Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
İstanbul Amargi - Feminizm Tartışmaları Ekoloji ve Feminizm<br />
ması açısından önemlidir. İhtiyaç sanırım buradaki kilit kelime.<br />
Bunların dışında tarihte bütünlüklü politika yapmak için farklı<br />
birçok yöntem deneyimlendi. Bu bazen üretim, tüketim kooperatifleri<br />
oldu, bazen de farklı platformlarla ortaklaştırılmış dil ve<br />
tavır üretme çabası olarak kendini gösterdi. Ekoloji mücadelesi<br />
içinde bulunan insanlarla ortak yarattığımız ilkeler doğrultusunda<br />
politika yaptığımızda bu, insanlarla kurduğumuz yaşamsal bir<br />
ilişkinin bir parçası haline gelir. Mesela tüketim ilişkisi ve alışkanlıklarını<br />
sorgulamayan bir feministi düşünemediğim gibi kendine<br />
ekolojist diyen ama kadın-erkek ilişkilerini sorgulamayan bir tahayyülü<br />
de bir arada tutamıyorum. Bence tüketim alışkanlıklarını<br />
sorgulamayan feminist de kadın erkek ilişkilerini sorgulamayan<br />
ekolojist de eşit derece devrimin bugünkü kısmına ihanet ediyorlar.<br />
Hep birlikte bu sorgulamaları yapabileceğimiz alanları oluşturmamız<br />
gerekiyor. Bu ortak tartışma zeminini nasıl yapabileceğimizi<br />
bu konuşmadan sonra da oluşturalım istiyorum. Yaşamsal<br />
denince akla boykot etmek, isyan etmek, karşı çıkmak geliyor ama<br />
sadece bu değil. Oysa karşı çıktığımız durumlar, fiiller ya da ürünlere<br />
karşı kendi alternatif modellerimizi üretip, üretim-tüketim<br />
ilişkilerimizde kolektif bir dayanışma ilişkisi geliştirebilmeliyiz.<br />
Mesela köyde ve kentte olan kadın kooperatifleri arasında yaşamsal<br />
bir dayanışma ilişkisini geliştirebiliriz ki bunun mümkün olduğunu<br />
aslında hepimiz biliyoruz.<br />
Belki bilen arkadaşlar vardır, geçtiğimiz aylarda Yunanistan’daki<br />
köylüler ihtiyaç fazlalarını şehirdeki evsiz ve kimsesizlerle<br />
paylaştılar ve bunu bir gelenek haline getirmek için çok büyük<br />
bir adım attılar. Bunun anlamı şudur: Biz parayla ilişki kurmuyoruz,<br />
bizim kurduğumuz ilişki kapitalizmin dışında pazarı olmayan<br />
bir ekonomidir; bizler rekabet değil, paylaşma ve dayanışma<br />
ilişkisi kuruyoruz. Bunu söyleyebilen bir algının içerisinde belki<br />
biz daha büyük bir farklılık ve farkındalık yaratabiliriz diye düşünüyorum.<br />
Bir yandan kadınlar arasındaki paylaşma ilişkisini,<br />
diğer yandan da kırdaki insanlarla kurduğumuz ilişkileri geliştirmeliyiz.<br />
Köyde ve kentte yaşayan kadınlar arasında dayanışma<br />
ilişkisi kurabilmenin yolu olarak kooperatif örneğini verdim ama<br />
bu farklı şekillerde de kurulabilir. Örneğin Türkiye’deki su mücadelesinin<br />
öznelerinin çoğu kadın ve bu mücadeleyi de kendilerini<br />
çok ciddi boyutta riske atarak ve ölümüne yapıyorlar. “Ben burada<br />
yaşamımı savunuyorum,” diyor. “Suyum olmazsa, fasulyemi ekemedikten<br />
sonra elektriği ne yapayım,” diyor. Söyledikleri sözler<br />
çok vurucu çünkü su o kadının gündelik yaşamının bir parçası.<br />
Kızılca: Mesela Dersim’de baraj kurulması planlanan Peri Su-<br />
yu’nun kenarında bahçeler var. Bu bahçeleri ekecek kimse yok<br />
çünkü herkes göç ettirilmiş; etrafında üç beş tane ev var. Yazın<br />
buradaki kadınlar oraya gitseler, kendi domateslerini fasulyelerini<br />
ekseler, toplayıp, getirseler, kışın kendileri kullansalar. Bu bile o<br />
barajın yapılmaması için çok büyük bir eylem. O toprakların işlenmesi,<br />
o topraklarda bir şeylerin üretildiğini insanların hatırlaması<br />
demek. Orası kalabalık olduğu zaman başkaları da gelecek çünkü<br />
her taraf gözetleme kuleleriyle sarılı ve gerçekten korkuyorsun,<br />
resmen jandarma var her tarafta. Bu bile dayanışma ve paylaşma.<br />
Paranın ötesinde varlık olarak oraya gitmek ve orada o toprakla<br />
birkaç ay bir ilişki kurmak ya da birkaç hafta.<br />
Hatice: Orada ekeceğimiz ürünlerin tohumlarını da kendi üreticilerinden<br />
alabiliriz.<br />
Kızılca: Evet, belki Tokat’tan oraya götürülebilir.<br />
Mine: Özellikle yerellerdeki mücadelelerde en ön saflarda kadınların<br />
mücadele ediyor olmasının, feministlerin ekolojik mücadele<br />
ile dirsek teması kurabilecekleri en rahat alan olduğunu düşünüyorum.<br />
Karşısındaki insanla normal bir ilişki kurma konusunda<br />
bile ciddi sosyal fobisi olan kadınların, bu mücadeleyle birlikte<br />
artan politize olma süreciyle basın açıklaması okuduklarını, sloganlar<br />
attıklarını, sokakta yürürken tacize uğruyorlarsa seslerini<br />
yükselttiklerini birebir deneyimledim. Bence bu kadınlarla ilişki<br />
kurarken feminist olmayalım. Ben yaşamımda zaten feministsem,<br />
Marksistsem, anarşistsem o kadınla ilişki kurarken bunlardan<br />
hiçbiri olmama gerek yok. Onunla yaşam savunuculuğu<br />
yapan bir insan olarak çok basit yaşamsal ilişkiler kurmalıyım.<br />
Mesela milliyetçi damarın çok yüksek olduğu Kastamonu’nun<br />
Cide İlçesi’ndeki Loç Vadisi’nde yapılmak istenen Hidroelektrik<br />
Santrali’ne (HES) karşı günlerce nöbet tuttuktan sonra artan politizasyon<br />
ve kendine güvenle birlikte bölgedeki kadınlar Cumartesi<br />
Anneleri’yle dayanışmaya geldiler. Bu çok önemli bir şey… Benzer<br />
şekilde bir arkadaşımız Kürdistan Komünler Birliği (KCK) davasından<br />
tutuklandığında, onunla dayanışmak için pankartı bu kadınlar<br />
tuttu.<br />
Şimdi bunu görünce diyorsun ki “Ben oraya gidip, istersem<br />
otuz tane söyleşi yapayım, bu kadının kendi yaşamını savunduğu<br />
süreçte gelişen politik süreci içerisinde yaşadığı dönüşümü ben<br />
hiçbir zaman yaratamayacağım.” Kadın ve ekoloji mücadelesinin<br />
aklımızda bir yere oturması için birkaç örnek daha vereceğim.<br />
Yine Loç sürecinde, Loç Yöreler Derneği Federasyonu mücadeleden<br />
önce sadece erkeklerden oluşuyordu. Mücadeleden sonra<br />
gördük ki kadınların Dernekler Federasyonu’na katılımı çok ciddi<br />
oranda arttı çünkü kendilerine güvenleri artmıştı. Loçlu bir teyze<br />
206 207