Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
İstanbul Amargi - Feminizm Tartışmaları Antimilitarizm ve Feminizm<br />
bacı olarak değil,” diye sürekli vurgulamalarına rağmen bu söylemin<br />
bir yerlere hiçbir şekilde ulaşmadığını gösteriyor ki üstelik<br />
bu insanlar da muhalif hareketler içerisinde olan insanlar.<br />
2) Demek ki feminist hareketin de antimilitarist tavra karşı<br />
sorunlu bir duruşu var ki bu mail feminist gruplar arasında bu<br />
kadar kolay dolaşabildi. İnsanların okumadığını ya da “Aslında<br />
çok da fazla üzerine düşünmüyoruz,”u gösterdi açıkçası.<br />
Dediğim gibi Antimilitarist Ucube olarak askeri vesayetten<br />
çıkış ve vicdani ret çağrılarının yapıldığı bu dönemde bir araya<br />
geldik. “Ucube” ismini de, 2011’de Mehmet Aksoy’un yaptığı<br />
Kars’taki “İnsanlık Anıtı” heykeli için Tayyip Erdoğan’ın kullandığı<br />
“ucube” ifadesininin ardından başlayan, heykel “Ucube midir,<br />
değil midir?” ikiliğinin dışına çıkarak, ucubenin kötü olmadığını,<br />
norm dışı, hizaya gelmeyen bedenler olduğumuzu ve bu anlamda<br />
yine iktidarın radikal, hizaya gelmeyen bedenlerimizi dahi çalabileceğini<br />
tartışarak, esas ucubeler bizleriz, deyip “ucube” ismini<br />
aldık. Benim gördüğüm kadarı ile antimilitarist örgütlenmelerin<br />
hepsinde hizaya gelmeyen isimler bulma çabası var: ucube, saf<br />
dışı gibi...<br />
Ucube olarak sanırım on tane buluşma yaptık. Özellikle ilk<br />
buluşma çok etkileyiciydi çünkü tam bir beyin fırtınası şeklinde<br />
herkes militarizmin bir noktasını tartışmaya çalışıyordu. “Gündelik<br />
hayatımızda görünmez kılınan militarizmi nasıl görünür<br />
kılabiliriz? Vicdani ret hakkında ne düşünüyoruz? Kamusal alanın<br />
militaristleşmesi ne demek? NATO’ya karşı ne diyeceğiz?”<br />
gibi sorular soruyorduk. Aslına bakarsanız her şeyi konuştuk ve<br />
onun üzerinden bir harita çizmeye çalıştık. Fakat sonuç itibariyle<br />
sönümlendik ve hiçbir zaman neden sönümlendiğimiz konusunu<br />
tartışamadık. Belki bugün burada olan Ucube’deki kadınların<br />
katkısı ile bu konuya da birazcık değinebiliriz.<br />
***<br />
Kendi adıma Ucube örgütlenmesinin sönümlenişinin birkaç nedeni<br />
olduğunu düşünüyorum ve bunun antimilitarist feminist<br />
örgütlenmelere dair genel birkaç sorunsalı da gündeme getirebileceğini<br />
düşünüyorum. Ben “Antimilitarist Feminizm nedir ve<br />
nasıl olmalıdır?” gibi bir tanımlama yapmayacağım. “Deneyimden<br />
çıkan sorunsallar nelerdir? Önümüzü neler tıkıyor ya da neler<br />
açabilir?” üzerine düşünmeyi tercih ediyorum.<br />
Biz feministler militarizmin bir tahakküm ilişkisi olduğunu<br />
ve bu tahakküm ilişkisinin diğer tahakküm ilişkilerinden<br />
bağımsız düşünülemeyeceğini, ataerkillikten, cinsiyetçilikten,<br />
heteronormativiteden, milliyetçilikten ve bunların kesişim noktalarından…<br />
Esen: Kapitalizmden…<br />
Begüm: Kapitalizmle çok fazla da ilişkisini kuramadık aslında,<br />
onu da itiraf etmeliyim. Orayı hep es geçiyoruz, bunu hep<br />
“solcu”lara bırakıyoruz ve onlarda buradan bir eleştiri geliştirmiyorlar.<br />
Ama feminist hareket farklı iktidar ilişkilerinin birbirini<br />
nasıl beslediğini, bazen çatışarak da olsa birbirlerini nasıl güçlendirdiğini,<br />
çok iyi bir şekilde gösterdi. Militarizmin var olabilmesi<br />
için sadece örgütlü şiddet kullanan ve bu şiddeti kullanma tehdidini<br />
içeren kurumların değil, aynı zamanda bunu besleyen yasal<br />
kurumların, idari düzenlemelerin, kültürel formların da olması<br />
gerektiğini çok iyi gösterdik. Ders <strong>kitap</strong>larındaki milliyetçilik ve<br />
militarizm ya da militarizmin hane içine, özel alandaki formlarından<br />
bahsettik. Bu anlamda feministler olarak militarizmin ne<br />
olduğunu ve nasıl işlediğini çok iyi ifşa ettiğimizi düşünüyorum.<br />
Fakat bunu yaparken şöyle bir handikapımız olduğunu da düşünüyorum.<br />
Biz militarizmi daha ziyade asker/sivil ikiliği üzerinden<br />
kurguluyoruz. Militarizmin bir iktidar alanından diğer alanlara,<br />
yani ordudan bir yerlere yayılmayan, aslında iktidar ağları ile işleyen<br />
bir süreç olduğunu Foucault’cu bir yerden biliyoruz ama buna<br />
rağmen her zaman merkeze orduyu koyuyoruz. Merkeze orduyu<br />
koyuyor olmamızı, tabii ki militarizmin bu coğrafyadaki siyasal ve<br />
toplumsal rolünden bağımsız düşünemeyiz. Yani tarihsel ve coğrafi<br />
olarak baktığımızda militarizm zaten böyle işliyor ama bizim<br />
militarizm eleştirimiz de bu merkezden hareket ediyor.<br />
Askerliğin karşısına sivilliğin konularak muhalefet edilmesi<br />
ise şöyle bir sorun yaratıyor: Militarizmi daha yapısal ve sistematik<br />
olarak kavramamıza yardım edecek, ulus-devlet eleştirisini<br />
yapmamızı engelliyor. Rosa Luxemburg’a ya da İspanyol anarşistlerine<br />
bakacak olursak antimilitarizm tarihsel olarak aslında<br />
sistemli, politik bir devlet eleştirisidir. Asker-sivil karşıtlığı içerisinde<br />
bu ilişkiyi kaçırıyoruz. Oysa orduyu meşru kılan yapılanma,<br />
güç tehdidi içeren bir egemenlik sistemi olan devlettir. Yani<br />
militarizm bir devlet eleştirisinden ziyade bir ordu eleştirisine<br />
dönüştüğünde meselenin esas tartışma noktasını kaçırabiliyoruz.<br />
Örneğin bahsettiğim askeri vesayet meselesi ortaya çıktığı zaman<br />
“Ya sivilleşeceğiz, ya da bu sürece karşı çıkıyorsanız siz de Kemalist,<br />
militaristsiniz,” ayrışması savaş karşıtları ve antimilitarist hareketin<br />
içine dahi çok kolay sirayet etti ve bölünme yaşanmasına<br />
yol açtı.<br />
162 163