Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
İstanbul Amargi - Feminizm Tartışmaları Farklılıklarımızla Yanyana (mıyız?)<br />
olay karşısında tavır alabilmek, tavrımızın ne olduğunu tartışabilmektir.<br />
Mesela bu kürtaj meselesiyle birlikte yeniden, bir sürü<br />
atladığımız yeri tartışmamızı gerektirdi ve o tartışmada bir sürü<br />
farklılığı da birlikte konuşma gereği ile karşı karşıya kaldık. Çok<br />
güçlü bir iktidara karşı acil bir şeyler yapmak üzere bir araya geliyoruz<br />
ama öbür tarafta, onun arkasında bizim gerçekten derin<br />
muhabbetler içinde olmamız gerekiyor diye düşünüyorum. 11<br />
Nükhet: 2001 yılındaki Diyarbakır, Batman buluşmalarını hatır-<br />
11 Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, İstanbul’daki Uluslararası Nüfus ve Kalkınma<br />
Konferansı Eylem Programı’nın uygulanmasına ilişkin Uluslararası Parlamenterler<br />
Konferansı’nın 25.05.<strong>2012</strong> tarihindeki kapanış oturumunda yaptığı konuşmada sezaryen<br />
doğuma karşı olduğunu ve kürtajın cinayet olduğunu söyledi. Bu açıklamasının<br />
hemen ertesi günü yapılan AKP Kadın Kolları 3. Olağan Kongresi’nde ise “Her kürtaj<br />
bir Uludere’dir,” dedi ve kürtajın “Milleti dünya sahnesinden silmek için sinsice<br />
bir plan,” olduğunu söyledi. Başbakan’ın bu açıklamasının ertesi günü, 25.05.<strong>2012</strong>’de<br />
İstanbul Feminist Kolektif “Kürtaj hakkımdan Başbakana ne?” pankartının ardında,<br />
Başbakan’ın Dolmabahçe ofisinin önünde eylem yaptılar; basın açıklamasının ardından<br />
kısa bir süreliğine trafiği kapatan feministler polis müdahalesinin ardından<br />
dağıldılar. Hükümet kürtaj ile tepkileri arttıracak açıklamalar yapmaya ve kürtaj yasasını<br />
çıkaracağı yönünde açıklamalar yapmaya devam etti. 27.05.<strong>2012</strong>’de Başbakan “3<br />
çocuk hem de hemen şimdi!” dedi ve 30.05.<strong>2012</strong> tarihinde Sağlık Bakanı Recep Akdağ<br />
tecavüz sonucu oluşan gebeliklerin de sonlandırılmaması gerektiğini, “Gerekirse devlet<br />
bakar,” diyerek kürtaj yasağını savundu. 01.06.<strong>2012</strong> tarihinde Melih Gökçek kürtaj<br />
ile ilgili olarak Samanyolu TV Haber’e “Anası olacak kişinin hatasından dolayı çocuk<br />
niye suçu çekiyor? Anası kendisini öldürsün,” açıklamasını yaptı. Bu ve buna benzer<br />
açıklamalar AKP kanadından gelmeye devam ederken toplumun her kesiminde kürtaj<br />
yasağına karşı açıklamalar, kampanyalar ve eylemler yapıldı. 03.06.<strong>2012</strong>’de karma örgütlerin<br />
kadın kollarının çağrısı üzerine Kadıköy’de geniş katılımlı bir eylem yapıldı.<br />
Eylemin ardından İstanbul’da bulunan kadın örgütleri, karma örgütlerin kadın kolları<br />
ve feministlerin olduğu geniş katılımlı toplantılar sonucunda bir platform kurulmasına<br />
(04.06.<strong>2012</strong>) ve platformun adının da “Kürtaj Haktır Karar Kadınların” olmasına<br />
(06.06.<strong>2012</strong>) uzun tartışmalar sonucunda karar verildi.<br />
Bu toplantılar sürerken Aksu Bora’nın 06.06.<strong>2012</strong> tarihinde Amargi Dergi web sitesinden<br />
(<strong>amargi</strong>dergi.com) yayınlanan “Evet, Uludere!” başlıklı yazısı başta feminist<br />
hareket olmak üzere bütün hareket içinde “Kürtaj hak mıdır, değil midir, hak ise nasıl<br />
bir haktır?” tartışmalarının yapılmasına yol açtı. Bunun üzerine dönen tartışmalar için<br />
bkz: Ayşe Toksöz ve Özlem Barın, “Kürtaj Toplumsal Bir Hak” (http://sosyalistfeministkolektif.org<br />
); Cemre Baytok, “Kürtaj Haktır Ne Demek?”<br />
Bunun yanı sıra özellikle feminist hareket içinde, Bianet’in de kampanya sözü olan<br />
“Benim Bedenim Benim Kararım” gibi farklı kampanyaların kullandığı sloganlar, eylemlerin<br />
örgütlenme biçimi, hangi kadınlara seslenildiği, seslenilebildiği gibi bir dizi<br />
sonlandırılamamış tartışma hâlâ devam etmektedir.<br />
İstanbul’daki kürtaj kampanyasını yürüten Kürtaj Haktır Karar Kadınların Platformu,<br />
08.06.<strong>2012</strong> tarihinde Galatasaray Meydanı’nda saat 20:00’da Türkiye’nin 14 ilinde<br />
(Adana, Ankara, Antalya, İzmir, Bodrum, Bursa, Çanakkale, Diyarbakır, Eskişehir,<br />
Hatay, Sakarya, Samsun, Sinop, Söke, Denizli) eşzamanlı bir basın açıklaması ve oturma<br />
eylemi yaptı. Ardından 17.05.<strong>2012</strong>’de Pangaltı’dan Taksim Meydanı’na yüründü<br />
ve bu eylem İzmir ve Ankara ile eşzamanlı yapıldı. Kürtaj Haktır Karar Kadınların<br />
Platformu hem kürtaj yasağına karşı eylemler hem de kürtaj hakkında bilgilendirici<br />
dökümanlar (video, broşür, bildiri) ve web sitesi (kurtajhaktır.com) hazırlamıştır.<br />
Kürtaj tartışmalarının kronolojisi için bkz: http://kurtajyasaklanamaz.com/ (E.N.)<br />
lıyorum. Üçünü buluşma İstanbul’da Boğaziçi Üniversitesi’nde<br />
olmuştu. O dönem, bu buluşmalara ilişkin, Boğaziçi Üniversitesi<br />
Dergisi’ne eleştirel bir söyleşi vermiştim. O buluşmaların son derece<br />
multi-culti, liberal, güç ilişkilerini göz ardı eden, kimin kimlerle<br />
buluşmak için neler yapabileceğini, kimin kimlerle ne yapıp<br />
ne yapamayacağını görmeyen bir eylemler dizisi olduğunu söylemiştim.<br />
Ülkü, tezinde bu buluşmalara ilişkin bir bilgi var mı?<br />
Bildiğiniz gibi duygu sosyolojisi dersleri veriyorum. Hem duygu,<br />
hem deneyimin ne olduğuna ilişkin çok ciddi sorularım da var.<br />
Şöyle ki, iktidar içeren bir söz alma biçiminin dışında bir deneyim<br />
var mı? Deneyim bu söylemin dışında olabilir mi? Yani deneyimi<br />
nereye koyuyoruz; bu soruyu Arendt’e de soruyorum. Bir<br />
diğer soru da duygu bizim içimizden çıkan, doğal bir şey mi; yoksa<br />
söylemle bir alakası var mı? Bunlara bakmamız lazım, mesela<br />
William James diye bir felsefeci diyor ki “Rasyonellerin duygusu<br />
vardır.” Bunlar kolay sorular değil elbette.<br />
Ülkü: Amargi Manifestosu’nda yoğun bir duygu var: “Biz bin yıllar<br />
öncesinden gelen kadınlar”; “Amargi’nin bir ağaç olarak... ” gibi<br />
ifadeler var.<br />
İlk yıllar, manifestonun etkisi ile topluluk olma halinin daha<br />
baskın olduğu, bireyselliğin daha arka planda kalmış olduğu bir<br />
dönem. Fazlasıyla komünal, hatta sekiz on kişinin aynı evde yaşadığı<br />
zamanlar var, akşamları toplantılar evlerde de devam ediyordu...<br />
Nükhet: Peki, güç ilişkileri?<br />
Ülkü: Diyarbakır, Batman ve İstanbul buluşmalarının yapıldığı<br />
dönemde, yani 2001 yılı yazı, Kürt hareketi de sürekli barış istiyordu,<br />
bu buluşmalar da bir yanıyla bu isteğe destek verme amacıyla<br />
yapıldı. Ben de buluşmalara (sadece İstanbul) dışarıdan katıldım<br />
ama Amargili kadınların politik eylemleri yaptığı Kadın Tavrını<br />
Geliştirme İnisiyatifi (KATAGİ) tarafından başlatılıp sonradan<br />
Kürt kadınlar, o ara ayrı bir grup olan İTÜ’lü kadınlar, Ermeni<br />
kadınların oluşumu Hay Gin gibi grupların ortaklaşa gerçekleştirdiği<br />
etkinliklere dönüştüğünü biliyorum. Bu geniş bileşim de<br />
sanırım Barış İçin Kadın Girişimi gibi bir isim aldı. Kürt kadınları,<br />
köşe yazarı kadınlar ve başka ünlü kadınlarla bir araya gelip<br />
kendi yaşadıklarını anlattılar. Bu buluşmaların basında yer almasını<br />
sağlayarak toplumun birazcık olsun barış istemeye yatkın<br />
hale getirilmesi gibi belki biraz da pragmatist bir amacı vardı.<br />
Elit kadınlarla Diyarbakır’a, Batman’a gidilerek, onların bölgeyi<br />
ve yaşananları öğrenmesi ve bunu kendi alanlarında aktarmaları<br />
hedefleniyordu.<br />
İnci: Ben de o dönemde tesadüfen Diyarbakır’daydım, o tarafta-<br />
388 389