Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
İstanbul Amargi - Feminizm Tartışmaları Antimilitarizm ve Feminizm<br />
Militarizmi görünür kılmak<br />
Şimdi Begüm’ün “Militarizm her yerde!” demenin sorunlu olduğuna<br />
dair yaptığı eleştirisine geleceğim. Bunu sürekli söylemek<br />
neden sorunlu? Militarizm her yerde olmadığı için değil herhalde,<br />
bunu kast etmiyorsun değil mi? Mesela bununla cinsiyetçilik<br />
her yerde demek ve bunun üzerine kurulu bir siyaset arasındaki<br />
ilişki nedir? Feministler olarak da cinsiyetçilik her yerde diyoruz<br />
ve bunun siyasetini yapıyoruz. Ama bu analizler nerede çok eksik<br />
kalıyor? Birincisi, sadece bunu söyleyip, bıraktığımızda çünkü bu<br />
durumda altı boş ve yüzeysel bir analize dönüşüyor. “Evet her yerde,<br />
ee sonra?” dedirten bir noktaya geliniyor. İkincisi, bunun her<br />
yerde farklı şekillerde nasıl tezahür ettiğine bakmadığımızda sorunlu<br />
oluyor. Her yerde olduğunu en baştan varsaydığımız zaman<br />
bunun spesifik bir yerde nasıl işlediğine, nasıl deneyimlendiğine,<br />
bunu nasıl kavramsallaştırmamız gerektiğine dair bir merak ve<br />
özenimiz olmuyor. Dolayısıyla bu tür genellemeleri yapmak çok<br />
sıkıntılı. Sadece bu genellemeler ile ne feminist ne de antimilitarist<br />
siyaset yapmamız mümkün olur.<br />
Begüm’ün söylediği militarizmi görünür kılmak ve onunla<br />
mücadele edebilmek çok önemli. Nasıl ki kadına yönelik, aile içi<br />
erkek şiddetinin adını koymadığımız zaman onunla mücadele<br />
edemiyorsak militarizmin de adını koymadığımızda onunla mücadele<br />
edemeyiz. Fakat militarizmin sürekli her yerde olduğunu<br />
söyleyerek her bir alanda gelişmiş farklı mücadele alanlarına<br />
kör kalmak, o mücadeleyi yok saymak da aynı şekilde sorunlu.<br />
Aslında en fazla bu mücadele alanlarından beslenebiliriz. Sevgi<br />
Soysal’ı şimdi okuduğumuzda inanılmaz zihin açıyor. Nasıl bir<br />
antimilitarist, feminist dil geliştirmiş Sevgi Soysal gibi biri? Kadınlar<br />
Mamak Askeri Cezaevi ortamında nasıl bir mücadele alanı<br />
yaratmışlar? Bunun gibi pek çok örnek var. Dolayısıyla her zaman<br />
gözümüzü mücadele eden kadınlara çevirmemiz ve kadınların<br />
militarizmin neresinde durduklarına dair, Cynthia Enloe’nun da<br />
söylediği gibi, her zaman “meraklı” olmamız gerekiyor. Ordudaki<br />
kadınları da merak etmemiz gerekiyor. Ne yapıyor kadın subaylar?<br />
O korkunç örgütlenmeyle nasıl mücadele ediyorlar? Ve kadınlara<br />
karşı “Ah siz kadın subay olmayı seçtiniz, ne kötüsünüz,”<br />
veya “Ah, siz kadın polisler, polis olmayı seçtiniz, ne kötüsünüz,”<br />
gibi bir yerden yaklaştığımızda aramıza baştan bir set koymuş<br />
oluyoruz ve çok sorunlu bir siyasi konumlanma içerisine giriyoruz.<br />
Tam tersi o kadınları merak edip, deneyimlerini anlamaya<br />
çalışıp, onların deneyimleri ve mücadeleleri üzerinden kendimizi<br />
konumlandırmalıyız. “Onlarla nasıl bir dayanışma ilişkisi içine gi-<br />
rebiliriz? Onların mücadelesini nasıl daha mümkün kılabiliriz?”<br />
sorularını sormak da çok önemli.<br />
Antimilitarizm ve şiddet karşıtlığı tartışması çok kritik bir<br />
tartışma tabii. Bir kere şu tartışmaya hiç katılmıyorum ki, Foti<br />
Benlisoy ve Selin Pelek’in metninde olduğu gibi, eleştirenler böyle<br />
bir yerden eleştirmeye başlıyorlar: “Antimilitarizm eşittir şiddet<br />
karşıtlığı egemen düşünce oldu.” Nerede oldu? Nerede yaygınlaştı<br />
bu düşünce? Türkiye’de sanki çok büyük bir şiddet karşıtı hareketi<br />
varmış gibi. Keşke olsa ama yok ki!<br />
Nilgün: Yaklaşık yirmi yıldan söz ediyoruz.<br />
Ayşe Gül: Ama antimilitarizmin adını koyanlar üç beş kişi. O kadar<br />
küçük bir gruptan ve herkes tarafından eleştirilen bir duruştan<br />
bahsediyoruz ki, şiddet karşıtı antimilitarizm duruşu Türkiye’de<br />
hiç de öyle yaygın değil bana sorarsan. Tam tersi şu anda tam da<br />
Begüm’ün dediği gibi ordu karşıtı, askeri vesayet karşıtı bir antimilitarizm<br />
anlayışı yaygınlaşıyor. Ya da biraz daha geniş anlamda<br />
zorunlu askerliğe karşı çıkmak, T.C.’nin militarizmine karşı çıkmak<br />
olarak yaygınlaşıyor. Şiddet karşıtı antimilitarist duruş kimsenin<br />
kolay kolay yakın durmak istemediği, hâlâ çok daha marjinal<br />
bir duruş.<br />
Şiddet karşıtlığının T.C.’nin şiddeti ile gerillanın şiddetini<br />
eşitlemek olarak görülüyor olması çok sorunlu deniliyor. Kim<br />
bunları eşitliyor ki? Kim bunları simetrik olarak görüyor? Eğer şu<br />
anda egemen medyadaki, PKK’nin silah bırakması gerektiğini ve<br />
sorunun ancak böyle çözüleceğini söyleyip de aynı zamanda zorunlu<br />
askerliği, devletin militarizmini sorunlaştırmayan bir bakış<br />
açısını eleştiriyorsanız tabii ki haklısınız. Tabii ki de Türkiye’de<br />
böyle bir yaygın bakış açısı var ama benim bildiğim şiddet karşıtı<br />
antimilitaristlerin hiçbirisi bugüne kadar Kürtlerin yaşadığı deneyime,<br />
savaşın oluşma koşullarına kör kalan kişiler değil, tam<br />
tersine yapılan antimilitarist savaş karşıtı eylemlerde ağırlıklı<br />
olarak neler yapıldığına bakarsanız, İzmir’de, İstanbul’da 90’larda<br />
sokağa çıkıp, insanlara “Askere gitmeyin!” demek zaten baştan<br />
polis şiddetine maruz bırakılmanız anlamına geliyordu ve bu<br />
eylemlerin hepsi Doğu’da ya da Türkiye’de yaşanan savaşla ilgili<br />
insanları harekete geçirmek, farkındalık kazandırmak için yapılmışlardı.<br />
Vicdani ret hareketi nereden çıktı diye bakarsanız savaş<br />
karşıtlığından çıktı.<br />
Nilgün: Kürtlere yönelik saldırılardan çıktı.<br />
Ayşe Gül: Ama bunu yapanlar şiddet karşıtıydılar ve bunun karşısında<br />
gerilla örgütlenmesini politik bir çözüm yolu, ahlaki olarak<br />
kendilerine bir çıkış olarak görmüyorlardı. Dolayısıyla vicdani/<br />
ahlaki olarak şiddeti reddetmek gibi bir duruş var evet ama şiddet<br />
178 179