13.03.2013 Views

amargi_feminizm_tartismalari_kitap_2012

amargi_feminizm_tartismalari_kitap_2012

amargi_feminizm_tartismalari_kitap_2012

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

İstanbul Amargi - Feminizm Tartışmaları Diziler nasıl yapılıyor/yazılıyor, nasıl okunuyor?<br />

Feyza: Çok izliyorlar, tabii onların da işleri güçleri oluyor. Ailece<br />

izleniyor bu melodramlar genelde ama karmaşık anlatıları interneti<br />

daha yoğun kullanan (böyle bir araştırma yapılmadı tabii,<br />

ben tahminler üzerinden konuşuyorum, çünkü bunlar daha çok<br />

yeni) daha genç izleyici izliyor diye düşünüyorum. Diğer bir taraftan<br />

da izleyici olarak bu karmaşık anlatılara katılıyor çünkü anlatı<br />

bunu gerektiriyor. Flashback’ler, flashforward’lar, mekânlardaki<br />

kaymalar, hikâyenin oluşturduğu boşluklar, izleyicinin sürekli o<br />

boşlukları doldurmasını gerektiriyor ve aslında alınan keyif de o<br />

boşlukları düşünüp, doldurmaya çalışmakla oluyor.<br />

İzleyerek yaşıyoruz…<br />

Son on yıldır yoğunlukla kullanılan dizi film forumları var, bunlar<br />

hem melodram hem de karmaşık hikâye izleyicileri tarafından<br />

kullanılıyor. Ama özellikle karmaşık hikâye izleyicileri, twitter,<br />

forumlar ve sözlük siteleri üzerinden, dizinin bir sahnesi üzerine<br />

saatlerce tartışılabiliyorlar. Dolayısıyla bu iki anlatının izlenme<br />

biçimi açısından böyle bir fark var ama tabii ki karmaşık anlatılar<br />

Türkiyeli izleyicilere uyarlandığı için melodramatik öğeler taşıyor<br />

içinde. Yani bu ikisinin iç içe geçmiş türleri de var. Karmaşık<br />

hikâyelerde de yine çok önemli ahlaki çatışmalar oluyor ve o çatışmalar<br />

yine konuşuluyor. Bu çatışmalarda bazen dizinin kendi<br />

çıkaracağı yargıyı beklemeyip, tartışıyorsunuz: “Kuzey mi haklı,<br />

Güney mi, Kuzey Cemre’yle olsun mu, olmasın mı, sevsin mi, sevmesin<br />

mi?” diye bir sürü tartışma dönüyor.<br />

Nükhet: “Asi”de “Yeter artık vuslat istiyoruz,” diye haykıran izleyiciler<br />

vardı. Tabii ki yapımcılar da bunları okuyor ama okuduğu<br />

zaman da illa izleyicinin istediğini yapmıyor. “Haa, bununla ilgilendiler,<br />

biraz daha üzerinde duralım,” diyorlar.<br />

Feyza: Evet, aslında yapımcılar da, senaristler de bunları okuyorlar,<br />

ama şu da var ki, okumuyor olsalar bile, izleyici çoğu zaman<br />

onların okuduğunu hayal ederek yazıyor. Dolayısıyla bazen anlatıya<br />

konuşuyor, “Ya Kuzey neden böyle yaptı?”, bazen de senariste<br />

konuşuyor, “Senarist niye böyle yaptı?”<br />

“Uçurum” diye bir dizi var, izleyeniniz var mı bilmiyorum.<br />

Uçurum’da yurt dışından getirilip, burada seks kölesi yapılan (seks<br />

işçisi demiyoruz ona çünkü gerçekten köleleştiriliyorlar, bir bodruma<br />

tıkılıyorlar ve oradan çıkışları yok) kadınların oradan çıkma<br />

çabası anlatılıyor. Pınar diye bir karakter var, bodrumdaki kadınlardan<br />

biri, dışarısı ile kontak kurmak neredeyse imkansız ama<br />

çok mücadele ediyor ve dışarıdan alakasız bir kadınla, Pınar’la iletişim<br />

kurmanın bir yolunu buluyor. İletişim kurulan bu kadın bir<br />

şekilde olayların içine çekiliyor. Tabii ki kötü adamlar Pınar’a ders<br />

vermek için bir sürü şey yapıyorlar, bebeğini düşürtüyorlar ama<br />

Türkiyeli kadınları seks köleliliğine zorlayamıyorlar, bunu sadece<br />

yabancı kadınlara yapıyorlar. Bu yüzden Pınar’a işkence edip yabancı<br />

kadınları göstererek, “Sen bunları mı buradan kurtarmayı<br />

hayal ediyorsun?” diye soruyorlar. Bu olayla ilgili izleyici yorumları<br />

çok ilginçti. Birkaç izleyici kendini Pınar’ın yerine koyarak,<br />

“Bizim çaresizliğimiz Pınar’ın çaresizliği,” diyorlar. “Pınar bodruma<br />

indiği zaman aslında senarist bizi bodruma indirdi,” diyor,<br />

yani izleyici bazen kendini karakterin yerine koymayıp senaryoyla<br />

ya da senaristle o karakter üzerinden konuşmaya başlıyor.<br />

Nükhet: Bu aynı zamanda izleyicilerin izlemeyi ne kadar iyi öğrendiklerini<br />

de gösteriyor, kendilerinin aslında kamera olduğunun<br />

farkına varıyorlar. “Pınar’ı oraya götürmekle bizi götürdüler,”<br />

derken, o görsel kodları çok iyi çözdüklerini görüyorsunuz.<br />

Feyza: Bu çok doğru… Ben Asmalı Konak araştırmasını yaptığım<br />

zaman izleyicilerin dizi üzerine konuşmalarını ikiye ayırmıştım:<br />

Birincisi, dizinin yani anlatının içinden konuşmak. Bunu genelde<br />

“Bu dizi gerçekçi ya da gerçekçi değil, o öyle yapmaz, bu böyle<br />

âşık olmaz, bizim toplumumuzda böyle bir şey yoktur,” şeklinde<br />

yapıyorlar. İkincisi ise, bizim gerçekliğimizle, dizinin gerçekliğini<br />

karıştırarak, birbirinin içine geçirerek konuşmak: “Ay kıyafetler<br />

ne kadar güzel, Sümbül’ün aşkı ne kadar güzel,” dedikleri noktada<br />

senaryoyu daha açık eden, yani bir kurguyla karşı karşıya olduklarını<br />

daha açık eden bir konuşmaya geçiyorlar. “Gerçek olamaz,”<br />

diyerek yargılarken senaryoyu gerçeklikle eşitlemesi gerekiyor<br />

ama beğenirken de ancak kendi gerçekliğinden uzaklaştırarak<br />

beğeniyor. Senaryoyu, kamerayı, kostümü, dekoru açık eden bir<br />

konuşma tarzı bu. Karmaşık anlatılarda bu daha da belirgin… Kameranın<br />

nasıl oynadığını, senaristin neyi neden söylettiğini vs.<br />

daha iyi bilen bir izleyici olması gerekiyor çünkü zaten o anlatıyı<br />

takip edebilmesi için daha büyük bir yatırım yapması gerekiyor.<br />

Dolayısıyla kültürel anlatıların nasıl üretildiği, nasıl beğenildiği<br />

ve izlendiği birbirine paralel bir şekilde değişiyor ve dönüşüyor.<br />

***<br />

Dizilere yönelik üç çeşit temel eleştiri var, basitleştirerek söyleyecek<br />

olursak: En yaygın eleştirilerden bir tanesi “Bu diziler kalitesiz,<br />

bir şey öğretmiyor ve rol model alınıyor. Bizim insanımız çok<br />

cahil olduğu için bu hikâyeleri örnek alıyorlar,” yani orada birisi<br />

intihar ediyorsa, gidiyor intihar ediyor. (Gülüyor) Orada birisi tecavüz<br />

ediyor, öbürü de gidiyor tecavüz ediyor.<br />

482 483

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!