Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
İstanbul Amargi - Feminizm Tartışmaları Antimilitarizm ve Feminizm<br />
aile içinde ezilme potansiyeli yüksek olduğu için daha büyük bir<br />
egemene diyoruz ki: “Ben seni 155’ten çağırdığım zaman polisinle<br />
gelmelisin. Bu iş için polis besle, kadınları anlayan, bu iş için eğitim<br />
almış timler kur,” diyoruz. “Benim ailemin içine girebilirsin,”<br />
de diyoruz ama diğer taraftan da polisin varlığına karşı çıkıyoruz.<br />
Böyle paradoksal bir söz söyleyen felsefenin içinde durduğumuz<br />
zaman durum değişiyor. Militarizm tartışması için de bunun geçerli<br />
olduğunu düşünüyorum.<br />
Felsefi, teorik altyapımızı geliştirmemiz lazım. Biz hakikat<br />
denen şeyin altına bombayı koyup, düşünebilen nadir bir grubuz<br />
feminist kadınlar olarak, bizim felsefe yapmamız lazım.<br />
Begüm: Sadece teori de bizi kurtarmıyor. Aslında farklı pratiklere<br />
de bakmak lazım. Tam da senin bahsettiğin paradoksla ilgili bir<br />
örnek vereceğim. 155’i arayıp, erkek polis çağırmak zorunda kalıyoruz<br />
ya buna alternatif olarak mesela Hindistan’da bazı kadınlar<br />
erkek şiddetine karşı örgütleniyorlar ve bir kadın şiddete uğradığında<br />
örgütlü olarak o erkeği cezalandıran kadınlar da var.<br />
Esen: Dövüyorlar mı?<br />
Begüm: Tekrar altını çiziyorum, bir tim kuralım da erkekleri dövelim<br />
demiyorum ama teorik bir açılım kadar farklı pratiklere de<br />
bakmak lazım diyorum.<br />
Ülkü: ODTÜ Kadın Çalışmaları’nda yüksek lisansımı yeni bitirdim,<br />
tez konum da Amargi ve farklılık <strong>feminizm</strong>iydi. Tezimde<br />
Amargi’nin <strong>feminizm</strong>inin transversal politics (çapraz siyaset)<br />
kavramı üzerinden gittiği gibi bir sonuç çıktı. Bu kavram Antimilitarist<br />
Feminizm’e de denk gelen bir kavramsallaştırma; kimliklere<br />
saygı temelinde Türk ve Kürt kadınlarının aynı ortamda<br />
bir diyalog kurmalarına ön ayak olmak olarak tanımlayabiliriz.<br />
Bir de “toplumsal cinsiyet ve barış” diye bir ders almıştım. Orada<br />
Norveç’li Johan Galtung diye bir teorisyenin “yapısal şiddet”<br />
tanımı üzerinden baya bir tartışmıştık. Şiddetin her zaman fiziksel<br />
şiddet olmadığını, halkın anadilini engellemenin de bir şiddet<br />
olduğunu tartışmıştık. Buna karşın Begüm’ün dediği gibi şiddet<br />
fiziksel bir direniş de olabilir.<br />
Ben de antimilitarizm ile Safdışı örgütlenmesinin öncesinde<br />
birazcık uğraştım. Orada şunu düşünmüştüm: İspanya’da anarşistlerin<br />
yaptığını bildiğim bir eylem var. Dilekçe verip, “Benim<br />
vergim, orduya gitmesin,” demişlerdi. “Biz de feministler olarak<br />
böyle bir eylem yapabilir miyiz?” çünkü bu vergilerin çok büyük<br />
bir kısmı ordu bütçesine aktarılıyor...<br />
Nilgün: Feminist hareket siyasi ve terimsel farklılıklar içeriyor<br />
olmasına rağmen bunun içinde egemen olan bir feminist hareket<br />
olduğu kanaatindeyim ve -kendimi de içinde sayarak söylüyo-<br />
rum- bu hareketin şöyle bir problemi var: Feminist algı çok fazla<br />
erkek egemenliğine indirgenmiş durumda ve bu algı heteroseksüel<br />
erkeğin, heteroseksüel kadına yönelik şiddeti olarak görülüyor.<br />
Hâlbuki ataerkillik daha geniş ilişkileri içeriyor, erkekler arası ilişkileri<br />
de düzenleyen, erkek ve erkekliği de tanımlayan bir iktidar<br />
biçimine işaret ediyor. Bunu biraz unuttuğumuz kanaatindeyim,<br />
feminist politikanın kapsamını çok daralttık.<br />
Türkiye’de malum erkekler askerlik yapıyor ve malum<br />
Türkiye’de bir savaş var. Dolayısıyla kadınlar ister vicdani retçi,<br />
ister savaş karşıtı ya da antimilitarist olsunlar vicdani retçi erkeklerin<br />
yanında hep destekçi olarak algılandılar. Özellikle ilk dönem<br />
antimilitarist hareket ve vicdani retçiler cinsiyetçilik gibi bir yığın<br />
konu hakkında konuşup, yazıyorlardı ama hayat yazılardaki gibi<br />
olmuyor, başka türlü yaşanıyor. Türkiye’deki savaş karşıtı hareket<br />
ya da antimilitarist hareket sadece vicdani redde indirgendiğinden,<br />
vicdani retçi arkadaşlarımızın hapishanelere alınması zamanında<br />
antimilitarist feminist hareketteki kadınlar da haliyle<br />
destekçi olarak harekete geçiyorlardı. Örgütlenme içindeki kimi<br />
arkadaşlarımız da “Siz kadınlar askerlik yapmıyorsunuz,” diyorlardı.<br />
Gerçi bu son zamanlarda aşılmıştı ama sonuç olarak hayat<br />
başka türlü yürüyordu.<br />
Ucube meselesine gelince, bütün diğer antimilitarist feminist<br />
kadın gruplarına olduğu gibi bu da içinde olmayı çok istediğim<br />
bir örgütlenmeydi. Ben hâlâ bitmediği kanaatindeydim.<br />
Begüm: Sönümlendi dedim, bitti demedim.<br />
Nilgün: Ama gönüllerimizde yaşıyor. (Gülüşmeler) Diğerleri benim<br />
için hakikaten ya bitti ya sönümlendi. Oradaki kadınlardan<br />
ya da oradaki birlikteliklerden şikâyetim olduğundan değil, ama<br />
bu öyle oldu. Fakat Ucube hâlâ kalbimde yaşıyorsa yeniden bir<br />
gün yine bir kıvılcım çıkabilir diye umuyorum. Ne yapayım yani?<br />
Biz feministler militarizmi konuşmaktan kaçındık, bunu<br />
hep söylüyorum. Bu tam da Ayşe Gül’ün de, Begüm’ün de değindiği<br />
militarizm algısı yüzünden. Pür-i pak şiddet karşıtlığı benim<br />
için de söz konusu değil, hayatta böyle bir şey yoktur ama ben<br />
şiddet karşıtlığı diye bir pozisyon olduğunu düşünüyorum. Ben<br />
şiddet karşıtı birisiyim. Mesela Begüm’le ben şiddet karşıtlığı konusunda<br />
çok farklı düşünüyorduk, Ucube’de farklı düşünen başka<br />
kadınlar da vardı. Bunu bizi yok edecek bir şey olarak konuşmadık<br />
ama bunu konuşmamanın, bununla çatışmaktan kaçınmanın<br />
bizi sönümlendirdiğini düşünüyorum. Ya da belki de önceki deneyimlerin<br />
aksine şunu becerebilirdik: Biz birbirimizden farklıyız<br />
ama birarada yürürüz. Yolunu bulurdu bu grup ama biz bundan<br />
da kaçındık.<br />
168 169