You also want an ePaper? Increase the reach of your titles
YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.
İstanbul Amargi - Feminizm Tartışmaları Ekoloji ve Feminizm<br />
gözleri dolarak “Elektriksiz yaşarız ama susuz asla,” demişti. Öte<br />
yandan Senoz’daki kadınlar “Toprağıma, fasulyeme su gitmiyor,<br />
ben zaten böyle yaşamışım, elektrik olmuş, olmamış çok önemli<br />
değil, sen niye benim suyumu, ekmeğimi, toprağımı alıyorsun?<br />
Ben artık taş atmayacağım, ben artık bomba koyacağım,” diyor.<br />
Düşünüyorum, ben kendime anarşist diyorum ama, o kadın neden<br />
kendine anarşist desin ki? Gerek yok; o zaten yaşamını savunuyor.<br />
Ben diyorum ki bu mücadeleye ekoloji, <strong>feminizm</strong> vs. gibi<br />
isimleri koymayalım sadece yaşamı savunmak için mücadele edelim.<br />
Aslında ekoloji ve kadın meselesine dair biraz daha örnek<br />
vermek istiyorum çünkü örnek çok. “Eylem alanlarında ya da yaşamlarımızda<br />
ne yapabiliriz?”e dair belki aklımızda bir şeyler oluşması<br />
açısından da bizim için de çok faydalı olur. Geçtiğimiz yıl<br />
Karadeniz İsyandadır Platformu’nun içinde mücadele eden kadınlar<br />
ilk defa 2011 yılının 8 Mart’ında Karadeniz’in İsyankar Kadınları<br />
olarak alana çıktılar ve bu Türkiye’de bir ilkti. O alanda Karadenizli<br />
kadınlar Kürt kadınlarıyla beraber horona durdular; bu gerçekten<br />
de çok önemli bir adımdı. Bu yıl (<strong>2012</strong>), 11 Mart’ta Kadıköy’de yapılan<br />
8 Mart mitingi için hazırlanan bildirilerde HES’ler, yaşam ve<br />
doğa var. Bu alanda mücadele eden kadınlar, bunu bizim yaşamımızın<br />
içine bir payda olarak soktular. Erzurum Tortum’da kurulmak<br />
istenen HES’e karşı teyzeler (özellikle muhafazakâr oldukları<br />
için belirtmek istedim) taşlarla, sopalarla mücadele ettiler.<br />
Hatice: Ve kimse de bir şey diyemedi onlara.<br />
Mine: Diyemezler çünkü çok basit bir şekilde “Benim canımı al,<br />
burayı alma, alamazsın,” diyor. Mesela Leyla Yalçınkaya örneği var.<br />
Leyla Yalçınkaya, Tortum’da on yedi yaşındayken yalnızca insanlarla<br />
konuştuğu için yargılandı. “İnsanlarla konuşma,” diyor iktidar<br />
sana. Bizim de yapmamız gereken bu, çok basit, insanlarla<br />
konuşmalıyız. 5<br />
Bütün bu mücadelelerde hepimize çok fazla sorumluluk<br />
ve görev düşüyor. Kendi adıma aslında bunu görev olarak da görmüyorum<br />
çünkü bu benim yaşamımın bir parçası; bir gereksinim<br />
ve bunun için mücadele ediyorum. Hepimizin birlikte tartışarak<br />
ortak ilkeler yaratarak yaşamlarımızı da dönüştürdüğümüz bir<br />
5 Erzurum’un Tortum İlçesi’ne bağlı Bağbaşı Beldesi’nde 05.09.2011 tarihinde yapılan<br />
HES eyleminde bulunduğu gerekçesiyle Leyla Yalçınkaya’ya mahkeme tarafından<br />
HES’in çalışma alanlarında bulunmama ve HES eylemlerinde bulunan kişiler<br />
ile ilişki kurmama cezası verildi. Karara itiraz edilmesi üzerine Leyla’nın 13 kişi<br />
ile görüşmesine izin verildi.<br />
http://gundem.milliyet.com.tr/13-kisiyle-konusmasina-izin var/gundem/gundem<br />
detay/01.10.2011/1445467/default.htm<br />
dönüşümün parçası olmamız gerektiğini düşünüyorum. Ama bu<br />
da sadece yaşamsal bir dönüşüm değil, sistemi de hedef alan ileriye<br />
dönük politik bir dönüşüm olmalı.<br />
***<br />
Esen: Neden kendinize eko-feminist demek yerine ekolojist ve<br />
feminist diyorsunuz? Ekolojist Feminizm dünya örneklerinde<br />
neden tutmadı? Eko-<strong>feminizm</strong>’e dair verdiğiniz örneklere güldük<br />
çok özcü diye ama Eko-<strong>feminizm</strong>’e dair başka tartışmalar neler,<br />
Türkiye’deki örnekleri nasıl?<br />
Kızılca: Görebildiğim kadarı ile Türkiye’de 90’ların sonu, 2000’lerin<br />
başında Eko-<strong>feminizm</strong>’e bir ilgi oluşmuş, bu tür bir arayış olmuş.<br />
Eskiden Eksik Etek Dergisi 6 vardı. Ankara’daki ekipler de<br />
ekoloji ve Eko-<strong>feminizm</strong> üzerine baya kafa yormuşlardı. Hatta<br />
şimdi burada bakarken bir dergi gördüm, 2004’te çıkmış bir dergi;<br />
Toplumsal Ekoloji Platformu’nun (İTEP). Herhalde bunlar da<br />
Eko-<strong>feminizm</strong> düşüncesinin üzerinden yürümüş çabalardı. Bir<br />
kere Türkiye’deki örneklerinin siz de içindesiniz, sizlere de sormak<br />
lazım.<br />
Seyda: İTEP, içinde Kürt kadınlarının, Amargi’nin , işçilerin, eşcinsellerin<br />
olduğu bir platformdu ve “Aynılaşmadan birbirimizi<br />
şiddetsiz bir biçimde nasıl dönüştürebiliriz?” meselesi üzerine<br />
konuşarak birlikte mücadelenin yolları aranıyordu. Başlangıcında<br />
güzel bir deneyimdi ama çok bildiğimiz işlerin yoğun olması, herkesin<br />
kendi gündeminin olması gibi klasik sorunlardan ötürü yürüyemedi.<br />
Biz birtakım projelerde ya da mücadele alanlarında bir<br />
araya geliyorduk ama birlikte iş yapmak çok farklı bir deneyim<br />
kazandırdı. Çünkü aslında farklı farklı tahakküm ilişkileri var. Bir<br />
bakıyorsun erkek ama eşcinsel, o yüzden farklı bir ezilme biçimi<br />
var. İTEP deneyimiyle ilgili anlatılabilecek daha çok şey var aslında…<br />
Esen: İsmi neden Ekoloji Platformu?<br />
Seyda: Ekoloji platformu çünkü farklı tahakküm ilişkileri üzerine<br />
ekolojiyi tanımlama isteğinden kaynaklanıyordu. O deneyimi ayrıca<br />
anlatmak lazım ama kısaca bu kadarını söyleyebilirim.<br />
Kızılca: Bizim bir arkadaşımız var, Ender Eren. Ender yirmi beş<br />
yıldır Türkiye’deki ekoloji hareketinin içinde. Onun da söylediği<br />
benim de gözlemlediğim şu ki, ekoloji hareketi net bir şekilde<br />
safını, teorisini, kimliğini oturtabilmiş değil. Dünyada oturtabil-<br />
6 1994’te yayın hayatına başlayan Eksik Etek Dergisi, bu dönemin küçük ve önemli<br />
feminist dergilerindendi. Yazı İşleri Müdürü Lale Akar olan dergi kısa yayın hayatında<br />
yedi sayı çıkardı. (http://eski.bianet.org/2004/10/01_k/45221.htm)<br />
208 209