13.03.2013 Views

amargi_feminizm_tartismalari_kitap_2012

amargi_feminizm_tartismalari_kitap_2012

amargi_feminizm_tartismalari_kitap_2012

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

İstanbul Amargi - Feminizm Tartışmaları Antimilitarizm ve Feminizm<br />

seleler üzerinden ele aldığım benzer tartışmaları bir araya getirmiş<br />

oldum. Konuşmamı da bu yazının çerçevesinde yapacağım.<br />

Öncelikle militarizm ve antimilitarizm konularını çalışmaya<br />

nasıl ve neden karar verdiğimi paylaşmak istiyorum. 80’lerin<br />

sonu, 90’ların başında, üniversitenin ilk yıllarında siyasileştim. O<br />

zamanlar askeri rejim sonrası demokratikleşmenin ilk adımları<br />

atılıyordu, kendimi bu tartışmaların içerisinde, erkeklerin de olduğu<br />

karma bir grupta buldum. Mor iğneyi 2 Ortaköy’de dağıttıkları<br />

zamanlar “Benim <strong>feminizm</strong>e ihtiyacım yok, o da ne?” diyerek<br />

kaçan bir öğrenciydim. Kadın sorununun diğer büyük sorunların<br />

içinde, onlarla birlikte çözüleceğini düşünüyordum. Üniversitenin<br />

üçüncü senesinde Boğaziçi Üniversitesi’nde, Uluslararası<br />

İlişkiler Kulübü’nde oluşmuş küçük bir kadın grubu olarak büyük<br />

mücadeleler sonucunda ilk defa bir 8 Mart haftası düzenledik. O<br />

haftanın başında “Feminizm mi, adını böyle koymaya ne gerek<br />

var?” diye başlayıp, haftanın sonunda “Hadi örgütleniyoruz,” diyerek<br />

Boğaziçi’nde kendi kadın grubumuzu kurduk.<br />

Boğaziçi Kadın Grubu deneyimi benim hayatımı çok değiştiren,<br />

dönüştüren bir deneyim oldu. O sırada adını bilmiyorduk<br />

ama feminist literatür içinde “bilinç yükseltme” ya da “farkındalık<br />

çalışmaları” denen küçük kadın grup deneyimlerini bu grupta<br />

yaşadık. Kendimizden, kendi cinselliğimizden başlayarak, bekareti<br />

ve hepimize dokunan bir sürü deneyimi konuşarak feminist<br />

olduk. Bu dönem Türkiye’de aynı zamanda da savaşın doruğa<br />

ulaştığı bir dönemdi. Bütün bunlar olurken Boğaziçi Üniversitesi<br />

Uluslararası İlişkiler Kulübü olarak Halkın Emek Partisi (HEP)<br />

başkanı Feridun Yazar’ı ve partiden insanları davet ettik. Bunu<br />

2 Mor İğne Kampanyası, 11-12.02.1989 tarihlerinde gerçekleşen Feminist Haftasonu’nun<br />

kararlarından biri olan Bedenimiz Bizimdir Cinsel Tacize Hayır<br />

Kampanyası’nın sokak ayağı olarak örgütlendi. 02.11.1998 tarihinde yaklaşık elli<br />

kadar feministin Kadıköy-Karaköy vapuruna binip mor iğne dağıtmasıyla başladı.<br />

Kampanya için hazırlanan, aşağıdaki cümlelerin yer aldığı metni Filiz Karakuş<br />

okudu:<br />

“Şimdi size harika bir ürün tanıtmak istiyorum. Elimde gördüğünüz bu mor iğne<br />

paslanmaz çelikten olup, nikel-krom alaşımlı olup, 7 cm uzunluğundadır. Üzerinde<br />

bulunan mor kurdele tüm giysilerinizle kullanabileceğiniz bir aksesuar görünümündedir.<br />

Bu şık aksesuarın aynı zamanda size sarkıntılık edenlere karşı ken-<br />

dinizi savunmanızda bir araç olduğunu şimdi size göstereceğiz. Hareket şu. Hiç<br />

acımadan batırın, korkmanıza gerek yok, tetanos yapmaz. Bu iğne, Mor İğne<br />

Kampanyası’nın bir ürünüdür. Kampanya grubumuz kadınlardan meydana gelmiş<br />

olup elle, sözle, gözle yapılan sarkıntılığa karşı etkin ve kalıcı önlemler geliştirmeyi<br />

amaçlamaktadır.”<br />

Mor İğne Kampanyası feminist hareket tarihinin en etkili ve radikal eylemleri<br />

arasında yer almaktadır. (http://www.bianet.org/biamag/kadin/110595-mor-igne-<br />

kampanyasi-19-yasinda) (E.N.)<br />

organize etmek çok zor oldu ve o zamanlar konuştuğumuz şeyler,<br />

seslerinin duyulmaması ve sıkışmışlıklarıydı; artan şiddet ve<br />

o şiddete karşı çıkardığımız sesin cılızlığı söz konusuydu. Dolayısıyla<br />

<strong>feminizm</strong> ve savaş karşıtlığı hayatımda çok paralel gitti.<br />

Feminist hareket içerisinde kendimi olduğumdan çok daha<br />

güçlü hissettim, biraz bu birlikte olduğum kadınlarla ilgiliydi,<br />

hep birlikte çok özel bir birliktelik yakaladık. 1992-93 yıllarında<br />

Mor Çatı’nın Harbiye’deki yerinde o zamanlar şu anda yaptığımız<br />

gibi <strong>feminizm</strong> tartışmaları olurdu. O toplantılara 19-20 yaşında<br />

genç bir kadın olarak tek başınıza gitmişseniz ürküp, kendinizi<br />

eksik ve dışarıda hissedip kaçabilirdiniz. Ama biz grup olarak <strong>feminizm</strong>e,<br />

milliyetçiliğe, şiddete dair pek çok konuyu zaten tartıştığımız<br />

için bu tartışmalarda daha rahat olabiliyorduk. Kürt<br />

sorunu, milliyetçilik ve milliyetçiliğin ırkçılıkla ilişkisi, ilk olarak<br />

o toplantılarda tartıştığım, feminist siyaset üretilmesine tanıklık<br />

ettiğim, katkıda bulunduğum konular oldu.<br />

1992-93 gibi ciddi bir çatışma dönemine girilmişti, faili meçhuller,<br />

kayıplar, artan işkence haberleri… Biz de bir grup kadın<br />

olarak bu çatışmalı sürecin ortasında “Biz bu ülkenin vatandaşı<br />

olmaktan utanıyoruz,” diye bir gazete ilanı vermiştik. Ondan sonra<br />

hepimiz tehdit telefonları aldık, evlerimizi bulup sorular sordular,<br />

tehdit ettiler.<br />

Böyle bir ortamda sosyoloji ve siyaset bilimi okuduktan sonra<br />

Amerika’ya antropoloji doktorası yapmaya gittim. Yapmak istediğim<br />

şeyin savaşı anlamaya çalışmak olduğunu biliyordum ve<br />

tabii <strong>feminizm</strong> savaşa bakışımı çok şekillendiriyordu. İlk olarak<br />

zorunlu askerliğe bakmak istedim. “Nasıl oluyor da benim kardeşim,<br />

arkadaşım da olabilecek birileri kendilerini Doğu’da savaşırken<br />

buluyorlar, bu savaşın özneleri haline dönüşüyorlar? Askerlik<br />

nasıl bu kadar sorgulanmadan yaşanan bir süreç olabiliyor?” sorularını<br />

sorarak başladım. Daha sonra doktora çalışmam sırasında<br />

bu soruları askere gitmiş, dönmüş gençlerle tartışmaya başladım.<br />

Çok şanslıydım, o sırada Nadire Mater’in Mehmedin Kitabı 3 yayımlandı<br />

(1999) ve bu <strong>kitap</strong> bana çok yardımcı oldu. Nadire’nin<br />

yargılanması tabii çok ürküttü ama güç de verdi. Bu arada, Nadire<br />

Mater bugün yargılanmış olsaydı herhalde iki senelik mahkeme<br />

süresince içeride yatardı ama 90’larda onun gibi yargılanan pek<br />

çok insan tutuksuz yargılanıyordu.<br />

Bu arada dünyanın çeşitli bölgelerinde özellikle askerlik,<br />

milliyetçilik ve orduyla ilgili araştırmalar yapan feminist araştır-<br />

3 Mater, Nadire, (<strong>2012</strong>), Mehmedin Kitabı Güneydoğu’da Savaşmış Askerler Anlatıyor,<br />

Metis Yayınları, İstanbul<br />

152 153

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!