Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
İstanbul Amargi - Feminizm Tartışmaları Antimilitarizm ve Feminizm<br />
Sürekli şehit olmak ya da ol(a)mamak arasında seçmek zorunda<br />
bırakılıyoruz, ama bu ikiliğin içinden bir seçim yapmak zorunda<br />
değiliz ki.<br />
Nilgün: “Herkes şehit olsun,” demek herkes militarize edilsin demek<br />
aslında.<br />
Elif: Peki, ama neyi reddedeceğiz ki? Mesela Sevag olmasın da<br />
Vartan olsun, Vartan evli, eşi çalışmıyor diyelim ve beş aylık da<br />
çocuğu var. Ama Vartan şehit mertebesinde sayılmıyor, şehit ailesinin<br />
yararlandığı imkanlardan ailesi yararlanabilecek mi? Bu çok<br />
katmanlı bir konu bence. Annelik konusunda da böyle. Kadınlar<br />
annelik üzerinden politika ürettiklerinde gerçekten içim acıyor<br />
ama bir taraftan da bu acıyı anne olarak yaşıyorlar.<br />
Nilgün: Begüm, feministlerin Roboski’ye gitmeleri <strong>feminizm</strong>in<br />
sınırlarını açan bir eylem oldu dedi ya, egemen feminist hareket<br />
ilk andan itibaren savaş karşıtı bir hareketti, hatta zaman zaman<br />
savaş karşıtlığı ya da Kürtlere yönelik saldırılara karşıtlık üzerinden<br />
de tartışmalar yaşanmıştır. Yani bu tür bir eylem ilk defa olmuyor<br />
bunu belirtmek istedim.<br />
“Vicdani retçi olmak için illa ki antimilitarist olması gerekiyor,”<br />
denmesinin çok sorunlu olduğunu düşünüyorum ama bir<br />
yandan ben de başka türlü bir vicdani ret tarifini yapabilmeliyim<br />
diye düşünüyorum. Anlatabiliyor muyum? Başka türlü vicdani<br />
redleri de yok saymadan farklı düşündüğümüzü söyleyebilmeliyim.<br />
Esen’in söylediği gibi bunu söyleyememek de tersinden bir<br />
baskı oluyor.<br />
Çiğdem vicdani ret üzerinden ortaklaşabiliriz dedi. Bu ortaklaşmayı<br />
kişisel olarak denedim, ta ki Barış İçin Vicdani Ret Grubu<br />
kurulana dek. Ben Müslüman retçilerin ve Kürt retçilerin yaptığı<br />
eylemlere de gittim, ancak o gidişlerimde şöyle bir şey fark ettim:<br />
Bir süre önce Hill Otel’de bir toplantı yapıldı, Banu Güven kolaylaştırıcıydı.<br />
Bu toplantıda bir grup insan vicdani reddini açıkladı<br />
fakat vicdani ret hareketinin geçmiş yirmi yılı birdenbire yok<br />
sayıldı ve sadece egemen olan, devlete karşı olan (ve onu da çok<br />
eksik söyleyen), kıyısından cinsiyetçiliğe söz söyleyen ama esas<br />
olarak anne olmaya vurgu yapan vicdani retler açıklandı. Orada<br />
vicdani reddin söyleyip, geçilecek bir eylem haline gelmesini ben<br />
problem ettim. Ben o zamanlar Savaş Karşıtları üyesiydim, şimdi<br />
değilim. Savaş karşıtları mail grubuna da yazdım, türcülükle, patriarkayla,<br />
homofobiyle, heteroseksizmle, transfobiyle derdi olmayan<br />
bir vicdani ret hareketinde kendimi ancak destekçi olarak<br />
tarif edebileceğimi ama artık destek de vermeyeceğimi söyledim.<br />
Onlar vicdani ret hareketidir tabii ki ama ben de onları her zaman<br />
eleştirme hakkına sahibim diye düşünüyorum.<br />
Barış İçin Vicdani Red Grubu da çok sıkıntılı bir yer -Begüm<br />
de biraz anlattı- bazı kadınların orada çok emeği var, bunu da görmek<br />
lazım, sırf maili atan erkek yok orada.<br />
Merve: Ben Barış İçin Vicdani Ret Platformu’yla birlikte hareket<br />
ediyorum. Bu süreçte kendini İslami retçi ve milliyetçi imani retçi<br />
olarak adlandıran arkadaşlarla vakit geçirme olanağı buldum.<br />
İnan Süver’de de, Enver Aydemir’de de şimdi Muhammed Serdar<br />
Delice’de de hep aynı şey oldu. Enver vicdani reddini İslami görüşü<br />
üzerinden açıklamıştı. Muhammed kendini milliyetçi imani<br />
retçi olarak tanımlayıp, “Ben bize şanlı olarak anlatılan ama aslında<br />
şanlı olmayan bir orduda yer almak istemiyorum,” diye reddini<br />
açıklamıştı ama bu arkadaşların hepsi cezaevinde kaldıkları<br />
süre içerisinde, bu devletin çirkin yüzünü çok yoğun bir şekilde<br />
deneyimledikten sonra farklı düşünmeye başladılar. Mesela Muhammed<br />
şöyle konuşmaya başladı: “Ben cezaevine girmeden önce<br />
PKK derken, artık cezaevinden çıktıktan sonra bir halkı terörist<br />
olarak tanımlayamam.” Yaşadıkları deneyimden dolayı müthiş bir<br />
dönüşüm yaşadıklarına da şahit olabiliyoruz. Onlarla yaptığım<br />
sohbetler ve geçirdiğim vakit sayesinde bunları gözlemleyebilme<br />
fırsatım oldu.<br />
Çiğdem: Her yaşanan deneyim önemli diye düşünüyorum. Barış<br />
İçin Vicdani Ret Platformu içerisinden liseli vicdani retçiler grubunun<br />
çıkması bence çok önemli bir deneyimdir. “Militarizm her<br />
yerdedir,” diyoruz ya, okullarını söz söyleyebilecekleri, örgütlenebilecekleri<br />
bir alan olarak görmeleri, militarizme karşı mücadeleyi<br />
fark etmeleri noktasında bence çok önemlidir. Sonuçta Barış<br />
İçin Vicdani Ret bir platform, içinde bileşenleri var. Önemli olan<br />
militarizme karşı geliştirilen mücadele noktasında ortaklaşmaktır.<br />
Bu yüzden tek bir tanım üzerinden vicdani reddi sabitlemek<br />
ve sıkıştırmak bizi sadece geriletir, ilerletmez.<br />
Nilgün’ün ve Begüm’ün bahsettikleri, kadınlara vicdani retlerini<br />
açıklamaları için de çağrı yapan Barış İçin Vicdani Ret Grubu<br />
sadece bir mail grubudur ve Barış İçin Vicdani Ret Platformu<br />
ile hiçbir alakası yoktur. Barış İçin Vicdani Ret Platformu Boğaziçi<br />
Üniversitesi’nde yapılan kurultayla birlikte kuruldu. Ama söz<br />
konusu diğer grup, Platform’un ismini kullanarak bir mail grubu<br />
açtı.<br />
Büşra: Nilgün “Homofobiyle, transfobiyle, cinsiyetçilikle derdi<br />
olmayan bir vicdani retle arama mesafe koydum,” dedi. Bu feminist<br />
bir bakış açısıyla konulan bir mesafedir, bir Müslüman bu<br />
açıklamayı yaparken belki bu bilinç düzeyinde değil ama sekülerlikle,<br />
moderniteyle, zulüm ve adaletsizlikle derdi olduğu için<br />
bu açıklamayı yapıyor olabilir. Vicdani reddin bu şekilde sınırını<br />
186 187