You also want an ePaper? Increase the reach of your titles
YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.
İstanbul Amargi - Feminizm Tartışmaları Kürt Kadın Hareketi ve Feminizm<br />
Güneş: Kabul etmiyoruz, illa ki öyle bir şey yok.<br />
Figen: Doğa yaşamın bir bütünleyicisi, ikisini bir bütünlük içerisinde<br />
ele alıyoruz. Toplumsallaşmayı kabul ediyor muyuz? Bugün<br />
yaşadığımız toplumsallaşma bir gerçeklik değil mi? Yaşamın bir<br />
gerçekliğidir, bunun bir doğal süreci vardır ya da bunun bir müdahale<br />
süreci vardır. Dolayısıyla bu kavramların yine tartışılması gerekiyor.<br />
Benim bildiğim kadarıyla tek bir <strong>feminizm</strong> yok, öyle değil<br />
mi? Eleştirilerimiz de tek bir <strong>feminizm</strong>e karşı değil zaten. Ama<br />
feminist akımların bugüne kadar neden hayal ettiklerini gerçekleştirmekte<br />
başarılı olamadıklarına dair yaptığımız tespitlerin de<br />
temelinde bu yatıyor işte.<br />
Feminizm ne istediğini biliyor ama bunun toplumsal boyutu<br />
ve mekanizması konusunda çok dağınık ya da eksik kalıyor. Biz<br />
<strong>feminizm</strong>e eleştirel baktığımızda onu hiçleştirmiş olmuyoruz.<br />
Ama <strong>feminizm</strong>in bir sistemleşme problemi olduğunu düşünüyoruz.<br />
Yaşamın her alanına, siyasete, ekonomiye, sanata, kültüre<br />
kadın bakış açısıyla müdahil olmak, hatta bunun öncülüğünü<br />
yapmak istiyoruz. Bugün Kürt hareketinde özerklik tartışmasında<br />
bunun kadın öncülüğünde gitmesi gerektiğini savunuyoruz çünkü<br />
kadın bakış açısının olmadığı yerde iktidar konuşuyor diyoruz.<br />
Belki bizim iktidara bakış açımız da tartışılabilir ama aslında bu<br />
bizim için çok tartışmasız bir şeydir: İktidar güçtür, tekeldir, egemenliktir.<br />
“Doğal toplum var mıdır, neolitik dönem var mıydı/yok<br />
muydu?” gibi tartışmaların bilimsel düzlemde tartışılması gerektiğine<br />
de inanıyorum. Bu kadar çok kazı araştırma yapıldı, bu<br />
kadar çok tez hazırlandı ama yapılan her arkeolojik kazı yeni bir<br />
şeyler getirecektir. Ama kadınlar cephesinden “Anaerkil dönem<br />
var mıydı, yok muydu?” tartışmalarını çok anlayamıyorum çünkü<br />
doğal toplum sürecine ilişkin elde çok fazla bilgi var. Örneğin bize<br />
yarım saat uzaklıkta Çayönü var, Ergani’de. Mağaralar var, kazılar<br />
yapılmış, taşları oyulmuş, çanak çömlek yapılmış, kadın figürleri<br />
var, elimize bir sürü belge geçiyor bu kazılardan. Anaerkil kavramını<br />
çok da sevmiyoruz, fazla da kullanmayız, bu metinde de bir<br />
kere geçiyor, biz ona anaerkil demekten ziyade “Doğal işbölümünün<br />
yaşandığı toplum,” diyoruz. Bizim dediğimiz şu: Kadının o<br />
süreçte düzenleyici olduğuna, bunu da adaletli bir şekilde yerine<br />
getirdiğine inanıyoruz çünkü o dönem savaş yok, talan yok, tecavüz<br />
yok, kavga yok, kâr yok.<br />
Güneş: Bu da acaba tarihe ütopik bir bakış mı? Çünkü bunların<br />
hiçbirini tam bilmiyoruz…<br />
Figen: Araştırmalar bize bunu söylüyor ama böyle de umut ede-<br />
biliyorsunuz, böyle de olabileceğini düşünebiliyorsunuz aslında<br />
çünkü o dönem henüz artık mal yok. Düşündüğüm zaman mesela<br />
eğer topladığımız yiyecekler her birimize yetiyorsa, ben Hazal’la<br />
ne için kavga edeyim? Ya da ordu yoksa, dincilik yoksa, bilimcilik<br />
yoksa ben Hazal’la neden kavga edeyim?<br />
Eda: Ama siz şu anın gözüyle bakıyorsunuz.<br />
Figen: Hayır, o günün gözüyle bakıyorum aslında. Öyle hayal ediyorum<br />
ama sonuç itibariyle fazla ürünün ve kârın beraberinde getirdiği<br />
bir durum var. Cinselliğin de insanlık tarihinde çok ciddi<br />
bir problem olduğunu düşünüyoruz. Kadın bedeninin, kadına yönelik<br />
bakış açısının da problemlerden biri olduğunu düşünüyoruz.<br />
Biz kadının elinden çalınan bir doğası olduğuna inanıyoruz.<br />
Diyorlar ya Tanrı Enki, Tanrıça İnanna’dan 104 Me’sini 3 , icadını<br />
çalmış, kurumları, kuralları, etik anlayışlarını çalmıştır oradan.<br />
Kadınlar olarak çalınan bir sürü değerimiz var. Bunun anlamı biz<br />
erkeklerden çok daha üstünüz demek değil ama bizim doğayla,<br />
toprakla olan bağımız belki de doğal işbölümü gereği üstlendiğimiz<br />
o işlerden kaynaklı olarak daha güçlü ve bu bağdan dolayı<br />
gerçekten bizim duygusal zekâmız daha baskındır. Ben duygusallığın<br />
olumsuz olarak ele alınmasına da karşıyım; duygusal zekâyı<br />
sistemin tanımladığı gibi saflık, ağlamak falan olarak ele almıyoruz.<br />
Ama analitik zekâ erkekte gelişmiştir diyoruz çünkü analitik<br />
zekâda düz bir doğru vardır. Detayını görmez, hedefe gider.<br />
Bugün erkeğin elindeki siyaset de öyle değil midir? Kürt Kadın<br />
Hareketi olarak yaşamın her alanına dair söyleyecek sözümüz var<br />
bizim. Sadece kadın sorununa ilişkin değil, siyasetteki ya da eğitimdeki<br />
ya da kültürdeki ya da basındaki… Mesela bugün JINHA<br />
diye bir kadın haber ajansı kuruldu, kurulmak zorundaydı çünkü<br />
bugünkü basın anlayışı, bugünkü medya anlayışı tamamen erildir.<br />
Jineoloji kavramını iktidar olma, bir hegemonyanın kendi tekeline<br />
alma çabası ya da homojenleştirme olarak ele aldığımızda<br />
o zaman sorunun çözümünü de aslında biraz muğlâklaştırıyoruz<br />
gibi geliyor. Jineolojinin amacı bilimi tekeline almak değil, var<br />
3 Sümer mitolojisinde önceleri Ninhursak, sonraları Inanna ve ardından etkilediği<br />
Akad mitolojisinde ise İştar adıyla bilinen tanrıçadır. MÖ 2500’lü yıllara ait olduğu<br />
tahmin edilen bu mitolojik hikâyede, Me diye tarif edilen, sanat, zanaat ve diğer<br />
yetenekleri de kapsayan bir kutsal hediyedir. Tanrı Enki, bunları Tanrıça Inan-<br />
na’dan çalarak kontrol altında tutmak istemektedir. Kadının toplum kurucu<br />
değerlerini çalmak isteyen (zaman zaman da çalmış olan) Tanrı figürü erkek iktidarı<br />
temsil etmektedir, diye yorumlanır. Ayrıntılı bilgi için: http://www.ozgurgun<br />
dem.com/index.php?haberID=10195&haberBaslik=Kurnaz%20Tanrı%2Enki%2<br />
0ve%20yaralı%20Tanrıça%20İnanna&action=haber_detay&module=nuce<br />
70 71