Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
İstanbul Amargi - Feminizm Tartışmaları Anarko-Feminizm’in Politik Potansiyelleri<br />
ğini söylüyor ve mesela evin babasının, karısını azarlamasında ve<br />
çocuğuna vurduğu tokatta çınlayan sesin devletin sesi olduğunu<br />
söylüyor. Bu gibi nedenlerle anarşizm içinde Anarko-<strong>feminizm</strong><br />
gibi ayrı bir kanal açılmıyor, anarşizm bizzat ataerkillik eleştirisi<br />
ile yola devam ediyor.<br />
Anarşizmi ya da Anarko-<strong>feminizm</strong>’i, “Onlar yapamadı, biz<br />
yaptık,” gibi sosyalizmle bir karşıtlık içinde anlatmak istemiyorum<br />
ama şöyle bir şey var: Anarşizm ortaya çıktığından itibaren<br />
üretim ve yeniden üretim alanını aynı anda sorunsallaştırmıştır.<br />
Bir yüzyıl sonra sosyalist feministlerin sorunsallaştırdığı yeniden<br />
üretim, aile, özel hayat gibi alanlar her zaman anarşizm içinde<br />
sorunsallaştırılmıştır. Dolayısıyla anarşizm en başından beri<br />
-Proudhon’u saymayalım- <strong>feminizm</strong>in sorguladığı, sorunsallaştırdığı<br />
alanları kendi sorunsalı haline getiren bir düşünce olmuştur.<br />
Louis Michel’in anılarından ufak bir şey okumak istiyorum:<br />
“Değişmesi gereken ilk şey cinsler arasındaki ilişkidir. İnsanlık iki<br />
parçadan oluşuyor: erkekler ve kadınlar. El ele yürümemiz gerekir,<br />
aksi takdirde ortada bir düşmanlık var ve daha güçlü olan parça<br />
daha zayıf olanı kontrol ettiği ve öyle yaptığını düşündüğü müddetçe<br />
bu düşmanlık sürecektir.”<br />
Anarşizm tahakkümün olduğu her alanı, özel alanı da, kamusal<br />
alanı da devleti tamamıyla yıkmak gibi bir devrimci ufuk<br />
çerçevesinde sorunsallaştırır. Bunun için en sık kullandığı yöntemlerden<br />
biri ise “doğal” farzedilen tahakküm ilişkilerini ifşa<br />
etmektir. “Kadını biliyorsunuz işte biyolojinizden dolayı eziliyorsunuz,”<br />
ya da daha burjuva bir örnekte olduğu gibi “Biz çalıştık,<br />
kazandık ama yoksullar tembel; çalışıp, kazanmadılar,” gibi doğallaştırmaların<br />
hepsinin altındaki tahakküm ilişkilerini ifşa ederek<br />
hem anarşist “propaganda” yapmanın hem de anarşist düşünce<br />
biçimi oluşturmanın yolunu açar. Anarşist düşünce biçimi diye<br />
bir şey düşündüğüm zaman gözümün önüne şöyle bir şey geliyor:<br />
Her şeyin birbirine bağlı olduğu bir network; dışarıda bırakılacak,<br />
dokunulmayacak hiçbir konu olamaz.<br />
Anarşist düşünce hiçbir zaman sadece teorik birikim ile<br />
oluşmamıştır, her zaman anarşitlerin yaşam pratikleri ve edebiyatla<br />
iç içe olmuştur. Mesela Emma Goldman’a bakarsanız devrim<br />
hakkında, kadın hakkında yazdığı bir sürü eseri vardır, ama<br />
baş eseri anılarını, duygulanımlarını anlattığı, otobiyografisi olan<br />
Hayatımı Yaşarken’dir 1 . Ya da Ursula K. Le Guin’e baktığımız-<br />
1 Goldman, Emma, (<strong>2012</strong>), Hayatımı Yaşarken, Cilt 1, Metis Yayınları, (çev. Beril<br />
Eyüboğlu), İstanbul<br />
- (<strong>2012</strong>), Hayatımı Yaşarken, Cilt 2, Metis Yayınları, (çev. Emine Özkaya), İstanbul<br />
da hiçbir zaman “teori” yazmamıştır, roman yazarıdır ve sadece<br />
Mülksüzler 2 değil bütün eserleri anarşistler arasında çok fazla<br />
okunur. P.M’nin, Bolo’bolo 3 isimli kitabı da anarşistler arasında<br />
popüler olan bir diğer edebi eserdir. Teori edebiyat zıtılığını redderek,<br />
edebi yaratımın anarşist düşüncenin corpusundan yani bedeninden<br />
ayrı olmadığı ve bunu ayırmamak gerektiği savunulur.<br />
Bütün bu edebi eserler anarşist düşünceyi ve duygulanımı (affect)<br />
beslemektedirler.<br />
Anarşizm doğal sayılan ikilikleri bombalar<br />
Bildiğiniz gibi batı medeniyetini kuran doğa/kültür, düşünce/<br />
duygu, kadın/erkek gibi birtakım ikilikler var. Anarşizm doğal sayılan<br />
bu ikiliklere saldırarak, bizzat bu temellere bomba koyarak<br />
(şimdi bunu da açıklayacağım) yeni bir ontoloji kurma peşine düşüyor.<br />
Ama bunu hiçbir zaman sadece teorik bir şekilde ifade etmediklerini<br />
de söylemeliyim. Anarşizm, bütün doğallaştırmaları<br />
ve her türlü tahakküm ilişkisini sorunsallaştırdığı gibi ekolojik<br />
hareket, feminist hareket ya da antimilitarist hareket gibi kollara<br />
ayrılan bir düşünce de değil, bizzat feminist, ekolojist ve antimilitarist<br />
yaklaşımla yol alan bir düşüncedir. Örneğin Türkiye’de vicdani<br />
reddini açıklayan kadın arkadaşların hepsi anarşisttir, benzer<br />
şekilde, özgürleştirici ekoloji düşüncelerinin çoğunda anarşistler<br />
vardır. Bu şekilde, tahakküm ilişkilerinin temellerine bomba koya<br />
koya ilerleyen, kavramları sarsan, parçalayan, kabul etmeyen bir<br />
düşünce olduğu için kendine yeni alanlar açabilir anarşizm.<br />
Şimdi bomba meselesine gelecek olursam, bildiğiniz gibi<br />
anarşist deyince ilk akla gelen siyah pelerinli, kötü bakışlı, bomba<br />
taşıyan biridir. Ursula K. Le Guin ise şöyle bir şey söyler: “Ben anarşistim<br />
ama bomba koyanlardan değilim, ben Emma Goldman’ın,<br />
Kropotkin’in anarşizminden söz ediyorum,” yani bombalar falan<br />
yok, daha düşünsel ve duygulanımsal bir şeyden bahsediyorum<br />
diyor.<br />
Avrupa’da enternasyonalistlerle anarşistler arasında kavgalar<br />
olur ve anarşizm Avrupa’da çok fazla tutunamaz. Kendisini çok<br />
sevdiğim Rosa Luxemburg bile “Yapacağız ama asla anarşist kendiliğindenciliğe<br />
teslim olmayacağız,” der. Bu yüzden anarşizm<br />
Amerika ve Avrupa’dan ziyade Rusya, Filipinler, Japonya, Çin<br />
gibi ülkelerde tutulan bir hareket olmuştur. Benedict Anderson,<br />
2 Le Guin, Ursula K.,(2011), Mülksüzler,Metis Yayınları, (çev. Levent Mollamustafaoğlu),<br />
İstanbul<br />
3 P.M., (2002), Bolo’bolo, Kaos Yayınları, (çev. Kolektif ), İstanbul<br />
124 125