13.03.2013 Views

amargi_feminizm_tartismalari_kitap_2012

amargi_feminizm_tartismalari_kitap_2012

amargi_feminizm_tartismalari_kitap_2012

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

İstanbul Amargi - Feminizm Tartışmaları Diziler nasıl yapılıyor/yazılıyor, nasıl okunuyor?<br />

dizi izleyiciliği oluştu ve bu hikâyeler hayatımıza girdi. Karmaşık<br />

hikâyeler üzerine çalışan araştırmacıların bazıları “Bunlar roman<br />

gibidir, romanlarda da flashbackler, flashforward’lar olur, bütün<br />

karakterler çok derinliklidir ve o karakterleri anlamaya çalışırız,”<br />

diyor. Bir diğer grup da bunları romana değil, video oyunlarına<br />

benzetiyor.<br />

Karmaşık hikâyelerde, her şey çok karmaşık bu yüzden de<br />

izleyici hikâyeyi anlayabilmek için zihinsel olarak çok büyük bir<br />

yatırım yapmak zorunda. Tarihsel olarak da nispeten daha yeni<br />

hikâyeler, bizde bunun ilk örneği Ezel. Bu karmaşık anlatıların<br />

daha ziyade dışarıdan gelen hikâyelerin uyarlamaları olduklarını<br />

söyleyebiliriz. Mesela Ezel’in Monte Kristo Kontu’nun uyarlaması<br />

olduğu söyleniyor. Fakat uyarlama da olsalar senaristler bu<br />

hikâyeleri yazabilmek için birkaç farklı metinden faydalanıyorlar.<br />

Bu durum ise hem senarist hem de izleyici açısından büyük bir<br />

zihinsel yatırım gerektiriyor.<br />

Nükhet: “Suskunlar” da mesela “Sleepers”dan esinlenmiş bir dizi.<br />

Dizileri internetten izlediğimiz anda biz gittikçe dizi kompetanı<br />

oluyoruz. Nasıl facebook kullanmak bir maharet ya da bir alışkanlık<br />

istiyorsa, dizi izlemek de aynı şekilde bir maharet gerektiriyor<br />

çünkü kodları okumayı öğreniyorsunuz. Bir sürü kod var içinde<br />

ve siz ‘kötü bir şey olacak, iyi bir şey olacak, burada bitecek’ gibi<br />

kodları artık izleyici olarak biliyorsunuz. Müzikten, renkten bu<br />

kodları öğreniyoruz. Mesela Kuzey Güney hem melodram hem de<br />

aslında çok karmaşık bir hikâye. Bu yüzden, Feyza bu dizinin bir<br />

bölümünü izleyebilmemiz için hazırladı. Hikâyenin ne olduğunu<br />

bilmeyen var mı?<br />

Katılımcı (a): Ben tam bilmiyorum.<br />

Aslında hikâye çok eski…<br />

Nükhet: Aslında Kuzey Güney, Habil ve Kabil hikâyesi. Kuzey küçük<br />

kardeş, Güney büyük kardeş. Bunların ikisi aynı anda mahalleye<br />

taşınan bir kıza, Cemre’ye âşık oluyorlar. Fakat Güney önce<br />

açıldığı için, kız ne yapar, ilk açılana gider. (Gülüşmelter) Kuzey<br />

bunu görünce kriz geçiriyor, içiyor, içiyor. Güney içtiği için kardeşini<br />

kontrol etmeye gidiyor. Kuzey sarhoş sarhoş araba kullanıyor.<br />

Güney, Kuzey’den direksiyonu alıp başına geçiyor fakat kavga<br />

etmeye devam ediyorlar ve Güney arabayı kullanırken genç bir<br />

adamı ezip, öldürüyorlar. Yani hikâye son derece İncil’e gönderme<br />

yapan referanslarla dolu ve bu olay dizide neredeyse ilk günah<br />

gibi işleniyor. Hikâyeyi ve arka planını şimdi çok hızlı anlattım.<br />

Hazal: Kuzey suçu üstleniyor.<br />

Nükhet: Bütün hikâye o zaten. Güney üniversiteye gideceği için<br />

Kuzey suçu üstleniyor. Kuzey dört yıllığına hapse giriyor, hapiste<br />

korkunç şeyler yaşıyor, onu da gelgit öğreniyoruz, ona girmeyeceğim<br />

çünkü işi bayağı bir komplike yapar. Hapisten çıktığı zaman,<br />

Güney nişanlanmış olduğu Cemre’yi terk etmiş fakat Cemre’nin<br />

umurunda değil, çünkü o da Kuzey’e âşık olduğunu fark etmiş,<br />

Kuzey’e bunu çaktırmaya çalışıyor ama Kuzey racon ya, ‘ağabeyimin<br />

nişanlısıyla hayatta olamaz’ halinde ve aralarındaki aşk böyle<br />

bir gerilim içinde giderken…<br />

Feyza: Bu sahneye geliyoruz. Aslında bu karmaşık anlatının özelliklerinden<br />

biri de aktarmanın çok zor olması. Kuzey Güney biraz<br />

melodramatik bir dizi, onun için aslında bu kadar anlatılabiliyor<br />

ama mesela ben Lost’u ilk izlediğim zamanlarda “Bu Lost ne?”<br />

diyenlere “İşte bir ada var,” deyip, kalıyordum. (Gülüşmeler) Anlatamıyorsun.<br />

Aslında karmaşık anlatının özelliği bu, Ezel’i de anlatamazsın.<br />

Bu sahneyi gösterebiliriz.<br />

[Sahne gösteriliyor.]<br />

Nükhet: Burada çok önemli bir hikâye var, Kuzey ağabeyine inanılmaz<br />

bir hediye veriyor. Ona yaşamını hediye ediyor ama tüm<br />

dizi boyunca bu Güney’e sürekli hatırlatılıyor. Annesi hatırlatıyor,<br />

babası hatırlatıyor ama o aslında armağan falan değil, öyle bir<br />

borç ki, Güney bu borçla ne yapacağını bilmiyor. Bunun üzerine<br />

Güney de karşılığında Cemre’den ayrılıyor, onu da armağan olmayan<br />

bir armağanla Kuzey’e veriyor. Şimdi bu komplike bir hikâye.<br />

Baktığınızda Güney sinsi, kendi çıkarına bakan, Kuzey de harbi<br />

gibi görünüyor ve dizi o bildiğimiz karşıtlıklarla işliyormuş gibi<br />

yapıyor ama bu anlatıyı bozuyor da. Dolayısıyla tam da o basitliği<br />

bozan, düzlüğü bozan bir anlatı var. Karakterler daha derinlikli,<br />

onları merak etmeye başlıyorsunuz, bütün bunları görünce ‘her<br />

şey o kadar siyah beyaz değil’i görüyorsunuz.<br />

Benim özel merakım doğu dizileri diye adlandırılan diziler,<br />

onları da sırayla yazdım. Bu kategoriye girecek diziler hangileriydi<br />

diye şöyle bir sıralayacak olursam: İlki, “Aşkın Dağlarda Gezer”,<br />

hiç izleyen oldu mu? Bu tamamen mitolojik bir hikâyeydi. Sibel<br />

Can’ın oynadığı, “Berivan” vardı. Beren Saat’in çok yaşlı bir adamla<br />

evlendirildiği için kafayı yemiş bir genç kızı oynadığı ve onun<br />

ilk dizisi olan, Mahzun Kırmızıgül’ün yaptığı “Aşka Sürgün” vardı.<br />

Sonra Sıla dizisi vardı.<br />

Sıla, “Bir Bulut Olsam”, “Aşk ve Ceza”, “Aşk bir Hayal” bunlar<br />

arka arkaya gayet güzel düşünülebilecek diziler, çünkü aslında<br />

hepsi “Bu insanları kim kurtaracak?” sorusuyla baş ediyor. Me-<br />

476 477

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!