13.03.2013 Views

amargi_feminizm_tartismalari_kitap_2012

amargi_feminizm_tartismalari_kitap_2012

amargi_feminizm_tartismalari_kitap_2012

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

İstanbul Amargi - Feminizm Tartışmaları Feminist Ütopyalar ve Politika<br />

dışarısını hep onların temsilleri üzerinden, hep kendi terimlerimizle<br />

anlatıyoruz, hep anlamaya çalışıyoruz, anlamadan yanında<br />

durmak diye bir şey var mı, bu da Sara Ahmed’in lafı, bence anlamadan<br />

yanında durmak, onun kabili kıyas olmayan farklılığını<br />

tanımak ve ona şapka çıkarmak anlamına gelir. Ütopyalarımızda<br />

dışarının ilişkisinin de ancak böyle uçuk kaçık bir şekilde kurulabileceğini<br />

düşünüyorum.<br />

Katılımcı (a): Ben de dışarısı var, diye düşünüyorum, total olarak<br />

var olanın dışında bir şey olarak değil ama dışarısı varsa, içerisi de<br />

vardır. Dışarısı varsa bu ikisinin arasında bir de sınır olması gerekiyor.<br />

Bu sınırın bulanıklaştığı durumlarda biz dışarıdan gelenle<br />

karşılaşmış oluyoruz diye düşünüyorum. Adlandırmak bir anlamda<br />

da sınır koymaktır. Adlandırdığımız zaman bir sınır koyarız ve<br />

ket vurmuş oluruz, barajın taşmasını bir şekilde önlemiş oluruz<br />

ama onu adlandıramadığımız noktada, garipsediğimiz noktada<br />

onu çözümlemeye çalışırken içselleştirmemiz söz konusu. İçselleştirmek<br />

derken az önce bahsettiğiniz toplum içine katmak<br />

anlamında da söylüyorum. Anlam dünyamızın sınırlarını kestiremediğimiz<br />

için, dışla biz sürekli bir ilişki içindeyiz, bunun da<br />

başka bir gezegenden gelen bir uzaylı olması gerekmiyor. Benim<br />

anladığım şeylerin listesi şudur diye bir liste yapmaya kalksam<br />

böyle bir şeyi ömrümün sonuna kadar bitiremem çünkü zaten en<br />

küçük açıklamaya başladığım zaman bile onun çevresinde oluşmaya<br />

başlayacak olan milyonlarca anlam bulutunu alıp, kâğıda<br />

tam olarak yazamam. Hepsi kısmidir. O yüzden dış hep var, çünkü<br />

dışı varsayarak bir şeyler yapıyoruz.<br />

Aksu: Benim problemim ikinizin işaret ettiği şeyin devamı gibi<br />

bir şey. Politika dışarıda kalmış olanın içeriye girmesini ya da bir<br />

şekilde onu anlamadan yanında durmayı, ilişki kurmayı imkansız<br />

hale getiriyor çünkü kendisini isimlendirerek gelebiliyor buraya.<br />

Tam söylediğin gibi, isimlendirmediği zaman o benle ne yapacak<br />

ya da ben onunla ne yapacağım? Bizim nasıl bir bağlantımız<br />

olacak, nasıl beraber politika yapacağız sorusunun cevabı ancak<br />

temsil şeklinde veriliyor.<br />

Evet, bu dünyanın içinde dışarısı var, ama o dışarısından<br />

bahsetmeye başladığım anda içeriye girmesi gerekiyor, çünkü dilde<br />

temsil edilmeye başlıyor, politik temsille devam ediyor. İşaret<br />

etmek istediğim sıkıntılı nokta öyle bir şeydi. Bilmiyorum anlatabildim<br />

mi?<br />

Katılımcı (b): Dışarısı derken neyi kast ediyorsunuz?<br />

Aksu: Yani bu hikâyenin dışarısı. Dünyada kadınlar ve erkekler<br />

vardır, bir de LGBT bireyler vardır, cinsiyet ilişkileri şöyle kurulmuştur...<br />

Bir hikâye anlatıyorum, bir anlam dünyası kuruyorum<br />

ve bunun siyasetini yapıyorum. Bunun dışı var mı? Varsa bundan<br />

nasıl bahsedebilirim?<br />

İmge: Siyaseti sürekli bir mücadele alanı olarak düşünüyorsunuz<br />

ama mücadeleyle eş anlamlı olarak düşünmemek belki sizin sorunuza<br />

biraz cevap olabilir gibi geliyor. Dışarıdakiler içeri girdi<br />

gibi değil, çünkü onlar her zaman dışarıda olacaklar ve dışarıdakilerin<br />

içeri girme talebinin kendisini siyaset olarak kurmak, yani<br />

siyaseti bu şekilde tanımlamak olabilir. Sürekli müdahil olma talebinin<br />

kendisi siyaset olduğu zaman… Bu sürekli devrim gibi bir<br />

fikir oluyor.<br />

Temsil meselesindeki isimlendirmeyle ilgili derdinizi anlıyorum<br />

çünkü isimlendirilmenin kendisini bir iktidar kurma aracı<br />

gibi okuyorsunuz anladığım kadarıyla; ama “Eğer dahil olan<br />

kendisi nasıl dahil olmak istediğini belirleyerek müdahil olursa<br />

orada neden buna illâ iktidar diyoruz ya da o da bir iktidarsa<br />

başka türlü bir iktidar olabilir mi?” sorusunu neden sormuyoruz?<br />

İktidarı daha kurucu ve yapıcı bir şekilde düşünemez miyiz? Çağrılmak<br />

zaten bana biraz ters geliyor. Siz bir isimle çağrılma gibi<br />

dillendirdiniz ama bana siyaset tam da oradan çağrılmaktan ziyade<br />

müdahil olma ve içeri girme talebi gibi geliyor. O anlamda da<br />

ismi kendine vermenin eylemi de aslında kurucu ve yapıcı bir şey.<br />

Konsensüse karşı da daha anti-konsensüs, antimiliter, daha yenilikçi<br />

ve değiştirici, dönüştürücü bir şey… Bu dışarıdakiler içeriye<br />

dahil olmaya çalışırken içeriyi de değiştirip, dönüştürüyor. Bunu<br />

Kürtler üzerinden de düşünebiliriz. Kürtler kendilerini Türkiye’de<br />

eşit vatandaş gibi hissettiklerinde Türkiye başka bir Türkiye olacak<br />

gibi de geliyor mesela.<br />

Aksu: Bu söylediğiniz şeyin ütopik içeriği var mı?<br />

İmge: Kesinlikle. Çünkü mücadele fikrinin kendisi bir ütopyaya<br />

inanmak zorunda… Ama bu ütopya Yasemin’in de eleştirisini<br />

getirdiği gibi nahif olarak algılanmak zorunda değil. O birazcık<br />

Türkiye’de hem bir savaşın ortasında yaşayıp, hem de bu kadar<br />

mücadele fikrinden yoksun olduğumuz bir düşünsel alanda yaşamamızdan<br />

kaynaklanıyor bence.<br />

Özgül: Ben somut bir yerden devam edeceğim. Birbirimizi anlamadan<br />

yan yana olmak için imkanlarımız var mı, platformlarımız<br />

var mı, bundan çok şüpheliyim. Bir grup arkadaşımızla “amına<br />

koyayım” küfrünü kullanmak istemiyoruz, kullanmamakla yetinmeyip,<br />

“çükünü kopardığım dünya” gibi bir şeyi yerleştirmek<br />

istiyoruz. Bütün bu kürtaj, dili değiştirmek, çükünü koparmak<br />

tartışmalarının ortasında Nevin Yıldırım Isparta’nın bir köyünde<br />

çükünü koparmakla kalmayıp, “Namusumu kendim temizleyece-<br />

520 521

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!