Göçün 50. Yılında Avrupa'da Din Hizmetleri-2 - Diyanet İşleri ...
Göçün 50. Yılında Avrupa'da Din Hizmetleri-2 - Diyanet İşleri ...
Göçün 50. Yılında Avrupa'da Din Hizmetleri-2 - Diyanet İşleri ...
Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
54<br />
adam öldürmemek, (g) yetim<br />
malı yememek, (ğ) verilen sözü<br />
tutmak, (h) ölçüyü ve tartıyı<br />
tam yapmak, (i) bilmediği şeyin<br />
peşine düşmemek, bilgisiz<br />
hüküm vermemek, (ı) büyüklük<br />
taslamaktan sakınmak.<br />
Ayetlerdeki emir ve yasakları<br />
değerlendirdiğimiz zaman, “hikmet”<br />
kelimesinin; iman, ibadet,<br />
itaat, ahlak ve insan haklarına<br />
saygı anlamlarını içerdiğini söyleyebiliriz.<br />
Tahlil etmeye çalıştığımız ayetteki<br />
hikmet kelimesi yukarıda verdiğimiz<br />
tanımların hepsini kapsar.<br />
Nitekim tefsir kitaplarında<br />
yorumlamaya çalıştığımız ayetteki<br />
hikmet kelimesi; Kur’an’ı<br />
anlamak, hükümlerini bilmek,<br />
sözde ve işte isabet etmek, dini<br />
bilmek ve yaşamak olarak anlamlandırılmıştır.<br />
“Haset ancak iki kimseye yapılır.<br />
Biri Allah’ın kendisine mal verdiği<br />
ve bu malı hak yolda harcama<br />
imkânı sağladığı kimse, diğeri<br />
Allah’ın kendisine hikmet verdiği<br />
kimsedir. Bu kimse hikmetin<br />
gereğini yerine getirir ve hikmeti<br />
başkalarına öğretir.” (Müslim,<br />
Salâtü’l-Müsâfi rîn, 268) anlamındaki<br />
hadis, hikmetin bu anlamına<br />
işaret etmektedir.<br />
2. Hayr-ı Kesîr<br />
Hikmetin başlangıç noktası<br />
“ilim”, ortası “iman, ibadet<br />
ve itaat”, sonu da “ahiret<br />
mutluluğu”dur. Dolayısıyla “Kime<br />
hikmet verilirse ona çok hayır<br />
verilmiştir” cümlesi hikmetin<br />
ilim, amel, Kur’an ahlakı ve<br />
ahiret mutluluğuna işaret eder.<br />
“Çok hayır”, ilim ile amelin birleşmesinden<br />
doğar.<br />
İnsan Kur’an’ı bilir, anlar, hükümlerini<br />
yaşarsa Kur’an ahla-<br />
Aralık 2011 - 152<br />
kına sahip olur, Allah’ın rızasını<br />
kazanır, ilahî takdire rıza gösterir,<br />
kul haklarına saygılı olur,<br />
haram ve kötülüklerden beri<br />
olur. Bu özelliklere sahip olar<br />
kimse dünya ve ahiret mutluluğunu<br />
elde eder. Bu bir kul için<br />
çok hayırdır.<br />
“Hayır”; Kur’an’da en çok kullanılan<br />
ve geniş bir mana alanına<br />
sahip olan bir kavramdır.<br />
Dünyevî ve uhrevî, maddî ve<br />
manevî bütün iyilikleri, nimetleri<br />
ve bütün güzel amelleri ifade<br />
eder.<br />
İnsan Kur’an’ı bilir,<br />
anlar, hükümlerini yaşarsa<br />
Kur’an ahlakına<br />
sahip olur, Allah’ın<br />
rızasını kazanır, ilahî<br />
takdire rıza gösterir,<br />
kul haklarına saygılı<br />
olur, haram ve kötülüklerden<br />
beri olur.<br />
Âlemde meydana gelen her<br />
olayda bir hayır görebilmek ve<br />
Allah’tan her şeyin hayırlısını<br />
isteyebilmek İslamî bilinçlenmenin<br />
sonucudur.<br />
“Müminin işi hayret vericidir, her<br />
işi hayırdır. Bu, yalnız mümine<br />
özgü bir şeydir. Sevindirici bir<br />
işle karşılaşsa şükreder, o iş<br />
kendisi hakkında hayır olur. Üzücü<br />
bir işle karşılaşsa sabreder,<br />
bu da kendisi için hayır olur.”<br />
(Müslim, Zühd, 13)<br />
“Allah bir kula hayır murat<br />
ederse ona işlediği günahların<br />
cezasını dünyada verir. Eğer<br />
kuluna hayır murat etmezse ona<br />
işlediği günahın cezasını dünyada<br />
vermez, o kimse günahı ile<br />
ölüp ahirete gelir.” (Tirmizi, Zühd,<br />
45) anlamındaki hadisler, insanın<br />
başına gelen her sıkıntının şer<br />
olmadığını aksine bunda bir<br />
hayır bulunabileceğini ifade etmektedir.<br />
3. Akıl Sahipleri<br />
“Tezkîr” öğüt almak, “ülû’lelbâb”<br />
akıl sahipleri demektir.<br />
“Ancak akıl sahipleri öğüt alır”<br />
cümlesi, hikmet sahibi olabilmek<br />
ve neticede çok hayır elde<br />
edebilmek için aklın kullanılması<br />
gerektiğini ifade eder. İlâhî bir<br />
lütuf olan “hikmet”, ancak akıl<br />
verilen ve aklını kullanan kimselere<br />
nasip olur. Bundan dolayı<br />
akıl ve iyi seçim hikmetin şartı,<br />
düşünce ve ilim de başlangıcıdır.<br />
Aklı veren Allah, aklı kullanan<br />
ise insandır. İnsanın hikmet sahibi<br />
olabilmesi için aklını kullanmasının<br />
yanında ilâhî iradenin<br />
de bu yönde tecelli etmesi gerekir.<br />
Kulun iradesi adî sebep, ilâhî<br />
irade gerçek ve geçerli sebeptir.<br />
İlâhî irade bulunmadan hiçbir<br />
şey meydana gelmez.<br />
Sonuç olarak; yüce Allah, Bakara<br />
suresinin 269. ayetinde<br />
hikmeti dilediği kimseye vereceğini,<br />
hikmet verilen kimseye çok<br />
hayır verilmiş olacağını, ancak<br />
akıl sahiplerinin öğüt alacağını<br />
bildirerek insanların hikmet sahibi<br />
olmaları, böylece çok hayır<br />
elde etmeleri, bunu sağlayabilmek<br />
için akıllarını kullanmaları<br />
gerektiğini bildirmektedir. İnsan<br />
iradesini ortaya koyar ve aklını<br />
kullanırsa Allah ona hikmet verir.<br />
İnsan; kendisine hikmet verilip<br />
verilmediğini, inancı, ibadeti ve<br />
ahlakının Kur’an’a uygun olup<br />
olmaması ile ölçebilir. Kur’an’ı ve<br />
hükümlerini öğrenen, anlayan<br />
ve uygulayan mümin akıllı, hikmetli<br />
ve çok hayır sahibidir.