01.03.2013 Views

HAYATIM HARBİDEN ROMAN Önsöz Bilinmezden gelmiş ve yine ...

HAYATIM HARBİDEN ROMAN Önsöz Bilinmezden gelmiş ve yine ...

HAYATIM HARBİDEN ROMAN Önsöz Bilinmezden gelmiş ve yine ...

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

sakladığım para çabuk bitti. Sonra öğrendim ki, e<strong>ve</strong> döneli çok olmuş. Ama beni almamışlar. E<strong>ve</strong><br />

gittim. Annem çok soğuk davrandı. “Yarın <strong>yine</strong> Adana’ya gidiyoruz” lafının yalan olduğunu çok<br />

iyi anlamıştım.<br />

Bir ay kadar hiç uğramadım. Yatağımı, kız kardeşimi, evimi özlemiştim. Ama<br />

istenmedikten sonra gitmemin anlamı yoktu. Amcam yeni evliydi <strong>ve</strong> evinde kalmaktan<br />

sıkılıyordum. Amcam ‘Kartal’ tarafında lastik atölyesinde işe girmemi sağladı. Ben böyle işleri<br />

hiç yapmamıştım <strong>ve</strong> yapmak zor geliyordu. Haftalığımı aldıktan sonra işe gitmedim. Artık<br />

tamamen yalnızdım. Amcam bana daha ne kadar bakacaktı?<br />

Tam böyle karmaşa dolu düşüncelerle boğuştuğum zor günlerde, Kırıkkale’de yaşayan<br />

babaannem İstanbul’a gelmek istediğini yazan bir mektup gönderdi. Komşulardan birinin yazdığı<br />

mektupta bol bol selamlar vardı.<br />

Babaannem Altıntepe’de oturan amcamın evine geldi. Yengemle sürtüşmeleri oluyordu.<br />

İstanbul’a gelir gelmez içtiği ikinci sigarasını bırakıp Samsun içmeye başladı. Tabii ben de ortak<br />

oluyordum. Zavallı babaannem benim, ilk kez beş yaşında onun sigarasına ortak olmuştum zaten.<br />

Almanya zamanımdan kalan tek alışkanlığım alkol olmuştu. Esrar içmeye pek he<strong>ve</strong>sim yoktu.<br />

Babaannem Kırıkkale’deki evlerden gelen kirayı cüzdanına koyardı. Küçük küçük çalardım.<br />

Çalışmadığımı gören amcam, hiç olmazsa Türkiye’den ilkokul diplomam olsun<br />

düşüncesiyle beni ‘Ahmet Rasim İlkokulu’na yazdırdı. Dördüncü sınıftan başladım. Hiç<br />

alışmadığım siyah önlük <strong>ve</strong> beyaz yaka bana çok ters <strong>gelmiş</strong>ti. Almanya’daki gibi modern<br />

matematik, İngilizce, el gücü, gibi derslerden hiçbiri yoktu. Beden eğitimi denen ders, bana çok<br />

saçma sapan geliyordu. Beden hocasının yaptığı uyduruk hareketleri tekrarlıyorduk. Basit<br />

hareketlerden başka bir şey değildi. Almanya’da atletizmden yüzmeye, tenisten kayak sporuna<br />

kadar yapmış bir çocuk için, korkunç zor bir hayata başlamıştım. Türk filmlerinde gördüğüm iflas<br />

etmiş fabrikatörler gibi hissediyordum kendimi. Kazık kadar olmuş çocukların ‘Saklambaç, istop,<br />

kuka’ gibi oyunlarla boşa vakit öldürmelerine bir türlü anlam <strong>ve</strong>remiyordum. Oysa,<br />

yapabilecekleri birçok el gücü becerileri vardı. Ben bunları anlattığım zaman en küçük bir ilgi<br />

bile göstermiyorlardı.<br />

Ülke gittikçe karışıyordu. Margarinden ete, sıvı yağdan sigaraya her şey karaborsa<br />

satılıyordu. Küçük halam, babaannem <strong>ve</strong> ben ‘Kadıköy-Et Balık Kurumu’ önünde saatlerce sıra<br />

bekliyorduk; kişi başı bir kilo et alma hakkı vardı. Birer kilo daha et alabilmek için, Kadıköy’den<br />

otobüse biniyor <strong>ve</strong> Çiftehavuzlar semtinde bulunan ‘Gima’nın önünde kuyruğa giriyorduk.<br />

Bakkallar adamına göre mal <strong>ve</strong>rir olmuşlardı. Makine yağını tenekeleyip ‘sıvı yağ’ diye

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!