01.03.2013 Views

HAYATIM HARBİDEN ROMAN Önsöz Bilinmezden gelmiş ve yine ...

HAYATIM HARBİDEN ROMAN Önsöz Bilinmezden gelmiş ve yine ...

HAYATIM HARBİDEN ROMAN Önsöz Bilinmezden gelmiş ve yine ...

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

Karpuzcuları ayıklamak için gezerken, park köşelerinde gözüme takılan manzaralar<br />

olmuştu. O yıllar öyle müzik seti falan nerdeee? Pilli pikabı alan üç beş kişi çalı çırpı <strong>ve</strong> park<br />

köşelerinde plak dinleyip içki alemi yapardı. Yeni işimi keşfetmiştim. Bu arada, hiç tanımadığım<br />

Avrupa yakasına ilk adımımı atmıştım. Sonraki geceler karpuzculardan nakit para <strong>ve</strong><br />

alemcilerden pikap çalmayla geçer oldu. Tabii alemcilerin cebinde ne var ne yok almadan<br />

olmazdı. Her pikabın üzerinde aşk nameleri yazan etiketler olurdu. Hani, evde kalmışlar ‘reklam’<br />

<strong>ve</strong>rmiş hesabı diyorum.<br />

Aylarca amcamlara uğramadım. Amcamın bir tanıdığını gördüm <strong>ve</strong> Genoto’dan<br />

ayrıldığını öğrendim. Gırgır olsun diye Genoto’ya gittim. Amcamın arkadaşlarını gördüm.<br />

Yüzleri buruşuktu. Benim neşeli halimi görünce, “Haberin yok galiba, dün babaannen öldü”<br />

sözünü duyunca yıkıldım. Altıntepe’ye vardığımda, evin kapısını çalmak için cesaretim yoktu.<br />

Ama gömülmeden önce son bir kez olsun görmeliydim onu.<br />

Evin kapısını çaldım. Yengem açtı. Amcamı gördüm. Hiçbir şey söylemeden başıyla içeri<br />

girmemi işaret etti. Küçük ev çok kalabalıktı. Babaannem <strong>ve</strong> ben aynı odada yatardık. Kapıyı<br />

açıp odaya girdim. Üzerine beyaz bir çarşaf örtülmüştü. Göğsünün ortasında bir ekmek bıçağı<br />

vardı. Çarşafı kaldırıp yüzüne baktım. Hayatımda ilk kez bir ‘ölü’ görüyordum. Hem de,<br />

çocukluğumu, yıllarımı paylaştığım babaannemin ölüsüydü bu. Yüzüne baktım, siyahtan çok<br />

beyaz düşmüş saçlarını okşadım. Arkamdan amcam; “Ölüm yatağında bile hep seni sayıkladı.<br />

‘Ölmüş oğlumun tek mirasıydı. Şimdi aç mıdır, tok mudur? Nerededir? Onu bulun bana. Son bir<br />

kez göreyim’ diye diye çırpınarak öldü. Son nefesinde hep senin adını sayıkladı” deyince iyice<br />

yıkıldım. “Ben ölürsem ortada kalırsın. Amcan bakmazsa, başkası da bakmaz sana” derdi.<br />

Yüzünün rengi beyazlamış, öptüğüm yanakları buz gibi olmuştu. Yanından çıkmam söylendi.<br />

Kapı kapandığında babaannemi düşünerek oturuyordum. Cenaze için ziyarete,<br />

başsağlığına <strong>gelmiş</strong> olan misafirler, lahmacun derdine düşmüştü. Yıkılmış olan küçük amcam<br />

ortada yoktu. Ankara’dan gelen büyük amcam <strong>ve</strong> yengem bile açlıklarının derdine düşmüştü.<br />

Akşam akrabalar haricindekiler gitti. Akrabalar ise ölüsü hala odada bekleyen<br />

babaannemden kalan eşyaların derdine düşmüşlerdi. Antika saati kime kalacak, evin kirası kime<br />

gelecek. Bizi hiç beğenmeyen, adam yerine koymayan büyük yengem, yün yatakları almadan<br />

gitmezmiş. Herkesin gözü antika saate bakıyordu. Büyük amcam <strong>ve</strong> yengem üç kuruşluk<br />

eşyaların derdine düşmüşken, küçük amcam üzüntüden kahroluyordu. Sevgi <strong>ve</strong> saygının yanında,<br />

suni üzülmelerin ne olduğunu anlamam için çok iyi bir tablo sergilenmişti. Cenaze kaldırılana<br />

kadar eşya paylaşma pazarlıkları sürdü. Sonra büyük amcam <strong>ve</strong> karısı, istedikleri yün yatakları <strong>ve</strong><br />

diğer eşyaları alıp gittiler.<br />

Kırıkkale’de bir cenaze olduğunda, kırk gün radyo açılmazdı. Şarkı, türkü söylenmezdi.

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!