için 63<br />

saat bulunmuştur (Phillips ve ark. 19961).<br />

Ayni şekilde, Windell ve Norris (1969)<br />

«oligo-Chete»lerle beslenmiş «Gök kuşağı»<br />

alabalıklarında midenin boşalmasının<br />

ince veya iri peletlenmiş un alan ayni balıklardakinden<br />

daha çabuk olduğunu kaybetmişlerdir;<br />

12 saat sonra, yenen yemin,<br />

birinci durumda % 70'i ve ikinci durumda<br />

% 28 i tamamen çıkmıştır. Windell ve ark.<br />

(1969) ayni şekilde yüksek nispette yağ<br />

alınmasından sonra midenin boşalmasında<br />

bir yavaşlama olduğunu kaydetmişlerdir.<br />

«Sockeye» yayın balığında yapılan tayinlerde,<br />

Brett ve Higgs (1970) mide muhtevasının<br />

zamanla eksponentiel bir azalış<br />

gösterdiğini tespit ettiler. Diğer bir ifade<br />

ile, midenin boşalma hızı, midede kalan<br />

kitle ile orantılıdır. Bu yazarlar geçiş hızı<br />

üzerinde ısının etkisini de ortaya koymuşlardır:<br />

midenin toplam boşalma süresi 5°C<br />

de 79 saat ve 23°C de ise 18 saattir, ki<br />

saat başına boşalma nispetleri sırasiyle<br />

% 6 ve % 26 demektir. 15°C den itibaren<br />

midenin boşalma süresi 24 saattan daha<br />

azdır. Yayın balığının tek bir yemlemede<br />

doyabilmesi için gerekli yem miktarı 15°C<br />

de en yüksektir (Brett ve ark., 1969), halbuki<br />

bu sıcaklığın üzerinde günde bir kaç<br />

defa yem verilmesi gerekmektedir. «Gök<br />

kuşağı» alabalığında günde üç defa yemleme,<br />

en yüksek yem tüketimi ve büyüme imkânı<br />

sağlamaktadır (ishiwata, 1969; Kono<br />

ve Nose, 1971).<br />

II. — BESİN İHTİYAÇLARI<br />

II. 1. Enerji<br />

<strong>Balık</strong>ların enerji ihtiyaçları genellikle<br />

oksijen tüketiminin ölçülmesi suretiyle dolaylı<br />

olarak tayine çalışılmıştır. «Gök kuşağı»<br />

alabalığı için respirasyon emsali 0,96<br />

dır (Kutty, 1968). Winberg (1956) ise 4.75<br />

katsayısını kullanarak oksijen tüketimini<br />

15


(02/kg/saat) enerji kaybına (Kal/kg/saat)<br />

doğrudan doğruya çevirmenin mümkün olacağını<br />

kabul etmektedir. Brett (1970) bir<br />

literatür incelemesinde, bu şekilde elde<br />

edilmiş başlıca bilgileri topladı ve muhtelif<br />

değerlendirme düzeylerinde balıklardaki<br />

ortalama enerji kaybını rakamlarla belirtti.<br />

<strong>Balık</strong> 100 kalori aldığı zaman gübre,<br />

idrar, solunum ve yem tüketinr i ile sonradan<br />

ısı yükselişinden ileri gelen kayıplar<br />

20 kaloriye ulaşmaktadır. Geride kalan 80<br />

kalori net enerjidir ve bizzat büyüme ve<br />

metabolizma için kullanılır. En elverişli büyüme<br />

şartlarında, yâni bütün genç balıklarda,<br />

böylece hayvansal doku şeklinde 50<br />

kalori bağlanabilir. <strong>Balık</strong>, yaşama payı durumunda<br />

iken, metabolize enerjinin yarıst<br />

(40 kal) yaşama ihtiyacı için kullanılır. Geride<br />

kalan enerji (40 kal) ısı şeklinde dışarıya<br />

atılır (20 kal) ve yüzmeyi temine yarar.<br />

Adelelerin kasılma randımanına göre<br />

sadece 12 kalori yüzme için kullanılabilir.<br />

Brett (1970) balığın metabolik düzeyi<br />

üzerinde etki yapabilecek çeşitli faktörler<br />

üzerinde de bilgiler vermiştir. Blyotik faktörler<br />

arasında balığın ağırlığı, beslenme<br />

faaliyeti ve besleme düzeyi en çok incelenmiş<br />

olan hususlardır. Diğer hayvan türlerinde<br />

olduğu 1 gibi, bazal metabolizma<br />

Q = a. Wb şeklindeki bir denkleme göre<br />

balığın ağırlığı İle azalmaktadır. Salmonidös'ler<br />

için en çok bildirilmiş olan b değerleri<br />

0,8 ile 0,9 arasında değişmektedir<br />

(Fry, 1957).<br />

20°C de «Şokeye» yayın balığının enerji<br />

ihtiyacı, balık aç karına iken 8 kal/kg/<br />

gün, yaşama ihtiyacı 24 kal/kg/gün ve nihayet<br />

«ad libitum» beslendikleri vakit 35<br />

kal/kg/gün'e yükselmektedir (Brett, 1970).<br />

Kanaatımızca, alabalık için buna benzer hiç<br />

bir bilgi mevcut değildir.<br />

Job (1955) Fontaine yayın balığının<br />

standart metabolizmasının (bazal metabolizma)<br />

suyun sıcaklığı ile doğrusal olarak<br />

arttığına işaret etmektedir. Mamafih, bu yazar,<br />

10°C ye kadar rutin metabolizmanın<br />

(balık serbest olarak yüzmekte) sıcaklıkla<br />

doğrusal olarak artığını, fakat 10°C ile<br />

15°C arasındaki sıcaklıkta metabolizmanın<br />

16<br />

hafifçe hızını kaybetmeye yüztuttuğunu bildirmiştir.<br />

O vakit fontaine yayın balığı<br />

termik «preferendum» (tercih) bölgesinde<br />

bulunur ve spontan hareketleri bariz şekilde<br />

azalır, ki bu da oksijen ihtiyacında bir<br />

düşmeye sevkeder (Sullivan, 1949).<br />

«Gök kuşağı» alabalığı için, Shaperclaus<br />

(1962) 5-15°C sıcaklık bölgesinde<br />

010'un 2,9 ve 10-20°C sıcaklık bölgesinde<br />

3,3 olduğunu bildirmiştir. Deuel (1952) ise<br />

sıcaklık ile bu metabolizma müşahedelerinden<br />

pratik sonuçlar çıkarmıştır. Yazar,<br />

muhtelif Salmonidés türleri için yem cedvelleri<br />

yayınlamış, bu cedvellerde canlı<br />

ağırlıkla iştahın azalması ve sıcaklıkla artması<br />

da dikkate alınmıştır. Bu cedveller taze<br />

ürünler esasındaki bir beslemeye göre<br />

düzenlenmiş ise de, halen kuru granüle<br />

formda kullanılan yemlere dayalı bir besleme<br />

için prensibinden yararlanılmaktadır.<br />

Hastings (1969) muhtelif Salmonidés<br />

türlerinde yaşama payı için hesaplanan değerler<br />

ile müşahede olunan değerler arasında<br />

iyi bir uygunluk bulunduğunu göstermiştir.<br />

Beher gram balık başına günde 3<br />

ilâ 4,7 mg kuru madde vermek suretiyle<br />

canlı ağırlığın sabit tutulması temin edilmiştir.<br />

Pratik yönden karşılaşılan en büyük<br />

güçlüklerden birisi, muhtelif besin maddeleri<br />

ile fiili olarak sağlanan enerjinin tayininde<br />

görülmektedir. Phillips ve ark.<br />

(1958) tarafından genellikle kullanılan katsayılar<br />

verilmiştir. Proteinler için ortalama<br />

% 90, yağlar için % 85 ve karbonhidratlar<br />

için % 40 hazmolma derecesi üzerine dayanarak<br />

bu yazarlar muhtelif besin maddeleri<br />

ile sağlanan metabolize enerjinin proteinler<br />

için 3,9 kal/ g, yağlar için 8,0 kal/<br />

g. ve Karbonhidratlar için 1,6 kal/g. olduğunu<br />

kabul etmektedirler. Aslında daha<br />

ilerde etraflı olarak görüleceği gibi rasyönun<br />

muhtelif elemanlarının hazmolma derecesi<br />

muhtelif faktörlere bağlı olarak geniş<br />

ölçüde değişebilir, keza yukarıda teklif<br />

edilmiş olan değerlerin büyük bir İhtiyatla<br />

kullanılması lâzımdır. Son zamanlarda<br />

Smith (19971) metabolizma kafeslerinde<br />

tayinler yaptı ve, sadece karbonhidratlar


jçin 0,7 den 3,12 ye kadar değişen katsayı-<br />

lar bildirdi (Tablo - 1).<br />

Tablo — 1<br />

«Gök kuşağı» alabalığında muhtelif<br />

karbonhidratların sağladığı metabolize<br />

enerji (Smith, 1971'e göre)<br />

Karbonhidratlar Enerji, kal/g<br />

Glukoz 3,12<br />

Pişirilmiş mısır nişastası 2,14<br />

Çiğ mısır nişastası 0,72<br />

Sellüloz 0,28<br />

Salmonides'lere ait rasyonların enerji<br />

miktarının optimal kıymetleri üzerinde literatürde<br />

ancak pek az bilgi mevcuttur. Bu<br />

husus, deneme güçlüklerine yahut muhtelif<br />

araştırıcıların rejimlerinin sağladığı fiili<br />

enerji miktarını rakamlandırmak için karşılaştıkları<br />

güçlüklere atfedilebilir. Alabalıkların<br />

doğal rejimlerinde olduğu gibi,<br />

balık yetiştiriciliğinde klasik olarak kullanılan<br />

rejimlerde, kalorinin yaklaşık olarak<br />

% 70'i proteinlerle sağlanır. Bununla beraber,<br />

kolay faydalanılabilen çok fazla yağ<br />

ve karbonhidrat kullanılarak bu miktar<br />

% 50 ye kadar düşürülebilmiştir (Phillips<br />

ve ark., 1966).<br />

Son olarak, Ringrose (1971) fontaine<br />

yayın balığı rasyonundaki her 100 g protein<br />

için 75 kalori teminine lüzum olduğunu<br />

kaydetmiştir. Burada, bir ihtiyacın (protein<br />

ihtiyacı) rejim tarafından sağlanan enerjiye<br />

ircası için yapılan ilk teşebbüstür. Aslında,<br />

Salmonides'lerin besin maddeleri ihtiyaçları<br />

ile ilgili mevcut bilgilerin tümü<br />

rasyonun kuru maddesi üzerinden bildirilmişlerdir.<br />

II. 2. Azotlu maddeler<br />

Salmonides'ler tarafından tüketilen<br />

doğal yiyecekler genellikle % 49 İlâ 65 protein<br />

ihtiva ederler (*) (Embody ve Gordon,<br />

1924; Schaperclaus, 1933; Phillips ve ark.,<br />

1956). Hattâ, alabalık yetiştiriciliğinde kullanılmış<br />

olan et yahut balık esasındaki ilk<br />

yemler esas itibariyle proteinlerden teşkil<br />

edilmişlerdi (Wood ve ark., 1957 b). Sonradan<br />

yapılan araştırmalar göstermiştir ki,<br />

bizzat alabalıklar, ve genellikle Salmonides'ler,<br />

rasyonlarında oldukça yüksek, yâni<br />

zooteknik önemi olan diğer yüksek omurgalı<br />

hayvanlar için lüzumlu miktarın 2 ilâ 3<br />

katı bir protein nispeti gerektirmektedirler<br />

(Mertz, 1969). Salmonides'lerin protein ihtiyacı<br />

sadece büyüme periyodu için tayin<br />

edilmiştir; üreme periyodu ile ilgili hiç bir<br />

bilgi verilmemiştir. Bununla beraber, eşeysel<br />

ürünlerin hazırlanmasının protein ihtiyacını<br />

artırması muhtemeldir (Phillips,<br />

1969).<br />

(Devamı var)<br />

17


aUNKER+RUH<br />

TÜRK DEMİR DÖKÜM<br />

FABRİKALARI A.Ş.<br />

Silâhtar- İstanbul


Elle kullanılan serpme ağları -<br />

— III —<br />

VI. AĞLARIN KULLANILMAYA<br />

HAZIRLANMALARI<br />

Yukarıda elle örülen ağların nasıl yapıldıkları ve<br />

hazır ağdan kesilecek parçaların nasıl hazırlandıkları<br />

belirtilmiştir. Hazır ağ gözlerinde kaymalar olmamakla<br />

beraber sentetik materyalden elle örülenlerde<br />

düğümün iyi oturmaması neticesi kaymalar<br />

olmaktadır. Elle örülen ağ gözlerindeki bu kaymalara<br />

mani olmak için ağın en üst ve en alt gözlerinden<br />

birer sopa geçirilmekte ve ağ 30-50 kg. Iık<br />

Şekil: 23 Sentetik materyalden elle örülmüş bir<br />

serpme ağının düğümlerinin kopmasını önlemek için<br />

askıya alınmış durumu.<br />

Doç. Dr. Tekin MENGİ<br />

İst. Üniversitesi Fen Fakültesi<br />

II. Zooloji Kürsüsü<br />

bir ağırlıkla askıya alınmaktadır (Şek. 23). 8-10 gün<br />

askıda kalan ağa zaman zaman su serpilmekte, askıdan<br />

inen ağdan gözler sabitleşmektedir. Ağ gözünü<br />

sabitleştirmek başka yoldan da yapılabilirse<br />

de. bu balıkçının alıştığı bir yoldur.<br />

VI. I. AĞLARIN AÇIK KALAN KISIMLARININ<br />

VEYA PARÇALARIN BİRLEŞTİRİLMELERİ<br />

El örmesi ağ bir parçadır, açık bir kenarı vardır.<br />

Açık kalan kısım ya dikilir veya düğümlenir. Hazır<br />

ağdan kesilen parçaların birleştirilmesi ise genel<br />

olarak dikişle yapılır. Bu işlemde ekseriya ağ materyalinden<br />

bir numara daha kalın ip kullanılır.<br />

V. I. I. ELLE ÖRÜLEN AĞLARIN AÇIK KALAN<br />

KENARLARININ BİRLEŞTİRİLMESİ<br />

Büyük gözlü ağlarda açık kalan iki kenar dalma<br />

düğümlenerek birleştirilir (Şek. 24). Ağ böylece<br />

dikişin başlangıç ve bitim yerlerinde bir göz<br />

artmış gibi görünürse de aslında yarım göz artmış<br />

olur. Küçük gözlü ağlarda birleştirme işlemi dikişle<br />

yapılmaktadır. Dikişin kaymaması için takriben<br />

30-40 cm de bir düğüm atılır.<br />

Şekil: 24 Elle örülmüş serpme ağında ipin akış<br />

istikametleri, ağın kenarlarındaki gözlerin durumları<br />

ve kenarların düğümlenerek (Çizgili hat) birleştirilmeleri<br />

V. 1.2. HAZIR AĞDAN KESİLEN PARÇALARIN<br />

BİRLEŞTİRİLMESİ<br />

Dikdörtgen ağlardan yapılan serpmelerde aynı<br />

parçanın açık kalan kenarlarının dikişi şekil 25 de<br />

görülmektedir. Üst üste gelen parçaların birleştirilmesinde<br />

üsteki parçanın bir gözüne alttaki parçanın<br />

iki gözü gelmektedir (Şek. 26).<br />

\<br />

19


AB kesimi ile elde edilen parçaların kesim kenarlarının<br />

birleştirilmesi şekil 27 de alt köşelerdeki<br />

düz kesimlerin dikişi ise şekil 25 de görülmektedir.<br />

1N 2B kesim kenarlarının dikişi şekil 28 de<br />

1N 1B kenarlarındaki 29 da ve bunların düz kenarlarındaki<br />

dikiş ise 25 de görüldüğü gibidir.<br />

Karışık kesimle meydana getirilenlerin merkez<br />

kısımlarındaki dikiş 1N 1B dikişi gibidir. Alt kısımlardaki<br />

küçük parçaların büyük parçalara dikişi ise<br />

şekil 30 da verilmiştir. Köşelere gelen düz kısımlardaki<br />

dikiş yukarıda belirtilmiştir.<br />

Şekil: 25 Düz kesimli bir ağda ağın ağız ağıza<br />

dikilmesi.<br />

Şekil: 26 Dikdörtken ağlardan meydana getirilen<br />

bir serpmede merkezden çevreye doğru olan<br />

parçaların birleştirilmeleri<br />

VI. 2. AĞLARIN MERKEZİ KISIMLARINDAKİ<br />

İŞLEM<br />

Çarmıklı serpmeler hariç olmak üzere diğer<br />

serpmelerin merkezlerindeki gözlerden kalınca bir<br />

ip geçirilerek bağlanır ve buraya bir kasa yapılır<br />

20<br />

Şekil: 27 AB kesimi ile elde edilen parçaların<br />

kesim kesim kenarlarının dikişi<br />

Şekil 28: 1N 2B kesim kenarlarının dikişi<br />

Şekil: 29 1N 1B kesim kenarlarının dikişi<br />

(Şek. 31). Merkezi ipsiz ve büzmeli serpme ağlarda<br />

kasa yalnız ağı taşımaya veya bir yere asmaya<br />

yarar. (Şek. 1. Ave E). Genel olarak yalnız sığ suda<br />

kullanılan merkezi ipli sade serpme ağında ve sa-


Şekil: 30 kesime düzgünlük vermek için parçalara<br />

ayrılmış (2N 2B + 1N 2B = 3N 4B kesiminin<br />

1N 1B kesimine dikişi<br />

bit cepli serpme ağında (Şek, 11. B. ve F) merkezi<br />

ip kasaya bağlanır. Bu ağların atılış mesafesi çok<br />

uzak olmadığı İçin ayrıca bir fırdöndü kullanılmamaktadır.<br />

Çarmıklı serpme ağlarının merkezinde çarmık<br />

iplerinin içinden geçtiği 3.5-4,5 cm çapında bir halka<br />

mevcuttur. Halka boynuz, herhangi bir metal<br />

veya plastiktendir. Metal halkalar takılmadan önce<br />

ağa zarar vermelerine mani olmak için pamuk veya<br />

keten iple iyice sarılırlar. Boynuz ve plastik hal<br />

kalarda böyle bir işleme lüzum yoktur.<br />

Boynuz halkalar şekil 32 A da görüldüğü gibi<br />

muntazam aralıklarla delinirler ve bu deliklerden<br />

karşılıklı İp geçirilerek ağ merkezindeki göz adedi<br />

aralıklarına muntazam bölünerek takılırlar.<br />

Diğer halkalara ağın bağlanması ya merkezdeki<br />

gözler bir ipe geçirerek bu İpin halkaya tutturulması<br />

(Şek. 32 B) veya bir ipin her gözden geçirilerek<br />

halkaya dolanması ve zaman zaman düğüm atılması<br />

ile yapılır (Şek. 32 C.)<br />

VI. 3. AĞLARIN DONAMI<br />

Bir çok ağda olduğu gibi serpme ağlarında da<br />

donam veya birim ağ için kullanılan yaka miktarı<br />

şahıstan şahısa değişmekle beraber değişiklik belli<br />

ölçüler içinde olmaktadır. Donam faktörü 0,50<br />

ile 0,67 arasındadır. Sabit cepli ağların donam faktörü<br />

ekseriya 0,50 ye yakındır. Diğer serpmelerde<br />

faktör daha çok 0,67 ye yakın olarak alınmaktadır.<br />

Sabit cepli serpmelerde donam faktörünün küçük<br />

olması cepler için gerekli bolluğu sağlamak içindir.<br />

Bu bakımdan yukarıda hazırlanışı verilmiş olan<br />

bir ağ sabit cepli serpme olarak kullanılacak olursa<br />

donam faktörü küçük. Aksi halde büyüktür. Do-<br />

Şekil: 31 Çarmıksız (merkezi halkanın) serpmelerde<br />

merkezdeki gözlerin bağlanışı<br />

A: boynuz halka<br />

B, C: plastik meya metal halkalar.<br />

21


nanacak olan gözler ağı yapan şahsın görüşüne göre<br />

çift kat örülebilmekte veya hazır ağ ise kuvvetlendîrilmekte<br />

fakat diğer bir kısım yapıcılar ise normal<br />

tek kat göze donamı yapmaktadırlar.<br />

Serpmelerde yükseklikle çevre arasındaki<br />

münasebet tam dairelerde olduğu gibi<br />

u = 2t r<br />

şeklinde değildir). Bu münasebet tam daire formü<br />

lündeki gibi olsa iyi atılmış bir serpmede merkez<br />

ve ağırlıklar aynı zamanda dibe temas ederler.<br />

Serpmelerde bu istenmeyen bir durumdur. Yarım<br />

küre veya buna yakın bir form daima tercih edilmektedir.<br />

Bu şartlar altında yükseklik (dairede yarıçap)<br />

ile çevre arasındaki münasebet bir faktörle<br />

bellrtilebilmektedir. Bu faktör incelenmiş olan serpmelerde<br />

1,2 ile 1,6 arasında değişmektedir ve ortalama<br />

olarak 1,4 dür. Serpmelerde yükseklik (h)<br />

İle çevre arasındaki münasebet daire formülüne bu<br />

faktörün ilave edilmesi İle belirgin hale gelmektedir.<br />

Formül<br />

u =<br />

2 t h<br />

şeklindedir ve netice olarak çevre ile yükseklik<br />

1.4<br />

(h) arasındaki bağlantı basit olarak<br />

veya<br />

ile ifade edilebilir.<br />

U = 4,48 h<br />

U<br />

4,48<br />

Ağırlıklar donam yapılırken yakaya geçirilir veya<br />

tesbit edilirler. Ağırlıkların lıangl sıklıkta konacağı<br />

yapıcıya bağlıdır. Ağırlığın artması serpmenin<br />

batmasını kolaylaştırır, balığın kaçmasını güçleştirir<br />

fakat ağır serpmeyi atmak zordur ve fazla ağırlık<br />

serpmenin maliyetini arttırır. Diğer taraftan kurşunların<br />

büyüklüğü de takılma sıklığına tesir eder.<br />

Gene! olarak kurşunlar 2 ile 7 gözde bir takılmaktadır<br />

(Şek. 33). Donam yapılırken yakaya en alttaki<br />

gözlerden geçirilir, ki bu arada kurşunlarda diğer<br />

taraftan istenen aralıklarla yakaya ve ağa (Şek. 33<br />

E ve E1) veya yaka ve kurşunlar donam İpi ile ağa<br />

tesbit edilirler. Büzme ipli ağlarda kurşun ve yakanın<br />

ağa tesblti işi İri bir dikiş İğnesine geçirilmiş<br />

ince nylon iple yapılır. Diğer donamlarda gözden<br />

geçebilecek incelikte ağaç veya tel iğneler kullanılır.<br />

Bilhassa derin suda kullanılan serpmelerde<br />

çok zaman donam ipi yakaya da dolanmaktadır<br />

(Şek, 33 B). Ağırlık olarak zincir kullanıldığı zaman<br />

ağ yakaya donanır ve yaka uzunluğundaki zincirin<br />

her halkası yakaya bağlanır. Kıstırma kurşunu kullanıldığı<br />

zamanda yine ağ İlk önce yakaya donanır,<br />

kıstırma kurşunu arzu edilen aralıklarla yakaya geçirilir.<br />

22<br />

VI. 4. AĞIN DİĞER TEFERRUATININ<br />

TAMAMLANMASI<br />

Yukarda yapımı belirtilen bir ağ merkezi İpsiz<br />

sade serpme ağı ise (Şek. 1 A) tamamlanmış demektir.<br />

Merkezi ipli sade serpme ağının (Şek. 1B)<br />

merkezdeki gözlerinin bağlanmış olduğu ipe bir el<br />

incesi (merkezi ip) bağlanmakla bu ağ da kullanılacak<br />

hale getirilmiş olur.<br />

Şekil; 33 serpme ağlarında yakalar ve kurşunların<br />

bağlanışları<br />

B. Çarmıklt serpmede yuvarlak kurşun ve<br />

çarmağın bağlanışı<br />

C. Sabit cepli serpmede yakanın<br />

ve cep ipinin durumları


D. Sabit serpmede yakanın ve cep ipinin durumları<br />

D1. Sabit cebin kesitten görünüşü<br />

E. Büzmeli serpmelerde yaka<br />

E1. Büzmeli serpmelerde bir kurşunun bağlanışı ve<br />

büzme ipi.<br />

23


Çarmıklı ağlarda çarmıklar ya teker teker fındöndü<br />

ile yakayı birbirine bağlarlar (Şek. 1C) veya<br />

yakaya doğru dallanırlar (Şek 1D). Bir çarmık bir<br />

kere 2 veya 3 e ayrılarak yakaya bağlandığı kadar<br />

bir kaç kere dallanarak da (Şek. 4) yakaya bağlanabilir<br />

(Şek. 33B). Çarmıklar ayak ismini alan çatalları<br />

ile birlikte ağ yüksekliğindedirler. Yakaya<br />

bağlanan ayakların (veya çarmıkların) adedi serpmenin<br />

büyüklüğüne göre 8 ile 72 arasında değişmektedir.<br />

Çarmık iplerinin merkezi halkadan geçen<br />

uçları takriben 12 cm büyüklüğünde olan fırdöndü<br />

nün küçük (veya dar) halkasına bağlanırlar. Fırdöndünün<br />

merkezi ipin (elincesinin) bağlandığı diğer<br />

halkası ağın merkezi halkasından geçemeyecek büyüklüktedir<br />

(Şek. 5). Fırdöndü derin suya atılan<br />

serpmelere muhakkak takılmakla beraber ağ yalnız<br />

sığ suda kullanılıyor ise şart değildir. Çarmıklı<br />

serpme ağları bu halleri ile sudan çekildikleri zaman<br />

bütün yaka ortada bir yerde toplanmıştır ve<br />

ağın merkezi çarmık iplerinin açılışına göre belli<br />

bir yerde onlara dayanmış olarak gelir. Fırdöndüsüz<br />

olan serpme ağlarının bir kısmında merkezi ip<br />

yardımcı bir İple (durdurma ipi) merkezi halkaya<br />

bağlanmıştır (Şek. 4). Bu ip bir taraftan merkezi<br />

ipin merkezi halka içinde fazla aşağıya kaymasını<br />

önlerken, diğer iaraftan da ağ alınırken yakanın<br />

toplu olarak belli bir seviyede kalmasını temin<br />

etmektedir.<br />

Büzmell serpme ağlarında büzme ipi herhangi<br />

bir kurşundan başlayarak bütün kurşunlardan geçi-<br />

24<br />

rilir ve son kurşundan dışarı alınır (Şek. 34 A). Buranın<br />

tam karşısına gelen kurşuna büzme ipi bağlanır<br />

(Şek. 1E ve 34B). Böylece ağın kapanması (büzülmesi)<br />

daha muntazam bir şekilde olur. Ağ atılırken<br />

de bu kısmın tam tutularak ağı atanın karşı istikametine<br />

düşmesini sağlamak için büzme ipinin<br />

bağlandığı kurşunun hizasına takriben 50 cm yukarıya<br />

ağ ipinden kolayca ayrılacak renkte bir İp bağlanır.<br />

Sabit cepli serpme ağlarında cep kısmı 18-22<br />

gözden teşekkül etmektedir (Şek. 3301 Cep iplerinin<br />

bağlandığı bu göz sırası elle örülen ağlarda<br />

ekseriya çift kattır. Hazır ağdan yapılan bir<br />

serpme sabit cepli olarak kullanılacaksa cep İplerinin<br />

bağlanacağı bu göz sırası nadiren kuvvetlendirilmekte,<br />

ekseriya olduğu gibi cep ipleri bağlanmaktadır.<br />

Cepler ağın iç kısmında olduğundan, ceplerin<br />

meydana getirilmesi için ağ tersine çevrilir. 9-12<br />

cm boyunda (nadir olarak bağlama İpi yaka İle<br />

ağ arasında üçgenler yaparak devam eder, bu halde<br />

cep ipleri 15 cm ye kadardır) olan cep ipleri<br />

çift kat olarak ağ gözünün büyüklüğüne göre her<br />

3-8 gözde bir bağlanırlar (Şek. 33C, D). Ağ çevrilince<br />

cepler içerde kalırlar. Ağın merkezindeki gözleri<br />

birleştiren ipe merkezi ip bağlanır. Ağ kullanmaya<br />

hazır duruma getirilmiş olur.<br />

Genel olarak sabit cepli serpme ağları «dere<br />

serpmesi» ismi altında bilinirler ve derelerde, nehir<br />

kenarlarında kullanılırlar.<br />

ğÜ<br />

M<br />

m<br />

m<br />

Şekil: 34 Büzmell serpmelerin yakalarında el ipinin<br />

toplandığı (A) ve bunun karşısına gelen kısımlar (B)<br />

(Devamı var)


iç sularımızın<br />

turizmdeki önemi<br />

ve dört bölge<br />

İbrahim BİLGE<br />

Ne kadar bakımsız, ne kadar çorak denilirse<br />

denilsin, Türkiyemiz tümüyle cennet<br />

bir vatandır.<br />

Arkeolojik değerler, doğal kaynaklar,<br />

bakir güzellikler, yer yer azametli ormanlar,<br />

göl ve akarsularındaki çeşitli ve nefis<br />

balıklarlyle eşsiz bir kıymettir.<br />

Bu kıymetler ve eşsiz güzellikler maalesef<br />

pek az kimse tarafından bilinir. Haritalarımızda<br />

da bunları görmeye bulmaya<br />

imkân yoktur. Eldeki haritalarda bir çok<br />

belirli sular gösterilmemiştir. Hatırı sayılır<br />

göllerle turistik bir çok yerler nokta<br />

halinde bile işaretlenmiş değildir.<br />

Kilometrelerce devam eden suların<br />

isimleri bile yazılmamış olan bu haritalar<br />

bu halleriyle dahi tetkik edilse insana çok<br />

şeyler söyler.<br />

Türkiyeyi çevreleyen tüm denizlerde<br />

yaşayan balıkların çeşitleri, nefaseti bütün<br />

dünyaca malûmdur. İçsularımızdaki balık<br />

zenginliği de denizlerimizden aşağı kalmaz.,<br />

Bu zenginlik o kadar dillere destandır<br />

ki yurdumuzda görevli yabancıların, helikopterlerle<br />

Bolu ormanlarındaki göl ve<br />

derelere, Murat ve Munzur sularına ve daha<br />

bir çok yerlere gidip alabalık avlamaları<br />

ve bu yerlere diğer arkadaşlarını götürmesi<br />

bunun en bariz delilidir.<br />

İşte bu yazımızda balık ve turistik<br />

yönlerini anlatmaya çalışacağımız bir kaç<br />

alabalık yatağı ve çevresi bu tür zenginliklerin<br />

pek azıdır.<br />

Her vesile ile değindiğimiz gibi bir kaç<br />

göl ve akarsuyumuz dışında hemen bütün<br />

göllerimizle akarsularımızda yüzlerle kilo<br />

ile tartılan yayın balığından hamsi büyük-<br />

lüğünde gökçe balığa kadar çok türlü balıklar<br />

yaşar ve avlanırlar.<br />

Bunların içinde başta alabalık olmak<br />

üzere yayın, turna, sudak gibi bir kaç balık<br />

türü. balık amatörlerinin ilgisini çeker. Halbuki<br />

dünyanın hiç bir yerinde bu kadar çeşitli<br />

balığı bir arada avlayabilen bir ülke<br />

yoktur.<br />

1973 temmuz ayında Orta, Doğu ve Kuzey<br />

Anadoluda yaptığımız 6000 kilometrelik<br />

bir balık gezisinde çok yerde çeşitli balıklar<br />

avladık. <strong>Balık</strong> avcılığının da katkıda<br />

bulunduğu şahane turistik bölgeler gördük.<br />

Adım adım avlanmalar yaptık.<br />

Munzur suyu Alabalıkları<br />

Bu yerlerden dört bölgeyi, Kayseri -<br />

Malatya arasındaki Gökpınar gölünü ve<br />

çevresini, Elâzığ'daki Hazer gölünü, Van<br />

gölü ve çevresini, Rize dolaylarını anlatmaya<br />

çalışacağız.<br />

Gezimizin Kayseri hattâ Gürün'e kadar<br />

olan kısmı meselâ Kızılırmak gibi sularda<br />

sazan avlamakla geçti. Fakat Malatya'ya<br />

yakın olmasına rağmen Sıvasın ilçesi<br />

olan Gürün'e geldiğimiz zaman iş birdenbire<br />

değişti. Bu çevre zengin alabalık yatakla<br />

riyle dolu imiş. Yatakların ekserisi yoldan<br />

yoksun olduklarından bakir durumda<br />

imişler. Nitekim ben bunlardan birine şahit<br />

oldum: Gürün'e 40 kilometre mesafede<br />

Akderede çok bol alabalık olduğunu öğrendim.<br />

Fakat yola girdikten 12 kilometre sonra<br />

geri dönmeğe mecbur oldum. Bu yoldan<br />

25


ancak ciple gidilebilirdi. O gün bu yolun<br />

muntazam olmasını bizim kadar arzulayan<br />

kimse çıkmamıştır.<br />

Bu bölgede Pınarbaşı, Sarız, Yağyurt.<br />

Viranşehir'den başka Gürün'e 15 kilometre<br />

mesafedeki Tohma suyunda kuvvetli<br />

alabalık yatakları olduğunu tesbit ettik.<br />

Yolumuzun müsaade ettiği en yakın<br />

av yeri Pınarbaşı yakınlarındaki Sarız deresi<br />

oldu. Seyrek olmasına rağmen, Anadolu'nun<br />

Mercan denen tam dağ alalarından<br />

yakaladık. Alaların boyları 25-28 santim<br />

arasında idi. Avlanmayı makineli kamışla<br />

yaptık. Yerli halkın kelebek adını<br />

verdiği beyaz üstüne kırmızı benekli 2 numara<br />

comet meps kullandık.<br />

Avlanma rahat oldu. Arazi açık olduğundan<br />

büyük göletlerde balığı uzaktan yakalamak<br />

mümkün oluyordu. Derenin derin<br />

yerleri daha verimli idi. Sığ sulardaki alabalıklar<br />

bizi görünce derhal ortadan kayboluyorlardı.<br />

Mamafih bu derenin bir çok<br />

yerinde yemli olarak balık avlamak da<br />

mümkündü.<br />

Bu çevrenin en enteresan yeri Gürün<br />

ilçesine 12 kilometre mesafede ve çok .yi<br />

bir yolla gidilebilen Gökpınar gölü idi. Göl,<br />

çıplak dağların arasına sıkışmış durumda<br />

idi. Tepelerin doruğuna varıp diğer tarafa<br />

döndüğümüz ve gölü yukarıdan görebilecek<br />

yere geldiğimiz zaman aşağıdaki manzara<br />

bizi adeta büyüledi.<br />

Bir manzara ve göz güzelliği bu kadar<br />

olurdu. Aşağı indik. Arabadan çıkıp göl<br />

kenarına gittiğimiz zaman hayretler içinde<br />

kaldık. Göldeki balıklar bir akvaryumda<br />

miş gibi yüzüyor ve çok rahat hareket ediyorlardı.<br />

Çevresi takriben 500 metre olan Gökpınar<br />

gölünün suları çok berraktı. 18 mètre<br />

derinlikteki balıklar sanki bir metrede<br />

yüzüyorlarmış gibi görünüyordu. Dipteki<br />

kaynak yüzünden kumluk olan bir nokta gölün<br />

en derin yeri idi ve 18 metrelik bu derinlikte<br />

bir 25 kuruşluk rahatlıkla görülebilirdi.<br />

Gölün kenarlarından ve dibinden bir<br />

çok kaynaktan sular çıkıyordu. Bu sular el<br />

spkulamıyacak kadar soğuktu. Göl keııa<br />

26<br />

rında yüksekçe bir yerde ikişer yataklı beş<br />

odası ve altında gazinosu olan bir otel her<br />

zaman hizmete açıktı.<br />

Bizi en çok sevindiren nokta Gürün<br />

Turizm Derneği ile Özel İdarenin elele vererek<br />

göl kenarında kurdukları motel ile Sivas<br />

Valisi sayın Celâl Kayacan'ın şahsi gay<br />

retleri ile yapılan balık üretme tesisleri oldu.<br />

Kademeli üç beton havuzdan başka büyükçe<br />

balıkların göle salıverilmesinden önce<br />

bırakıldıkları iki açık havuz, küçük üretme<br />

istasyonunun yanında yer alıyordu.<br />

Gölün fazla sularının döküldüğü ayağın<br />

münasip bir yeri boydan boya bir ıskara ile<br />

kapatılarak balıkların ayağa kaçması önlenmişti.<br />

Gölde balık avı yasaktı. Halbuki buraya<br />

gelen balık amatörleri avlanmak da<br />

isterlerdi. Derin bir vadide akan göl ayağına<br />

biraz balık bırakmak yerinde olacaktı.<br />

<strong>Balık</strong> avı için oralara giden amatörler bı;<br />

güzel yerde bir kaç gün daha kalabilirlerdi.<br />

Çevre halkının hatta Ankaralıların çok<br />

güzel bir piknik yeri olan gökpınar gölünü<br />

çevreleyen tepelerin ağaçlandırılması ile<br />

burası çok daha şirin bir yer haline getirilebilir.<br />

İlçe çevresindeki diğer alabalık yataklarına<br />

yapılacak yollar ise burayı tam<br />

turistik bir bölge yapacaktır.<br />

Elâzığ - Diyarbakır yolu üzerinde, Elâzığ'a<br />

25 kilometre mesafedeki Hazer gölü<br />

hemen herkes tarafından bilinir. Fakat gölde<br />

ne tür balık bulunduğu, nasıl avlanmak<br />

mümkün olduğu çok kimse tarafından bilinmez.<br />

Hazer gölünün boyu 20 kilometre, ortalama<br />

genişliği 4 kilometredir. Çevresi 45<br />

kilometreyi bulan gölün yüzölçümü 70 kilometre<br />

olduğu söylenirse de bu söylentinin<br />

tetkik edilmesi lâzımdır.<br />

Gölde, başta sazan olmak üzere inci<br />

balığı ve gökçe balık çok boldur. Gölün<br />

ayağı Dicle'ye akar. Giriş ayağı olarak belli<br />

başlı bir su yoktur. Göl kenarındaki küçük<br />

dereler yağış nisbetine göre gölün suyunu<br />

sağlarlar.<br />

Bu seneki gezimizde göl sularını çok<br />

çekilmiş bulduk. Bu alçalmanın Suluovadaki<br />

hidroelektrik santral sebebiyle mr yoksa


yağmurların az oluşundan mı olduğunu bilemiyoruz.<br />

Gölde balıkçılık var denilemez. Hele<br />

olta ile balık avı hiç yapılmıyor. Bu bakımdan<br />

göl, oltacı amatörler için çok verimli<br />

bir yerdir. Derin sularda yemli olta ile iri<br />

sazanlar avlamak her zaman mümkündür.<br />

Kıyılarda küçük sazanlarla inci balığı ve<br />

gökçe balık çoktur.<br />

Gölde balıkçılık olmadığından sandal<br />

bulamadık. Yahut bulunduğumuz yerde sandal<br />

yoktu. Bu sebeple makineli ve şamandıralı<br />

olta ile solucan yem kullanarak kıyıdan<br />

çalışmak zorunda aldık.<br />

Verim çok güzel oldu. Şamandıralı ince<br />

takımla 3-4 saat içinde bir tenekeye ya<br />

kın inci balığı ve gökçe balık tuttuk. İnci<br />

balıklarının ortalama büyüklükleri uskumru.<br />

gökçe balıkların ise iri birer hamsi kadardı.<br />

Gölde bulunduğumuz gün, İstanbul<br />

Hidrobiyoloji enstitüsünden doktor Fethi<br />

Akşırayla arkadaşlarına rastladık. İlmî tetkikler<br />

yaptıklarından sandallarından istifade<br />

edemedik. Söylediklerine göre ileride<br />

bu gölde üretilecek sudak gibi değerli balıklarla<br />

gölün değeri çok artacaktır.<br />

Göl kıyıları yer yer yeşillik ve ağaçlıktır.<br />

Bütün dinlenme tesisleri ve piknik yerleri<br />

batı köşedeki Sivrice ilçesinde toplanmıştır.<br />

Buradaki dinlenme evleri, yüzme tesisleri,<br />

bağ ve bahçeler hafta sonu tatillerinde<br />

bütün Elazığlıları buraya toplar.<br />

Sivricedeki tesisler bir çok kombinelerin<br />

dinlenme yerleridir. Burada ancak<br />

piknik yapılabilir. Halbuki Diyarbakır yolunun<br />

güzel bir yerinde Turizm Bakanlığınca<br />

yapılacak bir motel gölün diğer kıyılarını<br />

da canlandıracaktır.<br />

Elâzığ ilinin diğer bir hususiyeti de<br />

Keban barajıdır. Cumhuriyetimizin ellinci<br />

yılına hazırlanan bu muazzam gölümüz çevresine<br />

sağladığı gelişmeler arasında balık<br />

verimi bakımından da katkıda bulunacaktır.<br />

450 kilometre uzunluk ve 150 kilometre<br />

genişlikteki bu büyük gölümüzde üretilecek<br />

cins balıkları avlamak için etrafına<br />

toplayacağı balık amatörlerinin yapacağı<br />

turistik hareketler çok faydalı olacaktır.<br />

İstihsal edilecek balık ürününün çevrenin<br />

protein ihtiyacını karşılaması da ayrıca bir<br />

kazançtır. İhraç konusu da ayrı bir mevzudur.<br />

Keban barajının çevreye vereceği rutubetin<br />

ağaçlandırma faaliyetine de yardımcı<br />

olması bir avantajdır Dilimize daima dolar<br />

dururuz. Anadolu ağaçsızdır der geçeriz.<br />

Halbuki Keban barajını yapan Almanlarla<br />

Fransızların orada kurdukları mamureyi<br />

gördükçe insanın bunu söyleyenlerin<br />

yüzüne bağıracağı geliyor.<br />

Ağaçları parmakla gösterilen Keban<br />

ilçemizin yanı başında bu iki azınlığın ağaçlar<br />

içindeki evleri ve hatta geniş çimenli<br />

parkları bizi ne kadar mahcup ediyor.<br />

Gezimizin hedefi Munzur suyu dağ<br />

alaları ile Rize çevresi derelerinde yapacağımız<br />

deniz ve dere (dağ) alası avcılığı<br />

idi. Bu sepeble Elâzığ - Bingöl yolundan<br />

saparak Tunceli'ne yöneldik.<br />

Munzur suyunun şöhretini ötedenberi<br />

duyardık. Hatta alabalık meraklısı Amerikalıların<br />

buraya çok ehemmiyet verdiklerini,<br />

tatillerini burada alabalık avlamakla<br />

geçirdiklerini işitirdik.<br />

Tunceli'ne ulaştıktan sonra balığın asıl<br />

av yeri olan Ovacık ilçesine doğru tırmanmaya<br />

başladık. Tunceli - Ovacık arası 62<br />

kilometre idi. Bu yol o kadar güzeldi ki yer<br />

yer resim çekmekten kendimizi alamadık.<br />

Genişçe bir boğazın bir tarafında yol<br />

uzanıyor, diğer tarafta ise Munzur suyu bütün<br />

azametiyle akıyordu. Boğazın iki tarafındaki<br />

yamaçlar orta boyda ormanlarla<br />

kaplı idi. Dayanamayıp bir iki yerde avlanmak<br />

istedik, korucular mani oldular.<br />

Zaten bütün hevesimizi Ovacık çevresine<br />

saklamıştık. Yasaklamada elbet bir sebep<br />

vardı, boyun eğdik. Ovacığa vardığımız<br />

zaman suyun çıkış yerinin 12 kilometre<br />

daha ileride olduğunu ve orada yatacak<br />

bir yer bulabileceğimizi söylediler.<br />

Munzur suyunun çıkış yerine vardığımız<br />

zaman manzaranın azametinden ve<br />

kaynaktaki suların çıkardığı sesten ko-<br />

27


nıışamaz olduk. Munzur dağlarının 1320<br />

metre yüksekliğindeki kayalardan fışkıran<br />

Munzur suyu çok azametli idi. Fışkırma sözünü<br />

çok yerinde buluyoruz, zira sular kayaları<br />

yerinden koparacak kadar şiddetli<br />

çıkıyordu.<br />

Köylülerin Kırk göze dedikleri kaynakları<br />

sayamadım. Fakat ilk kaynaktan<br />

son kaynağa kadar adımladığım zaman çıkış<br />

yerini tam 750 adımda bitirebildim. Bu<br />

kaynaklardan çıkan sulara el sokmaya imkân<br />

ve ihtimal yoktu. Bir su bidonunu dolduruncaya<br />

kadar beş parmağımın donduğunu<br />

hissettim. Bu suya girmeye imkân<br />

yoktu, bir adamı sürükleyebilirdi.<br />

Geceyi hemen kaynağın dibinde Karayollarının<br />

yaptığı bir yerde ve Munzur<br />

Babanın kaybolduğu rivayet edilen kayanın<br />

dibinde geçirdik. Bu suyun menkıbesi<br />

de enteresandı. Hacca giden Ziyaret köyünün<br />

ağasına, uşak Munzur bir gecede<br />

hem helva hem de börek götürüp geliyor.<br />

Ağa. köyüne döndüğü zaman kendisini karşılayanlara:<br />

Benim değil, uşak Munzur'un<br />

elini öpün. Ben onun sayesinde Hacı oldum.<br />

İşte getirdiklerinin kapları... demesi<br />

üzerine herkes Munzura koşuyor. Elinde<br />

süt kaplariyle uzaktan gelen Munzur. her<br />

şeyden habersiz bir kabahat yaptığını zan*<br />

nederek kaçarken elindeki kaptan dökülen<br />

sütlerin düştüğü yerlerden fışkıran sulardan<br />

işte bu koca nehir meydana geliyor..<br />

Şimdi uşak Munzur'un kaybolduğu kayalara<br />

her gece mumlar dikiliyor, adaklar<br />

adanıyor. Anadolunun bir çok yerlerinde<br />

bu tür yakıştırılmış menkıbeleri çok dinledim.<br />

Bunlar o kadar güzel yakıştırılmış<br />

ve çoktur ki bir eseri süsleyebilir.<br />

Ertesi sabah Ovacık kaymakamı ile<br />

bir konuşma yaptık. Kaymakam Mehmet Erdoğan<br />

Cebeci bizi çok iyi karşıladı.<br />

Munzur'da balık avının yasak sebeplerini<br />

anlattı. Kendisini dinledikçe yasaklanmaya<br />

hak verdim. Öyle ya. misafirlerimiz<br />

tarafından Munzur'dan yakalanan balıklarımız<br />

Adana'ya, Ankara'ya, izmir'e uçakla<br />

götürülebilirdi. Fakat bu balıklar tâ Amerikaya<br />

gönderilir miydi? Tabii böyle bir talan<br />

olunca da Munzur balıkları gitgide azal-<br />

28<br />

maya başlardı. Zaten civar halkı da kanunsuz<br />

avcılık yaparak bu talana yardım ediyorlrdı.<br />

Bu yüzden Munzur'un çıkış yerinden<br />

Murat suyuna karıştığı noktaya kadar olan<br />

80 kilometrelik kısmın çevre ormanlariyle<br />

beraber millî park olarak ilânı şart olmuştu.<br />

Yasaklanma şarta bağlanmıştı: Avlanma<br />

müsadesi itimat telkin eden hakiki misafirlere<br />

ve vatandaşlara verilebilecekti.<br />

Rizeli olduğu için alabalığı iyi tanıyan<br />

ve kıymetini çok iyi bilen Kaymakam Mehmet<br />

Erdoğan Cebeci daha fazla izahat vererek<br />

milli park kararının iki senedenberi<br />

azar azar uygulanmaya başladığını teşkilâtın<br />

kurulduğunu, park çevresinin hudutlanacağını<br />

ve ilk plânda Tunceliden Ovacık<br />

ilçesine kadar 70 kilometrelik yolun asfaltlanacağını,<br />

buna hazırlık olmak üzere<br />

yol boyunca menfez ve köprüleri yeniden<br />

onarıldığını anlattı.<br />

Ayrıca Ovacık ilçesinde bir de balık<br />

üretme istasyonu kurulması düşünülüyordu.<br />

Munzur suyunda tesbit edilen 13 tür<br />

alabalığın üremeye ve avlanmaya en elverişli<br />

olanı burada üretilecekti. Genç kaymakamın<br />

bu konuda çok güzel tasarıları<br />

vardı.<br />

Bütün bu işler yapıldıktan sonra milli<br />

park hudutları içinde kalan Munzur suyunda<br />

avlanmak yasak değil, müsadeli olacaktı.<br />

Esasen şimdiden çok iyi tedbirler<br />

alınmıştı. Bomba ve zehirli ot kullanmak<br />

katiyen yasaklanmıştı. Görevli korucular<br />

bu konuda göz açtırmıyorlardı. O kadar ki<br />

Munzurdan gizlice balık tutan köylüler, an*<br />

cak yabancı araba gördükleri zaman meydana<br />

çıkıp gizledikleri balıkları satmaya<br />

kalkıyorlardı.<br />

Munzur suyuna karışan iki suda, Mercan<br />

ve Havaçur sularında da alabalık olduğunu<br />

söylediler. Maalesef henüz araba<br />

yolu olmadığından bu sulara giremedik.<br />

60 kilometre uzunluğunca amatörlerin<br />

ücretle balık yakalayabileceği bir yer olan<br />

Munzur suyu ve çevresi, ormanlarının güzelliği,<br />

manzaranın azameti, bol av vermesi<br />

ve balıklarının büyüklüğü yönünden


Türkiye'nin sayıiı turistik yerlerinden biri<br />

olmaya namzettir.<br />

Dönüşte sayın kaymakamdan balık avı<br />

müsaadesi aldık. Munzurun muhtelif noktalarından<br />

birer ikişer balık avladık. Tunceline<br />

doğru, kuıduğumuz kampta bu balıkları<br />

pişirerek yedik ve yolumuza devam<br />

ettik.<br />

Yarınki Munzur milli parkı, yalnız çevreye<br />

değil, bütün memlekete cevap verecek<br />

niteliktedir. 62 kilometrelik su boyunca<br />

bir çok kamp yerleri yapılarak buralarda<br />

amatörlere balık yakalattırılıp gelir sağlanabilir.<br />

Sayın kaymakamın bu uğurdaki<br />

çabası yanında Turizm Bakanlığının da bu<br />

plân üzerinde ehemmiyetle durması lâzımdır.<br />

Yolumuz Bingöl'den geçti. Bu ilimizde<br />

de Karlıova ilçesi başta olmak üzere sayılı<br />

alabalık yatakları vardı. O kadar ki Bingöl<br />

dağlarında hangi suya olta atılsa balık yakalanabilir.<br />

Bunların yağmur suyu beklemeyen<br />

kaynak sularında alabalık her zaman<br />

mevcuttur.<br />

Bingöl-Karlıova arasındaki yol, bilhassa<br />

meskûn yerlerden uzak balık yataklarına<br />

giden yollar çok virajlı ve uçurumlu idi.<br />

Esasen buralardaki sulerın çoğu açık arazide<br />

değil her biri 100-150 metrelik derin<br />

vadilerden akıyordu. Buralara inmek de<br />

çok zordu. Buralardaki yataklara ulaşamadık.<br />

Arabaları bir yerde bırakıp atla gitmek<br />

lâzımmış.<br />

Çaylar adındaki nahiye merkezi yakınlarından<br />

akan bir suyun çok balık veren<br />

bir yatak olduğunu öğrendi isek de yolsuzluktan<br />

buralara da ulaşamadık.<br />

Bu havalide yalancı yemle balık yakalandığı<br />

gibi yemll olarak da avlanmanın<br />

çok kolay olduğu söyleniyor. Çevre bakir<br />

olduğundan balık haşlanmış mısıra kadar<br />

bütün yemlere atlarmış.<br />

Bingöl'den sonra Muş üzerinden Tatvan<br />

ve Van'a doğrulduk. Herkesin bildiği<br />

gibi Van gölünde bir tek balık yaşar. Etraf<br />

göllerde ise yalnız sazan balığı vardır. Van<br />

gölündeki inci kefali ve sazan balıkları<br />

memleket ekonomisinde ehemmiyetli rol<br />

oynarlar.<br />

Bölgedeki iki tür balığın hususiyetlerini<br />

ve av şekillerini anlatırken Van ilimizi<br />

turistik yönden de ele almak faydalı olacaktır.<br />

Turistik Van ilinin her gün biraz daha<br />

geliştiği bir hakikattir. Muhteşem Van kalesi,<br />

Akdamar adasındaki tarihi kilise, Ahlattaki<br />

meydan mezarlığı, döner künbetler,<br />

cami, medrese ve hamam kalıntıları, AdiIcevaz<br />

ilçesindeki tarihi camiler, Gevaş,<br />

Erciş ve Edremitin cennet yeşillikleri, Bendimahi,<br />

Karmus derelerinin güzelliği, Nazik<br />

göün Gocut balıkları Nemrut dağının<br />

krateri içindeki dört göl görülmeğe değer<br />

yerlerdir.<br />

Denizden 1725 metre yükseklikteki Van<br />

ili açık ve aydınlık bir şehirdir. Van kalesi<br />

hâlâ bütün azametiyle ayaktadır. Kalenin<br />

üzerine kurulduğu duvar gibi yalçın<br />

kayalığın dibinde görülen Ölü şehir, Van<br />

şehrinin hareketli hali ile tam bir tezat teşkil<br />

eder. Ölü şehirde hâlâ ayakta duran iki<br />

cami, yarı harap haldeki hamam ile kapalı<br />

çarşı ve medrese bakiyeleri insanı yüzyıllar<br />

geriye götürüp hayale daldırır.<br />

Van gölündeki tek balık İnci kefalıdır.<br />

Nisan ve Mayıs aylarında Van gölüne akan<br />

bütün derelerin ağızlarında çevirme ağlarla<br />

yakalanır. Ağlar manyat ağları gibidir.<br />

Torları küçüktür. Avlanma çok iptidai şekildedir,<br />

ağlar yırtık, delik deşiktir.<br />

Yakalanan balıklar kumlar üzerine dökülür.<br />

Bunların üçte ikisi tuzlanır. Tuzlama<br />

daha çok kaya ile yapılır. Yıllık istihsal 600<br />

ton balık çok kısa zamanda, bir buçuk ayda<br />

yakalandığından çok vakit kap yetişmez,<br />

Çok vakit limon, portakal, şeftali sandıkları<br />

dahil ne bulunursa içine balık doldurulur.<br />

İnci kefalları çok havyar veren bir balık<br />

olmasına rağmen maalesef gölde havyarcılık<br />

hiç yapılmamaktadır.<br />

Gölde sandal bulunmadığından çapari<br />

veya yemli olarak balık yakalamak imkânını<br />

bulamadım. Senenin yalnız iki ayında<br />

görülen ve bu kısa zamanda 600 tonluk verim<br />

yapan inci kefallarının senenin diğer<br />

29


on ayında nerede bulunduklarını aramak<br />

herhalde çok faydalı olacaktır.<br />

Van gölü çevresinin turistik katkısına<br />

Nazik göl de büyük sazan balıklariyle<br />

iştirak eder. Nazik gölün Van gölüne akan<br />

ayağında da gene 2-3 kiloluk sazanlar bulunur.<br />

Van gölünde bir Akdamar adası ve bu<br />

adanın bir de meşhur kilisesi vardır. Bin<br />

yıl evvel yapılmış bu kilisenin duvarlarında<br />

kabartma, oyma ve müşekkel heykeller<br />

vardır. Her yıl binlerle turist buraya koşar.<br />

Fakat göl sularının güzelliği karşısında hemen<br />

mayolarını giyip sulara dalarlar. Zaten<br />

gölün bütün kıyıları ayrı ayrı güzellikte<br />

birer plâjdır.<br />

•Van gölü suları sodalı olduğundan yosun<br />

oluşmaz ve böcek yaşamaz. Kıyıdaki<br />

kayaların sarı okluğu yerde piâj sarı, siyah<br />

elan yerlerde plâj siyah, kırmızı veya<br />

beyaz olan yerlerdeki plajların kumları da<br />

o renktedir. Göl suları da o kadar berraktır<br />

ki iki adam boyu zannedilen derinliğe hiç<br />

bir zaman ulaşılamaz.<br />

Van gölü kıyılarındaki Gevaş. Erciş ve<br />

Adilcevaz ilçeleri çok güzel yerlerdir.<br />

Ağaçlıktan ilçe evleri gözükmez. Adilcevaz<br />

kalesi, cami ve medreseler birer sanat<br />

eserleridir.<br />

Ahlat ilçesi başlı başına bir tarihtir.<br />

Döner kümbetler arasında Hasan Padişaha,<br />

Bayındır Padişaha ve daha bir çok Türk<br />

büyüklerine atfedilen yapıtlar vardır.<br />

Ahlatın Meydan mezarlığı, Kırklar mezarlığı<br />

görülmeğe değer yerlerden biridir.<br />

Son yıllarda meydana çıkarılan hamamlara<br />

tezyinat bakımından İstanbul'da ancak rastlanır.<br />

Ahlat ile Tatvan arasındaki Nemrut dağı<br />

krateriııdeki dört göl de görülmeye değer.<br />

Kraterin dibindeki göllerin ancak birinde<br />

balık olabilir. Diğerleri sıcak ve sığdır.<br />

İndifai kayalar sebebiyle büyük göle<br />

gidemedik. Göl seviyesinden 25-30 metre<br />

yükseklikteki kayalardan sıcak buhar fışkırmaktadır<br />

ki göçerler burada oğlak haşlarlarmış.<br />

Kraterin dış kenarında yerli halkın tabak<br />

dediği geniş düzlükten aşağıdaki Van<br />

30<br />

gölünü hakikaten bir tabak gibi seyrettik.<br />

Bu dağa ismini veren Nemrut, yaz aylarında<br />

buraya gelir, kışın Urfa'ya dönermiş.<br />

Ahlata 35 kilometre uzaklıktaki Nazik<br />

göl, hayli büyük bir göldür. Her yerde olduğu<br />

gibi burada da sandal bulamadığımızdan<br />

kıyıdan avlandık. Yemimiz solucan<br />

idi. Her ne kadar gocut balıklardan yakalayamadık<br />

ise de gene de 2-3 kiloluk sazanlardan<br />

aldık. Gölün ayağındaki avcılık daha<br />

verimli oldu.<br />

Van'dan ayrıldıktan sonra Ağrı, Erzurum<br />

yoliyle Rize'ye vardık. Yol boyundaki<br />

sularda pek balık avlayamadık. Ertesi gün<br />

Rize'de dağ ve deniz alaları ile mücadelemiz<br />

başladı. Bura balıkları Munzur ve Bingöl<br />

alalarından çok büyüktü ve mücadeleci<br />

hayvanlardı.<br />

Karadenize dökülen büyük, suların<br />

hepsinde küçük suların da bazılarında alabalık<br />

vardır. Bu suların denize yakın yerlerinde<br />

deniz alası, yukarı kısımlarında ise<br />

dağ alaları hem bol, hem de iri hayvanlardır.<br />

-'mİİHSR<br />

Karadenizin yeşil ilçelerinden Ardeşen'den<br />

başlayarak Of ilçesine kadar bütün<br />

derelerde balık avladık. Yurdumuzda deniz<br />

alalarını ancak bu çevrede avlamak<br />

mümkündür. Deniz alaları ekseriya palamut<br />

büyüklüğündedir. Fakat sık sık 8-10 kilolukları<br />

da yakalanır.<br />

Rize Ardeşen arasındaki Fırtına dere,<br />

Büyükdere, İyidere, Batlacı deresi, Solaklı<br />

dere ile Rize Trabzon arasındaki Araklıdere,<br />

Karadere ve Of deresinde her zaman<br />

alabalık avlamak mümkündür. Bu arada bir<br />

çok küçük dereler de ihmal edilmemelidir.<br />

Bu derelerin çoğunda da sazan balığı vardır.<br />

Fırtına derede yaptığımız avda talihimiz<br />

yaver gitmedi. Yakaladığımız deniz alaları<br />

ancak palamut büyüklüğünde idi. Bütün<br />

civar halkı mepsle çalışıyorlardı. Yalnız<br />

ellerinde fırlatacak makineleri olmadığından<br />

elle fırlatıp çekiyorlardı. Suların dönemeç<br />

yaptığı durgun kısımlarda yemli takımla<br />

avlananlar varsa da en çok çalışan av<br />

aracı makineli olta, 2 veya 3 numara mepstir.


Bu sularda avlanabilmek İçin kasık<br />

çizmesi şarttır. Sular çok hızlı aktığından<br />

kıyıdan avlanılmaz. Amatör, suyun münasip<br />

yerlerinde ortalara giderek sağa sola<br />

oltasını fırlatır ve çeker. Mepsin suda dönüşüne<br />

aldanan balık atlar ve yakalanır. Girilecek<br />

uygun yerleri tayin etmek bir hayli<br />

tecrübeden sonra elde edilir.<br />

Yakalanan balık ufak olsa dahi kepçe<br />

lâzımdır. Sudan çıkan balık çok fazla çırpındığından<br />

kurtulduğu zaman suya düşeceği<br />

için yakalanamaz. Balığı daha sudan<br />

çıkarmadan kepçe kullanılırsa balığın kaçması<br />

önlenmiş olur. <strong>Balık</strong> çok büyük olduğu<br />

takdirde suda oyalayarak ağır ağır kıyıya<br />

gelmek ve misinanın kaldıramıyacağı<br />

balığı kıyıda kepçelemektir. Böyle hallerde<br />

kakıç da çok iş görür.<br />

Alabalık avının kendine has bir hususiyeti<br />

vardır. Deniz veya diğer tatlısu balıkları<br />

avcılığına benzemez. Alabalık amatörü<br />

bir hayli stajdan sonra balıktan nasıl<br />

saklanılacağını, nerelere meps atması lâzım<br />

geldiği ni, hatta giysisinin ne renk olması<br />

icabettiğini öğrenecektir.<br />

Yukarıda isimleri sıralanan derelerin<br />

hepsinin yatakları kilometrelerce uzundur.<br />

Suları yaz kış eksilmez. İyiderenin uzunluğu<br />

75 kilometredir. Bu derenin 35-40 ki-<br />

Yazar İbrahim Bilge, Gökpmar gölü Alabalıkları ile<br />

lometre yukarısında İsmi değişerek İki i'<br />

dere adını alır. Fırtınadere 80 kilometre<br />

uzunluktadır. Kıyıdan itibaren 22 kilometre<br />

sonra Çamlı Hemsin ilçesi gelir. Bu ilçeden<br />

sonra dere alası daha bol av verir.<br />

Yağmurlu bir zamana rastladığımızdan<br />

Çamlı Hemşine gidip dağ alalarını yakalayamadık.<br />

Bizim bu çevreye gittiğimiz tarihlerde<br />

dereler şerbetli yani biraz bulanıktı.<br />

Bir hafta evvel yağan yağmurlar yolları<br />

ve köprüleri alacak kadar şiddetli olduğundan<br />

blaık yatakları da bozulmuştu.<br />

Buna rağmen avlanmamız zaman zaman<br />

verimli oldu. <strong>Balık</strong> avının yanısıra manzara<br />

güzelliği, deniz güzelliği ve binbir yeşil<br />

renk içinde turistik bir gezi yapmış olduk.<br />

Diğer dereler de uzun yataklı derelerdir.<br />

Kıyılar içerilere doğru birdenbire dikleştiğinden<br />

yataklar ekseriya derin ve kayalıktır.<br />

Bütün buna rağmen içerilere giden<br />

yollar ekseriya akarsularımyanından devam<br />

eder.<br />

Dile getirmeye çalıştığımız bu dört balık<br />

av yerini amatörlere tarife çalıştık. Gezdiğimiz<br />

sürece bir çok balık yatakları ve<br />

cennet yerler gördük. Sütunlarımızın çerçevesi<br />

dışına çıkmak istemediğimizden gezimizin<br />

anahatlarını kaleme aldık.<br />

31


ET ve BALIK KURUMU<br />

EVİNİZDE<br />

Mamulleri<br />

YOLCULUKTA<br />

PİKNİKLERDE<br />

Güvenerek yiyeceğiniz nefis ve<br />

hazırlanması kolay ŞARKÜTERİ çeşitleridir<br />

ET ve BALIK<br />

SUCUKLARINI<br />

SOSİSLERİNİ<br />

KURUMU'nun SALAMLARINI<br />

ve<br />

< Si<br />

KONSERVE ETLERİNİ bir def'a tecrübe<br />

etmeniz menfaatinizi sağlar<br />

-<br />

EBK - 1973/48


"fCHINODERMA #<br />

(Derisi Dikenliler) 9<br />

• ' f<br />

Şeref KARAPINAR<br />

Emekli Koramiral<br />

Sınıf: 5 — HOLOTHURIOİDEA (Devamı):<br />

Bu sınıfa mensup hayvanların ekserisinde aşağıdaki<br />

özellikler bulunmaktadır:<br />

Ağzın etrafı 8-30 adet PODİA ile çevrilidir. Bunlar<br />

gözle görülen dokunaçlar (tentakül haline gelmiştir.<br />

Bunların dış tarafında deriden bir kenar<br />

mevcut olup hayvanın ağzını ve dokunaçlarını örte<br />

bilmektedir. Böylece dokunaçlar ağzın etrafında<br />

uzayıp kısala bilmekte ve ağız boşluğunun içine çekilerek<br />

saklanabilmektedir. Vücut boydanboya geniş<br />

bir boşluğu ihtiva etmektedir. Bu boşluğun etrafı<br />

kalın fakat elestiki et ve deri kısmı ile çevrilmiştir.<br />

Kalker iskelet bu hayvanlarda çok küçülmüş ve kemik<br />

kısmı çok azalmıştır. Vücut duvarında bu filuma<br />

mensup hayvanlarda bulunan lavhalar yoktur.<br />

Burıa mukabil deri sathı ve deri ile İlişik dokular<br />

diğer genüs ve spesilerle aynı şekil ve karakteri<br />

taşımakta ve birtakım ufak iğneciklerle (SPİCULE)<br />

kaplı bulunmaktadır. Bu sebeple vücutları sert değildir.<br />

Vücut cidarında boyuna ve enine adaleler<br />

yerleşmiş olduğundan bu hayvanlar kurt ve solucanlar<br />

gibi kıvrılabilmektedir. Halka şeklindeki adalelerin<br />

bütün vücudu sarmasına mukabil boy adaleleri<br />

ağız ile anüs arasında uzanan beş adet Radyal<br />

banttan teşekkül etmektedir. Bu adale bantları<br />

boyunca anbulakral kanallar uzanır. Bu kanallar da<br />

vücut boyunca oldukça muntazam çift sıralar halinde<br />

veya kısmen dağınık olarak dizilir. Bazı formlarda<br />

ambulakral tüyler mevcut olup bazılarında bulunmaz.<br />

Ekseri deniz hıyarları nefes almak için deniz<br />

suyunu anüsten emerler. Buna uygun olarak rektumları<br />

büyük olup bazı specilerde uçları tıkalı müteaddit<br />

kanallara ayrılır. Bunlara (RESPİRATORY<br />

TREE • Nefes alma ağacı) denir.<br />

Anüsün gerisinde (CUVİER ORGANI) denilen<br />

su ciğerleri vardır. Bu su ciğeri fazla budaklanmış<br />

^iki ana daldan müteşekkil olup içi su ile doludur.<br />

Bu organ hayvanın solunum cihazını teşkil etmektedir.<br />

HOLOTHURİAN'lar yakalandıkları veya rahatsız<br />

edildikleri zaman bu su ciğerlerini anüs yolu<br />

ile dışarıya fırlatırlar ve düşmanlarını ürkütürler.<br />

Rejenerasyon yetenekleri yüksek olduğundan sonradan<br />

kısa bir zaman içinde dışarıya atılan uzuvlar<br />

yeniden teşekkül etmektedir.<br />

Sayın Dr. Muzaffer Demir'in (Boğaz ve adalar<br />

sahillerinde omurgasız dip hayvanları isimli kitabından<br />

İstanbul sahillerinde üç muhtelif HOLOTHU-<br />

RİOİDEA türünün yaşadığı anlaşılmaktadır.<br />

DENİZ HIYARLARI — (SEA CUCUMBER):<br />

HOLOTHURİOİDEA sınıfını tek başına temsil<br />

eden deniz hıyarları (derisi dikenliler) fllumuna<br />

bağlı bütün diğer hayvanlardan farklı bir görünüşe<br />

sahiptirler. Vücutlarının biçimi türüne göre ufak veya<br />

iri boyda hıyarlara benzediği İçin bu hayvanlara<br />

(DENİZ HIYARI) adı verilmiştir. Avustralya'da bu<br />

hayvanlara (LOLLY FİSH - TEMBEL BALIK) da denilmektedir.<br />

Deniz hıyarları tatlı sularda bulunmaz,<br />

yalnız denizde yaşarlar. Bütün dünya denizlerine yayılmışlardır.<br />

Genellikle denizlerin sahillere yakın<br />

sığ sularında bulunurlarsa da oldukça derin sularda<br />

da yaşamaktadırlar. Denizin dibinde dokunaçlarının<br />

(Tentakül) ve emici ayaklarının (PODİA- yardımı İle<br />

yürürler. Çok defa yalnız dokunaçları dışarda kalacak<br />

şekilde dipteki çamurlara gömülü olarak yaşarlar.<br />

Avrupa sahillerinde yaşayan (CUCUMARİA<br />

FRONDOZA) türü daha ziyade denizin 3000 metre<br />

kadar derinliklerinde bulunur. Buna mukabil Okyanuslarda<br />

cezir zamanı suların çekilmesiyle meydana<br />

gelen su birikintilerinde çirkin bir sosis biçiminde<br />

deniz hıyarları görülür.<br />

Deniz hıyarlarının bazıları kısa ve şişman vücutlarıyle<br />

âdeta yuvarlak olmakla beraber ekseriyetle<br />

uzun vücutlu olurlar. Vücutları yuvarlak, bez köşeli<br />

veya yassı olabilir. Ağız ve anüs karşılıklı vücudun<br />

iki ucunda yer almıştır. Ağız çevresinde 10-30<br />

kadar dokunaç (tentakül) vardır. Bu dokunaçlar hayvanın<br />

ağzının etrafında bir küme püskül şeklinde<br />

görülür. Tyüp şeklindeki ayaklan vücut üzerinde<br />

çizgiler teşkil eder. Karadaki tırtılların azmanı görünüşünde<br />

olan bu hayvanlar tıpkı akrabası olan<br />

deniz yıldızları gibi vücudunu büzerek, ufak tyüp<br />

ayaklarını kullanmak suretiyle çok ağır hareket<br />

ederler. Ancak bunlar deniz yıldızları veya deniz<br />

kestaneleri gibi her istikamette değil yalnız ağızlarının<br />

bulunduğu istikamette ilerleyebilirler.<br />

Deniz hıyarları da ambulakral su sistemi ile<br />

organlarını çalıştırır ve su ciğeri denilen uzuvlarıyle<br />

solunum yaparlar. Derileri üzerinde kalker yumrular<br />

bulunur. Dünya denizlerinde birçok türleri bulunan<br />

deniz hıyarları 15 santimetreden 120 santimetreye<br />

kadar muhtelif boyda olurlar. (ETİCHO-<br />

PUS) ve (LEPTOSYNAPTA) genüslerl orta boyda<br />

deniz hıyarları olup en fazla 65 santimetreye kadar<br />

büvümektedlrler. Türkiye denizlerinde ortalama 15-<br />

25 santimetre boyundaki deniz hıyarları çoğunluktadır.<br />

Renkleri kahverenginden mora kadar çok çeşitli<br />

olur. Umumiyetle üzerlerinde yıldız şeklinde veya<br />

yuvarlak beyaz benekler bulunur. Vücutlarının yere<br />

gelen tarafı daima açık renktedir. - Bazı türler<br />

o kadar şeffaf olurki su dibinde yatan bir şişeyi andırır.<br />

Bazı deniz hıyarları tehlike karşısında veya tahrik<br />

edildikleri zaman düşmanını korkkutmak veya<br />

şaşırtmak maksadlyle vücutlarından İpliğe benzeyen<br />

çok yapışüan bir madde fırlatırlar. Daha fazla<br />

tehlikeye maruz kalırlarsa bütün iç uzuvlarını fırlatıp<br />

atarlar. Fakat evvelce de İzah edildiği gibi bu<br />

hayvanların rejenerasyon kabiliyetleri çok yüksek<br />

olduğundan kısa bir zaman sonra bu organlar yeniden<br />

teşekkül eder.


[THELENOTA ANANAS) adındaki deniz hıyarı<br />

türünün İçi daima su dolu olan ve vücudunu boydan<br />

boya kaplayan çok kalın bağırsağı ince yapılı<br />

ufak bir balığa yuva vazifesi görmektedir. (PEARL<br />

FİSH - lııci balığı) - CARAPUS BERMUDENSİS) adındaki<br />

bu balık en fazla 20 s/m boyunda olup düşmanlarından<br />

korunmak için deniz hıyarlarının vücut<br />

boşluğu içinde yaşamaktadır. Bu boşluğa geri<br />

manevra ile rahatça girip çıkabilirler. En ufak bir<br />

tehlike karşısında bütün iç uzuvlarını fırlatıp atan<br />

deniz hıyarı bu davetsiz misafire nedense aldırış<br />

etmez.<br />

Deniz hıyarları planktonlarla ve çok ufak organizmalarla<br />

beslenirler. Bu küçük besin maddelerini<br />

dokunaçları ile yakalarlar. Ancak bu hayvanlar<br />

akrabaları olan deniz yıldızlarının aksine olarak<br />

besinlerini bir dereceye kadar seçmektedirler. Deniz<br />

hıyarları ayrıca tıpkı karadaki solucanlar gibi<br />

devamlı olarak denizin dibindeki çamurları ve teressâbâtı<br />

yutar ve içindeki organik maddeleri hazmederler.<br />

İşe yaramayan büyük kısmı tekrar geri<br />

atarlar. Bu özellikleri dolayısiyle deniz hıyarlarına<br />

Portekizceden alınan ve (DENİZ KURDU) manasına<br />

gelen (BECHE-DE-MER) adı verilmiştir.<br />

Deniz hıyarları yumurtlamak suretiyle ürerler.<br />

Dişi fert üreme zamanı sahillere yaklaşarak nisbeten<br />

sığ sularda yumurtlar. Bu yumurtalar su içinde<br />

erkek eşey hücreleri ile buluşarak döllenir. Deniz<br />

hıyarlarının bazı türleri hünsadir (HERMAFRU-<br />

DİT).<br />

DENİZ HIYARLARININ İKTİSADİ DEĞERİ:<br />

Bazı deniz hıyarları türleri kurutulduğu zaman<br />

(TREPANG) veya (BECHE - DE - MER) adı ile bilinen<br />

bir besin maddesi haline gelirki Çinde, bazı Güneydoğu<br />

Asya memleketlerinde ve pasifik adalarında<br />

çorbası yapıldığı için çok makbul sayılmaktadır.<br />

(TREPANG) ismi Malaya lisanında (TRİPANG) kelimesinden<br />

alınmış olup kurutulmuş deniz hıyarlarından<br />

yapılan jaletinll bir çorbanın adıdır. Bu çorba<br />

Uzakdoğu milletleri ile bilhassa Çinliler arasında<br />

lüks ve çok makbul bir yemek telakki edilmektedir.<br />

(BECHE DE-MER) ismi ise orijinal bir Fransız<br />

kelimesi değildir. Portekiz lisanında (DENİZ<br />

KURDU) manasına gelen (BİCHO DA MAR) kelimesinin<br />

Fransızcalaştırıimış şeklidir. Bu çorba daha<br />

ziyade (HOLOTHURİA) genüsüne mensup büyük<br />

deniz hıyarlarından yapılır. Meselâ (HOLOTHU-<br />

RİA EDULİS) türü bilhassa bu çorbasiyle meşhurdur.<br />

Bu hayvanlar genellikle mercan bankları üzerinde<br />

yaşarlar. Büyük Okyanusun en doğusundaki<br />

Pasifik adalarından Avustralyalım GREAT BARRİER<br />

REEF banklarına kadar ve ayrıca Güneydoğu Asya<br />

sahilleriyle Amerikanın Kaliforniya sahillerinde bulunan<br />

bu yenir cinsten deniz hıyarları büyük bir ticaret<br />

mataı haline gelmiştir. Bu sebeple bu hayvanların<br />

yaşadıkları banklarda canlı dalış faaliyetleri<br />

oldukça fazladır. Yenen deniz hıyarlarında deri<br />

üzerindeki kalker yumrular daha az olur.<br />

Pasifik sahillerinde en makbul sayılan türler<br />

şırası ile (L.ARGE BLACK), (SMALL BLACK), (RED-<br />

BEL.LİED) ve (WHİTE) isimli deniz hıyarlarıdır.<br />

Bunlar denizden çıkarıldıktan sonra evvela deniz<br />

suyunda kaynatılarak pişirilir. Sonra güneşte ve<br />

ateşte kösele sertliğinde kurutularak piyasaya arzedilir.<br />

Satın alanlar bunu tekrar kaynatarak çorbasını<br />

yaparlar.<br />

Japonlar da deniz hıyarını yerler. İkinci dünya<br />

harbinde Japonya'da deniz ataşesi olarak bulunduğum<br />

sırada hükümetimizin Japonyaya harp ilan<br />

etmesi üzerine Türk büyük elçiliği mensuplarını enterne<br />

eden 'apon hükümeti yiyecek rasyonumuz<br />

meyanında bir iki defa deniz hıyarı salamurası vermişti.<br />

Sert kireçli eti zorlukla yeniyordu ve berbat<br />

bir lezzeti vardı. Aç olmamıza rağmen hiç birimiz<br />

(yâni Türk sefareti mensupları) deniz hıyarını yiyememiştik.<br />

Çorba şeklinde olanı bilhassa Uzakdoğu<br />

memleketlerinde çok makbul olduğuna göre herhalde<br />

bizim yediğimiz salamurasından farklı olacaktır.<br />

SONUÇ:<br />

Türkiye nüfusu süratle artan memleketlerin başında<br />

gelmektedir. Nüfus arttıkça gıda maddelerinin<br />

istihlâki ve dolayısiyle ihtiyaç da artacağından birçok<br />

memleketlerde olduğu gibi bizde de gıda istihsalinin<br />

artırılması için tedbirler alınacak ve bu<br />

meyanda yeni yeni kaynaklar teminine çalışılacaktır.<br />

Netekim bizim çocukluğumuzda Türklerin nüfusu<br />

az olduğu devirde (1923 de cumhuriyetin ilanında<br />

Türkiye'nin nüfusu zannederim 14 milyon idi.)<br />

yemeği aklımızdan bile geçirmediğimiz KELER,<br />

VATOZ, CAMGÖZ gibi köpek balıklarının bugün balıkçı<br />

dükkânlarında alenen satıldığını ve müşteri<br />

bulduğunu görüyoruz.<br />

Et, tavuk, yumurta, süt gibi insanların protein<br />

ihtiyacını karşılayacak gıda maddeleri gün geçtikçe<br />

pahalılaşmaktadır. Sularımızda vaktiyle çok bol avlanan<br />

yerli taş balıkları yaaak ve tahditlere rağmen<br />

trawl taraınacılığı, boınbacılık vesaire gibi kolay<br />

av temin eden illegal usullerle ve mevsim tahdidi<br />

nazarı dikkate alınmaksızın devamlı surette<br />

avlanarak azaldığından artık satın alınamayacak kadar<br />

pahalılaşmış ve soframızda görünmez olmuştur.<br />

Palamut, Uskumru, Lüfer v.s. gibi Karadeniz, Marmara<br />

arasında muayyen mevsimlerde büyük sürüler<br />

halinde hicret eden (ANAVAŞYA - KATAVAŞYA<br />

harcıâlem balıkların da azaldığı ve orta halli aileler<br />

tarafından bile satın alınamayacak derecede pahalılaştığı<br />

görüldüğünden bugün revâçta olan balık<br />

ve diğer su ürünlerinin yakın bir istikbalde artık<br />

lüks gıda maddeleri arasına gireceği esefle anlaşılmaktadır.<br />

Bugün halkımızın yemediği cinsten birçok<br />

su ürünleri başka memleketlerde yenilmektedir.<br />

Bu meyanda memleketimizin sularında çeşitli<br />

türler halinde bol miktarda bulunan deniz kestaneleri<br />

ve deniz hıyarlarının yine bugün milletimizce<br />

yenmeyen diğer birçok su ürünleriyle birlikte ilerde<br />

Türkiye'deki gıda maddeleri arasında yer alacağı ve<br />

pazarlarda satılacağı düşünülebilir.<br />

işte bu yazı serisini bu gibi hayvanların bir kısmı<br />

hakkında bilgi sahibi olmamızın faideli ilacağı<br />

düşüncesi ile hazırladım.<br />

SON


Memleketimizin<br />

'Su ÜrLinlerinlerinin<br />

Değerlendirilmesinde<br />

• o • •<br />

ONCU<br />

Bîr Kuruluş;<br />

SU ÜRÜNLERİ SANAYİİ ve PAZARLAMA A.Ş.<br />

Sermayesi: T.L. 50 OOO OOO.<br />

D E M A S YATİRİM PROGRAMININ<br />

BİRİNCİ BÖLÜMÜNDE YER ALAN 58 MİLYON T.L.<br />

ÜRETİM<br />

1 Ad. Helikopter<br />

3 Ad. Av gemisi<br />

2 Ad. Refakat gemisi<br />

1 Ad. Nakliye gemisi<br />

I fara i<br />

-Ttiltif c<br />

DEĞERİNDEKİ TESİS ARAÇVE GEREÇLERİ<br />

f*. I*ßl ^<br />

•ooocBÜOQO<br />

nr(o)nı<br />

•<br />

l<br />

PAZARLAMA<br />

Dış Pazarlar İçin 10 Adet (22 Tonluk) Frigorifik Kamyon<br />

Yurt içindeki Dağıtımda 20 Adet (10 Tonluk) Konteynar<br />

Yurt İçinde Satış İçin 23 Adet (2-3 Tonluk) Termos Karoserll Kamyonet<br />

J j<br />

Merkezi: Ankara Çankaya Vali Dı J^eşit Cad. 29/l#<br />

Telefon: 129048 Telex:<br />

İSLEME VE MUHARAZA<br />

4OOO Ton Hacimli Soğuk Hava Depolan<br />

Günde 100 Ton Kapasiteli <strong>Balık</strong> Unu Fabrikası<br />

Günde 20 Ton Kapasiteli Buz Fabrikası<br />

<strong>Balık</strong>çıların Faydalanabileceği Flato Tesisleri<br />

BBIBWB8HI<br />

EBK - 1973/49


(Geçen sayıdan devam)<br />

Su Ürünleri Tüzüğü<br />

İstihsalde kullanılan diğer âlet. araç,<br />

malzeme ve teçhizat:<br />

Madde 15: Su ürünleri istihsalinde kullanılan<br />

ağlar, oltalar, yemler ve ışıkların<br />

haiz olmaları gereken asgari vasıf ve şartlar<br />

ile bunların kullanılma usul ve esa«ları<br />

aşağıda gösterilmiştir.<br />

A — Ağlar:<br />

a) Uzatma ağları:<br />

<strong>Balık</strong>ların galsamalarının takılması<br />

(galsama ağları) veya ağa vurdukları esnada<br />

yaptıkları hareketlerle ağlara sarılmaları<br />

suretiyle (fanyalı ağlar) yakalanmalarını<br />

sağlayan uzatma ağlarının su ürünleri istihsalinde<br />

kullanılmaları serbesttir.<br />

b) Çevirme ağları:<br />

<strong>Balık</strong>ların etrafını çevirmek ve bunları<br />

ağ içerisinde hapsetmek suretiyle yakalanmalarını<br />

sağlayan çevirme ağları, ancak,<br />

göçmen (pelajik) balıkların istihsalinde kullanılabilir.<br />

c) Sürütme ağları:<br />

İnsan gücü veya mekanik diğer bir<br />

güçle istihsal alanının dibinden sürütülerek<br />

çekilmek suretiyle toplanıp karaya veya<br />

gemiye alınabilen iki kanatlı torbalı veya<br />

torbasız sürütme ağlarının su ürünleri<br />

istihsalinde kullanılmaları serbesttir.<br />

Sürütülerek çekme esasına dayanan<br />

halat çevirme (tolosya) usulü ile su ürünleri<br />

istihsali yasaktır.<br />

Voli manyat ığrıp tarlakoz ve benzeri<br />

sürütme ağlarında (hamsi, gümüş sardalya<br />

papalina istihsalinde kullanılanlar hariç)<br />

ağ gözü açıklığı düğümden düşğüme 18 mm<br />

küçük olamaz.<br />

Karides istihsalinde kullanılan direçlerin<br />

(algarna) ağız açıklığı 2,5 metreyi torba<br />

uzunluğu 3 metreyi midye istihsalinde<br />

kullanılanların ise ağız açıklığı 2 metreyi<br />

torba uzunluğu 2 metreyi geçemez. Karides<br />

direçleri en çok 25 beygir gücündeki gemilerle<br />

çekilebilirler.<br />

Sünger istihsalinde kullanılan kanka-<br />

36<br />

vanın ağız açıklığı 3 metreyi ve çekme gücü<br />

35 beygir gücünü geçemez.<br />

d) Çökertme ağları:<br />

Su ürünleri istihsal alanlarında suyun<br />

dibine veya içine çökeltilmek suretiyle su<br />

ürünlerinin istihsalini sağlayan çökertme<br />

ağlarının trafiğe engel olacak şekilde ku^<br />

rulmaları ve çakılı kazıklarla kullanılan tiplerinde,<br />

kazıkların istihsalden sonra dipte<br />

çakılı bırakılmaları yasaktır.<br />

e) Orta su trolü<br />

1380 Sayılı Kanunun 2 nci maddesinde<br />

tarifi yapılmış bulunan orta su trolünün<br />

dip trolü olarak kullanılması, orta su trolü<br />

ile istihsal yapılan gemilerde dip balıkları<br />

bulundurulması veya nakledilmesi yasaktır.<br />

i) Kombine trol<br />

1380 sayılı kanunun 2 nci maddesinde<br />

tarifi yapılmış bulunan kombine trolün kullanılması<br />

bu tüzüğün yedinci bölümünde<br />

dip trolü için konulan hükümlere tabidir.<br />

B — Oltalar:<br />

Su ürünleri istihsalinde hernevi olta<br />

kullanılması serbesttir.<br />

C — Yemler:<br />

Su ürünleri istihsalinde kullanılan yemler<br />

sudaki canlıların sağlığına veya üremelerine<br />

zarar verecek vasıfda olamaz.<br />

D — Işık<br />

Elektrik cereyanı veya herhangi bir vasıta<br />

ile aydınlatmak suretiyle ışıkla yapılan<br />

su ürünleri avcılığında aydınlatmayı<br />

sağlayan ışık kaynaklarının toplam gücü,<br />

bu tüzüğün 8 inci maddesinde gösterilen<br />

sınırı aşamaz.<br />

Elektrik cereyanı ile yapılan aydınlatmada<br />

cereyandan korunma bakımından her<br />

türlü güvenlik tedbirlerinin alınması zorunludur.<br />

Ürütme ve yetiştirme yerleri ve dalyanlar:<br />

Madde 16 - 1380 sayılı kanunun 2 nci<br />

maddesinde tarifi yapılan üretme ve yetiştirme<br />

yerleriyle dalyanlar ve benzerleri<br />

ulaşımı engelleyecek şekilde kurulamaz.


Dalyanların geceleri kırmızı fener, gündüzleri<br />

kırmızı bayrak (flama) ile işaretlenmeleri<br />

zorunludur.<br />

Su ürünleri yönünden yasak, tahdit ve<br />

yükümlülükler:<br />

Madde 17 — Sağlık ve memleket ekonomisi<br />

bakımından su ürünleri cinsleri çeşitli<br />

ağırlık, irilik, büyüklük gibi vasıfları<br />

itibariyle konulan yasak, tahdit ve yükümlülükler<br />

aşağıda gösterilmiştir.<br />

1 — Midye, tarak, istiridye gibi kabuklu<br />

ve yumuşakçaların atık sularda atık<br />

suların karıştığı sahada alıcı sularda ve keza<br />

kanalizasyon atıklarının sulara karıştığı<br />

alanlarda avlanmaları yasaktır.<br />

2 — Her türlü atıklarla kanalizasyon<br />

atıklarının karıştığı sularda su ürünleri üretim<br />

ve yetiştirme tesisleri kurulamaz ve<br />

buralarda yetiştirme yapılamaz.<br />

3 — Aşağıda en az ağırlık, irilik ve<br />

büyüklükleri saptanan su ürünlerinden daha<br />

küçüklerinin istihsali, nakli ve satışı yasaktır.<br />

Kılıç balıkları<br />

Mersin balıkıarl<br />

Kalkan balıkları<br />

Alabalık (derelerde)<br />

Alabalık (göllerde)<br />

Sazan<br />

Turna<br />

Yayın<br />

Yılan "<br />

Kerevit<br />

İstakoz<br />

Sünger (mesame çapı<br />

5 mm. den büyük)<br />

Sünger (mesama çapı<br />

5 mm. den küçük)<br />

Ayrıca deniz ve iç sularımızdaki su<br />

ürünleri stoklarının korunması ekonomik<br />

değeri haiz olmıyan türler yerine daha ekonomik<br />

ve verimli türlerin yetiştirilmesi,<br />

modern teknolojinin olanaklarından faydalanmak<br />

suretiyle istihsalin arttırılması<br />

beslenmedeki protein ihtiyacının karşılanması<br />

gibi amaçlarla ve yetkili kamu kuruluşlarının<br />

yapacakları bilimsel ve teknik<br />

araştırmaların sonuçları gözönünde tutulmak<br />

suretiyle mevcut yasak tahdit ve yükümlülüklere<br />

sağlık memleket ekonomisi<br />

seyrüsefer bakımından, istihsal bölgeleri<br />

mevsimler zamanlar İstihsal vasıtaları, su<br />

ürünlerinin cinsleri ağırlıkları ve büyüklük<br />

leri yönünden yenilerini eklemeye Tarım<br />

Bakanlığı yetkilidir.<br />

Ancak Bakanlık bu değişiklikleri yürürlük<br />

tarihinden bir ay önce ilan etmek<br />

zorundadır.<br />

Arızi olarak istihsal edilen su ürünleri:<br />

Madde 18 — Yasaklara rağmen arızi<br />

olarak istihsal edilen su ürünleri hakkında<br />

aşağıdaki işlemler yapılır.<br />

A — Canlı halde bulunanlar, bekletilmeden<br />

avlandıkları deniz veya iç sulara<br />

iade olunur.<br />

B — Ölü olanlar, en yakın veteriner<br />

hekime veya hükümet belediye veya sağlık<br />

merkezi tabiblerinden birine, gıda kontrol<br />

lâboratuvarına yahut Devlet Hastanesine<br />

gönderilerek muayene ettirilir.<br />

En az 15 kg.<br />

15 kg.<br />

»> — 36 cm.<br />

18 cm.<br />

23 cm.<br />

26 cm.<br />

800 gr. veya 25 cm.<br />

900 gr. veya 45 cm.<br />

200 gr. veya 47 cm.<br />

— 12 cm.<br />

18 cm.<br />

çapı 12 cm.<br />

çapı 25 cm.<br />

a) İnsan gıdası olarak tüketiminde<br />

sakınca görülmiyenler o yerin en büyük<br />

maliye memuru bu teşkilatın bulunmadığı<br />

yerlerde belediyelerce veya köy ihtiyar heyetlerince<br />

satılarak bedeli ilgili vezneye<br />

yatırılır.<br />

b) Tüketimi sakıncalı görülenler, yetkililerin<br />

verecekleri raporlara dayanılarak<br />

sanayide kullanılır veya yok edilir.<br />

Ve durum bir tutanakla saptanır.<br />

37


ALTINCI BOLUM<br />

Su ürünlerinden yapılacak insan gıdaları<br />

ve sınai maddelerin imalat standardizasyon<br />

ve bunların kontrol usulleri, gıda<br />

maddeleri yapımında ve sanayide kullanılacak<br />

su ürünleri<br />

Madde 19 — Gıda maddelerinin ve<br />

umumi sağlığı ilgilendiren eşya ve levazımın<br />

hususi vasıflarını gösteren tüzükte belirtilen<br />

vasıflara uygun olmayan su ürünleri<br />

gıda maddesi yapımında kullanılmaz.<br />

Bunların sanayide kullanılmaları yetkililerce<br />

düzenlenecek rapora dayanılarak verilecek<br />

izne bağlıdır.<br />

Su ürünlerinden yapılacak insan gıdalarının<br />

sözü edilen tüzük hükümlerine ve<br />

Türk Standartları Enstitüsünce yürürlüğe<br />

konulmuş standartlara uygun olması ve<br />

bunlarla sanayide kullanılacak maddelerin<br />

aşağıdaki maddelerde belirtilen usul ve<br />

esaslara göre hazırlanması zorunludur.<br />

Konserveler:<br />

Madde 20 — Su ürünleri konserveleri,<br />

normal gıda özelliklerini yitirmemiş yenilebilen<br />

su ürünlerinin bütün veya parça halinde<br />

yıkanıp pişirildikten sonra, kendi suyu<br />

veya yemeklik bitkisel yağlardan biri<br />

yahut salça ile Gıda maddelerinin ve umumi<br />

sağlığı ilgilendiren eşya ve levazımın<br />

hususi vasıflarını gösteren Tüzük müsaade<br />

edilen maddelerden bir veya bir kaçının<br />

katılması suretiyle veya salamura olarak<br />

hazırlanır.<br />

Kurutulmuş su ürünleri:<br />

Madde 21 — Kurtuluş su ürünleri su<br />

ürünlerinin ayıklandıktan sonra bünyelerindeki<br />

su miktarının düşürülmesi suretiyle<br />

elde edilir.<br />

<strong>Balık</strong>yağı. balık unu<br />

Madde 22 — <strong>Balık</strong> yağı veya balık unu<br />

su ürünleri veya bunların sanayi artıklarından<br />

yönetmeliğinde gösterilen ulusal ve<br />

esaslara göre elde edilir.<br />

<strong>Balık</strong> turşuları:<br />

Madde 23 — <strong>Balık</strong> turşuları; taze balıkların<br />

pul, baş ve iç organları çıkarılıp<br />

temizlendikten sonra tuz ve sirke karışımı<br />

ile banyoda pişirilerek baharat ve lezzet-<br />

38<br />

lendirici maddeler katılması suretiyle elde<br />

edilir.<br />

Havyar:<br />

Madde 24 — Havyar, belirli balık yumurtalarının<br />

gıda maddelerinin ve umumi<br />

sağlığı ilgilendiren eşya ve levazımın hususi<br />

vasıflarını gösteren tüzükde izin verilen<br />

maddelerle ve yönetmeliğinde gösterilen<br />

usul ve esaslara göre elde edilir.<br />

Havyar renk ve menşeine göre, kırmızı<br />

veya siyah olur.<br />

Havyar konacak kap cam ise renkli<br />

olacaktır.<br />

Tarama:<br />

Madde 25 — Tarama yönetmeliğinde<br />

belirtilen bazı nevi balıkların yumurtalarının,<br />

tuz ve güherçile karışımında bekletilmesiyle<br />

elde edilir. Taramalar, hazırlanmış<br />

tarama halinde de satılabilir.<br />

Muınlıı balık yumurtası:<br />

Madde 26 — Mumlu balık yumurtası,<br />

kefal ve diğer bazı balık yumurtalarının tuzlanıp<br />

kurutularak prese edildikten sonra<br />

balmumu ile kaplanması suretiyle elde edilir.<br />

<strong>Balık</strong> ezmesi:<br />

Madde 27 — <strong>Balık</strong> ezmesi, kafa kuyruk,<br />

kanat, bağırsak, kılçık, deri ve pullardan<br />

tamamiyle ayıklanmış ve temizlenmiş<br />

taze ve tuzlu balıkların çiğ olarak veya haşlandıktan<br />

sonra içine tuz baharat zeytinyağı<br />

ilave edilerek ezilmeleriyle yapılır.<br />

Dumanlanmış su ürünleri:<br />

Madde 28 — Dumanlanmış (füme) su<br />

ürünleri; bütün vasıfları tabii taze ve yenilebilen<br />

su ürünlerinin ayıklanıp tuzlandıkdan<br />

sonra kurutulup soğuk veya sıcak<br />

dumanlama usulü ile dumanlanarak duman<br />

içindeki dezenfektan maddelerle bir tabaka<br />

halinde örtülmesi suretiyle elde edilir.<br />

<strong>Balık</strong> köftesi sosisi, salamı:<br />

Madde 29 — <strong>Balık</strong> köftesi, balık sosisi,<br />

balık salamı, kafa, kuyruk, kanat bağırsak,<br />

kılçık, deri ve pullardan temizlenmiş<br />

taze balıkların haşlandıktan sonra içine<br />

tuz baharat ve diğer sağlığa zararsız maddeler<br />

katılmasıyle usulüne göre elde edilir.


Tuzlu balık:<br />

Madde 30 — Tuzlu balık; taze ve yenilebilen<br />

balıkların mutad usullerle hazırlandıkdan<br />

sonra hafif, ağır veya yaş tuzlama<br />

ınetodlarından biriyle tuzlanması veya<br />

tuz içinde istif edilmesiyle elde edilir.<br />

Soğutulmuş veya dondurulmuş su ürün-<br />

leri:<br />

Madde 31 — Soğutulmak veya dondurulmak<br />

suretiyle muhafaza edilecek su<br />

ürünleri nevilerine göre, soğuk muhafaza<br />

teknolojisinin gerektirdiği sıcaklık derecelerinde<br />

ve sürelerinde muhafaza edilir. Buna<br />

ilişkin esaslar yönetmeliğinde<br />

lirgösteri-<br />

Gıda maddelerinin hazırlanması:<br />

Madde 32 — Su ürünlerinden yapılacak<br />

gıda maddeleri, bu tüzükte ve gıda<br />

maddelerinin ve umumi sağlığı ilgilendiren<br />

eşya ve levazımın hususi vasıflarını gösteren<br />

tüzıikde belirtilen vasıflara ve Tarım<br />

Bakanlığınca yürürlüğe konulacak yönetmeliğe<br />

uygun olarak hazırlanır.<br />

Kontrol:<br />

Madde 33 — Ticaret ve Tarım Bakanlıkları<br />

su ürünleri müstahsillerini su ürünleri<br />

ile iştigal eden tacir sanayici ve esnaf<br />

ile bunların işyerlerini balıkhaneleri, istihsal<br />

yerlerini ve istihsal vasıtalarını Bakanlık<br />

teftiş kurulu vasıtasiyle teftiş ve<br />

kontrol ettirerek mevzuata göre gerekli işlemi<br />

yapmaya yetkilidir.<br />

Bu bakanlıklar diğer memurlarına da bu<br />

görevi verebilir.<br />

YEDİNCİ BÖLÜM<br />

Dip trolü ile su ürünleri istihsali şekli.<br />

Dip trolü ile su ürünleri istihsali.<br />

Madde 34 — 1380 sayılı kanunun 2 nci<br />

maddesinde tarifi yapılmış ve kullanma<br />

amacı belirtilmiş olan dip trolü ile karasularımızda<br />

kanunun yasakladığı yerler dışında<br />

su ürünleri istihsali aşağıda gösterilen<br />

Şekilde yapılır.<br />

1) Gerek dip trolünün; torba göz<br />

açıklıkları, gerek dip trolü dışına konulan<br />

muhafazanın göz açıklıkları düğümden düğüme<br />

18 milimetreden küçük olamaz.<br />

Düğümden düğüme deyimi ağ gözünü<br />

teşkil eden karenin bir kenar uzunluğunu<br />

ifade eder ve ölçümü ağın yapıldığı İpin<br />

kalınlığına bakılmaksızın içten içe yapılır.<br />

2) Karasularımızın sahilden 3 mil<br />

uzaklığa kadar olan kısmında dip trolü ile<br />

su ürünleri istihsali 3 mil uzaklıkdan sonraki<br />

kısmında ise dip trolünün birden fazla<br />

gemi ile çekilmesi yasaktır.<br />

SEKİZİNCİ BÖLÜM<br />

Geçici Hükümler<br />

Geçici madde 1 — Sanayi kuruluşları<br />

ile işyerleri; atık suları ile çeşitli zararlı<br />

maddelerinin tüzüğün yayımı gününden itibaren<br />

iki yıl içersinde su ürünleri istihsal<br />

edilen yerlere akmasını önleyici tedbirleri<br />

almak ve önleyici tesisleri kurmakla yükümlüdürler.<br />

Geçici madde 2 — Belediyeler, deniz<br />

ve iç sulara akıtılacak kanalizasyon (domestik)<br />

atıklarının su ürünlerine zarar vermeyecek<br />

hale getirilmelerini sağlıyacak<br />

tedbirleri bu tüzüğün yayımı gününden itibaren<br />

5 yıl içinde almak ve uygulamak zorundadırlar.<br />

Geçici madde 3 — Su ürünleri teşkilâtı<br />

kuruluncaya kadar bu tüzükle bu teşkilata<br />

verilmiş görevler, Tarım Bakanlığının<br />

belirteceği tarım kuruluşlarınca yürütülür.<br />

DOKUZUNCU BÖLÜM<br />

Son hükümler<br />

Yürürlük:<br />

Madde 35 - 22 Mart 1971 gün ve 1380<br />

sayılı Su Ürünleri Kanununun 3, 19, 23 ve<br />

24 üncü maddelerine dayanılarak hazırlanmış<br />

ve Danıştayca İncelenmiş olan bu tüzük<br />

hükümleri Resmi Gazete ile yayımı gününde<br />

yürürlüğe girer.<br />

Yürütme:<br />

Madde 36 — Bu Tüzük Hükümlerini Bakanlar<br />

kurulu yürütür.<br />

39


tasarruflarınızı<br />

değerlendirmek için<br />

size<br />

yol gösterecek ışık<br />

HER . YERDE . HER ZAMAN<br />

TJC.ZİRAAT BANKASI<br />

olacaktır.<br />

EBK - 1973/50


küçük ansiklopedi<br />

EŞKİNA BALIĞI: Denizlerimizde ençok<br />

Marmarada bulunan bir balıktır.<br />

Vücudu yassı ve kalın pullarla örtülüdür.<br />

Sırt tarafı koyu yeşil veya çivit mavisi<br />

renginde karın tarafı beyazdır. Dört<br />

kiloya kadar ağırlıkta olanları bulunur.<br />

Taşlık yerlerde ve batık gemi leşlerinin<br />

arasında dolaşırlar. Toplu olarak<br />

gezerler.<br />

Olta ve ağlarla tutulur, dalyanlara<br />

da girerler<br />

Eti yenir, haşlama ve plakisi olur.<br />

FENER BALIĞI (Lophius piscatorius):<br />

LOPHİiDAE familyasındandır. Tropikal<br />

ve ılık denizlerde 500 M. derinliklere<br />

kadar diplerde yaşayan yırtıcı bir<br />

balıktır<br />

Vücudu basık ve yarısı baş, yarısı<br />

da kuyruktan ibarettir. Çirkin bir balıktır.<br />

Ağzı çok büyük ve geniştir Ağzının<br />

üstünde sırt yüzegiçinin birinci radıusundan<br />

yapılmış ince uzun bir organ<br />

(Tentakül) bulunur Paktoral yüzgecin<br />

üst tarafında bulunan korakoid<br />

dikeni 2-3 çıkıntılıdır. İyi bir yüzücü değildir.<br />

Ancak avlanma sırasında hareketleri<br />

çok anidir Boyları 2 M. ye kadardır.<br />

Vücudunun sırt tarafları esmer, karın<br />

tarafları da beyazımsı gridir.<br />

Mart ayından Ağustos ayına kadar<br />

derin sularda yumurtlar. Çapları 2,5 - 4<br />

mm. ve pelajik olan bu yumurtalar 10<br />

m. kadar uzunlukta yuvarlak bir kordela<br />

içinde bulunurlar. Bu kordela su sathına<br />

doğru yükselir, su sathında kordela<br />

parçalanarak yumurtalar serbest kalır.<br />

Larvalar boyları 6 sm. yi buluncaya<br />

kadar su yüzüne yakın yaşarlar, bundan<br />

sonra derinlere inerek dip hayatına başlarlar.<br />

Beslenmede hiç tercih yapmaz.<br />

Önünden geçen her canlı hayvanı yakalar.<br />

Bazen avlanmak için derinlere da-<br />

lan Karabatakları bile yuttuğu görülmektedir.<br />

Fener Balığı, avını yakalamak için<br />

dipte yosunlarla kaplı taşlar arasında<br />

veya zemin üzerinde saklanır, kımıldamadan<br />

durur. Başının üstündeki ince<br />

uzun organın (Tentakül) titremesinden<br />

hasıl olan yakamoz sayesinde avım kendine<br />

doğru çeker. Avı yaklaştığı zaman<br />

çok büyük olan ağzını birdenbire açar,<br />

bu hareketle suda hasıl olan girdap dolayısıyle<br />

avının biran duraklamasından<br />

faydalanarak onu yutuverir.<br />

Etleri lezzetlidir. Yalnız çok çirkin<br />

görünüşlü olduklarından özel olarak avlanmazlar.<br />

Ancak ıstakoz, pisi, kalkan<br />

ağlarına takılırlar. (Şekil: 36<br />

Şekil: 36 Fener balığı<br />

GELİNCİK BALIĞI (Gaidropsarus<br />

mediterraneus): Gadidae familyasına<br />

bağlı Berlam ve Mezgit balıklarıyle aynı<br />

ailedendir. Ilık ve oldukça soğuk denizlerde<br />

yaşar. Çok yumuşak ve kaygan<br />

vücudlu olması yılan balığını andırır.<br />

Başı ile vücudu dümdüz birbirini takip<br />

eder. Sırtında, başının hemen üstünde<br />

kısa bir yelesi vardır. Bu yeleden<br />

sonra başlayan (Dorsal) sırt yüzgeçi<br />

kuyruğa kadar devam eder. Karın kısmında<br />

da kuyruğa kadar uzanan (Anal)<br />

bir yüzgeç vardır. Alt çenesi kısa ve<br />

uzunca bir bıyığı vardır. Üst çenesinde<br />

de daha kısa iki adet bıyık bulunur. Alt<br />

ve üst çenelerde sivri ve keskin dişler<br />

vardır, boyu 45 sm. ye kadardır.<br />

(Devamı var)<br />

41


ŞEKERBANK<br />

i<br />

ŞEKERBANK<br />

T. A. S.<br />

><br />

Bankacılık hizmetinde başarılarla dolu 20 yıl<br />

Günden güne büyüyen gelişen banka<br />

ŞEKERBANK<br />

Yurt içindeki şubeleri ve Almanya'da Köln'deki<br />

temsilciliğiyle daima hizmetinizde olan banka<br />

ŞEKERBANK<br />

1973 de dağıtacağı milyonlarca lira tutarındaki<br />

ikramiyelerle tasarruflarınızı değerlendirecek banka<br />

ŞEKERBANK<br />

EBK - 1973/51<br />

n<br />

ı


aiiK » V<br />

allKCİllK *<br />

dergisi<br />

İÇ HABERLER<br />

İt Norveçte Bergen şehrinde Ekim ayının<br />

ilk haftasında yapılacak balık konservesi<br />

standartları kongresine iştirak etmek üzere,<br />

Kurumumubdan Genel Sekreter Necla Köker,<br />

Müessese Müdürü Orhan Karaata, Plan<br />

Etüd Şefi Necla Gürtürk ve Veterienr Fakültesi<br />

Profesörlerinden Dr. Zeki Tolgay'dan<br />

oluşan bir heyet 26 Eylül günü İstanbul'dan<br />

Norveç'e hareket etmişlerdir.'<br />

Heyet ayrıca Norveçde bulunan balık<br />

tesisleri ve bu arada bilhasa <strong>Balık</strong>yağı ve<br />

Unu Fabrikaları üzerinde gerekli incelemelerde<br />

bulunmuştur.<br />

•jç Müessese tarafından geçen yıl 700 ton<br />

Hamsi satışı yapılmış olan İspanyadaki<br />

müşterimiz Mar-Blanco firması ile, önümüzdeki<br />

istihsal dönemi içinde de 1500 ton ham<br />

si ihraç etmek hususunda anlaşmaya varılmıştır.<br />

Sevkiyata Kasım ayından itibaren başlanacaktır.<br />

•jAr Trabzon fabrkiası tarafından üretilen<br />

Hamsi ve Yunus yağlarında dahili piyasa<br />

ihtiyacı olarak tefrik edilen miktarın büyük<br />

bir kısmı alıcılarına satılmıştır.<br />

tAt <strong>Balık</strong>çılık müessesesi tarafından<br />

önce Ankara ve İstanbul'da açılan ve halkımızın<br />

büyük rağbetini kazanmış olan balık<br />

satış mağazalarına ilaveten önümüzdeki<br />

günlerde yenilerinin açılması için çalışmalara<br />

başlanılmıştır.<br />

ir <strong>Balık</strong>çılık ve Su Ürünleri Meslek<br />

Lisesi, 1 Ekim 1973 günü Beykoz'daki bi-<br />

nasında, üç bölümde 75 öğrenci ile öğrenime<br />

başlamıştır.<br />

1 — Elektronik bölümü (Gemi ve balıkçılık<br />

elektroniği) 25 öğrenci,<br />

2 — Elektronik bölümü 30 öğrenci,<br />

3 — Avlama bölümü 20 öğrenci.<br />

Diğer üretme ve gıda işleme bölümleri<br />

de gelecek yıl açılacaktır.<br />

Konu: Türk Coğrafya Kurumu Toplantısı<br />

Yer: Konya, İl Halk Kitaplığı<br />

Tarih: 6-18 Ağustos 1973<br />

Haber: Bülten<br />

Türk Coğrafya Kurumunun XXII. Coğrafya<br />

Meslek Haftası toplantısı, Milli Eğitim<br />

Bakanlığının (Yurt Tanımada Coğrafya<br />

Kursu) ile birlikte, 6-18 ağustos 1973 tarihleri<br />

arasında Konya ve dolaylarında yapılmaktadır.<br />

Toplantıda, 'Türkiye Suürünleri ve Kalkınma<br />

Plan ve Politikası) adlı tebliğini,<br />

Atatürk'ün (1936) (Deniz ve Deniz mahsulleri<br />

Ticaret ve Endüstrisi Önemli bir<br />

Mevzuumuzdur) özdeyişi ile açan A.İ.T.İ.A,<br />

Ankara İktisadi ve Ticari İlimler Yüksek<br />

Okulu Öğretim Görevlisi Süleyman Arısoy,<br />

suürünlerinde kalkınma ile ilgili plan, proje.<br />

rapor, araştırma ve incelemeler üzerinde<br />

durarak bu konuda bazı önemli eleştiri<br />

ve tavsiyelerde bulunmuştur.<br />

Planlamadaki başarıyı tam sağlıyabilmek<br />

için bu konudaki ilim ve bilim kuruluşları<br />

ile kişilerince doğrudan doğruya<br />

43


planlama ve uygulama yapılmasının şart<br />

olduğuna değinmiştir.<br />

Özellikle, Suürünleri Kooperatifçiliğini<br />

ele alan konuşmacı bu alanda teşkilâtlanma,<br />

kontrol, murakabe, yönetim, eğitim ve<br />

bilgi noksanlığı, ideal ve amaçtan ayrılma<br />

ile mevcut mevzuatın yetersizliğine işaret<br />

ederek, Beş Yıllık ve İcra Planlarındaki gelişmelerin<br />

tam gerçekleşebilmesi amacı ile<br />

suürünleri kooperatifçiliği için Japonya'daki<br />

gibi özel bir kooperatif kanununa, devlet<br />

tarafından yönetim ve denetime ihtiyaç<br />

bulunduğunu belirtmiştir.<br />

Dalyan, Voli ve Avlak yerlerinin mevcut<br />

iltizam usulü yerine Köy İşletmesi şeklinde<br />

Köy Kooperatiflerine verilmesinde,<br />

her yönü ile faydalı, verimli ve başarılı olabilmesi,<br />

ayrıca kooperatiflerin her yönü ile<br />

donatılması ve kredilendirilmesinde verim,<br />

emniyet sağlanması için özel yönetim, denetime<br />

işaret etmiştir.<br />

Konuşmacı, suürünlerinin gelişebilmesi<br />

için şu önerileri ileri sürmüştür. Yeni<br />

suürünleri kanunu kamusal organizasyon<br />

ve gerçekçi objektif yönetmeliklerle<br />

desteklenmelidir. Araştırmalar üretimi arttırıcı,<br />

amaçta halka dönük kısa vadeli yapılarak<br />

yayınlanmalıdır. <strong>Balık</strong> üretimine<br />

eğitimine tesislerin kurulmasına önem verilmelidir.<br />

Avcılıkta telekominikasyon haberleşme<br />

gerçekleştirilmelidir. Tek tip motor<br />

malzeme, yedek parça ithali ve imkânları<br />

sağlanmalıdır. Suürünleri kamusal yönetimde<br />

koordinasyon gerçekleştirilmelidir.<br />

Kredilendirme teşkilatlandırılmalı orta,<br />

uzun vadeli ucuz faizli olmalıdır. Bir <strong>Balık</strong>çılık<br />

Fakültesi kurulmalıdır. Deniz ve<br />

İçsular kaynaklarının korunması özel bir zabıta<br />

teşkilâtına bağlanmalıdır. Kooperatifçiliğin<br />

yeni, gerçekçi açıdan yöntem yönetimle<br />

ahilik teşkilatındaki gibi âhlâki, gelenek<br />

esasları gibi organize edilmelidir.<br />

<strong>Balık</strong>haneler yurt yüzeyince sağlıklı, modern<br />

ve pazarlama esaslarına göre tesisi<br />

tamamlanmalıdır. <strong>Balık</strong>çılarımızın özellikle<br />

can ve geleceği, mal emniyeti acil olarak<br />

çalışma ve sigorta kapsamına alınmalıdır.<br />

Açık deniz balıkçılığı eğitim, teknoloji, yatırım,<br />

organizasyon ve modernizasyon esas-<br />

44<br />

ları içinde teşvik edilmeli, sağlanmalıdır.<br />

Türk Karasuları şimdikinin üç misli olarak<br />

arttırılmalı ve bu konu {1974 Birleşmiş<br />

Milletler Yeni Deniz Hukuku Konferansıma<br />

talep ve davamız olarak götürülmelidir.<br />

Sonuç olarak; ulusal ve önemli dava<br />

olarak bir (Suürünleri, Hayvancılık ve Beslenme<br />

Bakanlığı) kurulmalıdır.<br />

DIŞ HABERLER<br />

Peru'da hamsi stokları bu yıl da<br />

düzelmiyor<br />

1971 denberi hamsi stoklarında büyük<br />

azalmalar görüldüğünden Peru balık unu<br />

sanayii ciddi kriz içine girmiş bulunuyor.<br />

Dünya yem sanayiini de etkiliyen bu hal,<br />

ülkenin tüm ekonomisini alt üst etti. Baş<br />

kent Lima'da yapılan açıklamaya göre bu<br />

Nisan ayında alınan kötü sonuçlardan sonra<br />

hamsi avlarının 1400 millik kıyılarda avlanması<br />

yasaklanmıştır.<br />

Bilindiği üzere, bu krizin doğurduğu<br />

ağır durumdan sonra hükümet balık unu<br />

sanayiini devletleştirdi. <strong>Balık</strong>çılık Bakanı<br />

General Javier Tantalean'ın verdiği demece<br />

göre, % 45'i yabancı sermayeye ait olan<br />

bu dev sanayiin borçları bu yıl 277 milyon<br />

doları bulmuştur.<br />

Peru ekonomisini sarsan hamsi stoklarındaki<br />

azalma, Elnina denilen sıcak su<br />

akımları ile baş göstermiştir. Bu yüzden kısa<br />

süre içinde sürüler uzaklara kaymıştır.<br />

Bunun sonucu, balıkçı filoları «Âtıl» olmuş,<br />

boşta kalan işçi ve personel ile fabrikalara<br />

devlet yardım etmek zorunda kalmıştır.<br />

Halen Peru'da 1486 balıkçı teknesi<br />

ve 105 balık unu fabrikası bu mali yardımlardan<br />

faydalanmaktadır. Son yılların 10<br />

milyon tonluk istihsalleri birden azalınca<br />

bu floların ve fabrikaların yarısı fazla gelmektedir.<br />

Bu gün için ancak yılda 100 gün<br />

çalışabilen bu sanayiin durumu hükümetin<br />

başlıca problemi halindedir.<br />

Peru <strong>Balık</strong>çılık Bakanının ifadesine göre,<br />

bu yıİki istihsaller 1,700,000 tondan ibarettir.<br />

Bu miktar 300,000 ton un demektir.


Stokİarın ne zaman düzeleceği de belli değildir.<br />

Uzmanlar önümüzdeki kasımdan sonra<br />

ümitli görünüyorlar. Bu sezonda üretimin<br />

4 milyon ton olabileceği ileri sürülüyor.<br />

İki bin ton/giin kapasiteli fabrika gemisi:<br />

Güney Afrika limanında iki yıldır âtıl<br />

duran 23 bin tonluk VVilhem Baradsz fabrika<br />

gemisini Arjantin satın aldı. 12 trovler<br />

ile 200 millik kara suları içinde faaliyet yayapacak<br />

gemide bir çok tadiller yapılmıştır.<br />

Çoğu hamsi ve berlam olan bugünkü<br />

Arjantin yıllık rekoltesi 230 bin tondur. Hükümet<br />

bu miktarı iki milyon tona çıkarmak<br />

için program yapmıştır. Bu yeni gemiye di<br />

ğerleri katılarak flolar teşkil edilecektir.<br />

Peru Japonya'dan 500.000 dolarlık tuzak<br />

aldı:<br />

Peru hükümeti sahillerine yerleştirmek<br />

üzere Japonya'dan 80 takım özel balık tuzağı<br />

aldı. Belirli Bölgelerde denizin dibine<br />

monte edilen bu tuzaklar büyük cüsseli balıkları<br />

tutacaktır. Japonya'da geliştirilmiş<br />

olan bu yeni tip balık tuzaklarının esası demirlenmiş<br />

ağlar olup diğer balıkların hücumundan<br />

mahfuzdur. Şamandıralarla yerleri<br />

belirtilen tuzaklardakl balıklar istenildiği<br />

zaman yukarı alınır. Böylelikle soğuk<br />

muhafaza masrafından tasarruf sağlanmaktadır.<br />

28 bin tonluk Rus fabrika gemisi:<br />

Leningrad tersanesinde inşa edilmekte<br />

olan Vasiliy Chernyshov fabrika gemisinin<br />

hizmete alınması için çaba harcanmaktadır.<br />

Bu tersaneden diğer büyük bir gemi<br />

geçenlerde denize indirilmiştir.<br />

Küba'da tekne inşacılığı:<br />

Kuba kendi ihtiyacı için inşa ettiği 10<br />

metre boyunda yüzden fazla tekneyi hizmete<br />

almıştır. Bunlardan yalnız üçü tahtadan<br />

olup diğerleri ferrobeton ve çelik saçdan<br />

yapılmıştır. Son yıllardaki karides ve<br />

benzerlerinin ihracı ülkenin belli başlı ekonomisi<br />

olmuştur: Artan nüfus ihtiyacı için<br />

Baklarya istihsallerine hız verilmiştir.<br />

1298 tonluk Vunan trovİeri:<br />

1957 de Bremerhaven'da inşa edilen<br />

Heinrich Meins Trovİeri yeniden tadil edilerek<br />

bir Yunanlıya Fabrika Trovler olarak<br />

satılmıştır. 79,A metre uzunluğunda 1298<br />

tonluk gemi 2500 beygir gücüyle 16 mil<br />

yapmaktadır. Yeni adı Koutourîaris olan gemide<br />

800 tonluk donmuş muhafaza odası<br />

bulunmaktadır. Trovler uzak denizde faaliyet<br />

yapacaktır.<br />

Norveç Sardalya ihraçları:<br />

Norveç 1972 de Amerika'ya 24 milyon<br />

dolar tutarında sardalya konservesi ihraç<br />

etti. Bu balıkçı ülkenin geçen yılki istihsalleri<br />

2.850.000 tona varmıştır. <strong>Balık</strong> unu ve<br />

yağı dahil ihraçların tutarı ise 6 milyar TL.<br />

kadardır.<br />

İngiltere İzlanda kara sularına donanma<br />

gönderdi:<br />

İngiltere donanması İzlanda sahillerine<br />

3 savaş gemisi ile bir kaç yardımcı tekneden<br />

oluşan bir filo yolladı. Buna neden<br />

ise, uzun süredir karasularını 50 mile çıkartmakta<br />

direten İzlanda ile sürdürülen<br />

anlaşmazlıktır. Alman balıkçılığının da itirazına<br />

uğrayan bu izlanda tutumu devam<br />

ederken izlanda sahil muhafaza gemilerinin<br />

İngiliz balıkçı teknelerini tutuklaması<br />

üzerine İngiliz balıkçılar Donanmanın himayesi<br />

olmadan bu alanda faaliyet yapmıyacaklarını<br />

bildirmişlerdi. Bunun üzerine<br />

İngiliz hükümeti 50 mil içindeki bu av yerine<br />

savaş gemilerini, yollamak zorunda<br />

kaldı. Bu harekete karşılık İzlanda Dışişleri<br />

Bakanı Rusya ve Polonya'ya müracaatla müdahale<br />

istemişse de bir sonuç alamamıştır.<br />

Konu halen İzlanda - İngiltere - Almanya<br />

arasında tartışma halinde bulunuyor.<br />

İngiltere'de yeni tip bir deterjan:<br />

<strong>Balık</strong> işi iyen yerlerde ve balık taşıma,<br />

muhafaza etme kaplarında biriken, yapışan<br />

balık artıklarının temizlenmesi problemdir.<br />

Çünkü balık proteini normal olarak<br />

ayrışıp asidler hâsıl eder, bunlar kimyasal<br />

birleşikler yaparak amfoter oksid tabakaları<br />

teşkil eder. Bunları plastik, aliminyum<br />

yüzeylerden temizlemek çok zor<br />

olmaktadır.<br />

45


Esası Fosforik asit ve diğer çeşit asidlerden<br />

yapılan yeni tip deterjan bu güçlüğü<br />

ortadan kaldırmış oluyor. Redphes Spen<br />

ticari adı verilen bu maddenin % 2 oranındaki<br />

eriyiği kapların temizliği için yeterlidir.<br />

Ayrıca deterjanın PH reaksiyonu<br />

bakterilerin üremesini azaltmaktadır.<br />

Moskova'da en büyük balık mağazası:<br />

Dünyanın hemen her alanında avlar<br />

yapan Rus balıkçı filolarının sağladığı üretim<br />

Sovyet balık sanayiini yeni teşebbüsler<br />

için teşvik etmektedir. Bu arada Moskova<br />

dolayında Okean adı ile büyük bir<br />

balık mağazası açılmıştır. Burada 120 çeşid<br />

su ürünü satılıyor. 74 kişilik bir ekip<br />

balık yemeğe alışkın olmıyan halka bu besinin<br />

nasıl tüketileceğim izah etmektedir,<br />

Gereken reçeteler ücretsiz dağıtılıyor.<br />

(Fishing neus İnternational Haz. 1973)<br />

Karides kabuklarını ayıran makine<br />

bulundu<br />

Uzun zamandır, ihtiyacı duyulan fakat<br />

imâli yapılamıyan karides ayıklama makinesi<br />

sonunda bulundu. Henüz deney aşamasında<br />

oldıığıı. önümüzdeki yılda seri imâline<br />

geçileceği bildirilen yeni tip makine<br />

ile saatte 50 Kg. karidesin kabuğu ayrılarak<br />

eti tertemiz olarak elde edilecek. Halbuki<br />

hâlen iyi bir işçi bir saatte ancak 2,5<br />

Kg. karides ayıklayabiliyor. Diğer yandan<br />

hemen hepsi kadın olan bu işçilerin çoğunluğu<br />

ihtiyarlamış veya ölmüştür. Gençler<br />

ise bu sıkıcı işe talip olmuyor. Bu yüzden<br />

işçi miktarı yetersiz kalmıştır.<br />

Schlesvving - Holstein gibi firmaların<br />

finanse ettiği bu araştırmalarda bulunan<br />

makine tipi. üzerinde elmas parçaları bulunan<br />

bir döner valse sahiptir. Otomatik bir<br />

verici, makineyi besliyecektir. Daha bazı<br />

eksikleri de yerine getirildikten sonra piyasaya<br />

çıkarılacak makine, karides istihsalleri<br />

üzerinde olumlu etki yapacaktır.<br />

Çünkü yukarda sözü edilen işçilik nedeniyle<br />

karideslerin önemli kısmı tâze olarak değerlendirilmekte,<br />

soğuk depolara alınmak<br />

zorunda kalınmakta, bir kısım ise ayıklanamadığı<br />

için un haline getirilmektedir.<br />

Yeni tip makine, işletmelere alındığı tak-<br />

46<br />

tirde karides eti lıijiyenik koşullara uygun<br />

olarak elde edilecektir.<br />

Alman Başbakanı çok balık yiyor:<br />

Son zamanlarda 92 Kg. gelen tanınmış<br />

siyaset adamı Başbakan Willy Brandt on<br />

günlük iznini geçirirken 4 Kg. vermiştir. 59<br />

yaşındaki Başbakan her gün 3 saat yürüyüp<br />

yalnız balık yediğini söylüyor.<br />

Dünya su ürünü rezervleri:<br />

FAO teşkilatı tarafından şubat ayında<br />

Kanadalın Vancuver şehrinde tertiplenen<br />

uluslararası kongrede söz konusu edildiğine<br />

göre 1970 dünya su ürünü rekoltesi 70<br />

milyon tondur. Bu miktarlar yanında tüketilmediği<br />

için tekrar denize atılan kısımların<br />

bazı bölgelerde % 60 oranını bulduğu<br />

bildirilmiştir.<br />

Kongrede okunan raporlara göre, Güney<br />

kutbunda bulunan ve Balina yemi olan<br />

Krill (küçük karides) rezervlerinin yılda 50<br />

milyon ton verebileceği, Okyanusların dibinde<br />

de ışıklı sardalye, mürekkep balığı<br />

ve karideslerin yılda 50 milyon ton ürün<br />

sağlayabileceği anlaşılmaktadır. Bunların<br />

yanında hâlen yılda 5 milyon ton dolayında<br />

bulunan üretme balık miktarının 10-15<br />

katma çıkarılabileceği bildiririlmiştir.<br />

<strong>Balık</strong>larda bulunabilecek civa sakınca<br />

teşkil etmiyor:<br />

Avrupa ülkelerinin 500 bilgini tarafından<br />

teşkil edilmiş komisyon son olarak<br />

bir bildiri yayınlamıştır. Bunda, bir kaç yıldır<br />

tartışılan Avrupa, Amerika halkı arasında<br />

endişe ve tereddüt uyandırmış olan balıklardaki<br />

civanın sağlık üzerine hiç bir etkisi<br />

olamayacağı kesinlikle açıklanmaktadır.<br />

Bilindiği üzere bu olay, ilk olarak Japonya'dan<br />

Amerika ve Avrupa'ya idhal edilen<br />

balıklarda civa tesbit edilmesiyle patlak<br />

vermişti. Bundan sonra yapılan sayısız<br />

deneyler ve etüdler nihayet son şeklini<br />

bulmuş ve yukarda sözü edilen tesbit yapılmıştır.<br />

Bildiride, Japonya'nın belirli kıyısında<br />

bulunan sanayiin denize civa birleşiği akıttığı<br />

ve bu dolaylarda avlanmış balıklarda<br />

nlsbeten çok oranda civa bulunduğu, Bu-


hıın dışında ise, genellikle balıklarda bulunan<br />

civa oranının karalarda yetişen üründe<br />

de mevcut olduğu anlatılmaktadır. Diğer<br />

yandan sularda, hatta hava içinde bile çok<br />

az olsa da eıva birleşiği tesbit edildiği bildirilmiştir.<br />

Canlı balık naklinde yeni bir usul:<br />

Rusya'da yapılan denemelerde canlı<br />

balık naklinde uyuşturucu madde kullanılmıştır.<br />

Böylece bayıltılan balıklar çok daha<br />

az oksijen tüketiyor. Dolayısıyle nakil kaplarına<br />

daha çok balık konabiliyor. Deneyler<br />

kullanılan uyuşturucu maddenin balıklara<br />

ve insan sağlığı üzerine olumsuz etki yapmadığını<br />

göstermiştir.<br />

Balığın dişisi ile erkeğini ayıran<br />

makine:<br />

Norveç'in Bodö şehrindeki Ropp firması<br />

bir makine imâl ederek capelin (yumuşak<br />

etli) balığının dişisi ile erkeğini<br />

ayırmayı başarmıştır. Güverteye monte<br />

edilen 2x4 m. eb'adındaki makineye ağdan<br />

akan balıklar otomatik olarak cinsiyete<br />

göre ayrılıyor. Dişiler insan besini olarak<br />

yararlanılmaktadır. Erkek balıklar ise balık<br />

unu ham maddesi olarak kullanılıyor. Norveç'in<br />

capelin av miktarı geçen Nisanda<br />

1.086.000 ton idi. Bundan ayrılan 25546 ton<br />

dişi insan besini olmuştur.<br />

Baharat ne kadar dayanır:<br />

<strong>Balık</strong> konserve sanayiinin önemli katkı<br />

maddelerinden olan baharat iyi muhafaza<br />

edilmezse çabuk bozulur. Yapılan incelemeye<br />

göre, biberlerin kullanılmaya yakın<br />

sürede toz edilip tüketimi tasviye ediliyor.<br />

Toz halinde iken rutubet çeken ve kokusunu<br />

çabuk kayıb eden biberler, Hindistan<br />

cevizi, gibi baharat güneş ışınından, rutubetden<br />

uzak tutulmalıdır. Bu baharat toz<br />

halinde en çok 2 ay kalır sonra kokusu<br />

uçar, küflenme başlar.<br />

Kekik, Merzengüş 1 yıl, kimyon iki yıl,<br />

karanfil, kişniş üç yıl dayanır, tane halinde<br />

kuru biberler, hindistan cevizi, zencefir,<br />

yeni bahar, timol kakule uygun koşullarda<br />

5 yıl saklanabilir.<br />

( AFZ Haziran - Eylül 1973)<br />

47


48<br />

BALIK ve BALIKÇILIK<br />

(FISH and FISHERY)<br />

Foundation: 1953<br />

ET ve BALIK KURUMU<br />

VOL. XXI OCTOBER BALIKÇILIK MÜESSESESİ EDİTÖR<br />

No: 5 1973 MÜDÜRLÜĞÜ 0. KARAATA<br />

BEŞİKTAŞ - İSTANBUL<br />

CONTENTS<br />

Page<br />

THE IMPORTANCE OF AQUATIC PRODUCTS IN OUR NOURISHMENT 1<br />

THE HISTORY OF FISH BREEDINGS 1<br />

THE INFORMATIONS ON THE NOURISHMENT OF TROUTS (1) 13<br />

THE HAND USED FISH NETS (III) 19<br />

THE IMPORTANCE OF TOURISM IN OUR INLAND WATERS AND FOUR REGIONS 25<br />

ECHINODERM: 9 33<br />

THE REGULATIONS OF AQUATIC PRODUCTS 36<br />

SMALL ENCYCLOPEDIA 41<br />

FISHING NEWS 43


TELEKS : 42359 ETBA TR<br />

TElGRAF : ETBALIK<br />

TELEFON : 24 31 00<br />

A N K A R A<br />

. D<br />

ET ve BALIK KURUMU<br />

22691 BES TR<br />

ETBALIK BEŞİKTAŞ<br />

46 30 50 - 47 51 98<br />

İ S T A N B U L<br />

ET VE BALIK KURUMU, YURT İÇİ VE YURT DIŞI PİYASALARA TAZE VE<br />

DONMUŞ ET, DERİ, BAĞIRSAK, ET YAĞLARI, ET MAMULLERİ, DİĞER<br />

HAYVANİ ÜRÜNLER İLE BALIK, BALIKUNU VE BALIK YAĞI ARZETMEK-<br />

TECİR. ET VE DİĞER ÜRÜNLER İÇİN ANKARA : BALIK, BALIKUNU, BA-<br />

UKYAĞI İÇİN İSTANBUL ADRESİNE MÜRACAAT EDİLMELİDİR.<br />

ET VE BALIK KURUMU OFFERS FRESH AND FROZEN MEAT, HIDES AND<br />

SKINS, SHEEP AND BEEF CASINGS, FATS, MEAT PRODUCTS AND OTHER<br />

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!