You also want an ePaper? Increase the reach of your titles
YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.
İstanbul Amargi - Feminizm Tartışmaları Feminist Örgütlenme<br />
ve yanlışları bile görmekten kaçınıyoruz. Bu da benim için hep<br />
bir soru. Muhalif hareketlerde de böyledir. Banu yıllarca küsmüş.<br />
Pek çok kadının da bu durumu yaşadığını düşünüyorum. Aman<br />
harekete zarar gelmesin diye ya da bıkkınlıkla, umutsuzlukla ya<br />
da nasıl dile getireceğimizi bilemediğimizden, üzmekten ve dışlanmaktan<br />
korktuğumuzdan susuyoruz. Zaten geride kalanlar da<br />
anlamak, sorunu gidermek için yeterli çabayı göstermiyor. Öyle<br />
ya çok işimiz var yapacak; acelemiz var.<br />
12 Eylül öncesinde Ankara İlerici Kadınlar Derneği (İKD)<br />
içindeydim. 12 Eylül darbesiyle hepimiz içeride dışarıda darmadağın<br />
olduktan sonra İKD’deki tecrübelerim nedeniyle uzun süre<br />
kadınlarla örgütlenmekten uzak durdum. Mutlaka söylemeliyim<br />
1984’te Şirin Tekeli ve Stella (Ovadia)’nın Somut’taki yazıları yolumu<br />
çok açtı. O zamanlar, köyde yaşıyordum birkaç yıl tek başıma<br />
feminist oldum, ama feministçe konuşup didiştiğim halde “feministim”<br />
diye bir türlü yüksek sesle söyleyemiyordum. O yazılardan<br />
sonra kendime feminist demem çok kolaylaştı. O yıllarda kadın<br />
arkadaşlarla solcuyken konuşmaktan ısrarla kaçındığımız kişisel<br />
tecrübelerimizi, cinselliğimizi konuşmaya başladık. Sadece hayatı<br />
değil, aşkı, bedenimizi, arzularımızı da konuşuyorduk. Mesela<br />
şöyle şeyler hatırlıyorum: 1985 civarında otuz yaşlarındaydım.<br />
Evli bir kadın olarak geçmişte sosyalist olan kadın arkadaşlarıma<br />
mastürbasyon yaptığımı, bundan zevk aldığımı (bir kısmıyla artık<br />
<strong>feminizm</strong> konuşuyorduk) ve bedenimle tanışmamda bunun rolü<br />
olduğunu söylediğimde hayli şaşkınlıkla karşılanmıştı. Ya da lezbiyenliği<br />
elbette biliyorduk, arkadaşlarımız vardı ama bunu politik<br />
olarak tartışmıyorduk çünkü heteroseksizmi politik olarak<br />
bilmiyorduk ki. Adına bilinç yükseltme demezdik bu muhabbetlerin.<br />
Bunu da bilmezdik. Sonraları öğrendiğimde de bilinç yükseltme<br />
grubunda olmaya pek sıcak bakmadım.<br />
Peki ya emeğin hiyerarşisi!<br />
1997 yılına geldiğimizde, İstanbul da birçok feminist gibi ben de<br />
ÖDP’liydim. Daha önceki yıllarda antimilitarist hareketle ilişkiliydim.<br />
Orada şiddetsizlik, vicdani ret gibi konularda çok şey öğrendim.<br />
Özellikle Beyoğlu ilçedeki kadınlar olarak dert ettiğimiz<br />
şeyleri tartışmaya başladık: Hiyerarşik olmayan ilişkileri nasıl kurarız,<br />
iktidar olmadan nasıl birlikte politika yaparız, partide erkek<br />
egemenliği, feminist örgütlenme, farklı olmak, emeğin iktidarıyla<br />
nasıl baş edebiliriz gibi. Bence bugün de hâlâ temel problemlerden<br />
bazıları devam ediyor. Bir tanesi, sadece bilginin, çoğunluk<br />
olmanın iktidarı değil, emeğin de iktidarının olması.<br />
Banu’nun sorumlulukla ilgili söylediklerine katılıyorum.<br />
“Ben bunu yapacağım,” demişsem yapmalıyım. Ama bazı kadınlar<br />
hiçbir şey yapmıyordur, gelip, toplantıyı dinliyordur ya da sadece<br />
konuşuyordur. Sürekli iş yapan kadınlarla, o kadınların benim<br />
için eşit söz hakkı var. Emeğin iktidarıyla baş etmek bilginin iktidarıyla<br />
baş etmekten daha zor bence. Çünkü bilgi dediğimiz şey<br />
çoğumuz için istediğimizde eninde sonunda ulaşılabilir bir şey<br />
olabilir, orta sınıfız sonuçta. Ama emek dediğimiz bambaşka bir<br />
şey. Kimisinin çocuğu vardır, kimisi daha yoksuldur, kimisi para<br />
kazanmak için uzun saatler çalışır, kimisinin canı çekmez, kimisinin<br />
yaşlısı, hastası vardır. Kimisi beceremeyeceğini düşünür.<br />
Kimisi aşk acısı yaşıyordur. Velhasıl çok çeşitli nedenlerle emeğin<br />
iktidarına karşı olmak daha zor. Çünkü mücadelenin yürümesi<br />
için emeğe ihtiyaç var. Ben kadınların emek verse de vermese de<br />
her yapılan işin her seviyesiyle ilgili söz hakkı olduğunu düşünüyorum<br />
ve bunun önünü kesmemek gerekiyor. Varolan bir sorunla<br />
ve çözümüyle ilişki kurmanın da emek vermek olduğunu düşünüyorum.<br />
Ve her ne yapıyorsak öncelikle kendi hayatımız için yaptığımızı<br />
düşünenlerdenim.<br />
Bağımsız Kadın İnisiyatifi’nde örgütlenmek…<br />
1997’nin 8 Mart’ı yapıldı, arkasından da feministler olarak “Hadi<br />
örgütlenelim,” dedik. Ben hep bağımsız feminist oldum, hâlâ<br />
Bağımsız Kadın İnisiyatifi’nin izini sürüyorum. Ama yok, belki<br />
de hayatta bir kere oluyordur. Keşke o grubun içinde de kendini<br />
iyi hissetmemiş olan kadınlar da konuşsa. BKİ az sayıda kadınla<br />
15-20 civarında kadının oluşturduğu bir gruptu. O zaman<br />
Görünmeyen Emek Kolektifi vardı, acayip örgütlüydüler, her şeyi<br />
yazarlardı, çok üretken kadınlardı. Bugünkü sohbete hazırlanırken<br />
de onların notlarından çok faydalandım.<br />
BKİ’nin ilk toplanmalarına Kimya Mühendisleri Odası’nda<br />
başladık. Bu toplantılarda Jujin ve Jiyan dergisinden Kürt kadınlar,<br />
Ermeni bir kadın ve 80 sonrası feminist örgütlenmede olan<br />
kadınlar da vardı. Sosyalist, radikal, antimilitarist feminist kadınlar<br />
vardı. Kendine feminist demeyen kadınlar vardı. Fakat bu<br />
grup, bütün iyi niyetine, çabasına rağmen o kadar orta sınıf, heteroseksist<br />
ve hatta bence Türk bir gruptu ki… Mesela grupta olan<br />
lezbiyen bir kadının ancak İstanbul’dan ayrıldıktan sonra lezbiyen<br />
olduğunu söylediğini duydum.<br />
Neleri tartıştık diye baktığımızda yaptığımız eylemlerden<br />
örnekler verirsem neleri tartıştığımız da biraz açığa çıkabilir.<br />
1998’de Maslak Kız Yurdu’ndaki öğrenciler gece tacize ve tecavü-<br />
306 307