01.03.2013 Views

HAYATIM HARBİDEN ROMAN Önsöz Bilinmezden gelmiş ve yine ...

HAYATIM HARBİDEN ROMAN Önsöz Bilinmezden gelmiş ve yine ...

HAYATIM HARBİDEN ROMAN Önsöz Bilinmezden gelmiş ve yine ...

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

Sanki, bizi toplumdan ayıran özelliklerimizi keşfetmeye başlamıştık. Normal insanların<br />

yapmadığı, yapamadığı şeylerle, kendi sınıfımızı belirler olmuştuk. Üstelik dışarıda birbirimizi<br />

tanımamız <strong>ve</strong> ahbaplık kurmamız için özel desenlerimiz olmuş oluyordu. Kimi boydan boya<br />

göğsünü kesiyor <strong>ve</strong> revire kaldırılıyordu. Kendi kanını akıtmakla rahatlar olmuştu artık, dünün<br />

küçük suçlu çocukları.<br />

Çocukluğumu, Almanya yıllarımı düşündükçe moralimin sıfırlaştığı bir akşam, kırık bir<br />

cam parçasıyla sağ koluma iki derin ‘faça’ attım. Tenimin iki yerinden açılan yara,<br />

içinde gördüğüm bembeyaz yağ tabakası, sinirler <strong>ve</strong> ancak iki saniye kadar sonra fışkıran kendi<br />

kanım. Kanım fışkırdıkça rahatladığımı, yaşamdan intikam aldığımı düşünüyordum. Aşırı kan<br />

kaybından dolayı revire kaldırıldım. Koluma attığım iki derin faça, <strong>yine</strong> mutlu aile tablosunun<br />

sergilendiği bir Türk filmine kafayı takışımdandı. İçimizdeki intihar dürtülerinin artık dışa<br />

vurmaya başladığını o zamanlar pek anlamıyorduk.<br />

Hiç beklemediğim bir anda ziyaretçim geldi. Amcam <strong>yine</strong> <strong>gelmiş</strong>ti. Cebindeki paranın<br />

yarısını bırakıp giderken, ben ona üzülüyordum. Ev geçindirmek kolay değildi. Yine bir sürü<br />

nasihatler <strong>ve</strong>rdi <strong>ve</strong> gitti. Hem de devamlı ziyaretime gelmek üzere.<br />

Üçüncü kez cezaevinden çıkarken ‘Yeni Sübyan’ binasının temeli atılmıştı. Amcam her<br />

ziyaretime gelişinde, çıktığımda ona uğramam için söz almıştı. Yine amcamın evinde kalmaya<br />

başladım. İmalat işleri <strong>ve</strong> tekrar tekrar gördüğüm iş kazaları, kopan <strong>ve</strong> ezilen eller beni ürküttü.<br />

Yine yapamadım. Ben güzel bir işte, güzel bir ortamda çalışmak istiyordum. Ama bunlar için hiç<br />

bir vasfım yoktu. Tam böyle umutsuzluk içinde bocalarken, Ahmet Rasim okulundan arkadaşım<br />

olan bir çocuğun ağabeyi ile karşılaştım. “Sen aptalsın, boşuna pis işlerle uğraşıyorsun. Çok iyi<br />

Almanca biliyorsun. İngilizce de biliyorsun. Kapalıçarşı’da hediyelik eşya satar mısın?”<br />

demesiyle kendime geldim. Gerçekten doğruydu. Mükemmel bir Almancam vardı. Üstelik<br />

İngilizcem de fena sayılmazdı. Arkadaşım Sami’nin ağabeyi olan Salim, bana yeni bir hayatın<br />

kapısını açtı. Geçmişimi bildiği halde bana gü<strong>ve</strong>nerek Kapalıçarşı’ya götürdü. Hediyelik eşya<br />

satan küçük bir dükkanın tezgahtarlığını yapmaya başladım. Sultanahmet’in ucuz bir oteline<br />

yerleştim. Hayata yeniden başlamış gibiydim.<br />

Bir süre otelde idare edip, daha sonra küçük bir bekar evi tutmak için şans doğmuştu.<br />

Belki de her şey değişecek <strong>ve</strong> yepyeni bir hayata başlayacaktım. Salim bana büyük bir insanlık<br />

yapmıştı. Kendisi halı satıyordu. Patronum Mehmet Bey çok efendi bir insandı. Bir ara işler kesat<br />

gitti. İş olmayınca haftalığım da düştü. Haftalığı doğrultmak için tek yapabileceğim, eşya<br />

üzerindeki etiketlere yüksek rakam yazmaktı. Mehmet Bey sabah gelir <strong>ve</strong> akşama kadar<br />

uğramazdı. Ben haftalığımı fazlasıyla kazanmaya başladım. Çaresizlikten yaptığım bu küçük<br />

hata, işimden olmama neden oldu.

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!