01.03.2013 Views

HAYATIM HARBİDEN ROMAN Önsöz Bilinmezden gelmiş ve yine ...

HAYATIM HARBİDEN ROMAN Önsöz Bilinmezden gelmiş ve yine ...

HAYATIM HARBİDEN ROMAN Önsöz Bilinmezden gelmiş ve yine ...

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

Ayrıca, dul <strong>ve</strong> iki çocuklu bir gelin istemiyordu. Ben bilezikleri çaldığım taktirde, bilezikler<br />

olmayacak, bilezikler olmayınca Ayten bozduramayıp Mahinev Teyze’nin uzağında yeni bir e<strong>ve</strong><br />

yerleşemeyecekti. Ve İsfendiyar <strong>yine</strong> evinde kalacaktı. Ayten’in kolunda dokuz adet bilezik<br />

vardı. Birkaç gece takip ettim. Akşam yedi gibi işten evine dönüyordu. Ayten hakkında her türlü<br />

bilgiye sahiptim. (Hırsızlara böyle işler çok d üşer. Gıcık hesabı cam kırdırmaktan, ev<br />

soydurmaya kadar her tezgah olur.)<br />

Bir akşam <strong>yine</strong> evine girdi <strong>ve</strong> kucağında bebeği ile çıktı. Beyaz, tüylü bir şeye sardığı<br />

bebeğin ağlayışını duyuyordum. Okula yeni başlama çağında küçük bir kız daha vardı yanında.<br />

Aklıma annem ile kendimi getirdim. Annemin cahilliği yüzünden ölmüş olan ablam Yasemin<br />

geldi aklıma. Annem, ablam <strong>ve</strong> ben olsaydım <strong>ve</strong> birisi bize böyle kötülükler düşünseydi, biz neler<br />

yapardık. Ayten zaten dul kalmıştı, yani sahipsiz sayılırdı. Bileziklerin çıkardığı ‘şıngırtı’ sesleri<br />

kulağıma çok tatlı geliyordu. Lakin, bilezikler ait olduğu koldan çalındığında, Ayten <strong>ve</strong> çocukları<br />

neler çekecekti? Belki de kötü bir gün için saklanıyordu bilezikler.<br />

Konuşkan <strong>ve</strong> sevimli bir kadındı Ayten. Mahinev Teyze’nin çenesinden kurtulmak için,<br />

ertesi gece soyacağım niyetiyle Ayten’in peşine takıldım. Fakat yolları bozuk olan sokakta<br />

insanlar vardı. Peşinden apartmana girdim. Maskemi takacağım sırada arkasını döndü. Mahinev<br />

Teyze’ye uğradığımı biliyordu. Zaten bu yüzden maske takacaktım. Çok sıcak <strong>ve</strong> insancıl bir ses<br />

tonuyla hatırımı sordu. Hızla yukarı çıktı. Ben Mahinev Teyze’nin kapıyı açmasını beklerken,<br />

bebeğini <strong>ve</strong> küçük kızını aldı <strong>ve</strong> apartmandan çıktı. Dul bir kadın, bir bebek <strong>ve</strong> küçük bir kız<br />

çocuğu, benim ruhumun derinliklerinde çok anıları canlandırıp şahlandırmıştı. Böyle yaralara ben<br />

de sahiptim. Sahipsiz kalmış bu üç kişilik aile, benim dünyama ait çok şeyleri yansıtmıştı bana.<br />

Mazi <strong>ve</strong> nefrete dönüşen sevgiler. Bunları düşündüm. Ayten çalışan bir kadındı. Bebeği ağır<br />

hasta olsa, tedavi ettirecek parası bile yoktu. Onun <strong>ve</strong> bebeğinin hayatını mah<strong>ve</strong>tmeye hakkım<br />

olamazdı. Bileziklerini zorla almaya kıyamadım. Mahinev Teyze de bana gıcık oldu. Tek istediği,<br />

dul <strong>ve</strong> çocuklu Ayten’in gelini olmamasıydı. Tek açılacağı insan bendim <strong>ve</strong> işi yatırmıştım.<br />

(Uzun yıllar sonra Mahinev Teyze’nin öldüğünü öğrenişime kadar görüşmeyecektik.)<br />

Yine günler boş boş geçmeye başladı. Cebimde beş para yokken, Aksaray Nişanca’da bir<br />

kah<strong>ve</strong>de oturuyordum. Ortalık <strong>yine</strong> karışıktı <strong>ve</strong> kah<strong>ve</strong>ler erken kapanıyordu. Önce benden gıcık<br />

kaptılar. Çay gelince istemediğimi söyledim. Parasız adamın kah<strong>ve</strong>de işi yokmuş. Yaşlı bir adam<br />

parasını <strong>ve</strong>receğini söyleyerek çayı <strong>ve</strong>rdirdi. Yanıma geldi. ‘Şerif Baba’ olarak tanınan bir<br />

adamdı. Kollarımda ‘faça’ adı <strong>ve</strong>rilen jilet yaralarını görünce güldü. “Daha gençsin, siz gençler<br />

neden böyle yaparsınız bir türlü anlamam. Kızım solcu, pankart asar, yürüyüş peşinde gezer.<br />

Oğlum öldü. Karıyla oturup kızı bekleriz.” Altmışından fazlaydı herhalde. Karnımın aç olup<br />

olmadığını sordu. “Biraz önce kebap yedim” dedim. Ama açlığımın bitkinliği yüzüme vurmuştu<br />

<strong>ve</strong> Şerif Baba bunu anlamıştı. Kah<strong>ve</strong> önündeki seyyar kebapçıdan bir buçuk porsiyon getirtti.<br />

Yemeğimi yerken, genç yaşta ölen oğlunu anlattı. Benim gibi esmermiş. Kundura imalatçılığı<br />

yaptığı dükkanına gittik. Yardımcıya ihtiyacı yoktu. Birkaç gün ufak tefek malzeme almaya<br />

gönderdi beni.

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!