You also want an ePaper? Increase the reach of your titles
YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.
İstanbul Amargi - Feminizm Tartışmaları Ekoloji ve Feminizm<br />
Carolyn, Merchant 3 , Eko-<strong>feminizm</strong>’i beş gruba ayırarak inceliyor:<br />
ekonomik, liberal, kültürel, toplumsal ve Sosyalist Eko<strong>feminizm</strong>.<br />
Toplumsal eko-feministler Bookchin’ciler, onları artık<br />
hepimiz tanıyoruz. Liberalleri zaten boş verin, konuşmamıza gerek<br />
bile yok. (Gülüşmeler)<br />
Toplumsal eko-feministler yerel yönetimlerin, öz yönetimin<br />
altını çiziyorlar. Yerel yönetimlerde doğrudan demokrasiyi, halk<br />
meclislerini, kadınların yerel yönetimlere daha etkin bir şekilde<br />
katılabilmesini istiyorlar. Sosyalist eko-feministler “Toprak bir<br />
mülkiyet olmaktan çıkmalıdır, geleneksel tarım işçilerinin yerini<br />
küçük üreticiler almalıdır,” diyorlar. Kadınların düşük ücretlerle<br />
tarım işçileri olarak çalıştırılmasını sorun ediyorlar, kadınların<br />
ciddi bir sömürüye maruz kaldığını söylüyorlar. Şu açıdan sosyalizmden<br />
ayrılıyorlar: “Yeni kurulacak dünya kadın deneyimlerinin<br />
egemen olduğu bir dünya olmalıdır,” diyorlar. Sınırları<br />
Yıkmak: Feminist, Yeşil bir Sosyalizme Doğru diye bir <strong>kitap</strong> yazan<br />
Mery Mellor “Sorunsalımız Batı düşünce temelli ekonomizmin<br />
egemenliği olmalıdır. Her şeyi verimliliği, ekonomik olması, üretkenliği<br />
açısından incelemek bir sorundur çünkü insanın ihtiyaçlarıyla<br />
yer kürenin bu ihtiyaçları karşılama yeteneği arasındaki<br />
dengeye” 4 kafa yormamız gerekir, diyor. Oysa sosyalizmin derdi<br />
ekonomik sistemin en iyi nasıl işleyeceğidir. Ekonomizm noktasında<br />
sosyalizmle sosyalist eko-feministler ayrışmakla birlikte<br />
mülkiyet ilişkilerini sorgulamak noktasında ortaklaşmaktadırlar.<br />
Katılımcı (a): Bahsettiklerinizin hepsi eko-feminist mi?<br />
Kızılca: Evet, beş akım var. Ben liberal eko-feministlere değinmedim<br />
çünkü bence o apayrı bir konu. Hatta ayrı bir oturumda<br />
Liberal Ekoloji’yi, Liberal Eko-<strong>feminizm</strong>’i konuşabiliriz; bence<br />
Türkiye’de önemli bir konu. Daha ziyade Sosyalist Eko-<strong>feminizm</strong><br />
ve Kültürel Eko-<strong>feminizm</strong>’den bahsedeceğim.<br />
***<br />
Kültürel Eko-<strong>feminizm</strong> bireye daha fazla vurgu yapıyor ve hayatın<br />
akıl dışı, sezgisel ve kolektif yönünü ön plana çıkarıyor. Kadının<br />
kendine has bir kültürü olduğunu savunuyor, kolektif anlayışı,<br />
duygusal bağları önemsiyor; organik ve bütüncül bir dünya tahayyülü<br />
var. Siyasetini bunun üzerine kuruyor. Sosyalistler kadar<br />
3 Merchant, Carolyn, (1990), “Ecofeminism and and Feminist Theory”, (içinde)<br />
Reweaving the World (der. Irene Diamond ve Gloria Feman Orenstein), Sierra Club<br />
Books, San Francisco, s:100-105<br />
4 Mellor, Mary, (2011), Sınırları Yıkmak: Feminist, Yeşil bir Sosyalizme Doğru,<br />
(çev. Osman Akınhay), s: 272-305, Ayrıntı Yayınları, İstanbul<br />
mülkiyet ilişkileri, üretim ilişkileri tanımına önem vermiyor, kolektiviteye<br />
ve organik ilişkilere daha çok önem veriyor. Batı kültüründe<br />
kadınla doğanın bir tutulmasına tepki olarak “Rasyonalite<br />
ve mekanizma değil, organizma,” diyorlar. Dünyayı bir organizma<br />
olarak algılamak gerektiğini söylüyorlar ve bunu da kadının daha<br />
iyi yapabileceğini düşünüyorlar. Şefkatli, sevgi dolu bir dünya istiyorlar.<br />
Babaların ev hayatına daha fazla katılmasını, özel hayatın<br />
böylece zenginleşmesini, kamusal alanda kadınların anne olarak<br />
varlıklarını daha iyi bir şekilde ortaya koymasını, çocukların kamusal<br />
hayatta daha fazla varlık göstermesini önemsiyorlar.<br />
Ayşe: Kadını anne olarak mı tanımlıyorlar?<br />
Kızılca: Öyle mi tanımlıyorlar bilmiyorum ama annelik temel<br />
meselelerinden biri. Kadınlık, erkeklik rolleri, bunların ortaya<br />
çıkardığı kültür üzerine kafa yoruyorlar. Mesela gebe kadınlar ve<br />
çocukların tarımda kullanılan ilaçlardan etkilenmesi konusunda<br />
çalışmalar yapıyorlar. Hindistan’daki hareketler, Kültürel Eko<strong>feminizm</strong>’in<br />
çerçevesi kapsamında değerlendiriliyor. Kültürel<br />
Eko-<strong>feminizm</strong> yerel yaşam deneyimleri, kadının yaşam deneyimleri<br />
ve bunlar üzerinden siyaset yapılmasını vurgular. Şimdi tam<br />
yerel yaşam, deneyimler derken sözü, Türkiye’deki çevre mücadelesi<br />
ve kadın deneyimleri üzerinden sunum yapacak olan Mine’ye<br />
bırakayım.<br />
Yaşamsal bir mücadeleye ihtiyacımız var<br />
Mine: Kızılca’nın anlattıklarının üzerine ben de; ekoloji ve <strong>feminizm</strong><br />
arasında mücadele alanında nasıl bir ortaklaşma yaşanabilir,<br />
yaşanmalı mı düşüncesi üzerine konuşacağım. Konuşmamda<br />
Eko-<strong>feminizm</strong>’in bir kavram olarak neden gereksiz olduğuna dair<br />
bir şeyler söylemeyeceğim. Bugün buraya geldiğimde etkinlikten<br />
önce Kızılca’yla sohbet ederken “İnsanlar buradan çıktıklarında<br />
ne hissetmeliler, bu onları ekoloji hareketine girmeye teşvik eden<br />
bir konuşma mı olmalı? Biz burada neyi amaçlıyoruz? Süper bilgi<br />
verip, anlattıklarımızla bu meseleyi ne kadar da çok okuduğumuzu<br />
gösterip, sonra evde bir kenara koyup ‘iyiymiş’ mi diyeceğiz?”<br />
dedim. Buradaki herkesin mücadelenin aktif birer parçası olması<br />
elbette en çok istediğim şey ama “Ben buraya geldiğimde şunu<br />
anlatmak istiyorum,” dedim: Kendi yaşamlarımızda biz nasıl bir<br />
dönüşüm sağlayabiliriz? “Hep birlikte yaratabileceğimiz farklılıkları<br />
konuşalım ve dönüştürmeye çalışalım.”<br />
Feminist mücadeleyle ekoloji mücadelesinin birbirleriyle<br />
olacak dirsek teması ya da Eko-<strong>feminizm</strong> diye bir kavramı tartışmak<br />
noktasında da şöyle düşünüyorum: Ekoloji ve <strong>feminizm</strong>i<br />
202 203