01.03.2013 Views

HAYATIM HARBİDEN ROMAN Önsöz Bilinmezden gelmiş ve yine ...

HAYATIM HARBİDEN ROMAN Önsöz Bilinmezden gelmiş ve yine ...

HAYATIM HARBİDEN ROMAN Önsöz Bilinmezden gelmiş ve yine ...

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

Yine bir gün homurdanarak özel gıdalarını yiyordu. Biraz pastırma istedim. Vermedi.<br />

Kuzinenin odunları yerdeydi, birini kaptığım gibi kafasına vurdum. “Lan karnını doyur, yatır,<br />

yedir, içir? Sonra gelsin kafanı yarsın hayvanın evladıÖ” Tabii, güzel bir kuzine odunu ziyafeti<br />

çekti bana. Bir daha da bana arkasını hiç dönmedi. Sırtını hep duvara <strong>ve</strong>rir oldu.<br />

Tanıdığı bir öğretmen vasıtasıyla beni okula <strong>ve</strong>rdi. Bana göre okuldan başka her şeye<br />

benziyordu. Öğretmenler kafayı takmışlar tarihe. Ha bire, ‘işte biz bir zamanlar falandık, filandık.<br />

Lakin şimdi böyle olduk’ hesabı diyorum. Okula başladıktan sonra işler ağırlaştı. Sabahtan<br />

öğlene kadar okulda, kalan saatler dedemin işinde olmak zorundaydım. Yoksa, hemen kuzine<br />

odunu imdada yetişiyordu.<br />

Okulu karıştırınca çabuk sepetlendim. Kafasını yarmadığım çocuk kalmamıştı. Çocukları<br />

okul yerine çamlık parkına götürüp sigara içiriyordum. Kuş avlıyorduk. Okula en son ben<br />

başlamıştım. Ama dört sınıfın öğrencilerini park kuşu yapmıştım. Öğretmenler bir şey<br />

söylediğinde Almanca olarak küfür ediyordum. “Sen ne dedin lan Alamancı bozması”<br />

denildiğinde cevabım hazırdı: “Benim söylediğimi anlamadıktan sonra, neye yarar sizin<br />

öğretmenliğiniz, cahil herifler” Okuldan sepet havası aldıktan sonra, <strong>yine</strong> kaldım dedemin başına.<br />

Dedem benim değil, aldığı markların hatırına katlanıyordu bana. Yoksa, ‘Deli İpraahaamm’<br />

haybeye kuş bile beslemezdi. Beni başından atsa, her ay gelen iki yüz mark uçacaktı.<br />

Bir süre sonra, kendi kazanç yollarımı keşfettim. Ekmek ‘seksen kuruş’ idi. E<strong>ve</strong> hep beş<br />

ekmek alınırdı. Fırına girip pazar çantasına beş ekmek koyup, dört ekmek diyerek kendime<br />

seksen kuruş saklamaya başladım. Sattığım su parasından sakladım. Kendime sakız <strong>ve</strong> çerez alıp<br />

satmaya başladım. Börekçilerin bozuk diye çöpe attığı kokmuş börekleri, Sincan’dan sık geçen<br />

yolcu trenlerine sattım. Ben satarken kokmuyordu. Sattıktan sonrası, benim seyyar müessesemin<br />

derdi değildi.<br />

O yıllar ‘Dandy’ çikletlerinden bir yüzü gerçek beş yüzlükten farksız oyuncak paralar<br />

çıkıyordu. Arkası imzalıyı bulan, gerçekten beş yüz lirayı kapacaktı. Kapanı duyan gören olmadı.<br />

Bir gün dedem erzak almam için beni Laz bakkala gönderdi. İkindi sonrası şaraba başlayan Laz<br />

bakkala gırgır olsun diye oyuncak parayı <strong>ve</strong>rdim. Gözleri de iyi görmezdi zaten. Oyuncak beş<br />

yüzü alıp, üstünü <strong>ve</strong>rdi. Böylece akşam vakti sarhoş esnaflara oyuncak para bozdurma huyum da<br />

başlamış oldu. Fakat boku çabuk çıktı. İyi bir kuzine odunu faslı yaşadım. Yine dedemin işlerine<br />

koşmak zorunda kaldım. Fakat kendime çalışmaya başlayınca, hasılat düşer <strong>ve</strong> dedem gıcık<br />

olurdu.

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!