01.03.2013 Views

HAYATIM HARBİDEN ROMAN Önsöz Bilinmezden gelmiş ve yine ...

HAYATIM HARBİDEN ROMAN Önsöz Bilinmezden gelmiş ve yine ...

HAYATIM HARBİDEN ROMAN Önsöz Bilinmezden gelmiş ve yine ...

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

satıyorlardı. Kırmızı toz biber paketlerinden zehirlenenler oluyordu. Çünkü, paketlerin içinde<br />

kiremit tozu vardı. Gazeteler her gün üç-beş polis <strong>ve</strong> bekçinin ölümünü yazıyordu. Ölü bulunan<br />

gençlerin haddi hesabı yoktu. Arabalar ters çevriliyor, hava karardığı andan itibaren silah sesleri<br />

duyuluyordu. Sokaklarda silahlı kovalamacalar <strong>ve</strong> canhıraş haykırışlar boldu. Gün doğduğunda<br />

sokaklardan cesetler toplanıyordu. Polis teşkilatı zayıftı. Karakol önlerinde bekleyen eski model<br />

naylon kapılı cipler, ya benzin ya da yedek parça olmadığı için çalışmıyordu. Suçlular belediye<br />

otobüsüyle taşınıyordu. Gasp, cinayet, soygun suçlarından yakalananlar bile aynı şekilde<br />

taşınıyordu. Hava karardığında sokağa çıkan yoktu. İnsanlar balkona çıkmaya bile korkar<br />

olmuştu.<br />

Politikacılar haberlerde bir şeyler anlatıyorlardı. Memleket kan gölüne dönmüştü ama<br />

onlar hala anlatıyorlardı. Aynı ailenin karşıt görüşlü çocukları futbol oynarken birbirine<br />

giriyordu. Birkaç gün sonra cenazeleri kalkıyordu. Bostancı kasaplar çarşısı sonundaki köprünün<br />

yarısından bir görüşlüler, öbür yarısından diğer görüşlüler geçemiyordu.<br />

Almanya’ya ilk gidişim sırasında amcamla gittiğimiz Deniz sineması iş yapamaz<br />

olmuştu. Lunapark demirleri çürümüştü. Adını Ecevit’den almış olan Karaoğlan çay bahçesi<br />

harabeye dönmüştü. Bostancı iskelesini süsleyen çay bahçesi yok olmuştu. ‘Saksonyalılar’<br />

gazinosu yakılmıştı. (Sonradan bilardolu kah<strong>ve</strong> oldu.) Sandık cinayeti Bostancı’yı sarsıyordu.<br />

Her yer kan <strong>ve</strong> nefret dolmuştu. Gündüz selamlaşanlar, karanlıkta birbirlerine ateş edip<br />

öldürüyorlardı. Sonra da cenaze namazında öldürdüğünün arkasından gözyaşı döküyorlardı.<br />

Çeşitli haberlerde karşıt görüşlü polislerin çekişmelerine yer <strong>ve</strong>riliyordu. Ülke, her yönden<br />

karanlığa itiliyordu. Her insan bir tarafı tutmak zorundaydı. Karşıt görüşlüymüş gibi davranarak<br />

insanların ağzından laf alınıyor <strong>ve</strong> ‘demek öyle’ sözünden sonra tetikler çekiliyordu. Babaannem<br />

bile politikaya kafa takmıştı. Kendisi Ecevit’i tutuyordu. Öz erkek kardeşi de Erbakancı olduğu<br />

için küslerdi. (Babaannem öldüğünde bile kardeşiyle küs gitti.)<br />

Babaannem amcamın evinde pek rahat değildi. Bahçeli evindeki rahatlığını apartman<br />

katında kaybetmişti. “Ah Kırıkkale’de olsaydık” lafları hiç bitmezdi.<br />

Babaannem bana hep şöyle derdi: “Akıllan evladım. Bak ben yaşlandım. Ben ölürsem<br />

sana bu amcan bakarsa bakar. Eğer amcan bakmazsa, senin sonun çok kötü olur. Beni dinle.<br />

Akıllan artık.”<br />

Amcam bana hep destek olmuştu. Fakat insanın kendi evi gibi olmuyordu. Maç yaptıktan<br />

sonra e<strong>ve</strong> girip yiyecek bir şeyler istemek bile zor geliyordu bana. Çünkü, yengem benim annem<br />

değildi. Hem ben, hem babaannem fazla geliyorduk. Aslında yengem haklıydı, yeni evlenmiş bir

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!