You also want an ePaper? Increase the reach of your titles
YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.
İstanbul Amargi - Feminizm Tartışmaları Feminizme Farklı Yaklaşımlar ve Üçüncü Dalga<br />
ceki dönemin yazar ve filozoflarına baktığımız zaman özgürlük<br />
meselesi aslında devletin, hakkın, ödevin, sorumluluğun, cemaatin<br />
ne olacağına yönelik bir tartışma. Yani “ben”i anlayabilmenin<br />
yolu; Simten’in söylediği yapısal ilişkileri anlamaya yönelik bir<br />
tartışma.<br />
Şimdi bütün bunlardan yola çıkarak özgürlük tanımındaki<br />
bu değişim üzerinden biz Üçüncü Dalga Feminizm’i nasıl okuyabiliriz?<br />
Cinsellik meselesini gerçekten çok önemli gördüğüm için,<br />
hem Üçüncü Dalga hem de queer tartışmalarında beden politikaları<br />
tartışmalarının öne çıkıyor olmasını önemli buluyorum.<br />
Queer bir siyaset mümkün mü?<br />
İnci: Begüm’ün konuşmasında açtığı nokta bence bizim burada<br />
tartışmamız gereken nokta. “Queer Teori’dir,” dedi ve bu teori bir<br />
feminist olarak bana son derece zihin açıcı geliyor ama birçok açıdan<br />
<strong>feminizm</strong>le queer karşılaştırılabilir değil bence. Bunun en<br />
önemli sebeplerinden biri, <strong>feminizm</strong>in siyasal bir hareket olmasıdır.<br />
Feminizm derken bir teoriden, metinler arası bir şeyden konuşmuyoruz,<br />
bir hareketten konuşuyoruz. Queer bana bir siyasal<br />
hareket gibi gelmiyor, hatta siyasal harekete kapıları kapattığını<br />
da düşünüyorum. Çünkü öznenin yok edildiği bir yerde siyaset<br />
yapmanın yolunun ne olduğunu bilmiyorum. Dolayısıyla queer<br />
cinsiyeti tartışmaya açmada, ezberlerimizi bozmada, son derece<br />
önemli bir teori ama siyaset yapmanın önünü tıkadığını düşünüyorum.<br />
Bunu söylerken <strong>feminizm</strong> ve queer arasında bir hiyerarşi<br />
kurmuyorum. Feminizm daha yukarıda, queer daha aşağıda gibi<br />
bir şeyden bahsetmiyorum ama ikisinin bir arada düşünülmesinin<br />
nedeni bence <strong>feminizm</strong>in de giderek siyasal talep olduğunun<br />
unutulup, akademik, teorik bir uğraşa dönmüş olması. Özellikle<br />
Üçüncü Dalga’ya baktığımda bunu görüyorum, metin düzeyine<br />
baktığınızda çok radikal laflar var ama bir hareket anlamında, dönüştürücü<br />
bir güç olma anlamında çok da etkili değil.<br />
Benzer şekilde Üçüncü Dalga’nın da içinde olan ama genel<br />
olarak günümüz siyasi tartışmalarında sıkça denk geldiğim çoğullaşma,<br />
akıcılık, çapraz kimlikler vs. söylemlerine baktığımızda<br />
bence bütün bu kimlik meselesini iktidar ilişkileri (Begüm “güç”<br />
dedi) bağlamında düşünmediğimiz zaman hiçbir yere varmamız<br />
mümkün değil ve bu söylemler bizi bunu düşünmekten de alıkoyuyor.<br />
Bir de kapitalizm, ileri kapitalizm, neoliberalizm, nasıl<br />
tanımlarsak tanımlayalım, giderek merkezileşen bir iktidarın -örneğin<br />
T.C. kimlik numaralarıyla bütün hayatımızı sürekli izleyen<br />
ve kontrol edebilen- varlığını düşündüğümüzde bunun karşısına<br />
bu kadar çok parçalı, çoğul, kolektif olmayan bir muhalefet yerleştirmek<br />
bana problemli geliyor.<br />
Begüm: Queer’e yapılan en büyük eleştirilerden bir tanesi söylediğin<br />
kimlikleri ortadan kaldırarak siyaseti imkansızlaştırdığı<br />
üzerinedir. Lezbiyen kadın kimliği üzerinden politika üretmek<br />
sanki daha önceden bir tarifi varmış gibi daha uygulanabilir bir<br />
politika yapma biçimi olarak algılandığı zaman queer sanki bütün<br />
bunları imkansız kılıyormuş gibi oluyor. Çokluluk olarak algılamıyorum<br />
ben queeri, daha çok kimlik akışkanlığı olarak görüyorum<br />
ve bütün bu kimliklerin akışkanlığı üzerinden siyaset üretilebilir<br />
diye düşünüyorum; queer etik ve adalet de burada başlıyor<br />
zaten. Queer etik üzerinden politik hareket üretmenin çok daha<br />
mümkün olduğunu düşünüyorum çünkü bir kere birçok farklı<br />
kimliği bir arada algılayabildiğimiz ve onun üzerinden tanınma<br />
politikaları üretebildiğimiz bir alan açar bize. Bunu derken örneğin<br />
sadece Kürt kimliği üzerinden tanınmaya çalışmak ve bunun<br />
üzerinden bir hareket oluşturmak daha önemsizdir ya da kötüdür<br />
demek istemiyorum ama queer farklı kimlikler arasında bir<br />
ağ kurabilmeye imkan tanır. Queer’in açtığı imkan, birçok farklı<br />
kimliğin ve birçok farklı tanınma mücadelesinin içerisinde ilişki<br />
kurarak var olabilmektir çünkü hepimizin paylaştığı bir adaletsizlik<br />
yarası var…<br />
İnci: Hepimiz çok apolitik bir söz değil mi?<br />
Begüm: Değil. Aslında hepimizin bir yarası var ve bu yüzden hepimiz<br />
Hrant için mücadele etmeliyiz; yani herkesin bir yarası var<br />
ve o yaraların farkına varılıp, birlikte hareket edilmesi gerekiyor.<br />
Queer bu yaraları sadece Kürt’ün yarası, lezbiyenin yarası olmaktan<br />
çıkarıp, sosyal adalet üzerinden yaralarımızın ortaklaştığını<br />
görerek hareket edebilme alanları sağlıyor.<br />
İnci: Bu çok aydınlanmacı bir yaklaşım değil mi? Çok modernist<br />
aslında. Çünkü modernizmin istediği kişilik yapısı da aslında senin<br />
tarif ettiğin gibi empatik bir kişilik yapısıdır. Herkes kendini<br />
başkasının yerine koyabildiği zaman modernist proje de başarılı<br />
olabilir. Bu bütün modernist teorilerin 1950’lerde söylediği bir görüştür.<br />
Senin söylediğin bu görüşe son derece yakın değil mi?<br />
Begüm: Aslında değil bence, çünkü queerin bahsettiği kozmopolitanizm<br />
teorilerinin ortaklaştığı evrensel insan değildir. Evrensel<br />
değerin öne çıkardığı “Hepimiz en nihayetinde insanız ve birbirimizi<br />
anlamalıyız ve ortaklaştığımız bir yara var,” söyleminden<br />
çıkmaz queer, o yüzden de farklılaşıyor diye düşünüyorum.<br />
Simten: Gittikçe modernizme daha fazla yaklaştığımı hissediyorum.<br />
Feminist hareket ve teori içerisindeki temel sorum,<br />
“Mikroyu gözden kaçırmadan acaba makroyu nasıl tanımlayabili-<br />
348 349