You also want an ePaper? Increase the reach of your titles
YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.
İstanbul Amargi - Feminizm Tartışmaları Diziler nasıl yapılıyor/yazılıyor, nasıl okunuyor?<br />
Asmalı Konak’ı izlediyseniz orada Seymen’in annesi Sümbül<br />
vardı. Sümbül, gençliğinde ona âşık olan başka bir ağa (Ali)<br />
varken onunla değil, Seymen’in babasıyla evleniyor. Seymen’in<br />
babası dizinin ilk bölümünde ölüyor ve ondan sonra biz Ali’nin<br />
Sümbül’e aşkını izliyoruz ve zamanla Sümbül de Ali’ye âşık oluyor.<br />
Benim izleyici araştırmama göre izleyicilerin en çok üzerinde<br />
durduğu hikâyelerden biri buydu.<br />
Nükhet: Ama hangi izleyiciler olduğunu da söyle.<br />
Feyza: Kadınlar.<br />
Nükhet: Ve orta yaş.<br />
Feyza: Aslında her yaş grubundan ve orta sınıf kadınlar bunu bir<br />
taraftan çok yargılıyorlardı: “Bizde böyle bir şey olmaz, iki erkek<br />
çocuğunun annesi, böyle bir konakta yaşayan, Orta Anadolu’dan<br />
bir kadın âşık olamaz, olsa da içine gömer, böyle şey olur mu?<br />
Bunu nasıl gösteriyorlar? Bu hiç gerçekçi değil,” üzerine yarım saat<br />
konuşup, ondan sonra aynı kadın, “Ayy, Sümbül’ün aşkı ne kadar<br />
güzeldi. Ben de o yaşa gelince öyle bir aşk yaşamak istiyorum,” diyordu.<br />
(Gülüşmeler) Dizi izleminin iki tane zevkli ve keyifli yanı<br />
var: biri dediğim gibi kurgulanan ahlaki çelişinin nasıl çözüleceğini<br />
görmek, diğeri ise ahlaki bir yargıya varmak. Dizi yeni bir ahlak<br />
kuruyor, diyor ki “Aşk, her şeyi, her toplumsal normu…<br />
Nükhet: Her yaşta…<br />
Feyza: Ezer, geçer.” Dizi bunu bir norm olarak kuruyor. Ama izleyici<br />
bunu her zaman kabul ettiği, örnek aldığı veya çok beğendiği<br />
için değil, tam da bunu konuşmak için beğeniyor. Bunun komşuyla,<br />
akrabayla, eşle, dostla tartışılabilir, konuşulabilir olması<br />
o keyfi uzatıyor ve gündeliğe yayıyor. Gündelik hayatta yaşanan<br />
çeşitli deneyimler de bunun üzerinden, buna referansla konuşulabiliyor,<br />
tartışılabiliyor. Dolayısıyla dizilerin izleniyor olması<br />
birebir o karakterle özdeşlik kurulduğu için değil ama kendi hayatını<br />
anlarken de, konuşurken de, yaşarken de çeşitli biçimlerde<br />
dizilerde kendimize bir konuşma alanı bulabiliyor olmamızdan<br />
kaynaklanıyor.<br />
Nükhet: Eskiden komşuluk vardı, bu hikâyeler komşulardan,<br />
duyulup, konuşulurdu. Dedikodu denilen şey buydu: komşunun<br />
hayatı üzerinden ahlaki normları pekiştirmek ya da biraz değiştirmek.<br />
Peki, şu anda ne oldu? Herkes apartmanlara tıkıldı, komşuluk<br />
bitti. Ne var şimdi? Televizyon var. Sabah programlarında<br />
bir sürü gerçek insanın hayatını didikliyoruz, akşam dizilerde uydurma<br />
insanların hayatlarını didikliyoruz...<br />
Feyza: Melodramın kendisinin bir norm kuruyor olması da önemli.<br />
Bu norm da genelde duyguların her şeyi yenmesi oluyor. Benim<br />
gözlemlerime göre izleyicinin en çok hoşlandığı şey bu. Bunu ger-<br />
çekten yaşayabildiği için değil, hatta bunu bazen gerçekten çok<br />
acımasızca yargılayabiliyor. Mesela “Öyle Bir Geçer Zaman ki” dizisindeki<br />
Berrin karakterine yapıldığı gibi: Berrin solcu bir adamı<br />
severken bir oyun sonucu başka bir adam Berrin’i kendisiyle evlenmek<br />
zorunda bırakıyor. Bunların bir hayatı oluyor, bir çocukları<br />
oluyor, Berrin’in sevdiği solcu çocuk da kaçak hayatı yaşarken<br />
dönüyor, bunlar tekrar karşılaşıyor ve Berrin bir şekilde artık bir<br />
karar veriyor ve (aslında kocası da onu bırakmaya karar verdiği<br />
noktada) evini, ailesini bırakıp, solcu adama gidiyor. Benim gözlemlediğim<br />
özellikle orta yaş üstü kadın izleyicilerden Berrin’in<br />
yemediği hakaret yok. “Nasıl olur, nasıl ailesini bırakır, insan çocuğu<br />
için katlanır,” deniyor. Bütün bu hikâyeler, yani ‘ne yaparsan<br />
yap, aileni bozamazsın’ meselesi orada onlara bir konuşma alanı<br />
açıyor ve onu konuşuyorlar. Ancak norm tam olarak bozulmuyor,<br />
tam tersine çoğu zaman o normun bozulduğu yerde izleyici onu<br />
konuşarak daha da katılaştırma imkanı buluyor: “Bu bizde böyle<br />
olamaz, bu ancak masallarda, hikâyelerde ve dizilerde olur,” deme<br />
şansını yakalıyor ancak bir taraftan da o duyguların normları yeniliyor<br />
olması, hikâyesini çok da beğendiği için o normu birazcık<br />
bozabiliyor da.<br />
Böyle bir alan açıyor dizi ama ne tam olarak o ahlaki normu<br />
çözüyor ne de yeni bir ahlaki norm kurabiliyor. Ama ne bunda o<br />
hikâye tek başına bir rol oynuyor ne de izleyici tek başına onu yargılıyor.<br />
Dediğim gibi, bunun üzerine bir konuşma alanı açılıyor.<br />
Elimiz işte kulağımız seste<br />
Feyza: Melodramlar aslında bir taraftan da bir erkek eleştirisi içerir;<br />
çok kafaları basmadığı için bunları ancak ve sadece kadınların<br />
izlediği söylenir, aslında öyle değil tabii ki. Bu hikâyeler, kolay<br />
izleniyor olduklarından bunları izlerken bir taraftan da kadına<br />
işini gücünü yapma şansı tanıyor. Çoğu kadın diziyi oturup, izlemez<br />
aslında, sadece dinler. Bir taraftan işini yapar, çocuğa bakar,<br />
bulaşığını yıkar, ütüsünü yapar, ben öyle izliyorum mesela.<br />
Nükhet: Ben salonla mutfağın arasındaki duvarı indirdim, böylece<br />
iş yaparken de izliyorum.<br />
Feyza: Çoğu evde mutfakta da ikinci ya da üçüncü bir televizyon<br />
daha vardır. O gündelik hayata eşlik eder ve bir taraftan onu<br />
düşünür, onu izler, ondan keyif alır. Dolayısıyla kolay ve tanıdık<br />
olan bu hikâyeler hem çok fazla tartışma alanı açan hem de yaşam<br />
alanına rahatlıkla alınabilen hikâyeler. Melodramları aslında<br />
erkekler de izliyorlar.<br />
Nükhet: Acayip izliyorlar.<br />
480 481