Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
İstanbul Amargi - Feminizm Tartışmaları Anayasa Tartışmaları<br />
sinler. İkinci olarak da genel ahlak, kamu düzeni nedir? Bunlar<br />
ya çıkarılsın, çıkarılamıyorsa sınırları tanımlansın. Üçüncüsü ise<br />
sosyal hakların aile değil bireyler üzerinden tanımlanması gerektiği.<br />
SPOD olarak sosyal politikalara önem veren bir dernek olduğumuz<br />
için eminim sizlerin de derdi olan, aile dayatmasına karşı<br />
çıkıyoruz. Aile dayatması çok ciddi bir şekilde LGBT bireyleri engelliyor.<br />
İnsanlar evlenemedikleri için sevgilileri hastaneye kaldırıldığında<br />
sevgililerinin yanına gidemiyorlar, refakatçi olamıyorlar.<br />
Böyle çok temel sorunlar var. Bu sebeplerden dolay burada da<br />
pazarlık payına yer bırakmıyoruz.<br />
Burada bir öz eleştiri de yapmak istiyorum. Biz bu maddeleri<br />
oturup, üzerinde baya tartışarak hazırladık ama sonrasında<br />
çeşitli gruplarla konuştukça eksikliklerimizi fark ettik. Mesela<br />
ekolojiye vurgu yapmamış olmamız ciddi eksik. Bunu bir sonraki<br />
revizyonda kesinlikle gözden geçireceğiz. Esas en komik olanı<br />
metni kaleme alan arkadaşlardan bir tanesi de vicdani retçi olmasına<br />
rağmen vicdani redde dair bir vurgu yok. “Biz nasıl unuttuk<br />
vicdani reddi!” diye baya bir şaşırdık. Eksikliklerimizi ancak diğer<br />
kurumlarla bir araya geldiğimizde fark edebiliyoruz. Bu sebepten<br />
bu tür ortamlarda bir araya gelmek bize çok iyi geliyor.<br />
Size biraz da anayasa yazma süreci nasıl işliyor, ondan bahsedeyim.<br />
Anayasa Uzlaşma Komisyonu dört partiden oluşuyor;<br />
CHP, AKP, MHP ve BDP; adı üstünde uzlaşma. Bunlar her maddeyi<br />
oturup, tartışıyorlar ve ancak bir uzlaşı sağlandığında o madde<br />
anayasaya giriyor. Yani birisi bile itiraz etse o madde “Sonra<br />
tartışırız,” diye bir kenara bırakılıyor. Politik olarak şöyle bir şey<br />
var: AKP, CHP ve BDP’yi masadan kalkmaya zorluyor, böylelikle<br />
masadan kalkarlarsa “Onlar bırakıp gitti, bizim anayasamız hazır,<br />
buyurun,” diyecek. Böyle bir planları vardı fakat planları çok<br />
tutmadı çünkü BDP ve CHP üzerinde sivil toplum kuruluşlarından<br />
çok büyük bir baskı var: “Kesinlikle masadan kalkmayın, bu<br />
Türkiye’nin demokrasisi için çok önemli.” Bizim gibi pek kâale<br />
alınmayan örgütlerden değil de daha “ciddi” büyük örgütlerden<br />
bu konuda bir baskı var. Bu baskıdan dolayı da CHP ve BDP inatla<br />
masadan kalkmıyorlar.<br />
Meclis TV’yi izlediğinizde nasıl bir ortam görüyorsanız Anayasa<br />
Komisyonu’nda da aynı ortam var. İşin komik tarafı komisyon<br />
çok şeffaf bir yapı değil. Bunun yanı sıra yasal çizgileri çok belirgin<br />
bir yapı da değil. Aslında yasal bir dayanağı da çok yok. Çok<br />
saçma bir anayasa yapım sürecinden geçiyoruz. Komisyon “Sivil<br />
toplum örgütlerinden önerilerini bekliyoruz,” dedi. Aldıkları bütün<br />
önerileri TBMM’nin web sitesinde yayınlamak zorundalar ve<br />
sonrasında o örgütleri de uzlaşma komisyonuna davet edip, ko-<br />
nuşmalarını dinlemek zorundalar. Bizim talebimizi web sitesine<br />
tabii ki de koymadılar. Biz defalarca aradık ama inatla koymadılar.<br />
Fakat bize bu süreçte en fazla destek olmuş vekillere ulaşınca taleplerimiz<br />
bir anda web sitesine konuldu.<br />
Yasemin: Amargi’nin taleplerini koymadılar hatta durdurdular,<br />
web sitesinde “STK’larınkini yayınlamayacağız, çok marjinaller,”<br />
dediler.<br />
Sedef: Kaos’u ve Pemba Hayat’ı da koymadılar. Sonra bizi bir gün<br />
aradılar, “Sizi Meclis Uzlaşma Komisyonu’na davet ediyoruz, buyurunuz,<br />
geliniz, taleplerinizi anlatınız,” diye. “İyi, gelelim,” dedik<br />
biz de. Ben de gidenler arasında olduğum için nasıl bir ortamda<br />
görüşmeler yaptığımızı anlatabilirim. Zaten önce herkes elinizdeki<br />
bütün broşürlere bakıyor. “LGBT nedir bu?” tarzında insanlara<br />
ayaküstü her şeyi anlatıyorsunuz.<br />
Meclis Uzlaşma Komisyonu’na girdik, her partiden birer vekil<br />
vardı ve aynı zamanda da vekillerin danışmanları vardı. Türkiye<br />
tarihinde ilk defa meclis tutanaklarına “lezbiyen, kadın kadına<br />
ilişki” tarzında terimler geçti, bütün tanımları verdim arkadaşlar.<br />
(Gülüşmeler) “Lezbiyen budur, biseksüel budur, ‘gay’e ‘gey’<br />
deniyor ama eşcinsel, travesti budur, transseksüel budur, lütfen<br />
aradaki farkı iyi anlayalım,” diye tanımları yaptım. Kırk dakikalık<br />
bir süremiz vardı ve bir noktadan sonra, “Taleplerinize ne zaman<br />
geleceksin?” diye serzenişler geldi ben de “Taleplerimizin ne olduğunu<br />
anlatabilmek için önce bunları anlatmak çok önemli. Tamam<br />
geleceğim, hızlı hızlı geçeceğim,” diyerek ağır ağır anlattım.<br />
Çünkü bizim için önemli olan onun meclis tutanaklarına geçmiş<br />
olması.<br />
Danışmanlar çok ilgiyle dinliyorlardı, o da sevindirici bir şeydi.<br />
Parti ayrımı olmadan danışmanların hepsinin bu kadar ilgiyle<br />
izlemiş olması bizi zaten çok ümitlendiren şeylerden biriydi. “Kısaca<br />
ne istiyorsunuz?” diye sorduklarında “Allah aşkına şu eşitlik<br />
maddesine şu terimleri koyalım, bir de genel ahlakı kaldıralım,<br />
bir de birey temelli istiyoruz bütün sosyal hakları,” diyerek üçünü<br />
de özetledik. Onlar da “Tamam” deyip, o üçünü not aldılar.<br />
Sonrasında işin komik tarafı bunlar bizi birkaç defa daha çağırdılar.<br />
Artık listelerinde nasıl bir hata olmuşsa her seferinde “Biz<br />
geldik ama istiyorsanız tekrar gelebiliriz,” dedik. (Gülüşmeler)<br />
Başka bir sefer aradıklarında da “Biz geldik ama neden Kaos GL’yi<br />
aramıyorsunuz, onlar gelmediler,” dedik. Bu sırada biz de bu forumlarımızı<br />
yaptık, anayasa hakkında kimler ne düşünüyor, onu<br />
öğrenmeye çalıştık. Bilmiyorum medyadan takip edebildiniz mi<br />
ama bu son bir hafta içinde Komisyon’da tartışmalar patlak verdi.<br />
Medyada LGBT sansürü olduğu için çok kolay takip edilemiyor.<br />
430 431