You also want an ePaper? Increase the reach of your titles
YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.
İstanbul Amargi - Feminizm Tartışmaları Ekoloji ve Feminizm<br />
den şirketler düşmanımız ve o yüzden içimize sızan kapitalizm<br />
düşmanımız ve o yüzden basit bir şekilde “Organik pazara gideyim,<br />
kükürtlü sabun kullanayım da suya zarar vermeyeyim, külden<br />
deterjan yapayım,” demek benim o bilgimi yeniden canlandırmaz.<br />
O suyla, toprakla aslında ne kadar bağlantılı olduğumu,<br />
o ziyaretin bana nasıl iyi geldiğini hatırlatmaz. Bu yüzden benim<br />
o mermer ocağını yaptırmamam gerekiyor. “Ee tabii ziyaret yerlerini<br />
koruyalım, eski bilgiler önemli, orada ayrıca Eko-turizm<br />
de yapılır, kaybolmasın, o da bir şeydir,” diyen bir Greenpeace de<br />
benim işime yaramaz. Ben oraya turist olarak gidiyorsam o bilgi<br />
zaten kaybolmuş demektir. Onun için devrimci bir duruştan bahsediyoruz.<br />
Başka bir bilinç için başka bir üretim ilişkisi, ekonomik<br />
ve sosyal yapıdan bahsediyoruz. O nedenle hemen şimdi gerçekleştirilebilecek<br />
kısa vadeli, basit çözümlerden öte bir mücadele<br />
veriyoruz.<br />
Esen: Mine “Bir feminist zaten ekolojisttir, bir ekolojist de zaten<br />
feministtir,” dedi, bu tabii ki de ideal olan ama gerçek hayatta böyle<br />
tezahür etmiyor. Bunu Anarko-<strong>feminizm</strong>’i konuşurken de benzer<br />
bir yerden tartıştık. Göksun Yazıcı’ydı konuşmacımız ve <strong>feminizm</strong><br />
zaten anarşisttir, demişti. Bu meseleleri konuşurken hep<br />
teoride ve pratikte nasıl işlediğine, aynı zamanda da tarihselliğine<br />
bakmamız gerektiğini düşünüyorum çünkü anarşist hareketin<br />
içindeki cinsiyetçilik ortada, ekolojik hareketin içindeki cinsiyetçilik<br />
de ortada. Keza feminist hareketin içinde de hiç ekolojik<br />
olmayan yaklaşımlar var, hatta genelde ekolojinin tartışması dahi<br />
yok. Mesela Amargi’de ekolojiyle ilgili bir dert var ve bu yüzden<br />
bir temasımız var çünkü Amargi’de bunu dert edinen insanlar var.<br />
Çiftçimiz var bir defa.<br />
Benim olduğum süreç içinde Amargi olarak ekolojistlerle iki<br />
etkinlik yaptık. Bir tanesinde çok özcü bir yerden, “Kadın zaten<br />
doğadır” diyen kadınlar vardı. Benzer şekilde, kadınlar bu hareketin<br />
önündeler, bu yüzden feministler ekolojik mücadelenin içinde<br />
olmalılar da özcü bir söylem bence, kurulacak ortaklık bu zeminde<br />
değil başka bir şekilde kurulmalı. İkinci etkinlikte de, <strong>feminizm</strong>e<br />
dair söylediklerimiz ekolojist arkadaşlara gereksiz ideolojik,<br />
ütopik ya da çok gerçekçi olmayan düşünceler olarak göründü.<br />
Çünkü onlara göre gerçek: “Toprak gidiyor, su gidiyor, dünya yıkılıyor.”<br />
“Bunlar olurken siz neyden bahsediyorsunuz?” diyerek,<br />
<strong>feminizm</strong> oldukça maddi bir ezme/ezilme ilişkisinden bahsettiği<br />
halde felaket tellallığıyla politik argümanlarımızın altını boşalttılar.<br />
Feministler ile ekolojistlerin karşılaşmalarında hep bir handikap<br />
oluyor. Bugünkü handikapsa bence kendinizi ekolojik hare-<br />
ket içerisinde ama feminist olarak tanımlamanız. Tabii ki bunlar<br />
olabilir ama hem feminist hareketin hem de ekoloji hareketinin<br />
içinde neden olunmadığı sorusu aynı şekilde ekolojistlere de sorulması<br />
gereken bir soru. Devamlı bu soru feminist harekete sorulur,<br />
“Feminizm neden onu yapmıyor, neden bunu yapmıyor?” diye.<br />
Eğer bir ortaklıktan bahsediyorsak ortak çaba gerekli diye düşünüyorum.<br />
Örneğin ekoloji hareketi kendi içindeki cinsiyetçilik meselesi<br />
ile nasıl yüzleşmeye çalışıyor? Bu yüzden Mine’nin anlattıkları<br />
üzerinden bu ortaklık nasıl kurulabilir diye düşünüyorum çünkü<br />
o kadar farklı bir ihtiyaçtan doğan farklı bir örgütlenme pratiği var<br />
ki! Düşüncede çok ortaklığı olan ama pratikte örgütlenmesi çok<br />
farklı olan bu mücadele hatlarını nasıl bir araya getirebiliriz, meselesini<br />
düşünmek için kent meselesini sormuştum. O soru kendim<br />
için de sorduğum bir soruydu. Nükleer meselesi vs. bunların<br />
hepsine üzülüyor olabilirim ama bunların kendi hayatımı dönüştürmesi<br />
açısından -bugün de buradan çıkmasını beklediğim şey<br />
bu- hakikaten nasıl ilişkilenilir? En çok talan orada diye illâ kıra mı<br />
gitmemiz gerek? Feminizmin ve ekolojinin pratikte, politik mücadele<br />
hatlarının ayrı olmasını siz nasıl değerlendiriyorsunuz?<br />
Mine: Bence zaten feministlerin her alanda olmaları gerekiyor.<br />
Ben ekolojistim hem de feministim demiyorum sadece, ben<br />
aynı zamanda kadın hareketinin de içindeyim, anarşist kadınlar<br />
içerisinde mücadele veriyorum. Kadın mücadelesi benim için<br />
önemli bir mücadele. Aynı zamanda da Karadeniz İsyandadır<br />
Platformu’nda mücadele veriyorum. Mersinli’yim, Akkuyu’da<br />
yapılacak nükleer santrale karşı da bireysel bir mücadelem var.<br />
Ben şöyle diyorum: Bir feminist ekoloji hareketinin içinde olmasa<br />
bile, Eko-<strong>feminizm</strong>’i tartışarak bir iktidarı karşısına alıyorsa,<br />
bu mücadeleyi olumluyor demektir.<br />
Ben de kıra gidilsin demiyorum, çünkü ben de buradan kırla<br />
ilişkiyi, kırda tanıdığı olan insanlarla ya da Karadenizlilerle ya<br />
da Munzurlularla dayanışma üzerinden kuruyorum. Ben her gün<br />
oraya gitmeye kalksam, Karadeniz’e taşınmam lazım, orada bölge<br />
çalışması yapmam lazım ama öyle bir şey yapmıyorum. Bence zaten<br />
orada çadır kurup, marjinal şeyler de yapmayalım<br />
Loç Vadisi’ndeki bir kadının kendine güveninin gelmesi noktasında<br />
feminist bir müdahale olabileceğini söylüyorum. Burada<br />
aslında hepimiz belirli farkındalıkları olan insanlarız. Buraya<br />
Karadeniz’deki ya da Munzur’daki deresi zarar gören kadın gelmeyecek,<br />
bizim bu insanlarla kuracağımız bağlantı ancak ekoloji<br />
mücadelesi içindeki alanlarda olabilir. Ağ yaratmak için hareket<br />
gerekir. Feminist mücadele içinde atölye çalışmaları çok oldu ama<br />
oranın denklemleri başka. Denklemleri o kadar farklı olan bir<br />
220 221