01.03.2013 Views

HAYATIM HARBİDEN ROMAN Önsöz Bilinmezden gelmiş ve yine ...

HAYATIM HARBİDEN ROMAN Önsöz Bilinmezden gelmiş ve yine ...

HAYATIM HARBİDEN ROMAN Önsöz Bilinmezden gelmiş ve yine ...

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

Yaşam denen uzun yolda, çok güzel nimetler görmüş <strong>ve</strong> güzel ortamlarda yaşamıştım.<br />

Her ne kadar doğru dürüst bir ailem olmadıysa da yaşamıştım. Bir zamanlar kalmaktan sıkıldığım<br />

sürgün yatılı okulu ‘Holzen’i bile arar olmuştum. Soğuk bir beton yığınından başka bir yer<br />

değildi ama yeni hayatımdaki yalnızlığımdan çok daha iyiydi. Alman kız arkadaşlarımı<br />

düşündüm. Yunanlı Seula aklıma geldi, kim bilir şimdi kiminle birlikteydi. Beni hatırlıyor muydu<br />

acaba?<br />

Cezaevi günlerimi unutamıyordum. Günlük yaşantımda bir şey yapacağım sırada, sanki<br />

yasakmış gibi geliyordu. Sabah erkenden uyanıyor <strong>ve</strong> sayım yapılacak gibi hissediyordum.<br />

Akşam üzeri istemeden de olsa saate bakıyordum. Sanki, akşam sayımı yapılacakmış gibi<br />

geliyordu. Yemek için sıraya girmeye alışmıştım ben. Önüme hazır yemek konması bile ters gelir<br />

olmuştu. Babaannemin antika saatinin her zil vurmasında, saatin on bir, yani ‘yat saati’ çaldığını<br />

sanıyordum. Sabah uyandığımda, demir parmaklıkları olmayan evin penceresi bile bana tuhaf<br />

geliyordu.<br />

Birkaç işe başladım. Fakat uzun sürmedi. Babaannem hasta olduğu için, halamla anneme<br />

haber gönderdi. Beni almasını yoksa ortalarda kalacağımı iletti. Annemin yeni bahanesi hazırdı:<br />

“Cezaevine girmiş. Girmeseydi belki alırdım. Ben sabıkalı birini yeni komşularıma oğlum diye<br />

tanıtamam. Ne hali varsa görsün.”<br />

Babaannem <strong>ve</strong> ben, birlikte bu e<strong>ve</strong> sığamazdık. Ya babaannem gitmeliydi, ya da ben.<br />

Yaşlı kadın gidemeyeceğine göre, ben gitmeliydim. Zavallı babaannem, <strong>yine</strong> Kırıkkale’den kira<br />

paraları geldi. Yatağın altına saklamış. Bulmam uzun sürmedi. Aynı gece misafirler geldi.<br />

Ceketlerin cebinde bıraktıkları cüzdanlardan elli, yetmiş, yüz ne bulduysam topladım. Ve kapıyı<br />

sessizce çekip çıktım. Geceyi yıllar öncesinden bir anı olan, Deniz sinemasının kuytu bir<br />

köşesinde üşüyerek geçirdim.<br />

Sahilde kimsesiz çocuklarla tanıştım. Bütün gün denizde yüzüyorlardı. İki gündür yemek<br />

yememişlerdi. Ekmek, domates, salatalık <strong>ve</strong> koladan oluşan iki torba dolusu yemeği aç kurtlar<br />

gibi yediler. Zavallılar, iki <strong>ve</strong>ya üç günde bir yemek yiyebildiklerini söylediler. Utanarak<br />

dileniyorlarmış. Ama para <strong>ve</strong>ren çok az oluyormuş.<br />

Ben dilenmektense, çalmayı tercih ederdim. Bir insandan para dilenip, ‘siktir lan’<br />

cevabını almayı kendime yediremezdim. Yaz ayı olduğu için, her yerde seyyar karpuz tezgahları<br />

vardı. Sabaha karşı uyuyan satıcıların para önlüğü bele bağlıydı. Dört çocuk <strong>ve</strong> ben, yeni işimizi

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!