Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
İstanbul Amargi - Feminizm Tartışmaları Feminist Ütopyalar ve Politika<br />
şöyle bir tarafı var: hiçbir sıfatın yok senin aslında. Kurada çıkmış<br />
olmak bir sıfat değil. Yani söz konusu olan hamurunun altın<br />
olması, gümüş olması, bilgili olman, kadın olman, erkek olman<br />
değil, sıfatsız olman. Toplumsalın politikayı belirlemediği bir an<br />
tahayyül etmek açısından bunun üzerine düşünmek gerekiyor sanırım.<br />
***<br />
İçerme açısından bakarsak da şöyle bir mesele var: Henüz içerilmemiş<br />
olanlar var; kadınlar, LGBT’ler, göçmenler, yoksullar gibi…<br />
Ve biz bu problemi içerilme problemi olarak kuracaksak eğer,<br />
kalkınmacı yaklaşımlar da ‘siyaseti daha iyi kullanarak, daha iyi<br />
yöntemler işleterek bunları da içerebiliriz’i ima ediyor bize. Fakat<br />
‘henüz içeriye giremediler ama girecekler, girebilirler, daha iyi<br />
yapabilirsek onları da sokacağız’ın açıklayamadığı şeyler var: Bu<br />
dünyadaki savaşlar, öfke ve nefret ve hiç azalmayan dışarıdakiler.<br />
Demokratikleşme dediğimiz bütün bu modern sürece baktığımız<br />
zaman bir iyileşme görüyor muyuz? Bazıları için evet<br />
ama dünyanın bütünü açısından baktığımız zaman tam tersine<br />
çok büyük bir öfke, çok büyük bir nefret var. Birlikte yaşamamızı<br />
zorlaştıracak çok ciddi nefret öbekleri var ve bu o kadar da hafife<br />
alınabilecek bir problem gibi görünmüyor. Sadece dışarıda kalanların<br />
öfkesinden bahsedemeyiz, merkezdekilerin de öfkesi var.<br />
Dolayısıyla da ütopya bir içerilme, birlikte daha güzel ve daha<br />
mutlu, çatışmasız bir şekilde yaşama umuduysa eğer ben bundan<br />
hoşlanmıyorum. Bu bir feminist ütopya da olsa kadınların nasıl<br />
yaşaması üzerine bir şey söyleyecek, yine de hoşlanmıyorum.<br />
Ben bunu bugün söylemenin problemli olduğunu düşünüyorum.<br />
İleride ne olacağı belli olmaz, açılımlar olsun, yeni fikirler gelsin<br />
anlamında değil ama belki de kadınlar ve erkekler diye adlandırmanın<br />
kendisiyle ilgili bir problem var; toplumsal cinsiyet diye bir<br />
kavram var ama buna itiraz eden Queer Teori çıkmış durumda.<br />
Yani feminist ütopya, kadınların katılımcılığıyla ya da kadın-erkek<br />
eşitliğini ne yapacağına veya beden politikalarının nasıl olacağına<br />
dair kafa yormakla bitebilecek bir şey değil.<br />
Tekrar Ursula K. Le Guin’e dönecek olursak Mülksüzler’de<br />
değil ama bazı küçük hikâyelerinde bulduğum şey tam da bunu<br />
bana anlatması. Toplumsal olanın ve isimlerin nasıl değişken,<br />
akışkan şeyler olduğunu söylemesi. Mesela feminist ütopyalarda<br />
iyi olan şey bence yatay bakışın olması. İsimlendirmek hepsinin<br />
ortak noktası olmakla birlikte mesela isimlendirdiği şeyleri eğer<br />
gündelik ilişkiler içinden anlamaya, kavramaya çalışıyorsa, böyle<br />
bir bakış daha gerçek oluyor. Benim deneyimimi, benim hayatımı<br />
temsil edebildiğinden emin değilim ama en azından anlayabilirmiş<br />
gibi geliyor. Ama Ursula K. Le Guin bundan daha fazlasını<br />
da yapıyor ve tekrar dışarıyla bir ilişki kuruyor. Dışarıyı bırakıp<br />
da “Bugün, burada, şimdi, içermek, eşit katılım” gibi konuşmaya<br />
başladığımız şeyi tekrar tersine döndürüp, “Başka bir dünyayı<br />
nasıl hayal edebiliriz?” sorusunu çok yeni bir içerikle ve yeni bir<br />
biçimde soruyor, o benim hoşuma gidiyor.<br />
“Ütopya olmadan politika mümkün mü?”<br />
Bu kadar sinirime dokunmasına rağmen neden ütopyalar ile uğraşmaya<br />
devam ediyorum sorusuna tekrar döndüğüm zaman cevabım:<br />
politikayı ütopya olmadan yapamayacağımızı hatırlattığı<br />
için. Mesela adalet diye bir şeyi siz bir hedef olarak, ilke olarak<br />
önünüze koyarsınız; adalet ütopik bir şeydir, asla bitmez, “Sağladık<br />
ve bitti,” diyeceğiniz bir şey değildir, ütopik içeriği olan bir<br />
hedef olarak onu tutmak zorundasınız. Eğer bahsettiğim gibi içerilmeden<br />
kastım, kaynakların eşit dağılımı ya da hakça dağılımı<br />
gibi bir adalet değilse, o dışsallıkla nasıl ilişki kuracak? Bunu size<br />
sormak isterim.<br />
Bence ütopyanın politikayla ilişkisi ve onsuz politika yapmama<br />
ilkesi diye düşünebileceğim şey ancak ütopyanın dışsallığı<br />
olabilir. Bunu cevabını bildiğim bir şey olarak söylemiyorum, tartışabiliriz.<br />
Peki, bu dışsallığın kaynağı nedir? Artık tanrısallıktan<br />
bahsetmiyoruz, doğayı böyle bir şey olarak görmüyoruz. Dışarıda<br />
olan böyle bir şey var mıdır? Hele ki 21. yüzyılda yaşayan insanlar<br />
olarak dışarısı diye bir şeyin olmadığını çok rahat söyleyebiliriz,<br />
her şey içeride gibi görünüyor. Bilmiyorum, var mıdır? Eğer yoksa<br />
yanmışız biz, o zaman ütopya yok çünkü. Hayal etmenin ötesinde<br />
de dışsallık gibi bir şey kurabilir miyiz? Tartışmak istediğim de<br />
aslında böyle bir şey; ütopyanın ve politikanın bir problemi olarak<br />
içerme ve dışsallıkla ilgili konuşmak...<br />
Zeynep: Ben tam anlayamadığım bir şeyi sormak istiyorum.<br />
“Ütopyanın dışsallığı” diye bitirdiğinizde tam olarak neyi kast ettiniz?<br />
Bilinmeyen kısımları ortaya çıkarması mı? Bunu mu kast<br />
ettiniz?<br />
Aksu: Aslında ütopyanın kendisine içkin olan bir şeyden söz ettim.<br />
Orada olmayan şeyin olmasından söz ettim. Ama ütopik içerikleri<br />
bugünkü toplumsal ilişkilerden dışarıda kalanların içerilmesinden<br />
çıkardığımız zaman ütopya olmaktan çıkıyor, politika<br />
da politika olmaktan çıkıyor. Onu kast ettim. Aslında o bir soruydu,<br />
niye bana soruyu tekrar soruyorsun?<br />
516 517