13.03.2013 Views

amargi_feminizm_tartismalari_kitap_2012

amargi_feminizm_tartismalari_kitap_2012

amargi_feminizm_tartismalari_kitap_2012

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

İstanbul Amargi - Feminizm Tartışmaları Dindar Kadınlar ve Feminizm<br />

Dini inanç ve <strong>feminizm</strong> ilişkisi<br />

Daha önce de söylediğim gibi dinin, <strong>feminizm</strong>in mücadele alanlarından<br />

biri olduğunu kabul etmek lazım. Müslüman olmayan<br />

feminist kadınlar dini hem inanç, hem norm, hem de pratik olarak<br />

kadının ezilmesinin kaynaklarından biri gibi görürler ve bu<br />

ezilmeyle savaşırlar. “Kadını ezen aslında yorum ve pratiklerdir,<br />

yeni bir yorum getirilmesi gerekiyor,” gibi bir yaklaşımları yoktur.<br />

Bununla ilgili, Birbirimize Sahip Çıkıyoruz grubunun ilk dönemlerinde<br />

geçmiş olan “Bedenim benimdir,” konusu üzerine dönen<br />

yazışmalar örnek gösterilebilir ki bence çok önemli ve ilginç bir<br />

tartışmaydı. Bir grup “Bedenim benimdir,” derken diğer bir grup<br />

kadın çıkıp “Her şeyim Allah’ın olduğu gibi bedenim de Allah’ındır,<br />

dolayısıyla ben bu slogan üzerinden tacize, tecavüze karşıyım<br />

diye çıkamam,” dedi. Bu slogan sadece dini referansla değil bedenle<br />

benlik arasındaki ilişkiyi düşününce de problemli olabilir.<br />

Diğer taraftan “Bedenim Allah’ındır,” demek de bana çok ilginç<br />

geliyor çünkü günlük hayatta her şeye “benim” diyoruz: Evim benim,<br />

arabam benim, çocuğum benim, ailem benim; ama bedenim<br />

benim değil. Bunu söyleyemiyoruz.<br />

Dini inanç gerçekten <strong>feminizm</strong>in mücadele alanlarından<br />

biri, dolayısıyla dindar kadınlar bunu da kabul etmek durumunda<br />

kalacaklarmış gibi… Hâlbuki bana göre <strong>feminizm</strong>in bir tane<br />

projesi yok dolayısıyla dini içeren feminist bir hayat tahayyülü de<br />

olabilir. Aynı şekilde daha radikal bir düşünce ama bence dinin de<br />

tek bir yaşam projesi yok. Din ve <strong>feminizm</strong>in yan yana gelmesinden<br />

doğan çelişkilerden o kadar korkmuyorum ben, çünkü tartışma<br />

yolunu buralardan bulacağız.<br />

Tabii bütün bunlara rağmen dindar kadınlar ve feministler<br />

arasında yakınlaşmalar, uzaklaşmalar ve iç içe geçmeler var.<br />

Dediğim gibi kendimi Müslüman feminist olarak nitelendirmediğim<br />

için, tartışma başlığını da bu yüzden “Dindar Kadınlar ve<br />

Feminizm, Yakınlıklar ve Uzaklıklar” diye koyduk. Ama buradaki<br />

uzaklık ve mesafe kavramlarını kendim için kullanmıyorum. Ben<br />

feministim, dolayısıyla <strong>feminizm</strong>le bir uzaklığım olamaz, mesafe<br />

alma durumlarını kendini feminist olarak tanımlamayan dindar<br />

kadınların <strong>feminizm</strong> ile kurdukları ilişkiyi nitelendirmek için<br />

kullandım ve bu alanlar çok önemli. Mesela Amargi de benim<br />

için bu açıdan önemli çünkü Amargi Dergi’nin ilk sayısı başörtüsü<br />

üzerineydi. Bu benim için unutulacak bir şey değil. Yüzde yüz<br />

başörtüsünü sahiplenme gibi değildi, o sayıda her görüş vardı ama<br />

konuşma alanını açması açısından benim için önemliydi.<br />

Diğer taraftan da beş yıldır, şu anda belki biraz yavaşlasa da,<br />

bazen başarısız olduğumuzu düşündüğümüz noktalara gelsek de<br />

devam eden yakınlaşmalar ve zaman zaman uzaklaşmalar şeklinde<br />

süren ilişkilenmeler var. Pratikte neler yaşadığımızı konuşmanın<br />

ikinci kısmı olarak düşündüm. “Son beş yılda neler oldu?”<br />

kısmını beraber, bir hatırlama çabası olarak yaşamak istiyorum<br />

aslında. O yüzden bundan sonra sunumdan ziyade diyalog şeklinde<br />

gidersek daha memnun olacağım. 2008’de Birbirimize Sahip<br />

Çıkıyoruz (BSÇ) ve Feministler Uyumuyor oluşumları başladı. O<br />

dönem, başörtüsünü üniversitelerde serbest bırakan Anayasa değişikliği<br />

girişimiyle başlayan tartışmalar aslında fitili ateşledi. 3<br />

Pratik alanda tezahürler...<br />

Feministler Uyumuyor metninin hikâyesinden başlayacak olursam,<br />

bu metni çok sevgili arkadaşım Dicle’yle (Koğacıoğlu) (bizi<br />

bırakıp gitmeseydi burada olurdu) hazırlamıştık. Ben o zaman<br />

Dubai’de yaşıyordum, Dicle de oraya bir kongreye gelmişti. Orada<br />

karşılaştık ve iki gün neredeyse hiç susmadan bunları konuştuk.<br />

Tam o sırada BSÇ metni çıkmıştı. BSÇ metni çok önemli bir metindir<br />

ve aslında bir imza kampanyasıydı, ben metni yazan ekibin<br />

içinde yoktum ama hazırlanırken tartışıldığını biliyorum.<br />

Mesela şu cümlesi çok önemli: “Bedenimizin modernite, cumhuriyet,<br />

laiklik, din, gelenek, görenek, ahlak, namus ve de özgürlük<br />

adına denetlenmesini istemiyoruz.” BSÇ metninin bu noktaları<br />

3 2008’de Anayasa Mahkemesi’nin başörtüsüne serbestlik getirmesi planlanan<br />

Anayasa değişikliği talebini reddettiği sürecin kronolojisi aşağıdaki gibidir:<br />

• 6 ve 9 Şubat 2008 tarihlerinde üniversitelerde başörtüsüne serbestlik getirmesi<br />

planlanan Anayasa değişikliği TBMM’de 518 milletvekilinin katıldığı<br />

oylamada 411 olumlu, 103 olumsuz oyla kabul edildi.<br />

• 27.02.2008 tarihinde kamuda başörtüsü serbestliği sağlayan anayasa değişikliği<br />

hakkında, CHP ve DSP ile birlikte 112 millet vekili, imza içeren şikâyet<br />

dilekçesiyle Anayasa Mahkemesi’nde dava açılma talebiyle resmi başvuru<br />

yaptı.<br />

• 06.03.2008 tarihinde Anayasa Mahkemesi; CHP ve DSP’nin, üniversitelerde<br />

başörtüsüne serbestlik getiren 5735 sayılı Türkiye Cumhuriyeti<br />

Anayasası’nın Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un<br />

birinci ve ikinci maddelerinin iptali veya yok hükmünde olduklarına karar<br />

verilmesi ve dava sonuçlanıncaya kadar yürürlüklerinin durdurulması istemiyle<br />

açtığı davada herhangi bir eksiklik tespit etmedi ve davayı kabul etti.<br />

• 05.06.2008’de, Anayasa Mahkemesi 09.02.2008 günlü 5735 sayılı anayasa<br />

değişikliğini iptal ve yürürlüğünün durdurulması kararını açıkladı. Anayasa<br />

Mahkemesi, açıklamasında, kararını Anayasa’nın 2, 4. ve 148. maddelerini<br />

gözeterek verdiğini belirtti ve Anayasa’nın değiştirilemez maddelerine<br />

ve Anayasa Mahkemesi’nin görev ve yetkilerine atıfta bulundu.<br />

(http://tr.wikipedia.org/wiki/T%C3%BCrkiye›de_t%C3%BCrban_sorunu)<br />

Türkiye’de başörtüsü yasağının ayrıntılı bir kronolojisi için bkz: Benli, Fatma,<br />

(2011), 1964-2011 Türkiye’de ve Dünyada Başörtüsü Yasağı Kronolojisi,<br />

Mazlumder, İstanbul<br />

92 93

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!