02.03.2013 Views

Göçün 50. Yılında Avrupa'da Din Hizmetleri-2 - Diyanet İşleri ...

Göçün 50. Yılında Avrupa'da Din Hizmetleri-2 - Diyanet İşleri ...

Göçün 50. Yılında Avrupa'da Din Hizmetleri-2 - Diyanet İşleri ...

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

40<br />

buyurmaktadır. Dolayısıyla ayette<br />

anlatılan müminin imanın ziyadeleşmesi<br />

şu anlamındadır. Mümin<br />

inancına göre yaşayıp ibadet ve<br />

güzel davranışları devam ettirdiğinde,<br />

iman gönüllerde ve zihinlerde<br />

aydınlık hâline gelmekte şeytanın<br />

hilelerine karşı siper olmaktadır.<br />

Şu hâlde imanı yenileme “lâ ilahe<br />

illallah Muhammedun Resulüllah”<br />

sözüyle başlayıp, onu mahz-ı marifet<br />

hâline getirmeye çalışılmalıdır.<br />

İnsanlık Peygamberler ve onların<br />

varisleri olan âlimler vasıtasıyla<br />

devamlı ikaz ve irşad edilmektedir.<br />

Bir nevi imanları yenilenmektedirler.<br />

Dolayısıyla günümüze gelinceye<br />

kadar İslam âlimleri bu vazifelerini<br />

hakkıyla yapmışlardır. O hâlde müminler<br />

böyle kimselerin mesajına<br />

kulak verdiği takdirde kendilerini<br />

yenilemeye fırsat bulmuş demektir.<br />

2. “Azığını tastamam al, şüphesiz<br />

yolculuk uzundur.”<br />

Yolcu, öz vatanına giden veya varacağı<br />

yeri sabırsızlıkla bekleyen kişi<br />

demektir.<br />

İnsanın dünyadaki yolculuğu cennete<br />

doğru uzanmaktadır. Demek<br />

ki, mümin bu yolculuğu vatan-ı<br />

aslisi olan cennetine ve Peygamberine<br />

kavuşmak için bir fırsat olarak<br />

görmelidir. Bir gün Hz. Peygamber<br />

henüz çocuk yaşta bulunan Hz.<br />

Ömer’in oğlu Abdullah b. Ömer’in<br />

omzundan tutarak; “Ey İbn ömer!<br />

Sen dünyada bir garib veya bir<br />

yolcu gibi ol! (yolcu olduğunu<br />

unutma!) ve kendini kabir ehlinden<br />

say! (dünyadan çıkınca mutlaka<br />

oraya varacağını ve kıyamete kadar<br />

orada bekleyeceğini unutma!)<br />

(Buhârî, Rikak, 2) buyurarak, ahireti<br />

devamlı hatırından çıkarmamasını<br />

tavsiye etmiştir. Abdullah b. Ömer<br />

Hz. Peygamber’in bu tavsiyesinden<br />

sonra kendi kendine devamlı şöyle<br />

dermiş: “Akşama ulaştın mı sabahı<br />

bekleme, sabaha çıktın mı akşamı<br />

bekleme, Sağlıklı olduğun sırada<br />

Aralık 2011 - 152<br />

hastalık için hazırlık yap (ki maddi<br />

yönden kimseye muhtaç olma).<br />

Hayatta iken ölüm için hazırlıklı<br />

ol. Ey Abdullah! Yarın ismin ne<br />

olacak (merhum mu denecek?)<br />

bilemezsin!” (Tirmizi, Zühd, 25) diyerek<br />

sürekli kendisini murakabe altında<br />

tutmuştur. Kur’an-ı Kerim’de<br />

Cenab-ı Hak “Azık edinin; kuşkusuz<br />

azığın en hayırlısı takvadır.” (Bakara,<br />

197) buyurmaktadır. Takva, kelime<br />

manası itibariyle “korunma”<br />

anlamına gelmektedir. Istılahta<br />

ise insanın ibadet ve güzel işler<br />

yaparak kendisine acı verecek<br />

durumlardan korunması anlamına<br />

gelmektedir. Yine Kur’an-ı Kerim’de<br />

“Allah katında sizin en şerefl iniz<br />

takvada en ileri olanınızdır.” (Hucurat,<br />

13) şeklinde haber verilmektedir.<br />

Ayrıca A’raf suresinin 26. ayetinde<br />

takvaya şöyle işaret edilmektedir:<br />

“Ey Ademoğulları! Size mahrem<br />

yerlerinizi örtecek giysi, süslenecek<br />

elbise yarattık. Takva elbisesi,<br />

işte o daha hayırlıdır.” Gönrüldüğü<br />

gibi bu ifadede takva, günah duygularını<br />

örtüp kapatan, bastıran<br />

bir koruyucu, ruhu bezeyen bir<br />

erdem şeklinde takdim edilmiştir.<br />

Dolayısıyla elbise bedeni kapattığı,<br />

koruduğu ve süslediği gibi takva<br />

da ruhu kötü duygulardan örter ve<br />

ruhu süsler. Şu hâlde takva, kişiyi;<br />

kaba, haşin, haksız, isyankar, aç<br />

gözlü ve edepsizlik gibi kötü ahlaktan<br />

korumaktadır.<br />

3. “Sırtındaki yükü hafi f tut, çünkü<br />

tırmanacağın yokuş sarptır.”<br />

Bu ikaz ile sanki şöyle denmektedir:<br />

“Ey yolcu! Azığını eksiksiz al,<br />

fakat yol boyunca sana lazım olmayacak<br />

yükleri de boş yere yanında<br />

taşıma! İleride Akabe denilen sarp<br />

yokuş vardır.” İnsana helaller azık,<br />

haramlar yüktür. Dolayısıyla cehenneme<br />

yakıt olacak bütün dünyevilikler<br />

insanın sırtında yüktür.<br />

Bu itibarla küfür, fısk, isyan ve her<br />

bir günah yüktür. Dünya hayatında<br />

insanın karşısına çıkan her musibet<br />

bir sarp yokuştur. Şeytanın<br />

tuzakları ve nefsin arzuları aşılması<br />

gereken birer tepedir. Mâsiyete<br />

karşı sabırdan sâlihât peşinde<br />

koşmaya kadar her hayırlı amelin<br />

önünde zorlu geçitler bulunmaktadır.<br />

Nitekim Cenab-ı Hak insanların<br />

önündeki sarp yokuşları göğüslemesi<br />

gereken zor işleri sayarken<br />

“sarp yokuş bilir misin nedir?”<br />

buyurduktan sonra “sarp yokuş, bir<br />

köleyi, bir esiri hürriyetine kavuşturmaktır.<br />

Kıtlık zamanında yemek<br />

yedirmektir. Yakınlığı olan bir yetimi<br />

ya da barınacak yeri olmayan bir<br />

fakiri doyurmaktır. Bir de sarp yokuş<br />

gönülden iman edip birbirine<br />

sabır ve şefkat vermek, sabır ve<br />

şefkat örneği olmaktır.” (Beled, 12-18)<br />

şeklinde anlatmaktadır. Ölüm, öbür<br />

âleme uzanan ve müthiş geçit ve<br />

yokuştur. Kabir, sual, mizan ve sırat<br />

gibi ahiret duraklarından her biri<br />

Akabe, zorlu bir yokuştur. Bu Akabelerden<br />

aşılması ise daha dünyada<br />

iken azık hazırlamaya ve faydasız<br />

yüklerden kurtulmaya bağlıdır.<br />

Şu hâlde dünya hem misafi rhane<br />

hem de imtihan yeridir. Dolayısıyla<br />

insan ne kadar yaşasa da mutlaka<br />

ölecektir. Bugünkü ilmî veriler<br />

ışığında kainatın yaşı 15 milyar yıl,<br />

dünyanın ise 5 milyar yıl olduğu<br />

kabul edilmektedir. Yine bilinmektedir<br />

ki Güneş, “Vega” denilen bir<br />

yıldıza (kara delik) doğru saniyede<br />

20 km. hızla hareket hâlindedir.<br />

Dünya ise güneşe bağlı ve bağımlı<br />

olarak saniyede 30 km. hızla<br />

Vega’ya doğru yönelmiştir. Dolayısıyla<br />

dünya, uzay mekiği (hızlı<br />

feribot) gibi geçtiği bir noktadan<br />

bir daha geçmemek üzere, güneşle<br />

beraber ahirete doğru hızla<br />

yol almaktadır. Bu esnada dünya,<br />

duraklarda yani kabirde bazı yolcularını<br />

indirmekte ve ahirete göndermektedir.<br />

İşte dünyadaki mal<br />

ve mülk kişiyi ancak kabire kadar

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!