05.03.2013 Views

GİRİŞ VE AMAÇ

GİRİŞ VE AMAÇ

GİRİŞ VE AMAÇ

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

TC<br />

SAĞLIK BAKANLIĞI<br />

ŞİŞLİ ETFAL EĞİTİM <strong>VE</strong> ARAŞTIRMA HASTANESİ<br />

RADYOLOJİ KLİNİĞİ<br />

Klinik Şefi Doç. Dr. Muzaffer BAŞAK<br />

TRİFAZİK BATIN BT’DE İKİ FARKLI KONTRAST<br />

ENJEKSİYON YÖNTEMİNİN KARŞILAŞTIRILMASI:<br />

OTOMATİK BOLUS İZLEME <strong>VE</strong> SABİT GECİKME<br />

(8 SANİYE) İNTERVALLERİ<br />

RADYOLOJİ UZMANLIK TEZİ<br />

DR. SUZAN TUNÇ<br />

İSTANBUL - 2008


İÇİNDEKİLER<br />

Sayfa no<br />

ÖNSÖZ..................................................................................................................2<br />

<strong>GİRİŞ</strong> <strong>VE</strong> <strong>AMAÇ</strong>..................................................................................................3<br />

GENEL BİLGİLER...............................................................................................4<br />

GEREÇ <strong>VE</strong> YÖNTEM........................................................................................41<br />

BULGULAR .......................................................................................................43<br />

OLGU ÖRNEKLERİ...............................................................................................<br />

TARTIŞMA.............................................................................................................<br />

ÖZET <strong>VE</strong> SONUÇ...................................................................................................<br />

KAYNAKLAR........................................................................................................<br />

ii


ÖNSÖZ<br />

Uzmanlık eğitimim süresince yenilikçi ve girişimci özellikleri sayesinde radyolojik<br />

gelişmeleri takip etmemize olanak sağlayan, bilgi ve deneyimlerinden yararlanma fırsatı<br />

bulduğum, her konuda yakın ilgi ve desteklerini gördüğüm değerli hocalarım<br />

Sayın Doç. Dr. Muzaffer BAŞAK ve 2. radyoloji klinik şefi Sayın Rad.Dr.Zeki KARPAT’a ,<br />

eğitimlerimizi planlayan klinik şef yardımcımız Sayın Rad.Dr. Ayhan ÜÇGÜL’e,<br />

Tezimin planlanması ve hazırlanmasındaki katkılarından dolayı Rad.Dr. Şükrü Mehmet<br />

ERTÜRK’e,<br />

Eğitimime katkılarından dolayı tüm başasistan ve uzman doktor arkadaşlarıma,<br />

Birlikte çalışmaktan mutluluk duyduğum değerli asistan arkadaşlarıma, kliniğimizin tüm<br />

teknisyen ve çalışanlarına,<br />

Hayatımın her aşamasında yanımda olan yaptıklarımı sevgi ve sabırla destekleyen canım<br />

anneme ve babama,<br />

en içten sevgilerimle<br />

Dr. Suzan TUNÇ<br />

iii


<strong>GİRİŞ</strong> <strong>VE</strong> <strong>AMAÇ</strong><br />

Tek detektör sıralı spiral BT ile kıyaslandığında daha kısa görüntü elde etme süreleri<br />

sağlayan multidetektörlü spiral bilgisayarlı tomografinin (MDBT) ortaya çıkmasıyla<br />

kontrastlanmanın optimizasyonu çok önemli olmuştur. Birçok batın BT uygulaması lezyonun<br />

belirginleşmesi için kontrast maddenin intravenöz verilmesini gerektirmektedir ve görüntü<br />

elde etme süresinin uygun seçimi kontrastlanmanın optimizasyonu için kritik bir unsurdur [1].<br />

Kontrast madde uygulaması için teknik faktörler genelde dozu (belirli bir<br />

konsantrasyon için enjekte edilen kontrast madde volümü), enjeksiyon hızı, enjeksiyon<br />

protokolü (monofazik enjeksiyon, bifazik enjeksiyon ) ve inceleme gecikme süresini içerir [1,<br />

2, 3]. Yakın zamanlı çalışmalar dozun, özellikle karaciğer açısından, yeterli kontrastlanmayı<br />

sağlamak için hastanın ağırlığına göre ayarlanması gerektiğini göstermiştir [1, 2, 4, 5, 6, 7].<br />

Her bir hastaya göre ayarlanmış optimum dozdaki kontrast maddeyi uygulamak için iki metod<br />

mevcuttur: bunlardan ilki kontrast maddenin tüm hastalara aynı sabit bir hızda verilmesidir ki<br />

bu metod günümüzde sıklıkla tercih edilen yöntemdir [7, 8, 9, 10 11, 12, ]. Diğeri ise,<br />

kontrastın sabit bir enjeksiyon süresinde verilmesidir. Her iki metot için uygun inceleme<br />

gecikme süresiyle birlikte optimal bir görüntüleme protokolünü sağlamada, aorta, karaciğer<br />

ve ana portal venin kontrastlanma paternlerini tahmin etmek önemlidir [1, 4].<br />

Yakın zamanda, Awai ve arkadaşları pik aort kontrastlanmasında zamana bağlı<br />

inceleme penceresinin 25 ve 35 saniyelik sabit enjeksiyon süreleri için 4 ml/s sabit enjeksiyon<br />

hızına göre daha muntazam olduğunu gösterdiler. Aortaya ait pik kontrastlanmadaki<br />

varyasyonların sabit enjeksiyon süresi metoduyla azaltılabileceğini dile getirdiler [1, 4]. Daha<br />

önceki çalışmalarda, Bae ve arkadaşları aort kontrastlanmasının pik yapma zamanının<br />

enjeksiyon süresi ve enjeksiyon yerinden aortaya bolus transfer süresinin toplamına denk<br />

geldiğini, hepatik kontrastlanma için ise enjeksiyon süresi ve dağılım dengesine varmak için<br />

gereken sürenin toplamına denk geldiğini bildimişlerdir [ 13,14 ]. Genellikle hipervasküler<br />

karaciğer tümörleri abdominal aortanın majör dallarından biri olan hepatik arterden beslenir,<br />

dolayısıyla hipervasküler tümörlerin maksimum kontrast tutulumu abdominal aortanın<br />

kontrastlanmasından birkaç saniye sonra gerçekleşir. Sonuç olarak kontrastın aorta ulaşması<br />

ile hipervasküler tümörlerin maksimum kontrast tutması arasında geçen sürenin, enjeksiyon<br />

süresinden birkaç saniye daha uzun olarak hesaplanabileceğini de belirtmişlerdir [2, 4, 13,<br />

14].<br />

1


Çok yeni bir çalışmada, hasta ağırlığı ve enjeksiyon süresinden bağımsız olarak (25,<br />

30, 35, 40, ve 45 saniye), aortanın maksimum kontrastlanma zamanının ~ 10 saniye civarında<br />

olduğu bildirilmiştir [1].<br />

Karaciğere yönelik çekimlerde arterial, portal venöz ve hepatik venöz fazlar için sabit<br />

gecikme süreleri belirlenebilir ve trifazik BT incelemede otomatik bolus yöntemine alternatif<br />

olabilir mi?<br />

Bu çalışmada amacımız kontrastlı trifazik abdominal BT çekimlerinde, otomatik bolus<br />

ve sabit gecikme intervalleri (8 saniye) yöntemlerinin, aort, portal ven, hepatik ven ve<br />

karaciğer parenkim kontrastlanmaları üzerine olan etkilerini karşılaştırılarak, yeni bir yöntem<br />

olarak önerilen sabit interval yönteminin etkinliğini araştırmaktı.<br />

2


GENEL BİLGİLER<br />

1. BİLGİSAYARLI TOMOGRAFİ TEKNİĞİ<br />

Röntgenolojik yöntemler, inceleme alanına giren tüm oluşumların görüntüsünü bir<br />

film tabakası üzerine resmettiklerinden istenmeyen süperpoziyonların ortaya çıkması<br />

kaçınılmazdır. Bu süperpoziyonları engellemek, istenen vücut katmanlarını daha net görmek<br />

için araştımacılar, görüntüleri kesitsel hale getirmeye çalışmışlardır. Bu amaçla geliştirilen<br />

konvansiyonel tomografiden sonra görüntülerin dijitalize edilmesiyle, bilgisayar destekli<br />

tomografi çalışmaları ortaya çıkmıştır.ilk defa 1963 yılında A. M. Cormack tarafından ortaya<br />

atılan fikir, G. Hunsfield’in çalışmaları ile 1973 yılında klinik uygulamalara girmiştir.<br />

Günümüze kadar çok hızlı bir ilerleme gösteren BT cihazları, spiral (helikal) ve sonrasında<br />

geliştirilen, multislice (multidetector) adı ile anılan yeni türleri ile çok hızlı taramaları, çok<br />

yüksek çözünürlükte yapabilmektedir [ 16, 17, 18].<br />

1.1. BT Cihazların Temel Yapısı<br />

Bilgisayarlı tomografi, radyolojinin iyonizan enerji kullanan bir modalitesidir.<br />

Bilgisayarlı tomografide temel olarak, X ışını üreten bir tüp ve hastadan geçen X- ışınlarını<br />

saptayarak elektriksel sinyallere dönüştüren bir detektör takımı vardır. Bu detektör takımının<br />

sayısı, yerleşim yeri ve hareket açıları, BT’nin gelişim jenerasyonlarına bağlı olarak değişiklik<br />

göstermiştir. İlk ortaya çıktığında tek detektörle çok yavaş görüntüler oluşturabilen BT, artık<br />

bir saniyede birden fazla görüntü oluşturabilecek kapasitelere gelmiştir [18,19].<br />

Bilgisayarlı tomografi üç boyutlu vücut bölümlerinden iki boyutlu kesitsel görüntüler<br />

oluşturan bir sistemdir. Üç boyutlu bir yapının iki boyutlu görüntüsü oluşturulurken<br />

rekonstrüksiyon olarak adlandırılan matematiksel teknikler kullanır. Görüntüler genellikle<br />

aksiyal (transvers) düzlemlerden elde olunur. Hastaya pozisyon verilerek koronal kesitler de<br />

elde olunabilir. Multidetektör BT sistemlerinde tek plandan elde olunan görüntüler, reformat<br />

tekniklerle, belirgin netlik ve keskinlik kaybı olmaksızın farklı planlara<br />

dönüştürülebilmektedir [18,19].<br />

Bir BT ünitesi, hastanın incelendiği oda; bilgisayar ve jeneratörün yer aldığı cihaz<br />

odası, çekim ve diagnostik görüntüleme konsollarının yer aldığı operatör odası olmak üzere<br />

başlıca 3 ana bölümden oluşmaktadır.<br />

İnceleme odası hastanın tekike alındığı, BT cihazının masa ve tarayıcı (gantry)<br />

bölümünün bulunduğu yerdir. Gantry; kolimatör ve filtreleriyle birlikte X-ışın tüpü, detektör,<br />

3


analog verileri dijital verilere dönüşümü sağlayan elemanları içerir. Cihaz odası, bilgisayarlar,<br />

kayıt araçları ve jeneratörün bulunduğu kesimdir. Operatör odası çekim için gerekli<br />

parametrelerin seçildiği, komutların verildiği, çekim sonrası bilgisayarda elde edilen ve<br />

sayılardan oluşan verilerin, görüntüye dönüştürüldüğü ve filme aktarıldığı bölümdür. Konsol,<br />

BT ünitesinin kumanda panelidir. Monitör ile birlikte hastanın tetkike hazırlanması, elde<br />

olunacak kesit düzeylerinin belirlenmesi, inceleme alanı genişliği, doz, kesit kalınlığı, kesit<br />

aralığı, filtrasyon gibi teknik parametrelerin girilmesine imkan tanıyan bu bölüm radyolog ya<br />

da BT teknisyeni tarafından yönlendirilmektedir [16,17,18,19].<br />

1.2. BT’de Görüntü Karakteristikleri<br />

Bilgisayarlı tomografi görüntüleri piksel adı verilen resim elemanlarının oluşturulduğu<br />

bir matriks’ten ibarettir. Matriks boyutu BT cihazlarının teknolojik gelişimine paralel olarak<br />

256x256, 512x512 veya 1024x1024 olabilir. Pikseller seçilen kesit kalınlığına bağlı olarak<br />

voksel adı verilen bir hacme sahiptir ve voksel organizmayı geçen X-ışınının atenüasyonunu<br />

gösteren sayısal bir değer taşır [18,20].<br />

Bu değer Hounsfield Units (HU) olarak adlandırılır ve 1000 ila -1000 arasındadır. Bu<br />

değerin ortasındaki 0 (sıfır) sayısı genel olarak suyu temsil ederken yağ dokusu ve hava<br />

skalanın negatif; yumuşak dokular, kan ve kompakt kemik ise pozitif yönünde yer alır.<br />

BT’de doku ve organlar dansite farklılıklarına göre tanımlanmaktadır. Buna göre<br />

kemik gibi yüksek dansiteli dokular hiperdens, hava gibi düşük dansiteli dokular ise hipodens<br />

olarak belirtilmektedir [16,17,18,21].<br />

BT görüntülerinin sayısal veriler üzerinden işlenerek yaratılmış olması elde edilmiş<br />

imaj üzerinde farklı değerlendirme ölçümlerinin yapılmasına imkan vermektedir. Elde<br />

olunmuş görüntüler üzerinde dansite, boyut, dansite profili , reformasyon, toplama, çıkarma,<br />

histogram gibi ölçümler içinde en sık gerçekleştirilenleri dansite ve boyutsal ölçümlerdir.<br />

Geliştilrilen yeni bilgisayar programları ile ileri algoritmalar kullanılarak mevcut görüntüler<br />

üzerinden üç boyutlu (3D) rekonstrüksiyonlar da gerçekleştirilebilmektedir [16,17,18].<br />

1.3. Spiral (Helikal) BT<br />

Spiral BT, BT teknolojisindeki en önemli gelişmelerden biri olarak kabul<br />

edilmektedir. Spiral BT ‘nin klinik kullanımı ilk kez Kalender ve arkadaşları tarafından<br />

1980’lerin sonunda gerçekleşmiştir. Spiral BT’de X- ışını kaynağı ve dedektörlerin sürekli<br />

rotasyonu esnasında, hastanın eş zamanlı olark sabit bir hızla gantry içine doğru hareketi ile<br />

incelemesi söz konusudur [17,18].<br />

4


Bunun sonucu olarak hastanın taranması ve aynı esnada BT verilerinin sürekli olarak<br />

elde edilebilmesi mümkündür. Kesitler arası bekleme olmadığı için daha kısa sürede gerçek<br />

bir hacimsel tarama yapılmış olmaktadır. Torakal veya abdominal bölgenin taranması tek bir<br />

nefes tutma ile gerçekleşebilmektedir. Bütün bu gelişmelerin arkasında yatan teknik yenilikler<br />

slip-ring gantry’nin geliştirilmesi, artmış detektör etkinliği ve tüp soğutma kapasitesidir<br />

[16,17,18,19].<br />

Spiral BT sayesinde, özellikle toraks ve abdomen gibi solunum ve hareket<br />

artefaktlarından etkilenen bölgelerde, tek bir nefes tutma sırasında alınan kesit sayısındaki<br />

artış nedeniyle, solunuma bağlı küçük lezyonların gözden kaçması minimale indirgenmiş,<br />

lezyonların saptanması için gerekli kontrast madde miktarında belirgin azalım sağlanmıştır.<br />

Ayrıca çok düzlemli görüntüleme, dinamik kontrastlı çalışmalar, daha kaliteli 3 boyutlu<br />

rekonstrüksiyonlar, fly through tekniği ile sanal endoskopi ve BT-anjiografi gibi<br />

uygulamalara olanak vermiştir [18].<br />

Spiral BT’de Görüntü Kalitesini Etkileyen Faktörler<br />

Spiral BT’de konvansiyonel BT’de olduğu gibi tarama öncesi gantry açısı, kolimasyon<br />

(kesit kalınlığı), görüntü alanı(FOV), KV, matriks, rekonstrüksiyon aralığı gibi parametrelere<br />

karar verilir. Bunlara ek olarak spiral BT’de tarama öncesinde masa hızı ve dolayısıyla pitch<br />

de belirlenir. Pitch tüpün 360 derece dönmesi için geçen zaman genellikle 1 sn olduğundan<br />

basit olarak; (masa hızı/kolimasyon) şeklinde formülize edilebilir. Örneğin 10 mm/sn masa<br />

hızı ve 10 mm kolimasyonda (tarama zamanı 1 sn olarak kabul edilen cihazda) pitch:<br />

10/10=1’dir [16,17,18].<br />

Tek bir helikal taramada, taranacak alanı belirleyen faktörler kolimasyon, pitch ve<br />

tarama süresidir. En geniş tarama alanı kalın kolimasyon, büyük pitch ve uzun tarama<br />

süresiyle sağlanır. Ancak taranacak alan genişleyince zamanın uzamasına bağlı olarak birim<br />

zaman (sn) başına düşen X-ışını foton sayısında azalma nedeniyle lezyonların saptanma<br />

olasılığı azalır. Bu nedenle inceleme parametreleri belirlenirken gerekli anatomik alanı<br />

kapsayacak ancak görüntü kalitesinde kabul edilemez kayıp oluşturmayacak parametreler<br />

seçilmelidir [16,18,22].<br />

Dikkat edilmesi gereken bir diğer nokta da her bir spiral taramayı hastanın nefesini<br />

tutabileceği süreler içinde tamamlamaktır. Bunun için her bir tarama zorunlu olmadıkça 30<br />

sn’yı aşmamalıdır. Kısa spiral taramalarda kesit sayısının azalması nedeniyle daha yüksek<br />

mAs ve dolayısıyla gürültü (noise) azalımı sağlanır. Spiral tarama yapıldıktan sonra<br />

5


görüntüler istenilen pozisyon ve kesit kalınlığında rekonstrükte edilebilirler. Rekonstrüksiyon<br />

aralığı 1 mm, hatta daha da altında olabilir [18, 22].<br />

Görüntüleme Alanı(FOV= Field of View)BT kesitini ouşturan görüntü alanının<br />

genişliğini gösteren bir parametredir. İncelenecek olan objenin boyutuna göre seçilir. FOV<br />

büyüdükçe, sabit olan matriks içindeki piksellerin boyutları genişleyeceğinden görüntünün<br />

geometrik çözümlenmesi (rezolüsyonu) azalacaktır [16,17,18,22].<br />

Her spiral BT çekiminde radyolog, görüntüleme ve rekonstrüksiyon parametrelerini<br />

inceleme bölgesine göre özelleştirebilir. Bu parametreler; kolimasyon, masa hızı, total kesit<br />

zamanı ve rekonstrüksiyon intervalidir [17,18,22].<br />

Kolimasyon incelenecek anatomik bölge, yapı ve lezyona bağlı olarak ayarlanır.<br />

Örneğin; akciğerin yüksek rezolsüyonlu BT (YRBT) incelemesi veya renal arterler için 2-3<br />

mm, boyun, böbrek veya pankreas için 5 mm, rutin toraks veya karaciğer incelemesi için 8<br />

mm’lik kolimasyonlar seçilebilir [17,18,22].<br />

Total kesit zamanı primer olarak hastanın nefesini tutabilme yeteneğine bağlı olmakla<br />

birlikte cihazın yeteneklerine de bağlıdır. Örneğin bazı cihazlar bir spiral çekim süresinde<br />

sadece bir program yapabilirken diğerleri multipl spiral çekim sekonslarını ard arda<br />

yapabilmektedir [17,18,22].<br />

Bir spiral taramada hacimsel verilerin elde edilmesinden sonra görüntülerin<br />

rekonstrüksiyonu yapılırken nokta seçimi ve rekonstrüksiyon aralığının saptanması<br />

mümkündür. Spiral teknik ile üst üste binen (overlapping) görüntülerin rekonstrüksiyonu 1<br />

mm ve daha aralıklı yapılabilmektedir [17,18,22].<br />

1.4. Multidedektör (Multislice) BT<br />

Multidetektör BT (MDBT) günümüzde BT teknolojisinde ulaşılan son nokta olup,<br />

cihazlar çok sayıda detektör sırasından oluşturulmuştur. MDBT sistemlerinin çekim<br />

prensipleri esasen spiral BT’den farklı değildir. MDBT’nin avantajı hastanın longitudinal aksi<br />

boyunca (z- ekseni) iki veya daha çok sayıda detektör dizileri ile donatılmış olması, X- ışını<br />

kolimasyonunun genişletilebilmesi ve bunların sonucunda masa hızının arttırılabilmesidir<br />

[16,17,18,22].<br />

Farklı şekillerde tasarlanmış detektörler (paralel sıralanmış, eşit genişlikteki detektör<br />

tipi matriks, santralden perifere doğru genişleyen detektör tipi adaptif, matriks ve adaptif<br />

detektör yapılarının bir arada kullanıldığı detektör tipi ise hibrit detektör adı ile adlandırılır)<br />

ile minimum kesit kalınlığında veya maksimum tarama hacminde görüntüleme yapmak<br />

mümkündür. Örneğin merkezinde eşit kalınlıkta ince detektör dizisi, kenarlarında ise eşit<br />

6


kalınlıkta daha geniş detektör dizilerinin kullanıldığı hibrit sistemlerde 0,5 mm incelikte<br />

kesitler alınabilmektedir [18,23,24].<br />

MDBT’deki bir önemli özellik de gantry dönüş (rotation) süresinin 0,5 saniye<br />

düzeyinin altına çekilmiş olmasıdır. Bu sayede hastadan kaynaklanan istemli ya da istemsiz<br />

( kalp, bağırsak vb.) hareket artefaktlarının görüntü üzerindeki olumsuz etkileri minimuma<br />

indirgenmiş ve aynı zamanda daha geniş bir hacmin taranma şansı yaratılmıştır [18,24].<br />

1990’lı yılların başında iki detektörlü, 2000’li yıllarda ise 4, 8, 16, 32, 64 detektör<br />

sıralı cihazlar üretilmiştir. Günümüzde ikili (dual) tüp teknolojisi ile 64 detektör sıralı cihazlar<br />

kullanılmaktadır. Yüz yirmi sekiz ve 256 sıralı detektör uygulamaları ise deneme<br />

aşamasındadır. MDBT kullanımı ile birlikte hasta radyasyon dozunun arttığı yönünde genel<br />

bir kanı oluşmuştur. Ancak yapılan deneysel çalışmalar sonucunda ortaya çıkan sonuçlar,<br />

çekim parametrelerinin görüntü kalitesin bozmayacak şekilde ayarlanması ile radyasyon<br />

dozunun spiral BT çekimlerinden farklı olmadığıdır [18,25].<br />

MDBT’nin en önemli avantajı tarama hızındaki artıştır. Tarama hızında artış ile<br />

birlikte geniş hacimlerin taranabilmesi özellikle BT anjiografi incelemelerinde çığır açmıştır.<br />

İnceleme hızındaki bu artış BT anjiografi incelemelerinde kullanılan intravasküler kontrast<br />

madde miktarında da azalmaya yol açmıştır. MDBT teknolojisi koroner arterlerde stenoz<br />

varlığının belirlenmesinde, plakların görüntülenmesi ve myokardial perfüzyonun<br />

değerlendirilmesinde non-invaziv bir yöntem olarak ön plana çıkmıştır. Invaziv bir yöntem<br />

olan koroner anjiografi yerine günümüzde artık MDBT kullanılmaktadır [18, 24].<br />

MDBT ile daha ince kesti alınabilmesi sayesinde görüntü planının değiştirilmesine,<br />

multiplanar reformasyona ve 3 boyutlu görüntülerin optimal görüntü kalitesiyle elde<br />

edilmesine olanak sağlanmıştır. Karaciğer, tek nefes tutma süresinde iki kez üst üste arterial<br />

faz taraması ile incelenebilmekte, parankimal organlarda küçük lezyanıların belirlenmesine,<br />

çok formatlı (multiformat) reformasyonlarla cerrahi planlamalara, organ koruyucu cerrahi<br />

uygulamalara olanak tanımaktadır [16, 17, 18, 23, 24,].<br />

Artmış tarama hızınının solunum ve bağırsak hareketlerinden kaynaklanan artefakları<br />

bertaraf etmesiyle birlikte yüksek uzaysal rezolüsyonla geniş volümlerin taranabilmesi sanal<br />

endoskopi uygulamalarının temelini oluşturur [16, 18, 23, 24].<br />

Akut inmeli hastalarda rutin BT incelemelerinde patolojinin belirlenemediği ilk 6<br />

saatlik dönemde MDBT teknolojisi, software desteği ile serebral kan akımını, serebral kan<br />

volümü ve ortalama geçiş zamanını göstererek beyin perfüzyonunun değerlendirilmesini<br />

olanaklı hale getirmiştir [18,23].<br />

7


2. BT’DE KULLANILAN KONTRAST MADDELER<br />

2.1. İYOTLU KONTRAST MADDELER<br />

İyotlu bileşikler günlük radyoloji pratiğinde kullanılan tüm kontrast ilaçların yaklaşık<br />

%90’ını oluşturmakta, arteriografi, venografi gibi anjiografik uygulamalarda, damarsal<br />

yapıların ve gastrointestinal yapıların opasifikasyonu için BT incelemelerde, ürografi,<br />

kolanjiografi ve myelografi, ERCP, histerosalpingografi gibi tetkiklerde<br />

kıllanılmaktadır.Radyolojik incelemelerde kullanılan iyotlu kontrast maddeler iyonik ve non-<br />

iyonik ya da yüksek osmolaliteli ve düşük osmolaliteli olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. İyonik<br />

prepatlar katyon olarak sodyum veya meglumin, anyon olarak da üç iyot atomu içeren<br />

benzoat halkasından oluşmuştur. Sodyum (Na), megluminden daha toksik ancak daha yüksek<br />

kontrast oluşturan, bir köktür. Yüksek osmolaliteli kontrast maddelerde iyod/patikül oranı<br />

yukarıda belirtilen nedenlerle 3/2 ‘dir. Düşük osmomaliteli kontrast ilaçlarda, yüksek<br />

osmolalitelilerde bulunan karboksil halkası yerine non-iyonik kök bulunur. İyod/patikül oranı<br />

iyod lehine artmıştır [18,20].<br />

İyotlu kontrast maddeler, moleküler düzeydeki benzoat halkasının tek ya da ikili<br />

olmasına göre de monomerik ve dimerik olarak formülüze edilemektedir. Monomerik<br />

kontrastlar molekül yapısında tek bir benzoat halkasına dizilmiş iyod ve köklerden oluşurken<br />

dimerik kontrast maddeler kök grupları ile birbirinin simetriği bir bağlantı içindeki 2 benzoat<br />

halkasına sahiptir.<br />

2.1.1. İyonik kontrast maddeler :<br />

Konvansiyonel kontrast maddeler de denir. Solüsyona girdiklerinde anyon ve<br />

katyonlarına ayrılırlar. Anyonlar genellikle diatrizoat / iotalamat molekülleri, katyonlar ise<br />

sodyum / meglumin molekülleridir. Bunlar hipertonik kontrast maddelerdir. Osmolaritelerinin<br />

ileri derecede yüksek olması ( insan plazmasına göre yaklaşık 5 kat fazla yoğun) önemli<br />

dezavantajlarıdır.<br />

Bu türden kontrast maddelerin iyonik monomerik ve iyonik dimerik çeşitleri<br />

mevcuttur. İyonik monomerik kontrast maddeler:<br />

- Diatrizoat : Urografin, Urovison, Urovist<br />

- Ioksitalamat : Telebrix<br />

İyonik dimerik kontrast maddeler :<br />

- Iogsalat: Hexabrix<br />

8


2.1.2. Noniyonik kontrast maddeler: Eşlik eden bir katyon gerektirmediklerinden düşük<br />

osmalariteye sahiptirler (düşük osmaliteli kontrast maddeler olarak bilinirler). Solüsyon<br />

içerisinde anyon ve katyonlara ayrılmazlar. İyonik kontrast maddelere göre daha güvenilirdir.<br />

Bu grubun da Monomerik ve dimerik çeşitleri vardır.<br />

Metrizamid( Amipaque)<br />

Ambalajlama - kullanım zorluğu (toz şeklinde)- çok pahalı<br />

2. jenerasyon noniyonik km:<br />

Ioxaglate( hexabrix)<br />

Ioxilan( oxilan)<br />

Ioversol( optiray)<br />

Iopamidol( iopamiro)<br />

Iopromid( ultravist)<br />

Ioheksol( omnipaque)<br />

3. Jenerasyon noniyonik KM:<br />

Iodixanol( visipaque)<br />

Tablo 1: Noniyonik kontrast maddelerin farmakolojik özellikleri<br />

Radyoopasite solüsyondaki I konsantrasyonu ile ilgilidir ve KM molekülündeki I atomlarının<br />

sayısına bağlıdır. İdeal bir kontrast maddenin radyoopasitesi yüksek, osmalaritesi düşük<br />

9


olmalıdır. Bu nedenle bir kontrast maddeyi değerlendirmede moleküldeki I atomları sayısının,<br />

solüsyondaki partikül sayısına oranı temel ölçüttür.<br />

“I atom sayısı\ partikül sayısı” oran İyonik KM de 3/ 2 iken, noniyonik izoozmolar kontrast<br />

maddeler de 3/1, noniyonik düşük osmolarite KM de 6/1’dir.<br />

3. BT’DE İNTRA<strong>VE</strong>NÖZ KONTRAST MADDE UYGULAMASI<br />

.3.1.KONTRAST MADDE ENJEKSİYON PARAMETRELERİ<br />

İntravasküler kontrast madde enjeksiyonunda en önemli parametreler:<br />

1.Kontrast madde volümü V (ml)<br />

2. Akış hızı F (ml/sn)<br />

3. İnceleme gecikmesi D (sn)<br />

4. Salin infüzyonu N (ml)<br />

5. Pozisyon X (bolus tetiklemenin referans noktası)<br />

6. Konsantrasyon C ( mg iyodin/ml)<br />

7. Osmolarite (osmol/l)<br />

8. Viskozite(kP) [26]<br />

1, 2, 3. parametreler kontrast verilimindeki ana parametreleri oluştururken, 6,7, ve 8.<br />

parametreler üretici tarafından belirlenir ve uygulayıcı tarafından değiştirilemez. 4. parametre<br />

olarak belirtilen salin (izotonik NaCl) infüzyonu, kontrast maddenin bolus enjeksiyonundan<br />

sonra yapılır ve kontrast maddenin kontrast artırımı (enhancement) açısından daha fazla<br />

kullanımını sağlar [19] .Taramaya başlama zamanı referans noktasında (5. parametre) kontrast<br />

maddenin görülmesiyle belirlenir. İnceleme gecikmesi (3. parametre kontrast verilimi ile ilgili<br />

bölgede hedeflenen kontrast düzeyini elde etme arasındaki aralığı gösterir [26].<br />

İntravenoz Kontrast Uygulaması<br />

Vakaların çoğunda parenteral kontrast madde, intravenöz yolla verilir. Böyle bir yolda<br />

kontrastın hedefe kadar katetmesi gerek mesafe oldukça uzundur ve hedef organa kadar pek<br />

çok başka ara vasküler yapılar ve organların da tutulumu gerçekleşir.<br />

3.2.Temel Prensipler<br />

Kontrast madde yol üstünde, enjekte edildigi venden girerek, vena cava’ya, sağ atriuma,<br />

pulmoner dolaşıma ve son olarak da aortaya doğru akar. Kontrast sağ atriuma kadarki yolda<br />

10


opasifiye olmamış kanla karışır. Sağ ventrikülde opasifiye olan ve olmayan kanların karışımı<br />

sona ermiş olmalıdır. Kontrast aortaya ulaşınca , önce arteryel faz sırasında pek çok farklı<br />

kapiller yatakta tutulur ve sonra vena kava’ya yada portal venöz sisteme dökülen boşaltıcı<br />

venlere dolar. Portal sistemdeki kontrast karaciğer parenkiminde tutulum oluşturur , sonra<br />

karaciğer venlerine dökülerek tekrar sağ atriuma geri döner. Kontrast madde farklı organlarda<br />

tekrar sağ kalbe döndüğü için, tekrar dolaşım etkisi de oluşur. Çeşitli organ sistemlerine tipik<br />

kontrast ulaşma zamanları Tablo 2’de gösterilmiştir.<br />

Kontrast aortaya geldikten kısa süre sonra, aortik tutulum bir plato fazına ulaşır. Bu<br />

baslangıç tutulumunun artış şekli, kişinin kardiyak outputunun bir göstergesidir, fakat eğer<br />

venöz akım yolunda bir tıkanıklık varsa bu artış da daha yavaş olacaktır. Kontrast madde<br />

enjekte edilmeye devam edildiği sürece, aortaya ulaşan toplam kontrast miktarının<br />

artmasından kaynaklanan kümülatif etki ile aortik plato değeri de artacaktır. Dolayısıyla,<br />

aortik tutulum platosu gerçek horizantal bir plato değildir ve inceleme sırasında da bir miktar<br />

artmaya devam eder (Şekil1)<br />

Pik aortik tutulum bu fazın sonunda elde edilir. Bu pik tutulum zamanının yanlışlıkla ,<br />

arterlerin görüntülenmesi için ideal zaman olduğu sanılmamalıdır. fakat bu zaman aslında<br />

arterlerden beslenen organların görüntülenmesi için uygun zamandır.<br />

Tablo 2:Organların kontrast oluşma zamanları Şekil1 : metne bakınız<br />

Enjekte edilen venlerde spontan kan akımı, sıklıkla enjeksiyon hızından yavaş<br />

olduğundan, injeksiyonun sonuna doğru kontrastın damarlarda ilerleme hızında yavaşlama<br />

olur. Bu aortik platoda prematur bir sonlanmaya yol açar ve enjekte edilen maddenin sonuna<br />

kadar faydalı olması mümkün olmaz. Kontrast enjeksiyonunu takiben aynı hızda salin<br />

verilmesi, kontrast maddenin ileri itilmesini sağlar ve aortik plato fazında uzamaya yol açar.<br />

11


Teorik olarak, kontrastın aortaya ulaştığı ilk andan pik tutuluma kadar gecen sure injeksiyon<br />

zamanı kadardır (=V/F), fakat pratikte, kardiyak outputu düşük olanlarda daha uzun, outputu<br />

yüksek olanlarda ise daha erken sonlanır.<br />

Çoğu organımız, arteryel kan akımına sahiptir. Sadece, karaciğer ve akciğerlerde çift<br />

kan akımı vardır. Akciğerlerde bronşiyal arterlerin küçük bir katılım payı vardır, bu oran<br />

pulmoner hipertansiyonlu hastalarda artar. Karaciğerde, ana kan akımı portal venden gelir (%<br />

75-90), kalan kısım ise hepatik arter kaynaklıdır. Portal akımda bir tıkanıklık olduğunda veya<br />

hipervasküler lezyonların varlığında, arteryel akım artar.<br />

Pankreas, barsaklar, mesane, adrenaller gibi tamamen arteryel beslenmesi olan<br />

organlar, en iyi pik organ tutulumu sırasında görüntülenir. Pik organ tutulumu, pik aortik<br />

tutulumdan 5-15 sn sonra gercekleşir. Böbrekler bir istisnai bir durumu vardır, çünkü<br />

tutulumları kontrast bağlıdır, dolayısıyla homojen tutulum görüntüsü de edebilmek için<br />

inclemeler nefrografik fazda alınmalıdır (enjeksyondan sonraki 80- 100. saniyeler civarında).<br />

Portal venoz faz mutlaka karaciğer incelemesine dahil edilmelidir, bu fazda arteryel<br />

tutulum ile portal venoz akım kaynaklı tutulumun kombine olduğu bir dönemdir. Eğer buna<br />

artreyel faz incelemesi de eklenirse, hem lezyonların saptanması hem de özelliklerinin<br />

belirlenmesi açısından faydalı olacaktır. Bu fazın zamanlaması özenle yapılmalıdır ki tümör<br />

kapillerlerinin optimum tutulum gösterdiği ve hala çok az da olsa portal tutulumun olduğu<br />

zamanda inceleme yapılabilsin.<br />

3.3.Enjeksiyon Parametreleri ve Organ kontrastlanması<br />

Aortadaki kontrast platosunun baslangıç seviyesi arterlerin görüntülenmesi için<br />

önemlidir ( CT anjiyografi). Bu değer, saniyede enjekte edilen iodin miktarına, akım hızı ve<br />

kontrast materyal konsantrasyonuna bağlı olarak artar.<br />

Pik aortik tutulum, arteryel beslenmesi olan organlar ve tümörün görüntülenmesinde<br />

önemlidir. Bu değer de, akım hızı kontrast madde konsantrasyonu ile artar (Şekil 2), ama<br />

enjekte edilen kontrast madde volümünden daha az oranda etkilenir.<br />

Şekil 2 : Enjeksiyon hızı artışının aort ve<br />

karaciğer parankim kontrastlanması<br />

üzerine etksini gösteren grafikte<br />

maksimum karaciğer parankim<br />

kontrastlanması akım hızından<br />

bağımsızken aortik pik kontrastlanmanın<br />

arttığı izleniyor (Bae;1998).<br />

12


Aortik tutulum platosunun süresi daha uzun enjeksiyon süresi, daha büyük volümler<br />

ve daha yavaş akım hızları ile artar. Pratikte, aortik kontrastlanma seviyesi ile süresi arası bir<br />

denge vardır. İncelemeler ne kadar hızlı (örn, Multislice CT) ve akım hızları ne kadar yüksek<br />

ise inceleme sırasında ölçülen kontrastlanma oranı da o kadar yüksek olacaktır, fakat aynı<br />

zamanda da inceleme için optimal zamanlamanın tespiti o kadar önemli olacaktır.<br />

Portal venöz tutulum, büyük oranda enjekte edilen toplam iodin miktarına bağlıdır. Bazı<br />

araştırmalara göre, daha yüksek akım hızları daha erken portal venöz tutuluma yol<br />

açmaktadır. Bifazik ve multifazik karaciğer çalısmalarında, akım hızı (≥ 4ml/sn) arteryel<br />

kontrastlanmayı belirlerken, iodin yükü (300mg iodin/ml olan kontrasttan ≥ 2ml/kg) de portal<br />

tutulumu belirlemektedir (Şekil 2’ye bakınız).<br />

Arteryel perfüzyonu olan organların (örn; pankreas) parenkimal tutulumu, en çok pik<br />

aortik tutulum ve enjekte edilen toplam iodin miktarına bağlı olarak değişir.<br />

Hastaya bağlı en önemli faktörler, vücut ağırlığı, kardiyak output ve venöz (veya<br />

arteryel) akım yolundaki tıkanıklıklardır. Kardiyak output ne kadar fazla ise, dilusyon etkisi o<br />

kadar fazla olacak ve vasküler tutulum oranları da o derece düşük olacaktır. Düşük kardiyak<br />

ouputlu hastalarda (Sekil 3.6) , arteryel tutulum seviyeleri oldukca yuksek olabilmektedir<br />

fakat şunu da aklımızda tutalımki, vasküler ve parenkimal tutulumlar belirgin bir şekilde<br />

gecikmeyle gerçekleşecektir (aortik plato enjeksiyondan 60 saniye sonrasına kadar<br />

gecikebilmektedir). Bundan dolayı zamanlamanın doğru yapılması önemli bir faktördür.<br />

Hasta ağırlığı pik aortik kontrastlanma üstünde orta derecede etkilidir fakat organ<br />

tutulumlarını belirgin biçimde etkiler ( pankreas ve karaciğer).<br />

Şekil 3 : Deneysel kompartman modelinde azalmış kardiak outputun aort ve karaciğer<br />

parankim kontrastlanması üzerine etkisi (Bae;1998).<br />

13


3.3. Kontrast Enjeksiyonu<br />

Kontrastlı BT çalışmalarının çoğunda, kontrastlanma seviyeleri ve kontrast kullanımı<br />

açısından optimum sonuçlara ulaşabilmek için otomatik enjeksiyon kontrolüne ihtiyaç vardır.<br />

Vasküler yapılar ve organlardaki pik tutulum değerleri ve plato fazının uzunluğu , kontrast<br />

volümü ve akım hızının uygun tarzda seçilmesi ile kontrol altına alınabilir.<br />

Spiral ve Multislice BT’lerde inceleme süresi kısa olduğundan, optimal sonucları elde<br />

edebilmek için görüntüler kontrastlanmanın spesifik fazlarında yapılmalıdır (tablo 3.16). İki<br />

kontrastlanma fazı içeren inceleme protokollerinde, kontrast uygulaması tutulumun arteryel<br />

fazına denk getirilir. Baslangıç akım hızlarının 3-5 ml/sn’de tutacak power enjeksiyon<br />

makineleri bu tip çalışmalar için uygun olmaktadır.<br />

Klinik uygulamaların çoğunda , sabit akım hızı ile giden monofazik uygulamalar yeterli<br />

olmaktadır. Fakat çalışmalar göstermektedir ki, vakalara göre ayarlanmış bifazik kontrast<br />

enjeksiyonu daha sabit bir arteryel plato oluşmasını sağlamaktadır [26].<br />

3.4. NaCl Bolusu (Salin Flaş)<br />

Salinin bolus enjeksiyonu şu gerekçelere dayandırılmaktadır: Kontrast madde bolus<br />

tarzında ven içine enjekte edildiğinde akım hızı genellikle enjeksiyon işlemi biter bitmez<br />

normale döner. Bu normal akım oldukça farklı değerlerde olabilmektedir fakat kontrast<br />

enjeksiyon hızından genellikle daha düşük olmaktadır. Aynı zamanda kontrast uygulanan<br />

venler içinde, kontrast maddenin venöz göllenmesi de gelişir.<br />

Kontrast enjeksiyonunu hemen takiben salin bolusu uygulaması, venlerde göllenmiş<br />

kontrastı ileri itecektir ve salin bolusu kontrast bolusunu önünde sabit bir hızda iterek<br />

ilerletmelidir. Dolayısıyla salin bolusu kontrast tutulum süresini arttırmak için kullanılabilir.<br />

Ayrıca daha az kontrast madde kullanarak inceleme yapılmasında ve aynı uzunlukta kontrast<br />

tutulum süresini daha yüksek enjeksiyon hızında elde etmede de bu yöntemden<br />

faydalanılabilir. Genelde 40- 60 ml salin yeterlidir [26].<br />

3.5. Kontrast Madde Konsantrasyonu<br />

BT’de kontrast tutulumu sadece vasküler yapılar ve dokulardaki lokal iodin<br />

konsantrasyonuna bağlıdır. Damarlarda bu konsantrasyon, enjekte edilen kontrast madde ile<br />

(opasifiye olmayan) kanın karışması ile oluşur. Bu da iodinin mg/saniye birimi üstünden<br />

enjeksiyon hızına bağlıdır. Dolayısıyla 400 mg/ml konsantrasyonundaki kontrastın 3 ml/sn<br />

hızında verilmesi ile 300 mg/ml’lik kontrasttan 4ml/sn hızında verilmesi arasında bir fark<br />

yoktur.<br />

14


Kontrast maddenin daha düşük konsantrasyonlarda kullanılması fizyolojik<br />

ozmolariteye daha yakın ozmolaritede maddenin enjekte edildiği anlamına gelecektir. Bu da<br />

hem maddenin daha iyi tolere edilmesini sağlayacak hem de interstisyel sıvının geri akımı<br />

nedeniyle oluşan intrakapiller dilüsyon oranını düşürecektir. Fakat bu tür kontrastlar eşit hızda<br />

uygulanan daha yüksek konsantrasyonlu kontrastlara oranla vasküler yapılarda ve organlarda<br />

daha düşük kontrastlanmaya yol açmaktadır. Bu nedenle, aynı tutulum seviyesini elde<br />

edebilmek için akım hızlarının artırılması gerekir. Bu da, aynı uzunlukta kontrastlanma elde<br />

edebilmek için kontrast volümünün arttırılmasını gerekli kılar ve hem BT enjektörlerin<br />

sınırlarını zorlayıcı hem de hastada aşırı volüm yüklemesine sebep olan bir durum oluşturur.<br />

Daha yüksek konsantrasyonlardaki kontrast madde aynı miktarda iodinin standart<br />

konsantrasyonda olanlara oranla daha yavaş olarak verilmesine olanak sağlar. Daha yuksek<br />

konsantasyondaki kontrastlar, multisclice BT gibi kısa süreli inceleme yapılan çalışmalar için<br />

daha uygundur çünkü bu kullanım endikasyonunda, saniye başına enjekte edilen iodin<br />

miktarı eşit olsa bile düşük yoğunluklu kontrastlara göre daha iyi artreyel kontrastlanma<br />

oluşturduğu gözlemlenmektedir [26].<br />

3.6. İnceleme Gecikme Süresi<br />

Dolaşım zamanındaki kişisel farklılıkları belirlemek oldukça güçtür; çünkü hastanın<br />

kalp hızı, yaşı ve geçirgiği hastalıklar gibi faktörlere bağlı olarak değişebilmektedir. Bu<br />

farklılıklardan dolayı incelemenin ne kadar gecikmeli yapılacağı kişilere özel olarak<br />

ayarlanmalıdır ki görüntülenme kontrastlanmasının optimal olduğu zamanda yapılabilsin.<br />

Verilerin BT’de alınma hızı ne kadar fazla ise bu hesaplamanın önemi de o kadar<br />

artmaktadır. Modern multislice cihazlar 4x 2.5 mm kolimasyon ile 6 sn gibi kısa bir sürede<br />

karaciğer incelemesi yapabilmektedir, bir sonraki nesil 16 sıralı cihazlar daha da kısa süre<br />

( kolimasyona bağlı olarak 2-4 sn) yeterli olmaktadır. Perfüzyonun arteryel fazı,<br />

yakalanması zor fazdır. Hızlı cihazlarla kişiye özel ayarlar yapılması zorunludur [26].<br />

Test Bolus<br />

Test bolus enjeksiyonu, kişiye özel dolaşım zamanını ve inceleme optimum gecikme<br />

zamanını belirlemeye yarayan çok faydalı bir yöntemdir. Bu yöntemde, IV bolus enjeksiyonla<br />

(mümkünse tanı amaçlı incelemede kullanılan hızla aynı hızda ve otomatik enjektor<br />

kullanılmalı) 10- 20 ml kontrast madde verilir ve mümkün olan en düşük tüp çıkışı<br />

kullanılarak ilgilendiğimiz alanı içeren bir kaç deneme görüntüsü alınır. Doza ve tarayıcının<br />

tipine bağlı olarak 1 yada 2 sn ara ile imajları alınır. Bu deneme imajlarında bile<br />

enjeksiyonun başlaması ile inceleme başlangıcı arasında 8-12 sn gecikme süresi verilmesi<br />

15


uygun olacaktır. Gecikme zamanı hastanın tahmini dolaşım süresine göre ayarlanır fakat (kalp<br />

yetmezliği ve kapak hastalığı olan hastalar haricinde) nadiren 20 sn’den uzun olur.<br />

Test sonuçları incelenirken, hedef bölgede (örn; aortada) maksimal kontrastlanmayı<br />

gösteren görüntü seçilmeye çalışılır. Pik değere kadarki süre Δt, enjeksiyonun başlama<br />

anından seçilen görüntünün elde edilme zamanına kadarki sürenin hesaplanması ile bulunur<br />

ve bu da optimum inceleme gecikme zamanına eşittir.<br />

Bolus Tetikleme<br />

Test bolus, inceleme gecikmesini hesaplamada çok tercih edilen bir yöntem değildir.<br />

Bouls tetikleme daha etkin bir yöntemdir. Bolus tetiklemede incelemeyi başlatmada kontrast<br />

bolusunun kendisi kullanılır. Bu yöntemde, oldukça azaltılmış doz ve uygun masa<br />

pozisyonları kullanılarak “monitor görüntüsü” alınır. ve kontrastlanmanın nasıl değiştiği takip<br />

edilen bir referans bölgesi (tetikleme ROI) belirlenir . Yeterli kontrastlanma seviyesine ( eşik<br />

değere ulaşma beklenir) bir kez ulaşılınca, masa başlama seviyesine götürülür ve helikal<br />

inceleme başlatılabilir.<br />

Teknik nedenlerden dolayı son monitor görüntüsü ile helikal görüntülemenin<br />

başlaması arasında 3-9 sn geçmektedir. Bu tetikleme eşiğine ulaşıncaya kadar, akım hızına<br />

bağlı olarak yaklaşık 50 ml civarı kontrast madde enjekte edilir. Eğer gecikme 5 sn’yi<br />

geçiyor ve kontrast enjeksiyonu hızla yapılıyorsa (≥ 4 ml/sn), pür arteryel inceleme (CT<br />

anjiyografi) için bolus tetikleme kullanılmamalıdır. Diğer taraftan, < 4 sn gecikmeler ise<br />

gerekli solunum direktiflerini vermeye yetmez. Bizim tavsiyemiz, hastaların enjeksiyondan<br />

hemen önce hiperventlasyon yapması ve izleme imajları sırasında nefeslerini tutmak yerine<br />

çok yüzeyel solunum yapmalarıdır. Tetikleme ROI’sinin pozisyonu, hastanın klinik<br />

problemine ve nefes tutma direktiflerini vermek için gerekli süreye göre ayarlanmalıdır<br />

(Tablo 3. 17). Hastaların çoğunda en az 5 sn gecikme olacağından, tetikleme ROI’sini akım<br />

yönünün tersine ( örn; abdominal calışmalar için desendan aorta, göğüs çalışmaları için<br />

asendan aorta belirlenebilir) belirlemek ve göreceli olarak düşük bir değer olan 50 HU’yu<br />

tetikleme eşiği kabul etmek daha uygun olacaktır. 50 HU, hem pek çok artefakt seviyesinin<br />

üstünde, hem de daha sonra tanı amaçlı tarama sırasında ulaşılacak kontrastanma<br />

seviyelerinin çok altında bir değerdir. Alternatif bir yöntem, kontrast hedef bölgeye ulaşır<br />

ulaşmaz taramanın manuel kontrolle başlatılmasıdır [26].<br />

16


4. DİNAMİK BATIN BT İNCELEMELERİ<br />

Multidedektör BT ‘nin gelişimi ile daha geniş hacimleri daha kısa sürede taramak<br />

mümkün hale gelmiştir. Batına yönelik incelemelerde abdominal aorta ve dallarının<br />

incelenmesine olanak sağladığı gibi (BTA) yüksek tarama hızıyla çok fazlı kontrastlı<br />

çalışmalara da yeni kavramlar katmıştır. Batın dinamik BT incelemesi ile pankreas, böbrek<br />

ve adrenal glandlara yönelik değerlendirilmeler yapılsa da özellikle karaciğerin<br />

değerlendirilmesi çok daha sık ve bilinen uygulama sahasıdır. Karaciğerin kontrast<br />

görüntülemesinde başarısını artıran ve çok fazlı çalışmalara olanak vermesindeki faktör ikili<br />

kan akımıdır (%75 portal ven -PV-, %25 hepatik arter -HA-).<br />

KARACİĞERİN TRİFAZİK BT İNCELEMESİ<br />

Fokal ve diffüz karaciğer hastalıklarının değerlendirilmesinde BT en duyarlı noninvaziv<br />

tetkiklerden birisidir. Genellikle karaciğer içindeki lezyonu tespit etmek, lezyonun yayılımını<br />

değerlendirmek ve doğru bir ayırıcı tanı yapmak için tercih edilen BT özellikle son yıllarda<br />

teknolojik gelişmeler ile tanı değerini daha da ön plana çıkartmıştır.<br />

Tomografik görüntüler; kontrastsız, kontrastlı, bolus tarzında enjeksiyon ve dinamik<br />

yöntem gibi çeşitli şekillerde yapılmaktadır.<br />

Eski araştırmacılar, kontrast madde enjeksiyonundan sonra izodens lezyonlan gözden<br />

kaçırmamak için kontrastsız ve kontrastlı olarak karaciğerin görüntülenmesini<br />

savunmaktaydılar. Fakat son zamanlarda araştırmacılar bolus enjeksiyon ile birlikte yapılan<br />

dinamik BT incelemenin daha fazla bilgiyi sağlayabildiğini ve karaciğerde rutin olarak<br />

kontrastsız incelemenin gereksiz olduğunu belirtmektedirler [27]. Ancak primer tümör<br />

hipervasküler ise ve hepatik arteryel faz kullanılmıyorsa, kanama ve kalsifikasyon<br />

aranmıyorsa, HCC şüphesi varlığında ve özellikte tümör takibinde tedavi etkinliğini<br />

saptamada (kontrast madde lezyon boyutunu küçülteceğinden) kontrastsız incelemeler mutlaka<br />

gereklidir [28,29]. Hipovasküler metastazlarda kontrastsız incelemenin çok az veya hiç yararı<br />

yoktur (portal venöz fazda lezyonun daha küçük gözükeceği unutulmamalıdır).<br />

Normal hepatositlerin glikojen içeriği nedeniyle karaciğer, tüm abdominal organlardan<br />

ve kan dokusundan daha yüksek attenüasyon değeri taşımaktadır. Hepatik parankimin BT<br />

yoğunluğu 54-68 HU'dir. Bu yoğunluk açlıkta ve yeni yemek yemiş şahıslarda glikojen ve<br />

yağ miktarına göre değişir. Karaciğer yoğunluğu her zaman dalaktan 7-8 HÜ daha yüksektir.<br />

Rutin olarak karaciğerin tetkiki 8-10 mm’ lik kolimatörle yapılır. Saptanan lezyonların detaylı<br />

17


incelenmesinde veya şüpheli lezyonlarda kesit kalınlığı düşürülerek 4-5 mm’lik ya da daha<br />

ince kesitler alınabilir [27,30]. Bir santimden büyük fokal karaciğer kitlelerinin büyük bir<br />

çogunluğu BT ile saptanır. Subsantimetrik lezyonlar ise yeni jenerasyon multidedektör<br />

cihazlar ile eskiye nazaran daha hassas bir şekilde tespit edilebilmektedir. Karaciğerde kitle<br />

lezyonları genellikle hipodenstirler. Kalsifikasyon ve taze hematom ise hiperdens görülür.<br />

BT kontrast maddeleri, ekstrasellüler kontrast ajanlardır. intravenöz enjekte edilirler.<br />

Başlangıçta intravasküler dağılım gösterirler, vücuttan atılmadan önce ekstrasellüler alanın<br />

ekstravasküler kompartmanında dağılırlar. BT’de kontrast madde radyografik attenüasyon<br />

artışı ile direkt olarak görülebilir.<br />

Dilate safra kanaları ve normal vasküler yapılar arasındaki ayırım IV kontrast madde<br />

enjeksiyonu ile belirlenir. Damarlar kontrast madde enjeksiyonu sonrasında hiperdens yapılar<br />

olarak belirlenirler [31].<br />

Karaciğer kitlelerinin diferansiyasyonu primer olarak sadece lezyonun dansite<br />

ölçümüne değil, kontrast maddeye karşı olan yanıtına da bağlıdır. Kontrast madde ile fokal<br />

lezyon saptama hassasiyetinin artırılması tümüyle tarama tekniği ile ilişkilidir. Verilen<br />

kontrast madde miktarı, verilme hızı, veriliş şekli ve BT kesit zamanlanması lezyon tetkikini<br />

etkileyen başlıca teknik faktörlerdir [31, 32].<br />

Günümüzde damla infüzyon yöntemi gözden düşmüş olup iyi bir tarama için tüm<br />

karaciğerin tek nefeste, 15-30 sn içinde görüntülenmesine olanak veren helikal BT ile<br />

dinamik bolus teknik kullanılmaktadır (33). Yine Pausther ve ark. çalışmalarında belirttiği<br />

gibi drip infüzyon tekniği aynı zamanda birinci faz olan dengesizlik fazını kalıcı kılmakta ve<br />

bu nedenle lezyonların saptanmasında başarısız kalmaktadır.<br />

Kontrast maddenin IV bolus enjeksiyonunu takiben üç belirgin karaciğer kontrastlanma<br />

fazı oluşur [34]: 12-30 sn’de arteriyel faz, 30-60 sn’de portal faz, 100-120 sn’de geç denge fazı<br />

başlar.<br />

1-Erken arteriyel faz: Normal karaciğer dilüsyon etkisi nedeniyle (büyük volümde<br />

portal venden gelen kan nedeniyle) opaklaşmaz. Karaciğer tümörleri, iyi diferansiye HCC ve<br />

tümörlerin bazı periferal bölümleri dısında yalnızca arteriyel kan akımından beslenirler. Bu<br />

nedenle arteriyel dominant faz, hipervasküler karaciğer kitlelerinin saptanmasında en etkili<br />

yöntemdir. HCC, en iyi minimal hepatik parankimal boyanmanın ve maksimal tümör<br />

boyanmasının olduğu arteriyel fazda görülür. Bu fazda renal korteks periferik bant tarzında<br />

kontrast tutar.<br />

18


2-Portal venöz faz: Bu fazda arteriyel attenüasyon hızla düşerken portal attenüasyon<br />

artmaktadır. Kontrast madde karaciğer parakiminde intravasküler alandan ekstravasküler alana<br />

(sinüzoid) geçer. Bu redistrübisyon fazıdır. Karaciğer maksimum opaklaşma gösterir.<br />

Karaciğer metastazlarının çoğu normal karaciğere göre daha hipovasküler olduğundan<br />

(hipovasküler tümörler), en iyi bu fazda görülürler. Arteriyel fazda erken opaklaşma gösteren<br />

hipervasküler kitleler, bu fazda daha az belirgindir ya da kaybolabilirler. Portal venöz faz<br />

bilinen veya şüpheli primer veya metastatik tümör olgularında rutin olarak uygulanmalıdır.<br />

Ayrıca tümörlerin karakterizasyonu, vasküler anatomi ve patolojinin gösterilmesi için de<br />

gereklidir [29, 35, 35]. Bu fazda renal parankim diffüz kontrast tutulumu göstermektedir.<br />

Renal korteks ve medulla ayırımı kaybolmuştur.<br />

3-Geç denge fazı: Dengeleme fazı, vasküler yatak attenüasyonu iyice düşmüş,<br />

parankim attenüasyonu da azalmıştır. Kontrast madde, ekstrasellüler alanın ekstravasküler ve<br />

intravasküler kompartmanlarında, karaciğer ve tümör dokusunda eşit biçimde dağılır. Bu faz<br />

lezyon saptanmasından ziyade karakterizasyonunda yardımcıdır ve kontrast tutulum paterni<br />

ile kontrast “wash out” derecesini belirler [37,38]. Bu fazda renal ekskresyon başlamıştır.<br />

Kontrast madde tümörlerin interstisiyel alanlarına her üç dönemde de ilerler. Kontrast<br />

maddenin bolus tarzında verilmesinde, tümörün attenüasyon değerlerindeki artış en hızlı<br />

dengesizlik ve redistrübisyon fazlarında olur [33,39].<br />

Aranan lezyona ve taramanın yapılış amacına göre tanımlanan fazlardan biri veya<br />

birkaçı bir arada kullanılabilir.<br />

Tek fazlı BT: Portal venöz fazda uygulanır. Metastazların çoğu karaciğere göre<br />

hipovasküler olduğu için, rutin incelemeler hepatik boyanmanın maksimum olduğu bu fazda<br />

yapılmalıdır.<br />

İki fazlı BT: Arteriyel ve portal venöz fazdan oluşur.<br />

Geç faz BT: Kontrast madde verilmesinden 4-6 saat sonra çekilir, nadiren kullanılır.<br />

Kontrast maddenin %l-2’ si safra yollarından atılır. Bu da parankimin gecikmiş boyanmasına<br />

yol açar. Prekontrast incelemeye göre %20’lik dansite artışı olur. Özellikle BT arteriyografide<br />

şüpheli lezyonların saptanması için uygulanır. Tümör boyutu kitle kontrast maddeyi<br />

bıraktığndan daha iyi belirlenir. Daha doğru lokalizasyon ve rezektabilitenin belirlenmesi için<br />

yararlı olur.<br />

Çok fazlı BT hepatik kitlelerin saptanması ve karakterizasyonunda önemli bir<br />

yöntemdir. Yayınlar genellikle iki fazla BT’de lezyon saptamaya yoğunlaşırken, çok fazlı<br />

incelemeyle karakterizasyona yönelik çalışmalar yapılmıştır [37 38, 36,28, 40].<br />

19


BT arteriyografi ve arteriyel portografi: Tümör rezeksiyonu dusunülen olgularda lezyon<br />

sayısı ve lokalizasyonunun doğru olarak saptanmasında kullamlan invaziv görüntüleme<br />

teknikleridir.<br />

BT hepatik arteriyografide (BTHA) hepatik artere yerleştirilen kateterden kontrast<br />

madde infüzyonu sırasında, tüm karaciğer BT ile görüntülenir. Hepatik kitlelerin beslenmesi<br />

Çoğunlukla hepatik arterden olduğu için orta derecede opaklaşan karaciğere göre üniform<br />

veya periferal tümör boyanması nedeniyle lezyon saptama hassasiyeti artar. Primer olarak<br />

hipervasküler tümörlerin saptanmasında kullanılır. Ancak küçük tümörler zayıf görüntülenir<br />

ve portal dallar tümör nodülünü taklit ederek yanlış tanıya yol açabilir.<br />

BT arteriyel portografide (BTAP) kateter superior mezenterik artere veya splenik artere<br />

yerleştirilir. Opak madde hepatik arteriyel sisteme uğramadan, portal venöz sistem aracılığıyla<br />

karaciğere ulaşır. Portal venöz fazda BT yapılır. Hipovasküler kitleler için tercih edilir.<br />

Kontrast madde 150 ml, %60 konsantrasyonda, 3ml/sn hız ve 20-30 saniye gecikmeyle<br />

uygulanır. BTAP küçük tümörlerin gösterilmesi için tercih edilen bir yöntemdir. Kolimasyon 5<br />

mm ve tek nefeste karaciğeri bitircek şekilde pitch uygulanır. Ayrıca ikinci bir faz 70 sn’de<br />

perfüzyon anormalliklerini ayırtetmek için yapılır. Ancak yöntemin invaziv oluşu, %15<br />

yalancı pozitiflik oranı, karaciğer spesifik MR kontrast maddelerinin etkinliği kullanım alanını<br />

kısıtlamaktadır. Her iki yöntem lezyon saptamada duyarlı yöntemler olmasına karşın<br />

özgürlükleri düşüktür ve ekstrahepatik lezyon saptamada yetersizlerdir [37,38].<br />

Lipiodol BT: Hepatik arterden gelen lipiodolün, kupffer hücresi bulunmayan nodüllerde<br />

birikmesine bağlı, lezyon saptanmasına olanak veren bir kontrastlı BT tekniğidir. Çekimler 4-<br />

9 ml lipiodolün verilmesini takiben 7-14. günler arasında yapılır. Ara dönemde kontrast<br />

madde normal karaciğerden retiküloendotelyal hücreler tarafından temizlenirken tümör<br />

nodüllerinde birikim oluşur. Tümör / rejeneratif nodül ayırımının güç olduğu küçük HCC<br />

odaklarının saptanması amacıyla uygulanır. Yöntem dinamik BT ve MRG bulguları<br />

tartışmalı ise uygulanmalıdır. Şüpheli lezyon küçük ise 1-3 ay sonra kontrol çekim<br />

yapılabilir. [41, 42, 43].<br />

“Multi dedektör” BT (MDBT) ile karaciğer kontrast uygulamaları: MDBT de tüp dönüş<br />

hızı (0.5 sn/360) ve dedektör sayısı arttırılmıştır (4, 8, 16 dedektör). Ayrıca dedektör<br />

kalınlıkları incelmiştir. Sonuçta data toplama ve işleme hızı artmış, inceleme süresi belirgin<br />

azalmıştır. Örneğin helikal BT de bir saniyede 360 derece tüp dönüşü ve tek dedektör ile tek<br />

bir kesit alınabiliyordu. Oysa tüp dönüş hızı 0.5 sn/360 derece ve dedektör sayısı 4 olan bir<br />

cihazda pitch parametresi uygun ayarlandığında cihazın tarama ve kesit alma hızı, tek dedektör<br />

20


helikal BT’ye göre 8 kat artmaktadır. Özet olarak multidedektör teknolojide konvansiyonel<br />

helikal BT’ye göre tarama ve data oluşturma hızının arttıran başlıca belirleyici faktörler;<br />

dedektör sayısı, dedektör kalınlığı, dedektör cinsi, gantrideki tüp dönüş hızı, data transferi için<br />

kullanılan bilgisayar ve work station teknolojisi olmaktadır. MDBT’nin belirtilen teknik<br />

özellikleri ile karaciğeri birkaç saniyede taramak olanaklı hale geldiğinden kontrast madde<br />

fazlarında yeni tanımlamalar ortaya çıkmıştır. Helikal BT’ de tanımlanan arteriyel faz; erken<br />

arteriyel faz (25 sn gecikme) ve geç arteriyel faz (35 sn gecikme) olarak ikiye ayrılmıştır.<br />

Genel olarak erken arteriyel faz; yoğun arteriyel boyanma ve minimal portal boyanma ile<br />

hepatik venöz ve parankimal boyanmanın olmadığı durumdur. Geç arteriyel fazda ise; portal<br />

venöz boyanma, hafif parankimal boyanma ile venöz boyanmanın olmaması söz konusudur<br />

[28, 36, 59, 44, 45, 46]. Geç arteriyel fazın lezyon saptamada erken arteriyel faza göre daha<br />

duyarlı, ikisinin birlikte yapılmasının da en duyarlı yöntem olduğu gösterilmiştir. Erken ve<br />

geç HAF’ın birlikte kullanımı HCC’lerin saptanabilmesini arttırmaktadır. Bir çalışmada<br />

duyarlılık ve pozitif öngörü değerleri HCC’ler için erken arteriyel fazda %54, %85; geç<br />

arteriyel fazda %78, %83 ve çift arteriyel fazda %86, %92 bulunmuştur [28, 44, 46].<br />

21


5. GEREÇ <strong>VE</strong> YÖNTEM<br />

Ocak 2008- Eylül 2008 tarihleri arasında trifazik batın BT tetkiki istemi ile<br />

kliniğimize refere edilen 44 hasta (17 E / 27 K) çalışmamıza dahil edildi. Hasta yaşları 17-<br />

80 arasında olup ortalam yaş 62.6 ± 12.2 olarak hesaplandı. Hastaların vücut ağırlıkları 45-<br />

110 kg arasında olup ortalama vücut ağırlığı 73.5 ± 11 idi.<br />

Hasta hazırlığı: Hastalar tetkikten üç gün öncesinden başlayarak tetkik gününe kadar<br />

kullanmak üzere 3x1 dozunda antiflat tedavi verildi.<br />

Hastalar iki gruba ayrıldı. Her iki grupta 300 mgL/ml konsantrasyonda, 100 ml iyotlu,<br />

noniyonik kontrast madde Iopromid ( ultravist), (xenetix) otomatik enjektör ile (Ulrich<br />

medizintecknik, missouri) 4 ml/sn enjeksiyon hızı ile antekübital venden 18-22 G kanül<br />

kullanılarak verildi.<br />

Hiçbir hastada kontrast maddeye ait yan etki gelişmedi.<br />

Tüm incelemeler 16 dedektörlü BT (Somatom Sensation 16, Siemens, AG, Erlanger,<br />

Germany) cihazı ile gerçekleştirildi. Teknik parametreler: 0.75 mm kolimasyon, 5 mm kesit<br />

kalınlığı, 0.5 sn gantri rotasyonu, kV 120, mA 150, 0.75 pitch , FOV 300 cm olarak seçildi.<br />

Birinci hasta grubunda kliniğimizin rutin trifazik batın BT çekim protokolü olan otomatik<br />

bolus tekniği ile incelemeler gerçekleştirildi. Diafragma üstünden iliak kemik üst kenarı<br />

hizasına kadar olan bölgeyi içine alacak şekilde topogram görüntüleri elde edildi. 100 ml’lik<br />

toplam kontrast madde otomatik enjektör ile 4ml/sn enjeksiyon hızında, 25 sn enjeksiyon<br />

süresinde verildi. Arkasından 50 cc NaCl enjekte edildi. Bolus izleme için ROİ (region of<br />

interest), çölyak trunkus üst seviyesinde abdominal aorta düzeyine yerleştirildi ve eşik değer<br />

100 HU olarak seçildi. Kontrast yoğunluğu eşik değere ulaştığında masa, incelemenin<br />

başlangıç seviyesine hareket ettirildi ve arteryel faz görüntüleri alınmak üzere inceleme<br />

otomatik olarak başlatıldı. Arteryel faz bitiminden itibaren 25-30 sn gecikme süresi sonunda<br />

portal venöz faz ve 180 sn sonra da geç faz görüntüleri elde edildi.<br />

İkinci hasta grubunda diafragma üstünden iliak kemik üst kenarı hizasına kadar olan<br />

bölgeyi içine alacak şekilde topogram görüntüleri elde edildi. Masa karaciğer kubbesi<br />

düzeyine getirildi. 100 ml’lik toplam kontrast madde otomatik enjektör ile 4ml/sn enjeksiyon<br />

hızında, 25 sn enjeksiyon süresinde verildi. Enjeksiyon bittikten hemen sonra nefes hazırlığı<br />

ve gecikme zamanı (8 sn) sonrasında kraniokaudal yönde arteryel faz görüntüleri elde edildi.<br />

Arteryel fazı takiben karaciğer alt uçtan kaudokranial yönde ve arkasından yine kraniokaudal<br />

yönde 8 sn aralıklarla sırasıyla portal faz ve hepatik faz görüntüleri alındı.<br />

22


Her iki grupta da arteriyel fazda aortadan, portal venöz fazda portal ven ve karaciğer<br />

parankiminden, hepatik venöz fazda orta hepatik ven ve karaciğer parenkiminden yaklaşık 1<br />

cm² dairesel ROI (region of interest) ile dansite ölçümleri (HU) gerçekleştirildi.<br />

İki grubun karşılaştırılması cinsiyet için ; Fisher Exact (p>0) yaş için ; student’s t<br />

(p>0.1) ve kilo için ; student’s t (p> 0.5) kullanılarak yapıldı (tablo ). Gruplar arasında<br />

anlamlı farklılık yoktu.<br />

Cinsiyet Yaş Ağırlık<br />

Grup 1 10 K / 12 E 55.2 ±2.6 74.1 ± 15.1<br />

Grup 2 7 K / 15 E 48.5 ± 2.5 75.2 ± 12.7<br />

Tablo 3: Grupların karşılaştırılması<br />

23


6. BULGULAR<br />

17 kadın ve 27 erkek toplam 44 hastaya randomize dağıtılarak iki gruba (grup I ve<br />

grupII ) ayrıldıktan sonra iki ayrı yöntemle yapılan trifazik BT’ de yapılan ölçümler tabloda<br />

gösterildiği gibidir.<br />

vaka<br />

no: Metod K/E yaş kg AA PV PF KC HV HF KC<br />

1 S.G.İ E 80 70 250 150 111 139 94<br />

2 S.G.İ K 45 62 277 164 104 164 102<br />

3 S.G.İ E 70 90 241 140 72 126 83<br />

4 S.G.İ K 45 66 347 199 110 191 110<br />

5 S.G.İ E 59 80 200 124 90 104 90<br />

6 S.G.İ E 29 65 243 149 106 140 104<br />

7 S.G.İ E 37 100 264 167 83 122 83<br />

8 S.G.İ K 17 45 284 181 143 178 124<br />

9 S.G.İ E 52 90 182 103 71 96 79<br />

10 S.G.İ E 54 75 212 132 70 118 62<br />

11 S.G.İ K 48 65 363 186 125 164 112<br />

12 S.G.İ E 43 60 259 160 97 153 98<br />

13 S.G.İ E 70 90 274 138 87 119 85<br />

14 S.G.İ K 75 70 303 178 108 162 98<br />

15 S.G.İ E 34 80 276 152 90 132 90<br />

16 S.G.İ E 44 80 250 138 105 133 99<br />

17 S.G.İ E 28 75 282 143 104 145 110<br />

18 S.G.İ E 64 65 282 140 106 122 95<br />

19 S.G.İ K 42 90 203 126 75 124 77<br />

20 S.G.İ K 52 78 175 136 96 127 91<br />

21 S.G.İ E 42 75 196 138 95 124 93<br />

22 S.G.İ E 36 83 196 130 82 108 85<br />

23 B.İ E 48 72 258,6 154,7 104,2 87,5 75,8<br />

24 B.İ E 55 44 300,4 143,3 104,6 119 87,2<br />

25 B.İ K 64 60 355 155 112,7 85 78,6<br />

26 B.İ E 59 70 297 171 114 136 87,6<br />

27 B.İ E 40 67 243,4 132 112,6 107 78,2<br />

28 B.İ E 29 63 312 175 121 110 93<br />

29 B.İ E 57 57 299 221 115 103 90<br />

30 B.İ K 53 68 248 153 88 104 72<br />

31 B.İ K 51 102 236 139 98 115 75<br />

32 B.İ E 58 103 226 115 78 100 63<br />

33 B.İ E 65 110 281 148 68 77 45<br />

34 B.İ E 76 75 259 123 99 108 74<br />

35 B.İ K 72 80 294 159 100 127 69<br />

36 B.İ K 57 71 291 176 99 93 72<br />

37 B.İ K 67 69 256 121 68 110 64<br />

38 B.İ E 58 79 259 143 110 103 89<br />

39 B.İ K 39 73 296 175 124 113 84<br />

40 B.İ K 50 74 318 172 97 103 86<br />

41 B.İ K 48 66 273 142 106 96 85<br />

42 B.İ E 60 75 334 145 113 134 105<br />

43 B.İ K 51 82 358 191 119 119 84<br />

24


44 B.İ K 57 70 246 126 81,4 85 57,3<br />

Tablo 4: Tablodaki ilk 22 hastaya inceleme sabit gecikme intervalleri yöntemi ile , sonraki 22<br />

hastaya bolus izleme yöntemi ile yapıldı. Tabloda hastaların cinsiyet, yaş, vücut ağırlığı,<br />

sırasıyla arteryel fazda; abdominal aorta (Ao), Portal fazda; ana portal ven (PV) ve karaciğer<br />

parankim (PF KC), ve hepatik fazda orta hepatik ven (HV) ve karaciğer parankim (HF KC)<br />

dansite ölçümleri (HU). (S.G.İ= sabit gecikme intervalleri), (B.İ.= Bolus izleme)<br />

Arteryel<br />

Faz<br />

Aort<br />

Portal Venöz Faz Hepatik Venöz Faz<br />

PV KC HV KC<br />

I. grup 271.8 ± 27.5 152.5 ± 26.4 99.1 ± 16.8 104.3 ± 14.2 75.6 ± 12.7<br />

II.grup 267 ± 27.5 153.7 ± 21.6 99.2 ± 18.6 140.9 ± 23.4 95.3 ± 14.5<br />

Tablo 5 : grup I ve II’de ölçülen ortalama dansitelerin istatiksel sonuçları<br />

Gruplar arasında, hepatik venöz fazda hepatik ven ve karaciğer HU değerleri arasında<br />

anlamlı fark varken (p


OLGU 1:<br />

C<br />

125 HU<br />

363 HU<br />

A B<br />

D<br />

112 HU<br />

186 HU<br />

164 HU<br />

OLGU 1: 48 y, ♂, rektum Ca.<br />

Sabit gecikme intervalleri yöntemi ile yapılan inceleme<br />

A. Arteryel fazda Ao: 363 HU,<br />

B. Portal venöz fazda PV: 186 HU, C.karaciğer parankim: 125 HU.<br />

D. Hepatik venöz fazda orta HV: 164 HU, karaciğer parankim: 164 HU<br />

26


OLGU 2:<br />

OLGU 2: 77 y, ♂ Kolon Ca, 65 kg<br />

Sabit gecikme intervalleri yöntemi ile yapılan inceleme<br />

A. Arteryel fazda Ao: 363 HU,<br />

B. Portal venöz fazda PV: 186 HU, C. karaciğer parankim: 93 HU.<br />

C. Hepatik venöz fazda orta HV: 163 HU, karaciğer parankim:112 HU<br />

OLGU 3:<br />

399 HU<br />

A B<br />

C<br />

112 HU<br />

163 HU<br />

93 HU<br />

93 HU<br />

186 HU<br />

27


C<br />

OLGU 3: 67 y , ♂, Metastatik pankreas Ca.<br />

Bolus izleme yöntemi ile yapılan inceleme<br />

A. Arteryel fazda Ao: 249 HU,<br />

B. Portal venöz fazda PV:111 HU, C.karaciğer parankim: 68 HU.<br />

C. Hepatik venöz fazda orta HV: 130 HU, karaciğer parankim:64 HU<br />

OLGU 4<br />

249 HU<br />

A B<br />

130 HU<br />

64 HU<br />

111 HU<br />

68 HU<br />

28


A<br />

C<br />

248 HU<br />

72 HU<br />

OLGU 4: 53 y, ♀ Over Ca, 68 kg<br />

Bolus izleme yöntemi ile yapılan inceleme<br />

A. Arteryel fazda Ao: 248 HU,<br />

B. Portal venöz fazda PV: 153 HU, C.karaciğer parankim 104 HU.<br />

C. Hepatik venöz fazda orta HV: 88 HU, karaciğer parankim: 72 HU<br />

8. TARTIŞMA<br />

88 HU<br />

B<br />

104 HU<br />

153 HU<br />

29


Tek dedektör sıralı spiral BT ile kıyaslandığında daha kısa sürede görüntü elde etmeyi<br />

sağlayan MDBT’nin ortaya çıkmasıyla kontrastlanmanın optimizasyonu önemli hale gelmiştir<br />

[1, 4].<br />

Birçok batın BT uygulamasında lezyonun belirginleşmesi için kontrast uygulaması<br />

gerekmektedir ve görüntü elde etme süresinin uygun seçimi kontrastlanmanın optimizasyonu<br />

için kritik bir unsurdur.<br />

Hastanın kilosu, kardiyak durumu gibi bireysel faktörler ve kontrast uygulamasındaki<br />

teknik faktörler ayrıca kontrast maddenin invivo dinamiği faz optimizasyonunda<br />

değerlendirilecek etkenlerdir. Bireysel farklılıkların ortadan kaldırılması ve faz optimizasyonu<br />

sağlamak adına yukarıda belirttiğimiz parametrelerin bir ya da birkaçı birlikte kullanılarak<br />

birçok klinik ve deneysel çalışma yapılmıştır. Bu şekilde birçok faktörle belirlenen bir<br />

uygulamada varyasyonları en aza indirmek için bolus tetikleme yöntemi geliştirilmiştir ve<br />

yaygın olarak kullanılmaktadır.<br />

8.1. Multifazik kontrastlı karaciğer MDCT’de kontrast madde uygulanması ve her bir<br />

organın zaman-dansite eğrisi (TDC) işlemi için teknik faktörler arasındaki ilişkinin ele<br />

alınması<br />

Karaciğerin multifazik kontrastlı MDCT protokolünü optimize etmek için, TDC işlemi<br />

sırasında her teknik faktörün etkilerini anlamak önemlidir [15] (Şek.4). Genelde, kontrast<br />

madde uygulanmasındaki teknik faktörlerin kontrast madde dozu (belli bir konsantrasyondaki<br />

enjekte edilen kontrast madde volümü), enjeksiyon hızı ve enjeksiyon süresinden oluştuğu<br />

bilinir. Bunlar arasında, enjeksiyon süresi her organdaki pik kontrast tutulum süresini hesap<br />

etmede en önemli faktördür çünkü TDC üzerindeki zaman ekseninde (X ekseni), her organın<br />

kontrast tutulumunun zamana bağlı değişimini (Housnfield biriminden (HU)) sınırlamada tek<br />

faktör olabilir((2) (Şek. 4). Ayrıca, kontrast madde dozu (iyot dozu cinsinden) TDC üzerinde<br />

her organda kontrast tutulumunun zamana bağlı değişiminden ziyade amplitüdünü<br />

(büyüklüğünü) belirlemede işe yarar ((2) Şek.4 de). Kontrast madde dozunun etkileri iki<br />

perspektiften ele alınmalıdır: birincisi bir saniyede verilen kontrast maddenin fraksiyonel<br />

dozu (enjeksiyon hızı) ve diğeri de kontrast materyalin toplam dozudur. Enjeksiyon hızı,<br />

multifazik kontrastlı MDCT incelemelerinde TDCnin ilk kısmında (Şek.1’de (2-a)) aortik faz<br />

(AP) veya hepatik arteriyel-dominant faza (HAP) karşılık gelerek aort veya hipervasküler<br />

fokal hepatik lezyonlar gibi iyi arteriyel perfüzyonu olan organlarda kontrastlanma<br />

30


amplitidünü belirleyebilir. Toplam kontrast madde dozu portal faz (PF), hepatik parenkimal<br />

faz (HPF) ve gecikmiş fazın (GF) bulunduğu TDC’nin son kısmında (Şek. 1’de (2-b)) portal<br />

ven veya karaciğer parenkimi gibi zayıf arteriyel organlarda kontrast tutulumunun<br />

amplitüdünü (büyüklüğünü) belirleyebilir.<br />

Şekil.4: Multifazik kontrastlı multidetektörlü karaciğer BT’sinde (MDCT) her bir teknik<br />

faktör ve zaman-dansite eğrileri (TDC) arasındaki ilişki.<br />

8.2. Multifazik kontrastlı karaciğer MDBT’sinde her teknik faktörün optimizasyonu<br />

8.2.1. Kontrast madde dozu :<br />

31


Belli sabit dozdaki kontrast maddenin farklı vücut ağırlıklarına sahip hastalarda farklı<br />

etkiler oluşturacağı doğaldır. Bu yüzden, kontrastlı hepatik MDCT protokollerinde kullanılan<br />

kontrast madde dozunda son zamanlardaki eğilim yeterli kontrast tutulumu sağlamak için<br />

kontrast madde dozunu hastaların vücut ağırlığına göre ayarlamaktır. Kontrast maddenin<br />

vücut ağırlığına göre verilmesi kavramı ile aort ve karaciğer arasındaki kontrast tutulum<br />

farkında değişik vücut ağırlıklarındaki hastalar arasındaki varyasyonlar ortadan kalkabilir<br />

[2,15].<br />

Bazı araştırmacılar karaciğerin multifazik BT’si için hasta vücut ağırlığı uyumlu<br />

optimal bir kontrast madde dozu belirleme girişiminde bulundular. Onların çalışmalarında,<br />

hasta vücut ağırlığı uyumlu optimal bir kontrast madde dozu HPF (hepatik parankimal faz)<br />

süresince [7, 15, 48] yeterli hepatik tutulum sağlayan (karaciğerin kontrast tutulumsuz<br />

başlangıç HU değerinden 50 HU artışı) doz tanımına dayanarak belirlendi. Onların<br />

sonuçlarına göre, optimal hasta vücut ağırlığına uyarlanmış kontrast madde dozu 300 mgI/mL<br />

ile 1.7 ila 2.5 mL/kg arasında olmalıdır (510-750 mg I/kg).<br />

Ichikawa ve ark. da farklı kontrast madde dozları (1.5, 2, 2.5 mL/kg ) sabit<br />

enjeksiyon hızı (3ml/sn) kullanarak yaptıkları çalışmalarında karaciğerin multifazik kontrastlı<br />

MDCT’si için optimal vücut ağırlığına uyarlanmış dozu olarak 300 mgI/mL ile 2.0 mL/kg<br />

olarak belirlemişlerdir [15]. Başka bir çalışmada 150 ml yerine 100 ml kontrast madde<br />

kullanıldığında karaciğer atenüasyonunda 20-25 HU azalma olduğu belirtilmiştir [47].<br />

Bizim çalışmamızda her iki gruba da hasta ağırlığına bakılmaksızın önerilen dozlardan<br />

çok daha az miktarda, 300 mgI/mL konsantrasyonunda 100 ml kontrast madde uyguladık. Her<br />

iki grupta da Hepatik venöz fazda hepatik ven ve karaciğer HU değerleri açısından sabit<br />

gecikme intervalleri tekniği kullandığımız II. grupla bolus tetikleme kullandığımız I. grup<br />

arasında II. grup lehine anlamlı fark elde ettik. Hipovasküler lezyon-karaciğer ayırımının<br />

belirgin olarak izlenebilmesi için karaciğer kontrastlanmasının mümkün olan en yüksek<br />

oranda olması gerektiği gözönüne alındığında sonuçlarımızı bu bakımdan anlamlı olarak<br />

değerlendirdik.<br />

8.2.2.Kontrast madde konsantrasyonu:<br />

Kontrast maddenin optimal dozu kontrast maddenin herhangi bir konsantrasyonuyla<br />

oluşturulabilir. Örneğin, teorik kontrast madde etkileri göz önüne alındığında optimal doz<br />

olarak 300 mg I/mL ile 2 mL/kg (600 /mgI/kg) kontrast madde 350 mgI/mL ile 1.7 mL/kg<br />

veya 370 mgI/mL ile 1.6 mL/kg.a denk olmalıdır çünkü aynı iyot değerlerini içermektedirler<br />

32


[15]. Fakat, Han ve ark. düşük konsantrasyonlu kontrast madde ile yüksek enjeksiyon hızının<br />

aortanın pik kontrast tutulum artışı için avantaj oluşturabileceğini hesapladı.<br />

Kontrast maddenin optimal dozu kontrast maddenin herhangi bir konsantrasyonuyla<br />

oluşturulabilir. Örneğin, teorik kontrast madde etkileri göz önüne alındığında optimal doz<br />

olarak 300 mg I/mL ile 2 mL/kg (600 /mgI/kg) kontrast madde 350 mgI/mL ile 1.7 mL/kg<br />

veya 370 mgI/mL ile 1.6 mL/kg.a denk olmalıdır çünkü aynı iyot değerlerini içermektedirler.<br />

Fakat, Han aortanın pik kontrastlanma değeri aynı fraksiyonel/toplam iyot dozu verilmesi<br />

durumunda düşük konsantrasyonlu kontrast madde yüksek konsantrasyonlu kontrast<br />

maddeden belirgin olarak daha yüksek olduğunu bildirmiştir [50,51]. Aynı fraksiyonel/toplam<br />

iyot dozu miktarı ile kontrast madde enjeksiyon süresi, düşük konsantrasyonlu kontrast<br />

maddede yüksek konsantrasyonlu kontrast maddeye göre daha yüksektir. Han düşük<br />

konsantrasyonlu kontrast madde ile yüksek enjeksiyon hızının aortanın pik kontrast tutulum<br />

artışı için avantaj oluşturabileceğini hesapladı.<br />

Ichikawa ve arkadaşları da çalışmalarında aortadaki ortalama pik kontrastlanma<br />

değerinin 300 mg I/mL ile (330 HU) 370 mg I/mL (301 HU)’den yaklaşık %10 daha yüksek<br />

olduğunu fakat ana portal ven ve karaciğerin pik kontrastlanma değerleri arasında iki<br />

konsantrasyon arasında anlamlı fark bulunmadığını göstermiştir [15]. Yine Awai ve<br />

arkadaşları da HCC’li hastalarda yüksek (370mgL/ml) ve ortalama (300mgL/ml)<br />

konsantrasyonlu kontrast maddeleri aynı enjeksiyon hızında vererek yaptıkları çalışmalarında<br />

tümörün saptanmasında ortalama konsantrasyonlu olanın daha avantajlı olduğunu<br />

belirmişlerdir [52]. Bu yüzden, HAP görüntülerinde hipervasküler HCC saptanması amacıyla<br />

aynı fraksiyonel/toplam iyot dozu varlığında 300-320 mg I/mL gibi düşük kontrast madde<br />

konsantrasyonları 350-400 mg I/mL gibi yüksek konsantrasyonlara tercih edilmelidir.<br />

8.2.3. Kontrast madde enjeksiyon hızı/enjeksiyon süresi:<br />

Karaciğerin multifazik kontrastlı MDCT’sinde kullanılan kontrast madde dozu ele<br />

alındığında, son zamanlardaki eğilim daha önce de bahsedilen hasta vücut ağırlığına<br />

uyarlanmış kontrast madde dozudur [2, 15]. Bu tip değişken kontrast madde dozunu bireysel<br />

olarak hastalara uygulamak için iki metot vardır: birincisi kontrast maddeyi sabit enjeksiyon<br />

hızıyla kontrast madde verilmesidir ki şu anda yaygın metottur, diğeri ise sabit enjeksiyon<br />

süresiyle uygulamadır [ 7, 8, 9, 10, 11, 15]. Bir enjeksiyon protokolünde, enjeksiyon hızı veya<br />

33


enjeksiyon süresi alternatif olarak sabit tutulduğunda, diğer faktör hasta vücut ağırlığına<br />

uyarlanmış kontrast madde dozuna dayanarak değişken olmalıdır [15].<br />

Kontrast maddenin sabit enjeksiyon hızında kullanımı<br />

Şu ana kadar, karaciğerin multifazik kontrastlı MDCTsi için sabit kontrast madde<br />

enjeksiyon hızı sabit enjeksiyon süresinden daha yaygın kullanıldı ve birçok kurumda halen<br />

standart olmaya devam etmektedir [15]. Önceki çalışmalarda enjeksiyon hızı yüksek<br />

olduğunda, hepatik arteryel dominant faz görüntülerindeki aortik ve hepatik<br />

kontrastlanmanın arttığı belirtilmiştir [13, 52, 53, 54]. Ichikawa ve arkadaşları<br />

çalışmalarında HAF sırasında hipervasküler fokal hepatik lezyonlardaki (ör. HCC)<br />

kontrastlanma amplitüdünü belirlemek için en önemli teknik faktörün kontrast madde<br />

enjeksiyon hızı olduğunu belirtmişler ve bunu Mitsuzaki ve arkadaşlarının 4 mL/s’nin 2 mL/<br />

s’e kıyasla küçük hipervasküler HCC (


Ichikawa ve arkadaşları sabit enjeksiyon süresinin böylesi bir etkisini TCD’de<br />

gözlenen “aortun pik kontrastlanma zamanı” nın kesin olarak enjeksiyon süresiyle<br />

tanımlanabildiği gerçeğine dayandırmışlardır [15]. Daha önceki çalışmalarda da<br />

araştırmacılar “aortun pik kontrastlanma zamanı”, enjeksiyon süresi dışında, enjeksiyon<br />

süresinin tamamlanmasından “aortun pik kontrastlanma zamanı”a kadarki gecikme süresinin<br />

herhangi bir enjeksiyon süresiyle bile sabit değerler gösterebileceği gerçeğini dile<br />

getirmişlerdir ( 1,15). Ichikawa ve arkadaşları çalışmalarına dayanarak herhangi bir<br />

enjeksiyon süresinin tamamlanmasından pET-Ao’ya (aortun pik kontrastlanma zamanı )<br />

kadarki ortalama gecikme süresinin hastaların vücut ağırlığından bağımsız olarak yaklaşık 10<br />

s olduğunu bildirmişler [58].<br />

Çok yeni bir çalışmada da Ertürk ve arkadaşları “enjeksiyonun tamamlanmasından<br />

aortadaki pik kontrastlanmaya kadar olan gecikme zamanı”nın hasta ağırlığı ve ve enjeksiyon<br />

süresinden bağımsız yaklaşık 10 sn olduğunu belirtmişlerdir. Aynı çalışmada bu durumun<br />

açıklaması olayların akışında kalbin fonksiyonu ile analiz edilmiştir [1]:<br />

İntravenöz enjeksiyon başlangıcından sonra, otomatik enjektör kontrast madde<br />

bolusunu sağ kalbe itmektedir. Bolus sağ kalbe ulaşınca, rezervuar olarak ve ikinci bir pompa<br />

olarak fonksiyon görüp kontrast maddeyi daha da fazla aortaya doğru itmektedir. Bu şekilde,<br />

enjeksiyon başlangıcından aorta pik kontrastlanmasına kadarki bölüm üç aralığa (intervale)<br />

ayrılabilir (Şek. 4) :<br />

35


Şekil : Kontrast madde enjeksiyonu intervalleri ile aorta kontrastlanması arasındaki ilişki.<br />

*OGS kanın sağ kalpten aortaya ortalama geçiş süresi demek. Kırmızı renk çizimde yapılar ya<br />

da ekipmandaki kontrast maddeyi temsil etmekte.<br />

Birinci interval enjeksiyon işlemini kapsar; bu interval boyunca, kontrast madde<br />

bolusu sağ kalbe akıp buradan da aortaya popmpalanır. Bu ilk interval süresince, kontrast<br />

maddenin devamlı içeri (aortaya) akımı ve nisbeten visseral organlara küçük dışa akım<br />

nedeniyle aorta dansitesinde sürekli bir artış izlenir.<br />

İkinci interval boyunca, enjeksiyon işlemi bitmiş olsa da, sağ kalpten aortaya kalan<br />

kontrast madde bolusunun içeri akımı devam eder ve bu yüzden aortanın dansitesi artmaya<br />

devam eder. İkinci intervalin uzunluğu enjeksiyon süresine değil kardiyak outputa bağlıdır,<br />

çünkü kalp “bağımsız” bir pompadır ve normal şartlarda enjeksiyon parametrelerinden<br />

etkilenmez. Diğer bir deyişle, ikinci interval sağ kalpten aortaya ortalama fizyolojik geçiş<br />

zamanına denk gelmektedir.<br />

36


Üçüncü interval boyunca, yeniden sirküle edilip sürekli dilüe olan kontrast madde<br />

dışında, sadece dışarı akım olup içeri akım olmadığından aortanın dansitesi azalmaya başlar.<br />

Yani, tanım olarak pik kontrastlanmaya kadar geçen zaman birinci ve ikinci intervallerin<br />

toplamı olduğundan, enjeksiyonun tamamlanmasından pik aorta kontrastlanmasına kadar<br />

geçen zaman ikinci intervale veya sağ kalpten aortaya ortalama geçiş süresine eşit olmalıdır;<br />

bu nedenle enjeksiyon süresiyle ilişkisiz olmalıdır. Daha önceki bir çalışmada, Leggett ve<br />

Williams intravasküler enjeksiyon sonrası kontrast madde bolusunun sirkülasyondaki<br />

hareketini ve tedrici dağılımını kestirebilmek için sağ kalpten aortaya ortalama geçiş süresini<br />

hesaplamada teorik modellerini kullanmayı denediler. Bu modelde, toplam kan volümünü 29<br />

kan havuzuna paylaştırdılar [59] ayrı organ veya doku, sağ kalp odacıkları sol kalp odacıkları,<br />

pulmoner sirkülasyon, sistemik dokulardan venöz dönüş (büyük venler) ve sistemik dokulara<br />

arteriyel dışarı akım (aorta ve büyük arterler)]. Seçilen bir havuz için ortalama süre bu<br />

havuzdaki toplam kan hacmi yüzdesinin aldığı kardiyak output yüzdesine bölünmesiyle<br />

hesaplandı. Hesaplamalarına göre, sağ kalpten aortaya ortalama geçiş süresi 9.7 sn idi. Yani,<br />

pik aorta kontrastlanmasının herhangi bir enjeksiyon süresi için yaklaşık 10 sn.de<br />

gerçekleşeceği hipotezi sunulabilir. Herhangi bir hasta ağırlığı veya enjeksiyon süresi için pik<br />

aorta kontrastlanmasına neredeyse sabit bir zaman gecikmesinin görüldüğü yaptıkları<br />

çalışmaları ile bu hipotezin kuvvetli bir şekilde desteklendiğini bildirmişlerdir.<br />

Ichikawa ve arkadaşları ile Ertürk ve arkadaşlarının çalışmasında da,kontrast madde<br />

enjeksiyonunun tamamlanmasından portal ven (pET-MPV) ve karaciğer (pET-Liver) pik<br />

kontrastlanma süresine kadar olan herhangi sabit bir enjeksiyon süresindeki ortalama gecikme<br />

sürelerininde de sabit olduğu belirtilmiş ve sırasıyla 20 ve 30 sn olduğu bildirilmiştir.<br />

[1,15,21]. Dolaşımsal durum normalse, pET-MPV ve pET-Liver hastaların ağırlıkları ve<br />

enjeksiyon sürelerine bağlı olmaksızın pET-Ao sonrası sabit gecikme süreleri olarak<br />

görülebileceği öne sürülmüştür. Sonuç olarak, pET-Ao, pET-MPV ve pET-Liver pratik olarak<br />

aşağıdaki basit denklemlerle hesaplanabilir [1,15,]:<br />

• pEt-Ao=bir enjeksiyon süresi+10 sn<br />

• pEt-MPV=bir enjeksiyon süresi+20 sn<br />

• pEt-Liver=bir enjeksiyon süresi+30 sn’dir.<br />

Sabit enjeksiyon süresi vücut ağırlıkları farklı bireyler arasında TDCler arasındaki<br />

farkı zamana bağlı değişiklik (TDCde X ekseni) ve kontrastlanma amplitüdünü (TDCde Y<br />

ekseni) tek tip hale getirerek minimalize edebilir [1,15,58].<br />

37


Ayrıca aorta, ana portal ven ve karaciğerin pik kontrastlanma zamanları ve değerleri<br />

üzerinde farklı enjeksiyon sürelerinin (25 sn, 30 sn, 35 sn, 40 sn, 45 sn) etkilerinin<br />

araştırıldığı çalışmada hasta ağırlığı ile aorta, ana portal ven ve karaciğere ait pik<br />

kontrastlanma değerleri ve pik kontrastlanma gecikmesi arasında hiçbir grupta istatistiksel<br />

olarak anlamlı bir korelasyon saptamamışlardır. 25 ve 30 sn gibi kısa sabit enjeksiyon<br />

sürelerinin pik aort kontrastlanma değerlerini belirgin arttırdığı göstermişlerdir. Ayrıca aortik<br />

kontrastlanma kadar belirgin olmasa da ana portal ven ve karaciğer kontrastlanmasını da<br />

arttırdığını göstermişlerdir.<br />

Sonuç olarak sabit enjeksiyon süreli kontrast madde kullanımı kavramı ile inceleme<br />

gecikmelerinde hasta değişkenlerinin asgariye indirebileceği ve her faz için inceleme<br />

zamanını tüm hastalarda daha homojen hale getirilebileceğinin farkına varılmıştır [1, 4,14,15].<br />

Bizim çalışmamızın amacı ; MDBT cihazların gelişimi ile önemi artan ve önceki<br />

çalışmalarda da üzerinde sıkça tartışılan ve yakın zamanlara kadar tam bir konsensusun<br />

sağlanamadığı intravenöz kontrast veriliminde faz optimizasyonu konusunda önemi belirtilen<br />

sabit enjeksiyon süresi ile sabit gecikme intervalleri yönteminin etkinliğini araştırmaktı. Bu<br />

amaçla faz optimizasyonunda önemli olan parametreleri çok yeni çalışmalarda belirlenen<br />

değerleri kullanarak oluşturduğumuz trifazik BT protokolü ile kontrast verilimindeki<br />

faktörleri optimize etmek için yaygın olarak kullanılan bolus izleme yöntemini karşılaştırdık.<br />

Çalışmamızda 8 sn lik sabit interval süreleri kullandığımızdan pik aortik, pik portal ve pik<br />

hepatik kontrastlanma süreleri önerilen 10sn, 20sn, 30 sn sürelerle uyumlu idi. Çalışmamızda<br />

her iki grup arasında aortik pik kontrastlanma değeri arasında anlamlı farklılık saptamadık.<br />

Bu sonuç da önceki çalışmalarda vurgulanan kontrastlanma teorisini (“10 sn kuralı”)<br />

desteklemektedir. Uyguladığımız bu protokolle portal venöz fazda her iki grup arasında<br />

anlamlı farklılık saptanmazken, hepatik venöz fazda hepatik ven ve karaciğer HU değerleri<br />

arasında II. grup (sabit gecikme intervalleri yöntemi) lehine anlamlı fark (p


Çalışmamızda iki farklı enjeksiyon protokolü uyguladığımız iki hasta grubu da<br />

poliklinikten gelen yaş, cinsiyet ve ağırlık açısından neredeyse homojen olan bir<br />

popülasyondu. Bu durum çalışmamızdaki etkinliği arttıran bir faktör olabilir. Daha sonraki<br />

benzer çalışmalarda genel durumu bozuk, damar yolu problemli, kardiyak hastalıklı olgularda<br />

gözönünde bulundurulmalıdır.<br />

Çalışmamızda trifazik BT için önerilen dozların altında kontrast madde miktarı kullanmış<br />

olmamız durumunda bile yeterli organ kontrastlanması elde ettiğimizden sabit gecikme<br />

intervalleri yönteminin yüksek kontrast madde kullanılamayan vakalarda alternatif bir<br />

yöntem olabileceğini düşünüyoruz.<br />

9 . SONUÇ<br />

Trifazik batın BT gibi tetkiklerde intravenöz kontrast madde verilimindeki enjeksiyon<br />

parametrelerinin optimizasyonu önemlidir. Ancak bu parametrelerin optimizasyonu bireysel<br />

varyasyonlar nedeni ile zordur. Kontrast verilimindeki faktörleri optimize etmek için yaygın<br />

olarak kullanılan bolus izleme yöntemi ile karşılaştırarak yeni çalışmalarda belirtilen sabit<br />

enjeksiyon süresi ile sabit gecikme intervalleri yönteminin etkinliğini araştırdığımız<br />

çalışmamızda; 8 sn sabit gecikme intervali kullandık. İki ayrı trifazik BT yöntemini<br />

uyguladığımız birinci ve ikinci grup hastalarda ; aortik fazda abdominal aorta, portal venöz<br />

fazda portal ven - karaciğer parankimi ve hepatik venöz fazda hepatik ven-karaciğer<br />

parankim dansitelerini ölçerek karşılaştırma yaptık.<br />

39


Trifazik abdominal BT’de, sabit gecikme intervalleri (8 saniye) kullanılarak yapılan<br />

çekimler ile otomatik bolus tekniği kullanılarak yapılan çekimler arasında, arteriyel fazda aort<br />

dansitesi açısından fark bulunmamaktadır. Ayrıca sabit gecikme intervali yöntemi ile hepatik<br />

venöz fazda anlamlı olarak daha yüksek karaciğer parenkim dansitesi değerlerine ulaşıla<br />

bilmektedir. Sabit gecikme intervalleri yöntemi, trifazik abdominal BT’de etkin bir şekilde<br />

kullanılabilir.<br />

KAYNAKLAR<br />

1. S.M. Ertürk, T.Ichikawa, H. Sou, T.Tsukamoto, U. Motosugi, T. Araki. Effect of contrast<br />

material injekction on peak enhancement times and values of the aorta, main portal vein<br />

and liver at dynamic MDCT with the dode of contrast medium tailored to patient weight.<br />

Clinical Radiology 2008; 63: 263-271<br />

2. Awai K., Hori S. Effect of contrast injection prtocol with dose tailored to patient weight<br />

and fixed injection duration on aortic and hepatic enhancement at multidedector-row<br />

helical CT. Eur Radiol 2003; 13: 2155-60<br />

40


3. Sanstede JJ, Tshammler A, Beer M, Vogelsang C, wittenberg G, Hahn D. Optimization<br />

of automatic bolus tracking for timing of the arterial phase of helical liver CT. Eur Radiol<br />

2001; 11: 1396<br />

4. Awai K, Hiraishi K, Hori S. Effect of contrast material injection duration and rate on<br />

aortic peak time and peak enhancement at dynamic CT involving injection protocol with<br />

dose tailored to patient weight. Radiology 2004; 230:142-50<br />

5. Heiken JP, Brink JA, McClennan BL, Sagel SS, Crowe TM, Gaines MV. Dynamic<br />

incremental CT: effect of volume and concentration of contrast material and patient<br />

weight on hepatic enhancement. Radiology 1995;195:353<br />

6. Brink JA, Heiken JP, Forman HP, Sagel SS, Molina PL, Brown PC Hepatic spiral CT:<br />

reduction of dose of intravenous contrast material. Radiology 1995; 197:83<br />

7. Yamashita Y, Komohara Y, Takahashi M, Uchida M, Hayabuchi N, Shimizu T,<br />

arabayashi I. Abdominal helical CT: evaluation of optimal doses of intravenous contrast<br />

material. A prospective randomized study. Radiology 2000; 216:718<br />

8. Bonaldi VM, Bret PM, Reinhold C, Atri M (1995) Helical CT of the liver: value of an<br />

early hepatic arterial phase. Radiology 197:357<br />

9. Mitsuzaki K, Yamashita Y, Ogata I, Nishiharu T, Urata J, Takahashi M. Multiple-phase<br />

helical CT of the liver for detecting small hepatomas in patients with liver cirrhosis:<br />

contrast- injection protocol and optimal timing. AJR1996; 167:753<br />

10. Garcia PA, Bonaldi VM, Bret PM, Liang L, Reinhold C, Atri M. Effect of rate of contrast<br />

medium injection on hepatic enhancement at CT. Radiology 1996; 199:185<br />

11. Kim T, Murakami T, Takahashi S et al. Effect of injection rates of contrast material on<br />

arterial phase hepatic CT. AJR 1998; 171:429<br />

12. Murakami T, Kim T, Takamura M et al. Hypervascular hepatocellular carcianoma:<br />

detection with double arterial phase multi-detector row helical CT. Radiology 2001;<br />

218:763<br />

13. Bae KT, Heiken JP, Brink JA. Aortic and hepatic peak enhancement at CT: effect of<br />

contrast medium injection rated pharmacokinetic analysis and experimental porcine<br />

model. Radiology 1998; 206:455 64.<br />

14. Bae KT. Peak contrast enhancement in CT and MR angiography: when does it occur and<br />

why? Pharmacokinetic study in a porcine model. Radiology 2003; 227:809-16.<br />

15. Tomoaki Ichikawa, Sukru Mehmet Erturk, Tsutomu Araki. Multiphasic contrast-<br />

enhanced multidetector-row CT of liver: Contrast-enhancement theory and practical scan<br />

41


protocol with a combination of fixed injection duration and patients’ body-weight-tailored<br />

dose of contrast material. European Journal of Radiology 58 (2006); 15–176<br />

16. Baykal B, Oyar O. Bilgisayarlı Tomografi . Oyar O, Gülsoy UK (Eds.), Tıbbi<br />

Görüntüleme Fiziği. Ankara Timasat Basım. 2003; 231-276<br />

17. Oyar O. Radyolojide temel fizik kavramlar. İstanbul: Nobel Tıp Kitabevleri 1998.<br />

18. Oyar O. Rutin Uygulamalarımızda Kullandığımız BT Çekim protokolleri. İstanbul Tıp<br />

kitabevi 2008.<br />

19. Oyar O. Dersimiz Radyoloji. SDÜ Yayınları, Yayın No: 53, Isparta, 2005<br />

20. Oyar O, Savaş R, Elmas N,. İntravasküler konrast maddelere karşı akut reaksiyonlar.<br />

İzmir Devlet Hastanesi Tıp dergisi, 1993; 31(2): 268-273.<br />

21. Wegener OH. Whole Body Computed Tomography. Oxford: Blackwell Scientific<br />

Publications, 1992.<br />

22. Brink J.A. Technical aspects of helical (spiral) CT. Radiol Clin North Am, 1995;33(5),<br />

825-841<br />

23. Blum A, Walter F, Luding T, Zhu X, Roland J. Multislice CT: principles and new CT-<br />

scan applications. J Radiol. 2000; 81(11): 1597-614<br />

24. Dawson P, Less WR. Multi-slice s Technical Radiology 2001; 56: 302-309<br />

25. Hamberg LM, Rhea JT, Hunter GJ, Thrall JH. Multidedector Row CT: Radiation Dose<br />

Characteristics. Radiology 2003; 226(3): 762-72<br />

26. Mathias Prokop, Michael Galanski. Spiral and Multislice Computed Tomography of the<br />

Body<br />

27. Putman E, Charles, Ravin E, Carl: Textbook of Diognosis-Imaging, W.B. Saunders Com-<br />

pany, 1998.<br />

28. Ichikawa T, Kitamura T, Nakajima H, Sou H, Tsukamoto T, Ikenaga S, Araki T. Hyper-<br />

vascular hepatocellular carcinoma: can double arterial phase imaging with multidetector<br />

CT improve tumor depiction in the cirrhotic liver? AJR Am J Roentgenol. 2002<br />

Sep;179(3):751-8.<br />

29. de Ledinghen V, Laharie D, Lecesne R, Le Bail B, Winnock M, Bernard PH, Saric J,<br />

Couzigou P, Balabaud C, Bioulac-Sage P, Drouillard J. Detection of nodules in liver cir-<br />

rhosis: spiral computed tomography or magnetic resonance imaging? A prospective study<br />

of 88 nodules in 34 patients. Eur J Gastroenterol Hepatol. 2002 Feb;14(2):159-65<br />

30. Taveras M, Ferruchi T : Radiology Diagnosis-Imaging – Intervebtion, J.B. Lippincott Com-<br />

pany, Philadelphia, 1987.<br />

42


31. Moss A. Albert, Gamsu G and Gerant H K. Computed Tomography of body, W.B. Saun-<br />

ders Company 1983.<br />

32. Foley WD, Berland LL, Lawson TL, Smith DF, Thorsen MK. Contrast enhancement tech-<br />

nique for dynamic hepatic computed tomographic scanning. Radiology. 1983<br />

Jun;147(3):797-803.<br />

33. Sutton D. Textbook of Radiology and imaging. Volume 1, sixth edition, Churchill Living-<br />

stone, New york. 1998; 443.<br />

34. Poyanli A, Sencer S. Computed tomography scan of the liver. Eur J Radiol. 1999<br />

Oct;32(1):15-20. Review.<br />

35. Murakami T, Kim T, Takahashi S, Nakamura H. Hepatocellular carcinoma: mul-<br />

tidetector row helical CT. Abdom Imaging. 2002 Mar-Apr;27(2):139-46.<br />

36. Murakami T, Kim T, Takamura M, Hori M, Takahashi S, Federle MP, Tsuda K, Osuga K,<br />

Kawata S, Nakamura H, Kudo M. Hypervascular hepatocellular carcinoma: detection with<br />

double arterial phase multi-detector row helical CT.<br />

37. Chatziioannou AN, Metafa A, Mourikis D, et al. Hepatic primary and secondary<br />

malignancies: comparison of helical CT and helical CT during arterial portography.<br />

Hepatogastroenterology 2002 May-Jun;49(45): 770-3.<br />

38. Baron RL. Understanding and optimizing use of contrast material for CT of the liver. AJR<br />

Am J Rontgenol 1994 Aug; 163: 323-31.<br />

39. Edelman RR, Zlatkin MB, Hesselink JR: Clinical magnetin resonance imaging<br />

Second edition, volume 2, Philadelphia W.B. Saunders; 1992; 735-817.<br />

40. Oudkerk M, Torres CG, Song B, Konig M, Grimm J, Fernandez-Cuadrado J, Op de Beeck<br />

B, Marquardt M, van Dijk P, de Groot JC. Characterization of liver lesions with manga-<br />

fodipir trisodium-enhanced MR imaging: multicenter study comparing MR and dual-<br />

phase spiral CT. Radiology. 2002 May;223(2):517-24.<br />

41. Nelson RC. Techniques for computed tomography of the liver. Radiol<br />

Clin North Am. 1991 Nov;29(6):1199-212. Review.<br />

42. itai Y . Lipiodol CT for hepatocelluler carcinoma. Abdom. Imaging 1997; 22: 259-260<br />

43. Lencioni R, Pinto F, Armillotta N, Di Giulio M, Gaeta P, Di Candio G, Marchi S, Barto-<br />

lozzi C. Intrahepatic metastatic nodules of hepatocellular carcinoma detected at lipiodol-<br />

CT: imaging-pathologic correlation. Abdom Imaging. 1997 May-Jun; 22(3):253-8.<br />

44. Lim JH, Choi D, Kim SH, Lee SJ, Lee WJ, Lim HK, Kim S. Detection of hepatocellular<br />

carcinoma: value of adding delayed phase imaging to dual-phase helical CT. AJR Am J<br />

43


Roentgenol. 2002 Jul;179(1):67-73.<br />

45. Choi BI. Hepatocellular carcinoma and precancerous lesions: advances in imaging. Abdom<br />

Imaging. 2002 Mar-Apr;27(2):115-6.<br />

46. Ueda K, Matsui O, Kawamori Y, Nakanuma Y, Kadoya M, Yoshikawa J, Gabata T,<br />

Nonomura A, Takashima T. Hypervascular hepatocellular carcinoma: evaluation of hemo-<br />

dynamics with dynamic CT during hepatic arteriography. Radiology. 1998 Jan;206(1):161-<br />

6.<br />

47. Güney D. Karaciğer kitlelerinde bilgisayarlı tomografi. TRD yayınları 23. Radyoloji kon-<br />

gresi Bilgisayarlı tomoh-grafi kitabı Ankara 2002; 122-127<br />

48. Megibow AJ, Jacob G, Heiken JP, et al. Quantitative and qualitative evaluation of<br />

volume of low osmolality contrast medium needed for routine helical abdominal CT. AJR<br />

2001;176:583–9.<br />

49. Baron RL, Oliver JH, Dodd GD, Nalesnik M, Holbert BL, Carr B. Hepatocellular<br />

carcinoma: evaluation with biphasic, contrastenhanced, helical CT. Radiology<br />

1996;199:505–11.<br />

50. Han JK, et al. Factors influencing vascular and hepatic enhancement at CT: experimental<br />

study on injection protocol using a canine model. J Comput Assist Tomogr 2000;24:400–<br />

6.<br />

51. Han JK, et al. Contrast media in abdominal computed tomography: optimization of<br />

delivery methods. Korean J Radiol 2001;2:28–36.<br />

52. Awai K. , Inoue M. Yagyu Y., Watanabe M., Sano T., Nin S., Koike R., Nishimura Y.,<br />

Yamashita Y. Moderate versus High Concentration of Contrast Material for Aortic and<br />

Hepatic Enhancement and Tumor-to-Liver Contrast at Multi–Detector Row CT<br />

Radiology 2004; 233:682–688<br />

53. Berland LL. Slip-ring and conventional dynamic hepatic CT: contrast material and timing<br />

considerations. Radiology 1995; 195:1–8.<br />

54. Kim T, Murakami T, Oi H, et al. Detection of hypervascular hepatocellular carcinoma by<br />

dynamic MRI and dynamic spiral CT. J Comput Assist Tomogr 1995; 19:948–95<br />

55. Mitsuzaki K, Yamashita Y, Ogata I, Nishiharu T, Urata J, Takahashi M. Multiple-phase<br />

helical CT of the liver for detecting small hepatomas in patients with liver cirrhosis:<br />

contrast-injection protocol and optimal timing. AJR 1996;167:753–7.<br />

56. Ichikawa T, Nakajima H, Nanbu A, Hori M, Araki T. Detection of hypervascullar<br />

hepatocellular carcinoma: effects of medium and high injection rates of contrast material<br />

44


in diagnostic performance on hepatic arterial-dominant phase CT. AJR 2006; 186:1413–<br />

1418<br />

57. Kopka L, Rodenwaldt J, Fischer U, Mueller DW, Oestmann JW, Grabbe E. Dual-phase<br />

helical CT of the liver: effects of bolus tracking and different volumes of contrast<br />

material. Radiology 1996; kontrat madde dozu her organın max tut için önemlidir. Eski 30<br />

58. Erturk SM, Ichikawa T, Tsukamoto T, et al. Effect of contrast material injection duration<br />

on peak enhancement times and values of main portal vein and liver at MDCT. In:<br />

Proceedings of the 91st scientific Assembly and Annual Meeting of Radiological Society<br />

of North America (RSNA), Chicago, USA, 2005. p. 501.<br />

59. Leggett RW, Williams LR. A proposed blood circulation model for reference man. Health<br />

Phys 1995;69:187-201.<br />

45

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!