Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
İstanbul Amargi - Feminizm Tartışmaları Diziler nasıl yapılıyor/yazılıyor, nasıl okunuyor?<br />
yanın yanında büyümüş, mafya olmuş. Dolayısıyla yine Habil Kabil<br />
hikâyesine dönüşme potansiyeli vardı.<br />
Feyza: Bu sene en çok tartıştığımız konulardan biri de RTÜK ve<br />
RTÜK’ün karışmaları. Ben önceden bu şekilde yapılan doğrudan<br />
bir müdahale hatırlamıyorum.<br />
Nükhet: Behzat Ç. mesela.<br />
Feyza: Bülent Arınç çıkıp, doğrudan dizi hakkında konuşuyor.<br />
Böyle bir şey daha önce görmemiştik, hatırlamıyorum. Dolayısıyla<br />
bir hikâyenin ortaya çıkışında etkili bir sürü aktör var: Devlet, senarist,<br />
izleyici ve hikâye hepsinin kolektif çalışması olarak ortaya<br />
çıkıyor ve bunların hepsi bir taraftan da birbiriyle kavga ediyorlar.<br />
Nükhet: Ayrıca ne kadar reklam aldığı var. Reyting bu aslında.<br />
Feyza: Dolayısıyla dizilerin ortaya çıkış sürecinde bir sürü etken<br />
var ama bütün bu tartışmalar aynı zamanda da iktidar çatışması.<br />
İzleyicinin de, devletin de kendini popüler alanda en çok gösterdiği<br />
bir dönemdeyiz. Mesela bu diziler twitter üzerinden iş yapmaya<br />
başladılar ve bu senenin hikâyesi bu. Kuzey Güney yayınlanırken<br />
twitterdan alt yazılar geçiyor. Cemre bir twitter kullanıcısı<br />
ve bütün duygularını açık ediyor, biz Cemre’nin aşkını aslında biraz<br />
da twitterdan öğrendik. Ama ilginç olan şu; siz twitterdan dizi<br />
karakteri olan Cemre’ye cevap yazabiliyorsunuz, Cemre’yi takip<br />
edebiliyorsunuz vs.<br />
Hazal: Bir karakter olarak var yani...<br />
Feyza: Var, yaşıyor yani. Bir diğer şeyi de Uçurum dizisi başlattı,<br />
hashtag denen mavi bir etiket yayınlanıyor dizi ekranında ve bu<br />
etiketler üzerinden twitterda yazıyorsunuz. O etiketi siz kendi<br />
twitterınıza koyarsanız etiket altında süren tartışmayı takip edebiliyorsunuz<br />
ve sizin yorumlarınız oraya ekleniyor. Dolayısıyla<br />
ben mesela Uçurum’u izliyorum, açıyorum twitterı, o etikete tıklıyorum<br />
ve o gün izleyiciler ne konuşmuş hepsini görebiliyorum.<br />
Dolayısıyla katılım dediğimiz şey kendini aştı. Literatürde buna<br />
izleyici katılımı deniyor. Önceden medya çalışmalarında izleyiciyi<br />
pasif ve aktif gören ekoller vardı. Şimdi ise pasif veya aktif<br />
demiyoruz, katılımcı diyoruz. Yani izleyici metni okuyan değil,<br />
üreten öznelerden biri haline geldi. Dolayısıyla şu anda devlet de,<br />
senarist de, izleyici de çok ortaya çıkmış durumda.<br />
Katılımcı (f): Bu dizilerdeki erkek karakterlerin, özellikle doğu<br />
dizilerindekilerin çok tutuyor olmasını, bu kadar sevilmesini neye<br />
bağlıyorsunuz? Seymen falan, genç kızların hayallerini süslüyor.<br />
Orada gördüğümüz, kendimizle özdeşleştirdiğimiz nasıl bir özlem?<br />
Nükhet: İşte orada o baklavalar çok önemli. (Kahkahalar) Sıla’da<br />
Boran Ağa ha babam gömlek çıkarıyor aynanın önünde, baklavalar<br />
baklavalar. (Kahkalar devam) Ben Boran Ağa’nın baklavaları üzerine<br />
bir makale yazmıştım, Feminist Yaklaşımlar’da çıktı. Başlığını<br />
da Kurtlarla Dans’tan esinlenerek “Kürtlerle Dans” 4 koymuştum.<br />
Bahsettiğim Cumhuriyet ideolojisinin kurulma hikâyesi adamlar<br />
üstünden anlatılabiliyor. Cumhuriyet’te neydi? Yeni adam, modern<br />
olacak, evine bakacak, karısına bir alan tanıyacak ama aynı<br />
zamanda da onu koruyup, kollayacak. Ben şöyle düşünüyorum:<br />
İstanbul’da bu mekanlarda adamlar artık karılarını ne koruyup,<br />
kolluyorlar ne başka bir şey yapıyorlar. Kendi aile değerleri, aşkın<br />
değeri falan kalmadıkça insanlar o dizilerdeki adamlara bakar hale<br />
geliyorlar ve bir de en yakışıklı adamları bulup, oraya koyuyorlar.<br />
Onlar Cumhuriyet’in erkek modeline de çok uygunlar, onun için o<br />
hikâyelerde bu adamlar var ama bakın karmaşık hikâyelerde artık<br />
bu adamlar yok. Yani karmaşık hikâyeler aynı zamanda o adamları<br />
da bozuyor. Mesela Behzat Ç.’nin Cumhuriyet’in istediği aile babası,<br />
adam gibi adamlıkla alakası yok. Bir de tabii ki reyting meselesi<br />
var, sen şimdi oraya çok iyi oyuncu diye karizması, bilmem<br />
nesi olmayan bir adam koyarsan kaç kişi seyrediyor ki?<br />
Feyza: Bir de tabii bu popüler kültür. Aslında hepsini birlikte söylemek<br />
lazım.<br />
Nükhet: Hepsi bir arada…<br />
Feyza: Eleştirilerden biri de: “Bu tüketim toplumu, bunlar hep<br />
tükeniyor, hiçbir kalıcılığı yok.” Hakikaten de öyle, bu acayip bir<br />
piyasa ve bir jön belli bir süre gidiyor, ondan sonra yok oluyor…<br />
Katılımcı (g): Fatmagül’ün Suçu Ne dizisinde bir yenge karakteri<br />
vardı, tavırları çok rahatsız edici olmasına rağmen en yüksek<br />
reyting alan oyunculardan biri olduğunu, reklamları bile ona göre<br />
ayarladıklarını okumuştum, bunu neye bağlayabiliriz?<br />
Nükhet: Bir kere birçok dizide o karakter var aslında. Nedir o<br />
karakter? Fırsatçı, üçkâğıtçı, yaşlı kadın. Daha orta yaşlı kadınlar<br />
entrikacı, dedikoducu falan oluyorlar. Masumiyetin karşısında,<br />
Fatmagül’ün masumiyetinin karşısında kuruluyor o karakter. Fatmagül<br />
dizisinde ebe nine karakteri çok iyi, her şeyi anlayan ama<br />
izleyici açısından sıkıcı bir karakterdi ki bence millet birazcık<br />
“Yeter!” dediği için, o yengeye yöneldi. Yenge habire dekoltesiyle,<br />
yürüme biçimiyle falan norm kırıyordu. Orada şaşırtıcı olan,<br />
yengeyi kurtarmaları olurdu ama yengeyi batırdılar. Dolayısıyla<br />
tam da beklediğimiz şey oldu. Böylece oradaki ahlaki değer yargısı<br />
olduğu gibi kendini yeniden üretti ama hikâyede bir nefes alma<br />
yeri vazifesi gördü.<br />
4 Sirman, Nükhet, (2007), “Kürtlerle Dans”, Kültür ve Siyasette Feminist Yaklaşımlar,<br />
sayı 2 http://www.feministyaklasimlar.org/magazine.php?act=viewall&cid=79<br />
492 493