Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
İstanbul Amargi - Feminizm Tartışmaları Feminizme Farklı Yaklaşımlar ve Üçüncü Dalga<br />
riz?” Üçüncü Dalga’yı anlatırken ve oraya bakarken de temel sorunum<br />
bu soruyla şekilleniyor. Bu yüzden Üçüncü Dalga’nın parçalı<br />
halinden bahsederken sıkıntı olarak değil de rahatsızlık olarak<br />
tarif ettim; çünkü tam tarif edemiyorum. Bu durum beni rahatsız<br />
ediyor; ama o parçaları da görmemiz gerektiğini düşünüyorum.<br />
Bu aslında Begüm’ün bahsettiği gibi evrensel anlatılara karşıt bir<br />
duruşu beraberinde getiriyor.<br />
Feminist hareketin içerisinde modernizmin evrensel anlatılarının<br />
kısıtlayıcılığından ve özgürleşme potansiyelinden bahsediyoruz;<br />
ancak, bu özgürlüğü nasıl bir yapı içerisinden tarif ettiğimize<br />
de bakmamız gerek. Bu tarifimiz kapitalist bir yapı içerisinde,<br />
günümüzde ise kapitalizmin bugünkü hali olan, neoliberal<br />
bir yapı içerisinde oluyor. Muhalif olabilecek her türlü oluşumu<br />
parçalara ayırarak aslında yapısal muhalefetin önünü kesen siyasal<br />
bir çerçeve içerisinden oluyor. Peki, böyle olunca ne oluyor?<br />
Mesela, Üçüncü Dalga’nın tanımlayıcı özelliklerinden biriydi bu,<br />
<strong>feminizm</strong> bir yaşam tarzı haline geliyor, apolitikleşiyor.<br />
Begüm: Yaşam tarzı olması neden apolitik oluyor?<br />
Simten: Feminizmi sadece bir yaşam tarzı olarak tarif edince sanki<br />
muhalefet ettiklerimizi yeniden üretiyormuşuz gibi oluyor. O<br />
yaşam tarzını politikaya dahil etmek gerekiyor; ama bu parçalılık<br />
içinde arzulanan muhalefeti sağlayamadığımızdan sorun ortaya<br />
çıkıyor. Bu parçalı hâlâ belki platformlarla giderilmeye çalışılıyor;<br />
ama bu yapılar da ya bir proje ya da bir mesele üzerinden oluşturulabiliyor.<br />
Hâlbuki yapısal muhalefet sadece teker teker meselelere<br />
odaklanan bir muhalefet değil. Sömürü ve ezme biçimlerine,<br />
daha doğrusu, cinsiyet, sınıf, etnisite eksenli farklı sömürü ve<br />
ezme biçimlerine birarada muhalefet edebilen yapılara ihtiyacımız<br />
var. Feminist politika bunun için önemli gibi geliyor bana.<br />
Üçüncü Dalga’yı karakterize eden akademi/aktivizm ilişkisiyle<br />
ilgili de bir şey söylemek istiyorum. Akademik faaliyetin aktivizmle,<br />
aktivizmin de akademik faaliyetle bağlantılı olduğunu,<br />
“Teori burada, pratik şurada,” gibi bir dünyanın mümkün olamayacağını<br />
düşünenlerdenim. Ama Üçüncü Dalga da bu kopukluğu<br />
mümkün kılmaya çalışıyor. Sıkıntılar burada. Çok umut verici birtakım<br />
açılımlar söz konusu, ama bir tarafta akademide gettolaşan<br />
feminist akademisyenler, öbür tarafta ise akademinin tamamen<br />
dışında duran feminist aktivizm şeklinde bir ayrışma söz konusu.<br />
İnci: Akademide çok radikal feminist, çok radikal şeyler yazan<br />
kadınlar yazdıklarını “Bu çalışmayı yapmamı sağlayan kocama,<br />
çocuğuma teşekkür ederim,” diye bitiriyorlar.<br />
Simten: O biraz İkinci Dalga’nın etkisi.<br />
***<br />
Esen: Ben Semra’ya bir soru sormak istiyorum. Jin u Jiyan Dergisi’ni<br />
çıkardığınız dönemde, o dönem çıkan ve Kürt olmayan feministlerin<br />
çıkardığı Pazartesi Dergisi vardı. Jin u Jiyan, Pazartesi’den ya<br />
da diğer feminist yayınlardan farklı olarak kadınlara ne anlatıyordu?<br />
Bir de Jin u Jiyan ya da diğer Roza ve Jujin gibi kürt kadınların<br />
çıkardığı dergiler hareket tarafından nasıl karşılandı? Feminist<br />
hareketle ilişkisi nasıl oldu?<br />
Semra: Dergiyi çıkarmaya başlamadan önce zaten tüm feminist<br />
etkinliklerde, ortak toplantılarda bulunuyorduk ama ya siyasi bir<br />
partinin bir kolu ya da komisyonu olarak bulunuyorduk. Kürt kadınlarına<br />
“Sizin kadın olmaktan evvel ulusal bir probleminiz var,<br />
önce bunu çözmeniz gerekiyor, daha sonra kadın sorununu çözmeniz<br />
gerekiyor,” denilen o dönemde Kürt kadınları da yeni yeni<br />
bir şeyler öğrenmeye ve yapmaya çalışıyordu. Erkekler kadınlara<br />
göre biraz daha birikimliydi ve onların dedikleri uygulanıyordu.<br />
O dönemde diğer kadınlarla devamlı iletişim halindeydik ve çok<br />
aktiftik ama yine de Kürt kadınları olarak istediğimiz sözü tam<br />
anlamıyla söyleyemiyorduk, çünkü erkeklerle örgütlendiğimiz<br />
yapılardan bağımsız hareket edemiyorduk, sanki bir denetim vardı.<br />
Jiyan Dergisi’nin çıkma nedenlerinden biri buydu, diğeri de<br />
Kürt kadınlarının sadece Kürt olmaktan kaynaklı sorunları vardı;<br />
mesela yakını işkence görüyor, ben avukatım, birebir dosyalarında<br />
bile mevcut, kız kardeşini, eşini getirip, yanında tecavüz<br />
ediyorlar. Sırf Kürt kimliğinden dolayı buna benzer şeyler yaşanıyordu.<br />
Diğer kadınlara göre daha farklı bir ezilmişliği olduğu<br />
için ayrı bir örgütlenmeye ihtiyaç duyuldu. Şubat 1999’da dergi<br />
kuruldu, bu da iki yıl sürdü. Güzel bir çalışma olmasına rağmen<br />
devam edemedi. Birinci nedeni dergiyi çıkaranların Kürt kadınlar<br />
olduğu için ve dergide hem feminist hem de siyasi söylemler<br />
mevcut olduğu için devamlı toplatılıyordu. Onun dışında maddi<br />
sıkıntılarımız oldu. Böyle olunca çok da uzun süremedi.<br />
Katılımcı (a): Tirajını hatırlıyor musunuz?<br />
Semra: Valla hiç hatırlamıyorum, baya oldu çünkü. Zaten çıktığı<br />
anda toplatıldığı için pek tirajı da olamıyordu.<br />
Esen: Dergi ile beraber feminist hareketle bir çatışma oldu mu?<br />
Semra: Üzerinden çok uzun zaman geçti. Hatırladığım kadarıyla<br />
şöyle şeyler oluyordu: Bulunduğumuz çalışmalarda bazen sıkıntılar<br />
yaşanıyordu. Bu sıkıntılar genellikle feminist hareketin Kürt<br />
kadınlarının sorunlarını yeterince bilmemeleri ve konuya biraz<br />
uzak kalmalarından kaynaklanıyordu. Elbette Kürt kadınları-<br />
350 351