01.03.2013 Views

HAYATIM HARBİDEN ROMAN Önsöz Bilinmezden gelmiş ve yine ...

HAYATIM HARBİDEN ROMAN Önsöz Bilinmezden gelmiş ve yine ...

HAYATIM HARBİDEN ROMAN Önsöz Bilinmezden gelmiş ve yine ...

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

Atın kamçısı kafam haricinde her yerime inip kalktıkça, ben kahkahalarla gülüyordum.<br />

“Kaç garibanın karnı doydu. Elbiseler aldım onlara. Hacca gitmiş kadar oldun be dede” dememle,<br />

iyice küplere bindi. Üzerime bir kova su atıp, kamçıyla vurmaya devam etti.<br />

Günlerce yataktan çıkmadım, daha doğrusu çıkamadım. Çünkü oda kapısı üstüme<br />

kilitlenmişti. Biraz iyileştikten sonra, güya kızdım <strong>ve</strong> somyayı, dolapları kapının arkasına<br />

dayadım. Açlık grevine de girdim, tabii hesapta. Balkondan yan komşunun çatısına çıkıp,<br />

merdi<strong>ve</strong>nlere ulaşıp <strong>ve</strong> aşağı indiğim gibi istasyon kenarındaki sahada top oynamaya gidiyordum.<br />

Laz bakkaldan dedemin hesabına yiyecek alıp karnımı doyuruyordum.<br />

Yine bir sabah evden erken çıktım. İstasyonda dolaşırken, yerlere saçılmış çöplerin<br />

arasında bir torba dolusu börek buldum. İstasyonun arkasında yanan ateşi gördüm. Torbaları ateş<br />

üzerinde gezdirip ısıttım. Ankara treni gelince bindim <strong>ve</strong> ‘sıcak börekler geldiii’ hesabı <strong>yine</strong><br />

satışa başladım. Tren kalkarken indim. Camlardan bakanlar <strong>yine</strong> isyan ediyordu: “Memleket<br />

sahtekar dolmuş. Bu börekler kokuyor bee.” Ben hiçbir zaman böreklerimin kokmadığını iddia<br />

etmemiştim ki. Sadece sıcak olduğunu söylemiştim. Hem kapış kapış al, sonra da caz yap.<br />

Dedem efendinin ü<strong>ve</strong>y kızı <strong>ve</strong> torunu da Almanya’da yaşıyordu. İzne geldiler. Zoraki de<br />

olsa dost olduk. Küçük torun Filiz salak bir kızdı. Kendisine lokum alabilmem için, annesinin<br />

cüzdanından para alması gerektiğini söyledim. Lakin, Sincan’da Türk parası geçmezdi. Hani,<br />

mark getirtmeye başladım. Dört lokum, birkaç sakız en az on mark tutuyordu. Tabii benim<br />

hesabıma göre. Bu Filiz torunu sevmeye başlamıştım.<br />

İşe uyandılar <strong>ve</strong> dedem efendiden bir ‘odun resitali’ ile ödüllendirildim. Kayıp marklar<br />

tüm aramalara <strong>ve</strong> odunlara rağmen bulunamadı. Yattığım odayı didik didik ettiler, lakin nafile<br />

namazından farksız bir işe takıldıklarının farkında değillerdi.<br />

Dedemin yeni tezgahtarı Ali, askerden yeni <strong>gelmiş</strong>, çok temiz, iyi kalpli bir gençti. Biraz<br />

daha dürüst olmam gerekirse, ‘harbi sığırın’ tekiydi. Ne desem inanırdı keriz efendi. “Ali abi,<br />

dedem on lira istedi” dememle kaybolmam bir olurdu. Dedeme söylemek bile aklına gelmezdi.<br />

“Çaycı seni çağırdı” hesabı dükkandan sepetleyip, birkaç tane ‘iki buçuk’ liralık götürmemden<br />

bile anlamazdı. Akşam açık çıkınca dedem efendiye yalvarmaya başlardı: “Vallah bilmem<br />

İbraaam dayuu Ben bilmeyom vallah dayuuu.” Dedem iş koymasa, çaycı çağırmadığı halde<br />

neden gittiğini anlayamayacaktı.

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!