13.03.2013 Views

amargi_feminizm_tartismalari_kitap_2012

amargi_feminizm_tartismalari_kitap_2012

amargi_feminizm_tartismalari_kitap_2012

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

İstanbul Amargi - Feminizm Tartışmaları Farklılıklarımızla Yanyana (mıyız?)<br />

Amargi’deki farklılık meselesini nasıl analiz ettin?<br />

Ülkü: Tezimde sosyal hareketlerde duyguların önemi konusuna<br />

da girdim. Amargi’nin ilk yıllarında çok büyük bir motivasyon var;<br />

Amargi’ye ait olmak, o kadınların hayatında çok önemli. Bu his<br />

özellikle son yıllarda azalmış durumda. Esmeray da bu konuda<br />

aynı şeyleri söyledi. “Ben de son yıllarda o kadar sık gidemiyorum,<br />

kendimi kötü hissediyorum,” gibi cümleler var. Önceden başka<br />

yerlerde politika yapmış olanlar “Amargi bizi çok değiştirmedi,” diyorlar.<br />

Ya da <strong>feminizm</strong>i akademiden öğrenip ardından Amargi’ye<br />

gelen insanların Amargi’de yeni bir şeyle tanışma anlatıları daha<br />

az. Ama <strong>feminizm</strong> ile ilişkilenmeye Amargi’de başlayanlar bu örgüt<br />

içinde çok değişmişler. Mesela bir görüşmeci, “Ben transeksüeli<br />

ve travestiyi sadece erkekten kadına olarak bilirdim ama bir arkadaş<br />

‘trans erkeğim’ dediğinde önyargılarımı aşmam bayağı zor<br />

oldu,” gibi şeyler söyledi. Bir arada politika yapmak, örgütlenme<br />

içinde kurulan kişisel ilişkiler, başka türlü olay kolay kurulamayacak<br />

diyalogları mümkün kılabiliyor.<br />

Sorulardan bir tanesi de “Amargi dışarıdan kadınlara yeterince<br />

açık mı? Hangi kadınlara açık? Hangilerine değil?” idi.<br />

Mesela başörtülü kimsenin hiçbir şekilde dâhil olmamasını biz<br />

mi engelliyoruz, yoksa ön yargıyla, kendi tercihleriyle mi katılmıyorlar?<br />

Orada da daha çok tahminler vardı. “Katılabilirler ama<br />

katılsalar ne olurdu bilmiyoruz?” gibi...<br />

İnci: Yolgeçen hanı çok kötü bir terim değil aslında, içine girilebilir,<br />

açık bir yeri çağrıştırıyor ama “Yolgeçen hanı olan bir yerde<br />

nasıl bir politika yapılır,” meselesine baktığımızda şöyle bir şey<br />

var: Arendt politika yapmayı var olmakla, insan olmakla özdeşleştiriyor<br />

dedik, “Peki, politika yapmayı neyle tanımlıyor?” diye<br />

sorduğumuzda “Söz vermek ve sözünü tutmak çok önemli,” diyor.<br />

Biz örgütlerde de bir sürü şeyi birlikte yaparken sözler veriyoruz<br />

ve sözleri tutuyoruz ama buna bir “yolgeçen hanı” muamelesi yapıldığında<br />

ne bir söz verme ilişkisi olabilir ne de sözünü tutma.<br />

Arendt, aynı zamanda bunu bu kadar da katı koymuyor: Söz çok<br />

kırılgan bir şey, kolay tutulabilir bir şey değil, her zaman tutulamayabilir<br />

ayrıca her zaman da bağışlamayı içermesi gerekiyor.<br />

Tabii bu bağışlama herkes istediği zaman, istediği şekilde gelsin<br />

anlamına gelmiyor, söz verme, sözünü tutma ve bağışlama üçlüsünün<br />

olduğu bir yerde farklılıkların birlikte olabileceğini söylüyor.<br />

Ben şunu tekrar vurgulamak istiyorum. Farklılıklar birlikte<br />

değilse zaten farklılık değil, yani hiçbir anlamı yok. Herkesin<br />

kendi farklılığında var olması evet, mümkün ama önemli olan, o<br />

farklılığı ile birlikte diğerleriyle nasıl bir arada yaşayacak ve bunu<br />

nasıl ortaya koyacak?<br />

Dayanışma ortaklığı duygudan çok eylemden çıkar<br />

Biraz önce Ülkü’nün bahsettiği duygu meselesinde, gözlemlerime<br />

göre, feminist örgütlerde sürekli duygunun dilinden konuşmanın<br />

çok tehlikeli olduğunu ve birlikte hareket etmenin önünü tıkadığını<br />

düşünüyorum. Çünkü dayanışma, kimliğin ve duyguların<br />

ortaklığı üzerinden değil, eylemin ortaklığı üzerinden kuruluyor.<br />

Duygular çok rahat değişebiliyor ya da başka farklılıkları saklayıcı<br />

bir şekilde işlev görebiliyor. Biz zaten duyguların alanına hapsedilen<br />

bir cins olduğumuz için buradan kurtulmamız lazım. Ortaklık<br />

meselesinin bir özden, ortak deneyimden ya da duygudan yola<br />

çıkması, o ortaklığın hem baskıcı hem de dışlayıcı olması gibi bir<br />

sonucu da beraberinde getiriyor. Ortaklığın eylemden çıkması ve<br />

her zaman kurulmaya açık olması benim daha çok kafamı açıyor.<br />

Bu bağlamda Iris Young’ın, farklılıkların biraradalığına yönelik<br />

kurduğu “selamlaşma, retorik ve öykü anlatma” diye iletişim biçimlerini<br />

faydalı buluyorum. Selamlaşma ile kastettiği farklılığı tanımaktır.<br />

Örneğin queer hareketle feminist hareket arasında olan<br />

ilişkide, farklılığı yok sayarak, “Sen burada olamazsın,” dememektir.<br />

Birarada durabilmemiz için öncelikle birbirimize “Merhaba,”<br />

demek tanışmak, selamlaşmak, saygı ve özen göstermek gerekiyor.<br />

Retorik ile kastettiği ise, insanların kendinden yola çıkarak konuşması<br />

ve düşüncelerini bir öykü içinde ifade etmesi.<br />

Örneğin ben ODTÜ ikinci sınıf öğrencisiyken Perşembe Grubu<br />

toplantılarına katılıyordum. 1986-87 yıllarıydı. Nükhet hoca da<br />

burada, o da o gruba geliyordu. Perşembe grubu şimdi pek rağbet<br />

görmeyen bilinç yükseltme gruplarından biriydi ve herkesin yani<br />

bütün farklılıkların deneyimini paylaştığı bir alan yaratabilmiştik.<br />

Feminizmin 80’lerdeki o altın çağı var ya, o altın çağda, sabitlenmemiştik<br />

ve hep arayış içindeydik. Feminizmin kurumsallaşmasının<br />

çok kötü olduğunu söylemek değil niyetim ama oralar unutuldu.<br />

Şimdi, farklılıklar koca koca bilimler aracılığıyla bir araya<br />

geliyormuş gibi konuşuluyor, bu ilişkilere teoride çapraz demekle,<br />

akışkan demekle ilişkilenmiş olmuyoruz.<br />

Sevi: 80’lerden bu yana gelişmekte olan bir feminist hareketin varlığını<br />

da görmeliyiz bence ama belki de ortak sözlerden eyleme geçiş<br />

sürecinde ortak sözlerin tıkanıklığa uğraması ve sadece refleksif<br />

eylemler üzerinden kendini üretmeye çalışan bir hareket olması da<br />

bizi şu anda kesintiye uğratıyor olabilir. bunu da tartışabiliriz.<br />

İnci: Eylemden kesinlikle böyle bir şey kast etmedim. Sözün kendisi<br />

zaten eylemdir. Ortak eylem dediğimde “Hadi birlikte bir<br />

bildiri okuyalım,” gibi bir eylemden bahsetmiyorum. Eylem, bir<br />

386 387

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!