13.03.2013 Views

amargi_feminizm_tartismalari_kitap_2012

amargi_feminizm_tartismalari_kitap_2012

amargi_feminizm_tartismalari_kitap_2012

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

İstanbul Amargi - Feminizm Tartışmaları Ekoloji ve Feminizm<br />

için o kadar su yoğunluklu bir üretim tarzı geliştirildi ki (çünkü<br />

hibrid tohumların buna ihtiyacı var) o bölgedeki küçük çiftçiler<br />

topraklarından oldu çünkü suları kurudu, bütün sular patateslere<br />

akıyor. “O yüzden ben bu patatesleri marketten almayayım,<br />

gideyim organik pazardan küçük çiftçiden alayım,” demiyor ki.<br />

Zannetmiyorum ama eğer diyorsa son derece ekolojist bir mantıkla<br />

hareket ettiğini söyleyebilirim. Ama şu nedenle söylemediğini<br />

biliyorum çünkü kentlerdeki organik pazarlarda küçük çiftçiler<br />

patateslerini satamıyorlar. Organik pazarda çok büyük organik<br />

çiftlikler var, bunlar taşeron şeklinde, bazen küçük çiftçilerden de<br />

mal alabiliyorlar ama bunun bir ağı var ve küçük çiftçi bu ağa ulaşamıyor.<br />

İzmir’de bile ulaşamıyorlar ki, İstanbul’da hiç ulaşamazlar.<br />

Buradan biliyorum ki ekolojik bir derdi olsa organik pazardan<br />

alışveriş yapmaz. Bizim böyle bir derdimiz var, biz bunu biliyoruz<br />

ve bu yüzden de organik pazara gitmiyoruz. Reklamcının organik<br />

pazara gitme amacı kendi sağlığını korumak ve marketten alışveriş<br />

yapan fakir kişiden daha sağlıklı çocuklar yetiştirmekse bunu tartışmamıza<br />

bile gerek yok, bu kişinin ekolojiyle zaten alakası yok.<br />

“Organik pazarı destekliyor musunuz?” diye soruyorsanız bunun<br />

cevabı da belli, hayır. Çünkü organik pazarlar Buğday Derneği’nin<br />

tekelindeki belediyelerle beraber çok güzel para kazandıkları yerlerdir.<br />

Küçük çiftçiye hiçbir faydası yoktur, kendine has “organik”<br />

bir sektör geliştirmiştir. Organik sertifikalarını almak bile muazzam<br />

paralar gerektiriyorken küçük çiftçinin “organik üretim” bile<br />

yapması çok zor zaten.<br />

“Peki, kentteki ekolojik hareket neyi savunabilir?” diye sorduğumuz<br />

zaman şunu söyleyebiliriz: Kentteki insanlar küçük<br />

çiftçilerle temasa geçsin, yedikleri gıdaların, tohumların nereden<br />

geldiğini ve nasıl üretildiklerini bilsinler. Ama bu bilgiyi sadece<br />

kendi sağlığı için öğrenmesin. Dünya çöküyorsa ve şirketlerin eline<br />

geçiyorsa benim çok sağlıklı olmamın da bir önemi yok zaten.<br />

Organik beslenmemin çok bir anlamı yok. Bir ekolojist bunu der<br />

çünkü ekosistem mantığıyla düşünür. Ben bu ekosistemin bir parçasıyım,<br />

eğer bu ekosistem çöküşe doğru gidiyorsa ben de çöküşe<br />

doğru gideyim der.<br />

Hatice: Gidecek de zaten.<br />

Kızılca: Tabii, ne kadar organik beslenirsen beslen zehir sana havadan<br />

gelecektir.<br />

Esen: Bütün bu duyarlılıkla baksam da param yoksa marketten<br />

alışveriş yapmak zorundayım.<br />

Kızılca: Ben de marketten alışveriş yapıyorum…<br />

Esen: Mesela diyorum. O zaman kentteki ekolojist ne yapacak?<br />

Mine: Üst orta sınıf çevrecilerin içerisinde bulunduğu örgütlen-<br />

meler zaten ekoloji mücadelesini manipüle ederek, insanlara küçük<br />

vicdan muhasebeleri yaptırarak bu alanı kapitalizme dahil<br />

ediyor. Greenpeace, Buğday Derneği, Doğa Derneği bu tür örgütlenmelere<br />

örnektir. Bence kimin yanında bulunduğun ya da kimin<br />

önünde yakanı iliklediğin çok önemlidir. Mesela biz şu sloganı attık:<br />

“Şirket talan, kanun yalan, Karadeniz isyanda, isyana devam.”<br />

Sen bu sloganı attığında karşına aldığın şey millet meclisi, kanun,<br />

yasa ve şirketlerse, meseleyi sınıfsal olarak da konumlandırmışsın<br />

demektir. İçerisinde bulunduğun yapı zaten senin mücadele<br />

hattını da belirler. Mesela sen üst orta sınıfsan, bu mücadeleyi<br />

ezen/ezilen ilişkisi olarak değil de çevre sorunu olarak görürsün.<br />

Türkiye hektarlarca ormanın yakılarak fabrika yapıldığı, fabrika<br />

sahibi şirketlerin merkezindeki çevre ağaçlandırma projeleri için<br />

ise milyarların harcandığı bir ülke. Etrafı yeşile boyanmış bir hayvanat<br />

bahçesi istiyorsan eğer, gidersin TEMA’ya ağaç dikersin ya<br />

da Greenpeace’e imza atarsın. Dünyanın en büyük benzin şirketi<br />

BP ile ortak olan Greenpeace’le aynı platform içerisinde bulunabilirsin.<br />

Kendi adıma Esen’in bahsettiği bu etiket oluşturmayı kapitalistlerin<br />

yaptığını düşünüyorum. Ben ilkesel olarak Coca-Cola<br />

tüketmiyorum. Bunu da çok büyük bir devrim diye yapmıyorum,<br />

bu benim bireysel tavrım. Ben Coca-Cola’nın onlarca işçi öldürdüğünü,<br />

dünya su alanlarının çok büyük bir kısmını yönettiğini<br />

biliyorum. Ama sadece bunu yapmıyorum, aynı zamanda şirketlerin<br />

önünde oturma eylemlerine katılıyorum, köylerde o şirketlere<br />

ve devlete karşı mücadele ediyorum. Bu da işin politik kısmı…<br />

Kızılca: Bir de ek olarak Mine şunu da yapıyor: Coca-Cola Seyfe<br />

Gölü’nde Doğa Derneği’yle beraber pelikanları kurtarma çalışması<br />

yaparken gidip onu deşifre ediyor.<br />

Ayşe: Ortaklaşabileceğimiz ilkelerden bahsediyorsak eğer ekoloji<br />

hareketinin de, feminist hareketin de şiddetsizlikten yana olması<br />

gerektiğini düşünüyorum. Benim hayatımdaki birinci ve temel<br />

ilke bu. Eski bir Greenpeace gönüllüsü olarak Greenpeace konusunda<br />

ciddi bir manipülasyon yaptığını düşünüyorum. Anarşist<br />

olmayan ekolojistler olduğunun da göz ardı edilmemesi gerekiyor<br />

bence. Bana liberal de denebilir herhalde, siyasal alan içerisinde<br />

kendini daha özgürlükçü gören biriyim, revizyonistim, parlamenter<br />

sistem içerisinde çözümler olabileceğini düşünüyorum ve bunun<br />

için de mücadele ediyorum; yasaları değiştirmenin de mücadelenin<br />

araçlarından biri olduğunu düşünüyorum. Politik alan<br />

derken de aslında tam da bunu kast ediyordum. Bir fabrikanın<br />

bacasını tıkamakla, tüm üretim şekillerine yaptırım uygulayacak<br />

bir yasal önlem almak arasında benim için dağlar kadar fark var.<br />

214 215

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!