Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
İstanbul Amargi - Feminizm Tartışmaları Feminizme Farklı Yaklaşımlar ve Üçüncü Dalga<br />
içerisinde geçmişteki feminist aktivizmin sorgulanmasını da tanımlayan<br />
bir terim. Bu açıdan bir örnek Betty Freidan’dır. 1990’larda<br />
o yıllardaki hak talepleri için, “Aslında çok fazla talep etmişiz,”<br />
der. Bahsettiği, 1963 yılında yazdığı “Kadınlığın Gizemi”inde (The<br />
Feminine Mystique) 2 , yer alan hak talepleri tabii ki üst orta sınıf,<br />
beyaz kadın öznenin hak talepleridir.<br />
70’lerin sonundan itibaren yaşanan süreç, İkinci Dalga<br />
Feminizm’in karar alma mekanizmalarında sırf kadın olduğu<br />
için kadınların yer almasını isteme talebinin politika düzeyinde<br />
somutlaştığı ve daha fazla kadının karar alma mekanizmalarında<br />
yer aldığı bir dönemdi. Fakat bizzat karar alıcı kadınlar <strong>feminizm</strong>i<br />
lanetlerler. İkinci Dalga’da Jeanne Kirkpatrick bu açından<br />
temsilidir. İkinci Dalga’yla birlikte kamusal alandaki varlığı artan<br />
kadınları tekrar özel alana itmeye yönelik argümanlarda bulunurlar.<br />
Bunları bizzat kadınların yapması önerilir. Çünkü İkinci<br />
Dalga’nın derdi kadınların öznelliğidir. Üçüncü Dalga biraz da<br />
bunun için sadece kadınların öznelliği değil diyor; ama daha sonra<br />
onun “Peki, hangi politik alan?” sorusunu sorduğumuzda yanıt<br />
bulamıyoruz.<br />
***<br />
Türkiye’ye geldiğimizde ne oluyor? Türkiye’de dalga var mı,<br />
emin değilim. Kadın hareketinde kazanımlar tabii ki var; ama<br />
bir dönemi kapatıp başka bir dönemi başlatacak, patriarkal yapıyı<br />
dönüştüren bir kazanım var mı, emin değilim. Bilmiyorum<br />
yanlış da okuyor olabilirim. Farklı farklı dönemselleştirmeler var<br />
Türkiye’de. Bunlar, erkeklerle eşit yurttaşlık talebinde bulunulan,<br />
Osmanlı ve Erken Cumhuriyet Dönemi’ni kapsayan kadın aktivizminin<br />
ilk dönemi ve 70’lerde sol içerisinde gelişen bir kadın<br />
özgürleşmesi fikriyle bağlantılı olarak 1980 sonrasında bağımsız<br />
feminist örgütlenmenin ortaya çıktığı ikinci dönem var. Bu<br />
iki dönem arasında ise bir boşluk var; yani Erken Cumhuriyet<br />
Dönemi’nden 80’lere kadar olan süreç bu dönemselleştirmelerin<br />
dışında. 80’lerde ortaya çıkan feminist hareketin İkinci Dalga olduğundan<br />
emin değilim gerçekten. Peki, bu dönemi İkinci Dalga<br />
olarak mı, yoksa Üçüncü Dalga olarak mı adlandıracağım? Bu<br />
şablonla nasıl hareket edeceğim? Ya da soruyu, “Bu şablonla hareket<br />
etmem gerekiyor mu?” şeklinde de sorabiliriz. Ve benim buna<br />
cevabım “Hayırdır.”<br />
Bu yüzden Türkiye özelinden eğer illâ dalga kelimesini<br />
2 Freidan, Betty, (2001), The Feminine Mystique, W. W. Norton & Company, New York<br />
kullanacaksak, Serpil Çakır’ın da çalışmalarından bildiğim gibi<br />
ulus-devlet formatı içerisinde eşit yurttaşlık talepleri olan Erken<br />
Cumhuriyet Öncesi ve Osmanlı Dönemi’ndeki kadın hareketine<br />
Birinci Dalga, 80’lerde ortaya çıkan bağımsız feminist harekete de<br />
İkinci Dalga diyebiliriz. Ama öte yandan, bütün bu son on yılda<br />
yaşananlar bir geri tepmeyi de getiriyormuş gibi ve bunun neyin<br />
geri tepmesi olduğuna karar vermek lazım. Yurttaşlık haklarının<br />
mı geri tepmesi? Eğer bu söz konusuysa, bu sadece kadınlar için<br />
geçerli değil, bütün yurttaşlar için geçerli. Onun için neoliberal<br />
yapıyı göz önüne alarak bakmanın daha iyi olduğunu düşünüyorum.<br />
Türkiye’de feminist söz hiçbir zaman yaygın ve kabul edilebilir<br />
olmadığı için geri tepmenin feminist kazanımlarda değil<br />
de, kadın haklarında olduğunu söyleyebiliriz. Çünkü Türkiye’de<br />
herkes “Kadınlarımızı sevmeliyiz,” dediği ve “kadın hakları”nın<br />
tanınması gerektiğini neredeyse nüfusun %90’ı kabul ettiği için,<br />
bu konuda bir geri tepme var. Bu geri tepme “Kadın, erkek eşitliği<br />
diye bir şey yoktur,” cümlesinin doğrudan karar alıcılar, kanaat<br />
önderleri tarafından dile getirilmesine kadar gitmiş durumda.<br />
Geri tepme nedir? Kadın hareketi içerisindeki kadın haklarını<br />
savunarak feminist olmama argümanlarının yaygınlaşmasını<br />
<strong>feminizm</strong> açısından bir geri tepme olarak tanımlayabiliriz. “Ben<br />
feminist değilim, ama tabii, kadın haklarını savunurum,” söylemi<br />
aslında Türkiye açısından bu dönemlerin geri tepmesini anlamak<br />
için bence iyi bir örnek.<br />
Bu muğlâk konuşmayı da böyle muğlâk bir şekilde bitireyim,<br />
değil mi? (Gülüşmeler) Kusura bakmayın, ama böyle, gerçekten<br />
Üçüncü Dalga’yı konuşmak beni çok zorluyor. Hâl böyle olduğunda<br />
ben Türkiye’de bir Üçüncü Dalga’nın olduğundan değil<br />
ama eğer bir dönemselleştirme yapılacaksa illâ ve “dalga”yı kullanmamız<br />
gerekiyorsa, İkinci Dalga’nın içerisine Batı Avrupa’daki<br />
ve Kuzey Amerika’daki Üçüncü Dalga’nın argümanlarının yerleştirilebildiğinden<br />
ve bunun da Türkiye’deki deneyim açısından aslında<br />
çok zenginleştirici olabileceğinden bahsediyorum.<br />
Begüm’ün ve Semra’nın sunum içerikleri Türkiye örneği üzerinden<br />
İkinci Dönem Feminizm’i içerisinde özellikle 90’lardan<br />
itibaren kadınların öznelliğinin, o kadınların kadınlık kimliğini<br />
içten kesen, farklı etnik, sınıfsal, cinsel yönelim, cinsiyet kimliği<br />
temelli, farklı öznelliklerle birlikte düşünülebileceğini ve bununla<br />
birlikte hareket edilebileceğini de gösteriyor ama; bu birliktelik<br />
pek sancısız olmuyor...<br />
Gülnur: Semra 90’lı yıllardaki Kürt Kadın Hareketi deneyiminden<br />
bahsedecek. Türkiye’de 1992’den sonra, Kürt hareketi içerisinde<br />
338 339