You also want an ePaper? Increase the reach of your titles
YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.
İstanbul Amargi - Feminizm Tartışmaları Antimilitarizm ve Feminizm<br />
süreçten de kast ettiği hükümetin bize sivilleşme olarak sunduğu<br />
aslında militarizmin belirli bir biçiminden, literatürde pretoryen<br />
militarizm olarak tanımlanan, yani ordunun sadece güvenlik<br />
alanına değil, bütün toplumsal, kültürel ve siyasal alana yayılan<br />
özerk gücünün ifadesi olarak vuku bulan militarizmden çıkış projesiydi<br />
ve bunu Mehmet Altan rahatlıkla antimilitarist bir proje<br />
olarak sunabiliyordu.<br />
Bu örnek “Bizim kavramlarımız muktedirler tarafından bize<br />
karşı nasıl kullanılabiliyor?”u göstermesi açısından da bence çok<br />
önemli. Bir tek Mehmet Altan değil, pek çok başka erkek tarafından<br />
da militarizm bu şekilde sunuldu. Bu bize şunu gösteriyor:<br />
Pek çok tartışmada da görüyoruz ki antimilitarizmi herkes farklı<br />
bir şekilde tanımlayabiliyor. Bu “Herkesin antimilitarizmi kendine!”<br />
demek değil ama pek çok farklı tanımı olduğunu görebilmek<br />
lazım. Zaten kavramların güzel tarafı da bu. Verili ve durağan<br />
değiller, içlerini pratikle, tarihsellikle, deneyimle biz dolduruyoruz;<br />
tarihseller, deneyim yüklüler ve dönüşüyorlar. Fakat çoğu<br />
zaman muktedirler kavramları çok rahat bir şekilde elimizden<br />
alıp kendi ideolojileri doğrultusunda kullanabiliyorlar. Kavramlar<br />
bizim eleştirel düşünce ve eyleme araçlarımız, bu yüzden içlerinin<br />
nasıl doldurulduğu çok önemli. Bu yalnızca antimilitarizm<br />
kavramı için değil, pek çok başka kavram için de söz konusu. Belki<br />
görmüşsünüzdür, Beyoğlu Belediyesi’nin “Vatandaş Başbakan”<br />
diye bir sloganı var, “Size bir telefon kadar yakınız ve doğrudan<br />
demokrasi budur,” diyorlar mesela, bu da çok önemli bir örnek.<br />
Bizim yüzyıllardır inşa ettiğimiz, içlerini pratikle doldurduğumuz<br />
kavramlar bir anda elimizden alınıyor ve bu örnekte olduğu gibi<br />
doğrudan demokrasi bize belediyeyi telefonla aramak olarak sunulabiliyor.<br />
Fakat biz elbette ki kavramları muktedirlere bu kadar<br />
çabuk bırakmamalıyız. O yüzden sürekli içini kendimiz nasıl dolduracağımız<br />
konusunda tartışmaya devam etmeliyiz ki Ucube’nin<br />
yapmaya çalıştığı da buydu.<br />
Ucube olarak derdimiz böyle bir süreçte “Antimilitarizmi<br />
tekrar nasıl konuşacağız?”ı düşünmekti. Buna vesile olan olay da<br />
2010 yılının Mayıs ayında bir erkek tarafından “Kadınlara Vicdani<br />
Ret Çağırısı” diye bir mail yollanarak kadınların vicdani retlerini<br />
açıklamaya davet edilmesiydi. Bu çağrı gerçekten “haydi kızlar<br />
okula” kampanyası gibi “haydi kızlar vicdani redde” şeklinde bir<br />
çağrıydı ve bu çağrıyı neden kadınlara yaptıklarının üç önemli<br />
sebebi olduğu söyleniyordu. Bunlar: 1) Kadınlar rahat rahat vicdani<br />
reddinizi açıklayabilirsiniz çünkü sizin bunu açıklamanız karşılığında<br />
hiçbir cezai yükümlülüğünüz yok. Avukatımız var, bu<br />
avukatımız da sizin vicdani ret metinlerinizi gözden geçirecektir,<br />
bu anlamda 318’den 8 yargılanma ihtimaliniz ortadan kalkacaktır.<br />
Yani “Bunu gönül rahatlığıyla yapabilirsiniz,” diyor. 2) Ordu, bir<br />
erkek vicdani reddini açıkladığında davalarla, cezaevi süreçleriyle<br />
karşı karşıya bırakıyor, bunun yanı sıra sahte çürük raporu verip,<br />
çok rahat erkekleri görünmez kılabiliyor ama kadınlar için bu söz<br />
konusu değil. Türk Silahlı Kuvvetleri’nin (TSK) şu anda size karşı<br />
bir stratejisi yok. “O yüzden bu boşluğu kullanmanız lazım,” diyor.<br />
Son olarak, şerh düşerek “Biraz seksist gelebilir ama kadınlar<br />
böyle bir açıklamayı yapınca bu açıklamalar daha barışçıl bir nitelik<br />
kazanıyor”(!) deniliyor. Bu da yetmezmiş gibi bir de sevgililer,<br />
karılar, anneler olarak kadınlar vicdani retlerini açıkladıkları zaman<br />
bu hem bir empati duygusu yaratacaktır hem de medyanın<br />
ilgisini çekecektir, o yüzden kırk elli tane kadın vicdani reddini<br />
açıklarsa iyi olur…<br />
Katılımcı (b): Bir de farklı farklı kadınlar diyordu…<br />
Begüm: Evet, farklılık vurgusu da çok önemli. “Bir tane Kürt, bir<br />
tane başörtülü, bir tane anarşist, bir tane de feminist olarak vicdani<br />
reddinizi açıklasanız ne güzel olur,” gibi bir çağrıydı bu. Ayrıca<br />
metinde “Şahsi sebeplerinizle vicdani reddinizi yapın,” diye<br />
de vurgulanıyordu. Bütün bu içeriğine rağmen bu çağrının pek<br />
çok feminist mail grubuna yönlendirildiğini gördük. Yani kadınlar<br />
bunu dolaşıma sokuyorlardı ve kimse bir söz söylemiyordu.<br />
“Amargi mail grubunda bu neden yaygınlaştırılıyor? Ya da neden<br />
kimse buna laf etmiyor?” diye sorduğumuzda aslında kadınların<br />
bunu okumadığını ve “Kadınlara vicdani ret çağrısı gelmiş,” diye<br />
birbirlerine yolladıklarını farkettik…<br />
Katılımcı (c): Çok uzun bir metindi ama… (Kahkahalar)<br />
İsmigül: Metni bu kadar uzun yazmış olmak da iyi bir taktik<br />
aslına bakarsan.<br />
Begüm: Bu süreç bana feminist hareketin antimilitarizm ile<br />
ilişkisine dair şunları gösterdi: 1) Antimilitarist söylemin ve pratiğin<br />
oluşmasında feminist hareketin katkısı yadırganamaz,<br />
hatta sol ve sosyalist hareketlerden daha önemli bir alan açtığını<br />
düşünüyorum ama bir yandan da demek ki bu o kadar dar<br />
bir alanda kalmış ki bir erkek çok büyük bir rahatlıkla, pervasız<br />
bir şekilde bu çağrıyı yapabiliyor. Özellikle ilk dönem vicdani<br />
retçi kadınların metinlerine baktığımızda “Ben anne ya da<br />
8 318. Madde, Türk Ceza Kanunu’nun Millî Savunmaya Karşı Suçlar başlıklı Altıncı<br />
Bölümü’nün altında düzenlenen, Halkı Askerlikten Soğutma maddesidir:<br />
Madde 318 - (1) Halkı, askerlik hizmetinden soğutacak etkinlikte teşvik veya tel-<br />
kinde bulunanlara veya propaganda yapanlara altı aydan iki yıla kadar hapis cezası<br />
verilir. (2) Fiil, basın ve yayın yolu ile işlenirse ceza yarısı oranında artırılır.<br />
160 161