You also want an ePaper? Increase the reach of your titles
YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.
İstanbul Amargi - Feminizm Tartışmaları Anarko-Feminizm’in Politik Potansiyelleri<br />
tanımlayan kadınların varlığını düşündüğümüzde, anarşizm zaten<br />
feministtir ise neden kendilerini bu şekilde tanımlama gereği<br />
duyuyorlar?<br />
Göksun: Dediğim gibi, anarşizm Proudhon’dan sonra kamusal/<br />
özel alan gibi birbirinden farklılaşmış alanların hepsini birden<br />
sorunsallaştırabildiği için <strong>feminizm</strong>in tartışma alanında olan sorunları<br />
görebildi. Böyle bir bakış açısı olduğu için de ayrı bir feminist<br />
budak açılmadan yolunu devam ettirebildi. Şunu itiraf<br />
etmem gerekiyor ki, kendilerini anarko-feminist, radikal feminist<br />
olarak adlandırmaya başlayanlar, kendilerini anarşistlerden değil<br />
diğer feminist akımlardan, sosyalist feministler, liberal feministler<br />
gibi gruplardan ayırabilmek için bu adlandırmaya ihtiyaç duymuşlardır.<br />
Dolayısıyla “Anarşistler içinde bir anarşistler var, bir de<br />
anarşistlerin arasında feministler var,” gibi değildi.<br />
Marksizm de, anarşizm de 19. yüzyıl zeitgeistından (o dönemden<br />
ve o dönemin toplumsallığına ait olaylardan) çok etkilenmiştir.<br />
Ortaklaştıkları çok nokta var. Anarşizmde, Emma<br />
Goldman da dâhil olmak üzere özgür aşk düşüncesi romantize<br />
edilmiştir. Örneğin “Love and Anarchy” 8 diye bir film vardır; filmdeki<br />
karakterlerin farklı partnerler düşüncesini de dışlamadan,<br />
birbirine âşık olarak nasıl kuvvetlendiklerini, nasıl özgürleştiklerini<br />
görürüz. Özgür aşk, kendinize güveninizi getiren, var olma<br />
kuvvetinizi arttıran özgürleştirici bir aşktır. Bu anlamda anarşizmi<br />
aşktan falan da bahsettiği için romantik bulanlar vardır. İnkâr<br />
etmeyeceğim, evet, öyledir ama bunu hayatı dönüştürmenin bir<br />
imkanı olarak gördüler. Aşk ilişkisinde insanlar tahakküm kurarak<br />
birbirinin canını okuyabileceği gibi bu ilişki bambaşka kurulduğu<br />
zaman birbirlerine kuvvet de verebilirler. 68’deki cinsel devrimin<br />
hayata geçmesinde, “Uzakta bir devrim olacak o zaman eşit<br />
olacağız ama o zamana kadar hiyerarşi devam edecek,” gibi bir<br />
anlayışın kabul edilmemesinde de anarşist düşüncenin izi vardır.<br />
Esen: Gülnur Savran “Feminizm 68’in Çocuğu mu?” 9 yazısında, <strong>feminizm</strong>in<br />
68’in çocuğu olmadığını, 68’in kendi içinden doğan bir<br />
eleştirisi olduğunu ve 68’de gerçekleştiği söylenen cinsel devrimin<br />
aslında erkeklerin cinsel devrimi olduğunu söylüyor. Böyle bakıldığında<br />
68 ruhunun taşıyıcısı olan anarşizm her zaman feministtir<br />
diyebilir miyiz? Okuma önerisi olarak gönderdiğin<br />
metinlerde bağımsız feminist gruplara ve kadınların örgütlenme<br />
biçimlerine tepki var ama sonuçta anarşist grupların içinde<br />
8 Lina Wertmüller,(Yön.), (1973), Love and Anarchy, Euro International Film<br />
(EIA - Yapım), İtalya<br />
9 Acar-Savran, Gülnur, (2009), “Feminizm 68’in Çocuğu mu?”, (içinde) Beden<br />
Emek Tarih: Diyalektik Bir Feminizm İçin, Kanat Yayınları, s: 348-353, İstanbul<br />
de ayrı kadın örgütlenmeleri var. Sunumunu dinlerken de, metinleri<br />
okurken de benzer bir şey düşündüm. Evet, tamam <strong>feminizm</strong>in<br />
benimsediği antiotoriter, yatay örgütlenme biçiminin<br />
beslendiği kaynağın anarşizm olduğunu kabul edebiliriz ama<br />
anarşizmin kendiliğinden aslında feminist olduğunu söylemek,<br />
bu tür bir ön kabulün olması, anarşist örgütlenme pratikleri<br />
içindeki cinsiyetçiliği görmemize, bunu açık etmemize engel<br />
olmuyor mu? Bu iddiaya göre, anarşist örgütlenme içindeki<br />
erkeklerin de <strong>feminizm</strong>in dert edindiği meseleleri dert ediniyor<br />
olması gerekir. Peki, pratikte gerçekten böyle mi? Teoriyi<br />
konuşurken pratiği de görmemiz gerek diye düşünüyorum.<br />
Göksun: Çok doğru… Bu anarşist erkekler diğer erkeklerden<br />
daha iyi demek değil. Birçok anarşist grup içinde ayrı feminist<br />
gruplar da var. Benim anlatımımı da “Anarşist erkekler harika,”<br />
gibi algılamayın. Anarşist pratik sert çocukların olduğu bir alan<br />
ve çok sorunlu şeyler var kabul ediyorum. Bu tür bir anlatı kurarkenki<br />
amacım anarşizmin içindeki bir anarko-feminist olarak<br />
“Kendinizi bilin, bu anarşizm denen düşünce başından beri <strong>feminizm</strong>le<br />
beraber gitti, Louise Michel’dir senin kökenin,” demektir.<br />
Bu anlatıyı böyle kurmak bunu göstermenin bir yolu çünkü böylece<br />
anarşizmi <strong>feminizm</strong>den ayırmayarak ve anarşizmin teorisinin<br />
böyle olduğunu göstererek aslında anarşist pratiğe karşı bir<br />
şey söylüyorum.<br />
Esen: Yani aslında anarşistlere konuşuyorsun…<br />
Göksun: Evet. “Anarşizm hiç de erkek bir düşünce değil, Louise<br />
Michel, Emma Goldman gibi anarko-feminsitler bu düşüncenin<br />
temelidir, <strong>feminizm</strong> bu düşüncede bir budak falan değil, anarşizm<br />
bizzat kadınların yarattığı bir düşüncedir, temelleri budur,”<br />
diye anarşist harekete konuşuyorum. Bu yüzden böyle bir dil kuruyorum,<br />
yoksa kavgasız bir pratik tabii ki de yok.<br />
Urras varken Anarres yaşanabilir mi?<br />
Güneş: Sosyalizmin üretim ilişkilerinin değişmesi için mülkiyetin<br />
el değiştirmesinden bahsederken, anarşizmin böyle teknokratik<br />
bir üretim ilişkisi algısının olmaması bence önemli. 20.<br />
yüzyılda birçok sosyalist gelenek Antonio Gramsci başta olmak<br />
üzere Taylorizm’i övüyor. Taylorizm ile üretimin artacağını bu sayede<br />
de toplumsal örgütlenmenin artacağını, dolayısıyla özgürleşmek<br />
için bir araç olduğunu söylüyorlar. “Biz o bant sisteminde<br />
çalışalım, bant sistemini devam ettirelim, üretim artsın ama bunu<br />
işçiler yönetsin,” gibi bir anlayış var. Hatta o dönemde Sovyet<br />
tarzı kolektif meclisler kuruluyor ve işçiler bunları yönetiyorlar.<br />
140 141